Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Haramla Tedavi Olmaz (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

10 Rebîü'l-Evvel 1416 / 06.08.1995
İskenderpaşa Camii / İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kitabınızda tarikate girerken müridin şeyhiyle yaptığı beyatın bende el tutularak, musafaha yapılarak yapılacağını buyurmuşsunuz. | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Haramla Tedavi Olmaz (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

10 Rebîü'l-Evvel 1416 / 06.08.1995
İskenderpaşa Camii / İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kitabınızda tarikate girerken müridin şeyhiyle yaptığı beyatın bende el tutularak, musafaha yapılarak yapılacağını buyurmuşsunuz. | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Kitabınızda tarikate girerken müridin şeyhiyle yaptığı beyatın bende el tutularak,Kitabınızda tarikate girerken müridin şeyhiyle yaptığı beyatın bende el tutularak, musafaha yapılarak yapılacağını buyurmuşsunuz. musafaha yapılarak yapılacağını buyurmuşsunuz. Şimdi bu kalabalıkta ben ne yapayım? diye birisi sormuş. Şimdi bu kalabalıkta ben ne yapayım? diye birisi sormuş.

Muhterem kardeşlerim! Bir hatırayla cevap veriyorum: Hocamız Konya'ya gitmişti. Muhterem kardeşlerim!

Bir hatırayla cevap veriyorum:

Hocamız Konya'ya gitmişti.
Konya'da rica etmişler, iki minareli koca kubbeli büyük bir camide hocamız konuşma yaptı. Konya'da rica etmişler, iki minareli koca kubbeli büyük bir camide hocamız konuşma yaptı. Yüksek İslam Enstitüsü'ydü o zaman. Oranın talebeleri ve cemaat gelmişti.Yüksek İslam Enstitüsü'ydü o zaman. Oranın talebeleri ve cemaat gelmişti. Çok kalabalıktı. Onların hepsine orada ders tarif etti.Çok kalabalıktı. Onların hepsine orada ders tarif etti. Müridlik vazifesini onlara verdi. Ders tarif etti ama böyle uzaktan tarif etti. Müridlik vazifesini onlara verdi. Ders tarif etti ama böyle uzaktan tarif etti.

Neden? Kalabalık olduğundan. Kalabalık olunca bu kalabalık mazeret oluyor.Neden?

Kalabalık olduğundan. Kalabalık olunca bu kalabalık mazeret oluyor.
Peygamber Efendimiz de düşünün Veda Hutbesi'nde bütün Arafat meydanı doluydu.Peygamber Efendimiz de düşünün Veda Hutbesi'nde bütün Arafat meydanı doluydu. Hepsiyle musafaha yapsa vakit olur mu? Mümkün değildi.Hepsiyle musafaha yapsa vakit olur mu?

Mümkün değildi.
Onun için bu serbest zamanda, tek başına olsa o zaman olur. Onun için bu serbest zamanda, tek başına olsa o zaman olur. Ama tek başına olmayıp kalabalık olduğu zamanda olunca bunlar mühim değil.Ama tek başına olmayıp kalabalık olduğu zamanda olunca bunlar mühim değil. Mühim olan müridin mürşidini sevmesi. Ona bağlılık hissetmesi. Mühim olan müridin mürşidini sevmesi. Ona bağlılık hissetmesi.

Hatta ben size bir şey daha anlatayım: Hocamızı rahmetli Fevzi Usta Adapazarı'na götürmüş.Hatta ben size bir şey daha anlatayım:

