Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Şehadetin Fazileti

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

8 Ramazan 1411 / 24.03.1991
Coburg Camii Melbourne/ Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Camide Namazı Bekleyen Kimse, Şehide Verilen Mükâfâtlar, İlk Müslümanların Fedâkârlıkları, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Şehadetin Fazileti

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

8 Ramazan 1411 / 24.03.1991
Coburg Camii Melbourne/ Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Camide Namazı Bekleyen Kimse, Şehide Verilen Mükâfâtlar, İlk Müslümanların Fedâkârlıkları, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdulillâhi Rabbi'l-âlemîn alâ külli hâlin ve fî külli hîn.el-Hamdulillâhi Rabbi'l-âlemîn alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Vessalâtu vesselâmu alâ seyyinâ ve senedinâ muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecma'înVessalâtu vesselâmu alâ seyyinâ ve senedinâ muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecma'în ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'dü fe-kâle'n-nebiyyü sallallahu aleyhi ve sellem; Emmâ ba'dü fe-kâle'n-nebiyyü sallallahu aleyhi ve sellem;

Yü'ta'ş-şehîdü sitte hısâlin ınde evveli katratin min demihî yükefferu anhü küllü hatîetinYü'ta'ş-şehîdü sitte hısâlin ınde evveli katratin min demihî yükefferu anhü küllü hatîetin ve yerâ mak'adehû mine'l-cenneti ve yüzevvicü mine'l-hûri'l-îni ve yü'menü mine'l-feza'i'l-ekberive yerâ mak'adehû mine'l-cenneti ve yüzevvicü mine'l-hûri'l-îni ve yü'menü mine'l-feza'i'l-ekberi ve min azâbi'l-kabri ve yühallâ hullete'l-îmâni. ve min azâbi'l-kabri ve yühallâ hullete'l-îmâni.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Namaz vaktine kadar şu zamanımızı Resûlullah Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okuyupNamaz vaktine kadar şu zamanımızı Resûlullah Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okuyup izah etmekle sevaplı değerli bir şekilde geçirmeye gayret edelim.izah etmekle sevaplı değerli bir şekilde geçirmeye gayret edelim. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri hadîs-i şerîfte buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri hadîs-i şerîfte buyurmuş ki;

"Bir insan camide oturup namaz için beklerken namazdaymış gibi ecir kazanır, sevap kazanır.""Bir insan camide oturup namaz için beklerken namazdaymış gibi ecir kazanır, sevap kazanır." Yani namaz kılmıyor ama namazı bekliyor, namazı beklediği esnada namazdaymış gibi sevap kazanıyor.Yani namaz kılmıyor ama namazı bekliyor, namazı beklediği esnada namazdaymış gibi sevap kazanıyor. Yani otursanız kendi başınıza elinizde tesbihle zikir ve fikir ile meşgul olsanız,Yani otursanız kendi başınıza elinizde tesbihle zikir ve fikir ile meşgul olsanız, tabii zikrin sevabı var ama otursanız sırf namazı bekleseniz dahi onun da sevabı var. tabii zikrin sevabı var ama otursanız sırf namazı bekleseniz dahi onun da sevabı var.

Bir de bunların üstüne ayrıca Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'inBir de bunların üstüne ayrıca Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek hadîs-i şerîflerinin okunması tabii zamanın ilim ve irfanla değerlendirilmesi oluyor.mübarek hadîs-i şerîflerinin okunması tabii zamanın ilim ve irfanla değerlendirilmesi oluyor. Bu bakımdan onun sevabı kat kat daha fazla oluyor.Bu bakımdan onun sevabı kat kat daha fazla oluyor. Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri ilme, ilim öğrenmeye, ilim öğretmeye,Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri ilme, ilim öğrenmeye, ilim öğretmeye, ilim dinlemeye çok büyük sevaplar veriyor. ilim dinlemeye çok büyük sevaplar veriyor.

Şimdi metnini okumuş olduğumuz birinci hadîs-i şerîf şehit hakkındadır. Şimdi metnini okumuş olduğumuz birinci hadîs-i şerîf şehit hakkındadır.

Malum İslâm dini, şehitlerin derecesinin çok yüksek olduğunu,Malum İslâm dini, şehitlerin derecesinin çok yüksek olduğunu, Allah yolunda canını feda edenlerin derecesinin çok yüksek olduğunu çok açık olarakAllah yolunda canını feda edenlerin derecesinin çok yüksek olduğunu çok açık olarak Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadîs-i şerîflerde bizlere bildirmiş. Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadîs-i şerîflerde bizlere bildirmiş. Ve her müslümanın, Allah'ın rızasını kazanmak için her takım çalışmayı yapması gerektiği gibi,Ve her müslümanın, Allah'ın rızasını kazanmak için her takım çalışmayı yapması gerektiği gibi, ibadet edecek, zahmet edecek, gayret edecek, malî bakımdan masraf edecekibadet edecek, zahmet edecek, gayret edecek, malî bakımdan masraf edecek daha da gerekirse Allah yolunda canını verecek.daha da gerekirse Allah yolunda canını verecek. En kıymetli varlığı olan canını da verecek.En kıymetli varlığı olan canını da verecek. Bu canını verene şehit deniliyor ve mertebesi son derece yüksek, mükafâtı çok büyük oluyor. Bu canını verene şehit deniliyor ve mertebesi son derece yüksek, mükafâtı çok büyük oluyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyurmuşlar ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyurmuşlar ki;

Yü'ta'ş-şehîdü sitte hısâlin. "Şehide altı mükâfat verilir."Yü'ta'ş-şehîdü sitte hısâlin. "Şehide altı mükâfat verilir." Inde evveli katratin min demihî.Inde evveli katratin min demihî. Yaralanıpta düşerken, ölürken, kanı akmaya başladığı zaman, darbeyi yedi şehit oluyor.Yaralanıpta düşerken, ölürken, kanı akmaya başladığı zaman, darbeyi yedi şehit oluyor. "Kanı ilk yere damlarken altı tane mükâfat hemen kendisine verilir, bahşedilir." Bir; "Kanı ilk yere damlarken altı tane mükâfat hemen kendisine verilir, bahşedilir." Bir;

Yükefferu anhü küllü hatîetin. "Tüm günahlar affolur." Yükefferu anhü küllü hatîetin. "Tüm günahlar affolur."

Bütün hataları, günahları affolur, bütün suçları bağışlanır. İlk mükafatı bu.Bütün hataları, günahları affolur, bütün suçları bağışlanır. İlk mükafatı bu. Evet hayatında eksikleri, kusurları vardı ama Allah yolunda canını verdi şehit oldu, tüm günahları affolur. Evet hayatında eksikleri, kusurları vardı ama Allah yolunda canını verdi şehit oldu, tüm günahları affolur.

Dinimizde bir enteresan nokta daha var. Deniz şehitlerinin mükâfatı daha büyüktür.Dinimizde bir enteresan nokta daha var. Deniz şehitlerinin mükâfatı daha büyüktür. Karada yapılan savaşta şehit olanla denizde yapılan savaşta şehit olan arasında fark varKarada yapılan savaşta şehit olanla denizde yapılan savaşta şehit olan arasında fark var ve denizde şehit olanın sevabı iki misli.ve denizde şehit olanın sevabı iki misli. Hepsi büyük, hepsi kıymetli; kıymetini, mükâfatlarını göreceğiz ama denizdeki mükâfat daha büyük.Hepsi büyük, hepsi kıymetli; kıymetini, mükâfatlarını göreceğiz ama denizdeki mükâfat daha büyük. Bu bir teşvik tabii, yani müslümanların denizlere açılması gerektiğini,Bu bir teşvik tabii, yani müslümanların denizlere açılması gerektiğini, denizciliğe önem vermesi gerektiğini, denizleri ihmal etmemesi gerektiğini,denizciliğe önem vermesi gerektiğini, denizleri ihmal etmemesi gerektiğini, denizlerin tehlikelerinden korkmaması gerektiğini gösteren bir işaret. İki misli.denizlerin tehlikelerinden korkmaması gerektiğini gösteren bir işaret. İki misli. Yani ötekisi de büyük mükâfat ama bu iki misli. Yani ötekisi de büyük mükâfat ama bu iki misli.

