Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Gazab ve Hoşnutluk

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

30 Zilhicce 1405 / 15.09.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Peygamber Efendimiz’e Yalan Söz İsnad Etmek, Zekî İnsan Kimdir? , Evlâtlarımızı İyi Yetiştirelim! , Gazabına Hakim | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Gazab ve Hoşnutluk

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

30 Zilhicce 1405 / 15.09.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Peygamber Efendimiz’e Yalan Söz İsnad Etmek, Zekî İnsan Kimdir? , Evlâtlarımızı İyi Yetiştirelim! , Gazabına Hakim | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayra halkıhî seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaîn.Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayra halkıhî seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaîn. Ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd: Ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünVe şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Men kezebe aleyye müteammiden fe'l-yetebevve' mak'adahû min beyni ayney cehenneme.Men kezebe aleyye müteammiden fe'l-yetebevve' mak'adahû min beyni ayney cehenneme. Kâlu: Yâ Resûlallah, yuhaddisu yezîdu ve yenkusu?Kâlu: Yâ Resûlallah, yuhaddisu yezîdu ve yenkusu? Kâle: Leyse zâke a'nîküm innemâ a'nî ellezî yekzibuKâle: Leyse zâke a'nîküm innemâ a'nî ellezî yekzibu aleyye mütehaddisen yatlubu bihî şeyne'l-İslâmi. aleyye mütehaddisen yatlubu bihî şeyne'l-İslâmi. Kâlu: Ve hel li-cehenneme aynun? Kâle:Kâlu: Ve hel li-cehenneme aynun? Kâle: Neam emâ semi'tumûhu yekûl "İzâ raethüm min mekânin baîd" fe hel terâhüm illâ bi-ayneyni? Neam emâ semi'tumûhu yekûl "İzâ raethüm min mekânin baîd" fe hel terâhüm illâ bi-ayneyni?

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun. Mevlâmız yaptığınız ibadet ve taatleri, kılınan namazları kabul eylesin.Mevlâmız yaptığınız ibadet ve taatleri, kılınan namazları kabul eylesin. Dileklerinizi i'tâ ve ihsan eylesin.Dileklerinizi i'tâ ve ihsan eylesin. Sevdiği razı olduğu kullarının zümresine cümlenizi dâhil eylesin. Sevdiği razı olduğu kullarının zümresine cümlenizi dâhil eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerindenPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir miktar sizlere Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından okumaya, bir miktar sizlere Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından okumaya, açıklamaya geçmeden önce buyurun beraberceaçıklamaya geçmeden önce buyurun beraberce evvelen ve hâsseten Peygamber Efendimiz'in ruh-i pâkine hediye olması için, evvelen ve hâsseten Peygamber Efendimiz'in ruh-i pâkine hediye olması için, sonra onun cümle âl'inin, ashabının, etbâının, sâdât ve meşâyih-i turûk-u aliyemizin,sonra onun cümle âl'inin, ashabının, etbâının, sâdât ve meşâyih-i turûk-u aliyemizin, sâir enbiyâ ve mürselîn ve evliyâullahın; beldemizin medâr-ı iftihârı sahabenin, sâir enbiyâ ve mürselîn ve evliyâullahın; beldemizin medâr-ı iftihârı sahabenin, tâbiînin, evliyâullahın, eseri telif eylemiş olan Gümüşhaneli Hocamız'ın, tâbiînin, evliyâullahın, eseri telif eylemiş olan Gümüşhaneli Hocamız'ın, eserin içindeki hadislerin bize kadar gelmesine emek sarf etmiş olan râvilerin ve alimlerin;eserin içindeki hadislerin bize kadar gelmesine emek sarf etmiş olan râvilerin ve alimlerin; uzaktan yakından bu hadisleri dinlemek üzere buraya teşrif eden siz kardeşlerimizinuzaktan yakından bu hadisleri dinlemek üzere buraya teşrif eden siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olmak üzereâhirete göçmüş bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olmak üzere ve biz yaşayan hayattaki müslümanların da Mevlâmız'ın rızasına uygun ömür sürüpve biz yaşayan hayattaki müslümanların da Mevlâmız'ın rızasına uygun ömür sürüp Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in yolunda yürüyüp, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in yolunda yürüyüp, sevdiği razı olduğu kullar olarak huzûr-u Rabbi'l-izzete varmamıza vesile olması içinsevdiği razı olduğu kullar olarak huzûr-u Rabbi'l-izzete varmamıza vesile olması için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, öyle başlayalım. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, öyle başlayalım.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Mukaddimede metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf Mukaddimede metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf Ebû Ümâme radıyallahu anh hazretlerinden Taberânî tarafından Ebû Ümâme radıyallahu anh hazretlerinden Taberânî tarafından ve İbn Merdeveyh'te kayıtlı bulunan, rivayet edilmiş olunan bir hadîs-i şerîftir. ve İbn Merdeveyh'te kayıtlı bulunan, rivayet edilmiş olunan bir hadîs-i şerîftir. Hadis rivayeti ile ilgili. Hadis rivayeti ile ilgili.

Mâlum, Peygamber Efendimiz "Sözlerin en güzeli, Kur'ân-ı Kerîm'dir." diyor.Mâlum, Peygamber Efendimiz "Sözlerin en güzeli, Kur'ân-ı Kerîm'dir." diyor. Gidilecek yolların en güzeli, Peygamber Efendimiz'in yoludur.Gidilecek yolların en güzeli, Peygamber Efendimiz'in yoludur. Bu yolların da belirlenmesi Peygamber Efendimiz'in sünnetini tanımakla, bilmekle olur; Bu yolların da belirlenmesi Peygamber Efendimiz'in sünnetini tanımakla, bilmekle olur; sözlerini zapt etmekle, öğrenmekle olur. sözlerini zapt etmekle, öğrenmekle olur.

Ama Peygamber Efendimiz'in söylemediği bir sözü bir kimse söylerse onun durumu ne olacak? Ama Peygamber Efendimiz'in söylemediği bir sözü bir kimse söylerse onun durumu ne olacak?

Bu hadîs-i şerîfte buyurmuş ki Peygamber Efendimiz; Bu hadîs-i şerîfte buyurmuş ki Peygamber Efendimiz;

Men kezebe aleyye müteammiden. "Kim bana kasten yalan bir sözü isnat ederse." Men kezebe aleyye müteammiden. "Kim bana kasten yalan bir sözü isnat ederse."

"Resûlullah şöyle buyurdu." diyor ama Resûlullah'ın söylemediğini biliyor;"Resûlullah şöyle buyurdu." diyor ama Resûlullah'ın söylemediğini biliyor; hadis olmadığı, onun söylemediği belli. hadis olmadığı, onun söylemediği belli.

"Kim bana yalan söz isnat ederse..." Fe'l-yetebevve' mak'adahû. "Kim bana yalan söz isnat ederse..."

Fe'l-yetebevve' mak'adahû.

Mak'ad, "mahâl-li kuûd, yani oturma yeri" demek. Mak'ad, "mahâl-li kuûd, yani oturma yeri" demek.

"O kişi oturma yerini hazırlasın, oturma yerine hazırlansın." Nerede? "O kişi oturma yerini hazırlasın, oturma yerine hazırlansın."

Nerede?

Min beyni ayney cehenneme. "Cehennemin iki gözü arasındaki" oturma yerine hazırlansın. Min beyni ayney cehenneme. "Cehennemin iki gözü arasındaki" oturma yerine hazırlansın.

Bunun üzerine tabii sahâbe-i kirâm, etrafta dinleyenler dediler ki; Bunun üzerine tabii sahâbe-i kirâm, etrafta dinleyenler dediler ki;

"Yâ Resûlallah..." Yuhaddisu anke. "Bir kişi var ki senden söz naklediyor.""Yâ Resûlallah..." Yuhaddisu anke. "Bir kişi var ki senden söz naklediyor." "'Peygamber Efendimiz'in meclisinde bulundum, şöyle dedi, böyle dedi.' diye"'Peygamber Efendimiz'in meclisinde bulundum, şöyle dedi, böyle dedi.' diye senden söz rivayet ediyor, söylüyor ama;" Yezîdu ve yenkusu. senden söz rivayet ediyor, söylüyor ama;"

Yezîdu ve yenkusu.
"Beşer hâlidir, tam senin söylediğin gibi söyleyemez de sözüne ekler"Beşer hâlidir, tam senin söylediğin gibi söyleyemez de sözüne ekler veyahut eksik bırakır, çıkartır veya fazlalaştırır.veyahut eksik bırakır, çıkartır veya fazlalaştırır. Ufak tefek farklılıklar olur, artık söyler, eksik söyler." Ufak tefek farklılıklar olur, artık söyler, eksik söyler."

Bunun durumu ne olacak? Ona o zaman buyurdu ki Peygamber Efendimiz; Bunun durumu ne olacak?

Ona o zaman buyurdu ki Peygamber Efendimiz;

Kâle: Leyse zâke a'nîküm. "Benim kastettiğim bu değil. Kâle: Leyse zâke a'nîküm. "Benim kastettiğim bu değil. Cehennemin iki gözü arasında yerini hazırlasın dediğim kişi bu değil." Cehennemin iki gözü arasında yerini hazırlasın dediğim kişi bu değil."

İnnemâ a'nî. "Ben ancak şu kişiyi kastediyorum:" İnnemâ a'nî. "Ben ancak şu kişiyi kastediyorum:" Ellezî yekzibu aleyye mütehaddisen yatlubu bihî şeyne'l-İslâmi. Ellezî yekzibu aleyye mütehaddisen yatlubu bihî şeyne'l-İslâmi. "Benden söz nakledip onunla İslâm'ın noksanlaşmasını, ayba uğramasını,"Benden söz nakledip onunla İslâm'ın noksanlaşmasını, ayba uğramasını, ta'ana uğramasını ve zarara uğramasını kasteden kimsedir.ta'ana uğramasını ve zarara uğramasını kasteden kimsedir. "İyi niyetle benim meclisimde bulunmuş, söylerken bazı sözü iyi hatırlayamamış,"İyi niyetle benim meclisimde bulunmuş, söylerken bazı sözü iyi hatırlayamamış, birazcık eksik birazcık fazla söylemiş, mânayı nakletmiş veyahut ibarede,birazcık eksik birazcık fazla söylemiş, mânayı nakletmiş veyahut ibarede, kelimede bir değişiklik olmuş; 'Cehennemde yerini hazırlasın.' diye onu kastetmiyorum. kelimede bir değişiklik olmuş; 'Cehennemde yerini hazırlasın.' diye onu kastetmiyorum. Benden sözü fesat maksadıyla, bana deyip, bana isnat edip de Benden sözü fesat maksadıyla, bana deyip, bana isnat edip de İslâm'ın zarara uğramasını kasteden kişiyi düşünüyorum, onu kastediyorum." buyurmuş. İslâm'ın zarara uğramasını kasteden kişiyi düşünüyorum, onu kastediyorum." buyurmuş.

Hakikaten râviler arasında bazen hadislerin metinlerinde ev kezâ denir, Hakikaten râviler arasında bazen hadislerin metinlerinde ev kezâ denir, "Hadis şöyle rivayet edilmiş veyahut şöyle." Şekkun mine'r-râvi. "Hadis şöyle rivayet edilmiş veyahut şöyle." Şekkun mine'r-râvi. "Bu, râviden şektir, râvi tereddüt etmiştir,"Bu, râviden şektir, râvi tereddüt etmiştir, 'Acaba şu kelimeyi mi kullandı veya bu kelimeyi [mi] kullandı?' diye'Acaba şu kelimeyi mi kullandı veya bu kelimeyi [mi] kullandı?' diye tereddüt etmiştir." gibi şeyler olur. tereddüt etmiştir." gibi şeyler olur.

Sahâbe-i kirâm aynen sözü nakletmeye dikkat etmişlerdir ama insanlık hâlidir. Sahâbe-i kirâm aynen sözü nakletmeye dikkat etmişlerdir ama insanlık hâlidir. Hele hadis uzun olduğu zaman, ola ki bazı yerlerinde eksik söylemiş olabilir, Hele hadis uzun olduğu zaman, ola ki bazı yerlerinde eksik söylemiş olabilir, yarıda bırakmış olabilir, hatırladığı yere kadar söyleyip öbür tarafı söylememiş olur. yarıda bırakmış olabilir, hatırladığı yere kadar söyleyip öbür tarafı söylememiş olur. O zaman eksik söyledi. Veyahut biraz izah edeyim diye fazlaca söyledi. O zaman eksik söyledi. Veyahut biraz izah edeyim diye fazlaca söyledi. O zaman hemen cehennemlik mi olacak? Hayır. O zaman hemen cehennemlik mi olacak?