Hocamızı rahmetli Fevzi Usta Adapazarı'na götürmüş.
Biraz temiz hava alsın diye Esentepe'ye getirmiş. Piknik gibi manzaralı yer. Biraz temiz hava alsın diye Esentepe'ye getirmiş. Piknik gibi manzaralı yer. Esentepe'ye getirmiş, oturmuşlar. Tam o sırada Esentepe mezarlığına bir cenaze gelmiş. Esentepe'ye getirmiş, oturmuşlar. Tam o sırada Esentepe mezarlığına bir cenaze gelmiş. Hocamız gitmiş cenazenin başına. Cenaze namazını hocamız kıldırmış. Hocamız gitmiş cenazenin başına. Cenaze namazını hocamız kıldırmış. Bak İstanbul'dan Adapazarı'na misafir gidiyor. Bak İstanbul'dan Adapazarı'na misafir gidiyor. Adapazarı'nda ev sahibi arabasıyla onu Esentepe'ye götürüyor. Esentepe'de bir cenaze geliyor.Adapazarı'nda ev sahibi arabasıyla onu Esentepe'ye götürüyor. Esentepe'de bir cenaze geliyor. Namazı kılınmamış daha. Mezarlığın orada namazı kılınacak. Hocamız imam oluyor, namaz kılıyor. Namazı kılınmamış daha. Mezarlığın orada namazı kılınacak. Hocamız imam oluyor, namaz kılıyor.

Ee ne var bunda? Öyle bir şey var ki. Ee ne var bunda?

Öyle bir şey var ki.
Bu adam meğerse hocamıza insitab etmek isteyen bir kimseymiş. Üç defa gelmiş buraya…Bu adam meğerse hocamıza insitab etmek isteyen bir kimseymiş. Üç defa gelmiş buraya… Hocamız seyahatte. Üç defa İskenderpaşa'ya gelmiş hocamızı bulamamış. Hocamız seyahatte. Üç defa İskenderpaşa'ya gelmiş hocamızı bulamamış. Boynu bükük dönmüş. Ölüm gelmiş, ölmüş. Boynu bükük dönmüş. Ölüm gelmiş, ölmüş.

Kim kıldırdı cenaze namazını? Kim kıldırdı cenaze namazını?

Hocamız. Anladınız mı şimdi işin esrarını? Bak Allah'ın işine. Neden? Hocamız.

Anladınız mı şimdi işin esrarını?

Bak Allah'ın işine.

Neden?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

İnneme'l-amâlu bi'n-niyyât. "Ameller niyetlere göredir." İnneme'l-amâlu bi'n-niyyât. "Ameller niyetlere göredir." Sen kalbinden öyle istedin mi, Allah nasip ediyor. Sen kalbinden öyle istedin mi, Allah nasip ediyor. Senin kalbin bozuk olsa el tutmak fayda etmez. Münafıklardan, münafık.Senin kalbin bozuk olsa el tutmak fayda etmez.

Münafıklardan, münafık.
Allah'ın sevmediği, Kur'an'da aleyhinde ayet indirilmiş kimselerden. Allah'ın sevmediği, Kur'an'da aleyhinde ayet indirilmiş kimselerden. Peygamber Efendimiz zamanında. Musafaha ettiler mi onunla? Ettiler. Peygamber Efendimiz zamanında. Musafaha ettiler mi onunla?

Ettiler.

Ne oldu? Musafaha etmesi bir fayda verir mi? Vermez! Münafık olduğundan vermez. Ne oldu?

Musafaha etmesi bir fayda verir mi?

Vermez! Münafık olduğundan vermez.
Kalbi fâsid, kalbi fâsık, kalbi bozuk olduğundan olmaz. Kalbi temiz oldu mu Kalbi fâsid, kalbi fâsık, kalbi bozuk olduğundan olmaz. Kalbi temiz oldu mu Allah cenaze namazını da nasip eder. Allah cenaze namazını da nasip eder.

Böyle bir Pazar vaazını vermeye bir gün buraya geldim… Böyle bir Pazar vaazını vermeye bir gün buraya geldim… Soruların hepsini cevaplandırırız cevaplandıramayız mühim değil deSoruların hepsini cevaplandırırız cevaplandıramayız mühim değil de ibretli işlere dikkat edin muhterem kardeşlerim.ibretli işlere dikkat edin muhterem kardeşlerim. Gözünüzü açarsanız ibretleri görürsünüz. İşi anlarsınız. Gözünüzü açarsanız ibretleri görürsünüz. İşi anlarsınız. Gözünüzü kapatırsanız burnunuzun önüne hakikat gelse görmezsiniz. Gözünüzü kapatırsanız burnunuzun önüne hakikat gelse görmezsiniz. Gözünüzü kapattınız çünkü. Gözünüzü kapattınız çünkü.