Avustralya'ya geldiğim zaman tabii düşündüm ki 1790 yıllında Kaptan Cook buralara gelmiş.Avustralya'ya geldiğim zaman tabii düşündüm ki 1790 yıllında Kaptan Cook buralara gelmiş. Daha evvel gelen olmuş ama ne olduğunu bilmemişler, gelmişler, görmüşler gitmişler.Daha evvel gelen olmuş ama ne olduğunu bilmemişler, gelmişler, görmüşler gitmişler. Şöyle bir kuzeydeki çöl kısımları görmüşler gitmişler,Şöyle bir kuzeydeki çöl kısımları görmüşler gitmişler, çok büyük çöl bir yer gördük diye defterine yazmış.çok büyük çöl bir yer gördük diye defterine yazmış. Bir tanesi güneyden geçmiş, Tasman isimli şahıs, Tasmania'yı filan görmüş o da geçmiş gitmiş. Bir tanesi güneyden geçmiş, Tasman isimli şahıs, Tasmania'yı filan görmüş o da geçmiş gitmiş.

Asıl gören Kaptan Cook. Gelmiş pasifik sahillerini gezmiş, bazı yerlere çıkmış vesaire filan.Asıl gören Kaptan Cook. Gelmiş pasifik sahillerini gezmiş, bazı yerlere çıkmış vesaire filan. Sidney'de Botany Bay filan diyorlar. Hangi zamanda? Sidney'de Botany Bay filan diyorlar.

Hangi zamanda?

1790, 1800 yılında. 1800 yılında İngiltere'ye koca bir kıta kazandırmış.1790, 1800 yılında. 1800 yılında İngiltere'ye koca bir kıta kazandırmış. Yani dünyanın kıtalarından bir kıtayı kazandırmış oluyor.Yani dünyanın kıtalarından bir kıtayı kazandırmış oluyor. Bir deniz seferi ile kraliçeye, İngiliz devletine koca bir kıtayı kazandırmış oluyor.Bir deniz seferi ile kraliçeye, İngiliz devletine koca bir kıtayı kazandırmış oluyor. Ne büyük bitmez tükenmez bir servet kaynağı ve gelir kaynağı elde edilmiş oluyor. Ne büyük bitmez tükenmez bir servet kaynağı ve gelir kaynağı elde edilmiş oluyor.

Arkadaşlarla konuşuyorduk, bir atasözü var;Arkadaşlarla konuşuyorduk, bir atasözü var; "Yatan aslandan gezen tilki daha yeğdir." derler."Yatan aslandan gezen tilki daha yeğdir." derler. Hareket, gezme, araştırma, çalışmanın mükafatını görmüş oluyorlarHareket, gezme, araştırma, çalışmanın mükafatını görmüş oluyorlar yani bilimsel araştırmanın mükafatı çok büyük. Coğrafi keşiflerin sonuçları hep oradan olmuş oluyor. yani bilimsel araştırmanın mükafatı çok büyük. Coğrafi keşiflerin sonuçları hep oradan olmuş oluyor.

Denize mükâfat daha büyük verilmiş.Denize mükâfat daha büyük verilmiş. Keşke müslümanlar onu bilerek denize çok önem verselerdi deKeşke müslümanlar onu bilerek denize çok önem verselerdi de kara kuvvetlerinden çok daha fazla ve çok daha güçlü deniz kuvvetleri olsaydı.kara kuvvetlerinden çok daha fazla ve çok daha güçlü deniz kuvvetleri olsaydı. Malum Osmanlı devleti bir kara devletiydi.Malum Osmanlı devleti bir kara devletiydi. I. Cihan harbi başladığı zaman Almanya'da kara devletiydi.I. Cihan harbi başladığı zaman Almanya'da kara devletiydi. Almanya'yı da Enver Paşa harbe sokmuş.Almanya'yı da Enver Paşa harbe sokmuş. İki kara devleti fakat denizlere hakim olan, çevreye hakim olan devletler sonunda galip gelmişler. İki kara devleti fakat denizlere hakim olan, çevreye hakim olan devletler sonunda galip gelmişler.

Tabii denizciliğe dinimiz önem vermiş ama müslümanlar işaretleri alamamışlar.Tabii denizciliğe dinimiz önem vermiş ama müslümanlar işaretleri alamamışlar. Yani hadisi okuyunca hadisten işareti alınca ona göre sevaplı,Yani hadisi okuyunca hadisten işareti alınca ona göre sevaplı, sevabı daha çok olan şeye koşturması, gayret etmesi lazım.sevabı daha çok olan şeye koşturması, gayret etmesi lazım. Maalesef ya dinimizin bilgilerini iyi bilmiyoruz ya da dinlediğimiz zaman Maalesef ya dinimizin bilgilerini iyi bilmiyoruz ya da dinlediğimiz zaman uygulamayı ihlasla, samimiyetle, dikkatle, itina ile yapmıyoruz.uygulamayı ihlasla, samimiyetle, dikkatle, itina ile yapmıyoruz. "Madem Rabbimiz böyle buyurmuş bir hikmeti vardır." demiyoruz. "Madem Rabbimiz böyle buyurmuş bir hikmeti vardır." demiyoruz.

Ben kendimden bir misal anlatayım.Ben kendimden bir misal anlatayım. Bir kurban bayramında kasap gelecek kurbanımızı kesecek, söz vermiş babama;Bir kurban bayramında kasap gelecek kurbanımızı kesecek, söz vermiş babama; "İşte bir iki keseceğim yerler var, önceden söz vermiştim, onları bitirince hemen size gelirim." demiş."İşte bir iki keseceğim yerler var, önceden söz vermiştim, onları bitirince hemen size gelirim." demiş. Bayram namazını kıldık, eve geldik, kasap gelecek diye bekliyoruz. Uğraşıyoruz telaşlanıyoruz.Bayram namazını kıldık, eve geldik, kasap gelecek diye bekliyoruz. Uğraşıyoruz telaşlanıyoruz. [Saat] dokuz oldu yok, 10 oldu yok, 10.30 oldu yok filan.[Saat] dokuz oldu yok, 10 oldu yok, 10.30 oldu yok filan. Bayram günü de kurban etiyle bayram yapacağız filan diye herkes kahvaltı bile etmemiş oluyor.Bayram günü de kurban etiyle bayram yapacağız filan diye herkes kahvaltı bile etmemiş oluyor. Anladık ki kasap gelmeyecek. Biz de yedi kardeşiz, beş tane erkek kardeş bir de babamız var.Anladık ki kasap gelmeyecek. Biz de yedi kardeşiz, beş tane erkek kardeş bir de babamız var. Abim muzip biraz, şakacı; "Baba kasap gelmeyecek, seni atlatmış.Abim muzip biraz, şakacı; "Baba kasap gelmeyecek, seni atlatmış. Yani söz vermiş ama gelmeyecek." dedi. "Bunu biz keseceğiz.Yani söz vermiş ama gelmeyecek." dedi. "Bunu biz keseceğiz. Sen bizim büyüğümüzsün, buyur al eline bıçağı, bize nasıl kesileceğini göster." dedi.Sen bizim büyüğümüzsün, buyur al eline bıçağı, bize nasıl kesileceğini göster." dedi. Babam selametlik, boynunu büktü;Babam selametlik, boynunu büktü; "Çok doğru söylüyorsun evladım ama yüreğim dayanamıyor, yapamam." dedi."Çok doğru söylüyorsun evladım ama yüreğim dayanamıyor, yapamam." dedi. Boynunu büktü, elini kaldırdı pes dedi, kabul etti, tamam dedi; "Ben yapamıyorum." dedi.Boynunu büktü, elini kaldırdı pes dedi, kabul etti, tamam dedi; "Ben yapamıyorum." dedi. Abim muzip yine sataşacak yer arıyor. Büyük abime yapıştı bu sefer.Abim muzip yine sataşacak yer arıyor. Büyük abime yapıştı bu sefer. Dedi abi, bu sefer vazife senin dedi. O da ben de yapamayacağım dedi.Dedi abi, bu sefer vazife senin dedi. O da ben de yapamayacağım dedi. Bu sefer ondan sonra kendisi geliyor. Bu sefer biz yüklendik ona.Bu sefer ondan sonra kendisi geliyor. Bu sefer biz yüklendik ona. Hadi sıra sana geldi sen yap. Hadi sıra sana geldi sen yap. Valla ben sağa sola yap diyorum ama ben de yapamayacağım dedi. O da kenara çekildi. Valla ben sağa sola yap diyorum ama ben de yapamayacağım dedi. O da kenara çekildi.