Hayır.
Bu tehdit, iyi niyetle Peygamber Efendimiz'in hadislerini nakleden şahıslara değil. Bu tehdit, iyi niyetle Peygamber Efendimiz'in hadislerini nakleden şahıslara değil. Peygamber Efendimiz'in adını, makamını, müslümanlar arasındaki sevgisini,Peygamber Efendimiz'in adını, makamını, müslümanlar arasındaki sevgisini, itibarını alet ederek İslâm'a zarar vermek istiyor, laf sokuşturuyor, katıştırıyor. itibarını alet ederek İslâm'a zarar vermek istiyor, laf sokuşturuyor, katıştırıyor. "Bunlardır." dedi Efendimiz. Bir de dediler ki; Kâlû: Ve hel li-cehenneme aynun. "Bunlardır." dedi Efendimiz.

Bir de dediler ki;

Kâlû: Ve hel li-cehenneme aynun.

"Cehennemin iki gözü arasındaki oturma yerini hazırlasın." buyurduğu için bu sefer de dediler ki; "Cehennemin iki gözü arasındaki oturma yerini hazırlasın." buyurduğu için bu sefer de dediler ki;

"Yâ Resûlallah, cehennemin de gözü var mı?" "Yâ Resûlallah, cehennemin de gözü var mı?"

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz buyurdu ki; Bunun üzerine Peygamber Efendimiz buyurdu ki;

Kâle: Neam. "Evet, cehennemin gözü vardır." Kâle: Neam. "Evet, cehennemin gözü vardır."

Kendisinin yutacağı, azaplandıracağı kimseye gözünü diker bakar. Kendisinin yutacağı, azaplandıracağı kimseye gözünü diker bakar.

Allah bizi cehennemden âzat ettiği, ilk girenlerle cennetine girenAllah bizi cehennemden âzat ettiği, ilk girenlerle cennetine giren bahtiyarların zümresine dâhil eylesin. Emâ semi'tumûhu? bahtiyarların zümresine dâhil eylesin.

Emâ semi'tumûhu?
"Duymadınız mı Kur'ân-ı Kerîm'den..." "Duymadınız mı Kur'ân-ı Kerîm'den..."

Peygamber Efendimiz söz söylerken, onun sözü senettir, Peygamber Efendimiz söz söylerken, onun sözü senettir, başımızın tacıdır ama Kur'ân-ı Kerîm'den de bir âyet-i kerîmeyi şahit olarakbaşımızın tacıdır ama Kur'ân-ı Kerîm'den de bir âyet-i kerîmeyi şahit olarak sözüne delil olarak zikir buyurmuş. Diyor ki; sözüne delil olarak zikir buyurmuş. Diyor ki;

"İşitmediniz mi ki Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ, yekûl, buyuruyor ki; "İşitmediniz mi ki Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ, yekûl, buyuruyor ki;

İzâ raethüm min mekânin baîd. "Onları uzak bir mekândan gördüğü zaman." İzâ raethüm min mekânin baîd. "Onları uzak bir mekândan gördüğü zaman."

Raet; müennes, cehenneme râcî. Hüm; ehli cehennem. Raet; müennes, cehenneme râcî. Hüm; ehli cehennem.

"Ehli cehennemi cehennem uzaktan gördüğü zaman..." Semiûlehû teğayyizan zefîra. "Ehli cehennemi cehennem uzaktan gördüğü zaman..."

Semiûlehû teğayyizan zefîra.
"O kişiler cehennemin kızgınlığını, gayzını ve nefesini hissederler." "O kişiler cehennemin kızgınlığını, gayzını ve nefesini hissederler."

Allah o durumlara düşürmesin, o felaketlere uğratmasın. İza raethüm. Allah o durumlara düşürmesin, o felaketlere uğratmasın.

İza raethüm.
O cehennem ehlini cehennem uzaktan gördüğü zaman gayızlanıyor, nefesi oluyor.O cehennem ehlini cehennem uzaktan gördüğü zaman gayızlanıyor, nefesi oluyor. Zefîr ve şehîkı oluyor, nefes alması oluyor.Zefîr ve şehîkı oluyor, nefes alması oluyor. Bir canavar gibi düşünün ki, ateş soluyan bir canavar, gözleri olan bir şey. Bir canavar gibi düşünün ki, ateş soluyan bir canavar, gözleri olan bir şey. Cehennem ehlinin felaketini düşünün... Cehennem ehlinin felaketini düşünün...

Peygamber Efendimiz bir başka hadîs-i şerîfinde, Peygamber Efendimiz bir başka hadîs-i şerîfinde, burada değil, bu hadîs-i şerîfin metni bu kadar. Fe hel terâhüm illâ bi-ayneyni.burada değil, bu hadîs-i şerîfin metni bu kadar.

Fe hel terâhüm illâ bi-ayneyni.
"İki gözden başka bir şeyle mi görür onlar?" "İki gözden başka bir şeyle mi görür onlar?"

İza raethüm dediğine göre âyet-i kerîmede, belli ki gözleri var. İza raethüm dediğine göre âyet-i kerîmede, belli ki gözleri var.

"İşte delil âyet-i kerîmeden, budur." demiş oluyor. "İşte delil âyet-i kerîmeden, budur." demiş oluyor.

Başka bir hâdis-i şerifinde Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Başka bir hâdis-i şerifinde Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

"Cehenneme düşmemeye çare arayın." "Cehenneme düşmemeye çare arayın."

Mâlum, insanların bir kısmı, hüm fîha hâlidun ebediyen cehennemde kalacak. Kâfir,Mâlum, insanların bir kısmı, hüm fîha hâlidun ebediyen cehennemde kalacak. Kâfir, cehennemde ebediyen kalacak. cehennemde ebediyen kalacak. Ama bir kısım günahkâr, bîçare, zavallı, akılsız, tedbirsiz müslümanlar da cehenneme düşecek.Ama bir kısım günahkâr, bîçare, zavallı, akılsız, tedbirsiz müslümanlar da cehenneme düşecek. İmanı var ama kabahati de çok.İmanı var ama kabahati de çok. Çalışmadı, çabalamadı, gayret etmedi, öğüt dinlemedi, söz anlamadı,Çalışmadı, çabalamadı, gayret etmedi, öğüt dinlemedi, söz anlamadı, anasının babasının nasihatini tutmadı, hocasının işaretine riâyet etmedi; anasının babasının nasihatini tutmadı, hocasının işaretine riâyet etmedi; daldı günahlara, daldı dünyanın zevkine; bir yığın kabahat işledi... daldı günahlara, daldı dünyanın zevkine; bir yığın kabahat işledi... Vardı Rabbi'l-izzete; onu kırmış, bunu üzmüş, ötekisinin malını almış,Vardı Rabbi'l-izzete; onu kırmış, bunu üzmüş, ötekisinin malını almış, berikisinin hakkına tecavüz etmiş... Hesap görüldü; hadi bakalım cehenneme... berikisinin hakkına tecavüz etmiş... Hesap görüldü; hadi bakalım cehenneme... Cezası kadar yanıp çıkacak. Böyle müslümanlar da var. Cezası kadar yanıp çıkacak. Böyle müslümanlar da var.

Diyor ki Peygamber Efendimiz; "Cehenneme bir giren kimse ahkâben orada kalacak." Diyor ki Peygamber Efendimiz;

"Cehenneme bir giren kimse ahkâben orada kalacak."

Ahkâben, Âmme sûresinde de bu kelime geçiyor. Ahkâb, hukub kelimesinin cem'i ki Ahkâben, Âmme sûresinde de bu kelime geçiyor. Ahkâb, hukub kelimesinin cem'i ki 80 küsur yıla Araplar hukub diyorlar. Ahkâben demek;80 küsur yıla Araplar hukub diyorlar. Ahkâben demek; cehennemde birkaç hukub kalacak, birkaç 80 yıl kalacak. cehennemde birkaç hukub kalacak, birkaç 80 yıl kalacak.

Ama oranın 80 yılı bizim bu dünyanın 80 yılı zamanı kadar değil. Ya nasıl? Ama oranın 80 yılı bizim bu dünyanın 80 yılı zamanı kadar değil.

Ya nasıl?

Ve inne yevmen inde rabbike ke-elfi senetin mimma te'uddûn.Ve inne yevmen inde rabbike ke-elfi senetin mimma te'uddûn. "Rabbinin huzurunda, indinde bir gün sizin saydığınız günler hesabıyla bin yıl gibidir." "Rabbinin huzurunda, indinde bir gün sizin saydığınız günler hesabıyla bin yıl gibidir."

O zaman ne ediyor? Bizim bir senemiz yuvarlak hesap 360 gün etse, hani kamerî yıl 356, O zaman ne ediyor?

Bizim bir senemiz yuvarlak hesap 360 gün etse, hani kamerî yıl 356,
360 desek; âhiretin bir yılı 360 bin sene eder. 360 desek; âhiretin bir yılı 360 bin sene eder.

80 de birkaç tane olacak; üç tane olsa... Ekalli cemî selâsetün. "Çoğulların en azı üç tane olur."80 de birkaç tane olacak; üç tane olsa... Ekalli cemî selâsetün. "Çoğulların en azı üç tane olur." Üç hukub olsa eder 240. 240 kere 360 bin... Üç hukub olsa eder 240. 240 kere 360 bin...

Allah esirgesin ki insan bir cehenneme düştü mü demek ki milyonlarca sene kalacak. Allah esirgesin ki insan bir cehenneme düştü mü demek ki milyonlarca sene kalacak. Çıkacak olanı bile... Rabbimiz bizi ikazlardan mütenebbih olan, cehennemden kendisini sakınan, Çıkacak olanı bile...

Rabbimiz bizi ikazlardan mütenebbih olan, cehennemden kendisini sakınan,
ailesini, evladını sakındıran, oraya düşmemeye çare bulan, ailesini, evladını sakındıran, oraya düşmemeye çare bulan, doğrudan doğruya cennete giren bahtiyarlardan eylesin. Bir girenin hâli böyle olacak. doğrudan doğruya cennete giren bahtiyarlardan eylesin.

Bir girenin hâli böyle olacak.

Sonra bir başka hadîs-i şerîfte buyurmuş ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; Sonra bir başka hadîs-i şerîfte buyurmuş ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz;

"Eğer cehennemdeki zakkum ağacından bir damla dünya denizlerine damlasaydı, "Eğer cehennemdeki zakkum ağacından bir damla dünya denizlerine damlasaydı, bütün dünya denizlerini, ummanlarını, okyanuslarını acılaştırırdı, zehir gibi acı ederdi." bütün dünya denizlerini, ummanlarını, okyanuslarını acılaştırırdı, zehir gibi acı ederdi."

"Peki, onu yiyenin hâli ne olacak?" diyor Peygamber Efendimiz. "Peki, onu yiyenin hâli ne olacak?" diyor Peygamber Efendimiz.

Cehennemde Allah onlara ne yedirecek? İrin içirecek, zakkum yedirecek, azap görecek, Cehennemde Allah onlara ne yedirecek?

İrin içirecek, zakkum yedirecek, azap görecek,
işkenceler çekecek... Orada bir damlası dünya ummanlarını acılaştıran bir zakkum gıdası olacak.işkenceler çekecek... Orada bir damlası dünya ummanlarını acılaştıran bir zakkum gıdası olacak. Acıktığı zaman sıcak cehennem suları, o pis suları [içecek]. Acıktığı zaman sıcak cehennem suları, o pis suları [içecek].

Eğer bir insanın biraz aklı varsa, biraz tedbir endişesi varsa, biraz istikbal düşüncesi varsa,Eğer bir insanın biraz aklı varsa, biraz tedbir endişesi varsa, biraz istikbal düşüncesi varsa, akıllı insan âhirette cehenneme düşmemek için tedbir alır. Aklı varsa... Akılsıza sözümüz yok... akıllı insan âhirette cehenneme düşmemek için tedbir alır. Aklı varsa...

Akılsıza sözümüz yok...

el-Keyyisü men dâne nefsehû ve amile limâ ba'de'l-mevt. Akıllı insan kimdir? el-Keyyisü men dâne nefsehû ve amile limâ ba'de'l-mevt.

Akıllı insan kimdir?

"Şu kadar kitap okumuş, bu kadar fakülte bitirmiş, şu kadar yüksek mevki elde etmiş, "Şu kadar kitap okumuş, bu kadar fakülte bitirmiş, şu kadar yüksek mevki elde etmiş, kütüphanesinde yüz bin kitap var..." kütüphanesinde yüz bin kitap var..."

Hayır, hayır, hayır... Akıllı insan; nefsini dizginleyip şu dünya hayatının dağdağası,Hayır, hayır, hayır...

Akıllı insan; nefsini dizginleyip şu dünya hayatının dağdağası,
gürültüsü arasında âhireti unutmayıp nefsine hakim olup cenneti kazanandır. gürültüsü arasında âhireti unutmayıp nefsine hakim olup cenneti kazanandır.

Akıllı bu. Ben ona "akıllı" derim. Köyden bir bîçare, çarıklı çıkıyor; şehre geliyor, Akıllı bu. Ben ona "akıllı" derim.

Köyden bir bîçare, çarıklı çıkıyor; şehre geliyor,
zengin oluyor, araba sahibi, köşk sahibi oluyor, köylüsünü çağırıyor; köşkler, havuzlar,zengin oluyor, araba sahibi, köşk sahibi oluyor, köylüsünü çağırıyor; köşkler, havuzlar, arabalar, para, pul, nimet, ihsan... "Aferin be, becerikliymiş mâşaallah. arabalar, para, pul, nimet, ihsan...

