Namaz Vakitleri

21 Cemâziye'l-Âhir 1446
22 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:19
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:46
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Allah’ın Dediği Olur

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

23 Cemâziye'l-Âhir 1412 / 29.12.1991
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah Bir Kulunu Saptırmak İsterse, Her Şeyi Yapan, Yaptıran Allah CC, Çâre Allah’a Dayanmak, Kaza Gelince, Akıl Baştan | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah’ın Dediği Olur

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

23 Cemâziye'l-Âhir 1412 / 29.12.1991
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah Bir Kulunu Saptırmak İsterse, Her Şeyi Yapan, Yaptıran Allah CC, Çâre Allah’a Dayanmak, Kaza Gelince, Akıl Baştan | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm

el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh alâ külli hâlin ve fî külli hîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirînealâ külli hâlin ve fî külli hîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne ve şefîi'l-müznibîn tâc-u ruûsinâ ve tabîbi kulûbinâ Muhammedini'l-Mustafâ ve şefîi'l-müznibîn tâc-u ruûsinâ ve tabîbi kulûbinâ Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ.ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ. Emmâ ba'd. Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'llâhEmmâ ba'd. Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'llâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemeve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve selleme ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetün bid'atün ve külle bid'atün dalâletün ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetün bid'atün ve külle bid'atün dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nârve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr ve bi's-senedi'l-muttasili ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl. ve bi's-senedi'l-muttasili ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl.

İzâ erâda'llâhu en yüzîğa abden a'mâ aleyhi'l-hiyel. İzâ erâda'llâhu en yüzîğa abden a'mâ aleyhi'l-hiyel.

Sadaka resûlullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl Sadaka resûlullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Rabbü'l-âlemîn ve erhame'r-râhimîn size dünyanın ve âhiretin bildiğimiz bilmediğimizRabbü'l-âlemîn ve erhame'r-râhimîn size dünyanın ve âhiretin bildiğimiz bilmediğimiz her türlü hayırlarını ihsân eylesin.her türlü hayırlarını ihsân eylesin. Dünyanın ve âhiretin her türlü şerlerinden korusun.Dünyanın ve âhiretin her türlü şerlerinden korusun. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okuyacağız, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okuyacağız, istifade edeceğiz, tefeyyüz edeceğiz, taallüm etmiş olacağız. istifade edeceğiz, tefeyyüz edeceğiz, taallüm etmiş olacağız.

Bu hadis-i şerîflerin okunmasına başlamadan önce, Bu hadis-i şerîflerin okunmasına başlamadan önce, boynumuzun borcu olan mânevî bir vazifemiz var.boynumuzun borcu olan mânevî bir vazifemiz var. Başta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz olmak üzereBaşta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz olmak üzere cümle enbiyâ ve mürselînin ve Peygamber Efendimiz'in ashabı ve diğerlerinin ashabının, cümle enbiyâ ve mürselînin ve Peygamber Efendimiz'in ashabı ve diğerlerinin ashabının, etbâının ve hasseten Peygamberimiz'in varisleri, ümmetin emînleri,etbâının ve hasseten Peygamberimiz'in varisleri, ümmetin emînleri, peygamberlerin halifeleri durumunda olan mürşitlerimizin, sâdât ve meşâyih-i turuk-ı aliyyemizin, peygamberlerin halifeleri durumunda olan mürşitlerimizin, sâdât ve meşâyih-i turuk-ı aliyyemizin, Ebû Bekir Sıddîk ve Aliyyü'l-Murtezâ'dan Hocamız Muhammed Zahid-i Bursevî'ye kadar Ebû Bekir Sıddîk ve Aliyyü'l-Murtezâ'dan Hocamız Muhammed Zahid-i Bursevî'ye kadar turuk u aliyyemiz silsilelerinden gelmiş geçmiş turuk u aliyyemiz silsilelerinden gelmiş geçmiş bütün sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ruhlarına,bütün sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ruhlarına, bu beldeyi fethetmiş olan Fatih Sultan Muhammet Han hazretlerinin ruhunabu beldeyi fethetmiş olan Fatih Sultan Muhammet Han hazretlerinin ruhuna ve onun ordusuna mensup mübarek mücahitlerin, evliyâullahın, sâlihlerin, ve onun ordusuna mensup mübarek mücahitlerin, evliyâullahın, sâlihlerin, Ak Şemsettin hazretlerinin ve Ak Şemsettin hazretlerinin ve bu beldeleri Allah Allah diyerek mallarını, canlarını ortaya koyarak bu beldeleri Allah Allah diyerek mallarını, canlarını ortaya koyarak ve her türlü fedakarlığı âşikâre yaparak fethetmiş olan ve her türlü fedakarlığı âşikâre yaparak fethetmiş olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin, cümle hayrât u hasenât sahiplerinin,fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin, cümle hayrât u hasenât sahiplerinin, beldemizin medâr ı iftihârı Yuşa aleyhisselam'ın, beldemizin medâr ı iftihârı Yuşa aleyhisselam'ın, daha adını bilmediğimiz başka peygamberler varsa onların,daha adını bilmediğimiz başka peygamberler varsa onların, cümle evliyâullahın, hasseten buraları fethetmek için gelmiş ve buralarda vefat etmiş olancümle evliyâullahın, hasseten buraları fethetmek için gelmiş ve buralarda vefat etmiş olan sahâbe-i kirâmın, Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin,sahâbe-i kirâmın, Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin, bu caminin bânîsi İskender Paşa'nın ve bu camiyi zaman zaman bu caminin bânîsi İskender Paşa'nın ve bu camiyi zaman zaman tamir ettirmiş, ayakta tutmuş, genişletmiş olan insanların, hayır sahiplerinin,tamir ettirmiş, ayakta tutmuş, genişletmiş olan insanların, hayır sahiplerinin, bu camiden gelmiş geçmiş olan imamların, hatiplerin, müezzinlerin cemaatlerin, bu camiden gelmiş geçmiş olan imamların, hatiplerin, müezzinlerin cemaatlerin, kayyumların ruhlarına hediye olsun diye, kayyumların ruhlarına hediye olsun diye, bu hadîs-i şerîfleri toplamış olan Gümüşhanevî Hocamız'ın ruhuna, bu hadîs-i şerîfleri toplamış olan Gümüşhanevî Hocamız'ın ruhuna, bu hadisleri bize nakletmiş olan alimlerin, râvîlerin, bu hadisleri bize nakletmiş olan alimlerin, râvîlerin, kâtiplerin, fâzılların ruhlarına hediye olsun diye,kâtiplerin, fâzılların ruhlarına hediye olsun diye, uzaktan yakından kar yağmur demeyip yaz kış demeyip gelip bu hadîs-i şerîfleri dinleyenuzaktan yakından kar yağmur demeyip yaz kış demeyip gelip bu hadîs-i şerîfleri dinleyen siz kıymetli kardeşlerimizin de âhirete göçmüş bütün yakınlarının, siz kıymetli kardeşlerimizin de âhirete göçmüş bütün yakınlarının, sevdiklerinin, ecdâd u ceddât, akraba ve taallukâtının ruhlarına hediye olsun diyesevdiklerinin, ecdâd u ceddât, akraba ve taallukâtının ruhlarına hediye olsun diye ve biz yaşayan mü'minler de Allah'ın sevdiği kullar olalım,ve biz yaşayan mü'minler de Allah'ın sevdiği kullar olalım, Peygamber Efendimiz'in sünneti yolunda yürüyelim, Peygamber Efendimiz'in sünneti yolunda yürüyelim, Rabbimiz'in huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varalım diyeRabbimiz'in huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varalım diye bir Fâtiha, on bir İhlâs-ı Şerîf okuyalım, ruhlarına bağışlayalım, öyle başlayalım. bir Fâtiha, on bir İhlâs-ı Şerîf okuyalım, ruhlarına bağışlayalım, öyle başlayalım.

