Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Allah’ın Emrine Razı Olmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Ramazan 1405 / 02.06.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sübhàna’llâhi ve bi-hamdihî Demenin Fazileti, Cuma Namazından Sonra Okunacak Dua, Sabah Bin Defa Sübhàna’llàhi ve bi-hamdihî Demek, Lâ | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah’ın Emrine Razı Olmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Ramazan 1405 / 02.06.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sübhàna’llâhi ve bi-hamdihî Demenin Fazileti, Cuma Namazından Sonra Okunacak Dua, Sabah Bin Defa Sübhàna’llàhi ve bi-hamdihî Demek, Lâ | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirînel-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaînseyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Salâten ve selâmen dâimeyni mütelâzimeyni ilâ yevmi'd-dîn. ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Salâten ve selâmen dâimeyni mütelâzimeyni ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahEmmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünVe şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Men kâle "sübhanallâhi ve bi-hamdihî" fî yevmin miete merretinMen kâle "sübhanallâhi ve bi-hamdihî" fî yevmin miete merretin huttat hatâyâhu ve in kânet misle zebedi'l-bahri. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. huttat hatâyâhu ve in kânet misle zebedi'l-bahri.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Cenâb-ı Hakk'ın selâmı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun.Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Cenâb-ı Hakk'ın selâmı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun.
Allahu Teâlâ hazretleri şu mübarek Ramazan ayının hayrından, feyzinden, bereketindenAllahu Teâlâ hazretleri şu mübarek Ramazan ayının hayrından, feyzinden, bereketinden faydalanıp iki cihanın saadetine ermeyi nasip eylesin. Dualarınızı kabul eylesin. faydalanıp iki cihanın saadetine ermeyi nasip eylesin. Dualarınızı kabul eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir miktarınıPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir miktarını Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından okuyacağız, izah etmeye çalışacağız. Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından okuyacağız, izah etmeye çalışacağız.

Bunların okunmasına ve izahına başlamazdan önce, evvelen ve hâsseten Peygamber Efendimiz'inBunların okunmasına ve izahına başlamazdan önce, evvelen ve hâsseten Peygamber Efendimiz'in ruh-i pâki için, sonra onun cümle âlinin, ashabının, etbâının, ahbabının ruhlarına hediye olsun diye;ruh-i pâki için, sonra onun cümle âlinin, ashabının, etbâının, ahbabının ruhlarına hediye olsun diye; bilhassa Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdât ve meşâyih-i turûk-u aliyyemizinbilhassa Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdât ve meşâyih-i turûk-u aliyyemizin cümlesinin ruhları için; sahâbe-i kirâmdan rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecmaîn müteselsilencümlesinin ruhları için; sahâbe-i kirâmdan rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecmaîn müteselsilen şu kitabı telif eylemiş olan Gümüşhaneli Hocamız'a, kendisinden feyz aldığımızşu kitabı telif eylemiş olan Gümüşhaneli Hocamız'a, kendisinden feyz aldığımız Muhammed Zahid Kotku Hocamız'a kadar güzerân eylemiş olan bütün din büyüklerimizin,Muhammed Zahid Kotku Hocamız'a kadar güzerân eylemiş olan bütün din büyüklerimizin, sâdât ve meşâyihimizin ve onlara tâbi hulefâsının,sâdât ve meşâyihimizin ve onlara tâbi hulefâsının, müritlerinin, muhiplerinin ruhlarına hediye olsun diye; şu beldeleri "Allah Allah" diye diye,müritlerinin, muhiplerinin ruhlarına hediye olsun diye; şu beldeleri "Allah Allah" diye diye, canını malını ortaya koyarak, cihat ederek, çarpışarak fethetmiş olan fatihlerin, sultanların,canını malını ortaya koyarak, cihat ederek, çarpışarak fethetmiş olan fatihlerin, sultanların, komutanların, askerlerin, şehitlerin, gazilerin ruhlarına hediye olsun diye;komutanların, askerlerin, şehitlerin, gazilerin ruhlarına hediye olsun diye; bütün hayrât ve hasenât sahiplerinin ruhlarına ve hâsseten içinde oturup ibadet yaptığımız,bütün hayrât ve hasenât sahiplerinin ruhlarına ve hâsseten içinde oturup ibadet yaptığımız, ilim müzakeresi yaptığımız İskenderpaşa camiinin bânisi İskender Paşa'nın ilim müzakeresi yaptığımız İskenderpaşa camiinin bânisi İskender Paşa'nın ve bu ana kadar ayakta durmasına, gelmesine yardımcı olmuş olan, tamirine gayret etmiş olan,ve bu ana kadar ayakta durmasına, gelmesine yardımcı olmuş olan, tamirine gayret etmiş olan, maddî, bedenî, mâlî çalışmalar ve yardımlarla desteklemiş olanların ruhlarına;maddî, bedenî, mâlî çalışmalar ve yardımlarla desteklemiş olanların ruhlarına; bu camiden gelmiş geçmiş olan imamların, hatiplerin, müezzinlerin, cemaatlerin ruhlarına bu camiden gelmiş geçmiş olan imamların, hatiplerin, müezzinlerin, cemaatlerin ruhlarına ve hâsseten uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere gelmiş olan siz kardeşlerimizinve hâsseten uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere gelmiş olan siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin, yakınlarının, akrabasının, dostlarının,âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin, yakınlarının, akrabasının, dostlarının, arkadaşlarının ruhlarına hediye olsun diye; onlar gelmiş geçmiş, biz yaşayan müslümanların daarkadaşlarının ruhlarına hediye olsun diye; onlar gelmiş geçmiş, biz yaşayan müslümanların da rızâ-i Bârî'ye uygun ömür sürüp huzûr-u Rabbi'l-izzet'e zevdiği ve razı olduğu kullar olarak rızâ-i Bârî'ye uygun ömür sürüp huzûr-u Rabbi'l-izzet'e zevdiği ve razı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olsun diye, buyurun bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. varmamıza vesile olsun diye, buyurun bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş hadîs-i şerîf. Metnini demin okumuştuk.Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş hadîs-i şerîf. Metnini demin okumuştuk. Peygamberimiz bu ve bundan sonraki hadîs-i şerîflerde bizlerePeygamberimiz bu ve bundan sonraki hadîs-i şerîflerde bizlere bazı duaları tavsiye edecek, onların faziletlerini bildirecek. bazı duaları tavsiye edecek, onların faziletlerini bildirecek.

Bu hâdis-i şerîfler Ramazan bereketine bu mevzuda geldi.Bu hâdis-i şerîfler Ramazan bereketine bu mevzuda geldi. Onun için elinizde kaleminiz kâğıdınız varsa bunları yazmak üzere çıkarırsanız uygun olur.Onun için elinizde kaleminiz kâğıdınız varsa bunları yazmak üzere çıkarırsanız uygun olur. Veyahut yoksa hafızanızda karıştırmadan canlı tutmak için gayret ederseniz iyi olur.Veyahut yoksa hafızanızda karıştırmadan canlı tutmak için gayret ederseniz iyi olur. Nasıl Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanındaNasıl Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanında sahâbe-i kirâm meclisine gelirlerdi de ondan duydukları sözü kapıp aynen kulaklarında sahâbe-i kirâm meclisine gelirlerdi de ondan duydukları sözü kapıp aynen kulaklarında muhafaza edip başkalarına naklederlerdi; bakalım ne kadarı hatırınızda sağlam kalacak?.. muhafaza edip başkalarına naklederlerdi; bakalım ne kadarı hatırınızda sağlam kalacak?..

Okuduğumuz hadisler basılmış Râmûz metninin 432. sayfasındadır,Okuduğumuz hadisler basılmış Râmûz metninin 432. sayfasındadır, o hatırınızda kalsa oradan da unuttuğunuz zaman bakabilirsiniz. o hatırınızda kalsa oradan da unuttuğunuz zaman bakabilirsiniz.

Çünkü çok kıymetli şeyler var. "Ah kaçırmasaydım keşke!" diyeÇünkü çok kıymetli şeyler var. "Ah kaçırmasaydım keşke!" diye insanın unuttuğu zaman hayıflanacağı güzel hadîs-i şerîflerle müjdeler var. insanın unuttuğu zaman hayıflanacağı güzel hadîs-i şerîflerle müjdeler var.

Peygamber Efendimiz birinci hadîs-i şerîfte -Râvisi Ebû Hüreyre.Peygamber Efendimiz birinci hadîs-i şerîfte -Râvisi Ebû Hüreyre. Buhârî, Müslim, Tirmizî'de var.- buyurmuş ki; Buhârî, Müslim, Tirmizî'de var.- buyurmuş ki;

Men kâle "sübhanallâhi ve bi-hamdihî" fî yevmin miete merretin.Men kâle "sübhanallâhi ve bi-hamdihî" fî yevmin miete merretin. "Her kim bir günde yüz defa sübhanallâhi ve bi-hamdihî derse...""Her kim bir günde yüz defa sübhanallâhi ve bi-hamdihî derse..." Huttat hatâyâhu ve in kânet misle zebedi'l-bahr.Huttat hatâyâhu ve in kânet misle zebedi'l-bahr. "Eğer günahları denizin köpükleri sayısınca bile olsa affolunur." "Eğer günahları denizin köpükleri sayısınca bile olsa affolunur."

Dile kolay, hatırda tutulması kolay bir tesbihtir. Hatırınızda tutun. Dile kolay, hatırda tutulması kolay bir tesbihtir. Hatırınızda tutun.

Kişi her gün eline tesbihi alıp yüz defa ne diyecek? Kişi her gün eline tesbihi alıp yüz defa ne diyecek?

Sübhanallâhi ve bi-hamdihî. Bu kadar. Çok kısa. Sübhanallâhi ve bi-hamdihî. Sübhanallâhi ve bi-hamdihî. Bu kadar. Çok kısa. Sübhanallâhi ve bi-hamdihî.

Kim günde yüz defa böyle derse bütün günahları üzerinden alınır, dökülür, silinir, üzerinden,Kim günde yüz defa böyle derse bütün günahları üzerinden alınır, dökülür, silinir, üzerinden, omzundan kaldırılır eğer denizin köpükleri kadar da çok olsa... omzundan kaldırılır eğer denizin köpükleri kadar da çok olsa...

Mâlum deniz dalgalanır, dalgalar birbirine vurdukça dalgaların üstünde deMâlum deniz dalgalanır, dalgalar birbirine vurdukça dalgaların üstünde de sayısız köpükler meydana gelir; saymaya imkân yok.sayısız köpükler meydana gelir; saymaya imkân yok. İşte bu kesretten kinâye olarak hadîs-i şerîflerde çok geçer; "denizlerin köpükleri sayısınca". İşte bu kesretten kinâye olarak hadîs-i şerîflerde çok geçer; "denizlerin köpükleri sayısınca". Yani ne kadar çok günahı olsa da Allahu Teâlâ hazretleri o günahları koyuyor, o kulunu affediyor. Yani ne kadar çok günahı olsa da Allahu Teâlâ hazretleri o günahları koyuyor, o kulunu affediyor.

Çok günahkâr olduğumuza göre, hatamız, kusurumuz çok olduğuna göre, demek ki biz deÇok günahkâr olduğumuza göre, hatamız, kusurumuz çok olduğuna göre, demek ki biz de her gün bunu kendimize inşaallah âdet edinelim.her gün bunu kendimize inşaallah âdet edinelim. Her gün yüz defa sübhanallâhi ve bi-hamdihî, sübhanallâhi ve bi-hamdihî... beş dakikada biter.Her gün yüz defa sübhanallâhi ve bi-hamdihî, sübhanallâhi ve bi-hamdihî... beş dakikada biter. Beş dakikada biter ama sevabını ölçmeye imkân yok; insana ne kadar kâr getirir... Beş dakikada biter ama sevabını ölçmeye imkân yok; insana ne kadar kâr getirir...

"Bu husus... Acaba Peygamber Efendimiz'den bu hadîs-i şerîf hakikaten rivayet olunmuş mu?" "Bu husus... Acaba Peygamber Efendimiz'den bu hadîs-i şerîf hakikaten rivayet olunmuş mu?"

Yoo, ona hiç itiraz etme! Buhârî'de, Müslim'de, Tirmizî'de, İbn Mâce'de, Ahmed b. Hanbel'de var.Yoo, ona hiç itiraz etme! Buhârî'de, Müslim'de, Tirmizî'de, İbn Mâce'de, Ahmed b. Hanbel'de var. Hadis kaynaklarının en sağlamlarında var. Hadis kaynaklarının en sağlamlarında var. Zaten bu kelimeyi bize tavsiye eden başka hadîs-i şerîfler de var.Zaten bu kelimeyi bize tavsiye eden başka hadîs-i şerîfler de var. Ve bir de bazılarında ilavesi var, ilavesiyle bize anlatanVe bir de bazılarında ilavesi var, ilavesiyle bize anlatan başka hadislerden de biliyoruz ki bu sözler çok kıymetli! başka hadislerden de biliyoruz ki bu sözler çok kıymetli!

Bu sözlerin kıymetini geçen hafta da dilimin döndüğünce izah etmeye çalışmıştım.Bu sözlerin kıymetini geçen hafta da dilimin döndüğünce izah etmeye çalışmıştım. Belki o hafta gelememiş kardeşlerimiz vardır, onlar yeni duyacaklar. Belki o hafta gelememiş kardeşlerimiz vardır, onlar yeni duyacaklar. Geçen haftadan duymuş olanların da bir kere daha hatırında kalmış olur. Geçen haftadan duymuş olanların da bir kere daha hatırında kalmış olur.

"Bu söz az değil mi, bu kadar sevabı kazanmak için?"Bu söz az değil mi, bu kadar sevabı kazanmak için? Sübhanallâhi ve bi-hamdihî, kısaca; harflerini saysam şu kadar, kelimelerini saysam şu kadar.Sübhanallâhi ve bi-hamdihî, kısaca; harflerini saysam şu kadar, kelimelerini saysam şu kadar. Buna niye bu kadar çok sevap verilmiş?" Mânası derin! Buna niye bu kadar çok sevap verilmiş?"

Mânası derin!

Demiştim ki size; "Biz cennetin arsasını satın alabilir miyiz?" Demiştim ki size;

"Biz cennetin arsasını satın alabilir miyiz?"

Alamayız. Boğaz'da bile alamıyoruz.Alamayız. Boğaz'da bile alamıyoruz. Ancak Arap milyonerleri, cebine parayı deste deste [koymuş], milyonlar su gibi...Ancak Arap milyonerleri, cebine parayı deste deste [koymuş], milyonlar su gibi... Binlerden bahseder gibi milyonlardan bahsedersen; yüz milyona, iki yüz milyona,Binlerden bahseder gibi milyonlardan bahsedersen; yüz milyona, iki yüz milyona, elli milyona, seksen milyona oradan öyle bir şey alınıyor. Neden? elli milyona, seksen milyona oradan öyle bir şey alınıyor.

Neden?

"Boğaz güzel bir yer hocam; manzaralı, önünde deniz var,"Boğaz güzel bir yer hocam; manzaralı, önünde deniz var, iki tarafı yeşillik, havası güzel. Ondan pahalı." iki tarafı yeşillik, havası güzel. Ondan pahalı."

Ya cennet? Cennet boğazla kıyas olunur mu? Tariflere sığar mı? Sığmaz. Ya cennet? Cennet boğazla kıyas olunur mu? Tariflere sığar mı?

Sığmaz.

Cennette bir insanın mülkü, bu dünya kadar ve bu gökler kadar çok olacak. En aşağı seviyedeki insan...Cennette bir insanın mülkü, bu dünya kadar ve bu gökler kadar çok olacak. En aşağı seviyedeki insan... Bütün cennet ehlini yukarıdan aşağıya bir, iki, üç, dört, beş, altı... sıraladık.Bütün cennet ehlini yukarıdan aşağıya bir, iki, üç, dört, beş, altı... sıraladık. Sondan en aşağıdakine o kadar çok yer verecek ki Allah cennette... Ne kadar verecek? Sondan en aşağıdakine o kadar çok yer verecek ki Allah cennette...

