Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Tasavvufun Rolü: Hikmetin Başı Allah'tan Korkmaktır

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Rebîü'l-Evvel 1413 / 02.09.1992

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hikmetin Başı Allah’tan Korkmaktır, Hakim, Akılla Hükmeden Kişi, Filozofların Hikmetsiz Düşünceleri, Peygamberimizin | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Tasavvufun Rolü: Hikmetin Başı Allah'tan Korkmaktır

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Rebîü'l-Evvel 1413 / 02.09.1992

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hikmetin Başı Allah’tan Korkmaktır, Hakim, Akılla Hükmeden Kişi, Filozofların Hikmetsiz Düşünceleri, Peygamberimizin | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Birinci hadîs-i şerîf: Birinci hadîs-i şerîf:

Re'sül hikmeti mehâfetullahi azze ve celle.Re'sül hikmeti mehâfetullahi azze ve celle. "Hikmetin başı Allah'tan korkmaktır, Allah korkusudur, Aziz ve Celil olan Allah'tan korkmaktır." "Hikmetin başı Allah'tan korkmaktır, Allah korkusudur, Aziz ve Celil olan Allah'tan korkmaktır."

Hikmetin başı budur. Bu sözü birçok yerde yazılı olarak görüyoruz, çünkü çok önemli bir söz.Hikmetin başı budur.

Bu sözü birçok yerde yazılı olarak görüyoruz, çünkü çok önemli bir söz.
Duvarlarda camilerimizi, evlerimizi süsleyen, daima bize bu konuyu hatırlatan bir hadis.Duvarlarda camilerimizi, evlerimizi süsleyen, daima bize bu konuyu hatırlatan bir hadis. Genişçe açıklamasını yapmaya çalışalım. Genişçe açıklamasını yapmaya çalışalım.

Hikmet hakeme kökünden geliyor, bu kökü az çok tanıyoruz.Hikmet hakeme kökünden geliyor, bu kökü az çok tanıyoruz. Hakeme fiilinden çıkmış bir kelime, "bir şeye hükmetmek" mânasına geliyor.Hakeme fiilinden çıkmış bir kelime, "bir şeye hükmetmek" mânasına geliyor. Hükmeden kimseye "hâkim" hakkında hükmedilen kimseye de "mahkum" deniliyor. Hükmeden kimseye "hâkim" hakkında hükmedilen kimseye de "mahkum" deniliyor. Demek ki "bir konuda düşünüp taşınıp Demek ki "bir konuda düşünüp taşınıp isabetli bir hüküm vermek" mânasına gelen, bizim tanıdığımız bir fiil bu. isabetli bir hüküm vermek" mânasına gelen, bizim tanıdığımız bir fiil bu.

Arapça mastarların mânasında şekillerine göre incelikler vardır.Arapça mastarların mânasında şekillerine göre incelikler vardır. Hikmet mastarı, fi'let vezninde.Hikmet mastarı, fi'let vezninde. Arapça okuyan kardeşlerimiz bilirler ki mastarların bazı çeşitleri vardır.Arapça okuyan kardeşlerimiz bilirler ki mastarların bazı çeşitleri vardır. Bir çeşidi de fi'let vezninde gelir. Böyle geldiği zaman özel bir mâna ifade eder.Bir çeşidi de fi'let vezninde gelir. Böyle geldiği zaman özel bir mâna ifade eder. Buna; ism-i nev' derler; "bir çeşit, bir nevi, bir tarzda hükmetmek mânasına geliyor. Buna; ism-i nev' derler; "bir çeşit, bir nevi, bir tarzda hükmetmek mânasına geliyor. Bu da "düşünüp taşınıp, akıllıca, mantıklıca, yerli yerinde, tam şartlara uygun, Bu da "düşünüp taşınıp, akıllıca, mantıklıca, yerli yerinde, tam şartlara uygun, realiteye uygun hükmetmek" mânasına geliyor.realiteye uygun hükmetmek" mânasına geliyor. Bir hüküm ama güzel, isabetli, akla mantığa uygun bir hüküm. Bir hüküm ama güzel, isabetli, akla mantığa uygun bir hüküm.

Dümdüz akıl herkeste va r.Dümdüz akıl herkeste va r. Allah insanları akılla yaratmış, ama yeterli olmadığı için peygamber göndermiş, kitap indirmiş.Allah insanları akılla yaratmış, ama yeterli olmadığı için peygamber göndermiş, kitap indirmiş. Bir araba düşünün; direksiyonu hiç kıvrılmasa veya direksiyonu hiç olmasa, dümdüz gitseBir araba düşünün; direksiyonu hiç kıvrılmasa veya direksiyonu hiç olmasa, dümdüz gitse insan ya uçuruma yuvarlanır ya taşa çarpar ya ağaca çarpar.insan ya uçuruma yuvarlanır ya taşa çarpar ya ağaca çarpar. Dümdüz aklın kıymeti yok; kıvrılacak yeri, direksiyonu çevirmek gereken yeri bilmek lazım.Dümdüz aklın kıymeti yok; kıvrılacak yeri, direksiyonu çevirmek gereken yeri bilmek lazım. Oradan misal tutturduk öyle anlatalım. Oradan misal tutturduk öyle anlatalım.

Akıl şeriatle düzenleniyor, şeriatle yolunu kıvamını buluyor.Akıl şeriatle düzenleniyor, şeriatle yolunu kıvamını buluyor. Doğru hükmetmeyi şeriatle öğreniyor.Doğru hükmetmeyi şeriatle öğreniyor. Aramızda felsefe okuyan veya okutan kardeşlerimiz var, bilirler;Aramızda felsefe okuyan veya okutan kardeşlerimiz var, bilirler; insan topluluklarındaki değer hükümleri, kıymet hükümleri dediğimiz kanaatler,insan topluluklarındaki değer hükümleri, kıymet hükümleri dediğimiz kanaatler, toplumdan topluma değişir. toplumdan topluma değişir.

Mesela bizde kadının tesettürü çok önemlidir; açık saçık bir kadın bizim hiç hoşumuza gitmez;Mesela bizde kadının tesettürü çok önemlidir; açık saçık bir kadın bizim hiç hoşumuza gitmez; İslâm'da bunun yeri yoktur. Ama Avrupalılar'da böyle değil; adam açılıyor, kadın açılıyor.İslâm'da bunun yeri yoktur. Ama Avrupalılar'da böyle değil; adam açılıyor, kadın açılıyor. O kadar açılıyor ki hiçbir şey örtünmeyecek kadar;O kadar açılıyor ki hiçbir şey örtünmeyecek kadar; hatta çoluk çocuğuyla beraber çıplaklar kampına gidebiliyorlar;hatta çoluk çocuğuyla beraber çıplaklar kampına gidebiliyorlar; kadının elinden tutuyor, çocuğunun elinden tutuyor, öyle geziyor. kadının elinden tutuyor, çocuğunun elinden tutuyor, öyle geziyor.

Demek ki toplumdan topluma örfler, âdetler teşekkül ediyor,Demek ki toplumdan topluma örfler, âdetler teşekkül ediyor, akıllar insanlara çeşit çeşit şeyleri yaptırıyor. Bunun doğrusunu kim tespit edecek? akıllar insanlara çeşit çeşit şeyleri yaptırıyor.

Bunun doğrusunu kim tespit edecek?

Bu kadar çeşitlilik içinde en doğrusu hangisi? En doğrusu, Allah'ın hükmüne uymak.Bu kadar çeşitlilik içinde en doğrusu hangisi?

En doğrusu, Allah'ın hükmüne uymak.
İşte İslâm'da hikmet; "Allah'ın hükmüne uygun, akla mantığa uygun, düşünüp taşınıp sonuç çıkarmak;İşte İslâm'da hikmet; "Allah'ın hükmüne uygun, akla mantığa uygun, düşünüp taşınıp sonuç çıkarmak; şeriata, dine, akla, mantığa, menfaate ve hayra uygun hükmetmek" mânasına geliyor. şeriata, dine, akla, mantığa, menfaate ve hayra uygun hükmetmek" mânasına geliyor.

Arapça'da filozoflara da hakîm derler.Arapça'da filozoflara da hakîm derler. Hakîm, yani "hükmeden kimse." Düşünüp taşınıyor, bir meselede bir hüküm veriyor. Hakîm, yani "hükmeden kimse." Düşünüp taşınıyor, bir meselede bir hüküm veriyor.

Hakîm; "hükmetmeyi çok güzel yapan ve meslek edinmiş olan kimse" demek.Hakîm; "hükmetmeyi çok güzel yapan ve meslek edinmiş olan kimse" demek. Faîl vezninde, mübalağa siygası. Faîl vezninde, mübalağa siygası.

Hakîm; "hâkimliğini çok isabetli, çok güzel yapan kimse" demek.Hakîm; "hâkimliğini çok isabetli, çok güzel yapan kimse" demek. Bunun Batı dillerinde karşılığı filozofi kelimesinden gelen "filozof" yani "çok düşünen."Bunun Batı dillerinde karşılığı filozofi kelimesinden gelen "filozof" yani "çok düşünen." Bir meselenin felsefesini yapmak, derinlemesine düşünmek. Bir meselenin felsefesini yapmak, derinlemesine düşünmek.

Tıpta tedavinin maksadı nedir? Veya jimnastiğin sebebi, hikmeti, maksadı nedir? Tıpta tedavinin maksadı nedir? Veya jimnastiğin sebebi, hikmeti, maksadı nedir?

Tarih felsefesi var, dil felsefesi var, her şeyin felsefesi var;Tarih felsefesi var, dil felsefesi var, her şeyin felsefesi var; "onun üzerinde oturup düşünmek, derinlemesine düşünmek." demek."onun üzerinde oturup düşünmek, derinlemesine düşünmek." demek. Düşünen insana da Batılılar "filozof" diyorlar;Düşünen insana da Batılılar "filozof" diyorlar; bizde "hikmet" kelimesinden gelen "hakîm" kelimesi kullanılıyor. bizde "hikmet" kelimesinden gelen "hakîm" kelimesi kullanılıyor.

Hakîm kimse; hikmet sahibi, hükmü isabetli kimse. Hakîm kimse; hikmet sahibi, hükmü isabetli kimse. "Hükmü sağlam; çürük değil, temelsiz değil temelli olan kimse" mânasına geliyor"Hükmü sağlam; çürük değil, temelsiz değil temelli olan kimse" mânasına geliyor ve bu mânada hikmet; peygamberlere verilmiş olan bir büyük lütuf, Allah'ın bir ikramı. ve bu mânada hikmet; peygamberlere verilmiş olan bir büyük lütuf, Allah'ın bir ikramı.

Peygamberlerin hepsi kendisine hikmet verilmiş kimselerdir.Peygamberlerin hepsi kendisine hikmet verilmiş kimselerdir. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e de hikmet verilmiştir. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e de hikmet verilmiştir.

Ve men yü'te'l-hikmete fe-kad ûtiye hayran kesîrâ. "Ve kime hikmet verilmişse isabetli düşünüp taşınma,Ve men yü'te'l-hikmete fe-kad ûtiye hayran kesîrâ. "Ve kime hikmet verilmişse isabetli düşünüp taşınma, doğruyu sezme bulma kabiliyeti, hakîmlik sıfatı hikmet vasfı verilmişsedoğruyu sezme bulma kabiliyeti, hakîmlik sıfatı hikmet vasfı verilmişse o kimseye çok hayır verilmiş demektir." o kimseye çok hayır verilmiş demektir."

İnsan her şeyi bu hikmet sıfatıyla buluyor.İnsan her şeyi bu hikmet sıfatıyla buluyor. Her şeyin doğrusunu bu hikmet vasfıyla hakîmlikle, hakîmâne düşünce ile anlayabiliyor.Her şeyin doğrusunu bu hikmet vasfıyla hakîmlikle, hakîmâne düşünce ile anlayabiliyor. O bakımdan hikmet; hepimizin candan, Allah'tan isteyeceği, temenni edeceği bir nimet. O bakımdan hikmet; hepimizin candan, Allah'tan isteyeceği, temenni edeceği bir nimet.

