Namaz Vakitleri

21 Cemâziye'l-Âhir 1446
22 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:19
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:46
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Gafiller Arasında Allah’ı Zikreden Kimse

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

12 Rebîü'l-Evvel 1401 / 18.01.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Bu konuşmada Râmuz el-Ehâdis isimli eserin 285. sayfasından 9. hadis-i şerifinden 286. sayfanın 6. hadis-i şerifine kadar okunmuştur.

Gafiller Arasında Allah’ı Zikreden Kimse

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

12 Rebîü'l-Evvel 1401 / 18.01.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Bu konuşmada Râmuz el-Ehâdis isimli eserin 285. sayfasından 9. hadis-i şerifinden 286. sayfanın 6. hadis-i şerifine kadar okunmuştur.

Konuşma Metni

Rabbi'şrahlî sadrî. Ve yessirlî emrî. Va'hlü'l ukdeten min lisânî. Yefkahû kavlî. Rabbi'şrahlî sadrî. Ve yessirlî emrî. Va'hlü'l ukdeten min lisânî. Yefkahû kavlî.

el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ hayri halkihî Muhammedin ve âlihi ve sahbihîVe's-salâtü ve's-selâmü alâ hayri halkihî Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd: ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân. Fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullâh.Fa'lemû eyyühe'l-ihvân. Fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullâh. Ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.Ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ. Ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünVe şerre'l-umûri muhdesâtühâ. Ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibihâ fi'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibihâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Zâ-ke mahdu'l-îmân. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Muhterem müslümanlar! Zâ-ke mahdu'l-îmân.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Muhterem müslümanlar!

Râmûzü'l-ehâdîs isimli, [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız'ın hocası,Râmûzü'l-ehâdîs isimli, [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız'ın hocası, Gümüşhanevî Ahmed Ziyaeddin Efendi hazretleri tarafından telif edilmiş olanGümüşhanevî Ahmed Ziyaeddin Efendi hazretleri tarafından telif edilmiş olan eserin hadislerini okumaya devam ediyoruz. eserin hadislerini okumaya devam ediyoruz.

Derslerimize başlamadan önce, evvela Efendimiz, başımızın tacı,Derslerimize başlamadan önce, evvela Efendimiz, başımızın tacı, Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem; sonra cümle enbiyâ, evliyâ,Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem; sonra cümle enbiyâ, evliyâ, asfiyâ ve sâdât-ı kiramımız ve bu eserin müellifi, içindeki hadislerin bize kadarasfiyâ ve sâdât-ı kiramımız ve bu eserin müellifi, içindeki hadislerin bize kadar gelmesinde emeği geçmiş olan ruvâtın ve zevât-ı muhteremenin ruhlarına;gelmesinde emeği geçmiş olan ruvâtın ve zevât-ı muhteremenin ruhlarına; uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere bu meclise teşrif edenuzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere bu meclise teşrif eden siz kardeşlerimizin geçmişlerinin ruhlarına hediye olmak üzere,siz kardeşlerimizin geçmişlerinin ruhlarına hediye olmak üzere, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerîf kıraat edelim. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerîf kıraat edelim.

Hz. Âişe radıyallahu anhâ validemizden rivayet olunduğuna göre,Hz. Âişe radıyallahu anhâ validemizden rivayet olunduğuna göre, sevgili Peygamberimiz Efendimiz şöyle buyurmuşlar: sevgili Peygamberimiz Efendimiz şöyle buyurmuşlar:

Zâ-ke mahdu'l-îmân. "Bu, imanın ta kendisidir, özüdür, sapıdır." Bahis mevzu olan nedir? Zâ-ke mahdu'l-îmân. "Bu, imanın ta kendisidir, özüdür, sapıdır."

Bahis mevzu olan nedir?

Hz. Âişe validemiz açıklıyor, diyor ki; Hz. Âişe validemiz açıklıyor, diyor ki;

Kâlet şekev ilâ Resûlillâh sallallahu aleyhi ve sellem mâ yecidûne mine'l-vesveseti. Kâle: Tezekkerû. Kâlet şekev ilâ Resûlillâh sallallahu aleyhi ve sellem mâ yecidûne mine'l-vesveseti. Kâle: Tezekkerû.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e geldiler ve kendilerinde hissettikleri,Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e geldiler ve kendilerinde hissettikleri, duydukları bazı vesveselerden şikâyet ettiler. duydukları bazı vesveselerden şikâyet ettiler.

"Yâ Resûlallah! İçimizden öyle şeyler geçiyor ki şeytan öyle vesvese veriyor ki"Yâ Resûlallah! İçimizden öyle şeyler geçiyor ki şeytan öyle vesvese veriyor ki dile getirmek istemiyoruz. Bundan şikayetçiyiz. Ne buyurursun?" dediler. dile getirmek istemiyoruz. Bundan şikayetçiyiz. Ne buyurursun?" dediler.

Peygamber Efendimiz; "Böyle hissediyor musunuz?" dedi. "Ediyoruz." deyince; Peygamber Efendimiz;

"Böyle hissediyor musunuz?" dedi.

"Ediyoruz." deyince;

"Bu, imanın ta kendisidir" dedi. Neden? Şeytan bir çeşit hırsızdır. "Bu, imanın ta kendisidir" dedi.

Neden?

Şeytan bir çeşit hırsızdır.

Müellif açıklamasında, şerhinde öyle diyor: "Şeytan hırsızdır." Müellif açıklamasında, şerhinde öyle diyor:

"Şeytan hırsızdır."

Hırsız nereye girer? Bomboş yere girer mi? Hırsız nereye girer? Bomboş yere girer mi?

Çalınacak mal olacak, yer olacak, oraya girecek ki çalsın, götürsün.Çalınacak mal olacak, yer olacak, oraya girecek ki çalsın, götürsün. Şeytan da vesvesesini, -iyi insan olacak ki- korktuğu kimselere yöneltir.Şeytan da vesvesesini, -iyi insan olacak ki- korktuğu kimselere yöneltir. Zaten boynuna ipi takıp da, sürükleyip götürdüğü insanla onun büyük bir işi yok.Zaten boynuna ipi takıp da, sürükleyip götürdüğü insanla onun büyük bir işi yok. Takmış ipi boynuna, sürüklüyor peşinden; o da şeytanın kulu kölesi olmuş, gidiyor.Takmış ipi boynuna, sürüklüyor peşinden; o da şeytanın kulu kölesi olmuş, gidiyor. Öyle bir kimse için mesele yok. Ama bir insan hak yola döndü mü, Allah'a kul olmaya başladı mı,Öyle bir kimse için mesele yok.

Ama bir insan hak yola döndü mü, Allah'a kul olmaya başladı mı,
dünya gözünden silinip âhirete rağbet etti mi, Allah'ın rızasını kazanmayı esas aldı mı;dünya gözünden silinip âhirete rağbet etti mi, Allah'ın rızasını kazanmayı esas aldı mı; o zaman şeytan telaşlanıyor. "Eyvah! Bu şahıs galiba cennete gidecek, cenneti kazanacak." o zaman şeytan telaşlanıyor.

"Eyvah! Bu şahıs galiba cennete gidecek, cenneti kazanacak."

O zaman başlıyor bir takım vesveseler vermeye.O zaman başlıyor bir takım vesveseler vermeye. İşte onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki; İşte onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki;

"Bu imanın ta kendisidir." Şeytan insanın yanına gelirmiş. "Şunu kim yarattı?" "Allah." "Bu imanın ta kendisidir."

Şeytan insanın yanına gelirmiş.

"Şunu kim yarattı?"

"Allah."

"Bunu kim yarattı?" "Allah." "Ötekisini kim yarattı?" Çeşitli şeyler soruyor."Bunu kim yarattı?"

"Allah."

"Ötekisini kim yarattı?"

Çeşitli şeyler soruyor.
Böyle sorduktan sonra bu sefer; "Allah'ı kim yarattı?" diye bir soru sorarmış.Böyle sorduktan sonra bu sefer; "Allah'ı kim yarattı?" diye bir soru sorarmış. Vesvese verecek, şaşırtacak değil mi? "Allah'ı kim yarattı?" diyor. Allahu Teâlâ hazretleri; Vesvese verecek, şaşırtacak değil mi? "Allah'ı kim yarattı?" diyor.

Allahu Teâlâ hazretleri;

Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekün lehü küfüven ehad.Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekün lehü küfüven ehad. "Doğmadı, başkası tarafından meydana getirilmedi. Ezelî, ebedî. Kendisi hâlık-ı kâinat." "Doğmadı, başkası tarafından meydana getirilmedi. Ezelî, ebedî. Kendisi hâlık-ı kâinat."

Her şeyi, cümle varlıkları O var etti. Teselsül bâtıldır. Ortada bir mevcudat var mı? Var. Her şeyi, cümle varlıkları O var etti.

Teselsül bâtıldır.

Ortada bir mevcudat var mı?

Var.

Mahlukat var mı? Var. Ağaçlar, taşlar, insanlar, hayvanlar, gökte yıldızlar, ay, güneş var. Mahlukat var mı?

Var.

Ağaçlar, taşlar, insanlar, hayvanlar, gökte yıldızlar, ay, güneş var.

Peki, bunların bir yaratıcısı olması gerekmez mi? Muhakkak gerekir.Peki, bunların bir yaratıcısı olması gerekmez mi?

Muhakkak gerekir.
O halde iş sonunda gider, onu yaratana dayanır.O halde iş sonunda gider, onu yaratana dayanır. Eğer insan zihni yanlışlıkla "Bunu yaratan şudur." deseEğer insan zihni yanlışlıkla "Bunu yaratan şudur." dese ve o "yaratan" dediği şey aslında kendisi yaratıcı olmasa muhakkak onu bir yaratan var. ve o "yaratan" dediği şey aslında kendisi yaratıcı olmasa muhakkak onu bir yaratan var.

Ama en sonunda bir noktada, bir tanesinin yaratıcı olup yaratılmamış olması lazım kiAma en sonunda bir noktada, bir tanesinin yaratıcı olup yaratılmamış olması lazım ki kâinatın izahı mümkün olsun. Ortada varlık var; muhakkak bu varlığı yaratan olacak.kâinatın izahı mümkün olsun. Ortada varlık var; muhakkak bu varlığı yaratan olacak. İşte o yaratan, bizim Hâlıkımız; O yaratılmamıştır. Aksi takdirde varlık izah edilemez.İşte o yaratan, bizim Hâlıkımız; O yaratılmamıştır. Aksi takdirde varlık izah edilemez. Mantık dışı, akıl dışı durum olur. Mantık dışı, akıl dışı durum olur.

Şeytan gelir, oradan vesvese verir. O zaman böyle bir şey olursa kişi ne diyecek? Şeytan gelir, oradan vesvese verir. O zaman böyle bir şey olursa kişi ne diyecek?

Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah diyecek ve şeytandan Allah'a sığınacak. Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah diyecek ve şeytandan Allah'a sığınacak.

Âmennâ billâhi ve bi-resûlihî. "Allah'a ve Resûlüne inandık.Âmennâ billâhi ve bi-resûlihî. "Allah'a ve Resûlüne inandık. Kur'ân-ı Kerîm'de, Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesinde ne varsa hepsine iman ettik." diyecek. Kur'ân-ı Kerîm'de, Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesinde ne varsa hepsine iman ettik." diyecek.

"Bu çeşit vesveseler ondan zail olsun." diye, üç defa söyleyecek. "Bu çeşit vesveseler ondan zail olsun." diye, üç defa söyleyecek.

Zerâri'l-müslimîn yevme'l-kıyâmeti tahte'l-arşi şâfiûn müşeffeun.Zerâri'l-müslimîn yevme'l-kıyâmeti tahte'l-arşi şâfiûn müşeffeun. Men lem yebluğ isnetey aşrete seneten ve men beleğa selâse aşrete senete fe-aleyhi ve lehû. Men lem yebluğ isnetey aşrete seneten ve men beleğa selâse aşrete senete fe-aleyhi ve lehû.

