Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Ahmed İbn-i Ebi'l-Havârî Hz. (1) (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

10 Rebîü'l-Evvel 1414 / 28.08.1993
İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Her zaman okuduğumuz Fâtiha-ı şerîfedeki sırât-ı müstakimdeki gruplar… Bir de ifrat ve tefrit hakkında bilgi | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Ahmed İbn-i Ebi'l-Havârî Hz. (1) (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

10 Rebîü'l-Evvel 1414 / 28.08.1993
İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Her zaman okuduğumuz Fâtiha-ı şerîfedeki sırât-ı müstakimdeki gruplar… Bir de ifrat ve tefrit hakkında bilgi | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Her zaman okuduğumuz Fâtiha-ı şerîfedeki sırât-ı müstakimdeki gruplar…Her zaman okuduğumuz Fâtiha-ı şerîfedeki sırât-ı müstakimdeki gruplar… Bir de ifrat ve tefrit hakkında bilgi verir misiniz? Bir de ifrat ve tefrit hakkında bilgi verir misiniz?

Çok kısa söylemek gerekirseÇok kısa söylemek gerekirse sırât-ı müstakim, Resûlullah'ın yoludur, Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesi yoludur.sırât-ı müstakim, Resûlullah'ın yoludur, Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesi yoludur. Çünkü diyor ki; "Ey kullarım; 'Kendilerine nimet verdiğin kullarının yoluna bizi ilet.' diye dua edin.Çünkü diyor ki; "Ey kullarım; 'Kendilerine nimet verdiğin kullarının yoluna bizi ilet.' diye dua edin. 'Dalalete düşmüş olanların ve Allah'ın gazabına uğramışların yoluna değil.'" diyor. 'Dalalete düşmüş olanların ve Allah'ın gazabına uğramışların yoluna değil.'" diyor.

Dalalete düşmüş olanlar hıristiyanlar çünkü Hz. İsa'ya "Allah'ın oğlu" deyiverdiler,Dalalete düşmüş olanlar hıristiyanlar çünkü Hz. İsa'ya "Allah'ın oğlu" deyiverdiler, peygamberi bu sefer ilâh edindiler, kâfir oldular. peygamberi bu sefer ilâh edindiler, kâfir oldular.

Lekad kefere'llezîne kâlû inna'llâhe hüve'l-mesîhü'bnü Meryem. Lekad kefere'llezîne kâlû inna'llâhe hüve'l-mesîhü'bnü Meryem.

Alenen kâfirlik... Alenen kâfirlik...

Sonra yahudiler de sapıttılar, kendilerine hak peygamber, hak kitap indiği haldeSonra yahudiler de sapıttılar, kendilerine hak peygamber, hak kitap indiği halde Allah'ın gazap ettiği kavim durumuna düştüler. Onun için onların durumunda olmamak nasıl olacak? Allah'ın gazap ettiği kavim durumuna düştüler. Onun için onların durumunda olmamak nasıl olacak?

Peygamber Efendimiz'in yolunda yürümektir. Sünnet-i seniyyeye sarılmaktır.Peygamber Efendimiz'in yolunda yürümektir. Sünnet-i seniyyeye sarılmaktır. Takvâ yoludur. Yani tasavvuf ve takvâ, Peygamber Efendimiz'in yoludur.Takvâ yoludur. Yani tasavvuf ve takvâ, Peygamber Efendimiz'in yoludur. Ona dikkat ederek yürürseniz, Kur'ân-ı Kerîm'i çok okursanız, hadîs-i şerîfleri çok okursanız,Ona dikkat ederek yürürseniz, Kur'ân-ı Kerîm'i çok okursanız, hadîs-i şerîfleri çok okursanız, büyük alimlerimizin hayatlarını okursanız, eserlerini okursanız o kendiliğinden belli olur.büyük alimlerimizin hayatlarını okursanız, eserlerini okursanız o kendiliğinden belli olur. Böyle bir zümre içinde olursanız o yaşama kendiliğinden olur. Böyle bir zümre içinde olursanız o yaşama kendiliğinden olur.

Zümreden koptuğunuz zaman, yollarından çıktığınız zaman kendiniz yeni bir yol keşfedemezsiniz.Zümreden koptuğunuz zaman, yollarından çıktığınız zaman kendiniz yeni bir yol keşfedemezsiniz. Çünkü yol keşfedilmiş. Sırât-ı müstakîm ayan beyan meydandadır.Çünkü yol keşfedilmiş. Sırât-ı müstakîm ayan beyan meydandadır. Sizin saptığınız, kestirme sandığınız yol çıkmazdır; batar gidersiniz.Sizin saptığınız, kestirme sandığınız yol çıkmazdır; batar gidersiniz. Onun için sırât-ı müstakim takvâ ehli müslümanların yürüdüğü yoldur.Onun için sırât-ı müstakim takvâ ehli müslümanların yürüdüğü yoldur. Ehl-i Sünnet, sünnet-i seniyyeye sarılan insanların yoludur.Ehl-i Sünnet, sünnet-i seniyyeye sarılan insanların yoludur. Cemaat-i kübrâ-i Muhammediye'den, cadde-i kübrâ-i Muhammediye'den yürüyen insanların yoludur. Cemaat-i kübrâ-i Muhammediye'den, cadde-i kübrâ-i Muhammediye'den yürüyen insanların yoludur.