"Yâ Rabbi! Sen bana hikmet nasip eyle, hakîmlik nasip eyle;"Yâ Rabbi! Sen bana hikmet nasip eyle, hakîmlik nasip eyle; dosdoğru düşünüp sağlam düşünüp isabetli karar veripdosdoğru düşünüp sağlam düşünüp isabetli karar verip hayatımda isabetli kararlar alıp iyi şeyler yapmamı nasip eyle." demek. hayatımda isabetli kararlar alıp iyi şeyler yapmamı nasip eyle." demek.

Yü'ti'l-hikmete men yeşâ. "Allah hikmeti dilediği kullara verir." Yü'ti'l-hikmete men yeşâ. "Allah hikmeti dilediği kullara verir."

Ama sevdiği kullara verir, sevmediği kullara vermez. Ama sevdiği kullara verir, sevmediği kullara vermez.

Ve men yü'te'l-hikmete fe-kad ûtiye hayran kesîrâ.Ve men yü'te'l-hikmete fe-kad ûtiye hayran kesîrâ. "Kime hikmet nasip olmuşsa Allah tarafından verilmişse bilsin ki"Kime hikmet nasip olmuşsa Allah tarafından verilmişse bilsin ki kendisine çok büyük hayır verilmiş, demektir." kendisine çok büyük hayır verilmiş, demektir."

Tamam, hikmet bu mânada, dinî bakımdan kıymetli bir kavrammış; bunu anlamış oluyoruz.Tamam, hikmet bu mânada, dinî bakımdan kıymetli bir kavrammış; bunu anlamış oluyoruz. Önemliymiş, çünkü bizim dinimiz zaten akla mantığa çok önem veriyor.Önemliymiş, çünkü bizim dinimiz zaten akla mantığa çok önem veriyor. Yani her şey, din akıl üzerinedir.Yani her şey, din akıl üzerinedir. Hatta hatta deliye mükellefiyet bile yoktur; Allah akıllı insana hitap etmiştir.Hatta hatta deliye mükellefiyet bile yoktur; Allah akıllı insana hitap etmiştir. Akıl en kıymetli vasıftır. Bu aklın da salim şekli, selîm şekli; Akıl en kıymetli vasıftır. Bu aklın da salim şekli, selîm şekli; "hikmet tarzında hüküm verme" oluyor, sağlam çalışması böyle oluyor. "hikmet tarzında hüküm verme" oluyor, sağlam çalışması böyle oluyor.

Aklı sağlam çalışmayan insan da bir şeyler düşünür;Aklı sağlam çalışmayan insan da bir şeyler düşünür; o da kahvede oturur, arkasına yaslanır, bir şeyler söyler ama beş para etmez.o da kahvede oturur, arkasına yaslanır, bir şeyler söyler ama beş para etmez. Herkes bir şey yapıyor; anasından babasından sermayeyi alıyor, bir işe atılıyor ama kimisi batırıyor;Herkes bir şey yapıyor; anasından babasından sermayeyi alıyor, bir işe atılıyor ama kimisi batırıyor; piyasayı anlayıp ticareti güzel yapıp aldanmadan herkes meseleyi kolay götüremiyor. piyasayı anlayıp ticareti güzel yapıp aldanmadan herkes meseleyi kolay götüremiyor. On tane, yirmi tane insan hayata eşit şartlarla başlasa bileOn tane, yirmi tane insan hayata eşit şartlarla başlasa bile hepsi aynı şekilde eşit başarıya ulaşamıyor, sonuca tam varamıyor. Hikmet önemli. hepsi aynı şekilde eşit başarıya ulaşamıyor, sonuca tam varamıyor. Hikmet önemli.

Hikmet, "dosdoğru hükmetme kabiliyeti; hayrı görme, hakkı anlama kabiliyetiHikmet, "dosdoğru hükmetme kabiliyeti; hayrı görme, hakkı anlama kabiliyeti ve ona göre hayatını düzenleme vasfı" demek oluyor, çok önemli bir şey. ve ona göre hayatını düzenleme vasfı" demek oluyor, çok önemli bir şey.

Bir şeyler düşüneceğiz ama bunun kaynağı ne? Nereden kaynaklanacak? Bir şeyler düşüneceğiz ama bunun kaynağı ne?

Nereden kaynaklanacak?

Yazdıklarına göre mesela Marks da Lenin de, daha başka kimseler de filozoflar daYazdıklarına göre mesela Marks da Lenin de, daha başka kimseler de filozoflar da kütüphanelere girmişler; aylarca, yıllarca düşünmüşler: kütüphanelere girmişler; aylarca, yıllarca düşünmüşler:

"Bu kapitalizmin berbatlığını nasıl temizleriz? İnsanları nasıl kurtarırız? Eşitliği nasıl sağlarız?" "Bu kapitalizmin berbatlığını nasıl temizleriz? İnsanları nasıl kurtarırız? Eşitliği nasıl sağlarız?"

Düşünmüşler, düşünmüşler ama berbat etmişler. Hani Nasrettin Hoca ne demiş: Düşünmüşler, düşünmüşler ama berbat etmişler.

Hani Nasrettin Hoca ne demiş:

"Soğanla yoğurt yemeyi ben buldum, kâşifi benim, ben keşfettim"Soğanla yoğurt yemeyi ben buldum, kâşifi benim, ben keşfettim ama ben de beğenmedim, benim de hoşuma gitmedi." demiş. ama ben de beğenmedim, benim de hoşuma gitmedi." demiş.

Yoğurda şeker katarsan güzel oluyor da soğanla yoğurt yemek pek hoş bir şey değil. Yoğurda şeker katarsan güzel oluyor da soğanla yoğurt yemek pek hoş bir şey değil.

Bu adamlar da filozofi yapmışlar, felsefe yapmışlar, düşünmüşler ama hakîmâne düşünememişler. Bu adamlar da filozofi yapmışlar, felsefe yapmışlar, düşünmüşler ama hakîmâne düşünememişler.

"Kapitalist patronlara ölüm! Fabrikalara hücum! Hak emekçinin elinde olacak!" vesaire. "Kapitalist patronlara ölüm! Fabrikalara hücum! Hak emekçinin elinde olacak!" vesaire.

Oturdukları yerden bir şeyler düşünmüşler, kararlar vermişler. Uygulamaya da geçilmiş. Bazı ülkeler; Oturdukları yerden bir şeyler düşünmüşler, kararlar vermişler. Uygulamaya da geçilmiş. Bazı ülkeler;

"Tamam, galiba biz böyle kalkınabileceğiz." diyerek "Tamam, galiba biz böyle kalkınabileceğiz." diyerek bu faraziyeleri, nazariyeleri uygulamaya sokmuş, ihtilal yapmışlar. bu faraziyeleri, nazariyeleri uygulamaya sokmuş, ihtilal yapmışlar.

Rusya'da 1917'de Bolşevik ihtilâli yapılmış, her şey değişmiş;Rusya'da 1917'de Bolşevik ihtilâli yapılmış, her şey değişmiş; o esasa göre çarlığı devirmişler, birbirlerini öldürmüşler, kesmişler, asmışlar, hapse atmışlar.o esasa göre çarlığı devirmişler, birbirlerini öldürmüşler, kesmişler, asmışlar, hapse atmışlar. Ama sonuç sıfır; işte şu anda dönüyorlar.Ama sonuç sıfır; işte şu anda dönüyorlar. İnsanlığı mutluluğa götürememişler ve üretimi de arttıramamışlar.İnsanlığı mutluluğa götürememişler ve üretimi de arttıramamışlar. Bir kere zaten mâneviyatı ihmal etmişler ama maddiyatta da bir başarı sağlayamamışlar;Bir kere zaten mâneviyatı ihmal etmişler ama maddiyatta da bir başarı sağlayamamışlar; öbür taraf daha ileri gitmiş. Demek ki düşünme yetmiyor, ortaya bir takım şeyler atmak yetmiyor,öbür taraf daha ileri gitmiş.

Demek ki düşünme yetmiyor, ortaya bir takım şeyler atmak yetmiyor,
çok konuşmak yetmiyor; laf salatası, cafcaflı konuşmak, İslâm'da makbul de değil.çok konuşmak yetmiyor; laf salatası, cafcaflı konuşmak, İslâm'da makbul de değil. İslâm'da makbul olan çok düşünüp iyice düşünüp az ve öz konuşmaktır.İslâm'da makbul olan çok düşünüp iyice düşünüp az ve öz konuşmaktır. Peygamber Efendimiz'in vasfı da o; hadîs-i şerîf'leri de onların tezahürü, meyveleri, yani özlü;Peygamber Efendimiz'in vasfı da o; hadîs-i şerîf'leri de onların tezahürü, meyveleri, yani özlü; Peygamber Efendimiz'in sözlerinin her birisi atasözlerinden daha kıymetli. Peygamber Efendimiz'in sözlerinin her birisi atasözlerinden daha kıymetli.

Bu hikmetin kaynağı nedir? İnsan nasıl tam isabetli düşünür, nasıl tam hakîmâne düşünür,Bu hikmetin kaynağı nedir?

İnsan nasıl tam isabetli düşünür, nasıl tam hakîmâne düşünür,
nasıl tam doğruyu bulur, nasıl tam güzel hüküm verir, nasıl tam adaletli hareket eder? nasıl tam doğruyu bulur, nasıl tam güzel hüküm verir, nasıl tam adaletli hareket eder?

Bunun kaynağı ne? Re'sul hikmeti; bu işin başı, kaynağı, esası, temeli "Allah'tan korkmaktır." Bunun kaynağı ne?

Re'sul hikmeti; bu işin başı, kaynağı, esası, temeli "Allah'tan korkmaktır."

Allah'tan korkmak ne demek? Mehâfetullah; "Allah'tan havf etmek, korkmak demek."Allah'tan korkmak ne demek?

Mehâfetullah; "Allah'tan havf etmek, korkmak demek."
Mehafet kelimesi, masdar-ı mîmî ile, "Allah'tan korkmak." Biz Allah'tan niye korkuyoruz? Mehafet kelimesi, masdar-ı mîmî ile, "Allah'tan korkmak."

Biz Allah'tan niye korkuyoruz?

Biz Allah'a inanmış insanlarız, varlığını birliğini anlamış insanlarız,Biz Allah'a inanmış insanlarız, varlığını birliğini anlamış insanlarız, onun emrine itaat etmiş insanlarız, rızasını kazanmaya gayret eden insanlarız;onun emrine itaat etmiş insanlarız, rızasını kazanmaya gayret eden insanlarız; "Yanlış hareket edersek rızasını kaybederiz." diye korkuyoruz. Ya yanlış hareket edersem! "Yanlış hareket edersek rızasını kaybederiz." diye korkuyoruz. Ya yanlış hareket edersem!

Ben buyurdum, buyruğumu tutmadın, Derse Mevlâm, ben ne cevap vereyim? Huzuruna vardığım zaman; Ben buyurdum, buyruğumu tutmadın,

Derse Mevlâm, ben ne cevap vereyim?

Huzuruna vardığım zaman;

"Kulum! Niye şöyle yaptın? Ben sana şunu şunu söylemiş miydim? Şöyle şöyle haber vermemiş miydim?"Kulum! Niye şöyle yaptın? Ben sana şunu şunu söylemiş miydim? Şöyle şöyle haber vermemiş miydim? Rüyanda şöyle şöyle işaret etmemiş miydim? Murakabende şöyle şöyle zuhurat olmamış mıydı?Rüyanda şöyle şöyle işaret etmemiş miydim? Murakabende şöyle şöyle zuhurat olmamış mıydı? Niye öyle yapmadın? Niye nefsini yenmedin? Niye Kur'an'a, sünnet-i seniyyeye uymadın?" derse,Niye öyle yapmadın? Niye nefsini yenmedin? Niye Kur'an'a, sünnet-i seniyyeye uymadın?" derse, itab ederse, azarlarsa, ondan sonra da cehennemine atarsa benim hâlim nice olur? itab ederse, azarlarsa, ondan sonra da cehennemine atarsa benim hâlim nice olur?

"Sevmediği bir kul durumuna düşersem benim hâlim nice olur?" diye müslüman korkar. "Sevmediği bir kul durumuna düşersem benim hâlim nice olur?" diye müslüman korkar.

