Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Her Şeyin Hayırlısı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Zilka'de 1411 / 29.05.1991
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kàrun’un Saltanatı, Hased Etmeyin!, Önce Selâm Veren Hayırlı, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Her Şeyin Hayırlısı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Zilka'de 1411 / 29.05.1991
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kàrun’un Saltanatı, Hased Etmeyin!, Önce Selâm Veren Hayırlı, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.
Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ecmaîne't-tayyibîne't-tâhirîn. Ve ba'd: Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ecmaîne't-tayyibîne't-tâhirîn.

Ve ba'd:

Çok aziz ve muhterem kardeşlerim! es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah! Çok aziz ve muhterem kardeşlerim!

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah!

Allahu Teâlâ hazretlerinin her türlü ihsan ve ikramları dünyada ve âhirette üzerinize olsun. Allahu Teâlâ hazretlerinin her türlü ihsan ve ikramları dünyada ve âhirette üzerinize olsun.

Çok değerli kardeşlerim, aziz ve muhterem müslümanlar! Nimetleri Allah veriyor.Çok değerli kardeşlerim, aziz ve muhterem müslümanlar!

Nimetleri Allah veriyor.
Allah kimisini zengin eder, kimisini güzel eder, kimisinin ahlâkını güzel eder.Allah kimisini zengin eder, kimisini güzel eder, kimisinin ahlâkını güzel eder. Ama en güzel güzellik, güzel huydur.Ama en güzel güzellik, güzel huydur. En güzel olan şey, vücut güzelliği değildir, pazu kuvveti değildir, zenginlik değildir,En güzel olan şey, vücut güzelliği değildir, pazu kuvveti değildir, zenginlik değildir, mevki değildir, makam değildir; huy güzelliğidir, takvâdır.mevki değildir, makam değildir; huy güzelliğidir, takvâdır. Binâenaleyh o güzelliği de herkes elde edebilir. Çalışırsa, nefsini terbiye ederse olabilir. Binâenaleyh o güzelliği de herkes elde edebilir. Çalışırsa, nefsini terbiye ederse olabilir.

Öteki şeylerde birbirinize haset etmeyin. Allah veriyor. Uygun görmüş, ona fazla vermiş.Öteki şeylerde birbirinize haset etmeyin. Allah veriyor. Uygun görmüş, ona fazla vermiş. Sana az vermiş, ona çok vermiş. Olabilir. Az verirse sabredersin. Çok verirse şükredersin.Sana az vermiş, ona çok vermiş. Olabilir. Az verirse sabredersin. Çok verirse şükredersin. Seni öyle yaratmış, onu öyle yaratmış. Ne yapalım, takdir. Takdire rıza göstermek çok sevap.Seni öyle yaratmış, onu öyle yaratmış. Ne yapalım, takdir. Takdire rıza göstermek çok sevap. Sen takdire rıza gösterirsin, öyle sevap alırsın. O kendisine verilen nimetin kıymetini bilmeyebilir.Sen takdire rıza gösterirsin, öyle sevap alırsın. O kendisine verilen nimetin kıymetini bilmeyebilir. O belki daha veballi olur. O zaman "İyi ki ben bu duruma düşmedim." der insan. O belki daha veballi olur. O zaman "İyi ki ben bu duruma düşmedim." der insan.

Karun, Musa aleyhisselam'ın kavminden bir şahıs idi. Öyle zengindi, öyle zengindi ki… Karun, Musa aleyhisselam'ın kavminden bir şahıs idi. Öyle zengindi, öyle zengindi ki…

İnne mefâtihahû le-tenûu bi'l-usbeti üli'l-kuvveti.İnne mefâtihahû le-tenûu bi'l-usbeti üli'l-kuvveti. "Sarayının odalarının anahtarları güçlü kuvvetli bir grup insan tarafından taşınırdı." "Sarayının odalarının anahtarları güçlü kuvvetli bir grup insan tarafından taşınırdı."

