Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Ahmed İbn-i Hadraveyh Hz. (2) (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Cemâziye'l-Âhir 1414 / 27.11.1993
M. Nazmi Ersin CamiiKadıköy / İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Bir kişi söylediği yalana "Allahu Teâla şahidimdir" diyerek Allah'ı o yalana ortak ederse hükmü ne olur?, Allahu | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Ahmed İbn-i Hadraveyh Hz. (2) (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Cemâziye'l-Âhir 1414 / 27.11.1993
M. Nazmi Ersin CamiiKadıköy / İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Bir kişi söylediği yalana "Allahu Teâla şahidimdir" diyerek Allah'ı o yalana ortak ederse hükmü ne olur?, Allahu | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bir kişi söylediği yalana "Allahu Teâla şahidimdir" diyerekBir kişi söylediği yalana "Allahu Teâla şahidimdir" diyerek Allah'ı o yalana ortak ederse hükmü ne olur? Allah'ı o yalana ortak ederse hükmü ne olur?

Çok büyük günah işlemiş olur. "Allah şahidimdir ki..." diyor ama sözü zaten yalan,Çok büyük günah işlemiş olur. "Allah şahidimdir ki..." diyor ama sözü zaten yalan, yalana Allahu Teâlâ hazretlerini şahit tutuyor; çok çirkin, çok kötü bir şey!yalana Allahu Teâlâ hazretlerini şahit tutuyor; çok çirkin, çok kötü bir şey! Şiddetle men etmeye çalışmak lazım.Şiddetle men etmeye çalışmak lazım. "Bunun sonu çok fena olur!" diye söylemek lazım. Tevbe etmesi lazım. "Bunun sonu çok fena olur!" diye söylemek lazım. Tevbe etmesi lazım.

Allahu Teâlâ hazretleri bizleri "Ben beğenilmek için yarattım..."Allahu Teâlâ hazretleri bizleri "Ben beğenilmek için yarattım..." diyerek yaratması bir âsilik ve kibre yol açmaz mı? diyerek yaratması bir âsilik ve kibre yol açmaz mı?

Bu soruyu soran şuna işaret etmek istiyor: Küntü kenzen mahfiyyen.Bu soruyu soran şuna işaret etmek istiyor: Küntü kenzen mahfiyyen. "Gizli bir hazine idim." Fe-ahbebtü en u'rafe. "Bilinmeyi istedim.""Gizli bir hazine idim." Fe-ahbebtü en u'rafe. "Bilinmeyi istedim." Ve halaktu'l-halka li-ya'rifûnî. "Beni bilsinler, bana ibadet etsinler diye mahlukâtı yarattım."Ve halaktu'l-halka li-ya'rifûnî. "Beni bilsinler, bana ibadet etsinler diye mahlukâtı yarattım." Herhalde onu kastediyor. "Beğenilmek için yarattım." Ben bunu anladım, belki o sözü kastediyor. Herhalde onu kastediyor. "Beğenilmek için yarattım." Ben bunu anladım, belki o sözü kastediyor.

Onun kibir olacak bir tarafı yok.Onun kibir olacak bir tarafı yok. Eğer beğenilmesi için insanoğlunu yarattım gibi bir şey söylenmişse, Eğer beğenilmesi için insanoğlunu yarattım gibi bir şey söylenmişse, bu soruyu soranın maksadı oysa eğer, birincisinde kibire götürecek bir şey yok.bu soruyu soranın maksadı oysa eğer, birincisinde kibire götürecek bir şey yok. Allah kulları kendisini bilsinler diye yaratmış.Allah kulları kendisini bilsinler diye yaratmış. Kullar bilmeye çalışsınlar, mârifetullahı tahsile çalışsınlar.Kullar bilmeye çalışsınlar, mârifetullahı tahsile çalışsınlar. Bunda bir kibirlik malzeme yok, durum yok. Bunda bir kibirlik malzeme yok, durum yok.