Okuduğumuz hadîs-i şerîfler Râmuzü'l-ehâdis'in 28.sayfasında,Okuduğumuz hadîs-i şerîfler Râmuzü'l-ehâdis'in 28.sayfasında, şimdi metnini okuduğumuz hadîs-i şerîf de 10. hadîs-i şerîf. şimdi metnini okuduğumuz hadîs-i şerîf de 10. hadîs-i şerîf. Osman radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.Osman radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

İzâ erâda'llahu en yüzîğa abden.İzâ erâda'llahu en yüzîğa abden. "Allah bir kulu sapıtmak, yoldan çıkarmak, ayağını kaydırmak, meylettirmek,"Allah bir kulu sapıtmak, yoldan çıkarmak, ayağını kaydırmak, meylettirmek, yanlış yola meylettirmek dilerse murad ederse..." yanlış yola meylettirmek dilerse murad ederse..."

A'ma aleyhi'l-hiyel. "Çareleri, tedbirleri ona göstermez.A'ma aleyhi'l-hiyel. "Çareleri, tedbirleri ona göstermez. Gözlerini çarelere, tedbirlere karşı kör eder, çareyi göremez duruma düşürür." Gözlerini çarelere, tedbirlere karşı kör eder, çareyi göremez duruma düşürür."

O zaman o meyleder, sapar, şaşırır ve başına gelecek olan gelir. O zaman o meyleder, sapar, şaşırır ve başına gelecek olan gelir.

Biliyoruz ki hiç şekkimiz, şüphemiz yok ki her şey Allah'tandır.Biliyoruz ki hiç şekkimiz, şüphemiz yok ki her şey Allah'tandır. Yaşatmak, öldürmek, zengin etmek, fakir etmek, hasta etmek, Yaşatmak, öldürmek, zengin etmek, fakir etmek, hasta etmek, sıhhatli etmek, sapıtmak, hidayet vermek… sıhhatli etmek, sapıtmak, hidayet vermek… Allah hem dâll hem nâfi hem dârr; fayda da verir zarar da verir.Allah hem dâll hem nâfi hem dârr; fayda da verir zarar da verir. Hem hâdî hem mudıll; dilerse hidayet verir, dilerse dalalete sevk eder; Hem hâdî hem mudıll; dilerse hidayet verir, dilerse dalalete sevk eder; yani nasıl dilerse öyle yapar. yani nasıl dilerse öyle yapar. Hiç kimsenin O'nun dilediğine karşı gelmeye, söz söylemeye, onu yaptırmamaya gücü yetmez. Hiç kimsenin O'nun dilediğine karşı gelmeye, söz söylemeye, onu yaptırmamaya gücü yetmez. Hükmünü nasıl dilerse öyle yapar. Hükmünü nasıl dilerse öyle yapar.

Tabi yef'alu'llâhu mâ yeşâü ve yef'alü mâ yurîd "Ne dilerse onu yapar.Tabi yef'alu'llâhu mâ yeşâü ve yef'alü mâ yurîd "Ne dilerse onu yapar. Neye hükmederse kendisi bilir." Lâ yüs'elü ammâ yef'alûn. Neye hükmederse kendisi bilir." Lâ yüs'elü ammâ yef'alûn. "Yaptıklarından kimse O'na sorgu sual açamaz.""Yaptıklarından kimse O'na sorgu sual açamaz." Ve hüm yüs'ellûn. "Kullar sorgu suale maruzdur ama O'na kimse sorgu sual soramaz." Ve hüm yüs'ellûn. "Kullar sorgu suale maruzdur ama O'na kimse sorgu sual soramaz."

Bunları biliyoruz; istediğini yapar. Bunları biliyoruz; istediğini yapar.

