Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Fakirlerin Sabrı ve Tûbâ Ağacı (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Rebîü'l-Evvel 1410 / 07.10.1989

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kıyafet topuktan yukarı geçip durum böyle olunca namaz olur mu?, Müslüman kadının kıyafeti nasıl olmalı?, Yeni yapılan | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Fakirlerin Sabrı ve Tûbâ Ağacı (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Rebîü'l-Evvel 1410 / 07.10.1989

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kıyafet topuktan yukarı geçip durum böyle olunca namaz olur mu?, Müslüman kadının kıyafeti nasıl olmalı?, Yeni yapılan | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Soru: Kıyafet topuktan yukarı geçip durum böyle olunca namaz olur mu? Soru: Kıyafet topuktan yukarı geçip durum böyle olunca namaz olur mu?

Cevap: Muhterem kardeşlerim! Biliyorsunuz namazın farzlarından birisi de setr-i avrettir.Cevap: Muhterem kardeşlerim!

Biliyorsunuz namazın farzlarından birisi de setr-i avrettir.
İnsanın örtünmesidir, örtünmesi gerekli yerlerini örtmesidir.İnsanın örtünmesidir, örtünmesi gerekli yerlerini örtmesidir. Örtünmesi gerekli yerler, erkeklerin dizlerinin altındanÖrtünmesi gerekli yerler, erkeklerin dizlerinin altından göbeğinin üstüne kadar olan ara kısmı; buralarını mutlaka örtmesi lazımdır.göbeğinin üstüne kadar olan ara kısmı; buralarını mutlaka örtmesi lazımdır. Bu şekilde örtünmezse namaz olmaz yani örtünmemiş olur. Kadınların örtünme yeri erkeklerden daha fazladır.Bu şekilde örtünmezse namaz olmaz yani örtünmemiş olur. Kadınların örtünme yeri erkeklerden daha fazladır. Ayağının topuklarından başlar, ellerinin bileklerine ve boynuna kadar gelir.Ayağının topuklarından başlar, ellerinin bileklerine ve boynuna kadar gelir. Ve yüzü hariç bütün başını örtmesi gerekir.Ve yüzü hariç bütün başını örtmesi gerekir. Bu örtme işine riayet etmeden namaz kılındı mı namazın farzlarından birisi olan bir iş yerine getirilmemiş oluyor.Bu örtme işine riayet etmeden namaz kılındı mı namazın farzlarından birisi olan bir iş yerine getirilmemiş oluyor. Namaz olmuyor. İş tehlikeli oluyor. "Hocam, çorap giyiyorum." diyorlar.Namaz olmuyor. İş tehlikeli oluyor. "Hocam, çorap giyiyorum." diyorlar. Altını gösteren çorap tesettür sayılmaz. Altı görülüyor.Altını gösteren çorap tesettür sayılmaz. Altı görülüyor. Hatta naylon çorabı çektiği zaman ayağın kusurları da örtülüyorHatta naylon çorabı çektiği zaman ayağın kusurları da örtülüyor o ayağını göstermesinden daha güzel görünüyor.o ayağını göstermesinden daha güzel görünüyor. Bu sefer fitne daha çok oluyor, günah daha fazla oluyor.Bu sefer fitne daha çok oluyor, günah daha fazla oluyor. O bakımdan naylon çorap tesettür vasıtası değildir.O bakımdan naylon çorap tesettür vasıtası değildir. Gayr-i İslâmî bir şeydir, başkasının dikkatini çekme vasıtasıdır. Ayağı ısıtmaya da yaramaz.Gayr-i İslâmî bir şeydir, başkasının dikkatini çekme vasıtasıdır. Ayağı ısıtmaya da yaramaz. Ayak parmakları arasında mantar üremesine, kaşıntı olmasına sebep olur.Ayak parmakları arasında mantar üremesine, kaşıntı olmasına sebep olur. Maalesef bu da Batı'dan gelmiş bir şeydir.Maalesef bu da Batı'dan gelmiş bir şeydir. Eskiden ikide birde naylon çoraplar kaçardı; köşe başlarında çorap açıklarını çekme makineleri bulunurdu.Eskiden ikide birde naylon çoraplar kaçardı; köşe başlarında çorap açıklarını çekme makineleri bulunurdu. Nice gayrimüslim, böyle gayri İslâmî kıyafetleri satmaktan zengin olmuştur.Nice gayrimüslim, böyle gayri İslâmî kıyafetleri satmaktan zengin olmuştur. Müslümanların tesettüre tam riayet etmesi lazım.Müslümanların tesettüre tam riayet etmesi lazım. Tesettürün şartlarından birisi altı görünmeyen malzeme kullanmaktır.Tesettürün şartlarından birisi altı görünmeyen malzeme kullanmaktır. Altı göründü mü bir karış kalınlığında olsa, manda kaymağı kadar kalın olsaAltı göründü mü bir karış kalınlığında olsa, manda kaymağı kadar kalın olsa altı göründü mü o, örtülü sayılmaz. Altının görünmemesi esastır. Bir de dar oldu mu olmaz. altı göründü mü o, örtülü sayılmaz. Altının görünmemesi esastır. Bir de dar oldu mu olmaz.

