Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Allah İçin İsteyene Verin!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

27 Cemâziye'l-Evvel 1411 / 15.12.1990
Melbourne/ Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sığınana Yardım Edin!, Davete İcabet Edin!, Peygamber Efendimiz’in Üstün Ahlâkı, İyiliğe İyilikle Mukabele, İçinizdeki Zayıflar | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah İçin İsteyene Verin!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

27 Cemâziye'l-Evvel 1411 / 15.12.1990
Melbourne/ Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sığınana Yardım Edin!, Davete İcabet Edin!, Peygamber Efendimiz’in Üstün Ahlâkı, İyiliğe İyilikle Mukabele, İçinizdeki Zayıflar | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

El-Hamdülillâhi hakka hamdih. El-Hamdülillâhi hakka hamdih.

es-Salâtü ve's-selâmu alâ hayra halkıhî seyyidinâ Muhammedines-Salâtü ve's-selâmu alâ hayra halkıhî seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve mentebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd: ve âlihî ve sahbihî ve mentebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd:

Fe kâle Nebiyyü sallallahu aleyhi ve sellem: Fe kâle Nebiyyü sallallahu aleyhi ve sellem:

Men isteâzeküm billâhi fe eîzûhü ve men seeleküm billâhi fe a'tûhüMen isteâzeküm billâhi fe eîzûhü ve men seeleküm billâhi fe a'tûhü men deâküm fe ecîbûhü ve men sanea ileyküm ma'rûfenmen deâküm fe ecîbûhü ve men sanea ileyküm ma'rûfen fe kâfiûhü fe in lem tecidû mâ tükâfiûnehû fedû lehû hattâ terev inneküm kad kâfe'tümûhü. fe kâfiûhü fe in lem tecidû mâ tükâfiûnehû fedû lehû hattâ terev inneküm kad kâfe'tümûhü.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in birkaç tavsiyesi öğrenilmiş olacak.Hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in birkaç tavsiyesi öğrenilmiş olacak. Sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri sıra sıra bazı emirler, nasihatler, tavsiyelerde bulunmuş. Sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri sıra sıra bazı emirler, nasihatler, tavsiyelerde bulunmuş.

Men isteâzeküm billâhi fe eîzûhü.Men isteâzeküm billâhi fe eîzûhü. "Kim Allah'ın adını anarak size sığınırsa sığınma talebinde bulunursa size iltica eder,"Kim Allah'ın adını anarak size sığınırsa sığınma talebinde bulunursa size iltica eder, sizden yardım isterse Allah rızası için korumanızı isterse onu koruyunuz!" sizden yardım isterse Allah rızası için korumanızı isterse onu koruyunuz!"

"Allah aşkına yardım et!" diyor, sen de hiç aldırmıyorsun; ne biçim müslümansın!"Allah aşkına yardım et!" diyor, sen de hiç aldırmıyorsun; ne biçim müslümansın! Hiç Allah adı sende tesir uyandırmıyor mu? Hiç yüreğine bir titreme gelmiyor mu?Hiç Allah adı sende tesir uyandırmıyor mu? Hiç yüreğine bir titreme gelmiyor mu? Hiç ilgi duymuyor musun, Allah'ın adını veriyor. Yardım istiyor. Korunmak istiyor, sıkıntısı var… Hiç ilgi duymuyor musun, Allah'ın adını veriyor. Yardım istiyor. Korunmak istiyor, sıkıntısı var…

Müslüman müslümanın kardeşidir.Müslüman müslümanın kardeşidir. Bu zamanda müslüman, kardeşliğini göstermeyecek de ne zaman gösterecek.Bu zamanda müslüman, kardeşliğini göstermeyecek de ne zaman gösterecek. Zaten istetmek bile bir kusur.Zaten istetmek bile bir kusur. Asıl müslüman, müslüman kardeşinin ihtiyacını istemeden karşılaması lazım.Asıl müslüman, müslüman kardeşinin ihtiyacını istemeden karşılaması lazım. Büyüklerimiz, büyük evliyâullah, büyük kimseler; "Söyletmek zaten bir kusur." diyorlar.Büyüklerimiz, büyük evliyâullah, büyük kimseler; "Söyletmek zaten bir kusur." diyorlar. Kardeşinin durumuna bakacaksın, zekânı kullanacaksın.Kardeşinin durumuna bakacaksın, zekânı kullanacaksın. Onun ihtiyacını o söylemeden halledeceksin. Adam bakacak ki halloluvermiş.Onun ihtiyacını o söylemeden halledeceksin. Adam bakacak ki halloluvermiş. Kimin hallettiğini bile bilmeyebilir. Öyle oluyordu. Kimin hallettiğini bile bilmeyebilir. Öyle oluyordu.

Mesela büyüklerden birisini anlatıyorlar: Bir şehre gitmiş. Mesela büyüklerden birisini anlatıyorlar:

Bir şehre gitmiş.

"Benim burada falanca bir tanıdığım vardı, nerelerde?" "Benim burada falanca bir tanıdığım vardı, nerelerde?"

"Aman efendim, o zavallı çok borçlandı harçlandı, büyük sıkıntısı var."Aman efendim, o zavallı çok borçlandı harçlandı, büyük sıkıntısı var. Hatta borçluları onu hapse attırma durumuna filan getirdi…" Hatta borçluları onu hapse attırma durumuna filan getirdi…"

Gitmiş borçlulara borçları ödemiş, zindandan da çıkarttırmış.Gitmiş borçlulara borçları ödemiş, zindandan da çıkarttırmış. Kendisini de hiç görmemiş, o şekilde başka şehre geçmiş. Görüşeceksin; Kendisini de hiç görmemiş, o şekilde başka şehre geçmiş.

Görüşeceksin;

"Selâmün aleyküm, nasılsın?.."diyeceksin. Laf olsun diye mi soruyorsun?.. "Selâmün aleyküm, nasılsın?.."diyeceksin.

Laf olsun diye mi soruyorsun?..

"Nasılsın?" "İyi değilim. İhtiyacım var…" "Pekâlâ, Allah kolaylık versin." "Allah versin…" diyorlar. "Nasılsın?"

"İyi değilim. İhtiyacım var…"

"Pekâlâ, Allah kolaylık versin."

"Allah versin…" diyorlar.

Dilenci istiyor: "Allah versin…" Yahu öyle şey olur mu?Dilenci istiyor:

"Allah versin…"

Yahu öyle şey olur mu?
Allah senin söylemene bakarak verecek değil ki!..Allah senin söylemene bakarak verecek değil ki!.. Adam gelmiş, senden istiyor; sen verirsen sevabı sen kazanacaksın! "Allah versin…" Adam gelmiş, senden istiyor; sen verirsen sevabı sen kazanacaksın!

"Allah versin…"

Azıcık da olsa bir şey ver, boş döndürme. Döndürmemek lazım.Azıcık da olsa bir şey ver, boş döndürme. Döndürmemek lazım. Hele Allah için Allah'ın adını veren bir insana; Allah için her şeyi seve seve koşa koşa yapması lazım. Hele Allah için Allah'ın adını veren bir insana; Allah için her şeyi seve seve koşa koşa yapması lazım.

Ve men seeleküm billâhi fe a'tûhü. "Kim Allah adına sizden bir şey isterse…" Ve men seeleküm billâhi fe a'tûhü. "Kim Allah adına sizden bir şey isterse…"

"Açım, bir lokma ekmek; yolcuyum, garibim, barındırın…" dedi, bir şey istedi. Tabii vereceksin. "Açım, bir lokma ekmek; yolcuyum, garibim, barındırın…" dedi, bir şey istedi. Tabii vereceksin.

Şimdi insanların umumiyetle malî durumları iyi oluyor. Kimsenin kimseye ihtiyacı olmuyor.Şimdi insanların umumiyetle malî durumları iyi oluyor. Kimsenin kimseye ihtiyacı olmuyor. Ama eski devirde öyle değildi.Ama eski devirde öyle değildi. Zaten şehirlerde mal mülk, yiyecek ve diğer ihtiyaç maddeleri kâfi miktarda bulunmuyordu.Zaten şehirlerde mal mülk, yiyecek ve diğer ihtiyaç maddeleri kâfi miktarda bulunmuyordu. Arasan parayla bile kolay bulunmuyordu. Hem de bulunsa bile az olduğundan vermeyebiliyorlardı. Arasan parayla bile kolay bulunmuyordu. Hem de bulunsa bile az olduğundan vermeyebiliyorlardı.

Peygamber Efendimiz'in mübarek sahabesinden bir grup,Peygamber Efendimiz'in mübarek sahabesinden bir grup, görevli olarak bir yerden bir yere gidiyorlar da yolda aç kalıyorlar. Yoruluyorlar aç ve susuz kalıyorlar.görevli olarak bir yerden bir yere gidiyorlar da yolda aç kalıyorlar. Yoruluyorlar aç ve susuz kalıyorlar. Köşe başında çeşme yok ki!.. Çöl, Suudi Arabistan; gidenler biliyorlar. Köşe başında çeşme yok ki!.. Çöl, Suudi Arabistan; gidenler biliyorlar. her aradığın yerde su bulunmaz ki!.. Bizim Türkiye'de olsa bol. her aradığın yerde su bulunmaz ki!.. Bizim Türkiye'de olsa bol. Dere vardır, çeşme vardır bir şey vardır. Ama Suudi Arabistan; su yok, kuyu yok, ağaç yok, yiyecek yok…Dere vardır, çeşme vardır bir şey vardır. Ama Suudi Arabistan; su yok, kuyu yok, ağaç yok, yiyecek yok… Ot olsa ot bile yerler, ot bile yok! Kum! Boydan boya, baştan aşağı kum çölü! Ot olsa ot bile yerler, ot bile yok! Kum! Boydan boya, baştan aşağı kum çölü!

Yürüyorlar yürüyorlar gidiyorlar. Bakıyorlar ki birkaç ağaçlık bir vaha.Yürüyorlar yürüyorlar gidiyorlar. Bakıyorlar ki birkaç ağaçlık bir vaha. Anlaşılan birazcık bir su olan bir yer; bir köy, oba… Gidiyorlar: Anlaşılan birazcık bir su olan bir yer; bir köy, oba… Gidiyorlar:

"Allah için bize yiyecek içecek…" diyorlar. İhtiyaçları var, paraları da yoktur. "Allah için bize yiyecek içecek…" diyorlar. İhtiyaçları var, paraları da yoktur. Paraları da yoktur zengin insanlar değildi ki!.. Ama Allah'ın sevgili kulları. Paraları da yoktur zengin insanlar değildi ki!.. Ama Allah'ın sevgili kulları.

Onlar da hiç oralı olmuyorlar! Ne evlerine alıyorlar ne obaların da misafir ediyorlar!Onlar da hiç oralı olmuyorlar! Ne evlerine alıyorlar ne obaların da misafir ediyorlar! Evlerine almasınlar hadi ama obaya alsın, obada bir yer göstersinler.Evlerine almasınlar hadi ama obaya alsın, obada bir yer göstersinler. Kendi evine almasa bile "Şurada kalın…" desin. Ne yiyecek içecek veriyorlar ne de misafir ediyorlar! Kendi evine almasa bile "Şurada kalın…" desin. Ne yiyecek içecek veriyorlar ne de misafir ediyorlar! Obanın dışında kumlara yatıyor zavallılar, Allah'ın sevgili kulları. Peygamber Efendimiz'in sahabesi. Obanın dışında kumlara yatıyor zavallılar, Allah'ın sevgili kulları. Peygamber Efendimiz'in sahabesi.

Biraz sonra içerden bir feryat, bir gürültü patırtı!Biraz sonra içerden bir feryat, bir gürültü patırtı! Bir cariye başını örte örte yüzünü sakına sakına yavaş yavaş geliyor, diyor ki; Bir cariye başını örte örte yüzünü sakına sakına yavaş yavaş geliyor, diyor ki;

"Kabilemizin başkanını zehirli yılan soktu. Var mı içinizde tedaviyi bilen?" "Kabilemizin başkanını zehirli yılan soktu. Var mı içinizde tedaviyi bilen?"

Şimdi yılan sokunca tabii tedavi edecek insan aramaya gelirsin değil mi, şimdi başın dara geldi! Şimdi yılan sokunca tabii tedavi edecek insan aramaya gelirsin değil mi, şimdi başın dara geldi!

"Var mı içinizde tedaviyi bilen?" Peki, demin aklın neredeydi? bu insanlar aç niye yardım etmedin?.. "Var mı içinizde tedaviyi bilen?"

Peki, demin aklın neredeydi? bu insanlar aç niye yardım etmedin?..