Ebû Umâme radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre,Ebû Umâme radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde müslümanların çocuklarından,Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde müslümanların çocuklarından, babalarının sağlığında vefat edenlerini anlatıyor.babalarının sağlığında vefat edenlerini anlatıyor. Babaları, anaları sağ iken evlat ölüyor, o vefat eden evlâtları bize bildiriyor. Babaları, anaları sağ iken evlat ölüyor, o vefat eden evlâtları bize bildiriyor.

Müslümanların zürriyetleri, kıyamet gününde Arş-ı Âlâ'nın altında olacak.Müslümanların zürriyetleri, kıyamet gününde Arş-ı Âlâ'nın altında olacak. Kıyamet gününde Arş-ı Âlâ'nın altı gölgelik, safalık bir yer. Kıyamet gününde Arş-ı Âlâ'nın altı gölgelik, safalık bir yer. Bütün insanlar kıyametin dehşetinden çenelerine kadar tere batmış durumda olacaklar. Bütün insanlar kıyametin dehşetinden çenelerine kadar tere batmış durumda olacaklar. Fevkalâde ıstıraplı bir bekleyiş olacak. Fevkalâde ıstıraplı bir bekleyiş olacak.

O kadar büyük sıkıntılar esnasında Allah'ın sevgili kulları Arş-ı Âlâ'nın altında,O kadar büyük sıkıntılar esnasında Allah'ın sevgili kulları Arş-ı Âlâ'nın altında, nurdan minberler üzerinde gölgelenecekler. Bunların içinde kimler var? nurdan minberler üzerinde gölgelenecekler.

Bunların içinde kimler var?

Mesela bir hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki; Mesela bir hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki;

"Kıyamet gününde bazı kimseler olacak, onlar Arş-ı Âlâ'nın altında"Kıyamet gününde bazı kimseler olacak, onlar Arş-ı Âlâ'nın altında nurdan minberlerin üzerinde gölgelenip safalı bir şekilde oturacaklar.nurdan minberlerin üzerinde gölgelenip safalı bir şekilde oturacaklar. Yüzleri nur, libasları, elbiseleri nurdan olacak.Yüzleri nur, libasları, elbiseleri nurdan olacak. Peygamber ve şehit olmadıkları halde peygamberler ve şehitler bile onlara bakacaklar, gıpta edecekler." Peygamber ve şehit olmadıkları halde peygamberler ve şehitler bile onlara bakacaklar, gıpta edecekler."

Onun üzerine diyorlar ki; Sıfhu lenâ yâ Rasûlallah.Onun üzerine diyorlar ki;

Sıfhu lenâ yâ Rasûlallah.
"Bunların kim olduğunu bize tavsif eyle yâ Resûlallah! Kim bunlar?" "Bunların kim olduğunu bize tavsif eyle yâ Resûlallah! Kim bunlar?"

Hum'ul-mutehâbbûne fî'llâh. "Bunlar birbirlerini din uğrunda, Allah uğrunda,Hum'ul-mutehâbbûne fî'llâh. "Bunlar birbirlerini din uğrunda, Allah uğrunda, Allah için seven, birbirlerine Allah için ahbaplık yapan kimselerdir." Allah için seven, birbirlerine Allah için ahbaplık yapan kimselerdir."

Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelenenlerden birisi; birbirlerini Allah için sevenler. Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelenenlerden birisi; birbirlerini Allah için sevenler.

Elhamdülillah, bizim birbirimizle muhabbetimiz nedir? Ben size bir şey mi veriyorum? Yok. Elhamdülillah, bizim birbirimizle muhabbetimiz nedir?

Ben size bir şey mi veriyorum?

Yok.

Siz bana bir şey mi veriyorsunuz? Yok. Neden birbirimize böyle bağlanıyoruz, seviyoruz? Siz bana bir şey mi veriyorsunuz?

Yok.

Neden birbirimize böyle bağlanıyoruz, seviyoruz?

Allah yolunda. Eskiden 'ahretlik' derlermiş. "Gel seninle ahretlik olalım." derlermiş. Allah yolunda.

Eskiden 'ahretlik' derlermiş. "Gel seninle ahretlik olalım." derlermiş.

Ne demek? "Âhiret kardeşi" oluyor. Dünya menfaatine dayanmayan bir kardeşlik. Ne demek?

"Âhiret kardeşi" oluyor. Dünya menfaatine dayanmayan bir kardeşlik.

İnsanların birbirlerini para pul için değil, mevki makam için değil, izzet şeref için değil de,İnsanların birbirlerini para pul için değil, mevki makam için değil, izzet şeref için değil de, sadece Allah rızası için sevmesi, bağlanması çok büyük bir meziyet oluyor. sadece Allah rızası için sevmesi, bağlanması çok büyük bir meziyet oluyor.

Arş-ı Âlâ'nın altında gölgelenecek daha başka insanlar da var.Arş-ı Âlâ'nın altında gölgelenecek daha başka insanlar da var. Bunları, çeşitli râviler tarafından bize kadar rivayet edilmiş hadîs-i şerîfler bildiriyor.Bunları, çeşitli râviler tarafından bize kadar rivayet edilmiş hadîs-i şerîfler bildiriyor. Bir tanesi şöyle: "Yedi sınıf vardır ki onlar, Arş-ı Âlâ'nın altında gölgelenecektir. Adaletli idareci.Bir tanesi şöyle:

"Yedi sınıf vardır ki onlar, Arş-ı Âlâ'nın altında gölgelenecektir. Adaletli idareci.
Gençliğinde ibadetle yetişmiş genç.Gençliğinde ibadetle yetişmiş genç. Kalbi ibadete, mescidlere bağlı kimse.Birbirlerini Allah için seven kimseler. Kalbi ibadete, mescidlere bağlı kimse.Birbirlerini Allah için seven kimseler. Sadaka verdiği zaman sağ elinin verdiğini sol eli duymayacak kadar gösterişsiz,Sadaka verdiği zaman sağ elinin verdiğini sol eli duymayacak kadar gösterişsiz, saklı, gizli hayır yapan kimse. Bir kadın kendisini bir kötülüğe çağırdığı zaman;saklı, gizli hayır yapan kimse. Bir kadın kendisini bir kötülüğe çağırdığı zaman; 'Ben Allah'tan korkarım, böyle kötü iş yapmam."'diyen, iffetini koruyan kimse. 'Ben Allah'tan korkarım, böyle kötü iş yapmam."'diyen, iffetini koruyan kimse. Tenhada gizliden gizliye Allah'ı anıp, gözyaşı döküp ağlayan kimse." diye hadîs-i şerîfte bildiriliyor. Tenhada gizliden gizliye Allah'ı anıp, gözyaşı döküp ağlayan kimse." diye hadîs-i şerîfte bildiriliyor.

Müslümanların zürriyetleri de, o küçük ölen çocuklar da kıyamet günündeMüslümanların zürriyetleri de, o küçük ölen çocuklar da kıyamet gününde Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde olacaklar. Bu hadîs-i şerîften anlıyoruz. Şâfiûn. "Şefaat edecekler." Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde olacaklar. Bu hadîs-i şerîften anlıyoruz.

Şâfiûn. "Şefaat edecekler."

Kime şefaat edecek? Önce annesine, babasına şefaatçi olacaklar. Nasıl şefaatçi? Kime şefaat edecek?

Önce annesine, babasına şefaatçi olacaklar.

Nasıl şefaatçi?

Ve muşeffeûn. "Şefaati reddolunmayan, şefaatine itiraz olunmayan,Ve muşeffeûn. "Şefaati reddolunmayan, şefaatine itiraz olunmayan, şefaati kabul buyurulan" şefaatçiler olacaklar. şefaati kabul buyurulan" şefaatçiler olacaklar. Şefaatleri kabul olacak.Şefaatleri kabul olacak. Allahu Teâlâ onları şefaatçi edecek, şefaat etmelerine müsaade verecek. Allahu Teâlâ onları şefaatçi edecek, şefaat etmelerine müsaade verecek.

Men lem yebluğ isnâ aşarate seneh.Men lem yebluğ isnâ aşarate seneh. "Bu; on iki yaşına ulaşmayan, yani on iki yaşından aşağı olanlara verilecek." "Bu; on iki yaşına ulaşmayan, yani on iki yaşından aşağı olanlara verilecek."

On üç yaşını geçenler ise ve aleyhi velehû,On üç yaşını geçenler ise ve aleyhi velehû, "Kötü iş işlemişlerse aleyhlerinde olur, iyi iş işlemişlerse lehlerinde olur." "Kötü iş işlemişlerse aleyhlerinde olur, iyi iş işlemişlerse lehlerinde olur."

Bunlar hesaba mâruz olacaklar.Bunlar hesaba mâruz olacaklar. Ötekiler küçükler masum, onlara hesap yok; kendi sevdiklerine şefaat etme hakkı var. Ötekiler küçükler masum, onlara hesap yok; kendi sevdiklerine şefaat etme hakkı var.

Ama daha büyükler, artık "Aklı başına geldi." diye, onların yaptıklarının mükâfâtı var,Ama daha büyükler, artık "Aklı başına geldi." diye, onların yaptıklarının mükâfâtı var, kötülüklerinin de cezası var. "On üç yaş yukarısı" diyor. kötülüklerinin de cezası var. "On üç yaş yukarısı" diyor.

Bizim dinimizde bu mükellefiyet yaşı; insanın hesaba, ikaba müstehak olma ehliyeti,Bizim dinimizde bu mükellefiyet yaşı; insanın hesaba, ikaba müstehak olma ehliyeti, durumu büluğa ermiş olduğu zaman başlar. Büluğa erme yaşı on beş yaştır. durumu büluğa ermiş olduğu zaman başlar. Büluğa erme yaşı on beş yaştır. Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; "on üç yaş" diye beyan etmiş. Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; "on üç yaş" diye beyan etmiş.

Geçtiğimiz derste Allah'ı zikredenler meselesini söylerkenGeçtiğimiz derste Allah'ı zikredenler meselesini söylerken bir hadîs-i şerîfi ya atladım ya biraz kısa geçtim. Onu da bir söyleyivereyim: bir hadîs-i şerîfi ya atladım ya biraz kısa geçtim. Onu da bir söyleyivereyim:

Zâkiru'llâhi hâliyen ke-mübârezetin ile'l-küffâri min beyne's-sufûfi hâliyâ. Zâkiru'llâhi hâliyen ke-mübârezetin ile'l-küffâri min beyne's-sufûfi hâliyâ.

Allah'ı kimsenin görmediği tenha bir yerde -eline tesbih alıp veya tesbihsiz-anan, zikredenAllah'ı kimsenin görmediği tenha bir yerde -eline tesbih alıp veya tesbihsiz-anan, zikreden kimsenin yaptığı iş, kâfirlerle mübareze, açıktan açığa, karşılıklı göğüs göğüse gelip savaşmak gibidir. kimsenin yaptığı iş, kâfirlerle mübareze, açıktan açığa, karşılıklı göğüs göğüse gelip savaşmak gibidir.

Eskiden düşman bir saf bağlardı, bizim taraf bir saf bağlardı; saf saf, sıra sıra çarpışırlardı.Eskiden düşman bir saf bağlardı, bizim taraf bir saf bağlardı; saf saf, sıra sıra çarpışırlardı. Bir saf hücum ederdi, öbür saf karşılardı. Bir saf hücum ederdi, öbür saf karşılardı.

O arada saf geri çekilirse, -bir hücum etti çekildi, ortada bir kişi kaldı- düşman onu ne yapar? O arada saf geri çekilirse, -bir hücum etti çekildi, ortada bir kişi kaldı- düşman onu ne yapar?

Yanında arkadaşları yok, saldırır, canı tehlikede olur. Yanında arkadaşları yok, saldırır, canı tehlikede olur.

"Tenhada Allah'ı zikreden kimse, tek başına kalmış ve savaşan mücahit gibidir." diyor. "Tenhada Allah'ı zikreden kimse, tek başına kalmış ve savaşan mücahit gibidir." diyor.