Benden bir büyük rahmetli abim var ona geldi sıra, sen yap filan dediler.Benden bir büyük rahmetli abim var ona geldi sıra, sen yap filan dediler. Ben hissediyorum ki sıra bana geliyor onun arkasında ben varım.Ben hissediyorum ki sıra bana geliyor onun arkasında ben varım. Dizlerimin bağı çözüldü, dermanım kesildi böyle eyvah sıra bana gelecek filan diye.Dizlerimin bağı çözüldü, dermanım kesildi böyle eyvah sıra bana gelecek filan diye. Nitekim de sıra geldi. O abim de rahmetli,Nitekim de sıra geldi. O abim de rahmetli, "Ben de kesemem." deyince bu sefer bana geldi sıra; "Haydi sen kes!.." "Ben de kesemem." deyince bu sefer bana geldi sıra; "Haydi sen kes!.."

Ben de üniversite talebesiyim daha, mezun bile olmamışım.Ben de üniversite talebesiyim daha, mezun bile olmamışım. Yani aslında kesebilirim ama hiç yapmamışız bu işi, tavuk bile kesmemişiz.Yani aslında kesebilirim ama hiç yapmamışız bu işi, tavuk bile kesmemişiz. Elim ayağım titredi, herhalde benzim sarardı soldu.Elim ayağım titredi, herhalde benzim sarardı soldu. Yani böyle nefesim tıkanacak gibi oldu. Ama şöyle düşündüm, dedim ki; Yani böyle nefesim tıkanacak gibi oldu. Ama şöyle düşündüm, dedim ki;

Resûlullah Efendimiz kurbanı kesmiş mi? Kitaplardan okuyoruz ki kesmiş.Resûlullah Efendimiz kurbanı kesmiş mi?

Kitaplardan okuyoruz ki kesmiş.
Kesmiş Resûlullah. Kesmiş Resûlullah.

Resûlullah Efendimiz mi daha yüksek ahlaklı, daha çok merhametli bir başkası mı? Resûlullah Efendimiz mi daha yüksek ahlaklı, daha çok merhametli bir başkası mı?

Elbette Resûlullah Efendimiz çok merhametli, Raûfü'r-rahîm. Elbette Resûlullah Efendimiz çok merhametli, Raûfü'r-rahîm.

Le-kad câeküm rasûlün min enfüsiküm azîzün aleyhi mâ anittüm harîsun aleyküm bi'l-mü'minîne raûfü'r-rahîm. Le-kad câeküm rasûlün min enfüsiküm azîzün aleyhi mâ anittüm harîsun aleyküm bi'l-mü'minîne raûfü'r-rahîm.

Âyet-i kerîme ile merhametinin çok yüksek olduğu belli olan nurlu,Âyet-i kerîme ile merhametinin çok yüksek olduğu belli olan nurlu, server-i kâinat, mübarek ama kesmiş. Var bunun bir hikmeti dedim ben.server-i kâinat, mübarek ama kesmiş. Var bunun bir hikmeti dedim ben. Yani erkeğin demek ki kesmeyi öğrenmesi lazım.Yani erkeğin demek ki kesmeyi öğrenmesi lazım. Çünkü hayatın bin bir türlü sıkıntısı olur, elini makineye kaptırır kan görür.Çünkü hayatın bin bir türlü sıkıntısı olur, elini makineye kaptırır kan görür. Trafik kazası olur arabanın içinden adam çıkartması lazım. Trafik kazası olur arabanın içinden adam çıkartması lazım. Kan görünce bayılmaması lazım, metin olması lazım. Hayatta bin bir türlü olayla karşılaşır.Kan görünce bayılmaması lazım, metin olması lazım. Hayatta bin bir türlü olayla karşılaşır. Düşündüm, Efendimiz madem yapmış bizim de yapmayı öğrenmemiz lazım dedim,Düşündüm, Efendimiz madem yapmış bizim de yapmayı öğrenmemiz lazım dedim, "Ben yapacağım!" dedim. Herkes bana böyle kahraman gibi bakıyor;"Ben yapacağım!" dedim. Herkes bana böyle kahraman gibi bakıyor; "Vay, herkes yapmam dedi, yapmam dedi filan bu nasıl yapar!" Ben yaparım dedim."Vay, herkes yapmam dedi, yapmam dedi filan bu nasıl yapar!" Ben yaparım dedim. Madem Peygamber Efendimiz yapmış yapmamız lazım.Madem Peygamber Efendimiz yapmış yapmamız lazım. Evet elim ayağım titriyor ama bismillâhi Allahu Ekber, neyse kestik. Evet elim ayağım titriyor ama bismillâhi Allahu Ekber, neyse kestik.

Muhterem kardeşlerim! Ben kabağı sevmiyordum ama,Muhterem kardeşlerim!


Ben kabağı sevmiyordum ama,
"Peygamber Efendimiz kabağı çok severdi." diye bir hadis okudum ondan sonra zorladım kendimi, "Peygamber Efendimiz kabağı çok severdi." diye bir hadis okudum ondan sonra zorladım kendimi, güzelmiş, çok seviyorum şimdi.güzelmiş, çok seviyorum şimdi. Olsa da kabak tatlısı yesem diye bazen yapın bakalım filan diye zorluyorum.Olsa da kabak tatlısı yesem diye bazen yapın bakalım filan diye zorluyorum. Yani demek ki insanın zevkleri değişiyor, yapamayacağını sandığı şeyler değişiyor. Yani demek ki insanın zevkleri değişiyor, yapamayacağını sandığı şeyler değişiyor.

Ölçümüz ne? Kimden ders alacağız, kimden işareti alacağız, kimden nasihati alacağız? Ölçümüz ne? Kimden ders alacağız, kimden işareti alacağız, kimden nasihati alacağız?