Adam başlıyor şişmeye, zehirli yılan sokmuş. Ölecek. Şişmeye başlıyor. Sahabeden bir tanesi diyor ki; Adam başlıyor şişmeye, zehirli yılan sokmuş. Ölecek. Şişmeye başlıyor. Sahabeden bir tanesi diyor ki;

"Ben tedavi etmesini biliyorum." "Aman gel." Alıyorlar içeriye. Kur'an okuyor, üflüyor."Ben tedavi etmesini biliyorum."

"Aman gel."

Alıyorlar içeriye. Kur'an okuyor, üflüyor.
Adamın şişen vücudu duruyor, zehirlenme duruyor ve kurtuluyor. Adamın şişen vücudu duruyor, zehirlenme duruyor ve kurtuluyor.

Hâlbuki o yılan öldürücü yılan bilinen bir şey!Hâlbuki o yılan öldürücü yılan bilinen bir şey! Öldürecek olan bir zehir ama duruyor ve adam kurtuluyor! Tabii artık izzetler ikramlar vs. Öldürecek olan bir zehir ama duruyor ve adam kurtuluyor! Tabii artık izzetler ikramlar vs.

Hadiseyi numune olsun diye söyledim.Hadiseyi numune olsun diye söyledim. Allah rızası için Allah'tan bahsederek Allah adını anarak bir şey istedi mi verin! Vardır bir ihtiyacı! Allah rızası için Allah'tan bahsederek Allah adını anarak bir şey istedi mi verin! Vardır bir ihtiyacı!

"Adamın giyimi kuşamı güzel ne diye vereyim?" "Adamın giyimi kuşamı güzel ne diye vereyim?"

Giyimi kuşamı güzeldir; cüzdanını düşürmüştür, ihtiyacı vardır.Giyimi kuşamı güzeldir; cüzdanını düşürmüştür, ihtiyacı vardır. Senin elinde varsa Allah rızası için ver. Efendimiz'in tavsiyesi öyle! Senin elinde varsa Allah rızası için ver. Efendimiz'in tavsiyesi öyle!

Ve men deâküm fe ecîbûhü.Ve men deâküm fe ecîbûhü. "Birisi sizi bir yere, bir toplantısına, bir merasimine davet ederse [davete git]!" "Birisi sizi bir yere, bir toplantısına, bir merasimine davet ederse [davete git]!"

Düğün, bayram, kandil, mevlid, vefat sene-i devriyesi vs. oluyor ya;Düğün, bayram, kandil, mevlid, vefat sene-i devriyesi vs. oluyor ya; "Birisi sizi davet ederse davete git! diyor. Efendimiz bize ahlâk öğretiyor: "Birisi sizi davet ederse davete git! diyor. Efendimiz bize ahlâk öğretiyor:

"Davet edildiğin zaman davete git."Davet edildiğin zaman davete git. Allah'tan bahsederek Allah'ın adı anılarak senden bir şey isterlerse çekinme, ver." Allah'tan bahsederek Allah'ın adı anılarak senden bir şey isterlerse çekinme, ver."

Hanımlardan birisi, özene bezene Peygamber Efendimiz'e bir güzel elbise yapmış.Hanımlardan birisi, özene bezene Peygamber Efendimiz'e bir güzel elbise yapmış. Kendisi dokumuş, biçmiş, Peygamber Efendimiz'e getirmiş. Yakışmış da, ihtiyacı da varmış.Kendisi dokumuş, biçmiş, Peygamber Efendimiz'e getirmiş. Yakışmış da, ihtiyacı da varmış. Demek ki Efendimiz'in üzerinde yokmuş. Giyimi uygun, pamuklu elbise, iklime uygun güzel bir şey… Demek ki Efendimiz'in üzerinde yokmuş. Giyimi uygun, pamuklu elbise, iklime uygun güzel bir şey…

"Senin için yaptım bunu kendi ellerimle yâ Resûlullah, buyur giy!" "Senin için yaptım bunu kendi ellerimle yâ Resûlullah, buyur giy!"

Resûlullah Efendimiz içeride giymiş, dışarıya gelmiş, çok güzel.Resûlullah Efendimiz içeride giymiş, dışarıya gelmiş, çok güzel. Tamam, üstüne tam, güzel biçilmiş, memnun! Sahabeden biri demiş ki; "Yâ Resûlallah, onu bana versene?" Tamam, üstüne tam, güzel biçilmiş, memnun!

Sahabeden biri demiş ki;

"Yâ Resûlallah, onu bana versene?"

"Olur, vereyim." demiş. Hemen içeriye gitmiş. Sırtından çıkarmış, ona vermiş."Olur, vereyim." demiş. Hemen içeriye gitmiş. Sırtından çıkarmış, ona vermiş. O içeriye gidince öteki sahabe rıdvanullahi aleyhim ecmaîn demişler ki; O içeriye gidince öteki sahabe rıdvanullahi aleyhim ecmaîn demişler ki;

"Yahu ayıp ettin! Efendimiz'in ihtiyacı vardı. O gömleğe, o entariye, o elbiseye ihtiyacı vardı, giyseydi."Yahu ayıp ettin! Efendimiz'in ihtiyacı vardı. O gömleğe, o entariye, o elbiseye ihtiyacı vardı, giyseydi. Üstüne de uygun düştü. Kendisi de onun için hazırlamış.Üstüne de uygun düştü. Kendisi de onun için hazırlamış. Üstünde bir saat bile tutturmadın, hemen istedin. Ayıp ettin!Üstünde bir saat bile tutturmadın, hemen istedin. Ayıp ettin! Biliyorsun Peygamber Efendimiz kendisinden bir şey istenildi mi hiç reddetmez. Reddetmek huyu değil!.." Biliyorsun Peygamber Efendimiz kendisinden bir şey istenildi mi hiç reddetmez. Reddetmek huyu değil!.."

Efendimiz'in ahlâkına bak! Efendimiz'in ahlâkına bak!

Şimdi sana bayramlık elbiseyi terzi getirse;Şimdi sana bayramlık elbiseyi terzi getirse; "Efendim dün gece sabaha kadar çalıştım, düğmelerini filan tamamladım."Efendim dün gece sabaha kadar çalıştım, düğmelerini filan tamamladım. Ütüledim, bayram namazından evvel sana hazır ettim.Ütüledim, bayram namazından evvel sana hazır ettim. Buyur, takım elbisen hazır." dese sen de giydin, çok güzel! Camide de birisi: Buyur, takım elbisen hazır." dese sen de giydin, çok güzel! Camide de birisi:

"Çok güzelmiş yahu, bunu bana versene!" dese ne yaparsın? "Çok güzelmiş yahu, bunu bana versene!" dese ne yaparsın?

"Git be, daha ben sırtıma yeni giydim! Biraz kullanayım da ondan sonra! Ne oluyorsun yahu?.." dersin! "Git be, daha ben sırtıma yeni giydim! Biraz kullanayım da ondan sonra! Ne oluyorsun yahu?.." dersin!

Bizim huyumuz böyle, o peygamber! Çok güzel bir elbise yapmışlar.Bizim huyumuz böyle, o peygamber!

Çok güzel bir elbise yapmışlar.
O da diyor ki; "Ben onu giymek için istemedim. Kabrimde üstüme örtsünler diye istedim!" O da diyor ki;

"Ben onu giymek için istemedim. Kabrimde üstüme örtsünler diye istedim!"

Onun da maksadı başka!Onun da maksadı başka! Resûlullah'ın vücuduna değmiş olan bir elbise benim üzerimde olsun diye o da o yüzden istemiş, öyle olmuş.Resûlullah'ın vücuduna değmiş olan bir elbise benim üzerimde olsun diye o da o yüzden istemiş, öyle olmuş. Vefat ettiği zaman da o örtüyü kabrinde onun üstüne örtmüşler diye rivayet ediliyor. Vefat ettiği zaman da o örtüyü kabrinde onun üstüne örtmüşler diye rivayet ediliyor.

Ama Efendimiz'in huyu nasıl? Ama Efendimiz'in huyu nasıl?

İstenince vermek, vermemezlik yapmamak, nekeslik yapmamak veyahut hiç boş çevirmemek! Huyu böyle! İstenince vermek, vermemezlik yapmamak, nekeslik yapmamak veyahut hiç boş çevirmemek! Huyu böyle!

Davet edildiği zaman da davete gidermiş, çok basit bir şeye de çağrılsa bile! Davet edildiği zaman da davete gidermiş, çok basit bir şeye de çağrılsa bile!

Mesela arkadaşlarımız -Allah bin kere milyon kere milyar kere razı olsun-Mesela arkadaşlarımız -Allah bin kere milyon kere milyar kere razı olsun- 80 kişi 100 kişi çağırıyorlar, koca bir ziyafet; gelsin kebaplar, pilavlar, salatalar, tatlılar vs. 80 kişi 100 kişi çağırıyorlar, koca bir ziyafet; gelsin kebaplar, pilavlar, salatalar, tatlılar vs.

Peki, evindeki yiyecekten daha kötü bir yiyeceğe çağrılsan basit tuz ekmek,Peki, evindeki yiyecekten daha kötü bir yiyeceğe çağrılsan basit tuz ekmek, kuru bir şey filan çıkarsa ne yapacaksın? Efendimiz diyor ki; kuru bir şey filan çıkarsa ne yapacaksın?

Efendimiz diyor ki;

"Beni bir sığır paçasına çağırsalar bile giderim." En bol, en kolay bulunan [yiyecek]."Beni bir sığır paçasına çağırsalar bile giderim."

En bol, en kolay bulunan [yiyecek].
Koca bir hayvanın kemiğini kazanda kaynat kaynat; buyur, ziyafet! Koca bir hayvanın kemiğini kazanda kaynat kaynat; buyur, ziyafet! Tuzlu suya herkes cambur cumbur kaşık daldıracak, yiyecek. "Öyle bile olsa giderim." Tuzlu suya herkes cambur cumbur kaşık daldıracak, yiyecek.

"Öyle bile olsa giderim."

Bir keresinde bir eve gitmiş, önüne sirke çıkartmışlar. Sirkeyi banmış almış: Bir keresinde bir eve gitmiş, önüne sirke çıkartmışlar. Sirkeyi banmış almış:

"Ne güzel katıktır sirke! Ne güzel katıktır sirke! Ne güzel katıktır sirke…" diye methederek onu yemiş."Ne güzel katıktır sirke! Ne güzel katıktır sirke! Ne güzel katıktır sirke…" diye methederek onu yemiş. Peygamber ama mütevazı. Allah'ın en sevgili kulu ama ahlâkı da en güzel.Peygamber ama mütevazı. Allah'ın en sevgili kulu ama ahlâkı da en güzel. Peygamber Efendimiz, davet edildiği zaman giderdi. Size de bize de tavsiyesi böyle! Peygamber Efendimiz, davet edildiği zaman giderdi. Size de bize de tavsiyesi böyle!

Ve men deâküm fe ecîbûhü. "Sizi davet ederse davetine icabet ediniz." Ve men deâküm fe ecîbûhü. "Sizi davet ederse davetine icabet ediniz."

Ve men sanea ileyküm ma'rûfen fe kâfiûhü.Ve men sanea ileyküm ma'rûfen fe kâfiûhü. "Sana birisi bir iyi iş yapmışsa bir iyilik yapmışsa bir şey ikram etmiş"Sana birisi bir iyi iş yapmışsa bir iyilik yapmışsa bir şey ikram etmiş veya iyi bir jestte bulunmuşsa bir yardım,veya iyi bir jestte bulunmuşsa bir yardım, bir kolaylık, bir arkadaşlık, bir ahbaplık yapmışsa sen de onu karşıla!" bir kolaylık, bir arkadaşlık, bir ahbaplık yapmışsa sen de onu karşıla!"

Karşılıksız da bırakmamak lazım. Mukabele etmek lazım. Karşılıksız da bırakmamak lazım. Mukabele etmek lazım.

Mükafee; Arapça'da, Türkçe'sinde "mükâfat, bir şeyi karşılamak" diyoruz. Mükafee; Arapça'da, Türkçe'sinde "mükâfat, bir şeyi karşılamak" diyoruz.

Küfüvv; "Bir şeyin dengi" demek. Küfüvv; "Bir şeyin dengi" demek.

Ve lem yekün lehû küfüven ehad. "Allah'ın hiç dengi, benzeri yok; emsalsiz, eşsiz, yegâne!" Ve lem yekün lehû küfüven ehad. "Allah'ın hiç dengi, benzeri yok; emsalsiz, eşsiz, yegâne!"

Sana birisi bir iyilik yaptı mı sen de ona, denk bir karşılık, jest yap.Sana birisi bir iyilik yaptı mı sen de ona, denk bir karşılık, jest yap. O sana yaptı, sen de ona yap ki muhabbet olsun.O sana yaptı, sen de ona yap ki muhabbet olsun. İnsanlar birbirleriyle muhabbet ettikçe sevap kazanıyorlar.İnsanlar birbirleriyle muhabbet ettikçe sevap kazanıyorlar. Millet bilmiyor, sevabı sadece namaz kılmakta sanıyor! Millet bilmiyor, sevabı sadece namaz kılmakta sanıyor!

