Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Allah’a Karşı Gelmekten Sakının!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

9 Rebîü'l-Evvel 1420 / 22.06.1999
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.
Ahdinize Uyun, Allah’a İtaat Edin!, Sözünüzden Döndünüz, Allah Tevbenizi Kabul Etti, Cumartesi Yasağına | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah’a Karşı Gelmekten Sakının!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

9 Rebîü'l-Evvel 1420 / 22.06.1999
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.
Ahdinize Uyun, Allah’a İtaat Edin!, Sözünüzden Döndünüz, Allah Tevbenizi Kabul Etti, Cumartesi Yasağına | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berektüh! es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berektüh!

Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Cenâb-ı Hak Teâlâ ve Tekaddes hazretleri dünya ve âhiret hayırlarına cümlenizi erdirsin,Cenâb-ı Hak Teâlâ ve Tekaddes hazretleri dünya ve âhiret hayırlarına cümlenizi erdirsin, gönüllerinizin muradlarını versin. İki cihanda aziz ve bahtiyar olun. gönüllerinizin muradlarını versin. İki cihanda aziz ve bahtiyar olun.

Tefsir sohbetimizde Bakara sûre-i şerîfesinin 63, 64, 65 ve 66. âyetlerini konu edineceğiz.Tefsir sohbetimizde Bakara sûre-i şerîfesinin 63, 64, 65 ve 66. âyetlerini konu edineceğiz. Önce âyetlerin metinlerini okuyalım: Bismillâhirrahmânirrahîm Önce âyetlerin metinlerini okuyalım:

Bismillâhirrahmânirrahîm

Ve iz ehaznâ mîsâkaküm ve rafe'nâ fevkakümü't-tûra huzû mâ âteynâküm bikuvvetinVe iz ehaznâ mîsâkaküm ve rafe'nâ fevkakümü't-tûra huzû mâ âteynâküm bikuvvetin ve'zkürû mâ fîhi lealleküm tettekûn. (63. âyet.) ve'zkürû mâ fîhi lealleküm tettekûn. (63. âyet.)

Sümme tevelleytüm min ba'di zâlike felev lâ fadlu'llâhi aleykümSümme tevelleytüm min ba'di zâlike felev lâ fadlu'llâhi aleyküm ve rahmetühû leküntüm mine'l-hâsirîn. (64. âyet.) ve rahmetühû leküntüm mine'l-hâsirîn. (64. âyet.)

Ve lekad alimtümü'llezîna'tedev minküm fi's-sebti fe-kulnâ lehüm kûnû kıradeten hâsiîn.Ve lekad alimtümü'llezîna'tedev minküm fi's-sebti fe-kulnâ lehüm kûnû kıradeten hâsiîn. Fe-cealnâhâ nekâlen limâ beyne yedeyhâ ve mâ halfehâ ve mev'ızaten li'l-müttakîn. Fe-cealnâhâ nekâlen limâ beyne yedeyhâ ve mâ halfehâ ve mev'ızaten li'l-müttakîn.

Bunlar da 65 ve 66. âyet-i kerîmeler. Bunlar da 65 ve 66. âyet-i kerîmeler.

Bu âyet-i kerîmeler daha önceki haftalar okuduğumuz, izahını yaptığımız,Bu âyet-i kerîmeler daha önceki haftalar okuduğumuz, izahını yaptığımız, üzerinde sohbet ettiğimiz konular gibi.üzerinde sohbet ettiğimiz konular gibi. İsrailoğullarına, Yahudilere; "Kendi tarihlerinden geçmiş olayları hatırlasınlar." diyeİsrailoğullarına, Yahudilere; "Kendi tarihlerinden geçmiş olayları hatırlasınlar." diye hatırlatma yaparak onları iman etmeye, Peygamber Efendimiz'e uymaya davet eden âyetler hatırlatma yaparak onları iman etmeye, Peygamber Efendimiz'e uymaya davet eden âyetler cümlesinden o şekilde devam ediyor. cümlesinden o şekilde devam ediyor.

Konular aynı minval üzere aynı şekilde devam ediyor: Konular aynı minval üzere aynı şekilde devam ediyor:

Ve iz. "Hani bir zamanlar şöyle olmuştu ya, hatırlayın." mânasında bir edat,Ve iz. "Hani bir zamanlar şöyle olmuştu ya, hatırlayın." mânasında bir edat, çok geçti, biliyorsunuz. Ehaznâ mîsâkakum. "Sizin misakınızı almıştım, almıştık." çok geçti, biliyorsunuz.

Ehaznâ mîsâkakum. "Sizin misakınızı almıştım, almıştık."

Allahu Teâlâ hazretleri İsrailoğullarından, yahudilerden mîsaklarını almıştı. Mîsak ne demek? Allahu Teâlâ hazretleri İsrailoğullarından, yahudilerden mîsaklarını almıştı.

Mîsak ne demek?

Mîsak-ı millî. M' denden sonra gelen i harfi uzun, mîsak, misak değil mîsak. Peltek s ile ve kaf ile.Mîsak-ı millî. M' denden sonra gelen i harfi uzun, mîsak, misak değil mîsak. Peltek s ile ve kaf ile. "Sıkı sıkı sözleşip anlaşmak" mânasına ismi âlet sîgasıyla if'al vezni ile. "Sıkı sıkı sözleşip anlaşmak" mânasına ismi âlet sîgasıyla if'al vezni ile. "Karşılıklı bir konu üzerinde konuşup konuyu bir sonuca bağlamak ve anlaşmak" demek. "Karşılıklı bir konu üzerinde konuşup konuyu bir sonuca bağlamak ve anlaşmak" demek. Ahd-ü mîsak etmek, "anlaşma yapmak" mânasına geliyor. Ahd-ü mîsak etmek, "anlaşma yapmak" mânasına geliyor.

Allahu Teâlâ hazretleri İsrail oğullarına peygamber gönderip kitap indirince onlardan söz almıştı,Allahu Teâlâ hazretleri İsrail oğullarına peygamber gönderip kitap indirince onlardan söz almıştı, Mısır'dayken Musa aleyhisselam denizi geçtikten sonra, Firavun boğulduktan sonraMısır'dayken Musa aleyhisselam denizi geçtikten sonra, Firavun boğulduktan sonra tekrar o anlaşmayı yenilemişti.tekrar o anlaşmayı yenilemişti. Onlar kendilerine gönderilen Musa aleyhisselam'a itaat edecekler, emrini tutacaklar.Onlar kendilerine gönderilen Musa aleyhisselam'a itaat edecekler, emrini tutacaklar. Çünkü Allah'ın elçisi, Allah'ın peygamberi. Çünkü Allah'ın elçisi, Allah'ın peygamberi. Onun buyruğuna göre, getirdiklerine göre hareket edecekler, itaat edecekler. Onun buyruğuna göre, getirdiklerine göre hareket edecekler, itaat edecekler.

Bu bütün peygamberler için böyle, her peygamber "Kendisine itaat edilsin." diye kavmine gönderilir.Bu bütün peygamberler için böyle, her peygamber "Kendisine itaat edilsin." diye kavmine gönderilir. Gönderildiği kavmin kendisine itaat etmesi gerekir. Umumi hal ve kural, ilâhî kural bu.Gönderildiği kavmin kendisine itaat etmesi gerekir. Umumi hal ve kural, ilâhî kural bu. Peygamber; "Boşuna konuşsun." diye gönderilmiş değil. Peygamber; "Boşuna konuşsun." diye gönderilmiş değil. Ciddi bir görevle gönderilmiş ve gönderilenlerin de bu ciddi görevi anlayıp ona tâbi olmaları lazım. Ciddi bir görevle gönderilmiş ve gönderilenlerin de bu ciddi görevi anlayıp ona tâbi olmaları lazım.

Mîsâkaküm. "Ey yahudiler, bizim anlaşmamız vardı. Hani söz vermiştiniz. Mîsâkaküm. "Ey yahudiler, bizim anlaşmamız vardı. Hani söz vermiştiniz. Bu anlaşmayı yapmıştık, sizden mîsak almıştık, söz almıştık, antlaşma almıştık ya onu hatırlayın."Bu anlaşmayı yapmıştık, sizden mîsak almıştık, söz almıştık, antlaşma almıştık ya onu hatırlayın." Ve rafe'nâ fevkakümü't-tûr. "Ve Tûr'u sizin üzerinize yükseltmiştik." Bu ne demek? Ve rafe'nâ fevkakümü't-tûr. "Ve Tûr'u sizin üzerinize yükseltmiştik."

Bu ne demek?

Buradaki et-tûr, elif lam'lı geliyor. Belirli Tûr. Elif lam târif edatı.Buradaki et-tûr, elif lam'lı geliyor. Belirli Tûr. Elif lam târif edatı. Belirli Tûr olduğu zaman Tûr-u Sîna, Musa aleyhisselam'a vahyin geldiği mukaddes Tûr-i Sînâ dağı. Belirli Tûr olduğu zaman Tûr-u Sîna, Musa aleyhisselam'a vahyin geldiği mukaddes Tûr-i Sînâ dağı.

Tûr, Süryanicide genel mânasıyla "dağ" demek imiş ama Tûr-i Sînâ artık özel isim oluyor.Tûr, Süryanicide genel mânasıyla "dağ" demek imiş ama Tûr-i Sînâ artık özel isim oluyor. "Musa aleyhisselam'a vahyin geldiği özel bölgedeki o dağ" demek oluyor. "Musa aleyhisselam'a vahyin geldiği özel bölgedeki o dağ" demek oluyor. Genel mânasıyla "dağ" sözüne Abdullah b. Abbas radıyallahu anh'in bir açıklaması var. Diyor ki; Genel mânasıyla "dağ" sözüne Abdullah b. Abbas radıyallahu anh'in bir açıklaması var. Diyor ki;

"Her dağa Tûr denmez. 'Tûr' denilen dağ, üstünde ağaç olan, ağaçlı olan dağ."Her dağa Tûr denmez. 'Tûr' denilen dağ, üstünde ağaç olan, ağaçlı olan dağ. Çıplak ise ağaç bitmemişse, bitki yoksa ona 'Tûr' denmez. 'Ağaçlı dağ' demek." Çıplak ise ağaç bitmemişse, bitki yoksa ona 'Tûr' denmez. 'Ağaçlı dağ' demek."

İbn Abbas radıyallahu anh bu mânaya geldiğini özet olarak açıklamış.İbn Abbas radıyallahu anh bu mânaya geldiğini özet olarak açıklamış. Eğer Tûr'dan kasıt bir dağ ise herhangi bir dağ ise olabilir. Tûr-i Sînâ ise o da mümkün.Eğer Tûr'dan kasıt bir dağ ise herhangi bir dağ ise olabilir. Tûr-i Sînâ ise o da mümkün. Çünkü elif lam'lı gelmiş; o olabilir o da olabilir. "Size dağı yükseltmiştik." Bu ne demek? Çünkü elif lam'lı gelmiş; o olabilir o da olabilir.

"Size dağı yükseltmiştik."

Bu ne demek?

