Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

İslam'da Tasavvufun Yeri ve Önemi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Şevvâl 1414 / 26.03.1994
Almanya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, yurt içinde ve yurt dışında verdiği konferanslar, açılış ve kapanış konuşmalarından oluşmaktadır.

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in yolunu insanlara anlatmaya çalışan hocamızın muhtelif yerlerde/ülkelerde yapmış oldukları konuşmalardan oluşmaktadır. Konuşmalarda genellikle önce İslâm’ın hak ve gerçek olduğu, büyüklüğü ortaya konuluyor ve İslâm’ın prensipleri hakkında genel bilgiler veriliyor. Geçmiş ümmetlerin kitaplarında Peygamber Efendimiz’le ilgili haberler olduğu ifade ediliyor. Sonra Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in ahlâkı ve bazı güzel ahlâklar anlatılıyor. Peygamber Efendimiz’e en güzel şekilde uymanın yolu olan, ihsân yolu olan tasavvuf üzerinde duruluyor. Nefsi terbiye etmek, güzel ahlâk sahibi olmak için neler yapmak gerektiği anlatılıyor. Zikir ve zikrin usûlü hakkında bilgiler veriliyor. En son bölümde ise, tebliğ ve irşad çalışmalarının önemi üzerinde duruluyor, herkesin İslâm’a hizmet etmesi gerektiği vurgulanıyor.

COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır. Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler bulunmaktadır. Keza Mehmed Zahid Efendi, hocası Necati Lugal, Ali Yakup Cenkçiler ve Muammer Dolmacı hakkında da bağımsız yazılar kaleme almıştır.

İman Eden İnsan Dengeli, İyi Bir İnsan Olur, Marifetullah=Allah'(cc) Bilmek Ve Allah'ın(cc) Kendini Bildirmesi, Tasavvufun Terbiye İlmi Olması | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İslam'da Tasavvufun Yeri ve Önemi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Şevvâl 1414 / 26.03.1994
Almanya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, yurt içinde ve yurt dışında verdiği konferanslar, açılış ve kapanış konuşmalarından oluşmaktadır.

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in yolunu insanlara anlatmaya çalışan hocamızın muhtelif yerlerde/ülkelerde yapmış oldukları konuşmalardan oluşmaktadır. Konuşmalarda genellikle önce İslâm’ın hak ve gerçek olduğu, büyüklüğü ortaya konuluyor ve İslâm’ın prensipleri hakkında genel bilgiler veriliyor. Geçmiş ümmetlerin kitaplarında Peygamber Efendimiz’le ilgili haberler olduğu ifade ediliyor. Sonra Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in ahlâkı ve bazı güzel ahlâklar anlatılıyor. Peygamber Efendimiz’e en güzel şekilde uymanın yolu olan, ihsân yolu olan tasavvuf üzerinde duruluyor. Nefsi terbiye etmek, güzel ahlâk sahibi olmak için neler yapmak gerektiği anlatılıyor. Zikir ve zikrin usûlü hakkında bilgiler veriliyor. En son bölümde ise, tebliğ ve irşad çalışmalarının önemi üzerinde duruluyor, herkesin İslâm’a hizmet etmesi gerektiği vurgulanıyor.

COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır. Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler bulunmaktadır. Keza Mehmed Zahid Efendi, hocası Necati Lugal, Ali Yakup Cenkçiler ve Muammer Dolmacı hakkında da bağımsız yazılar kaleme almıştır.

İman Eden İnsan Dengeli, İyi Bir İnsan Olur, Marifetullah=Allah'(cc) Bilmek Ve Allah'ın(cc) Kendini Bildirmesi, Tasavvufun Terbiye İlmi Olması | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirînVe's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Emmâ ba'd:

Programda "İslâm'da Tasavvuf'un Yeri ve Önemi" diye bugünün şu saatleri,Programda "İslâm'da Tasavvuf'un Yeri ve Önemi" diye bugünün şu saatleri, şu dakikaları için konu tayin edilmiş. şu dakikaları için konu tayin edilmiş.

Bu, merak duyulan ve gerçekten de önemi olan bir konudur. Bu, merak duyulan ve gerçekten de önemi olan bir konudur.

Kalın çizgilerle çizmek gerekirse, söylemek gerekirse: Kalın çizgilerle çizmek gerekirse, söylemek gerekirse:

Biz Allah'ın kuluyuz ve bu dünyaya imtihan için gönderildik. Biz Allah'ın kuluyuz ve bu dünyaya imtihan için gönderildik. Âyet-i kerîmeyle sabit. Şu dünyadaki hayatımızdan dolayıÂyet-i kerîmeyle sabit. Şu dünyadaki hayatımızdan dolayı âhirette bir mahkeme-i kübrâda muhakeme olacağız ve hayatımız değerle[ndirilecek];âhirette bir mahkeme-i kübrâda muhakeme olacağız ve hayatımız değerle[ndirilecek]; sevaplarımız, günahlarımız, âmâlimiz, seyyiâtımız, hasenâtımız tartılacak.sevaplarımız, günahlarımız, âmâlimiz, seyyiâtımız, hasenâtımız tartılacak. Ve o kadar hassas bir şekilde hesaplanacak ki; Ve o kadar hassas bir şekilde hesaplanacak ki;

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Fe-men ya'mel miskâle zerretin hayran yerahû. Fe-men ya'mel miskâle zerretin hayran yerahû. Ve men ya'mel miskâle zerretin şerran yerahû.Ve men ya'mel miskâle zerretin şerran yerahû. "Zerre kadar bir hayır işleyen bu hayrının karşılığını bulacak, "Zerre kadar bir hayır işleyen bu hayrının karşılığını bulacak, zerre kadar bir şer işleyen bu şerrinin cezasını çekecek." zerre kadar bir şer işleyen bu şerrinin cezasını çekecek."

Zerre de, Arapça'da "güneşin vurduğu zaman güneş hüzmelerinde görünen,Zerre de, Arapça'da "güneşin vurduğu zaman güneş hüzmelerinde görünen, uçuşan tozlara" derler. uçuşan tozlara" derler.

Yani o tozlar kadar bir hayır işlese onun mükâfatını görecek, Yani o tozlar kadar bir hayır işlese onun mükâfatını görecek, zerre kadar bir şer işlese cezasını çekecek. zerre kadar bir şer işlese cezasını çekecek.

Ana çerçevemiz bu. Biz bu dünyaya; Ana çerçevemiz bu.

Biz bu dünyaya;

Li-yeblüveküm eyyüküm ahsenü amelâ. Li-yeblüveküm eyyüküm ahsenü amelâ. "Hanginiz daha güzel işler yapacak, sizi denemek için biz bu hayatı, "Hanginiz daha güzel işler yapacak, sizi denemek için biz bu hayatı, ölümü var ettik, insanları yaratıyoruz, hayat veriyoruz, ölümü var ettik, insanları yaratıyoruz, hayat veriyoruz, buraya gönderiyoruz, öldürüyoruz, bu âlemden alıyoruz." diye, âyet-i kerîmeyle sabit. buraya gönderiyoruz, öldürüyoruz, bu âlemden alıyoruz." diye, âyet-i kerîmeyle sabit.

Biz buna -kabul etmişiz- inanmışız ve kendimizi adapte etmişiz. Biz buna -kabul etmişiz- inanmışız ve kendimizi adapte etmişiz. İmtihan içinde olduğumuzu biliyoruz, imtihanı kazanmaya çalışıyoruz. İmtihan içinde olduğumuzu biliyoruz, imtihanı kazanmaya çalışıyoruz. Allah'ın rızasını kazanmaya çalışıyoruz, imtihanı kaybetmemeye de dikkat etmeye çalışıyoruz.Allah'ın rızasını kazanmaya çalışıyoruz, imtihanı kaybetmemeye de dikkat etmeye çalışıyoruz. Bu bizim ana yapımızda, bizim ana yapımıza, kafa yapımıza, gönül yapımıza, Bu bizim ana yapımızda, bizim ana yapımıza, kafa yapımıza, gönül yapımıza, şu günkü kültürümüze yabancı olmayan [bir düşünce].şu günkü kültürümüze yabancı olmayan [bir düşünce]. Biz bunu hazmetmiş insanlarız. Biz bunu hazmetmiş insanlarız.

Belki dünyada başka kültürler vardır, onları bile anlayamıyoruz, anlamak istemiyoruz; Belki dünyada başka kültürler vardır, onları bile anlayamıyoruz, anlamak istemiyoruz; "Nasıl olur da böyle vurdumduymazca, vur patlasın çal oynasın, "Nasıl olur da böyle vurdumduymazca, vur patlasın çal oynasın, hesaptan korkmadan, Allah'tan korkmadan zalimce işleri başkaları nasıl yapıyor?" diyehesaptan korkmadan, Allah'tan korkmadan zalimce işleri başkaları nasıl yapıyor?" diye onlara da hayret ediyoruz. onlara da hayret ediyoruz.

Onların da tabii kendilerine göre mantıkları var. Onlar da diyorlar ki; Onların da tabii kendilerine göre mantıkları var. Onlar da diyorlar ki;

"Hayat bu hayattır, başka şey boştur."Hayat bu hayattır, başka şey boştur. Ölümden sonra insan toprak oluyor, yok olup gidiyor. Bu dünyada ne yaparsak kârdır." Ölümden sonra insan toprak oluyor, yok olup gidiyor. Bu dünyada ne yaparsak kârdır."

Bu çok yıkıcı, çok korkunç bir zihniyet ve bunun sonunda insanBu çok yıkıcı, çok korkunç bir zihniyet ve bunun sonunda insan işte Sırplar'ın, Ermeniler'in, Ruslar'ın yaptığı gibi yapıyor;işte Sırplar'ın, Ermeniler'in, Ruslar'ın yaptığı gibi yapıyor; katillerin, canilerin, hırsızların, arsızların, yüzsüzlerin yaptığı gibi yapıyor. katillerin, canilerin, hırsızların, arsızların, yüzsüzlerin yaptığı gibi yapıyor.

Elhamdülillah, bizim imanımızı herkesin el üstünde tutması lazım. Elhamdülillah, bizim imanımızı herkesin el üstünde tutması lazım. Bütün devletlerin, bütün milletlerin bunu var gücüyle desteklemesi lazım. Bütün devletlerin, bütün milletlerin bunu var gücüyle desteklemesi lazım. Çünkü bizim imanımızda sorumluluk duygusu olduğu için Çünkü bizim imanımızda sorumluluk duygusu olduğu için polise ve mahkemeye lüzum kalmadan biz kendi kendimizi ayarlamaya,polise ve mahkemeye lüzum kalmadan biz kendi kendimizi ayarlamaya, iyi insan olmaya çalışıyoruz.iyi insan olmaya çalışıyoruz. Binâenaleyh, bizim zihniyetimiz aranıp da bulunamayacak bir zihniyet.Binâenaleyh, bizim zihniyetimiz aranıp da bulunamayacak bir zihniyet. O halde, herkesin İslâm'ı baştâcı etmesi lazım. O halde, herkesin İslâm'ı baştâcı etmesi lazım. Almanya'da da böyle, Bundes republic'te de, United States of America'da da,Almanya'da da böyle, Bundes republic'te de, United States of America'da da, dünyanın her yerinde böyle olması lazım. dünyanın her yerinde böyle olması lazım. Çünkü biz polise lüzum kalmadan, mahkemeye lüzum kalmadan, bir gözlemciye,Çünkü biz polise lüzum kalmadan, mahkemeye lüzum kalmadan, bir gözlemciye, şâhide lüzum kalmadan doğru insan olmaya çalışıyoruz. şâhide lüzum kalmadan doğru insan olmaya çalışıyoruz. İşin doğrusu bu. Müspet bir iman üzereyiz.İşin doğrusu bu. Müspet bir iman üzereyiz. Elhamdülillah... Bizim bu imanımız faydalı bir şey. Başkasına mı faydalı? Elhamdülillah... Bizim bu imanımız faydalı bir şey.

Başkasına mı faydalı?

Bize de faydalı. Bizi de kontrol ediyor; biz de dengeli, iyi bir insan oluyoruz. Bize de faydalı. Bizi de kontrol ediyor; biz de dengeli, iyi bir insan oluyoruz.

Biz -müslümanlar, mü'minler- dünya üzerinde Allah'ın rızasını kazanmakBiz -müslümanlar, mü'minler- dünya üzerinde Allah'ın rızasını kazanmak ve bu dünyadaki imtihanı başarmak durumunda olan bir mü'min grubuz. ve bu dünyadaki imtihanı başarmak durumunda olan bir mü'min grubuz.

Allah'ın rızasını kazanmak için yapılması gereken şeyler var, Allah'ın rızasını kazanmak için yapılması gereken şeyler var, yapılmaması gereken şeyler de var.yapılmaması gereken şeyler de var. Yapılması gereken şeylere "farzlar" diyoruz; mutlaka yapılması gereken.Yapılması gereken şeylere "farzlar" diyoruz; mutlaka yapılması gereken. Yapılmaması gereken şeylere de "haramlar" diyoruz; mutlaka yasaklanmış. Yapılmaması gereken şeylere de "haramlar" diyoruz; mutlaka yasaklanmış. Mesela adam öldürmek yasak, hırsızlık yapmak, zulmetmek yasak gibi... Mesela adam öldürmek yasak, hırsızlık yapmak, zulmetmek yasak gibi...

Bu zihniyeti sağlamak ve götürmek için, hayatı bu istikamette sürmek için Bu zihniyeti sağlamak ve götürmek için, hayatı bu istikamette sürmek için Kur'ân-ı Kerîm insanın takvâ ehli olması gerektiğini söylüyor. Kur'ân-ı Kerîm insanın takvâ ehli olması gerektiğini söylüyor.

Takvâ kelimesi, "vikâye, korumak" mânasından çıkmış bir kelimedir. Takvâ kelimesi, "vikâye, korumak" mânasından çıkmış bir kelimedir. Takvâ, "insanın kendisini koruyup kollaması" demek. Takvâ, "insanın kendisini koruyup kollaması" demek.

Neden koruyacağız? Bir tehlikeden koruyacağız ama o tehlike nedir? Neden koruyacağız? Bir tehlikeden koruyacağız ama o tehlike nedir?

