Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Kur’an Okumanın Faziletleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

17 Zilka'de 1405 / 04.08.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kur’an Okumak ve Ezberlemek, Kur’an En Büyük Nimet , Her Gün İki Yüz Ayet Okumak , Kur’an’ı Uygun Olmayan Yerde Okumak  | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kur’an Okumanın Faziletleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

17 Zilka'de 1405 / 04.08.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kur’an Okumak ve Ezberlemek, Kur’an En Büyük Nimet , Her Gün İki Yüz Ayet Okumak , Kur’an’ı Uygun Olmayan Yerde Okumak  | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirînel-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahEmmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünVe şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Men karae'l-Kur'âne fe-hafızahû ve'stezherahû ve ehâlle helâlehû ve harrama harâmahûMen karae'l-Kur'âne fe-hafızahû ve'stezherahû ve ehâlle helâlehû ve harrama harâmahû edhalehu'llâhu'l-cennete ve şeffa'ahû fî aşeretin min ehli beytihî küllühüm kad istevcebe'n-nâre. edhalehu'llâhu'l-cennete ve şeffa'ahû fî aşeretin min ehli beytihî küllühüm kad istevcebe'n-nâre.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerindenPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 438. sayfasından okuyacağız inşaallah. bir demet Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 438. sayfasından okuyacağız inşaallah.

Bunların okunmasına ve izâhına başlamadan önce,Bunların okunmasına ve izâhına başlamadan önce, evvelen ve hâsseten Peygamber Efendimiz'in ruh-i pâkine hediye olsun diye,evvelen ve hâsseten Peygamber Efendimiz'in ruh-i pâkine hediye olsun diye, sonra cümle âl'inin, ashabının, etbâının, ahbabının ruhlarına hediye olsun diye;sonra cümle âl'inin, ashabının, etbâının, ahbabının ruhlarına hediye olsun diye; sâir enbiyâ ve mürselîn ve evliyâullahın ve hâsseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan evliyâullahın,sâir enbiyâ ve mürselîn ve evliyâullahın ve hâsseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan evliyâullahın, sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ruhlarına hediye olsun diye;sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ruhlarına hediye olsun diye; okuduğumuz hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesine emek sarf etmiş olan hadis alimlerinin,okuduğumuz hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesine emek sarf etmiş olan hadis alimlerinin, râvilerinin ruhlarına hediye olsun diye;râvilerinin ruhlarına hediye olsun diye; eseri telif etmiş olan Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Hocamız'ın, kendisinden feyz aldığımızeseri telif etmiş olan Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Hocamız'ın, kendisinden feyz aldığımız Muhammed Zahid Kotku b. İbrahim el-Bursevî Hocamız'ın ruhuna hediye olsun diye;Muhammed Zahid Kotku b. İbrahim el-Bursevî Hocamız'ın ruhuna hediye olsun diye; bu beldeleri "Allah Allah" diye diye canını ortaya koyup fîsebîlillah cihat ederekbu beldeleri "Allah Allah" diye diye canını ortaya koyup fîsebîlillah cihat ederek fethetmiş olan fatih ecdâdımızın, gazilerin, mücahitlerin, muvahhitlerin ruhlarına;fethetmiş olan fatih ecdâdımızın, gazilerin, mücahitlerin, muvahhitlerin ruhlarına; cümle ashâb-ı hayrât u hasenâtın ervâhına ve hâsseten İskender Paşa'nıncümle ashâb-ı hayrât u hasenâtın ervâhına ve hâsseten İskender Paşa'nın ve ondan sonra şu caminin şu güne kadar ayakta kalmasına yardım etmiş olanlarınve ondan sonra şu caminin şu güne kadar ayakta kalmasına yardım etmiş olanların ve içinden gelmiş geçmiş cemaatin, imamların, müezzinlerin, hatiplerin ruhlarına hediye olsun diye;ve içinden gelmiş geçmiş cemaatin, imamların, müezzinlerin, hatiplerin ruhlarına hediye olsun diye; uzaktan yakından bu hadisleri dinlemeye gelmiş siz kardeşlerimizinuzaktan yakından bu hadisleri dinlemeye gelmiş siz kardeşlerimizin cümle geçmişlerinin ruhu şâd olsun diye;cümle geçmişlerinin ruhu şâd olsun diye; biz yaşayan müslümanların da Mevlâmız'ın rızasına uygun ömür sürerekbiz yaşayan müslümanların da Mevlâmız'ın rızasına uygun ömür sürerek huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olsun diyehuzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olsun diye bir Fâtiha, üç kulhüvallah okuyup öyle başlayalım, buyurun... bir Fâtiha, üç kulhüvallah okuyup öyle başlayalım, buyurun...

Sözümüzün başında metnini okumuştuk, Hz. Âişe validemizden rivayet edilmiştir.Sözümüzün başında metnini okumuştuk, Hz. Âişe validemizden rivayet edilmiştir. Tirmizî'de, İbn Mâce'de vardır. İbnü'l-Enbârî, Ebu'n-Nasr,Tirmizî'de, İbn Mâce'de vardır. İbnü'l-Enbârî, Ebu'n-Nasr, İbn Asâkir, İbn Hibban, İbn Merdeveyh vesairede mevcut. İbn Asâkir, İbn Hibban, İbn Merdeveyh vesairede mevcut.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki;

Men karae'l-Kur'ân. "Kim Kur'ân-ı Kerîm'i okursa."Men karae'l-Kur'ân. "Kim Kur'ân-ı Kerîm'i okursa." Ve'stezherahû. "Onu sırtına yük alırsa..." Ve'stezherahû. "Onu sırtına yük alırsa..."

O yükün altına girerse veyahut yardımını talep ederse;O yükün altına girerse veyahut yardımını talep ederse; "Ben Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmeye çalışayım."Ben Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmeye çalışayım. Öğreneyim de Allah'ın şefaatine, rızasına böylece ereyim.' diye ondan yardım umarsa... Öğreneyim de Allah'ın şefaatine, rızasına böylece ereyim.' diye ondan yardım umarsa...

Ve ehâlle helâlehû. "Helalini helal bellerse." "Kur'an buna 'helal' demiş, şu helaldir." Ve ehâlle helâlehû. "Helalini helal bellerse."

"Kur'an buna 'helal' demiş, şu helaldir."

Ve harrama harâmahû. "Haram kıldığı şeyi de haram bellerse." Ve harrama harâmahû. "Haram kıldığı şeyi de haram bellerse."

"Bu haramdır, Kur'an böyle diyor."Bu haramdır, Kur'an böyle diyor. Bu helaldir, Kur'an böyle diyor." diye helalini helal, haramını haram bilir, bellerse... Bu helaldir, Kur'an böyle diyor." diye helalini helal, haramını haram bilir, bellerse...

Edhalehu'llâhu'l-cennete. "Allah onu cennete dahil eder."Edhalehu'llâhu'l-cennete. "Allah onu cennete dahil eder." Ve şeffa'ahû fî aşeretin min ehli beytihî küllühüm -küllihim diye de okunabilir- kad istevcebe'n-nâre.Ve şeffa'ahû fî aşeretin min ehli beytihî küllühüm -küllihim diye de okunabilir- kad istevcebe'n-nâre. "Hepsi cehennemi hak etmiş olan ehli beytinden on kişiye şefaat etmesine müsade eder." "Hepsi cehennemi hak etmiş olan ehli beytinden on kişiye şefaat etmesine müsade eder."

Bu hadîs-i şerîf, Kur'an okumanın, ezberlemeninBu hadîs-i şerîf, Kur'an okumanın, ezberlemenin faziletini anlatan pek çok hadîs-i şerîften sadece bir tanesidir.faziletini anlatan pek çok hadîs-i şerîften sadece bir tanesidir. Bu hususta çok hadîs-i şerîfler vardır. Bu hususta çok hadîs-i şerîfler vardır.

Tirmizî hadis tekniği bakımından da'afahû,Tirmizî hadis tekniği bakımından da'afahû, 'zayıf' olarak rivayet etmiştir ama öbür kaynaklarda da geçiyor. 'zayıf' olarak rivayet etmiştir ama öbür kaynaklarda da geçiyor.

Kur'ân-ı Kerîm'i okuyacağız. "Kim okursa..." diyor. "Ve ezberlerse..."Kur'ân-ı Kerîm'i okuyacağız. "Kim okursa..." diyor. "Ve ezberlerse..." Yani hafızasına nakşederse veyahut o Kur'ân-ı Kerîm'in ahkâmını muhafaza ederse, kaybetmezse...Yani hafızasına nakşederse veyahut o Kur'ân-ı Kerîm'in ahkâmını muhafaza ederse, kaybetmezse... Çünkü okuyup da, Kur'an kursundan mezun olup da, İmam-Hatip'ten mezun olup da,Çünkü okuyup da, Kur'an kursundan mezun olup da, İmam-Hatip'ten mezun olup da, ilahiyattan mezun olup da yanlış yola giderse o zaman kıymeti olmaz.ilahiyattan mezun olup da yanlış yola giderse o zaman kıymeti olmaz. Sırf okumasının bir faydası olmaz. Muhafaza ederse... Sırf okumasının bir faydası olmaz. Muhafaza ederse...

Ve'stezherahû. "Onunla kendisine yardım düşünürse."Ve'stezherahû. "Onunla kendisine yardım düşünürse." Yani "Ben Kur'an'ı öğreneyim de Allah beni sevsin,Yani "Ben Kur'an'ı öğreneyim de Allah beni sevsin, onunla dünyada âhirette necat bulayım." mânasına.onunla dünyada âhirette necat bulayım." mânasına. Veyahut onu sırtlarsa, o yükün altına girerse;Veyahut onu sırtlarsa, o yükün altına girerse; "Tamam, ben onu alayım, omzumda taşıyayım.' gibi Kur'ân-ı Kerîm'i [öyle okursa]. "Tamam, ben onu alayım, omzumda taşıyayım.' gibi Kur'ân-ı Kerîm'i [öyle okursa].

Ve içindeki ahkâma gönül verirse...Ve içindeki ahkâma gönül verirse... Helalini helal biliyor, hiç itirazı yok; haramını haram biliyor, hiç itirazı yok.Helalini helal biliyor, hiç itirazı yok; haramını haram biliyor, hiç itirazı yok. "Ya Allah bunu da niye haram kılmış yahu?" gibi itiraz, vesveseler gelmeden içine tam teslim oluyor;"Ya Allah bunu da niye haram kılmış yahu?" gibi itiraz, vesveseler gelmeden içine tam teslim oluyor; helalini helal belliyor, haramını haram belliyor. helalini helal belliyor, haramını haram belliyor.

Tamam. Böyle yaparsa Allah onu, kendisini cennete sokar. Yeter mi, kâfi mi? Tamam. Böyle yaparsa Allah onu, kendisini cennete sokar.

Yeter mi, kâfi mi?

Hayır, mükâfatı bu kadar değil.Hayır, mükâfatı bu kadar değil. Ehli beytinden, ailesinden, etrafından, yakınlarından cehennemi hak etmiş olan on kişiye dahaEhli beytinden, ailesinden, etrafından, yakınlarından cehennemi hak etmiş olan on kişiye daha şefaat hakkı verir, "Hadi bakalım on kişiye daha şefaat et." diye. şefaat hakkı verir, "Hadi bakalım on kişiye daha şefaat et." diye.

Ehl-i Kur'an'ın şefaat hakkı vardır. Ehl-i Kur'an'ın şefaat hakkı vardır.

İkinci hadîs-i şerîf yine Kur'ân-ı Kerîm ile ilgilidir.İkinci hadîs-i şerîf yine Kur'ân-ı Kerîm ile ilgilidir. Bu hadîs-i şerîfle okuyalım, ikisi hakkında konuşalım. Bu hadîs-i şerîfle okuyalım, ikisi hakkında konuşalım.

Men karae'l-Kur'âne feraâ enne ehaden min halkillâhi azze ve celle u'tiyeMen karae'l-Kur'âne feraâ enne ehaden min halkillâhi azze ve celle u'tiye efdale mimmâ u'tiye fekad sağğara mâ azzama'llâhu ve azzama mâ sağğara'llâhu.efdale mimmâ u'tiye fekad sağğara mâ azzama'llâhu ve azzama mâ sağğara'llâhu. Lâ yenbeğî li-hâmili'l-Kur'âni en yecidde fî men yeciddü ve lâ yechele fî men yechelüLâ yenbeğî li-hâmili'l-Kur'âni en yecidde fî men yeciddü ve lâ yechele fî men yechelü velâkin ya'fû ve yesfahu li-izzi'l-Kur'âni. velâkin ya'fû ve yesfahu li-izzi'l-Kur'âni.

"Kim Kur'ân-ı Kerîm'i okur da ondan sonra aziz ve celil olan Allah'ın "Kim Kur'ân-ı Kerîm'i okur da ondan sonra aziz ve celil olan Allah'ın mahlukâtından bir mahluka kendisine verilenden daha faziletli bir şey verilmiş olduğunu sanarsa..." mahlukâtından bir mahluka kendisine verilenden daha faziletli bir şey verilmiş olduğunu sanarsa..."

"Bak filancaya zenginlik vermiş, boğazda köşk vermiş, altında Mercedes var; geziyor."Bak filancaya zenginlik vermiş, boğazda köşk vermiş, altında Mercedes var; geziyor. Onun durumu daha iyi..." gibi... Allah'ın mahlukâtından bir mahluku,Onun durumu daha iyi..." gibi... Allah'ın mahlukâtından bir mahluku, eline geçmiş olan, elindeki dünyalıklar vesaireler dolayısıylaeline geçmiş olan, elindeki dünyalıklar vesaireler dolayısıyla "Ya onun durumu benden daha iyi..." diye kendisinden daha faziletli sanıverirse,"Ya onun durumu benden daha iyi..." diye kendisinden daha faziletli sanıverirse, öyle görüverirse, o kanaate sapıverirse yanlış bir iş yapmış olur. öyle görüverirse, o kanaate sapıverirse yanlış bir iş yapmış olur.