"Namaz kılmaya var mısın?" "Varım." Camiye beş vakit geliyor, kılıyor. Allah kabul etsin. "Namaz kılmaya var mısın?"

"Varım."

Camiye beş vakit geliyor, kılıyor. Allah kabul etsin.

"Oruç tutmaya var mısın?" "Varım." Ramazan'da orucunu tutuyor. "Oruç tutmaya var mısın?"

"Varım."

Ramazan'da orucunu tutuyor.

"Peki, birbirini sevmek de sevap, o da ibadet; ona var mısın?" "Ona yokum. Hocam ona yokum…" "Peki, birbirini sevmek de sevap, o da ibadet; ona var mısın?"

"Ona yokum. Hocam ona yokum…"

İşte ona alışmamışız! Sevgi, saygı, muhabbet. Muhabbette vefa, vefasızlık yapmamak.İşte ona alışmamışız! Sevgi, saygı, muhabbet. Muhabbette vefa, vefasızlık yapmamak. Muhabbeti devam ettirmek, arkadaşlığı bozmamak!.. Muhabbeti devam ettirmek, arkadaşlığı bozmamak!..

Fe in lem tecidû mâ tükâfiûnehû. "Eğer fakirseniz imkânınız yoksa…" Fe in lem tecidû mâ tükâfiûnehû. "Eğer fakirseniz imkânınız yoksa…"

O sana hülle, incili bir kaftan hediye etmiş. Sen ona hiç bir şey verecek durumda değilsin.O sana hülle, incili bir kaftan hediye etmiş. Sen ona hiç bir şey verecek durumda değilsin. O zengin, sen fakirsin. Eğer ona karşılık olacak bir mukabele, bir şey yapamıyorsan o zaman ne olacak? O zengin, sen fakirsin.

Eğer ona karşılık olacak bir mukabele, bir şey yapamıyorsan o zaman ne olacak?

Peygamber Efendimiz; Ted'û lehû. "O zaman da ona dua edin!" diyor. Peygamber Efendimiz;

Ted'û lehû. "O zaman da ona dua edin!" diyor.

Dua da mı yapamazsın, ağzın kapalı mı, dudakların kıpırdamaz mı,Dua da mı yapamazsın, ağzın kapalı mı, dudakların kıpırdamaz mı, bir dua yapamaz mısın, dua etmek de mi zor, dua da mı parayla, merasimle?.. bir dua yapamaz mısın, dua etmek de mi zor, dua da mı parayla, merasimle?..

Aç ağzını dua et, iyiliğini iste!Aç ağzını dua et, iyiliğini iste! Yüzüne karşı veya gıyabında, gece veya gündüz dünya [ve] âhirette hayrını iste! Yüzüne karşı veya gıyabında, gece veya gündüz dünya [ve] âhirette hayrını iste! Arkasından onun olmadığı yerde duayı yaparsan o daha süratle kabul olur.Arkasından onun olmadığı yerde duayı yaparsan o daha süratle kabul olur. Yüzüne karşı ayrı, ama o olmadığı zaman arkadan, geceleyin,Yüzüne karşı ayrı, ama o olmadığı zaman arkadan, geceleyin, sabahleyin falanca namazın arkasından kendi namına dua ederken;sabahleyin falanca namazın arkasından kendi namına dua ederken; "Yâ Rabbi! Filanca kardeşimin derdi var, onun da derdine çare nasip et. "Yâ Rabbi! Filanca kardeşimin derdi var, onun da derdine çare nasip et. Onun da müşkülünü hallet…" [diye] dua edersen işte o da onun karşılığı olur. Onun da müşkülünü hallet…" [diye] dua edersen işte o da onun karşılığı olur.

Hem insan kardeşi için böyle dua etti mi ne oluyor? Hem insan kardeşi için böyle dua etti mi ne oluyor?

Başucunda bir melek âmin diyor.Başucunda bir melek âmin diyor. O kardeşi için dua ediyor, melek de ona; Âmin ve leke mislühû, "Allah bir mislini de sana versin.O kardeşi için dua ediyor, melek de ona; Âmin ve leke mislühû, "Allah bir mislini de sana versin. Ona ne istiyorsan bir mislini de Allah sana versin!" diyor. Ona ne istiyorsan bir mislini de Allah sana versin!" diyor.

Onun için müslüman kardeşimizi duadan unutmayacağız. Anacağız, ismen anacağız: Onun için müslüman kardeşimizi duadan unutmayacağız. Anacağız, ismen anacağız:

"Ahmet kardeşimin ticaretinde problemi var yâ Rabbi, çeklerini senetlerini çabuk ödemesini nasip et!"Ahmet kardeşimin ticaretinde problemi var yâ Rabbi, çeklerini senetlerini çabuk ödemesini nasip et! Borçlarından kurtar! Filanca kardeşimin çocuğu hasta yâ Rabbi. O çocuğuna şifa ver. Borçlarından kurtar! Filanca kardeşimin çocuğu hasta yâ Rabbi. O çocuğuna şifa ver. Şifa senden yâ Rabbi! Erhamürrâhimînsin yâ rabbi! Çocuğunun acısını ona çektirtme yâ rabbi.Şifa senden yâ Rabbi! Erhamürrâhimînsin yâ rabbi! Çocuğunun acısını ona çektirtme yâ rabbi. Falanca kardeşimin çocuğu âsi, söz dinlemiyor…" Falanca kardeşimin çocuğu âsi, söz dinlemiyor…"

Adam hacı, kadın hacı; çocuk Ebû Cehil karpuzu gibi acı! Ötekiler hacı, bu acı; ne olacak şimdi? Adam hacı, kadın hacı; çocuk Ebû Cehil karpuzu gibi acı! Ötekiler hacı, bu acı; ne olacak şimdi?

Söz söylüyor, dinlemiyor, camiye gelmiyor vs. Sen dua edeceksin: Söz söylüyor, dinlemiyor, camiye gelmiyor vs.

Sen dua edeceksin:

"Yâ Rabbi, o kardeşimin o çocuğu çok üzüyor, şunu ıslah et… Sen şunu bir hâle yola koy."Yâ Rabbi, o kardeşimin o çocuğu çok üzüyor, şunu ıslah et… Sen şunu bir hâle yola koy. Doğru hâle getir…" filan, Böyle dua edecek. Doğru hâle getir…" filan, Böyle dua edecek.

Müslüman müslümanın asıl gıyabında dua edecek. Onun iyiliğini isteyecek. Gösterişe lüzum yok.Müslüman müslümanın asıl gıyabında dua edecek. Onun iyiliğini isteyecek. Gösterişe lüzum yok. Bak borcunu ödemiş, şehirden kaybolmuş gitmiş. Adam hapisten çıkmış: Bak borcunu ödemiş, şehirden kaybolmuş gitmiş. Adam hapisten çıkmış:

"Yahu benim borçlar ödenmiş. Ben hapisten çıkarıldım."Yahu benim borçlar ödenmiş. Ben hapisten çıkarıldım. Benim alacaklılarımın artık keyifleri yerine gelmiş. Ama beni kim kurtardı?.." Bilmiyor.Benim alacaklılarımın artık keyifleri yerine gelmiş. Ama beni kim kurtardı?.."

Bilmiyor.
Kendisini kurtaran ortada yok! Hocası gelmiş, paraları ödemiş.Kendisini kurtaran ortada yok! Hocası gelmiş, paraları ödemiş. Görünse teşekkür edecek diye teşekkür mecburiyetinde bırakmamak için ortalıktan kaybolmuş gitmiş.Görünse teşekkür edecek diye teşekkür mecburiyetinde bırakmamak için ortalıktan kaybolmuş gitmiş. İyilik yapmış, kaybolmuş gitmiş. Ne güzel ahlâk! Hattâ terev inneküm kad kâfe'tümûhü. İyilik yapmış, kaybolmuş gitmiş. Ne güzel ahlâk!

Hattâ terev inneküm kad kâfe'tümûhü.

"Ne kadar dua edelim hocam?" Efendimiz buyuruyor ki; "Ne kadar dua edelim hocam?"

Efendimiz buyuruyor ki;

"Ona kâfi geleceğine kânî olacağınız kadar dua edin!" "Ona kâfi geleceğine kânî olacağınız kadar dua edin!"

"Allah razı olsun, Allah muradını versin, bitti. Tamam, ücreti ödedik, geç gitsin…" "Allah razı olsun, Allah muradını versin, bitti. Tamam, ücreti ödedik, geç gitsin…"

Öyle değil! Şöyle biraz ona kâfi gelinceye kadar devam et bakalım, duanın ısrarında fayda var.Öyle değil! Şöyle biraz ona kâfi gelinceye kadar devam et bakalım, duanın ısrarında fayda var. Sen ısrar edeceksin! Yâ Rabbi, hâlâ çocuk ıslah olmadı, düzelt yâ Rabbi!Sen ısrar edeceksin!

Yâ Rabbi, hâlâ çocuk ıslah olmadı, düzelt yâ Rabbi!
Bir haftadır sana dua ediyorum yâ Rabbi! Şu çocuğu ıslah et yâ Rabbi…" Bir haftadır sana dua ediyorum yâ Rabbi! Şu çocuğu ıslah et yâ Rabbi…"

Israr edince Allah ısrarı seviyor. Bu kul bu kardeşini seviyor, diye o zaman duada ısrar lazım. Israr edince Allah ısrarı seviyor.

Bu kul bu kardeşini seviyor, diye o zaman duada ısrar lazım.

"Acaba dua da ısrar edepsizlik olur mu?" Olmaz."Acaba dua da ısrar edepsizlik olur mu?"

Olmaz.
Duada ısrar Efendimiz'in tavsiye ettiği bir şey! Duada ısrar Efendimiz'in tavsiye ettiği bir şey! Duada insan hem ısrarlı olacak hem de duayı Allah kabul eder diye inanarak dua edecek! Duada insan hem ısrarlı olacak hem de duayı Allah kabul eder diye inanarak dua edecek!

"Verir benim Rabbim. Dua edenleri boş çevirmez benim Rabbim…" diye inanarak elini açacak, isteyecek."Verir benim Rabbim. Dua edenleri boş çevirmez benim Rabbim…" diye inanarak elini açacak, isteyecek. Candan isteyecek. Cân u gönülden isteyecek. O cân u gönülden isteyince öbür tarafta o iş olur.Candan isteyecek. Cân u gönülden isteyecek. O cân u gönülden isteyince öbür tarafta o iş olur. Hiç tahmin etmezsin. Nereden olduğunu bilemezsin. Bir yerden bir rüzgâr eser; bakarsın, düzelmiş. Hiç tahmin etmezsin. Nereden olduğunu bilemezsin. Bir yerden bir rüzgâr eser; bakarsın, düzelmiş.

Birileri akşamları oturup içki içerlermiş. Senelerce devam ederlermiş.Birileri akşamları oturup içki içerlermiş. Senelerce devam ederlermiş. Bir keresinde gittikleri evin hanımı; "Nedir bu hâliniz?.." [gibi] birkaç söz söylemiş. Bir keresinde gittikleri evin hanımı; "Nedir bu hâliniz?.." [gibi] birkaç söz söylemiş. Bir pişmanlık duymuşlar, şişeleri kırmışlar. Ondan sonra tövbekâr olmuşlar. Bir pişmanlık duymuşlar, şişeleri kırmışlar. Ondan sonra tövbekâr olmuşlar.

Allah insanın kalbine böyle bir aşk verir, şevk verir; düzelir. Dualarla düzelir. Allah insanın kalbine böyle bir aşk verir, şevk verir; düzelir. Dualarla düzelir.

Bir kişi kendisi anlatıyor, diyor ki; "Babam kendisini, Peygamber Efendimiz'in mescidindekiBir kişi kendisi anlatıyor, diyor ki;

"Babam kendisini, Peygamber Efendimiz'in mescidindeki
bazı fakir fukarâ zuafâdan daha faziletli hissetti.bazı fakir fukarâ zuafâdan daha faziletli hissetti. 'Ben onlardan daha iyiyim, daha üstünüm…' filan gibi kendisini biraz daha faziletli biraz daha üstün sandı." 'Ben onlardan daha iyiyim, daha üstünüm…' filan gibi kendisini biraz daha faziletli biraz daha üstün sandı."

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

İnnemâ turzakûne ve tunsarûne bi-zuafâiküm. İnnemâ turzakûne ve tunsarûne bi-zuafâiküm.

