Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Allah’a Tevekkül Edin!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

12 Şevvâl 1421 / 07.01.2001
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Bir Kimsenin Allah İndindeki Değeri, İnsanların En Kuvvetlisi, Ömer Ziyâeddin Efendimiz, Rahatken Duayı Çok Yapın!, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah’a Tevekkül Edin!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

12 Şevvâl 1421 / 07.01.2001
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Bir Kimsenin Allah İndindeki Değeri, İnsanların En Kuvvetlisi, Ömer Ziyâeddin Efendimiz, Rahatken Duayı Çok Yapın!, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn, hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh. el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn, hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh. Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Hamden kemâ yenbeğî li celâli vechihî ve li azîmi sultânih. Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Hamden kemâ yenbeğî li celâli vechihî ve li azîmi sultânih. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn ve şefîi'l-müznibînVe's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn ve şefîi'l-müznibîn ve eşrefü'l-mürselîn Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihîve eşrefü'l-mürselîn Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi ihsânin ecmaîne't-tayyibîne't-tâhirîn. ve men tebiahû bi ihsânin ecmaîne't-tayyibîne't-tâhirîn.

Emmâ ba'd. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Emmâ ba'd.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Birincisi, Allahu Teâlâ hazretleri ibadetlerinizi kabul etsin. Birincisi, Allahu Teâlâ hazretleri ibadetlerinizi kabul etsin. Dualarınızı müstecâb eylesin. Dünyada âhirette neleri istediyseniz, Dualarınızı müstecâb eylesin. Dünyada âhirette neleri istediyseniz, lütfuyla keremiyle sizleri dünya ve âhiretin hayırlarına erdirsin. lütfuyla keremiyle sizleri dünya ve âhiretin hayırlarına erdirsin.

İkincisi, bu yatsı namazında gündüzki tavsiyemize uygun olarak anne babalar çocuklarını İkincisi, bu yatsı namazında gündüzki tavsiyemize uygun olarak anne babalar çocuklarını camiye daha çok toplamışlar. camiye daha çok toplamışlar. Daha çok genç geldi, çocuklar geldi, ona da teşekkür ederim. Daha çok genç geldi, çocuklar geldi, ona da teşekkür ederim. Burada namaz kılan genç çocuklardan da Allah razı olsun, teşekkür ediyorum.Burada namaz kılan genç çocuklardan da Allah razı olsun, teşekkür ediyorum. "Camiye geldiler, namaz kıldılar." diye, benim namıma anne ve babaları onları mükâfâtlandırsın. "Camiye geldiler, namaz kıldılar." diye, benim namıma anne ve babaları onları mükâfâtlandırsın. Allah hepinizden razı olsun. Allah hepinizden razı olsun.

"Dinî bilgimiz artsın." diye, gelelim namazdan sonra okuduğumuz hadîs-i şerîflere. "Dinî bilgimiz artsın." diye, gelelim namazdan sonra okuduğumuz hadîs-i şerîflere.

Birinci hadîs-i şerîfi, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten ve Semûre radıyallahu anh'ten, Birinci hadîs-i şerîfi, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten ve Semûre radıyallahu anh'ten, Hulvânî rivayet eylemiş ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyuruyorlar: Hulvânî rivayet eylemiş ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyuruyorlar:

Men serrehû en ya'leme mâlehû inda'llâhi fe'l-ye'lem mâ lehû indehû. Men serrehû en ya'leme mâlehû inda'llâhi fe'l-ye'lem mâ lehû indehû.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kal. Bu çok yüksek bir konu.Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kal.

Bu çok yüksek bir konu.
Bu hadîs-i şerîfin konusu çok derin bir konu, çok geniş bir konu, Bu hadîs-i şerîfin konusu çok derin bir konu, çok geniş bir konu, çok yüksek bir konu, çok önemli bir konu. çok yüksek bir konu, çok önemli bir konu.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki:

Men serrehû en ya'leme mâlehû inda'llâh.Men serrehû en ya'leme mâlehû inda'llâh. "Kim Allah'ın yanında, Allah'ın huzurunda kendisinin kıymeti ne, ona neler var,"Kim Allah'ın yanında, Allah'ın huzurunda kendisinin kıymeti ne, ona neler var, ne mükâfâtlar var, Allah'tan ne muamele görecek, Allah onu seviyor mu sevmiyor mu,ne mükâfâtlar var, Allah'tan ne muamele görecek, Allah onu seviyor mu sevmiyor mu, bunu bilmeyi istiyorsa, bunu bilmekten memnun olacaksa, sevinç duyacaksa." bunu bilmeyi istiyorsa, bunu bilmekten memnun olacaksa, sevinç duyacaksa."

Tabi hepimiz isteriz. Acaba namazlarımız kabul oldu mu? Tabi hepimiz isteriz. Acaba namazlarımız kabul oldu mu? Acaba dualarımız kabul oldu mu? Acaba günahlarımız affolundu mu? Acaba dualarımız kabul oldu mu? Acaba günahlarımız affolundu mu? Acaba Allah bizi seviyor mu? Acaba Allah bizden razı mı? Acaba Allah bizi seviyor mu? Acaba Allah bizden razı mı? Yoksa Allah'ın gazap ettiği, sevmediği kimselere benzeyen taraflarımız mı var? Yoksa Allah'ın gazap ettiği, sevmediği kimselere benzeyen taraflarımız mı var? Allah saklasın. Sevmediği huylarımız var mı? Allah saklasın. Sevmediği huylarımız var mı? Bizim Allah yanındaki hâlimiz, durumumuz, derecemiz, mertebemiz nedir? Çok mühim değil mi? Bizim Allah yanındaki hâlimiz, durumumuz, derecemiz, mertebemiz nedir? Çok mühim değil mi?

Hayatın, faaliyetlerimizin, çalışmalarımızın amacı ne? Neden yaşıyoruz? Hayatın, faaliyetlerimizin, çalışmalarımızın amacı ne? Neden yaşıyoruz? Neden ibadet ediyoruz? Neden müslümanız? Müslümanlıkta ibadetlerimizi yaparken amacımız ne?Neden ibadet ediyoruz? Neden müslümanız? Müslümanlıkta ibadetlerimizi yaparken amacımız ne? Ne kazanmak istiyoruz? Allah'ın rızasını kazanmak istiyoruz. Ne kazanmak istiyoruz?

Allah'ın rızasını kazanmak istiyoruz.

Nasıl anlayacağız bunu? Anlayabilir miyiz? Anlama imkânımız var mı? Anlamamız mümkün mü? Nasıl anlayacağız bunu? Anlayabilir miyiz? Anlama imkânımız var mı? Anlamamız mümkün mü? Acaba Allah bizi seviyor mu sevmiyor mu? Allah yaptıklarımızdan hoşnut mu, razı mı?Acaba Allah bizi seviyor mu sevmiyor mu? Allah yaptıklarımızdan hoşnut mu, razı mı? Allah bize nasıl muamele edecek? Allah'ın yanında hâlimiz, derecemiz ne? Allah bize nasıl muamele edecek? Allah'ın yanında hâlimiz, derecemiz ne?

"Birisi bunu öğrenmek istiyorsa, öğrenince memnun olacaksa,"Birisi bunu öğrenmek istiyorsa, öğrenince memnun olacaksa, sevinecekse, bunun ölçeği şudur:" diyor Peygamber Efendimiz. sevinecekse, bunun ölçeği şudur:" diyor Peygamber Efendimiz.

Fe'l-ya'lem mâ lehû indehû. "Bilsin, baksın, Allah'a karşı kendisinin duyguları nasıl?" Fe'l-ya'lem mâ lehû indehû. "Bilsin, baksın, Allah'a karşı kendisinin duyguları nasıl?"

Allah'a karşı içinde neler var? Allah'a karşı ibadetindeki samimiyeti ne? Allah'a karşı içinde neler var? Allah'a karşı ibadetindeki samimiyeti ne? Allah'a karşı sevgisi ne? Allah'ın dinine bağlılığı ne? Allah'ın emirlerini sevmesi ne? Allah'a karşı sevgisi ne? Allah'ın dinine bağlılığı ne? Allah'ın emirlerini sevmesi ne? Allah'ın ahkâmına rızası ne? "Ona baksın. Allah'ın yanında onun derecesi tam onun gibidir." Allah'ın ahkâmına rızası ne?

"Ona baksın. Allah'ın yanında onun derecesi tam onun gibidir."

O, Allah'ı ne kadar seviyorsa ona göre Allah da onu seviyor. O, Allah'ı ne kadar seviyorsa ona göre Allah da onu seviyor. O, Allah'ın dinini ne kadar seviyorsa Allah ondan o kadar hoşnut ve razı. O, Allah'ın dinini ne kadar seviyorsa Allah ondan o kadar hoşnut ve razı. O, Allah'ın emirlerine yasaklarına ne kadar çok riayet ediyorsaO, Allah'ın emirlerine yasaklarına ne kadar çok riayet ediyorsa Allah da ona o kadar mükâfât verecek. Allah da ona o kadar mükâfât verecek.

Demek ki kulun durumuna göre... O halde ne yapmamız lazım? Demek ki kulun durumuna göre...

O halde ne yapmamız lazım?

Her hareketimize, her sözümüze, hatta her düşüncemize,Her hareketimize, her sözümüze, hatta her düşüncemize, kafamızda neyi düşündüğümüze dikkat etmemiz lazım.kafamızda neyi düşündüğümüze dikkat etmemiz lazım. Yaptığımız ibadeti çok dikkatli yapmamız lazım. Namazı çok şuurlu kılmamız lazım. Yaptığımız ibadeti çok dikkatli yapmamız lazım. Namazı çok şuurlu kılmamız lazım. Günümüzü çok şuurlu geçirmemiz lazım.Günümüzü çok şuurlu geçirmemiz lazım. Çok dikkatli insan olmamız lazım, dikkatli müslüman olmamız lazım. Çok dikkatli insan olmamız lazım, dikkatli müslüman olmamız lazım.

Evliyâullah büyüklerimiz rahmetullahi aleyhim ecmaîn kaddesallahu ervâhahüm diyorlar ki; Evliyâullah büyüklerimiz rahmetullahi aleyhim ecmaîn kaddesallahu ervâhahüm diyorlar ki;

Sağlam bir müslüman, ârif bir müslüman, ihlaslı bir müslüman ne yapar? Sağlam bir müslüman, ârif bir müslüman, ihlaslı bir müslüman ne yapar?

Her nefes alış verişini, şuurlu olarak yapar, gafil olarak yapmaz. Her nefes alış verişini, şuurlu olarak yapar, gafil olarak yapmaz. Gafletle nefes alıp vermez. Cahillikle, dalgınlıkla nefes alıp vermez. Her an şuurlu. Gafletle nefes alıp vermez. Cahillikle, dalgınlıkla nefes alıp vermez. Her an şuurlu.

Hûş der dem Farsçası; eş-şuur fî külli nefes. "Her nefeste şuurlu olmak." Hûş der dem Farsçası; eş-şuur fî külli nefes. "Her nefeste şuurlu olmak."

Muhterem kardeşlerim! Çünkü şeytan aleyhillâne pusudadır. Muhterem kardeşlerim!

Çünkü şeytan aleyhillâne pusudadır.

İnne'ş-şeytâne leküm adüvvün mübîn. İnne'ş-şeytâne leküm adüvvün fe't-tehizûhü adüvvâ. İnne'ş-şeytâne leküm adüvvün mübîn.