"Kur'an verilmiş kendisine, daha ne istiyor!" demek. "Kur'an verilmiş kendisine, daha ne istiyor!" demek.

Allah kendisine Kur'ân-ı Kerîm'i vermiş de, Kur'ân-ı Kerîm'i okuyor da hâlâAllah kendisine Kur'ân-ı Kerîm'i vermiş de, Kur'ân-ı Kerîm'i okuyor da hâlâ Allah'ın yaratıklarından bir yaratığa göz dikiyor da onun elindeki başka nimetlere bakıp;Allah'ın yaratıklarından bir yaratığa göz dikiyor da onun elindeki başka nimetlere bakıp; "Buna benden daha çok verilmiş." diye bir kanaate saplanıyorsa yanlış iş yapar."Buna benden daha çok verilmiş." diye bir kanaate saplanıyorsa yanlış iş yapar. Allah'ın küçülttüğünü büyültmüş, büyülttüğünü küçültmüş olur.Allah'ın küçülttüğünü büyültmüş, büyülttüğünü küçültmüş olur. Çünkü Allah ehl-i Kur'an'ı Kur'an'ın izzeti dolayısıyla yüceltmiştir, büyültmüştür.Çünkü Allah ehl-i Kur'an'ı Kur'an'ın izzeti dolayısıyla yüceltmiştir, büyültmüştür. Onu küçük görüyor, yanlış iş yapıyor.Onu küçük görüyor, yanlış iş yapıyor. Dünyalığı küçültmüştür, dünyalığın âhiretin yanında bir kadri kıymeti yoktur.Dünyalığı küçültmüştür, dünyalığın âhiretin yanında bir kadri kıymeti yoktur. Onu da lüzumsuz yere büyültmüş olur. Yanlış bir düşünceye sapmış olur. Onu da lüzumsuz yere büyültmüş olur. Yanlış bir düşünceye sapmış olur.

Bir insana Kur'an verilmişse övünebildiği kadar övünsün, sevinebildiği kadar sevinsinBir insana Kur'an verilmişse övünebildiği kadar övünsün, sevinebildiği kadar sevinsin çünkü verilebilecek en yüksek şey kendisine nasip olmuş, daha ne istiyor? çünkü verilebilecek en yüksek şey kendisine nasip olmuş, daha ne istiyor?

Hiçbir kula onun kadar yüksek bir şey verilmemiştir.Hiçbir kula onun kadar yüksek bir şey verilmemiştir. Kur'an okuyor ya, Kur'an'ı biliyor ya, Kur'an'ın ehli ya... Daha ne istiyor? Kur'an okuyor ya, Kur'an'ı biliyor ya, Kur'an'ın ehli ya... Daha ne istiyor?

Onun bu zihniyette olması lazım.Onun bu zihniyette olması lazım. Bu zihniyette olmaz da bu nimetin kadrini bilmezse yanlış bir iş yapmış demektir.Bu zihniyette olmaz da bu nimetin kadrini bilmezse yanlış bir iş yapmış demektir. Allah'ın küçülttüğünü gözünde büyük görüyor,Allah'ın küçülttüğünü gözünde büyük görüyor, büyülttüğü, hakikaten azamet verdiği şeyi de küçültmüş oluyor. büyülttüğü, hakikaten azamet verdiği şeyi de küçültmüş oluyor.

Ehl-i Kur'an'ın kendisine dikkat etmesi lazım.Ehl-i Kur'an'ın kendisine dikkat etmesi lazım. Çünkü kendisi Allah'ın kelâmına sahip olmuştur, lâlettâyin bir insan değildir;Çünkü kendisi Allah'ın kelâmına sahip olmuştur, lâlettâyin bir insan değildir; her sağa sola koşuşturan insanlar gibi koşuşturması uygun olmaz. her sağa sola koşuşturan insanlar gibi koşuşturması uygun olmaz.

İzahında "Cedde, yeciddü; sa'y etmek, sa'ğa, yesğa mânasına." diyor.İzahında "Cedde, yeciddü; sa'y etmek, sa'ğa, yesğa mânasına." diyor. Yani ehl-i Kur'an'ın her koşanla beraber koşması gerekmez. Yani ehl-i Kur'an'ın her koşanla beraber koşması gerekmez.

Ve lâ yechel fî men yechel.Ve lâ yechel fî men yechel. "Cahillik edenlerle beraber onun da cahillik etmesi gerekmez." Yapmaması icap eder. "Cahillik edenlerle beraber onun da cahillik etmesi gerekmez." Yapmaması icap eder.

Peygamber Efendimiz başka insanlar gibi olmadığını, kendisinin sahip olduğu izzeti idrak etmesi gerektiğini ifade ediyor.Peygamber Efendimiz başka insanlar gibi olmadığını, kendisinin sahip olduğu izzeti idrak etmesi gerektiğini ifade ediyor. Öyle başkası gibi yapamaz. Neden? Ehl-i Kur'an da ondan. Öyle başkası gibi yapamaz.

Neden?

Ehl-i Kur'an da ondan.

Başkası gibi davranamaz, başkası gibi cahillikler yapamaz, günahlara sapamaz,Başkası gibi davranamaz, başkası gibi cahillikler yapamaz, günahlara sapamaz, hafiflikler yapamaz, hafif meşreplikler yapamaz. hafiflikler yapamaz, hafif meşreplikler yapamaz.

Velâkin ya'fû.Velâkin ya'fû. "Affeder. Kendisine karşı yapılan şeyi yüksekten affeder, bulaşmaz, onunla uğraşmaz.""Affeder. Kendisine karşı yapılan şeyi yüksekten affeder, bulaşmaz, onunla uğraşmaz." Ve yesfahu. "Ve cahilin cahilliğinden geçer, ona mukabele etmez."Ve yesfahu. "Ve cahilin cahilliğinden geçer, ona mukabele etmez." Li-izzi'l-Kur'ân. "Kur'an'ın izzeti dolayısıyla vakarını bozmaz." Li-izzi'l-Kur'ân. "Kur'an'ın izzeti dolayısıyla vakarını bozmaz."

Şu tarife bakın,Şu tarife bakın, Peygamber Efendimiz ehl-i Kur'an'ın nasıl bir sıfatta olması gerektiğini bize anlatıyor. Peygamber Efendimiz ehl-i Kur'an'ın nasıl bir sıfatta olması gerektiğini bize anlatıyor.

İbn Ömer radıyallahu anh'ten. İbn Ömer radıyallahu anh'ten.

İnsan ehl-i Kur'an oldu mu, bir kere en büyük nimet verilmiş olduğunu bilecek,İnsan ehl-i Kur'an oldu mu, bir kere en büyük nimet verilmiş olduğunu bilecek, ondan sonra da başka cahiller gibi yapmaması gerektiğini de idrak edecek. ondan sonra da başka cahiller gibi yapmaması gerektiğini de idrak edecek.

"Ben ehl-i Kur'anım yahu; bana böyle söylemek yakışmaz."Ben ehl-i Kur'anım yahu; bana böyle söylemek yakışmaz. Bana şu adamla münakaşa etmek yakışmaz. Bana şu adamın seviyesizliğine düşmek yakışmaz.Bana şu adamla münakaşa etmek yakışmaz. Bana şu adamın seviyesizliğine düşmek yakışmaz. Bana şu adamla bir olup da yaka paça kavga etmek yakışmaz.Bana şu adamla bir olup da yaka paça kavga etmek yakışmaz. Bana şu cahiller gibi deniz kenarında plajda gezmek yakışmaz.Bana şu cahiller gibi deniz kenarında plajda gezmek yakışmaz. Bana şu [insanlar] gibi yalan yanlış yolda [gitmek] yakışmaz..." Bana şu [insanlar] gibi yalan yanlış yolda [gitmek] yakışmaz..."

diye yapmaması gereken şeyleri idrak edip,diye yapmaması gereken şeyleri idrak edip, vakarını muhafaza edip Kur'ân-ı Kerîm'in izzetini koruması gerekir.vakarını muhafaza edip Kur'ân-ı Kerîm'in izzetini koruması gerekir. Çünkü artık ehl-i Kur'an olmuştur,Çünkü artık ehl-i Kur'an olmuştur, Kur'an'a bağlı bir kimse olmuştur, onu temsil eden bir kimse olmuştur.Kur'an'a bağlı bir kimse olmuştur, onu temsil eden bir kimse olmuştur. Vakarını bozmayacak.Vakarını bozmayacak. Affedici, cahillere uymayan, onların kusurlarına aldırmayıpAffedici, cahillere uymayan, onların kusurlarına aldırmayıp onların küçüklüklerine, ona yaptığı şeylere tenezzül bile etmeyen,onların küçüklüklerine, ona yaptığı şeylere tenezzül bile etmeyen, yürüyüp geçiveren kimse olması lazım. yürüyüp geçiveren kimse olması lazım.

Kur'ân-ı Kerîm böyle bir kitaptır. Kur'ân-ı Kerîm böyle bir kitaptır.

Allahu Teâlâ hazretleri bize bu Kelâm-ı Kadîm'in, bu Kelâm-ı Hakîm'in,Allahu Teâlâ hazretleri bize bu Kelâm-ı Kadîm'in, bu Kelâm-ı Hakîm'in, Kitâb-ı Hakîm'in kadr ü kıymetini bilmeyi nasip eylesin. Kitâb-ı Hakîm'in kadr ü kıymetini bilmeyi nasip eylesin.

Bugün hoca efendinin çocuğunun düğünü vardı, o münasebetle bir Kur'an ziyafeti burada...Bugün hoca efendinin çocuğunun düğünü vardı, o münasebetle bir Kur'an ziyafeti burada... Küçük küçük genç hafızlar, mâşaallah... Kimisi Türkiye birincisi olmuş, kimisi dünya ikincisi olmuş,Küçük küçük genç hafızlar, mâşaallah... Kimisi Türkiye birincisi olmuş, kimisi dünya ikincisi olmuş, kimisi bilmem neredeki yarışmada derece almış... Pırlanta gibi gençler...kimisi bilmem neredeki yarışmada derece almış... Pırlanta gibi gençler... Elhamdülillah, Kur'an yoluna baş koymuşlar, harıl harıl çalışıyorlar.Elhamdülillah, Kur'an yoluna baş koymuşlar, harıl harıl çalışıyorlar. İlâhiler öğrenmişler, Arapça, hadislere dair, zikre dair, dinin inceliklerine dair...İlâhiler öğrenmişler, Arapça, hadislere dair, zikre dair, dinin inceliklerine dair... İnsanın gözü yaşarıyor, göğsü kabarıyor. Elhamdülillah... İnsanın gözü yaşarıyor, göğsü kabarıyor. Elhamdülillah...

Allah'ın nuru bu diyarda sönmedi, elhamdülillah.Allah'ın nuru bu diyarda sönmedi, elhamdülillah. Kâfirler İslâm'ı boğmak istediler ama boğamadılar,Kâfirler İslâm'ı boğmak istediler ama boğamadılar, bak yine daha güzel filizlendi, daha güzel filizler çıktı. Şu ezanlar inşaallah susmayacak.bak yine daha güzel filizlendi, daha güzel filizler çıktı. Şu ezanlar inşaallah susmayacak. Şu ibadethaneler bak nasıl ağzına kadar doluyor. Bir ara ne kadar garip, boynu bükük kalmış.Şu ibadethaneler bak nasıl ağzına kadar doluyor. Bir ara ne kadar garip, boynu bükük kalmış. Elhamdülillah... Dolacak. Milletimiz İslâm'ın hak olduğunu anladığı, bildiği içinElhamdülillah... Dolacak. Milletimiz İslâm'ın hak olduğunu anladığı, bildiği için yine aslına dönecek; yine İslâm'ın, Kur'an'ın hâdimi olacak.yine aslına dönecek; yine İslâm'ın, Kur'an'ın hâdimi olacak. O yoldan dönmeden inşaallah ne güzel işler yapacaklar... İnsanın göğsü kabarıyor. O yoldan dönmeden inşaallah ne güzel işler yapacaklar... İnsanın göğsü kabarıyor.

Evlatlarınızı ehl-i Kur'an yetiştirin. Evlatlarınızı ehl-i Kur'an yetiştirin.

Dün akşam bir yerdeydik;Dün akşam bir yerdeydik; hoca efendi bir âyet-i kerîme okudu yatsı namazında ki Arapça bilenler erir...hoca efendi bir âyet-i kerîme okudu yatsı namazında ki Arapça bilenler erir... O kadar öyle âyet-i kerîme... O kadar öyle âyet-i kerîme...

E cemaat duruyor. Bilmiyor ki... Ne dediğinden haberi yok ki... Arapça da öğreneceğiz. E cemaat duruyor. Bilmiyor ki... Ne dediğinden haberi yok ki...

Arapça da öğreneceğiz.

Arapça'ya hiç millet yüzünü döndürüp bakmıyordu da ticarî bakımdan,Arapça'ya hiç millet yüzünü döndürüp bakmıyordu da ticarî bakımdan, ticarî münasebetler gelişince, "Para var, şirketler var, tercümanlar çok para kazanıyor,ticarî münasebetler gelişince, "Para var, şirketler var, tercümanlar çok para kazanıyor, 300 bin lira, 500 bin lira..." şimdi paradan dolayı iş canlandı. 300 bin lira, 500 bin lira..." şimdi paradan dolayı iş canlandı.

