Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Alim Olmak ve İlmin Değeri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Cemâziye'l-Âhir 1410 / 13.01.1990
Sapanca/ Sakarya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İlim Nedir?, Herkes Az da Olsa Öğrendiğini Öğretmekle Yükümlüdür, İnsanın Çok Çabuk İmandan | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Alim Olmak ve İlmin Değeri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Cemâziye'l-Âhir 1410 / 13.01.1990
Sapanca/ Sakarya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İlim Nedir?, Herkes Az da Olsa Öğrendiğini Öğretmekle Yükümlüdür, İnsanın Çok Çabuk İmandan | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaînVe's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahEmmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

el-Âlimü ve'l-müteallimü şerîkâni fi'l-hayri ve sâiru'n-nâsi lâ hayra fîhim. el-Âlimü ve'l-müteallimü şerîkâni fi'l-hayri ve sâiru'n-nâsi lâ hayra fîhim.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi, ihsanı ve ikramı üzerinize olsun.Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi, ihsanı ve ikramı üzerinize olsun. Allahu Teâlâ hazretleri dünyada da âhirette de mesut, bahtiyar eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri dünyada da âhirette de mesut, bahtiyar eylesin. Cennetiyle, cemaliyle cümlenizi müşerref eylesin. Cennetiyle, cemaliyle cümlenizi müşerref eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek hadîs-i şerîfleriniPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek hadîs-i şerîflerini okumak üzere cumartesi günleri burada toplanıyoruz.okumak üzere cumartesi günleri burada toplanıyoruz. Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önce,Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önce, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e bağlılığımızın, ümmet oluşumuzun,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e bağlılığımızın, ümmet oluşumuzun, sevgimizin, saygımızın bir nişânesi olmak ve rûh-u pâkine hediye edilmek üzere;sevgimizin, saygımızın bir nişânesi olmak ve rûh-u pâkine hediye edilmek üzere; onun mübarek âl'inin, pak ashabının, kıyamete kadar hep kendisine tâbi olacak olan etbâının,onun mübarek âl'inin, pak ashabının, kıyamete kadar hep kendisine tâbi olacak olan etbâının, ahbabının ruhlarına ayrı ayrı hediye olsun diye;ahbabının ruhlarına ayrı ayrı hediye olsun diye; hâsseten sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin,hâsseten sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin, Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliy-yi Murtezâ'dan müteselsilen Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadarEbû Bekr-i Sıddîk ve Aliy-yi Murtezâ'dan müteselsilen Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar güzerân eylemiş olan cümle mensuplarının, pîrlerimizin, şeyhlerimizin,güzerân eylemiş olan cümle mensuplarının, pîrlerimizin, şeyhlerimizin, halifelerinin, müridlerin, muhiblerinin ruhlarına hediye olsun diye;halifelerinin, müridlerin, muhiblerinin ruhlarına hediye olsun diye; sâir enbiyâ ve mürselîn ve cümle evliyâullahın ve bu beldeleri fetheden fatihlerin, şehitlerin,sâir enbiyâ ve mürselîn ve cümle evliyâullahın ve bu beldeleri fetheden fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye;gazilerin, mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye; cümle hayır ve hasenât sahiplerinin, küçük büyük her türlü hayırları yapan kimselerin,cümle hayır ve hasenât sahiplerinin, küçük büyük her türlü hayırları yapan kimselerin, şu camiyi inşa eden ve hizmette devamına sebep olanların ruhlarına hediye olsun diye;şu camiyi inşa eden ve hizmette devamına sebep olanların ruhlarına hediye olsun diye; nihayet uzaktan ve yakından derlenip toplanıp bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzerenihayet uzaktan ve yakından derlenip toplanıp bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere buraya teşrif eyleyen siz kardeşlerimizinburaya teşrif eyleyen siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olsun diye;âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olsun diye; ve biz yaşayan mü'minler de Rabbimiz'in rızasına uygun, Kur'ân-ı Kerîm'in yolunda,ve biz yaşayan mü'minler de Rabbimiz'in rızasına uygun, Kur'ân-ı Kerîm'in yolunda, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnetine sarılmış olarakPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnetine sarılmış olarak hayatımızı Rabbimiz'in rızasına uygun geçirelim, Rabbimiz'in huzuruna sevdiği,hayatımızı Rabbimiz'in rızasına uygun geçirelim, Rabbimiz'in huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varalım diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, öyle başlayalım. razı olduğu kullar olarak varalım diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, öyle başlayalım.

Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinden rivayet eylemiş kiEbu'd-Derdâ radıyallahu anh Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinden rivayet eylemiş ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleriPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri ilmi, alimi ve talebeyiöğrenciyi methederek onlar hakkında şöyle buyurmuşlar: ilmi, alimi ve talebeyiöğrenciyi methederek onlar hakkında şöyle buyurmuşlar:

el-Âlimü ve'l-müteallimu şerîkâni fi'l-hayri.el-Âlimü ve'l-müteallimu şerîkâni fi'l-hayri. "Alim ile ondan ilim öğrenen müteallim yani talebeöğrenci ecirde, hayırda -ikisi- ortaktır." "Alim ile ondan ilim öğrenen müteallim yani talebeöğrenci ecirde, hayırda -ikisi- ortaktır."

Alim de sevap, ecir kazanır, talebe de sevap, hayır kazanır. Şerik, "ortak" demek.Alim de sevap, ecir kazanır, talebe de sevap, hayır kazanır. Şerik, "ortak" demek. İkisi hayırda müşterektirler, ortaktırlar; ikisi de kârdadırlar, sevaptadırlar. İkisi hayırda müşterektirler, ortaktırlar; ikisi de kârdadırlar, sevaptadırlar.

Ve sâiru'n-nâs. "Bunların dışında olan öteki insanlar da..." Lâ hayra fîhim. "Hiçbir hayır yoktur." Ve sâiru'n-nâs. "Bunların dışında olan öteki insanlar da..." Lâ hayra fîhim. "Hiçbir hayır yoktur."

Demek ki müslümanın ya ilmi başkasına öğreten alim kimse olması lazım geliyorDemek ki müslümanın ya ilmi başkasına öğreten alim kimse olması lazım geliyor ya da ilmi eksik ise ilmi gidip birisinden öğrenen bir kimse olması lazım geliyor.ya da ilmi eksik ise ilmi gidip birisinden öğrenen bir kimse olması lazım geliyor. Bunun dışında olması hayırlı bir durum değil. Hiçbir hayır yok!Bunun dışında olması hayırlı bir durum değil. Hiçbir hayır yok! Yani insan ya gidecek, öğrenecek ya da öğrenmiş olduğunu gelecek, birilerine anlatacak.Yani insan ya gidecek, öğrenecek ya da öğrenmiş olduğunu gelecek, birilerine anlatacak. "Bunların dışındaki insanlarda hiçbir hayır yok." diyor Peygamber Efendimiz. Çok önemli! "Bunların dışındaki insanlarda hiçbir hayır yok." diyor Peygamber Efendimiz.

Çok önemli!

Lâ hayra... Lâ ilâhe illallah dediğimiz zaman hani lâ ilâhe "Hiçbir ilâh yok",Lâ hayra... Lâ ilâhe illallah dediğimiz zaman hani lâ ilâhe "Hiçbir ilâh yok", illallah "Allah'tan başka."; "Ancak Allah var, Allah'tan başka hiçbir ilâh yok." dediğimiz gibi,illallah "Allah'tan başka."; "Ancak Allah var, Allah'tan başka hiçbir ilâh yok." dediğimiz gibi, lâ hayra fîhim "Hiçbir hayır yok." lâ hayra fîhim "Hiçbir hayır yok."

Azıcık bir hayır olmaz mı? Hayır, hiçbir hayır yok. Azıcık bir hayır olmaz mı?

Hayır, hiçbir hayır yok.

İnsanın bu dünya hayatında gayesi nedir? Allah'ın rızasını kazanmak. İnsanın bu dünya hayatında gayesi nedir?

Allah'ın rızasını kazanmak.

Niye bu dünyaya geldik biz? İmtihan için geldik.Niye bu dünyaya geldik biz?

İmtihan için geldik.
İmtihanı kazanırsak, Allah bizi severse, Allah bizden razı olursa,İmtihanı kazanırsak, Allah bizi severse, Allah bizden razı olursa, Allah celle celâlüh bizi cennetine dahil ederse tamam, kurtulduk;Allah celle celâlüh bizi cennetine dahil ederse tamam, kurtulduk; hayatın mânasını anlamış ve imtihanı kazanmış oluruz.hayatın mânasını anlamış ve imtihanı kazanmış oluruz. Bunu yapamadıktan sonra, bu dünyada istersen iyi bir iş kur, istersen çok rahat bir şekilde yaşa,Bunu yapamadıktan sonra, bu dünyada istersen iyi bir iş kur, istersen çok rahat bir şekilde yaşa, istersen çok zengin ol; ama âhiretin ebedî hayatını kazanamadıktan sonra kıymeti yok,istersen çok zengin ol; ama âhiretin ebedî hayatını kazanamadıktan sonra kıymeti yok, bu dünyada kalacak olan şeylerin sana bir faydası yok. bu dünyada kalacak olan şeylerin sana bir faydası yok.

Zaten insanın ömrünü şöylece bir tahlil edecek olursak;Zaten insanın ömrünü şöylece bir tahlil edecek olursak; vasati insan ömrü 80 sene -80 sene yoktur ya- 70 sene... vasati insan ömrü 80 sene -80 sene yoktur ya- 70 sene...

Bir kere bunun bir kısmı çocuklukla geçiyor.Bir kere bunun bir kısmı çocuklukla geçiyor. "Sen otur, kenarda dur bakalım, çocuksun, aklın ermez." diyorsun. "Sen otur, kenarda dur bakalım, çocuksun, aklın ermez." diyorsun. Annesi babası "Dokanmayın ona, işte daha çocuktur, yazık." deniliyor;Annesi babası "Dokanmayın ona, işte daha çocuktur, yazık." deniliyor; ne mühim bir iş yükleniyor kendisine ne kendisinden büyük bir iş bekleniyor.ne mühim bir iş yükleniyor kendisine ne kendisinden büyük bir iş bekleniyor. İşte öyle yarısı çocuklukla geçiyor. Bir kısmı ihtiyarlıkla geçiyor. İşte öyle yarısı çocuklukla geçiyor. Bir kısmı ihtiyarlıkla geçiyor.

"Sen artık ihtiyarladın, kenara otur, hadi rahatına bak." "Sen artık ihtiyarladın, kenara otur, hadi rahatına bak."

Hatta biraz da böyle gücü kuvveti kalmadığı gibi zihni de,Hatta biraz da böyle gücü kuvveti kalmadığı gibi zihni de, şuuru da, hafızası da zayıfladığı zaman "İşte tamam tamam, otur." diyorlar,şuuru da, hafızası da zayıfladığı zaman "İşte tamam tamam, otur." diyorlar, bakıyorlar, idare ediyorlar, duasını alıp sevap kazanmaya çalışıyorlar.bakıyorlar, idare ediyorlar, duasını alıp sevap kazanmaya çalışıyorlar. O da yok, o da gitti. Çocukluk da gitti, o da gitti.O da yok, o da gitti. Çocukluk da gitti, o da gitti. Arada bir devre var; bu aradaki devrede de ömrün bir kısmı uyku ile geçiyor, o da gitti.Arada bir devre var; bu aradaki devrede de ömrün bir kısmı uyku ile geçiyor, o da gitti. Uykuda bir şey yok.Uykuda bir şey yok. Öteki kısmı da dünya için yaşayacağım diye, kazanacağım diye çalışma ile geçiyor.Öteki kısmı da dünya için yaşayacağım diye, kazanacağım diye çalışma ile geçiyor. Onda da bir şey yok. Onda da bir şey yok.

Ne kalıyor geriye? Yani çok az, çok küçük bir miktar...Ne kalıyor geriye?

Yani çok az, çok küçük bir miktar...
İşte birazcık camiye gelebilmişsek, birazcık namaz kılabilmişsek,İşte birazcık camiye gelebilmişsek, birazcık namaz kılabilmişsek, bir Ramazan'ı güzel ihyâ edebilmişsek, hacca gidebilmişsek...bir Ramazan'ı güzel ihyâ edebilmişsek, hacca gidebilmişsek... Bir kırıntı, yani böyle tuz biber gibi, azıcık ibadet kalıyor. Bir kırıntı, yani böyle tuz biber gibi, azıcık ibadet kalıyor.

Allah bizi gafletten uyandırsın.Allah bizi gafletten uyandırsın. Bu aziz ömrü, bu kıymetli ömrü, bu büyük âhiret saadetini kazanma vesilesi olan zamanı,Bu aziz ömrü, bu kıymetli ömrü, bu büyük âhiret saadetini kazanma vesilesi olan zamanı, imtihan sahasını gafil, cahil harcayıp, geçirip âhirete eli boş gidenlerden eylemesin. imtihan sahasını gafil, cahil harcayıp, geçirip âhirete eli boş gidenlerden eylemesin.

Onun için insanın ilim öğrenmesi lazım. Gerçekleri bilmesi lazım. Onun için insanın ilim öğrenmesi lazım. Gerçekleri bilmesi lazım.

İlim nedir? İlmin başı, Allahu Teâlâ hazretlerini bilmektir.İlim nedir?

İlmin başı, Allahu Teâlâ hazretlerini bilmektir.
En şereflisi, en kıymetlisi, en üstünü Allah'ı bilmek. En şereflisi, en kıymetlisi, en üstünü Allah'ı bilmek.

Allah'ı bilmiyor, Allah'ı tanımıyor; hiç kıymeti yok, cahil.Allah'ı bilmiyor, Allah'ı tanımıyor; hiç kıymeti yok, cahil. Profesör olsa da cahildir, devlet başkanı olsa da cahildir, hiç fark etmez;Profesör olsa da cahildir, devlet başkanı olsa da cahildir, hiç fark etmez; Allah'ı bilmedikten sonra o insan cahildir.Allah'ı bilmedikten sonra o insan cahildir. Çünkü kendisini cehenneme atıyor.Çünkü kendisini cehenneme atıyor. Kendisinin cehenneme gitmesine sebep olacak bir durumda.Kendisinin cehenneme gitmesine sebep olacak bir durumda. Kendisine hayatı veren, kendisine nimetleri veren, kendisine sıhhati veren kaynağı tespit edememiş.Kendisine hayatı veren, kendisine nimetleri veren, kendisine sıhhati veren kaynağı tespit edememiş. Boş gelmiş, boş gidiyor. Bu dünyayı boşuna yaratıldı sanıyor.Boş gelmiş, boş gidiyor. Bu dünyayı boşuna yaratıldı sanıyor. Dünyayı da anlayamamış, hayatı da anlayamamış,Dünyayı da anlayamamış, hayatı da anlayamamış, kendisine bu nimetlerin nereden, niçin, nasıl geldiğini,kendisine bu nimetlerin nereden, niçin, nasıl geldiğini, hiç hakkı olmadığı halde bu kadar lütfa niye mazhar olduğunu düşünmemiş.hiç hakkı olmadığı halde bu kadar lütfa niye mazhar olduğunu düşünmemiş. Demek ki cahil, yani hiçbir şeyi anlayamamış. Boşuna kafa gezdirmiş ortada... Demek ki cahil, yani hiçbir şeyi anlayamamış. Boşuna kafa gezdirmiş ortada...

İnsan bilecek. Allah'ı bilecek. Allah'ın emirlerini bilecek. İnsan bilecek. Allah'ı bilecek. Allah'ın emirlerini bilecek.

Allah'ı bildi mi ne olacak? "Allah var, tamam." Allah'ı bildi mi ne olacak?

