Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Nimete Şükür Gerekir (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Muharrem 1414 / 27.06.1993
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

İçerik

Âmâ bir büyüğüm var. Annesi ölmeden önce hakkını helal etmiş, 5 dakika sonra etmemiş. Çok huzursuz. Ne yapması lazım?

Salât-ı Tüncînâ duasını okurken ellerimizi ters çeviriyoruz. Ne anlama geliyor?

Cemiyetimizde alenî olarak işlenen günahlara müdahale açısından müslümanın sorumluluğu nedir?

Mesela açıktan ahlâksızlık yapan birisine; 'Yâ Rabbi! Bu edepsiz AİDS'e yakalansın, ölsün!' mü demeliyiz veya başka bir şey mi yapmalıyız?

Bazı kimseler hâşâ "[Allah] kendi eşini yaratabilir mi?" diyorlar. Ne cevap verelim?

Birisine bir yer ikram etmenin mahzuru var mı?

Ayaklarımdan lenfanjit cilt hastalığı var. Doktor tavsiyesine göre beyaz ispirtoyla pansuman yapıyorum. Abdestten sonra namazıma mânisi var mı?

Rabıtada şirk korkusu var zannıyla bazıları mütereddit. Ne buyurursunuz?

Muhasebe yanında sigorta acentalığı da yapan bir yere girmek istiyorum. Girmem câiz midir? Ne buyurursunuz?

İmam-Hatip lisesi talebesiyim. Yazın sakal bırakabilir miyim?

Sigara günah mıdır?

Borçtan kurtulamıyorum. Ne emredersiniz?

Dayılarım birbirleriyle konuşmuyorlar, küs duruyorlar. Dua eder misiniz?

Bugün Amerikan gemilerinin Bağdat'a füze saldırısında bulunduğunu haberlerden öğrendik. Bu olayı Amerikan temsilcileri nezdinde protesto etmemiz nasıl olur? Hiçbir şey yapamıyorum. Bu yüzden onları protesto etmek istiyorum.

Bizim tarikatimiz kimlerden geliyor?

İcazet ve şecereniz var mı?

Tasarrufa teşvik şeklinde nema adı altında bir miktar para veriliyor. Daha sonra bunlar daha fazlasıyla geri veriliyor. Bu parayı ne yapmak lazım?

Bizim memleketlerde ana dil Arapça'dır. "Ana dilde bazı hocaların Arapçası fasih değil." deniliyor. Bizim hocalar öyle diyorlar.

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Âmâ bir büyüğüm var. Annesi ölmeden önce hakkını helal etmiş, 5 dakika sonra etmemiş. Çok huzursuz. | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Nimete Şükür Gerekir (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Muharrem 1414 / 27.06.1993
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

İçerik

Âmâ bir büyüğüm var. Annesi ölmeden önce hakkını helal etmiş, 5 dakika sonra etmemiş. Çok huzursuz. Ne yapması lazım?

Salât-ı Tüncînâ duasını okurken ellerimizi ters çeviriyoruz. Ne anlama geliyor?

Cemiyetimizde alenî olarak işlenen günahlara müdahale açısından müslümanın sorumluluğu nedir?

Mesela açıktan ahlâksızlık yapan birisine; 'Yâ Rabbi! Bu edepsiz AİDS'e yakalansın, ölsün!' mü demeliyiz veya başka bir şey mi yapmalıyız?

Bazı kimseler hâşâ "[Allah] kendi eşini yaratabilir mi?" diyorlar. Ne cevap verelim?

Birisine bir yer ikram etmenin mahzuru var mı?

Ayaklarımdan lenfanjit cilt hastalığı var. Doktor tavsiyesine göre beyaz ispirtoyla pansuman yapıyorum. Abdestten sonra namazıma mânisi var mı?

Rabıtada şirk korkusu var zannıyla bazıları mütereddit. Ne buyurursunuz?

Muhasebe yanında sigorta acentalığı da yapan bir yere girmek istiyorum. Girmem câiz midir? Ne buyurursunuz?

İmam-Hatip lisesi talebesiyim. Yazın sakal bırakabilir miyim?

Sigara günah mıdır?

Borçtan kurtulamıyorum. Ne emredersiniz?

Dayılarım birbirleriyle konuşmuyorlar, küs duruyorlar. Dua eder misiniz?

Bugün Amerikan gemilerinin Bağdat'a füze saldırısında bulunduğunu haberlerden öğrendik. Bu olayı Amerikan temsilcileri nezdinde protesto etmemiz nasıl olur? Hiçbir şey yapamıyorum. Bu yüzden onları protesto etmek istiyorum.

Bizim tarikatimiz kimlerden geliyor?

İcazet ve şecereniz var mı?

Tasarrufa teşvik şeklinde nema adı altında bir miktar para veriliyor. Daha sonra bunlar daha fazlasıyla geri veriliyor. Bu parayı ne yapmak lazım?

Bizim memleketlerde ana dil Arapça'dır. "Ana dilde bazı hocaların Arapçası fasih değil." deniliyor. Bizim hocalar öyle diyorlar.

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Âmâ bir büyüğüm var. Annesi ölmeden önce hakkını helal etmiş, 5 dakika sonra etmemiş. Çok huzursuz. | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Soru: Âmâ bir büyüğüm var.Soru: Âmâ bir büyüğüm var. Annesi ölmeden önce hakkını helal etmiş, 5 dakika sonra etmemiş. Çok huzursuz. Ne yapması lazım? Annesi ölmeden önce hakkını helal etmiş, 5 dakika sonra etmemiş. Çok huzursuz. Ne yapması lazım?

