Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Ümmet-i Muhammed’in Şerefi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Zilhicce 1420 / 21.03.2000
Medine

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın hac ve umre dolayısıyla Medine’de ve Mekke’de bulunduğu zamanlarda yaptığı sohbetlerdir. Bu sohbetler, çoğu zaman hacıların ve umrecilerin kaldığı otellerde, Mina’da ve Arafat’ta yapılmıştır.

Konuşmalarda hac ibadetinin faziletleri üzerinde durulmuş; Medine-i Münevvere, Mekke-i Mükerreme, Kâbe-i Müşerrefe, Mina, Arafat gibi mübârek yerler ve yapılabilecek sevaplı ameller anlatılmıştır. Çok rastlanan hatalı uygulamalar ve yanlış davranışlar örneklerle anlatılmış; haccın incelikleri, karşılıklı muamelelerde dikkat edilecek noktalar, sevgi ve saygıyı artıracak güzel davranışlar hatırlatılmıştır.

İhram, istîlâm, tavaf, vakfe, şeytan taşlama gibi hacda yapılan çeşitli görevlerin mânevî ve sembolik yönü üzerinde durulmuş; huzurlu, duygulu ve feyizli bir hac yapmanın yolları gösterilmiştir.

Kıblenin Kâbe’ye Çevrilmesi, En Şerefli Ümmet, Allah Kulları İmtihan Eder, Ashabın Rasûlüllah’a | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Ümmet-i Muhammed’in Şerefi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Zilhicce 1420 / 21.03.2000
Medine

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın hac ve umre dolayısıyla Medine’de ve Mekke’de bulunduğu zamanlarda yaptığı sohbetlerdir. Bu sohbetler, çoğu zaman hacıların ve umrecilerin kaldığı otellerde, Mina’da ve Arafat’ta yapılmıştır.

Konuşmalarda hac ibadetinin faziletleri üzerinde durulmuş; Medine-i Münevvere, Mekke-i Mükerreme, Kâbe-i Müşerrefe, Mina, Arafat gibi mübârek yerler ve yapılabilecek sevaplı ameller anlatılmıştır. Çok rastlanan hatalı uygulamalar ve yanlış davranışlar örneklerle anlatılmış; haccın incelikleri, karşılıklı muamelelerde dikkat edilecek noktalar, sevgi ve saygıyı artıracak güzel davranışlar hatırlatılmıştır.

İhram, istîlâm, tavaf, vakfe, şeytan taşlama gibi hacda yapılan çeşitli görevlerin mânevî ve sembolik yönü üzerinde durulmuş; huzurlu, duygulu ve feyizli bir hac yapmanın yolları gösterilmiştir.

Kıblenin Kâbe’ye Çevrilmesi, En Şerefli Ümmet, Allah Kulları İmtihan Eder, Ashabın Rasûlüllah’a | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekatüh! es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekatüh!

Geçen hafta Bakara Sûre-i Şerîfe'sinin 142. âyet-i kerîmesini,Geçen hafta Bakara Sûre-i Şerîfe'sinin 142. âyet-i kerîmesini, kıblenin Beytül-Makdis'ten, Kudüs'ten Beytullah'a, kıblenin Beytül-Makdis'ten, Kudüs'ten Beytullah'a, Kâbe-i Müşerefe'ye dönülmesini anlatan âyet-i kerîmeyi sohbet konumuz yapmıştık.Kâbe-i Müşerefe'ye dönülmesini anlatan âyet-i kerîmeyi sohbet konumuz yapmıştık. Bugünkü sohbetimde ondan sonraki 143. âyet-i kerîmeyi konu edineceğim. Bugünkü sohbetimde ondan sonraki 143. âyet-i kerîmeyi konu edineceğim.

Allah sevaplarımızı, sevaplarınızı bol eylesin.Allah sevaplarımızı, sevaplarınızı bol eylesin. Kur'ân-ı Kerîm'in sevgisine, âhirette şefaatine cümlemizi nail eylesin. Kur'ân-ı Kerîm'in sevgisine, âhirette şefaatine cümlemizi nail eylesin.

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm

Ve kezâlike cealnâküm ümmeten vasatan li-tekûnû şühedâe ale'n-nâsiVe kezâlike cealnâküm ümmeten vasatan li-tekûnû şühedâe ale'n-nâsi ve yekûne'r-resûlü aleyküm şehîdâ ve mâ cealne'l-kıbletelletî künte aleyhâve yekûne'r-resûlü aleyküm şehîdâ ve mâ cealne'l-kıbletelletî künte aleyhâ illâ lina'leme men yettebiu'r-resûle mimmen yenkalibü alâ akıbeyhi ve in kânet lekebîretenillâ lina'leme men yettebiu'r-resûle mimmen yenkalibü alâ akıbeyhi ve in kânet lekebîreten illâ alellezîne hedallâhü ve mâ kânellâhu liyudîa îmâneküm innallâhe bi'n-nâsi le raûfün rahîm. illâ alellezîne hedallâhü ve mâ kânellâhu liyudîa îmâneküm innallâhe bi'n-nâsi le raûfün rahîm.

Cenâb ı Hak Tebâreke ve Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Cenâb ı Hak Tebâreke ve Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;

Önce kelimelerin ne anlama geldiğini kısaca bir söylemiş olalım.Önce kelimelerin ne anlama geldiğini kısaca bir söylemiş olalım. Ve kezâlike cealnâküm ümmeten vesatan. "İşte biz, ben Allahu Azîmüşşân sizi böyle ümmet-i vasat kıldık." Ve kezâlike cealnâküm ümmeten vesatan. "İşte biz, ben Allahu Azîmüşşân sizi böyle ümmet-i vasat kıldık."

"Kıldık" şeklinde söylenmesi, azamet siygası olduğundan;"Kıldık" şeklinde söylenmesi, azamet siygası olduğundan; yoksa Cenâb-ı Hakk'ın vâhid, ehad, ferd; şerîki nazîri olmayan bir olduğu kesin! yoksa Cenâb-ı Hakk'ın vâhid, ehad, ferd; şerîki nazîri olmayan bir olduğu kesin!

Ümmeten vasaten. "Sizi vasat ümmet kıldım." Ümmeten vasaten. "Sizi vasat ümmet kıldım."

Li-tekûnû şühedâe alen-nâs. "Sizler insanlara şahitler olasınız diye böyle yaptım." Li-tekûnû şühedâe alen-nâs. "Sizler insanlara şahitler olasınız diye böyle yaptım."

Ve yekûne'r-resûlü aleyküm şehîdâ. "O Resûl de size şahit olsun diye." Ve yekûne'r-resûlü aleyküm şehîdâ. "O Resûl de size şahit olsun diye."

"O Resûl"den elif-lam ile gelen "resûl"den kasıt da Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. "O Resûl"den elif-lam ile gelen "resûl"den kasıt da Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

Ve mâ cealne'l-kıbletelletî künte aleyhâ illâ lina'leme men yettebiu'r-resûle mimmen yenkalibü alâ akıbeyh.Ve mâ cealne'l-kıbletelletî künte aleyhâ illâ lina'leme men yettebiu'r-resûle mimmen yenkalibü alâ akıbeyh. "Üzerinde olduğunuz kıbleyi de ancak ve sadece Resûlullah'a kim tâbi olacak,"Üzerinde olduğunuz kıbleyi de ancak ve sadece Resûlullah'a kim tâbi olacak, bunu ortaya çıkaralım ve bilinsin; kim de sözünden cayıp topuğu üstünde gidecek, bunu ortaya çıkaralım ve bilinsin; kim de sözünden cayıp topuğu üstünde gidecek, bu belli olsun, bunu bilelim diye bu belli olsun, bunu bilelim diye kıbleyi böyle değiştirmeyi irade buyurdum." demiş oluyor âlemlerin Rabbi Mevlâmız. kıbleyi böyle değiştirmeyi irade buyurdum." demiş oluyor âlemlerin Rabbi Mevlâmız.

Ve in kânet lekebîreten illâ alellezîne hedallâh. Ve in kânet lekebîreten illâ alellezîne hedallâh. "Bu, ancak hidayete erenlere büyük gelir. "Bu, ancak hidayete erenlere büyük gelir. Ve mâ kânellâhu li-yudîa îmâneküm.Ve mâ kânellâhu li-yudîa îmâneküm. Allahu Teâlâ hazretleri sizin imanınızı ziyana uğratacak, zayi edecek değildir."Allahu Teâlâ hazretleri sizin imanınızı ziyana uğratacak, zayi edecek değildir." İnnallâhe bi'n-nâsi le raûfün rahîm.İnnallâhe bi'n-nâsi le raûfün rahîm. "Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ insanlara çok re'fetlidir, çok merhametlidir."Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ insanlara çok re'fetlidir, çok merhametlidir. Acır ve onlara merhamet eder, rahmetiyle muamele eyler." Acır ve onlara merhamet eder, rahmetiyle muamele eyler."

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Medine-i Münevvere'ye hicret eyleyincePeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Medine-i Münevvere'ye hicret eyleyince orada 16-17 ay kadar Beytü'l-Makdis'e, Kudüs-ü Şerîf'e doğru namaz kılmıştı.orada 16-17 ay kadar Beytü'l-Makdis'e, Kudüs-ü Şerîf'e doğru namaz kılmıştı. Ama gözünü semaya çevirip kıblenin Kâbe-i Müşerrefe olmasını içinden murad ediyor,Ama gözünü semaya çevirip kıblenin Kâbe-i Müşerrefe olmasını içinden murad ediyor, temenni ediyordu, emir bekliyordu.temenni ediyordu, emir bekliyordu. Mekke'deyken müezzin mahfeli olan tarafta durup oradan Kâbe'ye doğru namaz kıldığı zaman,Mekke'deyken müezzin mahfeli olan tarafta durup oradan Kâbe'ye doğru namaz kıldığı zaman, hem Kâbe önünde oluyordu hem o cihet kuzeye doğru Beytü'l-Makdis, Kudüs tarafı oluyordu. hem Kâbe önünde oluyordu hem o cihet kuzeye doğru Beytü'l-Makdis, Kudüs tarafı oluyordu.

Medine daha kuzeyde olduğu için öyle bir durum mümkün değil!Medine daha kuzeyde olduğu için öyle bir durum mümkün değil! Beytü'l-Makdis'e, Kudüs'e döndüğü zaman mecburen Kâbe arka tarafta kalıyordu.Beytü'l-Makdis'e, Kudüs'e döndüğü zaman mecburen Kâbe arka tarafta kalıyordu. Kâbe-i Müşerrefe'yi çok sevdiğinden buna üzülüyordu.Kâbe-i Müşerrefe'yi çok sevdiğinden buna üzülüyordu. Ecdâdı olan İbrahim aleyhisselam'ın İsmail aleyhisselam'la bina ettiği Kâbe'yi Ecdâdı olan İbrahim aleyhisselam'ın İsmail aleyhisselam'la bina ettiği Kâbe'yi çok sevdiğinden temenni ediyordu. Bir taraftan da yahudiler; çok sevdiğinden temenni ediyordu. Bir taraftan da yahudiler;

"Ebu'l-Kâsım Muhammed hem bizim dinimizi tenkit ediyor, hem de bizim kıblemize dönüyor." diyorlardı. "Ebu'l-Kâsım Muhammed hem bizim dinimizi tenkit ediyor, hem de bizim kıblemize dönüyor." diyorlardı.

Hâlbuki bunda bir şey yok!Hâlbuki bunda bir şey yok! Çünkü Kur'ân-ı Kerîm yahudilerin hatalarını, dindeki değiştirmelerini tenkit ediyorÇünkü Kur'ân-ı Kerîm yahudilerin hatalarını, dindeki değiştirmelerini tenkit ediyor ve dolayısıyla Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yanlışlıklarını gösteriyor.ve dolayısıyla Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yanlışlıklarını gösteriyor. Yoksa Peygamber Efendimiz'in yahudilerin peygamberlerini deYoksa Peygamber Efendimiz'in yahudilerin peygamberlerini de sevdiği ve tasdik ettiği hadîs-i şerîflerle de sabit.sevdiği ve tasdik ettiği hadîs-i şerîflerle de sabit. Geçtiğimiz haftaki âyet-i kerîmelerde de onların isimlerini okuduk.Geçtiğimiz haftaki âyet-i kerîmelerde de onların isimlerini okuduk. Onlara sevgisinin, saygısının tam olduğunda bir şüphe yok.Onlara sevgisinin, saygısının tam olduğunda bir şüphe yok. Ama onlar; "Hem bizi tenkit ediyor hem bizim kıblemize dönüyor!" diyorlardı. Ama onlar; "Hem bizi tenkit ediyor hem bizim kıblemize dönüyor!" diyorlardı.