"Allah sizin zenginlerine, itibarlılarınıza, makamlarınıza mülklülerinize bakmaz."Allah sizin zenginlerine, itibarlılarınıza, makamlarınıza mülklülerinize bakmaz. İçinizdeki zayıflar hürmetine, fakirler yoksullar hürmetine, İçinizdeki zayıflar hürmetine, fakirler yoksullar hürmetine, çocuklar hürmetine rızık kazanırsınız da Allah size rızkınızı gönderir!" çocuklar hürmetine rızık kazanırsınız da Allah size rızkınızı gönderir!"

Harbe girersiniz, zafer kazanırsınız.Harbe girersiniz, zafer kazanırsınız. Sen onu orduya almak istemezsin; "Zayıf bir kimse, ne olacak bundan?Sen onu orduya almak istemezsin; "Zayıf bir kimse, ne olacak bundan? Düşman üf dese üflese bunu yıkar, uzaktan yıkar.Düşman üf dese üflese bunu yıkar, uzaktan yıkar. Bunlar orduda ne işe yarar?!.." dersin ama Allah onların hürmetine zaferi veriyor.Bunlar orduda ne işe yarar?!.." dersin ama Allah onların hürmetine zaferi veriyor. Sevdiği kullar oluyor.Sevdiği kullar oluyor. Onların hürmetine rızık gönderiyor, onların hürmetine bir millete zafer nasip ediyor. Onların hürmetine rızık gönderiyor, onların hürmetine bir millete zafer nasip ediyor.

Onun için kimseyi hor görmemek gerekiyor.Onun için kimseyi hor görmemek gerekiyor. İnsanın kendisini kimseden de üstün görmemesi gerekiyor.İnsanın kendisini kimseden de üstün görmemesi gerekiyor. Çünkü Allah bazen küçük bir jestten dolayı gazap eder. Sen küçük sanırsın; kibirdir, ucubdur.Çünkü Allah bazen küçük bir jestten dolayı gazap eder. Sen küçük sanırsın; kibirdir, ucubdur. Allah sevmez, gazap eder.Allah sevmez, gazap eder. Bazen de bir güzel duygulu, temiz kalpli bir insanın o temiz kalpliliğinden dolayı sever ve mükâfatlandırır. Bazen de bir güzel duygulu, temiz kalpli bir insanın o temiz kalpliliğinden dolayı sever ve mükâfatlandırır. Sen onun dış görünüşüne bakarsın. Eski hâline bakarsın. Sevmezsin, hor görürsün. Sen onun dış görünüşüne bakarsın. Eski hâline bakarsın. Sevmezsin, hor görürsün. Garibi hor görürsün ama Allah onu seviyorsa bu sefer olmaz, yanlış olur. Garibi hor görürsün ama Allah onu seviyorsa bu sefer olmaz, yanlış olur.

Onun için dua ederken candan dua edeceksiniz. Allah duaları kabul eder, diye [inanacaksınız].Onun için dua ederken candan dua edeceksiniz. Allah duaları kabul eder, diye [inanacaksınız]. Gıyabında dua edeceksiniz. Duaya da devam edeceksiniz. Gıyabında dua edeceksiniz. Duaya da devam edeceksiniz.

Allahu Teâlâ hazretlerinin bin bir türlü hikmeti vardır. Emretmiştir, olacaktır.Allahu Teâlâ hazretlerinin bin bir türlü hikmeti vardır. Emretmiştir, olacaktır. Sabret bakalım biraz da sabrını görsün. Ondan sonra Allahu Teâlâ hazretleri verir.Sabret bakalım biraz da sabrını görsün. Ondan sonra Allahu Teâlâ hazretleri verir. Acele etmeyecek, duaya devam edecek. "Benim hafızam zayıf yâ Resûlallah!" Acele etmeyecek, duaya devam edecek.

"Benim hafızam zayıf yâ Resûlallah!"

"Tamam. Cuma geceleri şu duaları okumaya devam et…" demiş. "Tamam. Cuma geceleri şu duaları okumaya devam et…" demiş.

Bir cuma, iki cuma üç cuma… "Biraz devam et bakalım." Bir cuma, iki cuma üç cuma…

"Biraz devam et bakalım."

Devam ettikten sonra Hz. Ali Efendimiz'in hafızası kuvvetlenmiş. Hadîs-i şerîfi hatırlayalım.Devam ettikten sonra Hz. Ali Efendimiz'in hafızası kuvvetlenmiş. Hadîs-i şerîfi hatırlayalım. Peygamber Efendimiz diyor ki; "Kim Allah'ın adını anarak sizden yardım isterse size sığınırsa siz onu koruyun!" Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Kim Allah'ın adını anarak sizden yardım isterse size sığınırsa siz onu koruyun!"

Düşmandan sığınıyor. Size iltica ediyor. "Allah aşkına beni koru kolla, teslim etme vs." Düşmandan sığınıyor. Size iltica ediyor. "Allah aşkına beni koru kolla, teslim etme vs."

Koruyun! "Kim Allah rızasını öne sürerek Allah'ın adını vererekKoruyun!

"Kim Allah rızasını öne sürerek Allah'ın adını vererek
Allah adına sizden bir şey isterse verin! Kim sizi çağırırsa davetine icabet edin!Allah adına sizden bir şey isterse verin! Kim sizi çağırırsa davetine icabet edin! Kim size bir iyilik yaparsa onun karşılığında siz de ona bir karşılık bir jest de siz yapın!Kim size bir iyilik yaparsa onun karşılığında siz de ona bir karşılık bir jest de siz yapın! Eğer öyle yapacak bir maddî imkânınız yok ise dua edin! Eğer öyle yapacak bir maddî imkânınız yok ise dua edin! Öyle dua edin, o kadar dua edin ki bu bunun karşılığı oldu, diye içinize kanaat gelinceye kadar dua edin!Öyle dua edin, o kadar dua edin ki bu bunun karşılığı oldu, diye içinize kanaat gelinceye kadar dua edin! Öyle çokça dua edin!" Öyle çokça dua edin!"

Hadîs-i şerîfte Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş:Hadîs-i şerîfte Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş: Hz. Ali Efendimiz'den İmam Beyhakî rivayet ediyor. Hz. Ali Efendimiz'den İmam Beyhakî rivayet ediyor.

Men iştâka ile'l-cenneti sâraa ile'l-hayrâti ve men eşfeka mine'n-nârî lehâ ani'ş-şehevâtiMen iştâka ile'l-cenneti sâraa ile'l-hayrâti ve men eşfeka mine'n-nârî lehâ ani'ş-şehevâti ve men terakkaba'l-mevte sabera ani'llezzeti ve men zehide fi'd-dünyâ hânet aleyhi'l-musîbâtü. ve men terakkaba'l-mevte sabera ani'llezzeti ve men zehide fi'd-dünyâ hânet aleyhi'l-musîbâtü.

Peygamber Efendimiz'in sözünü rivayet eden damadı Hz. Ali!Peygamber Efendimiz'in sözünü rivayet eden damadı Hz. Ali! Hem damadı hem amcazadesi, amcasının oğlu, Ebû Talib'in oğlu. Hem damadı hem amcazadesi, amcasının oğlu, Ebû Talib'in oğlu. Kendisine bakan amcası Ebû Talib'in oğlu. Ebû Talib onu evlat gibi yanına aldı, baktı.Kendisine bakan amcası Ebû Talib'in oğlu. Ebû Talib onu evlat gibi yanına aldı, baktı. Peygamber Efendimiz, Hz. Ali vs. ile sanki ağabey-kardeş gibi büyüdüler ama aslında yeğeni. Peygamber Efendimiz, Hz. Ali vs. ile sanki ağabey-kardeş gibi büyüdüler ama aslında yeğeni.

Peygamber Efendimiz'in sahabesi Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye gidincePeygamber Efendimiz'in sahabesi Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye gidince Medine'deki müslümanlarla onları birer birer kardeş etti kardeş etti kardeş etti… Medine'deki müslümanlarla onları birer birer kardeş etti kardeş etti kardeş etti…

"Sen şunun kardeşi ol, sen şunun kardeşi ol…" Aralarında arkadaşlık kurdu."Sen şunun kardeşi ol, sen şunun kardeşi ol…"

Aralarında arkadaşlık kurdu.
Hz. Ali Efendimiz ortada kaldı, tek kaldı. Demek ki sayı bir tanesinde fazla gelmiş. Tam denk gelmemiş. Hz. Ali Efendimiz ortada kaldı, tek kaldı. Demek ki sayı bir tanesinde fazla gelmiş. Tam denk gelmemiş.

Hz. Ali Efendimiz'in bir arkadaş olmadı diye biraz rengi kızarmış. [Efendimiz;] Hz. Ali Efendimiz'in bir arkadaş olmadı diye biraz rengi kızarmış. [Efendimiz;]

"Sen de benim kardeşimsin. Ben de seninle kardeşim!" dedi."Sen de benim kardeşimsin. Ben de seninle kardeşim!" dedi. Kendisini de Hz. Ali Efendimiz'e kardeş yaptı. Dünyalar onun oldu, dünyalar Hz. Ali Efendimiz'in oldu! Kendisini de Hz. Ali Efendimiz'e kardeş yaptı. Dünyalar onun oldu, dünyalar Hz. Ali Efendimiz'in oldu!

Bir keresinde de Hayber'i kuşattılar… Hz. Ali ile ilgili o da çok hoşuma gidiyor:Bir keresinde de Hayber'i kuşattılar…

Hz. Ali ile ilgili o da çok hoşuma gidiyor:
İslâm ordusu Hayber'i kuşattı ama düşman da diretiyor. Kalenin kapılarını kapattılar. İslâm ordusu Hayber'i kuşattı ama düşman da diretiyor. Kalenin kapılarını kapattılar. Duvarları yüksek. Ellerinde top tüfek yok. O zamanın imkânlarıyla tırmanamıyorlar.Duvarları yüksek. Ellerinde top tüfek yok. O zamanın imkânlarıyla tırmanamıyorlar. Teknolojik imkânları başka ülkelerdeki kadar da değil.Teknolojik imkânları başka ülkelerdeki kadar da değil. Hani İstanbul'un surlarına Fatih Sultan Mehmed neler yapmış!Hani İstanbul'un surlarına Fatih Sultan Mehmed neler yapmış! Ama o Hayber'in kuşatıcıları, o mübarekler oralarda,Ama o Hayber'in kuşatıcıları, o mübarekler oralarda, o duvarlara karşı bir şey yapacak imkânlara sahip değiller. o duvarlara karşı bir şey yapacak imkânlara sahip değiller.

Ordu biraz bekleyince Peygamber Efendimiz demiş ki; Ordu biraz bekleyince Peygamber Efendimiz demiş ki;

"Bu kılıcı -kendi kılıcını- yarın içinizde öyle bir kişiye,"Bu kılıcı -kendi kılıcını- yarın içinizde öyle bir kişiye, sizden öyle birisine vereceğim ki o Allah'ı sever, Allah da onu sever.sizden öyle birisine vereceğim ki o Allah'ı sever, Allah da onu sever. Bu kılıcı yarın öyle birine vereceğim!" dedi. Hz. Ömer diyor ki; Bu kılıcı yarın öyle birine vereceğim!" dedi.

Hz. Ömer diyor ki;

"O gece, o kadar canım istedi ki ertesi gün o kılıç bana verilsin;"O gece, o kadar canım istedi ki ertesi gün o kılıç bana verilsin; hiç ömrümde bir şeyi bu kadar ısrarla bu kadar candan istememiştim!" Çünkü vasıf çok önemli: hiç ömrümde bir şeyi bu kadar ısrarla bu kadar candan istememiştim!"

Çünkü vasıf çok önemli:

"Allah onu sever, o da Allah'ı sever!" O sıfata ben sahip olayım, diye çok istemiş. "Allah onu sever, o da Allah'ı sever!"

O sıfata ben sahip olayım, diye çok istemiş.

Ertesi gün herkes heyecan içinde: "Peygamber Efendimiz kılıcı ordunun içinden kime verecek acaba?.." Ertesi gün herkes heyecan içinde:

"Peygamber Efendimiz kılıcı ordunun içinden kime verecek acaba?.."

Efendimiz cemaate bakındıkça herkes biraz yukarıya doğru kalkıp;Efendimiz cemaate bakındıkça herkes biraz yukarıya doğru kalkıp; "Beni de görsün belki beni seçer..." derken diyor ki; "Ali nerede?" "Ali yok!" "Nerede Ali?" "Beni de görsün belki beni seçer..." derken diyor ki;

"Ali nerede?"

"Ali yok!"

"Nerede Ali?"

"Gözü ağrıyor yâ Resûlallah!" Gözü ağrımış. Göz ağrısı, şiddetli bir göz ağrısı."Gözü ağrıyor yâ Resûlallah!"