Evden çıktım... Şurada dışarıda bir cenazecik var. Evden çıktım... Şurada dışarıda bir cenazecik var.

"Bu kimin? Allah rahmet eylesin kimin cenazesi? Kimmiş bu zavallı?" dedim… "Bu kimin? Allah rahmet eylesin kimin cenazesi? Kimmiş bu zavallı?" dedim…

Ölmüş, orada cenazesi, tabutu duruyor. Ben de böyle Pazar dersi yapacağım, geldim. Ölmüş, orada cenazesi, tabutu duruyor. Ben de böyle Pazar dersi yapacağım, geldim. İkindi namazını kıldık. Cenaze namazı kılacağız. Kılacağız ama burası, avlu dolu... İkindi namazını kıldık. Cenaze namazı kılacağız. Kılacağız ama burası, avlu dolu... Elhamdülillah, tıklım tıklım her taraf dolu. Şimdi aşağıdan kağıt geliyor. Elhamdülillah, tıklım tıklım her taraf dolu.

Şimdi aşağıdan kağıt geliyor.
"Hocam diyor kadınlar kısmı rutubetli havasız. Daha geniş bir yer yapamaz mısınız?" "Hocam diyor kadınlar kısmı rutubetli havasız. Daha geniş bir yer yapamaz mısınız?"

Allah razı olsun. Teveccüh çok. Geliyorsunuz, ondan. Allah razı olsun. Teveccüh çok. Geliyorsunuz, ondan. Tenha olsa o hava yeter bu kubbenin altındaki bu hava yeter ama kalabalık. Tenha olsa o hava yeter bu kubbenin altındaki bu hava yeter ama kalabalık. Bunun da bereketi var. Bu rutubetinde bereketi var. Bu terinde bereketi var. Bunun da bereketi var. Bu rutubetinde bereketi var. Bu terinde bereketi var.

Hocamız zikir yaptıktan sonra camları açmak isteyenlere Bereket kaçmasın diye açtırtmazdı. Hocamız zikir yaptıktan sonra camları açmak isteyenlere Bereket kaçmasın diye açtırtmazdı. Hem de bayağı kızardı. "Açmayın!" derdi. "Kapat, Açma!" derdi. Hem de bayağı kızardı. "Açmayın!" derdi. "Kapat, Açma!" derdi.

Hocamızın salonunda zikir olmuş, ter kokuyor. Hocamızın salonunda zikir olmuş, ter kokuyor. Ter ceketin üstüne çıkardı böyle sırılsıklam. Cemaat gitti, Hocamız orada kaldı. Ter ceketin üstüne çıkardı böyle sırılsıklam. Cemaat gitti, Hocamız orada kaldı.

Dışardan eve hizmet eden hanımlar filan kapıdan içeri girdiler mi, Dışardan eve hizmet eden hanımlar filan kapıdan içeri girdiler mi, hemen camları açacaklar, havalandıracaklar.hemen camları açacaklar, havalandıracaklar. Temiz hava… Onlara kızardı, "Kapat! Açma! Havayı değiştirme!" derdi. Temiz hava… Onlara kızardı, "Kapat! Açma! Havayı değiştirme!" derdi.

Şimdi içerisi dolu. Avlu dolu, dışarısı dolu. Cenaze namazını kılacağız Çare? Şimdi içerisi dolu. Avlu dolu, dışarısı dolu. Cenaze namazını kılacağız

Çare?

"Ey cemaati müslimin! Buyurun dışarı çıkın." desek dışarısı dolu. Çare? "Ey cemaati müslimin! Buyurun dışarı çıkın." desek dışarısı dolu.

