Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Yahudilere ve Hristiyanlara Tâbî Olmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Şa'bân 1420 / 07.12.1999
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.
Yahudi ve Hristiyanların Teklifleri, Allah’ın Yolu İslâm Dinidir, Yahudi ve Hristiyanlara Uymanın Cezası, Kendilerine Kitap | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Yahudilere ve Hristiyanlara Tâbî Olmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Şa'bân 1420 / 07.12.1999
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.
Yahudi ve Hristiyanların Teklifleri, Allah’ın Yolu İslâm Dinidir, Yahudi ve Hristiyanlara Uymanın Cezası, Kendilerine Kitap | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû! es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû!

Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Cenâb-ı Hak dünya ve âhirette gönlünüzün istediği muradlarınıza, dileklerinize nâil eylesin.Cenâb-ı Hak dünya ve âhirette gönlünüzün istediği muradlarınıza, dileklerinize nâil eylesin. İki cihanda aziz olun, bahtiyar olun, mutlu olun. Allahu Teâlâ hazretleri elem keder göstermesin... İki cihanda aziz olun, bahtiyar olun, mutlu olun. Allahu Teâlâ hazretleri elem keder göstermesin...

Bu geceki Kur'ân-ı Kerîm sohbetim Bakara sûre-i şerîfesinin 120. ve 121. âyetleri üzerinde olacak.Bu geceki Kur'ân-ı Kerîm sohbetim Bakara sûre-i şerîfesinin 120. ve 121. âyetleri üzerinde olacak. Âyetleri okuyalım. Bismillâhirrahmânirrahîm. Âyetleri okuyalım.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Ve len terdâ anke'l-yehûdu ve le'n-nasârâ hattâ tettebia milletehüm kul inne hüda'llâhi hüve'l-hüdâVe len terdâ anke'l-yehûdu ve le'n-nasârâ hattâ tettebia milletehüm kul inne hüda'llâhi hüve'l-hüdâ ve le-ini't-teba'te ehvâehüm ba'dellezî câeke mine'l-ilmi mâ leke mina'llâhi min veliyyin ve lâ nasîr. ve le-ini't-teba'te ehvâehüm ba'dellezî câeke mine'l-ilmi mâ leke mina'llâhi min veliyyin ve lâ nasîr.

Ellezîne âteynâ hümü'l-kitâbe yetlûnehû hakka tilâvetihî ülâike yu'minûne bihîEllezîne âteynâ hümü'l-kitâbe yetlûnehû hakka tilâvetihî ülâike yu'minûne bihî ve men yekfur bihî fe-ülâike hümü'l-hâsirûn. ve men yekfur bihî fe-ülâike hümü'l-hâsirûn.

Mâ leke mina'llâhi min veliyyin ve lâ nasîr 120. âyet-i kerîmenin sonu.Mâ leke mina'llâhi min veliyyin ve lâ nasîr 120. âyet-i kerîmenin sonu. Ülâike hümü'l-hâsirûn 121. âyet-i kerîmenin sonu. Ülâike hümü'l-hâsirûn 121. âyet-i kerîmenin sonu.

İki âyet-i kerîmeyi okuduk. Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ buyuruyor ki; İki âyet-i kerîmeyi okuduk.

Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ buyuruyor ki;

Ve len terdâ anke'l-yehûdu ve le'n-nasârâ hattâ tettebia milletehüm. Ve len terdâ anke'l-yehûdu ve le'n-nasârâ hattâ tettebia milletehüm.

len takısı, edatı, muzâri yani şimdiki zaman, geniş zaman fiilinin önüne geldiği zamanlen takısı, edatı, muzâri yani şimdiki zaman, geniş zaman fiilinin önüne geldiği zaman istikbal mânası ifade eder. Terdâ, "Sen razı olursun, oluyorsun." mânasına gelir.istikbal mânası ifade eder. Terdâ, "Sen razı olursun, oluyorsun." mânasına gelir. Len terdâ olunca, o zaman "olacaksın, olacak" mânasına gelir. Len terdâ olunca, o zaman "olacaksın, olacak" mânasına gelir.

Şimdi burada ve len terdâ; terdâ filinin fâili el-yehûdu ve'n-nasârâ.Şimdi burada ve len terdâ; terdâ filinin fâili el-yehûdu ve'n-nasârâ. "Yahudiler ve nasrânîler memnun olmayacaklar." "Yahudiler ve nasrânîler memnun olmayacaklar."

Cenâb-ı Hak istikbale ait bir bilgi veriyor: Cenâb-ı Hak istikbale ait bir bilgi veriyor:

"Yahudiler ve nasrânîler senden razı ve hoşnut olmayacaklar..." "Yahudiler ve nasrânîler senden razı ve hoşnut olmayacaklar..."

Hattâ tettebia milletehüm. Bu hattâ da yine muzâri fiilin başına geliyor. Hattâ tettebia milletehüm.

Bu hattâ da yine muzâri fiilin başına geliyor.

"Sen onların milletine tâbi olmadıkça." mânasına... "Sen onların milletine tâbi olmadıkça." mânasına...

İlâ en mânasına gelir.İlâ en mânasına gelir. "Sen onların milletine tâbi oluncaya kadar" demek, birisi."Sen onların milletine tâbi oluncaya kadar" demek, birisi. "Sen onların milletine tâbi olmadıkça" demek, ötekisi. "Sen onların milletine tâbi olmadıkça" demek, ötekisi. Hattâ edatı bu iki mânayı da ifade edebilir. Hattâ edatı bu iki mânayı da ifade edebilir. İkisi de uygun düşüyor, zaten bizim anlattığımız konuyu dağıtmıyor, aynı mânaya işaret edilmiş oluyor. İkisi de uygun düşüyor, zaten bizim anlattığımız konuyu dağıtmıyor, aynı mânaya işaret edilmiş oluyor.

"Yahudiler ve nasrânîler sen onların milletine tâbi olmadıkça senden hoşnut ve razı olmayacaklar.""Yahudiler ve nasrânîler sen onların milletine tâbi olmadıkça senden hoşnut ve razı olmayacaklar." Veyahut; "Oluncaya kadar uğraşacaklar, ancak öyle olursa razı olurlar,Veyahut; "Oluncaya kadar uğraşacaklar, ancak öyle olursa razı olurlar, başka türlü razı olmayacaklar." mânasına. başka türlü razı olmayacaklar." mânasına.

Yahudiler ve nasrânîler, yani Musa aleyhisselâm'a indirilen Tevrat'ı okuyan, ona bağlı olan millet.Yahudiler ve nasrânîler, yani Musa aleyhisselâm'a indirilen Tevrat'ı okuyan, ona bağlı olan millet. Biz Musevî diyoruz, "Musa aleyhisselâm'a mensup olan insanlar" mânasına.Biz Musevî diyoruz, "Musa aleyhisselâm'a mensup olan insanlar" mânasına. Nasrânî dediklerimize de "İsevî" diyoruz, Hz. İsa'ya tâbi olanların devamları olmuş oluyor. Nasrânî dediklerimize de "İsevî" diyoruz, Hz. İsa'ya tâbi olanların devamları olmuş oluyor.

Elmalılı rahmetullâhi aleyh, tefsirinde; Elmalılı rahmetullâhi aleyh, tefsirinde;

"Yahudiler Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e"Yahudiler Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e 'Sen bizimle bir müddet ihtilaf etmeden hoşça geçin, bizi memnun et,'Sen bizimle bir müddet ihtilaf etmeden hoşça geçin, bizi memnun et, sonra biz de sana tâbi olalım.' diye böyle bir teklifte bulunmuşlar." diyor, kaynağını göstermiyor. sonra biz de sana tâbi olalım.' diye böyle bir teklifte bulunmuşlar." diyor, kaynağını göstermiyor.

Benim de baktığım; İbn Kesîr'de ve başka tefsirlerde,Benim de baktığım; İbn Kesîr'de ve başka tefsirlerde, şu anda bunun hangi kaynaktan geldiğini irdeleme imkânım yok. şu anda bunun hangi kaynaktan geldiğini irdeleme imkânım yok. Ama bu teklif üzerine bu âyet-i kerîme inmiş oluyor. Ama bu teklif üzerine bu âyet-i kerîme inmiş oluyor.

Yahudiler; "Sen bize bir tâbi ol da, bizimle hoş geçin de, sonra biz sana tâbi olalım." diyeYahudiler; "Sen bize bir tâbi ol da, bizimle hoş geçin de, sonra biz sana tâbi olalım." diye bir ara teklifte bulunmuşlar. Halbuki hakkın bâtıla tâbi olması hiçbir zaman olacak iş değildir.bir ara teklifte bulunmuşlar. Halbuki hakkın bâtıla tâbi olması hiçbir zaman olacak iş değildir. Böyle bir taviz de Peygamber Efendimiz'in hayatında görülmüş bir şey değil...Böyle bir taviz de Peygamber Efendimiz'in hayatında görülmüş bir şey değil... Ondan önce Kureyş'in müşrikleri ne tekliflerde bulundular... Ondan önce Kureyş'in müşrikleri ne tekliflerde bulundular... "Seni hükümdar seçelim, seni zengin edelim, en güzel kızlarımızla evlendirelim; bu davadan vazgeç." dediler."Seni hükümdar seçelim, seni zengin edelim, en güzel kızlarımızla evlendirelim; bu davadan vazgeç." dediler. Ne parlak tekliflerde bulundular...Ne parlak tekliflerde bulundular... Belki bugün bazı insanlar böyle tekliflerle karşılaşsalar... Peygamber Efendimiz; "Hayır!Belki bugün bazı insanlar böyle tekliflerle karşılaşsalar... Peygamber Efendimiz; "Hayır! Bir elime güneş, bir elime ay verilse ben bu davadan vazgeçmem!" dedi.Bir elime güneş, bir elime ay verilse ben bu davadan vazgeçmem!" dedi. Çünkü Allah onu peygamber tayin etmiş. O davasını, o görevini yapacak.Çünkü Allah onu peygamber tayin etmiş. O davasını, o görevini yapacak. O görevde taviz vermek veya duraklamak veya vazgeçmek veya geri dönmek veya görevi iade,O görevde taviz vermek veya duraklamak veya vazgeçmek veya geri dönmek veya görevi iade, böyle şey onun için bahis konusu değil. Ne teklifler oldu... Bu teklif, teklif mi?böyle şey onun için bahis konusu değil. Ne teklifler oldu... Bu teklif, teklif mi? Tabii onu da Peygamber Efendimiz [kabul etmezdi]. Tabii onu da Peygamber Efendimiz [kabul etmezdi].