"Allah var, tamam."

Allah var ama Allah'ın senden istekleri var, sana yüklediği vazifeler var. "Allah'a inandım." Allah var ama Allah'ın senden istekleri var, sana yüklediği vazifeler var.

"Allah'a inandım."

İnandınsa Allah'ın emirlerini kabul et, uygula; yasaklarını kabul et, sakın. İnandınsa Allah'ın emirlerini kabul et, uygula; yasaklarını kabul et, sakın.

Yasaklarından kaçınmıyorsun, emirlerini tutmuyorsun, huzuruna nasıl varacaksın?Yasaklarından kaçınmıyorsun, emirlerini tutmuyorsun, huzuruna nasıl varacaksın? Nasıl âhirette başını dik tutabileceksin?Nasıl âhirette başını dik tutabileceksin? "Ben buyurdum, buyruğumu tutmadın." derse ne cevap vereceksin? ""Ben buyurdum, buyruğumu tutmadın." derse ne cevap vereceksin? " Gel bakalım, dikil karşıma; şu dünya hayatından hesap ver bana."Gel bakalım, dikil karşıma; şu dünya hayatından hesap ver bana." diye el pençe divan mahkeme-i kübrâda ayakta dikildiğin zaman ne olacak?diye el pençe divan mahkeme-i kübrâda ayakta dikildiğin zaman ne olacak? Hak sahipleri gelip senden hakları istedikleri zaman ne olacak? Hak sahipleri gelip senden hakları istedikleri zaman ne olacak?

Yani "Allah'ı biliyorum." demek neyi ifade ediyor? Yani "Allah'ı biliyorum." demek neyi ifade ediyor?

Tamam, iyi mâşaallah, aferin, herkesin bildiği bir hakikati anlamışsın.Tamam, iyi mâşaallah, aferin, herkesin bildiği bir hakikati anlamışsın. Asıl anladıktan sonra iş başlıyor! Allah'ı bildin, tamam. Allah'ın senden ne istediğini de bil.Asıl anladıktan sonra iş başlıyor! Allah'ı bildin, tamam. Allah'ın senden ne istediğini de bil. Allah'ın sana ne vazifeler yüklediğini de bil. Sana ne nimetler verdiğini de bil.Allah'ın sana ne vazifeler yüklediğini de bil. Sana ne nimetler verdiğini de bil. Allah'ın verdiği nimetleri bilmek de bir fazilet ve sevap. Bildin mi mükâfat alıyorsun. Allah'ın verdiği nimetleri bilmek de bir fazilet ve sevap. Bildin mi mükâfat alıyorsun.

"Bu sıhhati bana Allah verdi. Bu hadiseden beni Allah korudu. Bu nimeti bana Allah gönderdi." "Bu sıhhati bana Allah verdi. Bu hadiseden beni Allah korudu. Bu nimeti bana Allah gönderdi."

Tamam, bunları anladığın zaman,Tamam, bunları anladığın zaman, yani şükrettiğin zaman, "elhamdülillah" dediğin zaman o onun karşılığı oluyor.yani şükrettiğin zaman, "elhamdülillah" dediğin zaman o onun karşılığı oluyor. Onun mükâfatını göreceksin.Onun mükâfatını göreceksin. Sırf "elhamdülillah" dediğin içinSırf "elhamdülillah" dediğin için "Bunu bana Allah gönderdi." diye idrak ettiğin için mükâfat alacaksın. "Bunu bana Allah gönderdi." diye idrak ettiğin için mükâfat alacaksın. Anladığın için yani, aferin ki anlamışsın diye oradan mükâfat alacaksın. Bu bir. Anladığın için yani, aferin ki anlamışsın diye oradan mükâfat alacaksın. Bu bir.

Ondan sonra da başka insanlara karşı görevlerin var.Ondan sonra da başka insanlara karşı görevlerin var. Bir kere, seni dünyaya getiren annene karşı, babana karşı;Bir kere, seni dünyaya getiren annene karşı, babana karşı; küçükken, güçsüzken sana bakmış olan, sana iyiliği dokunmuş insanlara karşı görevlerin var. küçükken, güçsüzken sana bakmış olan, sana iyiliği dokunmuş insanlara karşı görevlerin var.

Sen şimdi bu dünyaya gelmişsin, şöyle bir memlekette yaşıyorsun; bu memleketi sana kim verdi? Sen şimdi bu dünyaya gelmişsin, şöyle bir memlekette yaşıyorsun; bu memleketi sana kim verdi?

Biz mesela derse oturduğumuz zaman dilimizin döndüğünce üzerimizde kimlerin hakları varsa anlatmaya,Biz mesela derse oturduğumuz zaman dilimizin döndüğünce üzerimizde kimlerin hakları varsa anlatmaya, onların ruhlarına Fâtihalar okumaya çalışıyoruz.onların ruhlarına Fâtihalar okumaya çalışıyoruz. Bu memleketi eğer bize dedelerimiz fethedip vermeseydi biz yersiz yurtsuz bir şey olacaktık.Bu memleketi eğer bize dedelerimiz fethedip vermeseydi biz yersiz yurtsuz bir şey olacaktık. Tekerlekli arabalarda gezen, itilen kakılan insanlar olacaktık.Tekerlekli arabalarda gezen, itilen kakılan insanlar olacaktık. Yersiz yurtsuz insanların ne kadar zor durumda olduklarını;Yersiz yurtsuz insanların ne kadar zor durumda olduklarını; vatansızların, topraksızların ne kadar sıkıntı çektiklerini görüyorsun.vatansızların, topraksızların ne kadar sıkıntı çektiklerini görüyorsun. Dedelerimiz buraları bize vermişler; para ile almak mümkün değil, miras bırakmışlar.Dedelerimiz buraları bize vermişler; para ile almak mümkün değil, miras bırakmışlar. Bir nimet. Bize bu şeyleri bırakmışlar diye onlara elbette bir dua etmemiz lazım. Bir nimet. Bize bu şeyleri bırakmışlar diye onlara elbette bir dua etmemiz lazım.

Hâsılı, insanın büyüklerine karşı vazifeleri var. Çevresine karşı görevleri var.Hâsılı, insanın büyüklerine karşı vazifeleri var. Çevresine karşı görevleri var. Kendisinin ciğerparesi olan evlatlarına, yavrularına, akrabalarına, yakınlarına karşı görevleri var.Kendisinin ciğerparesi olan evlatlarına, yavrularına, akrabalarına, yakınlarına karşı görevleri var. Demek ki bu görevleri bilmesi lazım. Demek ki bu görevleri bilmesi lazım.

Benim acaba anneme karşı görevim ne? Benim acaba anneme karşı görevim ne?

"Banane ya! Kaç kilo süt vermiş, hesaplasın, faturasını göndersin, ödeyeyim." "Banane ya! Kaç kilo süt vermiş, hesaplasın, faturasını göndersin, ödeyeyim."

Ya süt meselesi mi bu sadece? Ya süt meselesi mi bu sadece?

Ankara'da öyle birisi vardı. Anası demiş ki; "Evladım ben seni emzirdim, büyüttüm." Ankara'da öyle birisi vardı. Anası demiş ki;

"Evladım ben seni emzirdim, büyüttüm."

"Kaç kilo sütse hesapla da parasını vereyim." demiş. "Kaç kilo sütse hesapla da parasını vereyim." demiş.

Kepaze, sen onu küçükken söyleseydin ya, üç aylıkken söyleseydin ya!Kepaze, sen onu küçükken söyleseydin ya, üç aylıkken söyleseydin ya! O zaman söyleyemezsin değil mi?O zaman söyleyemezsin değil mi? Şimdi büyüdün, şimdi adam oldun, şimdi maaş sahibi oldun, şimdi geçim sahibi oldun;Şimdi büyüdün, şimdi adam oldun, şimdi maaş sahibi oldun, şimdi geçim sahibi oldun; annesinden fatura istiyor. Yani "Çok dırlanma ya...annesinden fatura istiyor. Yani "Çok dırlanma ya... Süt verdiysen süt, parasını öderim, olur biter..." Süt verdiysen süt, parasını öderim, olur biter..."

Annenin hakkı para ile ödenir mi? Babanın hakkı para ile ödenir mi?Annenin hakkı para ile ödenir mi? Babanın hakkı para ile ödenir mi? Bu büyüklerimizin hakkı, ecdadımızın hakkı para ile ödenir mi? Bu büyüklerimizin hakkı, ecdadımızın hakkı para ile ödenir mi?

Bir ömür boyu çalışıyoruz da bir ev sahibi olamıyoruz, bir daire sahibi olamıyoruz.Bir ömür boyu çalışıyoruz da bir ev sahibi olamıyoruz, bir daire sahibi olamıyoruz. Koca bu memleketin sahibi nasıl olurduk biz?Koca bu memleketin sahibi nasıl olurduk biz? Onlar canlarını vermişler, "Allah Allah" diye Allah yolunda cihat etmişler, fethetmişler,Onlar canlarını vermişler, "Allah Allah" diye Allah yolunda cihat etmişler, fethetmişler, "Al, sizin." demişler. Bu dağlar senin mi? Senin."Al, sizin." demişler. Bu dağlar senin mi? Senin. Bu denizler, ovalar, göller senin mi? Senin, elhamdülillah. Bu denizler, ovalar, göller senin mi? Senin, elhamdülillah.

Demek ki insanın bilmesi gereken çok şey var. İnsan öyle paldır küldür, lambur lumbur yürümemeli;Demek ki insanın bilmesi gereken çok şey var. İnsan öyle paldır küldür, lambur lumbur yürümemeli; kime karşı borcu olduğunu, kime karşı vazifesi olduğunu bilmeli. kime karşı borcu olduğunu, kime karşı vazifesi olduğunu bilmeli.

Bu vazifelerin, bu borçların en büyüğü,Bu vazifelerin, bu borçların en büyüğü, hiç başkası ile mukayese edilmeyecek kadar büyüğü Allah'a karşı. Allah'ı bilecek.hiç başkası ile mukayese edilmeyecek kadar büyüğü Allah'a karşı. Allah'ı bilecek. Allah'ın sevdiği işleri yapacak. Emrettiği şekilde hareket edecek.Allah'ın sevdiği işleri yapacak. Emrettiği şekilde hareket edecek. Çünkü âhirette O'nun huzuruna gideceğiz. O bizi sorguya suale çekecek. Çünkü âhirette O'nun huzuruna gideceğiz. O bizi sorguya suale çekecek.

"Ömrünü nasıl geçirdin? Gençliğini nerede harcadın?"Ömrünü nasıl geçirdin? Gençliğini nerede harcadın? Sıhhatliyken neler yaptın? Paranı nereden kazandın, nereye harcadın?.." Sıhhatliyken neler yaptın? Paranı nereden kazandın, nereye harcadın?.."

Bir sürü sorgu sual olacak. Her anımızdan, her işimizden,Bir sürü sorgu sual olacak. Her anımızdan, her işimizden, her fiilimizden âhirette bir sevap veya soru veya ceza karşımıza gelecek. her fiilimizden âhirette bir sevap veya soru veya ceza karşımıza gelecek.

Bunları bilmek lazım. Olduktan sonra, "Vay be, hay Allah, bu böyle miymiş?Bunları bilmek lazım. Olduktan sonra, "Vay be, hay Allah, bu böyle miymiş? Tüh, ben bunun böyle olduğunu hiç bilmiyordum."; dön geri. Tüh, ben bunun böyle olduğunu hiç bilmiyordum."; dön geri.

Dönemezsin ki. Hayat geriye doğru çalışmaz ki.Dönemezsin ki. Hayat geriye doğru çalışmaz ki. Âhirete gittikten sonra insan dünyaya tekrar dönmez ki.Âhirete gittikten sonra insan dünyaya tekrar dönmez ki. Âhirette pişman olduğun zaman o pişmanlık fayda vermez ki...Âhirette pişman olduğun zaman o pişmanlık fayda vermez ki... Onun için bu dünyadayken öğrenecek. Bu dünyadayken gözünü açacak. Onun için bu dünyadayken öğrenecek. Bu dünyadayken gözünü açacak.

Onun için ilim en önemli şey oluyor. Öğrenmek en önemli oluyor.Onun için ilim en önemli şey oluyor. Öğrenmek en önemli oluyor. "Benim vazifem ne?", düşüneceksin, tefekkür edeceksin."Benim vazifem ne?", düşüneceksin, tefekkür edeceksin. Hem öğreneceksin, bu bir. Hem de bildiğini öğreteceksin. Hem öğreneceksin, bu bir. Hem de bildiğini öğreteceksin.

"Bir öğrendim; yetti artık, bitti. Bana hoca da lazım değil..." "Bir öğrendim; yetti artık, bitti. Bana hoca da lazım değil..."

Vur bir tekme gitsin hocaya. Vur bir tekme gitsin hocaya.

"Hoca da lazım değil. Öğreneceğim kadar öğrendim. Tamam, bitti." Olmaz. "Hoca da lazım değil. Öğreneceğim kadar öğrendim. Tamam, bitti."

Olmaz.

Çünkü Peygamber Efendimiz lâ hayra fîhim diyor; "Hiçbir hayır yok." Çünkü Peygamber Efendimiz lâ hayra fîhim diyor; "Hiçbir hayır yok."

Yani öğrendiysen bir kere hocana sonsuz saygı duyman lazım.Yani öğrendiysen bir kere hocana sonsuz saygı duyman lazım. Hocanın hakkı ödenmez. Babanın hakkı da ödenmez.Hocanın hakkı ödenmez. Babanın hakkı da ödenmez. Ananın hakkı da ödenmez. Hocanın hakkı hepsinden de önde gelir!Ananın hakkı da ödenmez. Hocanın hakkı hepsinden de önde gelir! Onun için ona saygı göstereceksin, seveceksin, riayet edeceksin,Onun için ona saygı göstereceksin, seveceksin, riayet edeceksin, hürmet edeceksin, izzet edeceksin, hizmet edeceksin. hürmet edeceksin, izzet edeceksin, hizmet edeceksin.

Ondan sonra o hürmet ve izzete rağmen biliyorsan bildiğini öğreteceksin.Ondan sonra o hürmet ve izzete rağmen biliyorsan bildiğini öğreteceksin. Bilgin eksikse öğrenmeye devam edeceksin.Bilgin eksikse öğrenmeye devam edeceksin. Ya beşikten mezara kadar öğreneceksin, devamlı bir öğrenci olacaksın;Ya beşikten mezara kadar öğreneceksin, devamlı bir öğrenci olacaksın; ya da bildiğini artık sağa sola satmaya, anlatmaya başlayacaksın. ya da bildiğini artık sağa sola satmaya, anlatmaya başlayacaksın.

Bir tane kelime bilsen, hanımına söyleyemez misin? Bir tane kelime bilsen, hanımına söyleyemez misin?

En âciz insan bile hanımı ile konuşur veya hanımsan efendisi ile konuşur. En âciz insan bile hanımı ile konuşur veya hanımsan efendisi ile konuşur.

"Hiç kimsenin yanına çıkamaz, çok utangaçtır, iki sözü bir araya getiremez, dili dönmez, aklı ermez."Hiç kimsenin yanına çıkamaz, çok utangaçtır, iki sözü bir araya getiremez, dili dönmez, aklı ermez. İşte ne yapayım..." İşte ne yapayım..."