Bir hadîs-i şerîf daha var: "Allah'ı gafillerin arasında zikreden kimse,Bir hadîs-i şerîf daha var:

"Allah'ı gafillerin arasında zikreden kimse,
savaştan arkadaşları geri çekilmiş, kaçmış, ortada kalmış da çarpışan kimse gibidir." diyor. savaştan arkadaşları geri çekilmiş, kaçmış, ortada kalmış da çarpışan kimse gibidir." diyor.

Bu, gafiller arasında zikretmenin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.Bu, gafiller arasında zikretmenin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Tam bize göre bir zamanda, tam bizim durumumuza uygun. Tam bize göre bir zamanda, tam bizim durumumuza uygun. Elhamdülillah, Allah bizlere, yolunda gitmeyi nasip etmiş.Elhamdülillah, Allah bizlere, yolunda gitmeyi nasip etmiş. Namazın, caminin kadrini kıymetini, hadisin kıymetini göstermiş ki buraya gelmişiz.Namazın, caminin kadrini kıymetini, hadisin kıymetini göstermiş ki buraya gelmişiz. Ama insanların çoğu gafil. Bu gafiller arasında Allah'ı anmak, inşaallah bizleriAma insanların çoğu gafil. Bu gafiller arasında Allah'ı anmak, inşaallah bizleri bu hadîs-i şerîfte tarif edilen dereceye yükseltir. Fırsat bu fırsat. Allah'ı çok zikredelim inşaallah. bu hadîs-i şerîfte tarif edilen dereceye yükseltir. Fırsat bu fırsat. Allah'ı çok zikredelim inşaallah.

Bir başka rivayet daha var.Bir başka rivayet daha var. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; gafiller arasında Allah'ı zikreden kimseyi, üç şeye benzetiyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; gafiller arasında Allah'ı zikreden kimseyi, üç şeye benzetiyor.

Bir; savaşçılar arasında arkadaşları geri çekilmiş, tek başına savaşan kahramana benzetiyor.Bir; savaşçılar arasında arkadaşları geri çekilmiş, tek başına savaşan kahramana benzetiyor. gafiller arasında zikirle meşgul olan, onlara uymayıp gaflete düşmeyen kimseyi. gafiller arasında zikirle meşgul olan, onlara uymayıp gaflete düşmeyen kimseyi.

İki; gafiller arasında zikir erbabı kimse, karanlık evdeki yanan kandile benzetiliyor.İki; gafiller arasında zikir erbabı kimse, karanlık evdeki yanan kandile benzetiliyor. Her taraf kapkaranlık, o yanıyor, o aydınlatıyor. Demek ki başkasına da faydası var. Her taraf kapkaranlık, o yanıyor, o aydınlatıyor.

Demek ki başkasına da faydası var.

Üç; gafiller arasında zikir erbabı,Üç; gafiller arasında zikir erbabı, yaprakları dökülmüş ağaçlar arasında yeşil yapraklı ağaca benzetiliyor.yaprakları dökülmüş ağaçlar arasında yeşil yapraklı ağaca benzetiliyor. Mesela kışın ağaçlar bütün yapraklarını döker.Mesela kışın ağaçlar bütün yapraklarını döker. Aralarında bir tane çam filan varsa, ne kadar yemyeşil, göze hoş görünür.Aralarında bir tane çam filan varsa, ne kadar yemyeşil, göze hoş görünür. Allah'ı zikreden kimse, böyle bir ağaca benzetilmiş. Allah'ı zikreden kimse, böyle bir ağaca benzetilmiş.

Çünkü zikrullah kalbin suyudur. Kalp onunla yeşerir, filizlenir, gelişir. Zikirle dirilir. Çünkü zikrullah kalbin suyudur. Kalp onunla yeşerir, filizlenir, gelişir. Zikirle dirilir.

Toprağa su vermezsen otlar ne olur? Toprağa su vermezsen otlar ne olur?

Sararır, toprak çatlar, ölür, hayat kalmaz. Zikir olmazsa kalp de öyle çatlar, sararır, kurur. Sararır, toprak çatlar, ölür, hayat kalmaz. Zikir olmazsa kalp de öyle çatlar, sararır, kurur.

Onun için bu zikre fazlaca ehemmiyet vermek lazım.Onun için bu zikre fazlaca ehemmiyet vermek lazım. Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelenen o insanlardan bir sınıfın içineArş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelenen o insanlardan bir sınıfın içine böylece dâhil olmaya çalışmak icap ediyor. böylece dâhil olmaya çalışmak icap ediyor.

Allahu Teâlâ hazretleri ivazsız, garazsız, riyâsız,Allahu Teâlâ hazretleri ivazsız, garazsız, riyâsız, kendisini zikreden bahtiyarlar arasına bizi dâhil eylesin.kendisini zikreden bahtiyarlar arasına bizi dâhil eylesin. Çünkü kıyamet gününde artık ibadetlerin hepsi bitiyor, bütün kalan şey zikir.Çünkü kıyamet gününde artık ibadetlerin hepsi bitiyor, bütün kalan şey zikir. En devamlı, her zaman da yapılabilen şey, bu zikir ibadeti oluyor. En devamlı, her zaman da yapılabilen şey, bu zikir ibadeti oluyor.

Zebîhatü'l-müslimi halâlün semmâ ev lem yusemmâ. Mâ lem yeteammed ve's-saydu kezâlik. Zebîhatü'l-müslimi halâlün semmâ ev lem yusemmâ. Mâ lem yeteammed ve's-saydu kezâlik.

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem EfendimizBu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kesilen hayvanlardan bahsediyor. Müslümanın kesmiş olduğu hayvan; koyun, keçi, sığır,kesilen hayvanlardan bahsediyor. Müslümanın kesmiş olduğu hayvan; koyun, keçi, sığır, tavuk, horoz, kaz, ördek, hepsi helâldir.tavuk, horoz, kaz, ördek, hepsi helâldir. İster Bismillâhirrahmânirrahîm desin, ister demesin. Kasten demezse o zaman zararı var.İster Bismillâhirrahmânirrahîm desin, ister demesin. Kasten demezse o zaman zararı var. Ama unutur da demezse bile -müslüman ya, unutuverdi- onun eti yenilir. Ama unutur da demezse bile -müslüman ya, unutuverdi- onun eti yenilir.

"'Bismillâh' demeyi unutsa bile müslümanın kestiği helâldir." diyor. Bu bir müjde, elhamdülillah. "'Bismillâh' demeyi unutsa bile müslümanın kestiği helâldir." diyor.

Bu bir müjde, elhamdülillah.

"Ne oluyor ne kalıyor?" diye etlerimiz hususunda hep tereddüt ederiz."Ne oluyor ne kalıyor?" diye etlerimiz hususunda hep tereddüt ederiz. Et Balık Kurumu'nda, zaten "Besmeleyi çekiyorlarmış." diye, duyuyoruz. Et Balık Kurumu'nda, zaten "Besmeleyi çekiyorlarmış." diye, duyuyoruz.

Bazen "Hepsine çekiyor mu çekmiyor mu?" diye soranlar oluyor.Bazen "Hepsine çekiyor mu çekmiyor mu?" diye soranlar oluyor. Bir arada çekmeyi unutuverse de, müslüman kestikten sonra câiz oluyor, yeniliyor. Bir arada çekmeyi unutuverse de, müslüman kestikten sonra câiz oluyor, yeniliyor.

Bu hadîs-i şerîfte bunu öğrenmiş oluyoruz. Zaten fukahanın ekseriyetinin kanaati; Bu hadîs-i şerîfte bunu öğrenmiş oluyoruz.

Zaten fukahanın ekseriyetinin kanaati;

Ve'l-cumhûr kâlû hiye sünneti lâ vâcibetun. "İsmi zikretmek sünnettir, vacib değildir."Ve'l-cumhûr kâlû hiye sünneti lâ vâcibetun. "İsmi zikretmek sünnettir, vacib değildir." Ve'l-mezbûhu halâlün sevâ'ün terekehâ sehven. Terkinde yenilmeme durumu yoktur" Ve'l-mezbûhu halâlün sevâ'ün terekehâ sehven. Terkinde yenilmeme durumu yoktur"

Ama bir de kasten yaparsa. İllâ. "Ona lüzum yok, istemiyorum."Ama bir de kasten yaparsa. İllâ. "Ona lüzum yok, istemiyorum." veyahut "Düşmanlığından dolayı, herhangi bir sebeple diye onu istisna ediyor. Mâ lem yete'ammed.veyahut "Düşmanlığından dolayı, herhangi bir sebeple diye onu istisna ediyor.

Mâ lem yete'ammed.
"Taammud etmediği, kast etmediği, kasten terk etmediği takdirde" kestiği yenilir. "Taammud etmediği, kast etmediği, kasten terk etmediği takdirde" kestiği yenilir.

Av da böyledir. Avın da kuralı var.Av da böyledir. Avın da kuralı var. Oltayı atarken besmeleyle atacaksın, köpeğini salarken besmele ile salıvereceksin,Oltayı atarken besmeleyle atacaksın, köpeğini salarken besmele ile salıvereceksin, tetiği çekerken besmele ile çekeceksin, oku atarken, taş atsan bile Allah'ın adını anacaksın.tetiği çekerken besmele ile çekeceksin, oku atarken, taş atsan bile Allah'ın adını anacaksın. Hepsinde Allah'ın adını anarak yapacaksın, aksi takdirde olmaz. Av da bu durumdadır.Hepsinde Allah'ın adını anarak yapacaksın, aksi takdirde olmaz.

Av da bu durumdadır.
Müslüman avlamışsa unutsa da unutmasa da; "O zaten müslüman; hatırlasaydı söyleyecekti, Müslüman avlamışsa unutsa da unutmasa da; "O zaten müslüman; hatırlasaydı söyleyecekti, bir kastı yok." diye, "Kesilen et gibi o av da yenilir." diye bir kastı yok." diye, "Kesilen et gibi o av da yenilir." diye Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ifade buyurmuştur. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ifade buyurmuştur.

Zebbû an a'râdiküm bi-emvâliküm. Kâlû ve keyfe? Kâle tu'tûne'ş-şâire ve men tehâfûne lisânehu. Zebbû an a'râdiküm bi-emvâliküm. Kâlû ve keyfe? Kâle tu'tûne'ş-şâire ve men tehâfûne lisânehu.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göreEbû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki;

"Şereflerinizi müdafaa ediniz. Şereflerinizi mallarınızla koruyunuz." "Şereflerinizi müdafaa ediniz. Şereflerinizi mallarınızla koruyunuz."

Diyorlar ki; "Nasıl koruyacağız yâ Resûlallah? Mallarımızla şerefimizi korumamız nasıl olacak?" Diyorlar ki;

"Nasıl koruyacağız yâ Resûlallah? Mallarımızla şerefimizi korumamız nasıl olacak?"

Bunu bilemedikleri için soruyorlar. Buyuruyor ki; Bunu bilemedikleri için soruyorlar.

Buyuruyor ki;

"Şairlere atiye verirsiniz, ihsanda bulunursunuz. Böylece şairin şerrinden emin olursunuz."Şairlere atiye verirsiniz, ihsanda bulunursunuz. Böylece şairin şerrinden emin olursunuz. Veyahut onlar gibi dilinden korktuğunuz kimselere biraz bir şeyler, hediye, atiye verirsiniz.Veyahut onlar gibi dilinden korktuğunuz kimselere biraz bir şeyler, hediye, atiye verirsiniz. O zaman onların şerrinden emin olursunuz." Bunun "şair" diye söylenmesinin izahını yapalım. O zaman onların şerrinden emin olursunuz."

Bunun "şair" diye söylenmesinin izahını yapalım.

Peygamber Efendimiz'in zamanında gazete, mecmua, radyo televizyon yok.Peygamber Efendimiz'in zamanında gazete, mecmua, radyo televizyon yok. Bir tek propaganda imkânı var; insanların dilleri.Bir tek propaganda imkânı var; insanların dilleri. O devirde, Arabistan'da şairlerin çok büyük tesiri var. O devirde, Arabistan'da şairlerin çok büyük tesiri var.