"Aferin be, becerikliymiş mâşaallah.
Köyden beş parasız çıktı, bak şuna neler becerdi..." diyoruz. Köyden beş parasız çıktı, bak şuna neler becerdi..." diyoruz.

"Asıl akıllı insan o kimsedir ki cennetin köşklerini kazanır." diyor. "Asıl akıllı insan o kimsedir ki cennetin köşklerini kazanır." diyor.

Çünkü burada bir köşk sahibi olsa, zaten ömrünün yarısını kazanmakla geçiriyor, Çünkü burada bir köşk sahibi olsa, zaten ömrünün yarısını kazanmakla geçiriyor, bakalım içinde yarısı kadar oturabilecek mi? Hani şu Beylerbeyi sarayının sahibi? bakalım içinde yarısı kadar oturabilecek mi?

Hani şu Beylerbeyi sarayının sahibi?
Hani Dolmabahçe sarayının sahibi? Hani Topkapı sarayının sahibi nerede? Hani Dolmabahçe sarayının sahibi? Hani Topkapı sarayının sahibi nerede?

İnsan öyle bir saraya, öyle bir köşke sahip olmalı ki bitmesin, elden gitmesin. O da cennette... İnsan öyle bir saraya, öyle bir köşke sahip olmalı ki bitmesin, elden gitmesin. O da cennette... Bir müslümana verilecek bir köşkte 70 bin gurfesi olacak, 70 bin odası olacak. Bir müslümana verilecek bir köşkte 70 bin gurfesi olacak, 70 bin odası olacak. Her odasında hizmetçisi olacak. Yani dünya köşkleri gibi değil. Her odasında hizmetçisi olacak. Yani dünya köşkleri gibi değil. En ednâ cennet ehline bu yerler bu gökler kadar bir yer verilecek. En ednâ cennet ehline bu yerler bu gökler kadar bir yer verilecek.

İnsan bu fırsatı kaçırır mı?! Bu nimeti kaçırır mı?! İnsan bu fırsatı kaçırır mı?! Bu nimeti kaçırır mı?! O cehenneme düşmeye koşar mı böyle dolu dizgin?! Koşmaz ama insansa, akıllıysa... O cehenneme düşmeye koşar mı böyle dolu dizgin?!

Koşmaz ama insansa, akıllıysa...

Ama aklı yoksa gözü körse, beyinsizse o zaman ne yapar? Ama aklı yoksa gözü körse, beyinsizse o zaman ne yapar?

Ve'l-âcizu men etba'a nefsehû hevâhâ ve temennâ ala'llâhi'l-emâniyyeh.Ve'l-âcizu men etba'a nefsehû hevâhâ ve temennâ ala'llâhi'l-emâniyyeh. Âciz, ahmak, bîçare, cahil, zavallı insan nefsinin arzuları peşinde takılır gider de ondan sonra da;Âciz, ahmak, bîçare, cahil, zavallı insan nefsinin arzuları peşinde takılır gider de ondan sonra da; 'Allah gafûru'r-rahîmdir...' diye temenni eder." "Bana da cennet gelir." 'Allah gafûru'r-rahîmdir...' diye temenni eder."

"Bana da cennet gelir."

Bekle gelir. Bekle ki gelir... Çalışmayana yok. Cennet de cehennem de Bekle gelir. Bekle ki gelir...

Çalışmayana yok. Cennet de cehennem de
bu dünyada insanın kesbinin mükâfatı veya cezasıdır. Sen çalışmadın. Çalışacak çabalayacak,bu dünyada insanın kesbinin mükâfatı veya cezasıdır. Sen çalışmadın. Çalışacak çabalayacak, çalışacak çabalayacak, öyle... Onun için aklımız varsa kardeşlerim, çalışacak çabalayacak, öyle...

Onun için aklımız varsa kardeşlerim,
edebiyat bir tarafa, laf bir tarafa, -ben güzel anlatamayabilirim- aklımız varsaedebiyat bir tarafa, laf bir tarafa, -ben güzel anlatamayabilirim- aklımız varsa cenneti kazanmaya bakalım. Aklımız varsa cehennemden kendimizi korumaya bakalım. cenneti kazanmaya bakalım. Aklımız varsa cehennemden kendimizi korumaya bakalım.

Bir kimse ki kendisini cehennemden korumuyor, doludizgin cehenneme gidiyor;Bir kimse ki kendisini cehennemden korumuyor, doludizgin cehenneme gidiyor; yalan söylüyor, dolan ediyor, kibir, ucub, gıybet, dedikodu, her türlü kötü sıfat, yalan söylüyor, dolan ediyor, kibir, ucub, gıybet, dedikodu, her türlü kötü sıfat, ahlâk içinde birikmiş, gidişi de ters... Yazıklar olsun. Vah yazıklar olsun! ahlâk içinde birikmiş, gidişi de ters... Yazıklar olsun. Vah yazıklar olsun! Acımak babından yazıklar olsun. Vah zavallı... Peki, senin oğlun gidiyor, sen camidesin. Acımak babından yazıklar olsun. Vah zavallı...

Peki, senin oğlun gidiyor, sen camidesin.

"Ne biçim babasın? Yahu sen ne biçim babasın? Evladın ateşe doğru gidiyor! İmanın zayıf demek ki."Ne biçim babasın? Yahu sen ne biçim babasın? Evladın ateşe doğru gidiyor! İmanın zayıf demek ki. Eğer imanın kuvvetli olsa o evladını o ateşe bırakır mısın?" "Bırakmam." Eğer imanın kuvvetli olsa o evladını o ateşe bırakır mısın?"

"Bırakmam."

Peygamber Efendimiz, kendisine esir kafilesi getirildi. Anlaşılan esir kafilesi grup grup gelmiş. Peygamber Efendimiz, kendisine esir kafilesi getirildi. Anlaşılan esir kafilesi grup grup gelmiş. Bu gruptan bir kadıncağız fırladı koştu, öteki gruptan bir çocuğu bağrına bastı; öpüyor, Bu gruptan bir kadıncağız fırladı koştu, öteki gruptan bir çocuğu bağrına bastı; öpüyor, kokluyor, seviyor... Demek ki kâfile ayrı düşmüş, yolda ayrı kalmışlar; o da esir o da esir,kokluyor, seviyor... Demek ki kâfile ayrı düşmüş, yolda ayrı kalmışlar; o da esir o da esir, Medine-i Münevvere'ye getiriliyorlar. İslâm'a bayrak açmışlar, isyan etmişler, harp etmişler,Medine-i Münevvere'ye getiriliyorlar. İslâm'a bayrak açmışlar, isyan etmişler, harp etmişler, müslümanları öldürmüşler; harp yapılmış, onlardan esir geliyor. Kadın da esir çocuk da esir. müslümanları öldürmüşler; harp yapılmış, onlardan esir geliyor. Kadın da esir çocuk da esir. Ama kadın buradan paçayı kurtarınca koşmuş yavrusunu bağrına basmış, öpüyor, kokluyor...Ama kadın buradan paçayı kurtarınca koşmuş yavrusunu bağrına basmış, öpüyor, kokluyor... Sevgi, şefkat, annelik sahnesi... Peygamber Efendimiz de bakıyor... Sevgi, şefkat, annelik sahnesi...

Peygamber Efendimiz de bakıyor...
Ârif insanın her bakışı ibrettir. Sahâbe-i kirâm da bakıyorlar. Peygamber Efendimiz dedi ki; Ârif insanın her bakışı ibrettir. Sahâbe-i kirâm da bakıyorlar. Peygamber Efendimiz dedi ki;

"Ne dersiniz ey ashabım, şu kadın şu çocuğunu ateşe atar mı?" "Ne dersiniz ey ashabım, şu kadın şu çocuğunu ateşe atar mı?"

"Atmaz yâ Resûlallah. Nasıl seviyor bak, nasıl kavuştum diye sarım sarım sarılıyor... Atmaz." "Atmaz yâ Resûlallah. Nasıl seviyor bak, nasıl kavuştum diye sarım sarım sarılıyor... Atmaz." Peygamber Efendimiz; "Allahu Teâlâ hazretleri kullarına bu kadınınPeygamber Efendimiz;

"Allahu Teâlâ hazretleri kullarına bu kadının
şu çocuğuna şefkatinden çok daha şefkatlidir." şu çocuğuna şefkatinden çok daha şefkatlidir."

Bu kadar şerkatli Rabbimiz var da biz nasıl cehenneme düşüyoruz?!.. Bu kadar şerkatli Rabbimiz var da biz nasıl cehenneme düşüyoruz?!..

O kadar şefkatli Rabbimiz var, cennetin bu kadar mükâfatı, nimeti var,O kadar şefkatli Rabbimiz var, cennetin bu kadar mükâfatı, nimeti var, cehennemin de bu kadar korkunç hâli var; biz yine cehenneme düşüyoruz. cehennemin de bu kadar korkunç hâli var; biz yine cehenneme düşüyoruz. Akıl alacak bir şey değil, akıl alacak bir şey değil... Akıl alacak bir şey değil, akıl alacak bir şey değil...

Bütün deniz kenarları, Akdeniz'den, Hatay'dan, başka şehirler bir tarafa... Burası İslâm diyarı... Bütün deniz kenarları, Akdeniz'den, Hatay'dan, başka şehirler bir tarafa... Burası İslâm diyarı... Akdeniz sahilleri, Mersin, Adana, Antalya, Alanya, Kaş, Bodrum, Marmaris, İzmir, Akdeniz sahilleri, Mersin, Adana, Antalya, Alanya, Kaş, Bodrum, Marmaris, İzmir, Ayvalık, Sarımsaklı plajı, Erdek, Trakya, Tekirdağ vesaire... Ayvalık, Sarımsaklı plajı, Erdek, Trakya, Tekirdağ vesaire... Her taraf karınca düğünü gibi çıplak insan. Kimlerin çocukları bunlar? Her taraf karınca düğünü gibi çıplak insan. Kimlerin çocukları bunlar?

Bunlar buraları "Allah Allah Allah Allah Allah Allah..." diye harbe bile giderken zikrederek,Bunlar buraları "Allah Allah Allah Allah Allah Allah..." diye harbe bile giderken zikrederek, canını ortaya koyan şehitlerin çocukları. Ne hâle gelmiş? Sorma hâlini... canını ortaya koyan şehitlerin çocukları.

Ne hâle gelmiş?

Sorma hâlini...

Onun için biz bu kardeşlerimize de acıyacağız. Bunlar bizim ya kardeşimizdir ya dayızâdemizdir Onun için biz bu kardeşlerimize de acıyacağız. Bunlar bizim ya kardeşimizdir ya dayızâdemizdir ya evladımızdır ya yeğenimizdir; hem kendimizi kurtaracağız hem onları kurtaracağız.ya evladımızdır ya yeğenimizdir; hem kendimizi kurtaracağız hem onları kurtaracağız. Ya da kendi çocuğumuzdur, kendi kızımızdır. Ya da kendi çocuğumuzdur, kendi kızımızdır.

Kû enfüseküm ve ehlîküm nâran ve kûduhe'n-nâsu ve'l-hicârah. Kû enfüseküm ve ehlîküm nâran ve kûduhe'n-nâsu ve'l-hicârah. "Kendinizi ve aile efradınızı ve çocuklarınızı ateşi, yakıtı insanlar olan cehennemden "Kendinizi ve aile efradınızı ve çocuklarınızı ateşi, yakıtı insanlar olan cehennemden koruyun ey müslümanlar!" İkinci hadîs-i şerîf: koruyun ey müslümanlar!"

İkinci hadîs-i şerîf:

Men kerume asluhû ve tâbe mevliduhû hasune mahzaruhû. Men kerume asluhû ve tâbe mevliduhû hasune mahzaruhû.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten İbnü'n-Neccâr kitabında ve DeylemîEbû Hüreyre radıyallahu anh'ten İbnü'n-Neccâr kitabında ve Deylemî Amr hazretlerinden rivayet eylemiş. Kısa bir hadîs-i şerîf: Amr hazretlerinden rivayet eylemiş.

Kısa bir hadîs-i şerîf:

Men kerume asluhû ve tâbe mevliduhû hasune mahzaruhû. Men kerume asluhû ve tâbe mevliduhû hasune mahzaruhû.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Men. "O kimse ki." Kerume asluhû. "Kökü, soyu, aslı asil olan;Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Men. "O kimse ki." Kerume asluhû. "Kökü, soyu, aslı asil olan;
asaletli, temiz pak, kıymetli, itibarlı bir aileden olan..." Ve tâbe mevliduhû. asaletli, temiz pak, kıymetli, itibarlı bir aileden olan..." Ve tâbe mevliduhû. "Doğuşu, doğumu hoş olan..." "Aslı güzel, doğumu güzel olan kimsenin..." "Doğuşu, doğumu hoş olan..."

"Aslı güzel, doğumu güzel olan kimsenin..."

Hasune mahzarahû. "Mahzarı güzel olur." Mahzar ne demek? Hasune mahzarahû. "Mahzarı güzel olur."