Tûr-i Sînâ'da Musa aleyhisselam'a vahiy gelip de, Allah'ın emirlerini levhalar üzerine yazıpTûr-i Sînâ'da Musa aleyhisselam'a vahiy gelip de, Allah'ın emirlerini levhalar üzerine yazıp Benî İsrail'e getirdiği zaman; "Şu emirleri tutacaksınız, şunları yapacaksınız,Benî İsrail'e getirdiği zaman; "Şu emirleri tutacaksınız, şunları yapacaksınız, şu günahlardan kaçacaksınız." dediği zaman Benî İsrail bu yeni duruma muhatap olanlar, şu günahlardan kaçacaksınız." dediği zaman Benî İsrail bu yeni duruma muhatap olanlar, Musa aleyhisselam'ın çevresindekiler tereddüt ettiler, durakladılar. Musa aleyhisselam'ın çevresindekiler tereddüt ettiler, durakladılar. Hiç olmazsa bir kısmı veya büyük çoğunluğu durakladı. Hiç olmazsa bir kısmı veya büyük çoğunluğu durakladı.

Rivayet ediliyor ki onlar duraklayınca Allahu Teâlâ hazretleri Cebrail aleyhisselam'a emretti.Rivayet ediliyor ki onlar duraklayınca Allahu Teâlâ hazretleri Cebrail aleyhisselam'a emretti. Cebrail aleyhisselam dağı onların üzerine kaldırdı. Neredeyse üzerlerine yıkılacak gibi.Cebrail aleyhisselam dağı onların üzerine kaldırdı. Neredeyse üzerlerine yıkılacak gibi. Dağ, sanki gölge yapan bir bulut gibi onların üzerine geldi. Dağ, sanki gölge yapan bir bulut gibi onların üzerine geldi. Allahu Teâlâ hazretlerinin emriyle Cebrail aleyhisselam dağı tepelerine indirdi: Allahu Teâlâ hazretlerinin emriyle Cebrail aleyhisselam dağı tepelerine indirdi:

"Allah'ın emrini tutucak mısınız? Peygamberi'ne, Kitâbı'na tâbi olacak mısınız?"Allah'ın emrini tutucak mısınız? Peygamberi'ne, Kitâbı'na tâbi olacak mısınız? Yoksa Allah sizi helâk etsin mi?" diye bir durum ortaya çıkınca bu manzara karşısında Yoksa Allah sizi helâk etsin mi?" diye bir durum ortaya çıkınca bu manzara karşısında -Tepelerinde dağ, üzerlerine yıkılacak bir halde, altında ezilecekler.--Tepelerinde dağ, üzerlerine yıkılacak bir halde, altında ezilecekler.- "Tamam söz verdik, söz veriyoruz, kabul ediyoruz, emirleri tutacağız, itaat edeceğiz." dediler. "Tamam söz verdik, söz veriyoruz, kabul ediyoruz, emirleri tutacağız, itaat edeceğiz." dediler.

Ve Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki; Ve Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki;

Huzû mâ âteynâküm bikuvvetin. "Bizim size verdiğimiz şeyleri kuvvetle tutun." Huzû mâ âteynâküm bikuvvetin. "Bizim size verdiğimiz şeyleri kuvvetle tutun."

Huz, "tut" ehaze'den geliyor, emir. Huzû, cem'i, "Siz tutunuz. Size verdiğimizi kuvvetle tutunuz." Huz, "tut" ehaze'den geliyor, emir. Huzû, cem'i, "Siz tutunuz. Size verdiğimizi kuvvetle tutunuz."

"Kuvvetle tutunuz" dan maksat, "Ciddiyetle itaat ediniz." "Kuvvetle tutunuz" dan maksat, "Ciddiyetle itaat ediniz."

Çeşitli kelimelerle karşılığını söylemişler.Çeşitli kelimelerle karşılığını söylemişler. "Tevrat'ı; itaat ederek, içindekilerle amel ederek, ahkâmına uyarak, ciddiyetle, "Tevrat'ı; itaat ederek, içindekilerle amel ederek, ahkâmına uyarak, ciddiyetle, aşk ile şevk ile tutunuz." diye, Allahu Teâlâ hazretleri emretmişti aşk ile şevk ile tutunuz." diye, Allahu Teâlâ hazretleri emretmişti

Ve'zkürû mâ fîhi. "Ve onun içindekileri hatırlayınız." Ve'zkürû mâ fîhi. "Ve onun içindekileri hatırlayınız."

Tabi bu "Hatırlayınız." ifadesi, bu hatırlama;Tabi bu "Hatırlayınız." ifadesi, bu hatırlama; "Okuyunuz böylece unutmayınız, hatırınızda kalsın,"Okuyunuz böylece unutmayınız, hatırınızda kalsın, gönlünüze yerleştiriniz, mucibince amel ediniz." mânasında. gönlünüze yerleştiriniz, mucibince amel ediniz." mânasında.

Lealleküm tettekûn. "Ta ki ola ki böyle yaptığınız taktirde Lealleküm tettekûn. "Ta ki ola ki böyle yaptığınız taktirde Allah'ın azabına uğramaktan sakınasınız, kurtulasınız, korunasınız." Allah'ın azabına uğramaktan sakınasınız, kurtulasınız, korunasınız."

Vikâye biliyorsunuz ittekâ, yettekî, "İnsanın kendisini bir tehlikeden,Vikâye biliyorsunuz ittekâ, yettekî, "İnsanın kendisini bir tehlikeden, bir zarardan, bir hasardan koruması" demek. Lealleküm tettekûn. "Ta ki bir zarardan korunasınız." bir zarardan, bir hasardan koruması" demek.

Lealleküm tettekûn. "Ta ki bir zarardan korunasınız."

Bu korunma ya -o andaki- bu Tevrat'ın ahkâmını kast ederek; "Okuyup uyacak mısınız?Bu korunma ya -o andaki- bu Tevrat'ın ahkâmını kast ederek; "Okuyup uyacak mısınız? Uyacaksanız kurtulursunuz, uymazsanız Allah'ın kahrına gazabına uğrar, helâk olursunuz. Uyacaksanız kurtulursunuz, uymazsanız Allah'ın kahrına gazabına uğrar, helâk olursunuz. Helâkten kurtulmak için içindekileri iyice hatırınızda tutun, unutmayın, okuyun, Helâkten kurtulmak için içindekileri iyice hatırınızda tutun, unutmayın, okuyun, okuduğunuzla da amel edin ve böylece günah işleyip azaba uğramaktan, okuduğunuzla da amel edin ve böylece günah işleyip azaba uğramaktan, Allah'ın kahrına gazabına uğramaktan korunun." demek. Allah'ın kahrına gazabına uğramaktan korunun." demek.

Ya da ittikâ; insan salihane hareket ederek, günahlardan haramlardan kaçınarak,Ya da ittikâ; insan salihane hareket ederek, günahlardan haramlardan kaçınarak, ibadetleri iyi yaparak ömür sürdü mü âhiret azabından korunmuş oluyor. O da bir korunma.ibadetleri iyi yaparak ömür sürdü mü âhiret azabından korunmuş oluyor. O da bir korunma. Allah'ın âhirette azabından korunmuş oluyor.Allah'ın âhirette azabından korunmuş oluyor. Müttaki insan, böylece iyi dindar, Allah'ın sevdiği dindar kimse oluyor. Müttaki insan, böylece iyi dindar, Allah'ın sevdiği dindar kimse oluyor.

Allahu Teâlâ hazretlerinin müttakî kimseleri sevdiğine dairAllahu Teâlâ hazretlerinin müttakî kimseleri sevdiğine dair Kur'ân-ı Kerîm'de ilerideki âyet-i kerîmelerinde çok müjdeler gelecek, teşvikler gelecek: Kur'ân-ı Kerîm'de ilerideki âyet-i kerîmelerinde çok müjdeler gelecek, teşvikler gelecek:

Va'llâhu yuhıbbü'l-müttekîn. "Allah, müttakîleri sever." Enna'llâhe mea'l-müttekîn. "Allah, müttekîlerle beraberdir." Va'llâhu yuhıbbü'l-müttekîn. "Allah, müttakîleri sever." Enna'llâhe mea'l-müttekîn. "Allah, müttekîlerle beraberdir."



Ve'l-âkıbetü li'l-müttekîn. "Hüsn ü âkıbet, iyi sonuçlara ulaşmak,Ve'l-âkıbetü li'l-müttekîn. "Hüsn ü âkıbet, iyi sonuçlara ulaşmak, dünyada başarıyla ömrü tamamlayıp âhirete iyi kul olarak gitmek müttakîler içindir." dünyada başarıyla ömrü tamamlayıp âhirete iyi kul olarak gitmek müttakîler içindir."

Ve men yetekı'llâhe yec'al lehû mahrecen.Ve men yetekı'llâhe yec'al lehû mahrecen. "Müttekıyâne hareket eden, ibadetlerini yapıp, günahlardan sakınıp,"Müttekıyâne hareket eden, ibadetlerini yapıp, günahlardan sakınıp, Allah'ın müttakî kulu olan kimselere Allah, sıkıntılardan kurtuluşlar, çıkışlar ihsan ederAllah'ın müttakî kulu olan kimselere Allah, sıkıntılardan kurtuluşlar, çıkışlar ihsan eder ve ummadığı yerlerden, hiç tahmin etmedikleri anlarda, ve ummadığı yerlerden, hiç tahmin etmedikleri anlarda, zamanlarda onları çeşitli nimetlerle rızıklandırır, çeşitli lütuflara erdirir." diye çok müjdeler var. zamanlarda onları çeşitli nimetlerle rızıklandırır, çeşitli lütuflara erdirir." diye çok müjdeler var.

İnsan Allah'ın emirlerini tutarsa müttakî kul olur. O zaman da çok lütuflara erer. Bu mânaya da gelir.İnsan Allah'ın emirlerini tutarsa müttakî kul olur. O zaman da çok lütuflara erer. Bu mânaya da gelir. Tabi her kavim peygamberleri ile kendilerine gönderilen kitabı okuyacak, ahkâmına uyacak,Tabi her kavim peygamberleri ile kendilerine gönderilen kitabı okuyacak, ahkâmına uyacak, Allah'ın rızasını, sevgisini kazanacak, dünyada âhirette hayırlara nâil olacak.Allah'ın rızasını, sevgisini kazanacak, dünyada âhirette hayırlara nâil olacak. Bu kitaplar onun için indiriliyor, boş sözler değil, mâlâyânî değil, fayda vermeyen şeyler değil, Bu kitaplar onun için indiriliyor, boş sözler değil, mâlâyânî değil, fayda vermeyen şeyler değil, insanlık için faydalı, yol gösterici ve uyulması gereken emirler. insanlık için faydalı, yol gösterici ve uyulması gereken emirler.

Lealleküm tettekûn. "Ta ki takvâ ehli olasınız, müttakî kul sıfatına haiz olasınız." demek de olabilir.Lealleküm tettekûn. "Ta ki takvâ ehli olasınız, müttakî kul sıfatına haiz olasınız." demek de olabilir. "Ta ki böyle yapmadığınız taktirde Allah'ın size gelecek azabından, gazabından korunasınız.""Ta ki böyle yapmadığınız taktirde Allah'ın size gelecek azabından, gazabından korunasınız." mânasına da onlar için söylenmiş olabilir. İkisinde de mâna açık. mânasına da onlar için söylenmiş olabilir. İkisinde de mâna açık.