Bir grup insan taşıyabilirdi; bir insanın taşıyacağından fazla… Bir grup insan taşıyabilirdi; bir insanın taşıyacağından fazla…

Fe-harace alâ kavmihî fî zînetihî.Fe-harace alâ kavmihî fî zînetihî. "Saltanatıyla, kılığıyla kıyafetiyle çok kıymetli giyim kuşam, takım ve taklavatla kavminin karşısına çıktı." "Saltanatıyla, kılığıyla kıyafetiyle çok kıymetli giyim kuşam, takım ve taklavatla kavminin karşısına çıktı."

O saltanatı görenler: Yâ leyte lenâ misle mâ ûtiye kârûnu innehû lezû hazzın azîm.O saltanatı görenler:

Yâ leyte lenâ misle mâ ûtiye kârûnu innehû lezû hazzın azîm.
"Ne olurdu şu kavme verilen şu imkânlar, şu güzellikler, şu debdebe, şu şaşaa,"Ne olurdu şu kavme verilen şu imkânlar, şu güzellikler, şu debdebe, şu şaşaa, şu saltanattan bize de verilseydi!" diye temenni ettiler. şu saltanattan bize de verilseydi!" diye temenni ettiler.

Ama Allah böyle böbürlenenleri, övünenleri, gururlananları, fiyaka satanları,Ama Allah böyle böbürlenenleri, övünenleri, gururlananları, fiyaka satanları, çalımlı gezenleri sevmediğinden o gece başına felaket geldi. Allah onu eviyle beraber yerin dibine geçirdi. çalımlı gezenleri sevmediğinden o gece başına felaket geldi. Allah onu eviyle beraber yerin dibine geçirdi.

Bu sefer ertesi gün onun elindeki imkânlara sahip olmak isteyenler;Bu sefer ertesi gün onun elindeki imkânlara sahip olmak isteyenler; "Aman iyi ki onun yerinde değildik!" dediler."Aman iyi ki onun yerinde değildik!" dediler. "Demek ki zalimleri Allah iflah etmiyormuş!" diye sonradan [anladılar.] "Demek ki zalimleri Allah iflah etmiyormuş!" diye sonradan [anladılar.]

Mühim olan; Allah her şeyin hayırlısını versin. Malın hayırlısını versin. Mevkinin hayırlısını versin.Mühim olan; Allah her şeyin hayırlısını versin. Malın hayırlısını versin. Mevkinin hayırlısını versin. Rajiv Gandhi Hindistan başbakanı oldu; öldürüldü. Adnan Menderes iktidara geldi; asıldı.Rajiv Gandhi Hindistan başbakanı oldu; öldürüldü. Adnan Menderes iktidara geldi; asıldı. Neyin hayırlı neyin şerli olduğu belli olmuyor. Allah her şeyin hayırlısını versin.Neyin hayırlı neyin şerli olduğu belli olmuyor. Allah her şeyin hayırlısını versin. Malın, mülkün, paranın, pulun, zenginliğin, evliliğin, çoluğun çocuğun, her şeyin hayırlısını versin. Malın, mülkün, paranın, pulun, zenginliğin, evliliğin, çoluğun çocuğun, her şeyin hayırlısını versin.

Hem de başkasına vermişse daha çok versin. Daha çok versin be! Daha fazla olsun. Hem de başkasına vermişse daha çok versin. Daha çok versin be! Daha fazla olsun. Yesinler, içsinler, maşaallah, şükretsinler. Allah veriyor, versin.Yesinler, içsinler, maşaallah, şükretsinler. Allah veriyor, versin. "Allah'ın verdiğinde benim gözüm yok." diyebilmek lazım. Efendimiz de hasedi yasaklıyor:"Allah'ın verdiğinde benim gözüm yok." diyebilmek lazım. Efendimiz de hasedi yasaklıyor: "Birbirinize haset etmeyin." Haset; kıskanmak. Nasıl kıskanmak? "Birbirinize haset etmeyin."

Haset; kıskanmak. Nasıl kıskanmak?