Mahzar ne demek?

Şerhte Gümüşhaneli Hocamız rahmetullahi aleyh buyurmuş ki; Şerhte Gümüşhaneli Hocamız rahmetullahi aleyh buyurmuş ki;

"Meclisi güzel olur, mahâl-li huzuru güzel olur." demiş. "Meclisi güzel olur, mahâl-li huzuru güzel olur." demiş.

Temiz pak, asil soylu bir insan, doğumu asil bir insan, yanına gittiğin zaman;Temiz pak, asil soylu bir insan, doğumu asil bir insan, yanına gittiğin zaman; güzel huylu olur, meclisi tatlı olur, zevk duyarsın, gül bahçesine girmiş gibi olursun,güzel huylu olur, meclisi tatlı olur, zevk duyarsın, gül bahçesine girmiş gibi olursun, sözlerinden hoşnut kalırsın. İnsan "Ah daha devam etsen, saatlerce sürse, sözlerinden hoşnut kalırsın. İnsan "Ah daha devam etsen, saatlerce sürse, sabahlara kadar sürse..." der. "Bu mânadır." diyor. sabahlara kadar sürse..." der. "Bu mânadır." diyor.

Bu doğru tabii... İnsanların [meclisi] asaletten oluyor, biraz gerilerden başlıyor.Bu doğru tabii... İnsanların [meclisi] asaletten oluyor, biraz gerilerden başlıyor. Soyu çirkin olursa, Allah saklasın, zina mahsulü olursa, veled-i zina olursa,Soyu çirkin olursa, Allah saklasın, zina mahsulü olursa, veled-i zina olursa, şöyle olursa böyle olursa tabii iş oradan berbat gidiyor. şöyle olursa böyle olursa tabii iş oradan berbat gidiyor. Anası haram süt emdirirse iş oradan fena gidiyor. Babası eve haram lokma getirirse Anası haram süt emdirirse iş oradan fena gidiyor. Babası eve haram lokma getirirse iş oradan ters gidiyor. Evvelkilere bağlı. Tamam, o zaman o insanın meclisi tatlı olur. iş oradan ters gidiyor. Evvelkilere bağlı. Tamam, o zaman o insanın meclisi tatlı olur. Bir mana bu. Fakat mahzar diye "insanın karşılaştığı zaman görünen hey'etine" de derler. Bir mana bu.

Fakat mahzar diye "insanın karşılaştığı zaman görünen hey'etine" de derler.
Onun için demişler ki mesela; nik mahzar, "güzel görünümlü, güzel hey'etli." Böyle bir tabir var.Onun için demişler ki mesela; nik mahzar, "güzel görünümlü, güzel hey'etli." Böyle bir tabir var. "Böyle olan insanın siması, hey'et-i umumiyesi yakışıklı, mütenasip endamlı olur da" demek. "Böyle olan insanın siması, hey'et-i umumiyesi yakışıklı, mütenasip endamlı olur da" demek. "Kusursuz doğar, güzel olur. Çünkü nesli asil. Ondan sonra doğumu da zinadan değil, güzel..." "Kusursuz doğar, güzel olur. Çünkü nesli asil. Ondan sonra doğumu da zinadan değil, güzel..." mânasına. Bir de mevlit kelimesi üç mânaya gelir. Bir; doğuş zamanı. mânasına.

Bir de mevlit kelimesi üç mânaya gelir.

Bir; doğuş zamanı.

İki; doğum yeri. Mesela Arap "Senin mevlidin neresi?" der. Erzurum, Kars, Adana... İki; doğum yeri.

Mesela Arap "Senin mevlidin neresi?" der. Erzurum, Kars, Adana...
"Doğum yeri" demek. Veyahut; "Mevlidin ne zaman, doğum zamanın ne zaman?" "Doğum yeri" demek.

Veyahut;

"Mevlidin ne zaman, doğum zamanın ne zaman?"

"İşte bin dokuz yüz bilmem kaç senesi.." Bazen zaman mânasına gelir, bazen yer mânasına gelir. "İşte bin dokuz yüz bilmem kaç senesi.."

Bazen zaman mânasına gelir, bazen yer mânasına gelir.
Bazen de mastar-ı mim'i olur, "doğuşu güzel" mânasına. Bir insanın doğuşu da neye bağlıdır? Bazen de mastar-ı mim'i olur, "doğuşu güzel" mânasına.

Bir insanın doğuşu da neye bağlıdır?

Bir insan pattadak doğmuyor. Bir babaya ihtiyaç var, bir anaya ihtiyaç var, Bir insan pattadak doğmuyor. Bir babaya ihtiyaç var, bir anaya ihtiyaç var, o ananın onu dokuz ay karnında taşıması var... Babası temiz olacak, anası temiz pak olacak, o ananın onu dokuz ay karnında taşıması var... Babası temiz olacak, anası temiz pak olacak, nikâhlı olacaklar... Ondan sonra helal gıda ile beslenecek, büyüyecek, dualarla doğacak,nikâhlı olacaklar... Ondan sonra helal gıda ile beslenecek, büyüyecek, dualarla doğacak, kulağına ezanlar okunacak... Anası babası güzel isim koyacaklar, nâmına ziyafetler verecekler, kulağına ezanlar okunacak... Anası babası güzel isim koyacaklar, nâmına ziyafetler verecekler, akikalar kesecekler... Eh, bu doğuş merasimi güzel bir merasim. akikalar kesecekler... Eh, bu doğuş merasimi güzel bir merasim.

"Doğum yeri" mânasına oluverse buradaki mâna ne olur? Bir mübarek yerde, hoş bir mahâlde, "Doğum yeri" mânasına oluverse buradaki mâna ne olur?

Bir mübarek yerde, hoş bir mahâlde,
feyizli bir yerde doğarsa tabii onun da doğan insana çevrenin tesiri var. "Zaman" mânasına gelse? feyizli bir yerde doğarsa tabii onun da doğan insana çevrenin tesiri var.

"Zaman" mânasına gelse?

Bir hoş mübarek vakitte doğmuş. Mesela; "Senin adın ne?" diyorum; Bir hoş mübarek vakitte doğmuş. Mesela;

"Senin adın ne?" diyorum;

"Benim adım Abdulkâdir." diyor. Niye Abdulkâdir adını koymuşlar? "Benim adım Abdulkâdir." diyor.

Niye Abdulkâdir adını koymuşlar?

Veya "Kadir" diyor. Niye Kadir adını koymuşlar? "Ben Kadir gecesinde doğmuşum." Veya "Kadir" diyor.

Niye Kadir adını koymuşlar?

"Ben Kadir gecesinde doğmuşum."

"Mâşaallah, ne güzel, Ramazan'da Kadir gecesinde doğmuş." diyoruz değil mi, "Mâşaallah, ne güzel, Ramazan'da Kadir gecesinde doğmuş." diyoruz değil mi, güzel bir zamanda doğmuş diye. Hâsılı, bu hadîs-i şerîfte... güzel bir zamanda doğmuş diye.

Hâsılı, bu hadîs-i şerîfte...

Tabii bizim hatırımıza gelen, şerhte olmayan mânalar. Bir insanın doğum yeri,Tabii bizim hatırımıza gelen, şerhte olmayan mânalar.

Bir insanın doğum yeri,
kendi aslı nesli bir kere temiz pak olursa; bir de doğduğu zaman mübarek bir zaman olursa, kendi aslı nesli bir kere temiz pak olursa; bir de doğduğu zaman mübarek bir zaman olursa, doğduğu yer mübarek yer olursa... "Bu adamcağız Mekke-i Mükerreme'de doğdu." doğduğu yer mübarek yer olursa...

"Bu adamcağız Mekke-i Mükerreme'de doğdu."

Oh, ne şeref... "Medine-i Münevvere'de doğdu." Ne güzel mesela... Oh, ne şeref...

"Medine-i Münevvere'de doğdu."

Ne güzel mesela...

Doğduğu yer iyi olursa, doğuş zamanı iyi olursa, bir de doğumu dualarla, helallerle Doğduğu yer iyi olursa, doğuş zamanı iyi olursa, bir de doğumu dualarla, helallerle oldu. O kimse yakışıklı olur. Tepeden tırnağa bakarsın, yüzü pırıl pırıl nurânî olur. oldu. O kimse yakışıklı olur. Tepeden tırnağa bakarsın, yüzü pırıl pırıl nurânî olur.

"Allahu Teâlâ hazretleri bir insanın dış görünüşünü tepeden tırnağa yontma, güzel,"Allahu Teâlâ hazretleri bir insanın dış görünüşünü tepeden tırnağa yontma, güzel, yakışıklı yapıp da huyunu da güzel ettikten sonra onu cehenneme atmaz." diyor. yakışıklı yapıp da huyunu da güzel ettikten sonra onu cehenneme atmaz." diyor.

Kitaplarda böyle [ifade] var. Demek ki çocuğumuzun iyi olması için gıdasına dikkat edeceğiz. Kitaplarda böyle [ifade] var.

Demek ki çocuğumuzun iyi olması için gıdasına dikkat edeceğiz.
Doğumundan önceki şeylere dikkat edeceğiz diye de bize ders çıkıyor. Doğumundan önceki şeylere dikkat edeceğiz diye de bize ders çıkıyor.

Biz sanıyoruz ki; çocuk beş yaşına, yedi yaşına gelecek de bir mektebe vereceğiz de terbiye olacak.Biz sanıyoruz ki; çocuk beş yaşına, yedi yaşına gelecek de bir mektebe vereceğiz de terbiye olacak. Geçmiş ola... Çok kaçırdın sen... Tren çoktan kalktı gitti. Sen buna helal lokma yedirmedin. Geçmiş ola... Çok kaçırdın sen... Tren çoktan kalktı gitti. Sen buna helal lokma yedirmedin.

"Hocam yaramaz, ele avuca sığmıyor, laf dinlemiyor. Komşunun bahçesinden elma çalıyor, "Hocam yaramaz, ele avuca sığmıyor, laf dinlemiyor. Komşunun bahçesinden elma çalıyor, cam kırıyor..." Sen ona kim bilir nasıl, dikkat etmedin ki... cam kırıyor..."

Sen ona kim bilir nasıl, dikkat etmedin ki...

Dikkat edeceğiz. İnşaallah evlatlarımıza dikkat edelim. Evlatlarımızın analarına dikkat edelim. Dikkat edeceğiz. İnşaallah evlatlarımıza dikkat edelim. Evlatlarımızın analarına dikkat edelim. Evlatlarımızın babalarına dikkat edelim. Kızlarımızın kocalarına dikkat edelim. Evlatlarımızın babalarına dikkat edelim. Kızlarımızın kocalarına dikkat edelim. İçkici, ayyaş, sarhoş, meyhanede içmiş, zilzurna, sallana sallana kapıyı zor bulmuş,İçkici, ayyaş, sarhoş, meyhanede içmiş, zilzurna, sallana sallana kapıyı zor bulmuş, kör kütük, küfelik, ondan sonra içeriye gelmiş; kızının kocası, kör kütük, küfelik, ondan sonra içeriye gelmiş; kızının kocası, hadi bakalım bir de çocukları olmuş... Hayır gelir mi? Gelmez. hadi bakalım bir de çocukları olmuş...

Hayır gelir mi?

Gelmez.

Dikkat edeceğiz. Kız, gelin alacaksak dikkat edeceğiz.Dikkat edeceğiz. Kız, gelin alacaksak dikkat edeceğiz. Kızımızı bir kimseye vereceksek dikkat edeceğiz. "Efendim, filanca çocuk çok çok iyi bir insan,Kızımızı bir kimseye vereceksek dikkat edeceğiz.

"Efendim, filanca çocuk çok çok iyi bir insan,
melek; enstitüyü bitirdi, İlahiyat fakültesini bitirdi, beş vakit namazında, müslüman,melek; enstitüyü bitirdi, İlahiyat fakültesini bitirdi, beş vakit namazında, müslüman, mütedeyyin bir insan. Parası yok." Onun ahlâkı para. mütedeyyin bir insan. Parası yok."

Onun ahlâkı para.

Hadi bakalım ahlâksız bir insan 100 bin lira, 200 bin lira ver, ahlâklı edebilecek misin?Hadi bakalım ahlâksız bir insan 100 bin lira, 200 bin lira ver, ahlâklı edebilecek misin? Parayla pulla alınır mı? Allah korkusu var. O Allah korkusu kalbinde,Parayla pulla alınır mı? Allah korkusu var. O Allah korkusu kalbinde, parayla alınır mı? Parayla ölçülebilir mi? parayla alınır mı? Parayla ölçülebilir mi?

Bahaeddîn-i Nakşîbend Efendimiz hanımına demiş ki; Bahaeddîn-i Nakşîbend Efendimiz hanımına demiş ki;

"Hanım, şu bizim kız büyüdüğü zaman, büluğa erdiği zaman, "Hanım, şu bizim kız büyüdüğü zaman, büluğa erdiği zaman, âdet görmeye başladığı zaman benim haberim olsun." Valide sultan gelmiş, demiş: âdet görmeye başladığı zaman benim haberim olsun."

