Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Ebû Osman El-Hîrî Hz. (9)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Cemâziye'l-Âhir 1417 / 26.10.1996
Söğütlü Çeşme Camiiİstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Zengine İzzet, Fakire Tevâzu, Allah’ın Azabından Affına Sığınmak, Saidliğin ve Şakîliğin Alâmeti, Allah | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Ebû Osman El-Hîrî Hz. (9)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Cemâziye'l-Âhir 1417 / 26.10.1996
Söğütlü Çeşme Camiiİstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Zengine İzzet, Fakire Tevâzu, Allah’ın Azabından Affına Sığınmak, Saidliğin ve Şakîliğin Alâmeti, Allah | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn. Hamden, kesiran, tayyiben, mübareken fîhi âlâ küllî hâlin ve fî külli hînHamden, kesiran, tayyiben, mübareken fîhi âlâ küllî hâlin ve fî külli hîn E's-salâtü ve's-selâmü alâ-seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn ve şefi-ul-müznibiyn Muhammedinil MustafaE's-salâtü ve's-selâmü alâ-seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn ve şefi-ul-müznibiyn Muhammedinil Mustafa ala âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi ihsanin ila yevmil ceza ala âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi ihsanin ila yevmil ceza

Emmâ ba'd. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Emmâ ba'd.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Ebû Abdurrahman es-Sülemî, büyük bir âlim ve sûfî. Ebû Abdurrahman es-Sülemî, büyük bir âlim ve sûfî.

Tabakâtü's-sûfiyye isimliTabakâtü's-sûfiyye isimli Tasavvuf büyüklerini, evliyâullahı, salihleri, ashâb-ı kirâmdan sonra yaşamış,Tasavvuf büyüklerini, evliyâullahı, salihleri, ashâb-ı kirâmdan sonra yaşamış, onun devrine kadar gelmiş geçmiş mübarek şahısları anlatanonun devrine kadar gelmiş geçmiş mübarek şahısları anlatan çoki kıymetli eseri okumaya devam ediyoruz. çoki kıymetli eseri okumaya devam ediyoruz.

Hayatını ve sözlerini okuduğumuz kimse, büyük bir tasavvuf büyüğü, Ebû Osman el-Hîrî en-Nisâburî.Hayatını ve sözlerini okuduğumuz kimse, büyük bir tasavvuf büyüğü, Ebû Osman el-Hîrî en-Nisâburî. Kitabın yegâne baskısı olan Nurettin b. Şureybe baskısının Kitabın yegâne baskısı olan Nurettin b. Şureybe baskısının 175. Sayfası, 26. fıkradan itibaren okumaya devam edeceğiz. 175. Sayfası, 26. fıkradan itibaren okumaya devam edeceğiz.

Kâle ve kâle Ebû Osmân. "Râvi Ebû Osman'ın şöyle buyurduğunu söyledi:" Kâle ve kâle Ebû Osmân. "Râvi Ebû Osman'ın şöyle buyurduğunu söyledi:"

Ashabe'l-ağniyâe bi't-teazzüzi ve'l-fukarâe bi't-tezellüli fe-inne't-teazzüze ale'l ağniyâi-Ashabe'l-ağniyâe bi't-teazzüzi ve'l-fukarâe bi't-tezellüli fe-inne't-teazzüze ale'l ağniyâi- tevâduun ve tezellüle li'l-fukarâi şerefün.tevâduun ve tezellüle li'l-fukarâi şerefün. Tavsiye buyuruyor bu mübarek zat Ebû Osman el-Hîrî hazretleri.Tavsiye buyuruyor bu mübarek zat Ebû Osman el-Hîrî hazretleri. "Zenginlerle arkadaşlığında izzetlene izzetlene,"Zenginlerle arkadaşlığında izzetlene izzetlene, fukara ile arkadaşlığında tevazu ile tezellül ile arkadaşlık et.fukara ile arkadaşlığında tevazu ile tezellül ile arkadaşlık et. Çünkü zenginlerin karşısında izzetli davranmak; başı dik durmak, eğilip bükülmemek,Çünkü zenginlerin karşısında izzetli davranmak; başı dik durmak, eğilip bükülmemek, dalkavukluk yapmamaktır. -İnsan zenginin karşısında böyle duracak.-dalkavukluk yapmamaktır. -İnsan zenginin karşısında böyle duracak.- Fukaranın karşısında da tevazu ve tezellül içinde olacak.Fukaranın karşısında da tevazu ve tezellül içinde olacak. Onlara izzetli, itibarlı muamele etmek, şereftir." Onlara izzetli, itibarlı muamele etmek, şereftir."

Allahu Teâlâ hazretleri böyle yapanlara şeref, izzet ve itibar verir.Allahu Teâlâ hazretleri böyle yapanlara şeref, izzet ve itibar verir. Dünyada, âhirette mevki, makam ve kıymet verir.Dünyada, âhirette mevki, makam ve kıymet verir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in buna benzer bir tavsiyesi, bir işareti var: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in buna benzer bir tavsiyesi, bir işareti var:

"Mütekebbir insanlara yani burnu büyük, burnu havada, kibirli, sağa sola çalım satan,"Mütekebbir insanlara yani burnu büyük, burnu havada, kibirli, sağa sola çalım satan, herkese tepeden bakan insanlara tekebbür etmek;herkese tepeden bakan insanlara tekebbür etmek; onun karşısında ondan daha beter öyle yapmak sadakadır." Neden? onun karşısında ondan daha beter öyle yapmak sadakadır."

Neden?

Kulluğunu bilsin, ukalalık, edepsizlik etmesin. Herkesten büyük Allah var.Kulluğunu bilsin, ukalalık, edepsizlik etmesin. Herkesten büyük Allah var. O'nun verdiği malla mülkle sağa sola çalım satıp tepeden bakmasın, Allah'ın kullarını hor görmesin.O'nun verdiği malla mülkle sağa sola çalım satıp tepeden bakmasın, Allah'ın kullarını hor görmesin. Madem öyle görüyor, sen de ona diklenirsin, sen de onun karşısında izzetli itibarlı durursun.Madem öyle görüyor, sen de ona diklenirsin, sen de onun karşısında izzetli itibarlı durursun. Öyle tavsiye ediyor. Neden? "O kötü huyu yerin dibine batsın, öyle kibir yapamasın." diye. Öyle tavsiye ediyor.

Neden?

"O kötü huyu yerin dibine batsın, öyle kibir yapamasın." diye.

Fukaranın birisi yan gelmiş yatmış, vezirin birisi de oradan geçiyormuş, hiç aldırmamış.Fukaranın birisi yan gelmiş yatmış, vezirin birisi de oradan geçiyormuş, hiç aldırmamış. Böyle günleşmeleniyor mu ne yapıyorsa.Böyle günleşmeleniyor mu ne yapıyorsa. Vezir hazretleri sinirlenmiş.Vezir hazretleri sinirlenmiş. veya paşa hazretleri kimse.veya paşa hazretleri kimse. İzzetli, itibarlı adam… İzzetli, itibarlı adam… Bakmış orada bir fukara, yan gelmiş yatıyor; yüzüne baktığı, itibar ettiği,Bakmış orada bir fukara, yan gelmiş yatıyor; yüzüne baktığı, itibar ettiği, ayağa kalktığı, selam çaktığı yok. Yanına gitmiş, tepesine dikilmiş; ayağa kalktığı, selam çaktığı yok. Yanına gitmiş, tepesine dikilmiş;

"Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" demiş. "Bilmiyorum, kimsin?" demiş. "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" demiş.

"Bilmiyorum, kimsin?" demiş.

Giyiminden kuşamından anlıyor, biliyor tabi, mütekebbir bir adam.Giyiminden kuşamından anlıyor, biliyor tabi, mütekebbir bir adam. Rütbesini anlamasa da, kibirli olduğunu anlıyor.Rütbesini anlamasa da, kibirli olduğunu anlıyor. O da ârif bir insan, yüz vermiyor, yan gelip yatıyor. O da ârif bir insan, yüz vermiyor, yan gelip yatıyor.

Fatih Sultan Mehmed, Akşemseddin hazretlerinin çadırına geldiği zamanFatih Sultan Mehmed, Akşemseddin hazretlerinin çadırına geldiği zaman Akşemseddin yatıyormuş döşekte, sedirde veya minderde, kalkmamış. "Havalı girdi." diye kalkmamış. Neden? Akşemseddin yatıyormuş döşekte, sedirde veya minderde, kalkmamış. "Havalı girdi." diye kalkmamış. Neden? Kibirlenmesin, izzetlenmesin, tepeden bakmasın. Bir terbiye metodu. Mürşidi olduğu için terbiye ediyor. Kibirlenmesin, izzetlenmesin, tepeden bakmasın. Bir terbiye metodu. Mürşidi olduğu için terbiye ediyor.

"Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" "Kimsin sen?" "Ben paşayım, şu mevkideyim." "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?"

"Kimsin sen?"

"Ben paşayım, şu mevkideyim."

"Sonra ne olacaksın?" "Sonra ne olacaksın?"

Paşaysan şimdi sonra ne olacaksın? Yani kendisinden sonra daha ilerde mevki makam var mı?Paşaysan şimdi sonra ne olacaksın? Yani kendisinden sonra daha ilerde mevki makam var mı? Dur bakalım. Onu yoklamak için. Paşaların daha üstünde.Dur bakalım. Onu yoklamak için. Paşaların daha üstünde. "Beylerbeyi olacağım." "Sonra?" "Sadrazam olurum." "Beylerbeyi olacağım."

"Sonra?"

"Sadrazam olurum."

"Sonra ne olabilirsin?" Padişah olacağım da diyemez ki."Sonra ne olabilirsin?"

Padişah olacağım da diyemez ki.
Kafasını keserler yani sadrazamlıkta durması lazım. Padişah olacağım deseKafasını keserler yani sadrazamlıkta durması lazım. Padişah olacağım dese "vay sen saltanatı devirip kendin mi padişah olmak istiyorsun" derler "vay sen saltanatı devirip kendin mi padişah olmak istiyorsun" derler Onu diyememiş, düşünmüş, yutkunmuş, kalmış. Sadrazamlıkta durması lazım. "Hiç!" demiş. Onu diyememiş, düşünmüş, yutkunmuş, kalmış. Sadrazamlıkta durması lazım.

"Hiç!" demiş.

"Sen bu kadar zaman geçtikten sonra hiç olacaksın."Sen bu kadar zaman geçtikten sonra hiç olacaksın. Ben şimdiden hiçim." demiş, vurmuş kafayı yine yatmış. Ben şimdiden hiçim." demiş, vurmuş kafayı yine yatmış.

"Ben şimdiden hiçim!" demiş, "Sen bu kadar uğraşacaksın da neden sonra hiç olacaksın." "Ben şimdiden hiçim!" demiş, "Sen bu kadar uğraşacaksın da neden sonra hiç olacaksın."

İnsanın kibrini, gururunu yenmesi, mevkiin, makamın,İnsanın kibrini, gururunu yenmesi, mevkiin, makamın, şunun bunun verdiği tekebbürden vazgeçmesi kolay değil; zor. Hiç olmak kolay değil.şunun bunun verdiği tekebbürden vazgeçmesi kolay değil; zor. Hiç olmak kolay değil. Varlık içindeyken, varlıktan dolayı tekebbür etmemek çok güzel bir ahlâk.Varlık içindeyken, varlıktan dolayı tekebbür etmemek çok güzel bir ahlâk. Herkes yapamıyor. Yapamadığı zaman karşısındaki ona dalkavukluk yapmayacak. Herkes yapamıyor. Yapamadığı zaman karşısındaki ona dalkavukluk yapmayacak.

İslâm'da dalkavukluk yok. Peygamber Efendimiz diyor ki; İslâm'da dalkavukluk yok. Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Meddahların, dalkavukluk yapan, çok metheden insanların yüzlerine toprak saçın." "Meddahların, dalkavukluk yapan, çok metheden insanların yüzlerine toprak saçın."

Alın toprağı, yüzüne saçın, yani üf falan yapamasın. Öyle methetmek yok.Alın toprağı, yüzüne saçın, yani üf falan yapamasın. Öyle methetmek yok. Birisi, birisini methediyordu, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz dedi ki; Birisi, birisini methediyordu, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz dedi ki;

"Mahvettin arkadaşını, kestin" Sanki kestin gibi... Neden? "Mahvettin arkadaşını, kestin"

Sanki kestin gibi...

Neden?