"Sizin kıbleniz değil, Allah'ın emrettiği bir şey!"Sizin kıbleniz değil, Allah'ın emrettiği bir şey! Sizi tenkit etmesi de sizin hatanızdan kaynaklanıyor!" diye cevaplandırılabilir. Sizi tenkit etmesi de sizin hatanızdan kaynaklanıyor!" diye cevaplandırılabilir.

Allahu Teâlâ hazretleri, Resûlünün bu arzusunu bildiğinden lütfeyledi.Allahu Teâlâ hazretleri, Resûlünün bu arzusunu bildiğinden lütfeyledi. Bundan sonra Kâbe-i Müşerrefe tarafına, İbrâhim aleyhisselam'ın binâ etmiş olduğu Bundan sonra Kâbe-i Müşerrefe tarafına, İbrâhim aleyhisselam'ın binâ etmiş olduğu Kâbe-i Müşerrefe'ye dönmeyi emretti. Bu büyük bir ikram, çok büyük bir inayet, çok büyük bir lütuf. Kâbe-i Müşerrefe'ye dönmeyi emretti. Bu büyük bir ikram, çok büyük bir inayet, çok büyük bir lütuf.

Oraya döndürünce başkalarının da bundan sevinmeleri lazımdı.Oraya döndürünce başkalarının da bundan sevinmeleri lazımdı. Çünkü aslında İbrahim aleyhisselam'a yahudiler de sahip çıkıyor. Ne diye ona kızsınlar?Çünkü aslında İbrahim aleyhisselam'a yahudiler de sahip çıkıyor. Ne diye ona kızsınlar? Kızmaya herhangi bir şekilde hakları da yok!Kızmaya herhangi bir şekilde hakları da yok! İbrahim aleyhisselam'ın binâ etmiş olduğu mübarek Beytullah'a teveccüh ediliyor.İbrahim aleyhisselam'ın binâ etmiş olduğu mübarek Beytullah'a teveccüh ediliyor. Ama işte onlar o sözleri söylemeğe devam ettiler. Ama işte onlar o sözleri söylemeğe devam ettiler.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Hz. Âişe anamız radıyallahu anhâ'nın rivayet ettiğine göre Hz. Âişe anamız radıyallahu anhâ'nın rivayet ettiğine göre Ehl-i Kitabı, yahudileri ve hristiyanları kastederek bir seferinde buyurmuş ki; Ehl-i Kitabı, yahudileri ve hristiyanları kastederek bir seferinde buyurmuş ki;

İnnehüm lâ yahsudûnenâ alâ şey'in kemâ yahsudûnenâ alâ yevmi'l-cumuahİnnehüm lâ yahsudûnenâ alâ şey'in kemâ yahsudûnenâ alâ yevmi'l-cumuah elletî hedânallâhu lehâ ve dallû anhâ ve ale'l-kıbletilletî hedânallâhu lehâelletî hedânallâhu lehâ ve dallû anhâ ve ale'l-kıbletilletî hedânallâhu lehâ ve dallû anhâ ve alâ kavlinâ halfe'l-imâmi âmîn. ve dallû anhâ ve alâ kavlinâ halfe'l-imâmi âmîn.

Sadaka Resûlullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Kaynakları gösterilen bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Kaynakları gösterilen bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

Buhârî, Tirmizî, NeseîBuhârî, Tirmizî, Neseî ve Hanbelî mezhebinin imamı ve büyük muhaddis Ahmed b. Hanbel; Hz. Âişe anamızdan merfûan rivayet eylemiş. ve Hanbelî mezhebinin imamı ve büyük muhaddis Ahmed b. Hanbel; Hz. Âişe anamızdan merfûan rivayet eylemiş.

İnnehüm lâ yahsudûnenâ alâ şey'in kemâ yahsudûnenâ alâ yevmil-cumuah.İnnehüm lâ yahsudûnenâ alâ şey'in kemâ yahsudûnenâ alâ yevmil-cumuah. "Onlar, bizden önce kendilerine peygamber gönderilmiş, kitap indirilmiş olan kişiler, "Onlar, bizden önce kendilerine peygamber gönderilmiş, kitap indirilmiş olan kişiler, yahudiler ve nasrânîler, hristiyanlar bize cuma günümüzden dolayı hased ettiklerindenyahudiler ve nasrânîler, hristiyanlar bize cuma günümüzden dolayı hased ettiklerinden daha çok, başka bir şeye hased etmezler."daha çok, başka bir şeye hased etmezler." Elletî hedânallâhu lehâ. "O cuma günü ki Allah bize onun şerefini gösterdi.Elletî hedânallâhu lehâ. "O cuma günü ki Allah bize onun şerefini gösterdi. Bizi ona sevk etti ve cumayı bize haftanın bayram günü eyledi. Bizi ona sevk etti ve cumayı bize haftanın bayram günü eyledi. Mübarek, önemli bir gün eyledi. Ve dallû anhâ. "Ama onlar o mübarek günden saptılar. Mübarek, önemli bir gün eyledi. Ve dallû anhâ. "Ama onlar o mübarek günden saptılar. Bundan dolayı onların müslümanlara bu konuda hasedleri çok fazladır. Bundan dolayı onların müslümanlara bu konuda hasedleri çok fazladır. Başka bir şeye hased ettiklerinden çok daha fazla buna hased ederler." Başka bir şeye hased ettiklerinden çok daha fazla buna hased ederler."

Cuma günü haftanın en şerefli günüdür, mü'minlerin bayramıdır ve cuma günü Cuma namazı vardır.Cuma günü haftanın en şerefli günüdür, mü'minlerin bayramıdır ve cuma günü Cuma namazı vardır. Öğle vaktinde öğle namazı değil de Cuma namazı kılınır.Öğle vaktinde öğle namazı değil de Cuma namazı kılınır. Cuma namazı içinde de namazdan önce, çok çok önemli olan hutbe vardır kiCuma namazı içinde de namazdan önce, çok çok önemli olan hutbe vardır ki cuma farz olduğundan bütün mükellef müslüman erkekler camiye gelecekler ve hutbeyi dinleyecekler.cuma farz olduğundan bütün mükellef müslüman erkekler camiye gelecekler ve hutbeyi dinleyecekler. Karşınızda toplanmış olarak müslümanlar bulunuyor;Karşınızda toplanmış olarak müslümanlar bulunuyor; siz de öğreteceksiniz, anlatacaksınız, irşat edeceksiniz, teşvik edeceksiniz, yönlendireceksiniz,siz de öğreteceksiniz, anlatacaksınız, irşat edeceksiniz, teşvik edeceksiniz, yönlendireceksiniz, dertleneceksiniz, derdinizi açacaksınız, çareleri söyleyeceksiniz. Ne kadar önemli! dertleneceksiniz, derdinizi açacaksınız, çareleri söyleyeceksiniz. Ne kadar önemli!

Onun için Cuma günü çok önemli, Cuma namazına hazırlanmak çok önemli, cumaya erken gelmek çok önemli!Onun için Cuma günü çok önemli, Cuma namazına hazırlanmak çok önemli, cumaya erken gelmek çok önemli! Hutbe okunurken hiç konuşmamak çok önemli!Hutbe okunurken hiç konuşmamak çok önemli! Cumaya gitmek çok sevaplı ama hutbe okunurken yanındakiyle konuşursa sevabı kaçar, lağvetmiş olur.Cumaya gitmek çok sevaplı ama hutbe okunurken yanındakiyle konuşursa sevabı kaçar, lağvetmiş olur. Hatta konuşan bir kimseye, "Konuşma, sus; hutbe okunurken konuşulmaz!" dese onun [sevabı] da kaçar.Hatta konuşan bir kimseye, "Konuşma, sus; hutbe okunurken konuşulmaz!" dese onun [sevabı] da kaçar. Demek ki ikaz bile işaretle yapılacak, pürdikkat cuma hutbesi dinlenecek. Çok önemli! Demek ki ikaz bile işaretle yapılacak, pürdikkat cuma hutbesi dinlenecek. Çok önemli!

İşte ötekiler [yahudiler ve hıristiyanlar] buna hased ederler.İşte ötekiler [yahudiler ve hıristiyanlar] buna hased ederler. O hâlde biz de bunun şerefini, Peygamber Efendimiz'in bize bildirdiği gibi,O hâlde biz de bunun şerefini, Peygamber Efendimiz'in bize bildirdiği gibi, Cenâb-ı Hakk'ın Kur'ân-ı Kerîm'de Cuma sûresi diye bir sûre vahiy buyurduğu gibiCenâb-ı Hakk'ın Kur'ân-ı Kerîm'de Cuma sûresi diye bir sûre vahiy buyurduğu gibi bizim de cumaya son derece büyük değer vermemiz ve cumayıbizim de cumaya son derece büyük değer vermemiz ve cumayı çok büyük bir zevkle, şevkle değerlendirmemiz, ihyâ etmemiz lazım! çok büyük bir zevkle, şevkle değerlendirmemiz, ihyâ etmemiz lazım!

Cuma namazını mutlaka kılmamız lazım!Cuma namazını mutlaka kılmamız lazım! Üç cuma namazını mazeretsiz olarak kılmayan kimsenin gönlü mühürlenir;Üç cuma namazını mazeretsiz olarak kılmayan kimsenin gönlü mühürlenir; mâneviyatının kapıları kapanır, çok fena olur. mâneviyatının kapıları kapanır, çok fena olur. Onun için Efendimiz'in bu ifadesinden cumanın kıymetini bir daha hatırlamış oluyoruz,Onun için Efendimiz'in bu ifadesinden cumanın kıymetini bir daha hatırlamış oluyoruz, size de anlatmış oluyoruz. Başka neye hased ederlermiş? size de anlatmış oluyoruz.

Başka neye hased ederlermiş?

Ve ale'l-kıbletilletî hedânallâhu lehâ ve dallû anhâ.Ve ale'l-kıbletilletî hedânallâhu lehâ ve dallû anhâ. "Ve Allah'ın bizi sevk ettiği Kâbe-i Müşerrefe'nin kıblemiz olmasına da çok hased ederler."Ve Allah'ın bizi sevk ettiği Kâbe-i Müşerrefe'nin kıblemiz olmasına da çok hased ederler. Onlar bundan sapmışlardır." Onlar bundan sapmışlardır."

Hâlbuki Cenâb-ı Hak bize "O tarafa dönün!" diye emir buyurmuştur.Hâlbuki Cenâb-ı Hak bize "O tarafa dönün!" diye emir buyurmuştur. Elhamdülillah bu da çok büyük bir nimet! Ve alâ kavlinâ halfü'l-imâmi âmîn.Elhamdülillah bu da çok büyük bir nimet!

Ve alâ kavlinâ halfü'l-imâmi âmîn.
"Bir de imamın arkasında imam Fâtiha'yı okuduktan sonra;"Bir de imamın arkasında imam Fâtiha'yı okuduktan sonra; "Hamd âlemlerin Rabbi, Rahmân ve Rahîm olan, din gününün,"Hamd âlemlerin Rabbi, Rahmân ve Rahîm olan, din gününün, mükâfat ve ceza gününün sahibi olan Allah'adır.mükâfat ve ceza gününün sahibi olan Allah'adır. Yâ Rabbi, sen bizi sırât-ı müstakîme sevk eyle, hidayet eyle!Yâ Rabbi, sen bizi sırât-ı müstakîme sevk eyle, hidayet eyle! Kendilerine nimet verdiğin, mükâfatlandırdığın, sevdiğin kullarının yoluna bizi sevk eyle. Kendilerine nimet verdiğin, mükâfatlandırdığın, sevdiğin kullarının yoluna bizi sevk eyle. Kendilerine gazap ettiklerinin veya yoldan sapmış olanların yoluna değil." [âmîn denmesine hased ederler]. Kendilerine gazap ettiklerinin veya yoldan sapmış olanların yoluna değil." [âmîn denmesine hased ederler].

"Eski Ehl-i Kitabdan yahudileri ve hristiyanları kasdediyor." diye"Eski Ehl-i Kitabdan yahudileri ve hristiyanları kasdediyor." diye bu sözden kastın onlar olduğunu Peygamber Efendimiz açıklamış. bu sözden kastın onlar olduğunu Peygamber Efendimiz açıklamış.