Peki niye bazı kullarını dalâlete sevk etmiş, bazı kullarını hidayete sevk etmiş? Peki niye bazı kullarını dalâlete sevk etmiş, bazı kullarını hidayete sevk etmiş? Burada kaderin sırrı nedir, bu işin esrarı nedir? Burada kaderin sırrı nedir, bu işin esrarı nedir?

Ona da hidayet verseydi! Hepsi doğru yolda gitselerdi! Ona da hidayet verseydi! Hepsi doğru yolda gitselerdi!

Bizim Allah'ı tanımaya imkanımız yoktur, Bizim Allah'ı tanımaya imkanımız yoktur, yani Allah'ı tam mânasıyla tanımaya imkanımız yoktur.yani Allah'ı tam mânasıyla tanımaya imkanımız yoktur. Mârifetullahtan, Allah'ı bilmekten ancak O'nun bildirdiği kadar birazcık bir şeyler bilir ama Mârifetullahtan, Allah'ı bilmekten ancak O'nun bildirdiği kadar birazcık bir şeyler bilir ama her şeyini anlayamaz. her şeyini anlayamaz. İşlerin bütün esrarını da bilemez.İşlerin bütün esrarını da bilemez. Allah'ı tanıyamadığı gibi fiillerinin de hepsini tam mânasıyla tanıyamaz. Allah'ı tanıyamadığı gibi fiillerinin de hepsini tam mânasıyla tanıyamaz.

Yalnız Kur'ân-ı Kerîm'den biliyoruz ki Allahu Teâlâ hazretleri Rahmân'dır, Rahîm'dir.Yalnız Kur'ân-ı Kerîm'den biliyoruz ki Allahu Teâlâ hazretleri Rahmân'dır, Rahîm'dir. Erhamü'r-râhimîn'dir. "Merhametlilerin en merhametlisidir." Erhamü'r-râhimîn'dir. "Merhametlilerin en merhametlisidir."

Zalim değildir, kullarına zulmetmez yani adaletin hilafına haksızlık olarak bir şey yapmaz. Zalim değildir, kullarına zulmetmez yani adaletin hilafına haksızlık olarak bir şey yapmaz. Bunları çok net olarak Kur'ân-ı Kerîm'den biliyoruz ki adalet sahibidir. Bunları çok net olarak Kur'ân-ı Kerîm'den biliyoruz ki adalet sahibidir.

Hatta öyle adalet sahibidir ki "Allah âdil" demiyoruz; el-adl diyoruz.Hatta öyle adalet sahibidir ki "Allah âdil" demiyoruz; el-adl diyoruz. Mastarla tasvir etmek, çok mübalağa içindir. Mastarla tasvir etmek, çok mübalağa içindir. Adaletin ta kendisidir, adaletli iş yapar.Adaletin ta kendisidir, adaletli iş yapar. Âdil, hafif kalır; adaletin tam kendisidir. Her işi tam adalet! Âdil, hafif kalır; adaletin tam kendisidir. Her işi tam adalet!

"Adalet olunca, zulüm olmayınca, haksızlık olmayınca her işin sebebi var." demek oluyor. "Adalet olunca, zulüm olmayınca, haksızlık olmayınca her işin sebebi var." demek oluyor.

O zaman belayı bulan kendisi kaşınmıştır da ondan bulmuştur. O zaman belayı bulan kendisi kaşınmıştır da ondan bulmuştur. Sapıtan sapıtmayı hak etmiştir, cehenneme gitmeye müstahak olmuştur da Sapıtan sapıtmayı hak etmiştir, cehenneme gitmeye müstahak olmuştur da ondan Allah onu sapıtmıştır. ondan Allah onu sapıtmıştır.

İmtihan dünyası. Biliyoruz ki Allah bizi imtihan olarak buraya gönderdi; herkes imtihan oluyor. İmtihan dünyası. Biliyoruz ki Allah bizi imtihan olarak buraya gönderdi; herkes imtihan oluyor. Herkes imtihan olduğuna göre çalışır; imtihanı başarırsa kazanır, başaramazsa sapıtır. Herkes imtihan olduğuna göre çalışır; imtihanı başarırsa kazanır, başaramazsa sapıtır. Tabi netice itibariyle sapıtması kendi kendine değil Allah'ın yaratmasıyla, Allah'ın hükmüyle oluyor.Tabi netice itibariyle sapıtması kendi kendine değil Allah'ın yaratmasıyla, Allah'ın hükmüyle oluyor. Çünkü "dur" dese her şeyi durdurur.Çünkü "dur" dese her şeyi durdurur. Durdurmayıp da o işi o tarafa kaydırmasının sebebi adaleti dolayısıyladır. Durdurmayıp da o işi o tarafa kaydırmasının sebebi adaleti dolayısıyladır.

Zalim olmadığından erhamü'r-râhimîn olduğundan, kulunun tövbe etmesini sevdiğinden, Zalim olmadığından erhamü'r-râhimîn olduğundan, kulunun tövbe etmesini sevdiğinden, kabahat yine o imtihanı başaramayan kimsede oluyor. kabahat yine o imtihanı başaramayan kimsede oluyor. İnsan Allah'ın esmâü'l-hüsnâ'sını incelediği zaman bu çok net olarak anlaşılıyor. İnsan Allah'ın esmâü'l-hüsnâ'sını incelediği zaman bu çok net olarak anlaşılıyor.

Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyuruyor: Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyuruyor:

"Allah, kulunun tevbesinden son derecede memnun olur. "Allah, kulunun tevbesinden son derecede memnun olur. Bir kul, yanlış yoldan doğru yola geldi mi çok sevinir.Bir kul, yanlış yoldan doğru yola geldi mi çok sevinir. Sevincini anlatmak için Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Sevincini anlatmak için Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

'Çölde susuz kalmış bir insanın, susuzluktan kurtulup bir su kaynağı bulup su içip de 'Çölde susuz kalmış bir insanın, susuzluktan kurtulup bir su kaynağı bulup su içip de oh dediği, ölümden kurtulacağı zaman suyu bulduğu zaman ki sevinci kadar sevinir.'" oh dediği, ölümden kurtulacağı zaman suyu bulduğu zaman ki sevinci kadar sevinir.'"