Ama müslüman paradan dolayı yapmayacak.Ama müslüman paradan dolayı yapmayacak. "Ben şu Allah'ın kelâmını iyi anlayayım, şu Resûlullah'ın sünnetini iyi anlayayım." diye"Ben şu Allah'ın kelâmını iyi anlayayım, şu Resûlullah'ın sünnetini iyi anlayayım." diye Kur'an'a sarılacaksınız. Kur'an'a sarılacaksınız.

Yaşlı bir hanımefendi geldi, arabanın içindeyiz, yanımızda bizim çoluk çocuk da var, camdan eğildi; Yaşlı bir hanımefendi geldi, arabanın içindeyiz, yanımızda bizim çoluk çocuk da var, camdan eğildi;

"Es-selâmu aleyküm yâ üstaz!" diye başladı Arapça tekellüm etmeye... "Es-selâmu aleyküm yâ üstaz!" diye başladı Arapça tekellüm etmeye...

"Dur bakalım, Arap turistler çoğaldı bizim memlekette,"Dur bakalım, Arap turistler çoğaldı bizim memlekette, galiba bir Arap hatun bir şeyler söyleyecek..." diye biraz dinledim.galiba bir Arap hatun bir şeyler söyleyecek..." diye biraz dinledim. Beş-altı kelime güzel, muntazam Arapça söyledi. Ondan sonra; Beş-altı kelime güzel, muntazam Arapça söyledi. Ondan sonra;

"Hocam Allah sizden razı olsun." diye Türkçe'ye döndürüverdi. Meğer Türkmüş, yaşlı... "Hocam Allah sizden razı olsun." diye Türkçe'ye döndürüverdi.

Meğer Türkmüş, yaşlı...

"Arapça öğreniyorum hocam." dedi. "Arapça öğreniyorum hocam." dedi.

Allah Allah, hoşuma gitti... Gençler ibret alın, erkekler ibret alın ki kadınlar sizi geçecek. Allah Allah, hoşuma gitti... Gençler ibret alın, erkekler ibret alın ki kadınlar sizi geçecek.

Benimle mükemmel Arapça cümlelerle konuştu; ben Arap hatunu sandım, "Allah Allah...Benimle mükemmel Arapça cümlelerle konuştu; ben Arap hatunu sandım, "Allah Allah... Dur, turist geldi herhalde... Bir şey mi soracak, ne yapacak?" diye... Dur, turist geldi herhalde... Bir şey mi soracak, ne yapacak?" diye...

Gayet güzel konuştu, gayet güzel dualar etti. Gayet güzel konuştu, gayet güzel dualar etti.

Oğlu da yanındaymış, oğlu da subaymış, "Buna da dua edin." dedi. Oğlu da yanındaymış, oğlu da subaymış, "Buna da dua edin." dedi.

Kur'an'ı öğreneceğiz. Kur'an'ın anahtarı da Arapça. Kur'an'ı öğreneceğiz. Kur'an'ın anahtarı da Arapça.

Rahmetli çok kıymetli bir hoca efendi vardı, babamın arkadaşıydı, nur içinde yatsın.Rahmetli çok kıymetli bir hoca efendi vardı, babamın arkadaşıydı, nur içinde yatsın. Vefat ettiği zaman mahalleden camları açıp kadınlar; Vefat ettiği zaman mahalleden camları açıp kadınlar;

"Hocamız bizi bırakıp nereye gidiyorsun?!" diye tabutunun arkasından bağırmışlar. "Hocamız bizi bırakıp nereye gidiyorsun?!" diye tabutunun arkasından bağırmışlar.

Kendisini öyle sevdirmişti...Kendisini öyle sevdirmişti... Yüzü gülmezdi ama hiç de kalp kırmazdı; gayet ciddi, çok güzel konuşan müstesna bir insandı. Yüzü gülmezdi ama hiç de kalp kırmazdı; gayet ciddi, çok güzel konuşan müstesna bir insandı.

Miftâhu'l-Kur'ân demiş, bir kitap yazmıştı; "Kur'an'ın anahtarı" demek. Miftâhu'l-Kur'ân demiş, bir kitap yazmıştı; "Kur'an'ın anahtarı" demek.

Bu Arapça da Kur'an'ın anahtarıdır. Bu Arapça da Kur'an'ın anahtarıdır.

Kur'an'ı okuyorsunuz, Fâtiha'yı okuyorsunuz; heyecan duymuyor.Kur'an'ı okuyorsunuz, Fâtiha'yı okuyorsunuz; heyecan duymuyor. Allahu ekber diyor; heyecan duymuyor. Sûreler okunuyor; heyecan duymuyor. Allahu ekber diyor; heyecan duymuyor. Sûreler okunuyor; heyecan duymuyor.

Peki bu hoca bu sureyi, bu aşr-ı şerîfi niye mihrapta okuyor? Peki bu hoca bu sureyi, bu aşr-ı şerîfi niye mihrapta okuyor?

Her namazın arkasından sana bir öğüt vermek için okuyor. Sen anlamıyorsun. Her namazın arkasından sana bir öğüt vermek için okuyor. Sen anlamıyorsun.

Mâni ne? Cahillik. Cahillik Kur'ân-ı Kerîm ile bizim aramızda bir duvar örmüş; Mâni ne?

Cahillik. Cahillik Kur'ân-ı Kerîm ile bizim aramızda bir duvar örmüş;

"Biz Kur'an'ı anlayamıyoruz." Olmaz!"Biz Kur'an'ı anlayamıyoruz."

Olmaz!
Şıkır şıkır, şakır şakır, bülbül gibi Arapça konuşmamız lazım. Neden? Şıkır şıkır, şakır şakır, bülbül gibi Arapça konuşmamız lazım.

Neden?

Dedelerimiz Arapça yazmışlar, bütün kütüphaneler Arapça eserler dolu...Dedelerimiz Arapça yazmışlar, bütün kütüphaneler Arapça eserler dolu... Arap diyarlarına yüzyıllarca hâkim olmuşuz. Hâkimü'l-Harameyn diye Hicaz'dan haber gelmiş.Arap diyarlarına yüzyıllarca hâkim olmuşuz. Hâkimü'l-Harameyn diye Hicaz'dan haber gelmiş. Bizim sultanımız da tevazu göstermiş; Bizim sultanımız da tevazu göstermiş;

"Ne demek 'Arabistan'ın, Mekke'nin, Medine'nin hâkimi' sözü... O sözü kabul etmiyorum."Ne demek 'Arabistan'ın, Mekke'nin, Medine'nin hâkimi' sözü... O sözü kabul etmiyorum. Hâdimü'l-Harameyn; biz Harameyn-i Şerîfeyn'in hizmetçisiyiz." yazmış. Hâdimü'l-Harameyn; biz Harameyn-i Şerîfeyn'in hizmetçisiyiz." yazmış.

Oralara asırlar boyu hizmet etmişler. Buralardan sürre alayları tertip etmişler;Oralara asırlar boyu hizmet etmişler. Buralardan sürre alayları tertip etmişler; altınlar, elmaslar, kıymetli şeyler her sene oraya, Peygamber Efendimiz'in mescidine hediye gitmiş.altınlar, elmaslar, kıymetli şeyler her sene oraya, Peygamber Efendimiz'in mescidine hediye gitmiş. Paralar, imkânlar, mallar, yiyecekler oralara nisâr olmuş. Paralar, imkânlar, mallar, yiyecekler oralara nisâr olmuş.

İngilizler orayı kuşattıkları zaman buradan hükümete baskı yapıyorlar; İngilizler orayı kuşattıkları zaman buradan hükümete baskı yapıyorlar;

"Teslim etsinler şu Medine'yi..." "Teslim etsinler şu Medine'yi..."

Medine'nin paşası diyor ki; "Teslim etmem. Ölürüm, teslim etmem!" Medine'nin paşası diyor ki;

"Teslim etmem. Ölürüm, teslim etmem!"

"Yahu teslim et!" "Teslim etmem!" "Teslim et!" "Teslim etmem!" "Yahu teslim et!"

"Teslim etmem!"

"Teslim et!"

"Teslim etmem!"

"Resûlullah'ın diyarını teslim eder miyim?!" diyor. "Resûlullah'ın diyarını teslim eder miyim?!" diyor.

Öyle aşk ile hizmet etmişler... En son zamanlara kadar öyle hizmet etmişler. Öğreneceğiz. Öyle aşk ile hizmet etmişler... En son zamanlara kadar öyle hizmet etmişler.

Öğreneceğiz.

İngilizce'yi neden öğreniyoruz? Öğrenince küçülüyor muyuz? İngilizce'yi neden öğreniyoruz? Öğrenince küçülüyor muyuz?

Hayır. Dillerini öğreniyoruz, tekniklerini öğreniyoruz, dostluklarını, düşmanlıklarını öğreniyoruz;Hayır. Dillerini öğreniyoruz, tekniklerini öğreniyoruz, dostluklarını, düşmanlıklarını öğreniyoruz; kendimizi kolluyoruz. kendimizi kolluyoruz.

Almanca'yı öğrenince küçülüyor muyuz? Fransızca'yı öğrenince küçülüyor muyuz? Almanca'yı öğrenince küçülüyor muyuz? Fransızca'yı öğrenince küçülüyor muyuz?

İşi ters bir taraftan tutturmaya lüzum yok. Öğreneceğiz, Allah'ı kelâmını anlayacağız. İşi ters bir taraftan tutturmaya lüzum yok. Öğreneceğiz, Allah'ı kelâmını anlayacağız.

Yalan yanlış fikirler ileri sürüyorlar, ters şeyler... Yalan yanlış fikirler ileri sürüyorlar, ters şeyler...

Bu Kur'an'ın ehli olacağız. Bu Kur'an'ın mânasını bileceğiz.Bu Kur'an'ın ehli olacağız. Bu Kur'an'ın mânasını bileceğiz. Bu Kur'an'ın ahkâmını bileceğiz. Bu Kur'an'ın ahkâmını tatbik edeceğiz. Bu Kur'an'ın ahkâmını bileceğiz. Bu Kur'an'ın ahkâmını tatbik edeceğiz.

Kuru kuruya okumanın faydası yok ki! Kuru kuruya okumanın faydası yok ki!

"Faydası yok" değil, Kur'ân-ı Kerîm öyle bir kitap ki yüzüne baksan faydası var ama"Faydası yok" değil, Kur'ân-ı Kerîm öyle bir kitap ki yüzüne baksan faydası var ama kuru kuruya okuyup da ahkâmını tatbik etmediğin zaman öyle günahlara girersin kikuru kuruya okuyup da ahkâmını tatbik etmediğin zaman öyle günahlara girersin ki oradan aldığın sevaplardan daha fazla gelir, cehennemi boylarsın, cehenneme gidersin.oradan aldığın sevaplardan daha fazla gelir, cehennemi boylarsın, cehenneme gidersin. O bakımdan demek istiyorum. Elbette, yüzüne baksan Kur'ân-ı Kerîm'in faydası var.O bakımdan demek istiyorum. Elbette, yüzüne baksan Kur'ân-ı Kerîm'in faydası var. Elif, lâm, mîm desen; Allah bir elifine bir lamına bir mimine sevap veriyor.Elif, lâm, mîm desen; Allah bir elifine bir lamına bir mimine sevap veriyor. Çok sevabı var ama mânasını bilirsen aliyyü'l-a'lâ olur. Çok sevabı var ama mânasını bilirsen aliyyü'l-a'lâ olur.

Onun için heves edeceksiniz; her gün 1-2, 3-5 âyet öğreneceksiniz.Onun için heves edeceksiniz; her gün 1-2, 3-5 âyet öğreneceksiniz. Mealini öğreneceksiniz, mânasını öğreneceksiniz.Mealini öğreneceksiniz, mânasını öğreneceksiniz. Biraz tefsirden, sizin anlayacabileceğiniz şekilde yazılmış tefsirlerden okuyacaksınız.Biraz tefsirden, sizin anlayacabileceğiniz şekilde yazılmış tefsirlerden okuyacaksınız. Talebenize, ailenize, çoluk çocuğunuza, büyüklerinize de anlatacaksınız. Gençseniz; Talebenize, ailenize, çoluk çocuğunuza, büyüklerinize de anlatacaksınız.

Gençseniz;

"Gelin, üç tane âyet okuyalım, ondan sonra.. Hadi bakalım..." diyeceksiniz, büyüklere anlatacaksınız."Gelin, üç tane âyet okuyalım, ondan sonra.. Hadi bakalım..." diyeceksiniz, büyüklere anlatacaksınız. "Ben bunu biliyorum." diyeceksiniz. "Ben bunu biliyorum." diyeceksiniz.

Yaşlıysanız; "Oturun bakalım çoluk çocuk şuraya, bırakın öteki işleri;Yaşlıysanız;

"Oturun bakalım çoluk çocuk şuraya, bırakın öteki işleri;
üç tane âyet okuyacağız, izahını yapacağız..." üç tane âyet okuyacağız, izahını yapacağız..."

Dün akşam bir yerde sohbetteydik, Tevbe sûresinden iki tane âyet yetti.Dün akşam bir yerde sohbetteydik, Tevbe sûresinden iki tane âyet yetti. Gözyaşları içinde kaldık... İki tane âyet...Gözyaşları içinde kaldık... İki tane âyet... Her gün bir tane, iki tane âyet okusa, hıfzetse insan neler öğrenir... Her gün bir tane, iki tane âyet okusa, hıfzetse insan neler öğrenir...