Ne kadar verecek?

Bu yeryüzü kadar ve bu gökler kadar yer verecek. En sonuncuya! En sonuncu kim olacak? Bu yeryüzü kadar ve bu gökler kadar yer verecek. En sonuncuya!

En sonuncu kim olacak?

Cehennemde yaptığı kabahâtlerden dolayı yanıp yanıp, yanıp yanıp da ondan sonraCehennemde yaptığı kabahâtlerden dolayı yanıp yanıp, yanıp yanıp da ondan sonra "Kabahâtlerinin cezası tamam oldu, hadi bakalım cennete..." diye"Kabahâtlerinin cezası tamam oldu, hadi bakalım cennete..." diye hayat suyuyla yıkanıp cennete en son giren insan. Kömür olacaklar...hayat suyuyla yıkanıp cennete en son giren insan. Kömür olacaklar... İnsan birbirine yapışmış kömür gibi olacak...İnsan birbirine yapışmış kömür gibi olacak... Ama Allahu Teâlâ hazretleri onu nehrü'l-hayâtın hayat suyuyla yıkadığı zaman o cehennemden çıkmış,Ama Allahu Teâlâ hazretleri onu nehrü'l-hayâtın hayat suyuyla yıkadığı zaman o cehennemden çıkmış, kömürleşmiş insan tekrar canlanacak, ondan sonra o cennete girecek. Onlara "cehennemîler" diyecekler. kömürleşmiş insan tekrar canlanacak, ondan sonra o cennete girecek. Onlara "cehennemîler" diyecekler.

Neden? "Bunlar cehenneme girdi çıktı. Oradan geldiler." diye.Neden?

"Bunlar cehenneme girdi çıktı. Oradan geldiler." diye.
Hani "muhacir" diyoruz ya, onun gibi onlara "cehennemîler" denilecek. Hani "muhacir" diyoruz ya, onun gibi onlara "cehennemîler" denilecek.

Peygamber Efendimiz onlardan bir tanesinin hâlini anlatıyor: Diyecekmiş ki; Peygamber Efendimiz onlardan bir tanesinin hâlini anlatıyor: Diyecekmiş ki;

"Yâ Rabbi! Beni şu cehennemden kurtar, başka bir şey istemem!" Kurtaracak. "Yâ Rabbi! Beni şu cehennemden kurtar, başka bir şey istemem!"

Kurtaracak.

Kurtaracak ama cehennemin alevleri gözünün önünde,Kurtaracak ama cehennemin alevleri gözünün önünde, işkenceleri gözünün önünde, feryatlar, figanlar... Çok feci bir sahne...işkenceleri gözünün önünde, feryatlar, figanlar... Çok feci bir sahne... Hani insan kötü bir sahneye bile bakamıyor.Hani insan kötü bir sahneye bile bakamıyor. Gözünün önünde mesela tavuk kesmeye bile insan dayanamıyor da gözünü kapatıyor, başını çeviriyor...Gözünün önünde mesela tavuk kesmeye bile insan dayanamıyor da gözünü kapatıyor, başını çeviriyor... Veyahut ameliyat olurken...Veyahut ameliyat olurken... Veyahut adam aşı olacak; kocaman, kazık kadar adam; koluna iğne yapacaklar, başını bu tarafa çeviriyor. Veyahut adam aşı olacak; kocaman, kazık kadar adam; koluna iğne yapacaklar, başını bu tarafa çeviriyor.

"E efendi, ne oluyorsun ya? Sen cihat edeceksin..." "E efendi, ne oluyorsun ya? Sen cihat edeceksin..."

"Kan tutar. İşte ne yapayım, yüreğim dayanamıyor." diyor. "Kan tutar. İşte ne yapayım, yüreğim dayanamıyor." diyor.

E iğneye yüreği dayanamayan insan, cehennemin azabına yüreği dayanır mı? Dayanamaz. E iğneye yüreği dayanamayan insan, cehennemin azabına yüreği dayanır mı?

Dayanamaz.

Diyecekmiş ki; "Yâ Rabbi! Sen benim yüzümü cehennemden şu tarafa döndür,Diyecekmiş ki;

"Yâ Rabbi! Sen benim yüzümü cehennemden şu tarafa döndür,
başka gayri bir şey istemem senden!" başka gayri bir şey istemem senden!"

Cehennemden çıkıyor ama azabını görmek bile o kadar zor ki... "Yönümü döndür yâ Rabbi!" Cehennemden çıkıyor ama azabını görmek bile o kadar zor ki...

"Yönümü döndür yâ Rabbi!"

Allahu Teâlâ hazretleri yönünü çevirecek, cehenneme sırtı döndü;Allahu Teâlâ hazretleri yönünü çevirecek, cehenneme sırtı döndü; karşıda cennetin kubbeleri, nimetleri, köşkleri görünmeye başladı. karşıda cennetin kubbeleri, nimetleri, köşkleri görünmeye başladı.

E orayı gördüğü zaman yüreğinin yağı eriyecek. Diyecek ki; E orayı gördüğü zaman yüreğinin yağı eriyecek. Diyecek ki;

"Yâ Rabbi! Sen beni şu cennete sok da başka gayri bir şey istemem!" "Yâ Rabbi! Sen beni şu cennete sok da başka gayri bir şey istemem!"

Demin söyledin; "Cehennemden yüzümü döndür, başka bir şey istemem!" Hani daha bir şey istemeyecektin? Demin söyledin; "Cehennemden yüzümü döndür, başka bir şey istemem!" Hani daha bir şey istemeyecektin?

Dayanamayacak. Yani dönecek. Dayanamayacak. Yani dönecek.

Allahu Teâlâ hazretleri de onu -artık cehennemden çıkartmış- cennetine sokacak.Allahu Teâlâ hazretleri de onu -artık cehennemden çıkartmış- cennetine sokacak. Ondan sonra öyle verecek ki, işte bu yerler ve bu gökler kadar verecek de, o zât da sanacakmış ki; Ondan sonra öyle verecek ki, işte bu yerler ve bu gökler kadar verecek de, o zât da sanacakmış ki;

"Allahu Teâlâ galiba bana en büyük mükâfatı verdi, benden daha fazlasını kimseye vermemiştir." "Allahu Teâlâ galiba bana en büyük mükâfatı verdi, benden daha fazlasını kimseye vermemiştir."

Hâlbuki ondan daha yüksek ne kullar var, ne Allah'ın bahtiyarları var kiHâlbuki ondan daha yüksek ne kullar var, ne Allah'ın bahtiyarları var ki Allah onlara neleri nasip etmiş; onun hayaline sığmıyor.Allah onlara neleri nasip etmiş; onun hayaline sığmıyor. Yani "Bana verilenden daha güzeli olur mu?" diye aklına sığmıyor daYani "Bana verilenden daha güzeli olur mu?" diye aklına sığmıyor da cennette kendisine en büyük mükâfat verilmiş sanacakmış. En son giren... cennette kendisine en büyük mükâfat verilmiş sanacakmış. En son giren...

Peki, biz bunun parasını ödeyemeyeceğiz, yandık o zaman. Ne yapalım? Oturalım, ağlayalım. Peki, biz bunun parasını ödeyemeyeceğiz, yandık o zaman. Ne yapalım? Oturalım, ağlayalım.

Ağla tabii... Cehennemden kurtulmak için ne kadar ağlarsan ağla...Ağla tabii...

Cehennemden kurtulmak için ne kadar ağlarsan ağla...
Çünkü cehennemin ateşini en iyi söndüren şey gözyaşı. Başka hiçbir şey söndürmez.Çünkü cehennemin ateşini en iyi söndüren şey gözyaşı. Başka hiçbir şey söndürmez. Ne üstüne oksijen köpüğü sıksan söner, ne hidrojen köpüğü, ateş söndürücü şeyler...Ne üstüne oksijen köpüğü sıksan söner, ne hidrojen köpüğü, ateş söndürücü şeyler... Hiçbir şey söndürmez. Ne yangın hortumuyla deryaları döksen sönmez.Hiçbir şey söndürmez. Ne yangın hortumuyla deryaları döksen sönmez. Ama âşık-ı sâdık kulun gözyaşına dayanamıyor. Cehennem o zaman sönüyor. Ağla, yalvar; Ama âşık-ı sâdık kulun gözyaşına dayanamıyor. Cehennem o zaman sönüyor.

Ağla, yalvar;

"Yâ Rabbi! Ben çok günahkâr bir kulum. Çok âcizim, çok nâçizim. Çok edepsizlik ettim."Yâ Rabbi! Ben çok günahkâr bir kulum. Çok âcizim, çok nâçizim. Çok edepsizlik ettim. Kendimi biliyorum, başkasına [sormaya] lüzum yok.Kendimi biliyorum, başkasına [sormaya] lüzum yok. Sen bana hem ihsanda, ikramda bulunduğun hâlde, çocukluğumdan bu ana gelinceye kadarSen bana hem ihsanda, ikramda bulunduğun hâlde, çocukluğumdan bu ana gelinceye kadar hep izzetle, nimetle beni büyüttüğün, beslediğin, perverde eylediğin hâldehep izzetle, nimetle beni büyüttüğün, beslediğin, perverde eylediğin hâlde ben sana layık kulluk edemedim. Edepsizin biriyim; cehenneme atsan layıktır yâ Rabbi.ben sana layık kulluk edemedim. Edepsizin biriyim; cehenneme atsan layıktır yâ Rabbi. Ama lütfun, keremin çoktur, ne yapayım...Ama lütfun, keremin çoktur, ne yapayım... Erhamü'r-râhimînsin, Ekremü'l-ekremînsin, Ganîsin, Muğnîsin, Vehhâbsın..."Erhamü'r-râhimînsin, Ekremü'l-ekremînsin, Ganîsin, Muğnîsin, Vehhâbsın..." güzel sıfatlarıyla ona iltica et, yalvar yakar... güzel sıfatlarıyla ona iltica et, yalvar yakar...

Cenneti kaçırırsan ne kadar ağlarsan ağla!Cenneti kaçırırsan ne kadar ağlarsan ağla! Yazıklar olsun ki, ne kadar ağlarsan ağla ki cennet elden kaçtı, cehenneme düştün.Yazıklar olsun ki, ne kadar ağlarsan ağla ki cennet elden kaçtı, cehenneme düştün. Ne kadar ağlarsan, ne kadar dövünürsen, saçlarının hepsini ayrı ayrı yol,Ne kadar ağlarsan, ne kadar dövünürsen, saçlarının hepsini ayrı ayrı yol, yüzünü tırnaklarınla kanlar revan içinde bırak,yüzünü tırnaklarınla kanlar revan içinde bırak, "Yazık oldu bana; ben cehenneme düştüm, cenneti kaçırdım elden!" diye ne kadar ağlarsan ağla... "Yazık oldu bana; ben cehenneme düştüm, cenneti kaçırdım elden!" diye ne kadar ağlarsan ağla...

Ama tabii âhirette olacak o, hesap görülünce cehenneme gideceğini anlayınca insanAma tabii âhirette olacak o, hesap görülünce cehenneme gideceğini anlayınca insan o zaman pişmanlık duyacak da, hadîs-i şerîfte buyuruluyor ki; o zaman pişmanlık duyacak da, hadîs-i şerîfte buyuruluyor ki;

Şerrü'n-nedâmeti yevme'l-kıyâmeti. "Pişmanlıkların en fenası, kıyamet günündeki pişmanlıktır." Şerrü'n-nedâmeti yevme'l-kıyâmeti. "Pişmanlıkların en fenası, kıyamet günündeki pişmanlıktır."

Faydası yok. Faydası olmadığı için en fena pişmanlık... Burada pişman oldu... Faydası yok. Faydası olmadığı için en fena pişmanlık...

Burada pişman oldu...

"Hocam bir ayyaş serserinin biriyim. Adam bile öldürdüm."Hocam bir ayyaş serserinin biriyim. Adam bile öldürdüm. Belimde hançerle gezerdim, hançerin ucuna mantar batırırdım.Belimde hançerle gezerdim, hançerin ucuna mantar batırırdım. Dövmediğim adam kalmadı. Yapmadığım edepsizlik kalmadı. Pişman oldum." Dövmediğim adam kalmadı. Yapmadığım edepsizlik kalmadı. Pişman oldum."

Tamam. Pişman olursan Allah affeder. Allahu Teâlâ hazretleri tevbe ve istiğfar eden kulunu affediyor. Tamam. Pişman olursan Allah affeder. Allahu Teâlâ hazretleri tevbe ve istiğfar eden kulunu affediyor.

"Yok hocam, beni belki affetmez, benim ümidim yok." "Yok hocam, beni belki affetmez, benim ümidim yok."

Yoo... Haram! Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmetinden ümit kesmek haram! Yasak! Yoo... Haram! Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmetinden ümit kesmek haram! Yasak!

Lâ taknetû min rahmetillâh. "Allah'ın rahmetinden ümidi kesmeyin!" emrine aykırı edepsizlik ediyorsun.Lâ taknetû min rahmetillâh. "Allah'ın rahmetinden ümidi kesmeyin!" emrine aykırı edepsizlik ediyorsun. Öyle şey yok. "Allah affetmez." diye bir şey yok. "Hocam çok büyük bir kabahât..." Öyle şey yok. "Allah affetmez." diye bir şey yok.

"Hocam çok büyük bir kabahât..."

Ne yaparsan yap! Kabahâtin Allah'ın rahmetinden de büyük mü? Ne kadar büyük olsa...Ne yaparsan yap! Kabahâtin Allah'ın rahmetinden de büyük mü? Ne kadar büyük olsa... Allah'ın rahmeti çok büyük. Onun için Allah bağışlar. Burada ağlan, sızlan, üzül, yalvar, yakar; dön! Allah'ın rahmeti çok büyük. Onun için Allah bağışlar.

Burada ağlan, sızlan, üzül, yalvar, yakar; dön!

Onun için Mevlânâ öyle diyor: Bâz â bâz â her ançi hesti bâz â Ger kâfir u gebr u butperest i bâz â Onun için Mevlânâ öyle diyor:

Bâz â bâz â her ançi hesti bâz â

Ger kâfir u gebr u butperest i bâz â

în dergeh-i mâ dergeh-i nevmidÎ nÎst Sad bâr eger tevbe şikesti bâz â. în dergeh-i mâ dergeh-i nevmidÎ nÎst

Sad bâr eger tevbe şikesti bâz â.

Tercemesini bilmiyorlar. "Geri dön." diyor. Bâz â.Tercemesini bilmiyorlar. "Geri dön." diyor. Bâz â. "Vazgeç, geri dön, bırak yolunu, bu tarafa gel." diyor, Mevlânâ Celaleddîn'in dergâhında yazılı şiirde."Vazgeç, geri dön, bırak yolunu, bu tarafa gel." diyor, Mevlânâ Celaleddîn'in dergâhında yazılı şiirde. Söz onun değil, başka bir İranlı şairin. Ama o dergâha levhayı hediye etmiş, oraya yazmışlar, işlenmiş. Söz onun değil, başka bir İranlı şairin. Ama o dergâha levhayı hediye etmiş, oraya yazmışlar, işlenmiş.

"Geri dön." Nereden dön? "Geri dön."

Nereden dön?

Batıldan dön, hakka gel. Yanlışı bırak, hidâyete gel; küfrü bırak, imana gel. Batıldan dön, hakka gel. Yanlışı bırak, hidâyete gel; küfrü bırak, imana gel.

"Geri dön, geri dön! Ne olursan ol, geri dön!" "Hocam ben kâfirim." Tamam, mü'min ol, geri dön. "Geri dön, geri dön! Ne olursan ol, geri dön!"

"Hocam ben kâfirim."

Tamam, mü'min ol, geri dön.