Böyle dua ettikten sonra; "Âmîn." diyoruz. Topluca namaz kılınıyor, ne kadar şerefli!Böyle dua ettikten sonra; "Âmîn." diyoruz. Topluca namaz kılınıyor, ne kadar şerefli! Dua ediliyor, ne kadar güzel!Dua ediliyor, ne kadar güzel! Duanın sonunda da; "Âmîn." deniliyor, topluca o duaya iştirak edilmiş, o tasdik edilmiş oluyor.Duanın sonunda da; "Âmîn." deniliyor, topluca o duaya iştirak edilmiş, o tasdik edilmiş oluyor. "Biz de onu istiyoruz." denmiş oluyor. Bunlara hased ederler. "Biz de onu istiyoruz." denmiş oluyor. Bunlara hased ederler.

Demek ki kıblemiz, Kâbe-i Müşerrefe'miz çok kıymetli!Demek ki kıblemiz, Kâbe-i Müşerrefe'miz çok kıymetli! Elhamdülillah hacılar geliyorlar, görüyorlar Gelemeyenlere de Allah zenginlik versin,Elhamdülillah hacılar geliyorlar, görüyorlar Gelemeyenlere de Allah zenginlik versin, sıhhat versin, imkân versin, kudret versin de bu mübarek ibadeti yapsınlar. sıhhat versin, imkân versin, kudret versin de bu mübarek ibadeti yapsınlar. Bu güzel yerleri haclar, umreler yaparak görsünler.Bu güzel yerleri haclar, umreler yaparak görsünler. Peygamberlerin cevelangâhı olan yerlerde dolaşsınlar. Peygamberlerin cevelangâhı olan yerlerde dolaşsınlar. Haccın güzelliklerini tatsınlar ve nimetlerinden, menfaatlerinden faydalansınlar.Haccın güzelliklerini tatsınlar ve nimetlerinden, menfaatlerinden faydalansınlar. Temenni ederiz ki herkes görsün. Demek ki Kâbe-i Müşerrefe'miz son derece önemli, kıymetli. Temenni ederiz ki herkes görsün. Demek ki Kâbe-i Müşerrefe'miz son derece önemli, kıymetli.

Bizim Avustralya'daki kardeşlerimiz de kendi derneklerinin işareti olarak bir hilâl yapmışlar,Bizim Avustralya'daki kardeşlerimiz de kendi derneklerinin işareti olarak bir hilâl yapmışlar, hilâlin iki ucu arasına da Kâbe resmini koymuşlar. Buluşları çok hoşuma gitti.hilâlin iki ucu arasına da Kâbe resmini koymuşlar. Buluşları çok hoşuma gitti. Dernek için fevkalâde sevimli bir işaret olmuş.Dernek için fevkalâde sevimli bir işaret olmuş. Amblem diyorlar ya, o kelime benim hoşuma gitmiyor; "rumuz, remz" diyelim, derneğin remzi. Amblem diyorlar ya, o kelime benim hoşuma gitmiyor; "rumuz, remz" diyelim, derneğin remzi.

Şimdi bunları geçen haftaki izahlarımızdan anlamıştınız. Şimdi bunları geçen haftaki izahlarımızdan anlamıştınız.

Bugünkü âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hak buyuruyor ki; Bugünkü âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hak buyuruyor ki;

Ve kezâlike cealnâküm ümmeten vasatan. "İşte böyle biz sizi ümmet-i vasat eyledik.Ve kezâlike cealnâküm ümmeten vasatan. "İşte böyle biz sizi ümmet-i vasat eyledik. Ey müslümanlar, siz ümmet-i vasatsınız!" Burada "vasat" ne demek? Ey müslümanlar, siz ümmet-i vasatsınız!"

Burada "vasat" ne demek?

Vasat kelimesi, Türkçe'de "orta" demek. Vasatî, "ortalama" demek.Vasat kelimesi, Türkçe'de "orta" demek. Vasatî, "ortalama" demek. Ama burada vasatın "orta" demekten daha özel bir mânası var. Müfessirler buyuruyor ki; Ama burada vasatın "orta" demekten daha özel bir mânası var. Müfessirler buyuruyor ki;

el-Vesatu hâhünâ el-hıyâru ve'l-ecvedü. "Burada vasat, 'en hayırlı ve en iyi' demek." el-Vesatu hâhünâ el-hıyâru ve'l-ecvedü. "Burada vasat, 'en hayırlı ve en iyi' demek."

Ecved, ceyyîd kelimesinin ism-i tafdîlidir. Ceyyid, "güzel, iyi" demek.Ecved, ceyyîd kelimesinin ism-i tafdîlidir.

Ceyyid, "güzel, iyi" demek.
Arapça'nın konuşulduğu diyarlarda notları yazarken ceyyid yazıyorlar, iyi demek. Arapça'nın konuşulduğu diyarlarda notları yazarken ceyyid yazıyorlar, iyi demek. "Pek iyi"ye de ceyyid cidden yazıyorlar. Ecved de "en iyi" demek. "Pek iyi"ye de ceyyid cidden yazıyorlar.

Ecved de "en iyi" demek.

Demek ki; "Sizi ümmet-i vasat kıldık." demekten, "Ben Azîmüşşân sizi en iyi ümmet kıldım,Demek ki; "Sizi ümmet-i vasat kıldık." demekten, "Ben Azîmüşşân sizi en iyi ümmet kıldım, en hayırlı ümmet kıldım." mânası kast ediliyor. Vasat kelimesi burada şerefi gösteren bir sıfat.en hayırlı ümmet kıldım." mânası kast ediliyor. Vasat kelimesi burada şerefi gösteren bir sıfat. Bunun kullanım olarak başka yerlerde de misalleri var: Bunun kullanım olarak başka yerlerde de misalleri var:

Araplar Kureyş için evsâtü'l-arab, "Arap'ın en hayırlısı!" derler;Araplar Kureyş için evsâtü'l-arab, "Arap'ın en hayırlısı!" derler; "Kendilerinden peygamberler gelmiş, soyları peygamberlere dayalı, asaletli kimseler" demek."Kendilerinden peygamberler gelmiş, soyları peygamberlere dayalı, asaletli kimseler" demek. Nesepçe ve mevkice, ikamet ettikleri bölge bakımından da en şerefliler.Nesepçe ve mevkice, ikamet ettikleri bölge bakımından da en şerefliler. Çünkü ikamet ettikleri bölgede Beytullah var: Çünkü ikamet ettikleri bölgede Beytullah var:

İnne evvele beytin vudıa li'n-nâsi lellezî bi-bekkete mübâreken ve hüden li'l-âlemîn. İnne evvele beytin vudıa li'n-nâsi lellezî bi-bekkete mübâreken ve hüden li'l-âlemîn.

İnsanlar için ilk yapılmış mübarek ibadetgâh Kâbe-i Müşerrefe'nin çevresinde oturuyorlar.İnsanlar için ilk yapılmış mübarek ibadetgâh Kâbe-i Müşerrefe'nin çevresinde oturuyorlar. Oturdukları yer bakımından en şerefliler.Oturdukları yer bakımından en şerefliler. Soylarının, neseblerinin bağlı olduğu yer bakımından da İbrahim aleyhisselam'a,Soylarının, neseblerinin bağlı olduğu yer bakımından da İbrahim aleyhisselam'a, İsmail aleyhisselam'a bağlılar, çok şerefliler.İsmail aleyhisselam'a bağlılar, çok şerefliler. Onun için evsâtü'l-arab, eşrefü'l-arab, "Arap'ın en şereflisi, en iyisi, en hayırlısı" diyorlar. Onun için evsâtü'l-arab, eşrefü'l-arab, "Arap'ın en şereflisi, en iyisi, en hayırlısı" diyorlar.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e de; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e de;

Vasaten fî kavmihî. "Kavmi içinde vasat bir kimse." diye tavsifte bulunurlardı.Vasaten fî kavmihî. "Kavmi içinde vasat bir kimse." diye tavsifte bulunurlardı. Eğer bizim mânamıza olsaydı "orta bir kimse, orta hâlli bir kimse" demek olurdu.Eğer bizim mânamıza olsaydı "orta bir kimse, orta hâlli bir kimse" demek olurdu. Hayır, o mânaya değil; "en şerefli, en iyi, en mükemmel, en hayırlı" demek.Hayır, o mânaya değil; "en şerefli, en iyi, en mükemmel, en hayırlı" demek. Buradan, Resûlullah'a verilişinden anlaşılıyor. Buradan, Resûlullah'a verilişinden anlaşılıyor.

Eşrefühüm neseben, "Arapların neseb bakımından en şereflisi" demek. Bir de; Eşrefühüm neseben, "Arapların neseb bakımından en şereflisi" demek. Bir de;

es-Salâtü'l-vustâ, "orta namaz" var ama ikindi namazı kast ediliyor.es-Salâtü'l-vustâ, "orta namaz" var ama ikindi namazı kast ediliyor. Birçok rivayetler, açıklamalar var, çok kıymetli olduğu için bu ad verilmiş. Kıymeti nereden belli? Birçok rivayetler, açıklamalar var, çok kıymetli olduğu için bu ad verilmiş.

Kıymeti nereden belli?

İkindi vaktinde, artık çarşı pazarda telaşın çok olduğu bir zamanda, insanın işine iyice daldığı bir zamandır.İkindi vaktinde, artık çarşı pazarda telaşın çok olduğu bir zamanda, insanın işine iyice daldığı bir zamandır. O arada Cenâb ı Hakk'ı unutmayıp ikindi namazını kılmak son derece önemli oluyor.O arada Cenâb ı Hakk'ı unutmayıp ikindi namazını kılmak son derece önemli oluyor. Onun için ona da şerefinden dolayı es-Salâtü'l-vustâ denilmiş. Onun için ona da şerefinden dolayı es-Salâtü'l-vustâ denilmiş.

Demek ki Allahu Teâlâ hazretleri bu ümmeti en şerefli bir ümmet kılmıştır. Demek ki Allahu Teâlâ hazretleri bu ümmeti en şerefli bir ümmet kılmıştır.

Bunun böyle öyle olduğu nedendir? Bunun böyle öyle olduğu nedendir?

Çünkü en mütekâmil şeriatı, İslâm şeriatını kabul etmişler, ona girmişlerÇünkü en mütekâmil şeriatı, İslâm şeriatını kabul etmişler, ona girmişler ve Allah'ın en sevdiği yola girmişler.ve Allah'ın en sevdiği yola girmişler. En güzel, en açık seçik, en tabii, doğal, insanın tabiatına, yaratılışına,En güzel, en açık seçik, en tabii, doğal, insanın tabiatına, yaratılışına, hilkatine uygun hükümler ihtiva eden en güzel, en uygulanması suhuletli dine sahibiz. hilkatine uygun hükümler ihtiva eden en güzel, en uygulanması suhuletli dine sahibiz.

Başka âyet-i kerîmeler de var demiştim, onlardan bir misal vereyim. Rabbimiz buyuruyor ki; Başka âyet-i kerîmeler de var demiştim, onlardan bir misal vereyim. Rabbimiz buyuruyor ki;

Hüvectebâküm ve mâ ceale aleyküm fi'd-dîni min harac. "O Allah sizi seçtiHüvectebâküm ve mâ ceale aleyküm fi'd-dîni min harac. "O Allah sizi seçti ve din konusunda size meşakkat yüklemedi." ve din konusunda size meşakkat yüklemedi."

Millete ebîküm İbrâhîm hüve semmâkümü'l-müslimîne min kablü ve fî hâzâ.Millete ebîküm İbrâhîm hüve semmâkümü'l-müslimîne min kablü ve fî hâzâ. "Sizi, babanız İbrahim aleyhisselam'ın dini üzere kıldı."Sizi, babanız İbrahim aleyhisselam'ın dini üzere kıldı. Daha evvelce de şimdi bu zamanda da sizi 'müslümanlar' diye adlandıran o Allah'tır." Daha evvelce de şimdi bu zamanda da sizi 'müslümanlar' diye adlandıran o Allah'tır."

Li-yekûner-resûlü şehîden aleyküm ve tekûnû şühedâe alen'-nâs.Li-yekûner-resûlü şehîden aleyküm ve tekûnû şühedâe alen'-nâs. "Tâ ki Resûlullah sizin üzerinize şahit olsun, size şehadet etsin ve sizler de insanlara şahit olasınız diye"Tâ ki Resûlullah sizin üzerinize şahit olsun, size şehadet etsin ve sizler de insanlara şahit olasınız diye Cenâb-ı Hak sizi 'müslüman' diye isimlendirdi, sizi seçti ve size nice kolaylıklar ihsan eyledi." mânâsına. Cenâb-ı Hak sizi 'müslüman' diye isimlendirdi, sizi seçti ve size nice kolaylıklar ihsan eyledi." mânâsına.