Ama insanoğlu kendisi güzel yaratılmıştır gibi bir mânayı kastediyorsa doğrudur.Ama insanoğlu kendisi güzel yaratılmıştır gibi bir mânayı kastediyorsa doğrudur. Allahu Teâlâ hazretleri insanları ahsen-i takvîm üzere yaratmıştır,Allahu Teâlâ hazretleri insanları ahsen-i takvîm üzere yaratmıştır, gerçekten mahlukâtın en mükemmelidir. gerçekten mahlukâtın en mükemmelidir. Akılla irfanla nice güçlü kuvvetli mahlukları -filleri, develeri- bile tasarrufumuzun altındaAkılla irfanla nice güçlü kuvvetli mahlukları -filleri, develeri- bile tasarrufumuzun altında kullanıyoruz, semaya çıkıyoruz, yerin içine gidiyoruz. kullanıyoruz, semaya çıkıyoruz, yerin içine gidiyoruz. Tabii bu da Yaradan'a hamd ü senâ edilecek bir şey. Tabii bu da Yaradan'a hamd ü senâ edilecek bir şey.

Allah bizi güzel bir hal üzere yaratmış ama bu güzellik iman ile tamam oluyor.Allah bizi güzel bir hal üzere yaratmış ama bu güzellik iman ile tamam oluyor. İnsan küfür ile esfel-i sâfilîne düşüyor, o zaman yine övünülecek bir şey yok.İnsan küfür ile esfel-i sâfilîne düşüyor, o zaman yine övünülecek bir şey yok. "Ben mü'minim, bununla övünebilirim." dersek, ona da güvencemiz yok."Ben mü'minim, bununla övünebilirim." dersek, ona da güvencemiz yok. İşin sonu önemli; insan âhir ömründe hüsn-ü hâtimeye mazhar olursa tamam.İşin sonu önemli; insan âhir ömründe hüsn-ü hâtimeye mazhar olursa tamam. Ama en son anda sûi hâtimeye uğrarsa yani kötü bir şekilde ölürse o zaman yazık.Ama en son anda sûi hâtimeye uğrarsa yani kötü bir şekilde ölürse o zaman yazık. Demek ki, sonunu bilmediği için, sonu meçhul olduğundan ondan da övünülecek bir durum yoktur.Demek ki, sonunu bilmediği için, sonu meçhul olduğundan ondan da övünülecek bir durum yoktur. Binâenaleyh, hiçbir yerden nereden baksak insanın kendisini beğenmesine,Binâenaleyh, hiçbir yerden nereden baksak insanın kendisini beğenmesine, kibre düşmesine yol açacak bir durum görünmüyor.kibre düşmesine yol açacak bir durum görünmüyor. Haddini bilip boynunu bükmekten, aczini anlayıp Allah'a iltica etmekten başka bir çare yoktur. Haddini bilip boynunu bükmekten, aczini anlayıp Allah'a iltica etmekten başka bir çare yoktur.

İnsan yaratılışına nasıl sevinmeli? Bir tarafta hiçlik, öbür tarafta zor bir test ve mükâfat...İnsan yaratılışına nasıl sevinmeli? Bir tarafta hiçlik, öbür tarafta zor bir test ve mükâfat... Allah celle celâlühû'nun beğenilmek için yaratmış olması sevinmemiz için yeterli mi? Allah celle celâlühû'nun beğenilmek için yaratmış olması sevinmemiz için yeterli mi?

Hz. Ömer radıyallahu anh; "Yâ Ömer, keşke anan seni hiç doğurmasaydı!" demiş, "Keşke ot olsaydın!Hz. Ömer radıyallahu anh; "Yâ Ömer, keşke anan seni hiç doğurmasaydı!" demiş, "Keşke ot olsaydın! Keşke mükellef olmayan bir yaratık olsaydın!" diye söylemiş.Keşke mükellef olmayan bir yaratık olsaydın!" diye söylemiş. Tabii bu, Allah'ın rızasını kazanmanın zor olduğunu gösteriyor. Tabii bu, Allah'ın rızasını kazanmanın zor olduğunu gösteriyor.