"Hocam ben müşrikim." Geri dön. "Günahkârım." Geri dön, vazgeç. "Hocam ben müşrikim."

Geri dön.

"Günahkârım."

Geri dön, vazgeç.

"Kumarbazdım, ayyaştım, serseriydim.." Tamam, geri dön. Ne olursan ol, geri dön. "Kumarbazdım, ayyaştım, serseriydim.."

Tamam, geri dön. Ne olursan ol, geri dön.

"Bir kaç defa tevbe etmiştim hocam, yine nefsim edepsizlik etti, hakim olamadım, yine günaha düştüm." "Bir kaç defa tevbe etmiştim hocam, yine nefsim edepsizlik etti, hakim olamadım, yine günaha düştüm."

Yüz defa tevbeyi bozmuş olsan yine dön, yine kabul eder Allah!Yüz defa tevbeyi bozmuş olsan yine dön, yine kabul eder Allah! Erhamü'r-râhimîn, ğaffârü'z-zünûb. Yine affeder. Erhamü'r-râhimîn, ğaffârü'z-zünûb. Yine affeder.

Kendinin tevbesi yetmeyecek de Allahu Teâlâ hazretleri bu Ramazan günündeKendinin tevbesi yetmeyecek de Allahu Teâlâ hazretleri bu Ramazan gününde hamele-i Arş olan büyük meleklerinde diyor ki; hamele-i Arş olan büyük meleklerinde diyor ki;

"Bırakın bana tesbih etmeyi, kullarıma tevbe istiğfar edin!" "Bırakın bana tesbih etmeyi, kullarıma tevbe istiğfar edin!"

Kendisini tesbih ediyorlar; sübhanallah, sübhanallah...Kendisini tesbih ediyorlar; sübhanallah, sübhanallah... Büyük melekler, Arş'ın direklerini tutuyor, Allahu Teâlâ hazretlerini tesbih ediyor. Büyük melekler, Arş'ın direklerini tutuyor, Allahu Teâlâ hazretlerini tesbih ediyor.

"Bırakın bana tesbih etmeyi, Ramazan; benim kullarıma tevbe istiğfar edin!" "Bırakın bana tesbih etmeyi, Ramazan; benim kullarıma tevbe istiğfar edin!"

Hamele-i Arş olan, azametine akılların, fikirlerin erişemeyeceği kadar büyük meleklerinHamele-i Arş olan, azametine akılların, fikirlerin erişemeyeceği kadar büyük meleklerin senin için tevbe istiğfar [ve] dua ettiği bu günde tevbe et, vazgeç.senin için tevbe istiğfar [ve] dua ettiği bu günde tevbe et, vazgeç. Yüz defa tevbeni bozsan da gel şu doğru yola gir yahu! Sonraki pişmanlık fayda etmez. Yüz defa tevbeni bozsan da gel şu doğru yola gir yahu! Sonraki pişmanlık fayda etmez.

Hesap yapıyorsun, yanlış hesap yapıyorsun. İki paralık eğlence arkasından zehir zıkkım oluyor.Hesap yapıyorsun, yanlış hesap yapıyorsun. İki paralık eğlence arkasından zehir zıkkım oluyor. Bir içki içiyorsun, mahvoluyorsun. Bir kumar oynuyorsun, mahvoluyorsun.Bir içki içiyorsun, mahvoluyorsun. Bir kumar oynuyorsun, mahvoluyorsun. Bir zina ediyorsun, mahvoluyorsun. Hayatın mahvoluyor. Bırak, hak yola gir.Bir zina ediyorsun, mahvoluyorsun. Hayatın mahvoluyor. Bırak, hak yola gir. Hak yoldan daha tatlı bir yol yok. Hak yoldan daha tatlı bir yol yok.

Bu yolun fazlını, keremini, nimetini, hazinelerini gafiller, cahiller bilse, Rusya, Amerika bilseBu yolun fazlını, keremini, nimetini, hazinelerini gafiller, cahiller bilse, Rusya, Amerika bilse elimizden almak için ordularıyla bize hücum eder.elimizden almak için ordularıyla bize hücum eder. İstismara, sömürmeye alışmış ya, burayı da sömürmeye gelir ama bilmiyor. İstismara, sömürmeye alışmış ya, burayı da sömürmeye gelir ama bilmiyor.

Bu yola gel, en güzel yol bu. Bu kadar kıymetli olan cennetin parasını veremiyoruz.Bu yola gel, en güzel yol bu.

Bu kadar kıymetli olan cennetin parasını veremiyoruz.
Peki biz bu âciz, nâçiz, yüzü kara, günahkâr, eli boş kullar cennete nasıl gireceğiz? Peki biz bu âciz, nâçiz, yüzü kara, günahkâr, eli boş kullar cennete nasıl gireceğiz?

Men kâle "lâ ilâhe illallah" dehale'l-cennete. Men kâle "lâ ilâhe illallah" dehale'l-cennete.

"Her kim ki 'Allah'tan gayri ilah yoktur, lâ ilâhe illallah.' derse cennete girer." "Her kim ki 'Allah'tan gayri ilah yoktur, lâ ilâhe illallah.' derse cennete girer."

Semenü'l-cenneti lâ ilâhe illallah. "Cennetin bedeli lâ ilâhe illallah sözüdür." Semenü'l-cenneti lâ ilâhe illallah. "Cennetin bedeli lâ ilâhe illallah sözüdür."

Lâ ilâhe illallah sözü cennetin bedeli oluyor. Neyi gösterir bu? Lâ ilâhe illallah sözü cennetin bedeli oluyor.

Neyi gösterir bu?

Cennetin kıymetini bildiğime göre, lâ ilâhe illallah sözünün kıymetini gösterir.Cennetin kıymetini bildiğime göre, lâ ilâhe illallah sözünün kıymetini gösterir. Cennetin bedeli, kıymeti ortada. Akıl var, mantık var; konuştuk, anlaşıldı. Bu sözün kıymetini gösterir.Cennetin bedeli, kıymeti ortada. Akıl var, mantık var; konuştuk, anlaşıldı. Bu sözün kıymetini gösterir. Lâ ilâhe illallah sözünün ne kadar derin, kıymetli söz olduğunu gösterir. Lâ ilâhe illallah sözünün ne kadar derin, kıymetli söz olduğunu gösterir. Sübhanallah sözünün ne kadar kıymetli söz olduğunu gösterir.Sübhanallah sözünün ne kadar kıymetli söz olduğunu gösterir. Ve bi-hamdihî sözünün ne kadar kıymetli olduğunu gösterir. Bu mükâfatlar onu gösteriyor. Ve bi-hamdihî sözünün ne kadar kıymetli olduğunu gösterir. Bu mükâfatlar onu gösteriyor.

Sen lâ ilâhe illallah diyorsun, cennete giriyorsun.Sen lâ ilâhe illallah diyorsun, cennete giriyorsun. Sübhanallâhi ve bi-hamdihî dersen üzerinde hiç günah kalmazsa çok mu, aklına sığmadı mı? Sübhanallâhi ve bi-hamdihî dersen üzerinde hiç günah kalmazsa çok mu, aklına sığmadı mı?

Allahu Teâlâ hazretleri her şeye kâdir. Ne demiş oluyorsun? Allahu Teâlâ hazretleri her şeye kâdir.

Ne demiş oluyorsun?

Sübhanallah. "Yâ Rabbi! Sen her noksandan münezzehsin; hiç eksiğin, noksanın, kusurun yok.Sübhanallah. "Yâ Rabbi! Sen her noksandan münezzehsin; hiç eksiğin, noksanın, kusurun yok. Her şeyin tam, mükemmel." Ve bi-hamdihî. "Seni överim yâ Rabbi. Seni methederim yâ Rabbi.Her şeyin tam, mükemmel."

Ve bi-hamdihî. "Seni överim yâ Rabbi. Seni methederim yâ Rabbi.
Çünkü methedilecek her şey senin. Her türlü methedilecek şeye sahipsin.Çünkü methedilecek her şey senin. Her türlü methedilecek şeye sahipsin. Her türlü noksanlıktan, eksiklikten, âcizlikten müberrâsın, berîsin.Her türlü noksanlıktan, eksiklikten, âcizlikten müberrâsın, berîsin. Her şeyin tam, her şeyin güzel, her şeyin mükemmel." demiş oluyorsun. Her şeyin tam, her şeyin güzel, her şeyin mükemmel." demiş oluyorsun.

Bu sözün mânası deryalar gibi zengindir. Sübhanallah bir söz.Bu sözün mânası deryalar gibi zengindir. Sübhanallah bir söz. Getir, bir cilt kitap yaz, bir cilt daha yaz, bir cilt daha yaz...Getir, bir cilt kitap yaz, bir cilt daha yaz, bir cilt daha yaz... Denizler mavi mürekkep olsa yaza yaza yaza sübhanallah'ın mânasını bitiremezsin. Denizler mavi mürekkep olsa yaza yaza yaza sübhanallah'ın mânasını bitiremezsin.

Onun için, işte onu dediğin zaman günahların affolunuyor. Maksat, o mânayı içine yerleştirmek. Onun için, işte onu dediğin zaman günahların affolunuyor.

Maksat, o mânayı içine yerleştirmek.

Niye yüz defa söylettiriyor? Niye yüz defa söylettiriyor?

Adam Suudi Arabistan'da okumuş, Vehhabîler'in akidesini öğrenmiş. Mısır'da, Ezher'de okumuş;Adam Suudi Arabistan'da okumuş, Vehhabîler'in akidesini öğrenmiş. Mısır'da, Ezher'de okumuş; "Bira helaldir, şu şöyledir, bu böyledir..." fetvalarıyla yetişmiş. Geliyor buraya; "Bira helaldir, şu şöyledir, bu böyledir..." fetvalarıyla yetişmiş. Geliyor buraya;

"Efendim tasavvuf yok, zikir yok..." "Efendim tasavvuf yok, zikir yok..."

Nereden çıkarttın sen? Sen hadis okudun mu, âyet biliyor musun? Nereden çıkarttın sen? Sen hadis okudun mu, âyet biliyor musun?

Bak işte, ne diyor Peygamber Efendimiz; "Yüz defa oku." diyor. "Yüz defa okumak da ne?" Bak işte, ne diyor Peygamber Efendimiz;

"Yüz defa oku." diyor.

"Yüz defa okumak da ne?"

Neyse ne, Peygamber Efendimiz buyurmuş. Yaparsan görürsün.Neyse ne, Peygamber Efendimiz buyurmuş.

Yaparsan görürsün.
Yaparsan; sübhanallâhi ve bi-hamdihî, sübhanallâhi ve bi-hamdihî, sübhanallâhi ve bi-hamdihî derkenYaparsan; sübhanallâhi ve bi-hamdihî, sübhanallâhi ve bi-hamdihî, sübhanallâhi ve bi-hamdihî derken gözünden bir perde açılır, bir güzel nimetler görünmeye başlar, imanın tahkîkî iman olur.gözünden bir perde açılır, bir güzel nimetler görünmeye başlar, imanın tahkîkî iman olur. O zaman hakiki mü'min olduğun zaman da dünyalar senin olur. O zaman hakiki mü'min olduğun zaman da dünyalar senin olur.

O öyle olsun diye; yüz defa, perçinleye perçinleye... Demiri döverken nasıl dövüyorlar? O öyle olsun diye; yüz defa, perçinleye perçinleye...

Demiri döverken nasıl dövüyorlar?

'Takka taka taka, takka taka taka, takka taka taka, takka taka taka...'Takka taka taka, takka taka taka, takka taka taka, takka taka taka... tekrar tekrar vura vura dövüyorlar. Örsün altında dövüle dövüle dövüle oluyor. İşte o da böyle. tekrar tekrar vura vura dövüyorlar. Örsün altında dövüle dövüle dövüle oluyor. İşte o da böyle.

Lâ ilâhe illallah'ın kalbe darbi olmasa o öyle yavaş yavaş pişmez, yerine gelmez.Lâ ilâhe illallah'ın kalbe darbi olmasa o öyle yavaş yavaş pişmez, yerine gelmez. Bu yüz defa söylenmese bir defada insan anlamaz. Keşke bir defada anlasa... Bu yüz defa söylenmese bir defada insan anlamaz. Keşke bir defada anlasa...

"Arkadaş günahlı yol akıl fikir yolu değildir."Arkadaş günahlı yol akıl fikir yolu değildir. Şu nefse uyma, günahı bırak, hak yola gir, cennete git." Bitti. İşte bizim anlatacağımız şey bu...Şu nefse uyma, günahı bırak, hak yola gir, cennete git."

Bitti. İşte bizim anlatacağımız şey bu...
Ama anlamaz ki bu insanlar. Nerede bir defadan, bir laftan anlayıp da olan insan?.. Tekrar lazım. Ama anlamaz ki bu insanlar. Nerede bir defadan, bir laftan anlayıp da olan insan?..

Tekrar lazım.

Yirmi sene, otuz sene geçiyor da daha hâlâ adam olacağız. Saçımız değişti, ağardı; biz değişmedik.Yirmi sene, otuz sene geçiyor da daha hâlâ adam olacağız. Saçımız değişti, ağardı; biz değişmedik. İçimiz günden güne kararıyor. İçimiz günden güne kararıyor.

"Dervişim" diye gelmiş, tekkeye girmiş, her şeyi devirmiş, yatırmış, kalmış."Dervişim" diye gelmiş, tekkeye girmiş, her şeyi devirmiş, yatırmış, kalmış. E sen terakki edecektin, adam olacaktın, mü'min-i kâmil olacaktın... E sen terakki edecektin, adam olacaktın, mü'min-i kâmil olacaktın... Ne gıybeti bırakmış, ne dedikoduyu bırakmış, Ne gıybeti bırakmış, ne dedikoduyu bırakmış, ne güzel ahlâk ile muttasıf olabilmiş, ne nefsine hâkim olabilmiş... Ohoo... ne güzel ahlâk ile muttasıf olabilmiş, ne nefsine hâkim olabilmiş... Ohoo...

"Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur." "Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur."

Onun için günde yüz defa mânasını düşüne düşüne, lezzetini tada tada,Onun için günde yüz defa mânasını düşüne düşüne, lezzetini tada tada, balı içine parmağınızı bandıra bandıra, yalaya yalaya [yediğiniz] gibibalı içine parmağınızı bandıra bandıra, yalaya yalaya [yediğiniz] gibi sübhanallâhi ve bi-hamdihî, sübhanallâhi ve bi-hamdihî deyin bakalım. sübhanallâhi ve bi-hamdihî, sübhanallâhi ve bi-hamdihî deyin bakalım.

Gelelim öteki hadîs-i şerîfe. Gelelim öteki hadîs-i şerîfe.

Geçen hafta bu benim gözüme ilişmişti de bu Cuma düşündüm düşündüm, bulamadım; bu Cuma'yı kaçırdım.Geçen hafta bu benim gözüme ilişmişti de bu Cuma düşündüm düşündüm, bulamadım; bu Cuma'yı kaçırdım. Şimdi önümüzdeki Cuma'ya hatırımda tutmaya heves ediyorum.Şimdi önümüzdeki Cuma'ya hatırımda tutmaya heves ediyorum. Bakalım, siz de kaçırmayın, heves edin, hatırınızda tutmaya çalışın. Bakalım, siz de kaçırmayın, heves edin, hatırınızda tutmaya çalışın.

Men kâle ba'de salâti'l-cumuati ve hüve kâidün kable en yekûme min meclisihîMen kâle ba'de salâti'l-cumuati ve hüve kâidün kable en yekûme min meclisihî "sübhanallâhi ve bi-hamdihî sübhanallâhi'l-azîmi ve bi-hamdihî estağfirullah""sübhanallâhi ve bi-hamdihî sübhanallâhi'l-azîmi ve bi-hamdihî estağfirullah" miete merretin ğafera'llâhu lehû miete elfi zenbin ve li-vâlideyhi erba'aten ve ışrîne elfe zenbin. miete merretin ğafera'llâhu lehû miete elfi zenbin ve li-vâlideyhi erba'aten ve ışrîne elfe zenbin.