İyi bir kıskanmak değil de kötü bir kıskanmak. "Niye vermiş Allah ona? Alsın elinden ya!İyi bir kıskanmak değil de kötü bir kıskanmak. "Niye vermiş Allah ona? Alsın elinden ya! İstemiyorum ben onun fazla şeye sahip olmasını. Böyle bozuluyorum, sinirlerim ayağa kalkıyor."İstemiyorum ben onun fazla şeye sahip olmasını. Böyle bozuluyorum, sinirlerim ayağa kalkıyor." Böyle değil; menfî kıskanmak. Karşısındakinin elindeki nimetin zeval bulmasını isteyen bir kıskanmak. Böyle değil; menfî kıskanmak. Karşısındakinin elindeki nimetin zeval bulmasını isteyen bir kıskanmak.

"Allah ona versin, bana da versin." diye istersen, bu gıpta oluyor. Buna [yasak] yok. "Allah ona versin, bana da versin." diye istersen, bu gıpta oluyor. Buna [yasak] yok.

İki şeye müsaade edilmiş. İki şeye müsaade edilmiş. Birisi; Allah ilim vermiş, o ilmi sağa sola anlatıyor, dine faydalı oluyor, müslümanlara faydalı oluyor. Birisi; Allah ilim vermiş, o ilmi sağa sola anlatıyor, dine faydalı oluyor, müslümanlara faydalı oluyor. "Ah benim de ilmim olsa…" Tamam. Allah bazısına mal vermiş."Ah benim de ilmim olsa…" Tamam. Allah bazısına mal vermiş. O da sadaka veriyor, zekât veriyor; cami yaptırıyor, hayır yapıyor. "Ah benim de olsa, ben de yapsam."O da sadaka veriyor, zekât veriyor; cami yaptırıyor, hayır yapıyor. "Ah benim de olsa, ben de yapsam." Olabilir. Yani müspet mânada, "imrenmek" diyoruz; câiz. Menfî mânada, "kıskanmak" diyoruz; yasak.Olabilir. Yani müspet mânada, "imrenmek" diyoruz; câiz. Menfî mânada, "kıskanmak" diyoruz; yasak. Haset etmek. "Olmasın elinde, istemiyorum!" tarzında içinden kıvranmak,Haset etmek. "Olmasın elinde, istemiyorum!" tarzında içinden kıvranmak, o insana [karşı] birtakım duygulara [sahip olmak] doğru değil. o insana [karşı] birtakım duygulara [sahip olmak] doğru değil.

Lâ tebâgadû. "Birbirinize buğz ile muamele etmeyin." Ve lâ tehâsedû. "Birbirinize haset de etmeyin." Lâ tebâgadû. "Birbirinize buğz ile muamele etmeyin."

Ve lâ tehâsedû. "Birbirinize haset de etmeyin."

Karşılıklı hasetleşmeyin. Ve lâ tedâberû. "Birbirinize sırt da çevirmeyin." Karşılıklı hasetleşmeyin.

Ve lâ tedâberû. "Birbirinize sırt da çevirmeyin."

Küser, sırt çevirir, ilgilenmez.Ayrı istikametlere giderler. El uzatır, el sıkmaz. Selam verir, selâmı almaz.Küser, sırt çevirir, ilgilenmez.Ayrı istikametlere giderler. El uzatır, el sıkmaz. Selam verir, selâmı almaz. Allah'ın selâmı, es-Selâmü aleyküm diyor; selâmı almıyor. Almayanlar var.Allah'ın selâmı, es-Selâmü aleyküm diyor; selâmı almıyor. Almayanlar var. İlk selam veren kazanır, almayan vebaldedir. El uzatan kazanır, almayan ziyandadır. İlk selam veren kazanır, almayan vebaldedir. El uzatan kazanır, almayan ziyandadır. Sırt çevirmek yasak. Ve kûnû ibadallâhi ihvânâ. "Ey Allah'ın kulları, kardeşler olun!" Sırt çevirmek yasak.