İnne'ş-şeytâne leküm adüvvün fe't-tehizûhü adüvvâ.

Şeytan sizin düşmanınız, aşikâr. İnne'ş-şeytâne leküm adüvvun mübîn.Şeytan sizin düşmanınız, aşikâr.

İnne'ş-şeytâne leküm adüvvun mübîn.
"Şeytan apaşikâr bir düşman." "Şeytan apaşikâr bir düşman."

Şeytan pusudadır, beklemektedir, çevrenizdedir, fırsat kollamaktadır. Şeytan pusudadır, beklemektedir, çevrenizdedir, fırsat kollamaktadır. Gafleti yakaladığı zaman yapacağını yapar. Bu neye benziyor? Gafleti yakaladığı zaman yapacağını yapar.

Bu neye benziyor?

Yumruklaşmak için karşı karşıya gelmiş iki yumrukçuya benziyor.Yumruklaşmak için karşı karşıya gelmiş iki yumrukçuya benziyor. Bir an açık verse ne yapar? Karşı taraftan bir yumruk yer, yere serilir, hakem başlar saymaya: Bir an açık verse ne yapar? Karşı taraftan bir yumruk yer, yere serilir, hakem başlar saymaya: Bir, iki, üç... Niye? Bir an açık verdi öteki de kollayıp duruyor zaten değil mi?Bir, iki, üç...

Niye?

Bir an açık verdi öteki de kollayıp duruyor zaten değil mi?
Dikkatle bakıp duruyor. Bir tane vurdu, aşağı yığılıverdi. Dikkatle bakıp duruyor. Bir tane vurdu, aşağı yığılıverdi. Açık vermemek için kendilerini nasıl kolluyorlar. Şeytan çok tecrübelidir, biz çok tecrübesiziz.Açık vermemek için kendilerini nasıl kolluyorlar.

Şeytan çok tecrübelidir, biz çok tecrübesiziz.
Şeytan insanı aldatmakta çok tecrübeli. Şeytan görünmüyor. Bizi görüyor, biz onu görmüyoruz. Şeytan insanı aldatmakta çok tecrübeli. Şeytan görünmüyor. Bizi görüyor, biz onu görmüyoruz.

İnnehû yerâküm hüve ve kabîlühû min haysü lâ terevnehüm. İnnehû yerâküm hüve ve kabîlühû min haysü lâ terevnehüm.

Bu fena! Biz düşmanımızı görmüyoruz, düşmanımız bizi görüyor. Bu fena! Biz düşmanımızı görmüyoruz, düşmanımız bizi görüyor. Sonra şeytan insanın damarlarında da içinde de dolaşıyor.Sonra şeytan insanın damarlarında da içinde de dolaşıyor. İçinden de fikir aşılayabiliyor, vesvese verebiliyor. İçinden de fikir aşılayabiliyor, vesvese verebiliyor. Kalenin içinde de adamı var bunun! Kalenin içinde de adamı var bunun! Hem kalenin etrafını kuşatmış hem de içinde adamı var. Hem kalenin etrafını kuşatmış hem de içinde adamı var. Çünkü şeytân ve cünûdühû şeytan var, bir de ordusu var, tek değil. Çünkü şeytân ve cünûdühû şeytan var, bir de ordusu var, tek değil.

Şeytan ve ordusu var, hizbi var, hizbü'ş-şeytân, şeytanın partisi var, taraftarları var. Şeytan ve ordusu var, hizbi var, hizbü'ş-şeytân, şeytanın partisi var, taraftarları var. Hepsi birden senin etrafında düşman. Seni muhasara etmişler.Hepsi birden senin etrafında düşman. Seni muhasara etmişler. Sen gafil olursan, aldanırsan, dikkat etmezsen şeytan aldatır. Nasıl aldatır? Sen gafil olursan, aldanırsan, dikkat etmezsen şeytan aldatır.

Nasıl aldatır?

Harama baktırır, gözünü harama kaydırır. Harama baktırır, gözünü harama kaydırır.

Kul li'l-mü'minîne yeğuddû min ebsârihim ve yehfezû fürûcehüm. Kul li'l-mü'minîne yeğuddû min ebsârihim ve yehfezû fürûcehüm.

Halbuki müslümanın harama bakmaması lazım, namusunu koruması lazım. Halbuki müslümanın harama bakmaması lazım, namusunu koruması lazım. Bir anda sizi gaflete düşürür, size ibadetinizi kaçırttırır. Bir anda sizi gaflete düşürür, size ibadetinizi kaçırttırır. Saate bir de bakarsınız, "Eyvah, hoca cemaatle namazı kıldı! Tüh ya,Saate bir de bakarsınız, "Eyvah, hoca cemaatle namazı kıldı! Tüh ya, oturmuş kalmışım, sohbete dalmış kalmışım!" oturmuş kalmışım, sohbete dalmış kalmışım!"

Bak şeytan gaflete düşürdü, aldattı. Onun için bir an bile boş durmaması lazım, Bak şeytan gaflete düşürdü, aldattı. Onun için bir an bile boş durmaması lazım, müslümanın uyanık olması lazım, uyumaması lazım, müslümanın uyanık olması lazım, uyumaması lazım,

İnsan uyuduğu zaman sorumluluk yok. Çok hoş bir şey. İnsan uyuduğu zaman sorumluluk yok. Çok hoş bir şey.

Uyuyan insana sorumluluk var mı? Yok. Uyuyor. Uyuyan insana sorumluluk var mı?

Yok. Uyuyor.

Mimmen mâ lehû mine'l-mes'ûleti. Mesuliyeti yok; uyuyor çünkü. Mimmen mâ lehû mine'l-mes'ûleti.

Mesuliyeti yok; uyuyor çünkü.
Uyuduğu zaman mazurdur ama ayakta iken gaflet ederseUyuduğu zaman mazurdur ama ayakta iken gaflet ederse o zaman hapı yutuyor, şeytan kandırıyor. o zaman hapı yutuyor, şeytan kandırıyor. Uykuda iken mazur oluyor da ayakta iken gaflet ettiği zaman şeytan kandırıyor.Uykuda iken mazur oluyor da ayakta iken gaflet ettiği zaman şeytan kandırıyor. Onun için duygularına bile dikkat etmesi lazım. Onun için duygularına bile dikkat etmesi lazım.

Benim içimden hangi duygular geçiyor? Kafamda şu anda neleri düşünüyorum?Benim içimden hangi duygular geçiyor? Kafamda şu anda neleri düşünüyorum? Canım neyi istiyor? Hani "Canım istedi." diyoruz ya, Canım neyi istiyor?

Hani "Canım istedi." diyoruz ya,
o "Canım istedi." sözünün arkası çok mühim: o "Canım istedi." sözünün arkası çok mühim:

Senin bu canım nerede? "Canım" dediğim ne? O istek nereden geliyor?Senin bu canım nerede? "Canım" dediğim ne? O istek nereden geliyor? Senin canından geliyor, nefsinden geliyor. Senin canından geliyor, nefsinden geliyor.

İnne'n-nefse le emmâretün bi's-sûi illâ mâ rahime rabbî. İnne'n-nefse le emmâretün bi's-sûi illâ mâ rahime rabbî. "İnsanın canı, nefsi insana kötülükleri çok emreder." "İnsanın canı, nefsi insana kötülükleri çok emreder."

İnne'n-nefse âmiretün bi's-sûi demiyor, le emmâreküm bi's-sûi diyor. İnne'n-nefse âmiretün bi's-sûi demiyor, le emmâreküm bi's-sûi diyor.

Emmâre ne demek? Âmir ne demek? Emmâre ne demek? Âmir ne demek?

Âmir, "emreden" demek. Emmâr, le emmâre "çok çok çok emreden" demek. Âmir, "emreden" demek. Emmâr, le emmâre "çok çok çok emreden" demek. "Kişinin nefsinin her zaman kötülüğü emretmesi" demek. "Kişinin nefsinin her zaman kötülüğü emretmesi" demek.

Nefis insana kötülükleri çok çok emreder, daima her zaman emreder.Nefis insana kötülükleri çok çok emreder, daima her zaman emreder. Huyu bu, hâli bu, bunu meslek edinmiş, işi gücü kötülüğü emretmek.Huyu bu, hâli bu, bunu meslek edinmiş, işi gücü kötülüğü emretmek. Nefsinden de gelir, nefs-i emmâresinden de gelir.Nefsinden de gelir, nefs-i emmâresinden de gelir. En aşağı, en katı, en sert, en terbiye edilmemiş nefisten de gelir şeytandan da gelir. En aşağı, en katı, en sert, en terbiye edilmemiş nefisten de gelir şeytandan da gelir.

Şeytan da insana içinden duygular verir; içindeki duygulara kapılır, bir şey yapar. Şeytan da insana içinden duygular verir; içindeki duygulara kapılır, bir şey yapar. Sanır ki kendisi yapıyor. Vay şaşkın vay! Sen onu kendin mi yaptın sanıyorsun? Sanır ki kendisi yapıyor.

Vay şaşkın vay! Sen onu kendin mi yaptın sanıyorsun?
Şeytan seni kandırdı. Kandırdı da sen hiç işin farkında değilsin. Şeytan seni kandırdı. Kandırdı da sen hiç işin farkında değilsin.

İz-kâle li'l-insâni'kfür. "Şeytan insana der ki; ' İz-kâle li'l-insâni'kfür. "Şeytan insana der ki; ' Kâfir ol, küfre gir, seni küfre düşürecek işi yap.' Teşvik eder."Kâfir ol, küfre gir, seni küfre düşürecek işi yap.' Teşvik eder." Fe-lemmâ kefere. "İnsan kâfir olunca." Kâle innî berîün minke innî ehâfu'llâhi rabbi'l-âlemîn. Fe-lemmâ kefere. "İnsan kâfir olunca." Kâle innî berîün minke innî ehâfu'llâhi rabbi'l-âlemîn. "'Benim seninle hiçbir ilişkim yok, bak kendin yaptın."'Benim seninle hiçbir ilişkim yok, bak kendin yaptın. Ben sorumluluk kabul etmiyorum. Ben Allah'tan korkarım.' der." Ben sorumluluk kabul etmiyorum. Ben Allah'tan korkarım.' der."

Bire insafsız mel'un! Allah'tan korksaydın beni kandırır mıydın? Bire insafsız mel'un! Allah'tan korksaydın beni kandırır mıydın? Allah'tan korksaydın Allah'ın emrine âsi gelir miydin? Allah'tan korksaydın Allah'ın emrine âsi gelir miydin?

Allahu Teâlâ hazretleri Âdem aleyhisselam'a secde etmesini emrettiği zamanAllahu Teâlâ hazretleri Âdem aleyhisselam'a secde etmesini emrettiği zaman şeytan akıl mantık yürüttü, iddia ile ortaya çıktı: şeytan akıl mantık yürüttü, iddia ile ortaya çıktı:

Ene hayrun minhü halaktenî min nârin ve halaktehû min tıyn.Ene hayrun minhü halaktenî min nârin ve halaktehû min tıyn. "Beni ateşten yarattın, onu topraktan yarattın. Ben ondan hayırlıyım!" dedi,"Beni ateşten yarattın, onu topraktan yarattın. Ben ondan hayırlıyım!" dedi, Cenâb-ı Hakk'a karşı geldi, âsi oldu. Cenâb-ı Hakk'a karşı geldi, âsi oldu.