Ama insan olmanın şerefi çok büyüktür.Ama insan olmanın şerefi çok büyüktür. Allahu Teâlâ hazretleri kimseye vermediği şerefi insanoğluna vermiştir.Allahu Teâlâ hazretleri kimseye vermediği şerefi insanoğluna vermiştir. İnsanoğlu Allah'ın istediği insan olunca meleklerden de üstün olur.İnsanoğlu Allah'ın istediği insan olunca meleklerden de üstün olur. Bu büyük bir avantajdır, büyük bir nimettir. Mârifetullaha mazhar olmak, emanete ehil olmak,Bu büyük bir avantajdır, büyük bir nimettir. Mârifetullaha mazhar olmak, emanete ehil olmak, layık olmak, rızasını kazanmak, cennetine girmek nimeti böyle oluyor.layık olmak, rızasını kazanmak, cennetine girmek nimeti böyle oluyor. Öteki mahlukâta bu avantaj olmadığından insan olarak yaratıldığımıza ne kadar şükretsek az gelir!Öteki mahlukâta bu avantaj olmadığından insan olarak yaratıldığımıza ne kadar şükretsek az gelir! Elhamdülillah, çok şükür Rabbimiz'in nimetlerine... Elhamdülillah, çok şükür Rabbimiz'in nimetlerine...

Cuma namazının şu anda kılınıp kılınmaması hakkında bilgi verir misiniz?Cuma namazının şu anda kılınıp kılınmaması hakkında bilgi verir misiniz? Ben şahsen zuhru ahîri kılmıyorum çünkü kalben Cuma'nın kabul olduğuna inanıyorum.Ben şahsen zuhru ahîri kılmıyorum çünkü kalben Cuma'nın kabul olduğuna inanıyorum. Acaba yaptığım hata mı? Acaba yaptığım hata mı?

Cuma kılmak konusu zamanımızda münakaşa edilir bir konu oldu.Cuma kılmak konusu zamanımızda münakaşa edilir bir konu oldu. Gerek yoktu, kılınıp geliyordu, kılınması lazımdı; cumasızlık cereyanı çıktı, Cuma namazını kılmıyor. Gerek yoktu, kılınıp geliyordu, kılınması lazımdı; cumasızlık cereyanı çıktı, Cuma namazını kılmıyor.

Kim kılmıyor? Kim kılmıyor?

İslâm'la ilgisi olmayan, imanı olmayan, dinî bakımdan gevşek insanların kılmaması ayrı;İslâm'la ilgisi olmayan, imanı olmayan, dinî bakımdan gevşek insanların kılmaması ayrı; ama bir de "sağlam müslümanım, kavî müslümanım, tüm müslümanım" diyenlerin içinde deama bir de "sağlam müslümanım, kavî müslümanım, tüm müslümanım" diyenlerin içinde de "Cuma'yı kılmamak gerekir." gibi kanaatlere düşenler oldu."Cuma'yı kılmamak gerekir." gibi kanaatlere düşenler oldu. Bunların yanlışlığını çok vaazlarımızda söyledik.Bunların yanlışlığını çok vaazlarımızda söyledik. Hatta Ekrem Doğanay Hocaefendi de Cuma namazı üzerine parmak kalınlığında kitap yazdı,Hatta Ekrem Doğanay Hocaefendi de Cuma namazı üzerine parmak kalınlığında kitap yazdı, şer'î delillerini ızhar etti. Hem târihen, hem fıkhen, hem aklen, hem mantıken,şer'î delillerini ızhar etti. Hem târihen, hem fıkhen, hem aklen, hem mantıken, her yönden Cuma namazının kılınması lazım. her yönden Cuma namazının kılınması lazım.