Methedile methedile insanın nefsi kabarır, kibirlenir, huyu kötüleşir.Methedile methedile insanın nefsi kabarır, kibirlenir, huyu kötüleşir. Bu sefer, birisi ona o izzeti, itibarı göstermeyince onunla uğraşmaya,Bu sefer, birisi ona o izzeti, itibarı göstermeyince onunla uğraşmaya, ona kızmaya başlar, şımarır. "Ben, ben, ben!" Benlik davasına düşer.ona kızmaya başlar, şımarır. "Ben, ben, ben!" Benlik davasına düşer. Allah, benlik yapanı, mütekebbir olanı hiç sevmez. O huyun kesilmesi lazım.Allah, benlik yapanı, mütekebbir olanı hiç sevmez. O huyun kesilmesi lazım. Kesilmesi için de kimsenin kimseye dalkavukluk yapmaması lazım. Kesilmesi için de kimsenin kimseye dalkavukluk yapmaması lazım.

Eyvallah, dalkavukluk, meddahlık, şakşakçılık vesaire… Bunlar doğru şeyler değil. Eyvallah, dalkavukluk, meddahlık, şakşakçılık vesaire… Bunlar doğru şeyler değil.

Bazı insanlar neden itibar görür? Bazı insanlar neden itibar görür?

Zenginlikten dolayı itibar görür,Zenginlikten dolayı itibar görür, Bazı insanlar neden itibar görüyor?Bazı insanlar neden itibar görüyor? Bazıları mevkiinden makamından dolayı itibar görür.Bazıları mevkiinden makamından dolayı itibar görür. Bunların hepsi geçici. Mevki makam dünyada kalır.Bunların hepsi geçici. Mevki makam dünyada kalır. "Bir insan dünyada padişah oldu." diye, Allah onu cennette de padişah yapacak değil. "Bir insan dünyada padişah oldu." diye, Allah onu cennette de padişah yapacak değil. Belki zalim olduğundan cehenneme gidecek. Belki zalim olduğundan cehenneme gidecek. Padişahın kölesi cennete gidecek ama belki padişah cehenneme gidecek. Padişahın kölesi cennete gidecek ama belki padişah cehenneme gidecek.

Padişah demeyelim de hükümdar diyelim. Padişah demeyelim de hükümdar diyelim. Çünkü bizim padişahlarımız umumiyetle namazlı niyazlı kimselermiş. Çünkü bizim padişahlarımız umumiyetle namazlı niyazlı kimselermiş.

O tarafta öyle dünya rütbesi ile değil. "Her vezir cennete gidecek, O tarafta öyle dünya rütbesi ile değil. "Her vezir cennete gidecek, cennette vezirlik rütbesi ile dolaşacak." diye bir şey yok.cennette vezirlik rütbesi ile dolaşacak." diye bir şey yok. Belki fakir cennete girecek, vezir giremeyecek.Belki fakir cennete girecek, vezir giremeyecek. Belki patron cennete giremeyecek de zavallı işçi, amele, köylü, çoban girecek. Belki patron cennete giremeyecek de zavallı işçi, amele, köylü, çoban girecek. Belli olmaz. İyi huyuna, imanına, takvâsına göre… Belli olmaz. İyi huyuna, imanına, takvâsına göre…

İnne ekremeküm inda'llâhi etkâküm.İnne ekremeküm inda'llâhi etkâküm. "Allah indinde sizin en kıymetliniz, en şerefliniz, takvâsı en çok olanınızdır." "Allah indinde sizin en kıymetliniz, en şerefliniz, takvâsı en çok olanınızdır."

Allah'tan en çok kim korkuyor; Allah en çok onu sever. Allah yanında kim en yüksek rütbede? Allah'tan en çok kim korkuyor; Allah en çok onu sever.

Allah yanında kim en yüksek rütbede?

Allah'tan takvâsı en çok olan. Allah'tan takvâsı en çok olan.

Peygamber Efendimiz karşıda kara renkli, sarı renkli bir bulut görünce sapsarı kesilirdi.Peygamber Efendimiz karşıda kara renkli, sarı renkli bir bulut görünce sapsarı kesilirdi. "Acaba kavmime azap mı edilecek?" diye. "Acaba kavmime azap mı edilecek?" diye.

Takvâya, ibadete, taate, gece uykusuz kalmaya, gündüz oruç tutmayaTakvâya, ibadete, taate, gece uykusuz kalmaya, gündüz oruç tutmaya herkesten daha fazla rağbet ederdi. Ashaptan kimse ona yetişemiyordu.herkesten daha fazla rağbet ederdi. Ashaptan kimse ona yetişemiyordu. Takvâsı en çok olan Resûlullah Efendimiz'di.Takvâsı en çok olan Resûlullah Efendimiz'di. O öyle olduğu için Ebû Bekir es-Sıddîk Efendimiz de öyleydi.O öyle olduğu için Ebû Bekir es-Sıddîk Efendimiz de öyleydi. Ötekiside öyleydi, ötekiside öyleydi.Ötekiside öyleydi, ötekiside öyleydi. Gece tir tir titrerlerdi. Gözyaşlarından yanakları, sakalları ıslanırdı. Gece tir tir titrerlerdi. Gözyaşlarından yanakları, sakalları ıslanırdı.

Ömer radıyallahu anh'ın gözyaşları yüzünde iz yapmıştı. Gözyaşı iz yapar mı? Ömer radıyallahu anh'ın gözyaşları yüzünde iz yapmıştı.

Gözyaşı iz yapar mı?

Demek ki çok ağlayınca yapıyor. Demek ki çok ağlayınca yapıyor. Pamukkale'nin sularının aktığı yerde iz yapması gibi gözyaşı da iz yapıyor.Pamukkale'nin sularının aktığı yerde iz yapması gibi gözyaşı da iz yapıyor. Ağlamaktan o koca babayiğit Hz. Ömer'in yüzünde gözyaşlarının izi olurdu. Ağlamaktan o koca babayiğit Hz. Ömer'in yüzünde gözyaşlarının izi olurdu.

Takvâsı en yüksek olan, en kıymetlidir. Parası, mevkii, tahsili olmayabilir ama takvâsı var.Takvâsı en yüksek olan, en kıymetlidir. Parası, mevkii, tahsili olmayabilir ama takvâsı var. Takvâsı en yüksek olunca en asaletli, en kıymetli, en rütbelisi o oluyor. Takvâsı en yüksek olunca en asaletli, en kıymetli, en rütbelisi o oluyor.

Aksi durumlarda,öteki insanlara haksız yere dalkavukluk yapılınca,Aksi durumlarda,öteki insanlara haksız yere dalkavukluk yapılınca, -zaten adam iyi ahlaklı değil bir de dalkavukluk yapıldı mı, -zaten adam iyi ahlaklı değil bir de dalkavukluk yapıldı mı, kötü huylarının üstüne kibir de biniyor- katmerli kötü oluyor. Elinde güç kuvvet varsa zalim oluyor.kötü huylarının üstüne kibir de biniyor- katmerli kötü oluyor. Elinde güç kuvvet varsa zalim oluyor. Sadece para pul varsa, acayip bir adam oluyor.Sadece para pul varsa, acayip bir adam oluyor. Kibrinden yanına yanaşılmayan, herkese dudak büken, yan bakan bir insan oluyor. Kimseyi beğenmiyor. Kibrinden yanına yanaşılmayan, herkese dudak büken, yan bakan bir insan oluyor. Kimseyi beğenmiyor.

"Bu köylü, şalvarlı, oturmasını kalkmasını bilmiyor, telaffuzu şöyle!" Ne olacak? "Bu köylü, şalvarlı, oturmasını kalkmasını bilmiyor, telaffuzu şöyle!"

Ne olacak?

Bilal-i Habeşî Efendimiz Hayyâilessalah diyemezmişBilal-i Habeşî Efendimiz Hayyâilessalah diyemezmiş Habeşistan'dan gelme olduğu için Heyyelessalah dermiş.Habeşistan'dan gelme olduğu için Heyyelessalah dermiş. Telaffuzu Arapların keyfine uygun değilmiş. Şikayet etmişler. Telaffuzu Arapların keyfine uygun değilmiş. Şikayet etmişler.

Peygamber Efendimiz; "Onun Heyyelesselah demesi,Peygamber Efendimiz;

"Onun Heyyelesselah demesi,
başkalarının doğru telaffuzundan bile daha kıymetli. Çünkü o kalpten söylüyor." demiş. başkalarının doğru telaffuzundan bile daha kıymetli. Çünkü o kalpten söylüyor." demiş.

Telaffuzu bozuk olabilir; "Napıyon?" diyebilir, "Nidiyon?" diyebilir.Telaffuzu bozuk olabilir; "Napıyon?" diyebilir, "Nidiyon?" diyebilir. Biz seni aradık bulamadık diyebilir.Biz seni aradık bulamadık diyebilir. "Biz Kayseri'ye gidiyoh." diyebilir. Olsun. "Biz Kayseri'ye gidiyoh." diyebilir.

Olsun.

Telaffuzu öyle, giyimi böyle ama kalbi temizse Allah sever.Telaffuzu öyle, giyimi böyle ama kalbi temizse Allah sever. Ötekisi lügat parçalıyor, giyimi güzel, altında arabası iyi,Ötekisi lügat parçalıyor, giyimi güzel, altında arabası iyi, zengin ama huyları kötüyse Allah sevmez. Onun için Ebû Osman-ı Hîrî hazretleri diyor ki; zengin ama huyları kötüyse Allah sevmez.

Onun için Ebû Osman-ı Hîrî hazretleri diyor ki;

"Zenginlerle izzetli, itibarlı, dikkatli, vakarlı ahbaplık et." "Zenginlerle izzetli, itibarlı, dikkatli, vakarlı ahbaplık et."

Zengin diye eğilip bükülüp dalkavukluk yapma, onun huyunu da bozarsın.Zengin diye eğilip bükülüp dalkavukluk yapma, onun huyunu da bozarsın. Kendi huyun da bozuk olduğundan Allah seni de sevmez, onu da sevmez. Kendi huyun da bozuk olduğundan Allah seni de sevmez, onu da sevmez.

Bir insan zengin birine sırf zenginliğinden dolayı izzet itibar ederse dininin üçte ikisi gider.Bir insan zengin birine sırf zenginliğinden dolayı izzet itibar ederse dininin üçte ikisi gider. Yarısından çoğu gider. Neden? Zengine zengin diye itibar ediyor. Nasıl olacak? Yarısından çoğu gider.

Neden?

Zengine zengin diye itibar ediyor.

Nasıl olacak?

Dikkat edecek, bakacak. Huyu iyi mi değil mi? Huyu iyiyse maşallah. Değilse? Dikkat edecek, bakacak.

Huyu iyi mi değil mi?

Huyu iyiyse maşallah.

Değilse?

Evliyâullahtan Hâtem-i Esam hazretleri; Medine-i Münevvere'ye varmış,Evliyâullahtan Hâtem-i Esam hazretleri; Medine-i Münevvere'ye varmış, bakmış ki her tarafta zenginlerin, paşaların, vezirlerin, bakmış ki her tarafta zenginlerin, paşaların, vezirlerin, o zamanın itibarlı eşrafının köşkleri, kasırları var. Saray gibi.o zamanın itibarlı eşrafının köşkleri, kasırları var. Saray gibi. Saf saf gelmiş sormuş oralarda, demiş ki; "Peygamber Efendimiz'in sarayı nerede?" "Bre cahil!" demişler. Saf saf gelmiş sormuş oralarda, demiş ki; "Peygamber Efendimiz'in sarayı nerede?"

"Bre cahil!" demişler.

Cahil değil ama bir maksatla soruyor yani.Cahil değil ama bir maksatla soruyor yani. Giyiminde de kendisinin evliyâ olduğunu gösterecek bir belirti yok.Giyiminde de kendisinin evliyâ olduğunu gösterecek bir belirti yok. Üstünde; "Bu evliyadır ha, dikkat edin!" diye bir yazı yazmıyor üstünde. Üstünde; "Bu evliyadır ha, dikkat edin!" diye bir yazı yazmıyor üstünde.

Hâtem-i Esam hazretleri bu. Meşhur evliyaullahtanHâtem-i Esam hazretleri bu. Meşhur evliyaullahtan Demiş ki: "Peygamber Efendimiz'in sarayını göstersenize bana.Demiş ki: "Peygamber Efendimiz'in sarayını göstersenize bana. "Bre cahil!" demişler. Peygamber efenidimizin sarayı marayı yoktu. Çok mütevazi bir evde yaşıyordu."Bre cahil!" demişler. Peygamber efenidimizin sarayı marayı yoktu. Çok mütevazi bir evde yaşıyordu. hurma dalları ile örtülü, duvarları çamurla sıvanmış, basit basit hücreleri,hurma dalları ile örtülü, duvarları çamurla sıvanmış, basit basit hücreleri, bir arşın eninde, üç arşın boyunda odaları vardı." Ne demek? bir arşın eninde, üç arşın boyunda odaları vardı." Ne demek?

