Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Tasavvuf

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

27 Zilka'de 1415 / 27.04.1995

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, yurt içinde ve yurt dışında verdiği konferanslar, açılış ve kapanış konuşmalarından oluşmaktadır.

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in yolunu insanlara anlatmaya çalışan hocamızın muhtelif yerlerde/ülkelerde yapmış oldukları konuşmalardan oluşmaktadır. Konuşmalarda genellikle önce İslâm’ın hak ve gerçek olduğu, büyüklüğü ortaya konuluyor ve İslâm’ın prensipleri hakkında genel bilgiler veriliyor. Geçmiş ümmetlerin kitaplarında Peygamber Efendimiz’le ilgili haberler olduğu ifade ediliyor. Sonra Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in ahlâkı ve bazı güzel ahlâklar anlatılıyor. Peygamber Efendimiz’e en güzel şekilde uymanın yolu olan, ihsân yolu olan tasavvuf üzerinde duruluyor. Nefsi terbiye etmek, güzel ahlâk sahibi olmak için neler yapmak gerektiği anlatılıyor. Zikir ve zikrin usûlü hakkında bilgiler veriliyor. En son bölümde ise, tebliğ ve irşad çalışmalarının önemi üzerinde duruluyor, herkesin İslâm’a hizmet etmesi gerektiği vurgulanıyor.

COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır. Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler bulunmaktadır. Keza Mehmed Zahid Efendi, hocası Necati Lugal, Ali Yakup Cenkçiler ve Muammer Dolmacı hakkında da bağımsız yazılar kaleme almıştır.

Tasavvuf Hâldir, Tasavvuftaki Parolamız : İlahî Ente Maksûdi ve Rızâke Matlûbî, İbadet Etmenin İncelikleri, Tasavvuf Peygamberimiz (sav) | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Tasavvuf

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

27 Zilka'de 1415 / 27.04.1995

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, yurt içinde ve yurt dışında verdiği konferanslar, açılış ve kapanış konuşmalarından oluşmaktadır.

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in yolunu insanlara anlatmaya çalışan hocamızın muhtelif yerlerde/ülkelerde yapmış oldukları konuşmalardan oluşmaktadır. Konuşmalarda genellikle önce İslâm’ın hak ve gerçek olduğu, büyüklüğü ortaya konuluyor ve İslâm’ın prensipleri hakkında genel bilgiler veriliyor. Geçmiş ümmetlerin kitaplarında Peygamber Efendimiz’le ilgili haberler olduğu ifade ediliyor. Sonra Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in ahlâkı ve bazı güzel ahlâklar anlatılıyor. Peygamber Efendimiz’e en güzel şekilde uymanın yolu olan, ihsân yolu olan tasavvuf üzerinde duruluyor. Nefsi terbiye etmek, güzel ahlâk sahibi olmak için neler yapmak gerektiği anlatılıyor. Zikir ve zikrin usûlü hakkında bilgiler veriliyor. En son bölümde ise, tebliğ ve irşad çalışmalarının önemi üzerinde duruluyor, herkesin İslâm’a hizmet etmesi gerektiği vurgulanıyor.

COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır. Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler bulunmaktadır. Keza Mehmed Zahid Efendi, hocası Necati Lugal, Ali Yakup Cenkçiler ve Muammer Dolmacı hakkında da bağımsız yazılar kaleme almıştır.

Tasavvuf Hâldir, Tasavvuftaki Parolamız : İlahî Ente Maksûdi ve Rızâke Matlûbî, İbadet Etmenin İncelikleri, Tasavvuf Peygamberimiz (sav) | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Gelelim "Tasavvuf nedir?" sorusuna. Tamam, elhamdülillah hepimiz müslümanız, müslüman olduk.Gelelim "Tasavvuf nedir?" sorusuna.

Tamam, elhamdülillah hepimiz müslümanız, müslüman olduk.
Eğer yani bu konferansı bizim bantlardan bir başkası dinlese mesela diyebilir kiEğer yani bu konferansı bizim bantlardan bir başkası dinlese mesela diyebilir ki ben tamam müslüman değildim ama madem böyleymiş. Profesör böyle söylüyor,ben tamam müslüman değildim ama madem böyleymiş. Profesör böyle söylüyor, hoca böyle söylüyor, tamam ben de müslüman oldum, İslâm'ı kabul ettim. hoca böyle söylüyor, tamam ben de müslüman oldum, İslâm'ı kabul ettim.

Tasavvuf ne oluyor yani İslâm'ı anladık da tasavvuf ne oluyor? Bir. İkincisi; Tasavvuf ne oluyor yani İslâm'ı anladık da tasavvuf ne oluyor?

Bir. İkincisi;

Bütün müslümanların hepsi niçin tasavvufa sarılmıyor? Bütün müslümanların hepsi niçin tasavvufa sarılmıyor?

Yani bir kısmı tasavvuf erbabı da neden öteki müslümanların bir kısmı tasavvufa bağlı değil? Yani bir kısmı tasavvuf erbabı da neden öteki müslümanların bir kısmı tasavvufa bağlı değil?

Mühim bir soru bu. Tasavvufun dinimizdeki yeri nedir? Çok mühim bir soru. Mühim bir soru bu.

Tasavvufun dinimizdeki yeri nedir?

Çok mühim bir soru.

Bunun için bu aile eğitim tatil kampını düzenleyen kardeşlerimiz [proğramın] içine bu konuyu koymuşlar. Bunun için bu aile eğitim tatil kampını düzenleyen kardeşlerimiz [proğramın] içine bu konuyu koymuşlar. Yani İslâm'da Tasavvufun Önemi diye bir konuyu ortaya koymuşlar. Yani İslâm'da Tasavvufun Önemi diye bir konuyu ortaya koymuşlar. Tabii bu, Hocamız bu konuda konuşsun diye kendilerindeki bir merakı, bir isteği sembolize ediyor,Tabii bu, Hocamız bu konuda konuşsun diye kendilerindeki bir merakı, bir isteği sembolize ediyor, bir de konunun popülaritesini gösteriyor, yani herkes tarafından ilgi ile,bir de konunun popülaritesini gösteriyor, yani herkes tarafından ilgi ile, merakla beklenen bir konu olduğunu gösteriyor. Tasavvuf nedir? merakla beklenen bir konu olduğunu gösteriyor.

Tasavvuf nedir?

Tasavvuf Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in zamanında var mıydı,Tasavvuf Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in zamanında var mıydı, sonradan mı ortaya çıkmıştır, sonradan mı icat edilmiştir, sonradan mı bulunmuştur? sonradan mı ortaya çıkmıştır, sonradan mı icat edilmiştir, sonradan mı bulunmuştur?

Tasavvuf nedir? Tasavvuf hâl ilmidir. Hâldir, daha doğrusu ilim de değildir de hâldir.Tasavvuf nedir?

Tasavvuf hâl ilmidir. Hâldir, daha doğrusu ilim de değildir de hâldir.
Biliyorsunuz bir hâl var, hâl ve gidiş diyoruz, insanın hâli diyoruz. İşte hâli perişan diyoruz,Biliyorsunuz bir hâl var, hâl ve gidiş diyoruz, insanın hâli diyoruz. İşte hâli perişan diyoruz, bugün pek halsizim diyoruz. Bir hâl var, bir de bunun karşıtı olan, bunun karşısında olan bir başka kavram,bugün pek halsizim diyoruz. Bir hâl var, bir de bunun karşıtı olan, bunun karşısında olan bir başka kavram, bir başka mefhum var. Ona da kâl diyoruz. Arapçada kâl söz demek.bir başka mefhum var. Ona da kâl diyoruz. Arapçada kâl söz demek. Bir hâl var, bir kâl var. Hâl, kâl. Allah'ın Kur'ân-ı Kerîm'i var karşımızda, Fâtiha ile başlıyor,Bir hâl var, bir kâl var. Hâl, kâl.

Allah'ın Kur'ân-ı Kerîm'i var karşımızda, Fâtiha ile başlıyor,
Kul eûzu bi-rabbi'n-nâs ile bitiyor. 114 sûreden, 6236 âyetten müteşekkil Allah'ın kelamı. Kul eûzu bi-rabbi'n-nâs ile bitiyor. 114 sûreden, 6236 âyetten müteşekkil Allah'ın kelamı.

Şimdi bunlar nedir? Ahkamdır ve sözdür. Kâlellahu teâlâ.Şimdi bunlar nedir?

Ahkamdır ve sözdür.

Kâlellahu teâlâ.
"Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurdu." diyoruz. Diyoruz ama Allahu Teâlâ hazretlerinin buyurduğu, "Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurdu." diyoruz.

Diyoruz ama Allahu Teâlâ hazretlerinin buyurduğu,
kâlellahu teâlâ denilen şeylerin ne kadarını insanlar tutuyor? kâlellahu teâlâ denilen şeylerin ne kadarını insanlar tutuyor?

Ne kadarını hâl edinmiş insanlar kendisine? Sözden çıkartıp uygulamaya geçirmiş,Ne kadarını hâl edinmiş insanlar kendisine?

Sözden çıkartıp uygulamaya geçirmiş,
hâl edinmiş kaç tane insan var? Hatta müslümanım diyen insanlar, hatta caminin içindeki insanlar...hâl edinmiş kaç tane insan var?

Hatta müslümanım diyen insanlar, hatta caminin içindeki insanlar...
Nüfus kağıdında müslüman, annesi babası müslüman, hatta annesi babası belki hoca veya müftüNüfus kağıdında müslüman, annesi babası müslüman, hatta annesi babası belki hoca veya müftü veya vâiz veya imam veya müezzin... Yani kaç tanesi Allah'ın kâlellahu teâlâ dediğimiz zamanveya vâiz veya imam veya müezzin...

Yani kaç tanesi Allah'ın kâlellahu teâlâ dediğimiz zaman
okunan sözlerini benimsemiş, hayatına uygulamış ve hâl haline getirmiş? okunan sözlerini benimsemiş, hayatına uygulamış ve hâl haline getirmiş?

Eğer bir insan sözü söylüyor veya dinliyor da yapmıyorsa bu iyi bir şey değil.Eğer bir insan sözü söylüyor veya dinliyor da yapmıyorsa bu iyi bir şey değil. Dinleyecek, anlayacak, uygulayacak. Yani yapacak, yani hâl haline getirecek. Tasavvuf hâl ilmidir. Dinleyecek, anlayacak, uygulayacak. Yani yapacak, yani hâl haline getirecek.

Tasavvuf hâl ilmidir.
İlim de değildir diyoruz çünkü ilim dersek o da söz olarak kalır, havada kalır. Tasavvuf hâldir, yani uygulamadır. İlim de değildir diyoruz çünkü ilim dersek o da söz olarak kalır, havada kalır. Tasavvuf hâldir, yani uygulamadır. İnsanın İslâmî bilgileri hayatında uygulamasıdır. İslâm bir kitap olarak kütüphanelere İnsanın İslâmî bilgileri hayatında uygulamasıdır. İslâm bir kitap olarak kütüphanelere Kur'ân-ı Kerîm konulsun diye inmemiştir. İslâm yaşanmak içindir.Kur'ân-ı Kerîm konulsun diye inmemiştir. İslâm yaşanmak içindir. Kur'ân-ı Kerîm ölülere okunmak için değildir diyor Mehmed Akif.Kur'ân-ı Kerîm ölülere okunmak için değildir diyor Mehmed Akif. İçindeki ahkamı diriler uygulasın diyedir. Ölülerin kitabı değildir, dirilerin kitabıdır diyor. İçindeki ahkamı diriler uygulasın diyedir. Ölülerin kitabı değildir, dirilerin kitabıdır diyor.

Ha, işte tasavvuf hâl ilmidir dediğimiz zaman neyi kastediyoruz? Ha, işte tasavvuf hâl ilmidir dediğimiz zaman neyi kastediyoruz?

İslâm'ı hayatına sindirip yaşamayı kastediyoruz. İslâm'ı hayatına sindirip yaşamayı kastediyoruz.

Onun için bu çok önemli, yani İslâm'ı dünya üzerinde birçok kimse biliyor, müslüman olmayanlar da biliyor.Onun için bu çok önemli, yani İslâm'ı dünya üzerinde birçok kimse biliyor, müslüman olmayanlar da biliyor. Amerika'da da İslâmolog dediğimiz veya oryantalist dediğimiz alimler var. Arapça bilen papazlar var, Amerika'da da İslâmolog dediğimiz veya oryantalist dediğimiz alimler var. Arapça bilen papazlar var, İslâm ilimleri üzerine doktora yapmış, eser yazmış profesörler var ama gayrimüslim veya papaz. İslâm ilimleri üzerine doktora yapmış, eser yazmış profesörler var ama gayrimüslim veya papaz.

Bilmek mühim değil. Bilmek mühim değil, bildiğini hayatına uyguluyor mu? Bilmek mühim değil.

Bilmek mühim değil, bildiğini hayatına uyguluyor mu?

Yalan söylemenin kötü olduğunu herkes bilir ama yalan söylememek önemli. Yalan söylemenin kötü olduğunu herkes bilir ama yalan söylememek önemli. İyi ahlaklı bir insan olmanın methini herkes yapar ama iyi ahlaklı olmak önemli,İyi ahlaklı bir insan olmanın methini herkes yapar ama iyi ahlaklı olmak önemli, davranışlarını iyi ahlak kurallarına uygun yapmak önemli. Uygulamak önemli. davranışlarını iyi ahlak kurallarına uygun yapmak önemli. Uygulamak önemli.

Şimdi biz dün arkadaşımızla konuşuyoruz, diyor ki: Müslümanlar bazı şeylere çok önem veriyorlar.Şimdi biz dün arkadaşımızla konuşuyoruz, diyor ki:

Müslümanlar bazı şeylere çok önem veriyorlar.
Mesela selama önem veriyorlar. es-Selamu aleyküm... es-Selamu aleyküm... Mesela selama önem veriyorlar.

es-Selamu aleyküm... es-Selamu aleyküm...

Yani karşılaştıkları zaman selama önem veriyorlar. Neden? Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemYani karşılaştıkları zaman selama önem veriyorlar.

Neden?

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem
selamın çok sevap olduğunu bildirmiş, kitaplarda çok yazılmış, selama önem veriyorlar.selamın çok sevap olduğunu bildirmiş, kitaplarda çok yazılmış, selama önem veriyorlar. Tamam, basit bir şey. Namaza önem veriyorlar. Neden? Namazın çok önemli olduğu bildirilmiş.Tamam, basit bir şey.

Namaza önem veriyorlar.

Neden?

Namazın çok önemli olduğu bildirilmiş.
Biz de sabah namazından sonra namazın dinin direği olduğunu da söyledik mesela.Biz de sabah namazından sonra namazın dinin direği olduğunu da söyledik mesela. Sabahleyin de uykumuzu feda ettik, zorlanarak da olsa, gece birde de yatsak, ikide de yatsakSabahleyin de uykumuzu feda ettik, zorlanarak da olsa, gece birde de yatsak, ikide de yatsak kalktık camiye [geldik] namaz kıldık. Namaz önemli, tamam namazı kılıyorlar ama kalktık camiye [geldik] namaz kıldık.

Namaz önemli, tamam namazı kılıyorlar ama
bunlar kadar önemli olan İslâm'ın başka emirleri var: Dürüst olmak, hak yememek, ahdine vefalı olmak, bunlar kadar önemli olan İslâm'ın başka emirleri var: Dürüst olmak, hak yememek, ahdine vefalı olmak, sözünde durmak, başka insanların aleyhine olmamak, saatinde bir işi termine,sözünde durmak, başka insanların aleyhine olmamak, saatinde bir işi termine, saatine riayet etmek, randevusuna geç kalmamak, üzerine aldığı görevi güzel yapmak,saatine riayet etmek, randevusuna geç kalmamak, üzerine aldığı görevi güzel yapmak, gıybet etmemek, yalan söylememek, kimsenin kalbini kırmamak, dargın olmamak çok önemli... Bunlar da Allah'ın emri, bunlar da çok önemli. gıybet etmemek, yalan söylememek, kimsenin kalbini kırmamak, dargın olmamak çok önemli... Bunlar da Allah'ın emri, bunlar da çok önemli.

Mesela bir müslümanın bir müslümana üç günden fazla dargın durması haram. Haram ne demek? Mesela bir müslümanın bir müslümana üç günden fazla dargın durması haram.

Haram ne demek?

İçki haram, hırsızlık haram, adam öldürmek haram. Onun gibi bir şey yani. İçki haram, hırsızlık haram, adam öldürmek haram. Onun gibi bir şey yani.

Dargın durmak haram ama bir sürü dargın insan vardır. Demek ki İslâm'ın emirleriniDargın durmak haram ama bir sürü dargın insan vardır. Demek ki İslâm'ın emirlerini müslümanlar bile tam uygulamıyor. O zaman tabii yarım müslüman oluyor, dörtte bir müslüman oluyor, müslümanlar bile tam uygulamıyor. O zaman tabii yarım müslüman oluyor, dörtte bir müslüman oluyor, onda bir müslüman oluyor. Kusurlu müslüman oluyor. İşte tasavvuf bir kere hâl ilmidir, bu bir. onda bir müslüman oluyor. Kusurlu müslüman oluyor.

İşte tasavvuf bir kere hâl ilmidir, bu bir.

İkincisi, tasavvuf İslâm'ın ruhudur, amacıdır. Yani İslâm bir insana geliyor, Kur'ân-ı Kerîm inmiş,İkincisi, tasavvuf İslâm'ın ruhudur, amacıdır. Yani İslâm bir insana geliyor, Kur'ân-ı Kerîm inmiş, Allah emirler buyurmuş, yasaklar yasaklamış. Bunlardan bir sonuç çıkacak, insan eğitilecek, bir iyi müslüman olacak. Allah emirler buyurmuş, yasaklar yasaklamış. Bunlardan bir sonuç çıkacak, insan eğitilecek, bir iyi müslüman olacak.