Yalnız Cuma namazı ahkâmı üzerinde ulemâ düşündükleri için,Yalnız Cuma namazı ahkâmı üzerinde ulemâ düşündükleri için, büyüklerimiz Cuma'nın şartları tahakkuk etmez de Cuma kılınmamış olursa diyebüyüklerimiz Cuma'nın şartları tahakkuk etmez de Cuma kılınmamış olursa diye zuhru ahîr diye bir namaz kılınmasını uygun görmüş, kılınıyor.zuhru ahîr diye bir namaz kılınmasını uygun görmüş, kılınıyor. Durumu müsaitse insanın kılması, o kanaatte işi sağlam tutmak bakımından uygundur.Durumu müsaitse insanın kılması, o kanaatte işi sağlam tutmak bakımından uygundur. Fakat buna itiraz edenler de vardır. "Fıkıhta şek olmaz, hüküm kesindir.Fakat buna itiraz edenler de vardır. "Fıkıhta şek olmaz, hüküm kesindir. Binâenaleyh, 'Acaba kabul olmadıysa?' gibi bir sözle, bir vehim ile hareket etmek uygun değildir." diyeBinâenaleyh, 'Acaba kabul olmadıysa?' gibi bir sözle, bir vehim ile hareket etmek uygun değildir." diye onu uygun bulmayanlar da olmuştur. onu uygun bulmayanlar da olmuştur.

Fiilî bakımdan Cuma'nın şartlarının tahakkuk etmeme durumlarıFiilî bakımdan Cuma'nın şartlarının tahakkuk etmeme durumları ihtimaline karşı ben kılınmasını tavsiye edeceğim, büyüklerimizin bir bildiği vardır diye. ihtimaline karşı ben kılınmasını tavsiye edeceğim, büyüklerimizin bir bildiği vardır diye.

Kadının elinin yüzünün avret olup olmaması mezheplere göre farklı.Kadının elinin yüzünün avret olup olmaması mezheplere göre farklı. Fitne durumunda yani fitne olursa diye el yüz örtülebiliyor.Fitne durumunda yani fitne olursa diye el yüz örtülebiliyor. Cemiyette kadının sosyal konumu,Cemiyette kadının sosyal konumu, cemiyetin ne kadar içinde olabileceğini kısaca belirtme lütfunda bulunur musunuz? cemiyetin ne kadar içinde olabileceğini kısaca belirtme lütfunda bulunur musunuz?

Biz şimdi büyüklerimizin, mezhep imamlarımızın kanaatlerine Biz şimdi büyüklerimizin, mezhep imamlarımızın kanaatlerine yeni bir kanaat katmayı uygun görmüyoruz.yeni bir kanaat katmayı uygun görmüyoruz. Kadının örtünme yeri; eli, ayakları, yüzü hariç her tarafıdır. Oraların örtülmesi lazım.Kadının örtünme yeri; eli, ayakları, yüzü hariç her tarafıdır. Oraların örtülmesi lazım. Büyüklerimiz; "Eğer fitne bahis konusu ise yüzün örtülmesi evlâdır.Büyüklerimiz; "Eğer fitne bahis konusu ise yüzün örtülmesi evlâdır. Yüzüne bakılıp da beğenilip peşine düşülme gibi durumlar olacaksaYüzüne bakılıp da beğenilip peşine düşülme gibi durumlar olacaksa örtülmesi, peçe [örtmesi] uygun olur." demişlerdir. örtülmesi, peçe [örtmesi] uygun olur." demişlerdir.