Bu hadîs-i şerîfi İbn Abbas radıyallahu anh'ten Deylemî rivayet etmiş. Bu hadîs-i şerîfi İbn Abbas radıyallahu anh'ten Deylemî rivayet etmiş.

Bu da yine sübhanallâhi ve bi-hamdihî ile ilgili bir hadîs-i şerîftir.Bu da yine sübhanallâhi ve bi-hamdihî ile ilgili bir hadîs-i şerîftir. Deylemî Müsnedü'l-firdevs adlı hadis kitabında zikreylemiş.Deylemî Müsnedü'l-firdevs adlı hadis kitabında zikreylemiş. Şerhte Hocamız Ahmed Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretleri "Bu hususta başka hadîs-i şerîfler de vardır." diyor. Şerhte Hocamız Ahmed Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretleri "Bu hususta başka hadîs-i şerîfler de vardır." diyor.

Mânasına geçiyoruz: Men kâle. "Her kim ki derse." Ne zaman? Mânasına geçiyoruz:

Men kâle. "Her kim ki derse."

Ne zaman?

Ba'de salâti'l-cumuati. "Cuma namazından sonra." Nasıl bir hâlde? Ve hüve kâidün. "Oturmuşken." Ba'de salâti'l-cumuati. "Cuma namazından sonra."

Nasıl bir hâlde?

Ve hüve kâidün. "Oturmuşken."

Kable en yekûme min meclisihî. "Oturmuş olduğu toplantı yerinden, o Cuma günü oturduğu o yerdenKable en yekûme min meclisihî. "Oturmuş olduğu toplantı yerinden, o Cuma günü oturduğu o yerden kalkmadan daha, henüz daha oturmuş vaziyetteyken" her kim derse... Neyi? Hangi sözü? kalkmadan daha, henüz daha oturmuş vaziyetteyken" her kim derse...

Neyi? Hangi sözü?

Sübhanallâhi ve bi-hamdihî sübhanallâhi'l-azîmi ve bi-hamdihî estağfirullah. Sübhanallâhi ve bi-hamdihî sübhanallâhi'l-azîmi ve bi-hamdihî estağfirullah.

Deminki gibi ama bir tekrar var, bir de sonunda estağfirullah var. Deminki gibi ama bir tekrar var, bir de sonunda estağfirullah var.

Sübhanallâhi ve bi-hamdihî sübhanallâhi'l-azîmi ve bi-hamdihî estağfirullah. Sübhanallâhi ve bi-hamdihî sübhanallâhi'l-azîmi ve bi-hamdihî estağfirullah.

İki defa tekrar ediliyor; sübhanallâhi'l-azim deniliyor, ikincide azîm kelimesi geliyor,İki defa tekrar ediliyor; sübhanallâhi'l-azim deniliyor, ikincide azîm kelimesi geliyor, sonunda da estağfirullah deniliyor. Yani aynı kapıya çıkan, mânaları aynı olan şeyler. sonunda da estağfirullah deniliyor. Yani aynı kapıya çıkan, mânaları aynı olan şeyler.

Bunu yüz defa diyecek. Bunu yüz defa diyecek.

Sübhanallâhi ve bi-hamdihî sübhanallâhi'l-azîmi ve bi-hamdihî estağfirullah diye bunuSübhanallâhi ve bi-hamdihî sübhanallâhi'l-azîmi ve bi-hamdihî estağfirullah diye bunu Cuma günü oturduğu yerden, o toplantı yerinden, meclisinden henüz kalkmadan,Cuma günü oturduğu yerden, o toplantı yerinden, meclisinden henüz kalkmadan, oturmuş vaziyetteyken daha yüz defa bunu derse ne olur? oturmuş vaziyetteyken daha yüz defa bunu derse ne olur?

Ğafera'llâhu lehû. "Allah onun için bağışlar, mağfiret eder." Miete elfi zenbin.Ğafera'llâhu lehû. "Allah onun için bağışlar, mağfiret eder." Miete elfi zenbin. "Yüz bin günahını bağışlar." Ve li-vâlideyhi. "Ana ve babasının da...""Yüz bin günahını bağışlar." Ve li-vâlideyhi. "Ana ve babasının da..." Erba'aten ve ışrîne elfe zenbin. "Yirmi dört bin günahını bağışlar." Erba'aten ve ışrîne elfe zenbin. "Yirmi dört bin günahını bağışlar."

Allah, Cuma namazının arkasından bu sözü yüz defa söyleyen kimsenin kendisinin yüz bin günahını,Allah, Cuma namazının arkasından bu sözü yüz defa söyleyen kimsenin kendisinin yüz bin günahını, anne ve babasının yirmi dört bin günahını bağışlar. anne ve babasının yirmi dört bin günahını bağışlar.

Söz neydi? Sübhanallâhi ve bi-hamdihî sübhanallâhi'l-azîmi ve bi-hamdihî estağfirullah. Söz neydi?

Sübhanallâhi ve bi-hamdihî sübhanallâhi'l-azîmi ve bi-hamdihî estağfirullah.

Bu da İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Bu da İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf.

Mânası: Sübhanallah. "Yâ Rabbi! Seni her türlü noksandan tenzih ederim.Mânası:

Sübhanallah. "Yâ Rabbi! Seni her türlü noksandan tenzih ederim.
Sen münezzehsin, pâksin. Her türlü kemâlat ile muttasıfsın; her türlü noksandan münezzehsin, berîsin." Sen münezzehsin, pâksin. Her türlü kemâlat ile muttasıfsın; her türlü noksandan münezzehsin, berîsin."

Ve bi-hamdihî. "Seni överim. Övebildiğimce, her çeşit tarzda, her şekille, her vesileyle seni överim." Ve bi-hamdihî. "Seni överim. Övebildiğimce, her çeşit tarzda, her şekille, her vesileyle seni överim."

Sübhanallâhi'l-azîm. "Azamet sahibi, ulu Allah'ı tesbih ederim." Sübhanallâhi'l-azîm. "Azamet sahibi, ulu Allah'ı tesbih ederim."

Ve bi-hamdihî. "O'na hamd ü senâ ederim." Ve bi-hamdihî. "O'na hamd ü senâ ederim."

Estağfirullah. "Allah'tan günahlarımın avf u mağfiretini dilerim." Mâna bu. Estağfirullah. "Allah'tan günahlarımın avf u mağfiretini dilerim."

Mâna bu.

Allah'ın her şeye kâdir olduğunu, her türlü güzelliğe sahip olduğunu, her türlü kemâlât ileAllah'ın her şeye kâdir olduğunu, her türlü güzelliğe sahip olduğunu, her türlü kemâlât ile muttasıf olduğunu düşünüyoruz. Her şeyi güzel olan şey övülür. muttasıf olduğunu düşünüyoruz. Her şeyi güzel olan şey övülür. "Seni överim, meth ü senâ ederim." diye övgümüzü arz ediyoruz."Seni överim, meth ü senâ ederim." diye övgümüzü arz ediyoruz. Onun arkasından, Allah'ın azamet sıfatı ile [hamdiövgüyü] bir kere daha tekrarlayınca, bir de; Onun arkasından, Allah'ın azamet sıfatı ile [hamdiövgüyü] bir kere daha tekrarlayınca, bir de;

"Yâ Rabbi! Ben senden günahlarımın da affını istiyorum. Sen büyüksün, büyükler büyüğüsün."Yâ Rabbi! Ben senden günahlarımın da affını istiyorum. Sen büyüksün, büyükler büyüğüsün. Bir kere her türlü noksandan münezzehsin. Bu kulun günahından da geçersin yâ Rabbi!Bir kere her türlü noksandan münezzehsin. Bu kulun günahından da geçersin yâ Rabbi! Cömertsin, bağışlayıverirsin, onu da eksik komazsın." [diyoruz]. Mâna oralara gidiyor. Cömertsin, bağışlayıverirsin, onu da eksik komazsın." [diyoruz].

Mâna oralara gidiyor.

İnsan; "Madem ki her türlü kemâlât ile muttasıfsın; cömertliğin de tam yâ Rabbi!İnsan;

"Madem ki her türlü kemâlât ile muttasıfsın; cömertliğin de tam yâ Rabbi!
Eksik, sonsuz, derya gibi, okyanuslar gibi rahmetin, cömertliğin var. Kulun günahını da bağışlarsın.Eksik, sonsuz, derya gibi, okyanuslar gibi rahmetin, cömertliğin var. Kulun günahını da bağışlarsın. Cömertliğinin şânındandır ki ben âciz kulunun da günahını bağışlayasın yâ Rabbi!" demiş oluyor. Cömertliğinin şânındandır ki ben âciz kulunun da günahını bağışlayasın yâ Rabbi!" demiş oluyor.

Buradan bir şeyi daha öğreniyoruz; Allahu Teâlâ hazretlerine duanın edebini öğreniyoruz. Buradan bir şeyi daha öğreniyoruz;

Allahu Teâlâ hazretlerine duanın edebini öğreniyoruz.

Zaten Fâtiha'dan bildiğimiz bir edep bu; önce Allah'a meth ü senâ, hamd ü senâ,Zaten Fâtiha'dan bildiğimiz bir edep bu; önce Allah'a meth ü senâ, hamd ü senâ, O'nu layıkı sıfatları ile yâd etmek, O'nu meth ü sena ettikten sonra dileğini söylemek. O'nu layıkı sıfatları ile yâd etmek, O'nu meth ü sena ettikten sonra dileğini söylemek.

'Tak tak tak' kapıyı çalıyorsun. Çıkıyor: "Buyur, ne istiyorsun?" "Bana yirmi lira ver!" 'Tak tak tak' kapıyı çalıyorsun. Çıkıyor:

"Buyur, ne istiyorsun?"

"Bana yirmi lira ver!"

Pattadak, birden bire... Öyle değil de; Pattadak, birden bire... Öyle değil de;

"Yâ Rabbi sen her türlü kemâlât ile muttasıfsın, âlemlerin Rabbi'sin, hamd sana mahsustur."Yâ Rabbi sen her türlü kemâlât ile muttasıfsın, âlemlerin Rabbi'sin, hamd sana mahsustur. Kıyamet gününde kullara bu dünyada yaptıklarının mükâfatını, cezasını verecek olan sensin.Kıyamet gününde kullara bu dünyada yaptıklarının mükâfatını, cezasını verecek olan sensin. O her şeyin karşılığının görüleceği günün sahibi sensin yâ Rabbi. Aman yâ Rabbi!O her şeyin karşılığının görüleceği günün sahibi sensin yâ Rabbi. Aman yâ Rabbi! Senden yardım isterim. Ancak sana ibadet ederiz.Senden yardım isterim. Ancak sana ibadet ederiz. Ancak senden yardım isteriz." diyoruz ama ilk başta o güzel şeyleri saydıktan sonra diyoruz. Ancak senden yardım isteriz." diyoruz ama ilk başta o güzel şeyleri saydıktan sonra diyoruz.

İşte Allah celle celâlüh ve amme nevâlüh böyle duayı sever.İşte Allah celle celâlüh ve amme nevâlüh böyle duayı sever. Kendisinin şânına layık sıfatları sayacağız, ondan sonra dua edeceğiz. Hemen değil. Usûlü öyle. Kendisinin şânına layık sıfatları sayacağız, ondan sonra dua edeceğiz. Hemen değil. Usûlü öyle.

Dua etmenin daha başka âdâbı da vardır. Dua etmenin daha başka âdâbı da vardır.

Dua etmenin âdâbından birisi de Peygamber Efendimiz'e salât ü selâm getirmektir. Bir âdâbı da odur.Dua etmenin âdâbından birisi de Peygamber Efendimiz'e salât ü selâm getirmektir. Bir âdâbı da odur. Çünkü Peygamber Efendimiz'e bağlılık olmadan kenardan kaçıp cennete gitmek mümkün değil.Çünkü Peygamber Efendimiz'e bağlılık olmadan kenardan kaçıp cennete gitmek mümkün değil. Resûlullah'a bağlılık olmadan mümkün değil. Allahu Teâlâ hazretleri ona bağlamış. Resûlullah'a bağlılık olmadan mümkün değil. Allahu Teâlâ hazretleri ona bağlamış. Biz onun ümmetiyiz; ona âsi olarak, onu çiğneyerek, ona itaat etmeden, onun sünnetine uymadan,Biz onun ümmetiyiz; ona âsi olarak, onu çiğneyerek, ona itaat etmeden, onun sünnetine uymadan, ona saygımızı, bağlılığımızı, sevgimizi göstermeden mümkün değil. ona saygımızı, bağlılığımızı, sevgimizi göstermeden mümkün değil.

Bir kimse dua eder; dua gider, gökte durur. Dua belli bir seviyede durur. Bir kimse dua eder; dua gider, gökte durur. Dua belli bir seviyede durur.

Ne zamana kadar? Ne zamana kadar?

Salât u selâm getirinceye kadar. Salât u selâm getirdiği zaman dergâh-ı izzete çıkar. Salât u selâm getirinceye kadar. Salât u selâm getirdiği zaman dergâh-ı izzete çıkar.

Bu da neyi gösteriyor? Resûlullah'ı sevmemiz şarttır, farzdır; dinimizin aslıdır, özüdür, esasıdır. Bu da neyi gösteriyor?

Resûlullah'ı sevmemiz şarttır, farzdır; dinimizin aslıdır, özüdür, esasıdır.

"Ben Kur'an tanırım, başka şey tanımam!" Aptal! Kur'an'ı kim getirdi sana?"Ben Kur'an tanırım, başka şey tanımam!"

Aptal! Kur'an'ı kim getirdi sana?
Resûlullah tebliğ etmedi mi?Resûlullah tebliğ etmedi mi? Sana Kur'ân-ı Kerîm'in nasıl anlaşılması gerektiğiniSana Kur'ân-ı Kerîm'in nasıl anlaşılması gerektiğini Resûlullah Efendimiz 23 senede şefkatle öğretmedi mi? Resûlullah Efendimiz 23 senede şefkatle öğretmedi mi? O Resûlullah Efendimiz sana dua etmedi mi? O Resûlullah Efendimiz ümmetî, ümmetî, ümmetî... diyerekO Resûlullah Efendimiz sana dua etmedi mi? O Resûlullah Efendimiz ümmetî, ümmetî, ümmetî... diyerek senin kaygını çekmedi mi? Ne edepsizsin sen! İnsanın bir vefa borcu yok mudur?senin kaygını çekmedi mi? Ne edepsizsin sen! İnsanın bir vefa borcu yok mudur? O senin iyiliğini istemiş, senin için çalışmış. O sana şevk duymuş... O senin iyiliğini istemiş, senin için çalışmış. O sana şevk duymuş...

"Ah ah!" demiş bir keresinde; "Ah ihvânıma bir kavuşsam..." İhvân, "kardeşlerim" demek. "Ah ah!" demiş bir keresinde; "Ah ihvânıma bir kavuşsam..."

İhvân, "kardeşlerim" demek.

"İhvânıma bir kavuşsam!" Demişler ki ashâb-ı kirâm; "İhvânıma bir kavuşsam!"

Demişler ki ashâb-ı kirâm;

"Yâ Resûlallah! Biz senin ihvânın, kardeşlerin değil miyiz?" "Yâ Resûlallah! Biz senin ihvânın, kardeşlerin değil miyiz?"

"Yok, siz benim ashabımsınız; benim ihvânım, benden sonra gelip de bana iman edenlerdir." "Yok, siz benim ashabımsınız; benim ihvânım, benden sonra gelip de bana iman edenlerdir."