Cevap: Ben ona bir müjde vereyim.Cevap: Ben ona bir müjde vereyim. Bir insan âmâ olur da ona da sabreder, "Allah'ın kaderi böyleymiş." diye tahammül ederseBir insan âmâ olur da ona da sabreder, "Allah'ın kaderi böyleymiş." diye tahammül ederse onun mükâfatı cennet. Bir kere bundan müsterih olsun.onun mükâfatı cennet. Bir kere bundan müsterih olsun. Sonra annesi bir hakkını helal etmiş, o zaman hakkı helal olur; ondan sonra helal etmemiş, bir şey olmaz.Sonra annesi bir hakkını helal etmiş, o zaman hakkı helal olur; ondan sonra helal etmemiş, bir şey olmaz. Çünkü önce helal etti, haklar helal oldu. Söz sözdür.Çünkü önce helal etti, haklar helal oldu. Söz sözdür. İlk başta helal etti, sonra ihtiyarlığından, bunaklığından, yaşlılığından, şaşkınlığından öyle demiş.İlk başta helal etti, sonra ihtiyarlığından, bunaklığından, yaşlılığından, şaşkınlığından öyle demiş. Hiçbir şey olmaz, korkmasın. Annesine de dua etsin, kendisine de dua etsin. Hiçbir şey olmaz, korkmasın. Annesine de dua etsin, kendisine de dua etsin. Silindi bir kere, helal etti ya... Zaten âmâlığından kazanmıştır. Silindi bir kere, helal etti ya... Zaten âmâlığından kazanmıştır.

Soru: Salât-ı Tüncînâ duasını okurken ellerimizi ters çeviriyoruz. Ne anlama geliyor? Bunu merak ediyoruz. Soru: Salât-ı Tüncînâ duasını okurken ellerimizi ters çeviriyoruz. Ne anlama geliyor? Bunu merak ediyoruz.

Cevap: Peygamber Efendimiz yapmış. Güzel bir şeyi isterken el açılıyor;Cevap: Peygamber Efendimiz yapmış. Güzel bir şeyi isterken el açılıyor; felaketli, belalı, musibetli bir şeyden bahsedilirken "Beni koru!" derken eller ters çevriliyormuş.felaketli, belalı, musibetli bir şeyden bahsedilirken "Beni koru!" derken eller ters çevriliyormuş. Bunu okudum, burada Râmûz hadîs-i şerîflerinde geçti.Bunu okudum, burada Râmûz hadîs-i şerîflerinde geçti. Duanın âdâbındandır; güzel şey istenirken el açılır, kötü şey istenirken el aşağı doğru çevrilir.Duanın âdâbındandır; güzel şey istenirken el açılır, kötü şey istenirken el aşağı doğru çevrilir. Efendimiz böyle yapmış. Efendimiz böyle yapmış.

Ne diyoruz? Allahümme ecirnâ mine'n-nâr. "Yâ Rabbi! Cehennemden bizi âzat et, cehenneme atma!" Ne diyoruz?

Allahümme ecirnâ mine'n-nâr. "Yâ Rabbi! Cehennemden bizi âzat et, cehenneme atma!"

O zaman el [aşağı doğru] olacak. O zaman el [aşağı doğru] olacak.

Allahümme ecirnâ mine'n-nâr. Allahümme ecirnâ mine'n-nâr. Allahümme ecirnâ mine'n-nâr. Allahümme ecirnâ mine'n-nâr. Allahümme ecirnâ mine'n-nâr. Allahümme ecirnâ mine'n-nâr.

Ve edhilne'l-cennete mea'l-ebrâr. Hayrola, ne oldu, el [yukarı] döndü? Ve edhilne'l-cennete mea'l-ebrâr.

Hayrola, ne oldu, el [yukarı] döndü?

Güzel şey istenince el yukarıya dönecek. Kötü şeyden Allah'a sığınırken el [aşağı doğru] olacak.Güzel şey istenince el yukarıya dönecek. Kötü şeyden Allah'a sığınırken el [aşağı doğru] olacak. Salât-ı tüncînâda da; Salâten tüncînâ min cemîi'l-ehvâli ve'l-âfât. Salât-ı tüncînâda da;

Salâten tüncînâ min cemîi'l-ehvâli ve'l-âfât.

Ehval, "korkular" demek. Âfât, "âfetler" demek. O zaman el aşağı olacak. Ehval, "korkular" demek. Âfât, "âfetler" demek. O zaman el aşağı olacak.

Menfî bir şeyden Allah'a sığınılıyor, güzel şey istenirken el açılıyor. Usul bu. Menfî bir şeyden Allah'a sığınılıyor, güzel şey istenirken el açılıyor. Usul bu.

Soru: Cemiyetimizde alenî olarak işlenen günahlara müdahale açısından müslümanın sorumluluğu nedir? Soru: Cemiyetimizde alenî olarak işlenen günahlara müdahale açısından müslümanın sorumluluğu nedir?

Cevap: Müslüman gücü yetiyorsa günahı yaptırtmayacak. Sorumluluğu budur. Cevap: Müslüman gücü yetiyorsa günahı yaptırtmayacak. Sorumluluğu budur.

Efe misin sen? "Efeyim evelallah." Mahallede sözün geçer mi? "Geçer evelallah." Efe misin sen?

"Efeyim evelallah."

Mahallede sözün geçer mi?

"Geçer evelallah."

Ağa mısın? "Ağayım." Tamam, ağalığının, efeliğinin olduğu yerde günah yaptırma.Ağa mısın?

"Ağayım."

Tamam, ağalığının, efeliğinin olduğu yerde günah yaptırma.
Sözün geçiyorsa, gücün yetiyorsa gücün yettiği yerde günahı yaptırmamak müslümanın vazifesidir. Sözün geçiyorsa, gücün yetiyorsa gücün yettiği yerde günahı yaptırmamak müslümanın vazifesidir.

"Hocam gücüm yetmiyor, zıpırlar beni dinlemez,"Hocam gücüm yetmiyor, zıpırlar beni dinlemez, haydut herifler döverler, söverler, laf anlatamam, güç yetiremem." haydut herifler döverler, söverler, laf anlatamam, güç yetiremem."

O zaman söyleyeceksin; "Bak, hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz yasaklamış,O zaman söyleyeceksin; "Bak, hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz yasaklamış, âyette böyle, günahtır." diyeceksin. âyette böyle, günahtır." diyeceksin. Bu da bir vazife. Yani mâni olamıyorsan hiç olmazsa söyle, nasihat et. Bu da bir vazife. Yani mâni olamıyorsan hiç olmazsa söyle, nasihat et.

"Nasihat ediyorum da dinlemiyor. Söylüyorum söylüyorum, kendim söylüyorum, kendim dinliyorum." "Nasihat ediyorum da dinlemiyor. Söylüyorum söylüyorum, kendim söylüyorum, kendim dinliyorum."