Nedir, bu emirlerin altında yatan mâna nedir? Mesela selamlaşma çok sevap.Nedir, bu emirlerin altında yatan mâna nedir?

Mesela selamlaşma çok sevap.
es-Selamu aleyküm diyorsun, sevap kazanıyorsun. Nedir, selamlaşmanın altındaki amaç nedir? es-Selamu aleyküm diyorsun, sevap kazanıyorsun.

Nedir, selamlaşmanın altındaki amaç nedir?

İşin iç yüzü nedir? Müslümanın müslümanı tanıması, sevmesidir. Esas olan budur.İşin iç yüzü nedir?

Müslümanın müslümanı tanıması, sevmesidir. Esas olan budur.
Yoksa kuru söz değildir. Esas olan müslümanın müslümanı sevmesi, müslümanın müslümanla kardeş olmasıdır. Yoksa kuru söz değildir. Esas olan müslümanın müslümanı sevmesi, müslümanın müslümanla kardeş olmasıdır.

Onun için Hocamız derdi ki yani şurada bir adam denize düşse, nehre düşse,Onun için Hocamız derdi ki yani şurada bir adam denize düşse, nehre düşse, imdat dese sen de oradan geçerken es-selamu aleyküm ve rahmetullah desen yürüsen gitsen olmaz. imdat dese sen de oradan geçerken es-selamu aleyküm ve rahmetullah desen yürüsen gitsen olmaz. Yani orada es-selamu aleyküm'ün [anlamı] yani ben seni seviyorum, ben sana iyilik yapmak istiyorsamsa ruhu, Yani orada es-selamu aleyküm'ün [anlamı] yani ben seni seviyorum, ben sana iyilik yapmak istiyorsamsa ruhu, elini uzatıp onu oradan kurtaracaksın. İp atacaksın, simit atacaksın, kayık tutacaksın,elini uzatıp onu oradan kurtaracaksın. İp atacaksın, simit atacaksın, kayık tutacaksın, yanına gideceksin kurtaracaksın. İşte İslâm'ın ahkamındaki ana gaye neyse tasavvuf odur.yanına gideceksin kurtaracaksın. İşte İslâm'ın ahkamındaki ana gaye neyse tasavvuf odur. İnsanı o noktaya ulaştırmak, belli bir noktaya ulaştırmak istiyor. Tasavvuf işin ruhudur, İslâm'ın ruhudur. İnsanı o noktaya ulaştırmak, belli bir noktaya ulaştırmak istiyor.

Tasavvuf işin ruhudur, İslâm'ın ruhudur.

Sonra tasavvuf Allah'ın rızasını kazanma yoludur. Allah kainatın sahibi, bizi yaratmış, bizim Rabbimiz.Sonra tasavvuf Allah'ın rızasını kazanma yoludur.

Allah kainatın sahibi, bizi yaratmış, bizim Rabbimiz.
Yani biz annemizi babamızı seviyoruz, annemiz babamız olduğu için, küçükken bize baktı,Yani biz annemizi babamızı seviyoruz, annemiz babamız olduğu için, küçükken bize baktı, üzerimizde hakkı emeği çok, bizi o büyüttü diye. E Allah? üzerimizde hakkı emeği çok, bizi o büyüttü diye.

E Allah?

Yani bir anneyle babayla kıyas etmeyecek kadar, mukayese etmek bile ayıp olur, günah olur. Yani bir anneyle babayla kıyas etmeyecek kadar, mukayese etmek bile ayıp olur, günah olur. Üzerimizde her şeyimiz Allah'tan. Binâenaleyh annemizi babamızı sevmekten çok çok,Üzerimizde her şeyimiz Allah'tan. Binâenaleyh annemizi babamızı sevmekten çok çok, mukayese edilmeyecek kadar fazla Allah'ı sevmemiz lazımdır.mukayese edilmeyecek kadar fazla Allah'ı sevmemiz lazımdır. Anne babaya itaatten önce Allah'a itaat etmemiz lazım.Anne babaya itaatten önce Allah'a itaat etmemiz lazım. Allah'ın rızasını sevgisini dostluğunu kazanmaya çalışmamız lazım. Allah'ın rızasını sevgisini dostluğunu kazanmaya çalışmamız lazım.

İşte tasavvuf bunu amaçlayan bir yol. Yani Yaradanına kulun O'nun sevgisini rızasını kazanacak şekildeİşte tasavvuf bunu amaçlayan bir yol. Yani Yaradanına kulun O'nun sevgisini rızasını kazanacak şekilde ne yapması gerektiğini düşünüp öyle kulluk etmesi yoludur. Tabii Allah kimi sever? ne yapması gerektiğini düşünüp öyle kulluk etmesi yoludur.

Tabii Allah kimi sever?

Allah herhalde kendisine karşı geleni, âsi olanı sevmez. Söz dinlemeyeni, günahkarı sevmez. Allah herhalde kendisine karşı geleni, âsi olanı sevmez. Söz dinlemeyeni, günahkarı sevmez.

Kimi sever? Kendisinin buyruğunu tutanı, emirlerine uyanı, ibadet ve taatlerini yapanı sever. Kimi sever?

Kendisinin buyruğunu tutanı, emirlerine uyanı, ibadet ve taatlerini yapanı sever.
Âsi olanı, emrini çiğneyeni sevmez. Onun için ibadet yapmamız lazım, Allah'ın seveceği işleri yapmamız lazım,Âsi olanı, emrini çiğneyeni sevmez. Onun için ibadet yapmamız lazım, Allah'ın seveceği işleri yapmamız lazım, sevap kazanmaya çalışmamız lazım. O halde tasavvuf nedir? sevap kazanmaya çalışmamız lazım.

O halde tasavvuf nedir?

İnsanın sevap kazanma gayreti yoludur. Yani ben sevap kazanacağım, Allah'a itaat edeceğim,İnsanın sevap kazanma gayreti yoludur. Yani ben sevap kazanacağım, Allah'a itaat edeceğim, Allah'ın rızasını sevgisini kazanacağım yoludur. Bizim burada tabii pek yaygınlaşmamış ama,Allah'ın rızasını sevgisini kazanacağım yoludur.

Bizim burada tabii pek yaygınlaşmamış ama,
ben buraya gelmeden üç dört gün önce Malatya'daydım. ben buraya gelmeden üç dört gün önce Malatya'daydım. Bizim arkadaşlar şöyle oval bir rozet yapmışlar yakalarına takmışlar. Sordum bu ne rozeti diye.Bizim arkadaşlar şöyle oval bir rozet yapmışlar yakalarına takmışlar. Sordum bu ne rozeti diye. Oraya yazmışlar; İlâhî ente maksûdî ve rızâke matlûbî. Bu bizim tasavvuftaki parolamızdır. Oraya yazmışlar;

İlâhî ente maksûdî ve rızâke matlûbî.

Bu bizim tasavvuftaki parolamızdır.

İlâhî. "Ey benim Rabbim!" Ente maksûdî. "Maksudum, muradım, arzum sensin.İlâhî. "Ey benim Rabbim!" Ente maksûdî. "Maksudum, muradım, arzum sensin. Ben seni arzu ediyorum yâ Rabbi!" Ve rızâke matlûbî. "Ve senin rızanı kazanmak istiyorum.Ben seni arzu ediyorum yâ Rabbi!" Ve rızâke matlûbî. "Ve senin rızanı kazanmak istiyorum. Senin sevgini rızanı kazanmak istiyorum, amacım bu." Bunu böyle rozet yapmışlar,Senin sevgini rızanı kazanmak istiyorum, amacım bu."

Bunu böyle rozet yapmışlar,
buraya asmışlar, hoşuma gitti. Malatya'da hepsinin yakasında gördüm gençlerin,buraya asmışlar, hoşuma gitti. Malatya'da hepsinin yakasında gördüm gençlerin, cıvıl cıvıl pırıl pırıl delikanlıların yakasında bu var. İlâhî ente maksûdî ve rızâke matlûbî. cıvıl cıvıl pırıl pırıl delikanlıların yakasında bu var.

İlâhî ente maksûdî ve rızâke matlûbî.

İşte tasavvuf bu yoldur. Yani biz de bir tasavvufî yoluz ya, işte bayrağımız bu. İşte tasavvuf bu yoldur. Yani biz de bir tasavvufî yoluz ya, işte bayrağımız bu.

Evimizde levha yapmışız, yakamıza rozet yapmışız, kafamıza amaç yapmışız,Evimizde levha yapmışız, yakamıza rozet yapmışız, kafamıza amaç yapmışız, kalbimize nurdan harflerle yazmışız. Gayemiz bu, sevap kazanma yolu. kalbimize nurdan harflerle yazmışız. Gayemiz bu, sevap kazanma yolu.

Arapça şairlerinden birisinin bir dörtlüğü var. Tabii Arapça bilenler için önemli amaArapça şairlerinden birisinin bir dörtlüğü var. Tabii Arapça bilenler için önemli ama güzel bir şeyi açıklıyor, diyor ki şair: güzel bir şeyi açıklıyor, diyor ki şair:

Ta'si'l-ilâhe ve ente tüzhiru hubbeh. "Hem Allah'ı seviyorum diyorsun hem de ona âsi oluyorsun."Ta'si'l-ilâhe ve ente tüzhiru hubbeh. "Hem Allah'ı seviyorum diyorsun hem de ona âsi oluyorsun." Hâzâ li-amri fi'l-kıyâsi bedî'u. "Bu mantıkta çok saçma bir şeydir.Hâzâ li-amri fi'l-kıyâsi bedî'u. "Bu mantıkta çok saçma bir şeydir. Hem Allah'ı seviyorum diyorsun hem de ona âsi oluyorsun." Lev kâne hubbüke sâdıkan le-eta'tehû.Hem Allah'ı seviyorum diyorsun hem de ona âsi oluyorsun." Lev kâne hubbüke sâdıkan le-eta'tehû. "Eğer senin Allah'ı sevmen doğru olsaydı Allah'a itaat ederdin, her dediğini aşk ile şevk ile yapardın.""Eğer senin Allah'ı sevmen doğru olsaydı Allah'a itaat ederdin, her dediğini aşk ile şevk ile yapardın." İnne'l-muhibbe li-men yuhibbu mutî'u. "Seven sevdiğine uyar, itaat eder, emrini tutar, buyruğunu tutar." diyor. İnne'l-muhibbe li-men yuhibbu mutî'u. "Seven sevdiğine uyar, itaat eder, emrini tutar, buyruğunu tutar." diyor.

Tabii itaat edeceğiz. Yalnız itaat etmemenin tabii ne olduğunu biliyorsunuz. Türkçe'de günah diyoruz. Tabii itaat edeceğiz. Yalnız itaat etmemenin tabii ne olduğunu biliyorsunuz.

Türkçe'de günah diyoruz.
Günah kelimesi Farsça'dan geçme bir kelime. Arapça'sı peltek s ile ism. Günah kelimesi Farsça'dan geçme bir kelime. Arapça'sı peltek s ile ism. Yani ad mânasına gelen isim sin ile yazılır, bu günah manasına gelen ism peltek s ile yazılır, ism. Yani ad mânasına gelen isim sin ile yazılır, bu günah manasına gelen ism peltek s ile yazılır, ism. İsm, çoğulu âsâm gelir, günah demek. Bir de zenb [kelimesi vardır], cem'i [çoğulu] zünûb gelir.İsm, çoğulu âsâm gelir, günah demek. Bir de zenb [kelimesi vardır], cem'i [çoğulu] zünûb gelir. Yani insan ya sevap peşinde koşar, -sevab o da peltek s iledir- ya da günahta vaktini geçirir.Yani insan ya sevap peşinde koşar, -sevab o da peltek s iledir- ya da günahta vaktini geçirir. Âsim, günahkâr olur veya müznib olur, günahkâr olur. Tasavvuf sevap işleme yoludur.Âsim, günahkâr olur veya müznib olur, günahkâr olur.

Tasavvuf sevap işleme yoludur.
Allah'ın sevgisini kazanmak için elbette sevaplı işleri yapacak, ibadet edecek, itaat edecek. Allah'ın sevgisini kazanmak için elbette sevaplı işleri yapacak, ibadet edecek, itaat edecek.

Tabii itaat etmek, ibadet etmek güzeldir de bunun da güzel olması için incelikler vardır.Tabii itaat etmek, ibadet etmek güzeldir de bunun da güzel olması için incelikler vardır. Bu inceliklere riayet edilmezse ibadet makbul olmaz. Mesela Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Bu inceliklere riayet edilmezse ibadet makbul olmaz. Mesela Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

"Nice Kur'an okuyan insan vardır, sevap kazanamaz, Kur'an ona lanet eder."Nice Kur'an okuyan insan vardır, sevap kazanamaz, Kur'an ona lanet eder. Kur'an onun hançeresinden daha aşağı kalbine doğru gitmiyor,Kur'an onun hançeresinden daha aşağı kalbine doğru gitmiyor, Kur'an okuyor dudaklarıyla ama gönlünde değil. Kur'an okuyor ama Kur'ân-ı Kerîm ona lanet eder." Kur'an okuyor dudaklarıyla ama gönlünde değil. Kur'an okuyor ama Kur'ân-ı Kerîm ona lanet eder."

Neden böyle olur? Belki Kur'an'ı dilenmek için okuyor. Camide mendil açıyor önüne,Neden böyle olur?

Belki Kur'an'ı dilenmek için okuyor. Camide mendil açıyor önüne,
eûzü besmeleyi çekiyor, çok güzel Kur'an okuyor. Okuyor ama Kur'ân-ı Kerîm ona lanet eder. eûzü besmeleyi çekiyor, çok güzel Kur'an okuyor. Okuyor ama Kur'ân-ı Kerîm ona lanet eder. Der ki: "Kepaze, kerata beni işte bak kazanca alet ettin, yaydın mendili Kur'an okuyorsun,Der ki:

"Kepaze, kerata beni işte bak kazanca alet ettin, yaydın mendili Kur'an okuyorsun,
ondan sonra dileniyorsun!" Demek ki Kur'an okumanın niyeti önemli. ondan sonra dileniyorsun!"

Demek ki Kur'an okumanın niyeti önemli.

Yine Peygamber Efendimizin hadîs-i şerîfinden biliyoruz ki; "Nice oruç tutan insan vardır kiYine Peygamber Efendimizin hadîs-i şerîfinden biliyoruz ki;

"Nice oruç tutan insan vardır ki
sevap kazanamaz, akşama kârı aç ve susuz kalmaktan ibarettir, başka bir kârı yok." sevap kazanamaz, akşama kârı aç ve susuz kalmaktan ibarettir, başka bir kârı yok."

Tabii aç ve susuz kalmak da bir kârdır, vücut biraz zayıflıyor, perhiz yapmış oluyor.Tabii aç ve susuz kalmak da bir kârdır, vücut biraz zayıflıyor, perhiz yapmış oluyor. O da bir kârdır ama sevap değildir. "Nice oruç tutan insan vardır ki akşama kârı yok, sevabı yok. O da bir kârdır ama sevap değildir.

"Nice oruç tutan insan vardır ki akşama kârı yok, sevabı yok.
Aç ve susuz kalmaktan ibaret." Neden? Biz bunu Ramazan vaazlarımızda hep söyledik.Aç ve susuz kalmaktan ibaret."

Neden?

Biz bunu Ramazan vaazlarımızda hep söyledik.
Yani radyoda konuşmalarımızda, dergilerde yazılarımızda söyledik.Yani radyoda konuşmalarımızda, dergilerde yazılarımızda söyledik. Orucu tutarken insan orucun sadece aç kalmaktan ibaret olmadığını bilerek tutacak.Orucu tutarken insan orucun sadece aç kalmaktan ibaret olmadığını bilerek tutacak. Oruç sadece midenin orucu değildir. Mide yemek yemekten su içmekten kesildiği gibi, Oruç sadece midenin orucu değildir. Mide yemek yemekten su içmekten kesildiği gibi, o hususta perhiz yaptığı gibi dilin de orucu vardır. Su ve yemek aslında helal, ekmek helal,o hususta perhiz yaptığı gibi dilin de orucu vardır. Su ve yemek aslında helal, ekmek helal, su helal ama ekmek yemiyor, su içmiyor. Dili ile haram şey söylemeyecek. su helal ama ekmek yemiyor, su içmiyor. Dili ile haram şey söylemeyecek.

Yani sen sevap kazanacağım diye helalleri yapmıyorsun, yemiyorsun, haramı niye söylüyorsun? Yani sen sevap kazanacağım diye helalleri yapmıyorsun, yemiyorsun, haramı niye söylüyorsun?

Niye gıybet ediyorsun, niye küfür söylüyorsun? Niye başkasını üzecek söz söylüyorsun? Niye gıybet ediyorsun, niye küfür söylüyorsun?

Niye başkasını üzecek söz söylüyorsun?

İşte o zaman şeyin [orucun] sevabı gider. Gözün de orucu vardır, göz harama bakmayacak.İşte o zaman şeyin [orucun] sevabı gider. Gözün de orucu vardır, göz harama bakmayacak. Göz harama baktığı zaman, o zaman kendisini tutamamış oluyor. Mide kendisini tutuyor,Göz harama baktığı zaman, o zaman kendisini tutamamış oluyor. Mide kendisini tutuyor, yemeye iştahı var, su içmek isteği var tutuyor kendisini, sevabı kazanıyoryemeye iştahı var, su içmek isteği var tutuyor kendisini, sevabı kazanıyor ama göz kendisini tutamıyor, harama bakıyor, günaha giriyor. ama göz kendisini tutamıyor, harama bakıyor, günaha giriyor.