Somya kadar demek. Somya kadar odaları vardı.Somya kadar demek. Somya kadar odaları vardı. Bir kişilik somya kadar odaları vardı Bir kişilik somya kadar odaları vardı

Efendimizin sarayı nerede?Efendimizin sarayı nerede? "Çok sade bir evdi." "Çok sade bir evdi."

"Efendimiz'in sarayı yoktu da bunların bu sarayları ne o zaman?" "Efendimiz'in sarayı yoktu da bunların bu sarayları ne o zaman?"

Nasihat etmek için öyle söylemiş. Zengini, 'Zenginsin.' diye methetmemiş. Nasihat etmek için öyle söylemiş. Zengini, 'Zenginsin.' diye methetmemiş.

Zenginin birisi bir ârif zâtı almış; evini, yaptırdığı sarayı gezdirmiş;Zenginin birisi bir ârif zâtı almış; evini, yaptırdığı sarayı gezdirmiş; "Balkonu şöyle, bahçesi böyle, ikinci katı böyle." vesaire, vesaire. "Nasıl, güzel mi?" diye sormuş. "Balkonu şöyle, bahçesi böyle, ikinci katı böyle." vesaire, vesaire.

"Nasıl, güzel mi?" diye sormuş.

"Yazık etmişsin" demiş. Yazık etmişsin."Yazık etmişsin" demiş. Yazık etmişsin. "Bu dünyada ev yapacağına, âhirette ev yapsaydın, yazık etmişsin."Bu dünyada ev yapacağına, âhirette ev yapsaydın, yazık etmişsin. Paraları böyle keyifle harcayacağına, Allah yolunda harcasaydın!" demiş. Paraları böyle keyifle harcayacağına, Allah yolunda harcasaydın!" demiş.

Onun hoşuna gidecek laf söylemiyor, dalkavukluk yapmıyor,Onun hoşuna gidecek laf söylemiyor, dalkavukluk yapmıyor, "Bu kadar parayı taşa toprağa bağlayacağına Allah yoluna sarf etseydin, yanlış yapmışsın" demiş. "Bu kadar parayı taşa toprağa bağlayacağına Allah yoluna sarf etseydin, yanlış yapmışsın" demiş.

Biz bu devirde bunu diyemiyoruz. Allah hepimize güzel huylar nasip etsin. Biz bu devirde bunu diyemiyoruz. Allah hepimize güzel huylar nasip etsin.

"Zenginlerle izzetli, teazzüzlü ahbaplık et."Zenginlerle izzetli, teazzüzlü ahbaplık et. Kendini çek, sakin ol, vakur ol, öyle dalkavukça eğilerek ahbaplık etme ki o da şımarmasın,Kendini çek, sakin ol, vakur ol, öyle dalkavukça eğilerek ahbaplık etme ki o da şımarmasın, sen de Allah'ın kızdığı kul olmayasın." "Fakirlere de tevazu göster, tezellül et." sen de Allah'ın kızdığı kul olmayasın."

"Fakirlere de tevazu göster, tezellül et."

Tezellül etmek ne demek? Tezellül etmek ne demek?

"Zilletli gibi davranmak" demek. "Zilletli gibi davranmak" demek.

"Zenginlere izzetle, itibarlı duruşla muamele etmek tevazuun ta kendisidir, asıl tevazu odur."Zenginlere izzetle, itibarlı duruşla muamele etmek tevazuun ta kendisidir, asıl tevazu odur. Fakirlere tevazu göstermek, tezellül göstermek de şereftir." buyurmuş. Fakirlere tevazu göstermek, tezellül göstermek de şereftir." buyurmuş.

Demek ki garibanı hor görmeyeceğiz, kalbine bakacağız.Demek ki garibanı hor görmeyeceğiz, kalbine bakacağız. Köylü, işçi, amele olabilir, cahil, tahsilsiz olabilir ama kalbi temizdir, saftır, Allah sever. Köylü, işçi, amele olabilir, cahil, tahsilsiz olabilir ama kalbi temizdir, saftır, Allah sever.

Zenginin birisi, garibanlardan birini hacca götürmüş. Parası yok, pulu yok, cahil, fakir.Zenginin birisi, garibanlardan birini hacca götürmüş. Parası yok, pulu yok, cahil, fakir. Medine'de arkadaşları; -eski kitaplar yazıyor bunu- Medine'de arkadaşları; -eski kitaplar yazıyor bunu-

Medine'de demişler ki:Medine'de demişler ki: "Allah tarafından hepimize 'Hacı oldun, günahların affolundu.' diye kâğıt verildi, "Allah tarafından hepimize 'Hacı oldun, günahların affolundu.' diye kâğıt verildi, senin kâğıdın nerede?" demişler. "Kimse bana öyle bir kâğıt vermedi, sizde var mı?" demiş. senin kâğıdın nerede?" demişler.

"Kimse bana öyle bir kâğıt vermedi, sizde var mı?" demiş.

"Allah hepimize, 'Haccın kabul oldu.' diye kâğıt verdi, seninki nerede?" demişler. "Allah hepimize, 'Haccın kabul oldu.' diye kâğıt verdi, seninki nerede?" demişler.

Mübarek gece kalkmış, abdest almış, namaz kılmış.Mübarek gece kalkmış, abdest almış, namaz kılmış. Seccadeye, secdeye kapanmış; yalvarmış, yakarmış, ağlamış. Demiş ki; Seccadeye, secdeye kapanmış; yalvarmış, yakarmış, ağlamış. Demiş ki;

"Ya Rabbi! Haccının kabul olduğuna dair herkese kâğıt vermişsin, bana vermedin."Ya Rabbi! Haccının kabul olduğuna dair herkese kâğıt vermişsin, bana vermedin. Ya Rabbi! Yoksa haccım kabul olmadı mı? Affet Ya Rabbi! Haccımı kabul et!" Ya Rabbi! Yoksa haccım kabul olmadı mı? Affet Ya Rabbi! Haccımı kabul et!"

Nasıl tatlı tatlı dua edip yalvardıysa önüne "Haccın kabul olunmuştur." diye yazan bir kâğıt düşmüş. Nasıl tatlı tatlı dua edip yalvardıysa önüne "Haccın kabul olunmuştur." diye yazan bir kâğıt düşmüş.

"Tamam, çok şükür, Allah bana da verdi, arkadaşlarımın yanında mahcup olmayacağım." demiş. "Tamam, çok şükür, Allah bana da verdi, arkadaşlarımın yanında mahcup olmayacağım." demiş.

Ertesi gün arkadaşlarının yanına gitmiş. Tabi onlar yaptıkları şakayı unuttular bile.Ertesi gün arkadaşlarının yanına gitmiş. Tabi onlar yaptıkları şakayı unuttular bile. Bu, Allah'ın saf kulu işte. Gece ağladı, yalvardı, yakardı. Arkadaşlarına; Bu, Allah'ın saf kulu işte. Gece ağladı, yalvardı, yakardı. Arkadaşlarına;

"Nihayet Allah bana da bir kâğıt verdi." demiş. Kâğıdı almışlar, bakmışlar; "Nihayet Allah bana da bir kâğıt verdi." demiş.

Kâğıdı almışlar, bakmışlar;

"Allah Allah, dünya kâğıtları gibi bir kâğıt değil."Allah Allah, dünya kâğıtları gibi bir kâğıt değil. Kağıt ama dünya kağıtları gibi kağıt değil.Kağıt ama dünya kağıtları gibi kağıt değil. Yazısına bakmışlar, dünya yazısı gibi bir yazı değil.Yazısına bakmışlar, dünya yazısı gibi bir yazı değil. Mürekkebine bakmışlar, emsalsiz bir şey. Etrafa mis gibi kokular saçılıyor." Mürekkebine bakmışlar, emsalsiz bir şey. Etrafa mis gibi kokular saçılıyor."

"Bunu nereden buldun, kim verdi?" diye sormuşlar, sîgaya çekmişler. "Bunu nereden buldun, kim verdi?" diye sormuşlar, sîgaya çekmişler.

"Vallahi hiç kimse vermedi, gece ağladım yalvardım."Vallahi hiç kimse vermedi, gece ağladım yalvardım. 'Ya Rabbi! Benim haccımı kabul etmedin mi?' dedim, işte böyle önüme düştü." demiş. 'Ya Rabbi! Benim haccımı kabul etmedin mi?' dedim, işte böyle önüme düştü." demiş.

Allah saf, temiz kulunu nasıl seviyor. Bazen saf olur, başkaları onu alaya alırlar.Allah saf, temiz kulunu nasıl seviyor. Bazen saf olur, başkaları onu alaya alırlar. Ama Allah severse, onun sevdiği insan yükselir. Ama Allah severse, onun sevdiği insan yükselir.

Fukaraya tevazu göstereceğiz; ona yumuşak, sevgiyle muamele edeceğiz.Fukaraya tevazu göstereceğiz; ona yumuşak, sevgiyle muamele edeceğiz. Zenginin karşısında da ihtiyatlı, izzetli olacağız.Zenginin karşısında da ihtiyatlı, izzetli olacağız. Malına tamah etmeyeceğiz, lüzumsuz dalkavukluk yapmayacağız, methetmek yasak.Malına tamah etmeyeceğiz, lüzumsuz dalkavukluk yapmayacağız, methetmek yasak. Hakkı, hayrı, doğruyu söyleyeceğiz. Bunu tavsiye ediyor. Hakkı, hayrı, doğruyu söyleyeceğiz. Bunu tavsiye ediyor.

Semi'tü mahfûzan yekûlü: Seeltü Ebâ Osmâne an kavli'n-Semi'tü mahfûzan yekûlü: Seeltü Ebâ Osmâne an kavli'n- Nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem "eûzü bike minke."Nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem "eûzü bike minke." Fe-kâle ista'mili's-sıdka fi'l-lafzateyni'l-mütekaddimeteyni yeblüğu fehmüke ilâ hâzihi'l-kelime. Fe-kâle ista'mili's-sıdka fi'l-lafzateyni'l-mütekaddimeteyni yeblüğu fehmüke ilâ hâzihi'l-kelime. Ve hüve kavlühû "eûzü bi rıdâke min sehatike ve bi muâfâtike min ukûbetik." Ve hüve kavlühû "eûzü bi rıdâke min sehatike ve bi muâfâtike min ukûbetik."

Bu kitabı yazan Mahfuz'dan duymuş. Mahfuz kimmiş? Okuyalım. Bu kitabı yazan Mahfuz'dan duymuş.

Mahfuz kimmiş? Okuyalım.

Mahfûz hüve Mahfûz İbnü Mahmûd en- Nisâbûrî el-Melâmetî.Mahfûz hüve Mahfûz İbnü Mahmûd en- Nisâbûrî el-Melâmetî. Tüvüffiye selâse ve selâse mie. "Bu zât, hicrî 303 senesinde vefat etmiş olan Nişaburlu Mahfuz."Tüvüffiye selâse ve selâse mie. "Bu zât, hicrî 303 senesinde vefat etmiş olan Nişaburlu Mahfuz." Ve lehû tercemetin fi't-tabakâtü's-sâlise min hâze'l-kitâb.Ve lehû tercemetin fi't-tabakâtü's-sâlise min hâze'l-kitâb. "Bu kitabın üçüncü bölümünde hayatı anlatılacakmış." "Bu kitabın üçüncü bölümünde hayatı anlatılacakmış."

İlerideki aylarda nasip olursa inşaallah Mahfuz'u da okuruz, anlarız. Mübarek bir zât.İlerideki aylarda nasip olursa inşaallah Mahfuz'u da okuruz, anlarız. Mübarek bir zât. Kitabın yazarı da ondan işitmiş.Kitabın yazarı da ondan işitmiş. Ebû Osman-ı Hîrî hazretlerine Peygamber Efendimiz'in duasını sormuş.Ebû Osman-ı Hîrî hazretlerine Peygamber Efendimiz'in duasını sormuş. Ne demek yani? Efendimiz şöyle dua etti: Eûzü bike minke. "Yâ Rabbi! Senden sana sığınırım." Ne demek yani? Efendimiz şöyle dua etti:

Eûzü bike minke. "Yâ Rabbi! Senden sana sığınırım."