Allah cümlemizi ehl-i Kur'an eylesin. O Kur'an'ın vakarına, izzetine, şerefine sahip eylesin.Allah cümlemizi ehl-i Kur'an eylesin. O Kur'an'ın vakarına, izzetine, şerefine sahip eylesin. Haramını haram, helalini helal bilip onun mübarek yükünü omuzlarımıza alıp da,Haramını haram, helalini helal bilip onun mübarek yükünü omuzlarımıza alıp da, kendimize baş tacı edip de hayatımızı öyle sürmeyi nasip eylesin.kendimize baş tacı edip de hayatımızı öyle sürmeyi nasip eylesin. Âhirette Kur'ân-ı Kerîm'i bize şefaatçi eylesin, davacı etmesin.Âhirette Kur'ân-ı Kerîm'i bize şefaatçi eylesin, davacı etmesin. "Yâ Rabbi! Bunlar beni okudular, yolumda gitmediler."Yâ Rabbi! Bunlar beni okudular, yolumda gitmediler. Yâ Rabbi! Bunlar beni evlerinde rafa kaldırdılar, hiç yüzümü açmadılar, tozlara gark oldum..."Yâ Rabbi! Bunlar beni evlerinde rafa kaldırdılar, hiç yüzümü açmadılar, tozlara gark oldum..." diye bizden davacı olmasın. diye bizden davacı olmasın.

Men karae mietey âyetin fî külli yevmin nazaran şüffia fî seb'i kubûrinMen karae mietey âyetin fî külli yevmin nazaran şüffia fî seb'i kubûrin havle kabrihî ve haffefa'llâhu'l-azâbe an vâlideyhi ve in kânâ müşrikeyni. havle kabrihî ve haffefa'llâhu'l-azâbe an vâlideyhi ve in kânâ müşrikeyni.

Bu da yine Kur'ân-ı Kerîm ile ilgili bir hadîs-i şerîf kiBu da yine Kur'ân-ı Kerîm ile ilgili bir hadîs-i şerîf ki Ebu'd-Derda radıyallahu anh'ten Deylemî rivayet etmiş. Ebu'd-Derda radıyallahu anh'ten Deylemî rivayet etmiş.

"Kim her gün Kur'ân-ı Kerîm'den iki yüz âyet okursa...""Kim her gün Kur'ân-ı Kerîm'den iki yüz âyet okursa..." Nazaran. "Bakarak." Açacak Kur'ân-ı Kerîm'i, nazar ederek okuyacak. Nazaran. "Bakarak." Açacak Kur'ân-ı Kerîm'i, nazar ederek okuyacak.

Burada bu nazaran sözü üzerinde biraz durayım.Burada bu nazaran sözü üzerinde biraz durayım. Bir insan Yâsin'i ezbere biliyor; iyi, tamam, güzel. Ama yüzünden okursa sevabı daha çok.Bir insan Yâsin'i ezbere biliyor; iyi, tamam, güzel. Ama yüzünden okursa sevabı daha çok. Ezbere de okuyabilir ama yüzünden okursa sevabı daha çok. Ezbere de okuyabilir ama yüzünden okursa sevabı daha çok.

Yüzünden öyle okursa ne olur? Yüzünden öyle okursa ne olur?

"Allah ona kendi kabrinin yanında daha yedi kabre şefaat etme hakkı verir."Allah ona kendi kabrinin yanında daha yedi kabre şefaat etme hakkı verir. Etrafındaki mezar komşusu yedi kabre şefaat etme hakkı verir.Etrafındaki mezar komşusu yedi kabre şefaat etme hakkı verir. Anası babası müşrik bile olsalar -yani müslüman değil, mü'min değil-Anası babası müşrik bile olsalar -yani müslüman değil, mü'min değil- anası babası yine o iki yüz âyet okuyan evlattan fayda görür de azapları hafifler.anası babası yine o iki yüz âyet okuyan evlattan fayda görür de azapları hafifler. Allah müşrik bile olsa ana babasının azabını hafifletir." Allah müşrik bile olsa ana babasının azabını hafifletir."

Peki mü'min olsa? Mü'min olsa başına tac giydirir.Peki mü'min olsa?

Mü'min olsa başına tac giydirir.
Burada yazmıyor ama böyle evladın anası babası çok hayırlara nâil olur. Burada yazmıyor ama böyle evladın anası babası çok hayırlara nâil olur.

Men karae inde emîrin kitâballâhi leanehu'llâhu bi-külli harfin karae indehû la'netenMen karae inde emîrin kitâballâhi leanehu'llâhu bi-külli harfin karae indehû la'neten ve leane'l-emîre aşre la'nâtin ve yuhâccuhu'l-Kur'ânu yevme'l-kıyâmeti fe-yünâdî hünâlike subûren.ve leane'l-emîre aşre la'nâtin ve yuhâccuhu'l-Kur'ânu yevme'l-kıyâmeti fe-yünâdî hünâlike subûren. Fe-hüve mimmen yukâlu lehû: Lâ ted'u'l-yevme subûran vâhiden. el-Âyeh. Fe-hüve mimmen yukâlu lehû: Lâ ted'u'l-yevme subûran vâhiden. el-Âyeh.

Bu da Ebu'd-Derda radıyallahu anh'ten Deylemî'nin naklettiği bir hadîs-i şerîftir. Bu da Ebu'd-Derda radıyallahu anh'ten Deylemî'nin naklettiği bir hadîs-i şerîftir.

Bu hadîs-i şerîfte de Kur'ân-ı Kerîm'in iyi maksatlarla okunması,Bu hadîs-i şerîfte de Kur'ân-ı Kerîm'in iyi maksatlarla okunması, kötü yerlerde kötü maksatlarla dünya menfaati celbetmek için veyahut dakötü yerlerde kötü maksatlarla dünya menfaati celbetmek için veyahut da birilerine yağcılık yapmak için okunmaması gerektiğine dair, okunursa onun iyi olmayacağına dair. birilerine yağcılık yapmak için okunmaması gerektiğine dair, okunursa onun iyi olmayacağına dair.

Men karae. "Her kim ki okur." İnde emîrin. "Bir hükümdarın, komutanın yanında."Men karae. "Her kim ki okur." İnde emîrin. "Bir hükümdarın, komutanın yanında." Kitâballâhi. "Allah'ın kitabı olan Kur'an'ı okursa."Kitâballâhi. "Allah'ın kitabı olan Kur'an'ı okursa." Leanehu'llâhu bi-külli harfin karae indehû la'neten.Leanehu'llâhu bi-külli harfin karae indehû la'neten. "Onun yanında okumuş olduğu her bir harf için Allah ona bir lanetle lanet eder.""Onun yanında okumuş olduğu her bir harf için Allah ona bir lanetle lanet eder." Ve leane'l-emîre aşre la'nâtin. "O emire de her bir harf için on defa lanet eder." Ve leane'l-emîre aşre la'nâtin. "O emire de her bir harf için on defa lanet eder."

Okuyana bir, o emire de on defa lanet eder. Neden? Okuyana bir, o emire de on defa lanet eder.

Neden?

Emir zalim, okuyan kimse de riyakâr ve gösteriş ehli; emirden bir şey celbetmek için...Emir zalim, okuyan kimse de riyakâr ve gösteriş ehli; emirden bir şey celbetmek için... Çünkü komutan ya, başkan ya; parası var, pulu var, sarayı var, imkânı var;Çünkü komutan ya, başkan ya; parası var, pulu var, sarayı var, imkânı var; ya ona bir vazife verir, ya bir kese altın verir, ya bir maaş verir, ya bir şey verir diye... ya ona bir vazife verir, ya bir kese altın verir, ya bir maaş verir, ya bir şey verir diye...

Bu hadisin içinden çıkardığımız mânaya göre, biz bugünkü sözlerle söyleyelim; Bu hadisin içinden çıkardığımız mânaya göre, biz bugünkü sözlerle söyleyelim;

"Bir insan dünya menfaati celbetmek için liyakatsiz bir adamın yanında Kur'an'ı okursa..." "Bir insan dünya menfaati celbetmek için liyakatsiz bir adamın yanında Kur'an'ı okursa..."

Hani var ya; adamın dinden imandan nasibi yok, haberi yok; Ramazan'da şurada burada heves ediyor; Hani var ya; adamın dinden imandan nasibi yok, haberi yok; Ramazan'da şurada burada heves ediyor;

"Ben yapmazsam ayıplarlar. 'Ağadır bu.' Yapmam lazım." diye düşünüyor."Ben yapmazsam ayıplarlar. 'Ağadır bu.' Yapmam lazım." diye düşünüyor. O da bir ziyafet çekiyor, etrafına bir sürü insan topluyor; O da bir ziyafet çekiyor, etrafına bir sürü insan topluyor;

"Hadi bakalım şunu okuyun, bunu okuyun..." "Hadi bakalım şunu okuyun, bunu okuyun..."

Artık orada ona riya, gösteriş olsun diye, onun menfaatini celbetmek için,Artık orada ona riya, gösteriş olsun diye, onun menfaatini celbetmek için, cebine aktarmak için sahtekâr insanlar [bazı] şeyler okuyabiliyorlar.cebine aktarmak için sahtekâr insanlar [bazı] şeyler okuyabiliyorlar. Az da olsa bunlar bazı yerlerde zaman zaman görülebiliyor. Az da olsa bunlar bazı yerlerde zaman zaman görülebiliyor.

Tamam, böyle zalim bir başkanın, emirin yanında Allah'ın kelâmını riya ile, gösteriş ileTamam, böyle zalim bir başkanın, emirin yanında Allah'ın kelâmını riya ile, gösteriş ile bir kimse okursa her bir harf için Allah'ın bir kere lanetine uğrar. Emir on misli lanete uğrar. bir kimse okursa her bir harf için Allah'ın bir kere lanetine uğrar. Emir on misli lanete uğrar.

Ve yuhâccuhu'l-Kur'ânu yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde Kur'an ondan davacı olur." Ve yuhâccuhu'l-Kur'ânu yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde Kur'an ondan davacı olur."

"Beni riya ile okudu, o zalimin yanında okudu!" "Beni riya ile okudu, o zalimin yanında okudu!"

O zalim, Kur'an'ı dinleyecek adam değil ki, onun emirlerini tutacak insan değil ki...O zalim, Kur'an'ı dinleyecek adam değil ki, onun emirlerini tutacak insan değil ki... Şarkı dinler gibi dinliyor, gazel dinler gibi dinliyor... Şarkı dinler gibi dinliyor, gazel dinler gibi dinliyor...

Peygamber Efendimiz; "İlmi nâehle vermeyin." demiş, biraz ona benziyor. Peygamber Efendimiz;

"İlmi nâehle vermeyin." demiş, biraz ona benziyor.

İlmi nâehle vermeyin, ilme yazık olur, ilme zulmetmiş olursunuz.İlmi nâehle vermeyin, ilme yazık olur, ilme zulmetmiş olursunuz. İlmi ehlinden esirgemeyin, bu sefer bu adamcağıza yazık etmiş olursunuz. İlmi ehlinden esirgemeyin, bu sefer bu adamcağıza yazık etmiş olursunuz. Ehli işte, öğrenecekti ne güzel, sen ona ilmi öğretmedin.Ehli işte, öğrenecekti ne güzel, sen ona ilmi öğretmedin. Beriki herife öğrettin; onun hiç o tarakta bezi yok, adam olacağı yok, nâehil kimse. Yazık ettin.Beriki herife öğrettin; onun hiç o tarakta bezi yok, adam olacağı yok, nâehil kimse. Yazık ettin. Şimdi ilmi nerelerde kullanacak o; şerde kullanacak, dünya menfaati celbetmekte kullanacak. Şimdi ilmi nerelerde kullanacak o; şerde kullanacak, dünya menfaati celbetmekte kullanacak.

İlmi nâehle vermeyecek, ehlinden esirgemeyecek. İlmi nâehle vermeyecek, ehlinden esirgemeyecek.

Ehli geldi; "Bana şunu öğret." "Peki gel. Sabah gel, gece gel, gündüz gel..." ona öğretecek. Ehli geldi;

"Bana şunu öğret."

"Peki gel. Sabah gel, gece gel, gündüz gel..." ona öğretecek.

Ama nâehle de ilmi vermeyecek. Ama nâehle de ilmi vermeyecek.

Edebiyat fakültesinde okuduğumuz zaman bizim bir profesör vardı. Kendisi Almandı.Edebiyat fakültesinde okuduğumuz zaman bizim bir profesör vardı. Kendisi Almandı. Buraya gelmiş; Cihan harbinde, Çanakkale harbinde bulunmuş.Buraya gelmiş; Cihan harbinde, Çanakkale harbinde bulunmuş. Almanlarla beraber yaptık ya o harbi... O zamandan yerleşmiş. Arapça, Farsça mütehassısı.Almanlarla beraber yaptık ya o harbi... O zamandan yerleşmiş. Arapça, Farsça mütehassısı. Almanya'da öyle yetişmiş. Türkiye'de de mükemmel Türkçe öğrenmiş.Almanya'da öyle yetişmiş. Türkiye'de de mükemmel Türkçe öğrenmiş. Ne makaleler yazmış, ne kitaplar yazmış;Ne makaleler yazmış, ne kitaplar yazmış; herkes kitaplarını okur, "çok bilgili bir kimse" diye hürmet eder. herkes kitaplarını okur, "çok bilgili bir kimse" diye hürmet eder.

Bir gün derste bize Arapça okutuyor, Arapça eski metinlerden okuyoruz, dedi ki; Bir gün derste bize Arapça okutuyor, Arapça eski metinlerden okuyoruz, dedi ki;

"Ben Şâfiî mezhebindenim." dedi, ben yerimden hopladım."Ben Şâfiî mezhebindenim." dedi, ben yerimden hopladım. Vay Alman vay… "Şâfiîyim" deyince benim gözlerim açıldı. Vay Alman vay… "Şâfiîyim" deyince benim gözlerim açıldı.