"Hocam, bak ben her tarafımı örttüm." "Hocam, bak ben her tarafımı örttüm."

Sımsıkı bir blucin pantolon giymiş, her tarafı meydanda; bu da örtülü sayılmaz.Sımsıkı bir blucin pantolon giymiş, her tarafı meydanda; bu da örtülü sayılmaz. Blucin pantolon alt tarafını göstermiyor ama alt tarafını belli ediyor. Her şeyiyle belli oluyor.Blucin pantolon alt tarafını göstermiyor ama alt tarafını belli ediyor. Her şeyiyle belli oluyor. O zaman o da tesettürü sağlamış olmuyor. Bunu müteaddit defalar anlattım, kardeşlerimize söyledim: O zaman o da tesettürü sağlamış olmuyor. Bunu müteaddit defalar anlattım, kardeşlerimize söyledim:

Kıyafet; örtünmesi gerekli tüm yerleri kapatacak, dar olmayacak, şeffaf olmayacak. Kıyafet; örtünmesi gerekli tüm yerleri kapatacak, dar olmayacak, şeffaf olmayacak.

Ve tabi erkeklerin ipek giymesi haramdır. Erkekler ipek giymeyecek. Ve tabi erkeklerin ipek giymesi haramdır. Erkekler ipek giymeyecek.

Fazla uzun olup da arkadan sürünmesi de yasaktır, haramdır.Fazla uzun olup da arkadan sürünmesi de yasaktır, haramdır. Şartlarına riayet edecek şekilde örtülmesi gereken yerleri örtecek.Şartlarına riayet edecek şekilde örtülmesi gereken yerleri örtecek. Bir de benim eskiden beri aklımın almadığı bir şey var: Bir de benim eskiden beri aklımın almadığı bir şey var:

Namaz kılacağı zaman hanımlar güzel örtünüyorlar, tamam. Namaz kılacağı zaman hanımlar güzel örtünüyorlar, tamam. Başını örtüyor; ondan sonra ayağına etek geçiriyor. Etekleri tam topuklarına kadar geliyor.Başını örtüyor; ondan sonra ayağına etek geçiriyor. Etekleri tam topuklarına kadar geliyor. Ondan sonra namaz kılıyor. Namaz bitti mi her yer tekrar açılıyor. Böyle saçma şey olmaz! Ondan sonra namaz kılıyor. Namaz bitti mi her yer tekrar açılıyor. Böyle saçma şey olmaz!

O namazdaki kıyafeti niye devam ettirmiyorlar? O kadar güzel örtülen kıyafeti niye devam ettirmiyorlar? O namazdaki kıyafeti niye devam ettirmiyorlar? O kadar güzel örtülen kıyafeti niye devam ettirmiyorlar?