Valide sultan gelmiş, demiş:

"Efendi hazretleri senin kızın büyüdü." Hemen talebelerinden bir tanesini çağırmış: "Efendi hazretleri senin kızın büyüdü."

Hemen talebelerinden bir tanesini çağırmış:
"Gel buraya, ben sana kızımı vermek istiyorum." "Gel buraya, ben sana kızımı vermek istiyorum."

"Aman efendim, estağfirullah, ben âciz nâçiz, daha beş parası olmayan "Aman efendim, estağfirullah, ben âciz nâçiz, daha beş parası olmayan bir talebeyim medresede, bir köşede fakirâne..." "Olsun..." Hemen ona vermiş. bir talebeyim medresede, bir köşede fakirâne..."

"Olsun..."

Hemen ona vermiş.

Kızını da düğün yapıp uğurlarken demiş ki, aradan birkaç ay geçmiş düğün hazırlığı filan; Kızını da düğün yapıp uğurlarken demiş ki, aradan birkaç ay geçmiş düğün hazırlığı filan;

"Kızım kusuruma bakma, seni birkaç ay geciktirdim." Kime vermiş? "Kızım kusuruma bakma, seni birkaç ay geciktirdim."

Kime vermiş?

Kendisinden sonra makamına geçecek olan, velî olacak olan bir kimseye vermiş. Kendisinden sonra makamına geçecek olan, velî olacak olan bir kimseye vermiş.

Parası yoktu, pulu yoktu ama velî işte o gözle bakar, öyle seçer. Biz de ona dikkat edelim. Parası yoktu, pulu yoktu ama velî işte o gözle bakar, öyle seçer.

Biz de ona dikkat edelim.

Hata ediyoruz. "Zengin olsun." diyoruz. "İlle zengin olsun." Hata ediyoruz. "Zengin olsun." diyoruz. "İlle zengin olsun."

Ya zengin olur azdırırsa iyi mi olur? Zengin olur kötü huylu olursa?.. Ya zengin olur azdırırsa iyi mi olur? Zengin olur kötü huylu olursa?..

Zenginledi mi adamın ilk işi ikinci hanım almak olurmuş. Biraz parayı buldu mu... Zenginledi mi adamın ilk işi ikinci hanım almak olurmuş. Biraz parayı buldu mu...

Her şeyin hayırlısını istemek lazım. Karnı doydu mu, cebinde para doldu mu Her şeyin hayırlısını istemek lazım.

Karnı doydu mu, cebinde para doldu mu
meydanda dolaşmaya başlar Hacıvat-Karagöz gibi "Yâr bana bir eğlence, aman medet bir eğlence..." meydanda dolaşmaya başlar Hacıvat-Karagöz gibi "Yâr bana bir eğlence, aman medet bir eğlence..." Sahnede Hacıvat alay ediyor ama... İşte bu nefis, şeytan insana öyle yapar.Sahnede Hacıvat alay ediyor ama... İşte bu nefis, şeytan insana öyle yapar. Onun için her şeyin hayırlısı... Peygamber Efendimiz'e gelmedi mi Cebrail aleyhisselâm: Onun için her şeyin hayırlısı...

Peygamber Efendimiz'e gelmedi mi Cebrail aleyhisselâm:

"Yâ Resûlallah! Allahu Teâlâ hazretleri sana buyuruyor ki; "Yâ Resûlallah! Allahu Teâlâ hazretleri sana buyuruyor ki; 'İstersen sana şu etraftaki dağları altın yapayım!'" "İstemem." dedi. 'İstersen sana şu etraftaki dağları altın yapayım!'"

"İstemem." dedi.

Peygamber Efendimiz dua etseydi Allah ona saraylar vermez miydi? Saltanatlar vermez miydi? Peygamber Efendimiz dua etseydi Allah ona saraylar vermez miydi? Saltanatlar vermez miydi?

Dünyanın en güzel yerlerinde, deniz kenarlarında, havuzların başında, fıskiyelerin altında, Dünyanın en güzel yerlerinde, deniz kenarlarında, havuzların başında, fıskiyelerin altında, çardaklarda, kameriyelerde Allah yaşatmaz mıydı? Efendimiz istemedi. Dedi ki; çardaklarda, kameriyelerde Allah yaşatmaz mıydı?

Efendimiz istemedi. Dedi ki;

"Yâ Rabbi! Bir gün yiyeyim, verdiğin nimetlere şükredeyim; iki gün oruç tutayım, sabredeyim." "Yâ Rabbi! Bir gün yiyeyim, verdiğin nimetlere şükredeyim; iki gün oruç tutayım, sabredeyim."

Bu dünyada istemedi. Resûlullah Efendimiz acaba yanlış hesap mı yaptı? Bu dünyada istemedi.

Resûlullah Efendimiz acaba yanlış hesap mı yaptı?

Hâşâ sümme hâşâ... Hiç öyle şey olur mu? Bizim hesabımız yanlış. Biz de âhiret hesabı yapacağız. Hâşâ sümme hâşâ... Hiç öyle şey olur mu?

Bizim hesabımız yanlış. Biz de âhiret hesabı yapacağız.

"Hocam, hep ehli dünya dünyanın en güzel yerlerini alıyor." "Hocam, hep ehli dünya dünyanın en güzel yerlerini alıyor."

Sen âhiret hesabı yap, Allah sana dünyanı da âhiretini de verir. Sen âhiret hesabı yap, Allah sana dünyanı da âhiretini de verir.

Sen dünya hesabı yaparsan ne olacağı belli olmaz ama sen âhiret hesabı yaparsanSen dünya hesabı yaparsan ne olacağı belli olmaz ama sen âhiret hesabı yaparsan dünyada da âhirette de kâr edersin. Ona göre. Evlat everirken de kız ararken de dünyada da âhirette de kâr edersin. Ona göre. Evlat everirken de kız ararken de damat ararken de öyle. Çocuk yetiştirirken de öyle. Bu çocukların hepsi bize emanettir. damat ararken de öyle. Çocuk yetiştirirken de öyle. Bu çocukların hepsi bize emanettir.

Biz neyiz? Bunların bekçisiyiz. Allahu Teâlâ hazretleri bize ne buyurmuş; Biz neyiz?

Bunların bekçisiyiz.

Allahu Teâlâ hazretleri bize ne buyurmuş;

"Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyun." "Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyun."

"Doğdular, büyüdüler, ne yaparlar bilmem hocam." Sen başlarında neciydin? Sen neciydin?! "Doğdular, büyüdüler, ne yaparlar bilmem hocam."

Sen başlarında neciydin? Sen neciydin?!

"Bilmem, işte Kur'an kursuna gönderdim de..." Öyle şey olur mu? Yarım yamalak tedbirle, "Bilmem, işte Kur'an kursuna gönderdim de..."

Öyle şey olur mu? Yarım yamalak tedbirle,
hafifçe, az bir masrafla olur mu? Evladını cehennemden kurtaracaksın! hafifçe, az bir masrafla olur mu?

Evladını cehennemden kurtaracaksın!

Aç bakalım şu kesenin ağzını... Gel bakalım buraya: Aç bakalım şu kesenin ağzını... Gel bakalım buraya:

Renkli televizyon alacağım diye televizyona 300 bin lira verirsin değil mi? Renkli televizyon alacağım diye televizyona 300 bin lira verirsin değil mi? Yazlığa bilmem kaç 100 bin lira, bir yazlığa 'çıp' diye çıkartırsın. Yazlığa bilmem kaç 100 bin lira, bir yazlığa 'çıp' diye çıkartırsın. Bir düğüne bilmem kaç milyon harcarsın. Gel bakalım, bu evlat iyi yetişecek! Bir düğüne bilmem kaç milyon harcarsın.

Gel bakalım, bu evlat iyi yetişecek!

Benim hocam -bana Allah razı olsun Arapça'yı öğreten hocam- yolda karşılaştık; Benim hocam -bana Allah razı olsun Arapça'yı öğreten hocam- yolda karşılaştık;

"Şu resmî mekteplerden okuttuğumuz kimselerden pek hayır görmedim. "Şu resmî mekteplerden okuttuğumuz kimselerden pek hayır görmedim. Şimdi bazı kimseleri özel okutacağım." diyor. Şimdi bazı kimseleri özel okutacağım." diyor.

Hangi bilginin faydalı olduğuna dikkat edeceğiz.Hangi bilginin faydalı olduğuna dikkat edeceğiz. Hep dünyayı öğretiyoruz, hep hırsı öğretiyoruz, hep parayı öğretiyoruz,Hep dünyayı öğretiyoruz, hep hırsı öğretiyoruz, hep parayı öğretiyoruz, hep maddeyi öğretiyoruz; çocuklara biraz da ahlâkın güzelliğini,hep maddeyi öğretiyoruz; çocuklara biraz da ahlâkın güzelliğini, biraz da vefanın güzelliğini, biraz da sabrın güzelliğini, biraz da vefanın güzelliğini, biraz da sabrın güzelliğini, biraz da takvânın güzelliğini anlatmıyoruz.biraz da takvânın güzelliğini anlatmıyoruz. Takvâ ne demek, haberi yok. Nasıl bir şeydir, yenilir mi içilir mi, paketli midir,Takvâ ne demek, haberi yok. Nasıl bir şeydir, yenilir mi içilir mi, paketli midir, kiloyla mı satılır, şişe de mi bulunur? Haberi yok. Takvâdan haberi yok. kiloyla mı satılır, şişe de mi bulunur? Haberi yok. Takvâdan haberi yok. Vefa denilen bir şey varmış. "Acaba şu İstanbul'un semti mi?" Haberi yok. Vefa denilen bir şey varmış. "Acaba şu İstanbul'un semti mi?" Haberi yok.

Vefa; sana bir ara iyiliği dokunmuş olan bir kimseye devam ediyorsun.Vefa; sana bir ara iyiliği dokunmuş olan bir kimseye devam ediyorsun. Hoca efendi dedi ki; "Bir sürü talebe okuttum, hafız yetiştirdim,Hoca efendi dedi ki;

"Bir sürü talebe okuttum, hafız yetiştirdim,
bir tanesi vefalı çıktı. bir tanesi vefalı çıktı. Şimdiye kadar aradan kaç yıl geçtiyse hiç münasebetini benden koparmadı, ziyaretini kesmedi." Şimdiye kadar aradan kaç yıl geçtiyse hiç münasebetini benden koparmadı, ziyaretini kesmedi."

Her zaman irtibat hâlinde. Vefa işte o. Her zaman irtibat hâlinde. Vefa işte o.

Evlendin... Yakışıklı, boylu poslu güzel iki kişi evlendi.Evlendin... Yakışıklı, boylu poslu güzel iki kişi evlendi. Tamam, ilk günler "bal ayı" diyorlar zaten, tatlı geçti, güzel günler gördünüz.Tamam, ilk günler "bal ayı" diyorlar zaten, tatlı geçti, güzel günler gördünüz. Çocuklar büyüdü, üç çocuk oldu, beş çocuk oldu. Çocuklar büyüdü, üç çocuk oldu, beş çocuk oldu. Bıktı iki taraf birbirinden; hadi bir geçimsizlik, hadi ayrılma... Bıktı iki taraf birbirinden; hadi bir geçimsizlik, hadi ayrılma...

Sığar mı vefaya? "Efendim çok iyiydi bizimki fakat hastalandı." Sığar mı vefaya?

"Efendim çok iyiydi bizimki fakat hastalandı."

"Boşa ya ne yapacaksın... Ne yaparsa yapsın... "Boşa ya ne yapacaksın... Ne yaparsa yapsın... O hastalandı, hastane köşesinde inlesin; sen öbür tarafta sefana bak." O hastalandı, hastane köşesinde inlesin; sen öbür tarafta sefana bak."

Vefaya sığar mı? Sığmaz. Vefa dediğimiz şey eski hukukun devam etmesi. Vefaya sığar mı?

Sığmaz.

Vefa dediğimiz şey eski hukukun devam etmesi.
Biraz öğretsene. Çocuğa biraz sabrı öğretsene.Biraz öğretsene. Çocuğa biraz sabrı öğretsene. Biraz Allah korkusunu öğretsene. Biraz fedakârlığı öğretsene.Biraz Allah korkusunu öğretsene. Biraz fedakârlığı öğretsene. Önüne iki tane çatal yol çıktığı zaman bu sevaplı, bu günahlı; sevaplı yere gitmesini öğretsene. Önüne iki tane çatal yol çıktığı zaman bu sevaplı, bu günahlı; sevaplı yere gitmesini öğretsene. Ezan okunduğu zaman uyumamasını öğretsene.Ezan okunduğu zaman uyumamasını öğretsene. Vakti geldiği zaman uyumasını, vakti geldiği zaman uyanmasını öğretsene.Vakti geldiği zaman uyumasını, vakti geldiği zaman uyanmasını öğretsene. Kur'ân-ı Kerîm okurken gözyaşı dökmesini, kendin de gözyaşı dökerek öğretsene. Kur'ân-ı Kerîm okurken gözyaşı dökmesini, kendin de gözyaşı dökerek öğretsene.