O da benim heyecanımı anladı.O da benim heyecanımı anladı. "Ben Şâfiî mezhebindenim." deyince benim heyecan duymamdan anladı, güldü, dedi ki; "Ben Şâfiî mezhebindenim." deyince benim heyecan duymamdan anladı, güldü, dedi ki;

"Benim hocam..." "Benim hocam..."

İsmail Saib Hoca diye bir hoca varmış Beyazıt Umumî Kütüphanesi'nde, derya gibi bir adammış.İsmail Saib Hoca diye bir hoca varmış Beyazıt Umumî Kütüphanesi'nde, derya gibi bir adammış. Birisi bir mesele sorduğu mu; Birisi bir mesele sorduğu mu;

"Evladım, git kütüphaneden filanca dolabın üçüncü rafından sağdan sekizinci kitabı al,"Evladım, git kütüphaneden filanca dolabın üçüncü rafından sağdan sekizinci kitabı al, 75. sayfasını aç, işte o mesele oradadır." diye söylermiş. 75. sayfasını aç, işte o mesele oradadır." diye söylermiş.

Hafızası öyle kuvvetli bir insanmış. "İsmail Saib Hoca" derlermiş.Hafızası öyle kuvvetli bir insanmış. "İsmail Saib Hoca" derlermiş. Çok büyük eserler de yazmış da eserleri basılmış... Çok büyük eserler de yazmış da eserleri basılmış...

O adam yanına müslüman olmayan hiç kimseyi kabul etmezmiş. O adam yanına müslüman olmayan hiç kimseyi kabul etmezmiş.

Bunlar ondan ilim öğreneceğiz diye müslüman olmuş.Bunlar ondan ilim öğreneceğiz diye müslüman olmuş. Bir bizim bu bize Arapça öğreten profesör,Bir bizim bu bize Arapça öğreten profesör, dünya çapında meşhur bir oryantalist -yani müsteşrik- profesör.dünya çapında meşhur bir oryantalist -yani müsteşrik- profesör. Bir de bir başkası vardı, o da yine ismini değiştirmiş, müslüman olmuş, Bir de bir başkası vardı, o da yine ismini değiştirmiş, müslüman olmuş, o da bir başka yerdeydi Edebiyat fakültesinde; o da onun talebesi. o da bir başka yerdeydi Edebiyat fakültesinde; o da onun talebesi.

Bak ilim adamı vakar sahibi oldu mu gavuru nasıl döndürtüyor, o ilmi öğreneceğim diye... Bak ilim adamı vakar sahibi oldu mu gavuru nasıl döndürtüyor, o ilmi öğreneceğim diye...

Kalbi Allah'a kalmış... Zahirde "Ben müslüman oldum." diyor,Kalbi Allah'a kalmış... Zahirde "Ben müslüman oldum." diyor, "Şâfiî mezhebindenim." diyor, hocasına hürmet ediyor, elini öpüyor."Şâfiî mezhebindenim." diyor, hocasına hürmet ediyor, elini öpüyor. Eh, kalbi Allah'a kalmış. Kalbinden müslüman olursa kurtulur, olamazsa ne diyelim?.. Eh, kalbi Allah'a kalmış. Kalbinden müslüman olursa kurtulur, olamazsa ne diyelim?..

Sizler de bizler de öyle değil miyiz? Müslümanlığı has hâlis yaparsak kurtuluruz.Sizler de bizler de öyle değil miyiz?

Müslümanlığı has hâlis yaparsak kurtuluruz.
Kalbimizde riya, fesat, fitne olursa herkes zarar eder. O da zarar eder, biz de zarar ederiz. Kalbimizde riya, fesat, fitne olursa herkes zarar eder. O da zarar eder, biz de zarar ederiz.

Zahiren müslüman olmuş; biz zahire göre hükmederiz, ötesine aldırmayız.Zahiren müslüman olmuş; biz zahire göre hükmederiz, ötesine aldırmayız. Adı Oscar iken değiştirmiş Osman adını almış.Adı Oscar iken değiştirmiş Osman adını almış. Anne Maria iken adını değiştirmiş, bilmem ne bilmem ne adını almış. Şöyleyken böyle... Anne Maria iken adını değiştirmiş, bilmem ne bilmem ne adını almış. Şöyleyken böyle...

"Eh, bizi aldatmış." "Eh, bizi aldatmış."

Bizi aldatmadı, kendini aldattı. Bizi ne aldatacak, biz ne zarar gördük?Bizi aldatmadı, kendini aldattı. Bizi ne aldatacak, biz ne zarar gördük? Kendisi görecek âhirette, aldatmışsa... Hakikaten müslüman olmuşsa kendisi faydasını görecek. Kendisi görecek âhirette, aldatmışsa... Hakikaten müslüman olmuşsa kendisi faydasını görecek.

Ama "Müslümandan gayrisine ilim öğretmem." deyince kaç tane profesörü önüne diz çöktürmüş deAma "Müslümandan gayrisine ilim öğretmem." deyince kaç tane profesörü önüne diz çöktürmüş de o İsmail Saib Hoca, "müslümanım" dedirtmiş. o İsmail Saib Hoca, "müslümanım" dedirtmiş.

Biz öyle... Nâehle ilim öğretmek yok. Biz öyle... Nâehle ilim öğretmek yok.

Bir gün fakültedeyim. Baktım çocukların bazısı, birkaç tanesi başka fakültelerdeki gibi,Bir gün fakültedeyim. Baktım çocukların bazısı, birkaç tanesi başka fakültelerdeki gibi, hani hocaya saygı yok, öyle bir şey yapmaya kalkar gibi oldular.hani hocaya saygı yok, öyle bir şey yapmaya kalkar gibi oldular. Dersi kestim... Çok sinirlendim ama; elim ayağım titredi.Dersi kestim... Çok sinirlendim ama; elim ayağım titredi. Bir kestim dersi, camın önüne gittim, birkaç derin nefes aldım...Bir kestim dersi, camın önüne gittim, birkaç derin nefes aldım... Çünkü çok fena söyleyeceğim; kendimi tutmasam çok fena olacak iş...Çünkü çok fena söyleyeceğim; kendimi tutmasam çok fena olacak iş... Ama çocuklar da mum gibi sarardılar. Sonra döndüm dedim ki; Ama çocuklar da mum gibi sarardılar. Sonra döndüm dedim ki;

"Bak, ben size bu dersi siz müslümansınız diye, imanlısınız diye veriyorum."Bak, ben size bu dersi siz müslümansınız diye, imanlısınız diye veriyorum. Yoksa çatlasanız vermem bu dersi size. Ağzımı açıp size bir harf öğretmem.Yoksa çatlasanız vermem bu dersi size. Ağzımı açıp size bir harf öğretmem. Nâehle ilim öğretir miyim? Edebinizi takının, bu şey bir daha tekerrür etmesin." Nâehle ilim öğretir miyim? Edebinizi takının, bu şey bir daha tekerrür etmesin."

Etmedi elhamdülillah... Etmedi elhamdülillah...

Biz başka bir fakültedeyiz, hocayız.Biz başka bir fakültedeyiz, hocayız. Bir hukuk profesörü var, o da Elazığ Üniversitesi'ne gidiyor,Bir hukuk profesörü var, o da Elazığ Üniversitesi'ne gidiyor, Ankara Üniversitesi'ne gidiyor, bir de bizim o bulunduğumuz [fakülteye] geliyor.Ankara Üniversitesi'ne gidiyor, bir de bizim o bulunduğumuz [fakülteye] geliyor. Ben de oraya başka yerden geliyorum. İkimiz de üniversite hocasıyız. Ben de oraya başka yerden geliyorum. İkimiz de üniversite hocasıyız.

Ben öteki hukuk profesörüne sordum; "Hocam, nasıl buradaki talebeler?" Ben öteki hukuk profesörüne sordum;

"Hocam, nasıl buradaki talebeler?"

"Valla Es'ad bey, ben buradaki çocuklara hayret ediyorum. Bunlar melek gibi çocuklar." dedi. "Valla Es'ad bey, ben buradaki çocuklara hayret ediyorum. Bunlar melek gibi çocuklar." dedi.

Bu Adapazarı'nda, Sakarya Mimarlık Mühendislik Mektebi -şimdi fakülte oldu- oradayız. Bu Adapazarı'nda, Sakarya Mimarlık Mühendislik Mektebi -şimdi fakülte oldu- oradayız.

"Bunlar melek." dedi. "Kapıyı çalıyorlar; "Bunlar melek." dedi.

"Kapıyı çalıyorlar;

'Hocam çok özür dilerim, tren geç kaldığı için geç geldim,'Hocam çok özür dilerim, tren geç kaldığı için geç geldim, izin verir misiniz, derse girebilir miyim?' diyor, bayılıyorum. izin verir misiniz, derse girebilir miyim?'

diyor, bayılıyorum.

'Buyur evladım.' diyorum, giriyor içeriye. 'Buyur evladım.' diyorum, giriyor içeriye.

Hâlbuki Elazığ'da, bir tekme vuruyor kapıya...Hâlbuki Elazığ'da, bir tekme vuruyor kapıya... Ceketi omzuna almış, hiç yüzüme bakmadan kabadayı kabadayı giriyor.Ceketi omzuna almış, hiç yüzüme bakmadan kabadayı kabadayı giriyor. Hele bir laf söyle... 'Laf söyle de göreyim!' gibilerden bir edayla oturuyor yerine." diyor. Hele bir laf söyle... 'Laf söyle de göreyim!' gibilerden bir edayla oturuyor yerine." diyor.

"Bu çocuklar melek..." "Bu çocuklar melek..."

Bu çocuklar müslüman da ondan. Bu çocuklar da bilir onlar gibi olmasını... Bu çocuklar müslüman da ondan. Bu çocuklar da bilir onlar gibi olmasını...

Zaten öyle olur. Müslüman olmasa ister istemez öyle olur. Zaten öyle olur. Müslüman olmasa ister istemez öyle olur.

İnsan müslüman olmadı mı hayvandan beter olur.İnsan müslüman olmadı mı hayvandan beter olur. Ne hocasına saygısı kalır, ne babasına saygısı kalır. Anasını merdivenden yuvarlar. Ne hocasına saygısı kalır, ne babasına saygısı kalır. Anasını merdivenden yuvarlar.

"Kocakarı, çıkart paraları!" "Yok evladım." Paldur küldür yuvarlar aşağıya... "Kocakarı, çıkart paraları!"

"Yok evladım."

Paldur küldür yuvarlar aşağıya...

Müslüman olmadı mı hiçbir şeyin kıymeti kalmaz. Müslüman olmadı mı hiçbir şeyin kıymeti kalmaz.

Nerelerden nerelere... Bunu riyakârlık etmemek ve ehline ilim öğretmek sözünden açtık. Nerelerden nerelere... Bunu riyakârlık etmemek ve ehline ilim öğretmek sözünden açtık.

Emir, Kur'an okumaktan anlayacaksa, Kur'an'a hürmet edip emrini tutacaksa onun yanında oku.Emir, Kur'an okumaktan anlayacaksa, Kur'an'a hürmet edip emrini tutacaksa onun yanında oku. Anlamayacak bir insanın yanında gazel okur gibi Kur'an okumak olur mu? Olmaz. Anlamayacak bir insanın yanında gazel okur gibi Kur'an okumak olur mu?

Olmaz.

Okursan ne olur? Her harfi için Allah'ın bir lanetine uğrarsın.Okursan ne olur?

Her harfi için Allah'ın bir lanetine uğrarsın.
O herif-i nâşerif de her harfi için on lanete uğrar. O herif-i nâşerif de her harfi için on lanete uğrar.

Demek ki Kur'an ciddi bir kelâm olduğundanDemek ki Kur'an ciddi bir kelâm olduğundan insanın söyleneceği, okunacağı yere bile dikkat etmesi lazım. insanın söyleneceği, okunacağı yere bile dikkat etmesi lazım.

Şurada, Allah rahmet eylesin, nice hürmetkâr, eski, ilimleri öğrenmiş hafızlar geldi geçti...Şurada, Allah rahmet eylesin, nice hürmetkâr, eski, ilimleri öğrenmiş hafızlar geldi geçti... Diz çöktüler mi burada heykel gibi otururlardı;Diz çöktüler mi burada heykel gibi otururlardı; ne ağzını kıpırdatır, ne vücudunu sallar, ciddi ciddi Kur'ân-ı Kerîm okurlardı. ne ağzını kıpırdatır, ne vücudunu sallar, ciddi ciddi Kur'ân-ı Kerîm okurlardı.

Bir keresinde, hiç unutmuyorum; müezzinlik yapan gençlerden, çocuklardan bir tanesi; Bir keresinde, hiç unutmuyorum; müezzinlik yapan gençlerden, çocuklardan bir tanesi;

Ve lem yekün lehuuu küfüven ehad. Ve lem yekün lehuuu küfüven ehad.

Orada lehû bu kadar uzatılmayacak. Ve lem yekün lehû küfüven ehad. denilecek. Orada lehû bu kadar uzatılmayacak.

Ve lem yekün lehû küfüven ehad. denilecek.

Fazla uzatmış. Namazı kıldık, şuradan dışarıya çıkıyoruz.Fazla uzatmış.

Namazı kıldık, şuradan dışarıya çıkıyoruz.
Hoca efendi rahmetli -bizim Hocamız değil de buraya misafir gelir giderdi, iyi hafız- dedi ki; Hoca efendi rahmetli -bizim Hocamız değil de buraya misafir gelir giderdi, iyi hafız- dedi ki;

"Niye lehû'yu o kadar uzattın?" "Niye lehû'yu o kadar uzattın?"