Bir insanın yıllardır çoluk çocuğu olmamış, doktorlara gitmiş olmamış, olmamış, olmamış. Bir insanın yıllardır çoluk çocuğu olmamış, doktorlara gitmiş olmamış, olmamış, olmamış. Çare yok kısır filan denilirken hop bir çocuk vermiş Allah; o evladını nasıl sever. Çare yok kısır filan denilirken hop bir çocuk vermiş Allah; o evladını nasıl sever.

Yani kısırın çocuk sahibi olduğu zamanki sevinci kadar, Yani kısırın çocuk sahibi olduğu zamanki sevinci kadar, susuzluktan helak olacak insanın suyu bulduğu zamanki sevinci kadar, susuzluktan helak olacak insanın suyu bulduğu zamanki sevinci kadar, şaşırmış yolunu sapıtmış da, çölde kaybolmuş, ormanda kaybolmuş,şaşırmış yolunu sapıtmış da, çölde kaybolmuş, ormanda kaybolmuş, ölmek durumuna gelmiş bir insanın yol bulup da ölmek durumuna gelmiş bir insanın yol bulup da kurtulduğu zaman ki sevinci kadar sevinir; böyle anlatıyor. kurtulduğu zaman ki sevinci kadar sevinir; böyle anlatıyor.

İnsanlar bu gibi durumlarda olağanüstü bir sevinçle sevinirler, bayram yaparlar;İnsanlar bu gibi durumlarda olağanüstü bir sevinçle sevinirler, bayram yaparlar; şapkasını atar, sevincinden zıplar. Susuzluğunu gidermek için suyun içine cup diye kendisini atar. şapkasını atar, sevincinden zıplar. Susuzluğunu gidermek için suyun içine cup diye kendisini atar. Avucuyla içmek değil de bir dalar bir çıkar; çok sevinir.Avucuyla içmek değil de bir dalar bir çıkar; çok sevinir. Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte böyle buyuruyor. Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte böyle buyuruyor.

Allahu efrahu min tevbeti'l-abdi mine'z-zamâni'l-vârit hadîs.Allahu efrahu min tevbeti'l-abdi mine'z-zamâni'l-vârit hadîs. Bu kadar çok insan bu gibi meselelerden sevinir; Allah da kulunun tevbesine sevinir,Bu kadar çok insan bu gibi meselelerden sevinir; Allah da kulunun tevbesine sevinir, doğru yolu bulmasına sevinir. doğru yolu bulmasına sevinir.

Demek ki bir kul sapıtmışsa belayı bulmuşsa cezayı bulmuşsaDemek ki bir kul sapıtmışsa belayı bulmuşsa cezayı bulmuşsa -tabi yine yaptıran Allah ama- müstahak olmuştur da ondan. -tabi yine yaptıran Allah ama- müstahak olmuştur da ondan. Bilmiyorum bu inceliği anlayabiliyor musunuz?Bilmiyorum bu inceliği anlayabiliyor musunuz? Allah istemezse hiç kimse bir şeyi yapamaz; her şey durur, her şey yok olur. Allah istemezse hiç kimse bir şeyi yapamaz; her şey durur, her şey yok olur. Tabi müsaade ettiğinden, imtihan dünyası olduğundan, kafir kafirliğini yapıyor,Tabi müsaade ettiğinden, imtihan dünyası olduğundan, kafir kafirliğini yapıyor, şeytan şeytanlığını yapıyor, mü'min mü'minliğini yapıyor.şeytan şeytanlığını yapıyor, mü'min mü'minliğini yapıyor. Fırsat vermiş; fırsat vermese yaptırmazsa yaptırmaz mı? Fırsat vermiş; fırsat vermese yaptırmazsa yaptırmaz mı?

Yaptırmaz. Dilerse anında durdurur.Yaptırmaz. Dilerse anında durdurur. Dilerse değiştirmez mi değiştirir ama böyle hükmetmiş böyle dilemiş, serbest bırakmış. Dilerse değiştirmez mi değiştirir ama böyle hükmetmiş böyle dilemiş, serbest bırakmış.

Erhamü'r-râhimîn olduğunu bildirmiş, tevvâbü'r-rahîm olduğunu bildirmiş, Erhamü'r-râhimîn olduğunu bildirmiş, tevvâbü'r-rahîm olduğunu bildirmiş, günahkâr da olsa tevbe edenlerin tevbesini kabul edeceğini bildirmiş,günahkâr da olsa tevbe edenlerin tevbesini kabul edeceğini bildirmiş, dua edenin duasını kabul edeceğini bildirmiş. dua edenin duasını kabul edeceğini bildirmiş. Bakın âyet-i kerîmede buyuruyor ki; Bakın âyet-i kerîmede buyuruyor ki;

Kul yâ ibâdiye'l-lezîne esrefû alâ enfüsihim lâ taknetû min rahmeti'llâh. Kul yâ ibâdiye'l-lezîne esrefû alâ enfüsihim lâ taknetû min rahmeti'llâh. "Ey günahlara dalmak suretiyle kendisini tehlikelere celp etmiş olan,"Ey günahlara dalmak suretiyle kendisini tehlikelere celp etmiş olan, kendisinin başını belaya sokmasına sebep olmuş, kendisine zulmetmiş olan günahkar kullarım!kendisinin başını belaya sokmasına sebep olmuş, kendisine zulmetmiş olan günahkar kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin..." diyor. Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin..." diyor.