İnsanı küfre düşürür de ondan sona karşısına geçer;İnsanı küfre düşürür de ondan sona karşısına geçer; "Kendin yaptın, benim seninle ilgim yok, sorumlu sensin!" der. "Kendin yaptın, benim seninle ilgim yok, sorumlu sensin!" der. Günahı işlettirir de karşısına geçer, güler. Onun için bir an gafil olmamak lazım.Günahı işlettirir de karşısına geçer, güler.

Onun için bir an gafil olmamak lazım.
Her an içindeki düşüncelerini takip etmesi lazım: "Ben ne yapıyorum, ne düşünüyorum?" Her an içindeki düşüncelerini takip etmesi lazım: "Ben ne yapıyorum, ne düşünüyorum?"

Bir kere Allah celle celâlühû'yü seven ne yapar? Bir, Resûlü'ne ittibâ eder. Bir kere Allah celle celâlühû'yü seven ne yapar?

Bir, Resûlü'ne ittibâ eder.

Kul in küntüm tuhibbûna'llâhe fe't-tebiûnî yuhbibkümu'llâh. Kul in küntüm tuhibbûna'llâhe fe't-tebiûnî yuhbibkümu'llâh.

âyet-i kerîmesi kesin. Sen Allah'ı seviyor musun? Ben Allah'ı seviyorum. âyet-i kerîmesi kesin.

Sen Allah'ı seviyor musun?

Ben Allah'ı seviyorum.

Yalancı, bire yalancı, kimi kandırıyorsun? Senin hayatında, yaşamında, düşüncende,Yalancı, bire yalancı, kimi kandırıyorsun? Senin hayatında, yaşamında, düşüncende, sözünde, davranışında, ailevî durumunda, kazancında hiç Resûlullah'a benzer hâlin var mı? sözünde, davranışında, ailevî durumunda, kazancında hiç Resûlullah'a benzer hâlin var mı? Yalancı! Allah'ı sevmeyi herkes iddia edebilir: "Ben Allah'ı seviyorum!" Yalancı!

Allah'ı sevmeyi herkes iddia edebilir:

"Ben Allah'ı seviyorum!"

Plajda güneşte oturmuş, bikini mayosunu giymiş; Plajda güneşte oturmuş, bikini mayosunu giymiş; "Vücudunda alaca renk olmasın, her taraf aynı koyulukta olsun." diye, üstünü de çıkarmış."Vücudunda alaca renk olmasın, her taraf aynı koyulukta olsun." diye, üstünü de çıkarmış. Ondan sonra sorduğun zaman; "Benim de inancım var! Ben Allah'tan korkarım.Ondan sonra sorduğun zaman; "Benim de inancım var! Ben Allah'tan korkarım. Benim de dedem şöyleydi böyleydi!" der. Dedenin kazancı dedene.Benim de dedem şöyleydi böyleydi!" der.

Dedenin kazancı dedene.
Dedenden sana ne? Sen hapı yutmuşsun, günaha batmışsın, kuma yatmışsın, Dedenden sana ne? Sen hapı yutmuşsun, günaha batmışsın, kuma yatmışsın, açılmışsın, saçılmışsın.açılmışsın, saçılmışsın. Bir de; "Allah'tan korkarım!" diyor,Bir de; "Allah'tan korkarım!" diyor, "Ben daha iyi müslümanım, sen sofusun." diyor,"Ben daha iyi müslümanım, sen sofusun." diyor, "Sen katısın, ben yumuşağım, müsamahalıyım. İslâm müsamaha!" diyor. "Sen katısın, ben yumuşağım, müsamahalıyım. İslâm müsamaha!" diyor.

Hadi oradan! İslâm'da müsamahanın sınırı var, İslam'her şeyin sınırı var, her şeyin ölçüsü var.Hadi oradan! İslâm'da müsamahanın sınırı var, İslam'her şeyin sınırı var, her şeyin ölçüsü var. Evet, müslüman müsamahalıdır, müslüman kardeşine karşı yumuşaktır. Evet, müslüman müsamahalıdır, müslüman kardeşine karşı yumuşaktır.

Eşiddâü ale'l-küffâri, ruhamâü beynehüm. Eşiddâü ale'l-küffâri, ruhamâü beynehüm.

Ama Allah'ın emirlerinin uygulanması konusunda müslüman çok dikkatlidir. Ama Allah'ın emirlerinin uygulanması konusunda müslüman çok dikkatlidir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz en çok ne zaman kızardı? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz en çok ne zaman kızardı? Şahsı için kızmazdı. Şahsına yapılan şeylere, müsamahalı ve sabırlı davranırdı.Şahsı için kızmazdı. Şahsına yapılan şeylere, müsamahalı ve sabırlı davranırdı. Birisi yakalamış Peygamber Efendimiz'in yakasını, öyle sıkı tutmuş ki; Birisi yakalamış Peygamber Efendimiz'in yakasını, öyle sıkı tutmuş ki; "Yâ Resûlallah!" diye, boynunu sıkıyor. "Yâ Resûlallah!" diye, boynunu sıkıyor.

Peygamber Efendimiz şahsı için kızmazdı. Ama Allah'ın bir emri çiğnendi mi Peygamber Efendimiz şahsı için kızmazdı. Ama Allah'ın bir emri çiğnendi mi şurasındaki damarı kabarırdı, kıpkırmızı olurdu.şurasındaki damarı kabarırdı, kıpkırmızı olurdu. Şurada bir damarı vardı çok kızdığı zaman kıpkırmızı olurdu.Şurada bir damarı vardı çok kızdığı zaman kıpkırmızı olurdu. Oradan "Resûlullah çok kızdı." diye, herkes anlardı. Oradan "Resûlullah çok kızdı." diye, herkes anlardı.

Allah'ın emri çiğnendiği zaman, emri tutulmadığı zaman, Allah'ın emri çiğnendiği zaman, emri tutulmadığı zaman, -ya emri tutulmadığı zaman ya da yasak olan bir şey yapıldığı zaman- celallenirdi.-ya emri tutulmadığı zaman ya da yasak olan bir şey yapıldığı zaman- celallenirdi. O zaman celalli olurdu. Her zaman yumuşak değildi. O zaman celalli olurdu. Her zaman yumuşak değildi.

Müslüman da öyledir, yerine göredir. Hakîmdir müslüman, hikmet sahibidir. Müslüman da öyledir, yerine göredir. Hakîmdir müslüman, hikmet sahibidir. Her şeyi uygun zamanında, yerine göre yapar. Keloğlan gibi ters yapmaz. Her şeyi uygun zamanında, yerine göre yapar.

Keloğlan gibi ters yapmaz.
Tarladan geçerken yanlış bir söz söylemiş, bir sopa atmışlar. Demişler ki; Tarladan geçerken yanlış bir söz söylemiş, bir sopa atmışlar. Demişler ki;

"'Allah bolluk versin, bereket versin, daha çok olsun!' derler." "'Allah bolluk versin, bereket versin, daha çok olsun!' derler."

"Peki" demiş. Ondan sonra biraz daha ileri gittiği zaman bakmış orada bir cenaze var: "Peki" demiş.

Ondan sonra biraz daha ileri gittiği zaman bakmış orada bir cenaze var:

"Daha çok olsun, Allah daha çok versin!" diye orada da aynı lafı söylemiş. "Daha çok olsun, Allah daha çok versin!" diye orada da aynı lafı söylemiş. Bu sefer bir sopa da orada yemiş. Bu sefer bir sopa da orada yemiş.

Her laf her zaman herkese karşı söylenmez. Her laf her zaman herkese karşı söylenmez. Her şeyin bir hikmetle, yerli yerinde, muhkem şekilde yapılması var. Her şeyin bir hikmetle, yerli yerinde, muhkem şekilde yapılması var.

Onun için sen Allah'ı seviyor musun? Resulü'ne uyuyor musun?Onun için sen Allah'ı seviyor musun? Resulü'ne uyuyor musun? Kur'an'ını okuyor musun? "Allah'ı seviyorum." diyen,Kur'an'ını okuyor musun? "Allah'ı seviyorum." diyen, Allah'ın kelamını sevmez mi? Kur'ân-ı Kerîm'i sevmez mi? Allah'ın kelamını sevmez mi? Kur'ân-ı Kerîm'i sevmez mi?

Sen Kur'ân-ı Kerîm'i seviyor musun? Sen Kur'ân-ı Kerîm'i seviyor musun?

Gel bakalım kravatlı, gel buraya, gel sakalı bıyığı matruş,Gel bakalım kravatlı, gel buraya, gel sakalı bıyığı matruş, tıraşlı, kabak yüzlü, gel bakalım!tıraşlı, kabak yüzlü, gel bakalım! Kravatlı, jilet pantolonlu gel buraya! Sen Allah'ı seviyor musun? Kravatlı, jilet pantolonlu gel buraya!

Sen Allah'ı seviyor musun?

"Seviyorum, senden daha çok seviyorum." "Seviyorum, senden daha çok seviyorum."

Peki, ölçüye vuralım bakalım, benden daha mı çok seviyorsun? Peki, ölçüye vuralım bakalım, benden daha mı çok seviyorsun?

"Kur'an'ı sever misin, okur musun?" Elifi görse sopa sanıyor. "Kur'an'ı sever misin, okur musun?"

Elifi görse sopa sanıyor.
Uzunca bir şey, ne bu? Vallahi sopaya benziyor, evet sen sopa istiyorsun.Uzunca bir şey, ne bu? Vallahi sopaya benziyor, evet sen sopa istiyorsun. Eliften haberi yok. Kur'an okumuyor, Kur'an'ın ahkâmını bilmiyor. Eliften haberi yok. Kur'an okumuyor, Kur'an'ın ahkâmını bilmiyor.

"Hocam, öyle değil. Ben öyle 'Allah'ı seviyorum.' diyen insanlar biliyorum ki "Hocam, öyle değil. Ben öyle 'Allah'ı seviyorum.' diyen insanlar biliyorum ki onlar profesör hem de dekan, bir fakültenin de ta başına gelmiş, fakültenin onbaşısı olmuş.onlar profesör hem de dekan, bir fakültenin de ta başına gelmiş, fakültenin onbaşısı olmuş. Diyor ki; 'Hacda millet çok sıkışık oluyormuş, haccı bütün senenin mevsimlerine yaymak lazımmış.Diyor ki; 'Hacda millet çok sıkışık oluyormuş, haccı bütün senenin mevsimlerine yaymak lazımmış. Yaza geldiği zaman sıcak oluyormuş, her mevsime yayılması lazımmış.' Bunu profesör söylüyor." Yaza geldiği zaman sıcak oluyormuş, her mevsime yayılması lazımmış.' Bunu profesör söylüyor."

Zilhicce'de olmayacakmış da, haram aylarda olmayacakmış da Zilhicce'de olmayacakmış da, haram aylarda olmayacakmış da senenin her mevsiminde olsaymış olurmuş! senenin her mevsiminde olsaymış olurmuş! Bu din adamları da çok katıymış! Bu din adamları da çok katıymış!

Din adamlarının katılığı kendiliğinden değil ki Allah'ın emri böyle olduğu için... Din adamlarının katılığı kendiliğinden değil ki Allah'ın emri böyle olduğu için...

el-Haccü eşhürun ma'lûmât. "Hac belli aylarda" buyuruyor Allahu Teâlâ hazretleri. el-Haccü eşhürun ma'lûmât. "Hac belli aylarda" buyuruyor Allahu Teâlâ hazretleri. Onlar da diyorlar ki âmennâ ve saddaknâ, "Evet öyledir." diyor, kabul ediyorlar.Onlar da diyorlar ki âmennâ ve saddaknâ, "Evet öyledir." diyor, kabul ediyorlar. Bu da diyor ki; "Hayır!" Bu da diyor ki; "Hayır!"