Allah'ın kitabından ya da Resûlullah'ın sünnetinden.Allah'ın kitabından ya da Resûlullah'ın sünnetinden. Efendimiz neyi işaret etmişse böyle can kulağıyla dinleyip yapmamız lazım.Efendimiz neyi işaret etmişse böyle can kulağıyla dinleyip yapmamız lazım. Denize fazla mı önem vermiş biz de denize önem vermeliyiz.Denize fazla mı önem vermiş biz de denize önem vermeliyiz. Daha denizler dünyanın herhalde kaçta kaçını kaplıyormuş, beşte dördünü mü?Daha denizler dünyanın herhalde kaçta kaçını kaplıyormuş, beşte dördünü mü? Yani rakamları unuttum ama büyük bir miktarını kaplıyor.Yani rakamları unuttum ama büyük bir miktarını kaplıyor. Denizlerin servetleri daha yağmalanmamış durumda yani.Denizlerin servetleri daha yağmalanmamış durumda yani. Denizlerin üstleri, dağlar, kıtalar bölüşülmüş ama buyur denizlere çalış,Denizlerin üstleri, dağlar, kıtalar bölüşülmüş ama buyur denizlere çalış, kim bilir denizlerin altında ne servetler var. kim bilir denizlerin altında ne servetler var. Kendi kıyılarımızın servetlerini kaptırıyoruz başkalarına.Kendi kıyılarımızın servetlerini kaptırıyoruz başkalarına. Gemiler batmış, dalgıçlar dalıyor gemileri buluyorlar, içindekileri çıkartıyorlar,Gemiler batmış, dalgıçlar dalıyor gemileri buluyorlar, içindekileri çıkartıyorlar, alıyorlar tarihi eserleri götürüyorlar daha bizim denizcilikten haberimiz yok. alıyorlar tarihi eserleri götürüyorlar daha bizim denizcilikten haberimiz yok.

Her şeyimizi Resûlullah'a uydurmamız, dinimizin emirlerine göreHer şeyimizi Resûlullah'a uydurmamız, dinimizin emirlerine göre en çok sevap kazanacak şey neyse ona göre yapmaya çalışmamız lazım.en çok sevap kazanacak şey neyse ona göre yapmaya çalışmamız lazım. Bu bir ana fikir olarak hatırımızda olsun. Bu bir ana fikir olarak hatırımızda olsun.

Şimdi şehidin mükâfatlarını anlatırken bu şeyler çıktı karşımıza.Şimdi şehidin mükâfatlarını anlatırken bu şeyler çıktı karşımıza. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; "Şehide altı büyük mükâfat verilir.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; "Şehide altı büyük mükâfat verilir. Daha ilk damlası damlarken yere evvela bütün günahları affolur." dedi. Daha ilk damlası damlarken yere evvela bütün günahları affolur." dedi.

Silindi, hiç günah şey yok.Silindi, hiç günah şey yok. İmam Nevevî'nin Riyâzü's-salihîn isimli hadis kitabının şerhinde deniliyor ki;İmam Nevevî'nin Riyâzü's-salihîn isimli hadis kitabının şerhinde deniliyor ki; "Günahları affolur, silinir, sorgu sual olmaz ama kul hakları sorulur." diyor. Kul hakları."Günahları affolur, silinir, sorgu sual olmaz ama kul hakları sorulur." diyor. Kul hakları. Yani birisinin hakkını almış, malını mülkünü almış, o sorulur.Yani birisinin hakkını almış, malını mülkünü almış, o sorulur. Çünkü kul hakkı önemli muhterem kardeşlerim. Kul hakkı üzerinize geçirtmeyin.Çünkü kul hakkı önemli muhterem kardeşlerim. Kul hakkı üzerinize geçirtmeyin. Günah işlersiniz tevbe edersiniz Allah affeder ama kul hakkı üstünüze geçerse,Günah işlersiniz tevbe edersiniz Allah affeder ama kul hakkı üstünüze geçerse, gideceksiniz sahibiyle helalleşeceksiniz ancak o zaman.gideceksiniz sahibiyle helalleşeceksiniz ancak o zaman. Birisine gıybet etseniz bile hakkı geçiyor. Birisine gıybet etseniz bile hakkı geçiyor. Onun gıyabında konuşsanız bile hakkı geçiyor.Onun gıyabında konuşsanız bile hakkı geçiyor. Aman kul hakkını üzerinize geçirmeyin. Kimsenin malını mülkünü nâhak yere, haksız yere yemeyin.Aman kul hakkını üzerinize geçirmeyin. Kimsenin malını mülkünü nâhak yere, haksız yere yemeyin. Kimsenin hakkı geçmesin. Allah herkese nasıl rızkını veriyor! Kimsenin hakkı geçmesin.

Allah herkese nasıl rızkını veriyor!
Nasıl zenginlere para vermiş, mal vermiş mülk vermiş sana da verir bana da verir. Nasıl zenginlere para vermiş, mal vermiş mülk vermiş sana da verir bana da verir. Allah'tan istemeli ama harama sapmamalı, kul hakkı yememeli, yetim hakkı yememeli,Allah'tan istemeli ama harama sapmamalı, kul hakkı yememeli, yetim hakkı yememeli, dul hakkı yememeli, tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını üzerine geçirmemeli.dul hakkı yememeli, tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını üzerine geçirmemeli. Elinin emeği ile yaşamalı, geçinmeli insan. Elinin emeği ile yaşamalı, geçinmeli insan.

Şehidin sorgusu suali yokmuş da kul hakkı sorulurmuş.Şehidin sorgusu suali yokmuş da kul hakkı sorulurmuş. İzah ediyor ikinci madde olarak, deniz şehidinden kul hakkı da sorulmazmış.İzah ediyor ikinci madde olarak, deniz şehidinden kul hakkı da sorulmazmış. Onun mükafatı iki misli ya. Onun mükafatı iki misli ya. Hem mükafatı iki misli hem kul hakkı da sorulmaz ondan diye böyle bir şeyde okumuştum.Hem mükafatı iki misli hem kul hakkı da sorulmaz ondan diye böyle bir şeyde okumuştum. Amerika'ya gitmiştikte orada Riyâzü's-salihîn'nin şerhini böyle bir camide okurken Amerika'ya gitmiştikte orada Riyâzü's-salihîn'nin şerhini böyle bir camide okurken orada Arapça'sında bu mesele açılmıştı orada okumuştum.orada Arapça'sında bu mesele açılmıştı orada okumuştum. Demek ki günahları affoluyor şehidin, bir. İkincisi; Demek ki günahları affoluyor şehidin, bir. İkincisi;

Ve yerâ mak'adehû mine'l-cenneti. "Cennetteki durağını, konağını Allah ona gösterir." Ve yerâ mak'adehû mine'l-cenneti. "Cennetteki durağını, konağını Allah ona gösterir."

Gözündeki perde böyle cırt açılır, kaldırılır işte cennet, işte köşkler, işte senin konakların,Gözündeki perde böyle cırt açılır, kaldırılır işte cennet, işte köşkler, işte senin konakların, işte senin durakların, yerlerin, mekanların, makamların diye hemen gösterilir. işte senin durakların, yerlerin, mekanların, makamların diye hemen gösterilir. Hemen gösterilir, daha kanı yere damlarken günahları silinir Hemen gösterilir, daha kanı yere damlarken günahları silinir cennetteki yeri hemen gözünün önüne getirilir.cennetteki yeri hemen gözünün önüne getirilir. Öyle ölüm korkusu, ölüm telaşı, ızdırabı vesairesi, kabir korkusu, Öyle ölüm korkusu, ölüm telaşı, ızdırabı vesairesi, kabir korkusu, kabir azabı çeşitli öteki insanlara olan sıkıntılar hiçbirşey yok cennetteki yeri gösterilir, iki. kabir azabı çeşitli öteki insanlara olan sıkıntılar hiçbirşey yok cennetteki yeri gösterilir, iki.

Ve yüzevvicü mine'l-hûri'l-îni. "Cennet hûrîleriyle evlendirilir." Ve yüzevvicü mine'l-hûri'l-îni. "Cennet hûrîleriyle evlendirilir."

Cennette hûrîlerin olduğu Kur'ân-ı Kerîm'de sabit, müslümanlara mükâfat olarak verileceği bildiriliyor. Cennette hûrîlerin olduğu Kur'ân-ı Kerîm'de sabit, müslümanlara mükâfat olarak verileceği bildiriliyor.

Bunlar nasıl mahluklar? Bunlar nasıl mahluklar?