Demek ki Allahu Teâlâ hazretleri böylece bizi en şerefli ümmet kıldı. Demek ki Allahu Teâlâ hazretleri böylece bizi en şerefli ümmet kıldı.

Bakara sûresinin âyet-i kerîmesinin kelimelerine dönüyoruz: Bakara sûresinin âyet-i kerîmesinin kelimelerine dönüyoruz:

Li-tekûnû şühedâe alen-nâs. "Tâ ki insanlara şahitler olasınız." Li-tekûnû şühedâe alen-nâs. "Tâ ki insanlara şahitler olasınız."

İnsanlara, bütün halka, bütün beşere, başka milletlere de âhiret gününde şahit olacağız.İnsanlara, bütün halka, bütün beşere, başka milletlere de âhiret gününde şahit olacağız. Resûlullah da bize şahit olacak. Bunun nasıl olacağını biraz sonraki hadîs-i şerîflerle siz de anlamış olacaksınız. Resûlullah da bize şahit olacak. Bunun nasıl olacağını biraz sonraki hadîs-i şerîflerle siz de anlamış olacaksınız.

Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden rivayet olunmuş ki; Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden rivayet olunmuş ki;

Kâle Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem.Kâle Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem. "Peygamber Efendimiz bir keresinde şöyle buyurmuş, ümmetine anlatmış.""Peygamber Efendimiz bir keresinde şöyle buyurmuş, ümmetine anlatmış." Yud'â nûhun yevme'l-kıyâmeh. "Kıyamet gününde Nuh aleyhisselam dîvân-ı ilâhîye çağrılır, davet olunur.Yud'â nûhun yevme'l-kıyâmeh. "Kıyamet gününde Nuh aleyhisselam dîvân-ı ilâhîye çağrılır, davet olunur. Mahkeme-i kübrâda sorgu sual edilir."Mahkeme-i kübrâda sorgu sual edilir." Feyükâlü lehû hel bellağte? "Ona denilir ki: Sen tebliğ vazifeni yaptın mı?" Feyükâlü lehû hel bellağte? "Ona denilir ki: Sen tebliğ vazifeni yaptın mı?"

"Allah'ın sana bildirdiği hükümleri,"Allah'ın sana bildirdiği hükümleri, emirleri yasakları ümmetine bildirdin mi yâ Nuh?" diye kendisine sorulur.emirleri yasakları ümmetine bildirdin mi yâ Nuh?" diye kendisine sorulur. Nuh aleyhisselam; Fe yekûlü: Neam. "Evet, vazifemi yaptım." der. Nuh aleyhisselam;

Fe yekûlü: Neam. "Evet, vazifemi yaptım." der.

Feyud'â kavmühû. "Onun arkasından da Nuh aleyhisselam zamanında yaşamış,Feyud'â kavmühû. "Onun arkasından da Nuh aleyhisselam zamanında yaşamış, onun muhatabı olan kavmi, mahkeme-i kübrâya çağrılır.onun muhatabı olan kavmi, mahkeme-i kübrâya çağrılır. Fe yukâlü lehüm hel bellağaküm. "Onlara denilir ki: Nuh aleyhisselam size tebliğ etti mi?" Fe yukâlü lehüm hel bellağaküm. "Onlara denilir ki: Nuh aleyhisselam size tebliğ etti mi?"

"Size vazifesini getirdi mi, peygamberliğini yaptı mı, emirleri nakletti mi,"Size vazifesini getirdi mi, peygamberliğini yaptı mı, emirleri nakletti mi, Allah'ın buyruklarını öğretti mi?" diye sorulur. Çoğu kâfir ya, tufanda helâk oldular ya… Allah'ın buyruklarını öğretti mi?" diye sorulur. Çoğu kâfir ya, tufanda helâk oldular ya…

Fe yekûlûne: Mâ etânâ min nezîrinFe yekûlûne: Mâ etânâ min nezîrin ve mâ etânâ min ehadin. "Bize böyle bir uyarıcı, ikazcı hiç gelmedi.ve mâ etânâ min ehadin. "Bize böyle bir uyarıcı, ikazcı hiç gelmedi. Böyle bir görevli kimse bize hiç gelmedi." diye yalan söylerler. Böyle bir görevli kimse bize hiç gelmedi." diye yalan söylerler.

Demek ki kâfirin kâfirliği mahkeme-i kübrâya kadar dayanıyor, devam ediyor;Demek ki kâfirin kâfirliği mahkeme-i kübrâya kadar dayanıyor, devam ediyor; Allah ıslah etsin. Kıyamet kopmuş, Allah'ın divanına gelmişler, hâlâ dîvân-ı ilâhîde söylediklerine bak! Allah ıslah etsin. Kıyamet kopmuş, Allah'ın divanına gelmişler, hâlâ dîvân-ı ilâhîde söylediklerine bak!

Fe yukâlü li-nûhin men yeşhedü leke? "Onun üzerine Nuh aleyhisselam'a buyrulur ki:Fe yukâlü li-nûhin men yeşhedü leke? "Onun üzerine Nuh aleyhisselam'a buyrulur ki: Sana şimdi kim şahitlik yapacak?" Sana şimdi kim şahitlik yapacak?"

"Kavmin, 'Hayır, bize kimse gelmedi!' diyor, sen de 'Tebliğ ettim.' diyorsun. "Kavmin, 'Hayır, bize kimse gelmedi!' diyor, sen de 'Tebliğ ettim.' diyorsun. Şimdi senin şahidin kim olacak?" diye sorulur. Şimdi senin şahidin kim olacak?" diye sorulur.

Fe yekûlü: Muhammedün ve ümmetühû. "Muhammed aleyhisselam ve onun ümmeti bana şahit olur." der. Fe yekûlü: Muhammedün ve ümmetühû. "Muhammed aleyhisselam ve onun ümmeti bana şahit olur." der.

Peygamber Efendimiz; "Bundan dolayı Cenâb-ı Hak Kur'ân-ı Kerîm'dePeygamber Efendimiz;

"Bundan dolayı Cenâb-ı Hak Kur'ân-ı Kerîm'de
Ve kezâlike cealnâküm ümmeten vasatâ,Ve kezâlike cealnâküm ümmeten vasatâ, "Sizi Allah ümmet-i vasat kıldı." diye bu âyet-i kerîmeyi indirdi." diyor. "Sizi Allah ümmet-i vasat kıldı." diye bu âyet-i kerîmeyi indirdi." diyor.

Kâle: Ve'l-vesatu el'adlü. "Vasat; tam adaletli, dosdoğru söyleyen, âdil demek." Kâle: Ve'l-vesatu el'adlü. "Vasat; tam adaletli, dosdoğru söyleyen, âdil demek."

Ve tüd'avne teşhedûne lehû bi'l-belâği.Ve tüd'avne teşhedûne lehû bi'l-belâği. "Siz çağrılacaksınız ve tebliğ edip etmediği hususunda sizin şehadetiniz alınacak." "Siz çağrılacaksınız ve tebliğ edip etmediği hususunda sizin şehadetiniz alınacak."

Sümme eşhedü aleyküm. "Sonra ben de size şahitlik edeceğim." Sümme eşhedü aleyküm. "Sonra ben de size şahitlik edeceğim."

"Evet, bunlar mü'minlerdir."Evet, bunlar mü'minlerdir. Bunlar benim emirlerimi tuttular yâ Rabbi, benim tebligatıma göre böyle söylüyorlar, diyeceğim." Bunlar benim emirlerimi tuttular yâ Rabbi, benim tebligatıma göre böyle söylüyorlar, diyeceğim."

Kitaplarda yazılan çok önemli bir nokta var.Kitaplarda yazılan çok önemli bir nokta var. İslâm dini o kadar önemli ki eğer İslâm dini gelmeseydi, Peygamber Efendimiz gelmeseydi,İslâm dini o kadar önemli ki eğer İslâm dini gelmeseydi, Peygamber Efendimiz gelmeseydi, Peygamber Efendimiz ve Kur'ân-ı Kerîm; "Şu şu peygamberler hak peygamberdir." demeseydi,Peygamber Efendimiz ve Kur'ân-ı Kerîm; "Şu şu peygamberler hak peygamberdir." demeseydi, İbrahim aleyhisselam'dan bahsetmeseydi, Musa aleyhisselam'dan,İbrahim aleyhisselam'dan bahsetmeseydi, Musa aleyhisselam'dan, İsa aleyhisselam'dan bahsetmeseydiİsa aleyhisselam'dan bahsetmeseydi kimse onların yirminci yüzyılda bile kabul edilecek bir şeyi olduğunu anlayamazdı. kimse onların yirminci yüzyılda bile kabul edilecek bir şeyi olduğunu anlayamazdı.

Ama Peygamber Efendimiz geldi, hem ümmetine eskileri anlattı, tasdik ettiAma Peygamber Efendimiz geldi, hem ümmetine eskileri anlattı, tasdik etti hem de hepsinin kaynağının Cenâb-ı Hak olduğunu,hem de hepsinin kaynağının Cenâb-ı Hak olduğunu, Cenâb-ı Hak'tan gelen emirler olduğunu bildirdi.Cenâb-ı Hak'tan gelen emirler olduğunu bildirdi. Hem de hepsinin Allah'ın hak peygamberi olduğunu bildirdi.Hem de hepsinin Allah'ın hak peygamberi olduğunu bildirdi. Dinlerin de Allah tarafından [gönderildiği şekliyle] kendi zamanlarındaki bozulmamış hâliyleDinlerin de Allah tarafından [gönderildiği şekliyle] kendi zamanlarındaki bozulmamış hâliyle makbul dinler olduğunu bildirince o zaman onlar kuvvet kazandı. makbul dinler olduğunu bildirince o zaman onlar kuvvet kazandı. Mucizeleriyle her şeyiyle âhir zaman peygamberi olan Peygamber Efendimiz'inMucizeleriyle her şeyiyle âhir zaman peygamberi olan Peygamber Efendimiz'in o bildirmeleri sayesinde onlardan da kimse şüphe etmez duruma geldi. o bildirmeleri sayesinde onlardan da kimse şüphe etmez duruma geldi.

Binâenaleyh, hristiyanların ve yahudilerin İslâm'a, müslümanlara,Binâenaleyh, hristiyanların ve yahudilerin İslâm'a, müslümanlara, Peygamber-i Zîşân'ımıza sonsuz şükran borçları var, medyûn-u şükrandırlar.Peygamber-i Zîşân'ımıza sonsuz şükran borçları var, medyûn-u şükrandırlar. Çok teşekkür etmeleri lazım! Çok teşekkür etmeleri lazım! Çünkü üst üste yığılmış şeylerin temeli çekilirse paldır küldür hepsi yıkılır gider.Çünkü üst üste yığılmış şeylerin temeli çekilirse paldır küldür hepsi yıkılır gider. İslâm'ı kabul etmezlerse kendileri de bindikleri ağacı kesmiş olurlar, dayandıkları yeri tahrip etmiş olurlar.İslâm'ı kabul etmezlerse kendileri de bindikleri ağacı kesmiş olurlar, dayandıkları yeri tahrip etmiş olurlar. Yıkılır giderler, hiçbir şeyleri kalmaz. Çok şükran borçları vardır. Yıkılır giderler, hiçbir şeyleri kalmaz. Çok şükran borçları vardır.

Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden şu rivayet de var: Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden şu rivayet de var:

Kâle Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemKâle Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem yecîü'n-nebiyyü yevmel-kıyâmeti ve meahû racülâni ev ekserü min zâlike. "Peygamber Efendimiz buyurdu ki:yecîü'n-nebiyyü yevmel-kıyâmeti ve meahû racülâni ev ekserü min zâlike. "Peygamber Efendimiz buyurdu ki: O mahkeme-i kübrâya o gün bir peygamber gelir, yanında ikiden fazla insan var." O mahkeme-i kübrâya o gün bir peygamber gelir, yanında ikiden fazla insan var."

Demek ki çok kimse kabul etmemiş, birkaç kimse onun peygamberliğini anlamış.Demek ki çok kimse kabul etmemiş, birkaç kimse onun peygamberliğini anlamış. Demek ki ötekiler inkâr etmişler. Demek ki ötekiler inkâr etmişler.