Hayır, böyle bir insan bile hiç olmazsa ailesi ile konuşabilir, hanımı ile konuşur.Hayır, böyle bir insan bile hiç olmazsa ailesi ile konuşabilir, hanımı ile konuşur. Hanımı kendisi ile konuşur. Çocukları ile konuşabilir.Hanımı kendisi ile konuşur. Çocukları ile konuşabilir. Dilinin döndüğü kadar, "Benim aklımın erdiğine göre evlatlarım, hocaefendiden şöyle duydum,Dilinin döndüğü kadar, "Benim aklımın erdiğine göre evlatlarım, hocaefendiden şöyle duydum, kitapta şöyle okudum, Kur'an'da böyle buyuruluyormuş; şöyle yapmamız lazım." diye söyleyecek.kitapta şöyle okudum, Kur'an'da böyle buyuruluyormuş; şöyle yapmamız lazım." diye söyleyecek. Konuşa konuşa... Etrafına anlatacak, komşusuna anlatacak, kendisine "merhaba" diyen,Konuşa konuşa... Etrafına anlatacak, komşusuna anlatacak, kendisine "merhaba" diyen, yakınlık gösteren, gelen insanlara anlatacak. yakınlık gösteren, gelen insanlara anlatacak.

Bir taraftan talebe olup bir taraftan hoca olmak da mümkün.Bir taraftan talebe olup bir taraftan hoca olmak da mümkün. Buradan alırsın, öbür tarafa verirsin.Buradan alırsın, öbür tarafa verirsin. Toptancıdan toptan malı alıyorsun, müşteriye perakende olarak satıyorsun; bu da mümkün.Toptancıdan toptan malı alıyorsun, müşteriye perakende olarak satıyorsun; bu da mümkün. Dükkânın sahibi hep satıcı mıdır?Dükkânın sahibi hep satıcı mıdır? Toptancının karşısında müşteridir, perakende müşterinin karşısında dükkân sahibidir, satıcıdır.Toptancının karşısında müşteridir, perakende müşterinin karşısında dükkân sahibidir, satıcıdır. İki aradadır. İki aradadır.

Onun için en güzeli, madem ilimsiz hiçbir fayda yokmuş;Onun için en güzeli, madem ilimsiz hiçbir fayda yokmuş; hem öğrenmeye devam edeceğiz hem de öğrendiğimizi öğretmeye devam edeceğiz. hem öğrenmeye devam edeceğiz hem de öğrendiğimizi öğretmeye devam edeceğiz.

"Hocam ben şimdi kitabı nereden bulayım?" Emin olun, bilgi o kadar çok ki şimdi... "Hocam ben şimdi kitabı nereden bulayım?"

Emin olun, bilgi o kadar çok ki şimdi...

Eskiden düşünüyorum da... Papirüs kağıtlarının nasıl yapıldığını anlatıyorlar.Eskiden düşünüyorum da... Papirüs kağıtlarının nasıl yapıldığını anlatıyorlar. Nil'in kenarındaki sazlar toplanıyor, yan yana diziliyor,Nil'in kenarındaki sazlar toplanıyor, yan yana diziliyor, üstünden merdane geçiriliyor, yapıştırılıyor, sazdan kağıt yapılıyor.üstünden merdane geçiriliyor, yapıştırılıyor, sazdan kağıt yapılıyor. Üstüne tek tek yazılar yazılacak... Yani bir sayfanın ne kadar kıymeti var.Üstüne tek tek yazılar yazılacak... Yani bir sayfanın ne kadar kıymeti var. İlim eskiden ne kadar zormuş, ne kadar güçmüş. İlim eskiden ne kadar zormuş, ne kadar güçmüş.

Şimdi insan evindeki takvimin arkasındaki âyetleri, hadisleri okusa yeter.Şimdi insan evindeki takvimin arkasındaki âyetleri, hadisleri okusa yeter. Takvimin arkasındaki âyeti okusa, hadisi okusa, tekrar okusa, tekrar okusa, tekrar okusa,Takvimin arkasındaki âyeti okusa, hadisi okusa, tekrar okusa, tekrar okusa, tekrar okusa, hatırına iyice yerleştirse bir senede 360 tane âyet, 360 tane hadis öğrenmiş olacak.hatırına iyice yerleştirse bir senede 360 tane âyet, 360 tane hadis öğrenmiş olacak. İlim bu devirde kolay, yani imkân var.İlim bu devirde kolay, yani imkân var. Öğrenecek, öğrendiğini de "Dur, ben bu öğrendiğimi bir uygulayayım, birisine bir satayım." diyeÖğrenecek, öğrendiğini de "Dur, ben bu öğrendiğimi bir uygulayayım, birisine bir satayım." diye gidecek, bir yerde söyleyecek; vapurda mı söyler, otobüste mi söyler, trende mi söyler,gidecek, bir yerde söyleyecek; vapurda mı söyler, otobüste mi söyler, trende mi söyler, çarşıda mı söyler, lafı denk getirecek, şıp onu söyleyecek.çarşıda mı söyler, lafı denk getirecek, şıp onu söyleyecek. İşte hem öğrenmenin sevabını aldı hem öğretmenin sevabını aldı. İşte hem öğrenmenin sevabını aldı hem öğretmenin sevabını aldı.

Bu çeşit öğrenme basit bir öğrenme. İnsan iyi niyetli oldu mu bu da insana fayda verir.Bu çeşit öğrenme basit bir öğrenme. İnsan iyi niyetli oldu mu bu da insana fayda verir. Ama düşman bir memlekete saldırdığı zamanAma düşman bir memlekete saldırdığı zaman halkın tek tük tabanca çatlatmasıyla, patlatmasıyla düşman defolmaz. halkın tek tük tabanca çatlatmasıyla, patlatmasıyla düşman defolmaz.

Ne gerekiyor? Düzenli ordu gerekiyor.Ne gerekiyor?

Düzenli ordu gerekiyor.
Yani telsizi olacak, uçağı olacak, vapuru olacak, tankı olacak,Yani telsizi olacak, uçağı olacak, vapuru olacak, tankı olacak, cephanesi olacak, sevkiyatı olacak, haberleşmesi olacak.cephanesi olacak, sevkiyatı olacak, haberleşmesi olacak. Böyle yığın halinde karmakarışık çete usulü değil de düzenli ordusu olacak.Böyle yığın halinde karmakarışık çete usulü değil de düzenli ordusu olacak. İşte ilim de düzenli olursa cahillik öyle yenilir.İşte ilim de düzenli olursa cahillik öyle yenilir. Düzenli olmadığı zaman tabii tek tük, işte böyle çat pat bir şey olur. Düzenli olmadığı zaman tabii tek tük, işte böyle çat pat bir şey olur.

Eğer küfür kuvvetliyse ki çok kuvvetli, yani küfür bu devirde o kadar kuvvetli kiEğer küfür kuvvetliyse ki çok kuvvetli, yani küfür bu devirde o kadar kuvvetli ki şeytanın insanları aldatma vasıtası o kadar çok ki Allah saklasın, hadîs-i şerîfte bildirildiği gibi,şeytanın insanları aldatma vasıtası o kadar çok ki Allah saklasın, hadîs-i şerîfte bildirildiği gibi, öyle bir zaman gelecek, âhir zamanda öyle haller olacak kiöyle bir zaman gelecek, âhir zamanda öyle haller olacak ki insan sabahleyin müslüman olarak sabaha çıkacak da akşama kâfir olarak akşamlayacak;insan sabahleyin müslüman olarak sabaha çıkacak da akşama kâfir olarak akşamlayacak; akşama mü'min olarak ulaşmışsa sabaha kâfir olarak çıkacak.akşama mü'min olarak ulaşmışsa sabaha kâfir olarak çıkacak. Yani yarım günde dünyası 180 derece değişip imandan küfre, küfürden imana geçebilecek. Yani yarım günde dünyası 180 derece değişip imandan küfre, küfürden imana geçebilecek.

Neden? Neden?

Radyo var, televizyon var, gazete var,Radyo var, televizyon var, gazete var, bar var, pavyon var, eğlence var, kâfirler var, muzır insanlar var. bar var, pavyon var, eğlence var, kâfirler var, muzır insanlar var.

Eskiden mü'minler bir taraftaymış, kâfirler öbür taraftaymış.Eskiden mü'minler bir taraftaymış, kâfirler öbür taraftaymış. Şimdi küfür, iman karmakarış oldu. Evlerin içinde bile karmakarış oldu. Birisi mü'min, öteki kâfir.Şimdi küfür, iman karmakarış oldu. Evlerin içinde bile karmakarış oldu. Birisi mü'min, öteki kâfir. Çocuğunun bir tanesi namazlı niyazlı, ötekisi falanca örgütten. Yani evin içine girmiş.Çocuğunun bir tanesi namazlı niyazlı, ötekisi falanca örgütten. Yani evin içine girmiş. Hatta kafanın içine girmiş.Hatta kafanın içine girmiş. Adamın kafasında bir ışık yanıyor, hak sözü söylüyor; bir gönlü kararıyor, batıl söz söylüyor. Adamın kafasında bir ışık yanıyor, hak sözü söylüyor; bir gönlü kararıyor, batıl söz söylüyor.

Yahu ne oldu, sen hani dün böyle konuşuyordun, bugün ne oldu böyle? Yahu ne oldu, sen hani dün böyle konuşuyordun, bugün ne oldu böyle?

İşte öyle esti rüzgâr, öyle konuştu; böyle esti rüzgâr, böyle konuştu.İşte öyle esti rüzgâr, öyle konuştu; böyle esti rüzgâr, böyle konuştu. Demek ki küfür, iman karmakarış olmuş. Çok kuvvetli.Demek ki küfür, iman karmakarış olmuş. Çok kuvvetli. İnsan bilmezse, yalan yanlış bir şeyi tasdik ederse veya yalan yanlış bir şeyi düşünmeden söylerse,İnsan bilmezse, yalan yanlış bir şeyi tasdik ederse veya yalan yanlış bir şeyi düşünmeden söylerse, Allah saklasın, cehennemin uçurumuna yuvarlanıp gidiverir. Allah saklasın, cehennemin uçurumuna yuvarlanıp gidiverir.

Cahillik düzenli bir bilgi ile yenilir.Cahillik düzenli bir bilgi ile yenilir. Onun için Peygamber Efendimiz; el-âlimü ve'l-müteallimu demiş, yani "bilgin ve öğrenci" demiş.Onun için Peygamber Efendimiz; el-âlimü ve'l-müteallimu demiş, yani "bilgin ve öğrenci" demiş. Bu kelimeler biraz devamlılık ifade ediyor. Bu kelimeler biraz devamlılık ifade ediyor. Hem öğreten devamlı öğretecek hem öğrenen metotlu, devamlı öğrenecek.Hem öğreten devamlı öğretecek hem öğrenen metotlu, devamlı öğrenecek. Yani bir kitabı olacak, filanca ilmi bitirecek.Yani bir kitabı olacak, filanca ilmi bitirecek. Fıkıh ilmini, tefsir ilmini, ferâiz ilmini, hadis ilmini, kelamakâid ilmini bitirdi.Fıkıh ilmini, tefsir ilmini, ferâiz ilmini, hadis ilmini, kelamakâid ilmini bitirdi. Hah, o zaman derli toplu, nereden sorarsan sor, adam derya gibi mâşaallah,Hah, o zaman derli toplu, nereden sorarsan sor, adam derya gibi mâşaallah, her derde deva, ne güzel sözler söylüyor, konuştuğu zaman insanın içi açılıyor,her derde deva, ne güzel sözler söylüyor, konuştuğu zaman insanın içi açılıyor, gül bahçesine girmiş gibi oluyor, mest oluyor. gül bahçesine girmiş gibi oluyor, mest oluyor.

Neden? Metotlu bilgi öğrendi. Neden?

Metotlu bilgi öğrendi.

Kitaplar devrilmiş, üst üste yığılmış; Kitaplar devrilmiş, üst üste yığılmış;

"İşte bu bana babamdan, dedemden kalma kitaplar." "İşte bu bana babamdan, dedemden kalma kitaplar."

Ne var bunun içinde? Ne var bunun içinde?

"Ne bileyim hocam, yani ne kaldırabilirim, ne ayırabilirim, ne anlayabilirim."Ne bileyim hocam, yani ne kaldırabilirim, ne ayırabilirim, ne anlayabilirim. İşte bu odaya tıktık bunları, yarısı küflendi, yarısını fare yedi. İşte bu kitaplar." İşte bu odaya tıktık bunları, yarısı küflendi, yarısını fare yedi. İşte bu kitaplar."

E olmadı işte. Yani bilgiler derli toplu değil.E olmadı işte. Yani bilgiler derli toplu değil. Halbuki bilgiler raflara yerleştirilecek, yeri belli olacak;Halbuki bilgiler raflara yerleştirilecek, yeri belli olacak; işte tefsir kitapları, işte hadis kitapları, işte tarih kitapları, işte falanca ilimden kitaplar.işte tefsir kitapları, işte hadis kitapları, işte tarih kitapları, işte falanca ilimden kitaplar. İşte falanca alimin en güzel eseri, ciltleri de tamam, fihristi de var; istediğin mevzuyu aç, bul.İşte falanca alimin en güzel eseri, ciltleri de tamam, fihristi de var; istediğin mevzuyu aç, bul. Ne kadar güzel. Ne kadar güzel.

Demek ki metotlu olmasını tercih edeceğiz. Demek ki metotlu olmasını tercih edeceğiz.

İlim öğreneceğiz.İlim öğreneceğiz. En basiti, başka insanlarda hiçbir hayır olmadığı için takvim yaprağının arkasını bile okusak, En basiti, başka insanlarda hiçbir hayır olmadığı için takvim yaprağının arkasını bile okusak, günlük gazeteyi bile okusak, mecmuayı bile okusak, beğendiğimiz bir yazı olduğu zaman keseceğiz,günlük gazeteyi bile okusak, mecmuayı bile okusak, beğendiğimiz bir yazı olduğu zaman keseceğiz, cebimize katlayıp koyacağız; öğreneceğiz ve başkasına öğreteceğiz.cebimize katlayıp koyacağız; öğreneceğiz ve başkasına öğreteceğiz. En basiti bu. Ama ilmimizin faydalı olması için metotlu öğreneceğiz.En basiti bu. Ama ilmimizin faydalı olması için metotlu öğreneceğiz. Bir ilmi bitireceğiz, bitirinceye kadar sabredeceğiz. Bir hocaya devam edeceğiz. Bir ilmi bitireceğiz, bitirinceye kadar sabredeceğiz. Bir hocaya devam edeceğiz.

"Oh, elhamdülillah o ilmi öğrendim." "Oh, elhamdülillah o ilmi öğrendim."

Ondan sonra ötekisi, ondan sonra ötekisi... Ne kadar güzel. Ondan sonra ötekisi, ondan sonra ötekisi... Ne kadar güzel.

Allahu Teâlâ hazretleri bize ilmi sevdirsin. Bize ilmi öğrenme aşkı, şevki versin.Allahu Teâlâ hazretleri bize ilmi sevdirsin. Bize ilmi öğrenme aşkı, şevki versin. Ömrümüzü alim olarak, müteallim olarakÖmrümüzü alim olarak, müteallim olarak rızası yolunda hayırlı bir şekilde geçirmeyi bizlere nasip eylesin. rızası yolunda hayırlı bir şekilde geçirmeyi bizlere nasip eylesin.

Tabii ilmin de âfetleri vardır. Nasıl mesela tarladaki mahsulün âfeti oluyor, sel geliyor,Tabii ilmin de âfetleri vardır. Nasıl mesela tarladaki mahsulün âfeti oluyor, sel geliyor, başka bir felaket geliyor, mahsul heba oluyor, helak oluyor. başka bir felaket geliyor, mahsul heba oluyor, helak oluyor.

İlmin âfetleri nelerdir? Alimin âfetleri nelerdir? Bazı âfetleri vardır. İlmin âfetleri nelerdir? Alimin âfetleri nelerdir?

Bazı âfetleri vardır.