Demek ki bazı insanlar oruç tutarlar ama sevap kazanamazlar.Demek ki bazı insanlar oruç tutarlar ama sevap kazanamazlar. Bazı insanlar Kur'an okurlar ama sevap kazanamazlar. Bazı insanlar namaz kılarlar,Bazı insanlar Kur'an okurlar ama sevap kazanamazlar. Bazı insanlar namaz kılarlar, gece kalkarlar, namaz kılarlar ama sevap kazanamazlar. Neden? Onda da bir başka bozukluk vardır. gece kalkarlar, namaz kılarlar ama sevap kazanamazlar.

Neden?

Onda da bir başka bozukluk vardır.

İşte tasavvuf, yapılan ibadetlerin makbul olmasının şartlarını takip ilmidir.İşte tasavvuf, yapılan ibadetlerin makbul olmasının şartlarını takip ilmidir. Onun için tasavvufa diyorlar ki fıkh-ı bâtındır. Yani fıkh-ı zâhir ilmihal kitaplarında yazılan şeydir.Onun için tasavvufa diyorlar ki fıkh-ı bâtındır. Yani fıkh-ı zâhir ilmihal kitaplarında yazılan şeydir. İşte geceleyin kalkacaksın, sahur vaktinde yemek yiyeceksin, ondan sonra yemeyeceksin İşte geceleyin kalkacaksın, sahur vaktinde yemek yiyeceksin, ondan sonra yemeyeceksin oruca niyet edeceksin. Akşam ezanı okununcaya kadar yemekten içmekten kendini tutacaksın...oruca niyet edeceksin. Akşam ezanı okununcaya kadar yemekten içmekten kendini tutacaksın... Orucu öyle yazar. Ama bir de bunun manevî şartları var, ahlakî şartları var.Orucu öyle yazar. Ama bir de bunun manevî şartları var, ahlakî şartları var. Buna da, manevî şartlarına da fıkh-ı bâtın deniliyor. Ötekisi fıkh-ı zâhirse berikisi fıkh-ı bâtındır.Buna da, manevî şartlarına da fıkh-ı bâtın deniliyor. Ötekisi fıkh-ı zâhirse berikisi fıkh-ı bâtındır. Bütün ibadetler böyledir. Hac böyledir. Mesela hac hakkında Kur'ân-ı Kerîm'de buyruluyor ki: Bütün ibadetler böyledir. Hac böyledir.

Mesela hac hakkında Kur'ân-ı Kerîm'de buyruluyor ki:

Fe-lâ rafese ve lâ füsûka ve lâ cidâle fi'l-hacci. "Hacda kötü söz söylemek, Fe-lâ rafese ve lâ füsûka ve lâ cidâle fi'l-hacci.

"Hacda kötü söz söylemek,
günahlı işler yapmak yok, mücadele etmek, kavga gürültü yoktur." Böyle yaparsa ne olur? günahlı işler yapmak yok, mücadele etmek, kavga gürültü yoktur."

Böyle yaparsa ne olur?

Haccın sevabı kaçar. Haccın makbul bir hac olması elden gider. Cuma namazı kılacak bir insanHaccın sevabı kaçar. Haccın makbul bir hac olması elden gider. Cuma namazı kılacak bir insan cuma namazına gitti oturdu, sevap kazanması mümkün ama lağv yaparsa cumanın sevabı gider diyor [hadîs-i şerîfte]. cuma namazına gitti oturdu, sevap kazanması mümkün ama lağv yaparsa cumanın sevabı gider diyor [hadîs-i şerîfte].

Lağv nedir? Hutbe esnasında konuşmaktır. Hutbe esnasında birisi konuşursa sevabı gider,Lağv nedir?

Hutbe esnasında konuşmaktır.

Hutbe esnasında birisi konuşursa sevabı gider,
cuma sevabı kalmaz. Yanındaki konuştuğu zaman,cuma sevabı kalmaz. Yanındaki konuştuğu zaman, "Sus, konuşma, günah." dese onun da kaçarmış sevabı. O zaman da gidiyor."Sus, konuşma, günah." dese onun da kaçarmış sevabı. O zaman da gidiyor. Demek ki hiç konuşmayacak. Demek ki cumanın sevabı kaçabiliyor, haccın sevabı kaçabiliyor, Demek ki hiç konuşmayacak.

Demek ki cumanın sevabı kaçabiliyor, haccın sevabı kaçabiliyor,
namazın sevabı kaçabiliyor, orucun sevabı kaçabiliyor, Kur'an okumanın sevabı kaçabiliyor. namazın sevabı kaçabiliyor, orucun sevabı kaçabiliyor, Kur'an okumanın sevabı kaçabiliyor.

Yani her şeyin, her ibadetin incelikleri var. İşte tasavvuf ibadetlerin makbul olması içinYani her şeyin, her ibadetin incelikleri var. İşte tasavvuf ibadetlerin makbul olması için inceliklerine riayet etme yoludur, fıkh-ı bâtındır. Bu bir bakımdan tasavvufu bir de böyle anlatıyorlar. inceliklerine riayet etme yoludur, fıkh-ı bâtındır. Bu bir bakımdan tasavvufu bir de böyle anlatıyorlar.

Tabii ibadeti yapıştaki niyetin halis olması lazım, ihlaslı olması lazım.Tabii ibadeti yapıştaki niyetin halis olması lazım, ihlaslı olması lazım. Allahu Teâlâ hazretleri ibadetlerin ancak ihlaslı olanlarını kabul eder.Allahu Teâlâ hazretleri ibadetlerin ancak ihlaslı olanlarını kabul eder. İhlaslı olmazsa kabul etmez buyuruyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. İhlaslı olmazsa kabul etmez buyuruyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Binâenaleyh tasavvuf ihlas yoludur, ihlaslı olmak, halis muhlis olma yoludur. Binâenaleyh tasavvuf ihlas yoludur, ihlaslı olmak, halis muhlis olma yoludur. İnsanın İslâm'ı bilmesi lazım, bildiğini uygulaması lazım.İnsanın İslâm'ı bilmesi lazım, bildiğini uygulaması lazım. Uygulamasını da manevi şartlarına riayet ile, ihlasla yapması lazım. İşte tasavvuf bunu böyle sağlıyor.Uygulamasını da manevi şartlarına riayet ile, ihlasla yapması lazım. İşte tasavvuf bunu böyle sağlıyor. İhlas yoludur. Sonra tasavvuf sünnet-i seniyyeye uymak, Resûlullah'ın ahlakı ile ahlaklanmak,İhlas yoludur.

Sonra tasavvuf sünnet-i seniyyeye uymak, Resûlullah'ın ahlakı ile ahlaklanmak,
hâlleri ile ahvâli ile hallenmek yoludur. Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bildiriyor ki; hâlleri ile ahvâli ile hallenmek yoludur. Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bildiriyor ki;

"Eğer bir insan bid'at ehli ise, yani kendi kafasından ben bir İslâm yaşayacağım diye tutturmuş, "Eğer bir insan bid'at ehli ise, yani kendi kafasından ben bir İslâm yaşayacağım diye tutturmuş, uydurma bir takım şeyler yapıyorsa din namına kabul olmaz. Bid'at ehlinin hiçbir şeyi kabul olmaz." uydurma bir takım şeyler yapıyorsa din namına kabul olmaz. Bid'at ehlinin hiçbir şeyi kabul olmaz."

Dinde esas olan Allah'ın gönderdiği örnek insan PeygamberimizDinde esas olan Allah'ın gönderdiği örnek insan Peygamberimiz Muhammed-i Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerine aynen uyumaktır, modeldir o.Muhammed-i Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerine aynen uyumaktır, modeldir o. Ona uymayı Allah bize emrediyor.Ona uymayı Allah bize emrediyor. Binâenaleyh insanın Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e uymadığı zaman, Binâenaleyh insanın Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e uymadığı zaman, bid'at ehli olduğu zaman, sünnete aykırı olduğu zaman ibadetleri kabul olunmayacağından bid'at ehli olduğu zaman, sünnete aykırı olduğu zaman ibadetleri kabul olunmayacağından tasavvuf Peygamber Efendimizin halleri ile hallenmek ve aynen sünnet-i seniyyeye uymak yoludur.tasavvuf Peygamber Efendimizin halleri ile hallenmek ve aynen sünnet-i seniyyeye uymak yoludur. Bu bakımdan mesela bizim tekkemizde ders kitabı olarak, vaaz kitabı olarak hadis kitabı okuruz biz. Bu bakımdan mesela bizim tekkemizde ders kitabı olarak, vaaz kitabı olarak hadis kitabı okuruz biz.

Râmûzü'l-ehâdîs kitabını okuruz. Neden? Çünkü tasavvuf Peygamber Efendimizin sünnetidir,Râmûzü'l-ehâdîs kitabını okuruz.

Neden?

Çünkü tasavvuf Peygamber Efendimizin sünnetidir,
sünnetini tam yaşama yoludur. Binâenaleyh elbette hadis kitabı okuyacağız kisünnetini tam yaşama yoludur. Binâenaleyh elbette hadis kitabı okuyacağız ki Peygamber Efendimizin yolundan gidelim. Peygamber Efendimizin yolundan gidelim. Onun yolunun dışında bir yoldan giderse bid'at yolu olduğu için ibadetler kabul olmayacak. Onun yolunun dışında bir yoldan giderse bid'at yolu olduğu için ibadetler kabul olmayacak.

O bakımdan [tasavvuf] Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin sünnetine uyma yoludur. O bakımdan [tasavvuf] Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin sünnetine uyma yoludur.

Sonra Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de bize takva ehli kul olmayı, müttaki kul olmayı tavsiye ediyor. Sonra Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de bize takva ehli kul olmayı, müttaki kul olmayı tavsiye ediyor.

Müttaki, takva ehli kul demek. Müttaki kul olmayı tavsiye ediyor, emrediyor; Müttaki, takva ehli kul demek.

Müttaki kul olmayı tavsiye ediyor, emrediyor;

Yâ eyyühellezîne âmenü't-tekullahe. "Takva ehli olun, müttaki kul olun." diye emrediyor. Yâ eyyühellezîne âmenü't-tekullahe. "Takva ehli olun, müttaki kul olun." diye emrediyor.

Kur'ân-ı Kerîm'de bir hikaye, kıssa anlatılır. Âdem aleyhisselam'ın Habil ve Kabil adında iki oğlu var.Kur'ân-ı Kerîm'de bir hikaye, kıssa anlatılır. Âdem aleyhisselam'ın Habil ve Kabil adında iki oğlu var. İkisi de kurban sunmuşlar, birisinin kurbanı kabul olmuş, ötekisinin kurbanı reddedilmiş, kabul olmamış. İkisi de kurban sunmuşlar, birisinin kurbanı kabul olmuş, ötekisinin kurbanı reddedilmiş, kabul olmamış. Orada buyruluyor ki: İnnemâ yetekabbelullahu mine'l-müttakîn. Orada buyruluyor ki:

İnnemâ yetekabbelullahu mine'l-müttakîn.

"Allah takva ehli kulların ibadetlerini kabul eder." Yani ibadet yapıyoruz, ibadette ne lazımmış? "Allah takva ehli kulların ibadetlerini kabul eder."

Yani ibadet yapıyoruz, ibadette ne lazımmış?

İhlas lazımmış, bir; bir de takva ehli kul olmamız lazımmış. Takva ne demek? İhlas lazımmış, bir; bir de takva ehli kul olmamız lazımmış.

Takva ne demek?

Takva pek çok âyet-i kerîmede tavsiye ediliyor. O âyet-i kerîmeler çok önemli. Takva pek çok âyet-i kerîmede tavsiye ediliyor. O âyet-i kerîmeler çok önemli. Onun için biz Seha Neşriyat arasında takva ile ilgili bir kitap neşrettik.Onun için biz Seha Neşriyat arasında takva ile ilgili bir kitap neşrettik. Erzurum'daki bir üniversite hocasının takva konusunda doktora teziydi.Erzurum'daki bir üniversite hocasının takva konusunda doktora teziydi. O hazırlanmış, öyle bir tez meydana getirmiş, onu neşrettik. Neden? O hazırlanmış, öyle bir tez meydana getirmiş, onu neşrettik.

Neden?

Takvayı dervişler öğrensin diye. Demek ki tasavvuf takvaya riayet yoludur,Takvayı dervişler öğrensin diye.

Demek ki tasavvuf takvaya riayet yoludur,
takva ile hareket etme yoludur çünkü Allah ancak takva ehli olan kulları seviyor. takva ile hareket etme yoludur çünkü Allah ancak takva ehli olan kulları seviyor.

Bir de, Cebrail aleyhisselam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize gelmiş;Bir de, Cebrail aleyhisselam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize gelmiş; Hz. Ömer radıyallahu anh'ın rivayet ettiği sahih bir hadîs-i şerîf var. "İslâm nedir?" diye soruyor. Hz. Ömer radıyallahu anh'ın rivayet ettiği sahih bir hadîs-i şerîf var.

"İslâm nedir?" diye soruyor.

Peygamber Efendimizin yanına oturmuş. Öteki insanlar da görüyorlar; tertemiz elbiseli,Peygamber Efendimizin yanına oturmuş. Öteki insanlar da görüyorlar; tertemiz elbiseli, çok güzel yüzlü bir insan şeklinde. Dizi dizine diyecek kadar yakınına oturmuş, diyor ki: çok güzel yüzlü bir insan şeklinde. Dizi dizine diyecek kadar yakınına oturmuş, diyor ki:

Yâ Muhammed ahbirnî ani'l-islâm. "Bana İslâm'ın ne olduğunu haber ver." Yâ Muhammed ahbirnî ani'l-islâm. "Bana İslâm'ın ne olduğunu haber ver."

Peygamber Efendimiz de İslâm'ın beş şartını sayıyor. Çocuklara öğrettiğimiz beş şartını sayıyor.Peygamber Efendimiz de İslâm'ın beş şartını sayıyor. Çocuklara öğrettiğimiz beş şartını sayıyor. [O kişi] diyor ki; "Doğru söyledin." Hz. Ömer diyor ki: "Allah Allah, biz bu adama şaşırdık.[O kişi] diyor ki;

"Doğru söyledin."

Hz. Ömer diyor ki:

"Allah Allah, biz bu adama şaşırdık.
Tertemiz elbisesi var, üzerinde hiç toz yok, tertemiz bembeyaz elbisesi var ama bizim Medine'den değil.Tertemiz elbisesi var, üzerinde hiç toz yok, tertemiz bembeyaz elbisesi var ama bizim Medine'den değil. Medine'den olsa tanırız, zaten küçücük bir yer, Medine'de herkes birbirini tanıyor. Medineli değil.Medine'den olsa tanırız, zaten küçücük bir yer, Medine'de herkes birbirini tanıyor. Medineli değil. Dışarıdan gelse yolcunun hali böyle temiz elbise olmaz, tozlu topraklı olur, saçı başı karışık olur.Dışarıdan gelse yolcunun hali böyle temiz elbise olmaz, tozlu topraklı olur, saçı başı karışık olur. Üstünde yolculuk emaresi yok, bizim beldeden değil. Çok samimi bir şekilde kalabalığın arasındanÜstünde yolculuk emaresi yok, bizim beldeden değil. Çok samimi bir şekilde kalabalığın arasından yürüdü geldi geldi geldi, Peygamber Efendimizin yanına kadar oturdu.yürüdü geldi geldi geldi, Peygamber Efendimizin yanına kadar oturdu. Dizi dizine değecek kadar oturdu, senli benli 'Yâ Resûlallah, bana İslâm nedir anlat.'" diyor. Dizi dizine değecek kadar oturdu, senli benli 'Yâ Resûlallah, bana İslâm nedir anlat.'" diyor.

Herkes şaşırıyor çünkü Peygamber Efendimize sevgisinden, saygısındanHerkes şaşırıyor çünkü Peygamber Efendimize sevgisinden, saygısından başlarını kaldırıp yüzüne bakamazlardı Peygamber Efendimizin. Peygamber Efendimiz kapıdan mescide gelirdi, başlarını kaldırıp yüzüne bakamazlardı Peygamber Efendimizin. Peygamber Efendimiz kapıdan mescide gelirdi, herkes böyle başı önde, başını kaldırıp bakamazdı. Sahabeden rivayet ediliyor diyorlar ki; herkes böyle başı önde, başını kaldırıp bakamazdı.

Sahabeden rivayet ediliyor diyorlar ki;

"Resûlullah'a saygımızdan, onun heybetinden doya doya yüzüne bakamadık, bakamazdık."Resûlullah'a saygımızdan, onun heybetinden doya doya yüzüne bakamadık, bakamazdık. Başımızı kaldırıp gözümüzü dikip yüzüne bakamazdık." Başımızı kaldırıp gözümüzü dikip yüzüne bakamazdık."

Kimse soru soramazdı Resulullah'a, çekinirlerdi. Hatta derlerdi ki; Kimse soru soramazdı Resulullah'a, çekinirlerdi. Hatta derlerdi ki;

"Ya dışarıdan bir taşralı gelse de, bir köylü bedevi, biraz onlar adap bilmez filan, "Ya dışarıdan bir taşralı gelse de, bir köylü bedevi, biraz onlar adap bilmez filan, gelse de böyle açıkça senli benli bir şeyler sorsa da biz de dinlesek, gelse de böyle açıkça senli benli bir şeyler sorsa da biz de dinlesek, bir şeyler öğrensek." diye birilerinin gelip de bir şeyler sormasını beklerlerdi.bir şeyler öğrensek." diye birilerinin gelip de bir şeyler sormasını beklerlerdi. Kendileri Resûlullah'ın karşısında konuşamazlardı. Şimdi geliyor, dizi dizine yakın oturuyor, Kendileri Resûlullah'ın karşısında konuşamazlardı.