Şairin birisi bir tek söz söyledi mi, o kulaktan kulağa;Şairin birisi bir tek söz söyledi mi, o kulaktan kulağa; "Filanca şair filanca şahıs aleyhine şöyle bir şiir söylemiş!" diye,"Filanca şair filanca şahıs aleyhine şöyle bir şiir söylemiş!" diye, -çöl adamının başka işi gücü yok; o da ezberleyip ona söyler, o ona söyler--çöl adamının başka işi gücü yok; o da ezberleyip ona söyler, o ona söyler- halkın arasında o şahsın kötü şöhreti veyahut kötülüğü yayılırmış. halkın arasında o şahsın kötü şöhreti veyahut kötülüğü yayılırmış.

Onun için şairler çok önemli. O devirde insanı yükselten, alçaltan, üzen bir vasıta olmuş oluyor. Onun için şairler çok önemli. O devirde insanı yükselten, alçaltan, üzen bir vasıta olmuş oluyor.

Peygamber Efendimiz'in kendisinin şairleri vardı, ashaptan şairler vardı.Peygamber Efendimiz'in kendisinin şairleri vardı, ashaptan şairler vardı. Kâfirlerin şairleri, müslümanlar aleyhine şiirler tertip edince, Kâfirlerin şairleri, müslümanlar aleyhine şiirler tertip edince, Peygamber Efendimiz de kendi şairlerine, onlara cevap vermelerini emrederdi, müdafaa ederlerdi. Peygamber Efendimiz de kendi şairlerine, onlara cevap vermelerini emrederdi, müdafaa ederlerdi.

Hatta Kur'ân-ı Kerîm'de Şuarâ sûresi var, Şairler sûresi. Hatta Kur'ân-ı Kerîm'de Şuarâ sûresi var, Şairler sûresi.

Şuarâ suresinin sonunda şairleri iki sınıfa ayırıyor.Şuarâ suresinin sonunda şairleri iki sınıfa ayırıyor. Bir kısmını kötü şairler olarak açıklıyor, bir kısmını da müslümanlara yardımcı olan,Bir kısmını kötü şairler olarak açıklıyor, bir kısmını da müslümanlara yardımcı olan, diliyle, yazdığı şiirle müslümanları müdafaa eden, Allah'a iman eden kimse olarak methediyor. diliyle, yazdığı şiirle müslümanları müdafaa eden, Allah'a iman eden kimse olarak methediyor.

Demek ki kullanılan vasıtaya göre hüküm değişiyor. Demek ki kullanılan vasıtaya göre hüküm değişiyor.

Vasıtanın hangi sebeple kullanıldığı düşünülmeli.Vasıtanın hangi sebeple kullanıldığı düşünülmeli. İyi niyetle kullanılırsa o zaman iyi olur, kötü niyetle kullanılınca kötü oluyor. İyi niyetle kullanılırsa o zaman iyi olur, kötü niyetle kullanılınca kötü oluyor.

"Şiir doğrudan doğruya kötüdür." diyemiyoruz. İslâm'ın lehine kullanılmışsa,"Şiir doğrudan doğruya kötüdür." diyemiyoruz. İslâm'ın lehine kullanılmışsa, Müslümanlığı müdafaa etmekte kullanılmışsa, o zaman iyi. Müslümanlığı müdafaa etmekte kullanılmışsa, o zaman iyi. Müslümanlığı kötülemekte kullanılmışsa fena. Müslümanlığı kötülemekte kullanılmışsa fena.

Bir kere Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîf irad buyurdular. Ashaptan birisi kalktı; Bir kere Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîf irad buyurdular. Ashaptan birisi kalktı;

"Yâ Resûlallah! Ben bu söylediğiniz şeyi şiir hâline getirsem, izin verir misiniz?" "Getir." dedi. "Yâ Resûlallah! Ben bu söylediğiniz şeyi şiir hâline getirsem, izin verir misiniz?"

"Getir." dedi.

O akşam eve gitti, Resûlullah'ın söylediği sözleri şiir hâline getirdi.O akşam eve gitti, Resûlullah'ın söylediği sözleri şiir hâline getirdi. Ertesi gün Peygamber Efendimiz'e okudu. Peygamber Efendimiz dinlerken ağladı, gözyaşı döktü.Ertesi gün Peygamber Efendimiz'e okudu. Peygamber Efendimiz dinlerken ağladı, gözyaşı döktü. Hep ona okuttururlarmış, "Şu şiir nasıldı, oku bakalım." diye okuttururlarmış. Hep ona okuttururlarmış, "Şu şiir nasıldı, oku bakalım." diye okuttururlarmış.

Hassân b. Sâbit, Kâ'b b. Mâlik Peygamber Efendimiz'in şairlerinden.Hassân b. Sâbit, Kâ'b b. Mâlik Peygamber Efendimiz'in şairlerinden. Bir keresinde Kureyş'in şairleri Peygamber Efendimiz'i kötüledi.Bir keresinde Kureyş'in şairleri Peygamber Efendimiz'i kötüledi. Bunun üzerine onlara cevap vermek icap etti. Sahabeden birisi talip oldu; Bunun üzerine onlara cevap vermek icap etti. Sahabeden birisi talip oldu;

"Ben cevap vereyim yâ Resûlallah!" dedi. "Ama sen nasıl cevap vereceksin?"Ben cevap vereyim yâ Resûlallah!" dedi.

"Ama sen nasıl cevap vereceksin?
Soyunu sopunu kötülesen, ben de Kureyş'tenim. Sana Hz. Ebû Bekir yardım etsin. Soyunu sopunu kötülesen, ben de Kureyş'tenim. Sana Hz. Ebû Bekir yardım etsin. Hz. Ebû Bekir radıyallahu anh ensâbı, kimin kiminle akraba olduğunu, soy alakalarını çok iyi bilirdi. Hz. Ebû Bekir radıyallahu anh ensâbı, kimin kiminle akraba olduğunu, soy alakalarını çok iyi bilirdi.

Sen ona danış da öyle yap." dedi. "Hiç merak etme yâ Resûlallah!Sen ona danış da öyle yap." dedi.

"Hiç merak etme yâ Resûlallah!
Ben senin sülaleni tereyağından kıl çeker gibi ötekilerden ayırırım, seni istisna ederim.Ben senin sülaleni tereyağından kıl çeker gibi ötekilerden ayırırım, seni istisna ederim. Onlara ağzının payını veririm. Layık oldukları cevabı veririm." dedi. Onlara ağzının payını veririm. Layık oldukları cevabı veririm." dedi.

Bu şairlerden kötülediği adam edepsiz. Sözü de yayılıyor. Bir söz söyleyecek, insanı zarara uğratacak. Bu şairlerden kötülediği adam edepsiz. Sözü de yayılıyor. Bir söz söyleyecek, insanı zarara uğratacak.

Ne yapmak lazım? Peygamber Efendimiz; "Mal vererek onları susturun." diyor. Ne yapmak lazım?

Peygamber Efendimiz; "Mal vererek onları susturun." diyor.

"Şerefinizi korumak için malınızı kullanın, harcayın." "Ne yapacağız yâ Resûlallah?" "Şerefinizi korumak için malınızı kullanın, harcayın."

"Ne yapacağız yâ Resûlallah?"

Şairlere verirsiniz yahut diliyle kötülük yapmasından korktuğunuzŞairlere verirsiniz yahut diliyle kötülük yapmasından korktuğunuz başka kimselere parayı verirsiniz, susturursunuz. Çünkü parayı aldı mı susar.başka kimselere parayı verirsiniz, susturursunuz. Çünkü parayı aldı mı susar. Hatta istersen lehine de yazar. "Al şu parayı, lehime yaz." desen lehine de yazar. Hatta istersen lehine de yazar.

"Al şu parayı, lehime yaz." desen lehine de yazar.

"Lebid" isminde bir şair var. Irak'a gitmişler. O zaman Irak onlar için uzak bir yer."Lebid" isminde bir şair var. Irak'a gitmişler. O zaman Irak onlar için uzak bir yer. Çölden kalkmışlar, kabilesindeki adamlarla beraber Irak'a kadar gitmişler. Bu genç birisiymiş.Çölden kalkmışlar, kabilesindeki adamlarla beraber Irak'a kadar gitmişler. Bu genç birisiymiş. "Sen mallarımızı, develerimizi bekle." demişler. Onu bırakmışlar. "Sen mallarımızı, develerimizi bekle." demişler. Onu bırakmışlar.

Öteki kafilenin büyükleri; "Bir deneyelim seni." "Şu karşıdaki tarlayı tarif et bakalım." diyorlar. Öteki kafilenin büyükleri; "Bir deneyelim seni." "Şu karşıdaki tarlayı tarif et bakalım." diyorlar.

O da hemen o anda, -zekâları ne kadar parlak ki- o tarla ile ilgili bir şiir söylüyor;O da hemen o anda, -zekâları ne kadar parlak ki- o tarla ile ilgili bir şiir söylüyor; beğeniyorlar, "Peki, gel." diyorlar. beğeniyorlar, "Peki, gel." diyorlar.

Ertesi gün o hükümdarın huzuruna gelince söz alıyor; öteki adam aleyhinde,Ertesi gün o hükümdarın huzuruna gelince söz alıyor; öteki adam aleyhinde, kendilerine bir gün önce zararı dokunan adam hakkında bir şiir okuyor.kendilerine bir gün önce zararı dokunan adam hakkında bir şiir okuyor. Şiiri o kadar tesirli oluyor ki hükümdar o adamı sarayından çıkartıyor. Şiiri o kadar tesirli oluyor ki hükümdar o adamı sarayından çıkartıyor.

O adam mektup yazıyor, haber gönderiyor hükümdara diyor ki; "Hükümdarım, onların söyledikleri yalan!" O adam mektup yazıyor, haber gönderiyor hükümdara diyor ki;

"Hükümdarım, onların söyledikleri yalan!"

"İster doğru olsun, ister yalan olsun; söz bir kere söylendi." diye cevap veriyor. "İster doğru olsun, ister yalan olsun; söz bir kere söylendi." diye cevap veriyor.

Darbı mesel oluyor. Darbı mesel oluyor.

Şairlerin böyle zararı var, dillerinin tesiri var.Şairlerin böyle zararı var, dillerinin tesiri var. "Malınızla onları susturun." diyor Peygamber Efendimiz. Bugün bize düşen nedir? "Malınızla onları susturun." diyor Peygamber Efendimiz.

Bugün bize düşen nedir?

Menfi propanganda olarak gazete olur, daha başka yollarla olur;Menfi propanganda olarak gazete olur, daha başka yollarla olur; onlara karşı bu usûlü kullanabiliriz.onlara karşı bu usûlü kullanabiliriz. Şahısları, vasıtaları İslâm'a hücum etmekten paralarımızla men edebiliriz, alıkoyabiliriz.Şahısları, vasıtaları İslâm'a hücum etmekten paralarımızla men edebiliriz, alıkoyabiliriz. Bugünün taktiği ile böyle olur. Bugünün taktiği ile böyle olur.

Zeru'l-ârifîne muhaddesîne min ümmetî lâ tünzilûhümü'l-cenneti ve le'n-nâr.Zeru'l-ârifîne muhaddesîne min ümmetî lâ tünzilûhümü'l-cenneti ve le'n-nâr. Hattâ yekûna'llâhu'llezî yakdî fîhim yevme'l-kıyâmeti. Hattâ yekûna'llâhu'llezî yakdî fîhim yevme'l-kıyâmeti.