Gözü ağrımış. Göz ağrısı, şiddetli bir göz ağrısı.
Suudi Arabistan'da çok olur.Suudi Arabistan'da çok olur. Hava çok sıcak olduğundan güneşin radyoaktivitesi çok olduğundan göz çok rahatsız olur.Hava çok sıcak olduğundan güneşin radyoaktivitesi çok olduğundan göz çok rahatsız olur. Oralarda kör filan çok oluyor. Gözü ağrımış, çadırda duruyor.Oralarda kör filan çok oluyor.

Gözü ağrımış, çadırda duruyor.
Efendimiz; "Çağırın!" dedi. Gözünü [meshetti]. Gözlerinin ağrısı geçti. Kılıcı ona verdi.Efendimiz;

"Çağırın!" dedi. Gözünü [meshetti]. Gözlerinin ağrısı geçti. Kılıcı ona verdi.
Hayber onun, Hz. Ali Efendimiz'in elinde fethedildi. O rivayet etmiş. Hayber onun, Hz. Ali Efendimiz'in elinde fethedildi. O rivayet etmiş.

Ümmü Hânî diye bir kişi var.Ümmü Hânî diye bir kişi var. Peygamber Efendimiz Ümmü Hânî hazretlerinin evine geldiği gece Mirac oradan başladı,Peygamber Efendimiz Ümmü Hânî hazretlerinin evine geldiği gece Mirac oradan başladı, diye rivayetlerde Mevlid'de okuyorsunuz. Ümmü Hânî de kim? diye rivayetlerde Mevlid'de okuyorsunuz.

Ümmü Hânî de kim?

Fâhite binti Ebî Talib. O da bu Hz. Ali'nin ablası. Akrabası, o da amcasının kızı.Fâhite binti Ebî Talib. O da bu Hz. Ali'nin ablası. Akrabası, o da amcasının kızı. Peygamber Efendimiz de onla sanki abla-kardeş gibi. Peygamber Efendimiz de onla sanki abla-kardeş gibi.

Ümmü Hânî de aklınızda kalsın: Miraca çıkarken evinde olduğu muhterem sahabiye, Ümmü Hânî. Ümmü Hânî de aklınızda kalsın: Miraca çıkarken evinde olduğu muhterem sahabiye, Ümmü Hânî.

Hz. Ali Efendimiz'in rivayet ettiğine göre Efendimiz ne buyurmuş? Hz. Ali Efendimiz'in rivayet ettiğine göre Efendimiz ne buyurmuş?

Men iştâka ile'l-cenneti sâraa ile'l-hayrâti. "Kim cennete müştak ise hayırlara koşar." Men iştâka ile'l-cenneti sâraa ile'l-hayrâti. "Kim cennete müştak ise hayırlara koşar."

Müştak olmak ne demek? "Aşk ve şevk duymak" demek. Müştak olmak ne demek?

"Aşk ve şevk duymak" demek.
"Ben sana müştakım azizim. Aylardır seni görmüyorum, çok özlüyorum…" filan diyoruz ya, müştak olmak. "Ben sana müştakım azizim. Aylardır seni görmüyorum, çok özlüyorum…" filan diyoruz ya, müştak olmak.

Cennete müştak, cenneti seviyor, istiyor, arzuluyor,Cennete müştak, cenneti seviyor, istiyor, arzuluyor, ah cennete bir girsem kavuşsam [diye] yanıp tutuşuyor... ah cennete bir girsem kavuşsam [diye] yanıp tutuşuyor...

Kim cennete müştak ise ne yapması lazım? Kim cennete müştak ise ne yapması lazım?

Sâraa; "Süratle hareket etmek, koşuşmak, yarışmak" demek. Sâraa; "Süratle hareket etmek, koşuşmak, yarışmak" demek.

Saraa ile'l-hayrâti. "Hayırlı işlere hayrât u hasenâta koşarak." Saraa ile'l-hayrâti. "Hayırlı işlere hayrât u hasenâta koşarak."

Çünkü cennete âşık, cenneti kazanacağım diye bakarsın o hayırda bakarsın bu hayırda,Çünkü cennete âşık, cenneti kazanacağım diye bakarsın o hayırda bakarsın bu hayırda, bakarsın şuradaki güzel işte bakarsın buradaki güzel işte… Hayırdan hayıra müsâraat eder.bakarsın şuradaki güzel işte bakarsın buradaki güzel işte… Hayırdan hayıra müsâraat eder. Süratle, yarışırcasına koşa koşa gider. Ömrünü hayırlara koşarak geçirir.Süratle, yarışırcasına koşa koşa gider. Ömrünü hayırlara koşarak geçirir. Hayırlar peşinde hayırlı icraat yapmak için koştura koştura ömrünü geçirir. "Ben cenneti arzu ediyorum." Hayırlar peşinde hayırlı icraat yapmak için koştura koştura ömrünü geçirir.

"Ben cenneti arzu ediyorum."

Peki, niye yatıyorsun, niye sırtüstü yatıyorsun, niye tembelleniyorsun?Peki, niye yatıyorsun, niye sırtüstü yatıyorsun, niye tembelleniyorsun? Niye hayırlara koşmuyorsun, niye Allah yolunda çalışmıyorsun, niye ömrünü boş geçiriyorsun?!.." Niye hayırlara koşmuyorsun, niye Allah yolunda çalışmıyorsun, niye ömrünü boş geçiriyorsun?!.."

"Efendim bu günlerde işsizim." "Efendim bu günlerde işsizim."

İyi ama peki işsizsin, zamanın var daİyi ama peki işsizsin, zamanın var da hiçbir şey yapmayarak tembel tembel oturmaktan vicdanında bir rahatsızlık duymuyor musun? hiçbir şey yapmayarak tembel tembel oturmaktan vicdanında bir rahatsızlık duymuyor musun?

Ya Kur'an ezberle ya birisine Kur'an öğret ya birisine İslâm'ı anlat ya İslâm'ın bir işini yap.Ya Kur'an ezberle ya birisine Kur'an öğret ya birisine İslâm'ı anlat ya İslâm'ın bir işini yap. Camiyi tamir et, bahçesini süpür, duvarını ör. Badana yap, boya yap, bir şey yap…Camiyi tamir et, bahçesini süpür, duvarını ör. Badana yap, boya yap, bir şey yap… Bir çalış ya mübarek! Madem cenneti istiyorsun, yan gelip yatmak olur mu?.. Bir çalış ya mübarek! Madem cenneti istiyorsun, yan gelip yatmak olur mu?..

Cenneti isteyen çalışacak, gayret edecek. Çalışması lazım. Cenneti isteyen çalışacak, gayret edecek. Çalışması lazım.

"O zaman kazanır." demek, Efendimiz'in tavsiyesi bu. Sonra. "O zaman kazanır." demek, Efendimiz'in tavsiyesi bu. Sonra.

Ve men eşfeka mine'n-nârî. "Kim cehennemden korkmakta ise [günahlı şeylerden soğusun]." Ve men eşfeka mine'n-nârî. "Kim cehennemden korkmakta ise [günahlı şeylerden soğusun]."

"Şafak attı!" diyoruz ya, adam vaziyeti görür görmez karşısında"Şafak attı!" diyoruz ya, adam vaziyeti görür görmez karşısında üç tane beş tane izbandut gibi adamı görür görmez şafak attı, diyoruz. üç tane beş tane izbandut gibi adamı görür görmez şafak attı, diyoruz.

Ne demek? Korkudan yüreği ağzına geldi, çok korktu demek. Ne demek?

Korkudan yüreği ağzına geldi, çok korktu demek.

Ve men eşfeka mine'n-nârî.Ve men eşfeka mine'n-nârî. "Kim cehennemden korkmuşsa kim cehennemi düşünüp "Kim cehennemden korkmuşsa kim cehennemi düşünüp cehennem düşüncesinden şafak attıysa [günahlı şeylerden soğur]!" O zaman o ne yapacak? cehennem düşüncesinden şafak attıysa [günahlı şeylerden soğur]!"

O zaman o ne yapacak?

Lehâ ani'ş-şehevâti. "Şehvetli şeylerden, günahlı şeylerden soğur." Lehâ ani'ş-şehevâti. "Şehvetli şeylerden, günahlı şeylerden soğur."

Onlara hevesi kalmaz. Gevşer. Lezzetli, eğlenceli, zevkli, oyunlu, tatlı şeylere keyfi kalmaz. Onlara hevesi kalmaz. Gevşer. Lezzetli, eğlenceli, zevkli, oyunlu, tatlı şeylere keyfi kalmaz.

"Hadi gel, gazinoya gidelim. Çok güzel dansöz gelmiş, seyredelim…" "Cehennem var!.." "Hadi gel, gazinoya gidelim. Çok güzel dansöz gelmiş, seyredelim…"

"Cehennem var!.."

Bakacak hâli yok! "Kalk plaja gidelim yahu. Kalk filanca sinemaya gidelim.Bakacak hâli yok!

"Kalk plaja gidelim yahu. Kalk filanca sinemaya gidelim.
Kalk kumar var, eğlence var, şahane bir gece; şöyle zengin program…" Kalk kumar var, eğlence var, şahane bir gece; şöyle zengin program…"

Hiç oraya bakacak hâli kalmaz!Hiç oraya bakacak hâli kalmaz! Cehennemden korkan cehennem korkusu kendisine düşüp de şafak attı mıCehennemden korkan cehennem korkusu kendisine düşüp de şafak attı mı adamda o zaman öyle eğlencelere bakacak takati kalmaz. Keyfi ve ağzının tadı kalmaz.adamda o zaman öyle eğlencelere bakacak takati kalmaz. Keyfi ve ağzının tadı kalmaz. Öyle şeylere aldırmaz, o konularda gevşer. Ve men terakkaba'l-mevte sabera ani'llezzeti. Öyle şeylere aldırmaz, o konularda gevşer.

Ve men terakkaba'l-mevte sabera ani'llezzeti.

Ölümün de ne zaman geleceği belli olmaz! Dindar bir insan değil ama şair diyor ki; Ölümün de ne zaman geleceği belli olmaz!

Dindar bir insan değil ama şair diyor ki;

Kim bilir nerede, nasıl, kaç yaşında Bir namazlık saltanatın olacak Kim bilir nerede, nasıl, kaç yaşında

Bir namazlık saltanatın olacak

Taht misali o musalla taşında Herkes biliyor, herkes biliyor musalla taşına geleceğini. Taht misali o musalla taşında

Herkes biliyor, herkes biliyor musalla taşına geleceğini.

Ne kadar çırpınsa nereye kaçacak? Nereye kaçarsa kaçsın ölüm yakasına yapışacak!Ne kadar çırpınsa nereye kaçacak? Nereye kaçarsa kaçsın ölüm yakasına yapışacak! Ecel erişecek, herkes biliyor! Bunu bilen ve ölümü bekleyen kimse lezzetlere karşı soğur.Ecel erişecek, herkes biliyor!

Bunu bilen ve ölümü bekleyen kimse lezzetlere karşı soğur.
Ağzının tadı kaçar, demek. Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde tavsiye ediyor. Ağzının tadı kaçar, demek. Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde tavsiye ediyor.

Eksirû üzküru hâzime'l-lezzât.Eksirû üzküru hâzime'l-lezzât. "Lezzetleri kesip bitiriveren kopartıveren ölüm var ya onu hatırlayın!" diyor. "Lezzetleri kesip bitiriveren kopartıveren ölüm var ya onu hatırlayın!" diyor.

"Hocam, tam tatile gireceğimiz sırada, çalıştık çalıştık, iş yerinden de izni aldık,"Hocam, tam tatile gireceğimiz sırada, çalıştık çalıştık, iş yerinden de izni aldık, yarından itibaren tam keyif yapacağımız sırada ölümden bahsetmenin, yarından itibaren tam keyif yapacağımız sırada ölümden bahsetmenin, pişmiş aşa su katmanın, işi soğutmanın âlemi var mı?.." pişmiş aşa su katmanın, işi soğutmanın âlemi var mı?.."

Ölümü düşünmezsen günaha dalarsan ölümden sonra pişman olursun!Ölümü düşünmezsen günaha dalarsan ölümden sonra pişman olursun! Peygamber Efendimiz tavsiye ediyor. Ölümü düşüneceksin, ölümü unutmayacaksın! Peygamber Efendimiz tavsiye ediyor. Ölümü düşüneceksin, ölümü unutmayacaksın! Bak bu gün bir kadının cenaze namazını kıldık. Sonradan sordum: "Yaşlı mıydı?" Bak bu gün bir kadının cenaze namazını kıldık. Sonradan sordum:

"Yaşlı mıydı?"

"Yok hocam, 35 yaşlarında bir şeydi." dediler. Trafik kazasında gitmiş."Yok hocam, 35 yaşlarında bir şeydi." dediler.