Ve kûnû ibadallâhi ihvânâ. "Ey Allah'ın kulları, kardeşler olun!"

Birbirinize kardeşler olun. İhvan olun. Kardeş olun. Birbirinizin kardeşi, ihvanı olun. Birbirinize kardeşler olun. İhvan olun. Kardeş olun. Birbirinizin kardeşi, ihvanı olun. O şuuru kafanıza yerleştirin, kardeşçe hareket edin. O şuuru kafanıza yerleştirin, kardeşçe hareket edin.

Mâlum, aynı anneden babadan olana "kardeş" deniliyor.Mâlum, aynı anneden babadan olana "kardeş" deniliyor. Müslümanlar bir anneden bir babadan gelmemişler ama bir Allah'a bağlılar,Müslümanlar bir anneden bir babadan gelmemişler ama bir Allah'a bağlılar, bir kitaba bağlılar, bir kıbleye dönüyorlar. Onun için onlar da kardeş. Daha güzel bir kardeşlik. bir kitaba bağlılar, bir kıbleye dönüyorlar. Onun için onlar da kardeş. Daha güzel bir kardeşlik. Anne baba beraberliğinden iman beraberliği daha kuvvetli olduğundan Anne baba beraberliğinden iman beraberliği daha kuvvetli olduğundan müslümanların kardeşliği daha kıymetli kardeşlik. Malezya'daki kardeşim benim müslüman kardeşim.müslümanların kardeşliği daha kıymetli kardeşlik. Malezya'daki kardeşim benim müslüman kardeşim. Bangladeş'teki kardeşim benim müslüman kardeşim. O fukarâcık, o zayıf…Bangladeş'teki kardeşim benim müslüman kardeşim. O fukarâcık, o zayıf… Pakistan'daki fukarâcık kardeşimdir. Afganistan'daki fukarâcık kardeşimdir. Pakistan'daki fukarâcık kardeşimdir. Afganistan'daki fukarâcık kardeşimdir. Etiyopya'daki fukarâcık kardeşimdir. Sudan'daki kardeşimdir. Etiyopya'daki fukarâcık kardeşimdir. Sudan'daki kardeşimdir. Dünyanın neresinde mazlum, masum, mü'min, müslüman varsa kardeşiz.Dünyanın neresinde mazlum, masum, mü'min, müslüman varsa kardeşiz. Zengini, fakiri, akıllısı, cahili, yoksulu… Hepimiz ne olursa olsun bunu hissedecek. Zengini, fakiri, akıllısı, cahili, yoksulu… Hepimiz ne olursa olsun bunu hissedecek.

"Ey Allah'ın kulları, Allah sizi kardeş etmiş, kardeşsiniz! Birbirinizin ihvânı, kardeşi olun." "Ey Allah'ın kulları, Allah sizi kardeş etmiş, kardeşsiniz! Birbirinizin ihvânı, kardeşi olun."

Ve lâ yahillu li'l-müslimin en yehcüre ehâhu fevka selâsi leyâlin. Ve lâ yahillu li'l-müslimin en yehcüre ehâhu fevka selâsi leyâlin. "Bir müslümanın öteki müslümana üç günden daha fazla küslük etmesi, uzak durması helal olmaz, câiz değildir." "Bir müslümanın öteki müslümana üç günden daha fazla küslük etmesi, uzak durması helal olmaz, câiz değildir."

"Üç gün" demiyor, "üç gece" diyor. Niye "üç gece" diyor da "üç gün" demiyor? "Üç gün" demiyor, "üç gece" diyor. Niye "üç gece" diyor da "üç gün" demiyor?