Feyüd'â kavmühû. "Gönderildiği kavmi huzur-u ilâhîye, dîvân-ı ilâhîye çağrılır.Feyüd'â kavmühû. "Gönderildiği kavmi huzur-u ilâhîye, dîvân-ı ilâhîye çağrılır. Fe yukâlü: Hel belleğaküm hâzâ. "Onlara: 'Bu size tebligâtını yaptı mı?' diye sorulur."Fe yukâlü: Hel belleğaküm hâzâ. "Onlara: 'Bu size tebligâtını yaptı mı?' diye sorulur." Fe yekûlûne: Lâ. "Onlar da; 'Hayır, yapmadı!' derler." Fe yukâlü lehû: Hel-bellağte kavmeke?Fe yekûlûne: Lâ. "Onlar da; 'Hayır, yapmadı!' derler." Fe yukâlü lehû: Hel-bellağte kavmeke? "Divân-ı ilâhîde o peygambere sorulur: Sen kavmine tebliğâtını yaptın mı?""Divân-ı ilâhîde o peygambere sorulur: Sen kavmine tebliğâtını yaptın mı?" Fe yekûlü: Neam. "Yaptım, der." Fe yukâlü: Men yeşhedü leke.Fe yekûlü: Neam. "Yaptım, der." Fe yukâlü: Men yeşhedü leke. 'Sana kim şahitlik edecek?" Fe yekûlü muhammedün ve ümmetühû.'Sana kim şahitlik edecek?" Fe yekûlü muhammedün ve ümmetühû. "Muhammed şahitlik edecek ve ümmeti şahitlik edecek.""Muhammed şahitlik edecek ve ümmeti şahitlik edecek." Feyüd'â muhammedün ve ümmetühû. Feyüd'â muhammedün ve ümmetühû. "Onun üzerine Muhammed aleyhi's-salâtü ve's-selâm Efendimiz ve ümmeti mahkeme-i kübrâya çağrılacak.""Onun üzerine Muhammed aleyhi's-salâtü ve's-selâm Efendimiz ve ümmeti mahkeme-i kübrâya çağrılacak." Fe yukâlü lehüm: Hel belleğa hâzâ kavmehû. "Bu peygamber bu kavme peygamberlik vazifesini tebliğ etti mi?Fe yukâlü lehüm: Hel belleğa hâzâ kavmehû. "Bu peygamber bu kavme peygamberlik vazifesini tebliğ etti mi? Tebligâtını yaptı mı, duyurdu mu?" Fe yekûlûne: Neam. "Ümmet-i Muhammed, 'Evet' diyecekler."Tebligâtını yaptı mı, duyurdu mu?" Fe yekûlûne: Neam. "Ümmet-i Muhammed, 'Evet' diyecekler." Fe yukâlü: Ve mâ ilmüküm? "Onlara, 'Bunu nereden biliyorsunuz?' denilecek."Fe yukâlü: Ve mâ ilmüküm? "Onlara, 'Bunu nereden biliyorsunuz?' denilecek." Fe yekûlûn câenâ nebiyyünâ fe ahberanâ enne'r-rusüle kad bellağû.Fe yekûlûn câenâ nebiyyünâ fe ahberanâ enne'r-rusüle kad bellağû. "Müslümanlar şahitlik makamında, mahkeme-i kübrâda; "Müslümanlar şahitlik makamında, mahkeme-i kübrâda; 'Peygamberimiz bize geldi ve bize bildirdi ki: Şu şu peygamb erler vazifelerini, tebliğâtını yaptılar.' 'Peygamberimiz bize geldi ve bize bildirdi ki: Şu şu peygamb erler vazifelerini, tebliğâtını yaptılar.' Biz de o sözü sâdık olan, âhir zaman peygamberi,Biz de o sözü sâdık olan, âhir zaman peygamberi, Habîbullah'ın o sözüne dayanarak biliyoruz ki bu vazifeyi yaptı." Habîbullah'ın o sözüne dayanarak biliyoruz ki bu vazifeyi yaptı."

Fe zâlike kavlühû azze ve celle. Fe zâlike kavlühû azze ve celle.

"İşte bu, Cenâb-ı Hakk'ın şu âyet-i kerîmesinde!" diye"İşte bu, Cenâb-ı Hakk'ın şu âyet-i kerîmesinde!" diye Peygamber Efendimiz bu üzerinde durduğumuz âyet-i kerîmeyi okumuş: Peygamber Efendimiz bu üzerinde durduğumuz âyet-i kerîmeyi okumuş:

Ve kezâlike cealnâküm ümmeten vasatan.Ve kezâlike cealnâküm ümmeten vasatan. "Böylece sizi ümmet-i vasat eyledik, adalete şehadet eden şerefli kimseler eyledik.""Böylece sizi ümmet-i vasat eyledik, adalete şehadet eden şerefli kimseler eyledik." Li-tekûnû şühedâe ale'n-nâs ve yekûne'r-resûlü aleyküm şehîdâ. Li-tekûnû şühedâe ale'n-nâs ve yekûne'r-resûlü aleyküm şehîdâ. "Siz insanlara şahitler olasınız diye ve Resûlullah da size şahit olsun diye [böyle yaptık]!" "Siz insanlara şahitler olasınız diye ve Resûlullah da size şahit olsun diye [böyle yaptık]!"

Yine Peygamber Efendimiz'den rivayet olunmuş ki; Yine Peygamber Efendimiz'den rivayet olunmuş ki;

Ene ve ümmetî yevme'l-kıyâmeti alâ kûmin müşerrefîne ale'l-halâik.Ene ve ümmetî yevme'l-kıyâmeti alâ kûmin müşerrefîne ale'l-halâik. "Ben ve ümmetim kıyamet gününde bir tepenin üzerinde, insanlara yüksek mevkiden aşağıya doğru"Ben ve ümmetim kıyamet gününde bir tepenin üzerinde, insanlara yüksek mevkiden aşağıya doğru tepeden ovaya bakar gibi yüksekten bakacağız, orada duracağız."tepeden ovaya bakar gibi yüksekten bakacağız, orada duracağız." Mâ minen-nâsi ehadün illâ vedde ennehû minnâ. Mâ minen-nâsi ehadün illâ vedde ennehû minnâ. "İnsanlardan hiçbir kimse olmayacak ki bizden olmayı istemesin." "İnsanlardan hiçbir kimse olmayacak ki bizden olmayı istemesin."

Hepsi, "Ah, biz de şunların yanında olsak şunlarla beraber olsak!.." diye temenni edecekler, isteyecekler.Hepsi, "Ah, biz de şunların yanında olsak şunlarla beraber olsak!.." diye temenni edecekler, isteyecekler. İçleri gidecek, canları çekecek. İçleri gidecek, canları çekecek.

Ve mâ min nebiyyin kezzebehû kavmühû illâVe mâ min nebiyyin kezzebehû kavmühû illâ ve nahnü neşhedü ennehû kad belağa risâlete rabbihî azze ve celle.ve nahnü neşhedü ennehû kad belağa risâlete rabbihî azze ve celle. "Ve hiçbir peygamber yok ki kavmi onu yalanlamış, inkâr etmiş, kabul etmemiş;"Ve hiçbir peygamber yok ki kavmi onu yalanlamış, inkâr etmiş, kabul etmemiş; biz o peygamberi tasdik edeceğiz. Hiçbir peygamberi bırakmayacağız, hepsini tasdik edeceğiz. biz o peygamberi tasdik edeceğiz. Hiçbir peygamberi bırakmayacağız, hepsini tasdik edeceğiz. 'O Rabbinin kendisine verdiği vazifeyi yerine getirdi. 'O Rabbinin kendisine verdiği vazifeyi yerine getirdi. Aziz ve Celîl olan Allah celle celâlühû ve amme nevâlühû hazretlerininAziz ve Celîl olan Allah celle celâlühû ve amme nevâlühû hazretlerinin peygamberlik vazifesini yerine getirdi.' diye şahitlik edeceğiz." peygamberlik vazifesini yerine getirdi.' diye şahitlik edeceğiz."

Sevgili kardeşlerim! Demek ki bizim âhirette böyle bir şahitlik durumumuz var!Sevgili kardeşlerim!

Demek ki bizim âhirette böyle bir şahitlik durumumuz var!
Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bize ulûm-u evvelîni vel-âhirîni anlattı.Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bize ulûm-u evvelîni vel-âhirîni anlattı. Geçmişleri de anlattı; Âdem aleyhisselam'ın cennetteki hayatından, yeryüzüne inişinden,Geçmişleri de anlattı; Âdem aleyhisselam'ın cennetteki hayatından, yeryüzüne inişinden, Havvâ anamızdan, Nuh aleyhisselam'dan, İbrahim aleyhisselam'dan,Havvâ anamızdan, Nuh aleyhisselam'dan, İbrahim aleyhisselam'dan, Musa aleyhisselâm'ın Firavunla mücadelesinden, Yakub aleyhisselam'dan, Yusuf aleyhisselam'dan… hepsini anlattı.Musa aleyhisselâm'ın Firavunla mücadelesinden, Yakub aleyhisselam'dan, Yusuf aleyhisselam'dan… hepsini anlattı. Onun için biz peygamberler tarihini biliyoruz, peygamberleri tanıyoruz.Onun için biz peygamberler tarihini biliyoruz, peygamberleri tanıyoruz. Allah'ın bildirdiği kadarını, Peygamber Efendimiz'in bize öğrettiği kadarını tanıyoruz.Allah'ın bildirdiği kadarını, Peygamber Efendimiz'in bize öğrettiği kadarını tanıyoruz. Peygamber Efendimiz de Allahu Teâlâ hazretlerinin bildirmesiyle biliyor: Peygamber Efendimiz de Allahu Teâlâ hazretlerinin bildirmesiyle biliyor:

Ve mâ yentıku ani'l-hevâ. İn hüve illâ vahyün yûhâ.Ve mâ yentıku ani'l-hevâ. İn hüve illâ vahyün yûhâ. "O kendi heva ve hevesinden konuşmaz, söylediği bilgiler Cenâb-ı Hak'tandır!" "O kendi heva ve hevesinden konuşmaz, söylediği bilgiler Cenâb-ı Hak'tandır!"

Tabii biz de onu biliyoruz. Peygamberleri tanıyoruz, tasdik ediyoruz ve şahitleriz.Tabii biz de onu biliyoruz. Peygamberleri tanıyoruz, tasdik ediyoruz ve şahitleriz. O bakımdan önemli bir görevimiz var. O bakımdan önemli bir görevimiz var.

Ve mâ cealne'l-kıbletelletî künte aleyhâ illâ lina'leme men yettebiu'r-resûleVe mâ cealne'l-kıbletelletî künte aleyhâ illâ lina'leme men yettebiu'r-resûle mimmen enkalibü alâ akıbeyh ve in kânet lekebîreten illâ alellezîne hedallâh. mimmen enkalibü alâ akıbeyh ve in kânet lekebîreten illâ alellezîne hedallâh.

Neden Cenâb-ı Hak Teâlâ kıbleyi değiştirdi, "Yâ Muhammed, ey benim sevgili habibim!Neden Cenâb-ı Hak Teâlâ kıbleyi değiştirdi, "Yâ Muhammed, ey benim sevgili habibim! Bundan sonra yönünü İbrahim aleyhisselam'ın binâ ettiği Kâbe-i Müşerrefe'ye dön!" dedi?Bundan sonra yönünü İbrahim aleyhisselam'ın binâ ettiği Kâbe-i Müşerrefe'ye dön!" dedi? Bu tahvilin, bu değiştirmenin ilâhî hikmeti ne? Bu tahvilin, bu değiştirmenin ilâhî hikmeti ne?

Burada, kim Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e tâbi olacak kim dönüp vaz geçipBurada, kim Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e tâbi olacak kim dönüp vaz geçip inkâr edip kabul etmeyip cehenneme doğru gidecek; inkâr edip kabul etmeyip cehenneme doğru gidecek; bunu imtihan etmek için ve bilinsin diyebunu imtihan etmek için ve bilinsin diye böyle bir hikmete dayalı olarak Cenâb-ı Hak böyle eylemiş, takdir buyurmuş. böyle bir hikmete dayalı olarak Cenâb-ı Hak böyle eylemiş, takdir buyurmuş.

"Kim Peygamber Efendimiz'e tâbi oluyorsa onun hâli belli olsun,"Kim Peygamber Efendimiz'e tâbi oluyorsa onun hâli belli olsun, kim mürtet olarak irtidat ederek küfre dönecek, belli olsun!" diye bir imtihan, bir sınama olmuş oluyor. kim mürtet olarak irtidat ederek küfre dönecek, belli olsun!" diye bir imtihan, bir sınama olmuş oluyor.