Korkmak, cehennemden korkmak da olur; cenneti kaçırmaktan,Korkmak, cehennemden korkmak da olur; cenneti kaçırmaktan, Allah'ın rızasını kaçırmaktan korkmak da olur. Allah bunca lütuflarda, ihsanlarda, ikramlarda bulunmakta;Allah'ın rızasını kaçırmaktan korkmak da olur. Allah bunca lütuflarda, ihsanlarda, ikramlarda bulunmakta; her an binlerce milyonlarca sayısız nimetler vermekte. her an binlerce milyonlarca sayısız nimetler vermekte.

"Bizim O'nun ihsanlarına, ikramlarına, nimetlerine karşılık O'na kulluk etmemiz lazım gelirken"Bizim O'nun ihsanlarına, ikramlarına, nimetlerine karşılık O'na kulluk etmemiz lazım gelirken böyle ters hareket etmek çok ayıp, çok utanç verici bir şey!" diye haya etmek, böyle ters hareket etmek çok ayıp, çok utanç verici bir şey!" diye haya etmek, yanlış hareket etmekten korkmak da olur. yanlış hareket etmekten korkmak da olur.

İnsanın Allah'tan korkması çeşitli duygulardan kaynaklanabilirİnsanın Allah'tan korkması çeşitli duygulardan kaynaklanabilir ama bu korku ister cehennemin ateşlerini düşünüp "Cayır cayır yanacağım." diyeama bu korku ister cehennemin ateşlerini düşünüp "Cayır cayır yanacağım." diye titremek olsun ister o güzel cenneti, köşklerini, altınlı, zümrütlü, zebercetli nimetlerititremek olsun ister o güzel cenneti, köşklerini, altınlı, zümrütlü, zebercetli nimetleri uzaktan görüp "kaçırırsam" diye korkmak olsun ister daha başka şeyden olsun;uzaktan görüp "kaçırırsam" diye korkmak olsun ister daha başka şeyden olsun; insanı doğru düşünmeye en isabetli sevk eden şey budur. insanı doğru düşünmeye en isabetli sevk eden şey budur.

Çünkü insan tarafgirâne düşünür.Çünkü insan tarafgirâne düşünür. Bakın Avrupalılar bugün ilimde o kadar ileri gitmişler ama standartları hep çifte standarttır. Bakın Avrupalılar bugün ilimde o kadar ileri gitmişler ama standartları hep çifte standarttır.

Çifte standarttan kastımız nedir? Kendileri için başka, kendilerinin dışındakiler için başka.Çifte standarttan kastımız nedir?

Kendileri için başka, kendilerinin dışındakiler için başka.
Kendilerine "Rabbenâ, hep bana!" yani iyilikler hep kendilerine olsun,Kendilerine "Rabbenâ, hep bana!" yani iyilikler hep kendilerine olsun, kendileri yaşasın ama başkaları ölsün. Kendileri rahat etsinler; başkaları sömürülsün.kendileri yaşasın ama başkaları ölsün. Kendileri rahat etsinler; başkaları sömürülsün. Başkaları çalışsın; kendileri otursunlar. Daima tek taraflı… Ortaya bir prensip koyuyor: Başkaları çalışsın; kendileri otursunlar. Daima tek taraflı…

Ortaya bir prensip koyuyor:

"Şunu şöyle yapmak iyidir." Peki, tamam, kabul ettik öyle yapalım"Şunu şöyle yapmak iyidir."

Peki, tamam, kabul ettik öyle yapalım
ama sen o prensibi kullanmaya kalktığın zaman yok.ama sen o prensibi kullanmaya kalktığın zaman yok. O zaman silahını eline alıyor, "orman kanunu" işletmeye başlıyor.O zaman silahını eline alıyor, "orman kanunu" işletmeye başlıyor. Demek ki standardı tam bir standart değil, yanardöner; yerine göre öyle,Demek ki standardı tam bir standart değil, yanardöner; yerine göre öyle, menfaati olduğu zaman öyle, menfaatine ters düştüğü zaman tamamen tersi. menfaati olduğu zaman öyle, menfaatine ters düştüğü zaman tamamen tersi.

Demek ki prensipsiz, demek ki edepsiz, demek ki ahlâksız,Demek ki prensipsiz, demek ki edepsiz, demek ki ahlâksız, demek ki karaktersiz, demek ki yalan yanlış, demek ki temelsiz! Neden temelsiz? demek ki karaktersiz, demek ki yalan yanlış, demek ki temelsiz!

Neden temelsiz?

Allah'tan korkmuyor, âhiretten korkmuyor. Allah'tan korkmuyor, âhiretten korkmuyor.

Şimdi bu kilisedeki papazlar, bu papazların kocamanı, kocabaşı, papa! Şimdi bu kilisedeki papazlar, bu papazların kocamanı, kocabaşı, papa!

Bunlar adam mı? Değil. Niye? Emrindeki adamların hareketlerine bak!Bunlar adam mı?

Değil.

Niye?

Emrindeki adamların hareketlerine bak!
İşte Sırplar, işte Ermeniler! İşte Amerikalılar'ın yaptığı, işte Almanlar'ın yaptığı!İşte Sırplar, işte Ermeniler! İşte Amerikalılar'ın yaptığı, işte Almanlar'ın yaptığı! İşte Fransızlar'ın Cezayir'de, Tunus'ta, Fas'ta başka sömürgelerde yaptığı. İşte Fransızlar'ın Cezayir'de, Tunus'ta, Fas'ta başka sömürgelerde yaptığı.

Ne yapıyorlar? Adamlar girdikleri ülkenin üçte birini, üçte ikisini kesebiliyor.Ne yapıyorlar?

Adamlar girdikleri ülkenin üçte birini, üçte ikisini kesebiliyor.
Ahalinin üçte ikisini kesebiliyor. Azerbaycanlılar bugün Ruslar'a çok kızıyorlar. Niçin? Ahalinin üçte ikisini kesebiliyor. Azerbaycanlılar bugün Ruslar'a çok kızıyorlar.

Niçin?

Onlar Cumhuriyet kurduğu zaman Ruslar onların cumhuriyetlerine hücum etmişOnlar Cumhuriyet kurduğu zaman Ruslar onların cumhuriyetlerine hücum etmiş ve 800 bin kişiyi kesmişler. Zaten Azerbaycan'ın nüfusu ne? ve 800 bin kişiyi kesmişler.

Zaten Azerbaycan'ın nüfusu ne?

Her ailenin reisini kesmişler.Her ailenin reisini kesmişler. Şimdi "Rus" deyince ağızlarından ateş çıkıyor, yürekleri yanmış, fevkalâde kızıyorlar; Şimdi "Rus" deyince ağızlarından ateş çıkıyor, yürekleri yanmış, fevkalâde kızıyorlar;

"Bir bayrak ki kalkmış, bir daha yere inmez, biz bu hürriyetimizi alacağız." diye çalışıyorlar,"Bir bayrak ki kalkmış, bir daha yere inmez, biz bu hürriyetimizi alacağız." diye çalışıyorlar, tabi Ruslar da onlara Ermeniler'i musallat ediyor. Fransızlar acaba medenî mi? tabi Ruslar da onlara Ermeniler'i musallat ediyor.

Fransızlar acaba medenî mi?

Hayır! Sırtlandan daha yırtıcı, yaban domuzundan daha tehlikeli mahluklar. Neden? Hayır! Sırtlandan daha yırtıcı, yaban domuzundan daha tehlikeli mahluklar.

Neden?

Cezayir'e girdikleri zaman ahalinin üçte birini katliam ettiler.Cezayir'e girdikleri zaman ahalinin üçte birini katliam ettiler. Hani hürriyet, müsâvat, kardeşlik, uhuvvet vesaire. Hani Fransız İhtilali olmuştu.Hani hürriyet, müsâvat, kardeşlik, uhuvvet vesaire. Hani Fransız İhtilali olmuştu. Onların hepsi kendileri içindi ve hepsi laftı. Zaten o kendi laflarına kendileri de uymazlar.Onların hepsi kendileri içindi ve hepsi laftı. Zaten o kendi laflarına kendileri de uymazlar. Zaten birbirlerini de katliam etmişlerdir. Mesela bir geceleri var;Zaten birbirlerini de katliam etmişlerdir.

Mesela bir geceleri var;
Protestanlar'ın hepsinin kapılarına tebeşirle işaret koymuşlar,Protestanlar'ın hepsinin kapılarına tebeşirle işaret koymuşlar, geceleyin hepsinin evine baskın yapmışlar, binlerce adamı çatır çatır öldürmüşler.geceleyin hepsinin evine baskın yapmışlar, binlerce adamı çatır çatır öldürmüşler. Samanı yığarlar, üstüne insanı koyarlar, kazığa oturturlar. Samanı yığarlar, üstüne insanı koyarlar, kazığa oturturlar.

Osmanlı tarihinde "Kazıklı Voyvoda" vardır, yakaladığı esirleri kazığa oturtuyor.Osmanlı tarihinde "Kazıklı Voyvoda" vardır, yakaladığı esirleri kazığa oturtuyor. Bir insanın kazığa oturtulmuş halini, nasıl ıztırap çektiğiniBir insanın kazığa oturtulmuş halini, nasıl ıztırap çektiğini ve o adamın ne kadar vahşi olduğunu düşünebiliyor musunuz? Aslan daha medenî, kurt daha medenî. ve o adamın ne kadar vahşi olduğunu düşünebiliyor musunuz? Aslan daha medenî, kurt daha medenî.

Neden? Atlıyor boynuna, parçalıyor, ondan sonra yiyor. Bu ne yapıyor? Neden?

Atlıyor boynuna, parçalıyor, ondan sonra yiyor.

Bu ne yapıyor?

Kazığa oturtuyor, bağırtıyor; o bağırmadan tüyleri ürpermiyor, bu işkenceyi devam ettiriyorKazığa oturtuyor, bağırtıyor; o bağırmadan tüyleri ürpermiyor, bu işkenceyi devam ettiriyor ve vasfı "Kazıklı Voyvoda" olmuş. İşi kazıkla işkence etmek. ve vasfı "Kazıklı Voyvoda" olmuş. İşi kazıkla işkence etmek.

Engizisyonlar bunlarda, şatoların altındaki işkence odaları bunlarda, hapishânelerdeEngizisyonlar bunlarda, şatoların altındaki işkence odaları bunlarda, hapishânelerde işkencenin envai çeşidi bunlarda. Birbirleriyle harp ettiler, dünyayı ateşe verdiler. işkencenin envai çeşidi bunlarda. Birbirleriyle harp ettiler, dünyayı ateşe verdiler.

Muhterem kardeşlerim! Misallerle şunu anlatmak istiyorum ki Amerikalı da medenî değildir,Muhterem kardeşlerim!

Misallerle şunu anlatmak istiyorum ki Amerikalı da medenî değildir,
"Güneyliler Kuzeyliler" diye birbirlerini yediler,"Güneyliler Kuzeyliler" diye birbirlerini yediler, Kızılderilileri yok ettiler, başka medeniyetleri yok ettiler. Kızılderilileri yok ettiler, başka medeniyetleri yok ettiler.

Avrupalılar da medenî değildir, İngilizler de medenî değildir;Avrupalılar da medenî değildir, İngilizler de medenî değildir; son derece sunturlu küfürler savuran gemici, külhani heriflerdir.son derece sunturlu küfürler savuran gemici, külhani heriflerdir. Hepsi öyledir; meyhaneleri dolduran gemici tayfasıdır,Hepsi öyledir; meyhaneleri dolduran gemici tayfasıdır, adada yaşayan balıkçıların ipten, kazıktan kurtulmuş tipleridir. Hepsi böyle. adada yaşayan balıkçıların ipten, kazıktan kurtulmuş tipleridir.

Hepsi böyle.

Kim insan oluyor? Allah'tan korkan. Bak "rahip" kelimesi var mesela. Kim insan oluyor?

Allah'tan korkan.

Bak "rahip" kelimesi var mesela.

Rahip kelimesi nereden çıkmış? O da "korkmak" kelimesinden çıkmış.Rahip kelimesi nereden çıkmış?

O da "korkmak" kelimesinden çıkmış.
Rehebe "korkmak" demek; rahip "korkan" demek.Rehebe "korkmak" demek; rahip "korkan" demek. Biraz merhametli insanlar çıkmışsa biraz hayırlı iş yapan kimseler çıkmışsa onlar da Biraz merhametli insanlar çıkmışsa biraz hayırlı iş yapan kimseler çıkmışsa onlar da Allah'tan korktuğu için âhirete inandığı için cennete inandığı için. Allah'tan korktuğu için âhirete inandığı için cennete inandığı için.