Kur'an'a ve hadise sarılırsanız kurtulursunuz. Ona dayalı yola girerseniz kurtulursunuz.Kur'an'a ve hadise sarılırsanız kurtulursunuz. Ona dayalı yola girerseniz kurtulursunuz. Ondan ayrıldınız mı derece derece kandırılırsınız. Ondan ayrıldınız mı derece derece kandırılırsınız.

Kandırılmak vardır. Göz boyama şeklinde olur. Hokkabaz bile kandırır sizi...Kandırılmak vardır. Göz boyama şeklinde olur. Hokkabaz bile kandırır sizi... Şapkasının içinden tavşan çıkartır, tavuk çıkartır, yumurta çıkartır.Şapkasının içinden tavşan çıkartır, tavuk çıkartır, yumurta çıkartır. Yumurtayı kırar, içinden Hamidiye altını, Reşat altını çıkartır. Hokkabazdır ama kandırır.Yumurtayı kırar, içinden Hamidiye altını, Reşat altını çıkartır. Hokkabazdır ama kandırır. Hokkabaz bile sizi kandırabiliyorsa başkası haydi haydi kandırabilir.Hokkabaz bile sizi kandırabiliyorsa başkası haydi haydi kandırabilir. Kanmamak için Allah'ın ipine sımsıkı sarılmak lazım;Kanmamak için Allah'ın ipine sımsıkı sarılmak lazım; Kur'ân-ı Kerîm'e, hadîs-i şerîfe sımsıkı sarılmak lazım. Kur'ân-ı Kerîm'e, hadîs-i şerîfe sımsıkı sarılmak lazım.

Ayne'l-yakîn, ilme'l-yakîn, hakke'l-yakîn mefhumlarını izah eder misiniz? Ayne'l-yakîn, ilme'l-yakîn, hakke'l-yakîn mefhumlarını izah eder misiniz?

"Yakîn, şeksiz şüphesiz imandır." dedik. İçinde şek olmayan imandır. "Yakîn, şeksiz şüphesiz imandır." dedik. İçinde şek olmayan imandır.

İlme'l-yakîn, bu imanın bilgi olarak insanda hâsıl olmasıdır. İlme'l-yakîn, bu imanın bilgi olarak insanda hâsıl olmasıdır.

Ayne'l-yakîn, bizzat görme suretiyle tereddütünün kalmayıp kesin olarak bilmesidir. Ayne'l-yakîn, bizzat görme suretiyle tereddütünün kalmayıp kesin olarak bilmesidir.

Hakke'l-yakîn, mahiyetini tam kavrayarak, derinlemesine o imanın insanda hâsıl olmasıdır. Hakke'l-yakîn, mahiyetini tam kavrayarak, derinlemesine o imanın insanda hâsıl olmasıdır.

Bir misalle anlatmak gerekirse: Bir misalle anlatmak gerekirse:

Bugün içimizde hiç gitmemiş olduğu halde Yeni Zelanda diye bir yerin olduğunu hiç kimse inkâr etmiyor.Bugün içimizde hiç gitmemiş olduğu halde Yeni Zelanda diye bir yerin olduğunu hiç kimse inkâr etmiyor. Ben de gitmedim, sizler de gitmediniz belki, Ben de gitmedim, sizler de gitmediniz belki, içinizde Yeni Zelanda'yı görmüş olan kimse olduğunu tahmin etmiyorum.içinizde Yeni Zelanda'yı görmüş olan kimse olduğunu tahmin etmiyorum. Ama dünya üzerinde Yeni Zelanda diye bir yerin olduğunu artık biliyoruz.Ama dünya üzerinde Yeni Zelanda diye bir yerin olduğunu artık biliyoruz. Bu ilim, ilme'l-yakîn. İçimizde şeksiz şüphesiz, tereddütsüz bilgi var.Bu ilim, ilme'l-yakîn. İçimizde şeksiz şüphesiz, tereddütsüz bilgi var. Ama kendimiz ilim yollarından bir yolla buna kesin olarak inanıyoruz,Ama kendimiz ilim yollarından bir yolla buna kesin olarak inanıyoruz, tereddütümüz yok, "Acaba var mı, yok mu?" demiyoruz. Var ama bu kadar.tereddütümüz yok, "Acaba var mı, yok mu?" demiyoruz. Var ama bu kadar. Bu tevatürle hâsıl olabilir, daha başka delillerle, belgelerle hâsıl olabilir.Bu tevatürle hâsıl olabilir, daha başka delillerle, belgelerle hâsıl olabilir. Tabii bu kadar Yeni Zelanda'nın varlığı gibi bazen kesin olmaz.Tabii bu kadar Yeni Zelanda'nın varlığı gibi bazen kesin olmaz. Ama şeylerde küçük delillerle de hâsıl olur. İlme'l-yakîn derler. Ama şeylerde küçük delillerle de hâsıl olur. İlme'l-yakîn derler.

Bir de bizzat görerek; "Evet, o öyledir.Bir de bizzat görerek; "Evet, o öyledir. Tamam, ben biliyorum, itimat et, öyle, gördüm." diyecek tarzda [olursa] buna da ayne'l-yakîn derler. Tamam, ben biliyorum, itimat et, öyle, gördüm." diyecek tarzda [olursa] buna da ayne'l-yakîn derler.

Bir de mahiyetini tam kavra[mak şeklinde olursa], bu da hakke'l-yakîndir. Bir de mahiyetini tam kavra[mak şeklinde olursa], bu da hakke'l-yakîndir.