Sümme tevelleytüm min ba'di zâlike. "Bu sözü vermenize rağmen döndünüz." Sümme tevelleytüm min ba'di zâlike. "Bu sözü vermenize rağmen döndünüz."

Tevellâ; "arkasını dönüp, sırtını dönüp yan çizmek, gitmek." Tevellâ; "arkasını dönüp, sırtını dönüp yan çizmek, gitmek."

Biz "yan çizmek" diyoruz, "yan tarafa doğru gitmek" diyoruz.Biz "yan çizmek" diyoruz, "yan tarafa doğru gitmek" diyoruz. "Arkasını dönüp gitmek, verdiği sözden dönmek" mânasına: "Arkasını dönüp gitmek, verdiği sözden dönmek" mânasına:

"Sonra siz ey yahudiler, böyle söz verdiğiniz halde, bu gibi mucizeleri gördüğünüz halde,"Sonra siz ey yahudiler, böyle söz verdiğiniz halde, bu gibi mucizeleri gördüğünüz halde, dağ tepenize yıkılacak bir hâle geldiği halde ondan sonra yine döndünüz." dağ tepenize yıkılacak bir hâle geldiği halde ondan sonra yine döndünüz."

Felev lâ fadlu'llâhi aleyküm ve rahmetühû. "Eğer Allah'ın size fazl u keremi olmasaydıFelev lâ fadlu'llâhi aleyküm ve rahmetühû. "Eğer Allah'ın size fazl u keremi olmasaydı ve acıması, rahmeti, merhameti olmasaydı." Le küntüm mine'l-hâsirîn.ve acıması, rahmeti, merhameti olmasaydı." Le küntüm mine'l-hâsirîn. "Muhakkak o zaman hüsrana, zarara ziyana uğrayanlardan olurdunuz."Muhakkak o zaman hüsrana, zarara ziyana uğrayanlardan olurdunuz. Eğer Allahu Teâlâ hazretleri bu yaptığınızdan dolayı size rahmetini kesseydiEğer Allahu Teâlâ hazretleri bu yaptığınızdan dolayı size rahmetini kesseydi ve fazlını esirgeseydi, vermeseydi o zaman dünyada, âhirette ziyana uğrardınız." ve fazlını esirgeseydi, vermeseydi o zaman dünyada, âhirette ziyana uğrardınız."

Allahu Teâlâ hazretleri hilm sahibi olduğu için halîm olduğu için; İnnehû kâne halîmen ğafûrâ. Allahu Teâlâ hazretleri hilm sahibi olduğu için halîm olduğu için;

İnnehû kâne halîmen ğafûrâ.

Afv u mağfiret edici ve günahkâra cezayı birden vermeyip hilm ile halimlikle,Afv u mağfiret edici ve günahkâra cezayı birden vermeyip hilm ile halimlikle, halim selim muamele ettiğinden "Tevbe ederse affına fırsat olsun." diye halim selim muamele ettiğinden "Tevbe ederse affına fırsat olsun." diye cezayı birden indirmediğinden, onlara peygamberler gönderdi. Tevbe ettikleri zaman onlara; cezayı birden indirmediğinden, onlara peygamberler gönderdi. Tevbe ettikleri zaman onlara;

"Yok, artık cezayı işlediniz ve sizin tevbenizi kabul etmiyorum, ceza mutlaka gelecek!" demedi. "Yok, artık cezayı işlediniz ve sizin tevbenizi kabul etmiyorum, ceza mutlaka gelecek!" demedi.

Kullarının tevbesini kabul etmesi, Allah'ın bir lütfudur, fazlıdır.Kullarının tevbesini kabul etmesi, Allah'ın bir lütfudur, fazlıdır. Çünkü suç işleyince cezaya müstahak oluyorlar.Çünkü suç işleyince cezaya müstahak oluyorlar. Ama Allahu Teâlâ hazretleri tevbe edenlerin tevbesini kabul ettiğindenAma Allahu Teâlâ hazretleri tevbe edenlerin tevbesini kabul ettiğinden ve bir de yanlış yolda olanların yanlış yoldan doğru yola gelmeleri içinve bir de yanlış yolda olanların yanlış yoldan doğru yola gelmeleri için Benî İsrail'e Musa aleyhisselam'dan sonra nice peygamberler de gönderdi.Benî İsrail'e Musa aleyhisselam'dan sonra nice peygamberler de gönderdi. Eğer başka peygamber göndermese hatalarında devam ederler,Eğer başka peygamber göndermese hatalarında devam ederler, Allah'ın gazap ettiğini anlayamazlar, gazabının şiddetini bilemezlerdi.Allah'ın gazap ettiğini anlayamazlar, gazabının şiddetini bilemezlerdi. Tekrar tekrar peygamberler gönderdi. Tekrar tekrar peygamberler gönderdi.

Bir de âhir zaman peygamberi Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i gönderdiBir de âhir zaman peygamberi Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i gönderdi ve o andaki yahudilere; "Bakın işte tarihte böyle şeyler olmuştu. ve o andaki yahudilere; "Bakın işte tarihte böyle şeyler olmuştu. Bakın bunları yapmayın, bunlardan ibret alın, hak yola gelin, Allah'ın rızasını kazanın." diyeBakın bunları yapmayın, bunlardan ibret alın, hak yola gelin, Allah'ın rızasını kazanın." diye hitap ediyor. Bunların hepsi Allah'ın rahmeti, fazlı. Eğer böyle olmasaydı muhakkak; hitap ediyor. Bunların hepsi Allah'ın rahmeti, fazlı. Eğer böyle olmasaydı muhakkak;

Le küntüm mine'l-hâsirîn. Le, te'kid için geliyor. "Muhakkak ziyana uğrayanlardan olurdunuz. Le küntüm mine'l-hâsirîn. Le, te'kid için geliyor. "Muhakkak ziyana uğrayanlardan olurdunuz. Allah'ın gazabı gelirdi, mahvolurdunuz. Dünya ve âhiretiniz perişan olurdu, hüsrana uğrardınız. buyuruyor. Allah'ın gazabı gelirdi, mahvolurdunuz. Dünya ve âhiretiniz perişan olurdu, hüsrana uğrardınız. buyuruyor.

Muhterem kardeşlerim! Burada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'inMuhterem kardeşlerim!

Burada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in
hadîs-i şerîflerini hatırlayarak eklemeyi yapalım, hatırlatmayı yapalım. hadîs-i şerîflerini hatırlayarak eklemeyi yapalım, hatırlatmayı yapalım.

Bir kul günah işlediği zaman tevbe ederse Allahu Teâlâ hazretleri günahını affediyor.Bir kul günah işlediği zaman tevbe ederse Allahu Teâlâ hazretleri günahını affediyor. Günahkârların tevbe imkanları var, tevbe kapısı var. Günahkârların tevbe imkanları var, tevbe kapısı var. Tevbe ederlerse, dönerlerse afv u mağfiret ediyor ama tevbe etmezlerse,Tevbe ederlerse, dönerlerse afv u mağfiret ediyor ama tevbe etmezlerse, günahta ısrar ederlerse o zaman cezası gelir. Hadîs-i şerîflerde bildiriliyor ki; günahta ısrar ederlerse o zaman cezası gelir. Hadîs-i şerîflerde bildiriliyor ki;

"Bir kul bir günah işlediği zaman..." "Bir kul bir günah işlediği zaman..."

Hani her kişinin omuzlarında sevaplarını, günahlarını yazan hafaza melekleri var ya.Hani her kişinin omuzlarında sevaplarını, günahlarını yazan hafaza melekleri var ya. Sağdaki melek sevapları yazıyor, soldaki melek günahları yazıyor, kaydediyor, tespit ediyor: Sağdaki melek sevapları yazıyor, soldaki melek günahları yazıyor, kaydediyor, tespit ediyor:

İnnâ künnâ nestensihu mâ küntüm ta'melûn.İnnâ künnâ nestensihu mâ küntüm ta'melûn. "Her işledikleri Allah tarafından böylece tespit edilmiş oluyor." "Her işledikleri Allah tarafından böylece tespit edilmiş oluyor."

"Bu tespitte sağdaki melek soldakinin fevkinde, âmiri konumunda,"Bu tespitte sağdaki melek soldakinin fevkinde, âmiri konumunda, mâfevki olduğu için 'yazma' diye emreder. O da bir müddet günahı yazmaz. mâfevki olduğu için 'yazma' diye emreder. O da bir müddet günahı yazmaz. Tevbe ederse yazılmıyacak demektir." diye müjdeler var. Tevbe ederse yazılmıyacak demektir." diye müjdeler var.

Kul tevbe ettiği zaman Allahu Teâlâ hazretleri çok memnun olur, tevbekârları sever. Kul tevbe ettiği zaman Allahu Teâlâ hazretleri çok memnun olur, tevbekârları sever. Allahu Teâlâ hazretleri Gaffâr-ı zünûb'dür. Günahları mağfiret eder, affetmeyi sever.Allahu Teâlâ hazretleri Gaffâr-ı zünûb'dür. Günahları mağfiret eder, affetmeyi sever. Afuv'dur, Kerîm'dir, settâru'l-uyûb'dur, ayıpları setreder, lütfuyla muamele eder,Afuv'dur, Kerîm'dir, settâru'l-uyûb'dur, ayıpları setreder, lütfuyla muamele eder, yapılan bir iyiliği kat kat mükâfâtla mükâfâtlandırır, on misli, yetmiş misli,yapılan bir iyiliği kat kat mükâfâtla mükâfâtlandırır, on misli, yetmiş misli, yediyüz misli, yetmiş bin misli bi ğayri hisâb mükâfâtları verir. yediyüz misli, yetmiş bin misli bi ğayri hisâb mükâfâtları verir.

Bunların hepsi Allah'ın fazl u keremi.Bunların hepsi Allah'ın fazl u keremi. Yeter ki kul düşünsün hizaya gelsin, hatasını anlasın, iyi kul olsun, eski hatalarına,Yeter ki kul düşünsün hizaya gelsin, hatasını anlasın, iyi kul olsun, eski hatalarına, günahlarına pişmanlık duysun, bir daha yapmamaya azm ü cezm ü kast eylesin. günahlarına pişmanlık duysun, bir daha yapmamaya azm ü cezm ü kast eylesin.

"Peki hocam," diye sorsa birisi; "Peki hocam," diye sorsa birisi;

"Ben böyle bir tevbe yapmıştım da ondan sonra yine kendimi tutamadım,"Ben böyle bir tevbe yapmıştım da ondan sonra yine kendimi tutamadım, nefsime hâkim olamadım, yine günah işledim." Yine tevbe et, yine kabul eder Allah!nefsime hâkim olamadım, yine günah işledim."