Ama bu heriflerin inançları da berbat. Dünkü gazetede geçiyordu: Ama bu heriflerin inançları da berbat. Dünkü gazetede geçiyordu:

"Meryem anamızın müsaadesiyle, Meryem anamızın izniyle Anadolu'yu alacağız."Meryem anamızın müsaadesiyle, Meryem anamızın izniyle Anadolu'yu alacağız. Türkler'i asacağız, keseceğiz." diyorlarmış. Meryem ana kim? Türkler'i asacağız, keseceğiz." diyorlarmış.

Meryem ana kim?

Meryem ana Hz. İsa'nın annesi, saliha bir hatun. Onun izniyle değil, Allah'ın izniyle. Meryem ana Hz. İsa'nın annesi, saliha bir hatun. Onun izniyle değil, Allah'ın izniyle.

Biz ne deriz? "İnşaallah, Allah'ın izniyle şöyle yapacağım, böyle yapacağım." Biz ne deriz?

"İnşaallah, Allah'ın izniyle şöyle yapacağım, böyle yapacağım."

Adamların kafaları ne kadar sakat, ne kadar yanlış! Adamların kafaları ne kadar sakat, ne kadar yanlış!

Dünyadan da misal verdik, kendimizden de misal verdik.Dünyadan da misal verdik, kendimizden de misal verdik. Biz eğer iyi bir insan olacaksak kâmil bir insan olacaksakBiz eğer iyi bir insan olacaksak kâmil bir insan olacaksak Allah'ın sevdiği, bir sevgili kulu, bir velî kulu olacaksak bunun temeli nedir? Allah'ın sevdiği, bir sevgili kulu, bir velî kulu olacaksak bunun temeli nedir?

Allah'tan korkmaktır, mehâfetullah'tır. Allah korkusu olmadan olmaz. Allah'tan korkmaktır, mehâfetullah'tır. Allah korkusu olmadan olmaz.

Tarikat, tarikatın temeli bak ne güzel! Tarikat, tarikatın temeli bak ne güzel!

Sayfaları tesadüfen açıyoruz, Bismillahirrahmanirrahim deyip kur'a ile açıyoruz.Sayfaları tesadüfen açıyoruz, Bismillahirrahmanirrahim deyip kur'a ile açıyoruz. Hepsi önceden planlanmış gibi, nasıl isabetli konular.Hepsi önceden planlanmış gibi, nasıl isabetli konular. Tamamen tarikatle ilgili eğitim konuları çıkıyor. Tamamen tarikatle ilgili eğitim konuları çıkıyor.

Biz derviş olmasak ben üniversite hocası olsam siz de halktan kimseler olsanız,Biz derviş olmasak ben üniversite hocası olsam siz de halktan kimseler olsanız, bu turizm şirketi de düz bir turizm şirketi olsa kazanç maksadıyla biz bir kamping tertiplemiş olsakbu turizm şirketi de düz bir turizm şirketi olsa kazanç maksadıyla biz bir kamping tertiplemiş olsak siz de eğlenmek maksadıyla bu kampinge gelmiş olsanız biz de;siz de eğlenmek maksadıyla bu kampinge gelmiş olsanız biz de; "Arada kitap okuyalım, eğitim olsun." desek."Arada kitap okuyalım, eğitim olsun." desek. Tamam, ama hangi konuyu seçeceğiz? "Kur'ayla seçelim, bir kitap açalım, okuyalım." desek,Tamam, ama hangi konuyu seçeceğiz? "Kur'ayla seçelim, bir kitap açalım, okuyalım." desek, bir şeyler okusak eğer aldığımız doğru düzgün bir kitapsabir şeyler okusak eğer aldığımız doğru düzgün bir kitapsa hadis kitabıysa buraya düz gelip derviş gideceğiz yine. Olacak olan o.hadis kitabıysa buraya düz gelip derviş gideceğiz yine.

Olacak olan o.
Çıkan konularla biz derviş olmasak bile zaten burada eğitimin sonunda yine derviş olup gideceğiz;Çıkan konularla biz derviş olmasak bile zaten burada eğitimin sonunda yine derviş olup gideceğiz; başka çaresi yok. Dünkü konular da öyleydi, evvelki günkü konular da öyleydi, bugünkü konu da öyle. başka çaresi yok. Dünkü konular da öyleydi, evvelki günkü konular da öyleydi, bugünkü konu da öyle.

Allah'tan korkmak, tarikatin önemli bir hükmüdür. Allah'tan korkmanın sonucu takvâdır. Takvâ ne demek? Allah'tan korkmak, tarikatin önemli bir hükmüdür. Allah'tan korkmanın sonucu takvâdır.

Takvâ ne demek?

"Sakınmak, çekinmek, korunmak" demek. Allah korkusunun sonucu olarak insan, "takvâ ehli" olur."Sakınmak, çekinmek, korunmak" demek. Allah korkusunun sonucu olarak insan, "takvâ ehli" olur. Harama elini uzatmaz, yapacağı işi düşünür, söyleyeceği sözü düşünür,Harama elini uzatmaz, yapacağı işi düşünür, söyleyeceği sözü düşünür, yalan söylemez, kalp kırmaz; takvâ ehli olur.yalan söylemez, kalp kırmaz; takvâ ehli olur. Bütün hayırlar, sevaplar da takvâ ehl i insanlara verilmiştir. Bütün hayırlar, sevaplar da takvâ ehl i insanlara verilmiştir.

O halde mehâfetullah duygusu, havfullah duygusu, Allah'tan korkmak, haşyetullah duygusuO halde mehâfetullah duygusu, havfullah duygusu, Allah'tan korkmak, haşyetullah duygusu Hz. Âdem'den beri zaten dinlerin temel duygularından birisidir. Hz. Âdem'den beri zaten dinlerin temel duygularından birisidir. Tasavvufun da temel duygularından birisidir.Tasavvufun da temel duygularından birisidir. O halde biz de yüreği biraz korkan; bir bakıma cesur bir bakıma korkak insan olacağız. O halde biz de yüreği biraz korkan; bir bakıma cesur bir bakıma korkak insan olacağız.

Korkacağız; Allah'tan korkacağız, Allah'ın rızasını kaybetmekten korkacağız,Korkacağız; Allah'tan korkacağız, Allah'ın rızasını kaybetmekten korkacağız, cehenneme düşmekten korkacağız, cenneti elden kaçırmaktan korkacağız,cehenneme düşmekten korkacağız, cenneti elden kaçırmaktan korkacağız, sevdiğimiz mübarek insanlardan ayrı düşmekten korkacağız vs. sevdiğimiz mübarek insanlardan ayrı düşmekten korkacağız vs.

Bir taraftan da cesur olacağız; Allah'ın emirlerini yapmakta cesur olacağız,Bir taraftan da cesur olacağız; Allah'ın emirlerini yapmakta cesur olacağız, mahlûkâttan korkmayacağız, Allah'tan korkacağız. Allah'tan korkandan herkes korkar.mahlûkâttan korkmayacağız, Allah'tan korkacağız. Allah'tan korkandan herkes korkar. Bir kimse Allah'tan hakkıyla korktu mu ondan her şey korkar Bir kimse Allah'tan hakkıyla korktu mu ondan her şey korkar ve o hiç kimseden korkmaz, hakiki bir kahraman olur. Her bakımdan üstün bir insan olur. ve o hiç kimseden korkmaz, hakiki bir kahraman olur. Her bakımdan üstün bir insan olur.

O halde mehâfetullah'ı, havfullah'ı, takvâyı öğrenelim. Önemli bir konu olarak kalbimizin,O halde mehâfetullah'ı, havfullah'ı, takvâyı öğrenelim. Önemli bir konu olarak kalbimizin, gönlümüzün, aklımızın büyük bir kısmında bu duygu yer işgal etsingönlümüzün, aklımızın büyük bir kısmında bu duygu yer işgal etsin ve bütün hareketlerimizi bu duyguyla yapalım. Ölçmelerimizi, konuşmalarımızı, atılımlarımızı, çalışmalarımızı,ve bütün hareketlerimizi bu duyguyla yapalım. Ölçmelerimizi, konuşmalarımızı, atılımlarımızı, çalışmalarımızı, ticaretimizi, ev hayatımızı; hanımlığımızı, beyliğimizi, çocukluğumuzu, babalığımızı,ticaretimizi, ev hayatımızı; hanımlığımızı, beyliğimizi, çocukluğumuzu, babalığımızı, evlatlığımızı, her işimizi; talebeliğimizi, dervişliğimizi, şeyhliğimizi her işimizievlatlığımızı, her işimizi; talebeliğimizi, dervişliğimizi, şeyhliğimizi her işimizi takvâya göre yapalım, mehâfetullaha göre yapalım, çünkü böyle olduğu zaman hikmet sahibi olacağız. takvâya göre yapalım, mehâfetullaha göre yapalım, çünkü böyle olduğu zaman hikmet sahibi olacağız.

Bir başka hadîs-i şerîfi şu anda hatırladım: Bir başka hadîs-i şerîfi şu anda hatırladım:

Peygamber Efendimiz; "Bir insan kırk sabah ibadetle meşgul olursa Peygamber Efendimiz;

"Bir insan kırk sabah ibadetle meşgul olursa
gönlünden diline hikmet pınarları akmaya başlar." buyuruyor. gönlünden diline hikmet pınarları akmaya başlar." buyuruyor.

İnsan kırk gün ibadet ediyor. İnsan kırk gün ibadet ediyor. Aynı insan, elinde tesbih zikrediyor, ibadet ediyor, namaz kılıyor, oruç tutuyor. Aynı insan, elinde tesbih zikrediyor, ibadet ediyor, namaz kılıyor, oruç tutuyor. Kırkıncı gün, gönlünden diline hikmet pınarları akmaya başlıyor. Neden? Kırkıncı gün, gönlünden diline hikmet pınarları akmaya başlıyor.

Neden?

Bir şeyler oldu, bir değişiklik oldu, kilitli kapılar açıldı, vâridat gelmeye başladı. Bir şeyler oldu, bir değişiklik oldu, kilitli kapılar açıldı, vâridat gelmeye başladı. Gönlünden diline intikal etti; söylediği sözlerin hepsi güzel ve hoş bir hâle geldi. Gönlünden diline intikal etti; söylediği sözlerin hepsi güzel ve hoş bir hâle geldi.

İşte havfullah olunca da insan böyle bir duruma geliyor. İşte havfullah olunca da insan böyle bir duruma geliyor.

Halvetteyken bizim hocalarımızdan birisi, yine bizim hocalarımızdan birisinin yanına,Halvetteyken bizim hocalarımızdan birisi, yine bizim hocalarımızdan birisinin yanına, o halvete girmiş; o onun hocası. Gelmiş; o halvete girmiş; o onun hocası. Gelmiş;

"Evladım! Ne var ne yok? Bugün rüyanda neler gördün? Ne gibi zuhurât oldu?" diye sormuş. "Evladım! Ne var ne yok? Bugün rüyanda neler gördün? Ne gibi zuhurât oldu?" diye sormuş.

"Efendim! İçimde öyle coşkun duygular var ki öyle coşkun, öyle coşkun, öyle coşkun ki"Efendim! İçimde öyle coşkun duygular var ki öyle coşkun, öyle coşkun, öyle coşkun ki on binlerce mısra, on binlerce beyit kafamın içinde dolaşıyor; şiir doluyum, içim duygu dolu.on binlerce mısra, on binlerce beyit kafamın içinde dolaşıyor; şiir doluyum, içim duygu dolu. Nasıl ifade edeceğimi bilemiyorum; öyle coşkun." Neden oluyor? Nasıl ifade edeceğimi bilemiyorum; öyle coşkun."

Neden oluyor?