Bizleriz yani... Biz Resûlullah'ın ihvânıyız, kardeşleriyiz. Bize öyle iltifat buyurmuş.Bizleriz yani... Biz Resûlullah'ın ihvânıyız, kardeşleriyiz. Bize öyle iltifat buyurmuş. Yoksa bizim liyâkatimiz yoktur, bizim iki para eder yanımız yoktur,Yoksa bizim liyâkatimiz yoktur, bizim iki para eder yanımız yoktur, bir pul eder yanımız yoktur ama öyle demiş; bir pul eder yanımız yoktur ama öyle demiş;

"Ah, o beni görmediği hâlde bana iman edenlere bir kavuşsam!" buyurmuş. Nerede kavuşacak? "Ah, o beni görmediği hâlde bana iman edenlere bir kavuşsam!" buyurmuş.

Nerede kavuşacak?

Onun esrarı var. Bir kere Havz-ı Kevser'in başında kavuşulacak.Onun esrarı var. Bir kere Havz-ı Kevser'in başında kavuşulacak. Havz-ı Kevser'ininin başında, Kevser havuzunun başında Allahu Teâlâ hazretlerininHavz-ı Kevser'ininin başında, Kevser havuzunun başında Allahu Teâlâ hazretlerinin Resûlü ile mü'min, muvahhid ümmeti kavuşacak. Resûlullah Efendimiz karşılayacak, kavuşacak. Resûlü ile mü'min, muvahhid ümmeti kavuşacak. Resûlullah Efendimiz karşılayacak, kavuşacak.

Ama bir tehlikeli şey var. Havz-ı Kevser ile ilgili hadisleri okursanız görürsünüz ki: Ama bir tehlikeli şey var. Havz-ı Kevser ile ilgili hadisleri okursanız görürsünüz ki:

Karşıdan ihvânı, Peygamber Efendimiz'in ümmetinden şahıs geliyor.Karşıdan ihvânı, Peygamber Efendimiz'in ümmetinden şahıs geliyor. Peygamber Efendimiz onları görüyor, onlar Peygamber Efendimiz'e geliyorlar;Peygamber Efendimiz onları görüyor, onlar Peygamber Efendimiz'e geliyorlar; tam Havz-ı Kevser'e doğru gelirlerken melekler yolunu çevirecek; tam Havz-ı Kevser'e doğru gelirlerken melekler yolunu çevirecek;

"Geç! O tarafa gitmek yok, sana müsade yok!" Öbür tarafa alıp götürecekler. "Geç! O tarafa gitmek yok, sana müsade yok!" Öbür tarafa alıp götürecekler.

Peygamber Efendimiz'in yüreği yanacak, diyecek ki; Peygamber Efendimiz'in yüreği yanacak, diyecek ki;

"Yâ Rabbi! Onlar benim ashabım, onlar benim ümmetim; melekler yolunu çevirdiler, yanıma bırakmıyorlar." "Yâ Rabbi! Onlar benim ashabım, onlar benim ümmetim; melekler yolunu çevirdiler, yanıma bırakmıyorlar."

"Senden sonra onlar ne haltlar karıştırdı..."Senden sonra onlar ne haltlar karıştırdı... Senden sonra onlar ne yollara düştüler, ne işler yaptılar..." diyecek. Senden sonra onlar ne yollara düştüler, ne işler yaptılar..." diyecek.

Ben geçen gün gazeteyi okudum, hâlâ anlayamadım. Benim bu aklım biraz kıtça... Ben geçen gün gazeteyi okudum, hâlâ anlayamadım. Benim bu aklım biraz kıtça...

Lübnan'ın Emel örgütü, Şiî örgütü Filistin kampına saldırmış, katliam eylemiş, bin kişiyi kesmiş. Lübnan'ın Emel örgütü, Şiî örgütü Filistin kampına saldırmış, katliam eylemiş, bin kişiyi kesmiş.

Koyun mu kesiyorsun, tavuk mu kesiyorsun, mezbahada mısın? Neyin nesisin?Koyun mu kesiyorsun, tavuk mu kesiyorsun, mezbahada mısın? Neyin nesisin? Yani ne biçim iştir, anlayamadım. Yani ne biçim iştir, anlayamadım.

İçinizden anlayan birisi varsa; "Hocam be bu işin sırrını biliyorum." desin,İçinizden anlayan birisi varsa; "Hocam be bu işin sırrını biliyorum." desin, gelsin şu dersten sonra bana bunu anlatıversin. gelsin şu dersten sonra bana bunu anlatıversin.

Bir müslüman öteki müslümanı nasıl öldürür?! Bir insan öteki insanı nasıl öldürür?! Bir müslüman öteki müslümanı nasıl öldürür?! Bir insan öteki insanı nasıl öldürür?!

Benim aklım almadı, almıyor! Benim aklım almadı, almıyor!

Evet, cuma günü hatırımızda kalacak inşaallah; yerimizden kalkmadan,Evet, cuma günü hatırımızda kalacak inşaallah; yerimizden kalkmadan, doğrulmadan tesbihi elimize alacağız, doğrulmadan tesbihi elimize alacağız, yüz defa sübhanallâhi ve bi-hamdihî sübhanallâhi'l-azîm ve bi-hamdihî estağfirullah diyeceğiz.yüz defa sübhanallâhi ve bi-hamdihî sübhanallâhi'l-azîm ve bi-hamdihî estağfirullah diyeceğiz. Allah'a hamd ü senâlardan sonra, medihten ve tesbihten sonra estağfirullah;Allah'a hamd ü senâlardan sonra, medihten ve tesbihten sonra estağfirullah; "Yâ Rabbi benim günahlarımı avf u mağfiret eyle." diyeceğiz. Gelelim üçüncü hadîs-i şerîfe... "Yâ Rabbi benim günahlarımı avf u mağfiret eyle." diyeceğiz.

Gelelim üçüncü hadîs-i şerîfe...

Ne hikmetse hep, dua mevsimi oluğundan -Ramazan- bu derslerde dualar geldi.Ne hikmetse hep, dua mevsimi oluğundan -Ramazan- bu derslerde dualar geldi. Peygamber Efendimiz bize dua öğretiyor. Peygamber Efendimiz bize dua öğretiyor.

Men kâle izâ asbaha "sübhanallâhi ve bi-hamdihî" elfe merretin fekad işterâ nefsehû mina'llâhi teâlâ. Men kâle izâ asbaha "sübhanallâhi ve bi-hamdihî" elfe merretin fekad işterâ nefsehû mina'llâhi teâlâ.

Bu da İbn Abbas radıyallahu anh'ten yine aynı sözün faziletine dair,Bu da İbn Abbas radıyallahu anh'ten yine aynı sözün faziletine dair, sübhanallâhi ve bi-hamdihî'nin kıymetini anlatıyor. Burada buyurmuş ki Peygamber Efendimiz; sübhanallâhi ve bi-hamdihî'nin kıymetini anlatıyor. Burada buyurmuş ki Peygamber Efendimiz;

Men kâle. "Her kim ki der..." İzâ asbaha. "Sabaha çıktığı zaman, sabahladığı zaman..." Men kâle. "Her kim ki der..." İzâ asbaha. "Sabaha çıktığı zaman, sabahladığı zaman..."

"Her kim sabaha erdiğinde derse..." Ne diyecek? "Her kim sabaha erdiğinde derse..."

Ne diyecek?

Sübhanallâhi ve bi-hamdihî. Şu bizim deminden beri konuştuğumuz sözü derse. Ne kadar bu? Sübhanallâhi ve bi-hamdihî. Şu bizim deminden beri konuştuğumuz sözü derse.

Ne kadar bu?

Elfe merretin. "Bin defa" derse, sabahleyin. Elfe merretin. "Bin defa" derse, sabahleyin.

Fekad işterâ nefsehû mina'llâh. "Kendi nefsini Allah'tan satın almış olur."Fekad işterâ nefsehû mina'llâh. "Kendi nefsini Allah'tan satın almış olur." "Allahu Teâlâ hazretlerinden nefsini satın almış olur." Yani kendisini kurtarır. "Allahu Teâlâ hazretlerinden nefsini satın almış olur." Yani kendisini kurtarır.

Esir bir insanı ne yaparlar? Boynuna halkayı takarlar, halkanın ucu zincire bağlıdır,Esir bir insanı ne yaparlar?

Boynuna halkayı takarlar, halkanın ucu zincire bağlıdır,
öteki esirlere bağlarlar; kamçılar altında bir yere gidemez.öteki esirlere bağlarlar; kamçılar altında bir yere gidemez. Ayaklarına da ağırlık bağlarlar. Şakır şakır zincir; bu tarafa dönse zincir, bu tarafa dönse zincir... Ayaklarına da ağırlık bağlarlar. Şakır şakır zincir; bu tarafa dönse zincir, bu tarafa dönse zincir...

Nereye gidiyor bunlar? Bunlar şakır şakır zincirlerle cehenneme gidiyorlar.Nereye gidiyor bunlar?

Bunlar şakır şakır zincirlerle cehenneme gidiyorlar.
Bağlanmışlar; bunlar suçlu, kabahatli, edepsiz. Bunlar cehenneme gidiyor. Bağlanmışlar; bunlar suçlu, kabahatli, edepsiz. Bunlar cehenneme gidiyor.

"E nasıl kurtulur? Bunlar esir olmuş, ne yapalım?" Parasını, fidyesini verirsen kurtulur. "E nasıl kurtulur? Bunlar esir olmuş, ne yapalım?"

Parasını, fidyesini verirsen kurtulur.

"Kim bin defa sübhanallâhi ve bi-hamdihî derse"Kim bin defa sübhanallâhi ve bi-hamdihî derse kendisini Allahu Teâlâ hazretlerinden satın almış olur." kendisini Allahu Teâlâ hazretlerinden satın almış olur."

O kadar kurtulmamız için sebepler var ki...O kadar kurtulmamız için sebepler var ki... Çok günaha giriyoruz da başka türlü kurtulmamız mümkün değil.Çok günaha giriyoruz da başka türlü kurtulmamız mümkün değil. Fakat hastalıklara o kadar da ilaç var ki, öyle kurtulma çareleri var ki... Öyle kurtulacak.Fakat hastalıklara o kadar da ilaç var ki, öyle kurtulma çareleri var ki... Öyle kurtulacak. Yoksa biz o cennete nereden gireceğiz, nasıl gireceğiz? Yoksa biz o cennete nereden gireceğiz, nasıl gireceğiz?

İşte bunları duyacağız, yapacağız, gözyaşı dökeceğiz, yalvaracağız, yakaracağız daİşte bunları duyacağız, yapacağız, gözyaşı dökeceğiz, yalvaracağız, yakaracağız da Allahu Teâlâ hazretleri bizi cehennemden âzat edecek, cennetine dâhil edecek. Allahu Teâlâ hazretleri bizi cehennemden âzat edecek, cennetine dâhil edecek.

Bir insan bir hadîs-i şerîfi duydu mu hiç olmazsa bir defa, iki defa, üç defa onunla amel etmeli. Bir insan bir hadîs-i şerîfi duydu mu hiç olmazsa bir defa, iki defa, üç defa onunla amel etmeli.

Diğer hadîs-i şerîf. Men kâle "lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh lehü'l-mülküDiğer hadîs-i şerîf.

Men kâle "lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh lehü'l-mülkü
ve lehü'l-hamdü bi-yedihi'l-hayru ve hüve alâ külli şey'in kadîr" künne lehû ke-ıdli aşri rikâbin. ve lehü'l-hamdü bi-yedihi'l-hayru ve hüve alâ külli şey'in kadîr" künne lehû ke-ıdli aşri rikâbin.

Bu hadîs-i şerîf Ebû Eyyûb hazretlerinden rivayet edilmiş.Bu hadîs-i şerîf Ebû Eyyûb hazretlerinden rivayet edilmiş. Daha önceki haftada buna benzer bir hadîs-i şerîf geçmişti, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'tendi.Daha önceki haftada buna benzer bir hadîs-i şerîf geçmişti, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'tendi. Bu Ebû Eyyûb hazretlerinden rivayet edilmiş. Mânası aynı. Ebû Eyyûb el-Ensarî hazretleri kim? Bu Ebû Eyyûb hazretlerinden rivayet edilmiş. Mânası aynı.

Ebû Eyyûb el-Ensarî hazretleri kim?

Eyüp Sultan dediğimiz semtte kabri bulunan, ziyaretgâhı bulunan sahâbî. O kimdi? Eyüp Sultan dediğimiz semtte kabri bulunan, ziyaretgâhı bulunan sahâbî.

O kimdi?

Peygamber Efendimiz'in dayıları tarafından akrabası oluyorduPeygamber Efendimiz'in dayıları tarafından akrabası oluyordu ve Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere'ye hicret ettiği zamanve Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere'ye hicret ettiği zaman evinde Peygamber Efendimiz'i o misafir etmişti. evinde Peygamber Efendimiz'i o misafir etmişti. Çünkü herkes misafir etmek istiyordu da Peygamber Efendimiz dedi ki; Çünkü herkes misafir etmek istiyordu da Peygamber Efendimiz dedi ki;

"Devemi serbest bırakın. Nerede çökerse oraya misafir olacağım." "Devemi serbest bırakın. Nerede çökerse oraya misafir olacağım."

Deve geldi geldi geldi, bir arsada bir çöktü, bir kalktı. Neresi? Deve geldi geldi geldi, bir arsada bir çöktü, bir kalktı.

Neresi?

Peygamber Efendimiz'in şimdiki mescidinin olduğu yer.Peygamber Efendimiz'in şimdiki mescidinin olduğu yer. Bir çöktü -ıhtı-, bir kalktı oradan, ondan sonra yürüdü gitti. Bir çöktü -ıhtı-, bir kalktı oradan, ondan sonra yürüdü gitti. Ebû Eyyûb el-Ensarî hazretlerinin evinin önüne çöktü. Ebû Eyyûb el-Ensarî hazretlerinin evinin önüne çöktü.

"Peygamber Efendimiz bize misafir oluyor." diye"Peygamber Efendimiz bize misafir oluyor." diye o Ebû Eyyûb hazretlerinin bağlı olduğu kabile, hepsi bayram ettiler. o Ebû Eyyûb hazretlerinin bağlı olduğu kabile, hepsi bayram ettiler. Ebû Eyyûb el-Ensarî hazretleri sevincinden uçuyor, hem akrabalık var hem de iman tabii... Ebû Eyyûb el-Ensarî hazretleri sevincinden uçuyor, hem akrabalık var hem de iman tabii...

"Yâ Resûlallah! Sen evimizin üst katına buyur, ben alt katta durayım." "Yâ Resûlallah! Sen evimizin üst katına buyur, ben alt katta durayım."

Peygamber Efendimiz; "Sana üst katın mübarek olsun, ben alt katta dururum." dedi. Peygamber Efendimiz;

"Sana üst katın mübarek olsun, ben alt katta dururum." dedi.

Alt katta dururken Ebû Eyyûb el-Ensarî razı olmadı. Peygamber Efendimiz'in ev sahibi olmuş oluyor. Alt katta dururken Ebû Eyyûb el-Ensarî razı olmadı. Peygamber Efendimiz'in ev sahibi olmuş oluyor.

Mihmandâr-ı Peygamberî, ne demek? Mihmandâr-ı Peygamberî, ne demek?

Peygamber Efendimiz'i mihman etmiş olan kimse, ona ev sahipliği yapmış olan kimse. O mübarek. Peygamber Efendimiz'i mihman etmiş olan kimse, ona ev sahipliği yapmış olan kimse. O mübarek.

Sonra sancaktarıdır; Peygamber Efendimiz'in bayraktarlığını da yaptı, elinde bayrağını da taşıdı. Sonra sancaktarıdır; Peygamber Efendimiz'in bayraktarlığını da yaptı, elinde bayrağını da taşıdı.