Ve in kânet lekebîreten illâ alellezîne hedallâh.Ve in kânet lekebîreten illâ alellezîne hedallâh. "Bu -Beytü'l-Makdis'ten Kudüs tarafına dönmekten vazgeçip"Bu -Beytü'l-Makdis'ten Kudüs tarafına dönmekten vazgeçip Kâbe-i Müşerrefe'ye dönmek- çok büyük bir olay! Kâbe-i Müşerrefe'ye dönmek- çok büyük bir olay! Muazzam bir olay, çok önemli, çok anlamlı bir olay! Muazzam bir olay, çok önemli, çok anlamlı bir olay! Ancak Allahu Teâlâ hazretlerinin hidayete erdirdikleri bu olaydan başarı ile çıkabilir,Ancak Allahu Teâlâ hazretlerinin hidayete erdirdikleri bu olaydan başarı ile çıkabilir, imanı ile hazmedebilirler." imanı ile hazmedebilirler."

"Allahu Teâlâ hazretlerinin emri madem bu sefer böyle imiş,"Allahu Teâlâ hazretlerinin emri madem bu sefer böyle imiş, ben de Cenâb-ı Hakk'ın emrini yine tutarım." derler. ben de Cenâb-ı Hakk'ın emrini yine tutarım." derler. Kalbi Allah tarafından nurlandırılmış olan, doğru yola sevk edilmiş, Kalbi Allah tarafından nurlandırılmış olan, doğru yola sevk edilmiş, hidayet edilmiş olan insanlar ancak bunu tasdik ederler, tereddüt etmezler. hidayet edilmiş olan insanlar ancak bunu tasdik ederler, tereddüt etmezler.

Burada hemen Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'i hatırlıyoruz.Burada hemen Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'i hatırlıyoruz. Mühim olaylarda imanı kuvvetli insanların nasıl davrandığının misalidir.Mühim olaylarda imanı kuvvetli insanların nasıl davrandığının misalidir. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in imanıyla ümmetin imanı tartılsa Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in imanınınEbû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in imanıyla ümmetin imanı tartılsa Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in imanının daha kuvvetli olduğu hadîs-i şerîflerde söylenmiştir. daha kuvvetli olduğu hadîs-i şerîflerde söylenmiştir.

Mesela müşrikler koşarak geliyorlar: "Bak senin bu arkadaşın şimdi ne dedi?" "Ne dedi?" diyor. Mesela müşrikler koşarak geliyorlar:

"Bak senin bu arkadaşın şimdi ne dedi?"

"Ne dedi?" diyor.

"Ne diyecek, güya bu gece miraca çıkmış, Kudüs'e gitmiş."Ne diyecek, güya bu gece miraca çıkmış, Kudüs'e gitmiş. Oradan Cenâb-ı Hakk'ın dîvân-ı ilâhîsine gitmiş. Böyle anlatıp olmayacak şeyler söylüyor.Oradan Cenâb-ı Hakk'ın dîvân-ı ilâhîsine gitmiş. Böyle anlatıp olmayacak şeyler söylüyor. Artık bu sefer de onaylamazsın ya?.." gibilerinden soruyorlar. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz diyor ki; Artık bu sefer de onaylamazsın ya?.." gibilerinden soruyorlar.

Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz diyor ki;

"Bu sözleri ondan duydunuz mu? O mu söyledi yoksa siz mi atıp tutuyorsunuz?" "Bu sözleri ondan duydunuz mu? O mu söyledi yoksa siz mi atıp tutuyorsunuz?"

"Yok, o söyledi." "Yok, o söyledi."

"Eğer gerçekten o öyle söylediyse öyledir, Kudüs'e de gitmiştir, miraca da çıkmıştır!" diyor. "Eğer gerçekten o öyle söylediyse öyledir, Kudüs'e de gitmiştir, miraca da çıkmıştır!" diyor.

İşte kuvvetli tasdik böyle oluyor. İşte kuvvetli tasdik böyle oluyor. Pırıl pırıl nurlu bir kalp olduğu zaman, iman kuvvetli olduğu zaman Cenâb-ı Hak ne derse razı oluyor. Pırıl pırıl nurlu bir kalp olduğu zaman, iman kuvvetli olduğu zaman Cenâb-ı Hak ne derse razı oluyor.

"Cihada çıkın!" "Pekiyi yâ Rabbi! Madem sen öyle emretmişsin, o hâlde emrin başım üstüne!" "Cihada çıkın!"

"Pekiyi yâ Rabbi! Madem sen öyle emretmişsin, o hâlde emrin başım üstüne!"

Doğu Anadolu tabiriyle söyleyelim: Başım gözüm üstüne! Doğu Anadolu tabiriyle söyleyelim: Başım gözüm üstüne!

Cihatsa cihat, oruçsa oruç, namazsa namaz, masrafsa, zekâtsa zekât… Cihatsa cihat, oruçsa oruç, namazsa namaz, masrafsa, zekâtsa zekât…

Dikkat edilirse Cenâb-ı Hak kullarına nefislere ağır gelecek şeyleri emrediyor: Dikkat edilirse Cenâb-ı Hak kullarına nefislere ağır gelecek şeyleri emrediyor:

"Ver bakalım paranın bir kısmını!" Kimisi cimriliğinden vermiyor. Vermeyince de tabii mahvoluyor. "Ver bakalım paranın bir kısmını!"

Kimisi cimriliğinden vermiyor. Vermeyince de tabii mahvoluyor.

"Hadi bakalım; yemeğini yeme, oruç tut!" Kimisi dayanamıyor, kıvırttırıyor. "Hadi bakalım; yemeğini yeme, oruç tut!"

Kimisi dayanamıyor, kıvırttırıyor.
Tabii Cenâb-ı Hak onun art niyetini, hilesini, her şeyini bildiği için o zaman kaybetmiş oluyor. Tabii Cenâb-ı Hak onun art niyetini, hilesini, her şeyini bildiği için o zaman kaybetmiş oluyor.

İmtihan! İşte kalbinde Allah'ın nur vermiş olduğu kimseler,İmtihan!

İşte kalbinde Allah'ın nur vermiş olduğu kimseler,
Allah'ın hidayet ettiği kimseler bu büyük olaydan sarsılmadılar.Allah'ın hidayet ettiği kimseler bu büyük olaydan sarsılmadılar. "Tamam, Beytül-Makdis'e dönülüyordu, şimdi Kâbe'ye dönülecek." [deyip] hemen kabul ettiler."Tamam, Beytül-Makdis'e dönülüyordu, şimdi Kâbe'ye dönülecek." [deyip] hemen kabul ettiler. İşte bu mühim, çok muazzam olay; bir imtihan olarak bu Cenâb-ı Hakk'ın hikmeti! Ondan dolayı emredildi. İşte bu mühim, çok muazzam olay; bir imtihan olarak bu Cenâb-ı Hakk'ın hikmeti! Ondan dolayı emredildi.

Böyle şeylerde, bu gibi olaylarda insanlar ikiye ayrılır.Böyle şeylerde, bu gibi olaylarda insanlar ikiye ayrılır. Bir kısmı kabul eder bir kısmı da ters yönden bakar, reddeder kâfir olur. Bir kısmı kabul eder bir kısmı da ters yönden bakar, reddeder kâfir olur.

Mesela: Ve izâ mâ ünzilet sûretün feminhüm men yekûlü eyyüküm zâdethü hâzihî îmânâ. Mesela:

Ve izâ mâ ünzilet sûretün feminhüm men yekûlü eyyüküm zâdethü hâzihî îmânâ.

Kur'ân-ı Kerîm'den bir sûre indiği zaman etraftaki insanlardan bunu duyanlardan bir kısmı ne dediler? Kur'ân-ı Kerîm'den bir sûre indiği zaman etraftaki insanlardan bunu duyanlardan bir kısmı ne dediler?

Fe minhum men yekûl eyyüküm zâdethü hâzihî îmânâ.Fe minhum men yekûl eyyüküm zâdethü hâzihî îmânâ. "Derler ki: Sizin hanginizin imanını bu inen âyetler kuvvetlendirdi?" "Derler ki: Sizin hanginizin imanını bu inen âyetler kuvvetlendirdi?"

Fe emmellezîne âmenû fe zâdethüm îmânen ve hüm yestebşirun. "İman edenlerin imanları arttı, imanca takviye oldular, kuvvetlendiler ve sevindiler, müjdelendiler.Fe emmellezîne âmenû fe zâdethüm îmânen ve hüm yestebşirun. "İman edenlerin imanları arttı, imanca takviye oldular, kuvvetlendiler ve sevindiler, müjdelendiler. Sûreler indiği zaman müjde verilmiş gibi memnun oldular, olurlar." Sûreler indiği zaman müjde verilmiş gibi memnun oldular, olurlar."

Ama aynı olay bunların imanlarını arttırırken sevinçlerini arttırırken gönüllerinde hastalık olan,Ama aynı olay bunların imanlarını arttırırken sevinçlerini arttırırken gönüllerinde hastalık olan, kalplerinde maraz olanlar ne yapar? kalplerinde maraz olanlar ne yapar?

Ve emmellezîne fî kulûbihim maradun fezâdethüm ricsen ilâ ricsihim. Ve emmellezîne fî kulûbihim maradun fezâdethüm ricsen ilâ ricsihim. Kötülüklerine, pisliklerine imansızlıklarına, küfürlerine küfür eklenir, inatları, kötü huylulukları artar." Kötülüklerine, pisliklerine imansızlıklarına, küfürlerine küfür eklenir, inatları, kötü huylulukları artar."

Ve mâtû vehüm kâfirûn. "Kâfir olarak ölür giderler." İmtihanı kaybediyor veya kazanıyor. Ve mâtû vehüm kâfirûn. "Kâfir olarak ölür giderler."

İmtihanı kaybediyor veya kazanıyor.

Kul hüve lillezîne âmenû hüden ve şifâ'. Kul hüve lillezîne âmenû hüden ve şifâ'.

Vellezîne lâ yü'minûne fî âzânihim vakrun.Vellezîne lâ yü'minûne fî âzânihim vakrun. "Allah'ın âyetleri, iman edenler için hidayet gösteren bir ışıktır ve gönüllere, akıllara, kalplere şifadır." "Allah'ın âyetleri, iman edenler için hidayet gösteren bir ışıktır ve gönüllere, akıllara, kalplere şifadır."

"Ama inanmayanlara gelince onların kulakları sağırdır, kulakları tıkalıdır." "Ama inanmayanlara gelince onların kulakları sağırdır, kulakları tıkalıdır."

Ve hüve aleyhim amâ'. "Bu konulardaki incelikleri göremezler, imanı anlayamazlar!" deniyor. Ve hüve aleyhim amâ'. "Bu konulardaki incelikleri göremezler, imanı anlayamazlar!" deniyor.

Yine başka bir âyet-i kerîme: Ve nünezzilü mine'l-kur'âni mâ hüve şifâün ve rahmetün li'l-mü'minîn. Yine başka bir âyet-i kerîme:

Ve nünezzilü mine'l-kur'âni mâ hüve şifâün ve rahmetün li'l-mü'minîn.
"Biz Kur'ân-ı Kerîm'den, mü'minlere şifa olan rahmet olan bazı âyetleri indiririz." "Biz Kur'ân-ı Kerîm'den, mü'minlere şifa olan rahmet olan bazı âyetleri indiririz."

Ve lâ yezidü'z-zâlimîne illâ hasârâ. "Ama bu âyetler, zalimlerin ancak hüsranını arttırır;Ve lâ yezidü'z-zâlimîne illâ hasârâ. "Ama bu âyetler, zalimlerin ancak hüsranını arttırır; kızarlar, köpürürler, iç gayzlarından, kinlerinden içlerinde çeşitli duygular çarpışır." kızarlar, köpürürler, iç gayzlarından, kinlerinden içlerinde çeşitli duygular çarpışır."

İman güzel telakkiyi sağlıyor; imansızlık da red ve küfre düşürüyor. İşte bu imtihan! İman güzel telakkiyi sağlıyor; imansızlık da red ve küfre düşürüyor. İşte bu imtihan!