Bu Allah'ı bilmek, Allah'a iman konusuna tatbik edilirse ilme'l-yakîn mârifetullahta,Bu Allah'ı bilmek, Allah'a iman konusuna tatbik edilirse ilme'l-yakîn mârifetullahta, Allah'a inanmakta Allah'ın vahdaniyetini bilmektir.Allah'a inanmakta Allah'ın vahdaniyetini bilmektir. İlmihal kitaplarında okuyup da Allah'ın şerîki, nazîri olmadığını bilmesidir.İlmihal kitaplarında okuyup da Allah'ın şerîki, nazîri olmadığını bilmesidir. Ayne'l-yakîn; ilminin ilerlemesiyle, çeşitli müşahedeleriyle, gördükleriyle bunu anlamasıdır.Ayne'l-yakîn; ilminin ilerlemesiyle, çeşitli müşahedeleriyle, gördükleriyle bunu anlamasıdır. Hakke'l-yakînde mahiyetine tam erişip böyle âlim-i hakikî olmasıdır. Hakke'l-yakînde mahiyetine tam erişip böyle âlim-i hakikî olmasıdır.

Zikrimde bir türlü sebatlı kalamadım. Virdimi yapamadığım günler oluyor. Zikrimde bir türlü sebatlı kalamadım. Virdimi yapamadığım günler oluyor. Yaptığım zaman da virdimin yarısında üzerime bir ağırlık çöküyor.Yaptığım zaman da virdimin yarısında üzerime bir ağırlık çöküyor. Ben de dayanamıyorum, olduğum yere uzanıyorum, uyuya kalıyorum. Ne yapmalıyım? Ben de dayanamıyorum, olduğum yere uzanıyorum, uyuya kalıyorum. Ne yapmalıyım?

Bunlar umumiyetle hayatımızı güzel intizama sokamamış olmamızdan,Bunlar umumiyetle hayatımızı güzel intizama sokamamış olmamızdan, tanzim edemememizden kaynaklanıyor.tanzim edemememizden kaynaklanıyor. Uykumuz tam olmayınca tabii uyunmayacak yerde uyku bastırıyor.Uykumuz tam olmayınca tabii uyunmayacak yerde uyku bastırıyor. İster istemez insanın gözü kapanıyor. Uykunun o halde belirli bir şekilde yapılması lazım. İster istemez insanın gözü kapanıyor. Uykunun o halde belirli bir şekilde yapılması lazım.

İkinci bir nokta da, bir insan uyunmayacak olduğunuİkinci bir nokta da, bir insan uyunmayacak olduğunu kesin olarak kararlaştırdığı zaman insana uyku gelmez.kesin olarak kararlaştırdığı zaman insana uyku gelmez. Yemek yememesi gerektiğine kesin olarak kâni olduğu zaman acıkmadığı gibi...Yemek yememesi gerektiğine kesin olarak kâni olduğu zaman acıkmadığı gibi... Mesela Ramazan'ın ikinci, üçüncü gününde insan acıkmaz artık, neden?Mesela Ramazan'ın ikinci, üçüncü gününde insan acıkmaz artık, neden? Biliyor ki akşama, iftar vaktine kadar yemek gelmeyecek;Biliyor ki akşama, iftar vaktine kadar yemek gelmeyecek; tamam, artık mideden "Ben açım ya, yemek istiyorum." diye ses gelmez. Neden? tamam, artık mideden "Ben açım ya, yemek istiyorum." diye ses gelmez.

Neden?

Kesin biliyor ki bu adam mide ne yaparsa yapsın yemeyecek.Kesin biliyor ki bu adam mide ne yaparsa yapsın yemeyecek. O zaman açlık duygusu [olmuyor.] Demek ki kesin kanaati olduğu zaman uyku gelmez. O zaman açlık duygusu [olmuyor.] Demek ki kesin kanaati olduğu zaman uyku gelmez.

"Tamam ben 2'de, 2,5'ta yatmış olabilirim. 4,5'da, 5'te kalkmış olabilirim."Tamam ben 2'de, 2,5'ta yatmış olabilirim. 4,5'da, 5'te kalkmış olabilirim. 2,5 saatlik uyku asıl yorgunluğumu izale etti.2,5 saatlik uyku asıl yorgunluğumu izale etti. Şu vakitten şu vakte kadar uyumamam lazım." deyip insan sıkı durursa uyumaz.Şu vakitten şu vakte kadar uyumamam lazım." deyip insan sıkı durursa uyumaz. Hakikaten de 2,5 saatlik uyku insana yeter. Hakikaten de 2,5 saatlik uyku insana yeter.