Hz. Ali Efendimiz'den naklolunduğuna göre, Peygamber Efendimiz buyurmuşlar ki; Hz. Ali Efendimiz'den naklolunduğuna göre, Peygamber Efendimiz buyurmuşlar ki;

"Benim ümmetimden kendisine ilham gelen, meleklerin kendisine"Benim ümmetimden kendisine ilham gelen, meleklerin kendisine bazı şeyleri bildirdiği ârif kimseleri bırakın. Onlardan bahsetmeyin.bazı şeyleri bildirdiği ârif kimseleri bırakın. Onlardan bahsetmeyin. Onları cennete veya cehenneme nisbet etmeyin.Onları cennete veya cehenneme nisbet etmeyin. 'Bu adam cennetliktir.' veyahut 'Bu adam ehl-i cehennemdir.' demeyin. 'Bu adam cennetliktir.' veyahut 'Bu adam ehl-i cehennemdir.' demeyin. Bırakın, Allahu Teâlâ hazretleri onların arasında hükmetsin.Bırakın, Allahu Teâlâ hazretleri onların arasında hükmetsin. Onları cennete sokacaksa sokar, cehenneme atacaksa atar.Onları cennete sokacaksa sokar, cehenneme atacaksa atar. Kıyamet gününde Allah'a ait bir şeye siz karışmayın. Onların lehinde, aleyhinde konuşmayın." demiş. Kıyamet gününde Allah'a ait bir şeye siz karışmayın. Onların lehinde, aleyhinde konuşmayın." demiş.

Allahu âlem bu şahıslar bizim meczup dediğimiz kimseler. "Bu adam meczuptur." diyoruz. Allahu âlem bu şahıslar bizim meczup dediğimiz kimseler. "Bu adam meczuptur." diyoruz.

Meczup ne demek? "Durumu normal insanlar gibi değil." demek. Meczup ne demek?

"Durumu normal insanlar gibi değil." demek.

Bakıyorsun; deli desen durumları, deliliğe sığmıyor bazen öyle sözler söylüyorlar ki akıllıdan çıkmaz.Bakıyorsun; deli desen durumları, deliliğe sığmıyor bazen öyle sözler söylüyorlar ki akıllıdan çıkmaz. Bazen de bakıyorsun, yaptıkları hareketleri şer'i şerîfe sığdıramıyorsun. Bazen de bakıyorsun, yaptıkları hareketleri şer'i şerîfe sığdıramıyorsun.

"Başka hareketlerinden, kendilerinde âriflik olduğu,"Başka hareketlerinden, kendilerinde âriflik olduğu, irfan olduğu belli olmuşsa o hallerine karışmayın, Allah'a havale edin." diyor.irfan olduğu belli olmuşsa o hallerine karışmayın, Allah'a havale edin." diyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Bilemezsin, senin gözüne hata gibi görünen bir şeydir, aslında onun başka bir sebebi vardır.Bilemezsin, senin gözüne hata gibi görünen bir şeydir, aslında onun başka bir sebebi vardır. Bu gibi durumlarda ve bilhassa büyük alimlerin, mürşitlerin mesela dış görünüşlerindeBu gibi durumlarda ve bilhassa büyük alimlerin, mürşitlerin mesela dış görünüşlerinde insan bir kusur görse bir hayra tevil edecek ve Kehf suresindeinsan bir kusur görse bir hayra tevil edecek ve Kehf suresinde Musa aleyhisselam ile Hızır arasında geçen macerayı düşünecek. Musa aleyhisselam ile Hızır arasında geçen macerayı düşünecek.

Nasıl orada Musa aleyhisselam anlayamadı, Hızır aleyhisselam'ın yaptığı şeylerin sebebini sordu.Nasıl orada Musa aleyhisselam anlayamadı, Hızır aleyhisselam'ın yaptığı şeylerin sebebini sordu. Soru sordu, itiraz etti. O düşününlecek; "Bunun elbette bir sebebi vardır." denilecek. Soru sordu, itiraz etti. O düşününlecek; "Bunun elbette bir sebebi vardır." denilecek.

Çünkü aleyhinde konuşursun; Allah'ın sevgili kuludur, zararı olur.Çünkü aleyhinde konuşursun; Allah'ın sevgili kuludur, zararı olur. Çünkü Allah kendi kullarının, sevgili kullarının aleyhinde bulunulmasından razı olmaz.Çünkü Allah kendi kullarının, sevgili kullarının aleyhinde bulunulmasından razı olmaz. Seni cezalandırır, başın derde girer. Seni cezalandırır, başın derde girer.

Onun için bu hadîs-i şeriften; "O gibilerin hâline karışma." diye bir ders çıkıyor. Onun için bu hadîs-i şeriften; "O gibilerin hâline karışma." diye bir ders çıkıyor.

Zerûnî mâ terektüküm fe-innemâ heleke men kâne kableküm bi-kesreti min süâlihim.Zerûnî mâ terektüküm fe-innemâ heleke men kâne kableküm bi-kesreti min süâlihim. Ve'htilâfihim alâ enbiyâihim. Fe-izâ emertüküm bi-şey'in fe'tû minhü me'steta'tüm Ve'htilâfihim alâ enbiyâihim. Fe-izâ emertüküm bi-şey'in fe'tû minhü me'steta'tüm ve izâ neheytüküm an şey'in fedeûhü. ve izâ neheytüküm an şey'in fedeûhü.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre,Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki;

"Ben sizi bıraktığım zaman siz de bana ilişmeyin."Ben sizi bıraktığım zaman siz de bana ilişmeyin. Çünkü sizden önceki ümmetler çok soru sormalarından dolayıÇünkü sizden önceki ümmetler çok soru sormalarından dolayı ve peygamberlerine muhalefet ettiklerinden dolayı helâk oldular.ve peygamberlerine muhalefet ettiklerinden dolayı helâk oldular. Ben size bir şeyi emretmişsem gücünüz yettiğince o emrettiğim şeyi yapmaya çalışın.Ben size bir şeyi emretmişsem gücünüz yettiğince o emrettiğim şeyi yapmaya çalışın. Bir şeyi yasaklamışsam, onu da bırakın. Yapmayın, yasakladığım şeyi bırakın." Bir şeyi yasaklamışsam, onu da bırakın. Yapmayın, yasakladığım şeyi bırakın."

Fazla ileri geri; "Şöyle mi olacak, böyle mi olacak?Fazla ileri geri; "Şöyle mi olacak, böyle mi olacak? Ama neden, niçin, nasıl?" filan gibi sorularla işi çok karıştırıp da kendinizi bağlamayın. Ama neden, niçin, nasıl?" filan gibi sorularla işi çok karıştırıp da kendinizi bağlamayın.

Çünkü çırpındıkça insan bağlanır, bağlandıkça da yapması zorlaşır. Çünkü çırpındıkça insan bağlanır, bağlandıkça da yapması zorlaşır.

Bakara sûresinde var.Bakara sûresinde var. Çok sorusu ve itirazları dolayısıyla Benî İsrail'in başına gelenler başka sûrelerde de anlatılmış.Çok sorusu ve itirazları dolayısıyla Benî İsrail'in başına gelenler başka sûrelerde de anlatılmış. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz eski ümmetlerin hallerine bakıyor da,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz eski ümmetlerin hallerine bakıyor da, şefkatinden, lütf u kereminden, müslümanlara acıdığından diyor ki; "Bana çok soru sormayın.şefkatinden, lütf u kereminden, müslümanlara acıdığından diyor ki;

"Bana çok soru sormayın.
Ben size bir şeyi söyledim mi yapmaya çalışın, yasakladım mı bırakmaya çalışın. Ben size bir şeyi söyledim mi yapmaya çalışın, yasakladım mı bırakmaya çalışın. 'Detayını, teferruatını inceden inceye sorup anlayacağız.' derken, itiraz etmiş olursunuz.'Detayını, teferruatını inceden inceye sorup anlayacağız.' derken, itiraz etmiş olursunuz. Aklınızın ermediği kısımlar olur. Veyahut hükmü zorlaştırırsınız." Aklınızın ermediği kısımlar olur. Veyahut hükmü zorlaştırırsınız."

Mesela küçük bir şey anlatalım bununla ilgili; Mesela küçük bir şey anlatalım bununla ilgili;

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Ramazan'da birkaç gün teravih namazına çıktı.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Ramazan'da birkaç gün teravih namazına çıktı. Tabii herkes arkasında şevkle namaz kıldı. Mübarek bir zaman, Ramazan ayı. Tabii herkes arkasında şevkle namaz kıldı. Mübarek bir zaman, Ramazan ayı.

Ondan sonra önlerinde Hz. Peygamber Efendimiz; insanın ayağı yere mi değer?Ondan sonra önlerinde Hz. Peygamber Efendimiz; insanın ayağı yere mi değer? O kadar güzel bir durum. Tabi herkes şevkle namaz kıldı.O kadar güzel bir durum. Tabi herkes şevkle namaz kıldı. Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz çıkmayıverdi. Neden? Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz çıkmayıverdi.

Neden?

"Ümmetimin üzerine farz olur." diye, korkusundan. Farz olursa ne olur? "Ümmetimin üzerine farz olur." diye, korkusundan.

Farz olursa ne olur?

"Farz olursa yapmayanlar cezaya mâruz kalır."Farz olursa yapmayanlar cezaya mâruz kalır. Farzı terk etmekten dolayı şiddetli, büyük cezaya mâruz kalır." diye şefkatinden. Farzı terk etmekten dolayı şiddetli, büyük cezaya mâruz kalır." diye şefkatinden.

Şefkatini bize, Tevbe sûresinin sonundaki âyet-i kerîmeler bildiriyor: Şefkatini bize, Tevbe sûresinin sonundaki âyet-i kerîmeler bildiriyor:

Lekad câeküm resûlün min enfüsiküm.Lekad câeküm resûlün min enfüsiküm. "Allahu Teâlâ sizlerden, sizin gibi, sizin cinsinizden bir peygamber gönderdi. "Allahu Teâlâ sizlerden, sizin gibi, sizin cinsinizden bir peygamber gönderdi. Size öyle bir peygamber geldi."Size öyle bir peygamber geldi." Azîzün aleyhi mâ anittüm harîsun aleyküm bi'l-mü'minîne ra'ûfün-rahîm.Azîzün aleyhi mâ anittüm harîsun aleyküm bi'l-mü'minîne ra'ûfün-rahîm. "Size karşı 'harîs' size karşı çok meraklı, üstünüze titriyor"Size karşı 'harîs' size karşı çok meraklı, üstünüze titriyor ve mü'minlere karşı ref'etli, merhametli, şefkatli." ve mü'minlere karşı ref'etli, merhametli, şefkatli."

O âyet-i kerîme Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i şefkatiyle methediyor.O âyet-i kerîme Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i şefkatiyle methediyor. O şefkatinden dolayı bu tenbihatı yapıyor.O şefkatinden dolayı bu tenbihatı yapıyor. Eski ümmetlerin başına gelenleri biliyor da, ümmetini ondan korumak istiyor. Eski ümmetlerin başına gelenleri biliyor da, ümmetini ondan korumak istiyor.

Peygamber Efendimiz ufukta kırmızı, kara bir bulut görse sapsarı kesilirdi.Peygamber Efendimiz ufukta kırmızı, kara bir bulut görse sapsarı kesilirdi. Eski ümmetlere azap getiren bulutlar olmuş. Kur'ân-ı Kerîm anlatıyor. Eski ümmetlere azap getiren bulutlar olmuş. Kur'ân-ı Kerîm anlatıyor. Uzaktan bulutu görünce; 'Hah!' demişler, Hâzâ âridun mümtırunâ. "İşte bize yağmur bulutu geliyor." Uzaktan bulutu görünce; 'Hah!' demişler,

Hâzâ âridun mümtırunâ. "İşte bize yağmur bulutu geliyor."

"Yağmur yağacak, bereket gelecek." diye beklerken -ama azap var içinde- büyük felaketlere uğramışlar. "Yağmur yağacak, bereket gelecek." diye beklerken -ama azap var içinde- büyük felaketlere uğramışlar.

Peygamber Efendimiz; böyle bir bulut gördüğü zaman telaşlanırmış.Peygamber Efendimiz; böyle bir bulut gördüğü zaman telaşlanırmış. "Acaba ümmetime bir zarar mı gelir." diye dua edermiş, şefkatinden… "Acaba ümmetime bir zarar mı gelir." diye dua edermiş, şefkatinden…

Burada da, o şefkatinden dolayı; "Söylediğim kadarını yapın, incesini karıştırıp kurcalayıp daBurada da, o şefkatinden dolayı; "Söylediğim kadarını yapın, incesini karıştırıp kurcalayıp da kendinizi tehlikeye sokmayın." diye tenbihatta bulunuyor. kendinizi tehlikeye sokmayın." diye tenbihatta bulunuyor.