Mahfuz isimli mübarek; "Bu ne demek?" diye sormuş. Ebû Osman cevap olarak demiş ki; Mahfuz isimli mübarek; "Bu ne demek?" diye sormuş.

Ebû Osman cevap olarak demiş ki;

"Bak, doğruluğu, daha önce geçen iki cümlede; tatbik et, kullan."Bak, doğruluğu, daha önce geçen iki cümlede; tatbik et, kullan. O zaman bu üçüncü cümleye senin aklın erer, mânayı kavrarsın." O zaman bu üçüncü cümleye senin aklın erer, mânayı kavrarsın."

Peygamber Efendimizin duasında geçen daha önceki iki cümle ne? Peygamber Efendimiz ne dedi? Peygamber Efendimizin duasında geçen daha önceki iki cümle ne? Peygamber Efendimiz ne dedi?

Eûzü bi rıdâke min sehatike. "Yâ Rabbi! Senin kızgınlığından hoşnutluğuna sığınıyorum." Eûzü bi rıdâke min sehatike. "Yâ Rabbi! Senin kızgınlığından hoşnutluğuna sığınıyorum."

Ve bi muâfâtike min ukûbetike.Ve bi muâfâtike min ukûbetike. "Beni bir cezaya, belaya uğratmandan, afiyet üzere etmene, muâfâtına sığınıyorum." dedikten sonra; "Beni bir cezaya, belaya uğratmandan, afiyet üzere etmene, muâfâtına sığınıyorum." dedikten sonra;

Eûzü bike minke. "Senden sana sığınıyorum Yâ Rabbi!" dedi. Eûzü bike minke. "Senden sana sığınıyorum Yâ Rabbi!" dedi.

"İlk ikisindeki doğru mânayı anladığın zaman, üçüncüyü de anlarsın." "İlk ikisindeki doğru mânayı anladığın zaman, üçüncüyü de anlarsın."

Biz kendimiz izah edelim: İnsana dünyada, âhirette bela, ceza, azap ve kötülük gelirse kimden gelir? Biz kendimiz izah edelim:

İnsana dünyada, âhirette bela, ceza, azap ve kötülük gelirse kimden gelir?

Katilden, hırsızdan, hayduttan, teröristten mi gelir? Kimden gelir? Katilden, hırsızdan, hayduttan, teröristten mi gelir?

Kimden gelir?

Şimdi millet "Elbette onlardan gelir." diyecek.Şimdi millet "Elbette onlardan gelir." diyecek. Peki, gelbakalım.Peki, gelbakalım. Öyle diyenleri karşımıza alıyoruz; Âmentü'yü oku bakalım! Öyle diyenleri karşımıza alıyoruz; Âmentü'yü oku bakalım!

"Ne olacak şimdi, ne ilgisi var?" "Oku oku!" Âmentü billâhi. "Allah'a inandım." dedi."Ne olacak şimdi, ne ilgisi var?"

"Oku oku!"

Âmentü billâhi. "Allah'a inandım." dedi.
Ve melâiketihî. "Meleklerine inandım."Ve melâiketihî. "Meleklerine inandım." Ve kütübihî. "Kitaplarına; Kur'an-ı Kerim'ine ve öteki kitaplara inandım." Ve kütübihî. "Kitaplarına; Kur'an-ı Kerim'ine ve öteki kitaplara inandım."

Üç. Ve Rusülihî. "Gönderdiği peygamberlere inandım." Dört. Üç.

Ve Rusülihî. "Gönderdiği peygamberlere inandım."

Dört.

Ve'l yevmi'l-âhir. "Âhiret gününe inandım." Bu dünya bitecek, başka bir hayat gelecek mi? Ve'l yevmi'l-âhir. "Âhiret gününe inandım."

Bu dünya bitecek, başka bir hayat gelecek mi?

Ve'l yevmi'l âhir. Gelecek; ölümden sonra ikinci bir hayat var. Sonra; Ve'l yevmi'l âhir.

Gelecek; ölümden sonra ikinci bir hayat var.

Sonra;

Ve bi'l-kaderi hayrihî ve şerrihî mina'llâhi Teâla. Ne dedin sen? Ve bi'l-kaderi hayrihî ve şerrihî mina'llâhi Teâla.

Ne dedin sen?

Arapça'yı bilmediğin için sözünün farkında değilsin. Dedin ki; Arapça'yı bilmediğin için sözünün farkında değilsin.

Dedin ki;

"Hayrın ve şerrin, kaderin hepsi Allah'tan; ben ona inandım." "Hayrın ve şerrin, kaderin hepsi Allah'tan; ben ona inandım."

Kader, Allah'ın mukadderâtıdır, takdîrâtıdır.Kader, Allah'ın mukadderâtıdır, takdîrâtıdır. Hayrın da, şerrin de, hayır veya şer gibi görünen şeylerin hepsinin aslı birdir,Hayrın da, şerrin de, hayır veya şer gibi görünen şeylerin hepsinin aslı birdir, Allah insanın alnına yazıyor. Hastalandın, sıhhatlendin, şifa buldun; Allah'tan.Allah insanın alnına yazıyor.

Hastalandın, sıhhatlendin, şifa buldun; Allah'tan.
Zenginleştin, fakirleştin; Allah'tan. Hayır, şer ne düşünürsen Allah'tan. Bu gün neşeli geçti; Allah'tan.Zenginleştin, fakirleştin; Allah'tan. Hayır, şer ne düşünürsen Allah'tan. Bu gün neşeli geçti; Allah'tan. Bu gün birileri geldi çattı bana, şöyle oldu, böyle oldu; -teferruatı bırak- Allah'tan. Bu gün birileri geldi çattı bana, şöyle oldu, böyle oldu; -teferruatı bırak- Allah'tan. Çünkü imtihan oluyorsun. İmtihan sorusu nereden gelir? İmtihanı yapandan gelir. Çünkü imtihan oluyorsun.

İmtihan sorusu nereden gelir?

İmtihanı yapandan gelir.

"Bana bu soruyu kim sordu, karşıma gelsin." "Bana bu soruyu kim sordu, karşıma gelsin."

Sen otur sırada; soruların cevabını kâğıdına yazmaya bak. Çünkü bu soruyu imtihanı yapan sordu.Sen otur sırada; soruların cevabını kâğıdına yazmaya bak. Çünkü bu soruyu imtihanı yapan sordu. Hiç boşuna çırpınma, bu soruları cevaplandır. Talebeye soruyu beğenip beğenmediği sorulmaz; Hiç boşuna çırpınma, bu soruları cevaplandır. Talebeye soruyu beğenip beğenmediği sorulmaz;

"Talebe! Beğendin mi soruları?" Beğense ne olacak, beğenmese ne olacak; cevap verecek. "Talebe! Beğendin mi soruları?"

Beğense ne olacak, beğenmese ne olacak; cevap verecek.

Hepimiz bu dünyada imtihan oluyoruz. Hepimize çeşitli yerlerden soru geliyor.Hepimiz bu dünyada imtihan oluyoruz. Hepimize çeşitli yerlerden soru geliyor. Nasıl soru geliyor?. Çeşitli konularda soru geliyor.Nasıl soru geliyor?. Çeşitli konularda soru geliyor. Allah herşeyimizi yoklamak için çeşitli sorular soruyor. Allah herşeyimizi yoklamak için çeşitli sorular soruyor.

"Bakalım zengin olursa nasıl davranacak, bir zenginlik vereyim." Zenginlik veriyor. "Bakalım zengin olursa nasıl davranacak, bir zenginlik vereyim."

Zenginlik veriyor.

Adam paraları cebine yerleştirdi mi etrafına; "En güzel eğlence nerede olur?" diye soruyor. Adam paraları cebine yerleştirdi mi etrafına; "En güzel eğlence nerede olur?" diye soruyor.

Haydi yallah oraya! Hangi bar, pavyon; hangi deniz kenarı, plaj; hangi safalı yer? Haydi yallah oraya!

Hangi bar, pavyon; hangi deniz kenarı, plaj; hangi safalı yer?

Bazılarına Türkiye dar geliyor. Hadi Avrupa'ya.Bazılarına Türkiye dar geliyor. Hadi Avrupa'ya. Bazılarına Avrupa da dar geliyor, bıkıyorlar, hadi Afrika'ya.Bazılarına Avrupa da dar geliyor, bıkıyorlar, hadi Afrika'ya. Afrika'da, Kenya'da aslan avına gidiyor, dönüyor. Uçağı var.Afrika'da, Kenya'da aslan avına gidiyor, dönüyor. Uçağı var. Özel uçak tutuyor. Veyahut Monte Karlo mu diyorlar neresiyse kumar oynamaya gidiyor.Özel uçak tutuyor. Veyahut Monte Karlo mu diyorlar neresiyse kumar oynamaya gidiyor. Rulet çeviriyor bilmem hangi kumarı oynuyor, dünyanın parası yutuluyor orada.Rulet çeviriyor bilmem hangi kumarı oynuyor, dünyanın parası yutuluyor orada. Türkiye'nin bütün paraları kumarhaneye gidiyor. Ondan sonra geliyor; Türkiye'nin bütün paraları kumarhaneye gidiyor. Ondan sonra geliyor;

"Oh ne eğlendik ya, ne heyecan ne heyecan öldük yahu!"Oh ne eğlendik ya, ne heyecan ne heyecan öldük yahu! 'Dırrrrr' rulet döndükçe benim numarama gelecek mi gelmeyecek mi?'Dırrrrr' rulet döndükçe benim numarama gelecek mi gelmeyecek mi? "Tüh gelmedi.""Tüh gelmedi." 100 bin dolar kaybettim, bilmem ne." 100 bin dolar kaybettim, bilmem ne."

Bak zenginliği kaybetti işte. Zenginlik imtihanını kaybetti. Neden?Bak zenginliği kaybetti işte. Zenginlik imtihanını kaybetti. Neden? Parayı kazanınca kendisine parayı veren Allah'ı unuttu, Rahmân'a itaati bıraktı,Parayı kazanınca kendisine parayı veren Allah'ı unuttu, Rahmân'a itaati bıraktı, şeytana itaat etmeye başladı. Şeytan vermedi ki parayı. Zenginliği Rahmân verdi. şeytana itaat etmeye başladı. Şeytan vermedi ki parayı. Zenginliği Rahmân verdi.

Hakikaten Rahmân mı veriyor? Esmâ-i Hüsnâ'da ne geçiyor? Hakikaten Rahmân mı veriyor?

Esmâ-i Hüsnâ'da ne geçiyor?

Muğnî, Ganî, el-Ganiyyü'l-Muğnî, kendisi de ganî'dir, başkasını da ganî edendir.Muğnî, Ganî, el-Ganiyyü'l-Muğnî, kendisi de ganî'dir, başkasını da ganî edendir. el-Mû'tî veren de, el-Mâni' vermeyen de, mâni olan da O'dur. Hâsılı, zenginliği kaybetti. el-Mû'tî veren de, el-Mâni' vermeyen de, mâni olan da O'dur.

Hâsılı, zenginliği kaybetti.

Kimisine fakirlik veriyor; para pul bitiyor, sıfıra düşüyor. Yoksulluk, borç, sıkıntı başlıyor.Kimisine fakirlik veriyor; para pul bitiyor, sıfıra düşüyor. Yoksulluk, borç, sıkıntı başlıyor. Ekmekleri katıksız yenmeye başlıyor.Ekmekleri katıksız yenmeye başlıyor. Sıkıntılar başlıyor.Sıkıntılar başlıyor. Bu sefer isyan bayrağını açıyor, Bu sefer isyan bayrağını açıyor, Yarabbi de bilmem ne de. Artık burada söyleyemem tabi. Ondan sonrası nokta noktaYarabbi de bilmem ne de. Artık burada söyleyemem tabi. Ondan sonrası nokta nokta inkara gidiyor, isyana gidiyor. inkara gidiyor, isyana gidiyor.

Ne yaptı? Bu da fakirlik imtihanını kaybetti. Ne yaptı?

Bu da fakirlik imtihanını kaybetti.

Kimisine mevki makam verir, kimisine sıhhat verir. Kimisine mevki makam verir, kimisine sıhhat verir.