Bir de gündüzün bir vakitte, öğlenden biraz evvelBir de gündüzün bir vakitte, öğlenden biraz evvel Peygamber Efendimiz uyurdu veyahut öğleden sonra uykusu olabilir;Peygamber Efendimiz uyurdu veyahut öğleden sonra uykusu olabilir; bu ikisi olduğu zaman insan dinçleşir.bu ikisi olduğu zaman insan dinçleşir. Mesela gece uyku bastırmasın diye Peygamber Efendimiz kaylûle denilen öğle uykusunu tavsiye ediyor.Mesela gece uyku bastırmasın diye Peygamber Efendimiz kaylûle denilen öğle uykusunu tavsiye ediyor. Ve o olduğu zaman insan çok dinç oluyor.Ve o olduğu zaman insan çok dinç oluyor. Mesleğiniz, memuriyetiniz, işiniz, günlük programınız uygunsa günün öğle vaktinde biraz uyuyun.Mesleğiniz, memuriyetiniz, işiniz, günlük programınız uygunsa günün öğle vaktinde biraz uyuyun. Öğle tatilinde işyerinizde uzanın, uyuyun. O zaman bu yorgunluklar olmaz.Öğle tatilinde işyerinizde uzanın, uyuyun. O zaman bu yorgunluklar olmaz. Yani hayatınızı iyi tanzim ettiğiniz zaman, programlı olduğunuz zaman uyku olmaz. Yani hayatınızı iyi tanzim ettiğiniz zaman, programlı olduğunuz zaman uyku olmaz.

Hatta bu insan vücudunun bir garip tarafı vardır.Hatta bu insan vücudunun bir garip tarafı vardır. O garip tarafı şudur ki; bir insan adetâ belli gün belli saatlerde kalkmaya alışmışsa,O garip tarafı şudur ki; bir insan adetâ belli gün belli saatlerde kalkmaya alışmışsa, programlanmış bir saat gibi, bilgisayar gibi,programlanmış bir saat gibi, bilgisayar gibi, herhangi bir alet, cihaz kurmasa bile o saatte kalkmaya başlar.herhangi bir alet, cihaz kurmasa bile o saatte kalkmaya başlar. İnsan [yapısı] böyledir. Yani diyelim ki bir insan bugün 3'te kalktı,İnsan [yapısı] böyledir. Yani diyelim ki bir insan bugün 3'te kalktı, yarın 3'te kalktı, öbür gün saati hiç kurmasa 3'te bir uyanır.yarın 3'te kalktı, öbür gün saati hiç kurmasa 3'te bir uyanır. Yani insanın zihnine zamanlama nakşoluyor, programlanıyor adetâ...Yani insanın zihnine zamanlama nakşoluyor, programlanıyor adetâ... İnsan bu programlamayı muntazam yaptığı zamanİnsan bu programlamayı muntazam yaptığı zaman bu çeşit uyuma vesaire olmaz, uyanması gereken zamanda uyanabilir. bu çeşit uyuma vesaire olmaz, uyanması gereken zamanda uyanabilir.

O halde muntazam olmak zorundayız. Yani intizamlı... O halde muntazam olmak zorundayız. Yani intizamlı...

Başarının Prensipleri diye kitaplarımız var, orada ne diyoruz? Başarının Prensipleri diye kitaplarımız var, orada ne diyoruz?

Haftanızın bir programını yapın.Haftanızın bir programını yapın. Gününüzün programını yapın. Kaçta kalkacaksınız, kaçta yatacaksınız?Gününüzün programını yapın. Kaçta kalkacaksınız, kaçta yatacaksınız? O programa uyun. O programa uyduğunuz zaman uyumamanız gerektiği saatte uyumazsınız,O programa uyun. O programa uyduğunuz zaman uyumamanız gerektiği saatte uyumazsınız, uykunuzun olması gerektiği saatte de uyursunuz. uykunuzun olması gerektiği saatte de uyursunuz.

Programlı olmak lazım geliyor. Programlı olmak lazım geliyor.

Bâhi –Bahâi demek daha doğrusu- Bâhîlik Küçükçekmece'de faaliyet gösteriyor.Bâhi –Bahâi demek daha doğrusu- Bâhîlik Küçükçekmece'de faaliyet gösteriyor. Bu din hakkında bilgi ve kaynak? Bu din hakkında bilgi ve kaynak?

Bu ondokuzuncu yüzyılda ortaya çıkmış olan Bahaullah adlı bir şahsın ortaya attığı bir şeydir. Bu ondokuzuncu yüzyılda ortaya çıkmış olan Bahaullah adlı bir şahsın ortaya attığı bir şeydir. Bu şahıs Kur'an'dan sonra kendine vahiy geldiğini söylemiştir.Bu şahıs Kur'an'dan sonra kendine vahiy geldiğini söylemiştir. Ve Osmanlı makamları kendisini muhakeme etmiştir. "Hayır, ben öyle şey demedim." demiştir.Ve Osmanlı makamları kendisini muhakeme etmiştir. "Hayır, ben öyle şey demedim." demiştir. Ama taraftarları hâlen öyle söylüyorlar. Yani o zaman baskı üzerine "Öyle demedim." diyor. Ama taraftarları hâlen öyle söylüyorlar. Yani o zaman baskı üzerine "Öyle demedim." diyor.

Kur'ân-ı Kerîm'in sûrelerine benzer laflar söyleyerek, "İşte bana da vahiy geliyor." demiştir.Kur'ân-ı Kerîm'in sûrelerine benzer laflar söyleyerek, "İşte bana da vahiy geliyor." demiştir. Kıbrıs'a sürülmüştür.Kıbrıs'a sürülmüştür. İran'a gitmiştir. İslâm'ı, müslümanları bozmak ve şaşırtmak için ortaya çıkmıştır. İran'a gitmiştir. İslâm'ı, müslümanları bozmak ve şaşırtmak için ortaya çıkmıştır.