Ne oluyor? Haccın aylarını değiştirmek istiyor. Ne oluyor?

Haccın aylarını değiştirmek istiyor.

Bu nedir? Kur'ân-ı Kerîm'de cevabı var. Bu nedir?

Kur'ân-ı Kerîm'de cevabı var.

İnneme'n-nesîü ziyâdetün fi'l-küfr.İnneme'n-nesîü ziyâdetün fi'l-küfr. "Haccın zamanını kaydırmak, küfürde ziyadeliktir." diyor Allahu Teâlâ hazretleri. "Haccın zamanını kaydırmak, küfürde ziyadeliktir." diyor Allahu Teâlâ hazretleri.

Bak profesör ama Kur'an'ı bilmiyor, "Allah'ı seviyorum." diyor ama Allah'ın Kur'an'ını bilmiyor, Bak profesör ama Kur'an'ı bilmiyor, "Allah'ı seviyorum." diyor ama Allah'ın Kur'an'ını bilmiyor, Allah'ın Kur'an'ına saygı duymuyor, âyet-i kerîmeye uymuyor. Allah'ın Kur'an'ına saygı duymuyor, âyet-i kerîmeye uymuyor. Âyet-i kerîme'yi duyunca semi'nâ ve eta'nâ âmennâ ve saddaknâ demiyor. Âyet-i kerîme'yi duyunca semi'nâ ve eta'nâ âmennâ ve saddaknâ demiyor. "İnandım, tasdik ettim, kabul ettim." demiyor. "İnandım, tasdik ettim, kabul ettim." demiyor. Ölçüye vurdun mu o zaman susuyor. Halep oradaysa arşın burada. Ölçüye vurdun mu o zaman susuyor. Halep oradaysa arşın burada.

"Ben Halep'te elli arşın öteye atlarım." demiş adam. "Gel bakalım Halep oradaysa arşın burada. "Ben Halep'te elli arşın öteye atlarım." demiş adam. "Gel bakalım Halep oradaysa arşın burada. Burada bir atla, görelim bakalım elli arşın atlayabiliyor musun?" Burada bir atla, görelim bakalım elli arşın atlayabiliyor musun?"

On arşın bile atlayamaz; "Elli arşın atlıyorum." diyor. Atıyor, yalan söylüyor.On arşın bile atlayamaz; "Elli arşın atlıyorum." diyor. Atıyor, yalan söylüyor. Halep oradaysa arşın burada. Gel bakalım sen Allah'ı seviyor musun? Halep oradaysa arşın burada. Gel bakalım sen Allah'ı seviyor musun? Resûlullah'ı seviyor musun? Resûlullah'ı seviyor musun?

Arkadaşlar diyor ki; "Resûlullah'a, sünnet-i seniyyeye, hadîs-i şerîfe çok çatıyorlar." Arkadaşlar diyor ki; "Resûlullah'a, sünnet-i seniyyeye, hadîs-i şerîfe çok çatıyorlar."

Neden? Sünnet-i seniyye onların foyalarını ortaya çıkarıyor; Neden?

Sünnet-i seniyye onların foyalarını ortaya çıkarıyor;
onların günahlarını, hatalarını çok güzel açıklıyor da ondan.onların günahlarını, hatalarını çok güzel açıklıyor da ondan. Kur'ân-ı Kerîm'den daha teferruatlı bilgiler,Kur'ân-ı Kerîm'den daha teferruatlı bilgiler, hadîs-i şerîfte olduğundan onu tahrip etmeye çalışıyorlar.hadîs-i şerîfte olduğundan onu tahrip etmeye çalışıyorlar. Dinin kaynağını tahrip etmeye çalışıyorlar. Dinin kaynağını tahrip etmeye çalışıyorlar.

Dinimizin iki büyük kaynağı var: Dinimizin iki büyük kaynağı var:

Kur'ân-ı Kerîm, Kitabullah ve Resûlullah Efendimiz'in sünneti. Kur'ân-ı Kerîm, Kitabullah ve Resûlullah Efendimiz'in sünneti. Kur'ân-ı Kerîm'i kendi fikirlerine göre tevil edecekler.Kur'ân-ı Kerîm'i kendi fikirlerine göre tevil edecekler. Tevil etmek için hadîs-i şerîfi kaldırmaları lazım. Kaldıramazlarsa tevil edemezler. Tevil etmek için hadîs-i şerîfi kaldırmaları lazım. Kaldıramazlarsa tevil edemezler. Çünkü hadîs-i şerîfler, Kur'ân-ı Kerîm'i anlatıyor.Çünkü hadîs-i şerîfler, Kur'ân-ı Kerîm'i anlatıyor. Bu sefer sünnete çatıyorlar, hadîs-i şerîflere çatıyorlar, hadîs-i şerîfleri inkâr ediyorlar,Bu sefer sünnete çatıyorlar, hadîs-i şerîflere çatıyorlar, hadîs-i şerîfleri inkâr ediyorlar, hadîs-i şerîfleri kabul etmek istemiyorlar. hadîs-i şerîfleri kabul etmek istemiyorlar.

Sen Allah'ı sevmiyorsun, sen yalancısın! Sen Allah'ı sevmiyorsun, sen yalancısın! Sen yalancısın kabak yüzlü, kabak kafalı! Sen yalancısın!Sen yalancısın kabak yüzlü, kabak kafalı! Sen yalancısın! Çünkü sen Allah'ın Resûlü'nü sevmiyorsun ve Allah'ın Kur'an'ını bilmiyorsun ve okumuyorsun. Çünkü sen Allah'ın Resûlü'nü sevmiyorsun ve Allah'ın Kur'an'ını bilmiyorsun ve okumuyorsun. Ölçek var. Ölçek olmasa herkes atar. Hasan Mezarcı çıktı; "Ben İsa'yım!" diyor. Ölçek var. Ölçek olmasa herkes atar.

Hasan Mezarcı çıktı; "Ben İsa'yım!" diyor.
Sen Hasan Mezarcı'ydın. Ne oldu, nasıl İsa b. Meryem oldun?Sen Hasan Mezarcı'ydın. Ne oldu, nasıl İsa b. Meryem oldun? Senin annenin adı başkaydı. İsa aleyhisselam'ın babası yok.Senin annenin adı başkaydı. İsa aleyhisselam'ın babası yok. Allahu Teâlâ hazretleri Âdem aleyhisselam'ı topraktan yarattığı gibi İsa aleyhisselam'ı daAllahu Teâlâ hazretleri Âdem aleyhisselam'ı topraktan yarattığı gibi İsa aleyhisselam'ı da Meryem validemizden yarattı. Meryem validemizden yarattı. Hasan Mezarcı'nın anası var, babası var, köyü var, kenti var.Hasan Mezarcı'nın anası var, babası var, köyü var, kenti var. Adı var, Hasan. Soyadı var, Mezarcı. Ondan sonra da diyor ki; "Ben Hz. İsa'yım!" Adı var, Hasan. Soyadı var, Mezarcı. Ondan sonra da diyor ki; "Ben Hz. İsa'yım!"

Herkes bir iddiada bulunur. Tımarhanede çok iddia edenler var. Herkes bir iddiada bulunur. Tımarhanede çok iddia edenler var. Kimisi diyor "Ben Neron'um, ben imparatorum." Kimisi; "Ben Hitler'im." diyor. Kimisi diyor "Ben Neron'um, ben imparatorum." Kimisi; "Ben Hitler'im." diyor.

Tımarhane iyi değil. Huniyi kafasına geçirmiş, sivri tarafı yukarıda. Tımarhane iyi değil. Huniyi kafasına geçirmiş, sivri tarafı yukarıda. Ondan sonra neler neler var. Tımarhaneyi gez, gör. Ondan sonra neler neler var. Tımarhaneyi gez, gör.

Her sözün delili lazım, belgesi lazım. Bir söz söylediği zaman belge lazım. Her sözün delili lazım, belgesi lazım. Bir söz söylediği zaman belge lazım. Şu haram, neden? Âyet-i kerîme var. Şu yanlış, neden? Şu haram, neden? Âyet-i kerîme var. Şu yanlış, neden? Peygamber Efendimiz'in şu hadîs-i şerîfi var. Belgeyi öne sürersin biter. Peygamber Efendimiz'in şu hadîs-i şerîfi var. Belgeyi öne sürersin biter.

Haccın mevsimi oynar mı? Oynamaz. Niye? el-Haccü eşhürun ma'lûmât âyet-i kerîmesi var. Haccın mevsimi oynar mı?

Oynamaz.

Niye?

el-Haccü eşhürun ma'lûmât âyet-i kerîmesi var.

Aylar kaydırılabilir mi? Kaydırılamaz. İnneme'n-nesîü ziyâdetün fil küfr. Aylar kaydırılabilir mi?

Kaydırılamaz.

İnneme'n-nesîü ziyâdetün fil küfr.

Bitti! Kur'an'ı bildi mi, hadîs-i şerîfi bildi mi, müslüman sapasağlam durur, yalancıları anlar. Bitti! Kur'an'ı bildi mi, hadîs-i şerîfi bildi mi, müslüman sapasağlam durur, yalancıları anlar. Yalancıların da foyası ortaya çıkar. Herkes iddia ediyor.Yalancıların da foyası ortaya çıkar. Herkes iddia ediyor. Boyalı kadın da iddia ediyor. Boyalı kadın da iddia ediyor. Bizim fakülteye bir kadın geldi, dudakları boyalı ama yüzü buruşuk.Bizim fakülteye bir kadın geldi, dudakları boyalı ama yüzü buruşuk. Altmışı, yetmişi geçmiş, etekleri mini, dizinin üstünde. Altmışı, yetmişi geçmiş, etekleri mini, dizinin üstünde. Etrafında da albaylardan, askerlerden taraftarları var. Etrafında da albaylardan, askerlerden taraftarları var. Onu kabul etmiş, beğenmiş insanlar var: Onu kabul etmiş, beğenmiş insanlar var:

"Ben Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî hazretleriyle buluşuyorum."Ben Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî hazretleriyle buluşuyorum. O bana Mesnevî'yi söylüyor, ben Mesnevî'yi Türkçe söylüyorum." diyor. O bana Mesnevî'yi söylüyor, ben Mesnevî'yi Türkçe söylüyorum." diyor.

İşte bir iddia! Herkes bir iddiada bulunuyor. Herkes bir iddia ortaya atıyor. İşte bir iddia! Herkes bir iddiada bulunuyor. Herkes bir iddia ortaya atıyor. Kimisi tenasühe inanıyor, kimisi Hintlilerin inançlarını ortaya atıyor. Kimisi tenasühe inanıyor, kimisi Hintlilerin inançlarını ortaya atıyor. Biz kuru gürültüye bakmayız, kuru palavraya, iddiaya bakmayız.Biz kuru gürültüye bakmayız, kuru palavraya, iddiaya bakmayız. Belge, delil isteriz. Onun için her işimizi Kur'ân-ı Kerîm'e göre, sünnet-i seniyyeye göre yaparızBelge, delil isteriz.

Onun için her işimizi Kur'ân-ı Kerîm'e göre, sünnet-i seniyyeye göre yaparız
ve Allahu Teâlâ hazretlerini, Kitabı'nı severiz.ve Allahu Teâlâ hazretlerini, Kitabı'nı severiz. Allah'ı seviyoruz ya, Kur'an'ı da severiz. Eşkiyâdan birisi ne yapmış? Allah'ı seviyoruz ya, Kur'an'ı da severiz.