Böyle bir müddet devam ederken ederken, bir gün yukarıdan bir testi devrildi, su şaldır şaldır,Böyle bir müddet devam ederken ederken, bir gün yukarıdan bir testi devrildi, su şaldır şaldır, şaldır şaldır tahtaların aralıklarından Peygamber Efendimiz'in bulunduğu kata döküldü. Dedi ki; şaldır şaldır tahtaların aralıklarından Peygamber Efendimiz'in bulunduğu kata döküldü. Dedi ki;

"Ya Resûlallah! Bundan sonra olmaz; sen yukarı çıkacaksın, ben aşağı geleceğim."Ya Resûlallah! Bundan sonra olmaz; sen yukarı çıkacaksın, ben aşağı geleceğim. Yukarıdan bir şey dökülüyor, sizin üstünüze geliyor." Yukarıdan bir şey dökülüyor, sizin üstünüze geliyor."

O zaman öyle ısrar etti ki Peygamber Efendimiz üste çıktı, evi yapılıncaya kadar... O zaman öyle ısrar etti ki Peygamber Efendimiz üste çıktı, evi yapılıncaya kadar...

O devenin ilk çöktüğü yere Mescid-i Nebevî yapıldı.O devenin ilk çöktüğü yere Mescid-i Nebevî yapıldı. Oraya hurma kütüklerinden, dallarından, süssüz, ziynetsiz, sade, basit, gölgelikli bir mescit yapıldı.Oraya hurma kütüklerinden, dallarından, süssüz, ziynetsiz, sade, basit, gölgelikli bir mescit yapıldı. Peygamber Efendimiz de kenarına -medrese odaları gibi- odalar yaptırdı.Peygamber Efendimiz de kenarına -medrese odaları gibi- odalar yaptırdı. Peygamber Efendimiz'in odalarının kapıları mescide açılıyordu.Peygamber Efendimiz'in odalarının kapıları mescide açılıyordu. Oralarda da Peygamber Efendimiz'in hanımları duruyordu.Oralarda da Peygamber Efendimiz'in hanımları duruyordu. Oradan mescide çıkardı; kapısını açar, mescide girerdi.Oradan mescide çıkardı; kapısını açar, mescide girerdi. Şimdi medfun bulunduğu o Kubbe-i Hadrâ'nın altı da Hz. Âişe validemizin hücresinin olduğu yerdir.Şimdi medfun bulunduğu o Kubbe-i Hadrâ'nın altı da Hz. Âişe validemizin hücresinin olduğu yerdir. Orada da o vardı. İşte bu Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri rivayet etmiş ki; Orada da o vardı.

İşte bu Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri rivayet etmiş ki;

"Her kim ki lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü bi-yedihi'l-hayru"Her kim ki lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü bi-yedihi'l-hayru ve hüve alâ külli şey'in kadîr derse bu dediği kelimeler, sözlerve hüve alâ külli şey'in kadîr derse bu dediği kelimeler, sözler sanki ona on köle bağışlamış gibi olur." sanki ona on köle bağışlamış gibi olur."

Dikkat edilirse miktar söylemiyor; "yüz defa, elli defa, on defa" demiyor.Dikkat edilirse miktar söylemiyor; "yüz defa, elli defa, on defa" demiyor. Bir defa dese bile on köle âzat etmiş gibi sevap kazanır. Köle âzat etmek ne demek? Bir defa dese bile on köle âzat etmiş gibi sevap kazanır.

Köle âzat etmek ne demek?

Köle âzat etmek, büyük mâlî fedakârlık yapmak demek.Köle âzat etmek, büyük mâlî fedakârlık yapmak demek. Bir kölenin sahibi olmak için o zaman çok para harcamak gerekliydi. Çünkü bir adam sahibi oluyorsun. Bir kölenin sahibi olmak için o zaman çok para harcamak gerekliydi. Çünkü bir adam sahibi oluyorsun. Parasını veriyorsun; "öl" dediğin yerde ölüyor, "kal" dediğin yerde kalıyor, işini yapıyor.Parasını veriyorsun; "öl" dediğin yerde ölüyor, "kal" dediğin yerde kalıyor, işini yapıyor. "Git kuyudan su taşı. Git hurmalarımı getir. Git çarşıdan şunu al, bunu al..." Yani emrinde..."Git kuyudan su taşı. Git hurmalarımı getir. Git çarşıdan şunu al, bunu al..." Yani emrinde... Böyle bir köle çok zor. Bilal-i Habeşî köleydi, Hz. Ebû Bekir onu satın aldı, âzat etti. Böyle bir köle çok zor. Bilal-i Habeşî köleydi, Hz. Ebû Bekir onu satın aldı, âzat etti.

Böyle on tane köle âzat etmek gibi oluyor. Kolay bir şey değil. Bugünkü neye benzer? Böyle on tane köle âzat etmek gibi oluyor. Kolay bir şey değil.

Bugünkü neye benzer?

Bugün bir köle, aşağı yukarı bir ev gibidir. Veya bir MAN kamyon gibidir. Veyahut bir araba gibidir.Bugün bir köle, aşağı yukarı bir ev gibidir. Veya bir MAN kamyon gibidir. Veyahut bir araba gibidir. Bu, öyle bir fedakârlık yapmak gibi kıymetli oluyor. Bu, öyle bir fedakârlık yapmak gibi kıymetli oluyor.

Şimdi "fedakârlık yapmak" deyince, fırsatı yakaladım ya, ben size biraz çatacağım. Kusura bakmayın.Şimdi "fedakârlık yapmak" deyince, fırsatı yakaladım ya, ben size biraz çatacağım. Kusura bakmayın. "Ramazan'da oruç -hocanın- başına vurmuş." dersiniz. "Ramazan'da oruç -hocanın- başına vurmuş." dersiniz.

Bizim burada kuvvetli bir arkadaş grubumuz vardır, muhabbetli... Allah muhabbetimizi dâim etsin.Bizim burada kuvvetli bir arkadaş grubumuz vardır, muhabbetli... Allah muhabbetimizi dâim etsin. Biz birbirimizin kardeşiyiz. Biz birbirimizin kardeşiyiz.

İnsan birbirinin kardeşi, ihvânı olunca Allahu Teâlâ hazretleri onları Arş-ı Âlâ'nın gölgesindeİnsan birbirinin kardeşi, ihvânı olunca Allahu Teâlâ hazretleri onları Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde nurdan minberlerde ikrama tâbi tutacak.nurdan minberlerde ikrama tâbi tutacak. "Siz, mahşer halkı gibi böyle sıkışık tepişik oturmayın, terlere bulaşmayın, güneş tepenizi kaynatmasın;"Siz, mahşer halkı gibi böyle sıkışık tepişik oturmayın, terlere bulaşmayın, güneş tepenizi kaynatmasın; gelin bakalım siz Arşımın gölgesine, oturun bakalım şu nurdan minberlere..."gelin bakalım siz Arşımın gölgesine, oturun bakalım şu nurdan minberlere..." Üstlerine nurdan libaslar giyecekler. Yüzleri nur olacak.Üstlerine nurdan libaslar giyecekler. Yüzleri nur olacak. Minberleri, şu oturdukları kürsüler, oturma yerleri, koltukları nur olacak.Minberleri, şu oturdukları kürsüler, oturma yerleri, koltukları nur olacak. Peygamberler, şehitler kendisine gıpta edecek, birbirlerinin kardeşi oldukları için. Peygamberler, şehitler kendisine gıpta edecek, birbirlerinin kardeşi oldukları için.

Muhabbet İslâm'da böyle kıymetli. Onun için biz birbirimizle ihvânız, kardeşiz. Muhabbet İslâm'da böyle kıymetli. Onun için biz birbirimizle ihvânız, kardeşiz.

Kardeş kardeşe söyler. Kardeş kardeşe söyler.

Şimdi sizin içinizde zengini var, fakiri var. Ben buradan salma yapıyorum, diyorum ki; Şimdi sizin içinizde zengini var, fakiri var. Ben buradan salma yapıyorum, diyorum ki;

"Yahu şu caminin yan tarafını alalım, edelim, yapalım. Kadınlar da dinlesin."Yahu şu caminin yan tarafını alalım, edelim, yapalım. Kadınlar da dinlesin. Siz erkekler dinliyorsunuz, burada baklavayı, böreği, kaymağı yiyorsunuz; kadınlar mahrum kalıyor.Siz erkekler dinliyorsunuz, burada baklavayı, böreği, kaymağı yiyorsunuz; kadınlar mahrum kalıyor. Onlar da faydalansın, orayı da [yapalım]. Hadi bakalım bir para..." Onlar da faydalansın, orayı da [yapalım]. Hadi bakalım bir para..."

Dışarıya sergi... Lokman amcamız geçiyor, Allah razı olsun, sergiyi açıyor. Dışarıya sergi... Lokman amcamız geçiyor, Allah razı olsun, sergiyi açıyor.

Ne kadar para toplandı? "140 bin lira, 150 bin lira..." Ya ben onu kendim veririm... Ne kadar para toplandı?

"140 bin lira, 150 bin lira..."

Ya ben onu kendim veririm...

Yok mu içinizde bir babayiğit zengin; Yok mu içinizde bir babayiğit zengin;

"Tamam hocam, ben bu işi hallettim, sen başka işle meşgul ol. Bu caminin çevresini yapmak bana ait." "Tamam hocam, ben bu işi hallettim, sen başka işle meşgul ol. Bu caminin çevresini yapmak bana ait."

Hanı olan var, hamamı olan var, fabrikası olan var, büyük milyonları olan var...Hanı olan var, hamamı olan var, fabrikası olan var, büyük milyonları olan var... Niye fukarayı tekrar tekrar istetip duruyorsunuz, bizi boyun büktürüp duruyorsunuz? Niye fukarayı tekrar tekrar istetip duruyorsunuz, bizi boyun büktürüp duruyorsunuz?

Yapıverin, olsun bitsin! Kendimiz için bir şey istemiyoruz ki...Yapıverin, olsun bitsin!

Kendimiz için bir şey istemiyoruz ki...
Maaşımız var, karnımız tok, sırtımız pek, mevkimiz var, makamımız var;Maaşımız var, karnımız tok, sırtımız pek, mevkimiz var, makamımız var; bir eksikliğimiz yok, Allah'a hamd ü senâlar olsun. bir eksikliğimiz yok, Allah'a hamd ü senâlar olsun.

Şu yan tarafı, sokaktan baktığınız zaman harabe orası... Kapıları, çerçeveleri kırılmış bir ev var.Şu yan tarafı, sokaktan baktığınız zaman harabe orası... Kapıları, çerçeveleri kırılmış bir ev var. Öbür tarafta bir tane daha var. Birazını tamir ettik, şimdi kadınlar oradan dinliyorlar.Öbür tarafta bir tane daha var. Birazını tamir ettik, şimdi kadınlar oradan dinliyorlar. İki katını tamir ettik, oldu. Ama soba yakıyorlardı, kışın soba tütüyordu; İki katını tamir ettik, oldu. Ama soba yakıyorlardı, kışın soba tütüyordu; ben gidiyordum, gözlerim yanıyordu.ben gidiyordum, gözlerim yanıyordu. Onlar orada ne yapsınlar, gözleri yana yana hadîs-i şerîfi dinleme aşkına orada oturuyorlardı. Onlar orada ne yapsınlar, gözleri yana yana hadîs-i şerîfi dinleme aşkına orada oturuyorlardı.

E ne olur kaloriferli olsa? Ne olur muntazam olsa? Ne olur pırıl pırıl tertemiz olsa?.. E ne olur kaloriferli olsa? Ne olur muntazam olsa? Ne olur pırıl pırıl tertemiz olsa?..

Bir zengin yapar. Yalvarttırıyorsunuz, hoşunuza gidiyor galiba yalvarttırmak... Yalvarttırıyorsunuz. Bir zengin yapar.

Yalvarttırıyorsunuz, hoşunuza gidiyor galiba yalvarttırmak... Yalvarttırıyorsunuz.

Çıksın babayiğitler, yapsın onu. Ben bu fukaraya gayri bir şey demeyeceğim. Sergi de açılmasın. Çıksın babayiğitler, yapsın onu. Ben bu fukaraya gayri bir şey demeyeceğim. Sergi de açılmasın.

Hani "on köle âzat etmek" diyoruz ya; para sarf etmek kolay olmuyor.Hani "on köle âzat etmek" diyoruz ya; para sarf etmek kolay olmuyor. Oradan taktırdım, fırsatı buldum, size söylüyorum. Oradan taktırdım, fırsatı buldum, size söylüyorum.

Buraları tamam olsun, camimiz ve etrafı çiçek gibi olsun. Buraları tamam olsun, camimiz ve etrafı çiçek gibi olsun.

Alt kapıya bakıyorum; mezbele, çöp tenekesi devrilmiş.Alt kapıya bakıyorum; mezbele, çöp tenekesi devrilmiş. Vaktim olsa, vallâhi elime süpürgeyi alacağım, kendim yapacağım. Öyle geçiyor içimden... Vaktim olsa, vallâhi elime süpürgeyi alacağım, kendim yapacağım. Öyle geçiyor içimden...

Ya bizim caminin etrafına çöp yakışır mı? Ben yakıştıramıyorum. Ya bizim caminin etrafına çöp yakışır mı?

Ben yakıştıramıyorum.

Camimizin her tarafı sabunla yıkanıp tertemiz olmalı, bal döksen yalanmalı.Camimizin her tarafı sabunla yıkanıp tertemiz olmalı, bal döksen yalanmalı. Temiz olmalı. Ben öyle istiyorum. Temiz olmalı. Ben öyle istiyorum.

Bak, elhamdülillah işte burasını tahta yaptık, burasını boyattık, intizama girdi. Bak, elhamdülillah işte burasını tahta yaptık, burasını boyattık, intizama girdi.

Her şey çiçek gibi olacak. Kendi evimizde her türlü konforu [sağlıyoruz],Her şey çiçek gibi olacak. Kendi evimizde her türlü konforu [sağlıyoruz], camiye gelince pis pasaklı olmaz, tozlu topraklı olmaz. camiye gelince pis pasaklı olmaz, tozlu topraklı olmaz.

Alırız kuvvetli bir elektrik süpürgesi, 'gurr, horr...' dediği zamanAlırız kuvvetli bir elektrik süpürgesi, 'gurr, horr...' dediği zaman tozun hepsini alır, hiç toz kalmaz, biter. tozun hepsini alır, hiç toz kalmaz, biter.

Şimdi hepimiz burada hadis dinleyeceğiz diye hamama girmiş gibi buram buram terliyoruz.Şimdi hepimiz burada hadis dinleyeceğiz diye hamama girmiş gibi buram buram terliyoruz. Hoca da biraz sözü uzattı mı sırılsıklam terliyoruz. Hoca da biraz sözü uzattı mı sırılsıklam terliyoruz.

Şuraya bir klima cihazı koysan, dışarıdan serin havayı alır, buraya verir; oh, rahat edersin. Şuraya bir klima cihazı koysan, dışarıdan serin havayı alır, buraya verir; oh, rahat edersin.

Fabrikaların bürolarına, zenginlerin büyük iş yerlerine, bankaların genel müdürlerinin odasına git...Fabrikaların bürolarına, zenginlerin büyük iş yerlerine, bankaların genel müdürlerinin odasına git... Genel müdürün odası bu kadardır. Zamanın birinde bizi bir fabrikaya misafir ettiler.Genel müdürün odası bu kadardır.

Zamanın birinde bizi bir fabrikaya misafir ettiler.
Bir yerden dönüyorduk. Bizi de Hocamız'ın hatırına genel müdürün lojmanına misafir ettiler. Bir yerden dönüyorduk. Bizi de Hocamız'ın hatırına genel müdürün lojmanına misafir ettiler. Genel müdürün lojmanında da yatak odasını bize verdiler. Ben ömrümde öyle yatak görmedim.Genel müdürün lojmanında da yatak odasını bize verdiler. Ben ömrümde öyle yatak görmedim. Eni ne kadar, kaç metre, boyu kaç metre, bilmiyorum. Kocaman bir alâmet...Eni ne kadar, kaç metre, boyu kaç metre, bilmiyorum. Kocaman bir alâmet... Bizim yataktan biraz fazla kıpırdasan öbür taraftan düşersin. Kocaman [yatak]... Bizim yataktan biraz fazla kıpırdasan öbür taraftan düşersin. Kocaman [yatak]...