Şimdi her çeşit sapık inancı Türkiye'ye yaymak suretiyle müslümanlarıŞimdi her çeşit sapık inancı Türkiye'ye yaymak suretiyle müslümanları parçalamak ve müslümanlardan bazı kimseleri kendi taraflarına çekmek isteyenparçalamak ve müslümanlardan bazı kimseleri kendi taraflarına çekmek isteyen İslâm düşmanı gruplar böyle buna benzer şeyleri teşvik ediyorlar. İslâm düşmanı gruplar böyle buna benzer şeyleri teşvik ediyorlar.

Bu kesinlikle şeriatin ahkâmına, fıkhın ahkâmına aykırı halleriyle İslâm dışıdır.Bu kesinlikle şeriatin ahkâmına, fıkhın ahkâmına aykırı halleriyle İslâm dışıdır. İslâm'dan başka bir din Allah indinde makbul olmadığından,İslâm'dan başka bir din Allah indinde makbul olmadığından, bu da ayrı bir din iddiası olduğundan, Bahaullah adlı şahıs da "peygamberim" dediğinden,bu da ayrı bir din iddiası olduğundan, Bahaullah adlı şahıs da "peygamberim" dediğinden, inananlar da ona "peygamber" dediğinden, sözlerine de "Kur'an gibi vahiy" dediklerindeninananlar da ona "peygamber" dediğinden, sözlerine de "Kur'an gibi vahiy" dediklerinden kâfir durumdadırlar, İslâm'a göre. Bunların dinle imanla ilgisi yoktur. kâfir durumdadırlar, İslâm'a göre. Bunların dinle imanla ilgisi yoktur.

Kendileri "Bâhî, Bahâî dini" diyorlar,Kendileri "Bâhî, Bahâî dini" diyorlar, O kendilerinin yalanları ve iftiraları ve iddialarıdır. Aslı esası yoktur. O kendilerinin yalanları ve iftiraları ve iddialarıdır. Aslı esası yoktur.

Ansiklopedilerde bilgi vardır.Ansiklopedilerde bilgi vardır. Ankara İlahiyat Fakültesi'nde, Dinler Tarihi kürsüsünde onlar hakkında yayınlanmış bir kitap da vardır. Ankara İlahiyat Fakültesi'nde, Dinler Tarihi kürsüsünde onlar hakkında yayınlanmış bir kitap da vardır.

Cinleri esir etmek mümkün müdür? Cinleri esir etmek mümkün müdür? Cinler aracılığıyla olaylara, maddî dünyaya etki edilebilir mi?Cinler aracılığıyla olaylara, maddî dünyaya etki edilebilir mi? Birisi elindeki kitabı bir yerinden iple bağlamış, insanlardan haber veriyor.Birisi elindeki kitabı bir yerinden iple bağlamış, insanlardan haber veriyor. Büyücülük ne ölçüde yapılır? Büyücülük ne ölçüde yapılır?

Büyücülük diye bir şey yoktur. Yapılmaz. İslâm'a göre böyle bir şey yoktur. Büyücülük diye bir şey yoktur. Yapılmaz. İslâm'a göre böyle bir şey yoktur. Cinler de Allah'ın görünmeyen mahluklarıdır. Bazı kimselerin gözüne görülebiliyor.Cinler de Allah'ın görünmeyen mahluklarıdır. Bazı kimselerin gözüne görülebiliyor. Onların insanlarla, insanların onlarla bazı münasebetleri vardır.Onların insanlarla, insanların onlarla bazı münasebetleri vardır. Kur'ân-ı Kerîm'de de bunlardan bahis geçiyor. Kur'ân-ı Kerîm'de de bunlardan bahis geçiyor.

Bazı şeylerden haberler vermek, sağlam bilgi değildir.Bazı şeylerden haberler vermek, sağlam bilgi değildir. Ve onları esir etmek, onları kullanmak, "istihdam" deniliyor, kullanmak deniliyor, tehlikelidir.Ve onları esir etmek, onları kullanmak, "istihdam" deniliyor, kullanmak deniliyor, tehlikelidir. Sonunda bu gibi şeylerle uğraşan kimseler uğraştıklarıyla baş edemeyip feci durumlara düşmüşlerdir.Sonunda bu gibi şeylerle uğraşan kimseler uğraştıklarıyla baş edemeyip feci durumlara düşmüşlerdir. Mesela ben hatırlarım, böyle cin toplayıp cinlerle uğraşan bir kimse sonra yüznumarada öldü...Mesela ben hatırlarım, böyle cin toplayıp cinlerle uğraşan bir kimse sonra yüznumarada öldü... O da Allah'ın ibretli bir şeyidir... Pek oyuna gelmeyen bir konudur.O da Allah'ın ibretli bir şeyidir... Pek oyuna gelmeyen bir konudur. Uğraşan felakete uğrar. Cincilere de gidip sormak, doğru değildir, o da İslâm'a aykırıdır. Uğraşan felakete uğrar. Cincilere de gidip sormak, doğru değildir, o da İslâm'a aykırıdır.

Kadın sesinin haram olup olmadığı hakkında bilgi verir misiniz? Kadın sesinin haram olup olmadığı hakkında bilgi verir misiniz?

Kadının sesi normal konuşmalar için haram değildir.Kadının sesi normal konuşmalar için haram değildir. Mesela kadın çarşıya çıktı, alış veriş yapmaya mecbur; çıkabilir.Mesela kadın çarşıya çıktı, alış veriş yapmaya mecbur; çıkabilir. Başka gidecek kimsesi yoksa çıkıp alış veriş yapabilir.Başka gidecek kimsesi yoksa çıkıp alış veriş yapabilir. Ciddi olmak şartıyla konuşur. Kapı çalındı, kadın arkadan; Ciddi olmak şartıyla konuşur. Kapı çalındı, kadın arkadan;

"Kim o?" diye sordu. "Ahmet evde var mı?" "Evde yok. Şu zaman gelecek." "Kim o?" diye sordu.