Cenâb-ı Hak her zaman âyetlerle, olaylarla insanları, bizleri imtihan ediyor. Cenâb-ı Hak her zaman âyetlerle, olaylarla insanları, bizleri imtihan ediyor. Bizim de hayatımızda karşılaştığımız çeşitli olaylar birer imtihandır. Bizim de hayatımızda karşılaştığımız çeşitli olaylar birer imtihandır. Zorlama oluyor: "Bakalım namazı bırakacak mı?" Zorlama oluyor: Zorlama oluyor: "Bakalım namazı bırakacak mı?" Zorlama oluyor: "Bakalım Allah'ın dininden dönecek mi?" Zorlama oluyor: "Bakalım küfre girecek mi?" "Bakalım Allah'ın dininden dönecek mi?" Zorlama oluyor: "Bakalım küfre girecek mi?" Bulgaristan'da, Sırbistan'da, Kosova'da, Bosna'da, Bulgaristan'da, Sırbistan'da, Kosova'da, Bosna'da, Keşmir'de daha başka yerlerde geçtiğimiz yıllarda, geçtiğimiz asırlarda ve günümüzde bunları hep görüyoruz. Keşmir'de daha başka yerlerde geçtiğimiz yıllarda, geçtiğimiz asırlarda ve günümüzde bunları hep görüyoruz.

Cenâb-ı Hak herkesin dinindeki sağlamlığı ölçüyor. Kânun-u ilâhîsi veya âdet-i ilâhiyyesi böyle. Cenâb-ı Hak herkesin dinindeki sağlamlığı ölçüyor. Kânun-u ilâhîsi veya âdet-i ilâhiyyesi böyle. İmtihan dünyası olduğu için hep imtihan oluyoruz. Buradan çıkan ana dersimiz nedir? İmtihan dünyası olduğu için hep imtihan oluyoruz.

Buradan çıkan ana dersimiz nedir?

Bu âyetlerden bizim maksadımız şunu veya bunu kınamak değil. Bu âyetlerden bizim maksadımız şunu veya bunu kınamak değil. İbret almaktır, kıssadan hisse çıkartmaktır: "Onlar öyle yapmış, aman biz bu hataya düşmeyelim!İbret almaktır, kıssadan hisse çıkartmaktır: "Onlar öyle yapmış, aman biz bu hataya düşmeyelim! Aman imanı baş tacı edelim, imanı en üstün tutalım! Aman, imanımızı kaybetmeyelim!Aman imanı baş tacı edelim, imanı en üstün tutalım! Aman, imanımızı kaybetmeyelim! Aman dünyayı tercih edip âhireti berbat etmeyelim!Aman dünyayı tercih edip âhireti berbat etmeyelim! Aman zevke keyfe dalıp da Allah'ın gazabına uğrayacak günahları işlemeyelim!" diye dikkat etmemiz lazım! Aman zevke keyfe dalıp da Allah'ın gazabına uğrayacak günahları işlemeyelim!" diye dikkat etmemiz lazım!

Allah bazen insanın bedenine imtihan verir, hastalık verir. Allah bazen insanın bedenine imtihan verir, hastalık verir. Kimisi dayanamıyor, intihar ediyor. İntihar eden cehenneme gidecek. İntihar etmek yok! Kimisi dayanamıyor, intihar ediyor. İntihar eden cehenneme gidecek. İntihar etmek yok! Sabrederse mükâfatı var. Kimisinin malına geliyor, malı gidiyor.Sabrederse mükâfatı var. Kimisinin malına geliyor, malı gidiyor. Eyyûb aleyhisselam'ın neleri neleri varmış; sürüleri, malları, evlâd ü iyâli…Eyyûb aleyhisselam'ın neleri neleri varmış; sürüleri, malları, evlâd ü iyâli… Cenâb-ı Hak hepsini almış ama o yine sabretmiş.Cenâb-ı Hak hepsini almış ama o yine sabretmiş. Ondan sonra da Allah'ın çok sevdiği, methettiği bir kul oluyor. Ondan sonra da Allah'ın çok sevdiği, methettiği bir kul oluyor.

İmtihan peygamberlere de geliyor.İmtihan peygamberlere de geliyor. Hatta en şiddetli imtihanlar peygamberlere, ondan sonra Allah'ın yakın evliyâullah kullarına,Hatta en şiddetli imtihanlar peygamberlere, ondan sonra Allah'ın yakın evliyâullah kullarına, ondan sonra derece derece müslümanlara gelir.ondan sonra derece derece müslümanlara gelir. İmtihanını başarılı cevaplandıran, davranışını güzel ayarlayan cennete gider, mükâfatını alır,İmtihanını başarılı cevaplandıran, davranışını güzel ayarlayan cennete gider, mükâfatını alır, Allah'ın lütfuna erer; yapmayanlar da cezasını çeker. Bunun misalleri pek çoktur. Allah'ın lütfuna erer; yapmayanlar da cezasını çeker. Bunun misalleri pek çoktur.

Demek ki bu gibi durumlarda kendimize dikkat edelim!Demek ki bu gibi durumlarda kendimize dikkat edelim! Sahâbe-i kirâm da bu işi böylece yapmışlar, şek ve tereddüde düşmedenSahâbe-i kirâm da bu işi böylece yapmışlar, şek ve tereddüde düşmeden Resûlullah Efendimiz ne tavsiye etti ise onu aynen yapmışlar. Resûlullah Efendimiz ne tavsiye etti ise onu aynen yapmışlar.

İbn Ömer, Ömer'in oğlu radıyallahu anhümâ Hz. rivayet ediliyor, sahabenin durumunu gösteren bir rivayet: İbn Ömer, Ömer'in oğlu radıyallahu anhümâ Hz. rivayet ediliyor, sahabenin durumunu gösteren bir rivayet:

Beyne'n-nâsü yusallûne's-subha fî mescid-i kubâ. Beyne'n-nâsü yusallûne's-subha fî mescid-i kubâ.

Beynâ, izâ mânasına. "O vakit ki insanlar Kuba mescidinde sabah namazını kılıyorlardı.Beynâ, izâ mânasına.

"O vakit ki insanlar Kuba mescidinde sabah namazını kılıyorlardı.
İz câe racülün. "Onlar namaz kılarken birden bir adam geldi." Ne dedi? O da müslüman.İz câe racülün. "Onlar namaz kılarken birden bir adam geldi."

Ne dedi?

O da müslüman.
Kuba Mescidi Medine-i Münevvere'nin kenarında, yakınında bir başka mıntıkada. Kuba Mescidi Medine-i Münevvere'nin kenarında, yakınında bir başka mıntıkada. Medine'den ayrı, epeyce yürünerek gidilen bir yer. Medine'den ayrı, epeyce yürünerek gidilen bir yer.

Fekâle: Kad ünzile ale'n-nebiyyi kur'ânün.Fekâle: Kad ünzile ale'n-nebiyyi kur'ânün. "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e Kur'ân-ı Kerîm âyeti indirildi."Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e Kur'ân-ı Kerîm âyeti indirildi. Kesin olarak, tereddütsüz bir âyet-i kerîme indirildi." Kesin olarak, tereddütsüz bir âyet-i kerîme indirildi."

Ümira en yestakbile'l-kâ'bete.Ümira en yestakbile'l-kâ'bete. "Bu âyet-i kerîmede Kâbe'ye dönmesi Allah tarafından Peygamber Efendimiz'e emredildi. "Bu âyet-i kerîmede Kâbe'ye dönmesi Allah tarafından Peygamber Efendimiz'e emredildi.

Festakbilûhâ. "Siz de Kâbe'ye dönün bakalım!" dedi. Festakbilûhâ. "Siz de Kâbe'ye dönün bakalım!" dedi.

Namazdalardı, sabah namazı kılıyorlardı, böyle dedi. Namazdalardı, sabah namazı kılıyorlardı, böyle dedi.

Feteveccehû ile'l-kâ'beh. "Onlar bu sefer Kâbe-i Müşerrefe'ye döndüler." Feteveccehû ile'l-kâ'beh. "Onlar bu sefer Kâbe-i Müşerrefe'ye döndüler."

Bu olayı anlatan bir diğer rivayette de: Kânû rükûan. "Rükû etmiş durumdalardı, rükû hâlinde idiler." Bu olayı anlatan bir diğer rivayette de:

Kânû rükûan. "Rükû etmiş durumdalardı, rükû hâlinde idiler."

Rükû' burada râki' kelimesinin çoğuludur, masdar değil. Fuûl vezni bazen fâil vezninin çoğulu olur. Rükû' burada râki' kelimesinin çoğuludur, masdar değil. Fuûl vezni bazen fâil vezninin çoğulu olur.

Festedârû kemâ hüm ile'l-kâ'beti ve hüm rükû'."Onlar bunun üzerine yine rükû hâlinde olarak Kâbe'ye döndüler. Rükû hâlinde iken Kâbe-i Müşerrefe'ye döndüler." Festedârû kemâ hüm ile'l-kâ'beti ve hüm rükû'."Onlar bunun üzerine yine rükû hâlinde olarak Kâbe'ye döndüler. Rükû hâlinde iken Kâbe-i Müşerrefe'ye döndüler."

Bu neyi gösteriyor? Hâzâ yedüllü alâ kemâli tâatihim lillâhi ve li-resûlihi.Bu neyi gösteriyor?

Hâzâ yedüllü alâ kemâli tâatihim lillâhi ve li-resûlihi.
"Sahabenin Allah'a ve Resûlullah'a itaatinin ne kadar sağlam olduğunu gösteriyor. "Sahabenin Allah'a ve Resûlullah'a itaatinin ne kadar sağlam olduğunu gösteriyor. Allah'ın emirlerine nasıl olduklarını gösteriyor, radıyallâhu anhüm ecmaîn." Allah'ın emirlerine nasıl olduklarını gösteriyor, radıyallâhu anhüm ecmaîn."

Böyle yaptılar, hemen namazın içinde tehir de etmeden değiştirdiler. Böyle yaptılar, hemen namazın içinde tehir de etmeden değiştirdiler.

Ve mâ kânallâhu li-yudîa imâneküm.Ve mâ kânallâhu li-yudîa imâneküm. "Allah sizin imanınızı zarara uğratacak, ziyan edecek, kaybettirecek değildir." Bu ne demek? "Allah sizin imanınızı zarara uğratacak, ziyan edecek, kaybettirecek değildir."

Bu ne demek?

"Sizin Kâbe'ye dönmenizden evvel 15-16-17 ay kadar,"Sizin Kâbe'ye dönmenizden evvel 15-16-17 ay kadar, namaz farz olduktan sonraki zamanınızda Kudüs-ü Şerîf'e döndüğünüz zamanki ibadetlerinizi,namaz farz olduktan sonraki zamanınızda Kudüs-ü Şerîf'e döndüğünüz zamanki ibadetlerinizi, namazlarınızı Allah zayi edecek değildir. O kıldıklarınız da makbuldür. Sevabını Allah verecek!" demek. namazlarınızı Allah zayi edecek değildir. O kıldıklarınız da makbuldür. Sevabını Allah verecek!" demek.

el-Berâ b. Âzib radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş ki; el-Berâ b. Âzib radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş ki;

Mâte kavmün kânü yüsallûne nahve beyti'l-makdîs.Mâte kavmün kânü yüsallûne nahve beyti'l-makdîs. "Birtakım insanlar Kudüs'e dönüldüğü sırada dünyalarını değiştirdiler, vefat ettiler." "Birtakım insanlar Kudüs'e dönüldüğü sırada dünyalarını değiştirdiler, vefat ettiler."

Bu kıblenin değiştirilme zamanına yetişmedikleri için Kâbe tarafına hiç namaz kılmamış oldular.Bu kıblenin değiştirilme zamanına yetişmedikleri için Kâbe tarafına hiç namaz kılmamış oldular. Bunun üzerine; Fekâle'n-nas mâ hâlühüm fî zâlike. "İnsanların bazıları dediler ki:Bunun üzerine;

Fekâle'n-nas mâ hâlühüm fî zâlike. "İnsanların bazıları dediler ki:
Şimdi bunların bu konuda hâli ne olacak?" Şimdi bunların bu konuda hâli ne olacak?"

Kâbe'ye dönmeden kıldıkları namazlar ne olacak, dediler. Kâbe'ye dönmeden kıldıkları namazlar ne olacak, dediler.

Fe enzelallâhu teâlâ. Onun üzerine Allahu Teâlâ hazretleri bu âyet-i kerîmede okuduğum bu kısmı indirdi: Fe enzelallâhu teâlâ.

Onun üzerine Allahu Teâlâ hazretleri bu âyet-i kerîmede okuduğum bu kısmı indirdi:

Ve mâ kânellâhu liyudîa imâneküm.Ve mâ kânellâhu liyudîa imâneküm. "Allah sizin imanlarınızı, imanlı olarak kıldığınız evvelki namazlarınızı ziyan edecek, yok edecek,"Allah sizin imanlarınızı, imanlı olarak kıldığınız evvelki namazlarınızı ziyan edecek, yok edecek, silecek, kabul etmeyecek değildir; kabul edecektir." silecek, kabul etmeyecek değildir; kabul edecektir."