Tabii şu devirde çeşit çeşit şeyler [var].Tabii şu devirde çeşit çeşit şeyler [var]. Hiç olmazsa eli, yüzü, ayağı hariç her tarafını iyi örterse iyi olur.Hiç olmazsa eli, yüzü, ayağı hariç her tarafını iyi örterse iyi olur. Eline eldiven giyse daha iyi olur. Peçe örtebilse o da iyi olur.Eline eldiven giyse daha iyi olur. Peçe örtebilse o da iyi olur. Ama örtemezse de fıkhın hududu bu; yani el yüz ayaklar hariç öbür taraflarını örtmesi şart. Ama örtemezse de fıkhın hududu bu; yani el yüz ayaklar hariç öbür taraflarını örtmesi şart.

Örtmek de dar olmamak, şeffaf olmamak gibi kayıtlarla kayıtlıdır.Örtmek de dar olmamak, şeffaf olmamak gibi kayıtlarla kayıtlıdır. Dar pantolon giyen örtünmüş olmuyor.Dar pantolon giyen örtünmüş olmuyor. Kadın dar pantolon giyiyor, "streç" filan diyorlar;Kadın dar pantolon giyiyor, "streç" filan diyorlar; örtünmüş olmuyor çünkü vücudunun hatları belli oluyor.örtünmüş olmuyor çünkü vücudunun hatları belli oluyor. Dar bluz giyiyor; göğsü, karnı, her şeyi belli oluyor, yani bütün iç uzuvları belli oluyor.Dar bluz giyiyor; göğsü, karnı, her şeyi belli oluyor, yani bütün iç uzuvları belli oluyor. O da örtünmüş olmuyor. Bol olması, gayri şeffaf olması lazım.O da örtünmüş olmuyor. Bol olması, gayri şeffaf olması lazım. Yani altı görünmemeli ve bir de bol olmalı. Bu ölçüler içinde örtünmesi gerekir. Yani altı görünmemeli ve bir de bol olmalı. Bu ölçüler içinde örtünmesi gerekir.

Hint fakirlerinin yaptıkları olağanüstü olaylar ile Hint fakirlerinin yaptıkları olağanüstü olaylar ile evliyâullahın göstermiş oldukları kerâmetler arasındaki farkı söyler misiniz? evliyâullahın göstermiş oldukları kerâmetler arasındaki farkı söyler misiniz?

Birisi riyazetten hâsıl olan bir ruhî meleke ve kabiliyettir,Birisi riyazetten hâsıl olan bir ruhî meleke ve kabiliyettir, egzersiz yapa yapa ulaşılan bir şeydir; kıymeti yoktur. egzersiz yapa yapa ulaşılan bir şeydir; kıymeti yoktur. Kerâmet, Allahu Teâlâ hazretlerinin mü'min kuluna bir hikmete mebnî olarak ikramıdır.Kerâmet, Allahu Teâlâ hazretlerinin mü'min kuluna bir hikmete mebnî olarak ikramıdır. Hikmeti vardır, sebebi vardır.Hikmeti vardır, sebebi vardır. Allah'ın ikramı olduğundan "keramet" adını alıyor, "ikram" kelimesi ile ilgilidir.Allah'ın ikramı olduğundan "keramet" adını alıyor, "ikram" kelimesi ile ilgilidir. Ötekisi de bir bedenî hüner... Adam ipin üstünde yürüyebiliyor, bu bir hüner.Ötekisi de bir bedenî hüner... Adam ipin üstünde yürüyebiliyor, bu bir hüner. Ben yürüyemiyorum, o yürüyebiliyor.Ben yürüyemiyorum, o yürüyebiliyor. Bisikletle bir direkten öbür direğe ipin üstünde gidebiliyor; hüner.Bisikletle bir direkten öbür direğe ipin üstünde gidebiliyor; hüner. Vücudunu arkaya doğru kıvırıp başını iki ayağının arasından ön tarafa çıkartabiliyor,Vücudunu arkaya doğru kıvırıp başını iki ayağının arasından ön tarafa çıkartabiliyor, ben yapamıyorum; hüner. Ama nihayet bedenî bir hünerdir.ben yapamıyorum; hüner. Ama nihayet bedenî bir hünerdir. Bu bedenî hünerler gibi ruhî egzersizlerle bazı şeyleri yapabilmek de olabiliyor. Hiç kıymeti yoktur.Bu bedenî hünerler gibi ruhî egzersizlerle bazı şeyleri yapabilmek de olabiliyor. Hiç kıymeti yoktur. Çünkü mühim olan mü'min olmaktır, Allah'ın varlığını birliğini kabul etmiş olmaktır,Çünkü mühim olan mü'min olmaktır, Allah'ın varlığını birliğini kabul etmiş olmaktır, Peygamber Efendimiz'in peygamberliğini kabul etmiş olmaktır.Peygamber Efendimiz'in peygamberliğini kabul etmiş olmaktır. O olmadıktan sonra bir insanın ruhî birtakım egzersizlerle bazı senin benim yapamadığımO olmadıktan sonra bir insanın ruhî birtakım egzersizlerle bazı senin benim yapamadığım şeyleri yapıvermesi bir çeşit hokkabazlıktır. Çivi üstünde yatmak, ipe tırmanmak vesaire gibi...şeyleri yapıvermesi bir çeşit hokkabazlıktır. Çivi üstünde yatmak, ipe tırmanmak vesaire gibi... Bunların kıymeti yoktur. Çünkü Allah bunlardan bir mertebe vermiyor. Bunların kıymeti yoktur. Çünkü Allah bunlardan bir mertebe vermiyor.