Bunlar öyle mükemmel, öyle güzel, öyle kıymetli mahluklar ki, diyor ki Peygamber Efendimiz;Bunlar öyle mükemmel, öyle güzel, öyle kıymetli mahluklar ki, diyor ki Peygamber Efendimiz; "Bir tanesi şu serçe parmağını dünyadaki insanlara gösterseydi,"Bir tanesi şu serçe parmağını dünyadaki insanlara gösterseydi, sadece serçe parmağını şöyle gösterseydi bütün dünya nura garkolurdu." sadece serçe parmağını şöyle gösterseydi bütün dünya nura garkolurdu."

Öyle hasnâ öyle müstesna, öyle güzel, öyle mübarek Allahu Teâlâ hazretlerinin ikramları.Öyle hasnâ öyle müstesna, öyle güzel, öyle mübarek Allahu Teâlâ hazretlerinin ikramları. Derhal, hûrîlerle derhal nikahı nikahlanır işi tamam olur.Derhal, hûrîlerle derhal nikahı nikahlanır işi tamam olur. Bir insan rüyasında kendisine nasip olan hûrîyi göstermiş de Allah, Bir insan rüyasında kendisine nasip olan hûrîyi göstermiş de Allah, rüyasında görmüşte dünyaya bakacak hali kalmamış. rüyasında görmüşte dünyaya bakacak hali kalmamış. Aklı başından uçmuş gitmiş, "Aman bir an evvel ölsem de şuna kavuşsam!" diyeAklı başından uçmuş gitmiş, "Aman bir an evvel ölsem de şuna kavuşsam!" diye dünyayı gözü görmemeye başlamış. Yani bu şeyin böyle olduğu anlatılıyor. dünyayı gözü görmemeye başlamış. Yani bu şeyin böyle olduğu anlatılıyor.

Ve yü'menü mine'l-feza'i'l-ekberi. "Ve kıyamet günü herkes tir tir titrerken korkudan,Ve yü'menü mine'l-feza'i'l-ekberi. "Ve kıyamet günü herkes tir tir titrerken korkudan, peygamberler bile bir köşeye büzülmüşken o korkudan bu uzak olur, emin olur." peygamberler bile bir köşeye büzülmüşken o korkudan bu uzak olur, emin olur."

Hiç korku yok, telaş yok.Hiç korku yok, telaş yok. Peygamberler bile korkacaklar, yani her peygambere insanlar gidecekler yalvaracaklar, yakaracaklar.Peygamberler bile korkacaklar, yani her peygambere insanlar gidecekler yalvaracaklar, yakaracaklar. Kıyamet gününün dehşeti çok olacak, beklemesi de uzun olacak, 50 bin yıl bekleşecek insanlar.Kıyamet gününün dehşeti çok olacak, beklemesi de uzun olacak, 50 bin yıl bekleşecek insanlar. Bekleyiş canlarına tak diyecek, çok büyük telaşlar olacak.Bekleyiş canlarına tak diyecek, çok büyük telaşlar olacak. O zaman hesap bir an önce görülsün de hesaplar görüldükten sonraO zaman hesap bir an önce görülsün de hesaplar görüldükten sonra ehl-i cennet cennete gitsin filan diye mırıldanmalar, istekler belirecek. ehl-i cennet cennete gitsin filan diye mırıldanmalar, istekler belirecek. Peygamberleri dolaşacaklar da her peygamber diyecek ki; Peygamberleri dolaşacaklar da her peygamber diyecek ki;

"Benim bugün bir söz söyleyecek cesaretim yok.""Benim bugün bir söz söyleyecek cesaretim yok." Susacak yani herkes, "Benim bir hatam var, benim bir kusurum var." diyecek. Âdem atamız diyecek ki; Susacak yani herkes, "Benim bir hatam var, benim bir kusurum var." diyecek. Âdem atamız diyecek ki;

"Ben cennette yeme dediği meyvayı yedim, şu anda bir şey söyleyecek durumda değilim." Musa aleyhisselam; "Ben cennette yeme dediği meyvayı yedim, şu anda bir şey söyleyecek durumda değilim." Musa aleyhisselam;

"Ben Mısır kavminden kavga eden iki kimseden birisine ayırayım derken bir yumruk vurdum kaza ile öldü."Ben Mısır kavminden kavga eden iki kimseden birisine ayırayım derken bir yumruk vurdum kaza ile öldü. Onun için hiçbir şey diyemem." diyecek. Onun için hiçbir şey diyemem." diyecek.

Herkes bir telaş içinde böyle şey yapacaklar.Herkes bir telaş içinde böyle şey yapacaklar. Peygamber Efendimiz secde edecek Arş-ı Rahmân'a, diyecek ki; Peygamber Efendimiz secde edecek Arş-ı Rahmân'a, diyecek ki;

"Yâ Rabbi!" İşte ne diyecekse böyle şefaat edecek de hesap başlayacak filan. "Yâ Rabbi!" İşte ne diyecekse böyle şefaat edecek de hesap başlayacak filan.

Çok telaşlı, çok korkulu bir mahşer gününün telaşı, korkuları çok olacak. Çok telaşlı, çok korkulu bir mahşer gününün telaşı, korkuları çok olacak.

Allah bizi o korkuya uğrayanlardan, o korkuları çekenlerden etmesin. Şehit? Allah bizi o korkuya uğrayanlardan, o korkuları çekenlerden etmesin.

Şehit?

Şehit bu korkuları hiç duymayacak. Hiç duymayacak, böyle bir telaş duymayacak. Dört. Şehit bu korkuları hiç duymayacak. Hiç duymayacak, böyle bir telaş duymayacak. Dört.

Ve min azâbi'l-kabri. "Kabirde de azap çekmeyecek." Kabir azabı var mıdır? Vardır. Ve min azâbi'l-kabri. "Kabirde de azap çekmeyecek."

Kabir azabı var mıdır?

Vardır.

Hak mıdır? Haktır. Kabirde ceza ve azap vardır.Hak mıdır?

Haktır. Kabirde ceza ve azap vardır.
Peygamber Efendimiz ashabıyla geçerken diyor ki; Peygamber Efendimiz ashabıyla geçerken diyor ki;

İki kabrin yanından geçiyorlarmış; "Bakın bu iki kabirdeki iki şahıs azap görüyorlar.İki kabrin yanından geçiyorlarmış; "Bakın bu iki kabirdeki iki şahıs azap görüyorlar. Hem de sizin önemsemediğiniz mühimsemediğiniz sebeplerden dolayı kabir azabı çekiyor." diyor.Hem de sizin önemsemediğiniz mühimsemediğiniz sebeplerden dolayı kabir azabı çekiyor." diyor. Müslüman ama bir tanesi diyor, "Küçük abdestini yaparken dikkat etmezdi." Müslüman ama bir tanesi diyor, "Küçük abdestini yaparken dikkat etmezdi." Yani lâ yesteru an bevlihî. "Küçük abdestini yaparken sakınmazdı, çekinmezdi."Yani lâ yesteru an bevlihî. "Küçük abdestini yaparken sakınmazdı, çekinmezdi." Bir o cezası olarak kabirde şey yapıyor. "Ötekisi de laf getirir götürürdü. Bir o cezası olarak kabirde şey yapıyor. "Ötekisi de laf getirir götürürdü. Onun lafını berikisine, berikisinin lafını ötekisine naklederdi.Onun lafını berikisine, berikisinin lafını ötekisine naklederdi. Arada laf taşıyıcılık yapıp kavgalara sebep olduğu için ondan azap görüyorlar." filan diye söylüyor.Arada laf taşıyıcılık yapıp kavgalara sebep olduğu için ondan azap görüyorlar." filan diye söylüyor. Kabirde azap haktır. Allah bizi kabir azabına da uğratmasın, kabri cennet bahçesi olanlardan eylesin. Kabirde azap haktır.