Allahu Teâlâ hazretleri bize bu âyetlerde istikbale ait gelişmeleri de bildiriyor.Allahu Teâlâ hazretleri bize bu âyetlerde istikbale ait gelişmeleri de bildiriyor. "Yahudiler ve nasrânîler senden, sen onların milletine tâbi olmadıkça razı olmayacaklar,"Yahudiler ve nasrânîler senden, sen onların milletine tâbi olmadıkça razı olmayacaklar, ey Resûlüm!" diye bildiriyor. ey Resûlüm!" diye bildiriyor. Tabii Peygamber Efendimiz herkesin hak yola gelmesini istediği için, cennetlik olmasını dilediği için,Tabii Peygamber Efendimiz herkesin hak yola gelmesini istediği için, cennetlik olmasını dilediği için, çok merhametli, raûf ve rahîm sıfatlarını bihakkın taşıyan bir mübarek kalbi olduğu için, çok merhametli, raûf ve rahîm sıfatlarını bihakkın taşıyan bir mübarek kalbi olduğu için, merhametli olduğu için herkesin kurtulmasını istiyordu, cennete gitmesini istiyordu,merhametli olduğu için herkesin kurtulmasını istiyordu, cennete gitmesini istiyordu, cehenneme düşmemesini istiyordu, onun için böyle büyük bir istekle, temenni ile [davet] yapıyordu.cehenneme düşmemesini istiyordu, onun için böyle büyük bir istekle, temenni ile [davet] yapıyordu. Kabul edilmediği zaman da üzülüyordu. Allahu Teâlâ hazretleri muhtelif âyet-i kerîmelerle; Kabul edilmediği zaman da üzülüyordu.

Allahu Teâlâ hazretleri muhtelif âyet-i kerîmelerle;

Leyse aleyke hüdâhüm... "Onların hidâyete erdirilmesi sana ait değil."Leyse aleyke hüdâhüm... "Onların hidâyete erdirilmesi sana ait değil." İn aleyke ille'l-belâğ. "Sen ancak tebliğ edersin, tebliğ et.İn aleyke ille'l-belâğ. "Sen ancak tebliğ edersin, tebliğ et. Gerisine üzülme, tasalanma, dert edinme..." diyeGerisine üzülme, tasalanma, dert edinme..." diye muhtelif defalarda beyan buyurmuş, tavsiye buyurmuş Peygamber Efendimiz'e… muhtelif defalarda beyan buyurmuş, tavsiye buyurmuş Peygamber Efendimiz'e…

Bu âyet-i kerîme bize İslâm'a girmeleri konusunda aşırı isteklerinin tahakkuk etmeyeceğini,Bu âyet-i kerîme bize İslâm'a girmeleri konusunda aşırı isteklerinin tahakkuk etmeyeceğini, onların hâlet-i rûhiyelerini de bildiriyor.onların hâlet-i rûhiyelerini de bildiriyor. Onlar tâbi olmayacaklar; bir yol tutturmuşlar, menfaatlerini bırakamıyorlar. Halbuki yanlış.Onlar tâbi olmayacaklar; bir yol tutturmuşlar, menfaatlerini bırakamıyorlar. Halbuki yanlış. İnançları asıl inanç değil, kökeninde, başladığı zamanki sâfiyetinde değil;İnançları asıl inanç değil, kökeninde, başladığı zamanki sâfiyetinde değil; Musa aleyhisselâm'ın anlattığı değil, İsa aleyhisselâm'ın anlattığı değil.Musa aleyhisselâm'ın anlattığı değil, İsa aleyhisselâm'ın anlattığı değil. Ama "bırakmayacaklar" diye bildiriyor. Ama "bırakmayacaklar" diye bildiriyor.

Burada; "Onların milletine tâbi olmadıkça..." Millet burada ne mânasına? Burada; "Onların milletine tâbi olmadıkça..." Millet burada ne mânasına?

"Onların girdikleri, yürüdükleri yola tâbi olmadıkça" demek. "Onların girdikleri, yürüdükleri yola tâbi olmadıkça" demek.

Millet, et-tarîkatü'l-meslûkatü, yani "süluk edilen yol" mânasına diye bildiriliyor;Millet, et-tarîkatü'l-meslûkatü, yani "süluk edilen yol" mânasına diye bildiriliyor; "girilen yol, gidilen yol" demek. "girilen yol, gidilen yol" demek.

"Sen onların gittikleri yola gitmedikçe, o yola girmedikçe senden razı olmayacaklar." "Sen onların gittikleri yola gitmedikçe, o yola girmedikçe senden razı olmayacaklar."

Bir bu mâna veriliyor, buradan da "din" mânasına kullanılıyor. Bir bu mâna veriliyor, buradan da "din" mânasına kullanılıyor.

Millete İbrâhîme hanîfâ. "İbrahim'in milleti, yani İbrahim aleyhisselâm'ın dini -veyahut- girdiği, Millete İbrâhîme hanîfâ. "İbrahim'in milleti, yani İbrahim aleyhisselâm'ın dini -veyahut- girdiği, hanif olarak yürüdüğü yol; Hakk'a meyilli, Hakk'a sevgili, hakkı tutan, Hakk'ın rızası yolu" demek oluyor. hanif olarak yürüdüğü yol; Hakk'a meyilli, Hakk'a sevgili, hakkı tutan, Hakk'ın rızası yolu" demek oluyor.

Dine böyle "millet" kelimesi de kullanılmış. Bu bize biraz garip gelebilir.Dine böyle "millet" kelimesi de kullanılmış. Bu bize biraz garip gelebilir. Çünkü biz millet deyince lisanımızda "ulus,Çünkü biz millet deyince lisanımızda "ulus, yani kavimlerin meydana getirdikleri topluluklar" mânasına kullanmaya alışmışız.yani kavimlerin meydana getirdikleri topluluklar" mânasına kullanmaya alışmışız. Burada "onların milletine tâbi olmak" [deyince;] insanın yaratılışı ne ise, hangi ırktansa o ırktan,Burada "onların milletine tâbi olmak" [deyince;] insanın yaratılışı ne ise, hangi ırktansa o ırktan, böyle bir şey bahis konusu değil.böyle bir şey bahis konusu değil. O zaman ayrı bir millet, ayrı bir devlet kurmuş da değiller, toplum olarak yaşıyorlar. O zaman ayrı bir millet, ayrı bir devlet kurmuş da değiller, toplum olarak yaşıyorlar. Bugünkü mânasıyla değil. Bugünkü mânasıyla değil.

Bu millet kelimesinin "din" mânasına gelmesi, "gidilen yol" mânasına gelmesi neredendir? Bu millet kelimesinin "din" mânasına gelmesi, "gidilen yol" mânasına gelmesi neredendir?

Zemahşerî ki "Gelin, atalarınızın dilini size öğreteyim." diyecek kadarZemahşerî ki "Gelin, atalarınızın dilini size öğreteyim." diyecek kadar Arapça'da ilerlemiş bir büyük Harezmli alim. Arapça'da ilerlemiş bir büyük Harezmli alim. Medine-i Münevvere'ye yerleşmiş, orada mücâvir olmuş, Cârullah lakabını almış, tefsir yazmış.Medine-i Münevvere'ye yerleşmiş, orada mücâvir olmuş, Cârullah lakabını almış, tefsir yazmış. O belâgatı da iyi bilen bir kimse. Esâsü'l-belâga isimli eseri var.O belâgatı da iyi bilen bir kimse. Esâsü'l-belâga isimli eseri var. Burada bu millet kelimesinin asıl mânasının "gidilen yol" demek olduğunu, Burada bu millet kelimesinin asıl mânasının "gidilen yol" demek olduğunu, insanlar da inanç bakımından bir yol tutturup gittiklerinden,insanlar da inanç bakımından bir yol tutturup gittiklerinden, o inançlarına, dinlerine de "millet" denildiğini beyan ediyor. o inançlarına, dinlerine de "millet" denildiğini beyan ediyor.

Elmalılı da işi lügat kökeninden alarak, lügatta bu millet kelimesininElmalılı da işi lügat kökeninden alarak, lügatta bu millet kelimesinin "bir şeyi söyleyip karşı tarafa öğretmek, -hatta "dikte ettirmek" diyoruz- yazdırmak" mânasından geldiğini; "bir şeyi söyleyip karşı tarafa öğretmek, -hatta "dikte ettirmek" diyoruz- yazdırmak" mânasından geldiğini; bu kelimenin mânasının "imla" gibi olduğunu, inançlar da Peygamber tarafındanbu kelimenin mânasının "imla" gibi olduğunu, inançlar da Peygamber tarafından etrafındaki insanlara dikte edildiği için onların o anlattıkları şeyin bütününe o kökten, etrafındaki insanlara dikte edildiği için onların o anlattıkları şeyin bütününe o kökten, "söylenilmiş, yazdırılmış, öğretilmiş bilgiler topluluğu" mânasına, oradan geldiği[ni söylüyor.] "söylenilmiş, yazdırılmış, öğretilmiş bilgiler topluluğu" mânasına, oradan geldiği[ni söylüyor.]

Tabii bir de, şeriat de "din" demek.Tabii bir de, şeriat de "din" demek. Şeriat de susayan insanların susuzluklarını giderecekleri bir rahmet ve sevap kaynağı olduğu için,Şeriat de susayan insanların susuzluklarını giderecekleri bir rahmet ve sevap kaynağı olduğu için, oradan "su içmek ve suya kanmak" mânasından şeriate de "din" mânası verilmiş.oradan "su içmek ve suya kanmak" mânasından şeriate de "din" mânası verilmiş. Yani bu üç kelime aynı anlamda kullanılıyor. Yani bu üç kelime aynı anlamda kullanılıyor.

Hani bazıları şeriate yan bakıyor, bazıları bazı kimselere "Vay, bunlar şeriatçi!" diyor.Hani bazıları şeriate yan bakıyor, bazıları bazı kimselere "Vay, bunlar şeriatçi!" diyor. Tabii bütün müslümanlar şeriatçidir, çünkü şeriat "din" demektir. Elbette her müslüman öyle olur.Tabii bütün müslümanlar şeriatçidir, çünkü şeriat "din" demektir. Elbette her müslüman öyle olur. Aksi; dini de bilmemek, inancı da bilmemek, konuyu da bilmemek demek oluyor. Aksi; dini de bilmemek, inancı da bilmemek, konuyu da bilmemek demek oluyor.

"Onların milletine tâbi olmadıkça" ne demek? "Onların milletine tâbi olmadıkça" ne demek?

"Onların dinlerine, yollarına tâbi olmadıkça senden razı olmayacaklar." mânasına geliyor. Bildiriyor. "Onların dinlerine, yollarına tâbi olmadıkça senden razı olmayacaklar." mânasına geliyor. Bildiriyor.

Kul. "Onlar böyle tavırlarında iken, ey Resûlüm, sen onlara de ki;" İnne hüdallâhi hüve'l-hüdâ.Kul. "Onlar böyle tavırlarında iken, ey Resûlüm, sen onlara de ki;" İnne hüdallâhi hüve'l-hüdâ. "Allah'ın hidâyeti, asıl hidâyet işte odur." "Allah'ın hidâyeti, asıl hidâyet işte odur."