Şimdi geliyor, dizi dizine yakın oturuyor,
"İslâm nedir?" [diye] soru soruyor, cevap verince de, "Doğru söyledin." diyor. "İslâm nedir?" [diye] soru soruyor, cevap verince de, "Doğru söyledin." diyor. Şaşırıyorlar, yahu Resûlullah'ın doğru söylediğini tasdik etmek mühim bir şey,Şaşırıyorlar, yahu Resûlullah'ın doğru söylediğini tasdik etmek mühim bir şey, yani doğru söyledin demek, yani ben bu konuyu biliyorum evet sen haklısın,yani doğru söyledin demek, yani ben bu konuyu biliyorum evet sen haklısın, doğru söyledin çok mühim bir şey bu. Sonra sormuş; "İman nedir?" doğru söyledin çok mühim bir şey bu.

Sonra sormuş;

"İman nedir?"

İmanın altı şartı, işte onu söylemiş Peygamber Efendimiz. Ona da "Doğru söyledin!" buyurmuş. İmanın altı şartı, işte onu söylemiş Peygamber Efendimiz. Ona da "Doğru söyledin!" buyurmuş.

[Hz. Ömer Efendimiz;] "Yine şaşırdık." diyor. Sonra sordu ki; "İhsan nedir?" [Hz. Ömer Efendimiz;] "Yine şaşırdık." diyor.

Sonra sordu ki;

"İhsan nedir?"

İhsan, hüsn kelimesinden geliyor. Arapça'da hüsn güzellik demek. İhsan bir şeyi güzel yapmak demek,İhsan, hüsn kelimesinden geliyor. Arapça'da hüsn güzellik demek. İhsan bir şeyi güzel yapmak demek, mükemmel yapmak, güzel yapmak demek. "İhsan nedir?" diye sormuş,mükemmel yapmak, güzel yapmak demek.

"İhsan nedir?" diye sormuş,
Peygamber Efendimiz de ona buyurmuş ki: el-İhsânü en ta'budallahe ke-enneke terâhu. Peygamber Efendimiz de ona buyurmuş ki:

el-İhsânü en ta'budallahe ke-enneke terâhu.

"İhsan, senin Allah'a sanki Allah'ı görüyormuş gibi ibadet etmendir." "İhsan, senin Allah'a sanki Allah'ı görüyormuş gibi ibadet etmendir."

Görüyor gibi, Allah karşında imiş gibi ibadet etmendir. Fe-in lem tekün terâhu fe-innehû yerâke. Görüyor gibi, Allah karşında imiş gibi ibadet etmendir.

Fe-in lem tekün terâhu fe-innehû yerâke.
"Çünkü her ne kadar sen O'nu göremiyorsan da O seni görüyor." Her yerde hâzır ve nâzır, "Çünkü her ne kadar sen O'nu göremiyorsan da O seni görüyor."

Her yerde hâzır ve nâzır,
O seni görüyor. Binâenaleyh işte öyle ibadet etmektir. Şimdi bazıları soru sorarlar bize; O seni görüyor. Binâenaleyh işte öyle ibadet etmektir. Şimdi bazıları soru sorarlar bize;

"Hocam tasavvuf kelimesi Peygamber Efendimizin zamanında var mıydı?" "Hocam tasavvuf kelimesi Peygamber Efendimizin zamanında var mıydı?"

Peygamber Efendimizin zamanında terminoloji yani terimler, tâbirler, öteki ilimlerlede de yoktu.Peygamber Efendimizin zamanında terminoloji yani terimler, tâbirler, öteki ilimlerlede de yoktu. Yani öteki ilimlerin terminolojisi de Peygamber Efendimizin zamanında değil, o ilimlerin teessüs ettiğiYani öteki ilimlerin terminolojisi de Peygamber Efendimizin zamanında değil, o ilimlerin teessüs ettiği daha sonraki asırlarda konulmuştur. Kur'ân-ı Kerîm'in terminolojisi başkadır.daha sonraki asırlarda konulmuştur. Kur'ân-ı Kerîm'in terminolojisi başkadır. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin terminolojisi başkadır.Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin terminolojisi başkadır. Ondan sonraki İslâmi ilimler geliştikten sonra o ilimlerin mesleki terminolojisiOndan sonraki İslâmi ilimler geliştikten sonra o ilimlerin mesleki terminolojisi daha sonradan kurulmuştur, konulmuştur. Şey [Sadece tasavvuf ilmi] değil bütün ilimler daha sonradan tesis edilmiştir. daha sonradan kurulmuştur, konulmuştur. Şey [Sadece tasavvuf ilmi] değil bütün ilimler daha sonradan tesis edilmiştir.

Resûlullah zamanında tasavvuf var mıydı? Vardı çünkü Resulullah İslâm'ı yaşıyordu. Resûlullah zamanında tasavvuf var mıydı?

Vardı çünkü Resulullah İslâm'ı yaşıyordu.
Hâl ilmi olduğuna göre tasavvuf Resûlullah'ın hâliydi hayatıydı, vardı. Hâl ilmi olduğuna göre tasavvuf Resûlullah'ın hâliydi hayatıydı, vardı.

Peki hadîs-i şerîflerde tasavvuf kelimesini kelime olarak arasak karşımıza çıkmaz. Peki hadîs-i şerîflerde tasavvuf kelimesini kelime olarak arasak karşımıza çıkmaz.

Tasavvuf Kur'ân-ı Kerîm'de ne ile ifade ediliyordu? Takva ile ifade ediliyordu, Tasavvuf Kur'ân-ı Kerîm'de ne ile ifade ediliyordu?

Takva ile ifade ediliyordu,
müttaki kul olmakla ifade ediliyordu. Peygamber Efendimizin bu son hadîs-i şerîfindemüttaki kul olmakla ifade ediliyordu. Peygamber Efendimizin bu son hadîs-i şerîfinde ihsan kelimesi ile yani güzel yapmak, bir şeyi güzel yapmak ihsan kelimesi ile ifade ediliyordu.ihsan kelimesi ile yani güzel yapmak, bir şeyi güzel yapmak ihsan kelimesi ile ifade ediliyordu. İhlas kelimesi ile ifade ediliyordu yani o terminoloji ile, o tabirlerle kullanılıyordu. İhlas kelimesi ile ifade ediliyordu yani o terminoloji ile, o tabirlerle kullanılıyordu.

Binâenaleyh tasavvuf İslâm'ın ruhudur, hâldir, uygulamadır.Binâenaleyh tasavvuf İslâm'ın ruhudur, hâldir, uygulamadır. Sevap kazanmaya yönelmek duygusundan meydana gelmiş bir İslâmi manzaradır.Sevap kazanmaya yönelmek duygusundan meydana gelmiş bir İslâmi manzaradır. Sünnet-i seniyyeye uyarak, Allah'a ibadet ederek, takva ehli olarak ve Allah'ı görüyormuş gibiSünnet-i seniyyeye uyarak, Allah'a ibadet ederek, takva ehli olarak ve Allah'ı görüyormuş gibi ibadet ederek yapma yoludur. Yani terimleri böyle tek tek karşımıza getiriyoruz, sayıyoruz,ibadet ederek yapma yoludur. Yani terimleri böyle tek tek karşımıza getiriyoruz, sayıyoruz, onlardan manzarayı, böyle resmi, tabloyu tamamlayarak söylüyoruz. onlardan manzarayı, böyle resmi, tabloyu tamamlayarak söylüyoruz.

Tasavvuf tabii böyle ibadeti sevap kazanmak maksadıyla, güzel şartlarla yapmak,Tasavvuf tabii böyle ibadeti sevap kazanmak maksadıyla, güzel şartlarla yapmak, İslâm'ın emirlerini kendisine hâl edinmek. Başka? Tasavvufun konuları içinde başka nesi var? İslâm'ın emirlerini kendisine hâl edinmek.

Başka?

Tasavvufun konuları içinde başka nesi var?

Tasavvuf, marifetullah yoludur. Marifetullah ne demek? Allah'ı bilmek demek. Allah'ı bilmek... Tasavvuf, marifetullah yoludur.

Marifetullah ne demek?

Allah'ı bilmek demek.

Allah'ı bilmek...

Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri çok büyük bir kitap yazmıştır, onun Marifetnâme isminde çok güzel bir kitabı vardır.Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri çok büyük bir kitap yazmıştır, onun Marifetnâme isminde çok güzel bir kitabı vardır. Marifetnâme, İbrahim Hakkı Erzurumlu hazretlerinin Marifetname'si. Marifetnâme, İbrahim Hakkı Erzurumlu hazretlerinin Marifetname'si. Onun başında böyle tatlı tatlı bu kitaba niçin Marifetnâme ismini verdiğini anlatıyor, diyor ki; Onun başında böyle tatlı tatlı bu kitaba niçin Marifetnâme ismini verdiğini anlatıyor, diyor ki;

"Allahu Teâlâ hazretleri iki cihanı insanoğlu için yaratmıştır. Hem bu dünya hem âhiret insanoğlu içindir."Allahu Teâlâ hazretleri iki cihanı insanoğlu için yaratmıştır. Hem bu dünya hem âhiret insanoğlu içindir. İnsanoğlunu da kendine güzel ibadet etsinler, kendisini bilsinler diye yaratmıştır. İnsanoğlunu da kendine güzel ibadet etsinler, kendisini bilsinler diye yaratmıştır. Marifeti için, kendisini bilmeleri için yaratmıştır. O halde marifetullah en büyük gayedir." diyor. Marifeti için, kendisini bilmeleri için yaratmıştır. O halde marifetullah en büyük gayedir." diyor.

Hakikaten Kur'ân-ı Kerîm'deki âyet-i kerîmede de buyruluyor ki: Hakikaten Kur'ân-ı Kerîm'deki âyet-i kerîmede de buyruluyor ki:

Ve mâ halaktü'l-cinne ve'l-inse illâ li-ya'büdûn. Ve mâ halaktü'l-cinne ve'l-inse illâ li-ya'büdûn.

"Ben insanları da görünmez varlıklar olan cinleri de başka bir sebeple yaratmadım,"Ben insanları da görünmez varlıklar olan cinleri de başka bir sebeple yaratmadım, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım." buyuruyor. ancak bana ibadet etsinler diye yarattım." buyuruyor.

Tabii Allahu Teâlâ hazretlerine güzel ibadet etmek için Allah'ı bilip öyle ibadet etmek lazım.Tabii Allahu Teâlâ hazretlerine güzel ibadet etmek için Allah'ı bilip öyle ibadet etmek lazım. Bilmeden olmuyor. Onun için Allah'ı bilmek, marifetullah gerçekten Bilmeden olmuyor. Onun için Allah'ı bilmek, marifetullah gerçekten İbrahim Hakkı Erzurumlu'nun dediği gibi hayatın gayesi olmuş oluyor. Büyüklerimiz demişler ki: İbrahim Hakkı Erzurumlu'nun dediği gibi hayatın gayesi olmuş oluyor.

Büyüklerimiz demişler ki:

Şemmetün min ma'rifetillah. "Yani insanın şöyle marifetullahtan birazcık bir nasibi olması." Şemmetün min ma'rifetillah. "Yani insanın şöyle marifetullahtan birazcık bir nasibi olması."

Bir koklamacık şöyle yani azıcıktır, koklanacak şey azıcıktır, yani fazla değildir. Bir koklamacık şöyle yani azıcıktır, koklanacak şey azıcıktır, yani fazla değildir.

"Yani bir koklanacak kadar bir koku koklama kadar marifetullah." Tuvâzi amel's-sakaleyn. "Yani bir koklanacak kadar bir koku koklama kadar marifetullah."

Tuvâzi amel's-sakaleyn.
"İns ü cinnin bütün ibadetlerinden, amellerinden daha kıymetlidir." "İns ü cinnin bütün ibadetlerinden, amellerinden daha kıymetlidir."

Marifetullah iksir-i azamdır, azıcık bir şey bile çok kıymetlidir. Hani dünyanın en kıymetli madeni nedir? Marifetullah iksir-i azamdır, azıcık bir şey bile çok kıymetlidir.

Hani dünyanın en kıymetli madeni nedir?

Kimisi altın diyecek, kimisi gümüş diyecek, kimisi platin diyecek tabii bilmiyorum. Kimisi altın diyecek, kimisi gümüş diyecek, kimisi platin diyecek tabii bilmiyorum.

Kimisi belki, elmas vesaire filan diye kıymetli taşlar söyler ama herhalde radyoaktif maddeler en pahalısı değil mi? Kimisi belki, elmas vesaire filan diye kıymetli taşlar söyler ama herhalde radyoaktif maddeler en pahalısı değil mi?

Yani bir gramı bilmem şu kadar milyon dolar filan. En pahalı. Yani bir gramı bilmem şu kadar milyon dolar filan. En pahalı.

Tabii marifetullah böyle en kıymetli malzemedir, iksir-i azam diyorlar.Tabii marifetullah böyle en kıymetli malzemedir, iksir-i azam diyorlar. İnsanın Allah'ı bilmesi ve Allah'ı bilerek ibadet etmesi. İşte tasavvuf bunu sağlıyor.İnsanın Allah'ı bilmesi ve Allah'ı bilerek ibadet etmesi.

İşte tasavvuf bunu sağlıyor.
Yani insanı Allah kendisine ibadet etsin, kendisini bilsin de kendisine ibadet etsin diye yaratmış. Yani insanı Allah kendisine ibadet etsin, kendisini bilsin de kendisine ibadet etsin diye yaratmış. Tasavvuf insana Allah'ı bildirme sanatıdır. Tasavvuf insana Allah'ı bildirme sanatıdır.

Eşrefoğlu Rûmî hazretlerinin Müzekki'n-nüfûs diye güzel bir kitabı var. Eşrefoğlu Rûmî büyük alim,Eşrefoğlu Rûmî hazretlerinin Müzekki'n-nüfûs diye güzel bir kitabı var. Eşrefoğlu Rûmî büyük alim, Mısır'da filan okumuş, Şam'da okumuş. Arapçası filan iyi, İslâmi ilimleri çok iyi hazmetmiş,Mısır'da filan okumuş, Şam'da okumuş. Arapçası filan iyi, İslâmi ilimleri çok iyi hazmetmiş, tasavvufta çok ileri mertebeye gitmiş bir insan. Diyor ki: "Şeyhlerin iki vazifesi vardır.tasavvufta çok ileri mertebeye gitmiş bir insan. Diyor ki:

"Şeyhlerin iki vazifesi vardır.
Birisi Allah'ın kullarına Allah'ı sevdirmek, ikincisi Allah'a kullarını sevdirmek." Birisi Allah'ın kullarına Allah'ı sevdirmek, ikincisi Allah'a kullarını sevdirmek."

İki taraflı sevgi yani kullar Allah'ı sevsinler diye onu sağlayacak şeyh efendi.İki taraflı sevgi yani kullar Allah'ı sevsinler diye onu sağlayacak şeyh efendi. Kulların Allah'ı sevmesini sağlayacak. İkincisi de Allah'ın kulları sevmesini sağlayacak. Kulların Allah'ı sevmesini sağlayacak. İkincisi de Allah'ın kulları sevmesini sağlayacak. Şeyh efendilerin iki vazifesi vardır; birisi kullar Allah'ı nasıl sevecek onu öğretecek,Şeyh efendilerin iki vazifesi vardır; birisi kullar Allah'ı nasıl sevecek onu öğretecek, ikincisi Allah kulları nasıl sevecek, Allah'a kulları sevdirecek. Diyor ki; ikincisi Allah kulları nasıl sevecek, Allah'a kulları sevdirecek. Diyor ki;

"Tamam, kullara Allah'ı sevdirmek kolay, anlatırsın anlatırsın, bak bu nimetleri Allah veriyor sana,"Tamam, kullara Allah'ı sevdirmek kolay, anlatırsın anlatırsın, bak bu nimetleri Allah veriyor sana, seni yaratan Allah, sağlık veren Allah, göz veren Allah, akıl veren Allah. Çiçekleri açtıran Allah,seni yaratan Allah, sağlık veren Allah, göz veren Allah, akıl veren Allah. Çiçekleri açtıran Allah, güllere bu kokuları veren Allah. Yaratan, ayı güneşi döndüren, mevsimleri döndüren Allah. güllere bu kokuları veren Allah. Yaratan, ayı güneşi döndüren, mevsimleri döndüren Allah. Anlatırsın, şairane anlatırsın, güzel anlatırsın, adam Allah'ı sever." İranlı bir şair vardı,Anlatırsın, şairane anlatırsın, güzel anlatırsın, adam Allah'ı sever."

İranlı bir şair vardı,
A Literary History of Persia isimli kitapta okudum, bir kaside yazmış, yani netice itibariyle şiir yazmış. A Literary History of Persia isimli kitapta okudum, bir kaside yazmış, yani netice itibariyle şiir yazmış. Allah'la ilgili Farsça bir kaside yazmış, Avrupalı bir alim o şiiri okumuş müslüman olmuş.Allah'la ilgili Farsça bir kaside yazmış, Avrupalı bir alim o şiiri okumuş müslüman olmuş. Yani şeyin gücüne bak, şairin duygularının gücüne bak. Yani bir şiirden okuyunca çarpılıyor adam,Yani şeyin gücüne bak, şairin duygularının gücüne bak. Yani bir şiirden okuyunca çarpılıyor adam, hayran kalıyor, mest oluyor, müslüman oluyor. Tamam anlatırsın, böyle eğer anlatım gücün varsa,hayran kalıyor, mest oluyor, müslüman oluyor.

Tamam anlatırsın, böyle eğer anlatım gücün varsa,
lirizmin varsa, şiiriyet varsa, duygusallık varsa şeyinde çok akıllıca anlatırsanlirizmin varsa, şiiriyet varsa, duygusallık varsa şeyinde çok akıllıca anlatırsan Mevlana hazretleri gibi, Yunus Emre gibi anlatırsın, sevdirirsin, kullar Allah'a aşık olur. Mevlana hazretleri gibi, Yunus Emre gibi anlatırsın, sevdirirsin, kullar Allah'a aşık olur.