Eşkiyâdan birisi ne yapmış?

Yolda giderken yere düşmüş bir kâğıt görmüş. Eğilmiş almış. Yolda giderken yere düşmüş bir kâğıt görmüş. Eğilmiş almış. Kağıtta Bismillâhirrahmânirrahîm yazıyor.Kağıtta Bismillâhirrahmânirrahîm yazıyor. Allah'ın ismi yere düşmüş. Çamurlarını silmiş, temizlemiş.Allah'ın ismi yere düşmüş. Çamurlarını silmiş, temizlemiş. Eşkiyâ, yol kesiyor, haramî, soygun yapıyor, hırsız. Eşkiyâ, yol kesiyor, haramî, soygun yapıyor, hırsız. O kağıdı yerden almış, temizlemiş. O gece; O kağıdı yerden almış, temizlemiş. O gece;

"Ey filanca, sen bizim ismimize hürmet eyledin, bizim ismimizi yerden aldın, temizledin, "Ey filanca, sen bizim ismimize hürmet eyledin, bizim ismimizi yerden aldın, temizledin, çamurlarını sildin, benim ism-i celâlime hürmet eyledin,çamurlarını sildin, benim ism-i celâlime hürmet eyledin, benim besmeleme hürmet eyledin.benim besmeleme hürmet eyledin. Ben de senin kalbini kötü duygulardan temizledim." diye bir rüya görüyor. Ben de senin kalbini kötü duygulardan temizledim." diye bir rüya görüyor.

Ertesi gün bir tevbe ediyor, günahları bir bırakıyor, Ertesi gün bir tevbe ediyor, günahları bir bırakıyor, Cenâb-ı Hakk'ın yoluna bir giriyor, evliyânın meşhurlarından birisi oluyor.Cenâb-ı Hakk'ın yoluna bir giriyor, evliyânın meşhurlarından birisi oluyor. Eşkiyâ iken evliyâ oluyor. Eşkiyâ iken evliyâ oluyor. Allahu Teâlâ hazretlerini seven adını bile yerde tutmaz, adını bile kaldırır.Allahu Teâlâ hazretlerini seven adını bile yerde tutmaz, adını bile kaldırır. Adını sever, sözünü sever, ahkâmını sever, kaderini sever. Adını sever, sözünü sever, ahkâmını sever, kaderini sever.

Kaderi sevmeyen, takdiri sevmeyen, başına gelenlere kızıyor, sevmiyor. Kaderi sevmeyen, takdiri sevmeyen, başına gelenlere kızıyor, sevmiyor.

"Nedir bu hal? Benim başıma bu niye geldi?" "Nedir bu hal? Benim başıma bu niye geldi?"

Bu "Allah'ı seviyorum." dese inanılır mı? İnanılmaz. Neden? Bu "Allah'ı seviyorum." dese inanılır mı?

İnanılmaz.

Neden?

Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

"Benim kaza ile kaderime razı olmayan, defolsun! Gitsin benden başka bir Rab bulsun kendisine! "Benim kaza ile kaderime razı olmayan, defolsun! Gitsin benden başka bir Rab bulsun kendisine! Madem benim takdirime razı olmuyor, çıksın benim mülkümden, başka bir Rab bulsun!" Madem benim takdirime razı olmuyor, çıksın benim mülkümden, başka bir Rab bulsun!"

Ne demek? Nereye gidecek? Allah sevmiyor. Ne demek? Nereye gidecek?

Allah sevmiyor.
Allah'ın takdirini de sever, Allah'ın kaderini, mukadderatını sever. Allah'ın takdirini de sever, Allah'ın kaderini, mukadderatını sever.

Onun için aziz ve muhterem kardeşlerim! Onun için aziz ve muhterem kardeşlerim!

Bütün bunları göz önünde bulundurarak kendimizi düzenlememiz lazım. Bütün bunları göz önünde bulundurarak kendimizi düzenlememiz lazım. Allah'ın indinde bizim hâlimiz nicedir, derecemiz nedir, Allah bizden razı mı, değil mi? Allah'ın indinde bizim hâlimiz nicedir, derecemiz nedir, Allah bizden razı mı, değil mi?

Bunun cevabını bulmak için kendimize bakacağız ve kendimizi düzenleyeceğiz. Bunun cevabını bulmak için kendimize bakacağız ve kendimizi düzenleyeceğiz. Kur'an'ı sevmiyorsak, sevmenin çaresine bakacağız. Resûlullah'ı sevmiyorsak, öğrenmemişsek, Kur'an'ı sevmiyorsak, sevmenin çaresine bakacağız. Resûlullah'ı sevmiyorsak, öğrenmemişsek, öğrenmeye bakacağız.öğrenmeye bakacağız. Allah'ın mukadderatını, başımıza getirdiği yazgıları, kadere rıza ile karşılayacağız.Allah'ın mukadderatını, başımıza getirdiği yazgıları, kadere rıza ile karşılayacağız. Böyle olursa insan Allah'ın sevdiği insan olur. Böyle olursa insan Allah'ın sevdiği insan olur.

Uzun bir konu, derin bir konu, geniş bir konu. Ne kadar konuşsak anlatmayı bitiremeyiz, Uzun bir konu, derin bir konu, geniş bir konu. Ne kadar konuşsak anlatmayı bitiremeyiz, ama kısacası bu.ama kısacası bu. Ne ekersen onu biçiyorsun. Nasıl kulluk edersen öyle mükâfât alıyorsun. Ne ekersen onu biçiyorsun. Nasıl kulluk edersen öyle mükâfât alıyorsun. Her iş, senin kendi tembelliğinde veya gayretinde bitiyor. Her şey senden oluyor.Her iş, senin kendi tembelliğinde veya gayretinde bitiyor. Her şey senden oluyor. Sen, başına belayı kendin sarıyorsunSen, başına belayı kendin sarıyorsun veya Cenâb-ı Hakk'ın lütfuna gayretinle, temiz niyetinle, çalışmanla mazhar oluyorsun. veya Cenâb-ı Hakk'ın lütfuna gayretinle, temiz niyetinle, çalışmanla mazhar oluyorsun.

Onun için aman çok dikkatli ol, aman! Başka şeyden medet yok, nefsini ıslah et, Onun için aman çok dikkatli ol, aman! Başka şeyden medet yok, nefsini ıslah et, Cenâb-ı Hakk'a güzel kulluk etmeye giriş, bu yolda öyle yürü. Başka çare yok. Cenâb-ı Hakk'a güzel kulluk etmeye giriş, bu yolda öyle yürü. Başka çare yok.

İkinci hadîs-i şerîf: İkinci hadîs-i şerîf:

Men serrehû en yekûne akve'n-nâsi fe'l-yetevekkel ala'llâhi azze ve celle. Men serrehû en yekûne akve'n-nâsi fe'l-yetevekkel ala'llâhi azze ve celle.

Bu da kısa bir hadîs-i şerîf. İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan. Bu da kısa bir hadîs-i şerîf. İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan. İbn Ebi'd-dünyâ rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; İbn Ebi'd-dünyâ rivayet etmiş.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

"Kim insanların en kavisi, en kuvvetlisi olmak istiyorsa, en kuvvetli olmayı seviyorsa, "Kim insanların en kavisi, en kuvvetlisi olmak istiyorsa, en kuvvetli olmayı seviyorsa, temenni ediyorsa ne yapsın?" temenni ediyorsa ne yapsın?" Fe'l-yetevekkel ala'llâhi azze ve celle.Fe'l-yetevekkel ala'llâhi azze ve celle. "Son derece izzet ve celal sahibi olan âlemlerin Rabbi Allah'a tevekkül etsin." "Son derece izzet ve celal sahibi olan âlemlerin Rabbi Allah'a tevekkül etsin."

"Allah'a tevekkül etmek" ne demek? Tevekkül etmeyi biliyor muyuz? "Allah'a tevekkül etmek" ne demek? Tevekkül etmeyi biliyor muyuz?

Bu kelimeyi duyduk ama anlamı içimizde bize bir mana ifade ediyor mu? Bu kelimeyi duyduk ama anlamı içimizde bize bir mana ifade ediyor mu?

Tevekkeltü ala'llâh. "Allah'a dayanmak, işini Allah'a ısmarlamak, Allah'a güvenmek. Tevekkeltü ala'llâh.

"Allah'a dayanmak, işini Allah'a ısmarlamak, Allah'a güvenmek.
Allah'ı kendisine vekil edinmek. 'Sen benim vekilim ol yâ Rabbi!' demek." Allah'ı kendisine vekil edinmek. 'Sen benim vekilim ol yâ Rabbi!' demek."

Tevekkül çok önemli, çok önemli bir duygu. Tevekkül, çok kuvvetli imandan olur.Tevekkül çok önemli, çok önemli bir duygu. Tevekkül, çok kuvvetli imandan olur. Allah'a inanan ve inancı kuvvetli olan insan Allah'a tevekkül eder.Allah'a inanan ve inancı kuvvetli olan insan Allah'a tevekkül eder. Mârifetullaha eren, Allah'ı bilen insan, Allah'a tevekkül eder.Mârifetullaha eren, Allah'ı bilen insan, Allah'a tevekkül eder. Her şeyin Allah'ın elinde olduğunu bilir. Her şeyin Allah'ın elinde olduğunu bilir.

Bi yedihî melekûtü küllü şey'. "Her şeyin çaresi Allah'ın elinde." Bi yedihî melekûtü küllü şey'. "Her şeyin çaresi Allah'ın elinde."

Lehû mülkü's-semâvâti ve'l-ard. "Yerin göğün yönetimi, egemenliği Allah'ın elinde." Lehû mülkü's-semâvâti ve'l-ard. "Yerin göğün yönetimi, egemenliği Allah'ın elinde."

Allâhümme fâtıre's-semâvâti ve'l-ard . "Rızkın anahtarları O'nun elinde." Allâhümme fâtıre's-semâvâti ve'l-ard . "Rızkın anahtarları O'nun elinde."

İnnemâ emrühû izâ erâde şey'en en yekûle lehû kün fe-yekûn. İnnemâ emrühû izâ erâde şey'en en yekûle lehû kün fe-yekûn. "Bir şeyin olmasını murad ettiği zaman 'ol' der olur." "Olma" derse de olmaz. "Bir şeyin olmasını murad ettiği zaman 'ol' der olur."

"Olma" derse de olmaz.
Demek ki Allah her şeye kâdir. Ve hüve alâ külli şey'in kadîr.Demek ki Allah her şeye kâdir.

Ve hüve alâ külli şey'in kadîr.
"O her şeye hakkıyla, tamamıyla kâdir." Bunu bilen, Allah'a tevekkül eder. "O her şeye hakkıyla, tamamıyla kâdir."

Bunu bilen, Allah'a tevekkül eder.
Bunu bilmeyen, buna inanmayan, bunu kavramayan, bunu gönlüne yerleştirmeyen, Bunu bilmeyen, buna inanmayan, bunu kavramayan, bunu gönlüne yerleştirmeyen, başkasından medet umar. başkasından medet umar. Sultandan medet umar, sultanın yanına yanaşır, ona dalkavukluk yapar, Sultandan medet umar, sultanın yanına yanaşır, ona dalkavukluk yapar, geçimini ondan sağlamaya çalışır.geçimini ondan sağlamaya çalışır. Zenginden medet umar, ağadan medet umar. Yardımı yanlış yerlerden ister, yardım da gelmez.Zenginden medet umar, ağadan medet umar. Yardımı yanlış yerlerden ister, yardım da gelmez. Aksine başı dertten kurtulmaz.Aksine başı dertten kurtulmaz. Ama Allah'a dayanan, Allah'a tevekkül edene Allah yardımcı olur. Ama Allah'a dayanan, Allah'a tevekkül edene Allah yardımcı olur.