Bir kere ümit kesmek haram oluyor. Bir kere ümit kesmek haram oluyor. Ne kadar kusurlu olsa, hırsız olsa, arsız olsa, katil olsa, Ne kadar kusurlu olsa, hırsız olsa, arsız olsa, katil olsa, yüzsüz olsa döndüğü zaman kabul edeceğini bildirmiş.yüzsüz olsa döndüğü zaman kabul edeceğini bildirmiş. "Allah beni kabul etmez, kapısından içeriye almaz." diye ümitsizliğe düşmeyi de yasaklamış."Allah beni kabul etmez, kapısından içeriye almaz." diye ümitsizliğe düşmeyi de yasaklamış. Bu önemli, âyet bu. İnsanın "Beni affetmez." diye Allah'tan ümidini kesmesi yasak, haram.Bu önemli, âyet bu. İnsanın "Beni affetmez." diye Allah'tan ümidini kesmesi yasak, haram. Errahamü'r-râhimîn olduğunu biliyoruz. Errahamü'r-râhimîn olduğunu biliyoruz.

Sonra buyuruyor ki ve kâle rabbüküm üd'ûnî estecib leküm. Sonra buyuruyor ki ve kâle rabbüküm üd'ûnî estecib leküm. "Bana dua edin, ben sizin duanızı kabul ederim." "Bana dua edin, ben sizin duanızı kabul ederim."

Dua edin kabul ederim. "Buyur" diyor, "Ben sizin duanızı kabul edeceğim." diye, vaad ediyor; Dua edin kabul ederim. "Buyur" diyor, "Ben sizin duanızı kabul edeceğim." diye, vaad ediyor; "Bana dua edin." diye teşvik ediyor, affedeceğini bildiriyor. "Bana dua edin." diye teşvik ediyor, affedeceğini bildiriyor.

"Yâ Rabbi! Günahlıyız, yüzümüz yok." "Yâ Rabbi! Günahlıyız, yüzümüz yok."

"Günahlı da olsan ümidini kesme." diye ümit kesmeyi de yasaklıyor. "Günahlı da olsan ümidini kesme." diye ümit kesmeyi de yasaklıyor.

Manzarayı görüyorsunuz. Manzarayı görüyorsunuz. Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerinden önümüze serilen manzaranın güzelliği ortaya çıkıyor. Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerinden önümüze serilen manzaranın güzelliği ortaya çıkıyor. Bütün buna rağmen başka türlü oluyorsa,Bütün buna rağmen başka türlü oluyorsa, -Allah zalim olmadığından, zulmetmediğinden, erhamü'r-râhimîn olduğundan,-Allah zalim olmadığından, zulmetmediğinden, erhamü'r-râhimîn olduğundan, âdil olduğundan, adaletli olduğundan, tam adaletli olduğundan- demek ki kul kul hak etmiş deâdil olduğundan, adaletli olduğundan, tam adaletli olduğundan- demek ki kul kul hak etmiş de cezasını ondan çekiyor, demektir. cezasını ondan çekiyor, demektir.

Bunu söyledikten sonra hadîs-i şerîfe geliyoruz: Bunu söyledikten sonra hadîs-i şerîfe geliyoruz:

"Allah bir kulun kaymasını, meylini, devrilmesini isterse..." "Allah bir kulun kaymasını, meylini, devrilmesini isterse..."

Yüzîğa "saptırmak" demek, "meylettirmek" demek. Yüzîğa "saptırmak" demek, "meylettirmek" demek. Doğru yoldan giderken sapıyor, meylediyor, yıkılıyor,Doğru yoldan giderken sapıyor, meylediyor, yıkılıyor, şaşırıyor, yanlış iş yapıyor, günah işliyor; hepsi olabilir. şaşırıyor, yanlış iş yapıyor, günah işliyor; hepsi olabilir. Böyle dilediği zaman onun çareleri görmesini engeller, gözünü kör eder, görmez duruma getirir. Böyle dilediği zaman onun çareleri görmesini engeller, gözünü kör eder, görmez duruma getirir.

Bir arkadaşımız kaza geçirdi. Bir arkadaşımız kaza geçirdi. "Sen inşaatta tecrübeli bir insansın, nasıl düştün merdiven boşluğuna?" dedim. "Sen inşaatta tecrübeli bir insansın, nasıl düştün merdiven boşluğuna?" dedim.

Merdiven boşluğuna düşmüş. Allah şifa versin, bir zarara uğramış. Merdiven boşluğuna düşmüş. Allah şifa versin, bir zarara uğramış.

"Hocam anladım ki Allah bir şeye hükmetti mi insanın gözünü kör edermiş, göstermezmiş. "Hocam anladım ki Allah bir şeye hükmetti mi insanın gözünü kör edermiş, göstermezmiş. Bir aralıktan çıktım, bu tarafta banyo aralığına gidiyorum derkenBir aralıktan çıktım, bu tarafta banyo aralığına gidiyorum derken yanlışlıkla merdiven boşluğuna gitmişim, karanlıkta yere düştüm. yanlışlıkla merdiven boşluğuna gitmişim, karanlıkta yere düştüm. Hatta inşaata ilk girdiğim zamanlar 'Buraya bir ışık yapın, bir görmeyen buraya düşer.' dedim,Hatta inşaata ilk girdiğim zamanlar 'Buraya bir ışık yapın, bir görmeyen buraya düşer.' dedim, ondan sonra bildiğim halde yine düştüm." diyor. ondan sonra bildiğim halde yine düştüm." diyor.

Demek ki çok yalvaracağız bunlardan o çıkıyor muhterem kardeşlerim! Demek ki çok yalvaracağız bunlardan o çıkıyor muhterem kardeşlerim!

"Ben çaresini bulurum, bu işi hallederim, bir tedbir düşünürüm!" "Ben çaresini bulurum, bu işi hallederim, bir tedbir düşünürüm!"

Düşünürsün ama... Düşünürsün ama...