Tamam, o zaman içinden günaha, günahlıya buğzedeceksin, "Niye böyle yapıyor?" diye, Tamam, o zaman içinden günaha, günahlıya buğzedeceksin, "Niye böyle yapıyor?" diye, "Ben buna razı değilim." diyeceksin. Bu da imanın aşağı derecesi oluyor. "Ben buna razı değilim." diyeceksin. Bu da imanın aşağı derecesi oluyor. Yüksek derecesi engelleyebilmek.Yüksek derecesi engelleyebilmek. Aşağı derecesi de; katılmıyor, sevmiyor ama ne yapsın, bir şey de yapamıyor. Aşağı derecesi de; katılmıyor, sevmiyor ama ne yapsın, bir şey de yapamıyor.

Soru: Mesela açıktan ahlâksızlık yapan birisine;Soru: Mesela açıktan ahlâksızlık yapan birisine; 'Yâ Rabbi! Bu edepsiz AİDS'e yakalansın, ölsün!' mü demeliyiz veya başka bir şey mi yapmalıyız? 'Yâ Rabbi! Bu edepsiz AİDS'e yakalansın, ölsün!' mü demeliyiz veya başka bir şey mi yapmalıyız?

"Adam edepsiz."Adam edepsiz. 'Yâ Rabbi! Kahret şunu! AİDS hastalığına tutulsun, inim inim inlesin!' mi diyeceğiz?" demek istiyor. 'Yâ Rabbi! Kahret şunu! AİDS hastalığına tutulsun, inim inim inlesin!' mi diyeceğiz?" demek istiyor.

Beddua etmek iyi değil. Peygamber Efendimiz diyor ki; Beddua etmek iyi değil. Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Ben lanetçi olarak [gönderilmedim.]" "Ben lanetçi olarak [gönderilmedim.]"

Peygamber Efendimiz'in sahabesi işkence gördükçe Peygamber Efendimiz'e gelip dediler ki; Peygamber Efendimiz'in sahabesi işkence gördükçe Peygamber Efendimiz'e gelip dediler ki;

"Yâ Resûlallah! Sen sözü duası makbul bir insansın, beddua et, şunlar kahrolsun!" "Yâ Resûlallah! Sen sözü duası makbul bir insansın, beddua et, şunlar kahrolsun!"

"Hayır, ben beddua edici, lanetçi olarak gönderilmedim." "Hayır, ben beddua edici, lanetçi olarak gönderilmedim."

"Yâ Rabbi! Benim kavmimi affeyle, hidâyet eyle, doğru yola sevk eyle;"Yâ Rabbi! Benim kavmimi affeyle, hidâyet eyle, doğru yola sevk eyle; çünkü bilmiyorlar!" diye dua ediyordu. çünkü bilmiyorlar!" diye dua ediyordu. "Kahrolsunlar!" diye dua etmiyordu, "Islah olsunlar!" diye dua ediyordu. Niyetimiz iyi olacak. "Kahrolsunlar!" diye dua etmiyordu, "Islah olsunlar!" diye dua ediyordu.

Niyetimiz iyi olacak.

Soru: Bazı kimseler hâşâ "[Allah] kendi eşini yaratabilir mi?" diyorlar. Ne cevap verelim? Soru: Bazı kimseler hâşâ "[Allah] kendi eşini yaratabilir mi?" diyorlar. Ne cevap verelim?

Cevap: Allahu Teâlâ hazretleri mahlukâtı yaratıyor. Ne isterse yaratır.Cevap: Allahu Teâlâ hazretleri mahlukâtı yaratıyor. Ne isterse yaratır. Ama şerîki, nazîri olmadığını beyan ediyor.Ama şerîki, nazîri olmadığını beyan ediyor. Vâhidiyyetini, ehadiyyetini, vahdaniyyetini Kur'ân-ı Kerîm'de bildiriyor.Vâhidiyyetini, ehadiyyetini, vahdaniyyetini Kur'ân-ı Kerîm'de bildiriyor. O'nun rızası, arzusu öyle. Dilediğini yaratır. O'nun rızası, arzusu öyle. Dilediğini yaratır. Yaratmasının da ne istikamette olacağını Kur'ân-ı Kerîm böyle bildiriyor. Yaratmasının da ne istikamette olacağını Kur'ân-ı Kerîm böyle bildiriyor.

Soru: Birisine bir yer ikram etmenin mahzuru var mı? Soru: Birisine bir yer ikram etmenin mahzuru var mı?

Cevap: İkram eden edebilir de ötekisi nezâketen kabul etmeyecek.Cevap: İkram eden edebilir de ötekisi nezâketen kabul etmeyecek. "Buyur, yerime otur." diyor, o ikram ediyor. "Buyur, yerime otur." diyor, o ikram ediyor. Ama ötekisi o mağdur olmasın diye kabul etmeyecek. "Tamam, sağol, teşekkür ederim." diyecek,Ama ötekisi o mağdur olmasın diye kabul etmeyecek. "Tamam, sağol, teşekkür ederim." diyecek, bulduğu yere oturacak. Edep bu. İkram edebilir. Berikisi kabul etmeyecek. bulduğu yere oturacak. Edep bu. İkram edebilir. Berikisi kabul etmeyecek.

Soru: Ayaklarımdan lenfanjit cilt hastalığı var.Soru: Ayaklarımdan lenfanjit cilt hastalığı var. Doktor tavsiyesine göre beyaz ispirtoyla pansuman yapıyorum. Abdestten sonra namazıma mânisi var mı? Doktor tavsiyesine göre beyaz ispirtoyla pansuman yapıyorum. Abdestten sonra namazıma mânisi var mı?

Cevap:Pansumanını yaptıktan sonra pansuman yaptığı yerleri yıkarsa ihtiyata daha uygun olur.Cevap:Pansumanını yaptıktan sonra pansuman yaptığı yerleri yıkarsa ihtiyata daha uygun olur. Çünkü bazı alimlerin kanaatine göre alkol necis olduğundan oralarına necaset bulaştırmış oluyor.Çünkü bazı alimlerin kanaatine göre alkol necis olduğundan oralarına necaset bulaştırmış oluyor. Onu yıkaması lazım. Öyle yapsın. Onu yıkaması lazım. Öyle yapsın.