"Ahmet evde var mı?"

"Evde yok. Şu zaman gelecek."

Bunlar olabilir. Çünkü bunlar normal şeylerdir. Ama arzuları tahrik edici sesler haramdır.Bunlar olabilir. Çünkü bunlar normal şeylerdir. Ama arzuları tahrik edici sesler haramdır. Mesela kadının şarkı söylemesi, ilâhi okuması, öbür tarafın dinlemesi gibi şeyler...Mesela kadının şarkı söylemesi, ilâhi okuması, öbür tarafın dinlemesi gibi şeyler... Bunlar o zaman doğru olmaz, uygun olmaz. Bunlar o zaman doğru olmaz, uygun olmaz.

Kelam ilminin ihtisası nedir? Kelâmî tasavvuf nedir?Kelam ilminin ihtisası nedir? Kelâmî tasavvuf nedir? Ayrıca kelam ilminin Kur'an'daki ve sünnetteki yeri nedir? Ayrıca kelam ilminin Kur'an'daki ve sünnetteki yeri nedir?

Kelam ilmi demek, "İslâm inancının savunulması ilmi" demektir.Kelam ilmi demek, "İslâm inancının savunulması ilmi" demektir. Yani Allah'ın birliği, Peygamber Efendimiz'in peygamberliği gibiYani Allah'ın birliği, Peygamber Efendimiz'in peygamberliği gibi itikadî konuların incelenmesi ve savunulması ilmidir.itikadî konuların incelenmesi ve savunulması ilmidir. İslâm yayıldıktan sonra çeşitli kültürlerle karşı karşıya gelinceİslâm yayıldıktan sonra çeşitli kültürlerle karşı karşıya gelince "Allah Kur'ân-ı Kerîm'de böyle buyuruyor."Allah Kur'ân-ı Kerîm'de böyle buyuruyor. Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde şöyle buyuruyor." dediğin zamanPeygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde şöyle buyuruyor." dediğin zaman karşındaki adam hıristiyan veya yahudi veya ateşperest veya Hintli veya Çinli veya Avrupalı;karşındaki adam hıristiyan veya yahudi veya ateşperest veya Hintli veya Çinli veya Avrupalı; ona bir de mantıklı olarak bunu anlatmak gerekmiştir.ona bir de mantıklı olarak bunu anlatmak gerekmiştir. "Bak iki tane ilâh olsa olmaz." vesaire diye muhakeme yoluyla da, "Bak iki tane ilâh olsa olmaz." vesaire diye muhakeme yoluyla da, mantıkla, akılla onları kazanmak gerekmiştir. İlm-i kelâm budur.mantıkla, akılla onları kazanmak gerekmiştir. İlm-i kelâm budur. Yani akaidin böyle mantık ve akıl yoluyla incelenmesi ve savunulması bilgisidir. Yani akaidin böyle mantık ve akıl yoluyla incelenmesi ve savunulması bilgisidir.

Kelâmî tasavvuf, tasavvufun bu mânada akılla, mantıkla hem kelâm konularınınKelâmî tasavvuf, tasavvufun bu mânada akılla, mantıkla hem kelâm konularının tasavvuf yönünden izahı hem tasavvuf konularının kelâm metoduyla açıklanması şeklidir. tasavvuf yönünden izahı hem tasavvuf konularının kelâm metoduyla açıklanması şeklidir.

Kelâm ilmi Kur'ân-ı Kerîm'de vardır.Kelâm ilmi Kur'ân-ı Kerîm'de vardır. Mesela Yâsîn sûresinde kemiği eline almış da ufalamış, Peygamber Efendimiz'e gelmiş.Mesela Yâsîn sûresinde kemiği eline almış da ufalamış, Peygamber Efendimiz'e gelmiş. "Söyle bakalım bu kemik ufalandıktan sonra bunu kim diriltebilir?""Söyle bakalım bu kemik ufalandıktan sonra bunu kim diriltebilir?" Buna benzer böyle kâfirlerin iddiaları... "Allah insanları öldükten sonra diriltmeyecek." demeleri,Buna benzer böyle kâfirlerin iddiaları... "Allah insanları öldükten sonra diriltmeyecek." demeleri, inkârları, şirkleri Kur'ân-ı Kerîm'de bahsedilmiştir. inkârları, şirkleri Kur'ân-ı Kerîm'de bahsedilmiştir. Onlara cevapları verilmiştir. Bu kelâm ilmidir. Mesela; Onlara cevapları verilmiştir. Bu kelâm ilmidir. Mesela;

Lev kâne fîhimâ âlihetün illallah. "Eğer bu yerde gökte Allah'tan başka ilahlar olsaydı..."Lev kâne fîhimâ âlihetün illallah. "Eğer bu yerde gökte Allah'tan başka ilahlar olsaydı..." Le-fesedetâ. "Yer gök hercümerc olurdu. Perişan olurdu." Le-fesedetâ. "Yer gök hercümerc olurdu. Perişan olurdu."