Müdürün odası öyle olursa... Dışarıdan püfür püfür, püfür püfür...Müdürün odası öyle olursa...

Dışarıdan püfür püfür, püfür püfür...
Dışarısı istediği kadar sıcak olsun, serin hava içeriye gelirse... Rahat rahat çalışıyor. Neden? Dışarısı istediği kadar sıcak olsun, serin hava içeriye gelirse... Rahat rahat çalışıyor.

Neden?

"Hocam bu genel müdür. Bu müesseseye çok para kazandırıyor."Hocam bu genel müdür. Bu müesseseye çok para kazandırıyor. Bu kıymetli insan, Amerika'da tahsil yapmış, doktora yapmış. Buna revâdır." Bu kıymetli insan, Amerika'da tahsil yapmış, doktora yapmış. Buna revâdır."

Ya hadislere revâ değil mi?! Burada konfor bu hadislerin öğretilmesine revâ değil mi?! Ya hadislere revâ değil mi?! Burada konfor bu hadislerin öğretilmesine revâ değil mi?!

Şimdi arkadaşlarımızın kimisi ayakta, kimisi oturuyor... Şimdi arkadaşlarımızın kimisi ayakta, kimisi oturuyor...

Güzel olsa, tertemiz, kışın sıcak, yazın serin olsa, temiz havalı olsa... Güzel olsa, tertemiz, kışın sıcak, yazın serin olsa, temiz havalı olsa...

Onun için bunu siz sağlayacaksınız. Onun için bunu siz sağlayacaksınız.

Zenginlere söyleyin. Bizden selâm söyleyin. Bu şeyleri yapın.Zenginlere söyleyin. Bizden selâm söyleyin. Bu şeyleri yapın. Yani burada buram buram terlemeyelim, temiz havalı olsun, serin olsun.Yani burada buram buram terlemeyelim, temiz havalı olsun, serin olsun. Havalandırma cihazı tertibatı yapalım. Kadınlar; Havalandırma cihazı tertibatı yapalım.

Kadınlar;

"Hocamız'ın sesini üç ay, beş ay duymadık." dediler. "Hocamız'ın sesini üç ay, beş ay duymadık." dediler.

Tövbe estağfirullah! Şaşırdım kaldım. Yirminci yüzyılda bu kadar ibtidâîlik olur mu? Tövbe estağfirullah! Şaşırdım kaldım. Yirminci yüzyılda bu kadar ibtidâîlik olur mu?

Ben burada "Hadis okuyorum, kadınlar da dinliyor." diye seviniyorum...Ben burada "Hadis okuyorum, kadınlar da dinliyor." diye seviniyorum... Üç ay geçti aradan, kadınlar dediler; "Biz senin hiç vaazını duymadık ki..." E ne oldu? Üç ay geçti aradan, kadınlar dediler;

"Biz senin hiç vaazını duymadık ki..."

E ne oldu?

"Hopörlerin teli kopukmuş da..." Ya bir tel kopukluğuyla bu kadar büyük fayda kaçırılır mı? "Hopörlerin teli kopukmuş da..."

Ya bir tel kopukluğuyla bu kadar büyük fayda kaçırılır mı?

Bir kadın bu hadîs-i şerîfi duysa da yüz defa lâ ilâhe illallah dese,Bir kadın bu hadîs-i şerîfi duysa da yüz defa lâ ilâhe illallah dese, sübhanallâhi ve bi-hamdihî dese bunun sevabı sebep olanlara da gelecek. Kaçırılır mı bu fırsat? sübhanallâhi ve bi-hamdihî dese bunun sevabı sebep olanlara da gelecek.

Kaçırılır mı bu fırsat?

Kaçırılmaz ama bizim ahâli parayı peşin istiyor. "Cennette sevap var." dedin mi aldırmıyor.Kaçırılmaz ama bizim ahâli parayı peşin istiyor. "Cennette sevap var." dedin mi aldırmıyor. Peşin parayı göstersen o zaman koşacak. Peşin parayı göstersen o zaman koşacak. "Cennette sevap var." deyince o görmediği şeye koşturmuyor, hâlbuki sevap var. "Cennette sevap var." deyince o görmediği şeye koşturmuyor, hâlbuki sevap var.

Şu cami ne kadar rahat olursa, ne kadar geniş olursa,Şu cami ne kadar rahat olursa, ne kadar geniş olursa, onların oradaki yeri ne kadar uygun olursa iyi olur. Biz mesela Suudi Arabistan'da gördük: onların oradaki yeri ne kadar uygun olursa iyi olur.

Biz mesela Suudi Arabistan'da gördük:

Hoca burada ders veriyor, kadınların öbür tarafta salonu var,Hoca burada ders veriyor, kadınların öbür tarafta salonu var, büyük televizyon ekranından bu hocanın dersini, tahtayı seyrediyorlar.büyük televizyon ekranından bu hocanın dersini, tahtayı seyrediyorlar. Ama erkek o kadınları görmüyor, kadınlar da onunla karşı karşıya gelmiyorlar. Sistem kurmuşlar. Ama erkek o kadınları görmüyor, kadınlar da onunla karşı karşıya gelmiyorlar. Sistem kurmuşlar.

Ya yirminci yüzyılda her türlü imkân var. Şimdi biz de öyle yapsak...Ya yirminci yüzyılda her türlü imkân var.

Şimdi biz de öyle yapsak...
Şu caminin arka tarafında bir sürü boş salon vardır. Orada 3-5 kardeşimiz duruyor.Şu caminin arka tarafında bir sürü boş salon vardır. Orada 3-5 kardeşimiz duruyor. Neyse mezun oldular. Orada bir sürü salonlar var.Neyse mezun oldular. Orada bir sürü salonlar var. O salonlara bir ekran koysak, burada hadisi, Arapça dersini, tefsiri, âyeti, vesaireyi öğrettiğimiz zamanO salonlara bir ekran koysak, burada hadisi, Arapça dersini, tefsiri, âyeti, vesaireyi öğrettiğimiz zaman orada onlar seyretseler de, gözle görünce de daha iyi öğreniliyor, öyle öğrenseler daha iyi olur. orada onlar seyretseler de, gözle görünce de daha iyi öğreniliyor, öyle öğrenseler daha iyi olur.

Biz bunu yapamaz mıyız? Yaparız. Şahsen yapıyoruz. Yazlığa gidiyoruz... Biz bunu yapamaz mıyız?

Yaparız.

Şahsen yapıyoruz. Yazlığa gidiyoruz...

Söyleyin bakalım, bir yazlık kaç para? Söyleyin bakalım, bir yazlık kaç para?

Ben duydum ki, gazetede okudum; Antalya'da tahta barakalar var, bir yazlığı 1 milyon liraymış.Ben duydum ki, gazetede okudum; Antalya'da tahta barakalar var, bir yazlığı 1 milyon liraymış. Bir yaz gelecek orada... Sivrisinekler de bulut gibi, kan emmeye hazır...Bir yaz gelecek orada... Sivrisinekler de bulut gibi, kan emmeye hazır... Bir yaz orada sivrisinekleri besleyecek, kendisi denizde çingene maşası gibi yanacak,Bir yaz orada sivrisinekleri besleyecek, kendisi denizde çingene maşası gibi yanacak, boyundan büyük günahlara girecek; 1 milyon lira, parayla... Baraka; iki oda, deniz kenarında bir yer. boyundan büyük günahlara girecek; 1 milyon lira, parayla... Baraka; iki oda, deniz kenarında bir yer.

Keyfi olunca 1 milyonlara sıraya giriyorlar, orada yer bulunmuyor. Keyfi olunca 1 milyonlara sıraya giriyorlar, orada yer bulunmuyor.

Renkli televizyon bundan 3-5 ay evvel "300 bin lira" dediler.Renkli televizyon bundan 3-5 ay evvel "300 bin lira" dediler. Şimdi millet cömertleşmiş, renkli televizyonu alıncaŞimdi millet cömertleşmiş, renkli televizyonu alınca siyah beyaz televizyonu yakınlarına, fukaraya hediye ediyormuş.siyah beyaz televizyonu yakınlarına, fukaraya hediye ediyormuş. 15-20 bin lira, artık ne yapsın onu, hediye ediyormuş. Onun vebali hediye edenin boynuna.15-20 bin lira, artık ne yapsın onu, hediye ediyormuş. Onun vebali hediye edenin boynuna. Artık o orada ne vebal yükleniyorsa, hediye edenin boynuna... Yani seyyie-i câriye.Artık o orada ne vebal yükleniyorsa, hediye edenin boynuna... Yani seyyie-i câriye. Sadaka-i câriye değil, seyyie-i câriye. Ona koştururuyor, 300 bin lirayı veriyor. Sadaka-i câriye değil, seyyie-i câriye. Ona koştururuyor, 300 bin lirayı veriyor.

Ben dâhil, hepimizde kusur olduğundan... Biz tencere kapak misali, hep birbirimize benzediğimizden...Ben dâhil, hepimizde kusur olduğundan... Biz tencere kapak misali, hep birbirimize benzediğimizden... Evimizde bir sürü lüzumsuz eşya. Evimizde bir sürü lüzumsuz eşya.

Demin hacı beyin evinde, giderken mantosu, paltosu, ceketi takıldı, pat bir vazo yere düştü. Demin hacı beyin evinde, giderken mantosu, paltosu, ceketi takıldı, pat bir vazo yere düştü.

Ne işe yarar vazo? İçinde yapma çiçek var. Ne bu vazo işe yarar, ne içindeki çiçek işe yarar.Ne işe yarar vazo? İçinde yapma çiçek var. Ne bu vazo işe yarar, ne içindeki çiçek işe yarar. Bir işe yaramaz. Ne yenilir, ne içilir; hiçbir işe yaramaz. Ama lüzumsuz eşya ile evimizi doldurmuşuz.Bir işe yaramaz. Ne yenilir, ne içilir; hiçbir işe yaramaz. Ama lüzumsuz eşya ile evimizi doldurmuşuz. Dünyanın parasını veririz; bir vazo en aşağı 1500 liradan başlar. Koltuk takımları... Allah...Dünyanın parasını veririz; bir vazo en aşağı 1500 liradan başlar.

Koltuk takımları... Allah...
Üç kişi ancak ıhlaya ıhlaya kaldırır. Orta masası mermer olmazsa kıymeti yok, en âlâ mermerden. Üç kişi ancak ıhlaya ıhlaya kaldırır. Orta masası mermer olmazsa kıymeti yok, en âlâ mermerden. İnsanın belini incitir. Mermer masayı kaldıracağım, kenara koyacağım, namaz kılınacak cemaatle diye...İnsanın belini incitir. Mermer masayı kaldıracağım, kenara koyacağım, namaz kılınacak cemaatle diye... "Ah!" Arkasından hadi bel fıtığı oldu, hadi hastaneye... Ağır... "Ah!" Arkasından hadi bel fıtığı oldu, hadi hastaneye... Ağır...

Bunlara bu kadar paralar veriyoruz. Burası Allah'ın evi, burada ibadet ediliyor.Bunlara bu kadar paralar veriyoruz. Burası Allah'ın evi, burada ibadet ediliyor. Burada Peygamber Efendimiz'in hadisleri okutuluyor. Burada Peygamber Efendimiz'in hadisleri okutuluyor.

İki senedir söylüyorum "Şu yan tarafta kadınların yerini yapın." diye; hâlâ duruyor. İki senedir söylüyorum "Şu yan tarafta kadınların yerini yapın." diye; hâlâ duruyor.

Ben ticarete başlayacağım; ben para kazanıp ben yapacağım inşallah . Ben ticarete başlayacağım; ben para kazanıp ben yapacağım inşallah .

Men kâle "radıytü billâhi rabben ve bi'l-İslâmi dînen ve bi-Muhammedin nebiyyenMen kâle "radıytü billâhi rabben ve bi'l-İslâmi dînen ve bi-Muhammedin nebiyyen -ve fî lafzin- resûlen" vecebet lehü'l-cennetü. -ve fî lafzin- resûlen" vecebet lehü'l-cennetü.

Ebû Davud es-Sicistanî'nin eserinde. Ebû Said el-Hudrî rivayet etmiş. Ebû Davud es-Sicistanî'nin eserinde. Ebû Said el-Hudrî rivayet etmiş.

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Her kim ki; radıytü billâhi rabben ve bi'l-İslâmi dînen ve bi-Muhammedin nebiyyen ev resûlen derse..." "Her kim ki; radıytü billâhi rabben ve bi'l-İslâmi dînen ve bi-Muhammedin nebiyyen ev resûlen derse..."

Ne olur? Vecebet lehü'l-cennetü. "Ona cennet vacib olur." Ne olur?

Vecebet lehü'l-cennetü. "Ona cennet vacib olur."

Yani gerekli olur, cennete girmesi gerekir. Bu sözü söyleyen muhakkak cennete girer. Yani gerekli olur, cennete girmesi gerekir. Bu sözü söyleyen muhakkak cennete girer.

Neymiş söz, mânasına gelelim: Radıytü billâhi rabben. "Allah'a rab olarak razı oldum." Neymiş söz, mânasına gelelim:

Radıytü billâhi rabben. "Allah'a rab olarak razı oldum."

"Allah celle celâlüh ve amme nevâlüh benim rabbimdir. Ben onun rabliğine hoşnudum, razıyım."Allah celle celâlüh ve amme nevâlüh benim rabbimdir. Ben onun rabliğine hoşnudum, razıyım. Kulu olduğumdan iftihar ediyorum. Kulu olduğumdan iftihar ediyorum. O benim rabbim olduğundan O'na ne kadar hamd etsem, şükretsem az gelir.O benim rabbim olduğundan O'na ne kadar hamd etsem, şükretsem az gelir. Bu işten memnunum, hoşnudum, razıyım." Bu işten memnunum, hoşnudum, razıyım."

Radıytü billâhi rabben. "Allah'tan rab olarak razıyım. Allah'a rab olarak razıyım." Radıytü billâhi rabben. "Allah'tan rab olarak razıyım. Allah'a rab olarak razıyım."

Ve bi'l-İslâmi dînen. "İslâm'a da din olarak razıyım. İslâm'dan da razıyım." Ve bi'l-İslâmi dînen. "İslâm'a da din olarak razıyım. İslâm'dan da razıyım."

İnsan; "Dinim İslâm elhamdülillah. Müslüman olmaktan memnunum.İnsan;

"Dinim İslâm elhamdülillah. Müslüman olmaktan memnunum.
Helalinden, haramından memnunum. İyi ki helalini helal etmiş, yiyorum, şükrediyorum.Helalinden, haramından memnunum. İyi ki helalini helal etmiş, yiyorum, şükrediyorum. İyi ki haramını haram etmiş, ondan uzak duruyorum. Hiç gözümü o tarafa çevirip de bakacağım gelmiyor.İyi ki haramını haram etmiş, ondan uzak duruyorum. Hiç gözümü o tarafa çevirip de bakacağım gelmiyor. Onun da haram olduğundan memnunum. İyi, hepsi yerli yerinde. Orucundan da memnunum.Onun da haram olduğundan memnunum. İyi, hepsi yerli yerinde. Orucundan da memnunum. Karnım aç da olsam memnunum. Yorgunluğundan da memnunum. Gece teravihinden de memnunum.Karnım aç da olsam memnunum. Yorgunluğundan da memnunum. Gece teravihinden de memnunum. Cihadından da, gazi oluşumdan da, ölüp şehit olduğumdan da memnunum. İslâm'dan memnunum. Cihadından da, gazi oluşumdan da, ölüp şehit olduğumdan da memnunum. İslâm'dan memnunum. Rabbim'den memnunum. Allah'tan rabbim olarak memnunum, O'na razıyım.Rabbim'den memnunum. Allah'tan rabbim olarak memnunum, O'na razıyım. İslâm'dan da din olarak razıyım, memnunum; hiç şikâyetim yok.İslâm'dan da din olarak razıyım, memnunum; hiç şikâyetim yok. Helaline memnunum, haramına memnunum. Her şeyi yerli yerinde, usûlünce.Helaline memnunum, haramına memnunum. Her şeyi yerli yerinde, usûlünce. Ne mutlu ki bana müslüman olmuşum. Hâlimden çok memnunum, razıyım." demiş oluyor. Ne mutlu ki bana müslüman olmuşum. Hâlimden çok memnunum, razıyım." demiş oluyor.