Çare?

Cenazeyi getirdik ön tarafa. Caminin içinde cenazenin namazının kılınması mekruh.Cenazeyi getirdik ön tarafa. Caminin içinde cenazenin namazının kılınması mekruh. Ama burada ne var? Mecburiyet var. Cemaate çık desen dışarı çıkamaz.Ama burada ne var?

Mecburiyet var. Cemaate çık desen dışarı çıkamaz.
Zaten dışarısı dolu. Olmayacak bir şey. Cenazeyi getirdik.Zaten dışarısı dolu. Olmayacak bir şey. Cenazeyi getirdik. Şu yan tarafa, yan taraftaki ilave kısmının önüne koyduk. Allahu ekber namazını kıldırdım. Şu yan tarafa, yan taraftaki ilave kısmının önüne koyduk. Allahu ekber namazını kıldırdım.

İlk baştan sorduğumda kimse bilememişti. "Kim bu zavallı?" diye sorduğum zaman bilememişti. İlk baştan sorduğumda kimse bilememişti. "Kim bu zavallı?" diye sorduğum zaman bilememişti. Sonradan içeride sorunca anladım, öğrendim ki bizim has ihvanımızdan bir boynu bükük, has derviş... Sonradan içeride sorunca anladım, öğrendim ki bizim has ihvanımızdan bir boynu bükük, has derviş...

İyi dervişti, cömertti. Evinde hep ziyafet verirdi. Hep bu Râmûz dersleri evinde olurdu. İyi dervişti, cömertti. Evinde hep ziyafet verirdi. Hep bu Râmûz dersleri evinde olurdu. Mücahitti, mühendisti ama sakallıydı. Kimsenin sakalının olmadığı zamandan sakallıydı.Mücahitti, mühendisti ama sakallıydı. Kimsenin sakalının olmadığı zamandan sakallıydı. Ve şeceresi vardı; Peygamber Efendimiz'in soyundan idi. Sülâle-i tâhireden, seyyid idi.Ve şeceresi vardı; Peygamber Efendimiz'in soyundan idi. Sülâle-i tâhireden, seyyid idi. Şeceresi vardı ama boynu büküktü. Benden iki kat yaşı fazlaydı.Şeceresi vardı ama boynu büküktü. Benden iki kat yaşı fazlaydı. Ben otuzsam o altmıştı. Ben altmışsam o yüzyirmiydi diyelim... Yaşımı söylemeyeyim size. Ben otuzsam o altmıştı. Ben altmışsam o yüzyirmiydi diyelim... Yaşımı söylemeyeyim size.

Elimi öperdi. Ben el öptürmeye utanırdım ama o mütevazi, dervişliği tamdı. Elimi öperdi. Ben el öptürmeye utanırdım ama o mütevazi, dervişliği tamdı. Bak şu garibana. Ankara'daydım. Ankara'daydı. İstanbul'a gelmiş vefat etmiş, Bak şu garibana. Ankara'daydım. Ankara'daydı. İstanbul'a gelmiş vefat etmiş, cenazesi aşık olduğu cemaatin camiinde nasip oluyor.cenazesi aşık olduğu cemaatin camiinde nasip oluyor. İçinde nasip oluyor. Kimseye nasip olmaz! Kimseye caminin içinde böyle kıldırmazlar namazı.İçinde nasip oluyor. Kimseye nasip olmaz! Kimseye caminin içinde böyle kıldırmazlar namazı. Ancak Mekke-i Mükerreme'de, Medine-i Münevvere'de caminin içinde kılınır.Ancak Mekke-i Mükerreme'de, Medine-i Münevvere'de caminin içinde kılınır. Başka çare yok. Orada kılınacak tabi. Orada olur… Başka çare yok. Orada kılınacak tabi. Orada olur…

O aşık-ı sâdık, mübareğe burada namaz kılmak, cenaze namazı kılınmak,O aşık-ı sâdık, mübareğe burada namaz kılmak, cenaze namazı kılınmak, buradan caminin içinden uğurlanmak nasip oldu. buradan caminin içinden uğurlanmak nasip oldu.