Allah bizi kabir azabına da uğratmasın, kabri cennet bahçesi olanlardan eylesin.

Kabirde de azap görmeyecek âhirette de telaş görmeyecek. Altıncısı yani sonuncusu; Kabirde de azap görmeyecek âhirette de telaş görmeyecek. Altıncısı yani sonuncusu;

Ve yühallâ hullete'l-îmâni. "Kendisine iman hullesi âhiret mükafatı olarak,Ve yühallâ hullete'l-îmâni. "Kendisine iman hullesi âhiret mükafatı olarak, şehitlik rütbesi olarak, müstesnâ bir elbise ihsan olunacak, ikram olunacak onu giyecek." şehitlik rütbesi olarak, müstesnâ bir elbise ihsan olunacak, ikram olunacak onu giyecek."

Muhterem kardeşlerim! Tabii İslâm merhamet dini, sevgi dini, hizmet dini, hayır dini, hasenât dini. Muhterem kardeşlerim!

Tabii İslâm merhamet dini, sevgi dini, hizmet dini, hayır dini, hasenât dini.

Yani İslâm'ın ana ruhu ne? Yani İslâm'ın ana ruhu ne?

Başka insanlara hizmetkârlık yapmak, ikramda bulunmak, sofra açmak,Başka insanlara hizmetkârlık yapmak, ikramda bulunmak, sofra açmak, yardımına koşmak, destek olmak, iyilik yapmak, sevindirmek, yüzünü güldürmek, yardımına koşmak, destek olmak, iyilik yapmak, sevindirmek, yüzünü güldürmek, yetimlere bakmak, dullara yardımcı olmak, öksüzleri yetiştirmek...yetimlere bakmak, dullara yardımcı olmak, öksüzleri yetiştirmek... Hep böyle şeyler yani İslâm güzel şeyler de yalnız bir de İslâm'ın düşmanları var,Hep böyle şeyler yani İslâm güzel şeyler de yalnız bir de İslâm'ın düşmanları var, rakipleri var onlar da rahat durmuyorlar. rakipleri var onlar da rahat durmuyorlar.

Peygamber Efendimiz'in peygamberlik kendisine geldiği zamanında ömrünün sonuna kadarPeygamber Efendimiz'in peygamberlik kendisine geldiği zamanında ömrünün sonuna kadar hayatının nasıl geçtiğini biliyorsunuz. Mekke'de ne kadar ölüm tehlikeleri geçirdi. hayatının nasıl geçtiğini biliyorsunuz. Mekke'de ne kadar ölüm tehlikeleri geçirdi.

Nasıl mesela ilk müslümanlardan ilk ölen kimdir? Nasıl mesela ilk müslümanlardan ilk ölen kimdir?

Sümeyye Hatun'dur radıyallahu anhâ. Kim öldürmüştür? Sümeyye Hatun'dur radıyallahu anhâ.

Kim öldürmüştür?

Ebû Cehil öldürmüştür. Bir mızrak saplamıştı öldürmüştür. Ebû Cehil öldürmüştür. Bir mızrak saplamıştı öldürmüştür.

Sen misin müslüman olan? Sen misin Muhammed'e inanan, Muhammedi seven? Sen misin müslüman olan? Sen misin Muhammed'e inanan, Muhammedi seven?

Evet benim, seviyorum. Hart, öldürmüştür. Bir âciz kadına el kalkar mı?Evet benim, seviyorum.

Hart, öldürmüştür.

Bir âciz kadına el kalkar mı?
Yani inancından dolayı bir insan böyle bir muameleye uğratılır mı? Böyle başlamıştır. Yani inancından dolayı bir insan böyle bir muameleye uğratılır mı?

Böyle başlamıştır.
Tabii böyle insanlarla da mücadele gerekiyor. Yani müslüman da pısırık değildir. Tabii böyle insanlarla da mücadele gerekiyor. Yani müslüman da pısırık değildir. Müslüman canını korumak için, malını korumak için çarpışır da ölürse, Müslüman canını korumak için, malını korumak için çarpışır da ölürse, malını korumak için bile çarpışırken ölse bu mal sevgisinden değildir hak yerini bulsun diye, malını korumak için bile çarpışırken ölse bu mal sevgisinden değildir hak yerini bulsun diye, haksızlık olmasın diyedir. O da şehittir, diyor Peygamber Efendimiz. haksızlık olmasın diyedir. O da şehittir, diyor Peygamber Efendimiz.

Ben bunun böyle olduğunu o hadisi okuyuncaya kadar bilmiyordum.Ben bunun böyle olduğunu o hadisi okuyuncaya kadar bilmiyordum. Şaşırırım her zaman, hep anlatırken de şaşırdığımı söylerim.Şaşırırım her zaman, hep anlatırken de şaşırdığımı söylerim. Yani dağ başında bir eşkiyâ yolunu kesse insanın;Yani dağ başında bir eşkiyâ yolunu kesse insanın; "Al paraları, benim canım serbest olsun!" demese çarpışsa, "Al paraları, benim canım serbest olsun!" demese çarpışsa, mülkiyet hakkı önemli olduğundan, ölse şehit oluyor. mülkiyet hakkı önemli olduğundan, ölse şehit oluyor.

Demek ki kötüler de olduğu için çarpışmak da gerekiyor.Demek ki kötüler de olduğu için çarpışmak da gerekiyor. Sen ne kadar merhametli olsan, iyi niyetli olsan, temiz kalpli olsan kötüler olabiliyor,Sen ne kadar merhametli olsan, iyi niyetli olsan, temiz kalpli olsan kötüler olabiliyor, saldırganlar olabiliyor, o zaman cihat gerekebiliyor.saldırganlar olabiliyor, o zaman cihat gerekebiliyor. Dine hücum edenler, peygambere hücum edenler, Allah'ın sevmediği işleri yapan zalimlar olabiliyor. Dine hücum edenler, peygambere hücum edenler, Allah'ın sevmediği işleri yapan zalimlar olabiliyor. Onun için savaş olabiliyor, savaşta da ölmek olabiliyor. Ölmek rütbelerin en yükseği.Onun için savaş olabiliyor, savaşta da ölmek olabiliyor. Ölmek rütbelerin en yükseği. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki;

"Bir insanın kalbinde şehit olmak arzusu yokken ölürse münafık olarak ölür." "Bir insanın kalbinde şehit olmak arzusu yokken ölürse münafık olarak ölür."

Şehit olma arzusu olacak insanda. Ama şehit olma arzusu varken;Şehit olma arzusu olacak insanda. Ama şehit olma arzusu varken; "Gerekirse yâ Rabbi ben senin yolunda canım bile feda olsun, onu bile veririm!" diye"Gerekirse yâ Rabbi ben senin yolunda canım bile feda olsun, onu bile veririm!" diye o arzudayken yatağında bile ölse. Kalp rahatsızlığı geldi yattı başına torunları şeyleri toplandılar; o arzudayken yatağında bile ölse. Kalp rahatsızlığı geldi yattı başına torunları şeyleri toplandılar;

Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasûlühû.Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasûlühû. İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. Sizlere ömür, aa vefat ediverdi. Şehit sevabı alır, neden? İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. Sizlere ömür, aa vefat ediverdi.

Şehit sevabı alır, neden?

Kalbinde şehit olmak niyeti ve arzusu vardı da ondan. Peygamber Efendimiz böyle buyuruyor.Kalbinde şehit olmak niyeti ve arzusu vardı da ondan. Peygamber Efendimiz böyle buyuruyor. Yani kalbinde o niyet oldu mu yatağında olsa bile onu şehitlerin mertebesine Allah yükseltir.Yani kalbinde o niyet oldu mu yatağında olsa bile onu şehitlerin mertebesine Allah yükseltir. Ama içinde bu heves, bu arzu olmadı mı münafık olarak ölür diyor. Canını verecek kadar şey olacak. Ama içinde bu heves, bu arzu olmadı mı münafık olarak ölür diyor. Canını verecek kadar şey olacak.