Aynı garip hale seyahat esnasında oradan geçerken kaldığımız Singapur'da rastladık.Aynı garip hale seyahat esnasında oradan geçerken kaldığımız Singapur'da rastladık. Camide oturduk; uçma zamanını, gitme zamanını bekliyoruz. Cami şehrin işlek bir yerinde.Camide oturduk; uçma zamanını, gitme zamanını bekliyoruz. Cami şehrin işlek bir yerinde. Camiye her bakımdan modern hanımlar geliyor.Camiye her bakımdan modern hanımlar geliyor. Saç açık, kol açık, bacak açık, her şey açık kadınlar geliyor.Saç açık, kol açık, bacak açık, her şey açık kadınlar geliyor. Ondan sonra tıp tıp merdivenlerden yukarıya çıkıyorlar.Ondan sonra tıp tıp merdivenlerden yukarıya çıkıyorlar. Ellerinde bir çanta veyahut file veyahut torba. Her şeylerini güzel örtüyorlar, örtüleri güzel.Ellerinde bir çanta veyahut file veyahut torba. Her şeylerini güzel örtüyorlar, örtüleri güzel. Yüzü hariç her taraflarını güzelce kapatıyorlar. Üst tarafı kapatıyor, alt tarafı kapatıyor.Yüzü hariç her taraflarını güzelce kapatıyorlar. Üst tarafı kapatıyor, alt tarafı kapatıyor. Çıkarken yine çıkarıp öyle gidiyorlar. Böyle saçma şey olmaz!Çıkarken yine çıkarıp öyle gidiyorlar. Böyle saçma şey olmaz! Namazdayken güzel giyin ondan sonra tekrar berbat hale gel. Bu tezatların kaldırılması lazım.Namazdayken güzel giyin ondan sonra tekrar berbat hale gel. Bu tezatların kaldırılması lazım. Her zaman örtünmesi gereken yer, her zaman örtülecek.Her zaman örtünmesi gereken yer, her zaman örtülecek. Namaz vaktinde örtünüp ondan sonra tekrar açıklığı âdet etmek bir şuursuzluk ve cahillik alametidir. Namaz vaktinde örtünüp ondan sonra tekrar açıklığı âdet etmek bir şuursuzluk ve cahillik alametidir.

Müslüman kadının kıyafeti nasıl olmalı? Olduğu kıyafetle namaza gelecek şekilde olabilir. Müslüman kadının kıyafeti nasıl olmalı?

Olduğu kıyafetle namaza gelecek şekilde olabilir.

"Hocam, böyle gelirsem namazım kabul olmaz. Çünkü şuram açık, buram açık." "Hocam, böyle gelirsem namazım kabul olmaz. Çünkü şuram açık, buram açık."

Öyleyse o kıyafeti giyemezsin, dışarıda da giyemezsin. Bilmem anlatabildim mi? Öyleyse o kıyafeti giyemezsin, dışarıda da giyemezsin.

Bilmem anlatabildim mi?

Bu hususta hanımların ve herkesin dikkat etmesi icap eder. Bu hususta hanımların ve herkesin dikkat etmesi icap eder.

Soru: Yeni yapılan bir evin temeline veya yeni alınan bir arabanın tekerine kurban kesmek caiz midir? Soru: Yeni yapılan bir evin temeline veya yeni alınan bir arabanın tekerine kurban kesmek caiz midir?

Cevap: Öyle bir şey yoktur, bid'attir. Kurban Allah rızası için kesilir. Ne zaman istersen kes.Cevap: Öyle bir şey yoktur, bid'attir. Kurban Allah rızası için kesilir. Ne zaman istersen kes. Şükür niyetiyle kesilir, adak olarak kesilir. Mesela "Bir evim olursa kurban keseceğim." Diyor. Kesebilirsin.Şükür niyetiyle kesilir, adak olarak kesilir. Mesela "Bir evim olursa kurban keseceğim." Diyor. Kesebilirsin. Ama onun temele kesilmesi gibi bir şey yok. Veya "Arabam olursa bir kurban keseceğim." diyor.Ama onun temele kesilmesi gibi bir şey yok. Veya "Arabam olursa bir kurban keseceğim." diyor. Bu adak oluyor. Adak kurbanı caizdir, şükür kurbanı caizdir. Bu adak oluyor. Adak kurbanı caizdir, şükür kurbanı caizdir.