İlk camiye gelirken; "Kim bu zavallıcık?" diye sordum. İlk camiye gelirken; "Kim bu zavallıcık?" diye sordum. Çıktıktan sonrada içeride "Kim bahtiyar mübarek zat? diye sordum. Çıktıktan sonrada içeride "Kim bahtiyar mübarek zat? diye sordum. Anladım işte bir şey var. Sonradan ismini öğrenince anladım ki maşallah o imiş. Anladım işte bir şey var. Sonradan ismini öğrenince anladım ki maşallah o imiş.

Nasıl yaşarsa insan ona uygun ölüm oluyor.Nasıl yaşarsa insan ona uygun ölüm oluyor. Soylu insanın hali başka oluyor, muhterem kardeşlerim. Soylu insanın hali başka oluyor, muhterem kardeşlerim.

Şekil hiç önemsiz değil. Şeklinde önemi var.Şekil hiç önemsiz değil. Şeklinde önemi var. Şeklin önemi olmasa Peygamber Efendimiz dönüp de safları düzeltmezdi. Şeklin önemi olmasa Peygamber Efendimiz dönüp de safları düzeltmezdi. Kimisini yakasından öne çekip kimisini göğsünden geriye itip Kimisini yakasından öne çekip kimisini göğsünden geriye itip "Safları muntazam yapın." diye meşgul olmazdı."Safları muntazam yapın." diye meşgul olmazdı. Safların arasına girip düzeltirmiş. Safların arasına girip düzeltirmiş.

Şekil önemli ama öz, iç çok daha önemli. İnsanın kalbi önemli. Şekil önemli ama öz, iç çok daha önemli. İnsanın kalbi önemli. Allah insanın dışına bakmaz, kalbine bakar.Allah insanın dışına bakmaz, kalbine bakar. Kalbi temiz oldu mu cenazesini hocasına kıldırtır.Kalbi temiz oldu mu cenazesini hocasına kıldırtır. İntisap edemediği hocasına cenaze namazını kıldırtır. İntisap edemediği hocasına cenaze namazını kıldırtır.

Sen candan istedin mi?.. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bak ne diyor: Sen candan istedin mi?..

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bak ne diyor:

"Bir insan candan, gönülden, içten, samimiyetle şehit olmayı arzu ederse yatağında bile ölse "Bir insan candan, gönülden, içten, samimiyetle şehit olmayı arzu ederse yatağında bile ölse Allah onu şehitler makamına çıkartır." Yatağında bile ölse... Allah onu şehitler makamına çıkartır." Yatağında bile ölse...

Velev mâte alâ firâşihî. "Yatağında ölse Allah onu şehit makamına ulaştırır."Velev mâte alâ firâşihî. "Yatağında ölse Allah onu şehit makamına ulaştırır." Niyeti güzel. Onun için niyetiniz güzel yapmaya bakın, kalbinize bakın kalbinize!Niyeti güzel. Onun için niyetiniz güzel yapmaya bakın, kalbinize bakın kalbinize! Şekil de önemli ama öz, kalp çok önemli. Şekil de önemli ama öz, kalp çok önemli.

Bizim cemaatte ders alırken niye istihare yaptırılmıyor? Bizim cemaatte ders alırken niye istihare yaptırılmıyor?

Canım "istihare yapılmaz" diye söylemedik. Canım "istihare yapılmaz" diye söylemedik. İstihare yapılsa yapılır ama gel de şimdi sen cami cemaatine istihare yaptır da istiharelerini dinle.İstihare yapılsa yapılır ama gel de şimdi sen cami cemaatine istihare yaptır da istiharelerini dinle. 500 kişi ders alıyor. Hadi bakalım Hocaefendi geç. 500 kişi ders alıyor. Hadi bakalım Hocaefendi geç. Bunların 500 tanesi istihareye yatacak rüyalarını sana anlatacak. Bunların 500 tanesi istihareye yatacak rüyalarını sana anlatacak.