Trafik kazasında gitmiş.
İçimizde kaç tanesi 35 yaşını ne kadardan beridir geçmiştir. Bizden gençleri bile gitmiş olabiliyor.İçimizde kaç tanesi 35 yaşını ne kadardan beridir geçmiştir. Bizden gençleri bile gitmiş olabiliyor. Onun için müslüman lezzet peşinde, keyif peşinde koşmaz.Onun için müslüman lezzet peşinde, keyif peşinde koşmaz. Müslüman hizmet peşinde koşar, hayrâta koşar.Müslüman hizmet peşinde koşar, hayrâta koşar. Keyfe, zevke, eğlenceye, davula dümbeleğe, zurnaya koşmaz.Keyfe, zevke, eğlenceye, davula dümbeleğe, zurnaya koşmaz. Müslümanın aklı fikri, hedefi sevaplı işedir, hayradır. Müslümanın aklı fikri, hedefi sevaplı işedir, hayradır.

Ve men zehide fi'd-dünyâ hânet aleyhi'l-musîbâtü.Ve men zehide fi'd-dünyâ hânet aleyhi'l-musîbâtü. "Dünyayı bu gözle gören, dünyaya karşı böyle müstağni bir hâle kavuşabilen "Dünyayı bu gözle gören, dünyaya karşı böyle müstağni bir hâle kavuşabilen zahitlik duygusuna erişebilen bir insana musibetler de kolay gelir." zahitlik duygusuna erişebilen bir insana musibetler de kolay gelir."

Musibetlere aldırmaz, önemsemez. Musibetler onu yıkmaz, ona çok tesir edemez! Musibetlere aldırmaz, önemsemez. Musibetler onu yıkmaz, ona çok tesir edemez!

"Ne olacak yahu, sineğin vızıltısı gibi gelir bana! Bu da gelir geçer. Fani dünya değil mi?"Ne olacak yahu, sineğin vızıltısı gibi gelir bana! Bu da gelir geçer. Fani dünya değil mi? Zaten dünya ne ki, kendisi toptan ne ki dünyanın?!.." Zaten dünya ne ki, kendisi toptan ne ki dünyanın?!.."

Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azîmetten Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin

Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azîmetten

Şair böyle söylemiş, tabii büyük bir laf! Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azîmetten diyor.Şair böyle söylemiş, tabii büyük bir laf!

Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azîmetten

diyor.
İnsan böyle olur, aldırmaz. Yine aynı şairin başka bir sözü var, diyor ki; İnsan böyle olur, aldırmaz. Yine aynı şairin başka bir sözü var, diyor ki;

Yok iştikâ-yı cevr-i felekten nisâbımız Serlevhâsında hamd ile başlar kitâbımız Yok iştikâ-yı cevr-i felekten nisâbımız

Serlevhâsında hamd ile başlar kitâbımız

"Cevr-i felekten şikâyet âdetimiz değildir."Cevr-i felekten şikâyet âdetimiz değildir. Başımıza ne tür bir cevr ü cefâ gelirse gelsin, böyle bir şeyden şikâyet etme âdetinde değiliz." Başımıza ne tür bir cevr ü cefâ gelirse gelsin, böyle bir şeyden şikâyet etme âdetinde değiliz."

Yok iştikâ-yı cevr-i felekten nisâbımız Yok iştikâ-yı cevr-i felekten nisâbımız

"Öyle şeyden nasibimiz yok, biz şikâyet ehli değiliz. Cevr ü cefa olursa olsun, aldırmayız." "Öyle şeyden nasibimiz yok, biz şikâyet ehli değiliz. Cevr ü cefa olursa olsun, aldırmayız."

Yok iştikâ-yı cevr-i felekten nisâbımız Serlevhâsında hamd ile başlar kitabımız Yok iştikâ-yı cevr-i felekten nisâbımız

Serlevhâsında hamd ile başlar kitabımız

"Bizim kitabımız Elhamdülillah diye başlıyor."Bizim kitabımız Elhamdülillah diye başlıyor. Biz şikâyet eder miyiz yahu, bizim Kur'an'ımız hamd ile başlıyor." Biz şikâyet eder miyiz yahu, bizim Kur'an'ımız hamd ile başlıyor."

Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin "Ne olursa olsun, cefadan cevirden musibetten korkmayız." Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin

"Ne olursa olsun, cefadan cevirden musibetten korkmayız."

Neden? İnsan mü'min oldu mu âhireti esas aldı mı dünyanın topunu boşadı mıNeden?

İnsan mü'min oldu mu âhireti esas aldı mı dünyanın topunu boşadı mı
dünyanın içinden küçük bir musibet gelmiş, ona sinek vızıltısı gibi gelir.dünyanın içinden küçük bir musibet gelmiş, ona sinek vızıltısı gibi gelir. Sabreder, yürür devam eder!Sabreder, yürür devam eder! Hizmete devam eder, gayrete devam eder, çalışmaya devam eder, ilme irfana devam eder,Hizmete devam eder, gayrete devam eder, çalışmaya devam eder, ilme irfana devam eder, iman çalışmasına devam eder… Aldırmaz. Allah verdi, Allah aldı, Allah gönderdi… Takdîr-i ilâhî, der. iman çalışmasına devam eder… Aldırmaz. Allah verdi, Allah aldı, Allah gönderdi… Takdîr-i ilâhî, der.

Men âmene bi'l-kaderi emine mine'l-kederi. "Kadere inanan kederden kurtulur, kedere düşmez." Men âmene bi'l-kaderi emine mine'l-kederi. "Kadere inanan kederden kurtulur, kedere düşmez."

Rahat yaşar, mutlu yaşar. Mânevî bakımdan mutlu yaşar.Rahat yaşar, mutlu yaşar. Mânevî bakımdan mutlu yaşar. Bu dinsizler imansızlar gibi demoralize olmaz. Moralman çökmez ve intihara da kalkışmaz. Bu dinsizler imansızlar gibi demoralize olmaz. Moralman çökmez ve intihara da kalkışmaz.

En az intihar Türkiye'de oluyormuş! Neden?En az intihar Türkiye'de oluyormuş!

Neden?
Türkiye çok mutlu bir ülke mi, ahalisi çok mu zengin?Türkiye çok mutlu bir ülke mi, ahalisi çok mu zengin? Paralar banknotlar cebinde deste deste kabartıyor mu?Paralar banknotlar cebinde deste deste kabartıyor mu? Hepsinin evi var barkı mı var, hepsi sıhhatli afiyetli insanlar mı?.. Değil!Hepsinin evi var barkı mı var, hepsi sıhhatli afiyetli insanlar mı?..

Değil!
Biz müslümanlar dünyanın en yoksul milletleriyiz. Doğu Anadolu'da bir içecek su yok, yıkanacak su yok.Biz müslümanlar dünyanın en yoksul milletleriyiz. Doğu Anadolu'da bir içecek su yok, yıkanacak su yok. Yüz numara yok. Evlerde yakıt yok, kömür yok. Çocuklar hasta, sayıları çok, yüzleri kirli.Yüz numara yok. Evlerde yakıt yok, kömür yok. Çocuklar hasta, sayıları çok, yüzleri kirli. Burunları sümüklü, elbiseleri yırtık, ihtiyarlar dertli… İntihar olmuyor, neden? İnanmış insan! Burunları sümüklü, elbiseleri yırtık, ihtiyarlar dertli…

İntihar olmuyor, neden?

İnanmış insan!

Sosyal şartları en iyi sağlanmış ülke neresi? İsveç.Sosyal şartları en iyi sağlanmış ülke neresi?

İsveç.
Herkese maaş bağlanmış, herkese para veriliyor. Herkese maaş bağlanmış, herkese para veriliyor. Herkese ev hükümet tarafından garantilenmiş vs.Herkese ev hükümet tarafından garantilenmiş vs. Dünyanın sosyal adalet bakımından şartları en iyi sağlanmış ülkelerinden biri İsveç.Dünyanın sosyal adalet bakımından şartları en iyi sağlanmış ülkelerinden biri İsveç. En çok intihar İsveç'te oluyormuş. Neden? Adamın [dirayeti, inancı] yok ki!En çok intihar İsveç'te oluyormuş.

Neden?

Adamın [dirayeti, inancı] yok ki!
Küçücük bir musibetin karşısında moralman sıfıra iniyor. Küçücük bir musibetin karşısında moralman sıfıra iniyor.

"Sevgilim bana bugün ters baktı!" Çek tabancayı, şakağına daya! Güm… Ne oldu? "Sevgilim bana bugün ters baktı!"

Çek tabancayı, şakağına daya! Güm…

Ne oldu?

"O ona ters baktı, şu oldu bu oldu…" "O ona ters baktı, şu oldu bu oldu…"

Yahu bu kırk tane, yüz tane, bin tane olsa ne olacak; ters baksa ne olacak, düz baksa ne olacak?..Yahu bu kırk tane, yüz tane, bin tane olsa ne olacak; ters baksa ne olacak, düz baksa ne olacak?.. Olmadık bir şeyden kızıyor. Çekiyor tabancayı, intihar ediyor. Mü'min öyle olmaz.Olmadık bir şeyden kızıyor. Çekiyor tabancayı, intihar ediyor.

Mü'min öyle olmaz.
Mü'min kadere inanmış, dünyanın boşluğunu anlamış, asıl hayatın âhiret hayatı olduğunu biliyor,Mü'min kadere inanmış, dünyanın boşluğunu anlamış, asıl hayatın âhiret hayatı olduğunu biliyor, cenneti kazanmaya çalışıyor. Dalgaları yaran gemi gibi yara yara gidiyor.cenneti kazanmaya çalışıyor. Dalgaları yaran gemi gibi yara yara gidiyor. Musibet geliyor, âhirete doğru gidiyor. Dalgaları yara yara gidiyor. Aldırmıyor. Musibet geliyor, âhirete doğru gidiyor. Dalgaları yara yara gidiyor. Aldırmıyor. Sallanıyor ama yıkılmıyor. Ötekisi püf dediğin zaman küt aşağıda!Sallanıyor ama yıkılmıyor. Ötekisi püf dediğin zaman küt aşağıda! Ufacık bir imtihan geldiği zaman perişan oluyor. Ufacık bir imtihan geldiği zaman perişan oluyor.

Tabii bizim bu hâlimiz güzel bir hâl! Metanetliyiz biz, kale gibi sağlamız. Çelik gibiyiz.Tabii bizim bu hâlimiz güzel bir hâl! Metanetliyiz biz, kale gibi sağlamız. Çelik gibiyiz. Çeviriyorsun, kıvırıyorsun kıvırıyorsun, bırakıyorsun; sallanıyor sallanıyor, [düzeliyor]! Çeviriyorsun, kıvırıyorsun kıvırıyorsun, bırakıyorsun; sallanıyor sallanıyor, [düzeliyor]!

Neden? Çelik bu, istediğin kadar kıvır; ondan sonra tekrar düzeliyor. Neden?

Çelik bu, istediğin kadar kıvır; ondan sonra tekrar düzeliyor.

Ötekisi nasıl? Gevrek bir çıta gibi. "Kıvırma, etme…" derken çat diye kırıldı. Ötekisi nasıl?

Gevrek bir çıta gibi. "Kıvırma, etme…" derken çat diye kırıldı.

Neden? Gevrek çıta gibi bir şey! Takati yok, tahammülü yok. Neden?

Gevrek çıta gibi bir şey! Takati yok, tahammülü yok.

Müslümanın, bizim bu vasfımız güzel. Güzel olmayan vasfımız ne? Müslümanın, bizim bu vasfımız güzel.

Güzel olmayan vasfımız ne?

Mesela hadîs-i şerîflere göre yardımlaşmayı yapmıyoruz, hayra koşmuyoruz, Allah yolunda çalışmıyoruz.Mesela hadîs-i şerîflere göre yardımlaşmayı yapmıyoruz, hayra koşmuyoruz, Allah yolunda çalışmıyoruz. Âhirete hazırlanmıyoruz. Cennete müştaksan çalış mübarek! Çalışmıyoruz, tembel…Âhirete hazırlanmıyoruz. Cennete müştaksan çalış mübarek! Çalışmıyoruz, tembel… Müslümanlık sanki tembellik! Cami sanki tembelhane! Böyle şeyler meydana gelmiş.Müslümanlık sanki tembellik! Cami sanki tembelhane! Böyle şeyler meydana gelmiş. Bahçelerimiz perişan, evlerimiz perişan, üstlerimiz perişan…. Çalışma duygusu yok!Bahçelerimiz perişan, evlerimiz perişan, üstlerimiz perişan…. Çalışma duygusu yok! Arı gibi çalışacak; evini düzene sokacak, camisini düzene sokacak, temizleyecek, boyayacak…Arı gibi çalışacak; evini düzene sokacak, camisini düzene sokacak, temizleyecek, boyayacak… Basit kulübe olabilir, pırıl pırıl olacak… Dişleri tertemiz olacak! Basit kulübe olabilir, pırıl pırıl olacak…

Dişleri tertemiz olacak!