Oturuyordu kenarda, gözlerini kapamıştı, daracık sandık kadar bir yerdeydi;Oturuyordu kenarda, gözlerini kapamıştı, daracık sandık kadar bir yerdeydi; demek ki Allah'tan korkunca, ibadet edince, kapalı kapılar açılınca,demek ki Allah'tan korkunca, ibadet edince, kapalı kapılar açılınca, ilim doğrudan doğruya Allah'tan gelmeye başlayınca, ümmî olan insan bileilim doğrudan doğruya Allah'tan gelmeye başlayınca, ümmî olan insan bile Ansiklopedi Britanika'dan daha bilgili olur; ağzından çıkan sözleri yazsan binlerce cilt kitap olur. Ansiklopedi Britanika'dan daha bilgili olur; ağzından çıkan sözleri yazsan binlerce cilt kitap olur.

Peygamber Efendimiz'in vasfı neydi? Ümmî idi, hocası yoktu.Peygamber Efendimiz'in vasfı neydi?

Ümmî idi, hocası yoktu.
Allah lütfetti, Cebrail aleyhisselam'dan öğrendi. Mektep medrese görmemişti, kitap okumamıştı,Allah lütfetti, Cebrail aleyhisselam'dan öğrendi. Mektep medrese görmemişti, kitap okumamıştı, yazı yazmamıştı ama hadîs-i şerîflerini görüyorsunuz, anlattığı konuları görüyorsunuz: yazı yazmamıştı ama hadîs-i şerîflerini görüyorsunuz, anlattığı konuları görüyorsunuz:

Hz. Âdem aleyhisselam'dan, Hz. Âdem'in yaratılmadığı zamanlardan insanlığın âkıbetine,Hz. Âdem aleyhisselam'dan, Hz. Âdem'in yaratılmadığı zamanlardan insanlığın âkıbetine, dünyanın sonuna, âhirete, cennete, cehenneme, her şeye dair ne kadar güzel bilgiler veriyor.dünyanın sonuna, âhirete, cennete, cehenneme, her şeye dair ne kadar güzel bilgiler veriyor. Hiçbir kaynakta bulunmayan, hiçbir kaynakta beşeriyetin okumadığı bilgileri ümmî bir insan söylüyor. Hiçbir kaynakta bulunmayan, hiçbir kaynakta beşeriyetin okumadığı bilgileri ümmî bir insan söylüyor.

Allah neden ümmî bir insana söylettiriyor? "Peygamberliğinde şek şüphe olmasın." diye. Allah neden ümmî bir insana söylettiriyor?

"Peygamberliğinde şek şüphe olmasın." diye.

Filozofların yetiştiği bir mıntıkada, bir büyük mektebin, okulun olduğu yerde okumuş olsaydı;Filozofların yetiştiği bir mıntıkada, bir büyük mektebin, okulun olduğu yerde okumuş olsaydı; İskenderiye'de veyahut Efes'te, Atina'da olsaydı; İskenderiye'de veyahut Efes'te, Atina'da olsaydı;

"Yahu! Burada bir tarihî görenek ve bir töre var; bu bilgiler kulaktan kulağa buraya gelmiş." diyecektik. "Yahu! Burada bir tarihî görenek ve bir töre var; bu bilgiler kulaktan kulağa buraya gelmiş." diyecektik.

Öyle değil ve Peygamber Efendimiz bütün bilgileri tashih ediyor,Öyle değil ve Peygamber Efendimiz bütün bilgileri tashih ediyor, yanlışları düzeltiyor, yeni bilgiler veriyor.yanlışları düzeltiyor, yeni bilgiler veriyor. Başka insanların söyleyegeldiği şeylerinBaşka insanların söyleyegeldiği şeylerin doğrusunu eğrisini de "Şurası yanlış, burası doğru." diye bildiriyor. Neden? doğrusunu eğrisini de "Şurası yanlış, burası doğru." diye bildiriyor.

Neden?

Mehâfetullah'a sahip olunca, gönlünün kapıları açılınca,Mehâfetullah'a sahip olunca, gönlünün kapıları açılınca, Allah'tan ilim gelmeye başlayınca, o zaman mesele hallolmuş oluyor.Allah'tan ilim gelmeye başlayınca, o zaman mesele hallolmuş oluyor. Bu mânada Mevlânâ Celâleddîn er-Rûmî'nin bir mısraı var, o geldi aklıma. Şöyle diyor: Bu mânada Mevlânâ Celâleddîn er-Rûmî'nin bir mısraı var, o geldi aklıma. Şöyle diyor:

İlm kân nebûd ze-hû bî-vâsıta Ân nepâyed hem çü reng mâşıta. İlm kân nebûd ze-hû bî-vâsıta

Ân nepâyed hem çü reng mâşıta.

"Allah'tan ilim gelirse böyle gelmeli, böyle gelirse insan alim olur."Allah'tan ilim gelirse böyle gelmeli, böyle gelirse insan alim olur. Bir ana kaynağa gönlünü dayamamış, gönül kulağını oraya verip de diliyle oradan duyduklarınıBir ana kaynağa gönlünü dayamamış, gönül kulağını oraya verip de diliyle oradan duyduklarını bu tarafa söyleyecek hâle gelmemiş olan bir insanın ilmi devamlı olmaz, kalıcı olmaz. bu tarafa söyleyecek hâle gelmemiş olan bir insanın ilmi devamlı olmaz, kalıcı olmaz.

"Gelin, süsleyicinin karşısına oturur; yanağına allık, dudağına boya, gözüne sürme sürülür."Gelin, süsleyicinin karşısına oturur; yanağına allık, dudağına boya, gözüne sürme sürülür. Ama elini yüzünü yıkadığı zaman hepsi kaybolur, gider, devam etmez." Ama elini yüzünü yıkadığı zaman hepsi kaybolur, gider, devam etmez."

"İlim Allah'tan gelmezse boyayıcının, süsleyicinin boyası gibi o da devam etmez, silinir gider."İlim Allah'tan gelmezse boyayıcının, süsleyicinin boyası gibi o da devam etmez, silinir gider. Yani ilmi oradan almak lazım." diyor. Kendisinin de oradan aldığını anlıyoruz.Yani ilmi oradan almak lazım." diyor.

Kendisinin de oradan aldığını anlıyoruz.
Çünkü Mevlânâ o kaç ciltlik Mesnevî'yi; akşamları kalemi eline alıp oturup başını gökyüzüne dikipÇünkü Mevlânâ o kaç ciltlik Mesnevî'yi; akşamları kalemi eline alıp oturup başını gökyüzüne dikip gözlerini kapatıp "İham gelsin de yazayım." diye düşünerek yazmamış ki.gözlerini kapatıp "İham gelsin de yazayım." diye düşünerek yazmamış ki. Etrafındakiler kâğıt kalemle geziyorlarmış; o "Yazın." diyormuş, onlar da yazıyorlarmış.Etrafındakiler kâğıt kalemle geziyorlarmış; o "Yazın." diyormuş, onlar da yazıyorlarmış. O vecde geliyormuş, söylüyormuş, ötekiler yazıyorlarmış; vezin, kafiye, her şey yerli yerinde. O vecde geliyormuş, söylüyormuş, ötekiler yazıyorlarmış; vezin, kafiye, her şey yerli yerinde.

Bir sürü, bir sürü bilgi, bir sürü malzeme; işin içinde Osmanlı kültürünün,Bir sürü, bir sürü bilgi, bir sürü malzeme; işin içinde Osmanlı kültürünün, edebiyatının, tasavvufun çok büyük malzemesi var.edebiyatının, tasavvufun çok büyük malzemesi var. Ne kadar çeşitli, muazzam bilgiler, muhakemeler var. Bunlar nereden oluyor? Ne kadar çeşitli, muazzam bilgiler, muhakemeler var.

Bunlar nereden oluyor?

İnsan tasavvuf yoluna girince, Allah'a ibadet edince, Allah'tan korkunca, haramlardan sakınınca, İnsan tasavvuf yoluna girince, Allah'a ibadet edince, Allah'tan korkunca, haramlardan sakınınca, ibadetleri yapınca bir değişiklik oluyor; kapalı kapılar açılıyor, birçok şeyi bilmeye başlıyor. ibadetleri yapınca bir değişiklik oluyor; kapalı kapılar açılıyor, birçok şeyi bilmeye başlıyor.

İkinci hadîs-i şerîf: İkinci hadîs-i şerîf:

Rubbe kâimin hazzuhû min kıyâmihi's-seherü ve rubbe sâimin hazzuhû min sıyâmihi'l-cûu ve'l-ataşü. Rubbe kâimin hazzuhû min kıyâmihi's-seherü ve rubbe sâimin hazzuhû min sıyâmihi'l-cûu ve'l-ataşü.

İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş. Bu hadîs-i şerîfin konusu da tasavvuf ve tarikattir. İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş. Bu hadîs-i şerîfin konusu da tasavvuf ve tarikattir.

Rubbe kâimin. "Nice kıyama kalkıp Allahu Ekber deyip namaza durmuş insan vardır,Rubbe kâimin. "Nice kıyama kalkıp Allahu Ekber deyip namaza durmuş insan vardır, nice namaz kılan insan vardır." Hazzuhû min kıyâmihî. nice namaz kılan insan vardır." Hazzuhû min kıyâmihî. "Onun kalkıp namaz kılmasından nasibi," es-Seheru. "Uykusuz kalmaktır." "Onun kalkıp namaz kılmasından nasibi," es-Seheru. "Uykusuz kalmaktır."

Başka bir nasibi, başka bir vâridâtı, başka bir kazancı yok.Başka bir nasibi, başka bir vâridâtı, başka bir kazancı yok. Uykusuz kaldı, gece uyumadı; kalktı, abdest aldı, namaz kıldı ama nasibi sıfır, sadece uykusuz kaldı.Uykusuz kaldı, gece uyumadı; kalktı, abdest aldı, namaz kıldı ama nasibi sıfır, sadece uykusuz kaldı. Ve rubbe sâimin. "Nice oruç tutan insan vardır." Hazzuhû min sıyâmihî.Ve rubbe sâimin. "Nice oruç tutan insan vardır." Hazzuhû min sıyâmihî. "Orucundan nasibi." el-Cûu ve'l-ataşu. "Aç ve susuz kalmaktır." "Orucundan nasibi." el-Cûu ve'l-ataşu. "Aç ve susuz kalmaktır."

Başka bir nasibi yok, sevap yok. Aç ve susuz kaldı ama sevap yok. Neden böyle oluyor? Başka bir nasibi yok, sevap yok. Aç ve susuz kaldı ama sevap yok.

Neden böyle oluyor?

Adam senin benim gibi abdest aldı, senin benim kıldığım gibi namazını kıldı ama sonunda sevap yok.Adam senin benim gibi abdest aldı, senin benim kıldığım gibi namazını kıldı ama sonunda sevap yok. Senin benim gibi Ramazan'da sahura kalktı, niyetlendi, oruca başladı ama akşama sevap yok. Senin benim gibi Ramazan'da sahura kalktı, niyetlendi, oruca başladı ama akşama sevap yok.

Nedendir? İbadeti tasavvuf bakımından eksik olduğundandır.Nedendir?

İbadeti tasavvuf bakımından eksik olduğundandır.
İbadetin batınî yönüne, tasavvufî yönüne dikkat edilmediğindendir.İbadetin batınî yönüne, tasavvufî yönüne dikkat edilmediğindendir. Yalnız namaz kılmak yetmiyor, yalnız eğilmek kalkmak yetmiyor, yalnız aç ve susuz durmak yetmiyor. Yalnız namaz kılmak yetmiyor, yalnız eğilmek kalkmak yetmiyor, yalnız aç ve susuz durmak yetmiyor.

İbadetin bir ruhu var, bir özü var, bir batınî yönü var, bir tasavvufî tarafı var,İbadetin bir ruhu var, bir özü var, bir batınî yönü var, bir tasavvufî tarafı var, tasavvuf ilminin konusu olan bir kısmı var.tasavvuf ilminin konusu olan bir kısmı var. o tarafına riayet edilmediği için ibadetler kabul olunmuyor. o tarafına riayet edilmediği için ibadetler kabul olunmuyor.