Ve men yetevekkel ala'llâhi fe hüve hasbühû. Ve men yetevekkel ala'llâhi fe hüve hasbühû.

Bizim şeyhimizin daha önceki hocası Ömer Ziyaeddin Efendi, Bizim şeyhimizin daha önceki hocası Ömer Ziyaeddin Efendi, Hafız Ömer Ziyaeddin Efendi, Kur'ân-ı Kerîm'i altı buçuk saatte okurmuş, hatmedermiş.Hafız Ömer Ziyaeddin Efendi, Kur'ân-ı Kerîm'i altı buçuk saatte okurmuş, hatmedermiş. Altı buçuk saat! O kadar hızlı okuyor. Altı buçuk saat;Altı buçuk saat! O kadar hızlı okuyor. Altı buçuk saat; Elhamdülillâhi rabbi'l-âlemîn'den kul eûzü bi rabbi'n-nâs diyor. Elhamdülillâhi rabbi'l-âlemîn'den kul eûzü bi rabbi'n-nâs diyor.

Ömer Ziyaeddin Efendi, altı buçuk saatte hatim indirirmiş. Hem de Buhârî-i Şerif'i ezbere bilirmiş.Ömer Ziyaeddin Efendi, altı buçuk saatte hatim indirirmiş. Hem de Buhârî-i Şerif'i ezbere bilirmiş. Buhârî-i Şerif'in de hâfızı Sahih-i Buhârî'yi ezbere biliyor. Buhârî-i Şerif'in de hâfızı Sahih-i Buhârî'yi ezbere biliyor. Hem de takvâ ehli bir insan; ihlaslı, takvâ ehli bir insan. Hem de takvâ ehli bir insan; ihlaslı, takvâ ehli bir insan.

İttihat ve Terakki hükümeti, bunu İstanbul'dan sürmüş. İttihat Terakki mason. İttihat ve Terakki hükümeti, bunu İstanbul'dan sürmüş. İttihat Terakki mason. Sultanı devirdiler, masonlar idareyi ele aldılar. Abdulhamid'i devirdiler;Sultanı devirdiler, masonlar idareyi ele aldılar. Abdulhamid'i devirdiler; İttihat ve Terakki başa geçti. Bu da sağlam hocaefendi, dindar adam. İttihat ve Terakki başa geçti. Bu da sağlam hocaefendi, dindar adam. Bunu da sürmüşler. Nereye? Medine-i Münevvere'ye. Yallah!Bunu da sürmüşler.

Nereye?

Medine-i Münevvere'ye. Yallah!
Haydi, Medine-i Münevvere'ye! Sürmüşler.Haydi, Medine-i Münevvere'ye! Sürmüşler. O zaman Medine-i Münevvere de Osmanlıya bağlı ya. O zaman Medine-i Münevvere de Osmanlıya bağlı ya. Oraya sürmüşler ama parası yok, pulu yok. Hiç bir şeyi yok. Oraya sürmüşler ama parası yok, pulu yok. Hiç bir şeyi yok. Medine-i Münevvere'ye sürmüşler. Ama adam, adam, ricâlullah, Allah'ın sevgili kulu. Medine-i Münevvere'ye sürmüşler. Ama adam, adam, ricâlullah, Allah'ın sevgili kulu.

Mine'l mü'minîne ricâlün sadakû mâ âhedu'llâh. Mine'l mü'minîne ricâlün sadakû mâ âhedu'llâh.

Sıdk u sadakât sahibi bir insan. Hafız ama ha'sı gitmiş fız'ı kalmış değil. Sıdk u sadakât sahibi bir insan. Hafız ama ha'sı gitmiş fız'ı kalmış değil. Hafız, sağlam insan. Medine-i Münevvere'de sıkıntı çekmiş.Hafız, sağlam insan. Medine-i Münevvere'de sıkıntı çekmiş. Dilenmek yok, istemek yok. Çünkü Allah var. Allah görüyor. Dilenmek yok, istemek yok. Çünkü Allah var. Allah görüyor.

İbrahim aleyhisselam Allahu Teâlâ hazretlerine nasıl tevekkül etmiş? İbrahim aleyhisselam Allahu Teâlâ hazretlerine nasıl tevekkül etmiş? Mübarek insanlar nasıl tevekkül etmişler? Hasbünallah demişler, "Allah bize yeter." Mübarek insanlar nasıl tevekkül etmişler? Hasbünallah demişler, "Allah bize yeter."

Hasbüna'llâhu ve ni'me'l-vekîl. demişler. "Ne iyi vekildir!" demişler.Hasbüna'llâhu ve ni'me'l-vekîl.

demişler. "Ne iyi vekildir!" demişler.
Aç kalmış, parası yok. Medine-i Münevvere'de. Aç kalmış, parası yok. Medine-i Münevvere'de.

Şimdi bu adamın hâli ne olur? Bu Hafız Ömer'in hali ne olacak? Şimdi bu adamın hâli ne olur? Bu Hafız Ömer'in hali ne olacak?

İstanbul'dan evinden barkından sürüldü, sürgün edildi, İstanbul'dan evinden barkından sürüldü, sürgün edildi, Medine-i Münevvere'ye gitti. Medine-i Münevvere o zaman küçük, şimdiki gibi değil.Medine-i Münevvere'ye gitti. Medine-i Münevvere o zaman küçük, şimdiki gibi değil. Para pul yok, yoksul bir yer. Mahrumiyet yeri. Oraya gitmiş.Para pul yok, yoksul bir yer. Mahrumiyet yeri. Oraya gitmiş. Orada yalnız; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in mübarek mescidi var, Orada yalnız; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in mübarek mescidi var, türbe-i saadeti var. türbe-i saadeti var. Medînetü'l-Resûl sallallahu aleyhi ve selem. Ne olmuş biliyor musunuz?Medînetü'l-Resûl sallallahu aleyhi ve selem.

Ne olmuş biliyor musunuz?
Oğlu anlatıyor. Oğlu da profesör oldu. Oğlu da kuvvetli hafız. Oğlu anlatıyor. Oğlu da profesör oldu. Oğlu da kuvvetli hafız. O kadar kuvvetli hafız ki; "Gözümü kapattım mı sayfa gözümün önüne geliyor." diyor. O kadar kuvvetli hafız ki; "Gözümü kapattım mı sayfa gözümün önüne geliyor." diyor. O kadar kuvvetli hafız. Allah mekânlarını cennet eylesin,O kadar kuvvetli hafız. Allah mekânlarını cennet eylesin, makamlarını yüksek eylesin, derecelerini arttırsın.makamlarını yüksek eylesin, derecelerini arttırsın. İkisi de vefat etti. Oğlu da vefat etti. Ben oğlu ile tanıştım. İkisi de vefat etti. Oğlu da vefat etti. Ben oğlu ile tanıştım.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Mısır hâkimi bilmem ne paşanın rüyasına giriyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Mısır hâkimi bilmem ne paşanın rüyasına giriyor. Rüyada Peygamber Efendimiz'i görüyor.Rüyada Peygamber Efendimiz'i görüyor. Peygamber Efendimiz Mısır'ın hâkimi olan bu paşaya diyor ki; Peygamber Efendimiz Mısır'ın hâkimi olan bu paşaya diyor ki;

İsmini bana söylemediler. Söyleyen şahıs unuttu. Ben de ismini söyleyemiyorum.İsmini bana söylemediler. Söyleyen şahıs unuttu. Ben de ismini söyleyemiyorum. Ama açarsak buluruz. Abdülhamit zamanında İttihat ve Terakki başa geçtiği zamanAma açarsak buluruz. Abdülhamit zamanında İttihat ve Terakki başa geçtiği zaman Mısır'da hangi paşa vardı? Bulunur.Mısır'da hangi paşa vardı? Bulunur. O paşaya Peygamber Efendimiz diyor ki; "Hafız Ömer'i himayene al!" O paşaya Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Hafız Ömer'i himayene al!"

"Hafız Ömer kim, ya Resûlallah?" diyor. "Hafız Ömer kim, ya Resûlallah?" diyor.

"Şu Hafız Ömer'i himayene al!" Uyanıyor; "Peygamber Efendimiz'i gördüm." diye seviniyor. "Şu Hafız Ömer'i himayene al!"

Uyanıyor; "Peygamber Efendimiz'i gördüm." diye seviniyor.

"Allah Allah, hayırdır inşaallah!" Çok güzel, mutlu. Etrafındakilere anlatıyor,"Allah Allah, hayırdır inşaallah!" Çok güzel, mutlu. Etrafındakilere anlatıyor, "Bu ne demek?" diye soruyor. Anlayamıyorlar."Bu ne demek?" diye soruyor. Anlayamıyorlar. Peygamber Efendimiz bir daha görünüyor. Biraz da azarlıyor: Peygamber Efendimiz bir daha görünüyor. Biraz da azarlıyor:

"Hafız Ömer'i himayene al!" diyor. İkinci defa rüyada görünce bu sefer korkuyor."Hafız Ömer'i himayene al!" diyor. İkinci defa rüyada görünce bu sefer korkuyor. Peygamber Efendimiz, Hafız Ömer'i mescidinde gösteriyor. Peygamber Efendimiz, Hafız Ömer'i mescidinde gösteriyor. "Şu Hafız Ömer'i himayene al!" diyor. Arkadaşlarına diyor ki; "Şu Hafız Ömer'i himayene al!" diyor.

Arkadaşlarına diyor ki;

"Peygamberimiz beni azarlamaya başladı. Bu Hafız Ömer işi önemli, ne yapalım?" "Peygamberimiz beni azarlamaya başladı. Bu Hafız Ömer işi önemli, ne yapalım?"

"Efendim, Medine'ye gidelim bir bakalım." "Efendim, Medine'ye gidelim bir bakalım."

İskenderiye'den Kahire'den atlıyor, adamları ile beraber Medine-i Münevvere'ye geliyor. İskenderiye'den Kahire'den atlıyor, adamları ile beraber Medine-i Münevvere'ye geliyor. Rüyada gösterilen şahıs için geliyor. Rüyada gösterilen şahıs için geliyor. Medine-i Münevvere'ye Babü's-selâm'a yaklaştıkları sırada, önde askerler, arkada askerler,Medine-i Münevvere'ye Babü's-selâm'a yaklaştıkları sırada, önde askerler, arkada askerler, böyle bir ihtişamla, saltanatla, tantanayla Türbe-i Saadet'e doğru geliyorlar. böyle bir ihtişamla, saltanatla, tantanayla Türbe-i Saadet'e doğru geliyorlar.

Aksakallı, sarıklı, bastonlu bir kimse: "Hey, ne oluyorsunuz, durun!Aksakallı, sarıklı, bastonlu bir kimse: "Hey, ne oluyorsunuz, durun! Nereye geliyorsunuz siz? Böyle saltanatla tangur tungur,Nereye geliyorsunuz siz? Böyle saltanatla tangur tungur, paldır küldür Resûlullah'ın türbesine ziyarete gelinir mi? paldır küldür Resûlullah'ın türbesine ziyarete gelinir mi? Edebinizi takınsanıza!" diyor. Gelen, askerler ve Mısır hâkimi. Edebinizi takınsanıza!" diyor.