"Bir evim olursa bir kurban keseyim."Bir evim olursa bir kurban keseyim. Bir arabam olursa Allah nasip ederse kurban keseyim; eşi dostu çağırayım, fakirleri yedireyim." Bir arabam olursa Allah nasip ederse kurban keseyim; eşi dostu çağırayım, fakirleri yedireyim."

Tamam, olabilir. Ama onu illa tekere ille temele kesmesi gibi bir şey bahis konusu değildir.Tamam, olabilir. Ama onu illa tekere ille temele kesmesi gibi bir şey bahis konusu değildir. Şükür olarak verilmiş bir sözün yerine getirilmesi olarak kesilmesi mümkün olur.Şükür olarak verilmiş bir sözün yerine getirilmesi olarak kesilmesi mümkün olur. Veyahut "Her ev alan insanın mutlaka kurban kesmesi lazım."Veyahut "Her ev alan insanın mutlaka kurban kesmesi lazım." Veyahut "Araba alan insanın kurban kesmesi lazım." gibi bir kaide de yoktur.Veyahut "Araba alan insanın kurban kesmesi lazım." gibi bir kaide de yoktur. Böyle bir mecburiyet de yok. Kişiler bunu kendileri isterlerse yaparlar. Yoksa kimse zorlanamaz. Böyle bir mecburiyet de yok. Kişiler bunu kendileri isterlerse yaparlar. Yoksa kimse zorlanamaz.

Kurbanın kesileceği zaman bellidir. Kurban bayramında kesiliyor. Kurbanın kesileceği zaman bellidir. Kurban bayramında kesiliyor.

Bir de akîka kurbanı vardır. Çocuğu doğduğu zaman kesilmesi sünnettir.Bir de akîka kurbanı vardır. Çocuğu doğduğu zaman kesilmesi sünnettir. Peygamber Efendimiz'in tavsiyesidir. Başkaca bir mecburiyet yoktur. Peygamber Efendimiz'in tavsiyesidir. Başkaca bir mecburiyet yoktur. Ev için araba için kurban kesme mecburiyeti yoktur. Ev için araba için kurban kesme mecburiyeti yoktur. Kesilen kurbanın temelin veya tekerin yanında kesilip şurasına sürülecek,Kesilen kurbanın temelin veya tekerin yanında kesilip şurasına sürülecek, burasına sürülecek gibi bir şey yoktur. Onlar doğru olmayan şeylerdir. burasına sürülecek gibi bir şey yoktur. Onlar doğru olmayan şeylerdir.

Soru: Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve ssellem ‘Bir kimse bir kavme benzerse o kavimdendir.' buyurmuş.Soru: Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve ssellem ‘Bir kimse bir kavme benzerse o kavimdendir.' buyurmuş. Hıristiyanlar Allah'a tanrı derler.Hıristiyanlar Allah'a tanrı derler. Türkiye'dekiler de Allah'a ‘Tanrım' diye dua ederlerseTürkiye'dekiler de Allah'a ‘Tanrım' diye dua ederlerse Allah'ı ‘tanrı' diye adlandırırlarsa günah olur mu? Allah'ı ‘tanrı' diye adlandırırlarsa günah olur mu?