Olur mu? Olacak şey değil. Bu neden? Bereket bu. Bu tekkenin bereketi var. Olur mu?

Olacak şey değil.

Bu neden?

Bereket bu. Bu tekkenin bereketi var.
Siz başındaki insana bakmayın. Burası mübarek bir yer. Burası çok mübarek bir yer. Siz başındaki insana bakmayın. Burası mübarek bir yer. Burası çok mübarek bir yer. Bildiğiniz bir şey değil, belki dünyanın merkezlerinden birisi burası.Bildiğiniz bir şey değil, belki dünyanın merkezlerinden birisi burası. Burada büyüklerin himmeti, ruhaniyeti var. Onun için şekil önemli değil. Burada büyüklerin himmeti, ruhaniyeti var. Onun için şekil önemli değil. Hocamız evliyaullahın çok büyüklerindendi. Zamanında bilen bildi, bilmeyen bilmedi.Hocamız evliyaullahın çok büyüklerindendi. Zamanında bilen bildi, bilmeyen bilmedi. Aleyhinde konuşan oldu ama kerametleri çatır çatır böyle ezip geçti silindir gibi. Aleyhinde konuşan oldu ama kerametleri çatır çatır böyle ezip geçti silindir gibi.

Herkese sorsan nelerini biliyorlar. Nelerini görmüşler. Her birisi… Hiç tahmin eder misin? Herkese sorsan nelerini biliyorlar. Nelerini görmüşler. Her birisi…

Hiç tahmin eder misin?

Bir tanesinin kerametini söyleyeceğim. Binlercesinden bir tanesini; Bir tanesinin kerametini söyleyeceğim. Binlercesinden bir tanesini;

Belki aramızdadır, ihvanımızdan bir kardeşimiz. Belki aramızdadır, ihvanımızdan bir kardeşimiz. Tıbbiyede öğrenciyken aksakallı bir adam görmüş, mübarek bir hocaefendi. Tıbbiyede öğrenciyken aksakallı bir adam görmüş, mübarek bir hocaefendi. "Evladım bana gel." demiş üç defa. Üç akşam. "Evladım bana gel." demiş üç defa. Üç akşam.

Size rüyada birisi "bana gel" derse ne yaparsınız? "Geleceğim ama nereye geleyim?" Size rüyada birisi "bana gel" derse ne yaparsınız?

"Geleceğim ama nereye geleyim?"

Bilmiyor ki, adres verilmemiş. Yer belli değil… Üç defa "bana gel" demiş. Bilmiyor ki, adres verilmemiş. Yer belli değil… Üç defa "bana gel" demiş. Tabi ne yapsın boynunu bükmüş bekliyor. Sonra yurttaki arkadaşlarına demiş ki; Tabi ne yapsın boynunu bükmüş bekliyor. Sonra yurttaki arkadaşlarına demiş ki;

"Biz yurdun mescidinde her akşam sizinle namaz kılıyoruz da siz cumartesi akşamları "Biz yurdun mescidinde her akşam sizinle namaz kılıyoruz da siz cumartesi akşamları bir yere kayboluyorsunuz. bir yere kayboluyorsunuz. Nereye gidiyorsunuz?" Demişler ki; "Saklı değil. Bir hocaefendi var. Nereye gidiyorsunuz?"