Soru: Rabıtada şirk korkusu var zannıyla bazıları mütereddit. Ne buyurursunuz? Soru: Rabıtada şirk korkusu var zannıyla bazıları mütereddit. Ne buyurursunuz?

Cevap: Şirk yoktur; rabıta sevgidir, muhabbettir, bağlılıktır.Cevap: Şirk yoktur; rabıta sevgidir, muhabbettir, bağlılıktır. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'de de vardı. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'de de vardı. Ebû Bekr-i Sıddık Efendimiz evinde otururken Resûlullah'ı daima karşısında görürdü.Ebû Bekr-i Sıddık Efendimiz evinde otururken Resûlullah'ı daima karşısında görürdü. Helaya gitse karşısında görürdü. Helaya gitse karşısında görürdü. Evde otururken utanırdı, ayağını uzatamazdı; rabıtanın kuvvetinden…Evde otururken utanırdı, ayağını uzatamazdı; rabıtanın kuvvetinden… Rabıta sevgiden olan bir şeydir, mahzuru yoktur, sahabede olan bir şey olduğundan...Rabıta sevgiden olan bir şeydir, mahzuru yoktur, sahabede olan bir şey olduğundan... Sonu da güzele gider, fenâ fi'r-resûl makamına götürür. O bakımdan iyidir. Sonu da güzele gider, fenâ fi'r-resûl makamına götürür. O bakımdan iyidir.

Soru: Yurt dışı yüksek lisans imtihanını kazandık. Çok şükür.Soru: Yurt dışı yüksek lisans imtihanını kazandık. Çok şükür. Türkiye'de kısa bir süre yabancı dil kursu görüp yurt dışına gönderecekler.Türkiye'de kısa bir süre yabancı dil kursu görüp yurt dışına gönderecekler. Yüksek lisans ve doktora yapmış olarak döneceğiz.Yüksek lisans ve doktora yapmış olarak döneceğiz. Kazandığımız üniversitede zorunlu öğretim görevliliği yapacağız. Kazandığımız üniversitede zorunlu öğretim görevliliği yapacağız.

Cevap: Çok güzel. Üniversite hocası olacak. Yalnız yurt dışına bekâr gitmesinler. Neden? Cevap: Çok güzel. Üniversite hocası olacak.

Yalnız yurt dışına bekâr gitmesinler.

Neden?

O gâvur kızları kandırıyor. Allem ediyor, kallem ediyor, ağzından giriyor, burnundan çıkıyor;O gâvur kızları kandırıyor. Allem ediyor, kallem ediyor, ağzından giriyor, burnundan çıkıyor; bizimkiler de aval aval bakarken tuzağa düşüyorlar. Çok kesin. Çünkü profesyonel. bizimkiler de aval aval bakarken tuzağa düşüyorlar. Çok kesin. Çünkü profesyonel. Çünkü ilkokuldan onlara ders öğretiyorlar, bu dersleri veriyorlar.Çünkü ilkokuldan onlara ders öğretiyorlar, bu dersleri veriyorlar. Onların da daireleri geniş. Gelirler, sürünürler, sokulurlar, girerler, çıkarlar… Onların da daireleri geniş. Gelirler, sürünürler, sokulurlar, girerler, çıkarlar… Onun için, oraya evli gitmesi lazım. Neden? Dayanamaz.Onun için, oraya evli gitmesi lazım.

Neden?

Dayanamaz.
Bekâr çocuk olarak gider, şeytana uyar, nefsine uyar; aldanır, kanar. Bekâr çocuk olarak gider, şeytana uyar, nefsine uyar; aldanır, kanar.

Karısıyla, çoluk çocuğuyla gitsin. Edebiyle otursun. Karısıyla, çoluk çocuğuyla gitsin. Edebiyle otursun.

Bu sözümü dinlemeden giden birisi var.Bu sözümü dinlemeden giden birisi var. Bir sene tahammül etti bir yerde, ondan sonra evine mektup göndermeye başladı;Bir sene tahammül etti bir yerde, ondan sonra evine mektup göndermeye başladı; "İşte bir kızla tanıştık, müsaade eder misiniz?" "Katiyen!" Zehir zemberek cevaplar gitti."İşte bir kızla tanıştık, müsaade eder misiniz?" "Katiyen!" Zehir zemberek cevaplar gitti. Biraz daha ses çıkmadı filan… Pattadak bir cevap geldi; "Biz kilisede kendimiz nişanlandık, evlendik." Biraz daha ses çıkmadı filan… Pattadak bir cevap geldi; "Biz kilisede kendimiz nişanlandık, evlendik." Resmî işleri yapıvermişler. Hem de kızResmî işleri yapıvermişler. Hem de kız müslüman olmaya da razı olmadı. "Ben dinimden memnunum." dedi.müslüman olmaya da razı olmadı. "Ben dinimden memnunum." dedi. Dininden memnunsun ama Allah memnun değil. Böyle oluyor. Yani kanıyorlar.Dininden memnunsun ama Allah memnun değil.

Böyle oluyor. Yani kanıyorlar.
Çocuk iyi çocuk, ihvânımızdan sevdiğimiz birisi, anası babası iyi; dayanamıyor.Çocuk iyi çocuk, ihvânımızdan sevdiğimiz birisi, anası babası iyi; dayanamıyor. Çünkü ben Avrupa'ya, Amerika'ya gittim, biliyorum. Fettan, şeytan hepsi… Öyle kısa etek giyiyor kiÇünkü ben Avrupa'ya, Amerika'ya gittim, biliyorum. Fettan, şeytan hepsi… Öyle kısa etek giyiyor ki aklınız durur. Öyle lâubâli hareketler yapıyor ki insanın aklı durur.aklınız durur. Öyle lâubâli hareketler yapıyor ki insanın aklı durur. Onun için, ona tahammül etmek için ne olmak lazım? Onun için, ona tahammül etmek için ne olmak lazım?

İyi müslüman olmak lazım. Evli olmak lazım. Sakin durmak lazım. İyi müslüman olmak lazım. Evli olmak lazım. Sakin durmak lazım.

Bekâr gitmeyin. Bekâr gitmeyi hiç tavsiye etmiyorum. Bekâr gitmeyin. Bekâr gitmeyi hiç tavsiye etmiyorum.