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Fıkıhta kıyâs-ı fukahâ diye bir şey vardır. Kıyas. Kıyasın şartları vardır. Kıyas oyuncak değildir.Fıkıhta kıyâs-ı fukahâ diye bir şey vardır. Kıyas. Kıyasın şartları vardır. Kıyas oyuncak değildir. Bir şeyi bir şeye kıyas ediyorsun. Ama benzetmenin bir aslı, esası, istinat ettiği bir şey olması lazım.Bir şeyi bir şeye kıyas ediyorsun. Ama benzetmenin bir aslı, esası, istinat ettiği bir şey olması lazım. Herkes yapamadığından kıyâs-ı fukahâ demişler. "Fakihlerin, işi iyi bilen insanların kıyası" mânasına.Herkes yapamadığından kıyâs-ı fukahâ demişler. "Fakihlerin, işi iyi bilen insanların kıyası" mânasına. Hüküm çıkarmak, içtihat etmek, bir karar vermek, fetva vermek alimlerin işidir.Hüküm çıkarmak, içtihat etmek, bir karar vermek, fetva vermek alimlerin işidir. Tabi kıyas yoluyla o şeyden bu şey, o hadisten bu şey çıkarılamaz.Tabi kıyas yoluyla o şeyden bu şey, o hadisten bu şey çıkarılamaz. O; şeklen, hâlen, ahlâken bir kavme benzemektir.O; şeklen, hâlen, ahlâken bir kavme benzemektir. Müslümanlar da Allah'a inanıyor, kâfirler de Allah'a inanıyor.Müslümanlar da Allah'a inanıyor, kâfirler de Allah'a inanıyor. Burada "benzemek" diye bir şey bahis konusu olamaz. Bu ayrı bir şey. Burada "benzemek" diye bir şey bahis konusu olamaz. Bu ayrı bir şey. Onları kıyafet bakımından taklit ederse,Onları kıyafet bakımından taklit ederse, ahlâk bakımından taklit ederse o zaman benzemek bahis konusu olur. ahlâk bakımından taklit ederse o zaman benzemek bahis konusu olur.

Tanrı kelimesi Arapça'daki ilâh kelimesinin karşılığıdır.Tanrı kelimesi Arapça'daki ilâh kelimesinin karşılığıdır. Arapça'da ilâh kelimesi vardır; Mısırlılar'ın ilâhı.Arapça'da ilâh kelimesi vardır; Mısırlılar'ın ilâhı. Kureşyliler'in İslâm'dan önceki tapındığı ilâh, Hintlilerin ilâhı. Kureşyliler'in İslâm'dan önceki tapındığı ilâh, Hintlilerin ilâhı.

"Tapınılan her şey için verilebilen bir isim olarak" ilâh kelimesi vardır."Tapınılan her şey için verilebilen bir isim olarak" ilâh kelimesi vardır. Bunun Türkçe'deki karşılığı Tanrı'dır.Bunun Türkçe'deki karşılığı Tanrı'dır. Türkçe'de de Mısırlılar'ın tanrısı, Hintliler'in tanrısı, Çinliler'in tanrısı, güneş tanrısı,Türkçe'de de Mısırlılar'ın tanrısı, Hintliler'in tanrısı, Çinliler'in tanrısı, güneş tanrısı, Yunanlıların şarap tanrısı, Aşk tanrısı, Deniz tanrısı gibi şeyler söylenebiliyor.Yunanlıların şarap tanrısı, Aşk tanrısı, Deniz tanrısı gibi şeyler söylenebiliyor. Tanrı kelimesi gerçekte tapılmaya layık olmayan şeylere de söylendiği içinTanrı kelimesi gerçekte tapılmaya layık olmayan şeylere de söylendiği için Türkiye'de bir antipati kazanmış.Türkiye'de bir antipati kazanmış. Sevimsiz bir kelime olarak tanınıyor ama tam olarak Arapça "ilâh" kelimesinin karşılığıdır. Sevimsiz bir kelime olarak tanınıyor ama tam olarak Arapça "ilâh" kelimesinin karşılığıdır.

Buradan meseleyi çözmek için düşünecek olursak ilâh kelimesini Arapça'da kullanmak caiz mi? Buradan meseleyi çözmek için düşünecek olursak ilâh kelimesini Arapça'da kullanmak caiz mi?

Caizdir. Kur'ân-ı Kerîm'de de kullanılmıştır. Ve ilâhüküm ilâhün vâhidün fe-lehû eslimû. Caizdir. Kur'ân-ı Kerîm'de de kullanılmıştır.

Ve ilâhüküm ilâhün vâhidün fe-lehû eslimû.

gibi pek çok âyet-i kerîmede geçiyor. Demek ki "ilâh" kelimesi kullanılır. gibi pek çok âyet-i kerîmede geçiyor. Demek ki "ilâh" kelimesi kullanılır.

Peki "tanrım" mânasına Arapça'sı olan "ilâhî" olan kelime kullanılır mı? Kullanılır. Peki "tanrım" mânasına Arapça'sı olan "ilâhî" olan kelime kullanılır mı?