İnne'd-dîne inda'llâhi'l-İslâm. "Allah'ın seçtiği, razı olduğu din İslâm." İnne'd-dîne inda'llâhi'l-İslâm. "Allah'ın seçtiği, razı olduğu din İslâm."

Ve men yebteği ğayre'l-islâmi dînen fe-len yukbele minhu. Ve men yebteği ğayre'l-islâmi dînen fe-len yukbele minhu. Allah İslâm'dan başka bir din tutturanların dindarlığını kabul etmeyecek; kesin. Allah İslâm'dan başka bir din tutturanların dindarlığını kabul etmeyecek; kesin.

"İşte Allah'ın o hidâyet yolu, asıl hidâyet odur. Yani sizin çağırdığınız değil." mânasına... "İşte Allah'ın o hidâyet yolu, asıl hidâyet odur. Yani sizin çağırdığınız değil." mânasına...

Bir de , hüdallah'tan maksat, izafet-i beyâniye olmuş oluyor,Bir de , hüdallah'tan maksat, izafet-i beyâniye olmuş oluyor, yani "Allah'ın hidâyeti, asıl hidâyet odur." mânasına gelmiş oluyor. yani "Allah'ın hidâyeti, asıl hidâyet odur." mânasına gelmiş oluyor.

Tabii "Kimse 'Ayranım ekşi.' demez." diye atalarımız bir söz söylemiş.Tabii "Kimse 'Ayranım ekşi.' demez." diye atalarımız bir söz söylemiş. Bunun bîtaraf ölçülerle ölçülmesi, tartılması, konuşulması var. Bunun bîtaraf ölçülerle ölçülmesi, tartılması, konuşulması var. Bu dinlerin mensupları olan papazlar, hahamlar da, o ülkelerden yetişmiş müdekkik alim araştırmacılar daBu dinlerin mensupları olan papazlar, hahamlar da, o ülkelerden yetişmiş müdekkik alim araştırmacılar da bu dinlerin inançlarının pek çoğunun asılsız olduğunu söylüyor. bu dinlerin inançlarının pek çoğunun asılsız olduğunu söylüyor. Mesela yakın zamanda, şimdi bu yılbaşı, Noel baba vesaire hikayelerinin sonradan çıktığı, Mesela yakın zamanda, şimdi bu yılbaşı, Noel baba vesaire hikayelerinin sonradan çıktığı, asıl Hıristiyanlık'ta olmadığı kendi kitaplarında da yazılıyor.asıl Hıristiyanlık'ta olmadığı kendi kitaplarında da yazılıyor. Kendi kitaplarının asıllarının kaybolduğu [biliniyor.]Kendi kitaplarının asıllarının kaybolduğu [biliniyor.] Hatta içlerinden öyle kimseler çıkmış ki; Hatta içlerinden öyle kimseler çıkmış ki; "Hz. İsa gibi bir insan bile yaşamamıştır!" diyecek kadar bu işleri tenkit edenler var."Hz. İsa gibi bir insan bile yaşamamıştır!" diyecek kadar bu işleri tenkit edenler var. Bilimsel ölçülerle ölçülmeye, tartılmaya geldiği zaman iş gün gibi ortaya çıkıyor.Bilimsel ölçülerle ölçülmeye, tartılmaya geldiği zaman iş gün gibi ortaya çıkıyor. Hani aslı, hani esası, hani akla mantığa vurulduğu zaman ölçülmesi, değerlendirilmesi?.. Hani aslı, hani esası, hani akla mantığa vurulduğu zaman ölçülmesi, değerlendirilmesi?..

İnne hüdallâhi hüve'l-hüdâ. Allah'ın hidâyeti, Allah'ın Peygamber Efendimiz'e öğrettiği asıl hidâyet budur.İnne hüdallâhi hüve'l-hüdâ. Allah'ın hidâyeti, Allah'ın Peygamber Efendimiz'e öğrettiği asıl hidâyet budur. "Allah hidâyeti odur." demek, "Allah hidâyeti odur." demek, yani "İnsanların ortaya koyduğu eğri büğrü şeyler değil deyani "İnsanların ortaya koyduğu eğri büğrü şeyler değil de Allah'ın insanlara öğrettiği..." mânasına da anlamak mümkün. "Asıl hidâyet yolu budur." Allah'ın insanlara öğrettiği..." mânasına da anlamak mümkün. "Asıl hidâyet yolu budur."

"Ey Resûlüm! Ey Muhammed-i Mustafam! Sen onlara de ki;"Ey Resûlüm! Ey Muhammed-i Mustafam! Sen onlara de ki; 'Allahu Teâlâ hazretlerinin beni tebliğle görevlendirdiği bu yol; asıl hidâyet yolu budur! 'Allahu Teâlâ hazretlerinin beni tebliğle görevlendirdiği bu yol; asıl hidâyet yolu budur! Doğru olan, sahih olan, kâmil olan, eksiksiz olan, her türlü güzel hususu ihtiva eden asıl din budur!' diyeDoğru olan, sahih olan, kâmil olan, eksiksiz olan, her türlü güzel hususu ihtiva eden asıl din budur!' diye sen onlara söyle, ey Resûlüm!" diyor.sen onlara söyle, ey Resûlüm!" diyor. Peygamber Efendimiz'e, ashâbına ve etbâına bunu beyan etmelerini öğretmiş oluyor. Peygamber Efendimiz'e, ashâbına ve etbâına bunu beyan etmelerini öğretmiş oluyor.

Katâde rahmetullâhi aleyh bildiriyor ki; Katâde rahmetullâhi aleyh bildiriyor ki;

Beleğanâ enne Resûlallah sallallahu aleyhi ve sellem- kâne yekûl.Beleğanâ enne Resûlallah sallallahu aleyhi ve sellem- kâne yekûl. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem her zaman şöyle buyururdu ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem her zaman şöyle buyururdu ki;

Lâ tezâlü tâifetün min ümmetî yukâtilûne ale'l-hakkı zâhirîne lâ yedurruhümLâ tezâlü tâifetün min ümmetî yukâtilûne ale'l-hakkı zâhirîne lâ yedurruhüm men hâlefehüm hattâ ye'tiye emrullâhi. Muhtelif kaynaklarda muhtelif rivayetleri var.men hâlefehüm hattâ ye'tiye emrullâhi.

Muhtelif kaynaklarda muhtelif rivayetleri var.
O rivayetlerde kelime farkları var. Ama herkesin duymuş olduğu bir hadîs-i şerîf bu: O rivayetlerde kelime farkları var. Ama herkesin duymuş olduğu bir hadîs-i şerîf bu:

Lâ tezâlü tâifetün min ümmetî. "Benim ümmetimden bir seçkin şuurlu zümre bulunacak."Lâ tezâlü tâifetün min ümmetî. "Benim ümmetimden bir seçkin şuurlu zümre bulunacak." Yukâtilûne ale'l-hakkı. "Bunlar hak üzere İslâm'ı savunacaklar; mukâtele edecekler,Yukâtilûne ale'l-hakkı. "Bunlar hak üzere İslâm'ı savunacaklar; mukâtele edecekler, yılmayacaklar, gevşemeyecekler, fütur getirmeyecekler, Allah'ın dinine yardımcı olacaklar."yılmayacaklar, gevşemeyecekler, fütur getirmeyecekler, Allah'ın dinine yardımcı olacaklar." Zâhirîne. "Ve galebe çalacaklar, üstün gelecekler." Zâhirîne. "Ve galebe çalacaklar, üstün gelecekler." Lâ yedurruhüm men hâlefehüm. Lâ yedurruhüm men hâlefehüm. "Kendilerinden görünüp, yakınlarından görünüp de onlara muhalefet edenler bunlara zarar veremeyecek." "Kendilerinden görünüp, yakınlarından görünüp de onlara muhalefet edenler bunlara zarar veremeyecek."

Hani bazen anası babası mü'min evlâdının karşısına çıkıyor, akrabası karşısına çıkıyor,Hani bazen anası babası mü'min evlâdının karşısına çıkıyor, akrabası karşısına çıkıyor, kavmi kabilesi karşısına çıkıyor. kavmi kabilesi karşısına çıkıyor. Böyle aykırı gidenler, engellemeye, [çelmelemeye,] hafifletmeye,Böyle aykırı gidenler, engellemeye, [çelmelemeye,] hafifletmeye, frenlemeye çalışanların aleyhte çalışmaları hiçbir zarar vermeyecek. frenlemeye çalışanların aleyhte çalışmaları hiçbir zarar vermeyecek.

Hattâ ye'tiye emrullâh. "Allahu Teâlâ hazretlerinin emri, buyruğu,Hattâ ye'tiye emrullâh. "Allahu Teâlâ hazretlerinin emri, buyruğu, vaadi kıyamet kopuncaya kadar, gelinceye kadar daima mevcut olacak." vaadi kıyamet kopuncaya kadar, gelinceye kadar daima mevcut olacak."

Ben de her zaman, daima dua ediyorum ki; "Yâ Rabbi! Bizi o zümreden eyle.Ben de her zaman, daima dua ediyorum ki; "Yâ Rabbi! Bizi o zümreden eyle. Yanılanlardan, şaşıranlardan, gevşeyenlerden, hizmetten kaçanlardan; Yanılanlardan, şaşıranlardan, gevşeyenlerden, hizmetten kaçanlardan; veyahut İslâm'a hizmet etmeyip de keyfine, zevkine, dünyaya dalanlardan etme.veyahut İslâm'a hizmet etmeyip de keyfine, zevkine, dünyaya dalanlardan etme. Bu zümreden eyle. Bu sevdiğin insanlardan eyle..." Bu zümreden eyle. Bu sevdiğin insanlardan eyle..."

Allah dualarımızı kabul etsin.Allah dualarımızı kabul etsin. Bizi o tâife-i merziyyeden, yani kendisinin razı olduğu zümreden eylesin.Bizi o tâife-i merziyyeden, yani kendisinin razı olduğu zümreden eylesin. Daima Allah rızası için çalışmamızı, çalışmanızı cümlemize, cümlenize nasip eylesin. Daima Allah rızası için çalışmamızı, çalışmanızı cümlemize, cümlenize nasip eylesin.