Tamam, bunu sağlarsın ama Allah'a ne yapacaksın da kulları sevdireceksin? Ne yapabilirsin yani? Tamam, bunu sağlarsın ama Allah'a ne yapacaksın da kulları sevdireceksin?

Ne yapabilirsin yani?

Allah'a ne yapabilirsin ki Allah kulları sevsin? Ha, onun da yolu şudur diyor Eşrefoğlu Rûmî: Allah'a ne yapabilirsin ki Allah kulları sevsin?

Ha, onun da yolu şudur diyor Eşrefoğlu Rûmî:

"Kulları Resûlullah'ın yolunda yürüttürürsün, Resûlullah'ın sünnetine uygun yaşattırırsın, "Kulları Resûlullah'ın yolunda yürüttürürsün, Resûlullah'ın sünnetine uygun yaşattırırsın, o yaşamı öğretirsin o zaman Allah kullarını sever." Nereden biliyoruz bunu? o yaşamı öğretirsin o zaman Allah kullarını sever."

Nereden biliyoruz bunu?

Kur'ân-ı Kerîm'den biliyoruz. Kur'ân-ı Kerîm'de: Kur'ân-ı Kerîm'den biliyoruz. Kur'ân-ı Kerîm'de:

Kul in küntüm tuhibûnallahe fe't-tebi'ûnî yuhbibkümüllahu.Kul in küntüm tuhibûnallahe fe't-tebi'ûnî yuhbibkümüllahu. "Eğer siz Allah'ı seviyorum diyorsanız Resûlullah'a tâbi olun, Hz. Muhammed'i dinleyin, "Eğer siz Allah'ı seviyorum diyorsanız Resûlullah'a tâbi olun, Hz. Muhammed'i dinleyin, emrine uyun, sünnetine tâbi olun; Allah da sizi sevsin." buyurmuş Allah. emrine uyun, sünnetine tâbi olun; Allah da sizi sevsin." buyurmuş Allah.

Demek ki Allah'ın sevmesinin yolu Resûlullah'a uymaktır ve sünnet-i seniyye yolunda gitmektir. Demek ki Allah'ın sevmesinin yolu Resûlullah'a uymaktır ve sünnet-i seniyye yolunda gitmektir.

Şeyhler bunu yapacak, yani müritleri öyle terbiye edecek ki kendi kafasından bir şeyler yapmayacak,Şeyhler bunu yapacak, yani müritleri öyle terbiye edecek ki kendi kafasından bir şeyler yapmayacak, kendi kafasından onlara abuk sabuk şeyler söylemeyecek.kendi kafasından onlara abuk sabuk şeyler söylemeyecek. Şimdi duyuyoruz böyle bazı bu işleri takliden yapan insanlar işi şeye dökmüşler; Şimdi duyuyoruz böyle bazı bu işleri takliden yapan insanlar işi şeye dökmüşler; gidiyormuş kadın erkek neyse, adama ziyarete gidiyormuş, gidiyormuş kadın erkek neyse, adama ziyarete gidiyormuş, bir havuza sokuyormuş çıkartıyormuş filan, "İşte temizlendin!" bir havuza sokuyormuş çıkartıyormuş filan, "İşte temizlendin!"

E yok ki Peygamber Efendimiz zamanında böyle bir şey. Bir buhurdan yakıyormuş,E yok ki Peygamber Efendimiz zamanında böyle bir şey.

Bir buhurdan yakıyormuş,
bir tütsü etrafında dolaştırıyormuş. Üflüyormuş, şey yapıyormuş yani bir takım seremoniler uyduruyor filan. bir tütsü etrafında dolaştırıyormuş. Üflüyormuş, şey yapıyormuş yani bir takım seremoniler uyduruyor filan.

Öyle şey yok! Yani Peygamber Efendimizin sünnet-i seniyyesine uyunca Allah seviyor, âyet-i kerîme böyle buyuruyor. Öyle şey yok! Yani Peygamber Efendimizin sünnet-i seniyyesine uyunca Allah seviyor, âyet-i kerîme böyle buyuruyor.

Tasavvuf bu. Tabii Allah'ın bir kulu sevmesi de kolay bir iş değil, uzun çalışma gerektiriyor. Tasavvuf bu.

Tabii Allah'ın bir kulu sevmesi de kolay bir iş değil, uzun çalışma gerektiriyor.
Tasavvuf bu çalışmaları yapıyor ama bu çalışmalar uzun bir çalışma. Bir hoşuma giden şiir var, Tasavvuf bu çalışmaları yapıyor ama bu çalışmalar uzun bir çalışma. Bir hoşuma giden şiir var, eğer bilmiyorsanız siz de yazın. Diyor ki şair, bu çok büyük evliyaullahtan mübarek zattır. eğer bilmiyorsanız siz de yazın. Diyor ki şair, bu çok büyük evliyaullahtan mübarek zattır. Şemseddîn-i Sivâsî derler. Diyor ki: Vâsıl olmaz kimse Hakk'a cümleden dûr olmadan Şemseddîn-i Sivâsî derler. Diyor ki:

Vâsıl olmaz kimse Hakk'a cümleden dûr olmadan

Kenz açılmaz şol gönülde tâ ki pür nûr olmadan Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecelli ede Hak Kenz açılmaz şol gönülde tâ ki pür nûr olmadan

Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecelli ede Hak

Padişah konmaz sarâya hane mâmur olmadan Padişah konmaz sarâya hane mâmur olmadan

Biraz açıklayalım bu şiiri, dersin çeşnesi de biraz edebiyata dönsün. Diyor ki: Biraz açıklayalım bu şiiri, dersin çeşnesi de biraz edebiyata dönsün. Diyor ki:

Vâsıl olmaz kimse Hakk'a cümleden dûr olmadan. "İnsanlar Allah'a kavuşamaz, Vâsıl olmaz kimse Hakk'a cümleden dûr olmadan.

"İnsanlar Allah'a kavuşamaz,
Allah'ın sevgili kulu olamaz, evliya olamaz, cümleden uzaklaşmadıktan sonra." Allah'ın sevgili kulu olamaz, evliya olamaz, cümleden uzaklaşmadıktan sonra."

Yani başka sevgilerden gönlünü kurtarıp, başkalardan, masivallah diyoruz başka şeylere, uzaklaşmadan,Yani başka sevgilerden gönlünü kurtarıp, başkalardan, masivallah diyoruz başka şeylere, uzaklaşmadan, -dûr olmak uzaklaşmak demek- Allah'a yaklaşılmaz. Onlarla oyalanırken Allah'a yaklaşılmaz.-dûr olmak uzaklaşmak demek- Allah'a yaklaşılmaz. Onlarla oyalanırken Allah'a yaklaşılmaz. Onlardan uzaklaşacak. Vâsıl olmaz kimse Hakk'a cümleden dûr olmadan. Dûr olmak, uzak olmak. Onlardan uzaklaşacak.

Vâsıl olmaz kimse Hakk'a cümleden dûr olmadan.

Dûr olmak, uzak olmak.

Kenz açılmaz şol gönülde tâ ki pür nûr olmadan. "İnsanın kalbinde, gönlünde ilahî hazine açılmaz,Kenz açılmaz şol gönülde tâ ki pür nûr olmadan.

"İnsanın kalbinde, gönlünde ilahî hazine açılmaz,
hazinenin kapıları veya hazine sandığının kapağı kilidi açılmaz." Ne zaman açılır? hazinenin kapıları veya hazine sandığının kapağı kilidi açılmaz."

Ne zaman açılır?

Tâ ki pür nûr olmadan. "Nur dolu bir hale gelmeden insanın gönlünde kenz açılmaz." Tâ ki pür nûr olmadan. "Nur dolu bir hale gelmeden insanın gönlünde kenz açılmaz."

Tabii burada bir söze işaret ediliyor. Allah Teâlâ hazretleri bir hadîs-i kutsîde buyurmuş ki: Tabii burada bir söze işaret ediliyor. Allah Teâlâ hazretleri bir hadîs-i kutsîde buyurmuş ki:

Küntü kenzen mahfiyyen. "Ben gizli bir hazineydim." Fe-eradtü en u'rafe.Küntü kenzen mahfiyyen. "Ben gizli bir hazineydim." Fe-eradtü en u'rafe. "Bilinmeyi murat ettim, bilineyim tanınayım diye istedim." Fe-halaktü'l-halka. "Bilinmeyi murat ettim, bilineyim tanınayım diye istedim." Fe-halaktü'l-halka. "Mahlukatı yarattım." Li-ya'rifûnî. "Beni bilsinler diye." "Mahlukatı yarattım." Li-ya'rifûnî. "Beni bilsinler diye."

Yani Allahu Teâlâ hazretleri insanların hazineye rağbetini biliyor, böyle emir buyurmuş, Yani Allahu Teâlâ hazretleri insanların hazineye rağbetini biliyor, böyle emir buyurmuş, böyle ifade buyurmuş: "Ben gizli bir hazineydim..." böyle ifade buyurmuş: "Ben gizli bir hazineydim..."

Herkes hazine arar ya, hani biz de bahçemizi kazarken bir yol bulsak, merdivenlerden insek,Herkes hazine arar ya, hani biz de bahçemizi kazarken bir yol bulsak, merdivenlerden insek, bir demirkapı çıksa karşımıza, gıcır gıcır o kapıyı zorlasak açsak, hazine ile karşılaşsak, bir demirkapı çıksa karşımıza, gıcır gıcır o kapıyı zorlasak açsak, hazine ile karşılaşsak, oh yerlere yatarız sevincimizden, ne kadar hoşumuza gider. Tamam. oh yerlere yatarız sevincimizden, ne kadar hoşumuza gider. Tamam.

Kenz açılmaz şol gönülde tâ ki pür nûr olmadan. "İnsanın kalbi nur dolmadıkça, pür nur olmadıkça hazine açılmaz." Kenz açılmaz şol gönülde tâ ki pür nûr olmadan.

"İnsanın kalbi nur dolmadıkça, pür nur olmadıkça hazine açılmaz."

Yani hazine nedir? Allah bilgisi. Allah'a kavuşmak, Allah'ı bilmek, Allah'a ermek.Yani hazine nedir?

Allah bilgisi. Allah'a kavuşmak, Allah'ı bilmek, Allah'a ermek.
Allah'a ermek insanın kalbi pür nur olmayınca olmaz. Vâsıl olmaz kimse Hakk'a cümleden dûr olmadan Allah'a ermek insanın kalbi pür nur olmayınca olmaz.

Vâsıl olmaz kimse Hakk'a cümleden dûr olmadan

Kenz açılmaz şol gönülde tâ ki pür nûr olmadan Çok güzel söylüyor.Kenz açılmaz şol gönülde tâ ki pür nûr olmadan

Çok güzel söylüyor.
Öteki mısraları daha da hoşuma gidiyor. Sür çıkar ağyârı dilden, tâ tecelli ede Hak. Öteki mısraları daha da hoşuma gidiyor.

Sür çıkar ağyârı dilden, tâ tecelli ede Hak.

Ağyâr, Allah'tan gayrı şeyler. İnsan işte neyi seviyor, dünyada neyi istiyorsa, neyin peşinde koşmuşsa, Ağyâr, Allah'tan gayrı şeyler. İnsan işte neyi seviyor, dünyada neyi istiyorsa, neyin peşinde koşmuşsa, neye ihtiras duyuyorsa, neyi elde etmeye çalışıyorsa öteki küçük gayeler, neye ihtiras duyuyorsa, neyi elde etmeye çalışıyorsa öteki küçük gayeler, basit gayeler, dünyevî gayeler, fani şeyler... Sür çıkar ağyârı dilden Dîl, gönül demek. basit gayeler, dünyevî gayeler, fani şeyler...

Sür çıkar ağyârı dilden

Dîl, gönül demek.

"Gönlünden Allah'tan gayri olan şeyleri sil çıkar, sür at dışarıya." Gönlünde onlar olmasın."Gönlünden Allah'tan gayri olan şeyleri sil çıkar, sür at dışarıya."

Gönlünde onlar olmasın.
Gönlünde mal sevgisi olmasın, gönlünde hırs olmasın, gönlünde bir takım başka arzular olmasın. Gönlünde mal sevgisi olmasın, gönlünde hırs olmasın, gönlünde bir takım başka arzular olmasın.

Sür çıkar ağyârı dilden, tâ tecelli ede Hak Padişah konmaz sarâya, hâne mâmur olmadan. Sür çıkar ağyârı dilden, tâ tecelli ede Hak

Padişah konmaz sarâya, hâne mâmur olmadan.

"Padişah gelip de bir insana o ev güzel değilse misafir olmaz." Pâdişah konmaz sarâya,"Padişah gelip de bir insana o ev güzel değilse misafir olmaz."

Pâdişah konmaz sarâya,
hâne mâmur olmadan. Çok güzel!.. Tabii bu adamlar, bu mübarekler evliyaullah oldukları için, hâne mâmur olmadan.

Çok güzel!..

Tabii bu adamlar, bu mübarekler evliyaullah oldukları için,
Allah şefaatlerine erdirsin, yaşadıkları için, bu işin nereden gelip nereden başlayıp bittiğini bildikleri için böyle diyorlar. Allah şefaatlerine erdirsin, yaşadıkları için, bu işin nereden gelip nereden başlayıp bittiğini bildikleri için böyle diyorlar.

Vâsıl olmaz kimse Hakk'a cümleden dûr olmadan. Kenz açılmaz şol gönülde tâ ki pür nûr olmadan. Vâsıl olmaz kimse Hakk'a cümleden dûr olmadan.

Kenz açılmaz şol gönülde tâ ki pür nûr olmadan.

Sür çıkar ağyârı dilden, tâ tecelli ede Hak. Padişah konmaz sarâya, hâne mâmur olmadan. Sür çıkar ağyârı dilden, tâ tecelli ede Hak.

Padişah konmaz sarâya, hâne mâmur olmadan.

Çok güzel bir şey! İşte hanenin mâmur olması, insanın gönlünün tertemiz olması tasavvufun işidir.Çok güzel bir şey!

İşte hanenin mâmur olması, insanın gönlünün tertemiz olması tasavvufun işidir.
Yani gönül tertemiz olacak, içi tertemiz olacak ki Allahu Teâlâ hazretleri insanın gönlüne tecelli etsin,Yani gönül tertemiz olacak, içi tertemiz olacak ki Allahu Teâlâ hazretleri insanın gönlüne tecelli etsin, kişi Allah'a kavuşsun, Allah'ın marifetullahına ersin, Allah'ın istediği sevdiği bir kul haline gelsin. kişi Allah'a kavuşsun, Allah'ın marifetullahına ersin, Allah'ın istediği sevdiği bir kul haline gelsin.

Muhterem kardeşlerim! Bu önemli bir şey, tabii bu böyle durup dururken olmuyor.Muhterem kardeşlerim!

Bu önemli bir şey, tabii bu böyle durup dururken olmuyor.
Birtakım çalışmalar yaparak oluyor, çalışmadan olmuyor. Çalışmadan yerin altından maden çıkmıyor, Birtakım çalışmalar yaparak oluyor, çalışmadan olmuyor. Çalışmadan yerin altından maden çıkmıyor, çalışmadan insana maaş vermiyorlar, çalışmadan sınıf geçilmiyor. Zor yani insanın bir tahsilini düşünün,çalışmadan insana maaş vermiyorlar, çalışmadan sınıf geçilmiyor. Zor yani insanın bir tahsilini düşünün, kaç senesi böyle geçiyor. Küçükken başlıyor işe, delikanlı oluyor, kaç senesi böyle geçiyor. Küçükken başlıyor işe, delikanlı oluyor, hatta evlendikten sonra bile devam ediyor. İşte bu padişahın saraya gelip misafir olabilecek hale gelmesi için, hatta evlendikten sonra bile devam ediyor.

İşte bu padişahın saraya gelip misafir olabilecek hale gelmesi için,
sarayın güzel olması için, mâmur olması için, pür nur olması için birtakım çalışmalar yapmak gerekiyor. sarayın güzel olması için, mâmur olması için, pür nur olması için birtakım çalışmalar yapmak gerekiyor.

Tasavvuf işte bunu sağlayan yol. Bunu sağlamaya çalışıyor. Neden? Tasavvuf işte bunu sağlayan yol. Bunu sağlamaya çalışıyor.

Neden?

Tasavvuf marifetullahın en kıymetli şey olduğunu, iksir-i azam olduğunu biliyor.Tasavvuf marifetullahın en kıymetli şey olduğunu, iksir-i azam olduğunu biliyor. Onu elde etmenin gayreti içinde, onun peşine düşmüş, o yolda yürüyor. Bunun için ne lazım? Onu elde etmenin gayreti içinde, onun peşine düşmüş, o yolda yürüyor.

Bunun için ne lazım?

İnsanın kalbini tasfiye etmesi lazım yani ağyarı sürüp çıkarması lazım kalpten.İnsanın kalbini tasfiye etmesi lazım yani ağyarı sürüp çıkarması lazım kalpten. Sonra ahlakını güzelleştirmesi lazım, kalbinde kötü duyguların kalmaması lazım. Kötü duygular nelerdir? Sonra ahlakını güzelleştirmesi lazım, kalbinde kötü duyguların kalmaması lazım.

Kötü duygular nelerdir?