Enes radıyallahu anh'ten Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Enes radıyallahu anh'ten Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

el-Âlimü izâ erâde bi-ilmihî vechallâhi hâbehû küllü şey'inel-Âlimü izâ erâde bi-ilmihî vechallâhi hâbehû küllü şey'in ve izâ erâde bihî en yüksire'l-künûze hâbe min külli şey'in.ve izâ erâde bihî en yüksire'l-künûze hâbe min külli şey'in. "Alim ilmi ile Allah'ın rızasını kazanmayı düşünürse heybetli bir insan olur,"Alim ilmi ile Allah'ın rızasını kazanmayı düşünürse heybetli bir insan olur, muhteşem bir insan olur; herkes ondan korkar." muhteşem bir insan olur; herkes ondan korkar."

"Aman hocaefendi geliyor, alim efendi geliyor." "Aman hocaefendi geliyor, alim efendi geliyor."

Herkes korkar. Sarığıyla, ak sakalıyla, haşmetli, muhteşem; herkes tir tir titrer.Herkes korkar. Sarığıyla, ak sakalıyla, haşmetli, muhteşem; herkes tir tir titrer. Görünce bir hâl olur, bir sözünü iki etmezler. Görünce bir hâl olur, bir sözünü iki etmezler.

"Ama ilmini satıp talebeden para alıp öğrendiği şeyleri dünyalık kazanmaya sarf ederse...""Ama ilmini satıp talebeden para alıp öğrendiği şeyleri dünyalık kazanmaya sarf ederse..." Hâbe min külli şey'in. "O zaman -serçe yüreği gibi- ürkek olur, her şeyden korkar." Hâbe min külli şey'in. "O zaman -serçe yüreği gibi- ürkek olur, her şeyden korkar."

"Aman onu söyleme. Aman bunu söyleme. Aman idare-i kelam eyle."Aman onu söyleme. Aman bunu söyleme. Aman idare-i kelam eyle. Aman uygun fetva söyle. Aman efendim şöyle yap, böyle yap..." Aman uygun fetva söyle. Aman efendim şöyle yap, böyle yap..."

Yazıklar olsun! Tüh be! Sen kuş tüyü müsün? Ne biçim adamsın?Yazıklar olsun! Tüh be! Sen kuş tüyü müsün? Ne biçim adamsın? Hakkı söylemezsin... Ne yapalım işte, korkuyor. Hakkı söylemezsin... Ne yapalım işte, korkuyor.

Adam, dairesine gittik, dairenin başkanı!Adam, dairesine gittik, dairenin başkanı! Dairenin adını söylemiyorum, Ankara'da bir dairenin başkanı adam.Dairenin adını söylemiyorum, Ankara'da bir dairenin başkanı adam. Beni görünce sevindi. Baba dostu, Hocamız'ın tanıdığı bir kimse diye ben ziyaretine gitmişim,Beni görünce sevindi. Baba dostu, Hocamız'ın tanıdığı bir kimse diye ben ziyaretine gitmişim, biraz ziyaret olsun, yakınlık olsun diye. Diyor ki bana; biraz ziyaret olsun, yakınlık olsun diye. Diyor ki bana;

"Ben öğle tatilinde kapıyı kapatıyorum, arkasından kitliyorum"Ben öğle tatilinde kapıyı kapatıyorum, arkasından kitliyorum -hademe filan girmesin diye- burada namaz kılıyorum. Acaba mahzuru var mı?" -hademe filan girmesin diye- burada namaz kılıyorum. Acaba mahzuru var mı?"

Yahu öğle tatili, dairenin başkanısın... Yahu öğle tatili, dairenin başkanısın...

Ben dedim ki; "Kapıyı ardına kadar açacaksın, seccadeni yayacaksın.Ben dedim ki;

"Kapıyı ardına kadar açacaksın, seccadeni yayacaksın.
Çünkü tatildesin; istersen yatarsın, istersen sigara içersin, istersen kahve höpürdetirsin.Çünkü tatildesin; istersen yatarsın, istersen sigara içersin, istersen kahve höpürdetirsin. Zaman senin istirahat zamanın, istediğin şekilde değerlendirebilirsin.Zaman senin istirahat zamanın, istediğin şekilde değerlendirebilirsin. Açacaksın, seccadeni yayacaksın, Allahu Ekber, orada namaza duracaksın ki müstahdem de;Açacaksın, seccadeni yayacaksın, Allahu Ekber, orada namaza duracaksın ki müstahdem de; 'Bizim daire başkanı, müdür bey namaz kılıyor. Alim adam. Ben de kılayım.' diyecek, o da heves edecek.'Bizim daire başkanı, müdür bey namaz kılıyor. Alim adam. Ben de kılayım.' diyecek, o da heves edecek. Yani örnek olacaksın." Yani örnek olacaksın."

Çünkü farz ibadetlerin aşikâre yapılması tavsiye ediliyor, örnek olmak için. Çünkü farz ibadetlerin aşikâre yapılması tavsiye ediliyor, örnek olmak için.

Şimdi hoca gelip namaz kılarsa, talebe "Bak, hocam namaz kılıyor." der, o da kılar.Şimdi hoca gelip namaz kılarsa, talebe "Bak, hocam namaz kılıyor." der, o da kılar. Falanca mühendis "Ben Allah'a inanıyorum, ben müslümanım." derseFalanca mühendis "Ben Allah'a inanıyorum, ben müslümanım." derse "Vay, adam Avrupa görmüş, Amerika görmüş, yüksek tahsil yapmış,"Vay, adam Avrupa görmüş, Amerika görmüş, yüksek tahsil yapmış, fen ilimlerini biliyor, hem de Allah'a inanıyor. O zaman ben ne oluyorum, ben de inanayım." der.fen ilimlerini biliyor, hem de Allah'a inanıyor. O zaman ben ne oluyorum, ben de inanayım." der. Yani destek olur. Yani destek olur.

Bizim arkadaşlardan bir tanesi Malezya'ya, Kuala Lumpur'a gitmiş.Bizim arkadaşlardan bir tanesi Malezya'ya, Kuala Lumpur'a gitmiş. Oranın rektörü Londra'dan arkadaşıymış. Rektör talebe ile camide namaz kılıyormuş.Oranın rektörü Londra'dan arkadaşıymış. Rektör talebe ile camide namaz kılıyormuş. Hem de bir namaz kılıyormuş, bir daha kılıyormuş, bir daha kılıyormuş, bir daha kılıyormuş...Hem de bir namaz kılıyormuş, bir daha kılıyormuş, bir daha kılıyormuş, bir daha kılıyormuş... Talebe kaç grup olursa her grubun gönlü olsun diye birinde farz olarak kendisi kıldırıyormuş,Talebe kaç grup olursa her grubun gönlü olsun diye birinde farz olarak kendisi kıldırıyormuş, ötekileri de nafile olarak yine kılıyormuş. ötekileri de nafile olarak yine kılıyormuş.

Neden? Diyormuş ki; Neden?

Diyormuş ki;

"Talebe hocasının nasıl olduğunu görecek, ona göre istikametini çizecek." "Talebe hocasının nasıl olduğunu görecek, ona göre istikametini çizecek."

Çünkü etrafında Budistler var, öküze tapanlar var, bir sürü şapşal, sapık inançlar var.Çünkü etrafında Budistler var, öküze tapanlar var, bir sürü şapşal, sapık inançlar var. Etraf karmakarışık.Etraf karmakarışık. Budizm'in, Brahmanizm'in... Ganj nehrinin kirli sularında, öküzlerin girdiği sularda yıkanıyorlar. Budizm'in, Brahmanizm'in... Ganj nehrinin kirli sularında, öküzlerin girdiği sularda yıkanıyorlar.

O yer mesela adamların bozuk inançları olan bir yer. O orada talebesine örnek oluyor. O yer mesela adamların bozuk inançları olan bir yer. O orada talebesine örnek oluyor.

Ne demiş büyüklerimiz? Ne demiş büyüklerimiz?

en-Nâsü alâ sülûki mülûkihim. "İnsanlar başlarındaki başbuğların gidişine doğru giderler." en-Nâsü alâ sülûki mülûkihim. "İnsanlar başlarındaki başbuğların gidişine doğru giderler."

Onun peşinden giderler. Büyükler iyi yola giderse küçükler de onun arkasından gelir.Onun peşinden giderler. Büyükler iyi yola giderse küçükler de onun arkasından gelir. Sürünün başındaki şu tarafa giderse arkasından o artıkSürünün başındaki şu tarafa giderse arkasından o artık "Yahu oraya gitme, ben buraya gideceğim." diyemez, sürü onun arkasından gider."Yahu oraya gitme, ben buraya gideceğim." diyemez, sürü onun arkasından gider. Onun için büyüklerin sorumlulukları fazladır ve sevapları fazladır. Onun için büyüklerin sorumlulukları fazladır ve sevapları fazladır.

Peygamber Efendimiz Bizans imparatoru Heraklius'a mektup gönderdi de dedi ki; Peygamber Efendimiz Bizans imparatoru Heraklius'a mektup gönderdi de dedi ki;

Eslim teslem. Yü'tikâllahu ecreke merreteyni.Eslim teslem. Yü'tikâllahu ecreke merreteyni. "Ey Heraklius, müslüman ol da saadete, selâmete er. Allah sana ecrini iki misli versin." "Ey Heraklius, müslüman ol da saadete, selâmete er. Allah sana ecrini iki misli versin."

Hem kendin müslüman olduğun için sevap kazan hem de senin peşinden müslüman olan,Hem kendin müslüman olduğun için sevap kazan hem de senin peşinden müslüman olan, senin müslüman olman dolayısıyla İslâm'ı kabul eden insanların ecri sana gelsin. senin müslüman olman dolayısıyla İslâm'ı kabul eden insanların ecri sana gelsin.

O kabul eder gibi oldu; etrafındaki komutanlar itiraz edince "Yok yok..." dedi, lafı çevirdi.O kabul eder gibi oldu; etrafındaki komutanlar itiraz edince "Yok yok..." dedi, lafı çevirdi. "Sizi imtihan etmek için söyledim." dedi, yapamadı. Yani o sevabı kazanamadı. "Sizi imtihan etmek için söyledim." dedi, yapamadı. Yani o sevabı kazanamadı.

Büyüklerin sevabı çok fazla.Büyüklerin sevabı çok fazla. Onun için bir insan bir yerde müdürse, amirse, fabrikatörse, başkansa o ötekilere örnek olacak.Onun için bir insan bir yerde müdürse, amirse, fabrikatörse, başkansa o ötekilere örnek olacak. Farz olan ibadette riya, gösteriş olmaz çünkü Allah'ın emridir, yapılması lazım.Farz olan ibadette riya, gösteriş olmaz çünkü Allah'ın emridir, yapılması lazım. Başkası da "Ha, bana da farzdı, ben de kılmamıştım, hadi ben de kılıvereyim." diyeBaşkası da "Ha, bana da farzdı, ben de kılmamıştım, hadi ben de kılıvereyim." diye örnek alacağı için onu aşikâre yapmak lazım. örnek alacağı için onu aşikâre yapmak lazım.

Otobüs şoförüne gidiyorsun, diyorsun ki; Otobüs şoförüne gidiyorsun, diyorsun ki;

"Namazım geçiyor, şurada bir duruver de beş dakika şu namazı kılayım."Namazım geçiyor, şurada bir duruver de beş dakika şu namazı kılayım. Şu çeşme başında bir abdest alayım, bir namaz kılayım." Şu çeşme başında bir abdest alayım, bir namaz kılayım."

"Peki ağabey." diyor, Allah razı olsun, otobüsü kenara çekiyor;"Peki ağabey." diyor, Allah razı olsun, otobüsü kenara çekiyor; iniyorsun, şakır şakır abdest alıyorsun, namaz kılacaksın;iniyorsun, şakır şakır abdest alıyorsun, namaz kılacaksın; arkandan bakıyorsun, 15 kişi daha peydah olmuş, "Biz de kılacağız." diyorlar. arkandan bakıyorsun, 15 kişi daha peydah olmuş, "Biz de kılacağız." diyorlar.

Peki ben söylemeseydim ne olacaktı namaz? Kazaya kalacaktı.Peki ben söylemeseydim ne olacaktı namaz?

Kazaya kalacaktı.
Ben şoföre söylemeseydim -utanıyorlar, söylemiyorlar- kazaya kalacaktı, evde kılacaklardı.Ben şoföre söylemeseydim -utanıyorlar, söylemiyorlar- kazaya kalacaktı, evde kılacaklardı. Ama söyleyince o zaman hepsi geliyor, beraber kılıyor. Ama söyleyince o zaman hepsi geliyor, beraber kılıyor.

Demek ki bazı şeyleri aşikâre yapmak lazım ki başkaları da, unutanlar da hatırlasın, onlar da yapsın.Demek ki bazı şeyleri aşikâre yapmak lazım ki başkaları da, unutanlar da hatırlasın, onlar da yapsın. Nafile ibadetlerini gizli yap, sessiz yap, kimse bilmeden yap, gösteriş olmasın diye yap;Nafile ibadetlerini gizli yap, sessiz yap, kimse bilmeden yap, gösteriş olmasın diye yap; ama farz ibadetleri yine gösteriş duygusu olmadanama farz ibadetleri yine gösteriş duygusu olmadan aşikâre yapmak lazım ki öteki insanlar da ibret alsınlar. aşikâre yapmak lazım ki öteki insanlar da ibret alsınlar.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! İlim öğreneceğiz.Aziz ve muhterem kardeşlerim!

İlim öğreneceğiz.
İlim öğrenmeyi devamlı yapacağız. Hiçbir şey yapamazsak, takvim yaprağını öğreneceğiz.İlim öğrenmeyi devamlı yapacağız. Hiçbir şey yapamazsak, takvim yaprağını öğreneceğiz. Hiçbir şey bilmezsek, gazetedeki bazı güzel haberleri keseceğiz, onları okuyacağız, öğreneceğiz.Hiçbir şey bilmezsek, gazetedeki bazı güzel haberleri keseceğiz, onları okuyacağız, öğreneceğiz. Öğrendiğimizi de başkalarına anlatacağız. Anlata anlata, dinleyip anlata,Öğrendiğimizi de başkalarına anlatacağız. Anlata anlata, dinleyip anlata, dinleyip anlata insan bayağı bir sevap kazanır, bayağı bir merhale alır. dinleyip anlata insan bayağı bir sevap kazanır, bayağı bir merhale alır.

İlim adamı eğer Allah'ın rızasını düşünürse heybetli olur, herkes ondan korkar.İlim adamı eğer Allah'ın rızasını düşünürse heybetli olur, herkes ondan korkar. Eğer malı mülkü arttırmak, cebini doldurmak için yaparsaEğer malı mülkü arttırmak, cebini doldurmak için yaparsa o zaman korkak ve ürkek olur, Allah indinde de makbul olmaz.o zaman korkak ve ürkek olur, Allah indinde de makbul olmaz. Çünkü Peygamber Efendimiz bir başka hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki; Çünkü Peygamber Efendimiz bir başka hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki;

el-Âlimu ve'l-ilmu ve'l-amelu fi'l-cenneti.el-Âlimu ve'l-ilmu ve'l-amelu fi'l-cenneti. "Alim de cennettedir, ilmin kendisi de cennettedir, amel de cennettedir.""Alim de cennettedir, ilmin kendisi de cennettedir, amel de cennettedir." Fe-izâ lem ya'meli'l-âlimu bimâ ya'lem. "Alim bildiğiyle amel etmez ise."Fe-izâ lem ya'meli'l-âlimu bimâ ya'lem. "Alim bildiğiyle amel etmez ise." Kâne'l-ilmu ve'l-amelu fi'l-cenneti ve kâne âlimu fi'n-nâr.Kâne'l-ilmu ve'l-amelu fi'l-cenneti ve kâne âlimu fi'n-nâr. "O zaman amel ve ilim cennete girer de alim cehenneme girer." "O zaman amel ve ilim cennete girer de alim cehenneme girer."