O da işin ciddiyetini anlamadı, yani hocasının ikâzını...O da işin ciddiyetini anlamadı, yani hocasının ikâzını... Biraz gülerek, ezilerek, büzülerek işte bir laflar söyledi,Biraz gülerek, ezilerek, büzülerek işte bir laflar söyledi, ne söylediğini unuttum da, "İşte oldu..." gibilerden... ne söylediğini unuttum da, "İşte oldu..." gibilerden...

"Yüzüne bir tokat aşkedersem görürsün! Anlarsın o zaman oldu mu olmadı mı..." dedi. "Yüzüne bir tokat aşkedersem görürsün! Anlarsın o zaman oldu mu olmadı mı..." dedi.

Ben de hayret ettim; bir lehû'yu birazcık uzattı diye hiç ona bile razı olmuyor.Ben de hayret ettim; bir lehû'yu birazcık uzattı diye hiç ona bile razı olmuyor. Nasıl okuması gerekiyorsa ona göre okuyacak.Nasıl okuması gerekiyorsa ona göre okuyacak. Kendisi çünkü oturdu mu yerinden kıpırdamazdı; heykel gibi. Kendisi çünkü oturdu mu yerinden kıpırdamazdı; heykel gibi.

Kur'an saygısı, sevgisi, edebi öyledir. Kur'an saygısı, sevgisi, edebi öyledir.

Edep kitaptan öğrenilmez; üstattan öğrenilir.Edep kitaptan öğrenilmez; üstattan öğrenilir. Hocanın karşısına diz çökersin, öğrenirsin; ilme nasıl kıymet veriliyormuş, ilim nasılmış... Hocanın karşısına diz çökersin, öğrenirsin; ilme nasıl kıymet veriliyormuş, ilim nasılmış...

Şurada ben hatırlarım hafız kardeşlerimizden, seneler öncesi mahâric-i hurûfu öğrenmiş;Şurada ben hatırlarım hafız kardeşlerimizden, seneler öncesi mahâric-i hurûfu öğrenmiş; "Şurada hocam bana yeniden öğret." Diz çöküyor, oturuyor."Şurada hocam bana yeniden öğret." Diz çöküyor, oturuyor. Bir be harfini kaç defa tekrar ediyor, bir cim harfini kaç defa tekrar ediyor...Bir be harfini kaç defa tekrar ediyor, bir cim harfini kaç defa tekrar ediyor... Mahâric-i hurûf taalimi. O kadar ciddi. Mahâric-i hurûf taalimi. O kadar ciddi.

Kur'ân-ı Kerîm kıymetli olduğundan her şeyi böyle. Kur'ân-ı Kerîm kıymetli olduğundan her şeyi böyle.

Men karae âyete'l-kürsîyyiMen karae âyete'l-kürsîyyi dübre külli salâtin mektûbetin lem yemna'hu duhûle'l-cenneti illâ en yemûte. dübre külli salâtin mektûbetin lem yemna'hu duhûle'l-cenneti illâ en yemûte.

Bu hadîs-i şerîfi biraz daha dikkatli hafızanıza yerleştirin. Sebebini söyleyeceğim. Bu hadîs-i şerîfi biraz daha dikkatli hafızanıza yerleştirin. Sebebini söyleyeceğim.

Bu hadîs-i şerîf Ebû Ümâme el-Bâhilî hazretlerinden rivayet edilmiş.Bu hadîs-i şerîf Ebû Ümâme el-Bâhilî hazretlerinden rivayet edilmiş. Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz; Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz;

"Her kim ki her farz olan namazın arkasından Âyete'l-kürsî'yi okursa..." "Her kim ki her farz olan namazın arkasından Âyete'l-kürsî'yi okursa..."

Yani Allahu lâ ilâhe illâ hüve'l-hayyu'l-kayyûm... diye başlayan âyet-i kerîme.Yani Allahu lâ ilâhe illâ hüve'l-hayyu'l-kayyûm... diye başlayan âyet-i kerîme. Âyete'l-kürsî derler. Vesia kürsîyyihü's-semâvâti ve'l-ard geçtiği için içinde adı Âyete'l-kürsî.Âyete'l-kürsî derler. Vesia kürsîyyihü's-semâvâti ve'l-ard geçtiği için içinde adı Âyete'l-kürsî. "Bu âyet-i kerîmeyi kim her farz namazın arkasından okursa..." "Bu âyet-i kerîmeyi kim her farz namazın arkasından okursa..."

Lem yemna'hu duhûle'l-cenneti. "Onu cennete girmekten hiçbir şey alıkoymaz."Lem yemna'hu duhûle'l-cenneti. "Onu cennete girmekten hiçbir şey alıkoymaz." İllâ en yemûte. "Ancak ölmesi..." İllâ en yemûte. "Ancak ölmesi..."

Ölüm var arada da ondan cennete giremiyor. Yaşıyor da ondan.Ölüm var arada da ondan cennete giremiyor. Yaşıyor da ondan. Ölümden gayri bir şey onun cennete girmesine mâni olmaz.Ölümden gayri bir şey onun cennete girmesine mâni olmaz. "Girecek cennete ama ölmedi; ölse ondan sonra cennete gidecek." demek. "Girecek cennete ama ölmedi; ölse ondan sonra cennete gidecek." demek.

Şimdi buna niye "Dikkat edin!" dedim, onu söyleyeyim. Şimdi buna niye "Dikkat edin!" dedim, onu söyleyeyim.

Kardeşlerimizin kimisi gidiyor, Suudi Arabistan'da okuyor, -Allah mübarek etsin.-Kardeşlerimizin kimisi gidiyor, Suudi Arabistan'da okuyor, -Allah mübarek etsin.- kimisi Libya'da okuyor, kimisi Şam'da okuyor, kimisi Irak'ta okuyor, kimisi Pakistan'da okuyor. kimisi Libya'da okuyor, kimisi Şam'da okuyor, kimisi Irak'ta okuyor, kimisi Pakistan'da okuyor.

Allah insanın gönlüne hayırlı ilim versin. Allah insanın gönlüne hayırlı ilim versin.

"Şeytan da bilgili" derler ya..."Şeytan da bilgili" derler ya... Araplar'ın içinde de bizden çok daha Arapça iyi bilen insan yok mu? Araplar'ın içinde de bizden çok daha Arapça iyi bilen insan yok mu?

Arap kendisi, var. Ama hak yoldan gitmiyorsa Arapça bilmesi fayda etmez. Arap kendisi, var. Ama hak yoldan gitmiyorsa Arapça bilmesi fayda etmez.

Orada ne görmüşse görmüş, ne okumuşsa okumuş, kimden, hangi batıl mezhepten [öğrenmişse]; Orada ne görmüşse görmüş, ne okumuşsa okumuş, kimden, hangi batıl mezhepten [öğrenmişse];

"Efendim bu namazın arkasındaki bu tesbihler, oturmalar, kalkmalar nedir?"Efendim bu namazın arkasındaki bu tesbihler, oturmalar, kalkmalar nedir? Ben vallâhi de billâhi de bunların hiçbir tanesini bundan sonra yapmam!"Ben vallâhi de billâhi de bunların hiçbir tanesini bundan sonra yapmam!" demiş, çıkmış, bir de yemin yapıştırmış. demiş, çıkmış, bir de yemin yapıştırmış.

Sanki bunlar bid'atmiş gibi... "Yalanmış, yanlışmış" demek istiyor,Sanki bunlar bid'atmiş gibi... "Yalanmış, yanlışmış" demek istiyor, "Dinde bunların aslı esası yok." demek istiyor da yemin-i billah ederek"Dinde bunların aslı esası yok." demek istiyor da yemin-i billah ederek "Böyle yapmayacağım!" demiş. "Böyle yapmayacağım!" demiş.

İsmini sormadım da bu şaşkının ama bana böyle anlattılar.İsmini sormadım da bu şaşkının ama bana böyle anlattılar. Suudi Arabistan'da okumuş veyahut Libya'da okumuş, nerede okuduysa bilmiyorum;Suudi Arabistan'da okumuş veyahut Libya'da okumuş, nerede okuduysa bilmiyorum; gelmiş, bizim bu namazların arkasından salavât getirmemizi, sübhanallah dememizi,gelmiş, bizim bu namazların arkasından salavât getirmemizi, sübhanallah dememizi, elhamdülillah dememizi, Allahu ekber dememizi, Âyete'l-kürsî okumamızın hepsini külliyen reddediyor. elhamdülillah dememizi, Allahu ekber dememizi, Âyete'l-kürsî okumamızın hepsini külliyen reddediyor. Yokmuş böyle şeyler de, yanlış olarak sanki yapılıyormuş da, Yokmuş böyle şeyler de, yanlış olarak sanki yapılıyormuş da, vallâhi de billâhi de o ondan sonra yapmayacakmış. vallâhi de billâhi de o ondan sonra yapmayacakmış.

E şaşkın adam, senin ilmin daha fındık kabuğunun içini doldurmaz.E şaşkın adam, senin ilmin daha fındık kabuğunun içini doldurmaz. Daha çok fırın ekmekler yiyeceksin, büyüyeceksin, adam olacaksın, olursan...Daha çok fırın ekmekler yiyeceksin, büyüyeceksin, adam olacaksın, olursan... Ondan sonra anlayacaksın dünyanın kaç köşeli olduğunu, kaç bucağı olduğunu... Ondan sonra anlayacaksın dünyanın kaç köşeli olduğunu, kaç bucağı olduğunu...

Bak, hadîs-i şerîfte ne buyuruyor Peygamber Efendimiz? Bak, hadîs-i şerîfte ne buyuruyor Peygamber Efendimiz?

Âyete'l-kürsî'yi okumayı tavsiye ediyor. Bunun karşılığının cennet olduğunu bildiriyor veÂyete'l-kürsî'yi okumayı tavsiye ediyor. Bunun karşılığının cennet olduğunu bildiriyor ve "O kişinin cennete girmesine ancak ölümü engel arada, başka bir engel yok." diye bildiriyor. "O kişinin cennete girmesine ancak ölümü engel arada, başka bir engel yok." diye bildiriyor.

Bunun gibi tesbihler için de hadisler var.Bunun gibi tesbihler için de hadisler var. O sübhanallah'lar, elhamdülillah, Allahu ekber'ler için de... O sübhanallah'lar, elhamdülillah, Allahu ekber'ler için de...

Ondan sonra, öteki salavâtların da sebebi var. Ondan sonra, öteki salavâtların da sebebi var.

Dedelerimizin bize hazır olarak öğretiverdikleri, bizim âdet olarak yapıverdiğimizDedelerimizin bize hazır olarak öğretiverdikleri, bizim âdet olarak yapıverdiğimiz bu namazın arkasındaki önündeki merasimin hepsi hadislerden çıkartılmış. bu namazın arkasındaki önündeki merasimin hepsi hadislerden çıkartılmış.

Efendi, sen ne sanıyorsun? Sen dedelerimizi cahil mi sandın? Efendi, sen ne sanıyorsun? Sen dedelerimizi cahil mi sandın?

Onlar Arapça kitaplar yazıyorlardı da Araplar'a Arapça öğretiyorlardı.Onlar Arapça kitaplar yazıyorlardı da Araplar'a Arapça öğretiyorlardı. Hâlâ şimdi Emsile, Bina, İzzî, Maksûd okutuluyor mu? Hâlâ şimdi Emsile, Bina, İzzî, Maksûd okutuluyor mu?

Hâlâ bizim büyüklerimizin yazdığı bilmem ne kitabı, bilmem ne kitabı Arap âleminde basılır, okunur.Hâlâ bizim büyüklerimizin yazdığı bilmem ne kitabı, bilmem ne kitabı Arap âleminde basılır, okunur. Sen dedelerini öyle hor hakir görme. Sen dedelerini öyle hor hakir görme.

Bunlar, bu zamâne insanları bizim buradaki zamâne insanları gibidir.Bunlar, bu zamâne insanları bizim buradaki zamâne insanları gibidir. Onlar Arapça biraz bilirler, Arap memleketinde ama onlar öyle derya gibi değil.Onlar Arapça biraz bilirler, Arap memleketinde ama onlar öyle derya gibi değil. Onların bilgileri o eskilerin yanında öyle çok değil. Eskiden ne derya gibi insanlar gelmiş geçmiş. Onların bilgileri o eskilerin yanında öyle çok değil. Eskiden ne derya gibi insanlar gelmiş geçmiş.

Hemen birazcık bir şey duyunca -vefasız- yolunu bırakıveriyor, yemini basıyor, raydan çıkıyor. Hemen birazcık bir şey duyunca -vefasız- yolunu bırakıveriyor, yemini basıyor, raydan çıkıyor.

Dikkat edin. Kimisi Cuma kılmaz, kimisi sünnet kılmaz, kimisi hadisleri reddeder,Dikkat edin.

Kimisi Cuma kılmaz, kimisi sünnet kılmaz, kimisi hadisleri reddeder,
kimisi tesbihleri reddeder, kimisi zikrin karşısına çıkar; kimisi tesbihleri reddeder, kimisi zikrin karşısına çıkar;

"Bu zikrin bir faydası yok!"muş. "Bu zikrin bir faydası yok!"muş.

Yahu Resûlullah Efendimiz'in beş yüze yakın hadisini topladım be, insaf!Yahu Resûlullah Efendimiz'in beş yüze yakın hadisini topladım be, insaf! Allah insaf versin, sen hiç hadis okumaz mısın?! Kitabına da yazmış; Allah insaf versin, sen hiç hadis okumaz mısın?!