Asıl hidâyet yolu işte bu; Peygamber Efendimiz'e Allah'ın öğrettiği,Asıl hidâyet yolu işte bu; Peygamber Efendimiz'e Allah'ın öğrettiği, Peygamber Efendimiz'in de bize öğrettiği işte bu din. İşte hadîs-i şerîfler... Peygamber Efendimiz'in de bize öğrettiği işte bu din. İşte hadîs-i şerîfler... İşte Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri; numara numara, hareke hareke,İşte Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri; numara numara, hareke hareke, harf harf hepsi Peygamber Efendimiz'in zamanındaki gibi; değişmemiş, bozulmamış, unutulmamış...harf harf hepsi Peygamber Efendimiz'in zamanındaki gibi; değişmemiş, bozulmamış, unutulmamış... Her şey ortada... Peygamber Efendimiz'in günlük hayatı en ince teferruâta kadar tespit edilmiş.Her şey ortada... Peygamber Efendimiz'in günlük hayatı en ince teferruâta kadar tespit edilmiş. Nasıl saçını tarardı, nasıl koku sürünürdü, nasıl başkalarına yardım ederdi, Nasıl saçını tarardı, nasıl koku sürünürdü, nasıl başkalarına yardım ederdi, sofrada nasıl sağ eliyle yerdi, kaç parmağını kullanırdı, nasıl temizliğe riayet ederdi,sofrada nasıl sağ eliyle yerdi, kaç parmağını kullanırdı, nasıl temizliğe riayet ederdi, nasıl günlük yaşantısında etrafına davranırdı, güleç yüzlü vesaire... İşte her şey ortada.nasıl günlük yaşantısında etrafına davranırdı, güleç yüzlü vesaire... İşte her şey ortada. İşte Allah'ın hak Peygamberi, işte Allah'ın hak kitabı, işte Allah'ın öğrettiği din... İşte Allah'ın hak Peygamberi, işte Allah'ın hak kitabı, işte Allah'ın öğrettiği din...

Bizim burada bir camimiz var, elhamdülillah. Orada bir Sırplı kardeş gelmiş, müslüman olmuş.Bizim burada bir camimiz var, elhamdülillah. Orada bir Sırplı kardeş gelmiş, müslüman olmuş. Ailesinden bir kişiyi daha -babasını- müslüman etmiş. İnşaallah ötekiler de müslüman olacak.Ailesinden bir kişiyi daha -babasını- müslüman etmiş. İnşaallah ötekiler de müslüman olacak. Camide de görev almış. Elhamdülillah...Camide de görev almış. Elhamdülillah... Kimisi husumetle elini kana buluyor, gaddarlık, hunharlık ediyor;Kimisi husumetle elini kana buluyor, gaddarlık, hunharlık ediyor; ama Allah nasip edince kimisi de böyle Allah'ın yolunu bulup doğru yola geliyor, hidâyete eriyor.ama Allah nasip edince kimisi de böyle Allah'ın yolunu bulup doğru yola geliyor, hidâyete eriyor. Bunun hak yol olduğunu kabul edip nice profesörlerden, alimlerden, Bunun hak yol olduğunu kabul edip nice profesörlerden, alimlerden, Amerikalı meşhur senatörlerden, meşhur kişilerden, diplomat siyasîlerden nice nice insanlar kabul ediyor.Amerikalı meşhur senatörlerden, meşhur kişilerden, diplomat siyasîlerden nice nice insanlar kabul ediyor. Biz bunlara para vermiyoruz ki... Reklam da yok... Biz bunlara para vermiyoruz ki... Reklam da yok... Aleyhte bir sürü reklam da var, kötüleme var. Ona rağmen inceliyorlar; "Hak din budur." diyorlar.Aleyhte bir sürü reklam da var, kötüleme var. Ona rağmen inceliyorlar; "Hak din budur." diyorlar. Çünkü kendi kitaplarında da o hususta bilgiler mevcut. Çünkü kendi kitaplarında da o hususta bilgiler mevcut.

Ve le-ini't-teba'te ehvâehüm ba'de'llezî câeke mine'l-ilm. "Eğer, ey Resûlüm..." Ve le-ini't-teba'te ehvâehüm ba'de'llezî câeke mine'l-ilm. "Eğer, ey Resûlüm..."

İn itteba'te... İn, Arapça'da "eğer" demek. İn itteba'te... İn, Arapça'da "eğer" demek.

"Eğer sen onların hevalarına, ehvâehüm, hevâ-i nefislerine ittiba edecek, etmiş olsaydın..." "Eğer sen onların hevalarına, ehvâehüm, hevâ-i nefislerine ittiba edecek, etmiş olsaydın..."

"Farz-ı muhal... Yapmazsın ya..."Farz-ı muhal... Yapmazsın ya... Ben sana söylüyorum, ümmet de anlasın, ümmet de böyle bir şeyi yapmasın.Ben sana söylüyorum, ümmet de anlasın, ümmet de böyle bir şeyi yapmasın. Eğer sen onların hevâ-i nefislerine tâbi olacak olsan..." Eğer sen onların hevâ-i nefislerine tâbi olacak olsan..."

Ba'de'llezî câeke mine'l-ilmi. "İlimden sana gelen o Kur'ân-ı Kerîm, o vahiyler,Ba'de'llezî câeke mine'l-ilmi. "İlimden sana gelen o Kur'ân-ı Kerîm, o vahiyler, o bilgilerden sonra sen bunları bırakıp da onların arzularına, hevalarına tâbi olacak olsan..." o bilgilerden sonra sen bunları bırakıp da onların arzularına, hevalarına tâbi olacak olsan..."

Ne olur? Mâ leke. "Senin için hiç olmaz." Mina'llâhi. "Allah tarafından."Ne olur?

Mâ leke. "Senin için hiç olmaz." Mina'llâhi. "Allah tarafından."
Min veliyyin ve lâ nasîr. "Bir dost veya yardımcı bulamazsın. Allah'tan bir yardım alamazsın.Min veliyyin ve lâ nasîr. "Bir dost veya yardımcı bulamazsın. Allah'tan bir yardım alamazsın. Allah'tan bir dostluk göremezsin. Allah'tan yana bir dostun olmaz." Bu çok büyük bir tehdittir. Allah'tan bir dostluk göremezsin. Allah'tan yana bir dostun olmaz."

Bu çok büyük bir tehdittir.

Geçen haftaki âyet-i kerîmelerde Peygamber Efendimiz'i Cenâb-ı Hak Teâlâ hazretleri nasıl methediyor: Geçen haftaki âyet-i kerîmelerde Peygamber Efendimiz'i Cenâb-ı Hak Teâlâ hazretleri nasıl methediyor:

İnnâ erselnâke bi'l-hakkı beşîran ve nezîrâ diyeİnnâ erselnâke bi'l-hakkı beşîran ve nezîrâ diye böyle methederken burada da şiddetli bir şekildeböyle methederken burada da şiddetli bir şekilde yanlış bir iş yapılmaması konusuna çok şiddetli bir uyarı var. yanlış bir iş yapılmaması konusuna çok şiddetli bir uyarı var.

"Yahudi ve hıristiyanların heva ve heveslerine, arzularına, isteklerine tâbi olursan"Yahudi ve hıristiyanların heva ve heveslerine, arzularına, isteklerine tâbi olursan Allah'tan sana bir yardım gelmez, bir dostluk olmaz.Allah'tan sana bir yardım gelmez, bir dostluk olmaz. Allah'ın tayin edeceği bir yardımcı, bir dost da bulamazsın." Allah'ın tayin edeceği bir yardımcı, bir dost da bulamazsın."

İnsan eğer öyle yaparsa yardımsız, dostsuz, pişman, perişan oluverir. İnsan eğer öyle yaparsa yardımsız, dostsuz, pişman, perişan oluverir.

Velî ne demek? "Dost" demek. Nasîr ne demek? Velî ne demek?

"Dost" demek.

Nasîr ne demek?

"Yardımcı" demek. Velî ile nasîr niye yan yana geliyor? "Yardımcı" demek.

Velî ile nasîr niye yan yana geliyor?

Velî, "dost" demek; ama her dost bazen insana yardım edemiyor.Velî, "dost" demek; ama her dost bazen insana yardım edemiyor. İşte dünyadaki bir sürü zulüm, işte buna üzülen bir sürü dost; ama yardımcı olamıyor.İşte dünyadaki bir sürü zulüm, işte buna üzülen bir sürü dost; ama yardımcı olamıyor. Bazen de en ummadığın bir kimse, dost da değil, karşı taraftan;Bazen de en ummadığın bir kimse, dost da değil, karşı taraftan; ama Allah'ın verdiği bir şeyle o sana yardımcı oluyor,ama Allah'ın verdiği bir şeyle o sana yardımcı oluyor, hiç ummadığın bir kimsenin yardımına mazhar olabiliyorsun. hiç ummadığın bir kimsenin yardımına mazhar olabiliyorsun. Bazen insan dost bulamaz, bazen dost bulur ama dostun elinden bir şey gelmez,Bazen insan dost bulamaz, bazen dost bulur ama dostun elinden bir şey gelmez, yardım gelmez, faydası olmaz, bazen yardımcı bulamaz. yardım gelmez, faydası olmaz, bazen yardımcı bulamaz.

Şimdi burada "Ne dostun olur, ne yardımcın olur." buyuruluyor. Şimdi burada "Ne dostun olur, ne yardımcın olur." buyuruluyor.

Mâ leke. "Senin için olmaz." Mina'llâhi. "Allah'tan yana, o cihetten düşünecek olursan..."Mâ leke. "Senin için olmaz." Mina'llâhi. "Allah'tan yana, o cihetten düşünecek olursan..." Min veliyyin ve lâ nasîr. "Allah senin dostun da olmaz, yardımcın da olmaz." Min veliyyin ve lâ nasîr. "Allah senin dostun da olmaz, yardımcın da olmaz."

Tabii Allah'ın dostu olmadığı, yardım etmediği kimse dünyada âhirette perişan olur.Tabii Allah'ın dostu olmadığı, yardım etmediği kimse dünyada âhirette perişan olur. Çok büyük bir tehdit! En korkunç durum bu!Çok büyük bir tehdit! En korkunç durum bu! Demek ki gelen ilm ü irfandan ve şeriat-i Kur'an'dan sonra, birisi kalkar daDemek ki gelen ilm ü irfandan ve şeriat-i Kur'an'dan sonra, birisi kalkar da onların hevasına tâbi olursa, isteklerine tâbi olursa, onların dinlerine girerse…onların hevasına tâbi olursa, isteklerine tâbi olursa, onların dinlerine girerse… Onların dinlerine Müslümanlıktan sonra girmeye ne denir? "İrtidat etmek" denir. Onların dinlerine Müslümanlıktan sonra girmeye ne denir?

"İrtidat etmek" denir.

"Falanca kimse boynuna haç takmış, Almanya'daki falanca işçinin oğlu şöyle olmuş..." "Falanca kimse boynuna haç takmış, Almanya'daki falanca işçinin oğlu şöyle olmuş..."

O ilimden, İslâm'dan, Kur'an'dan sonra birisi böyle yaparsa hiçbir yardım, hiçbir dost kalmaz;O ilimden, İslâm'dan, Kur'an'dan sonra birisi böyle yaparsa hiçbir yardım, hiçbir dost kalmaz; en kötü işi yapmış olur, mahvolur. en kötü işi yapmış olur, mahvolur.