Sıhhatinde ne yaptın, hastalığında ne yaptın? Zenginliğinde ne yaptın, fakirliğinde ne yaptın?Sıhhatinde ne yaptın, hastalığında ne yaptın? Zenginliğinde ne yaptın, fakirliğinde ne yaptın? Gençliğinde ne yaptın, ihtiyarlığında ne yaptın?Gençliğinde ne yaptın, ihtiyarlığında ne yaptın? Serbest zamanda ne yaptın, meşgul olduğun zaman, işler başına üşüştüğü zaman ne yaptın? Serbest zamanda ne yaptın, meşgul olduğun zaman, işler başına üşüştüğü zaman ne yaptın?

Bunların hepsi, kaderin cilvesi, Allah'ın imtihanlarının bir tanesi. Hepsi bir imtihan.Bunların hepsi, kaderin cilvesi, Allah'ın imtihanlarının bir tanesi. Hepsi bir imtihan. Bunlar karşısında güzel davranırsan, cevabı güzel verirsen, Allah seni seviyor. Bunlar karşısında güzel davranırsan, cevabı güzel verirsen, Allah seni seviyor. Güzel cevap vermezsen, imtihanı kaybedersen, cezayı yiyorsun. Güzel cevap vermezsen, imtihanı kaybedersen, cezayı yiyorsun.

Eûzü bike minke. "Yâ Rabbi! Cezayı veren de, beni mahvedecek olan da sensin.Eûzü bike minke. "Yâ Rabbi! Cezayı veren de, beni mahvedecek olan da sensin. Dilersen mahvedersin.Dilersen mahvedersin. Onun için senden sana sığınıyorum, bana ceza verme yâ Rabbi!" Onun için senden sana sığınıyorum, bana ceza verme yâ Rabbi!"

Gelelim öteki cümlelere.Gelelim öteki cümlelere. Eûzü bi rıdâke min sehatike.Eûzü bi rıdâke min sehatike. "Yâ Rabbi! Senin kızgınlığına uğramaktan sana sığınırım, senin hoşnutluğunu isterim."Yâ Rabbi! Senin kızgınlığına uğramaktan sana sığınırım, senin hoşnutluğunu isterim. Yardım et, tevfîkini refîk eyle.Yardım et, tevfîkini refîk eyle. Bana hakkı göster, hakka uyacak kuvvet ver de senin hoşnut ve razı olacağın şeyleri yapayım.Bana hakkı göster, hakka uyacak kuvvet ver de senin hoşnut ve razı olacağın şeyleri yapayım. Senin kızacağın işleri yapmayayım. Şeytana yenik düşmeyeyim, nefsime mağlup olmayayım." Senin kızacağın işleri yapmayayım. Şeytana yenik düşmeyeyim, nefsime mağlup olmayayım."

Bir de Allah, bazı insanları cezalandırıyor, bazı insanları şu anda cezalandırmıyor.Bir de Allah, bazı insanları cezalandırıyor, bazı insanları şu anda cezalandırmıyor. Belli olmaz. Çeçenistan'da harp var, Türkiye'de yok.Belli olmaz. Çeçenistan'da harp var, Türkiye'de yok. Doğu Anadolu'da tehlike var; İstanbul'da, İzmir'de, Bursa'da yok. Belli olmaz! Doğu Anadolu'da tehlike var; İstanbul'da, İzmir'de, Bursa'da yok. Belli olmaz!

İnsanın başının esen olması, âfiyettir. Afiyetin iki mânâsı var. İnsanın başının esen olması, âfiyettir. Afiyetin iki mânâsı var.

"Allah'tan istediğiniz zaman afiyeti isteyiniz." Bunda iki mânâ var."Allah'tan istediğiniz zaman afiyeti isteyiniz."

Bunda iki mânâ var.
Hem sıhhatli olmak, rûhen bedenen hasta olmamak, elemli kederli olmamak, hem de şen olmak.Hem sıhhatli olmak, rûhen bedenen hasta olmamak, elemli kederli olmamak, hem de şen olmak. Malında, canında, çevresinde canını sıkacak bir şeyler olmaması. Allah'tan isterken ne isteyeceğiz? Malında, canında, çevresinde canını sıkacak bir şeyler olmaması.

Allah'tan isterken ne isteyeceğiz?

"Yâ Rabbi! Bize hem dünyada hem âhirette afiyet ver." diyeceğiz. Ne demek? "Yâ Rabbi! Bize hem dünyada hem âhirette afiyet ver." diyeceğiz.

Ne demek?

Hem vücudumuz sıhhatli olsun, hem kafamız dinç olsun, hem günümüz hayırlı geçsin,Hem vücudumuz sıhhatli olsun, hem kafamız dinç olsun, hem günümüz hayırlı geçsin, hoş ve şen olsu; hepsi birden. Afiyet kelimesi, çok güzel bir kelime. hoş ve şen olsu; hepsi birden. Afiyet kelimesi, çok güzel bir kelime.

Bir insanın başının dertte olmaması, afiyette olması demektir.Bir insanın başının dertte olmaması, afiyette olması demektir. Afiyeti veren de cezayı veren de Allah'tır. Ukûbet, cezâ demek. Afiyeti veren de cezayı veren de Allah'tır.

Ukûbet, cezâ demek.

Eûzü bi muâfâtike min ukûbetike.Eûzü bi muâfâtike min ukûbetike. "Belalara uğratmandan, selamette ve afiyette etmene sığınırım."Belalara uğratmandan, selamette ve afiyette etmene sığınırım. Yâ Rabbi! Beni belalara uğratma, afiyet üzere yaşat." Yâ Rabbi! Beni belalara uğratma, afiyet üzere yaşat."

"Peki hocam bu duayı öğrendik biz." Üç sene önce öğrenmiştir"Peki hocam bu duayı öğrendik biz." Üç sene önce öğrenmiştir beş sene önce öğrenmiştir, yedi sene önce öğrenmiştir.beş sene önce öğrenmiştir, yedi sene önce öğrenmiştir. Ben bu duayı yapıyorum ama yine bazen başıma beni sıkacak olaylar geliyor,Ben bu duayı yapıyorum ama yine bazen başıma beni sıkacak olaylar geliyor, canım sıkılıyor, afiyet üzere olmuyorum,patlıyorum, sıkılıyorum, kızıyorum, üzülüyorum olabilir. canım sıkılıyor, afiyet üzere olmuyorum,patlıyorum, sıkılıyorum, kızıyorum, üzülüyorum olabilir.

Sen duayı edersin; iyi şeyleri istemek senin hakkın.Sen duayı edersin; iyi şeyleri istemek senin hakkın. Dünyada, âhirette afiyeti iste, huzuru, saadeti iste tamam. İstemek senin hakkın.Dünyada, âhirette afiyeti iste, huzuru, saadeti iste tamam. İstemek senin hakkın. Dua etmek ibadettir. Allah, dua eden kulu sever.Dua etmek ibadettir. Allah, dua eden kulu sever. Ama Allah illaki "Senin istediğin şeyi, senin istediğin gibi yapacak." diye bir mecburiyet yok. Ama Allah illaki "Senin istediğin şeyi, senin istediğin gibi yapacak." diye bir mecburiyet yok.

Böyle birşey yok.Böyle birşey yok. Lâ yüs'elü ammâ yef'al vehüm yüs'elûn. "İnsanlar sorgu suale tâbi tutulurlar." Lâ yüs'elü ammâ yef'al vehüm yüs'elûn. "İnsanlar sorgu suale tâbi tutulurlar."

Sorumlulukları, mesuliyetleri vardır.Sorumlulukları, mesuliyetleri vardır. Mahkemeye düşerler; bakan da olsa, başbakan da olsa bakarsın yüce divana çıkabilirler. Mahkemeye düşerler; bakan da olsa, başbakan da olsa bakarsın yüce divana çıkabilirler.

La yüs'elü ammâ yef'al. "Kimse Allah'a sorgu sual soramaz." O nasıl dilerse öyle yapar.La yüs'elü ammâ yef'al. "Kimse Allah'a sorgu sual soramaz."

O nasıl dilerse öyle yapar.
Ona sorgu sual sorulmaz; sana imtihan sorusunu dilediği gibi sorar.Ona sorgu sual sorulmaz; sana imtihan sorusunu dilediği gibi sorar. Ama sen dua ettiğin zaman karşılıksız kalmıyorsun. Evvelki derslerde bu esrarı anlatmıştık.Ama sen dua ettiğin zaman karşılıksız kalmıyorsun. Evvelki derslerde bu esrarı anlatmıştık. Dua ettin mi yine mutlaka bir şey kazanıyorsun. Ya bu dünyada, ya âhirette. Dua ettin mi yine mutlaka bir şey kazanıyorsun. Ya bu dünyada, ya âhirette.

Mesela dua ediyorsun; senin duanın zıddını da bir başkası diliyor. Mesela dua ediyorsun; senin duanın zıddını da bir başkası diliyor.

"Yâ Rabbi! Bugün yağmur yağsın, portakal bahçeleri ıslansın, portakal büyüsün, tatlansın." "Yâ Rabbi! Bugün yağmur yağsın, portakal bahçeleri ıslansın, portakal büyüsün, tatlansın."

Öbür tarafta portakal bahçesinin yanındaki komşu da pamuk ekmiş, pamukçu da aynı yerde. O da diyor ki; Öbür tarafta portakal bahçesinin yanındaki komşu da pamuk ekmiş, pamukçu da aynı yerde. O da diyor ki;

"Aman yâ Rabbi! Sakın ha yağmur yağdırma, pamukların üstüne yağmur yağdı mı lekeleniyor."Aman yâ Rabbi! Sakın ha yağmur yağdırma, pamukların üstüne yağmur yağdı mı lekeleniyor. Lekelenince bunun fiyatını kırıyor toptancı." Lekelenince bunun fiyatını kırıyor toptancı."

Ne olacak? Çömlekçi güneş ister, ekinci yağmur ister. Ne olacak?

Çömlekçi güneş ister, ekinci yağmur ister.

Birisi ötekisine; "Kahrolsun, ölsün bu herif, yıkılsın, boynu devrilsin,Birisi ötekisine;

"Kahrolsun, ölsün bu herif, yıkılsın, boynu devrilsin,
canı çıksın, duvarın altında kalsın." diyor. Neden? Kızıyor. O da; canı çıksın, duvarın altında kalsın." diyor.

Neden?

Kızıyor.

O da;

"Yâ Rabbi! Sen bana hayırlı ömür, sıhhat, afiyet ver." diyor. "Yâ Rabbi! Sen bana hayırlı ömür, sıhhat, afiyet ver." diyor.

Bunların hepsinin idaresi, âlemlerin Rabbi'nin bileceği bir iş.Bunların hepsinin idaresi, âlemlerin Rabbi'nin bileceği bir iş. Allahu Teâlâ hazretleri dilediğini yapıyor.Allahu Teâlâ hazretleri dilediğini yapıyor. Bir sebeple, bir hikmetle, bir sebepten dolayı insanların bu dünyada istediklerini vermiyorsa,Bir sebeple, bir hikmetle, bir sebepten dolayı insanların bu dünyada istediklerini vermiyorsa, vermemişse, âhirette mükâfâtını vereceğini bildiriyor. vermemişse, âhirette mükâfâtını vereceğini bildiriyor.

Duanın karşılığı mutlaka var, duada boş yok. Ama "Dünya senin istediğin gibi olacak." diye bir şey yok.Duanın karşılığı mutlaka var, duada boş yok. Ama "Dünya senin istediğin gibi olacak." diye bir şey yok. Eğer dünya benim istediğim gibi olacak olsaydı, Çeçenler Rusları yenerlerdi, Eğer dünya benim istediğim gibi olacak olsaydı, Çeçenler Rusları yenerlerdi, orada müstakil devlet kurarlardı. Kazan'da da Kazan hanlığı kurulurdu,orada müstakil devlet kurarlardı. Kazan'da da Kazan hanlığı kurulurdu, Azerbaycanlılar da Ermenileri yenerlerdi, Türkiye'nin hududuna dayanırlardı, biz de Türkiye Azerbaycan,Azerbaycanlılar da Ermenileri yenerlerdi, Türkiye'nin hududuna dayanırlardı, biz de Türkiye Azerbaycan, iki kardeş birleşirdik, Hazar denizine açılırdık. Oradan da Orta Asya'ya "Ver elini." derdik. iki kardeş birleşirdik, Hazar denizine açılırdık. Oradan da Orta Asya'ya "Ver elini." derdik. Gönlümüz neler istiyor ama O bilir. Gönlümüz neler istiyor ama O bilir.