Burada mânevî birtakım şeylerin de cennete gireceği bildiriliyor.Burada mânevî birtakım şeylerin de cennete gireceği bildiriliyor. Yani ilim de cennete girecek, amel de cennete girecek. Yani ilim de cennete girecek, amel de cennete girecek.

Amel ne demek? "Uygulama" demek.Amel ne demek?

"Uygulama" demek.
Bildiğini uygulamaya "amel etmek" derler.Bildiğini uygulamaya "amel etmek" derler. Mesela sen biliyorsun ki Allah "Namaz kılın." buyurmuş, hem de "Namazı dosdoğru kılın." buyurmuş. Mesela sen biliyorsun ki Allah "Namaz kılın." buyurmuş, hem de "Namazı dosdoğru kılın." buyurmuş.

Ekımu's-salâh; "Namazı dosdoğru kılın; eğri büğrü, paldır küldür,Ekımu's-salâh; "Namazı dosdoğru kılın; eğri büğrü, paldır küldür, tavuğun yerden yem topladığı gibi secde edip edip kalkmayın; usulüne uygun kılın." tavuğun yerden yem topladığı gibi secde edip edip kalkmayın; usulüne uygun kılın."

Ekımu's-salâh, "Namazı ikame edin." buyurmuş. Ekımu's-salâh, "Namazı ikame edin." buyurmuş.

Tamam, bunu duydu. Bu ilimdir. Bilmek ilimdir. Duydu; namaz kılmak farzmış, öğrendi. Tamam, bunu duydu. Bu ilimdir. Bilmek ilimdir. Duydu; namaz kılmak farzmış, öğrendi.

Herkese mi farz? Herkese farz. Kadınlara da mı farz? Kadınlara da farz. Herkese mi farz?

Herkese farz.

Kadınlara da mı farz?

Kadınlara da farz.

Âkil ve bâliğ olan her müslüman namaz kılacak. Tamam, bu bilgidir işte; buna "ilim" derler.Âkil ve bâliğ olan her müslüman namaz kılacak. Tamam, bu bilgidir işte; buna "ilim" derler. Bilmeye "ilim" derler. Bildiğini yapmaya "amel" derler. Bilmeye "ilim" derler. Bildiğini yapmaya "amel" derler.

Bir insan namazın farz olduğunu bildi, geldi camide namaz kıldı. Bir insan namazın farz olduğunu bildi, geldi camide namaz kıldı.

Tamam, bildiğiyle amel etti, bildiğini uyguladı. Amel, "uygulama" demek oluyor.Tamam, bildiğiyle amel etti, bildiğini uyguladı. Amel, "uygulama" demek oluyor. Yani çalışan insana da "amele" deniliyor yaYani çalışan insana da "amele" deniliyor ya Türkiye'de, işte onun gibi uygulayıcı yani, "işi yapan" mânasına. Türkiye'de, işte onun gibi uygulayıcı yani, "işi yapan" mânasına.

İlim cennete girecek, uygulama da cennete girecek.İlim cennete girecek, uygulama da cennete girecek. Bilgi de cennete girecek, uygulama da cennete girecek. Bilgi de cennete girecek, uygulama da cennete girecek.

Nasıl cennete girer? Allah bunları nasıl cennete sokacak? Nasıl cennete girer? Allah bunları nasıl cennete sokacak?

Tabii Peygamber Efendimiz böyle buyurduğuna göre bir hikmeti vardır.Tabii Peygamber Efendimiz böyle buyurduğuna göre bir hikmeti vardır. Bir hadîs-i şerîfte buyuruyor ki Peygamber Efendimiz: Bir hadîs-i şerîfte buyuruyor ki Peygamber Efendimiz:

İnsan kabre girdiği zaman -bir insan öldü, gömdüler, kabre girdi-İnsan kabre girdiği zaman -bir insan öldü, gömdüler, kabre girdi- kabirde karşısında bir güzel yüzlü, nurlu, sevimli, sempatik, sıcak, tatlı bir kimse görecek.kabirde karşısında bir güzel yüzlü, nurlu, sevimli, sempatik, sıcak, tatlı bir kimse görecek. Diyecek ki ona; "Mübarek, ben seni çok sevdim, sen kimsin böyle?Diyecek ki ona;

"Mübarek, ben seni çok sevdim, sen kimsin böyle?
Şu benim yalnız kaldığım, şu sıkıntılı kabir denilen yerdeŞu benim yalnız kaldığım, şu sıkıntılı kabir denilen yerde karşıma böyle gelmişsin, yalnızlığımı unutturdun.karşıma böyle gelmişsin, yalnızlığımı unutturdun. Beni buranın yalnızlığının dehşetine düşmekten, çekinmekten, korkmaktan kurtardın.Beni buranın yalnızlığının dehşetine düşmekten, çekinmekten, korkmaktan kurtardın. Tatlı bir insansın, hoş bir insansın, mübarek bir insansın, belli. Sen kimsin?" Tatlı bir insansın, hoş bir insansın, mübarek bir insansın, belli. Sen kimsin?"

O da cevap verecekmiş ki; "Ben senin falanca zamanda okuduğun Tebâreke sûresiyim.O da cevap verecekmiş ki;

"Ben senin falanca zamanda okuduğun Tebâreke sûresiyim.
Allah bana bu sureti verdi, sana yoldaş gönderdi." Allah bana bu sureti verdi, sana yoldaş gönderdi."

Demek ki Allah, Tebâreke sûresine, okuduğu o sûreye insan sureti veriyor, ona yoldaş ediyor.Demek ki Allah, Tebâreke sûresine, okuduğu o sûreye insan sureti veriyor, ona yoldaş ediyor. Çünkü Tebâreke sûresinin sevabı yanında dursa anlamaz kendisi;Çünkü Tebâreke sûresinin sevabı yanında dursa anlamaz kendisi; bu duygularıyla, bu gözüyle, bu kulağıyla onu anlamaz... bu duygularıyla, bu gözüyle, bu kulağıyla onu anlamaz...

Şimdi biz etrafımızda ne var, anlayabiliyor muyuz? Şimdi biz etrafımızda ne var, anlayabiliyor muyuz?

Şimdi burası ilim öğrenildiğine göre, cami olduğuna göre burada melekler var.Şimdi burası ilim öğrenildiğine göre, cami olduğuna göre burada melekler var. Hadi bakalım, gör. Görmeyince bilmiyor.Hadi bakalım, gör. Görmeyince bilmiyor. Ama şurada bir meleği pırıl pırıl nurlu görsek hepimizin tüyleri diken diken olur. Ama şurada bir meleği pırıl pırıl nurlu görsek hepimizin tüyleri diken diken olur.

Tebâreke sûresinin sevabı, kıldığı namazların sevabı, tuttuğu oruçların sevabı,Tebâreke sûresinin sevabı, kıldığı namazların sevabı, tuttuğu oruçların sevabı, vardığı haccın sevabı, okuduğu Kur'an'ın sevabı, verdiği sadakanın sevabı, hepsi kabirde toplanacak.vardığı haccın sevabı, okuduğu Kur'an'ın sevabı, verdiği sadakanın sevabı, hepsi kabirde toplanacak. Toplanacak ama onlar insanın duygularıyla anlayamadığı,Toplanacak ama onlar insanın duygularıyla anlayamadığı, göremediği bir şekilde toplanırsa insan ondan bir şey alamaz.göremediği bir şekilde toplanırsa insan ondan bir şey alamaz. Demek ki Allahu Teâlâ hazretleri insanın anlayabileceği, alabileceği, algılayabileceği,Demek ki Allahu Teâlâ hazretleri insanın anlayabileceği, alabileceği, algılayabileceği, duyabileceği, hissedebileceği bir şekil veriyor. Rahmetinden yani...duyabileceği, hissedebileceği bir şekil veriyor. Rahmetinden yani... Allah kudretinden ve rahmetinden, kul sevinsin diye onun anlayacağı bir şekilde onun karşısınaAllah kudretinden ve rahmetinden, kul sevinsin diye onun anlayacağı bir şekilde onun karşısına dikiyor ki onu "Hah işte bak, ne kadar güzel bir arkadaş. Pırıl pırıl nurlu mübarek bir arkadaş."dikiyor ki onu "Hah işte bak, ne kadar güzel bir arkadaş. Pırıl pırıl nurlu mübarek bir arkadaş." Hâlbuki Tebâreke sûresi işte; Allah ona o sureti vermiş oluyor. Hâlbuki Tebâreke sûresi işte; Allah ona o sureti vermiş oluyor.

Demek ki ilim de böyle cennete girecek. Allah kâdir.Demek ki ilim de böyle cennete girecek. Allah kâdir. Uygulama olan, tatbikat olan amel de cennete girecek. Alim de cennete girecek.Uygulama olan, tatbikat olan amel de cennete girecek. Alim de cennete girecek. Yani bilen insan da cennete girecek. Yani bilen insan da cennete girecek.

Peki, bilen insan bilgisini uygulamazsa? Biliyor da yapmıyor. Okumuş... Peki, bilen insan bilgisini uygulamazsa? Biliyor da yapmıyor. Okumuş...

Şimdi bir adam, dinsiz olduğunu açıkça söylüyor, biz ismini söylemeyelim.Şimdi bir adam, dinsiz olduğunu açıkça söylüyor, biz ismini söylemeyelim. Gazetelerde yazı yazıyor. Kitap neşrediyor. Tiyatro eseri yazıyor...Gazetelerde yazı yazıyor. Kitap neşrediyor. Tiyatro eseri yazıyor... "Ben küçükken bilmem nereyi bitirdim, bilmem nereyi bitirdim. Hafızlığa da çalıştım."Ben küçükken bilmem nereyi bitirdim, bilmem nereyi bitirdim. Hafızlığa da çalıştım. Şimdi münkirim." diyor. Her şeyi inkâr ediyor. Yani yaşayan bir herif bu, yaşayan bir kimse.Şimdi münkirim." diyor. Her şeyi inkâr ediyor. Yani yaşayan bir herif bu, yaşayan bir kimse. İsmini söylemiyoruz. Şimdi her şeyi inkâr ediyor.İsmini söylemiyoruz. Şimdi her şeyi inkâr ediyor. İslâm'ı bildi, öğrendi; Kur'an'ı, namazı, imanı, hepsini öğrendi. Şimdi ne? İslâm'ı bildi, öğrendi; Kur'an'ı, namazı, imanı, hepsini öğrendi. Şimdi ne?

Şimdi kıpkızıl, kapkara dinsiz. Hem de hiç utanmıyor, arlanmıyor. İftihar da ediyor.Şimdi kıpkızıl, kapkara dinsiz. Hem de hiç utanmıyor, arlanmıyor. İftihar da ediyor. "İnancım yok." diyor."İnancım yok." diyor. "Vermeyince Mâbud, neylesin Mahmud" dediği gibi Allah kalbine o imanı, hidayeti vermemiş, yok. "Vermeyince Mâbud, neylesin Mahmud" dediği gibi Allah kalbine o imanı, hidayeti vermemiş, yok.

Birisi de öyle demiş. Yeğeni gitmiş de; Birisi de öyle demiş. Yeğeni gitmiş de;

"Amca, -dayı, enişte, neyse... Çok meşhur bir kimse. Onun da ismini söylemiyorum."Amca, -dayı, enişte, neyse... Çok meşhur bir kimse. Onun da ismini söylemiyorum. - imana gel. Bak şöyle şöyle gerçekler var." - imana gel. Bak şöyle şöyle gerçekler var."

O da ona öyle cevap vermiş; "Yeğenim, doğru söylüyorsun ama içim inanmıyor." O da ona öyle cevap vermiş;

"Yeğenim, doğru söylüyorsun ama içim inanmıyor."

Tabii Allah insanın kalbini mühürledi mi inanamaz. Tabii Allah insanın kalbini mühürledi mi inanamaz.

İnanmak da bir nimet, muhterem kardeşlerim. İnanmak bir nimet. Bak şimdi inanmışız,İnanmak da bir nimet, muhterem kardeşlerim. İnanmak bir nimet. Bak şimdi inanmışız, bu soğukta burada toplanmışız. Ben okuyorum, siz dinliyorsunuz. bu soğukta burada toplanmışız. Ben okuyorum, siz dinliyorsunuz. İnanmak da Allah'ın bir lütfu. Herkes inanamıyor. İnanmayı istiyor... İnanmak da Allah'ın bir lütfu. Herkes inanamıyor. İnanmayı istiyor... Kadın dudaklarını kıpkırmızı boyamış. Açık saçık. Kadın dudaklarını kıpkırmızı boyamış. Açık saçık. Görünce bir kapalı [hanımı];"Ah evladım, mâşaallah... Ne güzel!" diyor. Görünce bir kapalı [hanımı];"Ah evladım, mâşaallah... Ne güzel!" diyor. Yani istiyor ama kendisi açık. Yapamıyor bak. Yani istiyor ama kendisi açık. Yapamıyor bak. Allah nasip etmeyince, yapılmayınca yapılmıyor. Allah nasip etmeyince, yapılmayınca yapılmıyor.

Onun için Rabbimiz'in verdiği imana da hamd ü senâlar olsun.Onun için Rabbimiz'in verdiği imana da hamd ü senâlar olsun. Bize nasip ettiği İslâm'a da hamd ü senâlar olsun. Bize nasip ettiği İslâm'a da hamd ü senâlar olsun. O ilmimize göre, imanımıza göre uygulamayı da O ilmimize göre, imanımıza göre uygulamayı da bize nasip etmesine de hamd ü senâlar olsun, çok şükürler olsun. bize nasip etmesine de hamd ü senâlar olsun, çok şükürler olsun.

İnsan inanmazsa inanamaz. İnsan inanmazsa inanamaz.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e haber verdiler, dediler ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e haber verdiler, dediler ki;

"Yâ Resûlallah, bir delikanlı var, ölmek üzere. "Yâ Resûlallah, bir delikanlı var, ölmek üzere. 'Kelime-i şehadet getir.' diye söylüyoruz, söylüyoruz; söyleyemiyor." 'Kelime-i şehadet getir.' diye söylüyoruz, söylüyoruz; söyleyemiyor."

"Ya lâ ilâhe illallah de. Eşhedü en lâ ilâhe illallah de..." Diyemiyor. "Ya lâ ilâhe illallah de. Eşhedü en lâ ilâhe illallah de..."

Diyemiyor.

Peygamber Efendimiz dedi ki; "Onun annesi var mı?" "Var." dediler. Peygamber Efendimiz dedi ki;

"Onun annesi var mı?"

"Var." dediler.

Annesi razı değilmiş. Annesi küsmüş. Çağırdı annesini; Annesi razı değilmiş. Annesi küsmüş. Çağırdı annesini;

"Ey kadın, sen evladına küs müsün?" dedi. "Evet, küsüm." "Peki öyleyse. "Ey kadın, sen evladına küs müsün?" dedi.

"Evet, küsüm."

"Peki öyleyse.
Madem böyleymiş..." dedi, ashabına; "Çalı çırpı, odun toplayın. Madem böyleymiş..." dedi, ashabına;

"Çalı çırpı, odun toplayın.
Bir ateş yakalım. Bunun oğlunu yakalım." Bir ateş yakalım. Bunun oğlunu yakalım."

"Cayır cayır, çatır çatır ateşi yaktıktan sonra ateşin içine atalım bunun oğlunu, yakalım..." "Cayır cayır, çatır çatır ateşi yaktıktan sonra ateşin içine atalım bunun oğlunu, yakalım..."