Kullanılır.

İlâhî! Fa'ğfirlî zünûbî diyebilirsin. Demek ki kullanmak caiz oluyor. Neden caiz oluyor? İlâhî! Fa'ğfirlî zünûbî diyebilirsin. Demek ki kullanmak caiz oluyor.

Neden caiz oluyor?

Çünkü tapınılan, hakikaten tapınılması gereken varlık, yaratanımız Allah'tır;Çünkü tapınılan, hakikaten tapınılması gereken varlık, yaratanımız Allah'tır; tabi ona ilâh demek, Türkçe karşılığı olarak tanrı demek en uygunu.tabi ona ilâh demek, Türkçe karşılığı olarak tanrı demek en uygunu. Ötekiler ma'bûdun bi'l-hak olmayan dağ, taş, güneş, yıldız, ay vesaire gibi yaratılmışlara tapıyorlar. Ötekiler ma'bûdun bi'l-hak olmayan dağ, taş, güneş, yıldız, ay vesaire gibi yaratılmışlara tapıyorlar.

Onlar da tapınılan bir şey olduğu için onlara da bir kelime bulmak lazım, bir isim koymak lazım.Onlar da tapınılan bir şey olduğu için onlara da bir kelime bulmak lazım, bir isim koymak lazım. Yoksa oraya da kullanılıyor, buraya da kullanılabiliyor.Yoksa oraya da kullanılıyor, buraya da kullanılabiliyor. Ama doğru kullanılışı Allah için kullanılmasıdır. Eğri kullanılışı öteki tarafa kullanılmasıdır.Ama doğru kullanılışı Allah için kullanılmasıdır. Eğri kullanılışı öteki tarafa kullanılmasıdır. Ama kullanıldığını Kur'ân-ı Kerim'den anlıyoruz. İngilizce'de god diyorlar.Ama kullanıldığını Kur'ân-ı Kerim'den anlıyoruz. İngilizce'de god diyorlar. Almanca'da god diyorlar; olabiliyor. Fakat yaradanımızın ism-i hâssı, asıl özel adı Allah'tır. Almanca'da god diyorlar; olabiliyor. Fakat yaradanımızın ism-i hâssı, asıl özel adı Allah'tır.

Benim adım ne? Es'ad. Senin adın ne? Hasan. Ötekisinin adı ne? Veli gibi. Benim adım ne?

Es'ad.

Senin adın ne?

Hasan.

Ötekisinin adı ne?

Veli gibi.

Allahu Teâlâ hazretlerinin has ismi Allah kelimesidir. Onu bir başka şeye kullanmak hiç olmaz.Allahu Teâlâ hazretlerinin has ismi Allah kelimesidir. Onu bir başka şeye kullanmak hiç olmaz. Mesela Mısırlılar'ın tapındıkları ilâhları yerine "Allahları" denmez.Mesela Mısırlılar'ın tapındıkları ilâhları yerine "Allahları" denmez. Fujiyama Dağına "Japonların Allah'ı" denmez; tanrısı, ilâhı denebilir. Neden? O özel isim.Fujiyama Dağına "Japonların Allah'ı" denmez; tanrısı, ilâhı denebilir.

Neden?

O özel isim.
İsm-i hâssı olduğu için Allah kelimesi başka yerde kullanılamaz. İsm-i hâssı olduğu için Allah kelimesi başka yerde kullanılamaz.

İlâh kelimesi ma'bûdun bi'l-hak olan veyahut batıl olan şeyler için Arapça'da kullanıldığı gibiİlâh kelimesi ma'bûdun bi'l-hak olan veyahut batıl olan şeyler için Arapça'da kullanıldığı gibi tanrı kelimesi de Türkçe'de ma'bûdun bi'l-hak olan Allah için de kullanılabilir,tanrı kelimesi de Türkçe'de ma'bûdun bi'l-hak olan Allah için de kullanılabilir, öteki şeyler için de kullanılabilir. öteki şeyler için de kullanılabilir. Binaenaleyh bu genişlik içinde insan "tanrım" dese olur. "Tanrı" dese olur. Binaenaleyh bu genişlik içinde insan "tanrım" dese olur. "Tanrı" dese olur.