Gece insan yatar, dinlenir. Sinirleri, gerginliği, stresi gider; mâkul düşünebilir.Gece insan yatar, dinlenir. Sinirleri, gerginliği, stresi gider; mâkul düşünebilir. Gündüz, tüm gündüz köpürür; kızarır, sinirlenirler. Ama gece geldi mi yatar, dinlenir, rahatlar.Gündüz, tüm gündüz köpürür; kızarır, sinirlenirler. Ama gece geldi mi yatar, dinlenir, rahatlar. Başka bir duygu içinde, taze bir güneşle pencerenin önünde camı açtı, mis gibi hava; "Affettim. Başka bir duygu içinde, taze bir güneşle pencerenin önünde camı açtı, mis gibi hava; "Affettim. Her şeyi affettim!" diyebilir. Çünkü sinirleri yatıştı, kızgınlığı geçti. Her şeyi affettim!" diyebilir. Çünkü sinirleri yatıştı, kızgınlığı geçti.

Üç geceden fazla bir müslümanın öteki müslümana dargın durması, uzak durması…Üç geceden fazla bir müslümanın öteki müslümana dargın durması, uzak durması… En yehcüre diyor, yani hicret etmesi, ayrılması… Ayrılmış, yanına gitmiyor. - En yehcüre diyor, yani hicret etmesi, ayrılması… Ayrılmış, yanına gitmiyor. - Peygamber Efendimiz, Mekke'den ayrıldı, Medine'ye gitti. "Hicret" deniliyor.-Peygamber Efendimiz, Mekke'den ayrıldı, Medine'ye gitti. "Hicret" deniliyor.- Bir müslümanın bir müslümana üç geceden fazla hicret etmesi, ondan ayrı durması câiz olmuyor. Bir müslümanın bir müslümana üç geceden fazla hicret etmesi, ondan ayrı durması câiz olmuyor. Yani küslük yapmayacak. Dargınlığı sürdürmeyecek. Barışacak, konuşacak. Yani küslük yapmayacak. Dargınlığı sürdürmeyecek. Barışacak, konuşacak. Allah kardeş etmiş, o kardeşliğin idrakinde olacak. Haset etmeyecek. Buğz etmeyecek.Allah kardeş etmiş, o kardeşliğin idrakinde olacak. Haset etmeyecek. Buğz etmeyecek. Sırt çevirmeyecek. Yasak. Bunların hepsi yasak.Sırt çevirmeyecek. Yasak. Bunların hepsi yasak. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz yasak eylemiş. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz yasak eylemiş.

"Ben haklıyım! Falanca şöyle yaptı, böyle etti." "Ben haklıyım! Falanca şöyle yaptı, böyle etti."

Haklısın ama Yunus Emre kısaca söylemiş, güzel söylemiş: "Yaratılanı hoş gör, Yaratan'dan ötürü." Haklısın ama Yunus Emre kısaca söylemiş, güzel söylemiş: "Yaratılanı hoş gör, Yaratan'dan ötürü."

Affediyorsun. Kabahat işledi. Niye affediyorsun? Affediyorsun. Kabahat işledi. Niye affediyorsun?

Yaratan'dan ötürü, Allah için, Allah rızasını kazanmak için. Yaratan'dan ötürü, Allah için, Allah rızasını kazanmak için.

"Ben affederim, Allah beni sever." diye, insan o duygu ile affedecek. Götürü pazar edecek."Ben affederim, Allah beni sever." diye, insan o duygu ile affedecek. Götürü pazar edecek. İnce detayla, perakende, ıvır zıvır, kıtı kıtı işlerle uğraşmayacak. Büyük meselelere bakacak. İnce detayla, perakende, ıvır zıvır, kıtı kıtı işlerle uğraşmayacak. Büyük meselelere bakacak. Allah'ın rızasını kazanmaya bakacak. Allah'ın rızasını kazanmaya bakacak. Ömür böyle onunla bununla kavga gürültü edecek, ahbaplığı bozacak,Ömür böyle onunla bununla kavga gürültü edecek, ahbaplığı bozacak, kırgınlığı sürdürecek kadar boşa harcanacak bir şey değil; kıymetli bir malzeme.kırgınlığı sürdürecek kadar boşa harcanacak bir şey değil; kıymetli bir malzeme. Onu ibadete, taate, hayra hasenâta ayırmaya çalışmamız lazım. Allah bizleri affetsin.Onu ibadete, taate, hayra hasenâta ayırmaya çalışmamız lazım.