Peygamber Efendimiz 1400 yıl önceden diş temizliğini getirmiş.Peygamber Efendimiz 1400 yıl önceden diş temizliğini getirmiş. Dişleri en sarı, kirli taşlı olan insanlar bizleriz. Dişleri en sarı, kirli taşlı olan insanlar bizleriz.

Niye? Söz dinlemiyoruz ki!.. Haylaz! Tembel! Dinlemiyoruz.Niye?

Söz dinlemiyoruz ki!.. Haylaz! Tembel! Dinlemiyoruz.
Resûlullah Efendimiz şöyle diyor, biz ters gidiyoruz. Resûlullah Efendimiz şöyle diyor, biz ters gidiyoruz.

"Herkes evinin önünü süpürecek, süpürdüğü zaman belde temiz olacak!" Yapılmıyor! "Herkes evinin önünü süpürecek, süpürdüğü zaman belde temiz olacak!"

Yapılmıyor!

"Vücudunu temizleyeceksin!" Temizlenmiyor. "Kılları gidereceksin!.." "Vücudunu temizleyeceksin!"

Temizlenmiyor.

"Kılları gidereceksin!.."

Peygamber Efendimiz her şeyi öğretmiş. Ayıp dememiş, her şeyi söylemiş: Peygamber Efendimiz her şeyi öğretmiş. Ayıp dememiş, her şeyi söylemiş:

"Kasığındaki kılları temizleyeceksin. Koltuk altındaki kılları temizleyeceksin!" demiş. "Kasığındaki kılları temizleyeceksin. Koltuk altındaki kılları temizleyeceksin!" demiş.

Şimdi lisede filan jimnastik dersi olurdu. Tabii atletle jimnastik dersine çıkıyoruz.Şimdi lisede filan jimnastik dersi olurdu. Tabii atletle jimnastik dersine çıkıyoruz. Biz anamızdan babamızdan İslâmî terbiye görmüşüz. Bizim koltuk altları tıraşlı, temiz. Biz anamızdan babamızdan İslâmî terbiye görmüşüz. Bizim koltuk altları tıraşlı, temiz. Bazı arkadaşlarımızın koltuk altlarını görürdük; mısır püskülü gibi, sapsarı, sarkıyor.Bazı arkadaşlarımızın koltuk altlarını görürdük; mısır püskülü gibi, sapsarı, sarkıyor. Yanına yanaşamazsın! Mâşaallah teke gibi kokar. Burnunun direği kırılır. Çünkü ter birikiyor. Yanına yanaşamazsın! Mâşaallah teke gibi kokar. Burnunun direği kırılır. Çünkü ter birikiyor.

Bizim dinimiz niye burayı kazıttırıyor? Burada ter birikmesin, temizlik olsun diye! Bizim dinimiz niye burayı kazıttırıyor?

Burada ter birikmesin, temizlik olsun diye!

Peygamber Efendimiz mesela niye; "Sakalı uzatın, bıyıkları kısaltın!" demiş? Peygamber Efendimiz mesela niye; "Sakalı uzatın, bıyıkları kısaltın!" demiş?

Çünkü temiz olması lazım. Bıyık kısa olacak ki temizlik olabilsin. Her şeyin sebebi var.Çünkü temiz olması lazım. Bıyık kısa olacak ki temizlik olabilsin. Her şeyin sebebi var. İslâm'da her şey yerli yerinde! İslâm'da her şey yerli yerinde! Diş temizliği var, üst temizliği var, kalp temizliği var, iş temizliği var, Diş temizliği var, üst temizliği var, kalp temizliği var, iş temizliği var, sözünde dürüstlük var, sözünde özünde her şeyde temizlik var… sözünde dürüstlük var, sözünde özünde her şeyde temizlik var…

"Nerede bu müslümanlar hocam? Masal mı anlatıyorsun Bin Bir Gece hikâyelerinden mi anlatıyorsun?"Nerede bu müslümanlar hocam? Masal mı anlatıyorsun Bin Bir Gece hikâyelerinden mi anlatıyorsun? Nasıl insanlar bunlar, var mı hakikaten? Masal mı efsane mi peri mi?.." Nasıl insanlar bunlar, var mı hakikaten? Masal mı efsane mi peri mi?.."

Yok bu şehr içre senin vasfettiğin dilber Nedîm Yok bu şehr içre senin vasfettiğin dilber Nedîm

Bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana diyor, Nedîm'in bir gazeli var.Bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana

diyor, Nedîm'in bir gazeli var.
Gazelinde anlatıyor anlatıyor da işte kaşları hilal gibi, yüzü ay gibi, bilmem ne…Gazelinde anlatıyor anlatıyor da işte kaşları hilal gibi, yüzü ay gibi, bilmem ne… Ondan sonra en aşağıda demiş ki; Yok bu şehr içre senin vasfettiğin dilber Nedîm Ondan sonra en aşağıda demiş ki;

Yok bu şehr içre senin vasfettiğin dilber Nedîm

"Senin anlattığın insan bu şehirde yok!" Bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana "Senin anlattığın insan bu şehirde yok!"

Bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana

"Senin gözüne bir hayal görünmüş, yok böyle bir şey aslında!" "Senin gözüne bir hayal görünmüş, yok böyle bir şey aslında!"

Müslüman, öyle bir hayal görünmüş benim gözüme.Müslüman, öyle bir hayal görünmüş benim gözüme. Tertemiz olacak, çalışkan olacak, dürüst olacak, gayretli olacak! Tertemiz olacak, çalışkan olacak, dürüst olacak, gayretli olacak! Cennete müştak olacak, musibetlerden korkmayacak, cehennemi düşünecek! Cennete müştak olacak, musibetlerden korkmayacak, cehennemi düşünecek! Sorumluluk duygusuna sahip olacak! Müslüman kardeşine dua edecek! İslâm'ın hayrı için çalışacak!.. Sorumluluk duygusuna sahip olacak! Müslüman kardeşine dua edecek! İslâm'ın hayrı için çalışacak!..

Nerede bunlar? Bana bir hayal olmuş işte, kusura bakmayın. Hepimiz kusurluyuz. Nerede bunlar?

Bana bir hayal olmuş işte, kusura bakmayın. Hepimiz kusurluyuz.

Allah bizi hadislere göre ıslah etsin. Hadislerde anlatılan o güzel [hasletlere] biz de sahip olalım. Allah bizi hadislere göre ıslah etsin. Hadislerde anlatılan o güzel [hasletlere] biz de sahip olalım.

İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan,İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan, İbn Asâkir rahmetullahi aleyh kitabında kaydetmiş.İbn Asâkir rahmetullahi aleyh kitabında kaydetmiş. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

Men asbaha mutîhen fî vâlideyhi asbaha lehû bâbâni meftûhâni mine'l-cenneti ve in kâne vâhiden fe vâhidün. Men asbaha mutîhen fî vâlideyhi asbaha lehû bâbâni meftûhâni mine'l-cenneti ve in kâne vâhiden fe vâhidün.

Subhânallah! Peygamber Efendimiz diyor ki; Subhânallah! Peygamber Efendimiz diyor ki;

Bu hadîs-i şerîfin daha ziyade öncelikle gençlere yaradı. Bu hadîs-i şerîfin daha ziyade öncelikle gençlere yaradı.

"Sabahleyin anne ve babasına mûtî olarak anne ve babasına Allah'ın emrettiği evlatlık şuurunda"Sabahleyin anne ve babasına mûtî olarak anne ve babasına Allah'ın emrettiği evlatlık şuurunda ve durumunda olarak sabahlamış bir insan,ve durumunda olarak sabahlamış bir insan, kendisine cennetin iki kapısı açılmış olarak sabahlamış demektir." kendisine cennetin iki kapısı açılmış olarak sabahlamış demektir."

Eğer bir tanesiyse o zaman bir kapı açık, demek.Eğer bir tanesiyse o zaman bir kapı açık, demek. Sadece babası sağ, sadece annesi sağ filan; o durumdaysa o zaman bir kapı açıktır. Ne demek? Sadece babası sağ, sadece annesi sağ filan; o durumdaysa o zaman bir kapı açıktır.

Ne demek?

"Annesine babasına mûtî olan bir evlada cennetin kapısı açıktır."Annesine babasına mûtî olan bir evlada cennetin kapısı açıktır. Hadi gir, açık kapı, ya Allah, gir içeri!.." demek. Hadi gir, açık kapı, ya Allah, gir içeri!.." demek.

Bir evlat, anne ve babasına itaatli ise anne ve babaya hürmet etmenin,Bir evlat, anne ve babasına itaatli ise anne ve babaya hürmet etmenin, itaat etmenin evlada ne büyük sevaplar kazandırdığını görmüş oluyoruz.itaat etmenin evlada ne büyük sevaplar kazandırdığını görmüş oluyoruz. Evladın mâneviyatının kurtulduğunu görmüş oluyoruz ve cennetlik olacağını anlamış oluyoruz. Evladın mâneviyatının kurtulduğunu görmüş oluyoruz ve cennetlik olacağını anlamış oluyoruz.

"Cennet annelerinin ayağının altındadır!" diye sözler anne için de öyledir baba için de öyledir."Cennet annelerinin ayağının altındadır!" diye sözler anne için de öyledir baba için de öyledir. Evlat annesine babasına mûtî olacak. Çünkü onun üzerinde bu ikisinin çok büyük hakkı vardır.Evlat annesine babasına mûtî olacak. Çünkü onun üzerinde bu ikisinin çok büyük hakkı vardır. Annesi dokuz ay karnında taşıdı, emzirdi, altını temizledi, büyüttü…Annesi dokuz ay karnında taşıdı, emzirdi, altını temizledi, büyüttü… Şimdi adam oldu, anasını saymıyor! Babası dişini tırnağına taktı, uğraştı, didindi, çalıştı çabaladı.Şimdi adam oldu, anasını saymıyor! Babası dişini tırnağına taktı, uğraştı, didindi, çalıştı çabaladı. Yükler altında ezildi, hamallık yaptı, pazarcılık yaptı, temizlikçilik yaptı;Yükler altında ezildi, hamallık yaptı, pazarcılık yaptı, temizlikçilik yaptı; eve para getirdi, çocuğu büyüttü…eve para getirdi, çocuğu büyüttü… Çocuk şimdi büyüdü, delikanlı oldu, saçlar omuzlarında,Çocuk şimdi büyüdü, delikanlı oldu, saçlar omuzlarında, bıyıklar koçboynuzu gibi; anasını babasını dinlemiyor! bıyıklar koçboynuzu gibi; anasını babasını dinlemiyor!

"Moruk, çok konuşma, çık oradan! İstersem eve geç gelirim istersem gelmem…" "Moruk, çok konuşma, çık oradan! İstersem eve geç gelirim istersem gelmem…"

Pazısı filan da yerinde, ana babanın da gücü yetmez.Pazısı filan da yerinde, ana babanın da gücü yetmez. Eskiden döverdi, tutardı, küçükken kulağını kıvırdığı zaman ister istemez sözünü dinletirdi. Şimdi büyüdü! Eskiden döverdi, tutardı, küçükken kulağını kıvırdığı zaman ister istemez sözünü dinletirdi. Şimdi büyüdü!

Yabancı ülkelerde kanunlar da çocukların lehine! Almanya'da çocuklar yaş bekliyorlarmış.Yabancı ülkelerde kanunlar da çocukların lehine! Almanya'da çocuklar yaş bekliyorlarmış. 14 yaşına gelince bir hak elde ediyorlar. Babalarına karşı bir diklenme imkânı oluyor.14 yaşına gelince bir hak elde ediyorlar. Babalarına karşı bir diklenme imkânı oluyor. 17 yaşına gelince daha büyük haklar elde ediyorlar.17 yaşına gelince daha büyük haklar elde ediyorlar. Ondan sonra anne baba, çocuğa bir baskı yaptı mı hükümet ceza yazıyormuş.Ondan sonra anne baba, çocuğa bir baskı yaptı mı hükümet ceza yazıyormuş. Hükümet çocuğu alıyormuş. Babasının maaşından parayı kesiyormuş.Hükümet çocuğu alıyormuş. Babasının maaşından parayı kesiyormuş. Çocuğa baksınlar, diye parayı buradan çekip alıyorlarmış. Çocuklar âsi! Baba, bana gelip ağlıyor: Çocuğa baksınlar, diye parayı buradan çekip alıyorlarmış. Çocuklar âsi! Baba, bana gelip ağlıyor:

"Hocam, benim çocuk camiye gelmez, eve uğramaz!.." diyor. "Yahu küçükken iyi yetiştirmemişsin!" "Hocam, benim çocuk camiye gelmez, eve uğramaz!.." diyor.

"Yahu küçükken iyi yetiştirmemişsin!"