Tufan koptuğu zaman şakır şakır yağmur yağıyor. Nuh aleyhisselam gemisini yapmış, Tufan koptuğu zaman şakır şakır yağmur yağıyor. Nuh aleyhisselam gemisini yapmış, gemisini yaparken de herkes alay etmiş. gemisini yaparken de herkes alay etmiş.

Küllemaerre aleyhi kavmun meleunminkavmihi sahirumihu. Küllemaerre aleyhi kavmun meleunminkavmihi sahirumihu.

Kavminden bir takım insanlar gemi yaparken yanından geçiyorlar,Kavminden bir takım insanlar gemi yaparken yanından geçiyorlar, Nuh aleyhisselam ile alay ediyorlar. Önceden Allah vahy ediyor: Nuh aleyhisselam ile alay ediyorlar. Önceden Allah vahy ediyor:

"Yâ Nuh! Gemi yap!" "Yâ Nuh! Gemi yap!"

Göl yok, nehir yok, deniz yok; bu karanın ortasında Göl yok, nehir yok, deniz yok; bu karanın ortasında -Urfa'da, Diyarbakır'da neyse- burada gemi yapmanın âlemi ne?-Urfa'da, Diyarbakır'da neyse- burada gemi yapmanın âlemi ne? Deniz kenarı yok, deniz yok, bir şey yok. Deniz kenarı yok, deniz yok, bir şey yok.

Allah emretmiş, o da Allah'ın sevgili kulu. Allah her şeyi biliyor. Allah emretmiş, o da Allah'ın sevgili kulu. Allah her şeyi biliyor.

"Kulum gemi yap!" "Baş üstüne!" demiş, gemi yapmaya başlamış. "Kulum gemi yap!"

"Baş üstüne!" demiş, gemi yapmaya başlamış.
Kavminden bir topluluk oradan geçerken; Kavminden bir topluluk oradan geçerken;

"Ne yapıyorsun ya Nuh?" diye sormuş. "Gemi yapıyorum." demiş. "Ne yapıyorsun ya Nuh?" diye sormuş.

"Gemi yapıyorum." demiş.

Kah kah kah, kih kih kih alay ediyorlar. Kah kah kah, kih kih kih alay ediyorlar. Dalga geçiyorlar yeni tabir bu, modern tabir.Dalga geçiyorlar yeni tabir bu, modern tabir. Halk arasında alay ediyorlar ama sonra olay başlarına geliyor.Halk arasında alay ediyorlar ama sonra olay başlarına geliyor. Önceden Allah ona bildirmiş, tufan başlıyor, yağmur başlıyor. Oğluna diyor ki; Önceden Allah ona bildirmiş, tufan başlıyor, yağmur başlıyor. Oğluna diyor ki;

Yâ Büneyye'r-keb meanâ. "Gel sen de bizim gemimize bin, bak ben gemime her şeyi alıyorum, Yâ Büneyye'r-keb meanâ. "Gel sen de bizim gemimize bin, bak ben gemime her şeyi alıyorum, 'kurtulsunlar' diye hayvanları bile alıyorum, sen de gel evladım!" 'kurtulsunlar' diye hayvanları bile alıyorum, sen de gel evladım!"

Kâle se-âvî ilâ cebelin ya'simunî mine'l-mâ. Kâle se-âvî ilâ cebelin ya'simunî mine'l-mâ.

"Gelmem, ben bir dağın tepesine çıkarım; o dağın yükseğinde olmam, beni selden korur!" "Gelmem, ben bir dağın tepesine çıkarım; o dağın yükseğinde olmam, beni selden korur!"

Kâle lâ âsıme'l-yevme min emri'llâh. "Bugün Allah'ın hükmünden kurtuluşu..." Kâle lâ âsıme'l-yevme min emri'llâh.

"Bugün Allah'ın hükmünden kurtuluşu..."

"Seni ne dağ kurtarır, ne tepe kurtarır, hiçbir şey kurtaramaz evladım!" diyor. "Seni ne dağ kurtarır, ne tepe kurtarır, hiçbir şey kurtaramaz evladım!" diyor.

"Allah'ın hükmü geldi mi, ben tedbir alırım, çare düşünürüm, "Allah'ın hükmü geldi mi, ben tedbir alırım, çare düşünürüm, dağa tırmanırım şu işi yaparım, bu işi yaparım, polise müracaat ederim, dağa tırmanırım şu işi yaparım, bu işi yaparım, polise müracaat ederim, paramı kullanırım, aklımı kullanırım, çizmemi ayağıma geçiririm…" paramı kullanırım, aklımı kullanırım, çizmemi ayağıma geçiririm…"

Hiçbir şey yapamazsın! Hiçbir şey yapamazsın!

Allah dilemediği zaman hiçbir şey yapamazsın. Çünkü Allah göstermez. Allah dilemediği zaman hiçbir şey yapamazsın. Çünkü Allah göstermez. Yanlış gösterir; gözü görmez bazen.Yanlış gösterir; gözü görmez bazen. Mesela Peygamber Efendimiz'e ve ashabına düşmanların sayısını az göstermiş;Mesela Peygamber Efendimiz'e ve ashabına düşmanların sayısını az göstermiş; düşmanlara da müslümanları çok göstermiş. düşmanlara da müslümanları çok göstermiş.

Bir hikmeti var; "O hikmet yerini bulsun" diye, "Kimse öbür taraftan korkmasın, Bir hikmeti var; "O hikmet yerini bulsun" diye, "Kimse öbür taraftan korkmasın, bu çalışma çarpışma olsun, Allah'ın kaderi yerini bulsun." diye. bu çalışma çarpışma olsun, Allah'ın kaderi yerini bulsun." diye.

Şimdi bunlar işin esrarengiz tarafları. Şimdi bunlar işin esrarengiz tarafları. Kaderin sırlarından, çeşit çeşit esrarengiz mânevî kanunlardan karşımıza misaller çıkıyor. Kaderin sırlarından, çeşit çeşit esrarengiz mânevî kanunlardan karşımıza misaller çıkıyor.