Evet, müslümanların bu sırada, bu devirde, bu yıllarda, bu dünyada yardımcısı,Evet, müslümanların bu sırada, bu devirde, bu yıllarda, bu dünyada yardımcısı, alkışlayıcısı, seveni, bağrına basanı az.alkışlayıcısı, seveni, bağrına basanı az. Yanlış yola gidene her türlü yardım, yolunu şaşırmış balinalara yardım, ormandaki hayvanlara yardım…Yanlış yola gidene her türlü yardım, yolunu şaşırmış balinalara yardım, ormandaki hayvanlara yardım… Ama bir müslümana her yerde zulüm, baskı; her yerde sıkıntı, üzüntü, dert… Nedir bu? Ama bir müslümana her yerde zulüm, baskı; her yerde sıkıntı, üzüntü, dert… Nedir bu?

İmtihan. Cenâb-ı Hak İslâm yolunu böyle zahmetli eylemiş ki âşık-ı sâdıklar,İmtihan. Cenâb-ı Hak İslâm yolunu böyle zahmetli eylemiş ki âşık-ı sâdıklar, sağlamlar belli olsun; yalancılar, pamuk ipliği ile bağlı olanlar, sahteler, çürükler ayrılsın; hikmeti bu.sağlamlar belli olsun; yalancılar, pamuk ipliği ile bağlı olanlar, sahteler, çürükler ayrılsın; hikmeti bu. Bu imtihanları Peygamber Efendimiz de, ashâb-ı kirâm da, evliyâullah da,Bu imtihanları Peygamber Efendimiz de, ashâb-ı kirâm da, evliyâullah da, daha önceki peygamberler de hepgördüler. daha önceki peygamberler de hepgördüler.

Nasıl olacak insan? Kale gibi olacak. Sapasağlam olacak. Nasıl olacak insan?

Kale gibi olacak. Sapasağlam olacak.
Hiçbir şeyden yılmayacak. Cenâb-ı Hakk'a bağlığından kopmayacak. Eğer beni öldüreler... Hiçbir şeyden yılmayacak. Cenâb-ı Hakk'a bağlığından kopmayacak.

Eğer beni öldüreler...

"Eğer beni yaksalar, küllerimi havaya savursalar yine ayrılmam." diyecek."Eğer beni yaksalar, küllerimi havaya savursalar yine ayrılmam." diyecek. Yunus Emre'nin şiirlerinde anlattığı o aşklı, şevkli bağlılık, o candan bağlılık, hiçbir şeye yılmadan,Yunus Emre'nin şiirlerinde anlattığı o aşklı, şevkli bağlılık, o candan bağlılık, hiçbir şeye yılmadan, aldırmadan Müslümanlığı güzel yapmak; önemli olan bu! aldırmadan Müslümanlığı güzel yapmak; önemli olan bu!

Bu bilgiden sonra 121. âyet-i kerîmeye geçiyoruz. Tabii söylenecek şeyler çok...Bu bilgiden sonra 121. âyet-i kerîmeye geçiyoruz.

Tabii söylenecek şeyler çok...
Bir kere, "Onların ehvâsına tâbi olursan." deniliyor.Bir kere, "Onların ehvâsına tâbi olursan." deniliyor. Demek ki onların din diye icrâ ettikleri merasimler onların heva ve hevesleri;Demek ki onların din diye icrâ ettikleri merasimler onların heva ve hevesleri; Cenâb-ı Hakk'ın Musa aleyhisselâm'a, İsa aleyhisselâm'a öğrettikleri değil.Cenâb-ı Hakk'ın Musa aleyhisselâm'a, İsa aleyhisselâm'a öğrettikleri değil. O manzaralara bakın, tarih kitaplarını okuyun... Ehvâehüm. Ehvâ ne demek? O manzaralara bakın, tarih kitaplarını okuyun...

Ehvâehüm. Ehvâ ne demek?

Heva kelimesinin çoğulu. Heva ne demek? "İnsanın içinden nefsinin istekleri" demek. Heva kelimesinin çoğulu. Heva ne demek?

"İnsanın içinden nefsinin istekleri" demek.

Cehennemin bir adı da hâviye; cehenneme götüren bir sürü haksız, hudutsuz, taşkın, azgın istekler... Cehennemin bir adı da hâviye; cehenneme götüren bir sürü haksız, hudutsuz, taşkın, azgın istekler...

İnsanların uyması gereken yol nedir? Allah'ın emirleridir. İnsanların uyması gereken yol nedir?

Allah'ın emirleridir.

Allah'ın emirleri nedir? Hak dindir, ilâhî dindir. Allah'ın emirleri nedir?

Hak dindir, ilâhî dindir.

İnsanlar kendileri din uydurmuşsa onlara ne diyoruz? İnsanlar kendileri din uydurmuşsa onlara ne diyoruz?

"Beşerî dinler" diyoruz, "bâtıl dinler" diyoruz."Beşerî dinler" diyoruz, "bâtıl dinler" diyoruz. Çünkü kendisi uydurmuş; Allah'ın emri değil diye böyle bu taksime tâbi kılınmış.Çünkü kendisi uydurmuş; Allah'ın emri değil diye böyle bu taksime tâbi kılınmış. Birisi hak, birisi bâtıl diye… Birisi hak, birisi bâtıl diye…

Ehvâlarına uyan insanların ehvâlarını yani nefislerinin arzularını, keyiflerini,Ehvâlarına uyan insanların ehvâlarını yani nefislerinin arzularını, keyiflerini, kafalarından uydurdukları şeyleri kendisine "din" diye, "merasim" diye ortaya atıp dakafalarından uydurdukları şeyleri kendisine "din" diye, "merasim" diye ortaya atıp da işi o tarafa dök[üp] insanların o arzularına uyarsa insan, işi o tarafa dök[üp] insanların o arzularına uyarsa insan, Allah'ın arzusunu bırakıp beşerî arzulara uymuş olur; o zaman hiç kıymeti kalmaz.Allah'ın arzusunu bırakıp beşerî arzulara uymuş olur; o zaman hiç kıymeti kalmaz. Bu da tabii onların dinlerinin ehvâ olduğu, hevâ-i nefislerden ibaret olduğu,Bu da tabii onların dinlerinin ehvâ olduğu, hevâ-i nefislerden ibaret olduğu, asıl olmadığı beyan edilmiş oluyor. asıl olmadığı beyan edilmiş oluyor.

Ellezîne âteynâ hümü'l-kitâb. "Kendisine kitabı verdiğimiz kimseler...Ellezîne âteynâ hümü'l-kitâb. "Kendisine kitabı verdiğimiz kimseler... O kimseler ki Biz onlara kitabı verdik." "Ben Azîmüşşân onlara kitabı verdim..." O kimseler ki Biz onlara kitabı verdik."

"Ben Azîmüşşân onlara kitabı verdim..."

Yetlûnehû hakka tilâvetihî. "Onu hakkıyla tilavet ediyorlar, ederler."Yetlûnehû hakka tilâvetihî. "Onu hakkıyla tilavet ediyorlar, ederler." Ülâike yu'minûne bihî. "Ona inanan işte onlar..."Ülâike yu'minûne bihî. "Ona inanan işte onlar..." Ve men yekfur bihî. "Kim ona inanmıyor, kâfir oluyorsa..."Ve men yekfur bihî. "Kim ona inanmıyor, kâfir oluyorsa..." Fe-ülâike hümü'l-hâsirûn. "İşte onlar hüsrana uğrayanların tâ kendileridir! Hüsrana uğrayanlar onlardır!" Fe-ülâike hümü'l-hâsirûn. "İşte onlar hüsrana uğrayanların tâ kendileridir! Hüsrana uğrayanlar onlardır!"

Ellezîne âteynâ hümü'l-kitâb. "Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler..." Bunlar kimlerdir? Ellezîne âteynâ hümü'l-kitâb. "Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler..." Bunlar kimlerdir?

Bazı alimlere göre;Bazı alimlere göre; hümü'l-yehûdu ve'n-nasârâ. Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem'in ve Katede'ninhümü'l-yehûdu ve'n-nasârâ. Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem'in ve Katede'nin İbn Cerîr'in -yani Taberî Tefsiri'nin sahibi- tercih ettiği bu görüş… İbn Cerîr'in -yani Taberî Tefsiri'nin sahibi- tercih ettiği bu görüş…

"Ey Resûlüm! Senden önceki zamanda kendilerine kitap vermiş olduğumuz"Ey Resûlüm! Senden önceki zamanda kendilerine kitap vermiş olduğumuz ve kendilerine ehli kitab denilen o kimselerin bazıları..." ve kendilerine ehli kitab denilen o kimselerin bazıları..."

Yetlûnehû hakka tilâvetihî. "Onu hakkıyla okurlar." Yetlûnehû hakka tilâvetihî. "Onu hakkıyla okurlar."

"Kendilerine indirilen kitabı hakkıyla okurlar; oradaki işaretleri, emirleri, tavsiyeleri alırlar."Kendilerine indirilen kitabı hakkıyla okurlar; oradaki işaretleri, emirleri, tavsiyeleri alırlar. 'Âhir zaman Peygamberi'ne tâbi olun.' diye o kitaplarının ahkâmının tavsiyelerini tam tutarlar." 'Âhir zaman Peygamberi'ne tâbi olun.' diye o kitaplarının ahkâmının tavsiyelerini tam tutarlar."

Ülâike yu'minûne bihî. "O zaman onlar iman etmiş olurlar." Ülâike yu'minûne bihî. "O zaman onlar iman etmiş olurlar."

"Kendilerini inkârdan, Allah'ın gönderdiği Peygamber'e kâfir olmaktan,"Kendilerini inkârdan, Allah'ın gönderdiği Peygamber'e kâfir olmaktan, kitaba kâfir olmaktan kurtarmış olurlar." kitaba kâfir olmaktan kurtarmış olurlar."

"Ama inanmayanlar; onlar çok büyük hüsrana uğrayacaklar!" "Ama inanmayanlar; onlar çok büyük hüsrana uğrayacaklar!"

Hüsran, "bir işin sonunda ziyan etmek, hiç kâr etmemek, perişan olmak, eline hiçbir şey geçmemek" demek. Hüsran, "bir işin sonunda ziyan etmek, hiç kâr etmemek, perişan olmak, eline hiçbir şey geçmemek" demek.

Buradaki yetlûnehû... Telâ-yetlû-tilâvet...Buradaki yetlûnehû... Telâ-yetlû-tilâvet... Yetlûnehû hakka tilâvetihî. "Hakkıyla onu tilavet ederler."Yetlûnehû hakka tilâvetihî. "Hakkıyla onu tilavet ederler." Buradaki yetlûnehû "okumak" mânasına; "tilâvet-i Kur'ân-ı Kerîm" diyoruz,Buradaki yetlûnehû "okumak" mânasına; "tilâvet-i Kur'ân-ı Kerîm" diyoruz, "Kur'ân-ı Kerîm okumak." demek oluyor. "Kur'ân-ı Kerîm okumak." demek oluyor. Yani "Kendilerine kitap indirilenler bunu tam dikkatli bir şekilde hakkıyla okurlar." Yani "Kendilerine kitap indirilenler bunu tam dikkatli bir şekilde hakkıyla okurlar." Tamam, "okumak" mânasına... Acaba o mânaya mı? Tamam, "okumak" mânasına...