Kitabına da yazmış;

"İnsanın oturup da terleyinceye kadar lâ ilâhe illlallah demesi,"İnsanın oturup da terleyinceye kadar lâ ilâhe illlallah demesi, Allah demesinin hiçbir faydası yok!"muş beyefendiye göre... Allah demesinin hiçbir faydası yok!"muş beyefendiye göre...

Ya Resûlullah Efendimiz "var" diyor. Çatla sırtından!Ya Resûlullah Efendimiz "var" diyor. Çatla sırtından! "Var" diyor işte. Hadîs-i şerîfte var, sana delilleri getireyim... Allah yarım hoca etmesin. "Var" diyor işte. Hadîs-i şerîfte var, sana delilleri getireyim...

Allah yarım hoca etmesin.

Yarım bilgin, yarım hoca, yarım doktor... Yarım, eksik... Yarım bilgin, yarım hoca, yarım doktor... Yarım, eksik...

İki tekerlekli araba gider mi? Kamyon gider mi iki tekerlekli? İki tekerlekli araba gider mi? Kamyon gider mi iki tekerlekli?

Gitmez, onun gibi. Gitmez, onun gibi.

Yarım, bir tarafı yok, eğri büğrü, tek ayakla, tek kolla seke seke bir şey yapmaya çalışıyor. Yarım, bir tarafı yok, eğri büğrü, tek ayakla, tek kolla seke seke bir şey yapmaya çalışıyor.

Ya sen dur bakalım...Ya sen dur bakalım... Senin bu dolaştığın meydanlarda eskiden arslanlar kükreyerek dolaşırdı, sen şimdi bir topal tilkisin.Senin bu dolaştığın meydanlarda eskiden arslanlar kükreyerek dolaşırdı, sen şimdi bir topal tilkisin. Ne sanıyorsun kendini? Zikri inkâr ediyor, onu inkâr ediyor, bunu inkâr ediyor...Ne sanıyorsun kendini?

Zikri inkâr ediyor, onu inkâr ediyor, bunu inkâr ediyor...
Müctehit kesiliyor; Arapça bilmez. Arapça kelimelerin mânasını anlamaz. Müctehit kesiliyor; Arapça bilmez. Arapça kelimelerin mânasını anlamaz.

Bir de insanların önüne çıkıp rehberlik etmeye, önderlik etmeye çalışıyor,Bir de insanların önüne çıkıp rehberlik etmeye, önderlik etmeye çalışıyor, teşkilat kurmaya çalışıyor, insanları o gruba [çekmeye] çalışıyor, çalışan gruplara çatıyor... teşkilat kurmaya çalışıyor, insanları o gruba [çekmeye] çalışıyor, çalışan gruplara çatıyor...

Kardeşim sen benimle uğraşacağına git şu Bulgar kâfiri ile uğraş,Kardeşim sen benimle uğraşacağına git şu Bulgar kâfiri ile uğraş, Yunan kâfiri ile uğraş, uğraşacaksan. Ne istiyorsun bizim memleketimizde? Yunan kâfiri ile uğraş, uğraşacaksan. Ne istiyorsun bizim memleketimizde?

Daha dur bakalım... Daha dur bakalım...

Men karae külle leyletin izâ vaka'ati'l-vâkıa lem yusibhu fakrun ebedenMen karae külle leyletin izâ vaka'ati'l-vâkıa lem yusibhu fakrun ebeden ve men karae külle leyletin lâ uksimu bi-yevmi'l-kıyâmeh lekıya'llâhe yevme'l-kıyâmetive vechuhû ke'l-kameri leylete'l-bedri. ve men karae külle leyletin lâ uksimu bi-yevmi'l-kıyâmeh lekıya'llâhe yevme'l-kıyâmetive vechuhû ke'l-kameri leylete'l-bedri.

İki sûrenin sevabına dair bir hadîs-i şerîf nakledilmiş. İki sûrenin sevabına dair bir hadîs-i şerîf nakledilmiş.

İbn Asâkir'de kaydedilmiş. Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz; İbn Asâkir'de kaydedilmiş. Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz;

Men karae külle leyletin.Men karae külle leyletin. "Her bir gece her kim izâ vaka'ati'l-vâkıa sûresini okursa ona asla fakirlik uğramaz."Her bir gece her kim izâ vaka'ati'l-vâkıa sûresini okursa ona asla fakirlik uğramaz. Her gece bir kimse lâ uksimu bi-yevmi'l-kıyâmeh sûresini okursaHer gece bir kimse lâ uksimu bi-yevmi'l-kıyâmeh sûresini okursa kıyamet gününde Allah'a yüzü ayın on dördü gibi pırıl pırıl parlak bir şekilde kavuşur." kıyamet gününde Allah'a yüzü ayın on dördü gibi pırıl pırıl parlak bir şekilde kavuşur."

Bu iki sureyi ezberlemek lazım değil mi? Bu iki sureyi ezberlemek lazım değil mi?

Bu hadisleri neden okuyoruz? Hak bellediğimiz şeyi tatbik edeceğiz. Bu hadisleri neden okuyoruz?

Hak bellediğimiz şeyi tatbik edeceğiz.

İzâ vaka'a sûresini ezberlemek lazım; insan fakirlik çekmeyecek. Okumak lazım.İzâ vaka'a sûresini ezberlemek lazım; insan fakirlik çekmeyecek. Okumak lazım. İlk önce yüzünden okursunuz okursunuz, sonra ezberlenir.İlk önce yüzünden okursunuz okursunuz, sonra ezberlenir. Sonra lâ uksimu bi-yevmi'l-kıyâmeh sûresini de okumak lazım kiSonra lâ uksimu bi-yevmi'l-kıyâmeh sûresini de okumak lazım ki çünkü bazı yüzler o gün kapkara olacak... çünkü bazı yüzler o gün kapkara olacak...

Yevme tebyaddu vücûhun ve tesveddü vücûh... Yevme tebyaddu vücûhun ve tesveddü vücûh... "Kıyamet gününde bazı yüzler kapkara olacak, bazı yüzler pırıl pırıl nurânî olacak." "Kıyamet gününde bazı yüzler kapkara olacak, bazı yüzler pırıl pırıl nurânî olacak."

O yüzü ak olanlardan, hem de ayın on dördü gibi pırıl pırıl olanlardan olmak içinO yüzü ak olanlardan, hem de ayın on dördü gibi pırıl pırıl olanlardan olmak için o sûreyi okumak lazım. Bunun bir hikâyesini de mecmuamızda yazmıştık. o sûreyi okumak lazım.

Bunun bir hikâyesini de mecmuamızda yazmıştık.

İbn Mes'ûd radıyallahu anh ki İmâm-ı Âzam Efendimiz'in de feyiz aldığı kimsedir.İbn Mes'ûd radıyallahu anh ki İmâm-ı Âzam Efendimiz'in de feyiz aldığı kimsedir. Müfessirlerin pîri sayılır. Abdullah b. Mes'ûd radıyallahu anh ölüm döşeğine yatmış. Müfessirlerin pîri sayılır. Abdullah b. Mes'ûd radıyallahu anh ölüm döşeğine yatmış. Ağır hasta, ölecek, belli, tamam.Ağır hasta, ölecek, belli, tamam. Ne yapalım, ölüm hak. Hz. Osman-ı Zinnûreyn yanına ziyarete gitmiş ve diyor ki; Ne yapalım, ölüm hak. Hz. Osman-ı Zinnûreyn yanına ziyarete gitmiş ve diyor ki;

"Ey İbn Mes'ûd!" "Ey İbn Mes'ûd!"

Birisi Hz. Osman, dört halifeden üçüncüsü, meşhur Hz. Osman; Kur'ân-ı Kerîm'i toplayan,Birisi Hz. Osman, dört halifeden üçüncüsü, meşhur Hz. Osman; Kur'ân-ı Kerîm'i toplayan, Peygamber Efendimiz'in iki tane kerîmesine Peygamber Efendimiz'in iki tane kerîmesine -peşpeşe yani vefat edince ötekisi olmak üzere- sahip olmuş olan bahtiyar,-peşpeşe yani vefat edince ötekisi olmak üzere- sahip olmuş olan bahtiyar, aşere-i mübeşşereden kimse. Gelmiş, İbn Mes'ûd radıyallahu anh'a diyor ki; aşere-i mübeşşereden kimse. Gelmiş, İbn Mes'ûd radıyallahu anh'a diyor ki;

Mâ teştekî? "Şikâyetin ne, hastalığın ne?" Mâ teştekî? "Şikâyetin ne, hastalığın ne?"

O mübarek de... İnsanlar ne kadar haddini bilip yükseldikçe ne kadar mütevazı oluyorlar...O mübarek de... İnsanlar ne kadar haddini bilip yükseldikçe ne kadar mütevazı oluyorlar... Yüksek insanlar ne kadar mahviyetkarâne hareket ediyorlar. Yüksek insanlar ne kadar mahviyetkarâne hareket ediyorlar.

"Şikâyetin nedir?" diyor, latife olarak cevap veriyor; Zünûbî diyor; "Günahlarım." "Şikâyetin nedir?" diyor, latife olarak cevap veriyor;

Zünûbî diyor; "Günahlarım."

Miden mi ağrıyor, başın mı ağrıyor, dizinde mi ağrı var, derdin nedir, sıkıntın nedir? Miden mi ağrıyor, başın mı ağrıyor, dizinde mi ağrı var, derdin nedir, sıkıntın nedir?

Onu söyleyip de sevabını kaçırtır mı; söylemiyor.Onu söyleyip de sevabını kaçırtır mı; söylemiyor. "Şuram ağrıyor, buram ağrıyor, öldüm, bittim, ah, vah..." demiyor da " "Şuram ağrıyor, buram ağrıyor, öldüm, bittim, ah, vah..." demiyor da " Nedir şikâyetin?" deyince lafı çevirttiriyor; "Günahlarım." diyor.Nedir şikâyetin?" deyince lafı çevirttiriyor; "Günahlarım." diyor. "Günahlarımdan şikâyetçiyim, derdim o." Şaka yapıyor. Bir çeşit latife ile cevap veriyor. "Günahlarımdan şikâyetçiyim, derdim o."

Şaka yapıyor. Bir çeşit latife ile cevap veriyor.

Ve mâ teştehî? "Ne arzu ediyorsun? Arzu ettiğini alayım." Ve mâ teştehî? "Ne arzu ediyorsun? Arzu ettiğini alayım."

Helva, börek, çörek, neyse, o zamanın imkânlarıyla...Helva, börek, çörek, neyse, o zamanın imkânlarıyla... Hastanın canı hani bir meyve çeker; "Ah bir nar olsa da... Canım ekşi nar istedi..." Hastanın canı hani bir meyve çeker; "Ah bir nar olsa da... Canım ekşi nar istedi..."

Hastaların canı böyle bir şeyler çeker. Hastaların canı böyle bir şeyler çeker.

"Ne canın çekiyor? Ne istiyorsun? Neye iştiha duyuyorsun?" "Ne canın çekiyor? Ne istiyorsun? Neye iştiha duyuyorsun?"

Ona da yine latifeli cevap veriyor, diyor ki; Rahmete rabbî. Ona da yine latifeli cevap veriyor, diyor ki;


Rahmete rabbî.

Verebilir misin? "Rabbimin rahmetini canım çekiyor. Onu istiyorum." diyor. Verebilir misin?

"Rabbimin rahmetini canım çekiyor. Onu istiyorum." diyor.

Meyve sebze, yiyecek içeçek, tatlı tuzlu demiyor da "Rabbimin rahmetini..." Meyve sebze, yiyecek içeçek, tatlı tuzlu demiyor da "Rabbimin rahmetini..."

Bakıyor o cevap da öyle, bu sefer Hz. Osman başka bir soru soruyor, diyor ki; Bakıyor o cevap da öyle, bu sefer Hz. Osman başka bir soru soruyor, diyor ki;

Hel âmuru leke bi-tabîb? "Sana emredeyim mi bir tabip, bir doktor gelsin mi?" Hel âmuru leke bi-tabîb? "Sana emredeyim mi bir tabip, bir doktor gelsin mi?"

Diyor ki; Lâ hâcete lî fîhi.Diyor ki;

Lâ hâcete lî fîhi.
"Benim doktora ihtiyacım yok." Ve't-tabîbu emradanî. "Beni doktor hasta etti." "Benim doktora ihtiyacım yok." Ve't-tabîbu emradanî. "Beni doktor hasta etti."

Hangi doktor hasta etti? Yanlış ilaç mı verdi? Hangi doktor hasta etti? Yanlış ilaç mı verdi?

Hayır. Doktorların doktorları Allahu Teâlâ hazretleri o hastalığı ona nasip etmiş; Hayır. Doktorların doktorları Allahu Teâlâ hazretleri o hastalığı ona nasip etmiş;

"Bana asıl şifayı verecek olan Zât bu hastalığı nasip etmiş."Bana asıl şifayı verecek olan Zât bu hastalığı nasip etmiş. Allahu Teâlâ bana hastalığı nasip etmiş. Doktor filan istemem." diyor. Allahu Teâlâ bana hastalığı nasip etmiş. Doktor filan istemem." diyor.

Her cevap böyle nükteli geliyor. "Sana biraz para pul, altın para, dinar, dirhem vereyim mi?" Her cevap böyle nükteli geliyor.

"Sana biraz para pul, altın para, dinar, dirhem vereyim mi?"

"Ona da ihtiyacım yok." diyor. Para teklif ediyor; "İhtiyacım yok." diyor, ""Ona da ihtiyacım yok." diyor.

Para teklif ediyor; "İhtiyacım yok." diyor, "
İşte görüyorsun, hastayım, öleceğim, ne yapayım parayı?" diyor. Gözü tok. İşte görüyorsun, hastayım, öleceğim, ne yapayım parayı?" diyor.