Anlayın ki müslüman nasıl olacak? Anlayın ki müslüman nasıl olacak?

Mal vermekte ne, canını verecek kadar dinine bağlı olacak Mal vermekte ne, canını verecek kadar dinine bağlı olacak yani canını da verme arzusu daima içinde mevcut olacak.yani canını da verme arzusu daima içinde mevcut olacak. Anlayın Müslümanlıklarımız derecesini, Allah'ın yoluna bağlılığımızı,Anlayın Müslümanlıklarımız derecesini, Allah'ın yoluna bağlılığımızı, Allah'ı ne kadar sevdiğimizi bu şeylerden anlayın. Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde diyor ki; Allah'ı ne kadar sevdiğimizi bu şeylerden anlayın. Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde diyor ki;

Allah'ın seni ne kadar sevdiğini merak eder misin? Herkes eder. Allah'ın seni ne kadar sevdiğini merak eder misin?

Herkes eder.

Acaba Allah beni seviyor mu sevmiyor mu? Ne kadar seviyor? Acaba Allah'ın sevgili kulu muyum değil miyim? Acaba Allah beni seviyor mu sevmiyor mu? Ne kadar seviyor? Acaba Allah'ın sevgili kulu muyum değil miyim?

Herkes merak eder. Efendimiz bunun için bir ölçü veriyor, diyor ki,Herkes merak eder.

Efendimiz bunun için bir ölçü veriyor, diyor ki,
"Sen bunu anlamak istiyorsan senin yanında Allah'ın kıymeti ne kadar onu ölç." "Sen bunu anlamak istiyorsan senin yanında Allah'ın kıymeti ne kadar onu ölç."

Senin yanında Allah'ın kıymeti ne kadar ölç bakalım onu? Senin yanında Allah'ın kıymeti ne kadar ölç bakalım onu?

Allah'ın kıymeti var mı senin yanında? Allah'ın emrinin kıymeti var mı?Allah'ın kıymeti var mı senin yanında? Allah'ın emrinin kıymeti var mı? Allah'ın kitabının kıymeti var mı? Dinin, kitabının, peygamberinin kıymeti var mı?Allah'ın kitabının kıymeti var mı? Dinin, kitabının, peygamberinin kıymeti var mı? Hükmünün kıymeti var mı? Ona destek oluşun senin ne ölçüde oradan belli olacak.Hükmünün kıymeti var mı?

Ona destek oluşun senin ne ölçüde oradan belli olacak.
Millet, din gidiyor, iman gidiyor, İslâm gidiyor, dini unutuyor,Millet, din gidiyor, iman gidiyor, İslâm gidiyor, dini unutuyor, imanı unutuyor, âhireti unutuyor gık demiyor.imanı unutuyor, âhireti unutuyor gık demiyor. Ama komşu köyün öküzü gelip bu köyün merâsında otlayacak oldu mu Ama komşu köyün öküzü gelip bu köyün merâsında otlayacak oldu mu herkes silahlanıyor iki köy kapışıyor.herkes silahlanıyor iki köy kapışıyor. Yani bir otlaktaki merâ için iki tane öküz hatırına silahlar patlıyor, adamlar ölüyor, Yani bir otlaktaki merâ için iki tane öküz hatırına silahlar patlıyor, adamlar ölüyor, iki köy halkı birbirine giriyor. Nerede kaldı Müslümanlık? iki köy halkı birbirine giriyor.

Nerede kaldı Müslümanlık?

Allah için hiçbir çalışma yok, iki tutam ot için iki tane boynuzlu öküz için iki köy halkı biribirine giriyor.Allah için hiçbir çalışma yok, iki tutam ot için iki tane boynuzlu öküz için iki köy halkı biribirine giriyor. Yani senin Allah'ın dinine bakış açın, senin Allah'ın dinine bağlılık kuvvetin, Yani senin Allah'ın dinine bakış açın, senin Allah'ın dinine bağlılık kuvvetin, senin Allah için fedakarlık yapma gücün Allah'ın seni ne kadar sevdiğinin ölçüsü işte. senin Allah için fedakarlık yapma gücün Allah'ın seni ne kadar sevdiğinin ölçüsü işte. Sen ne kadar seviyorsan o da o kadar seviyor. Sen ne kadar seviyorsan o da o kadar seviyor.

Bir mübarek sahabiyi kandırdılar dediler ki;Bir mübarek sahabiyi kandırdılar dediler ki; "Bizim kabilemize İslâm'ı öğretecek bir kimse gönder.""Bizim kabilemize İslâm'ı öğretecek bir kimse gönder." Gönderilen kimseyi de yakaladılar götürdüler Mekke'deki müşriklere teslim ettiler.Gönderilen kimseyi de yakaladılar götürdüler Mekke'deki müşriklere teslim ettiler. Alın, size bir müslüman kandırdık, yakaladık getirdik. Alın, size bir müslüman kandırdık, yakaladık getirdik. Bunu işkenceyle öldürün, Bedir harbindeki kayıplarınızın intikamını alın. Bunu işkenceyle öldürün, Bedir harbindeki kayıplarınızın intikamını alın. Şimdi ona soruyor birisi diyor ki; Şimdi ona soruyor birisi diyor ki;

"Bak gördün mü işte, müslüman oldun da ailenden, çoluk çocuğundan ayrıldın."Bak gördün mü işte, müslüman oldun da ailenden, çoluk çocuğundan ayrıldın. Şimdi seni işkence edeceğiz biraz sonrada öldüreceğiz.Şimdi seni işkence edeceğiz biraz sonrada öldüreceğiz. Yani bak gördün mü müslüman olduğun için başına neler geldi! Yani bak gördün mü müslüman olduğun için başına neler geldi! Hiç müslüman olmasaydın, sen evinde rahat yaşasaydın, sıcacık yuvanda otursaydın, Hiç müslüman olmasaydın, sen evinde rahat yaşasaydın, sıcacık yuvanda otursaydın, Muhammed bizim elimizde olsaydı. Muhammed şu anda senin yerinde bizim elimizde olsaydı."Muhammed bizim elimizde olsaydı. Muhammed şu anda senin yerinde bizim elimizde olsaydı." Dikleşiyor ve diyor ki; "Lâ, vallahi! Dikleşiyor ve diyor ki;

"Lâ, vallahi!
Değil onun sizin elinize düşmesini, ayağına diken batmasını istemem.Değil onun sizin elinize düşmesini, ayağına diken batmasını istemem. Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem ayağına diken batmasını istemem.Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem ayağına diken batmasını istemem. Benim gibi binlerce can onun yoluna feda olsun!" diyor.Benim gibi binlerce can onun yoluna feda olsun!" diyor. Resûlullah ile konuşurken öyle konuşurlardı: Fidâke ebî ve ümmî yâ Resûlallâh! Ne demek? Resûlullah ile konuşurken öyle konuşurlardı: Fidâke ebî ve ümmî yâ Resûlallâh!

Ne demek?

"Annem, babam, canım, kendim, çoluk çocuk hepsi sana feda olsun ey Allah'ın Resûlü." Hitapları böyleydi. "Annem, babam, canım, kendim, çoluk çocuk hepsi sana feda olsun ey Allah'ın Resûlü." Hitapları böyleydi.