Bazı âyet-i kerîmelerde Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Bazı âyet-i kerîmelerde Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;

Ve't-teku'llâh. "Allah'tan kendinizi koruyun, sakının." Neden? Ve't-teku'llâh. "Allah'tan kendinizi koruyun, sakının."

Neden?

Çünkü Allah ceza verebilir. O bakımdan Allah'tan sakınmak, korunmak gerekiyor. Çünkü Allah ceza verebilir.

O bakımdan Allah'tan sakınmak, korunmak gerekiyor.

Bazı âyet-i kerîmelerde de deniliyor ki; Bazı âyet-i kerîmelerde de deniliyor ki;

Ve't-teku'n-nâr. "Cehennemden korunun." Ve't-teku'n-nâr. "Cehennemden korunun."

Tabii o da netice itibariyle Allah'ın insanı cezalandırdığı zamanTabii o da netice itibariyle Allah'ın insanı cezalandırdığı zaman cezalandırmak için attığı yer, cehennem; ateşler arasında insanın cayır cayır azap görmesi... cezalandırmak için attığı yer, cehennem; ateşler arasında insanın cayır cayır azap görmesi... O da netice itibariyle aynı noktaya varıyor. O da netice itibariyle aynı noktaya varıyor.

İşte tasavvuf... Kısa tariflerle... Bir tarifin kısa olması anlaşılması bakımından güzel olur.İşte tasavvuf... Kısa tariflerle... Bir tarifin kısa olması anlaşılması bakımından güzel olur. Anlamı tam kavramalı ama mümkün olduğu kadar da kısa olmalı.Anlamı tam kavramalı ama mümkün olduğu kadar da kısa olmalı. Sayfalarca uzun olursa hatırda kalmaz. Tasavvuf şu tarife göre takvâ yoludur.Sayfalarca uzun olursa hatırda kalmaz. Tasavvuf şu tarife göre takvâ yoludur. Yani Allah'ın hışmına, gazabına uğramamak ve cehenneme düşmemek,Yani Allah'ın hışmına, gazabına uğramamak ve cehenneme düşmemek, cezaya çarpılmamak için dikkat etmek yoludur. cezaya çarpılmamak için dikkat etmek yoludur.

Bunu [şuradan] anlayabilirsiniz. Bunu [şuradan] anlayabilirsiniz.

Siz buraya gelirken kara yoluyla geldiyseniz, trafik kâidelerine mutlaka uymuşsunuzdur. Siz buraya gelirken kara yoluyla geldiyseniz, trafik kâidelerine mutlaka uymuşsunuzdur. Kırmızı ışıkta geçmemişsinizdir; sağa dönülecek, sola dönülecek yerlere dikkat etmişsinizdir;Kırmızı ışıkta geçmemişsinizdir; sağa dönülecek, sola dönülecek yerlere dikkat etmişsinizdir; geçiş üstünlüklerine dikkat etmişsinizdir. Bizler için faydalı diye bunlara uyuyoruz amageçiş üstünlüklerine dikkat etmişsinizdir. Bizler için faydalı diye bunlara uyuyoruz ama bir taraftan da bunu yapmadığımız zaman flaş yanar,bir taraftan da bunu yapmadığımız zaman flaş yanar, kırmızı ışıkta geçtiğimizi fotoğrafla tespit ederler, kırmızı ışıkta geçtiğimizi fotoğrafla tespit ederler, şu kadar yüz dolar ceza verirler gibi cezalar da rol oynuyor bu gibi şeylerde.şu kadar yüz dolar ceza verirler gibi cezalar da rol oynuyor bu gibi şeylerde. İşte insanın cezaya çarpılmadan arabasını kullanması...İşte insanın cezaya çarpılmadan arabasını kullanması... İnsan 20 sene araba kullanmış, hiç kaza yapmamış, hiç polisten ceza yememiş... İnsan 20 sene araba kullanmış, hiç kaza yapmamış, hiç polisten ceza yememiş...

Müslüman da takvâ yolunda yürüdüğü zaman günahlara bulaşmıyor, Müslüman da takvâ yolunda yürüdüğü zaman günahlara bulaşmıyor, günahları işlemiyor, vazifelerini ihmal etmiyor, öyle yürüyor. günahları işlemiyor, vazifelerini ihmal etmiyor, öyle yürüyor.

Tasavvuf, takvâ yoludur. Takvâ yolundan başka hangi yol vardır? Tasavvuf, takvâ yoludur.

Takvâ yolundan başka hangi yol vardır?

Takvâ yolundan başka tam bunun karşısında günah yolu vardır; Takvâ yolundan başka tam bunun karşısında günah yolu vardır; hiç sakınmamak, Allah'tan hiç korkmamak, hiç perva etmemek. hiç sakınmamak, Allah'tan hiç korkmamak, hiç perva etmemek.

Bu, insanı sonunda mutlaka felakete götürür. Bu, insanı sonunda mutlaka felakete götürür. Kâfir veya müşrik veya azılı herif-i nâşerif bir ara ikbalde,Kâfir veya müşrik veya azılı herif-i nâşerif bir ara ikbalde, rahatta, izzette, itibarda görülse bile sonra mutlaka cezasını bulur. rahatta, izzette, itibarda görülse bile sonra mutlaka cezasını bulur. Buluyor, görüyoruz, hayatımızda bunun misalleri çok.Buluyor, görüyoruz, hayatımızda bunun misalleri çok. "Haa bak, ettiğini buldu sonunda..." diyoruz. "Haa bak, ettiğini buldu sonunda..." diyoruz. Bu dünyada da görecek, âhirette de görecek. Tarih boyunca böyle olmuştur. Bu dünyada da görecek, âhirette de görecek. Tarih boyunca böyle olmuştur.

Allah'a karşı gelmek yolu, isyan yolu. Bu çirkin bir yol. Biz bunu sevmiyoruz, düşünmüyoruz. Allah'a karşı gelmek yolu, isyan yolu. Bu çirkin bir yol. Biz bunu sevmiyoruz, düşünmüyoruz.

Birçok kimse de düşünmüyor. Dünya üzerinde aslında müslüman olmadığı haldeBirçok kimse de düşünmüyor. Dünya üzerinde aslında müslüman olmadığı halde Allah'a âsi olmamak isteyen bir sürü insan var. Ama ikinci bir noktaya geliyoruz; Allah'a âsi olmamak isteyen bir sürü insan var. Ama ikinci bir noktaya geliyoruz;

Allah inançları doğru değil, Allah hakkındaki bilgileri eksik ve yanlış. Allah inançları doğru değil, Allah hakkındaki bilgileri eksik ve yanlış.

Nasıl yanlış? Biz Avustralya'ya gidiyorduk... Nasıl yanlış?

Biz Avustralya'ya gidiyorduk...

Ben böyle meseleleri biraz hatırda kalacak olaylarla anlatmayı severim, Ben böyle meseleleri biraz hatırda kalacak olaylarla anlatmayı severim, kolay hatırda kalır, hem de dinlenilir, dinleyen insan uyku uyumaz.kolay hatırda kalır, hem de dinlenilir, dinleyen insan uyku uyumaz. Çünkü öğleden sonra ders anlatırız, yemeğin ağırlığı çöker; Çünkü öğleden sonra ders anlatırız, yemeğin ağırlığı çöker; sabahleyin ders anlatırız, uykunun mahmurluğu insanı gevşetebilir. sabahleyin ders anlatırız, uykunun mahmurluğu insanı gevşetebilir.

Avustralya'ya gidiyoruz, sıkışık bir durumdayız, uçağa yetişeceğiz, trafik sıkışık.Avustralya'ya gidiyoruz, sıkışık bir durumdayız, uçağa yetişeceğiz, trafik sıkışık. Bir taksiye atladık... Taksiyi zor bulduk, yollar çok kalabalık... Bir taksiye atladık... Taksiyi zor bulduk, yollar çok kalabalık... Arkadaş çıkarttı, eline 20 dolar daha sıkıştırdı, "Bizi uçağa yetiştir." diye. Arkadaş çıkarttı, eline 20 dolar daha sıkıştırdı, "Bizi uçağa yetiştir." diye. Uçağı kaçıracağız... "Ne yaparsan yap, canını dişine tak, yetiştir!" dedi. Uçağı kaçıracağız... "Ne yaparsan yap, canını dişine tak, yetiştir!" dedi. Parayı sıkıştırınca adam değişti tabii... Birtakım şeyleri göze alarak bizi hızlı götürüyor... Parayı sıkıştırınca adam değişti tabii... Birtakım şeyleri göze alarak bizi hızlı götürüyor... Sohbet de ediyoruz. Arkadaş İngilizce güzel sohbet etmesini de biliyor. Sohbet de ediyoruz. Arkadaş İngilizce güzel sohbet etmesini de biliyor.

"Nerelisin?" dedi. "Çinli." "Neye tapıyorsunuz?" "Nerelisin?" dedi.

"Çinli."

"Neye tapıyorsunuz?"

"Buda'ya tapıyoruz." "E peki kardeşim, siz Buda'ya tapıyorsunuz ama niye tapıyorsunuz? "Buda'ya tapıyoruz."

"E peki kardeşim, siz Buda'ya tapıyorsunuz ama niye tapıyorsunuz?
Buda belli bir tarihte yaşamış mı?" "Evet." Buda belli bir tarihte yaşamış mı?"

"Evet."

"E ondan önce? Buda doğmadan önce, ondan önceki insanlar neye tapacak?"E ondan önce? Buda doğmadan önce, ondan önceki insanlar neye tapacak? Buda daha doğmamış, Hindistan'da insanlar kime tapacak? Buda daha doğmamış, Hindistan'da insanlar kime tapacak? Buda yok ki ortada tapsın. Demek ki dininiz doğru değil... Buda yok ki ortada tapsın. Demek ki dininiz doğru değil...

Sonra heykel yapıyorsunuz, altından Buda heykeli yapıyorsunuz.Sonra heykel yapıyorsunuz, altından Buda heykeli yapıyorsunuz. -Göbekli bir adam, bağdaş kurmuş, elini kaldırmış, şöyle tutmuş, birtakım işaretleri var...--Göbekli bir adam, bağdaş kurmuş, elini kaldırmış, şöyle tutmuş, birtakım işaretleri var...- Tamam ama bunu siz kendiniz elinizle yaptınız.Tamam ama bunu siz kendiniz elinizle yaptınız. Bunun daha önceden bir kutsallığı yoktu, bir sanatkâr imal etti..." Bunun daha önceden bir kutsallığı yoktu, bir sanatkâr imal etti..."

Ona böyle anlattı. Biz bir taraftan uçağa yetişeceğiz güya,Ona böyle anlattı. Biz bir taraftan uçağa yetişeceğiz güya, bir taraftan da İslâmî vazifemizi yapıyoruz, ona tebliğ ediyoruz. bir taraftan da İslâmî vazifemizi yapıyoruz, ona tebliğ ediyoruz.

Sonunda adam; "Siz haklısınız." dedi. Tabii haklıyız. Sonunda adam; "Siz haklısınız." dedi.

Tabii haklıyız.
Ben durup dururken [söylemem] ki, elbette haklıyım. Ben durup dururken [söylemem] ki, elbette haklıyım. Elhamdülillah! Elbette sözüm doğru. Sözümüzü kabul ettirdik.Elhamdülillah! Elbette sözüm doğru.

Sözümüzü kabul ettirdik.
Adamın Buda'ya olan [tapınmasının] doğru olmadığını kendisine tebliğ ettik.Adamın Buda'ya olan [tapınmasının] doğru olmadığını kendisine tebliğ ettik. Kendisi bilir. Ondan sonra; "Biz müslümanız, biz Allah'ın birliğine inanıyoruz.Kendisi bilir. Ondan sonra;

"Biz müslümanız, biz Allah'ın birliğine inanıyoruz.
Bir olduğunu biliyoruz." dedik. Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki; Bir olduğunu biliyoruz." dedik.

Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki;

Lev kena fîhimâ âlihetün illa'llâh le-fesedetâ.Lev kena fîhimâ âlihetün illa'llâh le-fesedetâ. "Birden fazla olsaydı, iki tane olsaydı çatışırlardı, ortalık alt-üst olurdu." "Birden fazla olsaydı, iki tane olsaydı çatışırlardı, ortalık alt-üst olurdu."

İki tanrının çatışmasından kıyamet kopardı. İkisi de kuvvetli; hadi bakalım, al başına belayı... İki tanrının çatışmasından kıyamet kopardı. İkisi de kuvvetli; hadi bakalım, al başına belayı... Gökten yıldırımlar düşer, dağlar devrilir... Gökten yıldırımlar düşer, dağlar devrilir... İki tanesinin çarpışmasından sen seyreyle gümbürtüyü... Öyle şey olur mu? İki tanesinin çarpışmasından sen seyreyle gümbürtüyü... Öyle şey olur mu?

Olmaz. Tek! Ne kadar güzel, mantıklı bir şekilde [açıklıyor.] Olmaz. Tek!

Ne kadar güzel, mantıklı bir şekilde [açıklıyor.]

İşte buradan geliyoruz: Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri de bildiriyor; İşte buradan geliyoruz:

Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri de bildiriyor;
inanç doğru olmadığı zaman, kendisini doğru tanımadığı zaman, kendisini doğru bilmediği zaman Allah kulunu sevmiyor. inanç doğru olmadığı zaman, kendisini doğru tanımadığı zaman, kendisini doğru bilmediği zaman Allah kulunu sevmiyor. Çünkü bu imtihanın en büyük sorusu Allah'ı bilmek zaten... Hayat imtihanının birinci sorusu; Çünkü bu imtihanın en büyük sorusu Allah'ı bilmek zaten... Hayat imtihanının birinci sorusu;

"Allah hakkındaki bilgilerini söyle bakalım." Birinci soru bu. "Allah hakkındaki bilgilerini söyle bakalım."

Birinci soru bu.

Abuk sabuk şeyler söylerse; "Hz. İsa'dır." derse Hz. İsa'dan önceki insanlar ne yapacak?Abuk sabuk şeyler söylerse; "Hz. İsa'dır." derse Hz. İsa'dan önceki insanlar ne yapacak? Hz. İsa'dan sonraki insanlar ne yapacak? Hadi onun hayatındayken etrafında bulundular...Hz. İsa'dan sonraki insanlar ne yapacak?

Hadi onun hayatındayken etrafında bulundular...
Hz. İsa değil. Hz. İsa tanrıysa, hâşâ sümme hâşâ ki değil, Hz. İsa kendisi de söylememiştir bunu;Hz. İsa değil.