Cihat da kabul olmaz. Adam cihat yapar, cehenneme atılır.Cihat da kabul olmaz. Adam cihat yapar, cehenneme atılır. Adam sadaka verir, sevap kazanmaz. Cami yaptırır, sevap kazanmaz.Adam sadaka verir, sevap kazanmaz. Cami yaptırır, sevap kazanmaz. Çeşme yaptırır, sevap kazanmaz. Hangi ibadeti yaparsa yapsın sevap kazanamayabilir.Çeşme yaptırır, sevap kazanmaz. Hangi ibadeti yaparsa yapsın sevap kazanamayabilir. İlim öğrenir, ilim öğretir; öğrenmesinden de öğretmesinden de sevap kazanmaz. İlim öğrenir, ilim öğretir; öğrenmesinden de öğretmesinden de sevap kazanmaz.

Sebebi nedir? Sebebi çoktur. Bu bir tasavvufî konudur. Sebebi nedir?

Sebebi çoktur. Bu bir tasavvufî konudur.

"Bir ibadet yapıldığı halde neden kabul olmuyor?" diye bir kitap yazmamız lazım."Bir ibadet yapıldığı halde neden kabul olmuyor?" diye bir kitap yazmamız lazım. İbadetler yapıldığı halde bazen sevap getirmiyor, bir kazanç sağlamıyor. Başka hadîs-i şerîfler de var; İbadetler yapıldığı halde bazen sevap getirmiyor, bir kazanç sağlamıyor. Başka hadîs-i şerîfler de var;

"Nice namaz kılan insan vardır, kıldığı namaz onu Allah'a yaklaştırmak şöyle dursun"Nice namaz kılan insan vardır, kıldığı namaz onu Allah'a yaklaştırmak şöyle dursun Allah'tan uzaklaştırmaya sebep olur." Yaklaştırmak nerede? Uzaklaştırır da. Neden? Allah'tan uzaklaştırmaya sebep olur."

Yaklaştırmak nerede? Uzaklaştırır da.

Neden?

İbadetlerin kabul olması; zahirî şartlarına, farzlarına riayetle beraber batınî şartlarına,İbadetlerin kabul olması; zahirî şartlarına, farzlarına riayetle beraber batınî şartlarına, tasavvufî şartlarına, kalbî şartlarına da riayet etmekle olur.tasavvufî şartlarına, kalbî şartlarına da riayet etmekle olur. Kalbin şartları vardır, gönlün şartları vardır.Kalbin şartları vardır, gönlün şartları vardır. Kalp ve gönülde o şartlar yerine gelmeyince ibadet kabul olmaz.Kalp ve gönülde o şartlar yerine gelmeyince ibadet kabul olmaz. Bunu bütün nüslümanların ilmihal kitaplarında yazılı olarak okuması lazım,Bunu bütün nüslümanların ilmihal kitaplarında yazılı olarak okuması lazım, ilmihal kitaplarının kadrosuna bunun bir bahis olarak girmesi lazım. ilmihal kitaplarının kadrosuna bunun bir bahis olarak girmesi lazım.

Namaz kılmayı anlatan bir bahsin sonunda;Namaz kılmayı anlatan bir bahsin sonunda; "Namaz, şu şu sebeplerden kabul olmaz, dikkat edin!" diye bir ihtar olmalı."Namaz, şu şu sebeplerden kabul olmaz, dikkat edin!" diye bir ihtar olmalı. Kırmızı yazıyla yazılmış, çerçeveye alınmış, "dikkat veya ihtar" başlıklı bir kısmın olması lazım.Kırmızı yazıyla yazılmış, çerçeveye alınmış, "dikkat veya ihtar" başlıklı bir kısmın olması lazım. Orucu anlatan bölüm sonuna geldiği zaman yine; "Bakın! Şunlar şunlar olursa oruç kabul olmaz!Orucu anlatan bölüm sonuna geldiği zaman yine; "Bakın! Şunlar şunlar olursa oruç kabul olmaz! Aklını başınıza toplayın. Bu şartlara riayet edin." diye bir bahis olması lazım. Aklını başınıza toplayın. Bu şartlara riayet edin." diye bir bahis olması lazım.

"Hocam! Ben gördüm. Falanca kitabın bir satırında böyle bir bölüm var." Bir satır yetmiyor."Hocam! Ben gördüm. Falanca kitabın bir satırında böyle bir bölüm var."

Bir satır yetmiyor.
Önemli konuların satırları çok olmalı, paragrafları çok olmalı, Önemli konuların satırları çok olmalı, paragrafları çok olmalı, konunun önemine göre ona verilen sayfalar çok olmalı.konunun önemine göre ona verilen sayfalar çok olmalı. Sen abdestin nasıl alınacağına dair sayfalarca yazı yazar da,Sen abdestin nasıl alınacağına dair sayfalarca yazı yazar da, namazın kabul olmamasına dair bir cümleyle geçiştirirsen millet onun önemini kavrayamaz,namazın kabul olmamasına dair bir cümleyle geçiştirirsen millet onun önemini kavrayamaz, atlar öbür tarafa geçer; ondan sonra havanda su döver. atlar öbür tarafa geçer; ondan sonra havanda su döver.

Arkadaşlar akşam cihazı açmaya çalışıyorlar;Arkadaşlar akşam cihazı açmaya çalışıyorlar; uğraşıyorlar didiniyorlar, uğraşıyorlar didiniyorlar cihaz çalışmıyor.uğraşıyorlar didiniyorlar, uğraşıyorlar didiniyorlar cihaz çalışmıyor. Sonra güldüler; meğer fişi prize sokmamışlar, cihaz ondan çalışmıyormuş.Sonra güldüler; meğer fişi prize sokmamışlar, cihaz ondan çalışmıyormuş. Basit ama ana şeyi yapmayınca o zaman olmaz.Basit ama ana şeyi yapmayınca o zaman olmaz. Arabaya oturuyorsun, gaza basıyorsun; motor çatlayacak gibi çalışıyor ama araba gitmiyor.Arabaya oturuyorsun, gaza basıyorsun; motor çatlayacak gibi çalışıyor ama araba gitmiyor. Çünkü vitesi takmadın, vitesi takmayınca gitmez. Çünkü vitesi takmadın, vitesi takmayınca gitmez.

İşte bu ibadetlerin kabul olmama sebeplerini, ilmihal kitaplarında genişçe anlatmak lazım.İşte bu ibadetlerin kabul olmama sebeplerini, ilmihal kitaplarında genişçe anlatmak lazım. Ötekisini kısa anlatmak lazım çünkü en önemli yer burasıdır; kalbî tarafıdır, mânevî şartlarıdır;Ötekisini kısa anlatmak lazım çünkü en önemli yer burasıdır; kalbî tarafıdır, mânevî şartlarıdır; "Aman bunlara iyi hazırlanın, dikkat edin!"Aman bunlara iyi hazırlanın, dikkat edin! Ondan sonra da şöyle kılarsınız." diye orayı çarçabuk geçiştirebilir. Ondan sonra da şöyle kılarsınız." diye orayı çarçabuk geçiştirebilir.

Bir kitapta hatırlıyorum; tırnakların kesilmesi hakkında sayfalarca yazı yazılmış.Bir kitapta hatırlıyorum; tırnakların kesilmesi hakkında sayfalarca yazı yazılmış. Tırnakların kesilmesi sünnet; uzadığı zaman altına kir birikiyor. Tırnakların kesilmesi sünnet; uzadığı zaman altına kir birikiyor.

hakkında sayfalarca yazı yazılmış.hakkında sayfalarca yazı yazılmış. "Önce hangi tırnağı keseceğiz?" "Hangi parmağımızın hangi tırnağını keseceğiz?" "Önce hangi tırnağı keseceğiz?" "Hangi parmağımızın hangi tırnağını keseceğiz?"

Hangisini kesersen kes babam! Ne olacak? Hangisini kesersen kes babam!

Ne olacak?

Bir yerden başla, yeter ki şu tırnakları kes; bunların altında siyah bir şey, kir filan kalmasın. Bir yerden başla, yeter ki şu tırnakları kes; bunların altında siyah bir şey, kir filan kalmasın. Çok uzun sayfalar yazmış. Güzel, ilmin sonu yoktur; detaylı bilgiler de lazım.Çok uzun sayfalar yazmış. Güzel, ilmin sonu yoktur; detaylı bilgiler de lazım. Yeri gelir ansiklopedide o da gerekir, onun da bulunması lazımYeri gelir ansiklopedide o da gerekir, onun da bulunması lazım ama mühim konulara öncelik vermek gerekiyor. ama mühim konulara öncelik vermek gerekiyor.

Bizim de dervişlikte ilk önce, en mühim konu olarak mehâfetullah'ı, takvâ'yı anlatmamız lazım.Bizim de dervişlikte ilk önce, en mühim konu olarak mehâfetullah'ı, takvâ'yı anlatmamız lazım. Ondan sonra "İbadetlerin kabul olma şartı nedir? Kabul olmama sebebi nedir?Ondan sonra "İbadetlerin kabul olma şartı nedir? Kabul olmama sebebi nedir? Reddedilme sebebi nedir?" onu anlatmak lazım. Reddedilme sebebi nedir?" onu anlatmak lazım.

Bazı ibadetler buruşturulup ibadeti yapan kimsenin yüzüne atılacakmış.Bazı ibadetler buruşturulup ibadeti yapan kimsenin yüzüne atılacakmış. Çat yüzüne! Şamar gibi! Kıldığı namaz buruşturuluyor, çat yüzüne çalınıyor, başında paralanıyor!Çat yüzüne! Şamar gibi! Kıldığı namaz buruşturuluyor, çat yüzüne çalınıyor, başında paralanıyor! Hani "Başında paralansın." diye bir söz var Türkçe' de. Hani "Başında paralansın." diye bir söz var Türkçe' de.

Adamın niyeti bozuktu, kalbi fesattı, namazı kılarken aklı başka yerdeydi,Adamın niyeti bozuktu, kalbi fesattı, namazı kılarken aklı başka yerdeydi, şöyleydi böyleydi, birçok sebepleri vardı; ondan dolayı. şöyleydi böyleydi, birçok sebepleri vardı; ondan dolayı.

O halde bu hadîs-i şerîfe de büyük önem verelim, hatırımızda kalsın. Bütün ibadetler böyledir.O halde bu hadîs-i şerîfe de büyük önem verelim, hatırımızda kalsın. Bütün ibadetler böyledir. Kur'an okur, Kur'an'ı kabul olmaz; namaz kılar, namazı kabul olmaz; oruç tutar, orucu kabul olmaz; Kur'an okur, Kur'an'ı kabul olmaz; namaz kılar, namazı kabul olmaz; oruç tutar, orucu kabul olmaz; hacca gider, haccı kabul olmaz; sadaka verir, sadakası kabul olmaz; zekât verir, zekâtı kabul olmaz.hacca gider, haccı kabul olmaz; sadaka verir, sadakası kabul olmaz; zekât verir, zekâtı kabul olmaz. Cihat eder, ölür; ne şehit olur ne gazi, haybeye gider ve cehenneme atılır. Cihat eder, ölür; ne şehit olur ne gazi, haybeye gider ve cehenneme atılır.

Hadîs-i şerîfte geçiyor: Mahşer günü mahkeme-i kübrâya cehenneme atılacak birisi getirilecek; Hadîs-i şerîfte geçiyor: Mahşer günü mahkeme-i kübrâya cehenneme atılacak birisi getirilecek;

"Dünyada ne yaptın?" diye sorulacak. "Dünyada ne yaptın?" diye sorulacak.

"Yâ Rabbi! Ben senin için savaşa girdim, kâfirlerle çarpıştım, öldürüldüm." diyecek. "Yâ Rabbi! Ben senin için savaşa girdim, kâfirlerle çarpıştım, öldürüldüm." diyecek.

Allah tarafından kendisine; "Yalan söyledin! Yalancı, edepsiz! Yalan söyledin." denilecek. Allah tarafından kendisine;

"Yalan söyledin! Yalancı, edepsiz! Yalan söyledin." denilecek.

Bütün mahşer halkı, melekler; "Yalan söyledin!" diyecekler: Bütün mahşer halkı, melekler;

"Yalan söyledin!" diyecekler:

"Sen şöhret için çarpıştın veya para için çarpıştın veya intikam için çarpıştın"Sen şöhret için çarpıştın veya para için çarpıştın veya intikam için çarpıştın veya başka şeyler de olabilir; o bakımdan sen bir sevap kazanamadın,veya başka şeyler de olabilir; o bakımdan sen bir sevap kazanamadın, cehenneme atılacaksın!" ve cehenneme gönderilecek. Bütün ibadetler böyledir. cehenneme atılacaksın!" ve cehenneme gönderilecek.