Soru: Muhasebe yanında sigorta acentalığı da yapan bir yere girmek istiyorum.Soru: Muhasebe yanında sigorta acentalığı da yapan bir yere girmek istiyorum. Girmem câiz midir? Ne buyurursunuz? Girmem câiz midir? Ne buyurursunuz?

Cevap: Sigortanın üzerinde ulemânın ihtilafı var. Câiz olmadığını söyleyenler [var.]Cevap: Sigortanın üzerinde ulemânın ihtilafı var. Câiz olmadığını söyleyenler [var.] Hele bugünkü Türkiye'deki uygulamasıyla sigorta şirketleri kazanıyor, sigortayı bilenler göstermelik oluyor.Hele bugünkü Türkiye'deki uygulamasıyla sigorta şirketleri kazanıyor, sigortayı bilenler göstermelik oluyor. Pek [doğru] olmuyor. Pek [doğru] olmuyor.

Soru: İmam-Hatip lisesi talebesiyim. Yazın sakal bırakabilir miyim? Soru: İmam-Hatip lisesi talebesiyim. Yazın sakal bırakabilir miyim?

Cevap: Güzel. Bırakabilirsin ve bırakman lazım. Neden? Cevap: Güzel. Bırakabilirsin ve bırakman lazım.

Neden?

Sakalı zaten sen kendi isteğinle kazımıyorsun.Sakalı zaten sen kendi isteğinle kazımıyorsun. Okul idaresi mecbur tutuyor diye mecburen kazıyorsun.Okul idaresi mecbur tutuyor diye mecburen kazıyorsun. Mecburiyet olmayınca sakal [bırakılacak.] Mecburiyet olunca vebal ötekilere ait. Mecburiyet olmayınca sakal [bırakılacak.] Mecburiyet olunca vebal ötekilere ait.

Soru: Sigara günah mıdır? Soru: Sigara günah mıdır?

Cevap: Sigara üzerinde alimler ittifakla ilk çıktığı zaman "haram" demişler.Cevap: Sigara üzerinde alimler ittifakla ilk çıktığı zaman "haram" demişler. Dört mezhebin kadısı Mekke-i Mükerreme'de sorulan sorulara -Hanefî, Şâfî, Mâlikî,Dört mezhebin kadısı Mekke-i Mükerreme'de sorulan sorulara -Hanefî, Şâfî, Mâlikî, Hanbelî, hepsi- "haram" demiş. Bu hususta elimde kitaplar var. "Kesinlikle haram!" demişler. Neden? Hanbelî, hepsi- "haram" demiş. Bu hususta elimde kitaplar var. "Kesinlikle haram!" demişler.

Neden?

Çünkü bir bitkiyi sarıyorsun, dumanını çekiyorsun. Duhan haram. Yani dumanı haram.Çünkü bir bitkiyi sarıyorsun, dumanını çekiyorsun. Duhan haram. Yani dumanı haram. Şimdi bazı mezheplere göre şu anda haram. Tabii israf olması haram.Şimdi bazı mezheplere göre şu anda haram. Tabii israf olması haram. Sıhhate zarar vermesi haram. Bazılarına göre de kerahat-i tahrimiyeyle mekruh.Sıhhate zarar vermesi haram. Bazılarına göre de kerahat-i tahrimiyeyle mekruh. Yani harama yakın bir kerahatle mekruh. Yapan günahkâr olur.Yani harama yakın bir kerahatle mekruh. Yapan günahkâr olur. Ama sıhhate de zararlılığı kesin. Kanser yaptığı garanti.Ama sıhhate de zararlılığı kesin. Kanser yaptığı garanti. Sigara içen insanın yavaş yavaş kendi vücuduna kastettiği, yavaş yavaş intihar ettiği de kesin.Sigara içen insanın yavaş yavaş kendi vücuduna kastettiği, yavaş yavaş intihar ettiği de kesin. Çok net olarak günahtır! İçilmemesi lazım. "Efendim hık da mık da…" 'Hık'ı 'mık'ı yok!Çok net olarak günahtır! İçilmemesi lazım.

"Efendim hık da mık da…"

'Hık'ı 'mık'ı yok!
Bu işin hakçası, doğrusu bunun içilmemesi, günah olduğu. Bu işin hakçası, doğrusu bunun içilmemesi, günah olduğu.

Soru: Borçtan kurtulamıyorum. Ne emredersiniz? Cevap: Muhterem kardeşlerim! Soru: Borçtan kurtulamıyorum. Ne emredersiniz?

Cevap: Muhterem kardeşlerim!

Borçlu olmak iyi bir şey değildir. Belki bilmiyorsunuz, Efendimiz hiç tavsiye etmemiş.Borçlu olmak iyi bir şey değildir. Belki bilmiyorsunuz, Efendimiz hiç tavsiye etmemiş. Sonra borçlu olan bir insanın katık bile alması doğru değildir. Önce borcunu ödemesi lazım. Sonra borçlu olan bir insanın katık bile alması doğru değildir. Önce borcunu ödemesi lazım. En iyisi borçsuz yaşamaktır. Onun için, borca heves etmeyin, dişinizi sıkın. En iyisi borçsuz yaşamaktır. Onun için, borca heves etmeyin, dişinizi sıkın.

Bizim Türkiye'de ben biliyorum, en fakir insanın durumu bile tarihte eski zamanlardaki insanlarınBizim Türkiye'de ben biliyorum, en fakir insanın durumu bile tarihte eski zamanlardaki insanların durumundan çok daha iyidir. Üç gün beş gün aç durmaya tahammülünüz var mı? durumundan çok daha iyidir. Üç gün beş gün aç durmaya tahammülünüz var mı?

Nice alimler biliyorum, üç gün beş gün yemek bulamamış, yememiş. Yoksulluk yaygınmış.Nice alimler biliyorum, üç gün beş gün yemek bulamamış, yememiş. Yoksulluk yaygınmış. Üretim azmış. Kıtlık çokmuş. Peygamber Efendimiz'in zamanında hurmayı birisi ağzına alıyor, azıcık emiyor, ötekisine veriyor, azıcık emiyor… Bu durum şimdi var mı? Herkes hurmayı 'lup' diye yutar. Elmayı 'şıp' diye ağzına atar. Her şey var. Ne kadar fakir bile olsa insan şöyle bir çarşamba pazarına herkes gittikten sonra bir dolaşsa 10 ton yiyecek toplar! Eskiden ot bile yokmuş. Bir hacı amca anlatıyor: -Mekânı cennet olsun. Çok takvâ ehli bir amcaydı.- "Biz Bayburt'tan 30 küsur kişi çıktık, -aile- Ankara'ya geldiğimizde öle öle üç kişi kaldık." diyor.Üretim azmış. Kıtlık çokmuş. Peygamber Efendimiz'in zamanında hurmayı birisi ağzına alıyor, azıcık emiyor, ötekisine veriyor, azıcık emiyor… Bu durum şimdi var mı?