Kindir, hasettir, kibirdir, kendini beğenmektir. İnsanın içinde böyle bin bir çeşit duygular var;Kindir, hasettir, kibirdir, kendini beğenmektir. İnsanın içinde böyle bin bir çeşit duygular var; insanı çirkin insan yapan, nefret edilen insan yapan, başka insanların kalbini kırıcı işler yaptırtan bir takım şeyler var.insanı çirkin insan yapan, nefret edilen insan yapan, başka insanların kalbini kırıcı işler yaptırtan bir takım şeyler var. Onları tabii atmak lazım, kalbi temizlemek lazım, yerine güzel ahlakı getirip koymak lazım.Onları tabii atmak lazım, kalbi temizlemek lazım, yerine güzel ahlakı getirip koymak lazım. Halim selim olması lazım, cömert olması lazım, sevecen olması lazım, iyiliksever olması lazım,Halim selim olması lazım, cömert olması lazım, sevecen olması lazım, iyiliksever olması lazım, merhametli olması lazım, mütevazi olması lazım filan. İşte bu da bir takım şeylerin temizlenmesi,merhametli olması lazım, mütevazi olması lazım filan. İşte bu da bir takım şeylerin temizlenmesi, bir takım şeylerin kazanılması bir çalışmayı gerektiriyor. bir takım şeylerin kazanılması bir çalışmayı gerektiriyor.

Tasavvuf bunu sağlayan yoldur aynı zamanda. Tasavvufun ne olduğunun sorularını soruyoruzTasavvuf bunu sağlayan yoldur aynı zamanda. Tasavvufun ne olduğunun sorularını soruyoruz cevaplarını şey yapıyoruz. İşte tasavvuf bu işle meşgul olur. Derviş niçin tekkeye gidiyor? cevaplarını şey yapıyoruz. İşte tasavvuf bu işle meşgul olur.

Derviş niçin tekkeye gidiyor?

Derviş ne için şeyh efendinin dediği şeyleri yapıyor? Derviş niçin halvete giriyor? Derviş ne için şeyh efendinin dediği şeyleri yapıyor?

Derviş niçin halvete giriyor?

Derviş niçin şöyle yapıyor, böyle yapıyor? Derviş niçin şöyle yapıyor, böyle yapıyor?

İşte bundan dolayı. İki yol, tasavvuf bunun için iki yolu kullanıyor. Bir, tezkiye-i nefs yolu. İşte bundan dolayı.

İki yol, tasavvuf bunun için iki yolu kullanıyor.

Bir, tezkiye-i nefs yolu.

İnsanın biliyorsunuz nefsi var, insanın içinde nefs-i emmâresi var. İnsanın bu nefsi kuvvetli bir varlıktır.İnsanın biliyorsunuz nefsi var, insanın içinde nefs-i emmâresi var. İnsanın bu nefsi kuvvetli bir varlıktır. İnsanın içinde nefs-i emmâresi insana hakimdir. Birçok insana hakimdir, birçok insana kötü işlerinİnsanın içinde nefs-i emmâresi insana hakimdir. Birçok insana hakimdir, birçok insana kötü işlerin nefs-i emmâresi yaptırır. İçki içirtir, yanlış yollara saptırtır, tembellik yaptırır,nefs-i emmâresi yaptırır. İçki içirtir, yanlış yollara saptırtır, tembellik yaptırır, daha başka şeyler vesaire vesaire hep nefs-i emmâresi. Nefsi, içi, canı. Canım çekti diyor, daha başka şeyler vesaire vesaire hep nefs-i emmâresi. Nefsi, içi, canı.

Canım çekti diyor,
canım istedi ondan yaptım diyor. Kalkar karşı tarafın ensesine bir tokat patlatır. Niye? canım istedi ondan yaptım diyor.

Kalkar karşı tarafın ensesine bir tokat patlatır.

Niye?

Canım istedi. E ne diye vurdun, yazık değil mi? Canım istedi. Canım istedi.

E ne diye vurdun, yazık değil mi?

Canım istedi.

Yani insanın bu canı istemesi çok fena bir şey. Canı güzel şeyi isterse iyi de Yani insanın bu canı istemesi çok fena bir şey.

Canı güzel şeyi isterse iyi de
başkasına zararlı bir şey isterse ne olacak bu adam? Bunun canına bir dur demek lazım değil mi? başkasına zararlı bir şey isterse ne olacak bu adam?

Bunun canına bir dur demek lazım değil mi?

Bunun nefsine bir filan gerekmez mi, yaptırtmayacak bir şey? Bunun nefsine bir filan gerekmez mi, yaptırtmayacak bir şey?

Bunu dışarıdan bir kimse engelleyemiyor. Ya kanunlar ceza koyuyor;Bunu dışarıdan bir kimse engelleyemiyor. Ya kanunlar ceza koyuyor; hırsızlık yaparsan [cezası var.] Evet başkasının elmasını canın çekti, elini uzattın koparttın amahırsızlık yaparsan [cezası var.] Evet başkasının elmasını canın çekti, elini uzattın koparttın ama polis görse ceza yazıyor. Ben şuradan kestirmeden gideyim, şu arabaları sollayayım, polis görse ceza yazıyor.

Ben şuradan kestirmeden gideyim, şu arabaları sollayayım,
onlar beklesinler ben işime varayım. İyi ama polis yakalarsa ceza yazıyor. onlar beklesinler ben işime varayım.

İyi ama polis yakalarsa ceza yazıyor.

Yani ya cezalarla bunu sağlıyorlar ya da cezanın işlemediği, başkasının görmediği bir yerde Yani ya cezalarla bunu sağlıyorlar ya da cezanın işlemediği, başkasının görmediği bir yerde insan [suç işliyor. İşte bu yüzden] insanın kendisinin nefsinin terbiye edilmesi lazım. insan [suç işliyor. İşte bu yüzden] insanın kendisinin nefsinin terbiye edilmesi lazım. İşte bu nefis terbiyesi çok önemli. Onun için Kur'ân-ı Kerîm'de buyrulmuş ki: İşte bu nefis terbiyesi çok önemli.

Onun için Kur'ân-ı Kerîm'de buyrulmuş ki:

Kad efleha men zekkâhâ ve kad hâbe men dessâhâ. "Kim nefsini terbiye ederse felah bulacak;Kad efleha men zekkâhâ ve kad hâbe men dessâhâ.

"Kim nefsini terbiye ederse felah bulacak;
kim nefsini terbiye edemezse perişan olacak, mahvolacak, zarara uğrayacak." kim nefsini terbiye edemezse perişan olacak, mahvolacak, zarara uğrayacak."

Yani insanın kendi kendini terbiye etmesi çok önemli. Yani insanın kendi kendini terbiye etmesi çok önemli.

Terbiyenin yeri ve yönü, metodu nerede? Tasavvufta. Terbiyenin yeri ve yönü, metodu nerede?

Tasavvufta.

Kendi kendimizi terbiye etmek, vicdanımızı terbiye etmek, egomuzu terbiye etmek ve kendimizi iyi,Kendi kendimizi terbiye etmek, vicdanımızı terbiye etmek, egomuzu terbiye etmek ve kendimizi iyi, böyle bir ahlaka başkalarının haklarına saygılı, olgun bir insan haline getirmek. Bu bir eğitim.böyle bir ahlaka başkalarının haklarına saygılı, olgun bir insan haline getirmek. Bu bir eğitim. Bu zalim nefis bu eğitimi kendi başına yapmaz. Onun için derviş şeyhin huzuruna gidiyor, Bu zalim nefis bu eğitimi kendi başına yapmaz. Onun için derviş şeyhin huzuruna gidiyor, şeyh onu terbiyeye alıyor. Hatta onu bir odaya kapatıyor, ona 40 gün eğitim uyguluyor. şeyh onu terbiyeye alıyor. Hatta onu bir odaya kapatıyor, ona 40 gün eğitim uyguluyor. Sen gir bakalım buraya diyor, az yemek yediriyor. Gündüzleri oruç tutturuyor, az uyku uyutturuyor,Sen gir bakalım buraya diyor, az yemek yediriyor. Gündüzleri oruç tutturuyor, az uyku uyutturuyor, başkalarıyla konuşturtmuyor ve zikirle meşgul ediyor, bir eğitim geçiriyor.başkalarıyla konuşturtmuyor ve zikirle meşgul ediyor, bir eğitim geçiriyor. O eğitimin içinde kişi az yemek yediği için, zikirle kuvvet bulduğu için, bu manevi eğitimi yaptığı için O eğitimin içinde kişi az yemek yediği için, zikirle kuvvet bulduğu için, bu manevi eğitimi yaptığı için kendisini yeren bir insan haline geliyor. Mesela bu Eşrefoğlu Rûmî çoluk çocuğu ile kalkmışkendisini yeren bir insan haline geliyor.

Mesela bu Eşrefoğlu Rûmî çoluk çocuğu ile kalkmış
Suriye'deki Hama şehrine gitmiş. Kendisi zaten alim, fazıl bir insan amaSuriye'deki Hama şehrine gitmiş. Kendisi zaten alim, fazıl bir insan ama o büyük bir zât olduğu için Sadeddîn-i Hamavî hazretlerini ziyarete gitmiş. O da onu almış,o büyük bir zât olduğu için Sadeddîn-i Hamavî hazretlerini ziyarete gitmiş. O da onu almış, hoş geldin evladım çok güzel filan, gir bakalım halvete demiş, bunu halvete sokmuş.hoş geldin evladım çok güzel filan, gir bakalım halvete demiş, bunu halvete sokmuş. Halvet 40 gündür. 40 gün sokmuş bunu caminin kuytu bir hücresine. 40 gün ibadet etmiş.Halvet 40 gündür. 40 gün sokmuş bunu caminin kuytu bir hücresine. 40 gün ibadet etmiş. Çoluk çocuk dışarıda tabii, bakıyorlar, neyse ama çoluk çocuktan uzak 40 gün eğitim görmüş,Çoluk çocuk dışarıda tabii, bakıyorlar, neyse ama çoluk çocuktan uzak 40 gün eğitim görmüş, ibadet etmiş filan. 40 günden sonra çıkmış. 40 günlük bir ibadet Kur'ân-ı Kerîm'de de var.ibadet etmiş filan. 40 günden sonra çıkmış.

40 günlük bir ibadet Kur'ân-ı Kerîm'de de var.
Musa aleyhisselam Tur Dağı'na gitmiş, 40 gün orada münâcâtta bulunduktan sonra vahiyler gelmiş kendisine.Musa aleyhisselam Tur Dağı'na gitmiş, 40 gün orada münâcâtta bulunduktan sonra vahiyler gelmiş kendisine. Hadîs-i şerîflerde de var; "Kim 40 gün Allah'a ibadete yönelir, kendisini adarsa, tahsis ederse,Hadîs-i şerîflerde de var; "Kim 40 gün Allah'a ibadete yönelir, kendisini adarsa, tahsis ederse, gönlünden diline hikmet pınarları açılır, akmaya başlar." diye yani çok iyi bir insan olur diye bildiriliyor. gönlünden diline hikmet pınarları açılır, akmaya başlar." diye yani çok iyi bir insan olur diye bildiriliyor.

40 gün sonra çıkmış şeyh efendinin huzuruna gelmiş. Şeyh efendi bakmış, maşallah çok iyi olmuş,40 gün sonra çıkmış şeyh efendinin huzuruna gelmiş. Şeyh efendi bakmış, maşallah çok iyi olmuş, yaramış sana halvet, hadi evladım bir kere daha gir demiş. 40 gün daha, etti 80 gün.yaramış sana halvet, hadi evladım bir kere daha gir demiş. 40 gün daha, etti 80 gün. Bir ay kolay geçmez, bir gün kolay geçmez, insanın dizleri acır. Çok kolay bir şey değil.Bir ay kolay geçmez, bir gün kolay geçmez, insanın dizleri acır. Çok kolay bir şey değil. 80 gün sonra çıkmış, şeyhin huzuruna gelmiş. Maşallah çok iyi olmuş,80 gün sonra çıkmış, şeyhin huzuruna gelmiş. Maşallah çok iyi olmuş, çok nurlanmışsın evladım, hadi bir daha gir. 120 gün. Kaç ay eder? Dört ay. çok nurlanmışsın evladım, hadi bir daha gir. 120 gün.

Kaç ay eder?

Dört ay.

Dört ay devamlı eğitim. Ondan sonra icazet vermiş. Bakmış ki kendisine hakim olmayı öğrendi.Dört ay devamlı eğitim. Ondan sonra icazet vermiş. Bakmış ki kendisine hakim olmayı öğrendi. Yani sadece bu Kung Fu filmlerinde görüyor millet, bunun şeyini bilmiyor. Yani sadece bu Kung Fu filmlerinde görüyor millet, bunun şeyini bilmiyor. Yani eskilerin filmi çekilmediği için bilmiyor ama ecdadımız hep bu eğitimi görmüş.Yani eskilerin filmi çekilmediği için bilmiyor ama ecdadımız hep bu eğitimi görmüş. Hepsi yapmış, bu eğitimden geçmiş. Bugün de var bu eğitimden geçmiş insanlar.Hepsi yapmış, bu eğitimden geçmiş. Bugün de var bu eğitimden geçmiş insanlar. İnsan o zaman kendisine hakim oluyor. Şeyh efendinin birisi oturuyormuş böyle, İnsan o zaman kendisine hakim oluyor.

Şeyh efendinin birisi oturuyormuş böyle,
müritleri de karşısında. Kapıdan birisi girmiş rap rap rap rap, gelmiş önüne bir kağıt.müritleri de karşısında. Kapıdan birisi girmiş rap rap rap rap, gelmiş önüne bir kağıt. Okumuş kağıdı şeyh efendi; "Evladım olmaz bu." demiş. Okumuş kağıdı şeyh efendi;

"Evladım olmaz bu." demiş.

Ne yazıyorsa orada, olmaz bu evladım demiş, olacak şey değil. Ne istiyorsa artık bilmiyorum. Ne yazıyorsa orada, olmaz bu evladım demiş, olacak şey değil. Ne istiyorsa artık bilmiyorum.

Adam böyle ayakta şeyh efendinin başında; "Bu olacak! Mutlaka olacak bu!" demiş. Adam böyle ayakta şeyh efendinin başında;

"Bu olacak! Mutlaka olacak bu!" demiş.

"Evladım olmaz!" "Mutlaka olacak!" deyince tabii müritler yerinde böyle duramayacak duruma gelmişler, "Evladım olmaz!"

"Mutlaka olacak!" deyince tabii müritler yerinde böyle duramayacak duruma gelmişler,
şeyhin gözünün içine bakıyorlar. Adamı alaşağı edecekler tepeleyecekler, şeyhin gözünün içine bakıyorlar. Adamı alaşağı edecekler tepeleyecekler, "Terbiyesiz, sen ne baskı yapıyorsun şeyhimize ne zorluyorsun?" filan diye pataklayacaklar. "Terbiyesiz, sen ne baskı yapıyorsun şeyhimize ne zorluyorsun?" filan diye pataklayacaklar.

Şöyle şeyh efendi bir müddet gözlerini kapatmış, tefekkür etmiş. Şöyle şeyh efendi bir müddet gözlerini kapatmış, tefekkür etmiş. Sakin bir şekilde şöyle derin nefes almış, demiş ki: "Sabreden sevap kazandı,Sakin bir şekilde şöyle derin nefes almış, demiş ki:

"Sabreden sevap kazandı,
nefsine hakim olamayan imtihanı kaybetti." Yani bakın kendisine birisi hakaret ediyor, zorbalık yapıyor. nefsine hakim olamayan imtihanı kaybetti."

Yani bakın kendisine birisi hakaret ediyor, zorbalık yapıyor.
Kendisinden yaşça küçük, mecbur olmadığı bir şey yaptırmaya çalışıyor ama kendisini tutuyor, sinirlenmiyor. Kendisinden yaşça küçük, mecbur olmadığı bir şey yaptırmaya çalışıyor ama kendisini tutuyor, sinirlenmiyor.

Bu insanın kendine hakim olması, parlamaması bir eğitim sonunda oluyor bu. Bu insanın kendine hakim olması, parlamaması bir eğitim sonunda oluyor bu. Nefsine hakim olmak Allah'ın yardımıyla oluyor. Bunun için işte metotlar var. Nefsine hakim olmak Allah'ın yardımıyla oluyor. Bunun için işte metotlar var. Tasavvuf bu metotları kullanıyor, insanı olgun bir insan yapıyor. Yunus Emre böyle,Tasavvuf bu metotları kullanıyor, insanı olgun bir insan yapıyor. Yunus Emre böyle, Niyazi Mısrî böyle, İbrahim Hakkı Erzurumlu hazretleri böyle. Sadeddîn-i Hamavî hazretleri böyle,Niyazi Mısrî böyle, İbrahim Hakkı Erzurumlu hazretleri böyle. Sadeddîn-i Hamavî hazretleri böyle, Eşrefoğlu Rûmî hazretleri böyle. Bu eğitimden geçtikten sonra başka türlü bir insan oluyor insan. Eşrefoğlu Rûmî hazretleri böyle. Bu eğitimden geçtikten sonra başka türlü bir insan oluyor insan.

Mesela Eşrefoğlu Rûmî'nin güzel şiiri var. İlahi, belki bestesini de biliyorsunuz.Mesela Eşrefoğlu Rûmî'nin güzel şiiri var. İlahi, belki bestesini de biliyorsunuz. Diyor ki: Ey Allah'ım beni senden ayırma Beni senin cemalinden ayırma Diyor ki:

Ey Allah'ım beni senden ayırma

Beni senin cemalinden ayırma

Balığın canı su içre dirilir İlahi balığı gölden ayırma Balığın canı su içre dirilir

İlahi balığı gölden ayırma

"Ben senin aşkınla suyun içindeki balık gibi memnunum, aşkının deryasında tatlı tatlı yaşıyorum."Ben senin aşkınla suyun içindeki balık gibi memnunum, aşkının deryasında tatlı tatlı yaşıyorum. Balık sudan çıktığı zaman çırpınır, ölür. Beni bu deryadan çıkartma ya Rabbi.Balık sudan çıktığı zaman çırpınır, ölür. Beni bu deryadan çıkartma ya Rabbi. Beni senden ayırma, beni senin aşkından, şevkinden ayırma!" diye yani böyle şiir. Yani böyle şiir söylüyor. Beni senden ayırma, beni senin aşkından, şevkinden ayırma!" diye yani böyle şiir. Yani böyle şiir söylüyor.