Nasıl dilerse öyle olur. O'na da bir şey diyemeyiz.Nasıl dilerse öyle olur. O'na da bir şey diyemeyiz. Yaradan âlemlerin Rabbi, hikmetleri var, bilmediğimiz bin bir türlü sebep var. Belki cezadır.Yaradan âlemlerin Rabbi, hikmetleri var, bilmediğimiz bin bir türlü sebep var. Belki cezadır. Belki onlar, uzun yıllar Allah'ı unuttular da Allah, "Dur, ben size bir ceza vereyim, Belki onlar, uzun yıllar Allah'ı unuttular da Allah, "Dur, ben size bir ceza vereyim, başınız bir derde girsin de, bak o zaman nasıl Allah dersiniz." Dedi; ondan o cezayı verdi. başınız bir derde girsin de, bak o zaman nasıl Allah dersiniz." Dedi; ondan o cezayı verdi.

Sen de şimdi tam cezayı verdiği sırada; "Yapma yâ Rabbi!" diyorsun.Sen de şimdi tam cezayı verdiği sırada; "Yapma yâ Rabbi!" diyorsun. "Yapma ya rabbi etme yarabbi"diyorsun "Yapma ya rabbi etme yarabbi"diyorsun

Ama öbür taraf cezayı hak etmiş oluyor.Ama öbür taraf cezayı hak etmiş oluyor. Kaderin esrarı var, Allah'ın işlerine akıl ermez ama hepsi güzel.Kaderin esrarı var, Allah'ın işlerine akıl ermez ama hepsi güzel. Anlayan her şeyin güzel olduğunu anlar. Mevla görelim neyler. Neylerse güzel eyler. Anlayan her şeyin güzel olduğunu anlar.

Mevla görelim neyler.

Neylerse güzel eyler.

İşin doğrusu bu. Her şey güzeldir. Ey lütfu çok, kahrı güzel, Lütfun da hoş, kahrında hoş. İşin doğrusu bu. Her şey güzeldir.

Ey lütfu çok, kahrı güzel,

Lütfun da hoş, kahrında hoş.

İşin doğrusu budur. Ama herkes bunu anlamaz.İşin doğrusu budur. Ama herkes bunu anlamaz. Çok kimse anlamayabilir.Çok kimse anlamayabilir. Peygamberler anlar, ârifler anlar, evliyâullah anlar. Biz dua ederiz, nasıl olursa olur.Peygamberler anlar, ârifler anlar, evliyâullah anlar. Biz dua ederiz, nasıl olursa olur. Her şeyin ondan olduğunu gösteren cümleler bunlar. Her şeyin ondan olduğunu gösteren cümleler bunlar.

"Yâ Rabbi! Senin kızgınlığından, senin hoşnutluğuna sığınırım." "Yâ Rabbi! Senin kızgınlığından, senin hoşnutluğuna sığınırım."

Bana kızma, beni hoşnut olduğun bir kul eyle! "Yâ Rabbi! Senin ukûbetinden senin muâfâtına sığınırım." Bana kızma, beni hoşnut olduğun bir kul eyle!

"Yâ Rabbi! Senin ukûbetinden senin muâfâtına sığınırım."

Yâ Rabbi! Beni cezalara çarptırma, beni afiyet üzere eyle! Yâ Rabbi! Beni cezalara çarptırma, beni afiyet üzere eyle!

"Yâ Rabbi! Senden sana sığınırım, seni bırakıp da nereye gideceğim?" "Yâ Rabbi! Senden sana sığınırım, seni bırakıp da nereye gideceğim?"

"Allah bana ceza veriyor." diye uğrayacağım, müracaat edeceğim bir başka makam yok ki."Allah bana ceza veriyor." diye uğrayacağım, müracaat edeceğim bir başka makam yok ki. "Yâ Rabbi! Senden sana sığınırım. Senin rahmetin geniştir, lütfun çoktur." diye Allah'a iltica edeceğiz. "Yâ Rabbi! Senden sana sığınırım. Senin rahmetin geniştir, lütfun çoktur." diye Allah'a iltica edeceğiz.

Çok mühim tabi, biraz anlattım daha da çok şeyler söylenebilir. Çok mühim tabi, biraz anlattım daha da çok şeyler söylenebilir.

Her şey Allah'tan. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh, hakiki tevhid bu.Her şey Allah'tan.

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh, hakiki tevhid bu.
Bu mânaları anlamak, hakiki tevhid. Lâ ilâhe illallah demek yetmiyor, mânasını da bilmek gerek. Bu mânaları anlamak, hakiki tevhid. Lâ ilâhe illallah demek yetmiyor, mânasını da bilmek gerek. Lâ ilâhe illallah demek yetiyor ama sen lâ ilâhe illallah deyip de hastalığa itiraz edersen,Lâ ilâhe illallah demek yetiyor ama sen lâ ilâhe illallah deyip de hastalığa itiraz edersen, kaderin cilvesine itiraz edersen, raydan çıkmış oluyorsun.kaderin cilvesine itiraz edersen, raydan çıkmış oluyorsun. Anlayacaksın ki lâ ilâhe illallah'ın parantez içinde, bir derin mânası daha var. Anlayacaksın ki lâ ilâhe illallah'ın parantez içinde, bir derin mânası daha var.

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. Lâ fâile illâ hû. "Her şeyi yapan Allah'tır." Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.

Lâ fâile illâ hû. "Her şeyi yapan Allah'tır."

Onu anladığın zaman tevhidi tam olarak anlamış oluyorsun.Onu anladığın zaman tevhidi tam olarak anlamış oluyorsun. O zaman Yunus Emre gibi, Mevlana gibi hoş bir insan oluyorsun.O zaman Yunus Emre gibi, Mevlana gibi hoş bir insan oluyorsun. Cihanın parmak ısırdığı, hayran kaldığı, hayret ettiği bir insan oluyorsun.Cihanın parmak ısırdığı, hayran kaldığı, hayret ettiği bir insan oluyorsun. Cümle cihan halkı üstüne çullansa senin sırtını yere getiremiyor. Neden? Cümle cihan halkı üstüne çullansa senin sırtını yere getiremiyor.

Neden?

Anladın, tevhidin sırrını, esrarını anladın, Allah'a tam bağlandın; o zaman iş tamam oluyor. Anladın, tevhidin sırrını, esrarını anladın, Allah'a tam bağlandın; o zaman iş tamam oluyor.

Kâle ve süile Ebû Osmân. "Aynı râvi, Ebû Osman'a şöyle bir soru sorulduğunu söyledi:" Kâle ve süile Ebû Osmân. "Aynı râvi, Ebû Osman'a şöyle bir soru sorulduğunu söyledi:"

Mâ alâmetü's-saâdeti ve'ş şekâve? Fe-kâle alâmetü's-saâdeti en tütîa'llâh ve tehâfeMâ alâmetü's-saâdeti ve'ş şekâve? Fe-kâle alâmetü's-saâdeti en tütîa'llâh ve tehâfe en tekûne merdûdâ ve alâmetü'ş-şekâveti en ta'siya'llâhe ve tercüve en tekûne makbûlâ. en tekûne merdûdâ ve alâmetü'ş-şekâveti en ta'siya'llâhe ve tercüve en tekûne makbûlâ.

Müthiş bir mâna, korkunç bir mâna… Müthiş bir mâna, korkunç bir mâna…

Uykunuz varsa bir tarafınıza iğne batırın, uykunuzu dağıtın, bunu iyi dinleyin, çok mühim. Uykunuz varsa bir tarafınıza iğne batırın, uykunuzu dağıtın, bunu iyi dinleyin, çok mühim.

Uykunuz geldiyse, gündüz çok yoruldum, dün gecede uyumamıştım.Uykunuz geldiyse, gündüz çok yoruldum, dün gecede uyumamıştım. Bas cimciği dizine hoplatsın kendini dinle.Bas cimciği dizine hoplatsın kendini dinle. Ebu Osman'a sormuşlar: "Saadetin ve şekâvetin alameti nedir?" Saadet ne demek, şekâvet ne demek? Ebu Osman'a sormuşlar:

"Saadetin ve şekâvetin alameti nedir?"

Saadet ne demek, şekâvet ne demek?

Saadet; insanın saîd insan olması; şekavet insanın şakî insan olması demek. Saîd insan nedir? Saadet; insanın saîd insan olması; şekavet insanın şakî insan olması demek.

Saîd insan nedir?

"Cennetlik insandır, cennet yolunun yolcusu insandır." Şakî insan kim? "Cennetlik insandır, cennet yolunun yolcusu insandır."

Şakî insan kim?

"Cehennem yolcusu, Allah'ın sevmediği durumda olan insan" demektir. "Cehennem yolcusu, Allah'ın sevmediği durumda olan insan" demektir.

Saîd insan; "Allah'ın sevdiği yolda yürümekte olan,Saîd insan; "Allah'ın sevdiği yolda yürümekte olan, cennete doğru giden, cennetlik olacak insan" demek.cennete doğru giden, cennetlik olacak insan" demek. Şakî insan da; "Cehennemin yoluna giden, cehennemlik olacak insan" demek. Şakî insan da; "Cehennemin yoluna giden, cehennemlik olacak insan" demek.

Şakî'nin çoğulu eşkiyâ gelir. Türkçe'de eşkiyayı kullanıyoruz. Saîd'n çoğulu da süedâ gelir. Şakî'nin çoğulu eşkiyâ gelir. Türkçe'de eşkiyayı kullanıyoruz. Saîd'n çoğulu da süedâ gelir.

Asıl saadet ve şekâvet nerede belli olacak? Mahkeme-i Kübrâ'da. Asıl saadet ve şekâvet nerede belli olacak?

Mahkeme-i Kübrâ'da.

Bir insan cennetlik ise emme'l-lezîne süidû ve fi'l-cenneti hâlidîne fîhâ mâ dâmeti's-semâvâti ve'l-ard,Bir insan cennetlik ise emme'l-lezîne süidû ve fi'l-cenneti hâlidîne fîhâ mâ dâmeti's-semâvâti ve'l-ard, saîd insanlar zümresindense cennete girecek, ebediyen orada kalacak. saîd insanlar zümresindense cennete girecek, ebediyen orada kalacak. Şakî insanlardan ise cehenneme atılacak, cayır cayır yanacak. Şakî insanlardan ise cehenneme atılacak, cayır cayır yanacak.

Sonuç orada, Mahkeme-i Kübrâ'dan sonra. İnsan saîd mi, şakî mi? Sonuç orada, burada değil. Sonuç orada, Mahkeme-i Kübrâ'dan sonra. İnsan saîd mi, şakî mi? Sonuç orada, burada değil.

Hayat imtihanı devam etmiyor da ondan. Dur bakalım daha iki soruyu yapamadım amaHayat imtihanı devam etmiyor da ondan. Dur bakalım daha iki soruyu yapamadım ama belki öteki soruları yaparsın, sınıfı geçecek not alırsın.belki öteki soruları yaparsın, sınıfı geçecek not alırsın. Daha belli değil, dur bakalım, hele bir hayat bitsin. Bittiği zaman da yetmiyor.Daha belli değil, dur bakalım, hele bir hayat bitsin.

Bittiği zaman da yetmiyor.
Bazı insanlar kabre günahlı olarak girecek; arkasından anası, babası, çocuğu, arkadaşı,Bazı insanlar kabre günahlı olarak girecek; arkasından anası, babası, çocuğu, arkadaşı, dostu hayır hasenât yapacak, onun ruhuna gönderecek, günahları azalacak, azalacak belki kalmayacak.dostu hayır hasenât yapacak, onun ruhuna gönderecek, günahları azalacak, azalacak belki kalmayacak. Belki derecesi yükselecek; böyle durumlar da var. Sadaka-i câriye ne demek? Belki derecesi yükselecek; böyle durumlar da var.

Sadaka-i câriye ne demek?

Adam camiyi yaptırdı, vefat etti. "Kim yaptırdı bu camiyi?" "Falanca hacı efendi." Adam camiyi yaptırdı, vefat etti.

"Kim yaptırdı bu camiyi?"

"Falanca hacı efendi."

"Nerede? Bir göreyim, 'Aşkolsun, güzel yaptın.' diyeyim." "Nerede? Bir göreyim, 'Aşkolsun, güzel yaptın.' diyeyim."

"Sizlere ömür, şu kadar sene önce öldü." "Sizlere ömür, şu kadar sene önce öldü."

"Bu köprüyü kim yaptırdı?" "Bu köprüyü kim yaptırdı?"

"Hocam sorma üç asır önce filanca yaptırmış, çoktan öldü" "Hocam sorma üç asır önce filanca yaptırmış, çoktan öldü"

"Bu çeşmeyi kim yaptı?" Bunlar çalıştığı müddetçe onu yaptırana sevap gitmiyor mu? Gidiyor. "Bu çeşmeyi kim yaptı?"