Herkes hurmayı 'lup' diye yutar. Elmayı 'şıp' diye ağzına atar. Her şey var. Ne kadar fakir bile olsa insan şöyle bir çarşamba pazarına herkes gittikten sonra bir dolaşsa 10 ton yiyecek toplar! Eskiden ot bile yokmuş.


Bir hacı amca anlatıyor: -Mekânı cennet olsun. Çok takvâ ehli bir amcaydı.- "Biz Bayburt'tan 30 küsur kişi çıktık, -aile- Ankara'ya geldiğimizde öle öle üç kişi kaldık." diyor.
Üretim azmış. Kıtlık çokmuş. Peygamber Efendimiz'in zamanında hurmayıÜretim azmış. Kıtlık çokmuş. Peygamber Efendimiz'in zamanında hurmayı birisi ağzına alıyor, azıcık emiyor, ötekisine veriyor, azıcık emiyor… Bu durum şimdi var mı? birisi ağzına alıyor, azıcık emiyor, ötekisine veriyor, azıcık emiyor… Bu durum şimdi var mı?

Herkes hurmayı 'lup' diye yutar. Elmayı 'şıp' diye ağzına atar. Her şey var.Herkes hurmayı 'lup' diye yutar. Elmayı 'şıp' diye ağzına atar. Her şey var. Ne kadar fakir bile olsa insan şöyle bir çarşamba pazarına herkes gittikten sonraNe kadar fakir bile olsa insan şöyle bir çarşamba pazarına herkes gittikten sonra bir dolaşsa 10 ton yiyecek toplar! Eskiden ot bile yokmuş. bir dolaşsa 10 ton yiyecek toplar! Eskiden ot bile yokmuş.

Bir hacı amca anlatıyor: -Mekânı cennet olsun.Bir hacı amca anlatıyor: -Mekânı cennet olsun. Çok takvâ ehli bir amcaydı.-Çok takvâ ehli bir amcaydı.- "Biz Bayburt'tan 30 küsur kişi çıktık, -aile- Ankara'ya geldiğimizde öle öle üç kişi kaldık." diyor. "Biz Bayburt'tan 30 küsur kişi çıktık, -aile- Ankara'ya geldiğimizde öle öle üç kişi kaldık." diyor. Rus harbinde yollarda otların her çeşidini yedik." diyor. O sütlü, dikenli otlar vesaire…Rus harbinde yollarda otların her çeşidini yedik." diyor. O sütlü, dikenli otlar vesaire… "Yiye yiye ağızlarımızın şurası yara oldu." diyor. Şimdi o sefaletler yoktur."Yiye yiye ağızlarımızın şurası yara oldu." diyor.

Şimdi o sefaletler yoktur.
Eskiden ayakkabı bulunmazdı, kumaş bulunmazdı, şeker bulunmazdı, Eskiden ayakkabı bulunmazdı, kumaş bulunmazdı, şeker bulunmazdı, gaz bulunmazdı, kibrit bulunmazdı. Şimdi bolluk devridir.gaz bulunmazdı, kibrit bulunmazdı. Şimdi bolluk devridir. Onun için, mümkün olduğu kadar borca bulaşmamaya gayret etsin. Borçlarını ödemeye himmet etsin. Onun için, mümkün olduğu kadar borca bulaşmamaya gayret etsin. Borçlarını ödemeye himmet etsin.

Soru: Dayılarım birbirleriyle konuşmuyorlar, küs duruyorlar. Dua eder misiniz? Soru: Dayılarım birbirleriyle konuşmuyorlar, küs duruyorlar. Dua eder misiniz?

Cevap: Küs durmak haramdır! Hadîs-i şerîfler var.Cevap: Küs durmak haramdır! Hadîs-i şerîfler var. Buhârî'de, sahih hadis kitaplarında çok hadîs-i şerîfler vardır. Onları okuyun.Buhârî'de, sahih hadis kitaplarında çok hadîs-i şerîfler vardır. Onları okuyun. Kitapları karıştırırsanız bu konuda 30-40-50 tane hadis bulursunuz.Kitapları karıştırırsanız bu konuda 30-40-50 tane hadis bulursunuz. "Mü'minin mü'mine üç günden ziyade küs durması haramdır!" diye hadisler bulursunuz. Onları okuyun."Mü'minin mü'mine üç günden ziyade küs durması haramdır!" diye hadisler bulursunuz. Onları okuyun. Haram. İçki haram, kumar haram, zina haram; küslük de haram. Küs durmayacak. Haram. İçki haram, kumar haram, zina haram; küslük de haram. Küs durmayacak.

Soru: Bugün Amerikan gemilerinin Bağdat'a füze saldırısında bulunduğunu haberlerden öğrendik.Soru: Bugün Amerikan gemilerinin Bağdat'a füze saldırısında bulunduğunu haberlerden öğrendik. Bu olayı Amerikan temsilcileri nezdinde protesto etmemiz nasıl olur? Bu olayı Amerikan temsilcileri nezdinde protesto etmemiz nasıl olur? Hiçbir şey yapamıyorum. Bu yüzden onları protesto etmek istiyorum. Hiçbir şey yapamıyorum. Bu yüzden onları protesto etmek istiyorum.

Cevap: Her müslüman yapması gereken hayırları yapacak.Cevap: Her müslüman yapması gereken hayırları yapacak. Engellemeye muktedir olduğu her şeyi engellemeye çalışacak. Engellemeye muktedir olduğu her şeyi engellemeye çalışacak. Ve reaksiyonunu, kızgınlığını, haksızın karşısında onun haksız olduğunu söylemesi vazifesini yapacak.Ve reaksiyonunu, kızgınlığını, haksızın karşısında onun haksız olduğunu söylemesi vazifesini yapacak. Bosna için, Hersek için, Azerbaycan için, Bağdat için, her yer için aktif olacaksınız.Bosna için, Hersek için, Azerbaycan için, Bağdat için, her yer için aktif olacaksınız. Hararetle tavsiye ederim. Hararetle tavsiye ederim.