Hiç bunları öğretmiyoruz. Gazeteler, dergiler, eğlenceler, sinamalar,Hiç bunları öğretmiyoruz. Gazeteler, dergiler, eğlenceler, sinamalar, tiyatrolar, çikolatalar, şekerlemeler hep maddeye, hep nefse hizmet ediyor,tiyatrolar, çikolatalar, şekerlemeler hep maddeye, hep nefse hizmet ediyor, ondan sonra çocuk büyüdüğünde bir itiyor seni;ondan sonra çocuk büyüdüğünde bir itiyor seni; "Ben yolumu seçmişim, bu yol doğru yoldur, keyfime bakarım."Ben yolumu seçmişim, bu yol doğru yoldur, keyfime bakarım. İnsan bu dünyaya geldi, burada ben de yaşayacağım, zevk-ü sefamı süreceğim."İnsan bu dünyaya geldi, burada ben de yaşayacağım, zevk-ü sefamı süreceğim." Yanlış öğretiyoruz, ondan.Yanlış öğretiyoruz, ondan. Allah'ın emrettiğine göre öğretmiyoruz da sonra hepsi başımıza püsküllü bela oluyor. Allah'ın emrettiğine göre öğretmiyoruz da sonra hepsi başımıza püsküllü bela oluyor.

Evlatlarımızı iyi yetiştirelim. Evlatlarımızı iyi yetiştirelim.

Diğer hadîs-i şerîf: Diğer hadîs-i şerîf:

Men keffe ğadabahû keffa'llâhu anhu azâbehû Men keffe ğadabahû keffa'llâhu anhu azâbehû ve men i'tezere ilâ rabbihî kabila'llâhu minhu uzrehû ve men i'tezere ilâ rabbihî kabila'llâhu minhu uzrehû men hazene lisânehû setera'llâhu avretehû. men hazene lisânehû setera'llâhu avretehû.

Allah razı olsun, bu nüshada nokta da var, güzel.Allah razı olsun, bu nüshada nokta da var, güzel. Bu hadîs-i şerîf yine bizim bu mevzunun devamı gibi geldi. Tesadüfen, tevafukan öyle geldi. Bu hadîs-i şerîf yine bizim bu mevzunun devamı gibi geldi. Tesadüfen, tevafukan öyle geldi.

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Men keffe gadabahû. "İçinden doğup gelen, fışkıran, çıkıp gelen gazabını,Men keffe gadabahû. "İçinden doğup gelen, fışkıran, çıkıp gelen gazabını, kızgınlığını kim dizginlerse, tutarsa..." kızgınlığını kim dizginlerse, tutarsa..."

Birden kızıverdin, yumruğu vuracaksın...Birden kızıverdin, yumruğu vuracaksın... Ama çok kızdın, âsabın bozuldu, alnının damarları gerildi, adelelerin gerildi...Ama çok kızdın, âsabın bozuldu, alnının damarları gerildi, adelelerin gerildi... Patlattın mı tamam, onu yuvarlayacaksın. Patlattın mı tamam, onu yuvarlayacaksın. Ama Allah'tan korkuyorsun, gazabını tutuyorsun, şöyle bir sakinliyorsun... Ama Allah'tan korkuyorsun, gazabını tutuyorsun, şöyle bir sakinliyorsun...

"Lâ ilâhe illallah, hasbünallâhu ve ni'me'l-vekîl, Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammed...""Lâ ilâhe illallah, hasbünallâhu ve ni'me'l-vekîl, Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammed..." Bir şeyler söylüyorsun, şöyle bir tutuyorsun. Bir şeyler söylüyorsun, şöyle bir tutuyorsun.

Neden tuttun kendini? Neden tuttun kendini?

Allah rızası için. "Gazaplılık iyi değildir." dedin, gazabına hakim oldun, tuttun.Allah rızası için. "Gazaplılık iyi değildir." dedin, gazabına hakim oldun, tuttun. "Kim böyle yaparsa;" "Kim böyle yaparsa;"

Keffa'llâhu anhu azâbehû. Allah da ondan azabını çeker, onu azaba uğratmaz. Keffa'llâhu anhu azâbehû. Allah da ondan azabını çeker, onu azaba uğratmaz.

Gazaba hakim olmak, işte öğreteceğin şeylerden birisi karşına çıktı.Gazaba hakim olmak, işte öğreteceğin şeylerden birisi karşına çıktı. Evladına gazabına hakim olmayı öğret bakalım.Evladına gazabına hakim olmayı öğret bakalım. Sinirlendi, kardeşinin kafasına oyuncağı geçirdi, 'paatt'... Hadi orası kanamaya başladı... Sinirlendi, kardeşinin kafasına oyuncağı geçirdi, 'paatt'... Hadi orası kanamaya başladı...

"Evladım!.." Döv, cezasını ver, ne yapacaksan yap da kızdığı zaman kendisini tutmayı öğret."Evladım!.." Döv, cezasını ver, ne yapacaksan yap da kızdığı zaman kendisini tutmayı öğret. Yaşına göre; üç yaşında, beş yaşında, yedi yaşında, on bir yaşında,Yaşına göre; üç yaşında, beş yaşında, yedi yaşında, on bir yaşında, on üç yaşında, on beş yaşında kendisine hakim olmayı öğrensin. on üç yaşında, on beş yaşında kendisine hakim olmayı öğrensin.

Hadîs-i şerîf devam ediyor: Hadîs-i şerîf devam ediyor:

Ve men i'tezere ilâ rabbihî kabila'llâhu minhu uzrehû.Ve men i'tezere ilâ rabbihî kabila'llâhu minhu uzrehû. "Her kim ki Allah'a özür diler, mazaret dilerse Allah özrünü kabul eder." "Her kim ki Allah'a özür diler, mazaret dilerse Allah özrünü kabul eder."

"Yâ Rabbi! Şurada yapayalnızım, karanlık gecede hiç kimse yok etrafımda."Yâ Rabbi! Şurada yapayalnızım, karanlık gecede hiç kimse yok etrafımda. Ben beni biliyorum, çok hata ettim yâ Rabbi! Çok kabahat işledim yâ Rabbi!Ben beni biliyorum, çok hata ettim yâ Rabbi! Çok kabahat işledim yâ Rabbi! Çok günahlara daldım, aman yâ Rabbi! Nefsim kuvvetli geldi,Çok günahlara daldım, aman yâ Rabbi! Nefsim kuvvetli geldi, şeytan beni azdırdı, zayıf düştüm, yapamadım, özür dilerim yâ Rabbi!şeytan beni azdırdı, zayıf düştüm, yapamadım, özür dilerim yâ Rabbi! Ne yapalım, istemezdim ama elimden çıktı, oldu..." Ne yapalım, istemezdim ama elimden çıktı, oldu..."

Allah'tan özür diliyor. Hâlini itiraf ediyor, özür diliyor. Allah'tan özür diliyor. Hâlini itiraf ediyor, özür diliyor.

Allah kerem sahibidir. "Olmaz! Kabul etmiyorum! Yaptın bir kere, cezanı mutlaka çek!"Allah kerem sahibidir. "Olmaz! Kabul etmiyorum! Yaptın bir kere, cezanı mutlaka çek!" Öyle değil. Özrünü kabul ediverir. Kerem sahibidir. Öyle değil. Özrünü kabul ediverir. Kerem sahibidir. Bir kerem sahibinin vaadini yerine getirmemesi olmaz. Vaat etmiş; Bir kerem sahibinin vaadini yerine getirmemesi olmaz.

Vaat etmiş;

"Sana bir saat alacağım." Almadı. Kerem sahibi değil, sahtekâr. "Sana bir saat alacağım."

Almadı.

Kerem sahibi değil, sahtekâr.

Öyle şey yok. Vaadini yerine getirir. Ama vaîdini yerine getirmesi gerekmez.Öyle şey yok. Vaadini yerine getirir. Ama vaîdini yerine getirmesi gerekmez. Tehdit ediyor; "Eğer şöyle yaparsan asarım keserim, sana şu cezaları veririm!" dedi. Tehdit ediyor;

"Eğer şöyle yaparsan asarım keserim, sana şu cezaları veririm!" dedi.

Ama iyi insan. Böyle dedi de, sonradan sen onu yaptın da boynunu büktün; Ama iyi insan. Böyle dedi de, sonradan sen onu yaptın da boynunu büktün;

"Hata bende, ne yapayım yapmayacaktım ama..." "Hata bende, ne yapayım yapmayacaktım ama..."

"Hadi be affettim. Öyle demiştim ama affettim." diyebilir."Hadi be affettim. Öyle demiştim ama affettim." diyebilir. Tehdidinden, vereceği cezadan dönmek keremdir. O da kerem, o da asalettir.Tehdidinden, vereceği cezadan dönmek keremdir. O da kerem, o da asalettir. Öyle yapabilir. Allahu Teâlâ hazretleri de ekremü'l-ekremîn'dir, kerimlerin kerimidir.Öyle yapabilir.

Allahu Teâlâ hazretleri de ekremü'l-ekremîn'dir, kerimlerin kerimidir.
Onun için bir kul özür dileyince özrünü kabul eder. Bir başka hadîs-i şerîfte geçiyor ki... Onun için bir kul özür dileyince özrünü kabul eder.

Bir başka hadîs-i şerîfte geçiyor ki...
Burada da var, başka yerde de var, hadîs-i şerîfte öyle geçiyor, öylece anlatacağım. Burada da var, başka yerde de var, hadîs-i şerîfte öyle geçiyor, öylece anlatacağım. Kul elini açar: "Yâ Rabbi.." der. Ne derse der arkasından, "Beni affet, mağfiret eyle..." Kul elini açar:

"Yâ Rabbi.." der. Ne derse der arkasından, "Beni affet, mağfiret eyle..."

Allah ona nazar etmez; kabahatli, edepsiz, cezası çok. "Yâ Rabbi!" der, nazar etmez. Allah ona nazar etmez; kabahatli, edepsiz, cezası çok.

"Yâ Rabbi!" der, nazar etmez.

Kul yine "Yâ Rabbi! Affet, mağfiret eyle..." devam ediyor; Allah yine nazar etmez. Kul yine "Yâ Rabbi! Affet, mağfiret eyle..." devam ediyor; Allah yine nazar etmez.

Hadiste böyle diyor. Üçüncü defa yine "Yâ Rabbi!" diye yanıp yakılıyor, Hadiste böyle diyor.

Üçüncü defa yine "Yâ Rabbi!" diye yanıp yakılıyor,
yine yalvarmasına devam ediyor. O zaman dermiş ki Allahu Teâlâ hazretleri; yine yalvarmasına devam ediyor. O zaman dermiş ki Allahu Teâlâ hazretleri;

"Ey meleklerim, şahit olun, ben bu kulumu affettim. "Ey meleklerim, şahit olun, ben bu kulumu affettim. Çünkü benden başka rab olmadığını bildi, 'Yâ Rabbi! Yâ Rabbi! Yâ Rabbi!..' deyip duruyor." Çünkü benden başka rab olmadığını bildi, 'Yâ Rabbi! Yâ Rabbi! Yâ Rabbi!..' deyip duruyor."

Kad istahyaytu min abdî diyor, bir de orada böyle bir cümle var. Kad istahyaytu min abdî diyor, bir de orada böyle bir cümle var. Herkesin aklı kabul etmez. Herkesin aklı kabul etmez.

"Şu kulumdan utandım, benden başka rabbi olmadığını bildi, "Şu kulumdan utandım, benden başka rabbi olmadığını bildi, bana döndü bana 'Yâ Rabbi! Yâ Rabbi!' diyor,bana döndü bana 'Yâ Rabbi! Yâ Rabbi!' diyor, onu affetmemeye utandım." diyor Allahu Teâlâ hazretleri. onu affetmemeye utandım." diyor Allahu Teâlâ hazretleri.

Şu kerem sahibi Allahu Teâlâ hazretlerine bakın ki kul işliyor daŞu kerem sahibi Allahu Teâlâ hazretlerine bakın ki kul işliyor da Allah affetmemeye utanıyor. Kul utansa ya! Şu kerem sahibine bak... Allah affetmemeye utanıyor. Kul utansa ya! Şu kerem sahibine bak...

Allah bizi o Rabbimiz'e güzel kulluk etmeye muvaffak etsin. Öyle kerem sahibi ki Mevlâmız... Allah bizi o Rabbimiz'e güzel kulluk etmeye muvaffak etsin. Öyle kerem sahibi ki Mevlâmız...

Ve men hazene lisânehû. Ve men hazene lisânehû.

Kitapta noktasızdı, şerhe baktım, noktasızdı, bu nüsha tashihli nüshaymış, güzel. Kitapta noktasızdı, şerhe baktım, noktasızdı, bu nüsha tashihli nüshaymış, güzel.

Diyor ki: Ve men hazene lisânehû. "Her kim dilini hıfzederse..." Diyor ki:

Ve men hazene lisânehû. "Her kim dilini hıfzederse..."

Hazene, noktalı olunca "hıfzetmek" demek. "Kim dilini hıfzederse..." Hazene, noktalı olunca "hıfzetmek" demek.