Bunlar çalıştığı müddetçe onu yaptırana sevap gitmiyor mu?

Gidiyor.

Demek ki daha hesap kapanmamış. Hesap kapanmayınca işin sonucu tam belli olmaz.Demek ki daha hesap kapanmamış. Hesap kapanmayınca işin sonucu tam belli olmaz. Tam sonucu Mahkeme-i Kübrâ'dan ilam alındığı zaman olacak. Tam sonucu Mahkeme-i Kübrâ'dan ilam alındığı zaman olacak. İlamı aldı, defteri solundan verildi, hesabı görüldü; bu cehennemlik. İlamı aldı, defteri solundan verildi, hesabı görüldü; bu cehennemlik.

Atın bunu cehenneme! Bu şakîlerden! Atın bunu cehenneme! Bu şakîlerden!

Mahkeme-i kübranın sonucu olan belgeyi, ilamı aldı, kitabı sağından verilmiş; cennetlik.Mahkeme-i kübranın sonucu olan belgeyi, ilamı aldı, kitabı sağından verilmiş; cennetlik. İşte bu saîd. Saîd "cennetlik", şakî "cehennemlik" demek. İşte bu saîd. Saîd "cennetlik", şakî "cehennemlik" demek.

Bir insan bu dünyada saîd mi şakî mi, onun alameti nedir? Bir insan bu dünyada saîd mi şakî mi, onun alameti nedir?

diye bu zata soruyor şimdi. Bak cevaba uyuyorsan yine bir cimcik daha at kendine dinle cevabı.diye bu zata soruyor şimdi. Bak cevaba uyuyorsan yine bir cimcik daha at kendine dinle cevabı. Alâmetü's-saâde. "İnsanın saîd olmasının alameti." En tütîallah. -Muhatabına hitaben söylüyor.Alâmetü's-saâde. "İnsanın saîd olmasının alameti." En tütîallah. -Muhatabına hitaben söylüyor. "Saadetinin alâmeti 'Allaha itaat etmen'dir." Ve tahâfe en tekûne merdûdâ. "Saadetinin alâmeti 'Allaha itaat etmen'dir." Ve tahâfe en tekûne merdûdâ. "Yine de Allah'ın huzurundan kovacağı merdûd bir kul olmaktan korkmandır." "Yine de Allah'ın huzurundan kovacağı merdûd bir kul olmaktan korkmandır."

Saadet budur, saîdlik budur. Hem Allah'a itaat edecek hem de 'ya Allah kabul etmezse,Saadet budur, saîdlik budur. Hem Allah'a itaat edecek hem de 'ya Allah kabul etmezse, ya cehenneme düşersem, ya mahkemede,ya cehenneme düşersem, ya mahkemede, işin sonunda durumum fena olursa!' diye korkacak; saîdlik alameti budur. işin sonunda durumum fena olursa!' diye korkacak; saîdlik alameti budur.

Ve alâmetü'ş-şekâve. -Şakîlik alameti nedir?- "En ta'siyellâh, Allah'a isyan etmendir;Ve alâmetü'ş-şekâve. -Şakîlik alameti nedir?- "En ta'siyellâh, Allah'a isyan etmendir; isyanda, günahta, ma'siyette koşturmandır." Ve tercüve en tekûne makbûlâ. isyanda, günahta, ma'siyette koşturmandır." Ve tercüve en tekûne makbûlâ. "Yine de Allah indinde makbul bir kul olmak için ümit beslemendir." Şekâvet bu. "Yine de Allah indinde makbul bir kul olmak için ümit beslemendir."

Şekâvet bu.

Anladınız mı?Anladınız mı? Herkes böyle yapıyor. Bu devirde herkes şakîlik tarifinin içine girecek kafada, zihniyeti yanlış.Herkes böyle yapıyor. Bu devirde herkes şakîlik tarifinin içine girecek kafada, zihniyeti yanlış. Ebû Osman-ı Hîri isimli mübarek alime göre çoğu hapı yutacak. Camideki insanlar bile ne düşünüyor? Ebû Osman-ı Hîri isimli mübarek alime göre çoğu hapı yutacak.

Camideki insanlar bile ne düşünüyor?

Hem isyan ediyor hem "Allah beni affeder." diyor.Hem isyan ediyor hem "Allah beni affeder." diyor. Faiz yiyor musun? Yiyor. Müslüman mısın? Müslüman ama yiyor yine. Faiz yiyor musun? Yiyor. Müslüman mısın? Müslüman ama yiyor yine.

Birisi malını sattı, bir arkadaşımızdan külliyetli miktarda para aldı.Birisi malını sattı, bir arkadaşımızdan külliyetli miktarda para aldı. Bizim ahbap, arkadaş, akrabadan birileri de nasihat ettiler: Bizim ahbap, arkadaş, akrabadan birileri de nasihat ettiler:

Sakın helal paranı haram yere yatırıp da, tarla satmaktan helal kazanç elde ettiSakın helal paranı haram yere yatırıp da, tarla satmaktan helal kazanç elde etti bu helal kazancını sakın harama döndürme diye nasihat ettiler. bu helal kazancını sakın harama döndürme diye nasihat ettiler.

Adam nasihati tuttu mu? Hayır. Parayı götürdü, faize yatırdı.Adam nasihati tuttu mu?

Hayır.

Parayı götürdü, faize yatırdı.
Külliyetli bir miktar olduğundan da her ay biraz para geliyor. Adam çatır çatır faizle yaşıyor.Külliyetli bir miktar olduğundan da her ay biraz para geliyor. Adam çatır çatır faizle yaşıyor. Koca göbekli, sakalı var mı yok mu hatırımda değil.Koca göbekli, sakalı var mı yok mu hatırımda değil. Sabah akşam çalışmıyormuş da; muzır, parazit bir insan oldu. Tam Allah'ın istemediği insan.Sabah akşam çalışmıyormuş da; muzır, parazit bir insan oldu. Tam Allah'ın istemediği insan. Nasihat tutmuyor ama müslüman. Babasını tanırdık, kendisini tanırdık.Nasihat tutmuyor ama müslüman. Babasını tanırdık, kendisini tanırdık. Yine de; "Allah gafûrdur, rahîmdir." der. Olmaz! Yine de; "Allah gafûrdur, rahîmdir." der.

Olmaz!

Allah'a isyan edip dururken, O'nun makbul kulu olacağını ummak yanlış bir zihniyet.Allah'a isyan edip dururken, O'nun makbul kulu olacağını ummak yanlış bir zihniyet. Allah'a itaat edeceksin, itaat üzere olacaksın ama yine de;Allah'a itaat edeceksin, itaat üzere olacaksın ama yine de; "Acaba Allah beni reddeder mi?" diye korkacaksın. Bu korkma, takvâdır."Acaba Allah beni reddeder mi?" diye korkacaksın.

Bu korkma, takvâdır.
İnsan takvâ ehli olursa imtihanı başarır. Takvâ ehli olmazsa, korkmazsa, günahta ısrar eder,İnsan takvâ ehli olursa imtihanı başarır. Takvâ ehli olmazsa, korkmazsa, günahta ısrar eder, hayırları yapmazsa hakikaten şakî olur; alamet bu. Bu ölçüyü iyi öğrenin, iyi anlayın. hayırları yapmazsa hakikaten şakî olur; alamet bu. Bu ölçüyü iyi öğrenin, iyi anlayın.

"Şakîliğin, saîdliğin, alâmeti nedir, cennetlik veya cehennemlik olmanın alâmeti nedir?" "Şakîliğin, saîdliğin, alâmeti nedir, cennetlik veya cehennemlik olmanın alâmeti nedir?"

"Cennetlik olmanın alâmeti; hem Allah'a itaat etmen hem de itaat ettiğin halde;"Cennetlik olmanın alâmeti; hem Allah'a itaat etmen hem de itaat ettiğin halde; 'Acaba Allah beni reddeder mi, kabul etmez mi, Allah'ın sevmediği bir kul olur muyum?' diye korkmandır." 'Acaba Allah beni reddeder mi, kabul etmez mi, Allah'ın sevmediği bir kul olur muyum?' diye korkmandır."

Bu iyi alâmet. Cehennemlik olmanın alâmeti nedir? Bu iyi alâmet.

Cehennemlik olmanın alâmeti nedir?

"Hem Allah'a isyan edip hem de; 'Allah affeder canım, gafûrdur, rahîmdir.' demektir." "Hem Allah'a isyan edip hem de; 'Allah affeder canım, gafûrdur, rahîmdir.' demektir."

Dışarıdaki bir sürü günahkar böyle diyor. Hem günahları işliyor Dışarıdaki bir sürü günahkar böyle diyor. Hem günahları işliyor

hem de; "Allah gafûrdur, rahîmdir." diyor. hem de; "Allah gafûrdur, rahîmdir." diyor. İyi ama ya cezalandırırsa? Çünkü cezalandıracağı şeyleri yapıp duruyorsun.İyi ama ya cezalandırırsa?

Çünkü cezalandıracağı şeyleri yapıp duruyorsun.
Allah hem gafûrdur, rahîmdir, hem de azîzün zü'ntikâmdır. Gaflete düşme, şeytanın oyununa gelme.Allah hem gafûrdur, rahîmdir, hem de azîzün zü'ntikâmdır. Gaflete düşme, şeytanın oyununa gelme. Çok mühim bir ölçü. Bunu hiç unutmayın, herkese de anlatın. Çok kimse anlamak istemez, işine gelmez.Çok mühim bir ölçü. Bunu hiç unutmayın, herkese de anlatın. Çok kimse anlamak istemez, işine gelmez. Çünkü birçok kimse hem günaha devam etmek istiyor hem de Müslümanlığı bırakmak istemiyor. İşin aslı bu! Çünkü birçok kimse hem günaha devam etmek istiyor hem de Müslümanlığı bırakmak istemiyor. İşin aslı bu!

"Müslümanlığı bırak!" "Bırakır mıyım? Elhamdülillah müslümanım." "Günahı bırak!" "Müslümanlığı bırak!"

"Bırakır mıyım? Elhamdülillah müslümanım."

"Günahı bırak!"

"Onu bırakmam, isteme benden, bırak günahı işleyeyim." Benden ne diye müsaade alıyorsun?"Onu bırakmam, isteme benden, bırak günahı işleyeyim."

Benden ne diye müsaade alıyorsun?
Allah yasaklamış; ben müsaade etsem ne olacak, etmesem ne olacak? Allah yasaklamış; ben müsaade etsem ne olacak, etmesem ne olacak?

Bazı ilerici, modernist hocalar var, müsaade ediyor. "Bira içebilirsin, faiz yiyebilirsin." Modernist. Bazı ilerici, modernist hocalar var, müsaade ediyor. "Bira içebilirsin, faiz yiyebilirsin." Modernist.

Yirminci yüzyılda faiz, ribâ haram değilmiş, biranın alkolü azmış vesaire.Yirminci yüzyılda faiz, ribâ haram değilmiş, biranın alkolü azmış vesaire. Hepsi masal, efsane, yalan dolan! Kendisi de faiz yiyor da ondan sana "ye" diyor, haberin olsun.Hepsi masal, efsane, yalan dolan! Kendisi de faiz yiyor da ondan sana "ye" diyor, haberin olsun. Kendisinin de bankada hesabı var, kendisi de yiyor, halka onun için söyleyemiyor. Kendisinin de bankada hesabı var, kendisi de yiyor, halka onun için söyleyemiyor.

Aklımızı başımıza toplayalım. Allah'ın ahkâmını Allah koyuyor. Allah'ın koyduğu ahkâmı kullar kaldıramaz.Aklımızı başımıza toplayalım. Allah'ın ahkâmını Allah koyuyor. Allah'ın koyduğu ahkâmı kullar kaldıramaz. Allah'ın yasakladığı şeye bir kul kalkıp da "helal" diyemez.Allah'ın yasakladığı şeye bir kul kalkıp da "helal" diyemez. Allah'ın helal kıldığı bir şeye de birisi kalkıp "haram" diyemez.Allah'ın helal kıldığı bir şeye de birisi kalkıp "haram" diyemez. Dese boşuna gider.Dese boşuna gider. Âlemlerin Rabbi öyle demiş; başkası ne derse desin! Ankara'da bana birisi geldi;Âlemlerin Rabbi öyle demiş; başkası ne derse desin!