Acaba o mânaya mı?

Kur'ân-ı Kerîm'de başka âyetlere de baktığımız zaman bazen bu telâ-yetlû-tilâvetKur'ân-ı Kerîm'de başka âyetlere de baktığımız zaman bazen bu telâ-yetlû-tilâvet "takip etmek" mânasına da geliyor. Mesela; "takip etmek" mânasına da geliyor. Mesela;

Ve'ş-şemsi ve duhâhâ ve'l-kameri izâ telâhâ.Ve'ş-şemsi ve duhâhâ ve'l-kameri izâ telâhâ. Bu âyet-i kerîmede güneşe yemin ettikten sonra bir de aya yemin ediyor.Bu âyet-i kerîmede güneşe yemin ettikten sonra bir de aya yemin ediyor. Ve'l-kameri izâ telâhâ. O güneşi takip eden kamere de yemin ediyor.Ve'l-kameri izâ telâhâ. O güneşi takip eden kamere de yemin ediyor. O kamer o güneşi okuyacak değil; buradaki telâhâ "güneşi okur" dersek saçma olur.O kamer o güneşi okuyacak değil; buradaki telâhâ "güneşi okur" dersek saçma olur. Yani "takip etmek" mânasına, "tâbi olmak" mânasına. Yani "takip etmek" mânasına, "tâbi olmak" mânasına.

Demek ki "O kendilerine indirilen kitabı hakkıyla takip edenler." mânasına. Demek ki "O kendilerine indirilen kitabı hakkıyla takip edenler." mânasına.

"Hakkıyla takip etmek" ne demek? "Hakkıyla takip etmek" ne demek?

"İçindeki ahkâmı okumak, emirleri tutmak, harfiyen onu uygulamak" demek. "İçindeki ahkâmı okumak, emirleri tutmak, harfiyen onu uygulamak" demek.

Bir rivayete göre de; -yine Katâde'den de böyle bir rivayet var- bunlar, burada kastedilenler,Bir rivayete göre de; -yine Katâde'den de böyle bir rivayet var- bunlar, burada kastedilenler, "kendilerine kitap indirdiğimiz kimseler" denilenler ashâb-ı Resûlillah, yani Peygamber Efendimiz'in ashâbıdır."kendilerine kitap indirdiğimiz kimseler" denilenler ashâb-ı Resûlillah, yani Peygamber Efendimiz'in ashâbıdır. Buradaki el-kitâb, Kur'ân-ı Kerîm'dir. Böyle methedilenler de Peygamber Efendimiz'in ashâbıdır.Buradaki el-kitâb, Kur'ân-ı Kerîm'dir. Böyle methedilenler de Peygamber Efendimiz'in ashâbıdır. Hakikaten onlar Kur'ân-ı Kerîm'i hakkıyla okudular, hakkıyla uyguladılar,Hakikaten onlar Kur'ân-ı Kerîm'i hakkıyla okudular, hakkıyla uyguladılar, hakkıyla Kur'ân-ı Kerîm'e tâbi oldular. hakkıyla Kur'ân-ı Kerîm'e tâbi oldular. "İşte o inananlar ne âlâ... İnanmayanlar, Kureyş'in müşrikleri, başka kabilelerden müşrikler, "İşte o inananlar ne âlâ... İnanmayanlar, Kureyş'in müşrikleri, başka kabilelerden müşrikler, onlar da ebedî hüsrana uğradılar." Böyle bir yorum da var. onlar da ebedî hüsrana uğradılar." Böyle bir yorum da var.

"Kendilerine kitap verdiğimiz, kendilerine o kitabı verdiğimiz kimseler...""Kendilerine kitap verdiğimiz, kendilerine o kitabı verdiğimiz kimseler..." 'O kitap' eğer daha önceki kitaplar ise, Tevrat ve İncil ise o zaman 'O kitap' eğer daha önceki kitaplar ise, Tevrat ve İncil ise o zaman bu kastedilenler o kitaplara bağlı insanların zümresinden, dinindenkenbu kastedilenler o kitaplara bağlı insanların zümresinden, dinindenken Peygamber Efendimiz'e tâbi olanlar kastedilmiş oluyor, cennete girenler kastedilmiş oluyor. Peygamber Efendimiz'e tâbi olanlar kastedilmiş oluyor, cennete girenler kastedilmiş oluyor.

Onlardan kimler var? Onlardan kimler var?

Mesela yahudilerin büyük allâmesi, çok alim zât, muhterem Abdullah b. Selam, Peygamber Efendimiz'e geldi;Mesela yahudilerin büyük allâmesi, çok alim zât, muhterem Abdullah b. Selam, Peygamber Efendimiz'e geldi; "Evet, senin gelişin Tevrat'ta bildiriliyor. Evsâfın tamamen öyle. "Evet, senin gelişin Tevrat'ta bildiriliyor. Evsâfın tamamen öyle. Sen âhir zaman Peygamberisin." dedi, müslüman oldu. Sen âhir zaman Peygamberisin." dedi, müslüman oldu.

Sonra hıristiyanlardan da Peygamber Efendimiz'in hak Peygamber olduğunu kabul edip,Sonra hıristiyanlardan da Peygamber Efendimiz'in hak Peygamber olduğunu kabul edip, anlayıp müslüman olanlar çok. Onlardan bazıları, âshâb-ı sefîne deniliyor, gemiye binmiş olan, gemi ahalisi.anlayıp müslüman olanlar çok. Onlardan bazıları, âshâb-ı sefîne deniliyor, gemiye binmiş olan, gemi ahalisi. Hangi gemi? Bunlar Cafer b. Ebî Tâlib radıyallahu anh, Câfer-i Tayyar Efendimiz...Hangi gemi?

Bunlar Cafer b. Ebî Tâlib radıyallahu anh, Câfer-i Tayyar Efendimiz...
Şehit olarak âhirete göçen, Peygamber Efendimiz'in de;Şehit olarak âhirete göçen, Peygamber Efendimiz'in de; "Onu ben cennette uçarken görüyorum..." dediği için Câfer-i Tayyar adını alan..."Onu ben cennette uçarken görüyorum..." dediği için Câfer-i Tayyar adını alan... O hanımıyla Kureyş'in zülmü dolayısıyla Habeşistan'a gitmişti.O hanımıyla Kureyş'in zülmü dolayısıyla Habeşistan'a gitmişti. Onunla beraber dönerken 32 kişi Habeşistan'dan geldi, hıristiyan,Onunla beraber dönerken 32 kişi Habeşistan'dan geldi, hıristiyan, 8 de Şam rahiplerinden, 40 kişi oldular.8 de Şam rahiplerinden, 40 kişi oldular. Bunlar geldiler, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e ittibâ ettiler, imana geldiler, müslüman oldular.Bunlar geldiler, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e ittibâ ettiler, imana geldiler, müslüman oldular. Bu 40 kişi, bunlara tarihte ashâb-ı sefîne deniliyor, "o gemiyle gelenler" mânasına... Bu 40 kişi, bunlara tarihte ashâb-ı sefîne deniliyor, "o gemiyle gelenler" mânasına...

Demek ki Peygamber Efendimiz'in zamanında bazı derin alimler, yahudilerdenDemek ki Peygamber Efendimiz'in zamanında bazı derin alimler, yahudilerden ve nasrânîlerden-hıristiyanlardan geldiler, müslüman oldular. ve nasrânîlerden-hıristiyanlardan geldiler, müslüman oldular. Bunlar hakkında Kur'ân-ı Kerîm'de pek çok medihler var.Bunlar hakkında Kur'ân-ı Kerîm'de pek çok medihler var. Ama onlarla ilgili âyetleri okumadan önce bir şeyi belirtmek istiyorum:Ama onlarla ilgili âyetleri okumadan önce bir şeyi belirtmek istiyorum: Burada ister birinci yorum ister ikinci yorum olsun, bu kitabı hakkıyla okuyanlarBurada ister birinci yorum ister ikinci yorum olsun, bu kitabı hakkıyla okuyanlar veya kitaba hakkıyla tâbi olup hakkıyla o kitabı uygulayanlar... "Hakkıyla kitabı uygulamak" nedir? veya kitaba hakkıyla tâbi olup hakkıyla o kitabı uygulayanlar... "Hakkıyla kitabı uygulamak" nedir?

Ömer b. Hattab radıyallahu anh demiş ki; Ömer b. Hattab radıyallahu anh demiş ki;

İzâ merre bi-zikri'l-cenneti seela'llâhi el-cennete ve izâ merre bi-zikri'n-nâri teâvede billâhi mine'n-nâr.İzâ merre bi-zikri'l-cenneti seela'llâhi el-cennete ve izâ merre bi-zikri'n-nâri teâvede billâhi mine'n-nâr. "Kur'an'ı o kadar dikkatli okurlar ki cenneti anlatan âyetler geçince dururlar;"Kur'an'ı o kadar dikkatli okurlar ki cenneti anlatan âyetler geçince dururlar; 'Yâ Rabbi! Bizi bu bahsettiğin cennetine girenlerden eyle!', cehennemle ilgili âyetler geldiği zaman; 'Yâ Rabbi! Bizi bu bahsettiğin cennetine girenlerden eyle!', cehennemle ilgili âyetler geldiği zaman; 'Yâ Rabbi! Bizi bu cehenneme düşenlerden etme!' [derler.]'Yâ Rabbi! Bizi bu cehenneme düşenlerden etme!' [derler.] Böyle duygulana duygulana, hakkıyla, sindire sindire okumak..." mânasına diyeBöyle duygulana duygulana, hakkıyla, sindire sindire okumak..." mânasına diye Ömer b. Hattab radıyallahu anh böyle izah etmiş, örneklendirmiş. Ömer b. Hattab radıyallahu anh böyle izah etmiş, örneklendirmiş.

Hatta o, Kur'ân-ı Kerîm'i birkaç türlü okurmuş; bir hızlı okurmuş,Hatta o, Kur'ân-ı Kerîm'i birkaç türlü okurmuş; bir hızlı okurmuş, bir de derin derin, düşüne düşüne okurmuş. "Daha henüz üçte birine geldim." buyurmuş.bir de derin derin, düşüne düşüne okurmuş. "Daha henüz üçte birine geldim." buyurmuş. Biz de öyle okumalıyız. Biz de öyle okumalıyız. Bir, hatmimiz devam etsin diye hızlı okumalıyız;Bir, hatmimiz devam etsin diye hızlı okumalıyız; bir de âyetler üzerinde derin derin tefekkür ede ede okumalıyız. bir de âyetler üzerinde derin derin tefekkür ede ede okumalıyız.