Herkes bir başka türlü laf söylerdi. "Ben tanrıyım, şu şöyle olsun!" derdi.Herkes bir başka türlü laf söylerdi. "Ben tanrıyım, şu şöyle olsun!" derdi. Ötekisi de "Ben de tanrıyım, öyle olmasın, böyle olsun!" derdi. Karmakarış olurdu.Ötekisi de "Ben de tanrıyım, öyle olmasın, böyle olsun!" derdi. Karmakarış olurdu. "Demek ki birden fazla olması mümkün değil. "Demek ki birden fazla olması mümkün değil. Bu düzen ancak Allah'ın birliğiyle mümkün olur." diye bir muhakemeyle iddia ediliyor.Bu düzen ancak Allah'ın birliğiyle mümkün olur." diye bir muhakemeyle iddia ediliyor. Yani kâfirin küfrü reddediliyor, cevabı veriliyor.Yani kâfirin küfrü reddediliyor, cevabı veriliyor. Demek ki kelâm ilmi Kur'ân-ı Kerîm'de vardır, hadîs-i şerîflerde vardır.Demek ki kelâm ilmi Kur'ân-ı Kerîm'de vardır, hadîs-i şerîflerde vardır. Zaten kelâm ilmi akaidi âyet, hadis, mantığı, muhakemeyi de ortaya koyarak savunan bir yoldur. Zaten kelâm ilmi akaidi âyet, hadis, mantığı, muhakemeyi de ortaya koyarak savunan bir yoldur.

Falanca yerdeki filanca dergâhta tasavvuf mûsikisi eşliğinde sesli zikir yapılıyor. Falanca yerdeki filanca dergâhta tasavvuf mûsikisi eşliğinde sesli zikir yapılıyor. Mevlânâ hazretlerinin de bu şekilde sema yaptığı ne derecede doğrudur?Mevlânâ hazretlerinin de bu şekilde sema yaptığı ne derecede doğrudur? Dinimizde yeri nedir? Bu dergâhta yabancı turistlerin de gelip sohbete katıldığıDinimizde yeri nedir? Bu dergâhta yabancı turistlerin de gelip sohbete katıldığı ve müslüman olduklarını işittim. Bu cihette faydalı olabilirler mi? ve müslüman olduklarını işittim. Bu cihette faydalı olabilirler mi?

Tasavvufta ilâhiler kullanılmış.Tasavvufta ilâhiler kullanılmış. Dergâhlarda, tekkelerde zikirlerden sonra veya zikrin esnasında zikrin mânasına uygun ilâhiler söylenmiş.Dergâhlarda, tekkelerde zikirlerden sonra veya zikrin esnasında zikrin mânasına uygun ilâhiler söylenmiş. Yalnız mûsiki, mesela Mevlevî mûsikisi, bir takım aletler kullanılarak yapılmış.Yalnız mûsiki, mesela Mevlevî mûsikisi, bir takım aletler kullanılarak yapılmış. Bazı tekkelerde de sadece sesin, makamın eşliğinde yapılmış.Bazı tekkelerde de sadece sesin, makamın eşliğinde yapılmış. Bunları uygun gören alimler de var. Mümkün olduğu kadar bunlardan kaçınarak, tamamen...Bunları uygun gören alimler de var. Mümkün olduğu kadar bunlardan kaçınarak, tamamen... Peygamber Efendimiz'in zamanında böyle yok tabii.Peygamber Efendimiz'in zamanında böyle yok tabii. Böyle olmadığı için bunu zikir esnasında kullanmayıp zikirden sonra ayrıca ilâhi okumak tarzında olabilir.Böyle olmadığı için bunu zikir esnasında kullanmayıp zikirden sonra ayrıca ilâhi okumak tarzında olabilir. Zikri böyle mûsiki makamıyla yapınca sanki dinde yeni bir ibadetinZikri böyle mûsiki makamıyla yapınca sanki dinde yeni bir ibadetin yeni bir tarzda yapılması gibi bir durum oluyor, diye uygun görmeyenler vardır.yeni bir tarzda yapılması gibi bir durum oluyor, diye uygun görmeyenler vardır. Herhalde doğrusu odur. İbadetlerde biraz daha dikkatli olmak lazım. Herhalde doğrusu odur. İbadetlerde biraz daha dikkatli olmak lazım.

Soru: İbadetimde Allahu Teâlâ hazretlerine bağlandığım,Soru: İbadetimde Allahu Teâlâ hazretlerine bağlandığım, huşû içerisine gireceğim zaman esnemeye ve uykuya mâruz kalıyorum. Sebebi nedir? huşû içerisine gireceğim zaman esnemeye ve uykuya mâruz kalıyorum. Sebebi nedir?

Cevap: Bu, abdestin tam iyi alınmaması gibi sebeplerle olabilir.Cevap: Bu, abdestin tam iyi alınmaması gibi sebeplerle olabilir. Yani abdestin güzel ve dikkatli alınmaması gibi sebeplerle ibadette bu gibi şeyler olabilir.Yani abdestin güzel ve dikkatli alınmaması gibi sebeplerle ibadette bu gibi şeyler olabilir. Bir de adam çok yorgunsa elbet uyuyacak; namazda da uyur, zikirde de uyur.Bir de adam çok yorgunsa elbet uyuyacak; namazda da uyur, zikirde de uyur. Hayatı düzenlemeli. Mümkünse yorgunluğu giderdikten sonra ibadetini yapmalı. Hayatı düzenlemeli. Mümkünse yorgunluğu giderdikten sonra ibadetini yapmalı. Mesela zikir yapacaksa, çok da uykusu varsa ısrar etmeyip dinlendikten sonra kalkıpMesela zikir yapacaksa, çok da uykusu varsa ısrar etmeyip dinlendikten sonra kalkıp rahat zamanında zikri yapması uygun olur. rahat zamanında zikri yapması uygun olur.