Hz. İsa tanrıysa, hâşâ sümme hâşâ ki değil, Hz. İsa kendisi de söylememiştir bunu;
o zaman Hz. Musa'dan Hz. İsa'nın ne farkı var? o zaman Hz. Musa'dan Hz. İsa'nın ne farkı var?

Hz. İsa Hz. Musa'yı da kabul etmişti, İbrahim'i de kabul etmişti. Hz. İsa Hz. Musa'yı da kabul etmişti, İbrahim'i de kabul etmişti.

O zaman musevîler de Hz. Musa'ya tapsın... Onlar tapmıyorlar.O zaman musevîler de Hz. Musa'ya tapsın... Onlar tapmıyorlar. Onlar Elohim'e tapıyorlar, yani Allah'a tapıyorlar. Demek ki doğru değil. Onlar Elohim'e tapıyorlar, yani Allah'a tapıyorlar. Demek ki doğru değil.

İbrahim aleyhisselâm'ın kavminin İbrahim'e tapması lazım. İbrahim aleyhisselâm'ın kavminin İbrahim'e tapması lazım. Hayır, o Nemrud'a karşı çıkmıştı, putlara tapmanın aleyhinde olmuştu. Hayır, o Nemrud'a karşı çıkmıştı, putlara tapmanın aleyhinde olmuştu.

Binâenaleyh, inanç doğru olmadığı zaman Allah'ın sevgisini kazanmak mümkün değil.Binâenaleyh, inanç doğru olmadığı zaman Allah'ın sevgisini kazanmak mümkün değil. Kesin olarak bu böyle. Onun için Allah'ı doğru bilmeye biz mârifetullah diyoruz. Kesin olarak bu böyle.

Onun için Allah'ı doğru bilmeye biz mârifetullah diyoruz.
Marifet, "bilmek" demek. Adamın bin tane marifeti var." diyoruz mesela... Bilgi. Marifet, "bilmek" demek. Adamın bin tane marifeti var." diyoruz mesela... Bilgi. Mârifetullah, "Allah bilgisi" demek. Mârifetullah, "Allah bilgisi" demek.

Allah bilgisi de... Kitaplarda onun bunun yazdığı şeylerle Allah bilinmez. Neden? Allah bilgisi de... Kitaplarda onun bunun yazdığı şeylerle Allah bilinmez.

Neden?

Adamların aklına göre yazar kalemi de onun için.Adamların aklına göre yazar kalemi de onun için. Yani Allah'ı ne malum o kalem doğru yazdı mı, doğru yazmadı mı?Yani Allah'ı ne malum o kalem doğru yazdı mı, doğru yazmadı mı? Ne malum o adam doğru söyledi mi, söylemedi mi? Ne malum o adam doğru söyledi mi, söylemedi mi?

Allah'ı insanlara en güzel Allah bildirir. Allah'ı insanlara en güzel Allah bildirir.

Tamam mı? Şek şüphe yok. Allah'ı insanlara kim bildirir? Allah kendisi bildirir. Tamam mı?

Şek şüphe yok.

Allah'ı insanlara kim bildirir?

Allah kendisi bildirir.

Allah bildirmezse insanlar Allah'ı ne bilirler, ne anlatabilirler, ne başkalarına öğretebilirler. Allah bildirmezse insanlar Allah'ı ne bilirler, ne anlatabilirler, ne başkalarına öğretebilirler.

Tabii Allah celle celâlühû Kur'ân-ı Kerîm'ini Peygamber Efendimiz'e indirmiş, Tabii Allah celle celâlühû Kur'ân-ı Kerîm'ini Peygamber Efendimiz'e indirmiş, kendisinin varlığını, birliğini bildirmiş.kendisinin varlığını, birliğini bildirmiş. Biz oradan, nûr-u nübüvvetten faydalanarak aydınlanırız.Biz oradan, nûr-u nübüvvetten faydalanarak aydınlanırız. O ışık kaynağından faydalanarak aydınlanırız, Allah'ı bilebiliriz. O ışık kaynağından faydalanarak aydınlanırız, Allah'ı bilebiliriz.

Ama Allahu Teâlâ hazretleri her anda, her yerde hâzır ve nâzır. Ama Allahu Teâlâ hazretleri her anda, her yerde hâzır ve nâzır.

Âmennâ ve saddaknâ. Nereden biliyoruz? Âmennâ ve saddaknâ.

Nereden biliyoruz?

Ve hüve meaküm eyne mâ küntüm. "Siz nerede olursanız olun, Allah sizinle beraber." Ve hüve meaküm eyne mâ küntüm. "Siz nerede olursanız olun, Allah sizinle beraber."

Şimdi şu an bizimle beraber... Yalnız olduğumuz an, her zaman, her yerde bizimle beraber. Şimdi şu an bizimle beraber... Yalnız olduğumuz an, her zaman, her yerde bizimle beraber.

Ve nahnu akrabu ileyhi min habli'l-verîd.Ve nahnu akrabu ileyhi min habli'l-verîd. "Biz kulumuza onun şah damarından da daha yakınız." "Biz kulumuza onun şah damarından da daha yakınız."

Evet, şimdiEvet, şimdi muazzam bir soru: muazzam bir soru:

Bu yakınlığa rağmen birçok insanlar Allah'ı niye bilmiyor? Bu yakınlığa rağmen birçok insanlar Allah'ı niye bilmiyor? Hatta birçok müslümanlar niye bilmiyor? Hatta birçok müslümanlar niye bilmiyor?

Buyur, bu kadar yakın, adam da lâ ilâhe illallah demiş; Buyur, bu kadar yakın, adam da lâ ilâhe illallah demiş; niye Allah'la yakınlığı yok, evliyâlığı yok? niye Allah'la yakınlığı yok, evliyâlığı yok?

Buradan da anlaşılıyor ki; Allahu Teâlâ hazretleri yaşayan herkeseBuradan da anlaşılıyor ki; Allahu Teâlâ hazretleri yaşayan herkese kendisinin bilgisini yine kendisi ilham eder, ihsan eder.kendisinin bilgisini yine kendisi ilham eder, ihsan eder. Bunun için de Allah'a kulluk vazifesini insanın güzel yapması lazım.Bunun için de Allah'a kulluk vazifesini insanın güzel yapması lazım. Bunun yolu yöntemi var. Yani nasıl olması gerektiği meselesi var. Bunun yolu yöntemi var. Yani nasıl olması gerektiği meselesi var.

Nasıl olması gerektiğini sen merak ediyor musun? "Merak ediyorum." Nasıl olması gerektiğini sen merak ediyor musun?

"Merak ediyorum."

Bu bir öğreti meselesi mi, öğretme meselesi mi? Öğrenme-öğretme meselesi mi? Bu bir öğreti meselesi mi, öğretme meselesi mi? Öğrenme-öğretme meselesi mi?

Evet, öğrenme ve öğretme. İşte Allah bilgisini öğreten ilim tasavvuftur. Evet, öğrenme ve öğretme.

İşte Allah bilgisini öğreten ilim tasavvuftur.
Mârifetullahı elde etmeyi öğreten ilim, ilm-i tasavvuftur, mârifetullah ilmidir. Mârifetullahı elde etmeyi öğreten ilim, ilm-i tasavvuftur, mârifetullah ilmidir.

Tasavvufun çok çeşitli tarifleri var. Tasavvufun tariflerini özetleyecek olursakTasavvufun çok çeşitli tarifleri var. Tasavvufun tariflerini özetleyecek olursak iki şey ortaya çıkıyor:iki şey ortaya çıkıyor: Birisi; Allah'ı bilmek, mârifetullah, irfan, âriflik. Birisi bu.Birisi; Allah'ı bilmek, mârifetullah, irfan, âriflik. Birisi bu. Tasavvuf, insanı ârif kul yapma yolu, mârifetullahı ona kazandırma yolu. Tasavvuf, insanı ârif kul yapma yolu, mârifetullahı ona kazandırma yolu.

İngilizle body building diyorlar, Almanlar ne der bilmiyorum. İngilizle body building diyorlar, Almanlar ne der bilmiyorum. Yani genç delikanlı spor yapıyor, spor yapıyor, Yani genç delikanlı spor yapıyor, spor yapıyor, ondan sonra mecmuaların kapaklarında resmini çektirecek kadar bir pozisyon kazanıyor;ondan sonra mecmuaların kapaklarında resmini çektirecek kadar bir pozisyon kazanıyor; adaleleri filan gelişiyor, halterler, lobutlar, ağırlıklar vesairelerle... adaleleri filan gelişiyor, halterler, lobutlar, ağırlıklar vesairelerle... Ama kolay olmuyor bu, bir çalışmayla oluyor. Ama kolay olmuyor bu, bir çalışmayla oluyor. Birden insan tornaya girip tornanın öbür tarafından...Birden insan tornaya girip tornanın öbür tarafından... Torna da bile birden olmuyor, torna da bile bir zaman geçmesi gerekiyor.Torna da bile birden olmuyor, torna da bile bir zaman geçmesi gerekiyor. Tabii bunun yolu, yöntemi vesairesi var. Birisi, mârifetullahı elde etmek ilmi. Tabii bunun yolu, yöntemi vesairesi var.

Birisi, mârifetullahı elde etmek ilmi.

İkincisi; Allahu Teâlâ hazretleri âsi kullarını sevmiyor. İkincisi; Allahu Teâlâ hazretleri âsi kullarını sevmiyor.

Kimleri sevmediğini söyleyerek başladık ya... Kendisini doğru tanımayanı sevmiyor. Kimleri sevmediğini söyleyerek başladık ya... Kendisini doğru tanımayanı sevmiyor. "Git! Abuk sabuk bir inançla benim karşıma gelme! Müşrik olarak, kâfir olarak, münafık olarak, "Git! Abuk sabuk bir inançla benim karşıma gelme! Müşrik olarak, kâfir olarak, münafık olarak, cahil olarak, sapık olarak karşıma gelme!" diyor, sevmiyor, kovuyor.cahil olarak, sapık olarak karşıma gelme!" diyor, sevmiyor, kovuyor. Bu bir. İkincisi; Allahu Teâlâ hazretleri günahkâr ve kötü huylu kimseyi de sevmiyor.Bu bir.

İkincisi; Allahu Teâlâ hazretleri günahkâr ve kötü huylu kimseyi de sevmiyor.
Biz de öyleyiz, yani Allah'ın kulları olarak biz de kötü insanı sevmeyiz.Biz de öyleyiz, yani Allah'ın kulları olarak biz de kötü insanı sevmeyiz. Bir arkadaşla arkadaşlığa başlamışsak... Tamam, başladık. Sonra? Bir arkadaşla arkadaşlığa başlamışsak... Tamam, başladık. Sonra?

"Ne haber? O arkadaş nasıl?" "Ne haber? O arkadaş nasıl?"

"Valla ben onunla artık konuşmuyorum, ahbaplık yapmıyorum." "Valla ben onunla artık konuşmuyorum, ahbaplık yapmıyorum."

"Niye?" "Birkaç kötü şeyini gördüm, arkadaşlığa layık görmedim, ondan vazgeçtim." "Niye?"

"Birkaç kötü şeyini gördüm, arkadaşlığa layık görmedim, ondan vazgeçtim."

"Günahkâr, yalancı, sahtekâr, sözünde durmuyor, vefasız, hırsız, arsız, yüzsüz..." "Günahkâr, yalancı, sahtekâr, sözünde durmuyor, vefasız, hırsız, arsız, yüzsüz..." Bir şey diyoruz, yani arkadaşlığı kesebiliyoruz. Neden? Huyu güzel değil. Bir şey diyoruz, yani arkadaşlığı kesebiliyoruz.

Neden?

Huyu güzel değil.

Huyu güzel olmayınca sevmiyoruz. Huyu güzel olmayınca sevmiyoruz.

Buradan anlaşılıyor ki; Allah'ın kulu sevmesi için kulun güzel huylarla mütehâllik olması, Buradan anlaşılıyor ki; Allah'ın kulu sevmesi için kulun güzel huylarla mütehâllik olması, güzel huylarla ahlâklanmış olması lazım ve güzel işler yapması lazım. güzel huylarla ahlâklanmış olması lazım ve güzel işler yapması lazım.

Onun için, tasavvuf bir bakıma -bu yönüyle de- güzel ahlâk ilmidir. Onun için, tasavvuf bir bakıma -bu yönüyle de- güzel ahlâk ilmidir. Çünkü Allah çirkin ahlâklı insanı sevmiyor. Şu adam yalancı; sevmiyor. Çünkü Allah çirkin ahlâklı insanı sevmiyor. Şu adam yalancı; sevmiyor. Şu adam zalim, kaç kişinin canını yaktı, kaç kişinin kanını döktü; sevmiyor.Şu adam zalim, kaç kişinin canını yaktı, kaç kişinin kanını döktü; sevmiyor. Şu adam dönek, sahtekâr, hilekâr, güvenilmez, ayyaş, sarhoş; sevilmiyor,Şu adam dönek, sahtekâr, hilekâr, güvenilmez, ayyaş, sarhoş; sevilmiyor, hakikaten sevilecek durumu olmadığı için sevmiyor. hakikaten sevilecek durumu olmadığı için sevmiyor. O halde güzel ahlâk ilmidir. Peki güzel ahlâk nasıl kazanılacak?O halde güzel ahlâk ilmidir.

Peki güzel ahlâk nasıl kazanılacak?
Falanca adam güzel huylu, filanca adam çirkin huylu.Falanca adam güzel huylu, filanca adam çirkin huylu. İkisi arasındaki fark nereden kaynaklanıyor? İkisi arasındaki fark nereden kaynaklanıyor? Bu neden güzel ahlâklı olmuş, bu neden çirkin ahlâklı olmuş? Bu neden güzel ahlâklı olmuş, bu neden çirkin ahlâklı olmuş?