Ve bi-Muhammedin nebiyyen. "Peygamberimiz olarak da Muhammed'den memnunum, ona razıyım.Ve bi-Muhammedin nebiyyen. "Peygamberimiz olarak da Muhammed'den memnunum, ona razıyım. Onun da Peygamberimiz olduğundan hoşnut ve razıyım." Onun da Peygamberimiz olduğundan hoşnut ve razıyım."

"Hiç şikâyetim yok. Sünneti başımın tacıdır. Fermanı fermanımdır, baş üstüne yeri vardır."Hiç şikâyetim yok. Sünneti başımın tacıdır. Fermanı fermanımdır, baş üstüne yeri vardır. Emrettiği benim için devlettir. Ümmeti olduğumuz devlet yeter.Emrettiği benim için devlettir. Ümmeti olduğumuz devlet yeter. Onun ümmeti olduğumuz saadet olarak bize kâfidir." Peygamberler gıpta etmişler, temenni etmişler; Onun ümmeti olduğumuz saadet olarak bize kâfidir."

Peygamberler gıpta etmişler, temenni etmişler;

"Ah, âhir zamanda gelseydik de o mübarek Zât'ın ümmeti olaydık." diye. "Ah, âhir zamanda gelseydik de o mübarek Zât'ın ümmeti olaydık." diye.

Kim böyle derse, böyle diyen insana cennet vacib olur. Kim böyle derse, böyle diyen insana cennet vacib olur.

Radıytü billâhi rabben ve bi'l-İslâmi dînen ve bi-Muhammedin nebiyyen. Bir rivayette de resûlen demiş. Radıytü billâhi rabben ve bi'l-İslâmi dînen ve bi-Muhammedin nebiyyen. Bir rivayette de resûlen demiş.

Nebiyyen ne demek, resûlen ne demek? Nebî, "haber getiren kişi" demek.Nebiyyen ne demek, resûlen ne demek?

Nebî, "haber getiren kişi" demek.
Allahu Teâlâ hazretleri bildiriyor, o da kullara haber veriyor. Farsçası "peygamber".Allahu Teâlâ hazretleri bildiriyor, o da kullara haber veriyor. Farsçası "peygamber". Peygam, Farsça "haber" demek; ber de bürden mastarından geliyor, "haber getiren" demek.Peygam, Farsça "haber" demek; ber de bürden mastarından geliyor, "haber getiren" demek. O tam nebî sözünün Farsçası'dır. Türkçe'de nebî, "haber getirici" demek. O tam nebî sözünün Farsçası'dır. Türkçe'de nebî, "haber getirici" demek.

"Allah'ın emrini yasağını bize bildirici kimse olarak"Allah'ın emrini yasağını bize bildirici kimse olarak Hz. Muhammed'den hoşnudum, razıyım." demek oluyor. Resûl ne demek? Hz. Muhammed'den hoşnudum, razıyım." demek oluyor.

Resûl ne demek?

Resûl de, "elçi olarak gönderilen kimse" demektir. Resûl de, "elçi olarak gönderilen kimse" demektir.

Allah Peygamber Efendimiz'i elçi olarak göndermemiş mi bize? Göndermiş. Allah Peygamber Efendimiz'i elçi olarak göndermemiş mi bize?

Göndermiş.

"Yâ Muhammed! Ben seni peygamber kıldım, benim emirlerimi yasaklarımı bu ümmete bildir." diye"Yâ Muhammed! Ben seni peygamber kıldım, benim emirlerimi yasaklarımı bu ümmete bildir." diye onu elçi göndermiş, ona vahiy indirmiş, onun vasıtasıyla bize emirlerini, fermanlarını söylüyor. onu elçi göndermiş, ona vahiy indirmiş, onun vasıtasıyla bize emirlerini, fermanlarını söylüyor.

Nebî dersek "haber getiren peygamber" demek, resûl dersek "Allah'ın elçisi" demek. Nebî dersek "haber getiren peygamber" demek, resûl dersek "Allah'ın elçisi" demek.

"Allah'ın elçisi olarak veya haber getiren kişi olarak"Allah'ın elçisi olarak veya haber getiren kişi olarak ben Hz. Muhammed'den hoşnudum ve razıyım." demiş oluyor. Kişi bu sözü nasıl söyler? ben Hz. Muhammed'den hoşnudum ve razıyım." demiş oluyor.

Kişi bu sözü nasıl söyler?

Allah'ı sevince söyler. Radıytü billâhi rabben. Sevince, bayram edince söyler. Allah'ı sevince söyler. Radıytü billâhi rabben. Sevince, bayram edince söyler.

Ne devlettir ki dildârım sen oldun. Öyle diyor İbrahim Hakkı-i Erzurûmî... Ne devlettir ki dildârım sen oldun.

Öyle diyor İbrahim Hakkı-i Erzurûmî...

Ne devlettir ki dildârım sen oldun. Enîs ü munîs ü yârim sen oldun. Ne devlettir ki dildârım sen oldun.

Enîs ü munîs ü yârim sen oldun.

"Ne mutlu bana ki yâ Rabbi, sevgilim sen oldun. Enîsim sen oldun. Yoldaşım sen oldun."Ne mutlu bana ki yâ Rabbi, sevgilim sen oldun. Enîsim sen oldun. Yoldaşım sen oldun. Can yoldaşım sen oldun. Yârim sen oldun. Ne mutlu bana..." Sürûrumdan sığışmam bu cihana. Can yoldaşım sen oldun. Yârim sen oldun. Ne mutlu bana..."

Sürûrumdan sığışmam bu cihana.

"Sevincimden şu dünyaya sığmak bana zor geliyor. Bu dünya sevincimdem bana dar geliyor..." "Sevincimden şu dünyaya sığmak bana zor geliyor. Bu dünya sevincimdem bana dar geliyor..."

Allah'ın kulu olmak insana, mü'min-i kâmile böyle neşe verecek.Allah'ın kulu olmak insana, mü'min-i kâmile böyle neşe verecek. Dünyalara sığamayacak; sevincinden uçacak... Radıytü billâhi rabben. Dünyalara sığamayacak; sevincinden uçacak...

Radıytü billâhi rabben.

İslâm'ın da her şeyine razı olacak. İslâm'ın da her şeyine razı olacak.

"Yok şurasını beğendim, burasını beğenmedim. Şurası iyi, burası kötü." Öyle şey yok! "Yok şurasını beğendim, burasını beğenmedim. Şurası iyi, burası kötü."

Öyle şey yok!

E fe-tü'minûne bi-ba'di'l-kitâbi ve tekfurûne bi-ba'd.E fe-tü'minûne bi-ba'di'l-kitâbi ve tekfurûne bi-ba'd. "Allah'ın bazı âyetlerine iman edip de bazılarını inkâr mı edeceksiniz?" Böyle mü'minlik mi olur? "Allah'ın bazı âyetlerine iman edip de bazılarını inkâr mı edeceksiniz?"

Böyle mü'minlik mi olur?

Olmaz. İslâm her şeyiyle bir bütündür. Olmaz.

İslâm her şeyiyle bir bütündür.

Millet şimdi hoca kesilmiş -ama haddini bilen de konuşuyor bilmeyen de konuşuyor-Millet şimdi hoca kesilmiş -ama haddini bilen de konuşuyor bilmeyen de konuşuyor- önüne gelen İslâm hakkında söz söylüyor. Önüne gelen tenkit ediyor. önüne gelen İslâm hakkında söz söylüyor. Önüne gelen tenkit ediyor.

Mısır reisicumhuru gelmiş, karısı sosyoloji mezunuymuş; "İslâm'da başörtüsü yok." demiş. Mısır reisicumhuru gelmiş, karısı sosyoloji mezunuymuş;

"İslâm'da başörtüsü yok." demiş.

Yanlış! Sen Hüsnü Mübarek'in karısı olduysan allâme olmadın ki!Yanlış!

Sen Hüsnü Mübarek'in karısı olduysan allâme olmadın ki!
Bu kadar kitapların hepsini ateşe atıp da yakalım mı?Bu kadar kitapların hepsini ateşe atıp da yakalım mı? Bu kitapların içindeki hakikatlerin kazınması mümkün değil ki! O kadar çok yerde yazılı ki... Bu kitapların içindeki hakikatlerin kazınması mümkün değil ki! O kadar çok yerde yazılı ki...

Sen Allah'ın emrini değiştirebilir misin? İtiraf et, de ki; Sen Allah'ın emrini değiştirebilir misin?

İtiraf et, de ki;

"Ben iyi müslüman olamıyorum, kocam Mısır devlet başkanı olduğundan,"Ben iyi müslüman olamıyorum, kocam Mısır devlet başkanı olduğundan, ben de sosyoloji tahsili yaptığımdan nefsime başımı örtmek ağır geliyor." de de anlayalım.ben de sosyoloji tahsili yaptığımdan nefsime başımı örtmek ağır geliyor." de de anlayalım. O zaman daha iyi olur. Kendisi başını örtmüyor, "İslâm'da başörtüsü yok." diyor. O zaman daha iyi olur.

Kendisi başını örtmüyor, "İslâm'da başörtüsü yok." diyor.

Vay babam vay!.. Hüsnü Mübarek'in karısı öyle dedi diye inandık mı? Vay babam vay!..

Hüsnü Mübarek'in karısı öyle dedi diye inandık mı?

İnanmadık ama gazeteler onu mal bulmuş mağribi gibi yazdılar.İnanmadık ama gazeteler onu mal bulmuş mağribi gibi yazdılar. "Haa işte bak, görüyorsunuz ya..." filan gibilerden yazdılar. Bir sürü vebal omzuna yüklendi gitti."Haa işte bak, görüyorsunuz ya..." filan gibilerden yazdılar. Bir sürü vebal omzuna yüklendi gitti. Onun hesabını verecek. "Ey kulum, gel bakalım buraya.Onun hesabını verecek.

"Ey kulum, gel bakalım buraya.
Ben Allahu Teâlâ kullarıma örtünmeyi emrettim, sen niye bunu kaldırmaya çalıştın?" Ben Allahu Teâlâ kullarıma örtünmeyi emrettim, sen niye bunu kaldırmaya çalıştın?"

O onun cevabını verecek... Kurtulmaz ki... Şah olsa kurtulmaz, Mısır'a sultan olsa kurtulmaz.O onun cevabını verecek...

Kurtulmaz ki... Şah olsa kurtulmaz, Mısır'a sultan olsa kurtulmaz.
Hâman olsa, Firavun olsa kurtulmamış. Tarihte misalleri var. Hâman olsa, Firavun olsa kurtulmamış. Tarihte misalleri var.

Allah'ın dinini değiştirmeye kimin hakkı ve haddi vardır?! Biz ne yapacağız? Allah'ın dinini değiştirmeye kimin hakkı ve haddi vardır?!

Biz ne yapacağız?

Radıytü bi'l-İslâmi dînen. "İslâm'dan din olarak razı oldum." diyeceğiz. Radıytü bi'l-İslâmi dînen. "İslâm'dan din olarak razı oldum." diyeceğiz.

Kadıncağız razı olamamış. İşte numune. Başörtüsüne razı olamamış.Kadıncağız razı olamamış. İşte numune. Başörtüsüne razı olamamış. Kaytarıp duruyor, kıvırtmaya çalışıp duruyor, kıyıdan kenardan kaçmaya çalışıyor. Kaytarıp duruyor, kıvırtmaya çalışıp duruyor, kıyıdan kenardan kaçmaya çalışıyor.

Ya örtüver, ne olur? Suudi Arabistan'dakilerin hepsi başını örtüyor. Onlarda öyle. İşte komşun.Ya örtüver, ne olur?

Suudi Arabistan'dakilerin hepsi başını örtüyor. Onlarda öyle. İşte komşun.
Senin tarihin, mâzin. İşte Libya'ya bak, işte Tunus'a bak, işte Osmanlılar'ın evveline bak.Senin tarihin, mâzin. İşte Libya'ya bak, işte Tunus'a bak, işte Osmanlılar'ın evveline bak. İşte eski kitaplarımıza bak, Cumhuriyet tarihinin evvelki [zamanlarında] resimlere bak. İşte eski kitaplarımıza bak, Cumhuriyet tarihinin evvelki [zamanlarında] resimlere bak. Artık insaf. Akıl var, mantık var. Sosyoloji demek, "sosyal bilimleri, cemiyeti bilmek" demek. Artık insaf. Akıl var, mantık var.

Sosyoloji demek, "sosyal bilimleri, cemiyeti bilmek" demek.

E sen tarihi bilmezsen, cemiyeti bilmezsen, örfü âdeti bilmezsenE sen tarihi bilmezsen, cemiyeti bilmezsen, örfü âdeti bilmezsen sen sosyolojinin 's'sinden haberdar değilsin ki be kadıncağız...sen sosyolojinin 's'sinden haberdar değilsin ki be kadıncağız... Senin daha sosyolojinin 's' harfinden haberin yok. Ya da maksatlı... Senin daha sosyolojinin 's' harfinden haberin yok.

Ya da maksatlı...

Koca bir milleti aldatabilir misin, bizi aldatabilir misin? O da olmaz. Koca bir milleti aldatabilir misin, bizi aldatabilir misin?

O da olmaz.

Allah'ın emrine razı olacak. Allah'ın Allah olduğuna, rab olduğuna razı olacak.Allah'ın emrine razı olacak. Allah'ın Allah olduğuna, rab olduğuna razı olacak. Peygamberimiz'in peygamber olduğuna razı olacak. Severek gönül verecek.Peygamberimiz'in peygamber olduğuna razı olacak. Severek gönül verecek. "Resûlullah Efendimiz" deyince tüyleri diken diken olacak. Rüyalarına girecek."Resûlullah Efendimiz" deyince tüyleri diken diken olacak. Rüyalarına girecek. Hayaline girecek. Adı anıldığı zaman insanın gözlerinden yaşlar dökülecek. Hayaline girecek. Adı anıldığı zaman insanın gözlerinden yaşlar dökülecek.

Hakiki Müslümanlık bu, gerisi laf. Allah bizi şu şeytanın, nefsin fitnelerinden korusun.Hakiki Müslümanlık bu, gerisi laf.

Allah bizi şu şeytanın, nefsin fitnelerinden korusun.
Âhir zamanın fitnelerinden korusun.Âhir zamanın fitnelerinden korusun. Sağa sola kıvırtıp kıvırtıp, kenarda köşede dolaşıp bir türlü hakka yanaşmayanlardan etmesin.Sağa sola kıvırtıp kıvırtıp, kenarda köşede dolaşıp bir türlü hakka yanaşmayanlardan etmesin. Hakkı tutan, hakkı bilen, hak yolda yürüyen, Cenâb-ı Mevlâ'nın rızasına eren bahtiyarlardan eylesin. Hakkı tutan, hakkı bilen, hak yolda yürüyen, Cenâb-ı Mevlâ'nın rızasına eren bahtiyarlardan eylesin.

Şu mübarek Ramazan ayı hürmetine, tutulan oruçlar hürmetine,Şu mübarek Ramazan ayı hürmetine, tutulan oruçlar hürmetine, Esmâ i Hüsnâ'sı hürmetine, Habîb-i Edîb'i hürmetine... Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele. Esmâ i Hüsnâ'sı hürmetine, Habîb-i Edîb'i hürmetine...

Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2