Soru: Bizim tarikatimiz kimlerden geliyor? Cevap: Bizim tarikatimiz beş tarikate bağlı.Soru: Bizim tarikatimiz kimlerden geliyor?

Cevap: Bizim tarikatimiz beş tarikate bağlı.
İmâm-ı Rabbânî'den, Bahaeddîn-i Nakşbend Efendimiz'den; Peygamber Efendimiz'den,İmâm-ı Rabbânî'den, Bahaeddîn-i Nakşbend Efendimiz'den; Peygamber Efendimiz'den, Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'den geliyor.Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'den geliyor. Kâdirî tarikatimiz Hz. Ali Efendimiz'den, Abdulkâdir-i Geylânî Efendimiz'den doğru geliyor.Kâdirî tarikatimiz Hz. Ali Efendimiz'den, Abdulkâdir-i Geylânî Efendimiz'den doğru geliyor. Sühreverdî tarikatimiz İmam Sühreverdî Efendimiz'den doğru geliyor. Sühreverdî tarikatimiz İmam Sühreverdî Efendimiz'den doğru geliyor. Çeştî tarikatimiz, Kübrevî tarikatimiz var. HepsiÇeştî tarikatimiz, Kübrevî tarikatimiz var. Hepsi en son -Bağdatlı- Hâlid-i Bağdâdî Efendimiz'e geliyor.en son -Bağdatlı- Hâlid-i Bağdâdî Efendimiz'e geliyor. Oradan Gümüşhaneli Efendimiz, Ahmed Ziyâeddîn Efendi, bu okuduğumuz hadis kitabını yazana geliyor.Oradan Gümüşhaneli Efendimiz, Ahmed Ziyâeddîn Efendi, bu okuduğumuz hadis kitabını yazana geliyor. Oradan Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'den bize geliyor, bize geçiyor. Elhamdülillah. Oradan Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'den bize geliyor, bize geçiyor. Elhamdülillah.

Soru: İcazet ve şecereniz var mı? Cevap: Evet.Soru: İcazet ve şecereniz var mı?

Cevap: Evet.
Elhamdülillah, Hocamız'dan iznimiz, icazetimiz var. Sağlığında bizi görevlendirmişti.Elhamdülillah, Hocamız'dan iznimiz, icazetimiz var. Sağlığında bizi görevlendirmişti. Şahitli, ispatlı olan bir husustur. Şahitli, ispatlı olan bir husustur.

Soru: Tasarrufa teşvik şeklinde nema adı altında bir miktar para veriliyor.Soru: Tasarrufa teşvik şeklinde nema adı altında bir miktar para veriliyor. Daha sonra bunlar daha fazlasıyla geri veriliyor. Bu parayı ne yapmak lazım? Daha sonra bunlar daha fazlasıyla geri veriliyor. Bu parayı ne yapmak lazım?

Cevap: Nema demek, "bir parayı çalıştırıp elde edilen kâr" demektir.Cevap: Nema demek, "bir parayı çalıştırıp elde edilen kâr" demektir. Paranın neması demek, "çalıştırıldıktan sonra hâsıl olan kâr" demektir.Paranın neması demek, "çalıştırıldıktan sonra hâsıl olan kâr" demektir. Çalıştırılıp kâr etmek ve kârı bölüşmek câizdir.Çalıştırılıp kâr etmek ve kârı bölüşmek câizdir. Ama parayı alıp da fazlasını vermek faizdir. Ama parayı alıp da fazlasını vermek faizdir. Yani ivazsız, karşılıksız bir parayı alınan miktardan fazla vermek, fazlalığı faizdir.Yani ivazsız, karşılıksız bir parayı alınan miktardan fazla vermek, fazlalığı faizdir. Çalıştırılıp veriliyorsa câiz olur. Fazlalık olarak veriliyorsa faiz olur.Çalıştırılıp veriliyorsa câiz olur. Fazlalık olarak veriliyorsa faiz olur. Nema câiz olur, faiz haram olur. Eğer adı nema olup da aslında faizse… Nema câiz olur, faiz haram olur. Eğer adı nema olup da aslında faizse… Bu içkinin adı ne? "Bu içkinin adı ıvır zıvır." Ama aslı ne? Sarhoş ediyor. Bu içkinin adı ne? "Bu içkinin adı ıvır zıvır." Ama aslı ne? Sarhoş ediyor. Adı ne olursa olsun, yasaktır.Adı ne olursa olsun, yasaktır. İsimlendirmenin şaşırtmasına bakmamak lazım; formülüne, veriliş şekline bakmak lazım.İsimlendirmenin şaşırtmasına bakmamak lazım; formülüne, veriliş şekline bakmak lazım. Kesin, garantili, önceden belli bir fazlalık veriliyorsa faizdir. Kesin, garantili, önceden belli bir fazlalık veriliyorsa faizdir. Alacak, hayır yerine verecek, İslâmî hizmete verecek. Alacak, hayır yerine verecek, İslâmî hizmete verecek.

Soru: Bizim memleketlerde ana dil Arapça'dır.Soru: Bizim memleketlerde ana dil Arapça'dır. "Ana dilde bazı hocaların Arapçası fasih değil." deniliyor. Bizim hocalar öyle diyorlar. "Ana dilde bazı hocaların Arapçası fasih değil." deniliyor. Bizim hocalar öyle diyorlar.

Cevap: "Bizim iller" dediği bu kardeşimizin, Türkiye'nin içinde.Cevap: "Bizim iller" dediği bu kardeşimizin, Türkiye'nin içinde. Mesela Siirt olabilir, Mardin olabilir. Oranın Arapçası var.Mesela Siirt olabilir, Mardin olabilir. Oranın Arapçası var. Oranın Arapçası hiç fasih değildir. Onlar hani beğenmiyorlar ya…Oranın Arapçası hiç fasih değildir. Onlar hani beğenmiyorlar ya… Biz mesela üniversitede, Edebiyat Fakültesinde Arapça okuduk, Arap Dili ve Edebiyatı okuduk.Biz mesela üniversitede, Edebiyat Fakültesinde Arapça okuduk, Arap Dili ve Edebiyatı okuduk. Bizim Siirtli bir arkadaşımız vardı, iktisada gidiyordu. Dedi ki; "Ne yapıyorsun?" Bizim Siirtli bir arkadaşımız vardı, iktisada gidiyordu. Dedi ki;

"Ne yapıyorsun?"