Bütün ibadetler böyledir.

İşte görüyorsunuz. Tasavvufun lüzumu, sonsuz büyüklüğü, ehemmiyetiİşte görüyorsunuz. Tasavvufun lüzumu, sonsuz büyüklüğü, ehemmiyeti ve İslâmî ilimlerin en başında geldiği buradan ortaya çıkıyor.ve İslâmî ilimlerin en başında geldiği buradan ortaya çıkıyor. İstediğin kadar fıkıh oku, fetva komisyonu başkanı ol, istediğin kadar müftü ol,İstediğin kadar fıkıh oku, fetva komisyonu başkanı ol, istediğin kadar müftü ol, istediğin kadar Diyanet İşleri Başkanı ol, istediğin kadar Diyanet İşleri Başkanı ol, istediğin kadar herkesin hürmet ettiği yüksek unvanlı bir kimse ol. istediğin kadar herkesin hürmet ettiği yüksek unvanlı bir kimse ol. Kalbine sahip olmadıktan sonra, kalbin temiz olmadıktan sonra, niyetin ihlâslı olmadıktan sonra; Kalbine sahip olmadıktan sonra, kalbin temiz olmadıktan sonra, niyetin ihlâslı olmadıktan sonra; riya ile yapılınca, gösteriş için yapılınca Allah hiçbir ibadeti kabul etmez.riya ile yapılınca, gösteriş için yapılınca Allah hiçbir ibadeti kabul etmez. O bakımdan her şey boşa gider. Üçüncü hadîs-i şerîf: üç tanede bırakacağım. O bakımdan her şey boşa gider.

Üçüncü hadîs-i şerîf: üç tanede bırakacağım.

er-Racülü alâ dîni halîlihî fe'l-yenzur ehadüküm men yuhâlilü.er-Racülü alâ dîni halîlihî fe'l-yenzur ehadüküm men yuhâlilü. Bu hadîs-i şerîfi Ebû Dâvud rivayet etmiş. Bu hadîs-i şerîfi Ebû Dâvud rivayet etmiş.

"Kişi samimi dostunun dini üzeredir. O halde sizden biriniz kiminle samimiyet kuracağına dikkat etsin." "Kişi samimi dostunun dini üzeredir. O halde sizden biriniz kiminle samimiyet kuracağına dikkat etsin."

"Kişi arkadaşının, samimi dostunun dini üzeredir." Bunun mânası ne olabilir? "Kişi arkadaşının, samimi dostunun dini üzeredir."

Bunun mânası ne olabilir?

Birkaç türlü izahı mümkün. Birkaç türlü izahı mümkün.

Men kessere sevâde kavmin fe-hüve minhüm diye bir başka hadîs-i şerîf de var. Men kessere sevâde kavmin fe-hüve minhüm diye bir başka hadîs-i şerîf de var.

"Kim bir grubun içindeyse bir grubu seviyorsa bir grupla beraberse bir grubun icraatini, "Kim bir grubun içindeyse bir grubu seviyorsa bir grupla beraberse bir grubun icraatini, amelini tasvip ediyorsa onunla beraber haşrolunur." amelini tasvip ediyorsa onunla beraber haşrolunur."

"Kişi sevdiğiyle, tasvip ettiğiyle, beğendiğiyle beraber haşrolunur." "Kişi sevdiğiyle, tasvip ettiğiyle, beğendiğiyle beraber haşrolunur."

İsterse salihlerin arasında olsun; eğer fâsıkların amelini, icraatını beğeniyorsa; İsterse salihlerin arasında olsun; eğer fâsıkların amelini, icraatını beğeniyorsa;

"Öf be! Onlarınki hayat, bizimki hayat mı? Ne güzel yaşıyorlar;"Öf be! Onlarınki hayat, bizimki hayat mı? Ne güzel yaşıyorlar; plajlarda, gazinolarda, akşamları eğlence yerlerinde, tatillerde şuralarda buralarda." diyeplajlarda, gazinolarda, akşamları eğlence yerlerinde, tatillerde şuralarda buralarda." diye düşünüyorsa adam camide ama aklı böyle yerlerde ise kiminle haşrolunacak? düşünüyorsa adam camide ama aklı böyle yerlerde ise kiminle haşrolunacak?

Plaj ehliyle beraber hoşrolunacak;Plaj ehliyle beraber hoşrolunacak; kimi seviyorsa kimi tasvip ediyorsa onunla beraber haşroluncak; bir kaide bu. kimi seviyorsa kimi tasvip ediyorsa onunla beraber haşroluncak; bir kaide bu.

Onun için kişi sevdiğine dikkat edecek. Onun için kişi sevdiğine dikkat edecek.

Fe'l-yenzur ehadüküm men yuhâlilü.Fe'l-yenzur ehadüküm men yuhâlilü. "Kiminle samimiyet kuracağına dikkat etsin." diye de Efendimiz'in tavsiyesi var. "Kiminle samimiyet kuracağına dikkat etsin." diye de Efendimiz'in tavsiyesi var. Bu bir cezadır veya mükâfattır. Bu bir cezadır veya mükâfattır.

Adam kâfirlerin arasındadır, kâfir bir ülkededir ama Müslümanları seviyorAdam kâfirlerin arasındadır, kâfir bir ülkededir ama Müslümanları seviyor veya Peygamber Efendimiz'in hayatını okumuş, beğenmiş, tasvip ediyor;veya Peygamber Efendimiz'in hayatını okumuş, beğenmiş, tasvip ediyor; Allah ona iman nasip eder, onu bu tarafa getirir.Allah ona iman nasip eder, onu bu tarafa getirir. Kötülerin arasında, kumarbaz, içkici vesaire ama iyi insanları seviyor. Kötülerin arasında, kumarbaz, içkici vesaire ama iyi insanları seviyor.

Açık kadın görüyorum ben, karşıdan gelen kapalı kızı görünce; Açık kadın görüyorum ben, karşıdan gelen kapalı kızı görünce;

"Ah evladım! Maşaallah! Ne güzel örtünmüş. Ah! Biz yapamıyoruz." diyor. "Ah evladım! Maşaallah! Ne güzel örtünmüş. Ah! Biz yapamıyoruz." diyor.

Allah buna bir düzelme nasip eder ve sevap verir. Neden? İyiyi seviyor.Allah buna bir düzelme nasip eder ve sevap verir.

Neden?

İyiyi seviyor.
Kişi sevdiğiyle beraber olacak, tasvip ettiğiyle beraber olacak.Kişi sevdiğiyle beraber olacak, tasvip ettiğiyle beraber olacak. Kötüyü sevseydi aksi olacaktı; bir bu mânaya. Kötüyü sevseydi aksi olacaktı; bir bu mânaya.

İkincisi de insan çok güçlü bir varlık değildir; reklam, propaganda ve telkinden müteessir olur.İkincisi de insan çok güçlü bir varlık değildir; reklam, propaganda ve telkinden müteessir olur. Doktor karşısına alıyor birisini; gözünün içine bakarak, Doktor karşısına alıyor birisini; gözünün içine bakarak, dikkatini bir yere toplayarak bir şey telkin ediyor;dikkatini bir yere toplayarak bir şey telkin ediyor; ondan sonra adam hipnotize oluyor ve onun dediğini yapıyor. Neden? ondan sonra adam hipnotize oluyor ve onun dediğini yapıyor. Neden?

İnsan ruhu çok zayıftır; propagandanın ve reklamın tesiri altında kalır.İnsan ruhu çok zayıftır; propagandanın ve reklamın tesiri altında kalır. Devamlı reklam, devamlı propaganda, devamlı bazı şeyleri görmek,Devamlı reklam, devamlı propaganda, devamlı bazı şeyleri görmek, devamlı bazı şeyleri yapmak insanı etkiler. devamlı bazı şeyleri yapmak insanı etkiler.

Üzüm üzüme baka baka karardığı gibi insan da etrafındakine benzer.Üzüm üzüme baka baka karardığı gibi insan da etrafındakine benzer. Yavaş yavaş arkadaşına benzer, arkadaşından huy kapar. Yavaş yavaş arkadaşına benzer, arkadaşından huy kapar.

et-Tabîatü sârikatün. "İnsan tabiatı hırsızdır." et-Tabîatü sârikatün. "İnsan tabiatı hırsızdır."

Böyle kapar; yanında bulunan, yanında çalışan insanın huyundan kapar:Böyle kapar; yanında bulunan, yanında çalışan insanın huyundan kapar: Bakarsın onun gibi konuşuyor, bakarsın onun gibi telaffuz ediyor,Bakarsın onun gibi konuşuyor, bakarsın onun gibi telaffuz ediyor, bakarsın onun gibi edâlar, onun gibi tavırlar sergiliyor; bakarsın onun gibi edâlar, onun gibi tavırlar sergiliyor;

"Vay! Falancayı taklit ediyor, şuna bak." dersin. "Vay! Falancayı taklit ediyor, şuna bak." dersin.

Çünkü tabiat oradan buradan müteessir olmaya, etkilenmeye meyyaldir.Çünkü tabiat oradan buradan müteessir olmaya, etkilenmeye meyyaldir. O halde insanın, arkadaşlık yaptığı kimseden huy alışverişi vardır;O halde insanın, arkadaşlık yaptığı kimseden huy alışverişi vardır; o, ona tesir eder o, ona tesir eder;o, ona tesir eder o, ona tesir eder; birbirlerini azdırırlar, bozarlar, yoldan çıkarırlar, raydan çıkarırlar.birbirlerini azdırırlar, bozarlar, yoldan çıkarırlar, raydan çıkarırlar. Öyleyse iyi insanlarla arkadaşlık etmek lazım, iyi insanlarla beraber olmak lazım. Öyleyse iyi insanlarla arkadaşlık etmek lazım, iyi insanlarla beraber olmak lazım.

"Tarikat ve tasavvuf lazımdır; gereklidir, mecburidir." diyoruz;"Tarikat ve tasavvuf lazımdır; gereklidir, mecburidir." diyoruz; adamlar, küplere biniyor, kızıyorlar, tepiniyorlar; "Olmaz böyle şey! Nerede yazıyor bu?" diyorlar. adamlar, küplere biniyor, kızıyorlar, tepiniyorlar;

"Olmaz böyle şey! Nerede yazıyor bu?" diyorlar.

Yahu Peygamber Efendimiz'in hayatı bu! İşte bak!Yahu Peygamber Efendimiz'in hayatı bu! İşte bak! Peygamber Efendimiz şurada duruyor, etrafına ashabı toplanmış.Peygamber Efendimiz şurada duruyor, etrafına ashabı toplanmış. Arı beyi şuraya uçuyor, bütün arılar etrafında toplanıyor. Nereye giderse hepsi arı beyinin peşinde. Arı beyi şuraya uçuyor, bütün arılar etrafında toplanıyor. Nereye giderse hepsi arı beyinin peşinde.

Peygamber Efendimiz'in yaşam tarzı nasıl? Sohbet. Ashab-ı kirâmı etrafına toplanmış.Peygamber Efendimiz'in yaşam tarzı nasıl?

Sohbet.

Ashab-ı kirâmı etrafına toplanmış.
Uzak da olsa "İslâm toplumuna gelsin." diye hicret mecburi kılınmış.Uzak da olsa "İslâm toplumuna gelsin." diye hicret mecburi kılınmış. "Kabilesi içinde kalmasın, gelsin İslâm topluluğuna katılsın." diye emredilmiş"Kabilesi içinde kalmasın, gelsin İslâm topluluğuna katılsın." diye emredilmiş ve gelmediği zaman vebal altında kalacağına dair âyet-i kerîmeler var. ve gelmediği zaman vebal altında kalacağına dair âyet-i kerîmeler var.