İbn Mes'ûd radıyallahu anh ve onun gibi bazı alimler de buyurmuşlar ki; İbn Mes'ûd radıyallahu anh ve onun gibi bazı alimler de buyurmuşlar ki;

"Allah'ın kitabına hakkıyla tâbi olmak, nasıl olacak?" "Allah'ın kitabına hakkıyla tâbi olmak, nasıl olacak?"

Vellezî nefsi bi-yedihî. "Canım elinde olan Allah'a yemin olsun ki..." Vellezî nefsi bi-yedihî. "Canım elinde olan Allah'a yemin olsun ki..."

Peygamber Efendimiz de böyle yemin ederdi.Peygamber Efendimiz de böyle yemin ederdi. İbn Mes'ûd radıyallahu anh da Peygamber Efendimiz'in o ifadesi gibi sözüne başlamış. İbn Mes'ûd radıyallahu anh da Peygamber Efendimiz'in o ifadesi gibi sözüne başlamış.

Vellezî nefsi bi-yedihî. "Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki..."Vellezî nefsi bi-yedihî. "Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki..." İnne hakka tilâvetihî. "Onun hakkıyla tilavet olunması şöyle olur:"İnne hakka tilâvetihî. "Onun hakkıyla tilavet olunması şöyle olur:" En yuhille halâlehû. "Helalini helal bilmek ve uygulamak."En yuhille halâlehû. "Helalini helal bilmek ve uygulamak." Ve yuharrime harâmehû. "Haramını haram bilmek ve haramından kaçınmak."Ve yuharrime harâmehû. "Haramını haram bilmek ve haramından kaçınmak." Ve yakraehû kemâ enzelehu'llâhu. "Allah'ın indirdiği şekilde onu okumak."Ve yakraehû kemâ enzelehu'llâhu. "Allah'ın indirdiği şekilde onu okumak." Ve lâ yuharrifü'l-kelime an mevâdıihî. "Sözleri yerlerinden oynatıp tahrif etmemek, bozmamak."Ve lâ yuharrifü'l-kelime an mevâdıihî. "Sözleri yerlerinden oynatıp tahrif etmemek, bozmamak." Ve lâ yetevellu minhu şey'en alâ gayri te'vilihî.Ve lâ yetevellu minhu şey'en alâ gayri te'vilihî. "Kur'ân-ı Kerîm'in herhangi bir yerini asıl mânasından ayrı,"Kur'ân-ı Kerîm'in herhangi bir yerini asıl mânasından ayrı, olmadık bir tevil ile tevil etmemek." diye hakkıyla okumayı böyle izah eylemiş. olmadık bir tevil ile tevil etmemek." diye hakkıyla okumayı böyle izah eylemiş.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den de hakkıyla okunması;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den de hakkıyla okunması; yettebiûnehû hakka't-tibâihî. "Hakkıyla, ahkâmına ittibâ etmek." diye bir rivayet var.yettebiûnehû hakka't-tibâihî. "Hakkıyla, ahkâmına ittibâ etmek." diye bir rivayet var. İbn Ömer radıyallahu anhümâ rivayet etmiş ki; Yetlûnehû hakka tilâvetihî ne demek? İbn Ömer radıyallahu anhümâ rivayet etmiş ki;

Yetlûnehû hakka tilâvetihî ne demek?

Yettebiûnehû hakka ittibâihî. "Hakkıyla ona ittibâ etmek." demek. Yettebiûnehû hakka ittibâihî. "Hakkıyla ona ittibâ etmek." demek.

Bu çok önemli bir mâna, bunun üzerinde durmamız, bu hadîs-i şerîfteki bu sözü biraz açmamız lazım. Bu çok önemli bir mâna, bunun üzerinde durmamız, bu hadîs-i şerîfteki bu sözü biraz açmamız lazım.

Kur'ân-ı Kerîm okuyoruz… Hafızlarımız var, çocuklarımıza ezberletiyoruz…Kur'ân-ı Kerîm okuyoruz… Hafızlarımız var, çocuklarımıza ezberletiyoruz… Ama eğer bir insan Kur'an'ı okur, ezberler de hiç Kur'ân-ı Kerîm'e yakışır bir yaşam yaşamazsa;Ama eğer bir insan Kur'an'ı okur, ezberler de hiç Kur'ân-ı Kerîm'e yakışır bir yaşam yaşamazsa; hâli Kur'ân-ı Kerîm'de istenen, tarif edilen hâle uymazsa, o zaman ne oluyor? hâli Kur'ân-ı Kerîm'de istenen, tarif edilen hâle uymazsa, o zaman ne oluyor?

Onu hakkıyla tilavet etmemiş oluyor. Ahkâmına uyacak.Onu hakkıyla tilavet etmemiş oluyor.

Ahkâmına uyacak.
Kur'ân-ı Kerîm ölülere okunmak için inmiş bir kitap değil; dirilerin hayatını düzeltmek için inmiş bir kitap.Kur'ân-ı Kerîm ölülere okunmak için inmiş bir kitap değil; dirilerin hayatını düzeltmek için inmiş bir kitap. Yalan söylemeyecek. Haram yemeyecek. Ölçüyü tartıyı düzgün yapacak.Yalan söylemeyecek. Haram yemeyecek. Ölçüyü tartıyı düzgün yapacak. Gıybet etmeyecek. Bunların hepsi, bütün güzel ahlâk, bütün fazâil orada yazılı.Gıybet etmeyecek. Bunların hepsi, bütün güzel ahlâk, bütün fazâil orada yazılı. Bütün rezâil ve haramlar orada yasaklanmış. Müslüman ona uyacak. Bütün rezâil ve haramlar orada yasaklanmış. Müslüman ona uyacak. Uymadıktan sonra Allah'ın kitabı rafta duruyor, bu okuduğu zaman anlamıyor; o hakkıyla ittibâ olmuyor. Uymadıktan sonra Allah'ın kitabı rafta duruyor, bu okuduğu zaman anlamıyor; o hakkıyla ittibâ olmuyor.

O bakımdan, hakkıyla ittibâya gayret edelim. Çoluk çocuğumuzu da Kur'ân-ı Kerîm'e hakkıyla ittibâ ettirelim. O bakımdan, hakkıyla ittibâya gayret edelim. Çoluk çocuğumuzu da Kur'ân-ı Kerîm'e hakkıyla ittibâ ettirelim.

Eğer bunlardan murad, ashâb¬ ı sefîne gibi, Abdullah b. Selam gibi, kitaplarını okuyup daEğer bunlardan murad, ashâb¬ ı sefîne gibi, Abdullah b. Selam gibi, kitaplarını okuyup da oradan Peygamber Efendimiz'in evsafını okuyup, anlayıp da iman edenlerdir mânası kastediliyorsa...oradan Peygamber Efendimiz'in evsafını okuyup, anlayıp da iman edenlerdir mânası kastediliyorsa... Bu konuda çok âyet-i kerîmeler var. Bu konuda çok âyet-i kerîmeler var. Allahu Teâlâ hazretleri bu hususu beyan buyurmuş; dikkatle okuyup ona uyma meselesinde,Allahu Teâlâ hazretleri bu hususu beyan buyurmuş; dikkatle okuyup ona uyma meselesinde, Peygamber Efendimiz'e uyma meselesinde…Peygamber Efendimiz'e uyma meselesinde… Daha önceki enbiyâ ve mürselînin gönderdiğine inanan milletlerden… Cenâb-ı Hak buyuruyor ki; Daha önceki enbiyâ ve mürselînin gönderdiğine inanan milletlerden… Cenâb-ı Hak buyuruyor ki;

Velev ennehüm ekâmü't-tevrâte. "Eğer o kendilerine Tevrat indirilmiş olanlarVelev ennehüm ekâmü't-tevrâte. "Eğer o kendilerine Tevrat indirilmiş olanlar Tevrat'ı hakkıyla dosdoğru uygulamış olsalardı..."Tevrat'ı hakkıyla dosdoğru uygulamış olsalardı..." Ve'l-incîle. "İncil kendilerine inmiş olanlar İncil'i tam uygulamış olsalardı..."Ve'l-incîle. "İncil kendilerine inmiş olanlar İncil'i tam uygulamış olsalardı..." Ve mâ ünzile ileyhim min rabbihim.Ve mâ ünzile ileyhim min rabbihim. "Rablerinden kendilerine emredilmiş olan, indirilmiş olan âyetleri uygulamış olsalardı..." Ne olurdu? "Rablerinden kendilerine emredilmiş olan, indirilmiş olan âyetleri uygulamış olsalardı..."

Ne olurdu?

Le-ekelû min fevkıhim ve min tahti ercülihim. "Üzerlerinden ve ayaklarının altlarından nimetler yerlerdi." Le-ekelû min fevkıhim ve min tahti ercülihim. "Üzerlerinden ve ayaklarının altlarından nimetler yerlerdi."

Başka bir âyet-i kerîmede Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ buyuruyor ki; Başka bir âyet-i kerîmede Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ buyuruyor ki;

Kul yâ ehle'l-kitâb. "Ey Resûlüm! Sen o ehli kitaba de ki;" Lestüm alâ şey'in.Kul yâ ehle'l-kitâb. "Ey Resûlüm! Sen o ehli kitaba de ki;" Lestüm alâ şey'in. 'Siz hiçbir şey üzere değilsiniz, boş, havadasınız; kıymetiniz yok.' 'Siz hiçbir şey üzere değilsiniz, boş, havadasınız; kıymetiniz yok.' Hattâ tukîmû't-tevrâte ve'l-incîle ve mâ ünzile ileyküm min rabbiküm.Hattâ tukîmû't-tevrâte ve'l-incîle ve mâ ünzile ileyküm min rabbiküm. 'Tevrat'ı ve İncil'i tam mânasıyla okuyup bütün ahkâmını uygulamadıkça,'Tevrat'ı ve İncil'i tam mânasıyla okuyup bütün ahkâmını uygulamadıkça, size Rabbiniz'den indirilen ahkâmı tatbik etmedikçe...'" size Rabbiniz'den indirilen ahkâmı tatbik etmedikçe...'"

İzâ ekamtümühâ hakka'l-ikâmeti.İzâ ekamtümühâ hakka'l-ikâmeti. "Bunu hakkıyla uyguladığın zaman, ona tam inandığın zaman, hiçbir âyeti ayırmadığın zaman...""Bunu hakkıyla uyguladığın zaman, ona tam inandığın zaman, hiçbir âyeti ayırmadığın zaman..." Ne olacak? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in gelişiyle ilgili âyetlere de inanacaklar,Ne olacak?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in gelişiyle ilgili âyetlere de inanacaklar,
Efendimiz'in evsâfına da inanacaklar, vasıflarını da öğrenecekler. Efendimiz'in evsâfına da inanacaklar, vasıflarını da öğrenecekler. Ve ona ittibâ etmek konusunda kendilerinden ahit alınmış olduğunu da bilecekler.Ve ona ittibâ etmek konusunda kendilerinden ahit alınmış olduğunu da bilecekler. O geldiği zaman ona yardım etmelerinin emrolunduğunu da bilecekler,O geldiği zaman ona yardım etmelerinin emrolunduğunu da bilecekler, yardım edecekler ve böylece devam edecek... Demek ki onların da 'hakkıyla tilaveti' ne demek? yardım edecekler ve böylece devam edecek...