Gelen, askerler ve Mısır hâkimi.
Bastonu ile bunların karşısına çıkıyor; "Böyle gelinmez, edebinizi takının!" diye bağırıyor.Bastonu ile bunların karşısına çıkıyor; "Böyle gelinmez, edebinizi takının!" diye bağırıyor. Tabi herkes de şaşırıyor. "Bu neyin nesi?" diye, ne düşündüler kim bilir? Tabi herkes de şaşırıyor. "Bu neyin nesi?" diye, ne düşündüler kim bilir?

Ama Mısır'ın hâkimi olan paşa, bağıran şahsa bir bakıyor; "Hafız Ömer!" diyor.Ama Mısır'ın hâkimi olan paşa, bağıran şahsa bir bakıyor; "Hafız Ömer!" diyor. Rüyada gördüğü şahıs. Daha önceden hiç görmüş değil.Rüyada gördüğü şahıs. Daha önceden hiç görmüş değil. Hafız Ömer paşayı görmüş değil, paşa Hafız Ömer'i görmüş değil.Hafız Ömer paşayı görmüş değil, paşa Hafız Ömer'i görmüş değil. "Hafız Ömerciğim!" diyor, sarılıyor. Ve alıyor, Mısır'a götürüyor, konak tahsis ediyor. "Hafız Ömerciğim!" diyor, sarılıyor.

Ve alıyor, Mısır'a götürüyor, konak tahsis ediyor.
İsterse tahsis etmesin, erkekse tahsis etmesin de göreyim. İsterse tahsis etmesin, erkekse tahsis etmesin de göreyim. Resûlullah'ın tavsiye ettiği insan. Kendisi sokakta yatar, konağını verir.Resûlullah'ın tavsiye ettiği insan. Kendisi sokakta yatar, konağını verir. Ömer Ziyaeddin Efendi hazretlerine konak tahsis ediyor. Niçin anlattım bunu? Ömer Ziyaeddin Efendi hazretlerine konak tahsis ediyor.

Niçin anlattım bunu?

Aklınızdan deminki hadîs-i şerîfe bağlayın. "Allah'a dayanana..." Aklınızdan deminki hadîs-i şerîfe bağlayın. "Allah'a dayanana..."

Ve men yetevekkel ala'llâhi fe hüve hasbühû. Ve men yetevekkel ala'llâhi fe hüve hasbühû.

İşte misal. Hafız Ömer Allah ehli, ehlullah, Allah'ın mübarek kulu. İşte misal. Hafız Ömer Allah ehli, ehlullah, Allah'ın mübarek kulu. Allah nasıl kayırıyor, kolluyor gördünüz mü? Allah nasıl kayırıyor, kolluyor gördünüz mü? Beş parasız, Osmanlı idaresi kovdu, Medine'ye sürgün etti, mağdur etti.Beş parasız, Osmanlı idaresi kovdu, Medine'ye sürgün etti, mağdur etti. Ama Allah mağdur etmiyor, Allah taltif ediyor, Allah koruyor. Ama Allah mağdur etmiyor, Allah taltif ediyor, Allah koruyor.

Ve men yetevekkel ala'llâhi fe hüve hasbühû. Ve men yetevekkel ala'llâhi fe hüve hasbühû.

Ve men yettekı'llâhi yec'al lehû mahrecen ve yerzukhu min haysü lâ yahtesib. Ve men yettekı'llâhi yec'al lehû mahrecen ve yerzukhu min haysü lâ yahtesib.

"Kim takvâ ehli olursa..." -Bu Ömer Ziyaeddin Efendi müttakîlerin şâhı." "Kim takvâ ehli olursa..." -Bu Ömer Ziyaeddin Efendi müttakîlerin şâhı."

Ve men yettekı'llâh. "Kim Allah'tan korkar, çekinir, sakınırsa." Yec'al leûh mahrecen. Ve men yettekı'llâh. "Kim Allah'tan korkar, çekinir, sakınırsa." Yec'al leûh mahrecen. "Allah -onun sıkıntısından- ona bir çıkış yolu gösterir,"Allah -onun sıkıntısından- ona bir çıkış yolu gösterir, sıkmaz. Bir kurtuluş yolu gösterir, bir kapı açar." sıkmaz. Bir kurtuluş yolu gösterir, bir kapı açar." Ve yerzukhü. "Ve onu rızıklandırır." Min haysü lâ yahtesib.Ve yerzukhü. "Ve onu rızıklandırır." Min haysü lâ yahtesib. "Umulmadık yerden, onun tahmin etmediği, onun bilmediği ummadığı yerden onu rızıklandırır." "Umulmadık yerden, onun tahmin etmediği, onun bilmediği ummadığı yerden onu rızıklandırır."

Allah bir insanı aziz ederse kimse zelil edemez, sürgün edemez. Allah bir insanı aziz ederse kimse zelil edemez, sürgün edemez.

Allah bir insanı sevdi mi Allah'ın sevdiği insanı kimse tepeleyemez, zelil edemez. Allah bir insanı sevdi mi Allah'ın sevdiği insanı kimse tepeleyemez, zelil edemez.

Firavun ne dedi? Firavun ne dedi?

Feleukattıenne eydiyeküm ve ercüleküm min hılâfin. Feleukattıenne eydiyeküm ve ercüleküm min hılâfin. "Bana bakın, benim sözümü dinlemiyorsunuz, Musa'ya inanmaya kalkışıyorsunuz."Bana bakın, benim sözümü dinlemiyorsunuz, Musa'ya inanmaya kalkışıyorsunuz. Ben sizin kollarınızı bacaklarınızı eklem yerlerinden çaprazlamasına keserim."Ben sizin kollarınızı bacaklarınızı eklem yerlerinden çaprazlamasına keserim." Ve le üsallibennekümm fî cüzûı'n-nahl.Ve le üsallibennekümm fî cüzûı'n-nahl. "Hurma dallarına sizi asarım, sallandırırım!" dedi. "Hurma dallarına sizi asarım, sallandırırım!" dedi.

Hadi oradan, palavracı! Yapabildi mi? İnananlar; "Ne yaparsan yap!" dediler. Hadi oradan, palavracı! Yapabildi mi? İnananlar; "Ne yaparsan yap!" dediler.

İnnemâ takdî hâzihi'l-hayâti'd-dünyâ. "Ne yaparsan yap. İnnemâ takdî hâzihi'l-hayâti'd-dünyâ. "Ne yaparsan yap. Bu dünyada yaparsın yapacağını!" dediler. "Ölmekten korkmuyoruz!" dediler. Bu dünyada yaparsın yapacağını!" dediler. "Ölmekten korkmuyoruz!" dediler.

Allah'a dayandılar mı? Firavun'a dayanmadılar, başka bir güce dayanmadılar. Allah'a dayandılar mı?

Firavun'a dayanmadılar, başka bir güce dayanmadılar.

Kime dayandılar? Hasbünallah dediler. "Allah bize yeter." dediler.Kime dayandılar?

Hasbünallah dediler. "Allah bize yeter." dediler.
"Sen bu dünyada ne yaparsan yap!" dediler. Tevekkülün misali mi?"Sen bu dünyada ne yaparsan yap!" dediler.

Tevekkülün misali mi?
Misal mi? Güzel misal mi? Tamam. Ne oldu? Allah Firavun'u hor ve zelil etti. Misal mi? Güzel misal mi?

Tamam.

Ne oldu?

Allah Firavun'u hor ve zelil etti.
O zavallı masumları da korudu ve kurtardı. Misalleri çok. O zavallı masumları da korudu ve kurtardı. Misalleri çok.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Çok misalleri vardır: Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Çok misalleri vardır:

"İnsanların en kuvvetlisi olmak istiyorsanız Allah'a tevekkül edin. "İnsanların en kuvvetlisi olmak istiyorsanız Allah'a tevekkül edin. Bilin ki güç kuvvet Allah'ındır. Takvâ ehli olun, Allah'a güzel kulluk edin,Bilin ki güç kuvvet Allah'ındır. Takvâ ehli olun, Allah'a güzel kulluk edin, Allah'a tevekkül edin, Allah sizi rızıklandırır." Allah'a tevekkül edin, Allah sizi rızıklandırır."

Âlimin birisi boş, para yok. Parası yok, yiyecek yok, Medine-i Münevvere'de günlerce aç kalmış.Âlimin birisi boş, para yok. Parası yok, yiyecek yok, Medine-i Münevvere'de günlerce aç kalmış. Göbeği bizim gibi değil. Böyle değil. Günlerce aç kalmış. Göbeği bizim gibi değil. Böyle değil. Günlerce aç kalmış.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in huzuruna, türbesinin yanına varıyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in huzuruna, türbesinin yanına varıyor. Diyor ki; "Yâ Resûlallah! Ben seni ziyarete geldim,Diyor ki;

"Yâ Resûlallah! Ben seni ziyarete geldim,
ben senin misafirinim. ben senin misafirinim. Burada aç kaldım." Direğe yaslanıyor, orada uyukluyor.Burada aç kaldım."

Direğe yaslanıyor, orada uyukluyor.
Biraz sonra birisi omzuna vuruyor. "Kim o?" diye, uyanıyor, Biraz sonra birisi omzuna vuruyor. "Kim o?" diye, uyanıyor,

Bir mübarek zât, o uyuyan alime, uyandırdığı kimseye diyor ki; Bir mübarek zât, o uyuyan alime, uyandırdığı kimseye diyor ki;

"Ya mübarek, kalk! Dedemiz Hz. Muhammed'e, "Ya mübarek, kalk! Dedemiz Hz. Muhammed'e, biz Medine halkını şikâyet eden sen misin? biz Medine halkını şikâyet eden sen misin? Hiç kimse bana yemek vermedi, ben senin misafirinim ya Resûlallah deyip de Hiç kimse bana yemek vermedi, ben senin misafirinim ya Resûlallah deyip de Medine ahalisinden şikâyet edip de dedemiz Hz. Muhammed'e dehâlet eden, ilticâ eden sen misin? Medine ahalisinden şikâyet edip de dedemiz Hz. Muhammed'e dehâlet eden, ilticâ eden sen misin? Buyur!" diye, türlü türlü yemeklerle dolu bir tepsiyi önüne koyuyor. Buyur!" diye, türlü türlü yemeklerle dolu bir tepsiyi önüne koyuyor.

Nasıl oluyor bu? Resûlullah rüyasında ötekisine görünüyor: Nasıl oluyor bu?

Resûlullah rüyasında ötekisine görünüyor:

"Benim sevdiğim bir kimsem var. Mescid'e gelmiş. "Benim sevdiğim bir kimsem var. Mescid'e gelmiş. Orada kaç gündür aç. Götürün ona güzel güzel yemekler ikram edin!" diyor da ondan oluyor. Orada kaç gündür aç. Götürün ona güzel güzel yemekler ikram edin!" diyor da ondan oluyor.

Tamam mı arkadaşlar, kardeşler? Tamam mı arkadaşlar, kardeşler?

Men serrehû en yekûne akve'n-nâsi fe'l-yetevekkel ala'llâhi azze ve celle. Men serrehû en yekûne akve'n-nâsi fe'l-yetevekkel ala'llâhi azze ve celle.

Tamam mı? Tamam. Tamam mı? Tamam.