Allah bizleri affetsin.
Allah içimizdeki kinleri, buğzları, hasetleri, kırgınlıkları, küskünlükleri alsın, çıkartsın, temizlesin.Allah içimizdeki kinleri, buğzları, hasetleri, kırgınlıkları, küskünlükleri alsın, çıkartsın, temizlesin. Kalplerimizi pak eylesin.Kalplerimizi pak eylesin. Duygularımızı böyle genel, ana pazarlık usûlü, toptan iş gören müslüman eylesin. Duygularımızı böyle genel, ana pazarlık usûlü, toptan iş gören müslüman eylesin.

Hadis kitapları, büyüklerimiz; "Müslümanın biraz bazı şeyleri görmez gibi olması lazım." diyor.Hadis kitapları, büyüklerimiz; "Müslümanın biraz bazı şeyleri görmez gibi olması lazım." diyor. Görür ama görmez gibi olacak. Bazı şeyleri duymaz gibi olması lazım. Bazı şeyleri anlamaz gibi olması lazım.Görür ama görmez gibi olacak. Bazı şeyleri duymaz gibi olması lazım. Bazı şeyleri anlamaz gibi olması lazım. Müslümanın biraz bazı kereler saflığa vurdurması, açıkgöz olduğunu göstermesinden daha iyidir. Müslümanın biraz bazı kereler saflığa vurdurması, açıkgöz olduğunu göstermesinden daha iyidir.

Gece rüya görüyorum. Küçük bir duvarın küçük birGece rüya görüyorum. Küçük bir duvarın küçük bir [yeri] hakkında birisi şöyle diyor, bu böyle diyor. "Ben biliyorum." diyorum.[yeri] hakkında birisi şöyle diyor, bu böyle diyor. "Ben biliyorum." diyorum. Bir şey söylüyor, kelimesini tam bilemiyor. Ben de "Ona [şöyle] derler." diyorum. Akıl satıyorum yani.Bir şey söylüyor, kelimesini tam bilemiyor. Ben de "Ona [şöyle] derler." diyorum. Akıl satıyorum yani. Rüyada bile… Bunları boş ver. Anlattığı şey ufacık bir şey.Rüyada bile… Bunları boş ver. Anlattığı şey ufacık bir şey. Uyandıktan sonra diyorum ki; "Amma şeyle uğraştım rüyada…" Ama insanın tabiatı bu.Uyandıktan sonra diyorum ki; "Amma şeyle uğraştım rüyada…" Ama insanın tabiatı bu. İnsanın kendisinin tabiatı; bilgisini gösterecek, üstünlüğünü gösterecek. Sana ne?İnsanın kendisinin tabiatı; bilgisini gösterecek, üstünlüğünü gösterecek. Sana ne? Ne olacak, alt tarafı duvarın bir yanı şöyle olacak, böyle olacak. Ne olacak, mühim bir şey değil. Ne olacak, alt tarafı duvarın bir yanı şöyle olacak, böyle olacak. Ne olacak, mühim bir şey değil.

İşte hepimizde var. En çok bende var. İşte hepimizde var. En çok bende var. Belki şuradaki kardeşlerimizin içinde en çok kırılganı benim; küsen, alınan...kırılan, kalbi kırılıveren,Belki şuradaki kardeşlerimizin içinde en çok kırılganı benim; küsen, alınan...kırılan, kalbi kırılıveren, Demek ki bu huylardan kurtulmak lazım. Demek ki bu huylardan kurtulmak lazım.

Allah yardımcımız olsun. Sevdiği huyları hepimize ihsan eylesin. Allah yardımcımız olsun. Sevdiği huyları hepimize ihsan eylesin.