Her şeyi yapan Allah mı? Yaptıran Allah mı? Amennâ ve saddaknâ. Her şeyi yapan Allah mı? Yaptıran Allah mı?

Amennâ ve saddaknâ.

Hiç şek şüphe yok. Allah'ın emri olmadan, hakkın emri olmadan sanma bir çöp deprenir. Hiç şek şüphe yok. Allah'ın emri olmadan, hakkın emri olmadan sanma bir çöp deprenir. Hakkın emri olmazsa bir çöp kıpırdamaz.Hakkın emri olmazsa bir çöp kıpırdamaz. Her şey Allah'ın emriyle, hükmüyle, bilgisiyle, dilemesiyle, müsaade etmesiyle oluyor.Her şey Allah'ın emriyle, hükmüyle, bilgisiyle, dilemesiyle, müsaade etmesiyle oluyor. Yoksa hiçbir şey olmaz! Bir şeyin olmasını diledi mi o kimseye çareleri göstermez. Yoksa hiçbir şey olmaz! Bir şeyin olmasını diledi mi o kimseye çareleri göstermez.

Hiyel "hile" kelimesinin çoğulu, "çare" demek.Hiyel "hile" kelimesinin çoğulu, "çare" demek. Çareleri görmekten gözünü kör eder, göremez duruma getirir. Ne yapacağız? Çareleri görmekten gözünü kör eder, göremez duruma getirir.

Ne yapacağız?

Bu kanunu anladık, bu ilâhî bir kanun. Bu kanunu anladık, bu ilâhî bir kanun. Demek ki Allah bir şeyi takdir etti mi olacak; gören göz görmez olur ama o iş mutlaka olur. Demek ki Allah bir şeyi takdir etti mi olacak; gören göz görmez olur ama o iş mutlaka olur.

Ne yapacağız? Daima Allah'a tevekkül edeceğiz,Ne yapacağız?

Daima Allah'a tevekkül edeceğiz,
Allah'a dayanacağız, işimizi Allah'a havale edeceğiz, Allah'a sığınacağız, Allah'tan isteyeceğiz; Allah'a dayanacağız, işimizi Allah'a havale edeceğiz, Allah'a sığınacağız, Allah'tan isteyeceğiz; başka hiçbir çaresi yok. başka hiçbir çaresi yok.

Bak Kur'ân-ı Kerîm'den Fâtiha'dan öğrendiğimiz şeyi her gün mihrapta, seccadede okuyoruz: Bak Kur'ân-ı Kerîm'den Fâtiha'dan öğrendiğimiz şeyi her gün mihrapta, seccadede okuyoruz:

İyyâke na'büdü ve iyyâke nesteîn. İyyâke na'büdü ve iyyâke nesteîn. "Ancak sana ibadet ederiz yâ Rabbi! "Ancak sana ibadet ederiz yâ Rabbi! Başka hiçbir şeye kulluk etmeyiz; ancak senden yardım dileriz." diyoruz. Başka hiçbir şeye kulluk etmeyiz; ancak senden yardım dileriz." diyoruz.

"Ancak, sadece ve sadece senden" diyoruz. Bunu hayatımıza da indireceğiz. "Ancak, sadece ve sadece senden" diyoruz. Bunu hayatımıza da indireceğiz.

Ortağın malını çaldı, sana bir oyun oynadı, mahkemeye müracaat ettin, Ortağın malını çaldı, sana bir oyun oynadı, mahkemeye müracaat ettin, o daha baskın çıktı, yalancı şahitler getirdi, senin şahitlerini tehdit etti.o daha baskın çıktı, yalancı şahitler getirdi, senin şahitlerini tehdit etti. Diyeceksin ki "Yâ Rabbi! Bu beni yendi. Diyeceksin ki "Yâ Rabbi! Bu beni yendi. Bu hilelerle, bu dünya hayatının düzenbazlıklarıyla, oyunlarıyla beni yendi.Bu hilelerle, bu dünya hayatının düzenbazlıklarıyla, oyunlarıyla beni yendi. Ben sana tevekkül ettim yâ Rabbi! Sana dayandım yâ Rabbi! Sen benim vekilimsin." Ben sana tevekkül ettim yâ Rabbi! Sana dayandım yâ Rabbi! Sen benim vekilimsin."

Ondan sonra rahatla bakalım. Ondan sonra rahatla bakalım.

Azîzün zü'ntikâm olan Allah, gör bak o zalimden intikamını nasıl alacak. Azîzün zü'ntikâm olan Allah, gör bak o zalimden intikamını nasıl alacak.

Zalimlere bir gün dedirir Hz. Mevlâ. Zalimlere bir gün dedirir Hz. Mevlâ.

Tallâhi lekad âseraka'llâhu aleynâ. Tallâhi lekad âseraka'llâhu aleynâ.

Zalimi bir gün mutlaka pişman eder, mutlaka süründürür.Zalimi bir gün mutlaka pişman eder, mutlaka süründürür. Ev yıkanın hanesini viran eder, can yakanın canını yakar.Ev yıkanın hanesini viran eder, can yakanın canını yakar. Muhakkak bir gün o zulmünün cezasını "İnsanlara da ibret olsun." diye gösterir.Muhakkak bir gün o zulmünün cezasını "İnsanlara da ibret olsun." diye gösterir. "Düşmez kalkmaz bir Allah" demişler. "Düşmez kalkmaz bir Allah" demişler.

Koca Rusya şimdi nasıl sallanıyor.Koca Rusya şimdi nasıl sallanıyor. Bir zamanlar Gorbaçov koca devletin başkanı derken, kırk dolar maaşlı bir memur durumuna düşüyor.Bir zamanlar Gorbaçov koca devletin başkanı derken, kırk dolar maaşlı bir memur durumuna düşüyor. Yeltsin de gidecek; o da gidecek! Kim kalacak? Herkes gidecek! Yeltsin de gidecek; o da gidecek! Kim kalacak? Herkes gidecek! Onun için çare Allah'a dayanmak. Onun için çare Allah'a dayanmak.