Bu aşk yani Yunus'taki aşk, Mevlana'daki aşk, bu Eşrefoğlu Rûmî hazretlerindeki aşk,Bu aşk yani Yunus'taki aşk, Mevlana'daki aşk, bu Eşrefoğlu Rûmî hazretlerindeki aşk, bütün öteki büyük zâtlardaki aşk işte bu çalışmalarla oluyor, tasavvuf bu şeyi, marifetullah ve muhabbetullahı,bütün öteki büyük zâtlardaki aşk işte bu çalışmalarla oluyor, tasavvuf bu şeyi, marifetullah ve muhabbetullahı, Allah sevgisini ve Allah aşkını meydana getiriyor. Allah sevgisini ve Allah aşkını meydana getiriyor.

[Tasavvufun iki terbiye metodu var demiştik;] bir, nefsini tazyik altında tutarak; iki, ruhu takviye ederek. [Tasavvufun iki terbiye metodu var demiştik;] bir, nefsini tazyik altında tutarak; iki, ruhu takviye ederek.

Ruhu zikirle takviye ediyor, tefekkürle takviye ediyor, ibadetle takviye ediyor, halvetle uzletle takviye ediyor. Ruhu zikirle takviye ediyor, tefekkürle takviye ediyor, ibadetle takviye ediyor, halvetle uzletle takviye ediyor. Yani Allah'ın kendisine sevap vermesini sağlayacak şeyleri yapıyor yapıyor, Allah'tan sevap geliyor, birikiyor.Yani Allah'ın kendisine sevap vermesini sağlayacak şeyleri yapıyor yapıyor, Allah'tan sevap geliyor, birikiyor. Nefsinin de kötülük yapmasını engelleyecek şeyler yapıyor yapıyor, nefsi de kötülük yapmıyor. Nefsinin de kötülük yapmasını engelleyecek şeyler yapıyor yapıyor, nefsi de kötülük yapmıyor. Kötülük yapılmıyor, iyilik en yüksek mertebede yapılıyor ve sonunda murada erişiyor. Kötülük yapılmıyor, iyilik en yüksek mertebede yapılıyor ve sonunda murada erişiyor. İşte o zaman kenz açılıyor, yani hazinenin kapıları açılıyor, o zaman insan değişik bir insan oluyor. İşte o zaman kenz açılıyor, yani hazinenin kapıları açılıyor, o zaman insan değişik bir insan oluyor.

Tasavvuf işte bu! Bu olduğu için tasavvuf İslâmî ilimlerin en âlîsidir, en yükseğidir. Tasavvuf işte bu!

Bu olduğu için tasavvuf İslâmî ilimlerin en âlîsidir, en yükseğidir.

Biliyorsunuz İslâmî ilimleri eskiler ikiye ayırmışlar: Âlet ilimleri, yüksek ilimler. Biliyorsunuz İslâmî ilimleri eskiler ikiye ayırmışlar: Âlet ilimleri, yüksek ilimler. Ulûm-i êliye, alet ilimleri. Âlet kelimesinden, ulûm-i êliye, alet ilimleri, ötekiler ulûm-i âliye,Ulûm-i êliye, alet ilimleri. Âlet kelimesinden, ulûm-i êliye, alet ilimleri, ötekiler ulûm-i âliye, yüksek, âlî ilimler. Âlî ilimlerin, yüksek ilimlerin en yükseği tasavvuftur. Neden? yüksek, âlî ilimler.

Âlî ilimlerin, yüksek ilimlerin en yükseği tasavvuftur.

Neden?

Allah'ın sevgisini öğretiyor müride, Allah'a güzel ibadet etmeyi öğretiyor, Allah'ın rızasını kazanma yolu.Allah'ın sevgisini öğretiyor müride, Allah'a güzel ibadet etmeyi öğretiyor, Allah'ın rızasını kazanma yolu. Onun için İslâmî ilimlerin en yükseğidir. Tasavvuf bizim ecdadımızın,Onun için İslâmî ilimlerin en yükseğidir.

Tasavvuf bizim ecdadımızın,
bizim milli terbiyemizin, kültürümüzün temel taşıdır. Biz bugün farkında değiliz,bizim milli terbiyemizin, kültürümüzün temel taşıdır. Biz bugün farkında değiliz, tasavvufun dedelerimize verdiği ahlak bize aile terbiyesi olarak, örf olarak girmiştir,tasavvufun dedelerimize verdiği ahlak bize aile terbiyesi olarak, örf olarak girmiştir, biz onunla yaşıyoruz. Biz mesela farkına varmadan arkadaşımıza candan arkadaşlık yaparız. biz onunla yaşıyoruz. Biz mesela farkına varmadan arkadaşımıza candan arkadaşlık yaparız. Avrupalı bu arkadaşlığı bilmez. Komşumuza candan komşuluk, dostluk yaparız.Avrupalı bu arkadaşlığı bilmez. Komşumuza candan komşuluk, dostluk yaparız. Avrupalı bunu bilmez, anlamaz. Biz kesemizden parayı çıkartırız, ben vereceğim ben vereceğim diyeAvrupalı bunu bilmez, anlamaz. Biz kesemizden parayı çıkartırız, ben vereceğim ben vereceğim diye birbirimizle kavga ederiz, almanlar babasına fatura çıkartır. Ziyafeti çeker, ziyafetin altında,birbirimizle kavga ederiz, almanlar babasına fatura çıkartır. Ziyafeti çeker, ziyafetin altında, tabağın altında fatura çıkar, faturayı babası öder. Yani Alman usulü diyor. tabağın altında fatura çıkar, faturayı babası öder. Yani Alman usulü diyor.

Bizim usulümüz, bizim arkadaşlığa bakışımız başkadır. Halbuki o yapmadı, kabahati ben yaptım der,Bizim usulümüz, bizim arkadaşlığa bakışımız başkadır. Halbuki o yapmadı, kabahati ben yaptım der, arkadaşın hatırı için hapse girer. Arkadaşının üç tane çocuğu vardır, bir cahillik yapmıştır. Kendisi bekardır.arkadaşın hatırı için hapse girer. Arkadaşının üç tane çocuğu vardır, bir cahillik yapmıştır. Kendisi bekardır. Şimdi bu üç çocuk babası hapse girse, o çocuklar perişan olacaktır. "Tamam bu suçu ben işledim." der,Şimdi bu üç çocuk babası hapse girse, o çocuklar perişan olacaktır. "Tamam bu suçu ben işledim." der, hakim ona cezayı yazar, hapse girer. Bunu Avrupalı anlamaz, yapmaz. Bizim bir arkadaşımız vardı,hakim ona cezayı yazar, hapse girer. Bunu Avrupalı anlamaz, yapmaz.

Bizim bir arkadaşımız vardı,
çok iyi bir arkadaş. Babası da çok iyi bir subaymış, adı da Mert Mehmet'miş.çok iyi bir arkadaş. Babası da çok iyi bir subaymış, adı da Mert Mehmet'miş. Mert Mehmet Albay filan olmuş, bu Kenan Evren'in filan sınıf arkadaşıymış.Mert Mehmet Albay filan olmuş, bu Kenan Evren'in filan sınıf arkadaşıymış. Böyle Kenan Evren onunla şakalaşırmış yani sevgi gösterirmiş. Böyle çok iyi bir insanmış. Böyle Kenan Evren onunla şakalaşırmış yani sevgi gösterirmiş. Böyle çok iyi bir insanmış.

Neden bu adı almış? Silahı temizlerken namluda kurşun kalmış, kurşun bu adamın bacağına patlamış. Neden bu adı almış?

Silahı temizlerken namluda kurşun kalmış, kurşun bu adamın bacağına patlamış.
Daha teğmenken bu Mert Mehmet'in bacağına kurşun gelmiş. Tabii yaralandı, askeri okulda,Daha teğmenken bu Mert Mehmet'in bacağına kurşun gelmiş. Tabii yaralandı, askeri okulda, talime filan çıkamıyor. Ne olacak, mecburen revire gitmiş. Ne oldu bu? Kurşun yarası. talime filan çıkamıyor. Ne olacak, mecburen revire gitmiş.

Ne oldu bu?

Kurşun yarası.

Kim sıktı sana bu kurşunu? Söylese öteki arkadaş askerlikten atılacak, söylememiş.Kim sıktı sana bu kurşunu?

Söylese öteki arkadaş askerlikten atılacak, söylememiş.
Zorlamışlar söylememiş, bağırmışlar söylememiş, tazyik etmişler söylememiş. Zorlamışlar söylememiş, bağırmışlar söylememiş, tazyik etmişler söylememiş. Demişler ki rütbeni indiririz söylememiş, okuldan atarız, söylememiş. Demişler ki rütbeni indiririz söylememiş, okuldan atarız, söylememiş.

Tabii bir taraftan tehdit ediyor ama yukarıdakiler de bir taraftan da bu adamın mertliğini anlıyorlar.Tabii bir taraftan tehdit ediyor ama yukarıdakiler de bir taraftan da bu adamın mertliğini anlıyorlar. Netice itibariyle mertlikten, faziletten onlar da anlıyorlar.Netice itibariyle mertlikten, faziletten onlar da anlıyorlar. Nihayet bunu bir rütbe tenzil etmişler ama askerlikten atmamışlar. Ama o söylememiş. Nihayet bunu bir rütbe tenzil etmişler ama askerlikten atmamışlar. Ama o söylememiş.

Söylememiş bir rütbe inmiş ama ömrü boyunca alnında pırıl pırıl bir şeref levhası,Söylememiş bir rütbe inmiş ama ömrü boyunca alnında pırıl pırıl bir şeref levhası, Mert Mehmet olarak yaşamış. Bu bizim ahlakımızdır. Bu ahlak nereden gelmiştir diye kimse sormaz.Mert Mehmet olarak yaşamış. Bu bizim ahlakımızdır. Bu ahlak nereden gelmiştir diye kimse sormaz. Ama ben sormuşumdur, araştırmışımdır, bizim bütün böyle güzel ahlakımız mertçe. Mesela bir kadın,Ama ben sormuşumdur, araştırmışımdır, bizim bütün böyle güzel ahlakımız mertçe.

Mesela bir kadın,
hani kadınlardan da misal olsun, hanımlar da beyler de dinleyicimiz. Bir yatalak insana yıllarca bakar.hani kadınlardan da misal olsun, hanımlar da beyler de dinleyicimiz. Bir yatalak insana yıllarca bakar. Avrupalı bunu yapmaz. Altını temizler, çamaşırlarını yıkar. Ah demez, gık demez.Avrupalı bunu yapmaz. Altını temizler, çamaşırlarını yıkar. Ah demez, gık demez. Hatta fakir bir şeye bakar, mahallesindeki fakir bir kadına bakar. Neden? Hatta fakir bir şeye bakar, mahallesindeki fakir bir kadına bakar.

Neden?

Allah rızası için, sevap kazanayım diye koşturur. Allah rızası için, sevap kazanayım diye koşturur.

Benim rahmetli annem yedi çocuklu. Tabii en küçük kardeşimiz doğdu.Benim rahmetli annem yedi çocuklu. Tabii en küçük kardeşimiz doğdu. Hepimiz böyle sıra sıra do re mi fa sol la si do... bir sürü çocuk. Yedinci çocuk doğdu,Hepimiz böyle sıra sıra do re mi fa sol la si do... bir sürü çocuk. Yedinci çocuk doğdu, annem lohusa yatıyor. Şeyh efendinin hanımı geldi, hizmet etti evde. Şeyh efendinin hanımı,annem lohusa yatıyor. Şeyh efendinin hanımı geldi, hizmet etti evde.

Şeyh efendinin hanımı,
yüksek mertebeli bir kadın bu. Yani Allah razı olsun, yüksek mertebeli bir kadın.yüksek mertebeli bir kadın bu. Yani Allah razı olsun, yüksek mertebeli bir kadın. Hizmetçilik yapabilecek bir kadın değil. Ne yapabilirdi? Para verirdi, bir hizmetçi gönderirdi,Hizmetçilik yapabilecek bir kadın değil.

Ne yapabilirdi?

Para verirdi, bir hizmetçi gönderirdi,
o yapardı. Hayır, kendisi geldi bezleri yıkadı, yemek yaptı, bulaşıkları yıkadı. Neden? o yapardı.

Hayır, kendisi geldi bezleri yıkadı, yemek yaptı, bulaşıkları yıkadı.

Neden?

Faziletten. İşte tasavvufi terbiyeler. Bu tasavvufi terbiyeler bizim ahlakımıza böyle intikal etmiştir,Faziletten.

İşte tasavvufi terbiyeler. Bu tasavvufi terbiyeler bizim ahlakımıza böyle intikal etmiştir,
biz ondan farklı insanız, biz ondan mert insanız. Avustralya'dan Çanakkale'ye gelmiş herif,biz ondan farklı insanız, biz ondan mert insanız. Avustralya'dan Çanakkale'ye gelmiş herif, benim dedelerimi öldürmüş, akrabamı öldürmüş. Yaralandığı zaman sırtımıza almışız, benim dedelerimi öldürmüş, akrabamı öldürmüş. Yaralandığı zaman sırtımıza almışız, hastaneye götürmüşüz. Bir kurşun sıkmamışız kafasına. Bu neden? Harp başka. hastaneye götürmüşüz. Bir kurşun sıkmamışız kafasına.

Bu neden?

Harp başka.

Su içerken dokunmayız. Avcılıkta töre vardır, av dalda dururken kurşun atılmaz. Neden? Su içerken dokunmayız. Avcılıkta töre vardır, av dalda dururken kurşun atılmaz.

Neden?

Uçsun, bir şans tanıyor. Uçurtulur, havada vurulması avcılık töresi böyledir. Uçsun, bir şans tanıyor. Uçurtulur, havada vurulması avcılık töresi böyledir.

İşte buna benzer ahlak. Yani bu ahlakın kaynağı bizim kültürümüzde tasavvuftur.İşte buna benzer ahlak. Yani bu ahlakın kaynağı bizim kültürümüzde tasavvuftur. İnce ince böyle işlenmiştir, bu ahlaka göre yetişmiştir. İnce ince böyle işlenmiştir, bu ahlaka göre yetişmiştir. Binâenaleyh kültür tarihimizde de çok önemli yeri vardır. Binâenaleyh kültür tarihimizde de çok önemli yeri vardır.

Muhterem kardeşlerim! Ben biraz bana 10.30 dan bire kadar iki buçuk saat bir vakit yazıldı diyeMuhterem kardeşlerim!

Ben biraz bana 10.30 dan bire kadar iki buçuk saat bir vakit yazıldı diye
biraz da malzememi uzun tuttum ama çok önemli bir konuda kısa kessem önemi anlaşılmaz diye de biraz da malzememi uzun tuttum ama çok önemli bir konuda kısa kessem önemi anlaşılmaz diye de biraz yorulsanız da not alırsınız [diye düşündüm]. Hani bazen hocalar iki dersi birleştirirler, biraz yorulsanız da not alırsınız [diye düşündüm]. Hani bazen hocalar iki dersi birleştirirler, teneffüs yaptırmazlar, iki derslik bir şey olur. Onun için bunların böyle sonuna yaklaştım. teneffüs yaptırmazlar, iki derslik bir şey olur. Onun için bunların böyle sonuna yaklaştım.

Hayatı yaşıyoruz, ölüp gideceğiz, bu hayat bir imtihandır biliyoruz bunu.Hayatı yaşıyoruz, ölüp gideceğiz, bu hayat bir imtihandır biliyoruz bunu. Bu imtihanı başarılı geçirmek lazım. Gaflette olmamak lazım, uyanık olmak lazım. Bu imtihanı başarılı geçirmek lazım. Gaflette olmamak lazım, uyanık olmak lazım.

İşte tasavvuf uyanıklık yoludur, hayatı gafletle geçirmemek yoludur. İşte tasavvuf uyanıklık yoludur, hayatı gafletle geçirmemek yoludur. Çünkü imtihanı bir kaybettin mi ikinci imtihan yoktur. Hadi bakalım yeniden sen bebek ol,Çünkü imtihanı bir kaybettin mi ikinci imtihan yoktur. Hadi bakalım yeniden sen bebek ol, dünyaya seni yeniden gönderelim, ikinci bir defa yaşa. Öyle şey yok. dünyaya seni yeniden gönderelim, ikinci bir defa yaşa. Öyle şey yok.

Çiller'in kocası kendisini Rus Çarı sanıyormuş. Ben önceden Rus Çarı'ydım,Çiller'in kocası kendisini Rus Çarı sanıyormuş. Ben önceden Rus Çarı'ydım, şimdi Çiller'in kocası olarak geldim diye laf söylüyor. Öyle şey yok. İnsan bir defa gelir.şimdi Çiller'in kocası olarak geldim diye laf söylüyor.

Öyle şey yok. İnsan bir defa gelir.
Her insanın bir ruhu vardır. Bu dünyada işlediklerinden dolayı âhirette ya cennete girecekHer insanın bir ruhu vardır. Bu dünyada işlediklerinden dolayı âhirette ya cennete girecek ya cehenneme atılacak. Başka şey yok, imtihan bir tane. ya cehenneme atılacak. Başka şey yok, imtihan bir tane.