Yine tevbe et, yine kabul eder Allah!
Tevbe oyuncak değil ama ihlâsla tevbe ettin yine bir hata işlemiş olursan artık iş bitmiş olmuyor,Tevbe oyuncak değil ama ihlâsla tevbe ettin yine bir hata işlemiş olursan artık iş bitmiş olmuyor, yine tevbe imkânı vardır. yine tevbe imkânı vardır. Allahu Teâlâ hazretleri senin niyetine göre, içinin temizliğine göre, pişmanlığının samimiyetine göre,Allahu Teâlâ hazretleri senin niyetine göre, içinin temizliğine göre, pişmanlığının samimiyetine göre, kuvvetine göre yine afv u mağfiret eder. kuvvetine göre yine afv u mağfiret eder.

Bunlara da, bu eski kavimlere de bu rahmetinin icabı olarak çeşit çeşit hatalar yapmalarına rağmen,Bunlara da, bu eski kavimlere de bu rahmetinin icabı olarak çeşit çeşit hatalar yapmalarına rağmen, sözlerinde durmamalarına rağmen Allahu Teâlâ hazretleri hem tevbe ederlersesözlerinde durmamalarına rağmen Allahu Teâlâ hazretleri hem tevbe ederlerse tövbesini kabul etmek suretiyle affediyor, hem de tekrar tekrar peygamberler göndererektövbesini kabul etmek suretiyle affediyor, hem de tekrar tekrar peygamberler göndererek düzelmeleri için her türlü lütfunu tamamlıyor. Bir kul bütün bunlara rağmen düzelmiyor. düzelmeleri için her türlü lütfunu tamamlıyor. Bir kul bütün bunlara rağmen düzelmiyor. Düzelmeyince o zaman Allahu Teâlâ hazretleri; Düzelmeyince o zaman Allahu Teâlâ hazretleri;

Ve mâ ene bi zallâmin li'l-abîd. "Ben kullarıma zulmedici değilim." buyuruyor. Ve mâ ene bi zallâmin li'l-abîd. "Ben kullarıma zulmedici değilim." buyuruyor.

Kullar kendilerini perişan ediyorlar.Kullar kendilerini perişan ediyorlar. Kendilerine zarar veriyorlar ve kendileri yanlış hareketlerinden dolayıKendilerine zarar veriyorlar ve kendileri yanlış hareketlerinden dolayı cehennemi hak edip cehennemi boyluyorlar. cehennemi hak edip cehennemi boyluyorlar.

Onun için bu âyetlerden bizim de alacağımız çok dersler vardır.Onun için bu âyetlerden bizim de alacağımız çok dersler vardır. Her ne kadar yahudilere hitap etmiş, onlara hatırlatma yapmışsa daHer ne kadar yahudilere hitap etmiş, onlara hatırlatma yapmışsa da biz de Allahu Teâlâ hazretlerine söz vermedik mi? biz de Allahu Teâlâ hazretlerine söz vermedik mi?

Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlühû dedikten sonraEşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlühû dedikten sonra "Kur'an'a uyacağım, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in yolundan yürüyeceğim,"Kur'an'a uyacağım, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in yolundan yürüyeceğim, sünnetine tâbi olacağım, bid'atlerden uzak duracağım, haramlardan uzak duracağım." demedik mi?sünnetine tâbi olacağım, bid'atlerden uzak duracağım, haramlardan uzak duracağım." demedik mi? Tabi bu bizim için de bahis konusu. Tabi bu bizim için de bahis konusu.

Söz verdikten sonra bizim de sözümüze sâdık, sözümüzün eri insanlar olmamız lazımSöz verdikten sonra bizim de sözümüze sâdık, sözümüzün eri insanlar olmamız lazım ve Allah'ın emrini tutmamız lazım, Allah'ın emirlerine itaat etmemiz lazım. Emirleri neler? ve Allah'ın emrini tutmamız lazım, Allah'ın emirlerine itaat etmemiz lazım.

Emirleri neler?

Emirleri; işte Kur'ân-ı Kerîm, işte tercemeleri, işte tefsirler, işte çeşit çeşit imkânlar.Emirleri; işte Kur'ân-ı Kerîm, işte tercemeleri, işte tefsirler, işte çeşit çeşit imkânlar. Bu konuları tatlı tatlı anlatan hoca efendiler, müftü efendiler, vaiz efendiler, çeşit çeşit imkanlar var. Bu konuları tatlı tatlı anlatan hoca efendiler, müftü efendiler, vaiz efendiler, çeşit çeşit imkanlar var.

Ama insanın ne yapması lazım? Duyduğunu uygulaması lazım, duyunca kendisini toparlaması lazım. Ama insanın ne yapması lazım?

Duyduğunu uygulaması lazım, duyunca kendisini toparlaması lazım.

Âhir zaman Müslümanlığı, zamane Müslümanlığı ileÂhir zaman Müslümanlığı, zamane Müslümanlığı ile Peygamber Efendimiz'in zamanındaki insanların Müslümanlığı arasındaki;Peygamber Efendimiz'in zamanındaki insanların Müslümanlığı arasındaki; sahabe Müslümanlığıyla zamane Müslümanlığı arasındaki fark nedir? sahabe Müslümanlığıyla zamane Müslümanlığı arasındaki fark nedir?

Onlar bir şey duyunca hemen uygularlardı, zaten uygulamadıkları zaman birbirlerini de ikaz ederlerdi: Onlar bir şey duyunca hemen uygularlardı, zaten uygulamadıkları zaman birbirlerini de ikaz ederlerdi:

"Sen Allah'ın emrine rağmen niye böyle yapıyorsun?"Sen Allah'ın emrine rağmen niye böyle yapıyorsun? Toparla bakayım kendini, uy bakalım Allah'ın şu emrine!" derlerdi, birbirlerini ikaz ederlerdi. Toparla bakayım kendini, uy bakalım Allah'ın şu emrine!" derlerdi, birbirlerini ikaz ederlerdi.

Bizimle onların farkı, bu zamanın müslümanları ile o zamanın müslümanları arasındaki fark;Bizimle onların farkı, bu zamanın müslümanları ile o zamanın müslümanları arasındaki fark; duyduğunu ihlâsla hemen uygulamaya geçmek. Bu devrin insanları böyle yapmıyor. duyduğunu ihlâsla hemen uygulamaya geçmek. Bu devrin insanları böyle yapmıyor. Duyuyor, yine bildiği yolda yürüyor, yine gayri İslâmî yolda yürüyor, Duyuyor, yine bildiği yolda yürüyor, yine gayri İslâmî yolda yürüyor, yine günahları işlemeye devam ediyor, yine ibadetlerden geri duruyor. Konuştuğun zaman söylüyor. yine günahları işlemeye devam ediyor, yine ibadetlerden geri duruyor. Konuştuğun zaman söylüyor.

"Vallahi hocam, kusurluyum, biliyorum." diyor. "Sen haklısın." diyor. "Vallahi hocam, kusurluyum, biliyorum." diyor.

"Sen haklısın." diyor.

"Yapmam lazım ama işte yapamıyorum." diyor. "Zor geliyor, şeytan yaptırmıyor." "Yapmam lazım ama işte yapamıyorum." diyor.

"Zor geliyor, şeytan yaptırmıyor."

Tabi o zaman ne olur? Le küntüm mine'l-hâsirîn.Tabi o zaman ne olur?

Le küntüm mine'l-hâsirîn.
"Allah'ın fazl u keremi olmazsa, Allah'ın fazl u keremi geldiği halde"Allah'ın fazl u keremi olmazsa, Allah'ın fazl u keremi geldiği halde insanlar uyanmazsa o zaman hüsrana uğrarlar." Hüsrana uğramak ne demek? insanlar uyanmazsa o zaman hüsrana uğrarlar."

Hüsrana uğramak ne demek?

İş bittiği zaman bir baktı ki eyvah, sonuç aleyhinde, çok fena, mahvoldu!İş bittiği zaman bir baktı ki eyvah, sonuç aleyhinde, çok fena, mahvoldu! Sonra âhiretin hüsranı, dünyanın hüsranına da benzemez.Sonra âhiretin hüsranı, dünyanın hüsranına da benzemez. Dünyada insan bir zarar eder; bir işten iflas eder, öteki işte bir kazanır, ötekisini bile birden te'lif eder.Dünyada insan bir zarar eder; bir işten iflas eder, öteki işte bir kazanır, ötekisini bile birden te'lif eder. İlk zararını bile telafi eder, daha iyi bir duruma gelebilir. Ne yapalım?İlk zararını bile telafi eder, daha iyi bir duruma gelebilir.

Ne yapalım?
Ömür oldukça ümit de olur, imkânlar da olur.Ömür oldukça ümit de olur, imkânlar da olur. Bu hayat böyledir; bazen zarar bazan kâr, senenin bazı günlerinde müşteri olmaz,Bu hayat böyledir; bazen zarar bazan kâr, senenin bazı günlerinde müşteri olmaz, bazı günlerinde çok müşteri olur, derken insanlar geçinip gider. Allah'ın verdiği rızık kendilerine gelir. bazı günlerinde çok müşteri olur, derken insanlar geçinip gider. Allah'ın verdiği rızık kendilerine gelir.

Ama âhirette hesap görüldüğü zaman mahkeme-i kübrâ bittiği zaman hüsrana uğramışsaAma âhirette hesap görüldüğü zaman mahkeme-i kübrâ bittiği zaman hüsrana uğramışsa artık o zaman telafi edilecek bir şey yok. O zamanki pişmanlığın faydası yok. artık o zaman telafi edilecek bir şey yok. O zamanki pişmanlığın faydası yok.

Şerrü'n-nedâmeti yevme'l-kıyâmeti. "Pişmanlığın en kötüsü kıyamet günündeki pişmanlıktır." Şerrü'n-nedâmeti yevme'l-kıyâmeti. "Pişmanlığın en kötüsü kıyamet günündeki pişmanlıktır."

Çünkü artık o pişmanlık fayda etmiyor. Bizim de kendimizi toparlamamız lazım.Çünkü artık o pişmanlık fayda etmiyor. Bizim de kendimizi toparlamamız lazım. "Allah yahudilere böyle söylüyor." deyip ileri gitmememiz lazım."Allah yahudilere böyle söylüyor." deyip ileri gitmememiz lazım. Yahudilere söylüyor ama "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla." gibiYahudilere söylüyor ama "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla." gibi herkesin üzerine düşen şeyi anlaması ve görevini yapması lazım. herkesin üzerine düşen şeyi anlaması ve görevini yapması lazım.

65. âyet-i kerîme: Ve lekad alimtümü'llezînea'tedev minküm fi's-sebti fe-kulnâ lehüm kûnû kıradeten hâsiîn.65. âyet-i kerîme:

Ve lekad alimtümü'llezînea'tedev minküm fi's-sebti fe-kulnâ lehüm kûnû kıradeten hâsiîn.
"Siz çok iyi biliyordunuz ey yahudi cemaati!"Siz çok iyi biliyordunuz ey yahudi cemaati! Sizden cumartesi gününün ahkâmını çiğneyen,Sizden cumartesi gününün ahkâmını çiğneyen, cumartesi gününün ahkâmına uymayanları çok iyi biliyordunuz.cumartesi gününün ahkâmına uymayanları çok iyi biliyordunuz. Onların başına neler geldiğini kitaplar yazmıştı, okumuştunuz." Onların başına neler geldiğini kitaplar yazmıştı, okumuştunuz."