Demek ki onların da 'hakkıyla tilaveti' ne demek?

"Peygamber Efendimiz'e yine tâbi olmaları" demek."Peygamber Efendimiz'e yine tâbi olmaları" demek. Yoksa "ayrı bir yol tutmaları, Kur'ân-ı Kerîm'in,Yoksa "ayrı bir yol tutmaları, Kur'ân-ı Kerîm'in, İslâm'ın yanında başka bir din daha tutturmak" mânasına değil. İslâm'ın yanında başka bir din daha tutturmak" mânasına değil.

Ellezîne âteynâ hümü'l-kitâbe min kablihî hüm bihî yu'minûn.Ellezîne âteynâ hümü'l-kitâbe min kablihî hüm bihî yu'minûn. "Kendilerine daha önce kitap indirdiklerimiz ona inanırlar.""Kendilerine daha önce kitap indirdiklerimiz ona inanırlar." Ve izâ yütlâ aleyhim kâlû âmennâ bihî.Ve izâ yütlâ aleyhim kâlû âmennâ bihî. "Kur'an'ın âyetleri onlara okunduğu zaman derler ki; 'Biz buna iman ettik.'"Kur'an'ın âyetleri onlara okunduğu zaman derler ki; 'Biz buna iman ettik.' İnnehu'l-hakku min rabbinâ. 'Bunlar Rabbimiz'den gelmiş âyetler, besbelli...'İnnehu'l-hakku min rabbinâ. 'Bunlar Rabbimiz'den gelmiş âyetler, besbelli...' İnnâ künnâ min kablihî müslimîn. 'Biz zaten müslümandık, Allah'a teslim olmuştuk.' derler."İnnâ künnâ min kablihî müslimîn. 'Biz zaten müslümandık, Allah'a teslim olmuştuk.' derler." Ülâike yu'tevne ecrehüm merrateyni bimâ sabarûÜlâike yu'tevne ecrehüm merrateyni bimâ sabarû "Sabrettiklerinden dolayı ecirlerini Allah iki kat verecek.""Sabrettiklerinden dolayı ecirlerini Allah iki kat verecek." Ve yedreûne bi'l-haseneti's-seyyiete. "İyiyi kötüyü ayırt edip iyiye tâbi oldukları için..." Ve yedreûne bi'l-haseneti's-seyyiete. "İyiyi kötüyü ayırt edip iyiye tâbi oldukları için..." Ve mimmâ razaknâ hüm yunfikûn. "Ve hayır hasenât yaptıkları için Allah onları mükâfatlandıracak." Ve mimmâ razaknâ hüm yunfikûn. "Ve hayır hasenât yaptıkları için Allah onları mükâfatlandıracak."

Ve buyuruyor ki Cenâb-ı Hak, yine başka bir âyet-i kerîmede:Ve buyuruyor ki Cenâb-ı Hak, yine başka bir âyet-i kerîmede: -Bunlar İbn Kesîr'in tefsirinde bu âyet-i kerîmeyi açıklamak için derc edilmiş, delil mahiyetinde,-Bunlar İbn Kesîr'in tefsirinde bu âyet-i kerîmeyi açıklamak için derc edilmiş, delil mahiyetinde, bu mânanın doğruluğunu gösteren âyetler- bu mânanın doğruluğunu gösteren âyetler-

Ve kul li'llezîne ûtü'l-kitâb. "Kendilerine kitap indirilenlere de ki ey Resûlüm..."Ve kul li'llezîne ûtü'l-kitâb. "Kendilerine kitap indirilenlere de ki ey Resûlüm..." Ve'l-ümmiyyîn. "Kitap indirilmeyen o müşrik Araplar'a, hepsine birden de ki;" E eslemtüm?Ve'l-ümmiyyîn. "Kitap indirilmeyen o müşrik Araplar'a, hepsine birden de ki;" E eslemtüm? "Siz İslâm oluyor musunuz, olmuyor musunuz?""Siz İslâm oluyor musunuz, olmuyor musunuz?" Fe-in eslemû. "Eğer İslâm olurlarsa..."Fe-in eslemû. "Eğer İslâm olurlarsa..." Fekadi'htedev. "Hidâyete ermiş olurlar." Ve in tevellev. "Sırt çevirirlerse, kabul etmezlerse..."Fekadi'htedev. "Hidâyete ermiş olurlar." Ve in tevellev. "Sırt çevirirlerse, kabul etmezlerse..." Fe-innemâ aleyke'l-belâğ. "Sana ancak tebliğ vazifesi var.Fe-innemâ aleyke'l-belâğ. "Sana ancak tebliğ vazifesi var. Üzülme, onların cezasını Allah verecek." Vallâhu basîrun bi'l-ibâd. "Allah kullarının yaptıklarını biliyor." Üzülme, onların cezasını Allah verecek." Vallâhu basîrun bi'l-ibâd. "Allah kullarının yaptıklarını biliyor."

Ve men yekfur bihî fe-ülâike hümü'l-hâsirûn dendiği, Ve men yekfur bihî fe-ülâike hümü'l-hâsirûn dendiği, yani Allah'ın Peygamber Efendimiz'e indirdiklerine yani Allah'ın Peygamber Efendimiz'e indirdiklerine kâfir olanların sonsuz bir hüsrana uğrayacaklarını bildirdi. kâfir olanların sonsuz bir hüsrana uğrayacaklarını bildirdi.

Bundan sonra en son satırları bu 121. âyet-i kerîmenin izahı sadedinde,Bundan sonra en son satırları bu 121. âyet-i kerîmenin izahı sadedinde, İbn Kesîr'in serd ettiği bir hadîs-i şerîf var, onu okuyorum.İbn Kesîr'in serd ettiği bir hadîs-i şerîf var, onu okuyorum. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sahih hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sahih hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki;

Vellezî nefsî bi-yedihî. Vellezî nefsî bi-yedihî. "Canım, nefsim elinde olan, -dilerse beni yaşatacak, dilerse öldürecek olan,"Canım, nefsim elinde olan, -dilerse beni yaşatacak, dilerse öldürecek olan, her şeye kâdir olan- Allah'a yemin olsun ki..." Lâ yesmeu bi-ehadün min hâzihi'l-ümmeti. her şeye kâdir olan- Allah'a yemin olsun ki..." Lâ yesmeu bi-ehadün min hâzihi'l-ümmeti. "Şu ümmetten beni işiten hiçbir kimse yoktur ki..." "Şu ümmetten beni işiten hiçbir kimse yoktur ki..." Yehûdiyyün ve lâ nasrâniyyün. "İster yahudi olsun, ister nasrânî olsun..." Yehûdiyyün ve lâ nasrâniyyün. "İster yahudi olsun, ister nasrânî olsun..."

"Benim zamanımda, şu toplulukta mevcut olup da beni işiten bir kimse..." "Benim zamanımda, şu toplulukta mevcut olup da beni işiten bir kimse..."

Sümme lâ yu'minu. "Eğer sonra inanmamışsa..." Bî. "Bana inanmamışsa..."Sümme lâ yu'minu. "Eğer sonra inanmamışsa..." Bî. "Bana inanmamışsa..." İllâ dehale'n-nâr. "Mutlaka o cehenneme girer." Yani kurtuluşu yok. İllâ dehale'n-nâr. "Mutlaka o cehenneme girer."

Yani kurtuluşu yok.

Çare; âhir zaman Peygamberi'ne -kendi kitaplarında da emrolunduğu üzere- tâbi olmak.Çare; âhir zaman Peygamberi'ne -kendi kitaplarında da emrolunduğu üzere- tâbi olmak. Onların en büyük imtihanları bu zaten. "Âhir zaman Peygamberi geldiği zaman tâbi olacaksınız." diyeOnların en büyük imtihanları bu zaten. "Âhir zaman Peygamberi geldiği zaman tâbi olacaksınız." diye Allahu Teâlâ onlardan ahd almış, ona uyacak. Allahu Teâlâ onlardan ahd almış, ona uyacak. Uymadığı zaman olmadığını hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bildiriyor.Uymadığı zaman olmadığını hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bildiriyor. Uydukları zaman ne oluyor? Uydukları zaman ne oluyor?

Elhamdülillah; İslâm zaten yahudileri de hıristiyanları da kurtarıyor.Elhamdülillah; İslâm zaten yahudileri de hıristiyanları da kurtarıyor. Onların dinlerinin bir zamanlar hak din olduğunu beyan ediyor, yanlışlıklarını açıklıyor,Onların dinlerinin bir zamanlar hak din olduğunu beyan ediyor, yanlışlıklarını açıklıyor, doğru yola sevk olunmalarına yol gösteriyor. Yani iyiliklerini istemiş oluyor. doğru yola sevk olunmalarına yol gösteriyor. Yani iyiliklerini istemiş oluyor. Ona tâbi olanlar yine o iyiliğe mazhar olmuş oluyorlar.Ona tâbi olanlar yine o iyiliğe mazhar olmuş oluyorlar. Bir şey kaybetmiyorlar; her şeyi kazanıyorlar. Aksi takdirde her şeyi kaybedecekler. Bir şey kaybetmiyorlar; her şeyi kazanıyorlar. Aksi takdirde her şeyi kaybedecekler.

Allahu Teâlâ hazretleri geçekleri görüp her zaman her yerde haktan yana,Allahu Teâlâ hazretleri geçekleri görüp her zaman her yerde haktan yana, gerçekten yana olmayı nasip eylesin. Bâtıldan uzak eylesin. Yanlış yolda yürütmesin.gerçekten yana olmayı nasip eylesin. Bâtıldan uzak eylesin. Yanlış yolda yürütmesin. Hatasını anlayıp doğru yola gelmeyi cümleye nasip eylesin.Hatasını anlayıp doğru yola gelmeyi cümleye nasip eylesin. Doğru yolda yürüyenlere de gayret kuvvet versin.Doğru yolda yürüyenlere de gayret kuvvet versin. Eza cefa çekerlerse bunun imtihan olduğunu bilip sabretmelerini nasip eylesin.Eza cefa çekerlerse bunun imtihan olduğunu bilip sabretmelerini nasip eylesin. Lütfa mazhar olduklarını, dinlerinin hak olduğunu bilipLütfa mazhar olduklarını, dinlerinin hak olduğunu bilip aşk ile şevk ile ibadet ve taatte olmayı nasip eylesin. aşk ile şevk ile ibadet ve taatte olmayı nasip eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi iki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi iki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin.

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû! es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2