Almanya'da bir arkadaşım bir şey anlatmıştı, onu anlatayım. Almanya'da bir arkadaşım bir şey anlatmıştı, onu anlatayım.

Tebliğ cemaatiyle bu kardeşim Japonya'ya, Tokyo'ya gitmiş.Tebliğ cemaatiyle bu kardeşim Japonya'ya, Tokyo'ya gitmiş. Japonya'da bir budist rahip bunları kendi manastırında misafir etmiş. Japonya'da bir budist rahip bunları kendi manastırında misafir etmiş. Budist ama bizim müslüman kardeşlerimizi ve bana bunu anlatan kardeşimizi misafir etmiş.Budist ama bizim müslüman kardeşlerimizi ve bana bunu anlatan kardeşimizi misafir etmiş. Anlatan arkadaşımız Köln'de. Demiş ki; Anlatan arkadaşımız Köln'de. Demiş ki;

"Ben budistim ama sizi manastırımda misafir ediyorum."Ben budistim ama sizi manastırımda misafir ediyorum. Çünkü sizin geleceğinizi rüyamda gördüm. Allah bana bildirdi." Çünkü sizin geleceğinizi rüyamda gördüm. Allah bana bildirdi."

Sonra "Bir taneniz çıksın karşıma." demiş. Çıkmış. "Dört metre uzakta durdu.Sonra "Bir taneniz çıksın karşıma." demiş. Çıkmış. "Dört metre uzakta durdu. Bu bir şeyler okudu, bir şeyler yaptı... Uzaktan, arada dört metre mesafe var...Bu bir şeyler okudu, bir şeyler yaptı... Uzaktan, arada dört metre mesafe var... Eliyle bir işaret yaptı; küt, arkadaş devrildi." diyor. Eliyle bir işaret yaptı; küt, arkadaş devrildi." diyor.

Hayret edilecek bir şey. Arkadaş "gördüm" diye anlattığı için, ben deHayret edilecek bir şey. Arkadaş "gördüm" diye anlattığı için, ben de inanmayacağım ama böyle anlattığı için inanıyorum. inanmayacağım ama böyle anlattığı için inanıyorum. "Uzaktan bir şeyler okuyup [bir işaret] yaptı, arkadaş devrildi." diyor. "Uzaktan bir şeyler okuyup [bir işaret] yaptı, arkadaş devrildi." diyor.