Diğer hadîs-i şerîf: Diğer hadîs-i şerîf:

Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Lâ yahillü li-raculin en yehcüre ehâhu fevka selâsi leyâlin yeltekiyâni:Lâ yahillü li-raculin en yehcüre ehâhu fevka selâsi leyâlin yeltekiyâni: fe-yu'ridu hâzâ ve yu'ridu hâzâ ve hayruhümâ ellezî yebdeü bi's-selâm. fe-yu'ridu hâzâ ve yu'ridu hâzâ ve hayruhümâ ellezî yebdeü bi's-selâm.

Ebû Eyyûb radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.Ebû Eyyûb radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Bu Ebu Eyyûb, bizim İstanbul'da medfun bulunan mübarek. Başımızın tacı.Bu Ebu Eyyûb, bizim İstanbul'da medfun bulunan mübarek. Başımızın tacı. Her beldedeki sahabî Her beldedeki sahabî yarın rûz-i mahşerde o beldenin müslümanlarını cennete götürmekte önderlik edecek;yarın rûz-i mahşerde o beldenin müslümanlarını cennete götürmekte önderlik edecek; bayraktarı, önderi olacak. Ötekiler onun peşinden tıpış tıpış gidecekler. bayraktarı, önderi olacak. Ötekiler onun peşinden tıpış tıpış gidecekler. İstanbulumuz'un [bayraktarı] bu Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri. O rivayet etmiş. İstanbulumuz'un [bayraktarı] bu Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri. O rivayet etmiş.

Sâhibe Resûlillah diyor. Yani "Resûlullah'ın ashâbı" demek. Bir de Resûlullah'ı evinde misafir etti.Sâhibe Resûlillah diyor. Yani "Resûlullah'ın ashâbı" demek. Bir de Resûlullah'ı evinde misafir etti. Ahbaplığı, sohbeti [oldu.] [Bir de] biraz özel misafirperverlik gösterdi, Resûlullah Efendimiz'i evinde misafir etti.Ahbaplığı, sohbeti [oldu.] [Bir de] biraz özel misafirperverlik gösterdi, Resûlullah Efendimiz'i evinde misafir etti. Mihmandâr-ı Peygamberî. Mihmandar, "misafiri alan ve misafiri ağırlayan" mânasına. Mihmandâr-ı Peygamberî. Mihmandar, "misafiri alan ve misafiri ağırlayan" mânasına.

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:

Lâ yahillü li-raculin. "Hiçbir kimseye helal olmaz." En yehcüre ehâhu. "Müslüman kardeşinden hicret etmek." Lâ yahillü li-raculin. "Hiçbir kimseye helal olmaz." En yehcüre ehâhu. "Müslüman kardeşinden hicret etmek."

Yani ondan uzak durmak. Fevka selâsi leyâlin. "Üç geceden fazla." Yani ondan uzak durmak.

Fevka selâsi leyâlin. "Üç geceden fazla."

"Üç geceden daha fazla müslüman kardeşinden uzak durmak helal olmaz." "Üç geceden daha fazla müslüman kardeşinden uzak durmak helal olmaz."

Yeltekiyâni. "İkisi karşılaşıyorlar." Fe-yu'ridu hâzâ ve yu'ridu hâzâ.Yeltekiyâni. "İkisi karşılaşıyorlar." Fe-yu'ridu hâzâ ve yu'ridu hâzâ. "Birisi şu tarafa yan çiziyor, öbürü bu tarafa yan çiziyor." "Birisi şu tarafa yan çiziyor, öbürü bu tarafa yan çiziyor."

Karşılaşıyorlar, yol değiştiriyorlar, yön değiştiriyorlar. Birisi o tarafa sapıyor, birisi bu tarafa… Karşılaşıyorlar, yol değiştiriyorlar, yön değiştiriyorlar. Birisi o tarafa sapıyor, birisi bu tarafa…

Ve hayruhümâ. "Bu ikisinden hayırlı olanı." Ellezî yebdeü bi's-selâm.Ve hayruhümâ. "Bu ikisinden hayırlı olanı." Ellezî yebdeü bi's-selâm. "Nefsini ayaklar altına alıp şeytanın bacağını kırıp da ötekisine es-selâmu aleyküm diyebilendir." "Nefsini ayaklar altına alıp şeytanın bacağını kırıp da ötekisine es-selâmu aleyküm diyebilendir."