"Kim dilini hıfzederse..."

Setera'llâhu avretehû. "Allah da onun ayıbını örter, açığını kapatır." Setera'llâhu avretehû. "Allah da onun ayıbını örter, açığını kapatır."

Dilini tutacak. Çok günahlar bu dilden oluyor. Küfrediyorsun, günah; kalp kırıyorsun, dille; Dilini tutacak. Çok günahlar bu dilden oluyor. Küfrediyorsun, günah; kalp kırıyorsun, dille; yalan dolan, gıybet, aldatma, iftira dille.yalan dolan, gıybet, aldatma, iftira dille. Hep bu dilden. Bunun bize zararı çok. Hep bu dilden. Bunun bize zararı çok. Bunu hıfzederse insan Allah da o zaman onun ayıplarını örtüyor. Bunu hıfzederse insan Allah da o zaman onun ayıplarını örtüyor.

İşte karşımıza üç tane güzel, esaslı ahlâk kaidesi çıktı. İşte karşımıza üç tane güzel, esaslı ahlâk kaidesi çıktı.

Bir, insan kendisine hakim olmayı, gazabını dizginlemeyi öğrenecek. Bir, insan kendisine hakim olmayı, gazabını dizginlemeyi öğrenecek. Çocuklarımıza da öğreteceğiz inşaallah. Özrünü bilecek, Allah'tan özür dileyici olacak.Çocuklarımıza da öğreteceğiz inşaallah. Özrünü bilecek, Allah'tan özür dileyici olacak. Allah özürleri kabul edici. Ondan sonra dilini tutacak. Diline hakim ve sahip olacak.Allah özürleri kabul edici.

Ondan sonra dilini tutacak. Diline hakim ve sahip olacak.
Çok kabahatler, kusurlar bu dili tutamamaktan oluyor;Çok kabahatler, kusurlar bu dili tutamamaktan oluyor; kavgalar, gürültüler ondan oluyor, arkadaşlıklar ondan bozuluyor,kavgalar, gürültüler ondan oluyor, arkadaşlıklar ondan bozuluyor, evde huzursuzluklar ondan oluyor. Kadın tutsa dilini olmayacak, erkek tutsa olmayacak;evde huzursuzluklar ondan oluyor. Kadın tutsa dilini olmayacak, erkek tutsa olmayacak; o onu kırıyor, o onu kırıyor... Aman dilimize dikkat edelim. o onu kırıyor, o onu kırıyor... Aman dilimize dikkat edelim.

Bari üç tane olsun, galiba sayfayı bitiremeyeceğiz. Bari üç tane olsun, galiba sayfayı bitiremeyeceğiz.

Bundan sonraki hadîs-i şerîf de çünkü yine aynı mevzuya bağlanan bir [hadis]Bundan sonraki hadîs-i şerîf de çünkü yine aynı mevzuya bağlanan bir [hadis] ve Hz. Ali Efendimiz'den. Bunu rivayet eden, şimdi okuyacağım hadisi rivayet eden deve Hz. Ali Efendimiz'den. Bunu rivayet eden, şimdi okuyacağım hadisi rivayet eden de Hz. Ali Efendimiz. Hz. Ali Efendimiz'den gelen hadislere ben biraz dahaHz. Ali Efendimiz.

Hz. Ali Efendimiz'den gelen hadislere ben biraz daha
"Hz. Ali Efendimiz'in" diye bastıra bastıra söylüyorum. Neden? "Hz. Ali Efendimiz'in" diye bastıra bastıra söylüyorum.

Neden?

Bizim memleketimizde bir kısım kardeşler var ki "Biz Alevîyiz" diyor, "Hz. Ali'ye mensubuz" diyor. Bizim memleketimizde bir kısım kardeşler var ki "Biz Alevîyiz" diyor, "Hz. Ali'ye mensubuz" diyor. Onlara söylemeniz için. Yazın da bilhassa onlara söyleyin. Madem Hz. Ali'ye mensuplarmış, Onlara söylemeniz için. Yazın da bilhassa onlara söyleyin. Madem Hz. Ali'ye mensuplarmış, Alevîlermiş; Hz. Ali'nin sözlerini bilsinler de yolunca gitsinler. Öyle değil mi? Alevîlermiş; Hz. Ali'nin sözlerini bilsinler de yolunca gitsinler.

Öyle değil mi?

Madem onu seviyorlar, öyle yapsınlar. Hz. Ali Efendimiz Peygamber Efendimiz'den ne nakletmiş? Madem onu seviyorlar, öyle yapsınlar.

Hz. Ali Efendimiz Peygamber Efendimiz'den ne nakletmiş?

Sözü söyleyen Peygamber Efendimiz, râvisi Hz. Ali Efendimiz. Deylemî'de kaydedilmiş. Sözü söyleyen Peygamber Efendimiz, râvisi Hz. Ali Efendimiz. Deylemî'de kaydedilmiş.

Men keffe gâdabahû. Yukarıdaki gibi. Men keffe gâdabahû.

Yukarıdaki gibi.

"Kim ki kızgınlığını, gazabını dizginlerse, hakim olursa..." "Kim ki kızgınlığını, gazabını dizginlerse, hakim olursa..."

Kızdığı zaman patlamıyor, kendisini tutuyor. Kızdığı zaman patlamıyor, kendisini tutuyor.

Ve basata rıdâhu. "Hoşnutluğunu da yayarsa..." Ve basata rıdâhu. "Hoşnutluğunu da yayarsa..."

Ne demek, hoşnutluğunu yaymak? İzah ederiz. Ne demek, hoşnutluğunu yaymak?

İzah ederiz.

"Kızgınlığını tutarsa, hoşnutluğunu da yaygınlaştırırsa, yayarsa..." "Kızgınlığını tutarsa, hoşnutluğunu da yaygınlaştırırsa, yayarsa..."

Ve bezele ma'rûfehû. "İyiliklerini etrafa saçarsa, çokça bezlederek yaparsa..." Ve bezele ma'rûfehû. "İyiliklerini etrafa saçarsa, çokça bezlederek yaparsa..." Ve vasale rahimehû. "Akrabasına sıla-i rahim yaparsa..." Ve eddâ emânetehû.Ve vasale rahimehû. "Akrabasına sıla-i rahim yaparsa..." Ve eddâ emânetehû. "Emanetini de edâ ederse..." "Emanetini de edâ ederse..."

Her kim bunu, bunu böyle yaparsa... Her kim bunu, bunu böyle yaparsa...

Edhalehu'llâhu azze ve celle yevme'l-kıyâmetihî fî nûrihi'l-â'zami. Edhalehu'llâhu azze ve celle yevme'l-kıyâmetihî fî nûrihi'l-â'zami. "Bu kimseyi Allahu Teâlâ hazretleri kıyamet gününde en büyük nurunun içine sokar." "Bu kimseyi Allahu Teâlâ hazretleri kıyamet gününde en büyük nurunun içine sokar."

En büyük nuruna dahil eder. İltifatı düşünün ki Allah nur-u a'zamına,En büyük nuruna dahil eder. İltifatı düşünün ki Allah nur-u a'zamına, en büyük nurunun içine dahil ediyor. en büyük nurunun içine dahil ediyor.

Şimdi kelimelerini azıcık izah edelim. Bu hadîs-i şerîfle bitireceğiz. Üç tane hadis... Şimdi kelimelerini azıcık izah edelim. Bu hadîs-i şerîfle bitireceğiz.

Üç tane hadis...

Zaten bunların bir tanesi bile bize yeter bize. Zaten bunların bir tanesi bile bize yeter bize.

"Gazabını tutan"; bunu anladık, öteki hadiste de geçmişti, bunu bildik. "Gazabını tutan"; bunu anladık, öteki hadiste de geçmişti, bunu bildik.

"Rızasını, hoşnutluğunu yayan" ne demek? "Rızasını, hoşnutluğunu yayan" ne demek?

Ben mesela, fazla pireli, pırpırlı, vesveseli bir insan olabilirim; ona kırılırım; Ben mesela, fazla pireli, pırpırlı, vesveseli bir insan olabilirim; ona kırılırım;

"Küstüm sana!" "Ne var?" "Bilmem, yan baktın." Ötekisine de küserim, niye? "Küstüm sana!"

"Ne var?"

"Bilmem, yan baktın."

Ötekisine de küserim, niye?

"Tavuklarımı kışaladın." Berikisine de küsüyorum, niye? "Tavuklarımı kışaladın."

Berikisine de küsüyorum, niye?

"Bilmem, benim gölgemin üstünden bastın geçtin." "Bilmem, benim gölgemin üstünden bastın geçtin."

Ya bunlar mühim şeyler değil ama pırpırlı ya insan; ona küsüyor buna küsüyor, Ya bunlar mühim şeyler değil ama pırpırlı ya insan; ona küsüyor buna küsüyor, ona küsüyor buna küsüyor...ona küsüyor buna küsüyor... Herkes kötü. Herkesle kötü, hiçbirini beğenmiyor. Kendisi de içine kapanmış; Herkes kötü. Herkesle kötü, hiçbirini beğenmiyor. Kendisi de içine kapanmış;

"Zaten bu dünyada hiç iyi insan da yok. "Zaten bu dünyada hiç iyi insan da yok. Aradım taradım, bir tane adam bulamadım; Aradım taradım, bir tane adam bulamadım; herkes fena, herkesin bir cezasını gördüm, herkesin bir fenalığını gördüm." herkes fena, herkesin bir cezasını gördüm, herkesin bir fenalığını gördüm."

Bu bir tip. Böyle insanlar vardır. Makbul değil. Nasıl olacak? Bu bir tip. Böyle insanlar vardır.

Makbul değil.

Nasıl olacak?

Basata rıdâhu. "Hoşnutluğunu yayacak." "Ondan memnun musun?" Basata rıdâhu. "Hoşnutluğunu yayacak."

"Ondan memnun musun?"

"Memnunum, iyi kardeştir, Allah selâmet versin." "Memnunum, iyi kardeştir, Allah selâmet versin."

Hâlbuki geçen gün o arkadaş ona ne yapmıştı, yine affediyor. Hâlbuki geçen gün o arkadaş ona ne yapmıştı, yine affediyor.

"Hani beraber bir yolculuk etmiştiniz de sana ne oyunlar etmişti." "Hani beraber bir yolculuk etmiştiniz de sana ne oyunlar etmişti."

"Yok yok, o yolculuk hâlinde yorgunlaştı, hastalaştı, ondan yaptı. "Yok yok, o yolculuk hâlinde yorgunlaştı, hastalaştı, ondan yaptı. Ben memnunum, o iyi arkadaştır." Ben memnunum, o iyi arkadaştır."

"Falanca?" "Aman, emsalsiz iyi bir kimsedir, hoşnudum, memnunum." "Falanca?"

"Aman, emsalsiz iyi bir kimsedir, hoşnudum, memnunum."

"Ya işte falanca şikâyet ediyor, filanca..." "Yok, ben hiç kötülüğünü görmedim." "Ya işte falanca şikâyet ediyor, filanca..."

"Yok, ben hiç kötülüğünü görmedim."

"Falanca?" "Çok iyidir, çok iyidir..." Herkese hoşnutluğu var. "Falanca?"

"Çok iyidir, çok iyidir..."

Herkese hoşnutluğu var.
İyi tarafından görüyor ve hoşnut.İyi tarafından görüyor ve hoşnut. İşi büyütmüyor, incir çekirdeğini doldurmayan meseleden büyük problem çıkartmıyor.İşi büyütmüyor, incir çekirdeğini doldurmayan meseleden büyük problem çıkartmıyor. Hatta büyük problemleri de unutuyor, görmezlikten geliyor. Hatta büyük problemleri de unutuyor, görmezlikten geliyor. Hoşnut, herkesle iyi geçiniyor. Böyle insanlar var. Hoşnut, herkesle iyi geçiniyor. Böyle insanlar var.

Eski dervişler böyle yetişirmiş. Görüyoruz; eski tekke terbiyesi almış insan... Eski dervişler böyle yetişirmiş. Görüyoruz; eski tekke terbiyesi almış insan... Ben böylelerini bilirim, ben güya açık gözüm, yeni yetişme delişmen, delikanlı; Ben böylelerini bilirim, ben güya açık gözüm, yeni yetişme delişmen, delikanlı;

"İşte gördün mü falancanın filancaya söylediği sözü, yaptığı muameleyi... "İşte gördün mü falancanın filancaya söylediği sözü, yaptığı muameleyi... Ne fena... Tuh tuh, vah vah!" "Yok yok, o onu ondan öyle yapmamıştır." diyor. Ne fena... Tuh tuh, vah vah!"

"Yok yok, o onu ondan öyle yapmamıştır." diyor.

"Canım işte besbelli; o öyle dedi, bu böyle yaptı." "Canım işte besbelli; o öyle dedi, bu böyle yaptı."

"Yok yok, o şu sebeple yapmıştır, ben onu biliyorum, o iyi insandır." "Yok yok, o şu sebeple yapmıştır, ben onu biliyorum, o iyi insandır."

Uğraş didin, ona "kötü" dedirtemiyorsun. Neden? Uğraş didin, ona "kötü" dedirtemiyorsun.