Güzel ahlâklı olma da bir eğitim meselesi. Biz güzel ahlâklı olma eğitimine "terbiye" diyoruz.Güzel ahlâklı olma da bir eğitim meselesi. Biz güzel ahlâklı olma eğitimine "terbiye" diyoruz. Bilgi öğretmeye "tahsil ve talim" diyoruz, Türkçesi'nde "öğretim" diyoruz.Bilgi öğretmeye "tahsil ve talim" diyoruz, Türkçesi'nde "öğretim" diyoruz. Bir insan bilgi öğrenebilir. Şeytan gibi olur, haydut olur, eşkiyâ olur, mafya olur; bilgili olur, olabilir. Bir insan bilgi öğrenebilir. Şeytan gibi olur, haydut olur, eşkiyâ olur, mafya olur; bilgili olur, olabilir. Profesör olur, mafyanın adamı olur; komiser olur, mafyanın adamı olur;Profesör olur, mafyanın adamı olur; komiser olur, mafyanın adamı olur; bakan olur, mafyanın adamı olur. bakan olur, mafyanın adamı olur.

İlim, "bilmek" demek. Talim, "öğretmek" demek.İlim, "bilmek" demek. Talim, "öğretmek" demek. Tahsil, "ilmi hâsıl etmek" demek, "elde etmek, mahsul olarak ilmi devşirmek" demek. Tahsil, "ilmi hâsıl etmek" demek, "elde etmek, mahsul olarak ilmi devşirmek" demek.

Tahsil ve talim insanı bilgili yapar. Tahsil ve talim insanı bilgili yapar.

Bizim fakültemize biraz dobra dobra ve kaba, müstehcen konuşan bir yaşlı hoca gelmişti. Bizim fakültemize biraz dobra dobra ve kaba, müstehcen konuşan bir yaşlı hoca gelmişti. Kendisi Zirai Donatım Kurumu'nda müşavir idi.Kendisi Zirai Donatım Kurumu'nda müşavir idi. Grand tuvalet giyinir... Yaşlı bir adamdı ama barut gibi bir adamdı.Grand tuvalet giyinir... Yaşlı bir adamdı ama barut gibi bir adamdı. Yanında kibrit çaksan patlayacak. O kadar sinirli bir adamdı.Yanında kibrit çaksan patlayacak. O kadar sinirli bir adamdı. Bir sözü vardı. Diyor ki; "Tahsil ve talim insanda cehaleti izale eder." Bir sözü vardı. Diyor ki;

"Tahsil ve talim insanda cehaleti izale eder."

Cahil bir çobanı, bir köylüyü, hiçbir şey bilmeyen bir insanı, bedevîyi alırsın; Cahil bir çobanı, bir köylüyü, hiçbir şey bilmeyen bir insanı, bedevîyi alırsın; öğretirsin, cahilliği gider. öğretirsin, cahilliği gider.

"Tahsil ve talim cahilliği izale eder." derdi."Tahsil ve talim cahilliği izale eder." derdi. Ama işte müstehcen sözü o zaman söylerdi; "Eşekse eşekliği bâki kalır." derdi. Ama işte müstehcen sözü o zaman söylerdi;

"Eşekse eşekliği bâki kalır." derdi.

Bir de bastıra bastıra söylerdi. Çünkü tahsil insana bilgi kazandırır ama bilgi yetmez. Bir de bastıra bastıra söylerdi.

Çünkü tahsil insana bilgi kazandırır ama bilgi yetmez.

Bilginin insanın davranışlarına ışık tutarak insanın davranışlarını güzelleştirmesi Bilginin insanın davranışlarına ışık tutarak insanın davranışlarını güzelleştirmesi ve insanı başka insanlara karşı güzel şeyler yapan bir insan hâline getirmesi lazım. ve insanı başka insanlara karşı güzel şeyler yapan bir insan hâline getirmesi lazım.

Onun için, bizim İslâm dinimizde çok önemli bir husustur; Onun için, bizim İslâm dinimizde çok önemli bir husustur; ilim çok önemlidir, çok sevaplıdır ama ilmiyle amel etmek diye de bir şey vardır.ilim çok önemlidir, çok sevaplıdır ama ilmiyle amel etmek diye de bir şey vardır. İlmiyle amel etmezse kıymeti yoktur. Bizim kitaplarımız diyorlar ki; İlmiyle amel etmezse kıymeti yoktur.

Bizim kitaplarımız diyorlar ki;

"Şeytan da alimmiş, cennette meleklere hocalık yaparmış." "Şeytan da alimmiş, cennette meleklere hocalık yaparmış."

Çok alimmiş, bilgiliymiş. Ama şeytan. Bilgi şeytanlığını [gidermemiş], Çok alimmiş, bilgiliymiş. Ama şeytan. Bilgi şeytanlığını [gidermemiş], Allah'a karşı getirmiş, edebini takınmamış.Allah'a karşı getirmiş, edebini takınmamış. Tabii şeytanın neden Allah'ın huzurundan kovulduğu ayrı.Tabii şeytanın neden Allah'ın huzurundan kovulduğu ayrı. Ama misal olarak hep duymuşsunuzdur; şeytan çok bilgiliymiş.Ama misal olarak hep duymuşsunuzdur; şeytan çok bilgiliymiş. Ama olsun, faydası yok, Allah'ın sevmediği bir kimse olmaktan kurtulamamış. Ama olsun, faydası yok, Allah'ın sevmediği bir kimse olmaktan kurtulamamış.

İlmiyle amil olmazsa bir kimse İslâm'da onun da kıymeti yoktur. İlmiyle amil olmazsa bir kimse İslâm'da onun da kıymeti yoktur.

"Adamın çok kitapları var, hem de hepsini ezbere biliyor." "Adamın çok kitapları var, hem de hepsini ezbere biliyor."

Biliyor ama huyu nasıl, hâli nasıl? "Sorma, berbat, o tarafını hiç karıştırma." Biliyor ama huyu nasıl, hâli nasıl?

"Sorma, berbat, o tarafını hiç karıştırma."

Maalesef memleketimizde darb-ı mesel olmuş, biraz da hocalık olduğu için bende, üzülüyorum: Maalesef memleketimizde darb-ı mesel olmuş, biraz da hocalık olduğu için bende, üzülüyorum:

"Hocanın dediğini yap da gittiği yoldan gitme." diyorlar. "Hocanın dediğini yap da gittiği yoldan gitme." diyorlar.

Söylediğini tutmayan hocalar [hocalığa] böyle kara leke de getiriyor. Söylediğini tutmayan hocalar [hocalığa] böyle kara leke de getiriyor.

Ne lazım? Bildiğini uygulaması lazım. Ne lazım?

Bildiğini uygulaması lazım.

Bildiğini uygulamak, bir eğitim sonunda insanın hâlinin değişmesi, bu terbiyedir.Bildiğini uygulamak, bir eğitim sonunda insanın hâlinin değişmesi, bu terbiyedir. Talim başkadır, tahsil başkadır, terbiye başkadır. Talim başkadır, tahsil başkadır, terbiye başkadır. Talim olabilir, terbiye olmazsa adam haydutluğu devam eder ama bilgili haydut olur. Talim olabilir, terbiye olmazsa adam haydutluğu devam eder ama bilgili haydut olur. Cahilliği gider ama adam olmaz. Vezir olur ama adam olmaz. Cahilliği gider ama adam olmaz. Vezir olur ama adam olmaz.

Bizim yine meşhur bir hikâye vardır, herkesin darb-ı mesel olarak zikrettiği bir şey: Bizim yine meşhur bir hikâye vardır, herkesin darb-ı mesel olarak zikrettiği bir şey:

Adam oğluna; "Sen adam olamazsın." dermiş. Adam oğluna; "Sen adam olamazsın." dermiş. O da babasına kızmış; kasabayı, köyü terketmiş, büyük şehre gelmiş, çalışmış, O da babasına kızmış; kasabayı, köyü terketmiş, büyük şehre gelmiş, çalışmış, çabalamış, yeniçeri ocağına girmiş, oradan yeniçeri ağası olmuş,çabalamış, yeniçeri ocağına girmiş, oradan yeniçeri ağası olmuş, kazasker olmuş, bilmem ne olmuş, vezir olmuş...kazasker olmuş, bilmem ne olmuş, vezir olmuş... Babasına bir müfreze asker göndermiş; Babasına bir müfreze asker göndermiş;

"Gidin, Anadolu'nun filanca kasabasının filanca köyünde şu isimde bir adam vardır, getirin bana." "Gidin, Anadolu'nun filanca kasabasının filanca köyünde şu isimde bir adam vardır, getirin bana."

Askerler dıgıdık dıgıdık atlarla gitmişler, adamı sormuşlar, bulmuşlar, Askerler dıgıdık dıgıdık atlarla gitmişler, adamı sormuşlar, bulmuşlar, yakalamışlar, derdest etmişler, apar topar getirmişler. yakalamışlar, derdest etmişler, apar topar getirmişler.

Tabii adam, saraydan müfreze gelmiş, köyden bunu apar topar aldılar;Tabii adam, saraydan müfreze gelmiş, köyden bunu apar topar aldılar; "Acaba kesecekler mi, asacaklar mı, hapse mi atacaklar?.." ödü patlamış,"Acaba kesecekler mi, asacaklar mı, hapse mi atacaklar?.." ödü patlamış, yol boyunca korkudan ölmüş ölmüş dirilmiş. yol boyunca korkudan ölmüş ölmüş dirilmiş. İstanbul'a gelmiş ki bunu oğlunun karşısına çıkartmışlar. Oğlu kavuklu, kürklü, cübbeli vezir. İstanbul'a gelmiş ki bunu oğlunun karşısına çıkartmışlar. Oğlu kavuklu, kürklü, cübbeli vezir.

"Baba işte sen bana küçükken hep 'adam olamazsın' diyordun, bak işte vezir oldum." demiş. "Baba işte sen bana küçükken hep 'adam olamazsın' diyordun, bak işte vezir oldum." demiş.

Adam şöyle bir derin nefes almış, şöyle bir acıyarak esefle bakmış oğlunun yüzüne... Adam şöyle bir derin nefes almış, şöyle bir acıyarak esefle bakmış oğlunun yüzüne...

Sen adam olsaydın öyle askerle mi çağırırdın babanı be! Sen adam olsaydın öyle askerle mi çağırırdın babanı be! Askerle, suçlu gibi apar topar, yaşlı başlı, ak sakallı adamı alıp da ayağına mı getirirdin?! Askerle, suçlu gibi apar topar, yaşlı başlı, ak sakallı adamı alıp da ayağına mı getirirdin?!

"Evlâdım ben sana 'vezir olamazsın' demedim ki; ben sana 'adam olamazsın' dedim."Evlâdım ben sana 'vezir olamazsın' demedim ki; ben sana 'adam olamazsın' dedim. İşte adam olmamışsın! Adam olsaydın sen gelirdin, elimi öperdin; İşte adam olmamışsın! Adam olsaydın sen gelirdin, elimi öperdin; 'Baba bak, ben vezir oldum, bir emrin var mı?' derdin. 'Baba bak, ben vezir oldum, bir emrin var mı?' derdin. Beni buraya kadar ölüm korkuları içinde titreyerek getirtmezdin!" demiş. Beni buraya kadar ölüm korkuları içinde titreyerek getirtmezdin!" demiş.

Bu da güzel bir misal. Bizim Nasreddin Hocamız'ın fıkraları da güzeldir, Bu da güzel bir misal. Bizim Nasreddin Hocamız'ın fıkraları da güzeldir, halkımızın anlattığı hikâyeler de güzeldir. Hepsinden bir ibret çıkar. halkımızın anlattığı hikâyeler de güzeldir. Hepsinden bir ibret çıkar.

İnsan tahsil, terbiye görüyor, mevkii makamı yükselebiliyor, unvan alabiliyor, vezir oluyor, İnsan tahsil, terbiye görüyor, mevkii makamı yükselebiliyor, unvan alabiliyor, vezir oluyor, bakan oluyor ama adam olamayabiliyor. bakan oluyor ama adam olamayabiliyor.

Adam olmak, tasavvuf yoludur. Tasavvuf, adam olma yoludur, Adam olmak, tasavvuf yoludur. Tasavvuf, adam olma yoludur, insân-ı kâmil olmak yoludur, kâmil insan olmak yoludur.insân-ı kâmil olmak yoludur, kâmil insan olmak yoludur. Kâmil insan babasını ayağına getirmez, babasının ayağına gider.Kâmil insan babasını ayağına getirmez, babasının ayağına gider. Babasına ayağa kalkar, babasının elini öper, hocasına hürmet eder. Babasına ayağa kalkar, babasının elini öper, hocasına hürmet eder.

Onun için adam olmak, kâmil insan olmak, vefalı olmak, güzel huylu olmak; tasavvuf yolu.Onun için adam olmak, kâmil insan olmak, vefalı olmak, güzel huylu olmak; tasavvuf yolu. Bu bir eğitim işidir, kolay bir iş değildir. Bu bir eğitim işidir, kolay bir iş değildir.

Bir köpeğin bile bir eğitimi var, bir atın bile eğitimi vardır. Bir köpeğin bile bir eğitimi var, bir atın bile eğitimi vardır.

Bir at varmış, hayvancağız ürkekmiş. Tren çiftliğin önünden geçerken orada düdük çalıyormuş. Bir at varmış, hayvancağız ürkekmiş. Tren çiftliğin önünden geçerken orada düdük çalıyormuş. Ne zaman düdük çalsa bir ürküyormuş,Ne zaman düdük çalsa bir ürküyormuş, üstündekini yere atıyormuş, kaçıyormuş. üstündekini yere atıyormuş, kaçıyormuş. Sahibi de kırbacı eline alıyormuş, vur Allah'ım vur... Sahibi de kırbacı eline alıyormuş, vur Allah'ım vur... Bu ürkekliği geçsin diye hayvanın canını çıkartıyormuş. Bu ürkekliği geçsin diye hayvanın canını çıkartıyormuş. Tabii bir dahaki sefer tren oradan geçerken hayvan "yine o kamçıları yiyeceğim" diyeTabii bir dahaki sefer tren oradan geçerken hayvan "yine o kamçıları yiyeceğim" diye bu sefer daha beter ürküyormuş. bu sefer daha beter ürküyormuş.

Bak, yanlış terbiye. Adam atı satmış. Bak, yanlış terbiye.

Adam atı satmış.

… koca bir avuç toz şekeri yiyor.… koca bir avuç toz şekeri yiyor. Bu sefer at tren sesini duyunca "yine şeker yiyeceğim" diye Bu sefer at tren sesini duyunca "yine şeker yiyeceğim" diye -zıplamaya değil- yalanmaya başlıyormuş. Bu ne? Terbiye. -zıplamaya değil- yalanmaya başlıyormuş.