İbn İshak, Abdullah b. Abbas radıyallahu anhümâ'dan bu konuda rivayet sevk etmiş: İbn İshak, Abdullah b. Abbas radıyallahu anhümâ'dan bu konuda rivayet sevk etmiş:

Ve mâ kânellâhu liyudîa imâneküm ey bi'l-kıbletil-ûlâVe mâ kânellâhu liyudîa imâneküm ey bi'l-kıbletil-ûlâ ve tasdîkaküm nebiyyeküm vettibâihi ile'l-kıbleti'l-uhrâ. ve tasdîkaküm nebiyyeküm vettibâihi ile'l-kıbleti'l-uhrâ.

"İlk kıbleye doğru namaz kıldıklarınızı kabul edecektir, etmeyecek değildir."İlk kıbleye doğru namaz kıldıklarınızı kabul edecektir, etmeyecek değildir. Resûlullah'ı hemen tasdik edişinizi sevmiştir, mükâfatlandıracaktır.Resûlullah'ı hemen tasdik edişinizi sevmiştir, mükâfatlandıracaktır. İkinci kıbleye 'Baş üstüne!' deyip uymanızdan dolayı da mükâfatlandıracaktır. İkinci kıbleye 'Baş üstüne!' deyip uymanızdan dolayı da mükâfatlandıracaktır. Bunların sevabını alacaksınız, ecrine nâil olacaksınız." Bunların sevabını alacaksınız, ecrine nâil olacaksınız."

İnnallâhe bi'n-nâsi le-raûfün rahîm.İnnallâhe bi'n-nâsi le-raûfün rahîm. "Allahu Teâlâ hazretleri insanoğullarına, mü'min olanlara Raûf'tur, Rahîm'dir;"Allahu Teâlâ hazretleri insanoğullarına, mü'min olanlara Raûf'tur, Rahîm'dir; çok re'fetlidir, çok yumuşaktır, sevgilidir, çok merhametlidir." Hasan-ı Basrî rahmetullahi aleyh de; çok re'fetlidir, çok yumuşaktır, sevgilidir, çok merhametlidir."

Hasan-ı Basrî rahmetullahi aleyh de;

Ve mâ kânellâhu li-yudîa îmâneküm'den maksat;Ve mâ kânellâhu li-yudîa îmâneküm'den maksat; Ve mâ kânellâhu li-yudîa muhammeden sallallahu aleyhi ve sellem ve ensarâküm meahû haysü insarafen.Ve mâ kânellâhu li-yudîa muhammeden sallallahu aleyhi ve sellem ve ensarâküm meahû haysü insarafen. "Resûlullah'a tâbi olmanızı ve O Kâbe'ye dönün dediği zaman dönmenizi mükâfatsız bırakacak değildir, [Allah sizi] mükâfatlandıracaktır.'" mânasına. "Resûlullah'a tâbi olmanızı ve O Kâbe'ye dönün dediği zaman dönmenizi mükâfatsız bırakacak değildir, [Allah sizi] mükâfatlandıracaktır.'" mânasına.

Allahu Teâlâ hazretleri çok merhametlidir. Allahu Teâlâ hazretleri çok merhametlidir.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den sahih rivayetlerle bildiriliyor ki; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den sahih rivayetlerle bildiriliyor ki;

Enne Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem raemraeten mine's-sebyi kad fürika beynehâ ve beyne veledihâ.Enne Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem raemraeten mine's-sebyi kad fürika beynehâ ve beyne veledihâ. Raûf ve Rahîm kelimeleri üzerine İbn Kesîr tefsirinde bu hadîs-i şerîfi zikrediyor. Raûf ve Rahîm kelimeleri üzerine İbn Kesîr tefsirinde bu hadîs-i şerîfi zikrediyor.

Bu size zaman zaman anlattığım bir hadîs-i şerîf; uygun olduğu için buraya koymuş, biz yine anlatalım. Bu size zaman zaman anlattığım bir hadîs-i şerîf; uygun olduğu için buraya koymuş, biz yine anlatalım.

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz müşrik kabilelerle savaşıldığı zaman"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz müşrik kabilelerle savaşıldığı zaman alınan esirleri gördü. İçlerinden bir kadın; çocuğundan ayrı düşmüş." alınan esirleri gördü. İçlerinden bir kadın; çocuğundan ayrı düşmüş."

Yoldan getirilirken çocuğu bir tarafta kendi bir tarafta! Tabii harp hâli, esir olarak getirilmişler. Yoldan getirilirken çocuğu bir tarafta kendi bir tarafta! Tabii harp hâli, esir olarak getirilmişler.

Vecealet külle mâ vecedet sabiyyen mine's-sebyi ehazethü feelsakathü bi-sadrihâ ve hiye tedûru alâ veledihâ.Vecealet külle mâ vecedet sabiyyen mine's-sebyi ehazethü feelsakathü bi-sadrihâ ve hiye tedûru alâ veledihâ. "Çocuklar kısmına gidip çocukların olduğu bölüme gidip oradaki çocukların her birine bakıyor,"Çocuklar kısmına gidip çocukların olduğu bölüme gidip oradaki çocukların her birine bakıyor, kucaklıyor ama asıl maksadı kendi çocuğunu arıyor." kucaklıyor ama asıl maksadı kendi çocuğunu arıyor."

Felemmâ vecedethü dammethu ileyhâ. "Kendi çocuğunu orada bulunca hemen kucağına aldı, bağrına bastı." Felemmâ vecedethü dammethu ileyhâ. "Kendi çocuğunu orada bulunca hemen kucağına aldı, bağrına bastı."

Ve elkamethu sedyehâ. "Ve hemen çocuğunun ağzına memeyi tutuşturdu." Ve elkamethu sedyehâ. "Ve hemen çocuğunun ağzına memeyi tutuşturdu."

Çocuğunu bulunca sevgiden, muhabbetten hemen ağzına memeyi verdi. Çocuğunu bulunca sevgiden, muhabbetten hemen ağzına memeyi verdi.

Fe kâle Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem;Fe kâle Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem; Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Ve teravne hâzihî taâihatün veledehâ fin-nâr ve hiye takdiru alâ en lâ tatrahahû.Ve teravne hâzihî taâihatün veledehâ fin-nâr ve hiye takdiru alâ en lâ tatrahahû. Ey ashabım, ey bu manzarayı görenler!Ey ashabım, ey bu manzarayı görenler! Ne dersiniz, kanaatiniz nedir? Ne dersiniz, kanaatiniz nedir? Bu kadın çocuğunu ateşe atmamaya gücü yettiği müddetçe, Bu kadın çocuğunu ateşe atmamaya gücü yettiği müddetçe, diretme gücü olduğu müddetçe bu çocuğunu kendi isteğiyle kaldırır ateşe atar mı? diretme gücü olduğu müddetçe bu çocuğunu kendi isteğiyle kaldırır ateşe atar mı? Atacak bir kimse gibi mi?Atacak bir kimse gibi mi? Bak nasıl muhabbetle çocuğunu aradı, nasıl kucağına aldı, bağrına bastı, nasıl emziriyor?!..Bak nasıl muhabbetle çocuğunu aradı, nasıl kucağına aldı, bağrına bastı, nasıl emziriyor?!.. Bu şimdi böyle çocuğunu ateşe atar mı?" Bu şimdi böyle çocuğunu ateşe atar mı?"

Kâlû: Lâ yâ Resûlallâh! "Hayır, atmaz yâ Resûlallah, bak nasıl seviyor!" Kâlû: Lâ yâ Resûlallâh! "Hayır, atmaz yâ Resûlallah, bak nasıl seviyor!"

Ana şefkati nasıl bir tablo burada, annesinin sevgisi ne kadar kuvvetli görünüyor.Ana şefkati nasıl bir tablo burada, annesinin sevgisi ne kadar kuvvetli görünüyor. Onun üzerine Efendimiz şu müjdeli mübarek sözleri buyurdular, bizim için müjdedir: Onun üzerine Efendimiz şu müjdeli mübarek sözleri buyurdular, bizim için müjdedir:

Kâle: Fe vallâhi lallâhu erhamü bi-ibâdihî min hâzihî bi-veledihâ.Kâle: Fe vallâhi lallâhu erhamü bi-ibâdihî min hâzihî bi-veledihâ. "O hâlde Allah'a yemin olsun ki…" Yemin etti, "Vallahi!.." dedi. "O hâlde Allah'a yemin olsun ki…"

Yemin etti, "Vallahi!.." dedi.

Lallâhu: "Buradaki Allah kelimesinin başına te'kit lam'ı gelmiş, lallâhu olmuş. Lallâhu: "Buradaki Allah kelimesinin başına te'kit lam'ı gelmiş, lallâhu olmuş.

Allâhu değil, le allâhu demek. Ama elif-i vasl olduğu için o bağlanıyor. Allâhu değil, le allâhu demek. Ama elif-i vasl olduğu için o bağlanıyor.

Lallâhu erhamu bi-ibâdihî. "Muhakkak ki Allah kullarına daha merhametlidir." Kimden? Lallâhu erhamu bi-ibâdihî. "Muhakkak ki Allah kullarına daha merhametlidir."

Kimden?

Min hâzihî bi-veledihâ.Min hâzihî bi-veledihâ. "Bu kadının bu çocuğa olan sevgi ve merhametinden Allahu Teâlâ hazretleri "Bu kadının bu çocuğa olan sevgi ve merhametinden Allahu Teâlâ hazretleri kullarına daha merhametlidir." diye buyurdu. kullarına daha merhametlidir." diye buyurdu.

Elhamdülillah ki Rabbimiz erhamür-râhimîndir, merhametlilerin en merhametlisidir. Elhamdülillah ki Rabbimiz erhamür-râhimîndir, merhametlilerin en merhametlisidir.

Pekiyi cehenneme gidenler niye gidiyor? Pekiyi cehenneme gidenler niye gidiyor?

Çünkü öyle isyan ediyorlar, öyle azıyorlar, öyle suçlar işliyorlar ki kul hakkını alıyorlar,Çünkü öyle isyan ediyorlar, öyle azıyorlar, öyle suçlar işliyorlar ki kul hakkını alıyorlar, yiyorlar, içiyorlar ki öyle canlar yakıp cezayı hak ediyorlar ki yiyorlar, içiyorlar ki öyle canlar yakıp cezayı hak ediyorlar ki kendi kendilerine kötülük yapmış oluyorlar, ondan cehenneme giriyorlar.kendi kendilerine kötülük yapmış oluyorlar, ondan cehenneme giriyorlar. Cenâb-ı Hak zulmetmiyor, adaletini işletiyor, adaletini gösteriyor. Cenâb-ı Hak zulmetmiyor, adaletini işletiyor, adaletini gösteriyor.

Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmetine erenlerden olmayı dileriz. Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmetine erenlerden olmayı dileriz.

Cenâb-ı Hak bizi ne emrederse her hâlükârda, her şartta kendisine itaat eden kullarından eylesin.Cenâb-ı Hak bizi ne emrederse her hâlükârda, her şartta kendisine itaat eden kullarından eylesin. Her karşılaşılan olayda kendisine vefa ile tam vefakâr olarak bağlı olup ibadeti taati, Her karşılaşılan olayda kendisine vefa ile tam vefakâr olarak bağlı olup ibadeti taati, din ü imanı, görevleri terk etmeyen kullarından olmayı Cenâb-ı Hak cümlemize nasip eylesin. din ü imanı, görevleri terk etmeyen kullarından olmayı Cenâb-ı Hak cümlemize nasip eylesin. O engin rahmetini kaçırmamayı, rahmetinden mahrum kalmamayı nasip eylesin.O engin rahmetini kaçırmamayı, rahmetinden mahrum kalmamayı nasip eylesin. Rahmetine erip cennetine bigayrihisâb girenlerden eylesin, cemâlini görenlerden eylesin.Rahmetine erip cennetine bigayrihisâb girenlerden eylesin, cemâlini görenlerden eylesin. Selamına mazhar olup şerefyâb olanlardan eylesin. Selamına mazhar olup şerefyâb olanlardan eylesin.

Bi-hürmeti ismihi'l-a'zam ve bi-hürmeti sâiri esmâihi'l-hüsnâBi-hürmeti ismihi'l-a'zam ve bi-hürmeti sâiri esmâihi'l-hüsnâ ve bi-hürmet-i habîbihî Muhammedini'l-mustafâ. Ve bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-fâtihah! ve bi-hürmet-i habîbihî Muhammedini'l-mustafâ.

Ve bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-fâtihah!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2