Ankara'da bana birisi geldi;
kravatlı, giyimi, kuşamı düzgün, yakışıklı, beyefendi bir tip. Müfettiş, yüksek mevkili bir kimse. kravatlı, giyimi, kuşamı düzgün, yakışıklı, beyefendi bir tip. Müfettiş, yüksek mevkili bir kimse.

"Benim kızım sizin talebeniz." dedi. "Pekâlâ, tanıştığımıza memnun olduk, hoş geldiniz." "Benim kızım sizin talebeniz." dedi.

"Pekâlâ, tanıştığımıza memnun olduk, hoş geldiniz."

Bizim kız sizi çok seviyor, sayıyor." "Allah razı olsun. Allah da onu sevsin." Bizim kız sizi çok seviyor, sayıyor."

"Allah razı olsun. Allah da onu sevsin."

"Başını örtüyor da söyleyin başını açsın; yoksa tahsili yarıda kalacak." "Bak şimdi olmadı!" dedim. "Başını örtüyor da söyleyin başını açsın; yoksa tahsili yarıda kalacak."

"Bak şimdi olmadı!" dedim.

"Baş örtme emrini ben vermedim ki 'Başını aç.' diyeyim."Baş örtme emrini ben vermedim ki 'Başını aç.' diyeyim. Ben kim oluyorum, Allah'ın âciz nâçiz bir kuluyum. Allah 'ört' demiş." Ben kim oluyorum, Allah'ın âciz nâçiz bir kuluyum. Allah 'ört' demiş."

Efendim şey yapacak. Tahsil bilmem ne.Efendim şey yapacak. Tahsil bilmem ne. "Sen müfettiş misin?" "Evet." "Sen müfettiş misin?"

"Evet."

"Hukuk ve adalet adamısın; bu yapılan haksızlık."Hukuk ve adalet adamısın; bu yapılan haksızlık. Sen de uğraş! Haksızlardan yana çıkıp da kızının başını açtırmaya çalışacağına, haktan yana ol!Sen de uğraş! Haksızlardan yana çıkıp da kızının başını açtırmaya çalışacağına, haktan yana ol! Bu yüzyılda kimsenin giyimine, kuşamına karışılmaz. Bu yüzyılda kimsenin giyimine, kuşamına karışılmaz. "Bunu inancından dolayı yapıyor, Allah emrettiğinden yapıyor." de, anlamayanlara anlat. "Bunu inancından dolayı yapıyor, Allah emrettiğinden yapıyor." de, anlamayanlara anlat.

Sen kravatlısın, iyi giyimlisin, sinekkaydı traşlı, dalgalı saçlısın, yakışıklısın, güzelsin.Sen kravatlısın, iyi giyimlisin, sinekkaydı traşlı, dalgalı saçlısın, yakışıklısın, güzelsin. Sen anlatırsın, ben anlatamam; ben o kadar yakışıklı değilim. Sen anlatırsın, ben anlatamam; ben o kadar yakışıklı değilim. Ben sakallıyım, kara yüzlüyüm, kara gözlüyüm, kara sakallıyımBen sakallıyım, kara yüzlüyüm, kara gözlüyüm, kara sakallıyım çember sakallıyım. Ben anlatamam ama sen anlatırsın sen müfettişsin. çember sakallıyım. Ben anlatamam ama sen anlatırsın sen müfettişsin.

Son söze geldik. Kâle ve kâle Ebu Osmân. "Ebû Osman şöyle buyurmuş:" Son söze geldik. Kâle ve kâle Ebu Osmân. "Ebû Osman şöyle buyurmuş:"

Bu zatı muhteremin son sözü vakitte yaklaştı zaten ondan sonra başka bir.Bu zatı muhteremin son sözü vakitte yaklaştı zaten ondan sonra başka bir. zatı muhteremin hayatı başlıyor. Benim dersimde burada kesiliyor. Bu haftanın dersizatı muhteremin hayatı başlıyor. Benim dersimde burada kesiliyor. Bu haftanın dersi Men sahibe nefsehû sâhibehû bi'l-ucûbMen sahibe nefsehû sâhibehû bi'l-ucûb ve men sahibe evliyâa'llah vüffika li'l-vüsûli ile't-tarîki ilallâh. ve men sahibe evliyâa'llah vüffika li'l-vüsûli ile't-tarîki ilallâh.

Men sahibe nefsehû bi'l-ucub. "Kim kendi nefsiyle, nefsi emmâresi ile hoş olursa,Men sahibe nefsehû bi'l-ucub. "Kim kendi nefsiyle, nefsi emmâresi ile hoş olursa, dostluk ahbablık ederse nefsi emmaresi ile dost olursadostluk ahbablık ederse nefsi emmaresi ile dost olursa o zaman ucub sahibi olur, kendini beğenmiş insan olur, kötü huylu olur." o zaman ucub sahibi olur, kendini beğenmiş insan olur, kötü huylu olur."

Ucub, hicâb-ı tevfîktir; "Allah'ın tevfîkât-ı samedâniyyesinin gelmesini engelleyen bir mânidir."Ucub, hicâb-ı tevfîktir; "Allah'ın tevfîkât-ı samedâniyyesinin gelmesini engelleyen bir mânidir." İnsan ucub sahibi, kendini beğenmiş olmayacak. İnsan ucub sahibi, kendini beğenmiş olmayacak.

"Sen benim hayatımı bir dinlesen, başarılarımı bir bilsen,"Sen benim hayatımı bir dinlesen, başarılarımı bir bilsen, duvara astığım diplomaların sayısını bir görsen, ne oldum bir bilsen, ayağımı öpersin!" duvara astığım diplomaların sayısını bir görsen, ne oldum bir bilsen, ayağımı öpersin!"

"Sen çok fenasın, ucub sahibi, kendini beğenmiş bir insansın. Arkadaş sen mahvolmuşsun, hapı yutmuşsun!" "Sen çok fenasın, ucub sahibi, kendini beğenmiş bir insansın. Arkadaş sen mahvolmuşsun, hapı yutmuşsun!"

"İyi ama ben şöyle yaptım, böyle yaptım." "Allah seni ıslah etsin." Nasıl olacak? Yumuşak olacak. "İyi ama ben şöyle yaptım, böyle yaptım."

"Allah seni ıslah etsin."

Nasıl olacak?

Yumuşak olacak.

Ve men sahibe evliyâallah. "Kim Allah'ın sevgili kulları, evliyâsı ile ahbaplık ederse,Ve men sahibe evliyâallah. "Kim Allah'ın sevgili kulları, evliyâsı ile ahbaplık ederse, onların yanında olursa, o zaman." Vüffika li'l-vüsûli ile't-tarîki ilallâh.onların yanında olursa, o zaman." Vüffika li'l-vüsûli ile't-tarîki ilallâh. "Allah'a kavuşma yolunu bulması mümkün olur." "Allah'a kavuşma yolunu bulması mümkün olur."

"Evliyâullah ile ahbaplık eden, Allah'a giden yolu bulmaya muvaffak olur;"Evliyâullah ile ahbaplık eden, Allah'a giden yolu bulmaya muvaffak olur; kendi nefsine göre giden ucuba düşer." "Ben okudum tahsilim var." Kimisi böyle diyor. kendi nefsine göre giden ucuba düşer."

"Ben okudum tahsilim var."

Kimisi böyle diyor.

"Ben ilahiyatı, Hukuk fakültesini veya bir başka fakülteyi bitirdim."Ben ilahiyatı, Hukuk fakültesini veya bir başka fakülteyi bitirdim. Kur'an'ı da, Arapça'yı da bilirim." diyor. Kendi kendisiyle ahbaplık ediyor. O zaman ne olur? Kur'an'ı da, Arapça'yı da bilirim." diyor.

Kendi kendisiyle ahbaplık ediyor.

O zaman ne olur?

İyi olmaz, kötü olur. Evliyâullah ile ahbaplık eden, Allah'ın yoluna girmeye muvaffak kılınır.İyi olmaz, kötü olur.

Evliyâullah ile ahbaplık eden, Allah'ın yoluna girmeye muvaffak kılınır.
Kendini beğenip kendi nefsiyle dost olan, hicâbı kesici ucub derdine düşer, mahvolur. Kendini beğenip kendi nefsiyle dost olan, hicâbı kesici ucub derdine düşer, mahvolur.

Bunlar, kısa zamanda anlatması zor konular. İnsanın ne yapması lazım? Bunlar, kısa zamanda anlatması zor konular.

İnsanın ne yapması lazım?

Kendisinin hatalı olabileceğini düşünmesi lazım. Siz düşünürsünüz.Kendisinin hatalı olabileceğini düşünmesi lazım.

Siz düşünürsünüz.
Çünkü siz esnafsınız, tüccarsınız, talebesiniz. Sizin birazcık tevazu gösterme imkânınız var. Çünkü siz esnafsınız, tüccarsınız, talebesiniz. Sizin birazcık tevazu gösterme imkânınız var.

Ya bir de diplomalarınız olsaydı ne olacaktı? Doktor olsaydınız, ihtisas yapmış olsaydınız?Ya bir de diplomalarınız olsaydı ne olacaktı? Doktor olsaydınız, ihtisas yapmış olsaydınız? Yardımcı doçent veya hakiki doçent olsaydınız? Bir de profesörlük makamına çıksaydınız, ne yapacaktınız? Yardımcı doçent veya hakiki doçent olsaydınız? Bir de profesörlük makamına çıksaydınız, ne yapacaktınız?

O zaman hapı yutmuştunuz. "En çok ben biliyorum." diyecektiniz. O zaman hapı yutmuştunuz.

"En çok ben biliyorum." diyecektiniz.

İyi ki eksikliğinizi biliyorsunuz; hata yapabileceğinizi düşünüyorsunuz.İyi ki eksikliğinizi biliyorsunuz; hata yapabileceğinizi düşünüyorsunuz. Kendisini tam sanıp da kendine güvenen, nefsine esir olan, nefsiyle ahbaplık eden ucuba düşer, mahvolur.Kendisini tam sanıp da kendine güvenen, nefsine esir olan, nefsiyle ahbaplık eden ucuba düşer, mahvolur. Tevfîkât-ı samedâniyyeden mahrum kalır. Tevfîkât-ı samedâniyyeden mahrum kalır.

Evliyâullaha ittibâ eden, onlarla ahbaplık eden, Allah'a giden yolu bulmaya muvaffak kılınır.Evliyâullaha ittibâ eden, onlarla ahbaplık eden, Allah'a giden yolu bulmaya muvaffak kılınır. Çünkü orada tevazu vardır. Çünkü orada tevazu vardır.

Hem üniversite profesörü hem de gidiyor, bir mürşid-i kâmile bağlanıyor, muvaffak olur.Hem üniversite profesörü hem de gidiyor, bir mürşid-i kâmile bağlanıyor, muvaffak olur. Allah tevfîkini refîk eder. Ama kendi başına giderse yolu bulamaz. Allah tevfîkini refîk eder. Ama kendi başına giderse yolu bulamaz.

Yol kapandığı için yolu bulamaz. Bu zat böyle diyor ben demiyorum.Yol kapandığı için yolu bulamaz. Bu zat böyle diyor ben demiyorum. Ebû Osman-ı Hîri hazretleri diyor; ben demiyorum.Ebû Osman-ı Hîri hazretleri diyor; ben demiyorum. Yalnızca Arapçasını terceme ediyorum, size anlatıyorum; o kadar. Bizim vazifemiz ancak bildirmek. Yalnızca Arapçasını terceme ediyorum, size anlatıyorum; o kadar. Bizim vazifemiz ancak bildirmek.

Biz de biliyoruz ucubun kötü olduğunu ama bu senin edanda bile ucub var. Sen daha anlamamışsın.Biz de biliyoruz ucubun kötü olduğunu ama bu senin edanda bile ucub var. Sen daha anlamamışsın. "Anladım" sandığın şeyi bile anlamamışsın. "Anladım" sandığın şeyi bile anlamamışsın. Yumuşacık olacaksın, mütevazı olacaksın, yanılma ihtimalin olduğunu,Yumuşacık olacaksın, mütevazı olacaksın, yanılma ihtimalin olduğunu, haddini bileceksin, tabii olacaksın. Mahallede horoz çok olursa sabah erken olurmuş. haddini bileceksin, tabii olacaksın.

Mahallede horoz çok olursa sabah erken olurmuş.
Öyle olmaz! Herkes haddini bilecek. Öyle olmaz! Herkes haddini bilecek. Allahu Teâlâ hazretleri ibadetlerimizi, taatlerimizi kabul eylesin... Allahu Teâlâ hazretleri ibadetlerimizi, taatlerimizi kabul eylesin...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2