Eski mutasavvıflardan, âriflerden bir zât da diyor ki; "Mürit üç çeşittir." Eski mutasavvıflardan, âriflerden bir zât da diyor ki; "Mürit üç çeşittir."

Kendisi şeyh ya, müritleri üçe ayırıyor. Kendisi şeyh ya, müritleri üçe ayırıyor.

Bir; mürîdün mutlakun, "tam mürit." Ne derse şeyhine ittibaâ ediyor. Hiç itirazı filan yok.Bir; mürîdün mutlakun, "tam mürit." Ne derse şeyhine ittibaâ ediyor. Hiç itirazı filan yok. "Kal." dediği yerde kalıyor, "Git." dediği yerde gidiyor, "Gel." dediği yerde geliyor. "Kal." dediği yerde kalıyor, "Git." dediği yerde gidiyor, "Gel." dediği yerde geliyor.

İkincisi; mürîdün mecâziyyün, mürit değil aslında ama işte "mürit" denmiş. İkincisi; mürîdün mecâziyyün, mürit değil aslında ama işte "mürit" denmiş.

Aslında kendi nefsinin emrinde, güya şeyhe bağlanmış ama söz dinlemiyor.Aslında kendi nefsinin emrinde, güya şeyhe bağlanmış ama söz dinlemiyor. Bir şey söylüyorsun, "Neden? Niçin? Nasıl? Sebebi ne?" bir sürü şeyler söylüyor.Bir şey söylüyorsun, "Neden? Niçin? Nasıl? Sebebi ne?" bir sürü şeyler söylüyor. Buna, "mecâzî mürid" diyor. Hakiki mürid değil de, işte öyle "adı mürid" mânasında. Buna, "mecâzî mürid" diyor.

Hakiki mürid değil de, işte öyle "adı mürid" mânasında.

Bir de mürîdun mürtedün; "O da şeyhinden hoşuna gitmeyen bir hal görünce,Bir de mürîdun mürtedün; "O da şeyhinden hoşuna gitmeyen bir hal görünce, mesela bir azar işitse veya başka bir durum görse bırakıp gider." mesela bir azar işitse veya başka bir durum görse bırakıp gider."

Olur mu, o senin terbiyecin. Baba bazen çocuğunu azarlamaz mı? Olur mu, o senin terbiyecin. Baba bazen çocuğunu azarlamaz mı?

"Bunu böyle yaptın, doğru mu bu yaptığın? Yapma bakayım bir daha!" diye kaşlarını çatıyor. "Bunu böyle yaptın, doğru mu bu yaptığın? Yapma bakayım bir daha!" diye kaşlarını çatıyor.

Kaşlarını çatınca veyahut beğenmediği bir hal görünce, umduğunu bulamayınca, ötekisi kaçıp gidiyor. Kaşlarını çatınca veyahut beğenmediği bir hal görünce, umduğunu bulamayınca, ötekisi kaçıp gidiyor.

Öyle üçe ayırmış. Yani bu ikincisi de, ortancası da; "Neden? Nasıl?" filan diye soran kimse.Öyle üçe ayırmış. Yani bu ikincisi de, ortancası da; "Neden? Nasıl?" filan diye soran kimse. "O da iyi olmuyor." diye, bu kıssa bize gösteriyor. "O da iyi olmuyor." diye, bu kıssa bize gösteriyor.

Zirvetü senâmi'l-İslâmi el-cihâdü fî sebîlillâh, lâ yenâlühû illâ efdalühüm. Zirvetü senâmi'l-İslâmi el-cihâdü fî sebîlillâh, lâ yenâlühû illâ efdalühüm.

Ebû Umâme el-Bâhilî radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Ebû Umâme el-Bâhilî radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

Senam, "devenin hörgücü" demek. Zirve, "bir şeyin yükseği" demek. Senam, "devenin hörgücü" demek. Zirve, "bir şeyin yükseği" demek.

"İslâm'ın tepesinin en uç noktası, -aşağıdan yukarıya çeşitli hükümleri var- zirvesi,"İslâm'ın tepesinin en uç noktası, -aşağıdan yukarıya çeşitli hükümleri var- zirvesi, Allah yolunda cihad etmektir. Buna ancak müslümanların en faziletlileri nâil olur." Allah yolunda cihad etmektir. Buna ancak müslümanların en faziletlileri nâil olur."

Bu devlet herkese nasip olmaz. Ancak müslümanların en faziletlileri, efdalleri o nimete mazhar olurlar. Bu devlet herkese nasip olmaz. Ancak müslümanların en faziletlileri, efdalleri o nimete mazhar olurlar.

Demek ki İslâm'ın birçok emirleri var.Demek ki İslâm'ın birçok emirleri var. Mesela Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e; "İslâm nedir?" diye soruyorlar. Mesela Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e; "İslâm nedir?" diye soruyorlar.

İslâm'ın beş şartını cevap olarak söylüyor: İslâm'ın beş şartını cevap olarak söylüyor:

"Şehadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, zekât vermek." "Şehadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, zekât vermek."

"İslâm'ın birçok emirleri var." dedik. Bu emirler içinde zirvede, en uç noktada ne geliyor? "İslâm'ın birçok emirleri var." dedik.

Bu emirler içinde zirvede, en uç noktada ne geliyor?

Allah yolunda cihatdetmek geliyor. Cihad nedir? Allah yolunda cihatdetmek geliyor.

Cihad nedir?

Cihad çok geniş bir kelimedir. Hakikaten izah edilmesi lazım gelen bir kelimedir. Cihad çok geniş bir kelimedir. Hakikaten izah edilmesi lazım gelen bir kelimedir.

Cihat iki şekilde olur. Cihat iki şekilde olur.

Bir; düşmanla eline silahı alıp harp meydanında çarpışmak şeklinde olur.Bir; düşmanla eline silahı alıp harp meydanında çarpışmak şeklinde olur. Bu bildiğimiz şeyler. Mesela bir ordu, müslüman ordusu, karşıda kâfir ordusu.Bu bildiğimiz şeyler. Mesela bir ordu, müslüman ordusu, karşıda kâfir ordusu. Silahları çekiyorlar, dinini yaymak için çarpışıyorlar. Cihad, Allah uğrunda yapılan bir savaş. Silahları çekiyorlar, dinini yaymak için çarpışıyorlar. Cihad, Allah uğrunda yapılan bir savaş.

Bir de mânevî cihad olur. Çünkü düşmanlar bazen öyle kâfir gibi hududun öbür tarafında durupBir de mânevî cihad olur. Çünkü düşmanlar bazen öyle kâfir gibi hududun öbür tarafında durup gözle görülen şeyler değildir. İnsanın mânevî düşmanları da vardır. gözle görülen şeyler değildir. İnsanın mânevî düşmanları da vardır.

Mânevî düşmanın en başta geleni nedir? Birisi şeytandır. İnsanın şeytanla mücadele etmesi lazım. Mânevî düşmanın en başta geleni nedir?

Birisi şeytandır. İnsanın şeytanla mücadele etmesi lazım.

İkincisi, şeytanın baş yardakçısı içimizde nefis, bizi bütün kötülüklere sürükler, durur.İkincisi, şeytanın baş yardakçısı içimizde nefis, bizi bütün kötülüklere sürükler, durur. Nefisle mücadele, mücahede etmek lazım. Onlar da cihad. Nefisle mücadele, mücahede etmek lazım. Onlar da cihad.

Hatta nefsin arzularına, kötü duygularına, isteklerine, heveslerine karşı cihad etmek,Hatta nefsin arzularına, kötü duygularına, isteklerine, heveslerine karşı cihad etmek, cihâd-ı ekber diye bildirilmiş kitaplarımızda ve hadîs-i şerîflerimizde beyan edilmiş. O da cihad. cihâd-ı ekber diye bildirilmiş kitaplarımızda ve hadîs-i şerîflerimizde beyan edilmiş. O da cihad.

Demek ki "Bugün artık düşmanlarla savaş yok, sulh halindeyiz." demek doğru değil. Demek ki "Bugün artık düşmanlarla savaş yok, sulh halindeyiz." demek doğru değil.

Cihad her zaman, her yerde müslümanın işidir.Cihad her zaman, her yerde müslümanın işidir. Her zaman müslümanın uğraşacağı, gayret sarf edeceği taraf var. Her zaman müslümanın uğraşacağı, gayret sarf edeceği taraf var. Nefsiyle cihad eder, şeytanla cihad eder, kötü huylarla cihad eder. Nefsiyle cihad eder, şeytanla cihad eder, kötü huylarla cihad eder. Böylece Allah yolunda azami cehdini sarf eder. Cihad bu. Demek ki bu, İslâm'ın zirvesiymiş. Böylece Allah yolunda azami cehdini sarf eder. Cihad bu.

Demek ki bu, İslâm'ın zirvesiymiş.

Allahu Teâlâ hazretleri bizleri cümleten mücâhid-i fî sebîlillah sınıfına dâhil eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizleri cümleten mücâhid-i fî sebîlillah sınıfına dâhil eylesin. Allah yolunda cihat edenlerden eylesin. Ne ile? Allah yolunda cihat edenlerden eylesin.

Ne ile?

Düşman yoksa kendi nefsimizle, şeytanla, kötü huylarımızla.Düşman yoksa kendi nefsimizle, şeytanla, kötü huylarımızla. Düşman olduğu zaman da, alırız elimize silahı; ırzımızı, dinimizi, imanımızı korumak kollamak için,Düşman olduğu zaman da, alırız elimize silahı; ırzımızı, dinimizi, imanımızı korumak kollamak için, ecdadımız canını nasıl seve seve vermiş, kefeni zemzemle yıkamış,ecdadımız canını nasıl seve seve vermiş, kefeni zemzemle yıkamış, boynuna dolamış gitmişse oraya da gideriz. "Canımız da feda olsun, malımız da feda olsun." der, gideriz. boynuna dolamış gitmişse oraya da gideriz.

"Canımız da feda olsun, malımız da feda olsun." der, gideriz.

O olmadığı zaman da demek ki yine cihat edilecek şeyler var. O olmadığı zaman da demek ki yine cihat edilecek şeyler var.

Zekâtü'l-cenîni zekâtü ümmih Zekâtü'l-cenîni zekâtü ümmih

Buradaki zekât, bizim bildiğimiz zekât değil.Buradaki zekât, bizim bildiğimiz zekât değil. Çünkü bizim bildiğimiz zekât eski yazıda 'ze' ile yazılır, bu 'zel' ile yazılıyor. Çünkü bizim bildiğimiz zekât eski yazıda 'ze' ile yazılır, bu 'zel' ile yazılıyor.

Zekât, "kesmek" demek. Hayvanı kesmezsen kafasına bir tokmak vursan olur mu? Olmaz. Zekât, "kesmek" demek.

Hayvanı kesmezsen kafasına bir tokmak vursan olur mu?

Olmaz.

Bir koyunu kafasına bir tokmak vurdun, öldürdün.Bir koyunu kafasına bir tokmak vurdun, öldürdün. Veyahut bir otomobil geldi çarptı, bir duvara çarptı, hiçbir yeri kanamadan düştü yere, öldü. Veyahut bir otomobil geldi çarptı, bir duvara çarptı, hiçbir yeri kanamadan düştü yere, öldü.

Yiyebilir misin? Yiyemezsin. İpi boynuna dolandı, kıpırdarken kıpırdarken boğuldu. Yiyebilir misin? Yiyebilir misin?

Yiyemezsin.

İpi boynuna dolandı, kıpırdarken kıpırdarken boğuldu.

Yiyebilir misin?

Yiyemezsin. Âyet-i kerîmede zikredilmiş. Ne yapmak lazım? Yiyemezsin.

Âyet-i kerîmede zikredilmiş.

Ne yapmak lazım?

Keseceksin, kanı akacak, kanı çıkacak. O zaman temiz, helâl olacak. Cenin ne demek? Keseceksin, kanı akacak, kanı çıkacak. O zaman temiz, helâl olacak.