Neden?

Tekke terbiyesi almış. Herkese iyi gözle bakıyor. Bizim büyüklerimiz ne demiş? Tekke terbiyesi almış. Herkese iyi gözle bakıyor.

Bizim büyüklerimiz ne demiş?

"Her gördüğünü Hızır bileceksin." "Canım her gördüğü Hızır olur mu? "Her gördüğünü Hızır bileceksin."

"Canım her gördüğü Hızır olur mu?
Hızır insanın eline geçer mi öyle kolay kolay?" Hızır insanın eline geçer mi öyle kolay kolay?"

Ama Hızır bilirsen, öyle muamele edersen rahat edersin. Ama Hızır bilirsen, öyle muamele edersen rahat edersin.

"Her geceni Kadir bileceksin, her gördüğünü Hızır bileceksin." "Her geceni Kadir bileceksin, her gördüğünü Hızır bileceksin."

Öyle o tarzda [hareket etmişler]. Öyle o tarzda [hareket etmişler]. İşte rızasını bast etmesi de bu. Herkese hoşnutluğu yaygın. İyimser bir insan. İşte rızasını bast etmesi de bu. Herkese hoşnutluğu yaygın. İyimser bir insan.

Gazabını tutuyor; iyimserliği, hoşnutluğu herkese şâmil, yaygın...Gazabını tutuyor; iyimserliği, hoşnutluğu herkese şâmil, yaygın... İnsan bu huyda olursa... Ve bezele ma'rûfehû.İnsan bu huyda olursa... Ve bezele ma'rûfehû. "İyiliğini de yapıyor." Herkese iyilik yapıyor. Maruf ne demek? "İyiliğini de yapıyor." Herkese iyilik yapıyor.

Maruf ne demek?

Akıl ve din bakımından örfte iyi olarak kabul edilen şey. Akıl ve din bakımından örfte iyi olarak kabul edilen şey.

Çeşme yaptırmak iyi midir? İyidir iyidir, hiç kimse kötü demez. Çeşme yaptırmak iyi midir?

İyidir iyidir, hiç kimse kötü demez.

Ya köprü yaptırmak? Canım o da iyidir. Yol yaptırmak? O da iyidir. Ya köprü yaptırmak?

Canım o da iyidir.

Yol yaptırmak?

O da iyidir.

Ağaç dikmek? O da iyidir. Affetmek? İyidir. Ağaç dikmek?

O da iyidir.

Affetmek?

İyidir.

Bak, herkes ittifak ediyor, hiç kimse aksini söylemiyor. Bak, herkes ittifak ediyor, hiç kimse aksini söylemiyor. Maruf, insanlar arasında örf hâline gelmiş, mâruf, bilinen,Maruf, insanlar arasında örf hâline gelmiş, mâruf, bilinen, herkesin kabul ettiği müşterek değer hükümleri. herkesin kabul ettiği müşterek değer hükümleri.

Tamam, iyilik yapıyor. Emr-i mâruf var, "iyiliği emretme" var.Tamam, iyilik yapıyor. Emr-i mâruf var, "iyiliği emretme" var. Bir de bezele ma'rûfehû; bu bizzat iyiliği emretmiyor, yapıyor. Bir de bezele ma'rûfehû; bu bizzat iyiliği emretmiyor, yapıyor. Lafta değil. Mesela ben derim ki; Lafta değil. Mesela ben derim ki;

"Arkadaşlar cimri olmayın. Kazandığınız helal kazançların bir kısmını hayra sarfedin. "Arkadaşlar cimri olmayın. Kazandığınız helal kazançların bir kısmını hayra sarfedin. Âhiretinizi kazanmaya bakın. Sadaka-ı câriye yapın..." Âhiretinizi kazanmaya bakın. Sadaka-ı câriye yapın..."

Size emr-i mâruf ediyorum, tamam. Ama bir de insanın fiilen yapması var. Size emr-i mâruf ediyorum, tamam.

Ama bir de insanın fiilen yapması var.
İyiliğini yapıyor; ona iyilik yapıyor, buna iyilik yapıyor, mâşaallah iyilik babası; İyiliğini yapıyor; ona iyilik yapıyor, buna iyilik yapıyor, mâşaallah iyilik babası; herkes onun hayrını görüyor. herkes onun hayrını görüyor.

Bezele ma'rûfehû. "Bir insan iyiliğini elinden geldiğince herkese bezlederse..." Bezele ma'rûfehû. "Bir insan iyiliğini elinden geldiğince herkese bezlederse..."

İyilik hep parayla mı olur? Hayır. Parayla olması şart değil. İyilik hep parayla mı olur?

Hayır. Parayla olması şart değil.
Fakir, tatlı dilli, güleç yüzlü bir insan da öyle sevap kazanabilir. Bu, hep para işi değildir. Fakir, tatlı dilli, güleç yüzlü bir insan da öyle sevap kazanabilir. Bu, hep para işi değildir.

Evet, iyiliğini yapıyor, hoşnutluğunu herkese şâmil tutmuş... Evet, iyiliğini yapıyor, hoşnutluğunu herkese şâmil tutmuş...

Ve vasale rahimehû. "Akrabasıyla ilgiyi kopartmamış, devam ediyor." Ve vasale rahimehû. "Akrabasıyla ilgiyi kopartmamış, devam ediyor."

Akrabayla sıla-ı rahim yapmanın en aşağı mertebesi küsmemektir, gelip gitmektir. Akrabayla sıla-ı rahim yapmanın en aşağı mertebesi küsmemektir, gelip gitmektir. En aşağı mertebesi bu; insanın teyzesini, halasını, amcasını, eniştesini, dayısını, En aşağı mertebesi bu; insanın teyzesini, halasını, amcasını, eniştesini, dayısını, yeğenini, kardeşini araması. Sıla-ı rahmin ilk merhâlesi budur. yeğenini, kardeşini araması. Sıla-ı rahmin ilk merhâlesi budur.

Daha yüksek mertebeleri? Yardımına da koşmaktır. Daha yüksek mertebeleri?

Yardımına da koşmaktır.
Mâlen, bedenen hizmetine, yardımına da koşmaktır.Mâlen, bedenen hizmetine, yardımına da koşmaktır. O yüksek mertebesidir. Paraya ihtiyacı varsa avcuna para tutuşturmaktır. O yüksek mertebesidir. Paraya ihtiyacı varsa avcuna para tutuşturmaktır. Hizmete ihtiyacı varsa hizmet yapıvermektir. Sıla-ı rahim bu. Hizmete ihtiyacı varsa hizmet yapıvermektir. Sıla-ı rahim bu.

Bir insan sıla-ı rahmini yapıyor, iyiliğini herkese saçıyor, herkese karşı hoşnutluğu var, kızgınlığını tutuyor... Bir insan sıla-ı rahmini yapıyor, iyiliğini herkese saçıyor, herkese karşı hoşnutluğu var, kızgınlığını tutuyor...

Ve eddâ emânetehû. "Emanetini de veriyor." Kendisine bir şey emanet edilmişse,Ve eddâ emânetehû. "Emanetini de veriyor." Kendisine bir şey emanet edilmişse, "Sen güvenilir bir insansın, ben hacca gideceğim geleceğim,"Sen güvenilir bir insansın, ben hacca gideceğim geleceğim, evime hırsız da girebilir, kasayı da soyabilir;evime hırsız da girebilir, kasayı da soyabilir; al şu kadar param sende dursun, gelince alırım." Döndü; "Al emanetini.", veriyor. al şu kadar param sende dursun, gelince alırım." Döndü; "Al emanetini.", veriyor.

Kimisi bu devirde senet yok sepet yok, "Sen bana para vermedin." deyiveriyor.Kimisi bu devirde senet yok sepet yok, "Sen bana para vermedin." deyiveriyor. Emanet veriyorsun, senet yoksa, eğer bir sağlam şeye bağlanmamışsa [vermiyor].Emanet veriyorsun, senet yoksa, eğer bir sağlam şeye bağlanmamışsa [vermiyor]. Kimisi sağlam senede bağlananı bile vermiyor.Kimisi sağlam senede bağlananı bile vermiyor. Geliyor, dükkânından malı alıyor alıyor, üç takım beş takım koltuk, Geliyor, dükkânından malı alıyor alıyor, üç takım beş takım koltuk, beş milyon, üç milyon, kamyona dolduruyor.beş milyon, üç milyon, kamyona dolduruyor. Hadi bakalım adamı ara, parayı alacağım diye üç sene peşinde koş... Hadi bakalım adamı ara, parayı alacağım diye üç sene peşinde koş... İnsanı diyar diyar dolaştırıyor, parayı verinceye kadar kök söktürüyor. Öyleleri de var. İnsanı diyar diyar dolaştırıyor, parayı verinceye kadar kök söktürüyor. Öyleleri de var.

Ama emanetini eda ederse bir insan, o güzel sıfat. Ama emanetini eda ederse bir insan, o güzel sıfat.

İşte böyle yapan kimse: Kızgınlığına hâkim olan, sevgisini,İşte böyle yapan kimse: Kızgınlığına hâkim olan, sevgisini, hoşnutluğunu herkese şâmil tutan, iyiliğini herkese saçan,hoşnutluğunu herkese şâmil tutan, iyiliğini herkese saçan, akrabasıyla münasebetlerini canlı tutan, onlara maddeten mânen,akrabasıyla münasebetlerini canlı tutan, onlara maddeten mânen, lisânen akrabalık haklarına riâyet ederek bağlantısını sürdüren, emaneti yerine veren... lisânen akrabalık haklarına riâyet ederek bağlantısını sürdüren, emaneti yerine veren...

Edhalehu'llâhu azze ve celle. "İşte bu kimseyi Allah nur-u a'zamının içine koyacak." Edhalehu'llâhu azze ve celle. "İşte bu kimseyi Allah nur-u a'zamının içine koyacak."

Müstesna bir yer. Kıyamet gününde herkesin başının çaresine baktığı, Müstesna bir yer. Kıyamet gününde herkesin başının çaresine baktığı, başını sokacak bir yer aradığı, bucak bucak kaçacak, başını sokacak bir yer aradığı, bucak bucak kaçacak, saklanacak delik aradığı zamanda Allah nur-u a'zamına dahil edecek ki saklanacak delik aradığı zamanda Allah nur-u a'zamına dahil edecek ki bu nur-u a'zamın mânasını izah etmek için bu dünya insanlarına insan ne söylese de nasıl anlatsa?.. bu nur-u a'zamın mânasını izah etmek için bu dünya insanlarına insan ne söylese de nasıl anlatsa?.. O nur-u a'zam nedir?.. Emanet sözünde hatırıma bir şey geldi. O nur-u a'zam nedir?..

Emanet sözünde hatırıma bir şey geldi.
Benim dedem çok yaşlı idi. Epeyce bir yaşlı [iken] öldü.Benim dedem çok yaşlı idi. Epeyce bir yaşlı [iken] öldü. Ben vefatında -uzak memleket- gidemedim, büyüklerim gittiler bulundular da ben bulunamadım.Ben vefatında -uzak memleket- gidemedim, büyüklerim gittiler bulundular da ben bulunamadım. Onlardan duydum. Dermiş ki artık rahatsızlığında; Onlardan duydum. Dermiş ki artık rahatsızlığında;

"Al yâ Rabbi emanetini!" Yani ne? Can bize emanet. Şu can bize emanet. "Al yâ Rabbi emanetini!"

Yani ne?

Can bize emanet. Şu can bize emanet.

Emanetin her çeşidine riâyet edeceğiz. Emanetin her çeşidine riâyet edeceğiz.

Bu canı da mü'min bir can olarak, cennete girecek bir ruh olarak yerine teslim etmeyi Bu canı da mü'min bir can olarak, cennete girecek bir ruh olarak yerine teslim etmeyi Allah -o emaneti de öylece teslim etmeyi- cümlemize nasip etsin.Allah -o emaneti de öylece teslim etmeyi- cümlemize nasip etsin. İki cihanın bildiğimiz bilmediğimiz -şimdi sıralasak sıralasak İki cihanın bildiğimiz bilmediğimiz -şimdi sıralasak sıralasak üç tanesini, beş tanesini sıralarız ama Allah hepsini biliyor-üç tanesini, beş tanesini sıralarız ama Allah hepsini biliyor- Dünyanın ve âhiretin bildiğimiz bilmediğimiz, her çeşit hayrına Allah bizi cümleten erdirsin. Dünyanın ve âhiretin bildiğimiz bilmediğimiz, her çeşit hayrına Allah bizi cümleten erdirsin. Dünyanın ve âhiretin bildiğimiz bilmediğimiz, aklımıza gelen gelmeyen Dünyanın ve âhiretin bildiğimiz bilmediğimiz, aklımıza gelen gelmeyen her çeşit tehlikesinden, şerrinden Mevlâmız bizi korusun.her çeşit tehlikesinden, şerrinden Mevlâmız bizi korusun. İki cihanda mesut ve bahtiyar eylesin. Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele .İki cihanda mesut ve bahtiyar eylesin.

Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele

.
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2