Annesi heyecanlandı. Ateş için odun toplayacaklar. Annesi heyecanlandı. Ateş için odun toplayacaklar. "Yak" dese yakarlar, Peygamber Efendimiz'in emrine göre... "Yak" dese yakarlar, Peygamber Efendimiz'in emrine göre...

"Yok yok!" dedi, "Yanmasına, yakılmasına razı olamam." dedi. "Yok yok!" dedi, "Yanmasına, yakılmasına razı olamam." dedi.

Yani "Kızgınım, kırgınım, küsüm ama yok yok, yanmasına razı olamam!" deyince; Yani "Kızgınım, kırgınım, küsüm ama yok yok, yanmasına razı olamam!" deyince;

"Ey kadın" dedi Peygamber Efendimiz, "sen bu dünya ateşinde yanmasına razı olmuyorsun; "Ey kadın" dedi Peygamber Efendimiz, "sen bu dünya ateşinde yanmasına razı olmuyorsun; sen razı olmadığın için âhirette yanacak bu. sen razı olmadığın için âhirette yanacak bu. İmanla göçemiyor! Kelime-i şehadet getiremiyor!İmanla göçemiyor! Kelime-i şehadet getiremiyor! Sen bundan hoşnut ol, razı ol, affet." dedi. Sen bundan hoşnut ol, razı ol, affet." dedi.

"Affettim." dedi kadın, bu durumda aklı başına geldi. "Affettim." dedi kadın, bu durumda aklı başına geldi. Peygamber Efendimiz'in anlatma şekli çok güzel tabii. Peygamber Efendimiz'in anlatma şekli çok güzel tabii. Dünyada o gözünün önünde yanmasına razı olmazken âhirette cehenneme atılmasına razı olur mu? Dünyada o gözünün önünde yanmasına razı olmazken âhirette cehenneme atılmasına razı olur mu?

"Affettim, bağışladım tüm kusurlarını..." deyince öbür taraftan haber getirdiler ki; "Affettim, bağışladım tüm kusurlarını..." deyince öbür taraftan haber getirdiler ki;

"Yâ Resûlallah, nihayet kelime-i şehadet getire getire ruhunu teslim etti." "Yâ Resûlallah, nihayet kelime-i şehadet getire getire ruhunu teslim etti."

Neden? Annesi razı olunca imkân açıldı da ondan. Neden?

Annesi razı olunca imkân açıldı da ondan.
Yoksa insan başında on tane hoca olsa, yüz tane hoca olsa;Yoksa insan başında on tane hoca olsa, yüz tane hoca olsa; "Lâ ilâhe illallah de!" Diyemez. Allah dedirtmedi mi diyemez. "Lâ ilâhe illallah de!" Diyemez. Allah dedirtmedi mi diyemez. "Kelime-i şehadet getir!" Allah dedirtmezse diyemez. O iman da Allah'ın büyük bir nimeti. "Kelime-i şehadet getir!" Allah dedirtmezse diyemez. O iman da Allah'ın büyük bir nimeti.

Onun için bir alim eğer ilmiyle amel edip de Allah yolunda yürürse kurtulur. Onun için bir alim eğer ilmiyle amel edip de Allah yolunda yürürse kurtulur. Yani sen veya o veya ben veya bir başkası... Bildik, öğrendik, okuduk,Yani sen veya o veya ben veya bir başkası... Bildik, öğrendik, okuduk, dinledik, anladık; bu bildiğimizi uygularsak hem sen, ben cennete gireceğiz,dinledik, anladık; bu bildiğimizi uygularsak hem sen, ben cennete gireceğiz, hem uygulamamız cennete girecek, hem ilim cennete girecek. hem uygulamamız cennete girecek, hem ilim cennete girecek.

Uygulamazsa? "Ben Kur'an da okudum, hafız da oldum;Uygulamazsa?

"Ben Kur'an da okudum, hafız da oldum;
şimdi kıpkızıl komünistim, kapkara inkârcıyım." şimdi kıpkızıl komünistim, kapkara inkârcıyım."

O zaman ilim cennete girecek, amel cennete girecek; alim cehenneme gidecek. O zaman ilim cennete girecek, amel cennete girecek; alim cehenneme gidecek.

Uygulamak lazım. Uygulamadı mı kuru bilginin kıymeti yok. O bilgi âhirette geçmiyor.Uygulamak lazım. Uygulamadı mı kuru bilginin kıymeti yok. O bilgi âhirette geçmiyor. Bilgi uygulamak için. İlim amel içindir. İlim amele dönüşmezse, uygulamaya geçmezse vebal oluyor.Bilgi uygulamak için. İlim amel içindir. İlim amele dönüşmezse, uygulamaya geçmezse vebal oluyor. Ne demek "vebal olmak"? Yani Allah sorumluluğunu kat kat arttırıyor.Ne demek "vebal olmak"?

Yani Allah sorumluluğunu kat kat arttırıyor.
"Sen biliyordun da niye bildiğini uygulamadın?" diyorlar. "Sen biliyordun da niye bildiğini uygulamadın?" diyorlar.

Onun için insan bildiğini uygulamaya çok dikkat edecek. Onun için insan bildiğini uygulamaya çok dikkat edecek.

Bir faydası vardır. Eğer bir insan öğrendiği ilmi uygulamak niyetiyle öğrenirse; Bir faydası vardır. Eğer bir insan öğrendiği ilmi uygulamak niyetiyle öğrenirse; "Dur ben şunu iyi dinleyeyim de uygulayayım, tatbik edeyim." derse hatırında kalır."Dur ben şunu iyi dinleyeyim de uygulayayım, tatbik edeyim." derse hatırında kalır. İlim ilerler. Yani ilim zihnine yerleşir ve insanın alim olması mümkün olur. İlim ilerler. Yani ilim zihnine yerleşir ve insanın alim olması mümkün olur. Ama uygulamaya koymazsa alim olmak mümkün olmaz. İlim birikmez. Ama uygulamaya koymazsa alim olmak mümkün olmaz. İlim birikmez. Yani ilmin birikmesi için şart, uygulamadır. O bakımdan İslâm tarihinin en meşhur alimleri;Yani ilmin birikmesi için şart, uygulamadır. O bakımdan İslâm tarihinin en meşhur alimleri; İmam Nevevî, İmam Buhârî, İmam Gazzâlî, imam falanca, imam filanca... "İmam" önderini almış.İmam Nevevî, İmam Buhârî, İmam Gazzâlî, imam falanca, imam filanca... "İmam" önderini almış. O ilim dalında "önder" sıfatını almış. İmam, "önder" demek. O ilim dalında "önder" sıfatını almış. İmam, "önder" demek. Caminin imamı da camide cemaatinin önderi oluyor ya... İmam; önder. İmam Gazzâlî ne demek? Caminin imamı da camide cemaatinin önderi oluyor ya... İmam; önder.

İmam Gazzâlî ne demek?

"O ilimlerde önder olan." İmam Buhârî ne demek? "Hadis ilminde önder olan, lider olan.""O ilimlerde önder olan."

İmam Buhârî ne demek?

"Hadis ilminde önder olan, lider olan."
demek yani bugünün kelimesiyle... demek yani bugünün kelimesiyle...

Allah o mübareklerin şefaatlerine bizi erdirsin.Allah o mübareklerin şefaatlerine bizi erdirsin. Yollarında yürütsün. Hayatlarını incelediğimiz zaman, bakıyoruz ki ilmini uyguluyor,Yollarında yürütsün. Hayatlarını incelediğimiz zaman, bakıyoruz ki ilmini uyguluyor, tatbik ediyor. İlmini tatbik ettiği için ilmi bereketleniyor.tatbik ediyor. İlmini tatbik ettiği için ilmi bereketleniyor. Kalbinde, gönlünde, kafasında milyonlarca hadîs-i şerîf... Hem de râvileriyle...Kalbinde, gönlünde, kafasında milyonlarca hadîs-i şerîf... Hem de râvileriyle... Tıkır tıkır, tıkır tıkır, hepsini söyleyecek durumda bilgili olabiliyor. Tıkır tıkır, tıkır tıkır, hepsini söyleyecek durumda bilgili olabiliyor.

Neden? Uygulama yaptığı için. Neden?

Uygulama yaptığı için.

Uygulama yapmayan insanın, yani ilmiyle amel etmeyen insanın ilmi zayıf olur. Uygulama yapmayan insanın, yani ilmiyle amel etmeyen insanın ilmi zayıf olur.

Bana şikayetler gelir, kağıtlar, şeyler... Bana şikayetler gelir, kağıtlar, şeyler...

"Hocam hafızam zayıf, öğrendiklerimi hatırımda tutamıyorum. Ne yapayım?" "Hocam hafızam zayıf, öğrendiklerimi hatırımda tutamıyorum. Ne yapayım?"

Bildiğinle amel edersen, bildiğini uygularsan Allah sana bilmediğin ilimlerin kapısını açar.Bildiğinle amel edersen, bildiğini uygularsan Allah sana bilmediğin ilimlerin kapısını açar. Bildiğini uygulayacaksın. Ne demek o "bilmediğin ilimler"? Bildiğini uygulayacaksın.

Ne demek o "bilmediğin ilimler"?

O ayrı bir âlem. O bir derya. O bir hazine. Bilmediği ilimler; O ayrı bir âlem. O bir derya. O bir hazine. Bilmediği ilimler; ulûm-u ledünniyye, mâneviyat ilimleri. Yani keşif, keramet, hayır, hikmet, feyiz, bereket;ulûm-u ledünniyye, mâneviyat ilimleri. Yani keşif, keramet, hayır, hikmet, feyiz, bereket; her şeyin kapısını Allah o zaman açar. her şeyin kapısını Allah o zaman açar.

O bakımdan öğreneceğiz, hatırımızda tutacağız, uygulayacağız; O bakımdan öğreneceğiz, hatırımızda tutacağız, uygulayacağız; başkasına anlatacağız, onu da doğru yola çekmeye çalışacağız. başkasına anlatacağız, onu da doğru yola çekmeye çalışacağız.

Şu mekanizma, şu anlattığım, anlatmak istediğim, yapılmasını istediğim İslâm aleminde, Şu mekanizma, şu anlattığım, anlatmak istediğim, yapılmasını istediğim İslâm aleminde, bizim memleketimizde, Arabistan'da, Irak'ta, Suriye'de çalışsaydı İslâm âlemi gül gülistan olurdu. bizim memleketimizde, Arabistan'da, Irak'ta, Suriye'de çalışsaydı İslâm âlemi gül gülistan olurdu. Dünya gül gülistan olurdu. Ne öğreniyoruz, ne ilme hevesimiz var...Dünya gül gülistan olurdu. Ne öğreniyoruz, ne ilme hevesimiz var... Ne öğrendiğimizi uyguluyoruz, ne Allahu Teâlâ hazretlerinden korkuyoruz,Ne öğrendiğimizi uyguluyoruz, ne Allahu Teâlâ hazretlerinden korkuyoruz, ne âhirete hazırlık duygusu taşıyoruz... ne âhirete hazırlık duygusu taşıyoruz... Onun için başımıza felaketler yağıyor. Allah bizi ilmiyle âmil olanlardan eylesin. Onun için başımıza felaketler yağıyor.

Allah bizi ilmiyle âmil olanlardan eylesin.

Bir hadîs-i şerîf daha okuyayım. Ama uzunca bir hadîs-i şerîf. Olsun, konuyu bitirelim. Bir hadîs-i şerîf daha okuyayım. Ama uzunca bir hadîs-i şerîf. Olsun, konuyu bitirelim.

el-Adlü hasenün velâkin fi'l-umerâi ahsen. es-Sahâu hasenün velâkin fi'l-ağniyâi ahsen. el-Adlü hasenün velâkin fi'l-umerâi ahsen. es-Sahâu hasenün velâkin fi'l-ağniyâi ahsen. el-Verau hasenün velâkin fi'l-ulemâi ahsen. es-Sabru hasenün velâkin fi'l-fukarâi ahsen. el-Verau hasenün velâkin fi'l-ulemâi ahsen. es-Sabru hasenün velâkin fi'l-fukarâi ahsen. et-Tevbetü hasenetün velâkin fi'ş-şebâbi ahsen. el-Hayâu hasenün velâkin fi'n-nisâi ahsen. et-Tevbetü hasenetün velâkin fi'ş-şebâbi ahsen. el-Hayâu hasenün velâkin fi'n-nisâi ahsen.

Hz. Ömer radıyallahu anh rivayet etmiş. Deylemî rahmetullahi aleyh kitabına yazmış. Hz. Ömer radıyallahu anh rivayet etmiş. Deylemî rahmetullahi aleyh kitabına yazmış.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "Adalet güzeldir." Hakkaniyet.Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Adalet güzeldir." Hakkaniyet.
Her şeyi kimsenin hakkını çiğnemeden, terazili, ölçülü yapmak, adaletli olmak. Bu güzeldir. Her şeyi kimsenin hakkını çiğnemeden, terazili, ölçülü yapmak, adaletli olmak. Bu güzeldir.

Güzeldir ama; velâkin fi'l-umerâi ahsen. "Hükümdarlarda, komutanlarda olursa daha güzel olur." Güzeldir ama; velâkin fi'l-umerâi ahsen. "Hükümdarlarda, komutanlarda olursa daha güzel olur."

Neden? Sen âdil olsan ne olacak? Sen ateş olsan olduğun yeri yakarsın. Neden?

Sen âdil olsan ne olacak? Sen ateş olsan olduğun yeri yakarsın.
Ama adam devletin başında, ordunun başında; maiyetinde binlerce insan var.Ama adam devletin başında, ordunun başında; maiyetinde binlerce insan var. Onun adaletli olması memleketi gül gülistana çevirir.Onun adaletli olması memleketi gül gülistana çevirir. O bakımdan, sorumluluğu çok olan, tebaası,O bakımdan, sorumluluğu çok olan, tebaası, maiyeti çok olan insanların elinde adalet daha da güzel sonuç verir. maiyeti çok olan insanların elinde adalet daha da güzel sonuç verir.

Sen? Sen ne olacak yani... Sen elektrik üretsen bir volt elektrik üretirsin. Sen?

Sen ne olacak yani... Sen elektrik üretsen bir volt elektrik üretirsin.
O elektrik üretse Keban Barajı gibi elektrik üretir. Yani senin küçücük bir ampulün var,O elektrik üretse Keban Barajı gibi elektrik üretir. Yani senin küçücük bir ampulün var, onunki koca bir projektör. O bakımdan adaletin onlarda olması daha önemlidir, daha güzeldir. onunki koca bir projektör. O bakımdan adaletin onlarda olması daha önemlidir, daha güzeldir.

Keşke tüm idareciler adaletli olsa... Keşke tüm güç kuvvet sahipleri adaletli olsa... Keşke tüm idareciler adaletli olsa... Keşke tüm güç kuvvet sahipleri adaletli olsa... Keşke tüm sorumlu âmirler adaletli olsa... Ne güzel olurdu... Keşke tüm sorumlu âmirler adaletli olsa... Ne güzel olurdu...