Duygularını yenebilen daha hayırlıdır. Allah daha çok seviyor.Duygularını yenebilen daha hayırlıdır. Allah daha çok seviyor. Dargınlığı devam ettirmeyip selâma evvellen kalkışan, sevabın çoğunu o kazanıyor. Dargınlığı devam ettirmeyip selâma evvellen kalkışan, sevabın çoğunu o kazanıyor.

Üçüncü hadîs-i şerîf. Muhtelif kimselerden çeşitli rivayetleri topluyor.Üçüncü hadîs-i şerîf.

Muhtelif kimselerden çeşitli rivayetleri topluyor.
Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten. Birinci hadîs-i şerîf gibi o da ama, birincinin râvisi Enes b. Malik'di.Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten. Birinci hadîs-i şerîf gibi o da ama, birincinin râvisi Enes b. Malik'di. Bu, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten.Bu, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten. Bu mübarekler Peygamber Efendimiz'in mescidinden ayrılmayanlar.Bu mübarekler Peygamber Efendimiz'in mescidinden ayrılmayanlar. Ashâb-ı suffe gece gündüz oralarda dolaşıp her şeyi 'şıp' diye duyanlar ve hadisi çok rivayet edenler bunlar. Ashâb-ı suffe gece gündüz oralarda dolaşıp her şeyi 'şıp' diye duyanlar ve hadisi çok rivayet edenler bunlar.

Allah şefaatlerine erdirsin. "Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu." diyor: Allah şefaatlerine erdirsin.

"Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu." diyor:

Lâ tebâgadû. "Birbirinize karşı buğz göstermeyin, buğzlaşmayın." Lâ tebâgadû. "Birbirinize karşı buğz göstermeyin, buğzlaşmayın."

Ve lâ tenâfesû. Orada ve lâ tehâsedû diyordu, burada tenâfesû kelimesi geldi karşımıza.Ve lâ tenâfesû. Orada ve lâ tehâsedû diyordu, burada tenâfesû kelimesi geldi karşımıza. Tenâfesû. "Birbirinizle münâfeseleşmeyin.Tenâfesû. "Birbirinizle münâfeseleşmeyin. Yani nefisleriniz kabarıp nefislerinizin esiri olup birbirlerinizleYani nefisleriniz kabarıp nefislerinizin esiri olup birbirlerinizle çekişme, nefse dayalı bir çatışma yapmayınız." buyurmuş. çekişme, nefse dayalı bir çatışma yapmayınız." buyurmuş.

Ve kûnû ibadallâhi ihvânâ. "Ey Allah'ın kulları, kardeş olun!" diye rivayet etmiş. Ve kûnû ibadallâhi ihvânâ. "Ey Allah'ın kulları, kardeş olun!" diye rivayet etmiş.

Allah hepimize güzel huylar ihsan eylesin.Allah hepimize güzel huylar ihsan eylesin. Dargınlıkları unutan, biraz işi saflığa vuran, küçük kusurlardan dolayı meseleleri büyütmeyen,Dargınlıkları unutan, biraz işi saflığa vuran, küçük kusurlardan dolayı meseleleri büyütmeyen, dargınlığı sürdürmeyen, karşılaştığı zaman es-selâmu aleyküm diye selâmı önce veren;dargınlığı sürdürmeyen, karşılaştığı zaman es-selâmu aleyküm diye selâmı önce veren; hasetten, kinden, kibirden, ucuptan, kırgınlıktan, dargınlıktan kalbini koruyan kimselerden eylesin.hasetten, kinden, kibirden, ucuptan, kırgınlıktan, dargınlıktan kalbini koruyan kimselerden eylesin. Ahlâkı güzel olanlardan eylesin. Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin. Ahlâkı güzel olanlardan eylesin. Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin.

Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2