Bu ne?

Terbiye.

Atın terbiyesi var da, köpeğin terbiyesi var da insanın bir terbiyesi yok mu?Atın terbiyesi var da, köpeğin terbiyesi var da insanın bir terbiyesi yok mu? İnsanın terbiyesi önemsiz mi? İnsan terbiye edilmeden olur mu? İnsanın terbiyesi önemsiz mi? İnsan terbiye edilmeden olur mu?

Hayır. İnsan terbiye edilmeden yetişirse kurt adam olur. Hayır. İnsan terbiye edilmeden yetişirse kurt adam olur.

Hani kurt kaçırmış da, ormanda beslemiş de... Böyle hikâyeler, filmler Hani kurt kaçırmış da, ormanda beslemiş de... Böyle hikâyeler, filmler anlatılır... Kurt adam 'hırr' diye hırlar, kurtlar gibi olur;anlatılır... Kurt adam 'hırr' diye hırlar, kurtlar gibi olur; kurtlar gibi kuzuların üstüne saldırır, boynunu ısırır, kanını emer... kurtlar gibi kuzuların üstüne saldırır, boynunu ısırır, kanını emer...

Ne terbiye alırsa öyle olur. İnsanın terbiye edilmemişi en tehlikeli mahluk olur. Ne terbiye alırsa öyle olur. İnsanın terbiye edilmemişi en tehlikeli mahluk olur.

Konfüçyüs diye Çinliler'in meşhur bir adamı var ya, o bir sözünde demiş ki; Konfüçyüs diye Çinliler'in meşhur bir adamı var ya, o bir sözünde demiş ki;

"İyi ki Allah kaplana kanat vermemiş." "İyi ki Allah kaplana kanat vermemiş."

Niye? "Ya kaplana da kanat verseydi, o zaman kaplanın elinden kim kurtulurdu?Niye?

"Ya kaplana da kanat verseydi, o zaman kaplanın elinden kim kurtulurdu?
Kaplanın zararının önüne kim geçebilirdi?" Kaplanın zararının önüne kim geçebilirdi?"

Kuş gibi uçacak, insanın ensesine bitecek, parçalayacak, yiyecek. Kuş gibi uçacak, insanın ensesine bitecek, parçalayacak, yiyecek. Üç metre boyunda Bengal kaplanı, buradan kapıya kadar uzun, bir de kanadı var; Üç metre boyunda Bengal kaplanı, buradan kapıya kadar uzun, bir de kanadı var; hadi bakalım kaçabilirsen kaç... hadi bakalım kaçabilirsen kaç...

İnsanoğlu terbiye edilmediği zaman çok zararlı olur. Çünkü zekası var, yetenekleri var.İnsanoğlu terbiye edilmediği zaman çok zararlı olur. Çünkü zekası var, yetenekleri var. İnsanoğlu fili avucu içine alıyor, hapse tıkıyor, kafese koyuyor, İnsanoğlu fili avucu içine alıyor, hapse tıkıyor, kafese koyuyor, hizmetinde kullanıyor, kereste kaldırtıyor, yük taşıttırıyor, fil dişlerini kesiyor. hizmetinde kullanıyor, kereste kaldırtıyor, yük taşıttırıyor, fil dişlerini kesiyor. Yani filin canına okuyor. Kaplanı, arslanı kafese koyuyor.Yani filin canına okuyor. Kaplanı, arslanı kafese koyuyor. Balinaları yakalıyor, yağını satıyor. Uçan kuşlara zararı var, denizdeki mahluklara zararı var,Balinaları yakalıyor, yağını satıyor. Uçan kuşlara zararı var, denizdeki mahluklara zararı var, yerin altına zararı var, yerin üstüne zararı var. yerin altına zararı var, yerin üstüne zararı var. Bu insanoğlunun aklı dolayısıyla etrafına yapmadığı mazarrât yok. Bu insanoğlunun aklı dolayısıyla etrafına yapmadığı mazarrât yok. Bunun terbiye edilmesi lazım. Tasavvuf, insanın terbiyesi ilmidir. Bunun terbiye edilmesi lazım.

Tasavvuf, insanın terbiyesi ilmidir.

"Falanca adam çok bilgili, çok iyi konuşuyor." vs. vs. Hâli nasıl? "Falanca adam çok bilgili, çok iyi konuşuyor." vs. vs.

Hâli nasıl?

"Hâli fena, ahlâkı kötü, muamelesi fena..." O zaman kıymeti olmuyor. "Hâli fena, ahlâkı kötü, muamelesi fena..."

O zaman kıymeti olmuyor.
İnsanın bilgisinin güzel olması, sözünün güzel olması yetmiyor. İnsanın bilgisinin güzel olması, sözünün güzel olması yetmiyor. Onun için demişler ki; "Tasavvuf hâl ilmidir, kâl ilmi değildir." Onun için demişler ki;

"Tasavvuf hâl ilmidir, kâl ilmi değildir."

Kâl, Arapça'da "söz" demek. Kâle-n-nebiyyu sallallahu aleyhi ve sellem. Kâl, Arapça'da "söz" demek. Kâle-n-nebiyyu sallallahu aleyhi ve sellem. Kâla'llâhu teâlâ fî kitâbihi'l-kerîm... Kâle, "dedi" demek. Kâla'llâhu teâlâ fî kitâbihi'l-kerîm... Kâle, "dedi" demek.

Tasavvuf kâle ilmi değildir. Kâle filânun, kâle filânun, Tasavvuf kâle ilmi değildir. Kâle filânun, kâle filânun, "filanca şöyle dedi, filanca böyle dedi..." Tasavvuf laf ilmi, kâl ilmi değildir; hâl ilmidir. "filanca şöyle dedi, filanca böyle dedi..." Tasavvuf laf ilmi, kâl ilmi değildir; hâl ilmidir.

İnsanın hâli nasıl? O halde tasavvuf, -bu tariflerle söylenecek olursa- İnsanın hâli nasıl?

O halde tasavvuf, -bu tariflerle söylenecek olursa-
insanı alıp güzel bir şekilde eğitip kâmil, Allah'ın sevdiği, insanı alıp güzel bir şekilde eğitip kâmil, Allah'ın sevdiği, mârifetullah sahibi ârif bir insan hâline getirmek sûretiyle mârifetullah sahibi ârif bir insan hâline getirmek sûretiyle hem dünyada hem de âhirette mutlu olmasını sağlayanhem dünyada hem de âhirette mutlu olmasını sağlayan bir ilim olduğundan en önde gelen ilim. bir ilim olduğundan en önde gelen ilim.

"Hocam tefsir ilmi mi önde gelir, tasavvuf ilmi mi önde gelir? "Hocam tefsir ilmi mi önde gelir, tasavvuf ilmi mi önde gelir? Hadis ilmi mi önde gelir, tasavvuf ilmi mi önde gelir?" Hadis ilmi mi önde gelir, tasavvuf ilmi mi önde gelir?"

Tasavvuf ilmi önde gelir. Çünkü tasavvuf dinin özüdür, gayesidir, amacıdır, sonucudur. Tasavvuf ilmi önde gelir. Çünkü tasavvuf dinin özüdür, gayesidir, amacıdır, sonucudur. Tasavvuf insanın Allah, peygamber tarafından istenen insan hâline gelmesidir.Tasavvuf insanın Allah, peygamber tarafından istenen insan hâline gelmesidir. Kur'ân-ı Kerîm'in gösterdiği şekilde bir hâle bürünmüş insan olmasını sağlayan, Kur'ân-ı Kerîm'in gösterdiği şekilde bir hâle bürünmüş insan olmasını sağlayan, böylece de Allah'ın rızasını kazanmasını sağlayan bir ilimdir. böylece de Allah'ın rızasını kazanmasını sağlayan bir ilimdir. Binâenaleyh, en önemlidir. Sabahleyin -ikinci rekâtta- Şems sûresini okuduk. Binâenaleyh, en önemlidir.

Sabahleyin -ikinci rekâtta- Şems sûresini okuduk.

Allahu Teâlâ hazretleri; Kad eflaha men zekkâhâ buyuruyor. Allahu Teâlâ hazretleri;

Kad eflaha men zekkâhâ buyuruyor.

İnsanların felah bulması, yani âhirette cehenneme düşmeyip cennete gitmesi, İnsanların felah bulması, yani âhirette cehenneme düşmeyip cennete gitmesi, iyi bir sonuca ulaşması, kurtulması; tehlikeli durumlardan kurtulup istenen, iyi bir sonuca ulaşması, kurtulması; tehlikeli durumlardan kurtulup istenen, özlenen noktaya gitmesi... özlenen noktaya gitmesi... Buna "felah bulmak, iflah olmak" diyoruz. Buna "felah bulmak, iflah olmak" diyoruz.

Kad eflaha men zekkâhâ. "Nefsini kim terbiye ederse o felah bulur." Kad eflaha men zekkâhâ. "Nefsini kim terbiye ederse o felah bulur."

Nefsini terbiye etmeyen de hâip ve hâsir oldu.Nefsini terbiye etmeyen de hâip ve hâsir oldu. Yani "Perişan oldu, pişman oldu, mahvoldu, işi berbat etti, âkıbeti kötü oldu." demek. Yani "Perişan oldu, pişman oldu, mahvoldu, işi berbat etti, âkıbeti kötü oldu." demek.

O halde, şu bizim içimizin temizlenmesi lazım, terbiye edilmesi lazım. O halde, şu bizim içimizin temizlenmesi lazım, terbiye edilmesi lazım.

İslâm güzel bir şekilde anlatıyor, herkesin anlayacağı gibi anlatıyor.İslâm güzel bir şekilde anlatıyor, herkesin anlayacağı gibi anlatıyor. İslâm dininin bir özelliği vardır; İslâm dini yeryüzündeki bütün insanlara İslâm dininin bir özelliği vardır; İslâm dini yeryüzündeki bütün insanlara mutluluğu gösterebilecek bir dindir. mutluluğu gösterebilecek bir dindir. Bedevînin birisi gelir; İslâm'dan anladığı kadar anlar, uygularsa cennete gider. Bedevînin birisi gelir; İslâm'dan anladığı kadar anlar, uygularsa cennete gider. Alimin birisi gelir; İslâm'dan derinliğine, hiç kimsenin anlamayacağı kadar derin şeyleri anlar,Alimin birisi gelir; İslâm'dan derinliğine, hiç kimsenin anlamayacağı kadar derin şeyleri anlar, zevkten mest olur, hayran olur, o da cennete gider.zevkten mest olur, hayran olur, o da cennete gider. Herkese uyuyor. Peygamber Efendimiz'e bedevînin birisi geldi, dedi ki; Herkese uyuyor.

Peygamber Efendimiz'e bedevînin birisi geldi, dedi ki;

"Ben fazla teferruâtı aklımda tutamam, bana İslâm'ı kısaca anlat." "Ben fazla teferruâtı aklımda tutamam, bana İslâm'ı kısaca anlat."

Peygamber Efendimiz de kısaca ayaküstü anlattı, sorunun cevabını verdi. Peygamber Efendimiz de kısaca ayaküstü anlattı, sorunun cevabını verdi.

"Tamam, bu kadar yaparım, bundan ne fazla yaparım ne az yaparım."Tamam, bu kadar yaparım, bundan ne fazla yaparım ne az yaparım. Allah'a ısmarladık." dedi, gitti. Allah'a ısmarladık." dedi, gitti.

Peygamber Efendimiz diyor ki; "Dediğini yaparsa cennete girer." Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Dediğini yaparsa cennete girer."

Namaz kılacak, oruç tutacak, zekât verecek, haccedecek, işte böyle yaşayacak; tamam. Namaz kılacak, oruç tutacak, zekât verecek, haccedecek, işte böyle yaşayacak; tamam.

Neden? İslâm'ın bu basit prensiplerinin bile insanı derinleştirici, Neden?

İslâm'ın bu basit prensiplerinin bile insanı derinleştirici,
sonunda iyi bir insan hâline getirici özelliği vardır.sonunda iyi bir insan hâline getirici özelliği vardır. Namazın, orucun, zekâtın, haccın öyle bir özelliği vardır.Namazın, orucun, zekâtın, haccın öyle bir özelliği vardır. Derinliğinin, dibinin ölçülmesi mümkün değil, o kadar derin...Derinliğinin, dibinin ölçülmesi mümkün değil, o kadar derin... Ama sığ da olsa, adamın kapasitesi az da olsa o da istifade eder. Ama sığ da olsa, adamın kapasitesi az da olsa o da istifade eder.

İslâm['ın] insanı Allah'ın istediği bir insan hâline getirmek için İslâm['ın] insanı Allah'ın istediği bir insan hâline getirmek için birtakım bilgilerden geçirmesi, çalışması gerekiyor; tasavvuf onları sağlıyor, birtakım bilgilerden geçirmesi, çalışması gerekiyor; tasavvuf onları sağlıyor, insanı İslâm'ın istediği noktaya getiriyor.insanı İslâm'ın istediği noktaya getiriyor. Onun için tasavvuf en önemli ilim olmuş oluyor. Onun için tasavvuf en önemli ilim olmuş oluyor.

Tasavvuf, en önemli konu olan Allah'ı bilme konusunda şu metodu kullanıyor:Tasavvuf, en önemli konu olan Allah'ı bilme konusunda şu metodu kullanıyor: -yani yolu incelediği zaman şu anlaşılıyor:- -yani yolu incelediği zaman şu anlaşılıyor:-

İnsanı Allah'ın sevmediği günahlardan uzaklaştırıyor, Allah'ın sevdiği işleri yaptırtıyor, İnsanı Allah'ın sevmediği günahlardan uzaklaştırıyor, Allah'ın sevdiği işleri yaptırtıyor, Allah'ın sevmediği huyları üzerinden attırtıyor,Allah'ın sevmediği huyları üzerinden attırtıyor, Allah'ın sevdiği huyları ona öğretiyor.Allah'ın sevdiği huyları ona öğretiyor. Sonunda Allah'ı bilen bir insan hâline gelince Allah ona mârifetini, kendisi kendisini tanıttırıyor. Sonunda Allah'ı bilen bir insan hâline gelince Allah ona mârifetini, kendisi kendisini tanıttırıyor. O zaman Allah'ın evliyâsı oluyor. O zaman oluyor.O zaman Allah'ın evliyâsı oluyor. O zaman oluyor. Yoksa Allah tarifle bulunmaz, bilinmez; yani "şöyledir, böyledir..." demekle olmaz.Yoksa Allah tarifle bulunmaz, bilinmez; yani "şöyledir, böyledir..." demekle olmaz. Allah'ın istediği bir hâle gelince o zaman olur. Allah'ın istediği bir hâle gelince o zaman olur.

Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendimiz memleketinde ticaretle meşgulmüş. Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendimiz memleketinde ticaretle meşgulmüş. Ama ilim aşkı varmış. Ticareti sevmiyor, "Ben dünya işini sevmiyorum." diyor; Ama ilim aşkı varmış. Ticareti sevmiyor, "Ben dünya işini sevmiyorum." diyor; Gümüşhane'den kalkıyor, İstanbul'a geliyor. Gümüşhane'deyken bir rüya görmüş.Gümüşhane'den kalkıyor, İstanbul'a geliyor. Gümüşhane'deyken bir rüya görmüş. Koskocaman bir cami, kubbesinden aşağıya bir zincir sarkıyor. Koskocaman bir cami, kubbesinden aşağıya bir zincir sarkıyor. Çok büyük kalabalık. Kendisi o zincire tutunmuş, kendisini yukarıya çıkmış görüyor. Çok büyük kalabalık. Kendisi o zincire tutunmuş, kendisini yukarıya çıkmış görüyor. Mânevî birtakım işaretler görüyor, ilim aşkıyla İstanbul'a ilim öğrenmeye geliyor.Mânevî birtakım işaretler görüyor, ilim aşkıyla İstanbul'a ilim öğrenmeye geliyor. "Benim gözümde dünya yok. Ben ilim öğreneceğim, Allah'ın sevgili kulu olacağım." diyor. "Benim gözümde dünya yok. Ben ilim öğreneceğim, Allah'ın sevgili kulu olacağım." diyor.

Trablusşam müftüsü Ahmed b. Süleyman el-Arvâdî, şimdi Lübnan'da olan Trablusşam müftüsü Ahmed b. Süleyman el-Arvâdî, şimdi Lübnan'da olan Trablusşam'ın müftüsü olan şahıs, bir gün kalkıyor İstanbul'a geliyor. Trablusşam'ın müftüsü olan şahıs, bir gün kalkıyor İstanbul'a geliyor. Ahmed Ziyâeddîn hazretlerine geliyor, diyor ki; Ahmed Ziyâeddîn hazretlerine geliyor, diyor ki;

"Benim mânevî görevim seni irşad etmek. "Benim mânevî görevim seni irşad etmek. Sırf seni irşad etmek için buraya geldim. Bir görevim var." Sırf seni irşad etmek için buraya geldim. Bir görevim var."

Hani bazen şeyhler etrafında müritleri topluyor; bin tane mürit oluyor, bir tane şeyh oluyor. Hani bazen şeyhler etrafında müritleri topluyor; bin tane mürit oluyor, bir tane şeyh oluyor.

Şimdi burada bir şahıs Gümüşhaneli Hocamız'a gelmiş; Şimdi burada bir şahıs Gümüşhaneli Hocamız'a gelmiş;

"Görevim seni irşad etmek." diyor. Gelen şahıs kim? "Görevim seni irşad etmek." diyor.

Gelen şahıs kim?

Trablusşam müftüsü. Arap âleminde bir müftü; kolay değil,Trablusşam müftüsü. Arap âleminde bir müftü; kolay değil, -hele o devirde- Türkiye'deki kasaba müftülüğü gibi değil... -hele o devirde- Türkiye'deki kasaba müftülüğü gibi değil...

Bir tek şahıs için geliyor ve oturuyorlar, kalkıyorlar, halvete giriyorlar, ona dinî şeyleri anlatıyor Bir tek şahıs için geliyor ve oturuyorlar, kalkıyorlar, halvete giriyorlar, ona dinî şeyleri anlatıyor ve Gümüşhaneli Efendimiz halvetten çıkıyor, şeyh oluyor. ve Gümüşhaneli Efendimiz halvetten çıkıyor, şeyh oluyor.

Bir insan Allah'ın sevdiği bir hâle gelince Allah onu nasıl kolluyor ve ona nasıl ihsan ediyor... Bir insan Allah'ın sevdiği bir hâle gelince Allah onu nasıl kolluyor ve ona nasıl ihsan ediyor...

Kendi başımdan geçen bir şeyi daima anlatıyorum. Kendi başımdan geçen bir şeyi daima anlatıyorum.

İnsanlar mânevî arayış içinde oldukları için herkes bir çalışma yapıyor. İnsanlar mânevî arayış içinde oldukları için herkes bir çalışma yapıyor. Kimisi Hintliler'in yanına gidiyor. Hintliler biraz yogi yapıyorlar, biraz meditasyon yapıyorlar, Kimisi Hintliler'in yanına gidiyor. Hintliler biraz yogi yapıyorlar, biraz meditasyon yapıyorlar, konsantre olabiliyorlar, çivi üstünde yatabiliyorlar, vesairekonsantre olabiliyorlar, çivi üstünde yatabiliyorlar, vesaire birtakım böyle şeyleri var diye millet heves ediyor. birtakım böyle şeyleri var diye millet heves ediyor.

Ben İsveç'e gitmiştim. Baktım orada İsveçliler'den bir grup Hintli olmuş, onların dinine girmiş, Ben İsveç'e gitmiştim. Baktım orada İsveçliler'den bir grup Hintli olmuş, onların dinine girmiş, çarşıda pazarda zillerle çın çın [çalarak] gösteri gezisi yapıyorlardı. çarşıda pazarda zillerle çın çın [çalarak] gösteri gezisi yapıyorlardı. İsveçli ama Hint dinine girmiş. Söz sözü açıyor... İsveçli ama Hint dinine girmiş.

Söz sözü açıyor...

İngiltere'de de birisinin hak dine karşı içinde bir aşk ve şevk uyanmış. İngiltere'de de birisinin hak dine karşı içinde bir aşk ve şevk uyanmış. "Ben gerçek bir dindar olmak istiyorum, Allah'ın istediği bir kul olmak istiyorum." demiş. "Ben gerçek bir dindar olmak istiyorum, Allah'ın istediği bir kul olmak istiyorum." demiş. İngiltere'deki dinî durumdan memnun olmamış. İngiltere'deki dinî durumdan memnun olmamış.

İngiltere'de Anglikan kilisesinin reisi kraliçe... İngiltere'de Anglikan kilisesinin reisi kraliçe... Kraliçe Elizabeth dinin en yüksek adamı. Kargalar bile güler... Kraliçe Elizabeth dinin en yüksek adamı. Kargalar bile güler... Kraliçe Elizabeth nerede, bir kavme dinî liderlik yapmak nerede?.. Kraliçe Elizabeth nerede, bir kavme dinî liderlik yapmak nerede?.. Kadınların, adamların hayatları ortada... Öyle şey mi olur? Kadınların, adamların hayatları ortada... Öyle şey mi olur?

Tabii tatmin olmamış; itikattan tatmin olmamış, çeşitli konulardan tatmin olmamış. Tabii tatmin olmamış; itikattan tatmin olmamış, çeşitli konulardan tatmin olmamış. Hak dini arıyor. Dünyada bir sürü inaç var;Hak dini arıyor. Dünyada bir sürü inaç var; "Hangisi doğrudur? diye danışıyor, konuşuyor. "Hangisi doğrudur? diye danışıyor, konuşuyor. Ona demişler ki; "Sen madem aklen her şeyi tenkit ediyorsun, Ona demişler ki;

"Sen madem aklen her şeyi tenkit ediyorsun,
mantıklı bir şey istiyorsun; Hindistan'daki Budizm biraz fakirlere acıyan bir inançtır, mantıklı bir şey istiyorsun; Hindistan'daki Budizm biraz fakirlere acıyan bir inançtır, onun için senin mantığına uyabilir. onun için senin mantığına uyabilir. Sen git Hindistan'a, Hint dinine gir." Sen git Hindistan'a, Hint dinine gir."

İsveçliler de, hani o gördüğüm grup da öyle yapmış olabiliyor. İsveçliler de, hani o gördüğüm grup da öyle yapmış olabiliyor. Amerika'da da böyle taraftarları var. Amerika'da da böyle taraftarları var. Türkiye'de de Cumhuriyet gazetesinde filan ilan veriyorlar;Türkiye'de de Cumhuriyet gazetesinde filan ilan veriyorlar; "Hintli Yogi bilmem kim transandantal meditasyon yapacak filanca yerde" diye "Hintli Yogi bilmem kim transandantal meditasyon yapacak filanca yerde" diye reklamla ilanla [duyuruyorlar]. reklamla ilanla [duyuruyorlar].

Bizim -belediye reisi olan, milletvekilliği yapan- bir arkadaşımızın tanıdığı bir kimse bu... Bizim -belediye reisi olan, milletvekilliği yapan- bir arkadaşımızın tanıdığı bir kimse bu...

Malını mülkünü satıyor, dört tekeri çekişli bir sağlam araba alıyor. Malını mülkünü satıyor, dört tekeri çekişli bir sağlam araba alıyor. Hindistan'a gidecek, İngiltere'den yola çıkıyor. Türkiye'ye geliyor.Hindistan'a gidecek, İngiltere'den yola çıkıyor. Türkiye'ye geliyor. Türkiye'de üç defa gece rüyasında "Hak din İslâm'dır. Türkiye'de üç defa gece rüyasında "Hak din İslâm'dır. Hindistan'a gitmene lüzum yoktur. Müslüman ol." diyor. Hindistan'a gitmene lüzum yoktur. Müslüman ol." diyor. Üç defa, üç gece, ayrı ayrı zamanlarda rüya görüyor. Üç defa, üç gece, ayrı ayrı zamanlarda rüya görüyor. Sonunda müslüman oluyor. Şahitli...Sonunda müslüman oluyor.

Şahitli...
Bunu bana anlatan kimseler şu anda sağ olan insanlar. Bunu bana anlatan kimseler şu anda sağ olan insanlar. Tanınmış bir kimse, milletvekilliği yapmış bir kimse, belediye başkanlığı yapan bir kimse... Tanınmış bir kimse, milletvekilliği yapmış bir kimse, belediye başkanlığı yapan bir kimse...

Adam müslüman oluyor. Gümüşhaneli misâlinden, bu İngiliz misâlinden, Adam müslüman oluyor.

Gümüşhaneli misâlinden, bu İngiliz misâlinden,
başka misallerden nereye getirmek istiyorum, misalleri niçin veriyorum? başka misallerden nereye getirmek istiyorum, misalleri niçin veriyorum?

İnsan iyi insan olunca Allah lütfediyor. Ben fakültedeyim, 'tık tık tık' kapım çalındı. İnsan iyi insan olunca Allah lütfediyor.

Ben fakültedeyim, 'tık tık tık' kapım çalındı.

"Buyurun." dedim. İçeriye bir delikanlı girdi. Genç. Sinop'ta askerliği yapmış. "Buyurun." dedim.

İçeriye bir delikanlı girdi. Genç. Sinop'ta askerliği yapmış.

Şöyle bir baktım, tepeden tırnağa bir süzdüm; çok sakin, çok da kibar. Şöyle bir baktım, tepeden tırnağa bir süzdüm; çok sakin, çok da kibar. Dedi ki; "Hocam, müsaade eder misiniz, içeri girebilir miyim?" Dedi ki;

"Hocam, müsaade eder misiniz, içeri girebilir miyim?"

"Buyur, gel." dedim. Oturdu. Gayet sakin, dengeli, ölçülü. "Buyur, gel." dedim.

Oturdu. Gayet sakin, dengeli, ölçülü.

"Ben transandantal meditasyon yapıyorum. "Ben transandantal meditasyon yapıyorum. Sizin de tasavvuf erbâbı olduğunuzu duydum. Bana yardımcı olabilir misiniz?" dedi. Sizin de tasavvuf erbâbı olduğunuzu duydum. Bana yardımcı olabilir misiniz?" dedi.

Dedim ki; "Senin inançla durumun, ilgin var mı?Dedim ki;

"Senin inançla durumun, ilgin var mı?
Müslümanlıkla bir alakan var mı? Namaz kılıyor musun?" Müslümanlıkla bir alakan var mı? Namaz kılıyor musun?"

Dedi ki; "Yoo, öyle bir telaşım endişem yok." Dedi ki;

"Yoo, öyle bir telaşım endişem yok."

"O zaman ben sana yardım edemem. "O zaman ben sana yardım edemem. Hem etmem, ne diye sana yardım edeyim?Hem etmem, ne diye sana yardım edeyim? Ne diye sana zaman harcayayım? Hem de ben yardım etmeye razı olsam bile, Ne diye sana zaman harcayayım? Hem de ben yardım etmeye razı olsam bile, Allah sana bir şey vermez." dedim. Neden? Allah sana bir şey vermez." dedim.

Neden?

Allah fâsıklara, fâcirlere, zalimlere, kâfirlere hidâyetini vermiyor. Allah fâsıklara, fâcirlere, zalimlere, kâfirlere hidâyetini vermiyor.

Vallâhu lâ yehdi'l-kavme'z-zâlimîn. Vallâhu lâ yehdi'l-kavme'z-zâlimîn.

Vallâhu lâ yehdi'l-kavme'l-kâfirîn. Vallâhu lâ yehdi'l-kavme'[l-fâsıkîn. ] Vallâhu lâ yehdi'l-kavme'l-kâfirîn.

Vallâhu lâ yehdi'l-kavme'[l-fâsıkîn. ]

Âyet-i kerîmelerde geçiyor. Allah onlara hidayeti vermiyor. Âyet-i kerîmelerde geçiyor. Allah onlara hidayeti vermiyor.

Neden? Layık olmadığı zaman o güzel hediyeyi vermiyor da ondan.Neden?

Layık olmadığı zaman o güzel hediyeyi vermiyor da ondan.
Güzel şeyi sevmediği kuluna vermiyor. Kul güzelleştiği zaman veriyor. Güzel şeyi sevmediği kuluna vermiyor. Kul güzelleştiği zaman veriyor.