Dünya adaletsiz heriflerin adaletsizlikleri yüzünden bu harabe haline geliyor.Dünya adaletsiz heriflerin adaletsizlikleri yüzünden bu harabe haline geliyor. Milletler onun için birbirleriyle çarpışıyor.Milletler onun için birbirleriyle çarpışıyor. Onun için birbirlerini kanlarını döküyorlar, canlarını yakıyorlar.Onun için birbirlerini kanlarını döküyorlar, canlarını yakıyorlar. Adamda adalet duygusu yok ki... Hırs var. Nefis var.Adamda adalet duygusu yok ki... Hırs var. Nefis var. Kilise direği gibi kalın nefsi var; kırılması mümkün değil. Böyle kaskatı bir nefis."Ben!" diyor, Kilise direği gibi kalın nefsi var; kırılması mümkün değil. Böyle kaskatı bir nefis."Ben!" diyor, başka bir şey demiyor. "Herkes benim maiyetimde çalışacak."diyor. Ya sen put musun be adam? başka bir şey demiyor. "Herkes benim maiyetimde çalışacak."diyor. Ya sen put musun be adam? Ondan sonra tabii o onunla çarpışıyor, o onunla çarpışıyor.Ondan sonra tabii o onunla çarpışıyor, o onunla çarpışıyor. "Filler tepişirken arada sinekler ezilir." mi derler, ne derler? "Filler tepişirken arada sinekler ezilir." mi derler, ne derler? O filler tepişirken arada olan ümmet-i Muhammed'e oluyor. Yazık oluyor yani... O filler tepişirken arada olan ümmet-i Muhammed'e oluyor. Yazık oluyor yani...

O bakımdan "Adalet güzeldir ama hükümdarlarda, komutanlarda, idarecilerde, O bakımdan "Adalet güzeldir ama hükümdarlarda, komutanlarda, idarecilerde, yöneticilerde daha güzeldir." buyurmuş Peygamber Efendimiz. yöneticilerde daha güzeldir." buyurmuş Peygamber Efendimiz.

Sonra, çok güzel devam ediyor; es-Sahahu hasenün. Sonra, çok güzel devam ediyor;

es-Sahahu hasenün.
"Cömertlik de güzeldir." Eliaçıklık, hayırseverlik, cömertlik güzeldir. "Cömertlik de güzeldir." Eliaçıklık, hayırseverlik, cömertlik güzeldir.

Velâkin fi'l-ağniyâi ahsen. "Ama zenginlerde daha güzeldir." Velâkin fi'l-ağniyâi ahsen. "Ama zenginlerde daha güzeldir."

Şimdi biz bir hayır yapacağız. Bir tesis kuracağız. Bir cami yapacağız. Bir enstitüsü kuracağız. Şimdi biz bir hayır yapacağız. Bir tesis kuracağız. Bir cami yapacağız. Bir enstitüsü kuracağız. Öğrenci yetişecek. İşte böyle her yerde vaaz verecekler, hayır yapacaklar, din yayılacak... Öğrenci yetişecek. İşte böyle her yerde vaaz verecekler, hayır yapacaklar, din yayılacak...

"Hadi para toplayın." Bizim fukara talebeler, "Hadi para toplayın."

Bizim fukara talebeler,
her birisi çıkartıyor; 5 lira veriyor, 10 lira veriyor. her birisi çıkartıyor; 5 lira veriyor, 10 lira veriyor. Koca cami tıklım tıklım dolu, 2 bin kişilik cami; bir sergi açılıyor, para toplanıyor; 35 bin lira.Koca cami tıklım tıklım dolu, 2 bin kişilik cami; bir sergi açılıyor, para toplanıyor; 35 bin lira. Yahu bu 35 bin lirayı ben vereyim sana. Yani 35 bin liradan ne olur?Yahu bu 35 bin lirayı ben vereyim sana. Yani 35 bin liradan ne olur? Ama onun kıymeti var, mânevî kıymeti var. Yani hayır yapıyor. Hayır yapmayı seviyor. Ama onun kıymeti var, mânevî kıymeti var. Yani hayır yapıyor. Hayır yapmayı seviyor.

Biz bir hayırdan bahsettik, "Bizim cami genişleyecek.Biz bir hayırdan bahsettik, "Bizim cami genişleyecek. Yandaki evleri alın da cami o tarafa büyüsün." diye. Yandaki evleri alın da cami o tarafa büyüsün." diye.

Tıp talebesi, birisi mikroskobunu getirdi; Tıp talebesi, birisi mikroskobunu getirdi;

"Hocam bunu satın. Bunun parasıyla camiye yardım olsun." "Hocam bunu satın. Bunun parasıyla camiye yardım olsun."

Ben dedim ki; "Sen daha talebesin. Sen bu mikroskobunu da al, Ben dedim ki;

"Sen daha talebesin. Sen bu mikroskobunu da al,
Senden biz şimdi para istemiyoruz. Sen kendini yetiştir, en kıymetli şey o.Senden biz şimdi para istemiyoruz. Sen kendini yetiştir, en kıymetli şey o. Sen kendini müslüman olarak yetiştir..." Sen kendini müslüman olarak yetiştir..."

Mâşaallah. Allah razı olsun. Kız kardeşini doğru yola çekmiş. Falancayı doğru yola çekmiş.Mâşaallah. Allah razı olsun. Kız kardeşini doğru yola çekmiş. Falancayı doğru yola çekmiş. Gelir, ince ince sorular sorar... Ne kadar güzel insanlar var. Gelir, ince ince sorular sorar... Ne kadar güzel insanlar var.

Güzel tabii, cömertlik iyi bir şey. Ama zenginlerde cömertlik daha güzel. Güzel tabii, cömertlik iyi bir şey. Ama zenginlerde cömertlik daha güzel.

Adana'da para toplamaya çıkmışlar. Zenginin birisine gelmişler; Adana'da para toplamaya çıkmışlar. Zenginin birisine gelmişler;

"Tamam, buradan başka bir yere gitmeyin. Şu cami için mi topluyorsunuz? Tamam, "Tamam, buradan başka bir yere gitmeyin. Şu cami için mi topluyorsunuz? Tamam, o camiyi ben yaptıracağım, başkasına gitmeyin." demiş. o camiyi ben yaptıracağım, başkasına gitmeyin." demiş.

Bitti. Oh be... Allah senden razı olsun. Bitti. Oh be... Allah senden razı olsun.

Bu para istemenin ne kadar zor olduğunu bir bilseniz...Bu para istemenin ne kadar zor olduğunu bir bilseniz... Dilenci gibi insan gidiyor; adam ya verir ya vermez, ya eli titreyerek, azıcık bir şey verir... Dilenci gibi insan gidiyor; adam ya verir ya vermez, ya eli titreyerek, azıcık bir şey verir... Kahroluyorsun. Kimisi "Acaba yüzde mi alıyor?" diye de düşünür.Kahroluyorsun. Kimisi "Acaba yüzde mi alıyor?" diye de düşünür. Hayır istemek, para istemek zor oluyor. Demiş ki; Hayır istemek, para istemek zor oluyor. Demiş ki;

"Tamam, başkasına müracaat etmeyin, ben yapacağım." "Tamam, başkasına müracaat etmeyin, ben yapacağım."

Afyon'da da öyle bir şey olmuş. Bizim komşulardan, tanıdıklardan birisi anlatıyor. Afyon'da da öyle bir şey olmuş. Bizim komşulardan, tanıdıklardan birisi anlatıyor. Ellerinde makbuzlar, şehrin kenarında bir cami yapacağız diye girmişler çarşıya,Ellerinde makbuzlar, şehrin kenarında bir cami yapacağız diye girmişler çarşıya, dükkân dükkân dolaşıyorlar. "Cami yapacağız, makbuz..."dükkân dükkân dolaşıyorlar. "Cami yapacağız, makbuz..." Adam tüccâr zaten, yani ondan yüzde müzde alacak değil. Cami yapmak için dolaşıyor.Adam tüccâr zaten, yani ondan yüzde müzde alacak değil. Cami yapmak için dolaşıyor. Bir kapıya gelmişler. Dışarıda konuşuyorlar; Bir kapıya gelmişler. Dışarıda konuşuyorlar;

"Ya bu adamın yanına girmeyelim. Bu adamın yazıhanesine girmeyelim." Neden? "Ya bu adamın yanına girmeyelim. Bu adamın yazıhanesine girmeyelim."

Neden?

"Bu adam sarhoş, ayyaş. Filanca fikirden. Menfî fikirli..." "Bu adam sarhoş, ayyaş. Filanca fikirden. Menfî fikirli..."

Epeyce bir tereddüt geçirmişler. Bir tanesi demiş ki; Epeyce bir tereddüt geçirmişler. Bir tanesi demiş ki;

"Ya ayyaşsa ayyaş, sarhoşsa sarhoş; biz gireriz, reddederse etsin, kovarsa kovsun..." "Ya ayyaşsa ayyaş, sarhoşsa sarhoş; biz gireriz, reddederse etsin, kovarsa kovsun..."

Bir cesaret göstermişler. Kendilerini toparlamışlar. "Tak tak" kapıyı vurmuşlar, girmişler.Bir cesaret göstermişler. Kendilerini toparlamışlar. "Tak tak" kapıyı vurmuşlar, girmişler. Adam hiç ummadıkları bir şekilde karşılamış. Çok mütehassis olmuş, memnun olmuş.Adam hiç ummadıkları bir şekilde karşılamış. Çok mütehassis olmuş, memnun olmuş. Gözleri yaşarmış. Demiş ki; "Başka bir yere müracaat etmenize lüzum yok. Gözleri yaşarmış. Demiş ki;

"Başka bir yere müracaat etmenize lüzum yok.
O camiyi ben yapmayı taahhüt ediyorum." O camiyi ben yapmayı taahhüt ediyorum."

Ve yapmış camiyi, gösterdiler. Kubbeli, minareli güzel cami. "Bu camiyi o yaptı." dediler. Ve yapmış camiyi, gösterdiler. Kubbeli, minareli güzel cami. "Bu camiyi o yaptı." dediler.

Yani parayla imanın kimde olduğu belli olmuyor bazen, bir. Yani parayla imanın kimde olduğu belli olmuyor bazen, bir. Bazen de hayrı kimin yapacağı belli olmuyor. Bazen de hayrı kimin yapacağı belli olmuyor. Allah gönlüne bir yumuşaklık veriyor, hayrı yapabiliyor. Allah gönlüne bir yumuşaklık veriyor, hayrı yapabiliyor.

Ama hadîs-i şerîfi, bu sözleri şimdi ne münasebetle söyledik? Ama hadîs-i şerîfi, bu sözleri şimdi ne münasebetle söyledik?

Evet, cömertlik güzeldir ama zenginlerde baksana netice veriyor, sonuç veriyor. Evet, cömertlik güzeldir ama zenginlerde baksana netice veriyor, sonuç veriyor. Yani bir cami dolusu fakir talebeden 35 bin lira para; bir şey yapılamaz yani. Yani bir cami dolusu fakir talebeden 35 bin lira para; bir şey yapılamaz yani. Ama bir tek adam "Tamam, bu işi ben yaparım. Üzülmeyin, yorulmayın." diyor.Ama bir tek adam "Tamam, bu işi ben yaparım. Üzülmeyin, yorulmayın." diyor. Hay Allah senden razı olsun. Yapıyor, ortaya koyuyor. Demek ki zenginde olunca daha güzel oluyor. Hay Allah senden razı olsun. Yapıyor, ortaya koyuyor. Demek ki zenginde olunca daha güzel oluyor.

"Dergi çıkartalım." dedik. Haftalık dergi çıkartalım da kâfirlerin hücumlarına cevap verelim."Dergi çıkartalım." dedik. Haftalık dergi çıkartalım da kâfirlerin hücumlarına cevap verelim. Onlar Kur'an'a çatıyorlar, Peygamber Efendimiz'le alay ediyorlar, Kur'an âyetleriyle alay ediyorlar.Onlar Kur'an'a çatıyorlar, Peygamber Efendimiz'le alay ediyorlar, Kur'an âyetleriyle alay ediyorlar. Açıkça dinsiz olduklarını söylüyorlar. İslâm'la alay ediyorlar.Açıkça dinsiz olduklarını söylüyorlar. İslâm'la alay ediyorlar. E biz onlara bir yazı yazalım, bir şey yapalım. "Hadi bir mâlî komisyon kurulsun." dedik, kuruldu. E biz onlara bir yazı yazalım, bir şey yapalım. "Hadi bir mâlî komisyon kurulsun." dedik, kuruldu. Benim de hoşuma gidiyor; kendim yokum ya işin içinde...Benim de hoşuma gidiyor; kendim yokum ya işin içinde... Başkası yapınca hoşuma gidiyor. Hadi bakalım toplanın. Toplanmışlar. Çok cüzî bir para. Başkası yapınca hoşuma gidiyor. Hadi bakalım toplanın. Toplanmışlar. Çok cüzî bir para. Bununla yapılmaz o iş.Bununla yapılmaz o iş. Yani dergi çıkartacaksan bayağı bir külliyetli hayır yapılması lazım ki olsun. Yani dergi çıkartacaksan bayağı bir külliyetli hayır yapılması lazım ki olsun.

Eskiden İslâm'ın savunulması için harbe darbe gidiliyormuş.Eskiden İslâm'ın savunulması için harbe darbe gidiliyormuş. Şimdi İslâm'ın savunulması için yazmak gerekiyor! Ben burada yazı yazıyorum, Şimdi İslâm'ın savunulması için yazmak gerekiyor! Ben burada yazı yazıyorum, Amerika'da benim yazımı İngilizce'ye tercüme edip Cuma hutbesinde okuyorlar. Amerika'da benim yazımı İngilizce'ye tercüme edip Cuma hutbesinde okuyorlar. Bitiyor işte... Yani Amerika'yı kılıçla fethetmeye lüzum kalmıyor. Bitiyor işte... Yani Amerika'yı kılıçla fethetmeye lüzum kalmıyor. Bir kitap neşrediyorsun; kitabı adam okuyor, müslüman oluyor. Bir kitap neşrediyorsun; kitabı adam okuyor, müslüman oluyor. İranlı bir şairin bir şiirinden Avrupalı birisi hayran olmuş, müslüman olmuş. İranlı bir şairin bir şiirinden Avrupalı birisi hayran olmuş, müslüman olmuş. Şiirin güzelliğinden müslüman olmuş. O bakımdan bu gibi şeyler önemli. Şiirin güzelliğinden müslüman olmuş. O bakımdan bu gibi şeyler önemli.

Cömertlik de güzel ama zenginlerde daha güzel. Zenginler böyle güzel hayır [yerlerine] versinler.Cömertlik de güzel ama zenginlerde daha güzel. Zenginler böyle güzel hayır [yerlerine] versinler. Ümmet-i Muhammed'i inletmesinler, kapı kapı dilendirmesinler, dolaştırmasınlar.Ümmet-i Muhammed'i inletmesinler, kapı kapı dilendirmesinler, dolaştırmasınlar. İslâmî hizmetler yürüsün. Kâfir gazete mi çıkartıyor? İslâmî hizmetler yürüsün.

Kâfir gazete mi çıkartıyor?
Al, mü'min de gazete çıkartsın. Kâfir yazı mı yazıyor? Mü'min cevabını versin.Al, mü'min de gazete çıkartsın. Kâfir yazı mı yazıyor? Mü'min cevabını versin. Kâfir mektep mi açıyor, kolej mi açıyor, üniversite mi açıyor? Mü'min de açsın. Kâfir mektep mi açıyor, kolej mi açıyor, üniversite mi açıyor? Mü'min de açsın. Hak belli olsun. Yani hak suskun kalmasın. Söylenmeden kalmasın. Kulaklara ulaşmadan kalmasın. Hak belli olsun. Yani hak suskun kalmasın. Söylenmeden kalmasın. Kulaklara ulaşmadan kalmasın.

Bir televizyon da biz kuralım. Bir kanal da biz... 1. Kanal, 2. Kanal, 3. Kanal, 4. Kanal; Bir televizyon da biz kuralım. Bir kanal da biz... 1. Kanal, 2. Kanal, 3. Kanal, 4. Kanal; 5. Kanal da bizim olsun. "Hocam çok para." 5. Kanal da bizim olsun.

"Hocam çok para."