Çok iyi biliyordunuz, bildiğiniz bir husus bu. Ne olmuş onlara? Fe-kulnâ lehüm. Çok iyi biliyordunuz, bildiğiniz bir husus bu.

Ne olmuş onlara?

Fe-kulnâ lehüm.

Onlar cumartesi gününün ahkâmına riayet etmeyince Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki;Onlar cumartesi gününün ahkâmına riayet etmeyince Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki; "Ben onlara emrettim ki buyurdum ki." Kûnû kıradeten hâsiîn. "Sefil, tardedilmiş, hor maymunlar olun!" "Ben onlara emrettim ki buyurdum ki."

Kûnû kıradeten hâsiîn. "Sefil, tardedilmiş, hor maymunlar olun!"

Bu bir önemli olaydır. Yahudilerin kavmî dinî tarihlerinde mühim bir olaydır. Bu bir önemli olaydır. Yahudilerin kavmî dinî tarihlerinde mühim bir olaydır. Kendi kitaplarında da bildikleri bir olay. Kendi kitaplarında da bildikleri bir olay.

Ve lekad alimtüm. "Siz bunu biliyordunuz, bu bildiğiniz bir husus" deniliyor. Ve lekad alimtüm. "Siz bunu biliyordunuz, bu bildiğiniz bir husus" deniliyor.

Dâvud aleyhisselam'ın zamanındaki bir olay bu: Dâvud aleyhisselam'ın zamanındaki bir olay bu:

"Dâvud aleyhisselam zamanında Allahu Teâlâ hazretleri yahudilere -bizim cuma günümüz gibi-"Dâvud aleyhisselam zamanında Allahu Teâlâ hazretleri yahudilere -bizim cuma günümüz gibi- cuma gününde ibadet etmeyi, -kitapların yazdığına göre- cuma gününde iş yapmamayı,cuma gününde ibadet etmeyi, -kitapların yazdığına göre- cuma gününde iş yapmamayı, ibadete devam etmeyi, cuma gününü Cenâb-ı Hakk'a güzel kulluğa, ibadete devam etmeyi, cuma gününü Cenâb-ı Hakk'a güzel kulluğa, dinî vazifeleri yapmaya tahsis etmelerini kabul etti. Ondan sonra onu cumartesiye kaydırdı." deniliyor. dinî vazifeleri yapmaya tahsis etmelerini kabul etti. Ondan sonra onu cumartesiye kaydırdı." deniliyor.

Dinler tarihi kayıtlarında böyle bildiriliyor: Dinler tarihi kayıtlarında böyle bildiriliyor:

Cumartesi gününü ibadete tahsis edecekler, dünyevî işle uğraşmıyacaklar,Cumartesi gününü ibadete tahsis edecekler, dünyevî işle uğraşmıyacaklar, haftanın altı günü uğraştıkları tamam, cumartesi günü ibadet edecekler.haftanın altı günü uğraştıkları tamam, cumartesi günü ibadet edecekler. Bu onların şeriatlerinde, dinî ahkâmında onlara ait bir hüküm. Cumartesi günü çalışmamaları lazım.Bu onların şeriatlerinde, dinî ahkâmında onlara ait bir hüküm. Cumartesi günü çalışmamaları lazım. Söz verdiler, emir böyle, öyle teşekkül etti. Söz verdiler, emir böyle, öyle teşekkül etti.

İ'tedâ ya'tedî, "hududu aşmak, tecavüz etmek, dereyi geçmek, sınırı çiğnemek" demek. İ'tedâ ya'tedî, "hududu aşmak, tecavüz etmek, dereyi geçmek, sınırı çiğnemek" demek.

"Onlar cumartesi ahkâmının sınırını çiğnediler." "Onlar cumartesi ahkâmının sınırını çiğnediler."

es-Sebt, Arapçada cumartesi gününe de denir. "Cumartesi gününün ahkâmına riayet etmek" mânasına da gelir. es-Sebt, Arapçada cumartesi gününe de denir. "Cumartesi gününün ahkâmına riayet etmek" mânasına da gelir.

Yahudiler, cumartesi gününün ahkâmına riayet edecekler, o günü ibadetle geçireceklerdi Yahudiler, cumartesi gününün ahkâmına riayet edecekler, o günü ibadetle geçireceklerdi ama o ahkâma uymayıp o sınırı çiğnediler, o ahkamı çiğnediler. ama o ahkâma uymayıp o sınırı çiğnediler, o ahkamı çiğnediler.

Cenâb-ı Hak onlara ne dedi? Burada ne dediğini buyuruyor: "Siz maymunlar olun." Cenâb-ı Hak onlara ne dedi? Burada ne dediğini buyuruyor:

"Siz maymunlar olun."

Kıredeten. Kıred, "maymun" demek. Kıradeten, onun çoğulu. "Siz maymunlar olun!" buyurdu. Kıredeten. Kıred, "maymun" demek. Kıradeten, onun çoğulu. "Siz maymunlar olun!" buyurdu.

Hâsiîn, husû mastarından geliyor. "Tardedilmek" mânasına geliyor. Hâsiîn, husû mastarından geliyor. "Tardedilmek" mânasına geliyor. Tardedilmek bir de "hor olmak" mânasına geliyor. Hâsiîn, onun çoğulu oluyor.Tardedilmek bir de "hor olmak" mânasına geliyor. Hâsiîn, onun çoğulu oluyor. Tardedilmiş, Allah'ın rahmetinden kovulmuş, men edilmiş. Tardedilmiş, Allah'ın rahmetinden kovulmuş, men edilmiş.

"Böyle perişan, sefil, hor, aşağı kimseler hâlinde maymunlar olun!" buyurduk."Böyle perişan, sefil, hor, aşağı kimseler hâlinde maymunlar olun!" buyurduk. Tabi böyle buyurunca onlar öyle oldular. Maymun olmaları acaba hakikaten midir? Yoka mecâzen midir? Tabi böyle buyurunca onlar öyle oldular.

Maymun olmaları acaba hakikaten midir? Yoka mecâzen midir?

Hakikaten şekilleri değişti; kuyruklu, tüylü maymun hâline mi geldiler,Hakikaten şekilleri değişti; kuyruklu, tüylü maymun hâline mi geldiler, yoksa gönülleri maymun gibi mi oldu? yoksa gönülleri maymun gibi mi oldu?

Çünkü Allah'ın emrini duyup da şeklen yapıp aslında âsi olmak;Çünkü Allah'ın emrini duyup da şeklen yapıp aslında âsi olmak; işte maymun da insan gibi, şekli biraz benziyor ama maymun, insan değil...işte maymun da insan gibi, şekli biraz benziyor ama maymun, insan değil... Suçun cinsine göre ceza verildiğinden; "Allah da onları hakikaten o hâle mi getirdi Suçun cinsine göre ceza verildiğinden; "Allah da onları hakikaten o hâle mi getirdi yoksa gönülleri mi öyle bir duruma geldi?yoksa gönülleri mi öyle bir duruma geldi? Mânevî bakımdan mı maymunlaştılar?" diye bu hususta iki söz var, iki rivayet var. Mânevî bakımdan mı maymunlaştılar?" diye bu hususta iki söz var, iki rivayet var.

Rivayetlerden birisi, Allah'u Teâlâ hazretleri bunları maymun hâline getirdi. Buna messh deniliyor.Rivayetlerden birisi, Allah'u Teâlâ hazretleri bunları maymun hâline getirdi. Buna messh deniliyor. Hı harfiyle. Noktasız ha ile olsa "meslerin üzerine mesh etmek, elleriyle şöyle sürmek" mânasına gelirHı harfiyle. Noktasız ha ile olsa "meslerin üzerine mesh etmek, elleriyle şöyle sürmek" mânasına gelir ama hı ile olunca noktalı ha ile olunca mesh, "şekil değiştirmek." ama hı ile olunca noktalı ha ile olunca mesh, "şekil değiştirmek."

Allah'ın bir varlığın şeklini başka bir varlık şekline döndürmesi "mesh olayı" deniliyor.Allah'ın bir varlığın şeklini başka bir varlık şekline döndürmesi "mesh olayı" deniliyor. "Hakikaten olmuştur." diye rivayetler var. "Hakikaten olmuştur." diye rivayetler var.

Hatta bu hangi şehirde olmuş; bu hususu da anlatacağım.Hatta bu hangi şehirde olmuş; bu hususu da anlatacağım. Kızıldeniz kenarında "Eyne" denilen bir şehir veyahut onun yakınındakiKızıldeniz kenarında "Eyne" denilen bir şehir veyahut onun yakınındaki "Medyen" denilen şehirde Dâvud aleyhisselam'ın zamanında. "Medyen" denilen şehirde Dâvud aleyhisselam'ın zamanında.

Allahu Teâlâ hazretlerinin hikmeti; o belde deniz kenarında,Allahu Teâlâ hazretlerinin hikmeti; o belde deniz kenarında, geçimleri herhalde denizcilik, balıkçılık olabilir. geçimleri herhalde denizcilik, balıkçılık olabilir. Cumartesi günü balıklar denize çok gelir.Cumartesi günü balıklar denize çok gelir. Hatta burunlarını çıkarırlarmış, kaynaşırlarmış ama cumartesi günü balık tutmak yok, Hatta burunlarını çıkarırlarmış, kaynaşırlarmış ama cumartesi günü balık tutmak yok, çalışmak yok, avlanmak yok; dinlerinin emri böyle. Başka günler görünmezlermiş. Bunları böyle yapan kim? çalışmak yok, avlanmak yok; dinlerinin emri böyle. Başka günler görünmezlermiş.

Bunları böyle yapan kim?

Cenâb-ı Hak. "Bakalım kulları sözlerinde duracaklar mı, iyi kulluk yapacaklar mı,Cenâb-ı Hak. "Bakalım kulları sözlerinde duracaklar mı, iyi kulluk yapacaklar mı, yoksa ahkâmı çiğneyecekler mi?" diye her kulu sizleri,yoksa ahkâmı çiğneyecekler mi?" diye her kulu sizleri, bizleri, hepimizi her vesile ile her zaman imtihan eder. Bu dünya imtihan dünyasıdır.bizleri, hepimizi her vesile ile her zaman imtihan eder.

Bu dünya imtihan dünyasıdır.
İmtihan dünyası olduğu için insanlar daima imtihan olurlar. İmtihan dünyası olduğu için insanlar daima imtihan olurlar. Bu zamanın insanları da sizler de, bizler de her an imtihan oluyoruz.Bu zamanın insanları da sizler de, bizler de her an imtihan oluyoruz. Bu imtihanın olduğunu bilip uyanık olanlar, imtihanı karşısında bulunca; "Bu bir imtihandır." deyipBu imtihanın olduğunu bilip uyanık olanlar, imtihanı karşısında bulunca; "Bu bir imtihandır." deyip Cenâb-ı Hakk'ın rızasına uygun hareket ederlerse sevap kazanır,Cenâb-ı Hakk'ın rızasına uygun hareket ederlerse sevap kazanır, imtihanı başarır, iyi bir sonuca ulaşırlar.imtihanı başarır, iyi bir sonuca ulaşırlar. İmtihanı başaramayanlar da başarısız olur, cezaya uğrar, kaybeder. İmtihanı başaramayanlar da başarısız olur, cezaya uğrar, kaybeder.