Demişler ki;

"Saklı değil. Bir hocaefendi var.
Büyük bir alim zat. Ona gidiyoruz." demişler. "Seni de götürelim istersen." demişler.Büyük bir alim zat. Ona gidiyoruz." demişler. "Seni de götürelim istersen." demişler. "İyi bu Cumartesi beni de götürün" demiş. O Cumartesi o arkadaşı da götürmüşler. "İyi bu Cumartesi beni de götürün" demiş. O Cumartesi o arkadaşı da götürmüşler. Mescide gelmiş, oturmuş şöyle ortalarda bir yere. Bu mescit değil.Mescide gelmiş, oturmuş şöyle ortalarda bir yere. Bu mescit değil. Zeyrek'teki Ümmü Gülsüm Mescidi. Hocaefendi gelmiş, namazı kıldırmış.Zeyrek'teki Ümmü Gülsüm Mescidi. Hocaefendi gelmiş, namazı kıldırmış. Sonra mihrapta şöyle yönünü cemaate dönünce bir de bakmış ki doktor. Kim bu hoca? Sonra mihrapta şöyle yönünü cemaate dönünce bir de bakmış ki doktor.

Kim bu hoca?

Üç defa rüyasına girip de "Evladım bana gel." diyen hoca. Üç defa rüyasına girip de "Evladım bana gel." diyen hoca. Rüyada tanımadığı hoca. Bakmış ki o hoca, herkes çıkmış, o oturduğu yerde böyle donmuş kalmış. Rüyada tanımadığı hoca. Bakmış ki o hoca, herkes çıkmış, o oturduğu yerde böyle donmuş kalmış.

Hocamız ona tebessüm etmiş. "Gel bakalım." demiş. Yanına yanaştırmış. Hocamız ona tebessüm etmiş. "Gel bakalım." demiş. Yanına yanaştırmış. Ondan sonra bir de "Beni beklettin evladım." demiş. Ondan sonra bir de "Beni beklettin evladım." demiş.

"Ne zaman sana gel dedim, beklettin…" demiş. Hocamız öyle bir insan. "Ne zaman sana gel dedim, beklettin…" demiş.

Hocamız öyle bir insan.
Daha çok şeyleri var… Ben sizin çok aciz bir kardeşinizim. Daha çok şeyleri var…

Ben sizin çok aciz bir kardeşinizim.
Beni duadan unutmayın. Ben size, siz bana dua edelim birbirimize.Beni duadan unutmayın. Ben size, siz bana dua edelim birbirimize. Hiç beni tanımadan, hiç böyle elinde adres, hiç İskenderpaşa'yı bilmeden rüyadaHiç beni tanımadan, hiç böyle elinde adres, hiç İskenderpaşa'yı bilmeden rüyada "İskenderpaşa'ya gideceksin, ders alacaksın." diye gelip benden ders alan kardeşleriniz var. "İskenderpaşa'ya gideceksin, ders alacaksın." diye gelip benden ders alan kardeşleriniz var.

"Rüyada bana diyor İskenderpaşa Camii'ne gideceksin." dediler, diyor. "Rüyada bana diyor İskenderpaşa Camii'ne gideceksin." dediler, diyor. "Ben İskenderpaşa neresi diye sordum, soruşturdum." diyor."Ben İskenderpaşa neresi diye sordum, soruşturdum." diyor. "İşte şu hoca…" dediler, diyor. Buna benzer… Saklıyorum böyle şeyleri. "İşte şu hoca…" dediler, diyor. Buna benzer…

Saklıyorum böyle şeyleri.
Kimisi böyle enteresan şeyleri anlatınca bunları bir yerde muhafaza ediyorum. Kimisi böyle enteresan şeyleri anlatınca bunları bir yerde muhafaza ediyorum. Birisi böyle bir rüya görmüşse "Yaz bakalım rüyanı, at altına imzayı, tarihi yaz…" diyorum.Birisi böyle bir rüya görmüşse "Yaz bakalım rüyanı, at altına imzayı, tarihi yaz…" diyorum. Bir yere koyuyorum. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Bir yere koyuyorum.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Onun için kalbinizi temiz bir kalp etmeye gayret edin. Gerisi hepsi gelip geçiyor, fani dünya… Onun için kalbinizi temiz bir kalp etmeye gayret edin. Gerisi hepsi gelip geçiyor, fani dünya…

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2