İşte bak cömertlik güzel ama zenginlerde daha güzel. Bir fabrikatör dayasın paraları, yapalım. İşte bak cömertlik güzel ama zenginlerde daha güzel. Bir fabrikatör dayasın paraları, yapalım.

el-Verau hasenün velâkin fi'l-ulemâi ahsen.el-Verau hasenün velâkin fi'l-ulemâi ahsen. "Günahtan, şüpheli olan şeylerden bile sakınmak güzel şeydir.""Günahtan, şüpheli olan şeylerden bile sakınmak güzel şeydir." İnsan günahtan sakınacak, takvâ ehli olacak ama şüphelinin bile yanına yanaşmayacak. İnsan günahtan sakınacak, takvâ ehli olacak ama şüphelinin bile yanına yanaşmayacak. "Neme lazım... Her ihtimale karşı... Bir tehlike vardır, bir günah ihtimali vardır.""Neme lazım... Her ihtimale karşı... Bir tehlike vardır, bir günah ihtimali vardır." diye günahın yanına bile yanaşmamak. Verâ' bu. Vera dediğimiz şey; diye günahın yanına bile yanaşmamak. Verâ' bu. Vera dediğimiz şey; "şüpheliye bile yanaşmamak kadar titiz, takvâ ehli müslüman olmak" demek. Bu güzel şey. "şüpheliye bile yanaşmamak kadar titiz, takvâ ehli müslüman olmak" demek. Bu güzel şey. Her müslümanın böyle günahlardan kaçınması lazım. Dikkatli olması lazım. Her müslümanın böyle günahlardan kaçınması lazım. Dikkatli olması lazım. Ama ulemânın vera sahibi olması en güzel. Neden? Ama ulemânın vera sahibi olması en güzel.

Neden?

Ulemâ şüpheliden kaçtı mı hakkı söyler. Ulemâ günahtan kaçtı mı harama meyletmez,Ulemâ şüpheliden kaçtı mı hakkı söyler. Ulemâ günahtan kaçtı mı harama meyletmez, zalime dalkavuk olmaz; hakkı dobra dobra söyler! Verâ sahibi; bir Allah'tan korkuyor. zalime dalkavuk olmaz; hakkı dobra dobra söyler! Verâ sahibi; bir Allah'tan korkuyor.

"Keseriz seni bak!" "Kesersen kes! Allah'a bir can borcum var."Keseriz seni bak!"

"Kesersen kes! Allah'a bir can borcum var.
Vadem yetmeden sen beni öldürmek istesen öldüremezsin.Vadem yetmeden sen beni öldürmek istesen öldüremezsin. İbrahim aleyhisselâm'ı ateşin içine 'cump' diye mancınıkla attılar; Allah ateşte yaktırtmadı.İbrahim aleyhisselâm'ı ateşin içine 'cump' diye mancınıkla attılar; Allah ateşte yaktırtmadı. Musa aleyhisselâm'ı Firavun öldürmek istedi. Koca devletin başkanı, ordusuyla peşine düştü.Musa aleyhisselâm'ı Firavun öldürmek istedi. Koca devletin başkanı, ordusuyla peşine düştü. Allah öldürtmeyince öldürtmedi. O bakımdan sen beni kesemezsin bir kere. Allah öldürtmeyince öldürtmedi. O bakımdan sen beni kesemezsin bir kere. Sen beni ne asarsın ne kesersin. Yaşatan da Allah, öldüren de Allah. Sen beni ne asarsın ne kesersin. Yaşatan da Allah, öldüren de Allah. Yükselten de Allah, alçaltan da Allah..." Yükselten de Allah, alçaltan da Allah..."

Alim böyle düşündü mü, hakkı söyledi mi hak yerini bulur. Hükümdarın birisi demiş ki; Alim böyle düşündü mü, hakkı söyledi mi hak yerini bulur.

Hükümdarın birisi demiş ki;

"Herkes zekâtını bana versin. Ordu teşkil edeceğim, düşmana saldıracağım,"Herkes zekâtını bana versin. Ordu teşkil edeceğim, düşmana saldıracağım, memleketi savunacağım." İyi güzel, yani mantıken fena değil. memleketi savunacağım."

İyi güzel, yani mantıken fena değil.
"Bak bu adam düşmana karşı çarpışacakmış; verelim zekâtları..." Alim diyor ki; "Bak bu adam düşmana karşı çarpışacakmış; verelim zekâtları..."

Alim diyor ki;

"Hayır, alamazsın. Zekât fukarânın hakkıdır. Zekât fakirlere verilecek. O orada aç kalıyor. "Hayır, alamazsın. Zekât fukarânın hakkıdır. Zekât fakirlere verilecek. O orada aç kalıyor. Zekâta dokunamazsın. Sen eğer düşmanla çarpışmak istiyorsanZekâta dokunamazsın. Sen eğer düşmanla çarpışmak istiyorsan haremindeki kadınların bileziklerini al. Sarayında tasarruf et be adam! Sarayında iktisat yap! haremindeki kadınların bileziklerini al. Sarayında tasarruf et be adam! Sarayında iktisat yap! Parayı oradan kes.Askeri oradan [çek].Yani ne diye gelip fukarânın aşına, ekmeğine mâni oluyorsun? Parayı oradan kes.Askeri oradan [çek].Yani ne diye gelip fukarânın aşına, ekmeğine mâni oluyorsun? Onun zekâtını alıp da 'Ordu kuracağım.' diyorsun? Hem sarayın duracak,Onun zekâtını alıp da 'Ordu kuracağım.' diyorsun? Hem sarayın duracak, hem cariyeler duracak, hem altınlar boyunlarında asılı olacak; hem cariyeler duracak, hem altınlar boyunlarında asılı olacak; pırlantalar parmaklarında, kulaklarındapırlantalar parmaklarında, kulaklarında hem de sen gideceksin, yine fakirin parasını alacaksın, 'Harp edeceğim, düşmanı yeneceğim.' diye.hem de sen gideceksin, yine fakirin parasını alacaksın, 'Harp edeceğim, düşmanı yeneceğim.' diye. Sen o haremden, o cariyelerinden o paraları al." Sen o haremden, o cariyelerinden o paraları al."

Hadi bir gürültü, bir patırtı... Asamamış, kesememiş. Çok meşhur bir alim. Ondan sonra; Hadi bir gürültü, bir patırtı... Asamamış, kesememiş. Çok meşhur bir alim. Ondan sonra;

"Defol benim şehrimden!" demiş. O da; "Zaten senin olduğun yerde durmak istemem." demiş;"Defol benim şehrimden!" demiş. O da;

"Zaten senin olduğun yerde durmak istemem." demiş;
kalkmış gitmiş başka bir diyara... Sonra pişman olmuş, geriye çağırmış. kalkmış gitmiş başka bir diyara...

Sonra pişman olmuş, geriye çağırmış.
Bak ne kadar ibretli hadise ki, diyor ki; "O zalim oradayken ben o şehre gitmem!" Bak ne kadar ibretli hadise ki, diyor ki;

"O zalim oradayken ben o şehre gitmem!"

O zalim. Neden? Güya İslâm'ı savunmak için "Ordu teşkil edeceğim, cihat edeceğim." diyordu. O zalim.

Neden?

Güya İslâm'ı savunmak için "Ordu teşkil edeceğim, cihat edeceğim." diyordu.
"O zalim oradayken ben oraya gitmem!" diyor. "O zalim oradayken ben oraya gitmem!" diyor.

O gün Allah o hükümdarın canını almış. O davetin geldiği gün...O gün Allah o hükümdarın canını almış. O davetin geldiği gün... "O oradayken ben gitmem."dediği zaman Allah onun canını almış. "Hadi gel, onun canını aldım, gel...""O oradayken ben gitmem."dediği zaman Allah onun canını almış. "Hadi gel, onun canını aldım, gel..." gibilerden... Yani "Sen mi 'O oradayken gelmem.' diyorsun; benim nazarımda sen kıymetlisin,gibilerden... Yani "Sen mi 'O oradayken gelmem.' diyorsun; benim nazarımda sen kıymetlisin, o kıymetli değil. İşte onun canını aldım, o kıymetli değil. İşte onun canını aldım, gel artık bu şehre." demek. O ilâhî, hikmetli hadise öyle. gel artık bu şehre." demek. O ilâhî, hikmetli hadise öyle.

O bakımdan ulemânın vera sahibi olması en güzel şeydir.O bakımdan ulemânın vera sahibi olması en güzel şeydir. Allah'tan korkan gayriden korkmaz. Şüpheliden kaçar, -titiz- her şeyi ölçer, biçer, öyle söyler. Allah'tan korkan gayriden korkmaz. Şüpheliden kaçar, -titiz- her şeyi ölçer, biçer, öyle söyler. Yani faturaya göre, siparişe göre fetva vermez. Neye göre verir fetvayı? Yani faturaya göre, siparişe göre fetva vermez.

Neye göre verir fetvayı?

Allah'ın rızasına göre verir. Kur'an'ın emrine göre verir. Hadîs-i şerîfe göre verir. Allah'ın rızasına göre verir. Kur'an'ın emrine göre verir. Hadîs-i şerîfe göre verir.

"E beğenmezler, kızarlar, bağırırlar, çağırırlar..." "E beğenmezler, kızarlar, bağırırlar, çağırırlar..."

"Kızan, kızının evine gitsin. Nereye giderse gitsin... Ben hak bildiğim şeyi söylerim." "Kızan, kızının evine gitsin. Nereye giderse gitsin... Ben hak bildiğim şeyi söylerim."

"Ama şöyle olur da, böyle olur da..." "Ben senden bir şey istemiyorum ki ya... "Ama şöyle olur da, böyle olur da..."

"Ben senden bir şey istemiyorum ki ya...
Ne tepinip duruyorsun karşımda? Ben Allah'ın rızasını söylüyorum sana. Ne tepinip duruyorsun karşımda? Ben Allah'ın rızasını söylüyorum sana. İstersen uygula, istersen uygulama. Sormasaydın. Sormasan da söylerim. Hakkı söylüyorum." İstersen uygula, istersen uygulama. Sormasaydın. Sormasan da söylerim. Hakkı söylüyorum."

İşte alimlerde veraın olması daha güzeldir. İşte alimlerde veraın olması daha güzeldir.

es-Sabru hasenün velâkin fi'l-fukarâi ahsen. es-Sabru hasenün velâkin fi'l-fukarâi ahsen. "Sabır güzeldir, iyidir ama fakirlerde sabır daha güzeldir." Neden? "Sabır güzeldir, iyidir ama fakirlerde sabır daha güzeldir."

Neden?

"Ben fakirim." diye günaha sapmasın. "Ben fakirim." diye gayrimeşru yollara kaymasın."Ben fakirim." diye günaha sapmasın. "Ben fakirim." diye gayrimeşru yollara kaymasın. "Ben fakirim." diye isyan etmesin. "Ben yoksul kaldım." diye Allah'a karşı gelmesin. "Ben fakirim." diye isyan etmesin. "Ben yoksul kaldım." diye Allah'a karşı gelmesin. Ağzını açıp gözünü yumup ileri geri konuşmasın. Ağzını açıp gözünü yumup ileri geri konuşmasın. Asıl işte sabır edip de ecir kazanacak şey onda. Yoksa zenginin sabrı ne olacak?Asıl işte sabır edip de ecir kazanacak şey onda. Yoksa zenginin sabrı ne olacak? Zaten yediği önünde, yemediği ardında, kesesi dolu; her şeyi yapar. Zaten yediği önünde, yemediği ardında, kesesi dolu; her şeyi yapar. Onun sabrından ne olacak? Asıl fukaranın sabrı önemli, sevaplı. Fukarada sabır daha güzeldir. Onun sabrından ne olacak? Asıl fukaranın sabrı önemli, sevaplı. Fukarada sabır daha güzeldir.

et-Tevbetü hasenetün. Tevbe etmek, yanlış yolu bırakıp hak yola dönmek, gelmek çok güzeldir. et-Tevbetü hasenetün. Tevbe etmek, yanlış yolu bırakıp hak yola dönmek, gelmek çok güzeldir. " Velâkin fi'ş-şebâbi ahsen. "Gençlikte daha güzeldir." " Velâkin fi'ş-şebâbi ahsen. "Gençlikte daha güzeldir."

Tevbe etmek güzel ama gençlikte daha güzeldir. Neden? Tevbe etmek güzel ama gençlikte daha güzeldir.

Neden?

İhtiyarlayınca zaten gelecek. Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkânıdır. İhtiyarlayınca zaten gelecek. Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkânıdır. İhtiyarlayınca bu adam zaten gelecek. Çare yok. Zaten namaza başlayacak. İhtiyarlayınca bu adam zaten gelecek. Çare yok. Zaten namaza başlayacak. Zaten günahı bırakacak. Zaten zinayı bırakacak. Zaten günahı bırakacak. Zaten zinayı bırakacak. Bırakmasa ne olacak; çağı geçecek zaten. Çaresi yok. Bırakmasa ne olacak; çağı geçecek zaten. Çaresi yok.

Onun için asıl tevbe, asıl kıymetli zamanı gençlik zamanı. Başında kavak yelleri eserken,Onun için asıl tevbe, asıl kıymetli zamanı gençlik zamanı. Başında kavak yelleri eserken, damarlarında kan şırıl şırıl deli deli dolaşırken; tevbe o zaman güzel.damarlarında kan şırıl şırıl deli deli dolaşırken; tevbe o zaman güzel. "Ben günaha sapmam. Günahlı yolda gitmem. Cenâb-ı Hakk'ın yolunda giderim." diye dönüyor, "Ben günaha sapmam. Günahlı yolda gitmem. Cenâb-ı Hakk'ın yolunda giderim." diye dönüyor, Hakk'ın yoluna giriyor. Günahlardan kesiliyor, Allah'ın yolunda yürüyor.Hakk'ın yoluna giriyor. Günahlardan kesiliyor, Allah'ın yolunda yürüyor. İşte güzel olan tevbe, asıl kıymetli tevbe o. İşte güzel olan tevbe, asıl kıymetli tevbe o.

el-Hayâu hasenün. "Utanç duygusu, utanma duygusu, haya duygusu güzel bir şeydir.el-Hayâu hasenün. "Utanç duygusu, utanma duygusu, haya duygusu güzel bir şeydir. " Velâkin fi'n-nisâi ahsen. "Ama asıl kadınlarda daha güzeldir." " Velâkin fi'n-nisâi ahsen. "Ama asıl kadınlarda daha güzeldir."

Kadın sürtük oldu mu, yırtık oldu mu, edepsiz oldu mu, arsız oldu mu cemiyet ne olur? Kadın sürtük oldu mu, yırtık oldu mu, edepsiz oldu mu, arsız oldu mu cemiyet ne olur?

Kokar. Cemiyet mahvolur. Onun için haya sahibi olmak herkes için, her müslüman için güzeldir Kokar. Cemiyet mahvolur.

Onun için haya sahibi olmak herkes için, her müslüman için güzeldir
ama en güzeli kadınların haya sahibi olmasıdır. Asıl kıymetli olan, ama en güzeli kadınların haya sahibi olmasıdır. Asıl kıymetli olan, cemiyete faydalı olan, sonuç verecek olan odur. cemiyete faydalı olan, sonuç verecek olan odur.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi öğrendiklerimizle amel eyleyip, rızasını kazanıp huzuruna sevdiği, Allahu Teâlâ hazretleri bizi öğrendiklerimizle amel eyleyip, rızasını kazanıp huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmaya muvaffak eylesin.razı olduğu kullar olarak varmaya muvaffak eylesin. İki cihanda aziz, bahtiyar etsin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. İki cihanda aziz, bahtiyar etsin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin.

Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2