Balıklar cumartesi günü geliyor, başka gün gelmiyor. Bu ahâli ne yapmış?Balıklar cumartesi günü geliyor, başka gün gelmiyor.

Bu ahâli ne yapmış?
Bu âyet-i kerîmede işaret edilen yahudi topluluğu ne yapmış? Bu âyet-i kerîmede işaret edilen yahudi topluluğu ne yapmış? Tabi bunları yahudi kitapları da yazıyor. Tabi bunları yahudi kitapları da yazıyor. Peygamber Efendimiz'in zamanındaki yahudilerin de bildikleri olay, hatırlatma bu. Ne yapmışlar? Peygamber Efendimiz'in zamanındaki yahudilerin de bildikleri olay, hatırlatma bu.

Ne yapmışlar?

İki rivayet var. Bir; ağları, balık tutmaya mahsus şeyleri kurmuşlar, ağları ipleri germişler.İki rivayet var. Bir; ağları, balık tutmaya mahsus şeyleri kurmuşlar, ağları ipleri germişler. Cumartesi günü tutulmuş, yakalanmış balıkları, pazar günü toplamışlar.Cumartesi günü tutulmuş, yakalanmış balıkları, pazar günü toplamışlar. "Biz cumartesi çalışmadık." demiş oluyorlar. Tabi bu bir hile oluyor. "Biz cumartesi çalışmadık." demiş oluyorlar. Tabi bu bir hile oluyor. Hem Allah'ın emrini tutmamış oluyorlar, zahiren tutmuş gibi oluyorlar ama aslında tutmamış oluyorlar.Hem Allah'ın emrini tutmamış oluyorlar, zahiren tutmuş gibi oluyorlar ama aslında tutmamış oluyorlar. Tutmadığını işaret ediyor. Çünkü Cenâb-ı Hak kabul etmedi. Tutmadığını işaret ediyor. Çünkü Cenâb-ı Hak kabul etmedi.

Bir rivayete göre de ağlarını kurup tedbir alıp cumartesi günü gelen balıkları yakalamaya kalkışmışlar. Bir rivayete göre de ağlarını kurup tedbir alıp cumartesi günü gelen balıkları yakalamaya kalkışmışlar.

Bir rivayete göre denizin kenarından kanallar kazıp hendekler kazıp içeriye büyük çukurlar,Bir rivayete göre denizin kenarından kanallar kazıp hendekler kazıp içeriye büyük çukurlar, göletler kazıp dalgaların çarpmasıyla cumartesi günü getirdiği balıkları yakalamaya çalışmışlar. göletler kazıp dalgaların çarpmasıyla cumartesi günü getirdiği balıkları yakalamaya çalışmışlar.

Büyük deniz, şiddetli dalgalar var. O çok balıklardan, bu şeyin içine kazdıkları kanallardanBüyük deniz, şiddetli dalgalar var. O çok balıklardan, bu şeyin içine kazdıkları kanallardan o geniş gölete gelenleri ondan sonraki gün cumartesi geçince toplamışlar.o geniş gölete gelenleri ondan sonraki gün cumartesi geçince toplamışlar. İlk önce bunu bir şahıs yapmışken sonra ötekiler bakmışlar ki balık kokuları geliyor,İlk önce bunu bir şahıs yapmışken sonra ötekiler bakmışlar ki balık kokuları geliyor, "Nereden oluyor?" derken bu hileyi, ahkâmı çiğneme hilesini hepsi yapmaya başlamışlar. "Nereden oluyor?" derken bu hileyi, ahkâmı çiğneme hilesini hepsi yapmaya başlamışlar.

Ondan sonra bakmışlar ceza gelmiyor; bu işi alenî yapmaya başlamışlar,Ondan sonra bakmışlar ceza gelmiyor; bu işi alenî yapmaya başlamışlar, cumartesinin ahkâmını çiğnemeye başlamışlar. cumartesinin ahkâmını çiğnemeye başlamışlar.

"Bu durumda iken şehrin ahâlisi yetmiş bin kişi idi." deniliyor."Bu durumda iken şehrin ahâlisi yetmiş bin kişi idi." deniliyor. Tabi rakamlarını Allah bilir ama kitaplar böyle teferruat veriyorlar.Tabi rakamlarını Allah bilir ama kitaplar böyle teferruat veriyorlar. Bu insanların bir kısmı bu suçları işlemişler; "Cumartesi günü çalışmayın." denildiği halde Bu insanların bir kısmı bu suçları işlemişler; "Cumartesi günü çalışmayın." denildiği halde çalışmışlar, çalışarak ahkâmı çiğnemişler. Günah işlemiş oluyorlar, Allah'ın emrini tutmamış oluyorlar. çalışmışlar, çalışarak ahkâmı çiğnemişler. Günah işlemiş oluyorlar, Allah'ın emrini tutmamış oluyorlar.

Bir kısmı böyle yapmamış, bu işi yapmamış, bir de yapanları ikaz etmişler, vaaz etmişler, nasihat etmişler: Bir kısmı böyle yapmamış, bu işi yapmamış, bir de yapanları ikaz etmişler, vaaz etmişler, nasihat etmişler:

"Bakın, dinimizde bu haramdır, günahtır. Allah; 'Cumartesi günü çalışmayın.' dedi."Bakın, dinimizde bu haramdır, günahtır. Allah; 'Cumartesi günü çalışmayın.' dedi. Siz işi hileye döktünüz, Allah'ın emrini tutmuyorsunuz, başınıza felaket gelir." demişler. Siz işi hileye döktünüz, Allah'ın emrini tutmuyorsunuz, başınıza felaket gelir." demişler.

Bu hususta ilerideki âyet-i kerîmelerde yine geniş teferruatlı atıflar gelecek: Bu hususta ilerideki âyet-i kerîmelerde yine geniş teferruatlı atıflar gelecek:

Ve's'elhüm ani'l-karyeti'lletî kânet hâdıreta'l-bahri iz ya'dûne fi's-sebti iz te'tîhimVe's'elhüm ani'l-karyeti'lletî kânet hâdıreta'l-bahri iz ya'dûne fi's-sebti iz te'tîhim hîtânühüm yevme sebtihim şürrean ve yevme lâ yesbitûne lâ te'tîhim. hîtânühüm yevme sebtihim şürrean ve yevme lâ yesbitûne lâ te'tîhim. âyet-i kerîmesi geldiği zaman oralarda daha geniş olarak konuşulacak âyet-i kerîmesi geldiği zaman oralarda daha geniş olarak konuşulacak ama bazıları güzel nasihat etmişler.ama bazıları güzel nasihat etmişler. Ötekilerin bir kısmı da bu nasihat edenlere; "Boşverin, bunlar laf anlamıyor." demişler. Ötekilerin bir kısmı da bu nasihat edenlere; "Boşverin, bunlar laf anlamıyor." demişler.

Lime teızûne kavmeni'llâhü mühlikühüm ev müazzibühüm azâben şedîdâ.Lime teızûne kavmeni'llâhü mühlikühüm ev müazzibühüm azâben şedîdâ. "Allah'ın helâkine uğrayacak olan, Allah'ın helâk edeceği, şiddetli azaba uğratacağı bu insanlara"Allah'ın helâkine uğrayacak olan, Allah'ın helâk edeceği, şiddetli azaba uğratacağı bu insanlara -bak sizi dinlemiyorlar işte- boş yere ne diye vaaz edip duruyorsunuz, niye nasihat edip duruyorsunuz?-bak sizi dinlemiyorlar işte- boş yere ne diye vaaz edip duruyorsunuz, niye nasihat edip duruyorsunuz? Boşverin." demişler. Onlar da demişler ki; Boşverin." demişler.

Onlar da demişler ki;

Kâlû ma'zireten ilâ rabbiküm ve leallehüm yettekûn. "Allahu Teâlâ hazretlerine;Kâlû ma'zireten ilâ rabbiküm ve leallehüm yettekûn. "Allahu Teâlâ hazretlerine; 'Bizden bir mazeret olsun yâ Rabbi! Biz hem yapmadık hem de yapılmamasını söyledik.'Bizden bir mazeret olsun yâ Rabbi! Biz hem yapmadık hem de yapılmamasını söyledik. Bizi affet, biz suçlu değiliz.' diyecekler." Bizi affet, biz suçlu değiliz.' diyecekler."

Doğru olan bu. Vaaz etmeyenlerin de durumu iyi değil. Doğru olan bu. Vaaz etmeyenlerin de durumu iyi değil.

Bunların da sonradan cezaya uğradıkları, vaaz etmedikleri için felakete uğradıkları biliniyor.Bunların da sonradan cezaya uğradıkları, vaaz etmedikleri için felakete uğradıkları biliniyor. Vaaz edenler kurtuluyor. Vaaz edenler kurtuluyor. Nasihat edenler; hem iyi davranıp hem de iyiliği yaptırmak için gayret edenler kurtuluyor.Nasihat edenler; hem iyi davranıp hem de iyiliği yaptırmak için gayret edenler kurtuluyor. Allah'ın sevdiği kul olmamız için bizim de böyle olmamız lazım. Bir, iyi insan olmamız lazım. Allah'ın sevdiği kul olmamız için bizim de böyle olmamız lazım.

Bir, iyi insan olmamız lazım.
Kendimiz, şahsen, kişi olarak, özel bir mesele, tamam.Kendimiz, şahsen, kişi olarak, özel bir mesele, tamam. Dindarlık kişinin kendi özel meselesi bu bir; ama bundan sonra ikinci bir adım lazım.Dindarlık kişinin kendi özel meselesi bu bir; ama bundan sonra ikinci bir adım lazım. Böyle olunca yetmiyor. İnsanın bir de başkalarını da iyi insan yapmak için gayret içinde olması lazım. Böyle olunca yetmiyor. İnsanın bir de başkalarını da iyi insan yapmak için gayret içinde olması lazım.

Peygamber Efendimiz geldi; "İyi bir peygamber olarak yaşayayım, Peygamber Efendimiz geldi; "İyi bir peygamber olarak yaşayayım, 'İyi bir peygamber nasıl olur, insanlar görsünler.'" deyip gitmedi.'İyi bir peygamber nasıl olur, insanlar görsünler.'" deyip gitmedi. Başka insanları da müslüman etmek için gayret etti, çalıştı.Başka insanları da müslüman etmek için gayret etti, çalıştı. İslâm cihana yayıldı okyanusları geçti, kıtalara yayıldı. Milyonlarca, milyarlarca müslüman insan var. İslâm cihana yayıldı okyanusları geçti, kıtalara yayıldı. Milyonlarca, milyarlarca müslüman insan var.

Bir de İslâm'ın yayılması, öğrenilmesi, uygulanması için gayret göstermek lazım.Bir de İslâm'ın yayılması, öğrenilmesi, uygulanması için gayret göstermek lazım. Hiç olmazsa söylemek lazım. Bir iyiliği fiilen yapmak lazım, yaptırmak lazım, yaptırtmak lazım.Hiç olmazsa söylemek lazım. Bir iyiliği fiilen yapmak lazım, yaptırmak lazım, yaptırtmak lazım. Kötülüğü yapmamak lazım, yapmamasını söylemek lazım. Kötülüğü yapmamak lazım, yapmamasını söylemek lazım.