Üçüncü hadîs-i şerîf, üç tane olsun da sohbeti öyle bitirelim diye üçüncü hadîs-i şerîf. Üçüncü hadîs-i şerîf, üç tane olsun da sohbeti öyle bitirelim diye üçüncü hadîs-i şerîf.

Men serrehû en yestecîba'llâhu lehû inde'ş-şedâidi ve'l-kürebi fe'l-yüksiri'd-duâe fi'r-rehâi. Men serrehû en yestecîba'llâhu lehû inde'ş-şedâidi ve'l-kürebi fe'l-yüksiri'd-duâe fi'r-rehâi.

Bu da Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Bu da Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Bu mânada başka pek çok hadîs-i şerîf var. Bu mânada başka pek çok hadîs-i şerîf var. Bu da bize bir şey öğretiyor, önemli bir şey öğretiyor. Can kulağı ile dinleyin. Bu da bize bir şey öğretiyor, önemli bir şey öğretiyor. Can kulağı ile dinleyin. Bu hadîs-i şerîfte bize çok önemli bir şeyi öğretecek. Bu hadîs-i şerîfte bize çok önemli bir şeyi öğretecek.

Men serrehû en yestecîba'llâhu lehû inde'ş-şedaidi ve'l-kürebi. Men serrehû en yestecîba'llâhu lehû inde'ş-şedaidi ve'l-kürebi. "Başına şiddetli musibetler, acılar, üzüntüler geldiği zaman, sıkıntılara uğradığı zaman, "Başına şiddetli musibetler, acılar, üzüntüler geldiği zaman, sıkıntılara uğradığı zaman, Allah'ın kendisinin imdadına yetişmesini, duasını kabul etmesini kim istiyorsa..." Allah'ın kendisinin imdadına yetişmesini, duasını kabul etmesini kim istiyorsa..."

Hepimiz isteriz değil mi? Duamız kabul olsun istemez miyiz? Başımız derde girdi. Hepimiz isteriz değil mi? Duamız kabul olsun istemez miyiz? Başımız derde girdi. Amansız hastalığa duçar oldu. Falanca kanser olmuş. Doktorlar öyle diyor. Amansız hastalığa duçar oldu. Falanca kanser olmuş. Doktorlar öyle diyor. Ne yapacak? Çare yok. Büyük musibet değil mi? Ne yapacak? Çare yok. Büyük musibet değil mi?

"Sıkıntı, şiddet, bela, musibet zamanında duasının kabul olmasını kim istiyorsa..." "Sıkıntı, şiddet, bela, musibet zamanında duasının kabul olmasını kim istiyorsa..."

Fe'l-yüksiri'd-duâe fi'r-rehâi. "Rahatlık zamanında, bolluk zamanında, Fe'l-yüksiri'd-duâe fi'r-rehâi. "Rahatlık zamanında, bolluk zamanında, sıkıntı olmadığı zamanda duasını çok yapsın." sıkıntı olmadığı zamanda duasını çok yapsın."

Başı dara geldiği zaman dua ediyor, Allah'ı hatırlıyor, geniş zamanda hiç hatırlamıyor. Başı dara geldiği zaman dua ediyor, Allah'ı hatırlıyor, geniş zamanda hiç hatırlamıyor.

Rahat zamanında millet günahı hatırlıyor. Yedi, karnı doydu mu? Tamam. Rahat zamanında millet günahı hatırlıyor. Yedi, karnı doydu mu? Tamam.

O zaman Hacivat ne yapıyor? Hacivat o zaman sahneye çıkıyor diyor ki; O zaman Hacivat ne yapıyor?

Hacivat o zaman sahneye çıkıyor diyor ki;
"Ey insanlar, var mı bana yan bakan? Yar bana bir eğlence,"Ey insanlar, var mı bana yan bakan? Yar bana bir eğlence, yar bana bir eğlence!" diye bağırmaya başlıyor. yar bana bir eğlence!" diye bağırmaya başlıyor.

Hacivat Karagöz oyununda öyle olmuyor mu? Eğlence istemeye başlıyor. Hacivat Karagöz oyununda öyle olmuyor mu? Eğlence istemeye başlıyor. Karnı doydu mu arkadaşına diyor ki;Karnı doydu mu arkadaşına diyor ki; "Gel bu akşam şehrin merkezine gidelim, bir eğlenelim." diyor. Neden? "Gel bu akşam şehrin merkezine gidelim, bir eğlenelim." diyor.

Neden?

Karnı tok. Karnı doyunca, rahat zamanında, bolluk zamanında, sıhhat zamanında, Karnı tok. Karnı doyunca, rahat zamanında, bolluk zamanında, sıhhat zamanında, âfiyet zamanında ne yapıyor? âfiyet zamanında ne yapıyor?

Günaha dalıyor. Allah ceza olarak bir bela veriyor, bir hastalık veriyor,Günaha dalıyor.

Allah ceza olarak bir bela veriyor, bir hastalık veriyor,
bir musibet veriyor, o zaman; bir musibet veriyor, o zaman;

"Aman yâ Rabbi! Sen duaları kabul edicisin, benim duamı kabul et, "Aman yâ Rabbi! Sen duaları kabul edicisin, benim duamı kabul et, beni bundan kurtar!" diyor. beni bundan kurtar!" diyor.

"Ey kulum, sen edepsizlik ettin de ben sana o edepsizliğinden dolayı bu belayı verdim. "Ey kulum, sen edepsizlik ettin de ben sana o edepsizliğinden dolayı bu belayı verdim. Kaldırır mıyım? Bu senin cezan. Kaldırır mıyım? Bu senin cezan. Sen edepsizlik ettin de bunu ondan verdim!" Sen edepsizlik ettin de bunu ondan verdim!"

Öyle başı dara geldiği zaman, yumurta kapıya geldiği zaman, folluk arayan tavuk gibiÖyle başı dara geldiği zaman, yumurta kapıya geldiği zaman, folluk arayan tavuk gibi gıd gıdak gıd gıdak gıd gıdak yer arıyor. gıd gıdak gıd gıdak gıd gıdak yer arıyor.

Öyle şey olmaz! Nasıl olacak? Rahatlık, zamanında, bolluk zamanında Öyle şey olmaz!

Nasıl olacak?

Rahatlık, zamanında, bolluk zamanında
Cenâb-ı Hakk'a şükrünü yapacak, duasını yapacak, tesbihini çekecek,Cenâb-ı Hakk'a şükrünü yapacak, duasını yapacak, tesbihini çekecek, hayrını hasenâtını yapacak,hayrını hasenâtını yapacak, Allah'ın iyi kulu olacak da sıkıntı zamanı geldiği zaman bela zamanı geldiği zaman dua etti miAllah'ın iyi kulu olacak da sıkıntı zamanı geldiği zaman bela zamanı geldiği zaman dua etti mi Allah imdadına yetişecek. Allah imdadına yetişecek.

Yetişir mi? Âmennâ ve saddaknâ. Öyle bir yetişir ki. Yetişir mi?

Âmennâ ve saddaknâ. Öyle bir yetişir ki.

Birisi malını alıyormuş, hayvanına yüklüyormuş, biniyormuş, gidiyormuş: Birisi malını alıyormuş, hayvanına yüklüyormuş, biniyormuş, gidiyormuş:

"Bu çöllerde böyle gidilmez. Haramiler yolunu keser."Bu çöllerde böyle gidilmez. Haramiler yolunu keser. Malını alırlar, seni soyarlar. Öldürürler." demişler. Malını alırlar, seni soyarlar. Öldürürler." demişler.

"Ben Allah'a tevekkül ediyorum." demiş, yola çıkmış. "Ben Allah'a tevekkül ediyorum." demiş, yola çıkmış.

Yolun birisinde bir harami önünü kesmiş. Silahı çekmiş, "Dur!" demiş.Yolun birisinde bir harami önünü kesmiş. Silahı çekmiş, "Dur!" demiş. Öldürecek adamı, malını alacak, devesini alacak. Adam demiş ki; Öldürecek adamı, malını alacak, devesini alacak.

Adam demiş ki;

"İnsafın varsa bana müsaade et, şurada bir abdest alayım, iki rekât namaz kılayım." demiş."İnsafın varsa bana müsaade et, şurada bir abdest alayım, iki rekât namaz kılayım." demiş. "Öldüreceksin anlaşıldı da ben imanla göçmek istiyorum, abdestli göçmek istiyorum. "Öldüreceksin anlaşıldı da ben imanla göçmek istiyorum, abdestli göçmek istiyorum. Şurada bir abdest alayım, bir namaz kılayım." demiş. Abdest almış, namaz kılmış.Şurada bir abdest alayım, bir namaz kılayım." demiş. Abdest almış, namaz kılmış. Adam bunu öldürecek, kılıcı kaldırmış: "Dur ya filan!" diye bir ses duyulmuş. Adam bunu öldürecek, kılıcı kaldırmış:

"Dur ya filan!" diye bir ses duyulmuş.
İki dağın arasında vadide sesi duymuş ama kimse yok. Allah Allah! İki dağın arasında vadide sesi duymuş ama kimse yok.

Allah Allah!

Kılıcı tekrar kaldırmış, namaz kılan adamı tam öldürecek, -kıldı artık, tamam, Kılıcı tekrar kaldırmış, namaz kılan adamı tam öldürecek, -kıldı artık, tamam, onu öldürecek, malları alacak gidecek- onu öldürecek, malları alacak gidecek- "Dur ey filanca!" Gene bir bağırma, Allah Allah, yine bakmış, yine kimse yok. "Dur ey filanca!" Gene bir bağırma, Allah Allah, yine bakmış, yine kimse yok.

"Allah Allah, bana ne oluyor?" "Allah Allah" demiyordur da, işte biz alıştığımızdan diyoruz. "Allah Allah, bana ne oluyor?"

"Allah Allah" demiyordur da, işte biz alıştığımızdan diyoruz.

"Ne oluyor? Yine anlayamamış. Üçüncü defa kılıcı kaldırdığı zaman, "Ne oluyor?

Yine anlayamamış. Üçüncü defa kılıcı kaldırdığı zaman,
vadinin öbür tarafından bir atlı koştura koştura gelmiş, yetişmiş,vadinin öbür tarafından bir atlı koştura koştura gelmiş, yetişmiş, bir tane kılıç vurmuş, buna devirmiş. bir tane kılıç vurmuş, buna devirmiş. Bunu kitaplar yazıyor. Cenâb-ı Hak bir insanı korudu mu kimse zarar veremez. Bunu kitaplar yazıyor.

Cenâb-ı Hak bir insanı korudu mu kimse zarar veremez.
Cenâb-ı Hakk'a tevekkül eden bir kimsenin kimse sırtını yere getiremez.Cenâb-ı Hakk'a tevekkül eden bir kimsenin kimse sırtını yere getiremez. Onun için hem tevekkül edeceğiz hem de bolluk, genişlik, rahatlık zamanındaOnun için hem tevekkül edeceğiz hem de bolluk, genişlik, rahatlık zamanında Cenâb-ı Hakk'a kulluğumuzu güzel yapacağız ki başımız dara geldiği zaman Cenâb-ı Hakk'a kulluğumuzu güzel yapacağız ki başımız dara geldiği zaman yaptığımız duayı Allah kabul etsin. Sıkıştığımız zaman imdadımıza yetişsin, duamızı kabul etsin.yaptığımız duayı Allah kabul etsin. Sıkıştığımız zaman imdadımıza yetişsin, duamızı kabul etsin. Tamam mı? Tamam mı?

Allah hepinizden razı olsun. el-Fâtiha... Allah hepinizden razı olsun.

el-Fâtiha...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2