Nitekim Süleyman Çelebi'nin yazmış olduğu Mevlid kitabını hatırlayacak olursanız; Nitekim Süleyman Çelebi'nin yazmış olduğu Mevlid kitabını hatırlayacak olursanız;

Birdir Allah, andan artık Tanrı yok diye orada da geçer.Birdir Allah, andan artık Tanrı yok

diye orada da geçer.
Onlar büyük alimler olduğu için daha net anlaşılıyor.Onlar büyük alimler olduğu için daha net anlaşılıyor. Başka putlar vesaireler için de kullanılması dolayısıyla bu kelime sevimsiz gelmiş;Başka putlar vesaireler için de kullanılması dolayısıyla bu kelime sevimsiz gelmiş; putlara kızgınlığımızdan öyle bir kanaat yerleşmiş. putlara kızgınlığımızdan öyle bir kanaat yerleşmiş.

Hülasası kullanılmasında günah yoktur.Hülasası kullanılmasında günah yoktur. Süleyman Çelebi onu orada kullandı diye "İlla da günah" demeye kimin vicdanı razı olur? Süleyman Çelebi onu orada kullandı diye "İlla da günah" demeye kimin vicdanı razı olur?

Birdir Allah andan artık Tanrı yok dedi diye, "Tanrı kelimesini kullandı." diyeBirdir Allah andan artık Tanrı yok

dedi diye, "Tanrı kelimesini kullandı." diye
Süleyman Çelebi'ye "Günah işledi." diyebilir miyiz?Süleyman Çelebi'ye "Günah işledi." diyebilir miyiz? O mübarek insana öyle demeye gönlümüz razı olur mu? Kullanmakta beis yoktur.O mübarek insana öyle demeye gönlümüz razı olur mu?

Kullanmakta beis yoktur.
Ama tabi öteki şeylerle de karışmaması bakımından "Allah" demek daha güzel bir şey;Ama tabi öteki şeylerle de karışmaması bakımından "Allah" demek daha güzel bir şey; o bakımdan mahzur olmadığını beyan ederim. Daha ziyade "Allah" kelimesini kullansalar iyi olur. o bakımdan mahzur olmadığını beyan ederim. Daha ziyade "Allah" kelimesini kullansalar iyi olur.

"Tanrı kelimesini kullandı." diye, "Tanrım dedi" diye bir insan hıristiyanlara benzemiş olmaz."Tanrı kelimesini kullandı." diye, "Tanrım dedi" diye bir insan hıristiyanlara benzemiş olmaz. Onu da beyan etmiş oluyoruz. Onu da beyan etmiş oluyoruz.

Soru: Bugünkü yabancı turistlerin yani gayrimüslimlerin toplumumuz için hükmü nasıldır? Soru: Bugünkü yabancı turistlerin yani gayrimüslimlerin toplumumuz için hükmü nasıldır?

Cevap: Bir gayrimüslim bir müslümanın ülkesine onlardan müsaade almak suretiyle gelebilir.Cevap: Bir gayrimüslim bir müslümanın ülkesine onlardan müsaade almak suretiyle gelebilir. Bunda bazı faydalar olur.Gelir İslâm'ı görür, camiyi görür.Bunda bazı faydalar olur.Gelir İslâm'ı görür, camiyi görür. Müslümanların ahlâkını görür, iyi insanları tanır.Müslümanların ahlâkını görür, iyi insanları tanır. "Belki İslâm'a gönlü ısınır." diye böyle bir şeyin faydası olabilir."Belki İslâm'a gönlü ısınır." diye böyle bir şeyin faydası olabilir. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de bir âyet-i kerîmede şöyle buyruluyor: Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de bir âyet-i kerîmede şöyle buyruluyor:

Ve in ehadün mine'l müşrikîn. "Eğer müşriklerden bir kişi." Ve in ehadün mine'l müşrikîn. "Eğer müşriklerden bir kişi." Estecâreke fe-ecirhü hattâ yesmea kelâma'llâh sümme ebliğhü me'meneh.Estecâreke fe-ecirhü hattâ yesmea kelâma'llâh sümme ebliğhü me'meneh. "Senin yakınına gelmeyi, seni görmeyi, tanımayı,"Senin yakınına gelmeyi, seni görmeyi, tanımayı, seni dinlemeyi talep ederse ona müsaade ver, yanına gelsin.seni dinlemeyi talep ederse ona müsaade ver, yanına gelsin. Sonra da onun selametle kendi memleketine dönmesini sağla." Sonra da onun selametle kendi memleketine dönmesini sağla."