Uhud harbinde kocası ölüyor, oğlu ölüyor, erkek kardeşi ölüyor.Uhud harbinde kocası ölüyor, oğlu ölüyor, erkek kardeşi ölüyor. Bir de haber çıkıyor; "Resûlullah da şehitler arasında, düşmanlar öldürdüler hepsini." diye. Bir de haber çıkıyor; "Resûlullah da şehitler arasında, düşmanlar öldürdüler hepsini." diye. Böyle bir de haber çıkıyor, pür telaş mü'min kadınlar Medine'den Uhud tarafına doğru gidiyorlar,Böyle bir de haber çıkıyor, pür telaş mü'min kadınlar Medine'den Uhud tarafına doğru gidiyorlar, malum 5-10 kilometre mesafe var. Koşarak o tarafa doğru gidiyorlar, diyorlar ki; malum 5-10 kilometre mesafe var. Koşarak o tarafa doğru gidiyorlar, diyorlar ki;

"Kocan öldü." Ziyanı yok. "Oğlun öldü." Ziyanı yok. "Kocan öldü."


Ziyanı yok.


"Oğlun öldü."


Ziyanı yok.

"Erkek kardeşin öldü." Ziyanı yok, Resûlullah nasıl? Resûlullah'tan bana haber verin o sağ mı? "Erkek kardeşin öldü."

Ziyanı yok, Resûlullah nasıl? Resûlullah'tan bana haber verin o sağ mı?

Diyorlar ki sağ. Gösterin bana, bir göreyim gözümle! Şu gözümle göreyim bir.Diyorlar ki sağ.

Gösterin bana, bir göreyim gözümle! Şu gözümle göreyim bir.
Gidiyor bakıyor Resûlullah sağ, selamette, elhamdülillah. Diyor ki; Gidiyor bakıyor Resûlullah sağ, selamette, elhamdülillah. Diyor ki;

"Yâ Resûlallah! Sen sağ ol da, sen sağ olduktan sonra bana bütün musibetler kolay gelir."Yâ Resûlallah! Sen sağ ol da, sen sağ olduktan sonra bana bütün musibetler kolay gelir. Kocam ölmüş, çocuğum ölmüş..." Böyle şehitlerin şeylerini [cesetlerini] hepsini deveye yüklemişKocam ölmüş, çocuğum ölmüş..." Böyle şehitlerin şeylerini [cesetlerini] hepsini deveye yüklemiş çekip götürüyor Medîne-i Münevvere'ye doğru. çekip götürüyor Medîne-i Münevvere'ye doğru.

Hz. Âişe anamızla karşılaşıyor, bunlar ne? Birisi kocam, birisi oğlum, birisi erkek kardeşim. Hz. Âişe anamızla karşılaşıyor, bunlar ne?

Birisi kocam, birisi oğlum, birisi erkek kardeşim.

Ne yapıyorsun? Defnetmeye götürüyorum. Resûlullah sağ ya kıymeti yok diyor. Ne yapıyorsun?

Defnetmeye götürüyorum. Resûlullah sağ ya kıymeti yok diyor.

Deve gitmiyor, Medine'ye doğru çektiği zaman deve gitmiyor oturuyor, inat ediyor.Deve gitmiyor, Medine'ye doğru çektiği zaman deve gitmiyor oturuyor, inat ediyor. Uhud tarafına şey yaptığı zaman koşa koşa gidiyor. Bildiriyorlar Resûlullah'a; Uhud tarafına şey yaptığı zaman koşa koşa gidiyor. Bildiriyorlar Resûlullah'a;

"Yâ Resûlallah! Bu devede bir acayip hal var, Medine'ye götürmek istiyoruz mevtâyı,"Yâ Resûlallah! Bu devede bir acayip hal var, Medine'ye götürmek istiyoruz mevtâyı, şehitlerin vücutlarını, gitmiyor." Diyor ki; "Senin kocan bir söz söylemiş miydi harpten önce?" şehitlerin vücutlarını, gitmiyor." Diyor ki;

"Senin kocan bir söz söylemiş miydi harpten önce?"

"Evet. Söylemişti yâ Resûlallah!"Evet. Söylemişti yâ Resûlallah! 'Yâ Rabbi! Beni şu Medine'den izzetle çıkar hor olarak geriye döndürtme tekrar. 'Yâ Rabbi! Beni şu Medine'den izzetle çıkar hor olarak geriye döndürtme tekrar. Şehit olayım senin yolunda' demişti." diyor. Şehit olayım senin yolunda' demişti." diyor.

"Hah, işte o duasından dolayı deve o tarafa gelmiyor." diyor. Yani evine dönmek istememiş."Hah, işte o duasından dolayı deve o tarafa gelmiyor." diyor.

Yani evine dönmek istememiş.
Çıkarken şehit olma arzusuyla çıkmış. Onu götürüyorlar tabii Uhud'da defnediyorlar. Çıkarken şehit olma arzusuyla çıkmış. Onu götürüyorlar tabii Uhud'da defnediyorlar. O mübarek hatun da diyor ki; "Yâ Resûlallah! Bunların halleri [nedir]?" "Bunlar cennetliktir." O mübarek hatun da diyor ki;

"Yâ Resûlallah! Bunların halleri [nedir]?"

"Bunlar cennetliktir."

"Dua et ben de onlardan olayım. Ben de onlarla beraber cennette olayım." "Dua et ben de onlardan olayım. Ben de onlarla beraber cennette olayım."

Efendimiz ona da dua ediyor. İşte İslâm böyle yerleşmiş.Efendimiz ona da dua ediyor.

İşte İslâm böyle yerleşmiş.
O kadar düşmanla, o kadar hınçla, o kadar düzenle yeşerir miydi gelişir miydi? O kadar düşmanla, o kadar hınçla, o kadar düzenle yeşerir miydi gelişir miydi?

İslâm böyle fedakarlıklarla yükseldi, ilerledi.İslâm böyle fedakarlıklarla yükseldi, ilerledi. Bizim dedelerimiz de aynı şekilde canlarını, mallarını verdiler.Bizim dedelerimiz de aynı şekilde canlarını, mallarını verdiler. Tüm müslümanların, böyle fedakâr müslümanların o zihniyetleriyle bu hâle geldi.Tüm müslümanların, böyle fedakâr müslümanların o zihniyetleriyle bu hâle geldi. Şimdi yük senin omuzuna, benim omzuma geldi ama senin omuzun çürük,Şimdi yük senin omuzuna, benim omzuma geldi ama senin omuzun çürük, benim omuzum çürük, dalmışız dünya zevkine. benim omuzum çürük, dalmışız dünya zevkine.

Düştün dünya zevkine unuttun kıyâmeti. Düştün dünya zevkine unuttun kıyâmeti.

Nice bir besleyesin bu kadd u kâmeti. Nice bir besleyesin bu kadd u kâmeti.

Boyuna dünya telaşı peşinde gidiyoruz, Allah uyanıklık versin.Boyuna dünya telaşı peşinde gidiyoruz, Allah uyanıklık versin. Allah kendisinin sevgisini, aşkını, muhabbetini gönlümüze yerleştirsin.Allah kendisinin sevgisini, aşkını, muhabbetini gönlümüze yerleştirsin. Resûlullah Efendimiz'in sevgisini gönlümüze yerleştirsin.Resûlullah Efendimiz'in sevgisini gönlümüze yerleştirsin. Hayatımızı has müslümanlar olarak geçirmeye muvaffak eylesin.Hayatımızı has müslümanlar olarak geçirmeye muvaffak eylesin. Hüsn ü hâtime ile saîd kimseler olarak, bahtiyar mutlu kimseler olarak yaşayıpHüsn ü hâtime ile saîd kimseler olarak, bahtiyar mutlu kimseler olarak yaşayıp şehit kimseler olarak Allah'ın sevgili kulları olarak ruh teslim etmeyi nasip eylesin. şehit kimseler olarak Allah'ın sevgili kulları olarak ruh teslim etmeyi nasip eylesin.

[Bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha.] [Bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha.]

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2