Bir de engelleyebilirse kötülüğünü yaptırtmamak lazım.Bir de engelleyebilirse kötülüğünü yaptırtmamak lazım. Bir adam öteki adamı dövüyor; eğer babayiğitsen döveni dövdürtmezsin. Bir adam öteki adamı dövüyor; eğer babayiğitsen döveni dövdürtmezsin. Şu sırplar şu Arnavutlara saldırıyor. Babayiğitsen bu mütecâvizi durdurursun, saldırtmazsın.Şu sırplar şu Arnavutlara saldırıyor. Babayiğitsen bu mütecâvizi durdurursun, saldırtmazsın. Bunu yapamazsa insanın söylemesi lazım.Bunu yapamazsa insanın söylemesi lazım. Hiç olmazsa "Yapmayın, etmeyin, yanlıştır." diye hatırlatması lazım. Söyleyen kurtulur. Hiç olmazsa "Yapmayın, etmeyin, yanlıştır." diye hatırlatması lazım. Söyleyen kurtulur. Söylendiği halde, anlatıldıgı halde dinlemeyen cezasını, belasını bulur. Söylendiği halde, anlatıldıgı halde dinlemeyen cezasını, belasını bulur.

Burada; bu nasihati dinlemeyen, cumartesi günününBurada; bu nasihati dinlemeyen, cumartesi gününün dinî ahkâmını çiğneyenlerin maymun hâline geldikleri belirtiliyor. dinî ahkâmını çiğneyenlerin maymun hâline geldikleri belirtiliyor.

Ama bu maymun hâline gelmek nasıl oldu? Şeklen maymun mu oldular? Ama bu maymun hâline gelmek nasıl oldu? Şeklen maymun mu oldular?

Evet. Bazı rivayetlere göre bunlar maymun hâline geldiler. Çünkü kavim ikiye ayrılmış.Evet. Bazı rivayetlere göre bunlar maymun hâline geldiler. Çünkü kavim ikiye ayrılmış. Allah'ın emrini tutanlar, tutmayanlar. Allah'ın emrini tutanlar, tutmayanlar. Hatta bunlar bölgelerini ayırmışlar, şehirde duvar yapmışlar, ayrı kapı yapmışlar, surlar yapmışlar: Hatta bunlar bölgelerini ayırmışlar, şehirde duvar yapmışlar, ayrı kapı yapmışlar, surlar yapmışlar:

"Tutmayanların mahallesi, tutanların mahallesi, tutmayanların kapısı, tutanların kapısı." "Tutmayanların mahallesi, tutanların mahallesi, tutmayanların kapısı, tutanların kapısı."

Sonra bir gün bakmışlar, öbür taraftan kapıdan kimse çıkmıyor.Sonra bir gün bakmışlar, öbür taraftan kapıdan kimse çıkmıyor. Çıkmayınca duvarın öbür tarafını delip baktıkları zaman görmüşler ki Çıkmayınca duvarın öbür tarafını delip baktıkları zaman görmüşler ki hepsi maymun şeklinde onlara bakıyor. hepsi maymun şeklinde onlara bakıyor. "Gençleri maymun, yaşlıları hınzırdomuz şekline girdi." diye rivayetler var. "Gençleri maymun, yaşlıları hınzırdomuz şekline girdi." diye rivayetler var.

"'Bakın biz size söylemiştik. Söylememiş miydik?' deyince, onlar başlarını salladılar;"'Bakın biz size söylemiştik. Söylememiş miydik?' deyince, onlar başlarını salladılar; 'Evet, söylediniz ondan biz bu duruma geldik.' demek istediler." diye rivayetler var. 'Evet, söylediniz ondan biz bu duruma geldik.' demek istediler." diye rivayetler var.

Bazı alimler de diyorlar ki; "Bu; gönüllerinin maymunlaşması, içlerinin maymunlaşması,Bazı alimler de diyorlar ki;

"Bu; gönüllerinin maymunlaşması, içlerinin maymunlaşması,
sûretlerinin değil de sîretlerinin maymunlaşması tarzında oldu." sûretlerinin değil de sîretlerinin maymunlaşması tarzında oldu."

Nitekim Cuma suresinde de; Nitekim Cuma suresinde de;

Meselü'llezîne hummilü't-tevrâte sümme lem yahmilûhâ kemeseli'l-hımâri yahmilü esfârâ. diyeMeselü'llezîne hummilü't-tevrâte sümme lem yahmilûhâ kemeseli'l-hımâri yahmilü esfârâ. diye bir benzetme yapılıyor: "Allah'ın emrini telakki ettikten sonra bir benzetme yapılıyor:

"Allah'ın emrini telakki ettikten sonra
kendilerine Tevrat indirildikten sonra Tevrat'ın ahkâmına uymayanlar; kendilerine Tevrat indirildikten sonra Tevrat'ın ahkâmına uymayanlar; üzerine kitap yükletilmiş merkeplere benzer, merkepler gibidir." deniliyor. üzerine kitap yükletilmiş merkeplere benzer, merkepler gibidir." deniliyor.

"Böyle bir benzetmedir. Gönülleri benzemiştir."Böyle bir benzetmedir. Gönülleri benzemiştir. Allah'ın kahrına, mânevî cezasına uğramışlardır." diyenler de var. Elmalılı merhum diyor ki; Allah'ın kahrına, mânevî cezasına uğramışlardır." diyenler de var.

Elmalılı merhum diyor ki;

"Bu çağın idrakine göre mânevî bir mesh, sîretlerinin,"Bu çağın idrakine göre mânevî bir mesh, sîretlerinin, gönüllerinin maymunlaşması daha makul." ama ibn Kesir de tefsirinde diyor ki; gönüllerinin maymunlaşması daha makul." ama ibn Kesir de tefsirinde diyor ki;

"Öteki rivayetler daha kuvvetli. Cenâb-ı Hak bir insanı maymun hâline getirmeye kâdirdir. "Öteki rivayetler daha kuvvetli. Cenâb-ı Hak bir insanı maymun hâline getirmeye kâdirdir. Bunlar üç gün maymun hâline geldiler. Üç gün sonra öldüler." Bunlar üç gün maymun hâline geldiler. Üç gün sonra öldüler."

Çünkü yemek yiyemiyorlardı ve çoğalmalarının da olmadığını belirtiyor. Çünkü yemek yiyemiyorlardı ve çoğalmalarının da olmadığını belirtiyor.

Bizim Mekke'de bir kardeşimiz vardı.Bizim Mekke'de bir kardeşimiz vardı. Taif'ten gelirken Taif dağlarında arabalar durduğu zaman kayalardan maymunlar gelmişler.Taif'ten gelirken Taif dağlarında arabalar durduğu zaman kayalardan maymunlar gelmişler. Bunlar onlara ekmek filan vermişler. Bunlar onlara ekmek filan vermişler. Biz de Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye giderken geçen sene baktık; Biz de Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye giderken geçen sene baktık; yüzleri kırmızı tüylü, kürklü, bayağı güzel görünüşlü maymunlar var. yüzleri kırmızı tüylü, kürklü, bayağı güzel görünüşlü maymunlar var. Yolun kenarına bir aile şeklinde, kalabalık on beş, yirmi tane gördük, şaşırdık. Yolun kenarına bir aile şeklinde, kalabalık on beş, yirmi tane gördük, şaşırdık. Çünkü ben oralarda öyle bir şey olacağını hiç tahmin etmiyordum. Durduk. Çünkü ben oralarda öyle bir şey olacağını hiç tahmin etmiyordum. Durduk. Geri geri geldik, gördük, oralarda maymunlar var. Acaba o maymunlar bunların sülalesinden mi? Geri geri geldik, gördük, oralarda maymunlar var.

Acaba o maymunlar bunların sülalesinden mi?

Kitaplarda yazıyor ki; "Bunlar tenasül etmediler, nesilleri devam etmedi.Kitaplarda yazıyor ki; "Bunlar tenasül etmediler, nesilleri devam etmedi. Üç gün sonra helâk oldular, öldüler." Böyle bir ceza oldu. Üç gün sonra helâk oldular, öldüler." Böyle bir ceza oldu.

Fe-cealnâhâ nekâlen ve. "Biz onu ceza ibret cezası eyledik." Limâ beyne yedeyhâ.Fe-cealnâhâ nekâlen ve. "Biz onu ceza ibret cezası eyledik." Limâ beyne yedeyhâ. "Onun önündekilere." Ve mâ halfehâ. "Arkadakilere" Ve mev'ızaten li'l-müttekîn."Onun önündekilere." Ve mâ halfehâ. "Arkadakilere" Ve mev'ızaten li'l-müttekîn. "Müttekîlere bir öğüt eyledik." Burada izah edilmesi gereken iki, üç husus var: "Müttekîlere bir öğüt eyledik."

Burada izah edilmesi gereken iki, üç husus var:

Fe-cealnâhâ. "Biz onu eyledik." Neyi eyledik? Ha zamiri, o karyeye gidebilir.Fe-cealnâhâ. "Biz onu eyledik."

Neyi eyledik? Ha zamiri, o karyeye gidebilir.
"O şehrin bu durumunu bir ibretli olay eyledik." mânasına."O şehrin bu durumunu bir ibretli olay eyledik." mânasına. Yahut da buradaki zamir, cezaya gider, bu olaya gider. Yahut da ha zamiri o maymunlara gider. Yahut da buradaki zamir, cezaya gider, bu olaya gider. Yahut da ha zamiri o maymunlara gider.

"O maymunları niye böyle eyledik? Ne eyledik?" Nekâlen, "ceza" demek."O maymunları niye böyle eyledik? Ne eyledik?"

Nekâlen, "ceza" demek.
Ama bu nekâl, "bağ" mânasına geliyor. "Bir şeyi bağlamak." Ama bu nekâl, "bağ" mânasına geliyor. "Bir şeyi bağlamak." "Bir insanın yaptığı suç dolayısıyla onu bağlayan bir ceza" mânasına. "İbretli ceza" mânasına."Bir insanın yaptığı suç dolayısıyla onu bağlayan bir ceza" mânasına. "İbretli ceza" mânasına. Başkaları bu cezayı görünce korkup onu yapmamaya, kendilerini tuttukları için nekâl denmiş.Başkaları bu cezayı görünce korkup onu yapmamaya, kendilerini tuttukları için nekâl denmiş. Aslında "bağ" mânasından gelmesi ötekileri bağlıyor, o günahı işlemeye gitmekten tutuyor; "ceza" demek. Aslında "bağ" mânasından gelmesi ötekileri bağlıyor, o günahı işlemeye gitmekten tutuyor; "ceza" demek.

"Bu olayı bir ceza eyledik." veyahut "Bu şeyi veya bu maymunları bir ceza eyledik." "Bu olayı bir ceza eyledik." veyahut "Bu şeyi veya bu maymunları bir ceza eyledik."