Yani "geldi" diye dönerken onu haklama. Âyet-i kerîmede "Güven ver, emniyet ver.Yani "geldi" diye dönerken onu haklama. Âyet-i kerîmede "Güven ver, emniyet ver. Güvenle emniyetle dönmesini de sağla." dendiğine göreGüvenle emniyetle dönmesini de sağla." dendiğine göre demek ki bir gayrimüslim İslâm yoluna girebilir. Bunda bir müsaade var.demek ki bir gayrimüslim İslâm yoluna girebilir. Bunda bir müsaade var. Fakat bir gayrimüslim edepsiz bir tarzda, açık saçık olarak, pis pasaklı olarak ortalıkta dolaşamaz.Fakat bir gayrimüslim edepsiz bir tarzda, açık saçık olarak, pis pasaklı olarak ortalıkta dolaşamaz. İslâm'ın bütün şartlarına uygun hareket etmek mümkün olmasa bileİslâm'ın bütün şartlarına uygun hareket etmek mümkün olmasa bile kıyafetle ilgili şartlarına uygun olmakla zecr olunur. kıyafetle ilgili şartlarına uygun olmakla zecr olunur.

"Böyle japone kolla gezemezsin. Böyle baldır bacak çıplak dolaşamazsın."Böyle japone kolla gezemezsin. Böyle baldır bacak çıplak dolaşamazsın. Böyle göğüs bağır açık gezemezsin." demek gerekir.Böyle göğüs bağır açık gezemezsin." demek gerekir. O halde gezmeleri caiz olmaz, o halde gelmeleri caiz olmaz. Çünkü fitneye, günaha sebep olurlar. O halde gezmeleri caiz olmaz, o halde gelmeleri caiz olmaz. Çünkü fitneye, günaha sebep olurlar.

Müslümanın müslüman ülkede örtünmesi gerekiyor. Neden? Müslümanın müslüman ülkede örtünmesi gerekiyor.

Neden?

"Fitne çıkmasın, şeytanî işler olmasın."Fitne çıkmasın, şeytanî işler olmasın. İnsanlar günahlara zinaya düşmesinler, gözleri harama bulaşmasın." diye. İnsanlar günahlara zinaya düşmesinler, gözleri harama bulaşmasın." diye.

O gelirse o zaman da günah olacağındanO gelirse o zaman da günah olacağından turistin İslâm ülkesine girmesine müsaade vardır ama açıklığına müsaade yoktur.turistin İslâm ülkesine girmesine müsaade vardır ama açıklığına müsaade yoktur. Açık olamaz; o da başını örtecek, o da vücudunu örtecek,Açık olamaz; o da başını örtecek, o da vücudunu örtecek, o da fitne çıkmayacak bir durumda, müslümanların ahlâkına zarar vermeyecek bir halde gelecek gidecek. o da fitne çıkmayacak bir durumda, müslümanların ahlâkına zarar vermeyecek bir halde gelecek gidecek.

Maalesef bu sağlanmış değil.Maalesef bu sağlanmış değil. Turistler için de sağlanmış değil, kendi halkımız için de sağlanmış değil.Turistler için de sağlanmış değil, kendi halkımız için de sağlanmış değil. Kendi halkımızın içinde de turistlerden farkı olmayan nice zavallılar vardır.Kendi halkımızın içinde de turistlerden farkı olmayan nice zavallılar vardır. Allah iman versin. Akıl fikir versin. Âhiret şuuru versin. Allah iman versin. Akıl fikir versin. Âhiret şuuru versin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2