"Yok hocam, vallahi elimden geldiğince camiye getirdim, yaz kurslarında Kur'ân-ı Kerîm öğrettim vs." "Yok hocam, vallahi elimden geldiğince camiye getirdim, yaz kurslarında Kur'ân-ı Kerîm öğrettim vs."

O zaman bu diyarda durmayacaktın, çocuğunu Türkiye'ye kaçıracaktın!O zaman bu diyarda durmayacaktın, çocuğunu Türkiye'ye kaçıracaktın! 17 yaşına gelmeden kapıp Türkiye'ye kaçıracaktın!17 yaşına gelmeden kapıp Türkiye'ye kaçıracaktın! Çünkü 17 yaşında o kaçıyor; kiliseye gidiyor, hükümete teslim oluyor.Çünkü 17 yaşında o kaçıyor; kiliseye gidiyor, hükümete teslim oluyor. Anasından babasından çatır çatır para alıyor, orada haylaz haylaz ortalıkta geziyor.Anasından babasından çatır çatır para alıyor, orada haylaz haylaz ortalıkta geziyor. Dünyası dünyalık, ama âhireti mahvoluyor. Anne babasına itaatli çocuğun durumu ne oluyor? Dünyası dünyalık, ama âhireti mahvoluyor.

Anne babasına itaatli çocuğun durumu ne oluyor?

"Anne ve babasına itaatli olan çocuğa sabahleyin cennetin kapıları açık oluyor!" "Anne ve babasına itaatli olan çocuğa sabahleyin cennetin kapıları açık oluyor!"

O bakımdan çok önemli. Evlatları müslüman yetiştirmemiz lazım.O bakımdan çok önemli. Evlatları müslüman yetiştirmemiz lazım. Müslüman şuurunda yetiştirmemiz lazım.Müslüman şuurunda yetiştirmemiz lazım. Evlatların da anne babasına, Allah'ın emrettiği tarzda mûtî olması lazım.Evlatların da anne babasına, Allah'ın emrettiği tarzda mûtî olması lazım. Elini öpmesi lazım, sözünü dinlemesi lazım. "Bir emrin var mı babacım?Elini öpmesi lazım, sözünü dinlemesi lazım.

"Bir emrin var mı babacım?
Anacığım, çarşı pazardan sana bir şey alınacaksa ben alayım.Anacığım, çarşı pazardan sana bir şey alınacaksa ben alayım. Sen zahmet etme, elin gâvurunun karşısına çıkma. Ben ne istersen alayım.Sen zahmet etme, elin gâvurunun karşısına çıkma. Ben ne istersen alayım. Beğenmezsen değiştiririm. Rengini uygun görmezsen başka renk alırım…" vs. Beğenmezsen değiştiririm. Rengini uygun görmezsen başka renk alırım…" vs.

"Hay Allah senden razı olsun be evladım. Senin gibi evlat bulunmaz. Allah seni cennetlik etsin…" "Hay Allah senden razı olsun be evladım. Senin gibi evlat bulunmaz. Allah seni cennetlik etsin…"

Zaten cennetlik! Zaten cennetin kapısı açılıyor, mutî oldu mu zaten açılıyor.Zaten cennetlik! Zaten cennetin kapısı açılıyor, mutî oldu mu zaten açılıyor. Bir evlat anne ve babasına, kendisine sevgiyle baktırtabilirse başardı! Bir evlat anne ve babasına, kendisine sevgiyle baktırtabilirse başardı!

"Anam babam bana yumuk gözle, mütebessim çehreyle baktı, tamam." "Anam babam bana yumuk gözle, mütebessim çehreyle baktı, tamam."

Peygamber Efendimiz; "Anasına babasına böyle baktırtabildi miPeygamber Efendimiz;

"Anasına babasına böyle baktırtabildi mi
bir köle âzat etmiş gibi sevap kazanır!" diyor. bir köle âzat etmiş gibi sevap kazanır!" diyor.

"Yâ Resûlullah! Bir kere bakmaz, çok bakar. Bir günde 360 defa bakar…" "Yâ Resûlullah! Bir kere bakmaz, çok bakar. Bir günde 360 defa bakar…"

Peygamber Efendimiz; "Allahu Ekber!" diyor. Peygamber Efendimiz;

"Allahu Ekber!" diyor.

360 defa bakarsa Allah 360 köle âzat etmiş sevabı vermekten aciz mi?!..360 defa bakarsa Allah 360 köle âzat etmiş sevabı vermekten aciz mi?!.. O zaman 360 köle âzat etmiş gibi sevap verir, demek. O zaman 360 köle âzat etmiş gibi sevap verir, demek.

Onun için evladın aklı varsa anasının babasının etrafında fırsat kollayıpOnun için evladın aklı varsa anasının babasının etrafında fırsat kollayıp kendisine tatlı baktırtmasını sağlaması lazım. Bir emrin var mı, bir isteğin var mı, demesi lazım. kendisine tatlı baktırtmasını sağlaması lazım. Bir emrin var mı, bir isteğin var mı, demesi lazım.

Eskiden böyleydi. Büyüklerin yanında el pençe durulurmuş, sigara içilmezmiş. Eskiden böyleydi. Büyüklerin yanında el pençe durulurmuş, sigara içilmezmiş.

Sigara zaten hiç içilmemeli. Sigara, ciğeri zifir doldurmak demek. Akıllıca bir şey değil ki!Sigara zaten hiç içilmemeli. Sigara, ciğeri zifir doldurmak demek. Akıllıca bir şey değil ki! Sigara yavaş yavaş kendisini zehirlemek demek, yavaş yavaş ölmek demektir.Sigara yavaş yavaş kendisini zehirlemek demek, yavaş yavaş ölmek demektir. Sıhhatini yavaş yavaş kaybetmek demektir. Hastalığı yavaş yavaş davet etmek demektir.Sıhhatini yavaş yavaş kaybetmek demektir. Hastalığı yavaş yavaş davet etmek demektir. Ama hürmetsizlik olmasın diye onun yanında içmemeleri de bir derece! Ama hürmetsizlik olmasın diye onun yanında içmemeleri de bir derece!

Otur demeden oturmamaları, sözüne itiraz etmemeleri, izin vermeden konuşmamaları… Otur demeden oturmamaları, sözüne itiraz etmemeleri, izin vermeden konuşmamaları…

Bizim törelerimiz güzelmiş.Bizim törelerimiz güzelmiş. Dede Korkut Hikâyeleri vs. ortaokullarda, liselerde okudunuz; Dede Korkut Hikâyeleri vs. ortaokullarda, liselerde okudunuz; babasına nasıl hitap ediyor, nasıl saygılı, nasıl hürmetli?.. Bizim töremiz böyle imiş. babasına nasıl hitap ediyor, nasıl saygılı, nasıl hürmetli?..

Bizim töremiz böyle imiş.

Şimdi tabii görüyoruz; başka milletlerde bacak bacak üstüne, bacağı üst üste koyuyor, masaya dayıyor.Şimdi tabii görüyoruz; başka milletlerde bacak bacak üstüne, bacağı üst üste koyuyor, masaya dayıyor. Anasının babasının yanında uzanmış yatıyor. Kız şortla geziyor. Anasının babasının kucağına oturuyor.Anasının babasının yanında uzanmış yatıyor. Kız şortla geziyor. Anasının babasının kucağına oturuyor. Onların huyları başka! Onlar başka millet biz başka milletiz. Biz mü'min milletiz.Onların huyları başka! Onlar başka millet biz başka milletiz. Biz mü'min milletiz. Biz Allah'ın dünyaya numune gönderdiği milletiz. Örnek milletiz biz.Biz Allah'ın dünyaya numune gönderdiği milletiz. Örnek milletiz biz. Başka milletler bize bakacak, bizim gibi olacak. Biz onlara bakıp onlar gibi kara olmayacağız.Başka milletler bize bakacak, bizim gibi olacak. Biz onlara bakıp onlar gibi kara olmayacağız. İslenip paslanmayacağız, kirlenmeyeceğiz. Taklit edilecek olan biziz, onlar değil. İslenip paslanmayacağız, kirlenmeyeceğiz. Taklit edilecek olan biziz, onlar değil.

Allah'ın seçtiği âyetle sabit, Allah; Küntüm hayra ümmetin uhricet li'n-nâsi.Allah'ın seçtiği âyetle sabit, Allah;

Küntüm hayra ümmetin uhricet li'n-nâsi.
"Siz, insanlar için çıkartılmış en hayırlı ümmetsiniz!" diyor. Bileceğiz, kıymetimizi bileceğiz. "Siz, insanlar için çıkartılmış en hayırlı ümmetsiniz!" diyor. Bileceğiz, kıymetimizi bileceğiz. Tavrımızı ona göre takınacağız. Jestimiz ona göre olacak. Tavrımızı ona göre takınacağız. Jestimiz ona göre olacak. Oturuşumuz kalkışımız, giyinmemiz kuşanmamız, işimiz gücümüz, muamelemiz ona göre olacak! Oturuşumuz kalkışımız, giyinmemiz kuşanmamız, işimiz gücümüz, muamelemiz ona göre olacak!

"Adam müslüman mı?" "Müslüman!" Müslümansa hayran kalacak! "Müslüman mı?" "Müslüman." "Adam müslüman mı?"

"Müslüman!"

Müslümansa hayran kalacak!

"Müslüman mı?"

"Müslüman."

"Gümrükten geç kardeşim, seni muayene etmeye utanırım!.." diyecek. "Gümrükten geç kardeşim, seni muayene etmeye utanırım!.." diyecek.

Benim bavulumu didik didik arattırdınız yahu! Dört tane bavulun kilosunu bile tarttı.Benim bavulumu didik didik arattırdınız yahu! Dört tane bavulun kilosunu bile tarttı. Adam bazı bavula madenî kısımlara başka bir şey mi koydu, filan diye [aradılar]. Adam bazı bavula madenî kısımlara başka bir şey mi koydu, filan diye [aradılar]. Siz yapmadınız da adı müslüman olan insanlar kim bilir neler yapmışlar, Siz yapmadınız da adı müslüman olan insanlar kim bilir neler yapmışlar, gümrükte adam benim ne sakalıma baktı ne başka bir şeyime baktı, didik didik…gümrükte adam benim ne sakalıma baktı ne başka bir şeyime baktı, didik didik… Her eşyayı açıyor, bakıyor. Baksın! "Bunun içinde çikolata var, aç bak." Açıyor. Her eşyayı açıyor, bakıyor. Baksın!

"Bunun içinde çikolata var, aç bak."

Açıyor.

"Bunun içinde lokum var, Turkish delight." Yine açıyor! Neden? İtimat yok!"Bunun içinde lokum var, Turkish delight."

Yine açıyor!

Neden?

İtimat yok!
Dedelerimiz böyle değil!Dedelerimiz böyle değil! Dedelerimiz; "Türk gibi kuvvetli, Türk gibi doğru, Türk gibi dürüst, sözüne sadık…" Dedelerimiz; "Türk gibi kuvvetli, Türk gibi doğru, Türk gibi dürüst, sözüne sadık…"

16. yüzyılda böyleydi, 17. yüzyılda böyleydi.16. yüzyılda böyleydi, 17. yüzyılda böyleydi. Şimdi biz daldık fani dünyanın ufak tefek takıntılarına, zevklerine; Şimdi biz daldık fani dünyanın ufak tefek takıntılarına, zevklerine; o güzelim itibarımızı, şerefimizi kaybediyoruz. Öyle değil, biz müslümanız. Asil milletiz biz.o güzelim itibarımızı, şerefimizi kaybediyoruz. Öyle değil, biz müslümanız. Asil milletiz biz. Dürüst insanız biz. Ölürüz ama tertemiz, aç kalırız ama tertemiz; mert milletiz biz.Dürüst insanız biz. Ölürüz ama tertemiz, aç kalırız ama tertemiz; mert milletiz biz. Bunu anlatmamız lazım. Ama nasıl anlatırsan lafla, hikâyeyle olmaz. Hareketle! Bunu anlatmamız lazım. Ama nasıl anlatırsan lafla, hikâyeyle olmaz. Hareketle! Kur'ân-ı Kerîm'in içine esrar koyup da kaçırırlarsa tabii adam o zaman gelir Kur'ân-ı Kerîm'i de açar. Kur'ân-ı Kerîm'in içine esrar koyup da kaçırırlarsa tabii adam o zaman gelir Kur'ân-ı Kerîm'i de açar.

Allah bizi sevdiği kul eylesin, İslâm'dan ayırmasın, iki cihanda aziz eylesin.Allah bizi sevdiği kul eylesin, İslâm'dan ayırmasın, iki cihanda aziz eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin.

Fâtihâ-i şerîfe meâl besmele. Fâtihâ-i şerîfe meâl besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2