O halde insanın, iyi bir topluluk içinde olması lazım;O halde insanın, iyi bir topluluk içinde olması lazım; iyi bir topluma iltihak etmesi, katılması, onlarla beraber olması lazım.iyi bir topluma iltihak etmesi, katılması, onlarla beraber olması lazım. İşte bu bakımdan tarikat, Peygamber Efendimiz'in sünneti yoludur.İşte bu bakımdan tarikat, Peygamber Efendimiz'in sünneti yoludur. Nasıl Peygamber Efendimiz'in hayatında, etrafında ashabı var idiyseNasıl Peygamber Efendimiz'in hayatında, etrafında ashabı var idiyse Peygamber Efendimiz'den sonra da hocaefendinin etrafında ihvanı var.Peygamber Efendimiz'den sonra da hocaefendinin etrafında ihvanı var. Aynı şeydir; aynı tarzı sünnete uygun olarak aynen tatbik ediyor. Peki öteki müslüman ne yapıyor? Aynı şeydir; aynı tarzı sünnete uygun olarak aynen tatbik ediyor.

Peki öteki müslüman ne yapıyor?

Öteki müslüman, sürüden ayrılmış kuzu gibi; apartmanda kendi başına, tek başına yaşıyor.Öteki müslüman, sürüden ayrılmış kuzu gibi; apartmanda kendi başına, tek başına yaşıyor. Kravat takmış, kafasına fötr şapka geçirmiş, apartman arkadaşları kendisinden, kendi kafasından değil.Kravat takmış, kafasına fötr şapka geçirmiş, apartman arkadaşları kendisinden, kendi kafasından değil. Şişli'ye gitmiş, Büyükada'ya gitmiş; onların arasında duruyor.Şişli'ye gitmiş, Büyükada'ya gitmiş; onların arasında duruyor. "Erkeklerin arasında kızılcık bebek" dediği gibi."Erkeklerin arasında kızılcık bebek" dediği gibi. Hani bir kız, erkeklerin arasına oynamaya giderse olmaz;Hani bir kız, erkeklerin arasına oynamaya giderse olmaz; bir oğlan erkekleri bırakıp da kızların arasına giderse olmaz. "Ne arıyorsun burada?" denilir.bir oğlan erkekleri bırakıp da kızların arasına giderse olmaz. "Ne arıyorsun burada?" denilir. Eline örgü alıyor, oya yapıyor vesaire. "Ne acayip tavır ve tabiat!" diyoruz. Eline örgü alıyor, oya yapıyor vesaire. "Ne acayip tavır ve tabiat!" diyoruz.

Tek başına kalanı, sürüden ayrılanı, çobandan uzak olan kuzuyu kurtlar parçalar.Tek başına kalanı, sürüden ayrılanı, çobandan uzak olan kuzuyu kurtlar parçalar. Grup halinde yaşamı arılarda, karıncalarda, gelişmiş bazı mahlûklarda görüyoruz. Güzel bir şeydir. Grup halinde yaşamı arılarda, karıncalarda, gelişmiş bazı mahlûklarda görüyoruz. Güzel bir şeydir.

Biz sabahleyin çınarın altına oturduk, Hacı hanımla konuştuk, sohbet ettik: Biz sabahleyin çınarın altına oturduk, Hacı hanımla konuştuk, sohbet ettik:

"Elhamdulillah! Kardeşlerimiz var, ihvanımız var." "Elhamdulillah! Kardeşlerimiz var, ihvanımız var."

Hangimiz buraya tek başımıza gelip de çadır kurabilirdik? Hangimiz buraya tek başımıza gelip de çadır kurabilirdik?

Hiç birimiz yapamazdık; beraber olmanın bir nimeti bu.Hiç birimiz yapamazdık; beraber olmanın bir nimeti bu. Beraberce böyle bir havayı yaşıyoruz, böyle bir hayatı tatmış oluyor;Beraberce böyle bir havayı yaşıyoruz, böyle bir hayatı tatmış oluyor; kendine göre güzel tarafları var; tatlı, enteresan, yetiştirici tarafları var. Tek başına olmazdı.kendine göre güzel tarafları var; tatlı, enteresan, yetiştirici tarafları var.

Tek başına olmazdı.
Elhamdulillah ki grubumuz var, Elhamdulillah ki grubumuz var, elhamdülillah ki muhabbetle birbirimizle bir arkadaşlık, kardeşlik ve ihvanlık duygusu içinde mutluyuz.elhamdülillah ki muhabbetle birbirimizle bir arkadaşlık, kardeşlik ve ihvanlık duygusu içinde mutluyuz. Dışarıdaki birçok insan buna muhtaç. Adam Almanya'da, müslüman olmuş, Alman. Dışarıdaki birçok insan buna muhtaç.

Adam Almanya'da, müslüman olmuş, Alman.

"Niye müslüman oldun?" diye soruyorlar. "Niye müslüman oldun?" diye soruyorlar.

"Türkler'in, müslümanların muhabbetine hayran kaldı da ondan." diye cevap veriyor. "Türkler'in, müslümanların muhabbetine hayran kaldı da ondan." diye cevap veriyor.

Almanlar tek tek dururlar; birbirleriyle hiç kaynaşmazlar,Almanlar tek tek dururlar; birbirleriyle hiç kaynaşmazlar, konuşmazlar, birbirleriyle çekişirler, çatışırlar. konuşmazlar, birbirleriyle çekişirler, çatışırlar.

"Bu müslümanların birbirlerine hediye vermesi, muhabbet etmesi, ziyaret etmesi, oturması kalkması,"Bu müslümanların birbirlerine hediye vermesi, muhabbet etmesi, ziyaret etmesi, oturması kalkması, yardımlaşması hoşuma gitti, beğendim; ondan müslüman oldum." diyor. yardımlaşması hoşuma gitti, beğendim; ondan müslüman oldum." diyor.

Bu bir ihtiyaçtır, insan ruhunun ihtiyacıdır.Bu bir ihtiyaçtır, insan ruhunun ihtiyacıdır. Tabiate uygundur, dine uygundur, sünnet-i seniyyeye uygundur, eğitim bakımından müsaittir,Tabiate uygundur, dine uygundur, sünnet-i seniyyeye uygundur, eğitim bakımından müsaittir, kuvvetli olmak bakımından müsaittir; o bakımdan kişi kendisine bir dost seçecek, yalnız yaşamayacak.kuvvetli olmak bakımından müsaittir; o bakımdan kişi kendisine bir dost seçecek, yalnız yaşamayacak. Yalnız yaşayan kimseye "asosyal" diyorlar;Yalnız yaşayan kimseye "asosyal" diyorlar; yani cemiyet kaçkını, cemiyete intibak edememiş, "ruhen hasta bir insan" diyorlar. yani cemiyet kaçkını, cemiyete intibak edememiş, "ruhen hasta bir insan" diyorlar.

Askerler terfi ettirecekleri generalin ailesini soruyorlar, ailesine bakıyorlar: Askerler terfi ettirecekleri generalin ailesini soruyorlar, ailesine bakıyorlar:

Bunun ailesi dansa gelir mi? Subay gazinosuna gelir mi? Toplantılara, balolara katılır mı?Bunun ailesi dansa gelir mi? Subay gazinosuna gelir mi? Toplantılara, balolara katılır mı? İçtimai, toplumsal çalışmalara katılır mı? İçtimai, toplumsal çalışmalara katılır mı?

Katılır, tamam. Ailevî yönü, sosyal yönü kuvvetli; bunu general yapalım. Katılır, tamam. Ailevî yönü, sosyal yönü kuvvetli; bunu general yapalım.

Hanımı gelmiyor mu? Toplantılara katılmıyor mu? Bu asosyaldir, bunu general yapmayalım.Hanımı gelmiyor mu? Toplantılara katılmıyor mu?

Bu asosyaldir, bunu general yapmayalım.
Bir mantık ama yanlış uygulanan doğru bir mantık. Yanlış değer hükümleri üzerine kurulmuş bir mantık. Bir mantık ama yanlış uygulanan doğru bir mantık. Yanlış değer hükümleri üzerine kurulmuş bir mantık.

Evet, bir insanın asosyal olmaması lazım, cemiyetin içinde yaşaması lazım,Evet, bir insanın asosyal olmaması lazım, cemiyetin içinde yaşaması lazım, bir takım sosyal faaliyetlere katılması lazım ama o mânada değil. bir takım sosyal faaliyetlere katılması lazım ama o mânada değil. Sosyal faaliyetler de edebe uygun olmalı, dine imana uygun olmalı. Sosyal faaliyetler de edebe uygun olmalı, dine imana uygun olmalı.

Adamlar kendilerine birer sosyete kuruyorlar, birer toplum kuruyorlar.Adamlar kendilerine birer sosyete kuruyorlar, birer toplum kuruyorlar. Kumarı sevenler şehir kulübünde toplanıyor, ötekiler mason kulübünde toplanıyor,Kumarı sevenler şehir kulübünde toplanıyor, ötekiler mason kulübünde toplanıyor, berikiler Rotary kulübünde toplanıyor; hanımlar Lions kulübünde, berikiler Rotary kulübünde toplanıyor; hanımlar Lions kulübünde, çocuklar Leolar kulübünde veya spor kulüplerinde toplanıyor. çocuklar Leolar kulübünde veya spor kulüplerinde toplanıyor.

Avrupalı ne yapıyor? Avrupalı ne yapıyor?

Adamı yalnız bırakmıyor, bir cemiyete bağlıyor, bir cemiyet hayatına alıştırıyor. Biz ne yapacağız? Adamı yalnız bırakmıyor, bir cemiyete bağlıyor, bir cemiyet hayatına alıştırıyor.

Biz ne yapacağız?

Futbol kulübü mü kuracağız? Bizim şehirlerimiz kurulmuş zaten.Futbol kulübü mü kuracağız?

Bizim şehirlerimiz kurulmuş zaten.
Elhamdülillah camimiz var, tarikatimiz var, kardeşliğimiz ihvanlığımız var, prensiplerimiz var. Elhamdülillah camimiz var, tarikatimiz var, kardeşliğimiz ihvanlığımız var, prensiplerimiz var.

Niye biz elin gâvurunun yaptıklarını yapalım, uygulayalım? Niye biz elin gâvurunun yaptıklarını yapalım, uygulayalım?

Biz kendi değerlerimizi uygulayacağız. Hem dinimizin emirlerini tutmuş olacağız,Biz kendi değerlerimizi uygulayacağız. Hem dinimizin emirlerini tutmuş olacağız, sevap kazanacağız hem de ruhen rahat olacağız, sosyal yönden kuvvetli olacağız.sevap kazanacağız hem de ruhen rahat olacağız, sosyal yönden kuvvetli olacağız. Grup halinde olunca birçok işi çok daha rahat bir şekilde halletmek mümkün olacak,Grup halinde olunca birçok işi çok daha rahat bir şekilde halletmek mümkün olacak, birçok tehlikeden de korunmak mümkün olacak. birçok tehlikeden de korunmak mümkün olacak.

Onun için bu hadîs-i şerîf; bizim yaptığımız işin doğruluğunu gösteren bir hadîs-i şerîf.Onun için bu hadîs-i şerîf; bizim yaptığımız işin doğruluğunu gösteren bir hadîs-i şerîf. Başkalarına da Peygamber Efendimiz'den bir nasihat: Başkalarına da Peygamber Efendimiz'den bir nasihat:

"Kişi arkadaşının dini üzeredir. Kiminle arkadaşlık, dostluk ettiğine baksın."Kişi arkadaşının dini üzeredir. Kiminle arkadaşlık, dostluk ettiğine baksın. İyi insan seçsin; halis, muhlis, ihlâslı, takvâlı insanlarla ahbaplık kursun,İyi insan seçsin; halis, muhlis, ihlâslı, takvâlı insanlarla ahbaplık kursun, ondan din diyanet, edep, ahlâk öğrensin, Allah'ın rızası yolunu öğrensin, yaşasın." demek. ondan din diyanet, edep, ahlâk öğrensin, Allah'ın rızası yolunu öğrensin, yaşasın." demek.

Evet, üç hadîs-i şerîf okuduk elhamdülillah. Kur'ayı çeken arkadaşımıza da teşekkür ederiz.Evet, üç hadîs-i şerîf okuduk elhamdülillah. Kur'ayı çeken arkadaşımıza da teşekkür ederiz. Çok güzel konular geldi, Allahu Teâlâ hazretleri öğrendiklerimizle amel etmeyi nasip etsin. Çok güzel konular geldi, Allahu Teâlâ hazretleri öğrendiklerimizle amel etmeyi nasip etsin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2