Cenin ne demek?

Kesilen hayvanın karnından çıkan yavrusu. Bazen kestiğin hayvanın içinden yavrusu da çıkar.Kesilen hayvanın karnından çıkan yavrusu. Bazen kestiğin hayvanın içinden yavrusu da çıkar. Kurbanda filan olur. İnek, koyun keser insan; bakarsın içinde yavrusu da var.Kurbanda filan olur. İnek, koyun keser insan; bakarsın içinde yavrusu da var. Ya bilinir, ya bilinmez. Bilinirse mümkün mertebe onu almayıp da doğumuna kadar beklemek düşünülebilir. Ya bilinir, ya bilinmez. Bilinirse mümkün mertebe onu almayıp da doğumuna kadar beklemek düşünülebilir.

Ama kestin, o zaman o cenin ne olacak? O karnından çıkan yavru ne olacak?Ama kestin, o zaman o cenin ne olacak? O karnından çıkan yavru ne olacak? O temiz mi, yenir mi yenmez mi? Anasının kesilmesi, kanının akıtılması,O temiz mi, yenir mi yenmez mi?

Anasının kesilmesi, kanının akıtılması,
İslâmî mânada kesilmesi onun için de kifayet eder.İslâmî mânada kesilmesi onun için de kifayet eder. "Temizdir." diyor. Alimler bunu iki türlü anlamış. Bizim imamımız İmâm-ı Âzâm diyor ki; "Temizdir." diyor.

Alimler bunu iki türlü anlamış. Bizim imamımız İmâm-ı Âzâm diyor ki;

"Nasıl anasını kesip de kanını akıtmak suretiyle temiz oluyorsa"Nasıl anasını kesip de kanını akıtmak suretiyle temiz oluyorsa anasına yaptığımız muameleyi ona da yaparız, onu da kesiveririz.anasına yaptığımız muameleyi ona da yaparız, onu da kesiveririz. Onun da kanı akar. O zaman temiz olur." mânasına. Onun da kanı akar. O zaman temiz olur." mânasına.

Bazı alimler de; "Hayır, o mânaya değil, anasının kesilmesi onun temiz olmasına kâfi gelir." demişler. Bazı alimler de; "Hayır, o mânaya değil, anasının kesilmesi onun temiz olmasına kâfi gelir." demişler.

Yine aynı mânada bir hadîs-i şerîf daha aşağıda var: Yine aynı mânada bir hadîs-i şerîf daha aşağıda var:

Zekâtü'l-cenîni izâ şeare zekâtü ümmihî velâkinnehû yüzbehu hattâ yensâbe mâ fîhi mine'd-demi. Zekâtü'l-cenîni izâ şeare zekâtü ümmihî velâkinnehû yüzbehu hattâ yensâbe mâ fîhi mine'd-demi.

Ceninin kesilmesi, temiz olması; anasının karnında, rahimde tüyleri belirmişse,Ceninin kesilmesi, temiz olması; anasının karnında, rahimde tüyleri belirmişse, anasının kesilmesiyle tamam olur. O hayvanın karnından çıkan temizdir, yenilebilir, helaldir. anasının kesilmesiyle tamam olur. O hayvanın karnından çıkan temizdir, yenilebilir, helaldir.

Velâkinnehu yüzbehu. "Buna rağmen yine o kesilir, ta ki içindeki kan aksın.Velâkinnehu yüzbehu. "Buna rağmen yine o kesilir, ta ki içindeki kan aksın. Çünkü İslâm'da kan haramdır. 'O aksın.' diye kesilir. Çünkü İslâm'da kan haramdır. 'O aksın.' diye kesilir.

Bu hadîs-i şerîfi çok iyi dinleyin çünkü bizim işimizle çok yakından alakalı. Bu hadîs-i şerîfi çok iyi dinleyin çünkü bizim işimizle çok yakından alakalı.

Parça parça okuyup izahını verelim. Zikru'l-enbiyâi mine'l-ibâdeti.Parça parça okuyup izahını verelim.

Zikru'l-enbiyâi mine'l-ibâdeti.
"Peygamberlerin anılması ibadettendir." Nasıl anarız peygamberleri? "Peygamberlerin anılması ibadettendir."

Nasıl anarız peygamberleri?

Menâkibini, fezâilini, mucizelerini, sözlerini, hadislerini anlatırız.Menâkibini, fezâilini, mucizelerini, sözlerini, hadislerini anlatırız. Hz. Âdem'den bizim Peygamberimiz'e kadar geçmiş peygamberlerimizin anılması ibadettendir. Hz. Âdem'den bizim Peygamberimiz'e kadar geçmiş peygamberlerimizin anılması ibadettendir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in menâkibini, mucizelerini,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in menâkibini, mucizelerini, doğumunu, sözlerini, hadisini anlatmak, bunlar hep ibadettir. doğumunu, sözlerini, hadisini anlatmak, bunlar hep ibadettir.

Elhamdülillah, biz şimdi ne yapıyoruz? Elhamdülillah, biz şimdi ne yapıyoruz?

İbadet yapıyoruz; Resûlullah'ı anıyoruz, hadislerini zikrediyoruz,İbadet yapıyoruz; Resûlullah'ı anıyoruz, hadislerini zikrediyoruz, siz de dinliyorsunuz. Peygamberlerin anılması ibadettir. siz de dinliyorsunuz. Peygamberlerin anılması ibadettir.

Ve zikru's-sâlihîne keffâratü'z-zünûb.Ve zikru's-sâlihîne keffâratü'z-zünûb. "Salih kimselerin anılması,"Salih kimselerin anılması, -salih kimse, Allah'ın sevdiği kullar, iyi salih amel işleyen kimseler- da günahlara keffarettir." -salih kimse, Allah'ın sevdiği kullar, iyi salih amel işleyen kimseler- da günahlara keffarettir."

Bir başka hadîs-i şerîf var: "Allah'ın rahmeti, salihlerin anıldığı meclise iner." Bir başka hadîs-i şerîf var:

"Allah'ın rahmeti, salihlerin anıldığı meclise iner."

Demek ki salih kimselerin de hallerinden, menkıbelerinden, hayatlarından bahsetmek lazım.Demek ki salih kimselerin de hallerinden, menkıbelerinden, hayatlarından bahsetmek lazım. Bunda faydalar var. Bunda faydalar var.

Birisi, peygamberleri anmak ibadettendir. İkincisi, salih kimseleri anmak, günahlara keffarettir. Birisi, peygamberleri anmak ibadettendir. İkincisi, salih kimseleri anmak, günahlara keffarettir.

Ve zikru'l-mevti sadakatün. "Ölümü anmak sadakadır." Ve zikru'l-mevti sadakatün. "Ölümü anmak sadakadır."

Nasıl gidip fakirin eline para veriyorsan, gönlünü hoş ediyorsan, bir ecir kazanıyorsan;Nasıl gidip fakirin eline para veriyorsan, gönlünü hoş ediyorsan, bir ecir kazanıyorsan; ölümü anmak da sadakadır. Elhamdülillah. ölümü anmak da sadakadır.

Elhamdülillah.
Hocalarımız bize; "Ölümü çok anın." demişlerdi. Tezekkür-ü mevt, rabıta-i mevt tavsiye etmişlerdi. Hocalarımız bize; "Ölümü çok anın." demişlerdi. Tezekkür-ü mevt, rabıta-i mevt tavsiye etmişlerdi.

Demek ki biz onu düşündükçe, yaptıkça, fakire para vermiş gibi sadaka oluyor.Demek ki biz onu düşündükçe, yaptıkça, fakire para vermiş gibi sadaka oluyor. Ne güzel şeyler tavsiye etmişler. Allah cümlesinden razı olsun.Ne güzel şeyler tavsiye etmişler. Allah cümlesinden razı olsun. Bize hadislerin gösterdiği yolları, hadisleri okumadan tarif etmişler. Bize hadislerin gösterdiği yolları, hadisleri okumadan tarif etmişler.

Ve zikru'n-nâri mine'l-cihâd. "Cehennemi düşünmek, anmak, söylemek cihattandır." Neden? Ve zikru'n-nâri mine'l-cihâd. "Cehennemi düşünmek, anmak, söylemek cihattandır."

Neden?

İnsan cehennemi düşününce ondan, onun içine düşmektenİnsan cehennemi düşününce ondan, onun içine düşmekten kendisini koruyacak tedbirini alır da ondan. O da cihattır. Nefis nasıl yola gelir o zaman.kendisini koruyacak tedbirini alır da ondan. O da cihattır. Nefis nasıl yola gelir o zaman. "Bu işin sonunda cehennem var!" deyince, bakar pabuç pahalı,"Bu işin sonunda cehennem var!" deyince, bakar pabuç pahalı, arkasından büyük azaplar gelecek; korkar, geri durur. Cehennemi anmak ibadettir, cihattandır. arkasından büyük azaplar gelecek; korkar, geri durur.

Cehennemi anmak ibadettir, cihattandır.

Ve zikru'l-kabri yukarribuküm mine'l-cenneti.Ve zikru'l-kabri yukarribuküm mine'l-cenneti. "Kabri düşünmek, kabri anmak, sizleri cennete yakın kılar, cennete yaklaştırır." "Kabri düşünmek, kabri anmak, sizleri cennete yakın kılar, cennete yaklaştırır."

Demek ki kabri de düşüneceğiz: Tabuttan çıkaracaklar.Demek ki kabri de düşüneceğiz:

Tabuttan çıkaracaklar.
Ondan sonra kazdıkları çukurun içine yatıracaklar.Ondan sonra kazdıkları çukurun içine yatıracaklar. "Kıbleye dönük olsun." diye, kefenin içinde biraz da arkamıza toprak beslerler. "Kıbleye dönük olsun." diye, kefenin içinde biraz da arkamıza toprak beslerler. Ondan sonra dostlar oradan buradan üstümüze birkaç avuç toprak atar, örterler.Ondan sonra dostlar oradan buradan üstümüze birkaç avuç toprak atar, örterler. Tahtayla mı örtecekler, betonla mı örtecekler, kalıp kalıp kapatırlar giderler. Tahtayla mı örtecekler, betonla mı örtecekler, kalıp kalıp kapatırlar giderler.

"Acaba orada benim hâlim ne olacak? Karanlıkta mı kalacağım,"Acaba orada benim hâlim ne olacak? Karanlıkta mı kalacağım, yoksa salih amellerim bana kabirde yoldaş mı olacak?yoksa salih amellerim bana kabirde yoldaş mı olacak? Okuduğum Kur'ân'ın bana eşliği mi olacak?" diye kabri düşünmek. Bu nedir? Okuduğum Kur'ân'ın bana eşliği mi olacak?" diye kabri düşünmek.

Bu nedir?

İnsanı cennete yaklaştırmaktır. Demek kabri düşünmekte de büyük faydalar var. İnsanı cennete yaklaştırmaktır.

Demek kabri düşünmekte de büyük faydalar var.

Bu hadisi ezberleyelim inşaallah. Bu hadisi ezberleyelim inşaallah.

Ve zikru'l-kıyâmeti yubâidüküm mine'n-nâr. "Kıyameti düşünmek sizleri cehennemden uzaklaştırır." Ve zikru'l-kıyâmeti yubâidüküm mine'n-nâr. "Kıyameti düşünmek sizleri cehennemden uzaklaştırır."

Kıyameti düşüneceksin. Bütün insanlar kabirden kalkacaklar.Kıyameti düşüneceksin. Bütün insanlar kabirden kalkacaklar. Hepsi mahşer meydanında toplanacaklar.Hepsi mahşer meydanında toplanacaklar. Bekleyecekler, bekleyecekler, bekleyecekler, korkuyla telaşla…Bekleyecekler, bekleyecekler, bekleyecekler, korkuyla telaşla… O kadar bekleyecekler ki o kadar sıkıntılara düşecekler ki güneş tepelerine yaklaşacak,O kadar bekleyecekler ki o kadar sıkıntılara düşecekler ki güneş tepelerine yaklaşacak, hepsi terlere bulanacaklar, çenelerine kadar tere batacaklar.hepsi terlere bulanacaklar, çenelerine kadar tere batacaklar. Beklemekten o kadar üzülecekler ki ilk defa şefaat talebine çıkacaklar. Beklemekten o kadar üzülecekler ki ilk defa şefaat talebine çıkacaklar.