Ama dinlenmiş olduğu zaman da esniyorsa o da şundan olabiliyor:Ama dinlenmiş olduğu zaman da esniyorsa o da şundan olabiliyor: Bazen insan çok uyuduğu zaman daha çok esnemeye başlar.Bazen insan çok uyuduğu zaman daha çok esnemeye başlar. Pazar günü saat 11-12'ye kadar yatmıştır, kalkar, öğle yemeğini yerken bile hâlâ esner,Pazar günü saat 11-12'ye kadar yatmıştır, kalkar, öğle yemeğini yerken bile hâlâ esner, ikindide hâlâ esner... Bu da vücudun tembelleşmesi ile ilgilidir. ikindide hâlâ esner... Bu da vücudun tembelleşmesi ile ilgilidir. Yani aşırı uykuya, keyfe alışması demektir. Öyle de olmaması lazım. Yani aşırı uykuya, keyfe alışması demektir. Öyle de olmaması lazım.

Soru: 63 yaşında vefat edenlerden bahsediyor.Soru: 63 yaşında vefat edenlerden bahsediyor. Onlar dua mı etmişlerdir? Onlar dua mı etmişlerdir?

Cevap: Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfi var; Cevap: Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfi var;

"Ölümü temenni etmeyiniz. Mü'minin yaşaması daha hayırlıdır çünkü amel-i salih işleyecektir." buyurmuştur. "Ölümü temenni etmeyiniz. Mü'minin yaşaması daha hayırlıdır çünkü amel-i salih işleyecektir." buyurmuştur.

Ölüm temenni edilmez. İlla bir şey dua edilecekse; Ölüm temenni edilmez. İlla bir şey dua edilecekse;

"Yâ Rabbi, hayat benim için hayırlı olduğu müddetçe beni yaşat,"Yâ Rabbi, hayat benim için hayırlı olduğu müddetçe beni yaşat, ölmem hayırlı olduğu zaman mü'min olarak canımı al." diye dua edilir. ölmem hayırlı olduğu zaman mü'min olarak canımı al." diye dua edilir.

Yine Allah'a bırakılır, illa "Ben ölmek istiyorum." denmez. Yine Allah'a bırakılır, illa "Ben ölmek istiyorum." denmez.

Soru: Çok kusurluyum. Âhirette sevdiklerimden, büyüklerimden,Soru: Çok kusurluyum. Âhirette sevdiklerimden, büyüklerimden, din büyüklerimizden ayrı kalırsam ne yaparım diye üzülüyorum. din büyüklerimizden ayrı kalırsam ne yaparım diye üzülüyorum.

Cevap: Bu konuda bir hadîs-i şerîfte müjde vardır: Cevap: Bu konuda bir hadîs-i şerîfte müjde vardır:

"Kişi sevdiği ile beraber olacak velev kusurlu bile olsa." "Kişi sevdiği ile beraber olacak velev kusurlu bile olsa."

Kendisinin ameli, onun ameli seviyesinden düşük bile olsa kişi sevdiği ile beraber olacak.Kendisinin ameli, onun ameli seviyesinden düşük bile olsa kişi sevdiği ile beraber olacak. Peygamber Efendimiz'i seven, Peygamber Efendimiz ile beraber olacak. Peygamber Efendimiz'i seven, Peygamber Efendimiz ile beraber olacak. Mürşid-i kâmilleri seven, onlarla beraber olacak. Mürşid-i kâmilleri seven, onlarla beraber olacak.

Soru: Günümüzde kadınların eldiven, peçe, gözlük, ağzına burnuna eşarpla kapatma yapmaları gerekli midir?Soru: Günümüzde kadınların eldiven, peçe, gözlük, ağzına burnuna eşarpla kapatma yapmaları gerekli midir? Bu kısımlar açık olabilir mi? Bu kısımlar açık olabilir mi?

Cevap: El, yüz ve ayaklar hariç vücudun örtülmesi lazım.Cevap: El, yüz ve ayaklar hariç vücudun örtülmesi lazım. Ama eldiven kullanması, eğer sıcaktan rahatsız olmuyorsa iyi olurAma eldiven kullanması, eğer sıcaktan rahatsız olmuyorsa iyi olur çünkü biraz daha güzel örtmüş oluyor. Gözlük takmak iyi olur.çünkü biraz daha güzel örtmüş oluyor. Gözlük takmak iyi olur. Peçe kullanabilirse uygun olur. Ağzı ve burnu kapatırsa tabii yüzü biraz daha örtülmüş oluyor, uygun olur.Peçe kullanabilirse uygun olur. Ağzı ve burnu kapatırsa tabii yüzü biraz daha örtülmüş oluyor, uygun olur. Ama mecburiyet; yüz, el ve ayaklar hariç örtmesidir.Ama mecburiyet; yüz, el ve ayaklar hariç örtmesidir. Bunun ötesi fazilettir, tasvip ederim, olabilir. Bunun ötesi fazilettir, tasvip ederim, olabilir.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2