İbrahim b. Edhem biliyorsunuz Belh padişahıymış da ondan sonra tasavvuf yoluna girmiş.İbrahim b. Edhem biliyorsunuz Belh padişahıymış da ondan sonra tasavvuf yoluna girmiş. Av avlanmak için atına binmiş. Atını böyle dıgıdık dıgıdık dıgıdık sürerken,Av avlanmak için atına binmiş. Atını böyle dıgıdık dıgıdık dıgıdık sürerken, atının eyerinin [kaşından ses geliyor.] Atın binilen yerine eyer deniliyor.atının eyerinin [kaşından ses geliyor.] Atın binilen yerine eyer deniliyor. Eyerin de ön tarafta arka tarafta bir şey bağlamak için filan iki çıkıntısı vardır, buna eyerin kaşı derler. Eyerin de ön tarafta arka tarafta bir şey bağlamak için filan iki çıkıntısı vardır, buna eyerin kaşı derler. Eyerin kaşından intebih intebih, intebih intebih, intebih intebih,... diye ses geliyormuş.Eyerin kaşından intebih intebih, intebih intebih, intebih intebih,... diye ses geliyormuş. Arapça intebih, uyan demek. Gafletten uyan, gafletten uyan, intebih intebih... diye atı sürdükçeArapça intebih, uyan demek. Gafletten uyan, gafletten uyan, intebih intebih... diye atı sürdükçe böyle kulağına ses öyle gelmiş. Tabii o sesi öyle duyurtan Allah. Yani öyle ses gelmiş.böyle kulağına ses öyle gelmiş.

Tabii o sesi öyle duyurtan Allah.

Yani öyle ses gelmiş.
Ondan sonra bir geyik görmüş, onun peşine düşmüş. Okunu germiş böyle kovalıyor.Ondan sonra bir geyik görmüş, onun peşine düşmüş. Okunu germiş böyle kovalıyor. Bir taraftan ses geliyor intebih intebih, intebih intebih,... Geyik kaçıyor kaçıyor, bir yerde durmuş, dönmüş. Bir taraftan ses geliyor intebih intebih, intebih intebih,... Geyik kaçıyor kaçıyor, bir yerde durmuş, dönmüş. Geyik ama ona söz söylemiş. Bu bir menkıbe ama güzel. Geyik İbrahim b. Edhem'e demiş ki: Geyik ama ona söz söylemiş. Bu bir menkıbe ama güzel. Geyik İbrahim b. Edhem'e demiş ki:

E li-zâlike hulikte em bi-zâlike ümirte. "Sen bu iş için mi yaratıldın İbrahim b. Edhem, E li-zâlike hulikte em bi-zâlike ümirte.

"Sen bu iş için mi yaratıldın İbrahim b. Edhem,
yoksa Allah sana Kur'an'da bunu mu emretti? Başka işin yok mu senin, böyle boş boş vakit geçirmek için,yoksa Allah sana Kur'an'da bunu mu emretti? Başka işin yok mu senin, böyle boş boş vakit geçirmek için, bunun için mi yaratıldın? Senin hayatının gayesi bu mu, sen bu işle mi emrolundun?" demiş,bunun için mi yaratıldın? Senin hayatının gayesi bu mu, sen bu işle mi emrolundun?" demiş, o zaman aklı başından gitmiş. Böyle şeyler tabii ya manevî bir şey oluyor da oluyor.o zaman aklı başından gitmiş.

Böyle şeyler tabii ya manevî bir şey oluyor da oluyor.
Allah rahmet eylesin, benim bir eniştem vardı. Yani annem vefat etti, babam ikinci bir hanım aldı.Allah rahmet eylesin, benim bir eniştem vardı. Yani annem vefat etti, babam ikinci bir hanım aldı. Onun kız kardeşinin beyi, enişte. Yani tam akrabamız değil ama işte böyle sonradan eniştemiz oldu. Onun kız kardeşinin beyi, enişte. Yani tam akrabamız değil ama işte böyle sonradan eniştemiz oldu. Yani üvey teyzemizin beyi eniştem çok iyi bir insan, melek gibi bir insandı.Yani üvey teyzemizin beyi eniştem çok iyi bir insan, melek gibi bir insandı. Çok böyle sakin sakin konuşurdu, yumuşak huyluydu, tatlı dilliydi. Diyor ki; Çok böyle sakin sakin konuşurdu, yumuşak huyluydu, tatlı dilliydi.

Diyor ki;

"Ben çok iyi avcıydım, tüfeği elime aldım mı bir atışta havada uçan kuşu vururdum. Çok iyi avcıydım." "Ben çok iyi avcıydım, tüfeği elime aldım mı bir atışta havada uçan kuşu vururdum. Çok iyi avcıydım."

Avcılıktan vazgeçmiş. Kendisi anlatıyor bana, rahmetli kendisi anlattı olayı. Şimdi diyor; Avcılıktan vazgeçmiş. Kendisi anlatıyor bana, rahmetli kendisi anlattı olayı. Şimdi diyor;

"Edremit'te bir büyük kiraz ağacı vardı. Elimde tüfek av ararken baktım,"Edremit'te bir büyük kiraz ağacı vardı. Elimde tüfek av ararken baktım, kiraz ağacının üstünde güzel tüylü bir kuş duruyor. Böyle nişan almış bir kurşun atmışkiraz ağacının üstünde güzel tüylü bir kuş duruyor. Böyle nişan almış bir kurşun atmış veya bir saçma atmış neyse, çiftenin bir tetiğine dokunmuş, kuş orada duruyor." veya bir saçma atmış neyse, çiftenin bir tetiğine dokunmuş, kuş orada duruyor."

Halbuki hani bilmece sorarlar çocuklara; "Bir ağaçta 10 tane kuş var, bir çifte attım, Halbuki hani bilmece sorarlar çocuklara;

"Bir ağaçta 10 tane kuş var, bir çifte attım,
bir tanesini vurdum ağaçta kaç tane kaldı?" Çocuklar hemen dokuz tane der. bir tanesini vurdum ağaçta kaç tane kaldı?"

Çocuklar hemen dokuz tane der.

Hayır dokuz tane değil, hiç birisi kalmadı. Çünkü güm sesini duyunca hepsi uçtular gittiler.Hayır dokuz tane değil, hiç birisi kalmadı. Çünkü güm sesini duyunca hepsi uçtular gittiler. Bir tanesini vurdun, aslında hiçbirisi kalmadı. Şimdi bu güm diye atmış, kuş olduğu yerde duruyor.Bir tanesini vurdun, aslında hiçbirisi kalmadı.

Şimdi bu güm diye atmış, kuş olduğu yerde duruyor.
Kendisi iyi nişancı, duran kuşu değil uçan kuşu vuruyor ama kuş olduğu yerde duruyor.Kendisi iyi nişancı, duran kuşu değil uçan kuşu vuruyor ama kuş olduğu yerde duruyor. Ondan sonra, "Allah Allah!" demiş, ikinci tetiğe asılmış. Yani tekrar nişan almış, Ondan sonra, "Allah Allah!" demiş, ikinci tetiğe asılmış.

Yani tekrar nişan almış,
ikinci tetiğe asılmış. "Kuş böyle daldan bir kalktı" diyor, "Kanatlarını açtı kocaman bir şey oldu,ikinci tetiğe asılmış.

"Kuş böyle daldan bir kalktı" diyor, "Kanatlarını açtı kocaman bir şey oldu,
benim üstüme doğru bir geldi böyle. Böyle bir açtı, ben onun korkusundan güp yere düştüm, bayıldım." diyor. benim üstüme doğru bir geldi böyle. Böyle bir açtı, ben onun korkusundan güp yere düştüm, bayıldım." diyor.

Bayılmış. Ayıldıktan sonra avcılığı bırakmış. Bayılmış. Ayıldıktan sonra avcılığı bırakmış.

Tabii bunu doktorlar izahını nasıl yaparlar bilmem ama o bizim enişte bunu böyle güzelce anlattı.Tabii bunu doktorlar izahını nasıl yaparlar bilmem ama o bizim enişte bunu böyle güzelce anlattı. Ya psikolojik bir şey, ya hayal gördü ya da neyse artık bunun bir izahı var ama Ya psikolojik bir şey, ya hayal gördü ya da neyse artık bunun bir izahı var ama o onu böyle görmüş bu olayı. Böyle bu gibi şeyler olur. Ben burada şunu anlatmak istiyorum; o onu böyle görmüş bu olayı. Böyle bu gibi şeyler olur.

Ben burada şunu anlatmak istiyorum;

"İnsanoğlu niye yaratılmış, insanoğlunun buradaki görevi ne?" Mühim olan bunu iyi tespit etmek,"İnsanoğlu niye yaratılmış, insanoğlunun buradaki görevi ne?"

Mühim olan bunu iyi tespit etmek,
bu hususta doğru çalışmak. Bunu tespit edemez de ömrünü yanlış geçirirse bu işinbu hususta doğru çalışmak. Bunu tespit edemez de ömrünü yanlış geçirirse bu işin bir daha düzenlenme ihtimali yok, bitti. Öldüğü zaman bitti. bir daha düzenlenme ihtimali yok, bitti. Öldüğü zaman bitti. Bir insan öldü mü onun kıyameti kopmuştur, artık başka kıyameti beklemesinler lüzum yoktur. Bir insan öldü mü onun kıyameti kopmuştur, artık başka kıyameti beklemesinler lüzum yoktur.

İşte tasavvuf uyanıklık yoludur, ciddiyet yoludur, hayatı gafletle geçirmemek yoludur,İşte tasavvuf uyanıklık yoludur, ciddiyet yoludur, hayatı gafletle geçirmemek yoludur, ömür sermayesini heba etmemek yoludur, fırsatları kaçırmamak yoludur. Tasavvuf budur. ömür sermayesini heba etmemek yoludur, fırsatları kaçırmamak yoludur. Tasavvuf budur.

Hülasa olarak söylemek gerekirse tasavvuf evliya olmak yoludur. Hülasa olarak söylemek gerekirse tasavvuf evliya olmak yoludur.

Tabii evliyaya Allah'ın iki cihanda ikramı vardır. Hadîs-i şerîfte bildiriliyor ki: Tabii evliyaya Allah'ın iki cihanda ikramı vardır. Hadîs-i şerîfte bildiriliyor ki:

"Allah bir kulu sevdi mi onun gören gözü olur, işiten kulağı olur, söyleyen dili olur,"Allah bir kulu sevdi mi onun gören gözü olur, işiten kulağı olur, söyleyen dili olur, tutan eli olur, yürüyen ayağı olur." Yani her şeyi olağanüstü yapar o insan.tutan eli olur, yürüyen ayağı olur."

Yani her şeyi olağanüstü yapar o insan.
Keramet dediğimiz olaylar oluyor ve bunlar var. Ben biliyorum, olduğunu biliyorum. Keramet dediğimiz olaylar oluyor ve bunlar var. Ben biliyorum, olduğunu biliyorum. Belki siz de biliyorsunuz, belki siz de gördünüz bazılarını. Allah dünyada keramet verir,Belki siz de biliyorsunuz, belki siz de gördünüz bazılarını. Allah dünyada keramet verir, âhirette de cenneti verir. Allah'ın sevgili kulu oldu mu bir insan, evliyası oldu mu dünyada keramet verir, âhirette de cenneti verir. Allah'ın sevgili kulu oldu mu bir insan, evliyası oldu mu dünyada keramet verir, âhirette de cennetini nasip eder ki cennetin tarifine kelimeler yetmez, diller tarif edemez.âhirette de cennetini nasip eder ki cennetin tarifine kelimeler yetmez, diller tarif edemez. Gözlerin görmediği, kulakların işitmediği kimsenin hayaline girmeyen nice nice hayırlara insan nail olur. Gözlerin görmediği, kulakların işitmediği kimsenin hayaline girmeyen nice nice hayırlara insan nail olur.

Onun için tasavvuf yolu İslâm'da değil, her şeyde her bakımdan hayatımızda en önemli yoldur,Onun için tasavvuf yolu İslâm'da değil, her şeyde her bakımdan hayatımızda en önemli yoldur, en mühim yoldur ve mutlaka bir insanın aklı başındaysa, bu sayılan güzel şeyleri elde etmeyi istiyorsa en mühim yoldur ve mutlaka bir insanın aklı başındaysa, bu sayılan güzel şeyleri elde etmeyi istiyorsa mutlaka tasavvuf yolunda olması lazım. Mutlaka tasavvufi bir hayatı sürmesi lazım,mutlaka tasavvuf yolunda olması lazım. Mutlaka tasavvufi bir hayatı sürmesi lazım, mutlaka ehl-i tasavvuftan olması lazım, mutlaka bu eğitimleri geçirip de bu güzel sonuca ulaşması lazım. mutlaka ehl-i tasavvuftan olması lazım, mutlaka bu eğitimleri geçirip de bu güzel sonuca ulaşması lazım.

İşte İslâm'da tasavvufun yeri ve önemi budur. Tabii ben sizi biraz fazla tuttuğum için endişeliyim.İşte İslâm'da tasavvufun yeri ve önemi budur.

Tabii ben sizi biraz fazla tuttuğum için endişeliyim.
Daha başka bir şeyleri de anlatmak lazım. Yani insan Allah'ın sevgili kulu olunca neler olduğunu bilsinler diyeDaha başka bir şeyleri de anlatmak lazım. Yani insan Allah'ın sevgili kulu olunca neler olduğunu bilsinler diye Allah'ın sevgili kullarının hayatlarından örnekler anlatmak lazım. Onların nelere mazhar olduğunuAllah'ın sevgili kullarının hayatlarından örnekler anlatmak lazım. Onların nelere mazhar olduğunu nasıl tatlı bir hayatlarının olduğunu insanın görmesi lazım. nasıl tatlı bir hayatlarının olduğunu insanın görmesi lazım.

Biraz daha bir derste cenneti anlatmakla ilgili bir ders yapmak, hadîs-i şerîflerden, Biraz daha bir derste cenneti anlatmakla ilgili bir ders yapmak, hadîs-i şerîflerden, âyet-i kerîmelerden cenneti güzelce anlatmak lazım ki o yüce gaye için insanlar biraz aşka şevke gelsinler. âyet-i kerîmelerden cenneti güzelce anlatmak lazım ki o yüce gaye için insanlar biraz aşka şevke gelsinler.

Evet, Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi işi lafta bırakan, laf ebesi ama elinden iş çıkmayan,Evet, Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi işi lafta bırakan, laf ebesi ama elinden iş çıkmayan, palavracı bir insan durumuna düşürmesin. Sözünü uygulayan,palavracı bir insan durumuna düşürmesin. Sözünü uygulayan, kâlini hâle döndüren iyi halli bir müslüman olmayı, ibadetleri böyle Allah'a ibadet ederek,kâlini hâle döndüren iyi halli bir müslüman olmayı, ibadetleri böyle Allah'a ibadet ederek, çok güzel sevaplar kazanarak, ihlas ve takva ile Peygamber Efendimizin sünnetine uygun olarak,çok güzel sevaplar kazanarak, ihlas ve takva ile Peygamber Efendimizin sünnetine uygun olarak, Allah'ın kendisini gördüğünü bilerek, Allah'ı da kendisi görüyormuşçasına ibadetleri güzel yapmayı,Allah'ın kendisini gördüğünü bilerek, Allah'ı da kendisi görüyormuşçasına ibadetleri güzel yapmayı, böylece Allah'a ibadeti marifetullaha ererek, aşkullahı muhabbetullahı gönlünde hasıl ederek,böylece Allah'a ibadeti marifetullaha ererek, aşkullahı muhabbetullahı gönlünde hasıl ederek, yani gönlünde kenz-i mahfîyi, gizli hazineyi bularak yapmayı nasip etsin.yani gönlünde kenz-i mahfîyi, gizli hazineyi bularak yapmayı nasip etsin. Kalbini ağyardan temizleyip güzel şeylerle süsleyip Allah'ın nazargahı olmaya,Kalbini ağyardan temizleyip güzel şeylerle süsleyip Allah'ın nazargahı olmaya, Allah'ın tecelligahı olmaya layık hale getiren kamil insanlardan olmayı Allah cümlemize nasip eylesin.Allah'ın tecelligahı olmaya layık hale getiren kamil insanlardan olmayı Allah cümlemize nasip eylesin. Bu en yüksek ilmi en güzel tarzda öğrenmeyi ve hayatımıza uygulamayı, hayatımızı uyanıklıkla geçirmeyi, Bu en yüksek ilmi en güzel tarzda öğrenmeyi ve hayatımıza uygulamayı, hayatımızı uyanıklıkla geçirmeyi, gafletle geçirmemeyi nasip eylesin. Sevdiği kullarından eylesin. gafletle geçirmemeyi nasip eylesin. Sevdiği kullarından eylesin.

Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de buyruluyor ki: E lâ inne evliyaullah Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de buyruluyor ki:

E lâ inne evliyaullah
lâ havfün aleyhim ve lâ hüm yahzenûn. "Allah'ın sevgili kulları evliyasına korku da yoktur âhirette,lâ havfün aleyhim ve lâ hüm yahzenûn.

"Allah'ın sevgili kulları evliyasına korku da yoktur âhirette,
o cehennem veya sıkıntılar veya bir takım cezalar..." Lâ havfün aleyhim. "Hiçbir korku yoktur." o cehennem veya sıkıntılar veya bir takım cezalar..." Lâ havfün aleyhim. "Hiçbir korku yoktur." Ve lâ hüm yahzenûn. "Onlar mahzunluk da çekmeyecekler." Ve lâ hüm yahzenûn. "Onlar mahzunluk da çekmeyecekler."

Allah'ın nimetine mazhar olacaklar, cennetine girecekler, Cemalini görecekler. Allah'ın nimetine mazhar olacaklar, cennetine girecekler, Cemalini görecekler. Peygamber-i Zîşânımıza komşu olacaklar. Böylece sonsuz saadete nail olacaklardır. Peygamber-i Zîşânımıza komşu olacaklar. Böylece sonsuz saadete nail olacaklardır.

Allah bizi onlardan eylesin, Allah hepinizden razı olsun. Allah bizi onlardan eylesin, Allah hepinizden razı olsun.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2