"Bakın" demiş sonra da, "Ben ruhî birtakım egzersizler yaparak bu kabiliyetleri elde ettim."Bakın" demiş sonra da, "Ben ruhî birtakım egzersizler yaparak bu kabiliyetleri elde ettim. Bu bir ruhî meleke. Ama yol sizin yolunuz, iman sizin imanınız.Bu bir ruhî meleke. Ama yol sizin yolunuz, iman sizin imanınız. Sizin yolunuz doğru.Sizin yolunuz doğru. Ben de ona inanıyorum ama işte bugünkü şartlarla tam izhar edemiyorum." demiş. Ben de ona inanıyorum ama işte bugünkü şartlarla tam izhar edemiyorum." demiş.

Doğru, sözü öyle. Doğru, sözü öyle.

Birtakım ilmî deneylerde de bir şeyi uzaktan hareket ettirme var, "telekinezi" diyorlar.Birtakım ilmî deneylerde de bir şeyi uzaktan hareket ettirme var, "telekinezi" diyorlar. Telekinezi; uzaktaki bir şeyi kendi ruh gücüyle hareket ettirme. Telekinezi Bunu yapıyor adam...Telekinezi; uzaktaki bir şeyi kendi ruh gücüyle hareket ettirme. Telekinezi Bunu yapıyor adam... Masanın üstüne bilye koyuyor, o bilyeye kendisini konsantre ediyor, bilyeyi uzaktan hareket ettiriyor.Masanın üstüne bilye koyuyor, o bilyeye kendisini konsantre ediyor, bilyeyi uzaktan hareket ettiriyor. Telekinezi yani Telepati gibi, duyguyu uzağa götürmek nakletmek gibi, telekinezi; uzaktan hareket [ettirmek]. Telekinezi yani Telepati gibi, duyguyu uzağa götürmek nakletmek gibi, telekinezi; uzaktan hareket [ettirmek].

Bunlar birer melekedir. Nasıl elektriği öğrendik, ilim ilerledikçe çeşitli şeyleri öğrendik...Bunlar birer melekedir. Nasıl elektriği öğrendik, ilim ilerledikçe çeşitli şeyleri öğrendik... Ruhî birtakım şeyler, bunların kıymeti yok.Ruhî birtakım şeyler, bunların kıymeti yok. Mühim olan Allah'a mü'min kul olmak, Peygamber Efendimiz'e ümmet olmak ve o yolda yürümektir.Mühim olan Allah'a mü'min kul olmak, Peygamber Efendimiz'e ümmet olmak ve o yolda yürümektir. O yolda yürüyenlere Allah'ın ikramı olan kerâmet,O yolda yürüyenlere Allah'ın ikramı olan kerâmet, ötekilerin hokkabazlığı ile hiç bir olmaz, çok büyük farkı vardır. ötekilerin hokkabazlığı ile hiç bir olmaz, çok büyük farkı vardır.

Bunlar olağandır. Onlara aldırmasın, vazifelerini yapmaya devam etsin.Bunlar olağandır. Onlara aldırmasın, vazifelerini yapmaya devam etsin. Bir kardeşimiz de zikir yaptığı zaman kendisine bir darlık geldiğini söylüyor.Bir kardeşimiz de zikir yaptığı zaman kendisine bir darlık geldiğini söylüyor. Bunlar olağandır. Onlara aldırmasın, vazifelerini yapmaya devam etsin.Bunlar olağandır. Onlara aldırmasın, vazifelerini yapmaya devam etsin. Eğer akşam böyle oluyorsa zikrini gündüz yapsın. Fakat söylediği şey mühim bir şey değildir.Eğer akşam böyle oluyorsa zikrini gündüz yapsın. Fakat söylediği şey mühim bir şey değildir. Allah hepinizden razı olsun. Fâtiha-i şerîfe meâl besmele.Allah hepinizden razı olsun. Fâtiha-i şerîfe meâl besmele.
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2