Ben Ebu'l-Ferec el-İsfehânî'nin Kitâbü'l-egânî'sini okuyordum. "İşte bu kitabı okuyorum." dedim. Ben Ebu'l-Ferec el-İsfehânî'nin Kitâbü'l-egânî'sini okuyordum.

"İşte bu kitabı okuyorum." dedim.

"Yardımcı olayım. Benim anadilim Arapçadır." dedi. "Olur, yardımcı ol." dedim. "Yardımcı olayım. Benim anadilim Arapçadır." dedi.

"Olur, yardımcı ol." dedim.

Ben paragrafı verdim, "oku" dedim. "Sen oku, ben sana tercüme edeyim." dedi. Ben paragrafı verdim, "oku" dedim.

"Sen oku, ben sana tercüme edeyim." dedi.

O çok edebî bir metin, ben onu okudum. Hiçbir şey anlamadı. O çok edebî bir metin, ben onu okudum. Hiçbir şey anlamadı.

Onların Arapçası avam Arapçasıdır, âmmî Arapçasıdır; yeterli değildir. Onların Arapçası avam Arapçasıdır, âmmî Arapçasıdır; yeterli değildir.

Medreselerde okuyan hocaları daha iyi Arapça öğreniyorlar.Medreselerde okuyan hocaları daha iyi Arapça öğreniyorlar. Mâlum, mesela Karadenizli Türkçe'yi biraz başka türlü konuşur veya göçmense Mâlum, mesela Karadenizli Türkçe'yi biraz başka türlü konuşur veya göçmense Türkçe'yi biraz başka türlü konuşur. Bunlar olur.Türkçe'yi biraz başka türlü konuşur. Bunlar olur. Biz anadilimiz Türkçe olduğu için, Arapça'yı sonradan öğrendiğimiz içinBiz anadilimiz Türkçe olduğu için, Arapça'yı sonradan öğrendiğimiz için telaffuzlar veya kullanım eksiklikleri olabilir. telaffuzlar veya kullanım eksiklikleri olabilir.

Mesela sabahleyin Kanada'dan bir profesör geldi. Biz çat pat İngilizcemizle konuştuk.Mesela sabahleyin Kanada'dan bir profesör geldi. Biz çat pat İngilizcemizle konuştuk. Laf arasında dedi ki; "Ben sizin İngilizcenizi çok mükemmel buldum, çok beğendim." Laf arasında dedi ki; "Ben sizin İngilizcenizi çok mükemmel buldum, çok beğendim." Benim de koltuklarım kabardı, sevindim. Ama biliyorum ki eksiklerim var, kelimelerim az.Benim de koltuklarım kabardı, sevindim. Ama biliyorum ki eksiklerim var, kelimelerim az. "Yok, telaffuzunuz güzel." dedi. Bu bakış açısına göre değişir."Yok, telaffuzunuz güzel." dedi. Bu bakış açısına göre değişir. Elbette biz İngiliz gibi İngilizce konuşamayız, Arap gibi Arapça konuşamayız. Elbette biz İngiliz gibi İngilizce konuşamayız, Arap gibi Arapça konuşamayız.

Benim Arap -Suudi Arabistanlı- bir asistanım vardı.Benim Arap -Suudi Arabistanlı- bir asistanım vardı. Ben ona doktora yaptırdım. Arabistan'a gitti, hoca oldu. Ben ona doktora yaptırdım. Arabistan'a gitti, hoca oldu. O derdi ki; "Hocam, biz Arapça kitap yazmış bir adamın kitabını elimize aldığımız zaman, O derdi ki; "Hocam, biz Arapça kitap yazmış bir adamın kitabını elimize aldığımız zaman, daha ilk sayfasını açıp bir okuduk mu; bu adam Arap mı, yoksa Arap değil dedaha ilk sayfasını açıp bir okuduk mu; bu adam Arap mı, yoksa Arap değil de Arapça bir eser mi yazmış, menşeini 'şıp' diye anlarız." Anlaşılır.Arapça bir eser mi yazmış, menşeini 'şıp' diye anlarız."

Anlaşılır.
Hakikaten ben de Türkçe bir eser yazmış bir insanı alayım veya birisini bana dinlettirsinler;Hakikaten ben de Türkçe bir eser yazmış bir insanı alayım veya birisini bana dinlettirsinler; bu Siirtli mi, Diyarbakırlı mı, "Vallah ki bilmem!" deyişinden Karadenizli mi, Rizeli mi,bu Siirtli mi, Diyarbakırlı mı, "Vallah ki bilmem!" deyişinden Karadenizli mi, Rizeli mi, Aydınlı mı, Antalyalı mı, 'şıp' diye anlarım. Bu normal. Aydınlı mı, Antalyalı mı, 'şıp' diye anlarım. Bu normal.

Ama Arapça'nın incelikleri, edebiyatının güzellikleri bakımındanAma Arapça'nın incelikleri, edebiyatının güzellikleri bakımından ben Arabistan'da hutbe okuyan insanların yanlışlarını çıkartabiliyorum.ben Arabistan'da hutbe okuyan insanların yanlışlarını çıkartabiliyorum. Yanlış olduğunu, yanlış cümle kullandığını düzeltebiliyorum. Yanlış olduğunu, yanlış cümle kullandığını düzeltebiliyorum.

Tabii biz Arap diyarına gitmedik, oralarda tahsil görmedik, Arapça uygulamamız yok.Tabii biz Arap diyarına gitmedik, oralarda tahsil görmedik, Arapça uygulamamız yok. Kitap Arapçasıdır. Okuyoruz.Kitap Arapçasıdır. Okuyoruz. Bizimki öyle yazmak vesaire tarzında değildir. Ama böyle olabilir. Bizimki öyle yazmak vesaire tarzında değildir. Ama böyle olabilir.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2