Peygamberlere gidip diyecekler; "Ne olur Mevlâmız bizim hakkımızda hükmetsin,Peygamberlere gidip diyecekler; "Ne olur Mevlâmız bizim hakkımızda hükmetsin, mahkeme başlasın da cennete gidecek cennete gitsin, mahkeme başlasın da cennete gidecek cennete gitsin, cehenneme gidecek cehenneme gitsin. Ama burada durmayalım, çok zor geldi!" diyecekler. cehenneme gidecek cehenneme gitsin. Ama burada durmayalım, çok zor geldi!" diyecekler.

Ondan sonra Allahu Teâlâ hazretleri azamet ve celâl ile mahşer meydanına nüzûl edecek.Ondan sonra Allahu Teâlâ hazretleri azamet ve celâl ile mahşer meydanına nüzûl edecek. Kulları arasında hükmedecek. Amellerini tartacaklar. Defter-i a'mâllerini açacaklar. Kulları arasında hükmedecek. Amellerini tartacaklar. Defter-i a'mâllerini açacaklar. İçindeki sevaplar günahlar bir bir ortaya dökülecek. İçindeki sevaplar günahlar bir bir ortaya dökülecek.

O zaman Allahu Teâlâ hazretleri azamet ve celal ile kullara hitap edecek: O zaman Allahu Teâlâ hazretleri azamet ve celal ile kullara hitap edecek:

"Ey kullar, susun! Ben size şimdiye kadar fırsat verdim, istediğiniz gibi hareket ettiniz."Ey kullar, susun! Ben size şimdiye kadar fırsat verdim, istediğiniz gibi hareket ettiniz. Şu anda susun!" diye, Allahu Teâlâ hazretlerinin tekdirle hitabı olacak. Şu anda susun!" diye, Allahu Teâlâ hazretlerinin tekdirle hitabı olacak.

Herkes telaş içinde o hesabı bekleyecek.Herkes telaş içinde o hesabı bekleyecek. Zerre miktarı bir hayır yapmışsa karşısında; zerre miktarı bir şer işlemişse, karşısında.Zerre miktarı bir hayır yapmışsa karşısında; zerre miktarı bir şer işlemişse, karşısında. Şaşırıp kalacaklar. Bu kadar teferruat nasıl tespit edilmiş? Nasıl olmuş? Şaşırıp kalacaklar.

Bu kadar teferruat nasıl tespit edilmiş? Nasıl olmuş?

İnnâ künnâ nestensihu mâ küntüm ta'melûn.İnnâ künnâ nestensihu mâ küntüm ta'melûn. "Biz sizin işlediğiniz amelleri hep tescil ediyoruz, kayda geçiriyoruz." buyuruluyor. "Biz sizin işlediğiniz amelleri hep tescil ediyoruz, kayda geçiriyoruz." buyuruluyor.

Nasıl burada arkadaşlar teyplerini koymuşlar.Nasıl burada arkadaşlar teyplerini koymuşlar. Biraz sonra benim söylediklerimi oradan dinleyecekler. Teypin içine hepsi kaydediliyor.Biraz sonra benim söylediklerimi oradan dinleyecekler. Teypin içine hepsi kaydediliyor. Allahu Teâlâ da insanların her yaptığı şeyi, küçük büyük demeden kaydediyor. Allahu Teâlâ da insanların her yaptığı şeyi, küçük büyük demeden kaydediyor. Sağ tarafımızda hayırlarımızı yazan melek, sol omzumuzda kötülükleri yazan melek. Sağ tarafımızda hayırlarımızı yazan melek, sol omzumuzda kötülükleri yazan melek.

Bu kıyamet ahvâlini, ehvâlini düşünmekte fayda var. Ehvâl ne demek? "Korkular" demek. Bu kıyamet ahvâlini, ehvâlini düşünmekte fayda var.

Ehvâl ne demek?

"Korkular" demek.

Ahvâl ne demek? Haller demek. Kıyametin çok korkulu halleri vardır.Ahvâl ne demek?

Haller demek.

Kıyametin çok korkulu halleri vardır.
Onları düşünmek insanı cennete yaklaştırır, cehennemden uzaklaştırır. Onları düşünmek insanı cennete yaklaştırır, cehennemden uzaklaştırır. Tabi insan ona göre tedbir alır. Ondan sonra doğru insan olur, iyi müslüman olur. Tabi insan ona göre tedbir alır. Ondan sonra doğru insan olur, iyi müslüman olur.

Ve efdalü'l-ibâdeti terkü'l-hiyel. "İbadetin en üstünü, hileleri terk etmektir." Ve efdalü'l-ibâdeti terkü'l-hiyel. "İbadetin en üstünü, hileleri terk etmektir."

Burada hileleri terk etmeyi biraz izah edelim. Ne demek hileleri terk etmek? Burada hileleri terk etmeyi biraz izah edelim.

Ne demek hileleri terk etmek?

İlk hatırımıza gelen mâna; insanın aldatmacayı, hileyi, hud'ayı terk edipİlk hatırımıza gelen mâna; insanın aldatmacayı, hileyi, hud'ayı terk edip has, hâlis, samimi, içi dışı bir kimse olması. has, hâlis, samimi, içi dışı bir kimse olması.

"İbadetin en üstünü has hâlis, aldatmacasız, hilesiz olmaktır." mânasına geliyor. "İbadetin en üstünü has hâlis, aldatmacasız, hilesiz olmaktır." mânasına geliyor.

Bir de hilenin "tedbir" mânası vardır. Kötü mânaya değildir. Normal bir mânası var; o da tedbir demek. Bir de hilenin "tedbir" mânası vardır. Kötü mânaya değildir. Normal bir mânası var; o da tedbir demek.

Mesela hile-i şer'iyye demek, "şer'î bir çare, tedbir" demektir. Mesela hile-i şer'iyye demek, "şer'î bir çare, tedbir" demektir.

"Çareleri ve tedbirleri terk etmek" mânasına gelirse, o da bir mâna verir. "Çareleri ve tedbirleri terk etmek" mânasına gelirse, o da bir mâna verir.

Çünkü bazı büyük zevât vardır ki Allah'a imanından, O'na bağlılığından dolayı tam teslim olur.Çünkü bazı büyük zevât vardır ki Allah'a imanından, O'na bağlılığından dolayı tam teslim olur. Tasavvufta ona "rıza ve teslimiyet makamı" denir. Tasavvufta ona "rıza ve teslimiyet makamı" denir. Tam teslim olur, Allahu Teâlâ hazretlerine tevekkül eder: Tam teslim olur, Allahu Teâlâ hazretlerine tevekkül eder:

"Yâ Rabbi! Sen ne yaparsan hepsine rızam tamdır."Yâ Rabbi! Sen ne yaparsan hepsine rızam tamdır. İster yaşat ister öldür, ister ağlat ister güldür." der. O kadar teslim olur.İster yaşat ister öldür, ister ağlat ister güldür." der.

O kadar teslim olur.
O makam da çok yüksek makamdır. Ona herkes erişemez. Ona işaret de olabilir. O makam da çok yüksek makamdır. Ona herkes erişemez. Ona işaret de olabilir.

İbrâhîm Hakkı Efendi'nin Tefvîznâme adlı meşhur uzun bir manzûmesi vardır. Tefviznâme'de der ki; İbrâhîm Hakkı Efendi'nin Tefvîznâme adlı meşhur uzun bir manzûmesi vardır. Tefviznâme'de der ki;

Tedbîrini terk eyle. Takdîrini derk eyle. Mevlâm görelim neyler. Neylerse güzel eyler. Tedbîrini terk eyle.

Takdîrini derk eyle.

Mevlâm görelim neyler.

Neylerse güzel eyler.

O tedbiri terk etmek, Allah'a tam teslim olmak, insana çok şeyler açar.O tedbiri terk etmek, Allah'a tam teslim olmak, insana çok şeyler açar. Burada bu tevekkülün, teslimiyetin, rıza makamının incelikleri vardır.Burada bu tevekkülün, teslimiyetin, rıza makamının incelikleri vardır. Onu ancak ibadetin zevkine varan yükselmiş kimse anlar.Onu ancak ibadetin zevkine varan yükselmiş kimse anlar. O; "işi gücü, çalışmayı bırakıp da tembel oturmak" mânasına gelmez. O; "işi gücü, çalışmayı bırakıp da tembel oturmak" mânasına gelmez.

İnsan Allahu Teâlâ hazretlerine hakkıyla tevekkül edince;İnsan Allahu Teâlâ hazretlerine hakkıyla tevekkül edince; yuvadaki kuşu anasının beslediği gibi, rızık insanın peşinden koşar gelir.yuvadaki kuşu anasının beslediği gibi, rızık insanın peşinden koşar gelir. Allahu Teâlâ hazretleri onun işini görür. Allahu Teâlâ hazretleri onun işini görür.

Çünkü; "Gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olurum." diyor. Çünkü; "Gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olurum." diyor.

"Allahu Teâlâ hazretleri bir kulu sevdi mi, onun namına her şeyi yapar." O mânaya da gelebilir. "Allahu Teâlâ hazretleri bir kulu sevdi mi, onun namına her şeyi yapar."

O mânaya da gelebilir.

"İbadetin en hayırlısı, Allahu Teâlâ hazretlerine tam teslimiyettir." mânasına da gelebilir. "İbadetin en hayırlısı, Allahu Teâlâ hazretlerine tam teslimiyettir." mânasına da gelebilir.

Birinci mâna da câiz; ikinci mâna da zarif, güzel bir mâna olur. Birinci mâna da câiz; ikinci mâna da zarif, güzel bir mâna olur.

Her mânasıyla Allah bize bu mertebeyi de ihsan eylesin. İbadetin en efdalini icrâ etmeyi nasip eylesin. Her mânasıyla Allah bize bu mertebeyi de ihsan eylesin. İbadetin en efdalini icrâ etmeyi nasip eylesin.

Ve re'sü mâli'l-âlimi terkü'l-kibr. Re'sü mâl, Arapça'da "sermaye" demek. Ve re'sü mâli'l-âlimi terkü'l-kibr.

Re'sü mâl, Arapça'da "sermaye" demek.

Hani tüccarın sermayesi var, ticareti onunla yapıyor. Sermaye bitti mi ticaret de biter, iflas olur. Hani tüccarın sermayesi var, ticareti onunla yapıyor. Sermaye bitti mi ticaret de biter, iflas olur.

Alim insanın sermayesi nedir? Kibri terk etmesidir. Alim insanın sermayesi nedir?

Kibri terk etmesidir.

Allahu Teâlâ hazretleri, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'inAllahu Teâlâ hazretleri, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri alime hürmeti emrediyor. hadîs-i şerîfleri alime hürmeti emrediyor.

Alime hürmet edeceğiz. Alime ne kadar hürmet etsek, o kadar daha fazlasını yapmaya cevaz var. Alime hürmet edeceğiz. Alime ne kadar hürmet etsek, o kadar daha fazlasını yapmaya cevaz var.

İlmi seveceğiz. Alime de ilmi sevdiğimiz için hürmet edeceğiz. İlmi seveceğiz. Alime de ilmi sevdiğimiz için hürmet edeceğiz.

Çünkü ilim bizim dünya âhiret saadetimizin anahtarıdır. İlimsiz bir şey elde edilmez. Çünkü ilim bizim dünya âhiret saadetimizin anahtarıdır. İlimsiz bir şey elde edilmez.

Peki alim herkesten bu sevgiyi, bu teveccühü, bu hürmeti görünce, el üstünde tutulunca ne olur? Peki alim herkesten bu sevgiyi, bu teveccühü, bu hürmeti görünce, el üstünde tutulunca ne olur?

Bir tehlikesi var; alim bu sefer kibirlenmeye başlar. Bir tehlikesi var; alim bu sefer kibirlenmeye başlar.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2