Allah insanın dışına bakmıyor, omzuna bakmıyor, rütbesine bakmıyor, kesesine bakmıyor. Allah insanın dışına bakmıyor, omzuna bakmıyor, rütbesine bakmıyor, kesesine bakmıyor. Zenginliği veren kendisi, dışını da yaratan kendisi... Zenginliği veren kendisi, dışını da yaratan kendisi... Yüzünün güzelliği, boyunun posuyla mı övünecekYüzünün güzelliği, boyunun posuyla mı övünecek Kesesinin çokluğu ile mi övünecek? Omzunun kalabalığı ile mi övünecek? Kesesinin çokluğu ile mi övünecek? Omzunun kalabalığı ile mi övünecek?

Bunların kıymeti yok. Allah neye bakıyor? İnsanın gönlüne bakıyor. Bunların kıymeti yok.

Allah neye bakıyor?

İnsanın gönlüne bakıyor.

Gönül, Arapça kalb kelimesi ile ifade edilir. Gönül, Arapça kalb kelimesi ile ifade edilir.

Allah insanın gönlüne bakıyor. Yani kafa yapısına bakıyor, gönül yapısına bakıyor. Allah insanın gönlüne bakıyor. Yani kafa yapısına bakıyor, gönül yapısına bakıyor. Gönlü temiz olacak, içi güzel olacak. İçi güzel olduğu zaman seviyor. Gönlü temiz olacak, içi güzel olacak. İçi güzel olduğu zaman seviyor.

İç temizlenmeden Allah yardım etmiyor. İç temizlenmeden Allah yardım etmiyor.

Cümle cihanın halkı içi temizlenmeden bir insana yardımcı olmaya çalışsalar, yardım edemezler.Cümle cihanın halkı içi temizlenmeden bir insana yardımcı olmaya çalışsalar, yardım edemezler. Ama cümle cihanın halkı içi temiz bir insana zarar vermeye çalışsalar, zarar veremezler. Ama cümle cihanın halkı içi temiz bir insana zarar vermeye çalışsalar, zarar veremezler.

Büyük bir iddia değil mi bu? Hayır, Kur'ân-ı Kerîm'de mevcut olan bir iddia. Büyük bir iddia değil mi bu?

Hayır, Kur'ân-ı Kerîm'de mevcut olan bir iddia.

İbrahim aleyhisselam tek başına Nemrud'un karşısına çıktı, kavmin karşısına çıktı, İbrahim aleyhisselam tek başına Nemrud'un karşısına çıktı, kavmin karşısına çıktı, şehrin bütün ahâlisinin karşısına çıktı, hepsiyle mücadele etti. şehrin bütün ahâlisinin karşısına çıktı, hepsiyle mücadele etti.

Ne oldu? Onu öldürmeye karar verdiler.Ne oldu?

Onu öldürmeye karar verdiler.
Bütün şehir halkıyla, bütün devletle ters düştü. Düşmedi mi? Bütün şehir halkıyla, bütün devletle ters düştü.

Düşmedi mi?

Düştü. Yakalamadılar mı? Yakaladılar. Hem de nasıl yakaladılar? Düştü.

Yakalamadılar mı?

Yakaladılar.

Hem de nasıl yakaladılar?

Onların puthanesinde putları kırdığı için yakaladılar. Tecavüz de var. Onların puthanesinde putları kırdığı için yakaladılar. Tecavüz de var. Rahat da durmamış ki İbrahim aleyhisselam; gitmiş, çatır çutur onların putlarını da kırmış. Rahat da durmamış ki İbrahim aleyhisselam; gitmiş, çatır çutur onların putlarını da kırmış. O güzelim altınlı, gümüşlü, kim bilir ne kadar masraflı, O güzelim altınlı, gümüşlü, kim bilir ne kadar masraflı, kıymetli taşlı puthanelerini mahvetmiş. kıymetli taşlı puthanelerini mahvetmiş. Bayağı da bir şey... İbrahim aleyhisselâm'a zarar vermek istediler, yani öldürmek istediler. Bayağı da bir şey...

İbrahim aleyhisselâm'a zarar vermek istediler, yani öldürmek istediler.
Öldürmeyi de bir kısa kesmekle halletmediler.Öldürmeyi de bir kısa kesmekle halletmediler. Kısaca kesseler, iş çabucak bitecek. Hayır, "Cayır cayır yakalım!" dediler. Kısaca kesseler, iş çabucak bitecek. Hayır, "Cayır cayır yakalım!" dediler. Ateş hazırladılar. Öyle bir ateş ki yanına yanaşılmıyor!Ateş hazırladılar. Öyle bir ateş ki yanına yanaşılmıyor! Mancınıkla ateşin içine atacaklar, öyle yanacak. Mancınıkla ateşin içine atacaklar, öyle yanacak. İnsan o ateşin içine bir düştü mü mahvolur. Bütün ahâli düşmanı ve ateşin içine atıyorlar. İnsan o ateşin içine bir düştü mü mahvolur. Bütün ahâli düşmanı ve ateşin içine atıyorlar.

Ateş de insanın maddesinin düşmanı... Ateş de insanın maddesinin düşmanı... Ateşe insan elini soktu mu yanar. Ateşin şakası olmaz.Ateşe insan elini soktu mu yanar. Ateşin şakası olmaz. Yangın bir yere geldi mi cayır cayır her şeyi yakıyor.Yangın bir yere geldi mi cayır cayır her şeyi yakıyor. Fazla miktarda [olduğu] zaman demirleri bile eritiyor. Fazla miktarda [olduğu] zaman demirleri bile eritiyor.

Ama ne ateş zarar verdi, ne ahâli zarar verdi. Neden? Ama ne ateş zarar verdi, ne ahâli zarar verdi.

Neden?

Allah sevdi mi kimse zarar veremez de ondan. Allah sevdi mi kimse zarar veremez de ondan.

Allah sevmediği zaman da cümle cihan halkı korusa zararını kimse engelleyemez, Allah sevmediği zaman da cümle cihan halkı korusa zararını kimse engelleyemez, Allah'ın ona vereceği cezayı kimse engelleyemez. Allah'ın ona vereceği cezayı kimse engelleyemez.

Onun için tasavvufun yolu; Kur'an'ın, imanın, İslâm'ın yolu nedir? Onun için tasavvufun yolu; Kur'an'ın, imanın, İslâm'ın yolu nedir?

İnsanı Allah'ın sevdiği bir kul hâline getirmek. İnsanı Allah'ın sevdiği bir kul hâline getirmek. Ondan sonra Allah'ın kendisine hidâyeti ihsan etmesi yoludur.Ondan sonra Allah'ın kendisine hidâyeti ihsan etmesi yoludur. Yani kulu hazırlamaktır. Kul hazırlanıyor, iyi bir insan hâline geliyor, o zaman Allah da lütfediyor.Yani kulu hazırlamaktır. Kul hazırlanıyor, iyi bir insan hâline geliyor, o zaman Allah da lütfediyor. Tasavvuf; Allah'ın lütfuna, nazarına layık bir insan hâline getirme çalışmasıdır. Tasavvuf; Allah'ın lütfuna, nazarına layık bir insan hâline getirme çalışmasıdır.

Allah'ın sevdiği kul olduğu zaman da bir insan, işte o zaman evliyâ oluyor,Allah'ın sevdiği kul olduğu zaman da bir insan, işte o zaman evliyâ oluyor, işte o zaman da öyle bir hâle gelir ki onu hadîs-i şerîfle söyleyeyim: işte o zaman da öyle bir hâle gelir ki onu hadîs-i şerîfle söyleyeyim:

"Ben bir kulumu sevdim mi..." diyor hadîs-i kudsîde Allahu Teâlâ hazretleri... "Ben bir kulumu sevdim mi..." diyor hadîs-i kudsîde Allahu Teâlâ hazretleri...

Hoca kardeşlerimiz, İmam-Hatip'te okuyanlar, hepsi bilirler, bu meşhur bir hadîs-i şerîftir. Hoca kardeşlerimiz, İmam-Hatip'te okuyanlar, hepsi bilirler, bu meşhur bir hadîs-i şerîftir.

"Ben onun gören gözü olurum, benimle görür; işiten kulağı olurum, benimle işitir; "Ben onun gören gözü olurum, benimle görür; işiten kulağı olurum, benimle işitir; söyleyen dili olurum, benimle söyler; tutan eli olurum, benimle tutar;söyleyen dili olurum, benimle söyler; tutan eli olurum, benimle tutar; yürüyen ayağı olurum, benimle yürür." yürüyen ayağı olurum, benimle yürür."

Allah'la görmek, Allah'la işitmek, Allah'la söylemek, Allah'la tutmak, Allah'la gitmek; ne demek? Allah'la görmek, Allah'la işitmek, Allah'la söylemek, Allah'la tutmak, Allah'la gitmek; ne demek?

Her şeyin olağanüstü, fevkalâde olması demek. İşte bu fevkalâdeliğe de "kerâmet" derler. Her şeyin olağanüstü, fevkalâde olması demek.

İşte bu fevkalâdeliğe de "kerâmet" derler.

"Kerâmet var mıdır?" Bu soru çok sorulur. "Kerâmet var mıdır?"

Bu soru çok sorulur.

Evet, kerâmâtü'l-evliyâi hakkun, vardır, hakikattir, gerçektir. Evet, kerâmâtü'l-evliyâi hakkun, vardır, hakikattir, gerçektir.

"Hocam, yirminci yüzyılda da var mıdır?" "Hocam, yirminci yüzyılda da var mıdır?"

Yirminci yüzyılda da vardır, yirmibirinci yüzyılda da olacak, bilmem kaçıncı yüzyılda da olacak. Yirminci yüzyılda da vardır, yirmibirinci yüzyılda da olacak, bilmem kaçıncı yüzyılda da olacak. Eskiden de vardı, şimdi de var, ileride de olacak. Neden? Eskiden de vardı, şimdi de var, ileride de olacak.

Neden?

Kerâmet, "Allah'ın ikrâmı" demektir, "Allah'ın sevdiği kula özel lütufları" demektir. Kerâmet, "Allah'ın ikrâmı" demektir, "Allah'ın sevdiği kula özel lütufları" demektir. Bu özel lütuflar, Allah'ın lütfu başkasının lütfuna benzemez, 300-500 mark vermesine benzemez. Bu özel lütuflar, Allah'ın lütfu başkasının lütfuna benzemez, 300-500 mark vermesine benzemez. Allah bir kulu sevdi mi çok olağanüstü şeylere sahip olur. Allah bir kulu sevdi mi çok olağanüstü şeylere sahip olur.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i sevmiş, habîbullah eylemiş; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i sevmiş, habîbullah eylemiş; Allah'ın sevgili kulu. Nasıl oldu?.. Dua etti mi duası kabul oluyordu. Allah'ın sevgili kulu.

Nasıl oldu?..

Dua etti mi duası kabul oluyordu.
Elini bir şeye tuttu mu orası bereketleniyordu.Elini bir şeye tuttu mu orası bereketleniyordu. Peygamber Efendimiz'in hayatı, baştan sona kadar okuyalım, Peygamber Efendimiz'in hayatı, baştan sona kadar okuyalım, her günü bir mucize, her günü bir müstesna... her günü bir mucize, her günü bir müstesna...

Bu hâl Allah'ın sevgili kullarında da aynen devam eder.Bu hâl Allah'ın sevgili kullarında da aynen devam eder. Allah'ın sevgili kulu olduğu zaman Allah da onlara özel, öteki insanlarda olmayan haller,Allah'ın sevgili kulu olduğu zaman Allah da onlara özel, öteki insanlarda olmayan haller, meziyetler ve kuvvetler ihsan eder. meziyetler ve kuvvetler ihsan eder. Kur'ân-ı Kerîm'de, hadîs-i şerîfte misalleri var; asr-ı saadetten, Kur'ân-ı Kerîm'de, hadîs-i şerîfte misalleri var; asr-ı saadetten, sahâbe-i kirâm zamanından misalleri var; asırlardan, tarih içinden misalleri var; sahâbe-i kirâm zamanından misalleri var; asırlardan, tarih içinden misalleri var; çağımızdan misalleri var, kendi hayatımızdan misalleri var. Çok kesin! çağımızdan misalleri var, kendi hayatımızdan misalleri var. Çok kesin!

"Hocam bazıları tasavvufu inkâr ediyor, tarikati inkâr ediyor, kerâmeti de inkâr ediyor." "Hocam bazıları tasavvufu inkâr ediyor, tarikati inkâr ediyor, kerâmeti de inkâr ediyor."

Zavallı, görmemiş... Bir kere tasavvufu yaşamadığı için, bilmediği için, bir. Zavallı, görmemiş... Bir kere tasavvufu yaşamadığı için, bilmediği için, bir. Onu inkar etmesi normal. Çünkü; el-Câhilu cesûrun. Onu inkar etmesi normal. Çünkü;

el-Câhilu cesûrun.

Bilmeyen insan dere tepe dümdüz gider, bilmiyor. Gelsin bir okusun bakalım, bir anlasın. Bilmeyen insan dere tepe dümdüz gider, bilmiyor. Gelsin bir okusun bakalım, bir anlasın.

Adam; tahsili yok, terbiyesi yok, görgüsü yok, bilgisi yok, tekke görmemiş, Adam; tahsili yok, terbiyesi yok, görgüsü yok, bilgisi yok, tekke görmemiş, büyük bir mürşid-i kâmil görmemiş; tasavvufu inkâr ediyor.büyük bir mürşid-i kâmil görmemiş; tasavvufu inkâr ediyor. Tasavvufu inkâr etmek değil, Peygamber Efendimiz'i inkâr edenler gelmiş geçmiş bu dünyadan...Tasavvufu inkâr etmek değil, Peygamber Efendimiz'i inkâr edenler gelmiş geçmiş bu dünyadan... Kur'an'ı inkar edenler gelmiş geçmiş... Allah'ı inkar edenler gelmiş geçmiş... Kur'an'ı inkar edenler gelmiş geçmiş... Allah'ı inkar edenler gelmiş geçmiş...

Âb-ı pâke ne zarar, vakvaka-i kurbağadan diyor şair. Âb-ı pâke ne zarar, vakvaka-i kurbağadan

diyor şair.

Şimdi karşımda bir koca kurbağa resmi var, oradan aklıma geldi. Şimdi karşımda bir koca kurbağa resmi var, oradan aklıma geldi.

Kurbağanın 'vırak'lamasından temiz suya ne zarar var? Kurbağanın 'vırak'lamasından temiz suya ne zarar var?