Limâ beyne yedeyhâ ve mâ halfehâ. "Öndekiler ve arkadakilere bir ceza eyledik." Limâ beyne yedeyhâ ve mâ halfehâ. "Öndekiler ve arkadakilere bir ceza eyledik."

Bu öndekiler ve arkadakilerden maksat; "O civardaki ve ötedeki kavimlere,Bu öndekiler ve arkadakilerden maksat; "O civardaki ve ötedeki kavimlere, beldelere, karyelere, şehirlere bir ceza eyledik." mânasına. Buradaki mekân kast ediliyor.beldelere, karyelere, şehirlere bir ceza eyledik." mânasına. Buradaki mekân kast ediliyor. Önlerindeki, yakınlarındaki, uzaklarındaki, arkalarındaki şehirler, çevredekiler bu olayı,Önlerindeki, yakınlarındaki, uzaklarındaki, arkalarındaki şehirler, çevredekiler bu olayı, Allah'ın bu dehşetli cezasını gördüler. "Onlara öyle bir ibretli ceza eyledik." mânasına, veyahut;Allah'ın bu dehşetli cezasını gördüler. "Onlara öyle bir ibretli ceza eyledik." mânasına, veyahut; "O zamandaki insanlara ve daha sonra gelecek insanlara tarih boyunca "O zamandaki insanlara ve daha sonra gelecek insanlara tarih boyunca -Çünkü bu olay müthiş bir olay olarak, çok önemli bir olay olarak hep yazıldı.--Çünkü bu olay müthiş bir olay olarak, çok önemli bir olay olarak hep yazıldı.- bir ceza eyledik." mânasına. Gönülleri maymuna dönmüş olsa bir ceza eyledik." mânasına.

Gönülleri maymuna dönmüş olsa
dünyada gönülleri herhangi bir hayvana; sırplana, kaplana, tilkiye, köpeğe,dünyada gönülleri herhangi bir hayvana; sırplana, kaplana, tilkiye, köpeğe, maymuna, hınzıra benzeyen, çeşitli huylar dolayısıyla sîretleri onlar gibi olan insanlar her zaman var.maymuna, hınzıra benzeyen, çeşitli huylar dolayısıyla sîretleri onlar gibi olan insanlar her zaman var. "Böyle denmesinden de herkes için ibret olması da bu olayın gerçekten, maddeten olduğunu,"Böyle denmesinden de herkes için ibret olması da bu olayın gerçekten, maddeten olduğunu, mecazen değil de hakikaten olduğunu gösterir." diyor İbn Kesir. mecazen değil de hakikaten olduğunu gösterir." diyor İbn Kesir.

Mühim bir olay ki "Allah Allah, falanca beldenin günahkâr ahâlisiMühim bir olay ki "Allah Allah, falanca beldenin günahkâr ahâlisi Allah tarafından maymun hâline getirilivermişler.Allah tarafından maymun hâline getirilivermişler. Sonra üç gün sonra da helâk olmuşlar." deniliyor, önemli bir olay! Sonra üç gün sonra da helâk olmuşlar." deniliyor, önemli bir olay!

"Biz işte böyle çevresindeki şehirler ve ülkeler için"Biz işte böyle çevresindeki şehirler ve ülkeler için veyahut o zamandaki veya ondan sonraki insanlar için bunu bir ceza eyledik." veyahut o zamandaki veya ondan sonraki insanlar için bunu bir ceza eyledik."

Ve mev'ızaten li'l-müttekîn. "Ve sakınan müttakîler için de bir öğüt eyledik." Ve mev'ızaten li'l-müttekîn. "Ve sakınan müttakîler için de bir öğüt eyledik."

Bu müttakîler ifadesinden; her yahudi kavminden Allah'ın emrine itaatli, dindar,Bu müttakîler ifadesinden; her yahudi kavminden Allah'ın emrine itaatli, dindar, iyi kulluk yapan insanlar kast edilmiş olabilir. Hem de müslümanlar kast edilmiş olabilir. iyi kulluk yapan insanlar kast edilmiş olabilir. Hem de müslümanlar kast edilmiş olabilir.

Kıyamete kadar Allah'tan korkan müttakî kullar için bu bir öğüttür ki Cenâb-ı Hak emrini dinlemeyenKıyamete kadar Allah'tan korkan müttakî kullar için bu bir öğüttür ki Cenâb-ı Hak emrini dinlemeyen bazı insanları maymun ve hınzır hâline döndürüvermiş. bazı insanları maymun ve hınzır hâline döndürüvermiş.

"Bu müttakîlerden maksat, Ümmeti Muhammed'dir." diye de;"Bu müttakîlerden maksat, Ümmeti Muhammed'dir." diye de; "Ey müslümanlar, bu sizin için bir öğüttür." diye de rivayet ediliyor. Öğüt, öğüt alana verilir."Ey müslümanlar, bu sizin için bir öğüttür." diye de rivayet ediliyor.

Öğüt, öğüt alana verilir.
Biz de öğüdü alanlardan olmalıyız. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'denBiz de öğüdü alanlardan olmalıyız. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den Ebû Hüreyre radıyallahu anh'in rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf var. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'in rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf var. Bu konuya uygun olduğu için onu da okuyarak sohbetimizi tamamlayalım: Bu konuya uygun olduğu için onu da okuyarak sohbetimizi tamamlayalım:

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

Lâ tertekibû me'rtekebeti'l-yehûdü fe-testehıllû mehârima'llâhi bi edne'l-hıyeli. Lâ tertekibû me'rtekebeti'l-yehûdü fe-testehıllû mehârima'llâhi bi edne'l-hıyeli.

Lâ tertekibû me'rtekebeti'l-yehûdü. "Yahudilerin işledikleri günahları işlemeye siz de kalkışmayın,Lâ tertekibû me'rtekebeti'l-yehûdü. "Yahudilerin işledikleri günahları işlemeye siz de kalkışmayın, siz de öyle günahları irtikap etmeyin" Fe-testehıllû mehârima'llâhi bi edne'l-hıyeli.siz de öyle günahları irtikap etmeyin" Fe-testehıllû mehârima'llâhi bi edne'l-hıyeli. "Onlar hileleri; en aşağısıyla Allah'ın haram kılmış olduğu konuları helal ettiler."Onlar hileleri; en aşağısıyla Allah'ın haram kılmış olduğu konuları helal ettiler. Siz de onlar gibi yapıp Allah'ın haramlarını helal hâle getirmek için hileler düşünüp, uygulamayın!" diyeSiz de onlar gibi yapıp Allah'ın haramlarını helal hâle getirmek için hileler düşünüp, uygulamayın!" diye Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş, yasak etmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş, yasak etmiş.

Güvenilir bir hadîs-i şerîf. O halde müslüman olarak bu emre çok dikkat etmemiz gerekiyor. Güvenilir bir hadîs-i şerîf. O halde müslüman olarak bu emre çok dikkat etmemiz gerekiyor. Allah'ın bir emri var. Bu emri iyi anlamaya çalışmak her müslümanın görevi, vazifesi. Allah'ın bir emri var. Bu emri iyi anlamaya çalışmak her müslümanın görevi, vazifesi.

Allah ne buyurmuş? Acaba bu sözün altındaki mâna nedir? Bu âyetteki hüküm nedir, ahkâm nedir? Allah ne buyurmuş? Acaba bu sözün altındaki mâna nedir? Bu âyetteki hüküm nedir, ahkâm nedir?

Tamam, bunu anlar, anlamak için çalışır, araştırır, sorar ama inceledikten sonraTamam, bunu anlar, anlamak için çalışır, araştırır, sorar ama inceledikten sonra Allah'ın ahkâmı belli olduktan sonra onu uygulamamak içinAllah'ın ahkâmı belli olduktan sonra onu uygulamamak için çeşit çeşit bahaneler ortaya atmak; işte o böyle cezayı gerektirir.çeşit çeşit bahaneler ortaya atmak; işte o böyle cezayı gerektirir. Allah'ın emrini anladıktan sonra ona güzelce uymak lazım. Allah'ın emrini anladıktan sonra ona güzelce uymak lazım. Böyle yapanları Allah taltif eder, ters hareket edenleri cezalandırır. Böyle yapanları Allah taltif eder, ters hareket edenleri cezalandırır.

Cenâb-ı Hak cümlemizi sevdiği, razı olduğu şekilde yaşayan,Cenâb-ı Hak cümlemizi sevdiği, razı olduğu şekilde yaşayan, emirlerini tutan böyle hileli yollara sapmayan, saf, halis, hakiki, dindar, tertemiz müslümanlar eylesin. emirlerini tutan böyle hileli yollara sapmayan, saf, halis, hakiki, dindar, tertemiz müslümanlar eylesin.

Her türlü yanılmalardan, şeytanın aldatmasından, aklın, nefsin hilelerinden, oyunundan; Her türlü yanılmalardan, şeytanın aldatmasından, aklın, nefsin hilelerinden, oyunundan; dünya menfaati duygularının dini emirleri, ahkâmı uygulamaktan bizi saptırmasından hepimizi korusun.dünya menfaati duygularının dini emirleri, ahkâmı uygulamaktan bizi saptırmasından hepimizi korusun. Yolunda dâim eylesin. Ömrümüzü rızasına uygun geçirip dîn-i mübîni İslâm'a güzel hizmetler etmeyi,Yolunda dâim eylesin. Ömrümüzü rızasına uygun geçirip dîn-i mübîni İslâm'a güzel hizmetler etmeyi, müslümanlara faydalı olmayı nasip eylesin. müslümanlara faydalı olmayı nasip eylesin.

Ülkemizi güzelleştirmeyi, gül gülistan yapmayı nasip eylesin. İnsanlara mutluluk götürmeyi nasip etsin.Ülkemizi güzelleştirmeyi, gül gülistan yapmayı nasip eylesin. İnsanlara mutluluk götürmeyi nasip etsin. Nice insanların gönlünü hoş edip hayır duasını almayı nasip eylesin.Nice insanların gönlünü hoş edip hayır duasını almayı nasip eylesin. Nice açları doyurmayı, nice çıplakları giydirmeyi, nice nice yıkıkları âbâd etmeyi,Nice açları doyurmayı, nice çıplakları giydirmeyi, nice nice yıkıkları âbâd etmeyi, viraneleri âbâdât eylemeyi nasip eylesin. viraneleri âbâdât eylemeyi nasip eylesin.

Arkamızda hayırlı eserler bırakıp, hayrât ü hasenât bırakıp,Arkamızda hayırlı eserler bırakıp, hayrât ü hasenât bırakıp, sadakât ı câriyât bırakıp Rabbimiz'in huzuruna, imtihanı başarmış olarak, sadakât ı câriyât bırakıp Rabbimiz'in huzuruna, imtihanı başarmış olarak, sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmayı nasip eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin.sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmayı nasip eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Âhirette, Firdevs-i Âlâ'da Peygamber Efendimiz'e cümlemizi komşu eylesin. Âhirette, Firdevs-i Âlâ'da Peygamber Efendimiz'e cümlemizi komşu eylesin.

Bi hürmeti esmâi'l-hüsnâ ve bi hürmeti habîbihî'l-Mustafa Bi hürmeti esmâi'l-hüsnâ ve bi hürmeti habîbihî'l-Mustafa

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh! es-Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2