Gözü tok.

Yekûnu min ba'dike li-benâtike... "Sana lazım olmasa senden sonra kız çocuklarına lazım olur." Yekûnu min ba'dike li-benâtike... "Sana lazım olmasa senden sonra kız çocuklarına lazım olur."

Demek ki İbn Mes'ûd'un geride kız çocukları kalmış.Demek ki İbn Mes'ûd'un geride kız çocukları kalmış. Babaları ölecek, kız çocukları geride kalacak. Hz. Osman "Onlara kalır." diyor. Babaları ölecek, kız çocukları geride kalacak. Hz. Osman "Onlara kalır." diyor.

E tahşâ li-benâtiye fakran?E tahşâ li-benâtiye fakran? "Sen benim kız çocuklarımın fakirliğe düşmesinden mi korkuyorsun?" diyor Hz. Osman'a. "Sen benim kız çocuklarımın fakirliğe düşmesinden mi korkuyorsun?" diyor Hz. Osman'a.

"Ben onlara izâ vaka'a sûresini öğrettim." diyor."Ben onlara izâ vaka'a sûresini öğrettim." diyor. Ve "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinden duydum ki; Ve "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinden duydum ki;

'Kim izâ vaka'a sûresini her gece okursa'Kim izâ vaka'a sûresini her gece okursa asla ona fakirlik, yoksulluk bulaşmaz, gelmez.' dedi." diyor. asla ona fakirlik, yoksulluk bulaşmaz, gelmez.' dedi." diyor.

Râvi bunu duyduktan sonra her gece okumaya başlamış. Râvi bunu duyduktan sonra her gece okumaya başlamış.

Biz de her gece okuyalım dedik de seyahatti, şunuydu bunuydu, aksatıyoruz.Biz de her gece okuyalım dedik de seyahatti, şunuydu bunuydu, aksatıyoruz. Siz aksatmayın inşaallah. İzâ vaka'a sûresini her gece okuyun. Siz aksatmayın inşaallah. İzâ vaka'a sûresini her gece okuyun.

İşte bak, burada o hadîs-i şerîf çıktı. İza vaka'a'yı ve lâ uksimu bi-yevmi'l-kıyâmeh sûresini... İşte bak, burada o hadîs-i şerîf çıktı. İza vaka'a'yı ve lâ uksimu bi-yevmi'l-kıyâmeh sûresini...

Men karae fî isri vudûihi innâ enzelnâhu fî leyleti'l-kadri merreten vâhidetenMen karae fî isri vudûihi innâ enzelnâhu fî leyleti'l-kadri merreten vâhideten kâne mine's-sıddîkîne ve men karaehâ merreteyni kütibe fî divâni'ş-şühedâikâne mine's-sıddîkîne ve men karaehâ merreteyni kütibe fî divâni'ş-şühedâi ve men karaehâ selâsen haşerehu'llâhu mahşere'l-enbiyâ'. ve men karaehâ selâsen haşerehu'llâhu mahşere'l-enbiyâ'.

Enes radıyallahu anh'ten. Enes radıyallahu anh'ten.

Abdest aldıktan sonra bir kimse, abdestinin arkasından,Abdest aldıktan sonra bir kimse, abdestinin arkasından, ellerini silerken, abdestini bitirdiği zaman innâ enzelnâhu fî leyleti'l-kadr sûresini okursa ne olur? ellerini silerken, abdestini bitirdiği zaman innâ enzelnâhu fî leyleti'l-kadr sûresini okursa ne olur?

Merreten vâhideten. Bir kere okursa sıddıklardan yazılır. Merreten vâhideten. Bir kere okursa sıddıklardan yazılır.

Ve men karaehâ merreteyni. İki defa okursa adı şehitlerin divanına yazılır. Ve men karaehâ merreteyni. İki defa okursa adı şehitlerin divanına yazılır.

Ve men karaehâ selâsen. "Üç defa okursa."Ve men karaehâ selâsen. "Üç defa okursa." Haşerehu'llâhu mahşere'l-enbiyâ'. "Allah onu peyamberlerle beraber haşreder." Haşerehu'llâhu mahşere'l-enbiyâ'. "Allah onu peyamberlerle beraber haşreder."

Abdestin arkasından innâ enzelnâhu fî leyleti'l-kadri'yiAbdestin arkasından innâ enzelnâhu fî leyleti'l-kadri'yi bir kere, iki kere, üç defa okumanın sevabı. bir kere, iki kere, üç defa okumanın sevabı.

Abdestten sonra bunu unutmayın. Abdestten sonra bunu unutmayın.

Men karae kul hüvallâhu ehad hamsîne merreten ğafera'llâhu lehû min zünûbe hamsîne seneten. Men karae kul hüvallâhu ehad hamsîne merreten ğafera'llâhu lehû min zünûbe hamsîne seneten.

"Her kim kul hüvallâhu ehad sûresini elli defa okursa Allah onun elli senelik günahını affeder." "Her kim kul hüvallâhu ehad sûresini elli defa okursa Allah onun elli senelik günahını affeder."

Enes radıyallahu anh'ten. Sünen-i Dârimî'de. Enes radıyallahu anh'ten. Sünen-i Dârimî'de.

Men karae kul hüvallâhu ehad mietey merretin ğafera'llâhu lehû zünûbe mietey senetin. Men karae kul hüvallâhu ehad mietey merretin ğafera'llâhu lehû zünûbe mietey senetin.

"Kim kul hüvallâhu ehad sûresini iki yüz defa okursa Allah onun iki yüz senelik günahını affeder." "Kim kul hüvallâhu ehad sûresini iki yüz defa okursa Allah onun iki yüz senelik günahını affeder."

İnsanın ömrü de iki yüz seneyi bulmaz, yani bütün ömrü boyunca günahları affedilmiş oluyor. İnsanın ömrü de iki yüz seneyi bulmaz, yani bütün ömrü boyunca günahları affedilmiş oluyor.

Bu gibi hadisleri okuyunca tatbik etmek lazım.Bu gibi hadisleri okuyunca tatbik etmek lazım. Allahu Teâlâ hazretlerinin lütfu keremi çoktur,Allahu Teâlâ hazretlerinin lütfu keremi çoktur, bunun [sevabına] ermek için bunları okumaya devam etmek lazım. bunun [sevabına] ermek için bunları okumaya devam etmek lazım.

Arkasından üç tane hep kul hüvallâhu ehad'ın faziletine dair: Arkasından üç tane hep kul hüvallâhu ehad'ın faziletine dair:

Men karae kul hüvallâhu ehad miete merretin. "Her kim kul hüvallâhu ehad sûresini yüz defa okursa."Men karae kul hüvallâhu ehad miete merretin. "Her kim kul hüvallâhu ehad sûresini yüz defa okursa." Ğafera'llâhu hatîete hamsîne âmen. "Allah onun elli senelik günahını bağışlar."Ğafera'llâhu hatîete hamsîne âmen. "Allah onun elli senelik günahını bağışlar." Me'ctenebte hısâlen erbaen. "Dört tane suçtan, günahtan geri durulduğu takdirde..." Me'ctenebte hısâlen erbaen. "Dört tane suçtan, günahtan geri durulduğu takdirde..."

Demek ki günaha devam, kul hüvallâhu ehad'ı okumaya devam olmayacak.Demek ki günaha devam, kul hüvallâhu ehad'ı okumaya devam olmayacak. Günahlardan kesilmek şartıyla olacak. Neymiş o dört günah? Günahlardan kesilmek şartıyla olacak.

Neymiş o dört günah?

1. ed-Dimâ'. "Kan." 2. el-Emvâl. "Mal." 1. ed-Dimâ'. "Kan."

2. el-Emvâl. "Mal."

3. el-Fürûc. "Namuslar." 4. el-Eşribe. "İçkiler." 3. el-Fürûc. "Namuslar."

4. el-Eşribe. "İçkiler."

Bunlardan korunduğu takdirde... Bunlardan korunduğu takdirde...

Kandan korunmak ne demek? Birisini öldürmekten, kanına girmekten sakınmak.Kandan korunmak ne demek?

Birisini öldürmekten, kanına girmekten sakınmak.
Çünkü katl büyük günahlardandır. Katlden kaçınacak. Çünkü katl büyük günahlardandır. Katlden kaçınacak.

Ve'l-emvâl. Başkasının mallarını haksız yere almak.Ve'l-emvâl. Başkasının mallarını haksız yere almak. Hırsızlık suretiyle, gasp suretiyle, hangi suretle alırsa alsın haksız yere aldı mı,Hırsızlık suretiyle, gasp suretiyle, hangi suretle alırsa alsın haksız yere aldı mı, o büyük günah, olmaz. o büyük günah, olmaz.

Ve'l-fürûc. Başkasının namusunu pâyimal etmek. Namusuna tecavüz etmek.Ve'l-fürûc. Başkasının namusunu pâyimal etmek. Namusuna tecavüz etmek. O da olursa, o namussuzluğu da yaparsa insan ona da bu [sevap] yok. O da olursa, o namussuzluğu da yaparsa insan ona da bu [sevap] yok.

Ve'l-eşribe. İçki içmek, yani sarhoşluk. Ve'l-eşribe. İçki içmek, yani sarhoşluk.

Bunları yapmadığı takdirde; adam öldürmediği, hırsızlık yapmadığı veya gasp etmediği veya çalmadığı,Bunları yapmadığı takdirde; adam öldürmediği, hırsızlık yapmadığı veya gasp etmediği veya çalmadığı, almadığı, başkasının namuslarına zarar vermediği, sarhoş olmadığı, içki içmediği takdirde almadığı, başkasının namuslarına zarar vermediği, sarhoş olmadığı, içki içmediği takdirde Allah onun elli yıllık günahını bağışlar. Allah onun elli yıllık günahını bağışlar.

Demek ki üç tane hadîs-i şerîf peşpeşe geldi,Demek ki üç tane hadîs-i şerîf peşpeşe geldi, hepsi Enes radıyallahu anh'ten, kul hüvallâhu ehad'ın faziletine dair. hepsi Enes radıyallahu anh'ten, kul hüvallâhu ehad'ın faziletine dair.

İki tane daha var sayfanın sonuna kadar, onları da tamamlayıverelim. İki tane daha var sayfanın sonuna kadar, onları da tamamlayıverelim.

Men karae kul hüvallâhu ehad elfe merretin. "Her kim bin defa kul hüvallâhu ehad'ı okursa."Men karae kul hüvallâhu ehad elfe merretin. "Her kim bin defa kul hüvallâhu ehad'ı okursa." Fekad işterâ nefsehû mina'llâhi azze ve celle. "Kendisini Allah'tan satın almış olur." Fekad işterâ nefsehû mina'llâhi azze ve celle. "Kendisini Allah'tan satın almış olur."

Yani cehennemden paçayı kurtarır, kurtarmasına vesile olur. Yani cehennemden paçayı kurtarır, kurtarmasına vesile olur.

Bir oturmalı, bu bin defayı da hadisi duyunca insan hiç olmazsa birkaç defa yapmalı... Bir oturmalı, bu bin defayı da hadisi duyunca insan hiç olmazsa birkaç defa yapmalı...

Men karae kul hüvallâhu ehad dübüre külli salâtin mektûbetin aşre merrâtin.Men karae kul hüvallâhu ehad dübüre külli salâtin mektûbetin aşre merrâtin. "Her kim ki farz olan her namazın arkasından kul hüvallâh'ı on defa okursa." Hah, bu kolay... "Her kim ki farz olan her namazın arkasından kul hüvallâh'ı on defa okursa."

Hah, bu kolay...

Evceba'llâhu lehû rıdvânehû ve mağfiretehû. "Allah ona rızasını ve mağfiretini vacib kılar." Evceba'llâhu lehû rıdvânehû ve mağfiretehû. "Allah ona rızasını ve mağfiretini vacib kılar."

Yani mutlaka rızasına ve mağfiretine erer. Yani mutlaka rızasına ve mağfiretine erer.

Her namazın arkasından parmaklarımız sayısınca on defa okuyuverelim. Her namazın arkasından parmaklarımız sayısınca on defa okuyuverelim.

Bu kul hüvallâhu ehad sûresi çok kıymetli bir sûredir. Bu kul hüvallâhu ehad sûresi çok kıymetli bir sûredir.

Bunların hepsi işte peşpeşe sıralanmış, kul hüvallâhu ehad'ın fazileti ile ilgili. Bunların hepsi işte peşpeşe sıralanmış, kul hüvallâhu ehad'ın fazileti ile ilgili.

Kıymetinin sebebi; Kur'an, Allah'ın kelâmı olması.Kıymetinin sebebi; Kur'an, Allah'ın kelâmı olması. Ayrıca fazileti; Allah'ın varlığını, birliğini, kudretini ifade etmesi.Ayrıca fazileti; Allah'ın varlığını, birliğini, kudretini ifade etmesi. Marifetullah ile ilgili bilgiler olduğu için kul hüvallâhu ehad'ın sevabı çoktur. Marifetullah ile ilgili bilgiler olduğu için kul hüvallâhu ehad'ın sevabı çoktur.

Allah bizi ehl-i mağrifet eylesin, ehl-i Kur'an eylesin.Allah bizi ehl-i mağrifet eylesin, ehl-i Kur'an eylesin. Çok hayırlara, sevaplara nâil olmak, şu hadislerde vaad edilen o mükâfatlara ermek nasip eylesin. Çok hayırlara, sevaplara nâil olmak, şu hadislerde vaad edilen o mükâfatlara ermek nasip eylesin.

Fâtiha-ı şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-ı şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2