O "vırak vırak, vırak vırak" aleyhinde konuşuyor; ama gerçekler... O "vırak vırak, vırak vırak" aleyhinde konuşuyor; ama gerçekler... Güneş balçıkla sıvanmaz ki, kimse güneşi kapatamaz ki,Güneş balçıkla sıvanmaz ki, kimse güneşi kapatamaz ki, güneşin ışığını kimse engelleyemez ki! güneşin ışığını kimse engelleyemez ki!

Din var; âmennâ ve saddaknâ. Tasavvuf da var; ilm-i ahlâk, ilm-i mârifetullah mutlak var. Din var; âmennâ ve saddaknâ. Tasavvuf da var; ilm-i ahlâk, ilm-i mârifetullah mutlak var. Bizden önceki ümmetlerde de vardı çünkü bizden önce de Allah peygamber gönderdi. Bizde de var.Bizden önceki ümmetlerde de vardı çünkü bizden önce de Allah peygamber gönderdi. Bizde de var. Ama onlarınki dinleri bozulduğu gibi yolları da bozulduğundan bizimki gibi değil.Ama onlarınki dinleri bozulduğu gibi yolları da bozulduğundan bizimki gibi değil. Ama var, tasavvuf da var... Tarikat, zaten "metot, usul" demek.Ama var, tasavvuf da var...

Tarikat, zaten "metot, usul" demek.
Tabii her şeyin bir usûlü olacak. Usulsüz iş olur mu? Tabii her şeyin bir usûlü olacak.

Usulsüz iş olur mu?

İş usulsüz oldu mu vusulsüz olur. Yani olmaz öyle şey, abuk sabuk olur. İş usulsüz oldu mu vusulsüz olur. Yani olmaz öyle şey, abuk sabuk olur. Her şeyin elbette bir usûlü var. Marangozsan, elektrikçiysen, inşaatçıysan...Her şeyin elbette bir usûlü var. Marangozsan, elektrikçiysen, inşaatçıysan... Bir inşaatın yapılmasının da bir usûlü var, yıkılmasının da bir usûlü var.Bir inşaatın yapılmasının da bir usûlü var, yıkılmasının da bir usûlü var. Dere tepe dümdüz olmuyor. Bir şehrin yapılmasının usûlü, metodu var. Metotsuz olur mu? Dere tepe dümdüz olmuyor. Bir şehrin yapılmasının usûlü, metodu var. Metotsuz olur mu?

Olmaz. Mârifetullaha ermenin, insanı terbiye etmenin de usûlü var. Elbette tarikat var. Olmaz.

Mârifetullaha ermenin, insanı terbiye etmenin de usûlü var. Elbette tarikat var.

Tarik, "yol" demek. Tarikat, "bir çeşit yol, özel yol" demek. Yani "özel usul" demek.Tarik, "yol" demek. Tarikat, "bir çeşit yol, özel yol" demek. Yani "özel usul" demek. Sonuna "t" harfi gelince hafif mânada bir özellik, değişiklik oluyor. Sonuna "t" harfi gelince hafif mânada bir özellik, değişiklik oluyor. Tarik, "yol" demek. Tarik-i Mekke, tarik-i Cidde; Tarik, "yol" demek. Tarik-i Mekke, tarik-i Cidde; yani "Cidde yolu, Mekke yolu" yazıyor. Tarik; yol. Tarikat; bir nevi yol, bir çeşit yol. yani "Cidde yolu, Mekke yolu" yazıyor. Tarik; yol. Tarikat; bir nevi yol, bir çeşit yol.

Yani insanın nefsinin terbiye edilmesi yolu, nefsin ıslah edilmesi yolu, Yani insanın nefsinin terbiye edilmesi yolu, nefsin ıslah edilmesi yolu, güzel ahlâkı öğretmenin yolu. Elbette bunun bir yolu olacak, nasıl olacaksa... güzel ahlâkı öğretmenin yolu. Elbette bunun bir yolu olacak, nasıl olacaksa...

Elin zıpırını alacak, eğitecek. Kolay mı? Elin zıpırını alacak, eğitecek. Kolay mı?

Adam yaman pehlivandı, oturduğu zaman bir kuzuyu yiyordu, Adam yaman pehlivandı, oturduğu zaman bir kuzuyu yiyordu, sağa sola çatıyordu, laf dinlemiyordu, kavga ediyordu, sinirliydi vesaire... sağa sola çatıyordu, laf dinlemiyordu, kavga ediyordu, sinirliydi vesaire... Bu adam yontulacak, bir hâle yola girecek. Bunun bir yolu var elbet. Bu adam yontulacak, bir hâle yola girecek. Bunun bir yolu var elbet. Elbette tarikat olacak. Kerâmet? Kerâmet var. Elbette tarikat olacak.

Kerâmet?

Kerâmet var.
Kerâmeti inkâr eden kâfir olur. Öyle şey olur mu? Kerâmeti inkâr eden kâfir olur. Öyle şey olur mu?

Kerâmet Kur'ân-ı Kerîm'de var, hadîs-i şerîfte var. Kerâmet Kur'ân-ı Kerîm'de var, hadîs-i şerîfte var.

Kur'ân-ı Kerîm'den kerâmet: Meryem validemizin hakkındaki âyetlerde buyuruluyor ki; Kur'ân-ı Kerîm'den kerâmet:

Meryem validemizin hakkındaki âyetlerde buyuruluyor ki;

Küllemâ dehale aleyhâ Zekeriyye'l-mihrâbe vecede indehâ rızkâ. Küllemâ dehale aleyhâ Zekeriyye'l-mihrâbe vecede indehâ rızkâ. Kâle yâ Meryemu ennâ leki hâzâ. Kâle hüve min indi'llâhKâle yâ Meryemu ennâ leki hâzâ. Kâle hüve min indi'llâh inna'llâhe yerzuku men yeşâ'u bi-ğayri hisâb. inna'llâhe yerzuku men yeşâ'u bi-ğayri hisâb.

Zekeriya aleyhisselam Meryem validemizi korumak ve ona nezaret etmek,Zekeriya aleyhisselam Meryem validemizi korumak ve ona nezaret etmek, ona sahip çıkmakla vazifeli idi. ona sahip çıkmakla vazifeli idi. Çünkü teyzesinin kocası idi. Ve Meryem validemizi de anası ibadete adamıştı;Çünkü teyzesinin kocası idi. Ve Meryem validemizi de anası ibadete adamıştı; "Bir çocuğum olursa onu ibadete tahsis edeceğim, Allah yoluna vereceğim." demişti. "Bir çocuğum olursa onu ibadete tahsis edeceğim, Allah yoluna vereceğim." demişti. Meryem validemiz öyle mübarek bir vaatle doğdu ve ömrünü ibadetle geçirdi.Meryem validemiz öyle mübarek bir vaatle doğdu ve ömrünü ibadetle geçirdi. Mübarek bir hatun. Onun için kızlarımıza bazen Meryem adını veriyoruz.Mübarek bir hatun.

Onun için kızlarımıza bazen Meryem adını veriyoruz.
Hz. İsa'nın anasıdır diye ters bakmıyoruz; seviyoruz, cennet hatunlarından birisi diyeHz. İsa'nın anasıdır diye ters bakmıyoruz; seviyoruz, cennet hatunlarından birisi diye "Meryem validemiz" diyoruz, "Meryem anamız" diyoruz. "Meryem validemiz" diyoruz, "Meryem anamız" diyoruz. Çocuklarımıza da Meryem ismini koyuyoruz, kimse de yadırgamıyor.Çocuklarımıza da Meryem ismini koyuyoruz, kimse de yadırgamıyor. Veya evlâdımıza İsa adını koyuyoruz, Musa adını koyuyoruz; kimse yadırgamıyor.Veya evlâdımıza İsa adını koyuyoruz, Musa adını koyuyoruz; kimse yadırgamıyor. Çünkü biz onları seviyoruz. İbrahim adını koyarız, İshak adını koyarız,Çünkü biz onları seviyoruz. İbrahim adını koyarız, İshak adını koyarız, Yakup, Yusuf adını koyarız. İncil'de, Tevrat'ta adı geçiyor diye biz onlaraYakup, Yusuf adını koyarız. İncil'de, Tevrat'ta adı geçiyor diye biz onlara [kötü bakmıyoruz] ki, hak peygamber diye... [kötü bakmıyoruz] ki, hak peygamber diye...

Meryem validemiz mübarek bir hatundur, cennet hatunudur. Kesin. Meryem validemiz mübarek bir hatundur, cennet hatunudur. Kesin. Meryem validemiz cennetlik bir hatun. İbadetle ömrünü geçirmişti.Meryem validemiz cennetlik bir hatun. İbadetle ömrünü geçirmişti. Hiç kimsenin girmediği bir yerde, kilitli kapıların ardında ibadetle, Hiç kimsenin girmediği bir yerde, kilitli kapıların ardında ibadetle, riyazetle, halvetle vaktini geçiriyordu.riyazetle, halvetle vaktini geçiriyordu. Oraya, onun ibadethanesine su ve yemeği ancak Zekeriya aleyhisselam kilitleri açıp [götürüyordu.]Oraya, onun ibadethanesine su ve yemeği ancak Zekeriya aleyhisselam kilitleri açıp [götürüyordu.] Kimsenin girmesi mümkün değil, gitmesi mümkün değil. Kimsenin girmesi mümkün değil, gitmesi mümkün değil.

Zekeriya aleyhisselam da peygamber, sıradan bir insan değil. O da peygamber. Zekeriya aleyhisselam da peygamber, sıradan bir insan değil. O da peygamber.

Zekeriya aleyhisselam onun yanına girdiği zaman... Zekeriya aleyhisselam onun yanına girdiği zaman...

Camilerde mihrabın üstünde çok kere bu âyet vardır, bazen başka âyetler yazılmış da oluyor. Camilerde mihrabın üstünde çok kere bu âyet vardır, bazen başka âyetler yazılmış da oluyor.

Fevelli vecheke şetra'l-mescidi'l-harâm âyeti de yazılmış oluyor. Ama çok kere de; Fevelli vecheke şetra'l-mescidi'l-harâm âyeti de yazılmış oluyor. Ama çok kere de;

Küllemâ dehale aleyhâ Zekeriyye'l-mihrâbe yazılıyor, gerisi yazılmıyor;Küllemâ dehale aleyhâ Zekeriyye'l-mihrâbe yazılıyor, gerisi yazılmıyor; vecede indehâ rızkâ... vecede indehâ rızkâ...

Mânası ne? Küllemâ. "Ne vakit ki, her ne zaman ki..." Dehale aleyhâ.Mânası ne?

Küllemâ. "Ne vakit ki, her ne zaman ki..." Dehale aleyhâ.
"Meryem validemizin yanına girdiği zaman." Zekeriyya el-mihrâbe."Meryem validemizin yanına girdiği zaman." Zekeriyya el-mihrâbe. "Onun ibadethanesine." Mihrab, "Meryem validemizin ibadet ettiği yer" demek. "Onun ibadethanesine."

Mihrab, "Meryem validemizin ibadet ettiği yer" demek.

"İbadethanesine Zekeriyya aleyhisselam her ne zaman girse..." "İbadethanesine Zekeriyya aleyhisselam her ne zaman girse..."

Vecede indehâ rızkâ. "Orada meyveler, yiyecekler görürdü." Vecede indehâ rızkâ. "Orada meyveler, yiyecekler görürdü."

Hem de öyle meyveler görürdü ki o mevsimde, Hem de öyle meyveler görürdü ki o mevsimde, o diyarda yetişmesi mümkün olmayan meyveler görürdü. o diyarda yetişmesi mümkün olmayan meyveler görürdü.

Mesela şimdi burada export-import var da, Türkiye'de de var; Mesela şimdi burada export-import var da, Türkiye'de de var; Türkiye'de yetişmeyen ananası çarşı pazarda görüyoruz. Türkiye'de yetişmeyen ananası çarşı pazarda görüyoruz. Ananas Türkiye'de yetişmez. Daha başka tropikal meyveler vesaireler görüyoruz. Ananas Türkiye'de yetişmez. Daha başka tropikal meyveler vesaireler görüyoruz. Siz de burada, Almanya'da yetişmesi mümkün olmayan Siz de burada, Almanya'da yetişmesi mümkün olmayan çeşitli şeyleri şimdi yiyorsunuz, sofranızda var. çeşitli şeyleri şimdi yiyorsunuz, sofranızda var.

Kivi burada yetişir mi? Yetişmez. Muz burada yetişir mi? Yetişmez. Kivi burada yetişir mi?

Yetişmez.

Muz burada yetişir mi?

Yetişmez.

Ananas yetişir mi? Yetişmez. Şimdi normal çünkü buradan şilepler oraya mal götürüyor, Ananas yetişir mi?

Yetişmez.

Şimdi normal çünkü buradan şilepler oraya mal götürüyor,
oradan boş dönmemek için meyve getiriyor. oradan boş dönmemek için meyve getiriyor. Meyveyi satıyor, para kazanıyor; malı satıyor, para kazanıyor. Meyveyi satıyor, para kazanıyor; malı satıyor, para kazanıyor. Almanların ticareti bu. Onun için siz de pazarda her şeyi ucuz buluyorsunuz, yiyorsunuz. Almanların ticareti bu. Onun için siz de pazarda her şeyi ucuz buluyorsunuz, yiyorsunuz.

Ama Meryem validemizin zamanında bu vasıtalar yok ki... Ama Meryem validemizin zamanında bu vasıtalar yok ki... Meryem validemizin zamanında mevsim dışı meyveler kilitli kapının arkasında Meryem validemizin zamanında mevsim dışı meyveler kilitli kapının arkasında Meryem validemizin yanında görülüyordu, bulunuyordu. Meryem validemizin yanında görülüyordu, bulunuyordu. Zekeriya aleyhisselam da soruyordu; Kâle yâ Meryem ennâ leki hâzâ? Zekeriya aleyhisselam da soruyordu;

Kâle yâ Meryem ennâ leki hâzâ?

"Ey Meryem, yavrucuğum -veya yeğenim- nereden geldi bunlar sana?" "Ey Meryem, yavrucuğum -veya yeğenim- nereden geldi bunlar sana?"

O da peygamber ama soruyor. "Nereden bunlar sana?" O da peygamber ama soruyor.

"Nereden bunlar sana?"

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2