Ve men yetevekkel ala'llahi fe hüve hasbüh. "Kim Allah'a dayanırsa..." Ve men yetevekkel ala'llahi fe hüve hasbüh. "Kim Allah'a dayanırsa..."

Ne olur? Ne olacağı meçhul mü? Meçhul değil. Ne olur?

Ne olacağı meçhul mü?

Meçhul değil.

Fe hüve hasbüh. "Allah ona kâfidir, yeter." O'nun kâfi olduğunu görür. Fe hüve hasbüh. "Allah ona kâfidir, yeter."

O'nun kâfi olduğunu görür.

Hasbühû "Allah ona kâfidir, yeter." Hasbühû "Allah ona kâfidir, yeter."

Onun için bir insan Allah'a tevekkül etti mi kimse onun sırtını yere getiremez; Allah yardım eder. Onun için bir insan Allah'a tevekkül etti mi kimse onun sırtını yere getiremez; Allah yardım eder. Allah öyle umulmadık yerlerde, öyle umulmadık şekilde, öyle bir anda yardım eder ki... Allah öyle umulmadık yerlerde, öyle umulmadık şekilde, öyle bir anda yardım eder ki...

Bak müşrikler geldiler, müslümanları daraltacaklar. Bak müşrikler geldiler, müslümanları daraltacaklar. Bir fırtına çıkarıyor, göz gözü görmüyor; feleklerini şaşırtıyor.Bir fırtına çıkarıyor, göz gözü görmüyor; feleklerini şaşırtıyor. Fırtınayı çıkaran Allah. Bir başka savaşta müslümanlar susuz tarafta kaldılar, Fırtınayı çıkaran Allah. Bir başka savaşta müslümanlar susuz tarafta kaldılar, su yok, abdest alamıyorlar.su yok, abdest alamıyorlar. Yıkanmaları gerekiyor, su içmeleri lazım; şakır şakır yağmur yağdı.Yıkanmaları gerekiyor, su içmeleri lazım; şakır şakır yağmur yağdı. Yağdıran Allah, estiren Allah, kolaylaştıran Allah, zorlaştıran Allah! Yağdıran Allah, estiren Allah, kolaylaştıran Allah, zorlaştıran Allah!

Bir insan bunu bilirse iyi müslüman olur. İşte bunu bilmek tam Müslümanlık.Bir insan bunu bilirse iyi müslüman olur. İşte bunu bilmek tam Müslümanlık. Bir insan Allah'a dayanırsa, yaptığı her işi "Allah sevsin." diye, "Razı olsun." diye yaparsa, Bir insan Allah'a dayanırsa, yaptığı her işi "Allah sevsin." diye, "Razı olsun." diye yaparsa, yapmayacağını da yine "Allah razı olsun." diye "Allah kızmasın." diye yapmazsa, yapmayacağını da yine "Allah razı olsun." diye "Allah kızmasın." diye yapmazsa, verdiğini Allah için verir, sevdiğini Allah için sever, kızdığına Allah için kızar, verdiğini Allah için verir, sevdiğini Allah için sever, kızdığına Allah için kızar, söyleyeceğini Allah için söylerse kamil müslüman olmuş olur. söyleyeceğini Allah için söylerse kamil müslüman olmuş olur.

Kalbi pırıl pırıl, dobra dobra, tertemiz; her işi rahat. Kalbi pırıl pırıl, dobra dobra, tertemiz; her işi rahat. Öyle kıvrım kıvrım, eğri büğrü, yalan dolan, yanar döner, iki yüzlü, münafık değil. Öyle kıvrım kıvrım, eğri büğrü, yalan dolan, yanar döner, iki yüzlü, münafık değil.

Allah onu üzenin hakkından gelir. Bazen de gelmiyor. Allah onu üzenin hakkından gelir.

Bazen de gelmiyor.

Görüyoruz, bakıyoruz. Canım sen de Allah'ın sevgili kulu değilsin ki Görüyoruz, bakıyoruz. Canım sen de Allah'ın sevgili kulu değilsin ki senin de bin bir türlü hatan var, senin de bin bir türlü hatan var, belki Allah onu sana senin hatandan dolayı musallat etti; bir de o tarafı var. belki Allah onu sana senin hatandan dolayı musallat etti; bir de o tarafı var.

"Ben istedim de olmadı!" Belki de sen bir zamanlar Allah'ın istemediği öyle işler yaptın ki "Ben istedim de olmadı!"

Belki de sen bir zamanlar Allah'ın istemediği öyle işler yaptın ki
Allah sana ceza olarak bu olayı başına getirdi. Şimdi "Kaldır yâ Rabbi!" diyorsun ama ceza gelmiş.Allah sana ceza olarak bu olayı başına getirdi. Şimdi "Kaldır yâ Rabbi!" diyorsun ama ceza gelmiş. Polis gelmişken cezayı yazıyor. Polis gelmişken cezayı yazıyor.

"Yâ Rabbi! Ceza verme." diyorsun ama "Yâ Rabbi! Ceza verme." diyorsun ama zaten sen suçu işlemişsin, polis gelmiş artık cezayı yazıyor; bitti. zaten sen suçu işlemişsin, polis gelmiş artık cezayı yazıyor; bitti. Ama o anda da Allah dilerse yine yardım eder.Ama o anda da Allah dilerse yine yardım eder. "Polis cezayı yazıyor." derken aklıma geldi. "Polis cezayı yazıyor." derken aklıma geldi.

Ankara'da, pazarın kenarında, iki kamyonun arasında bir boşluk yer buldum, arabayı park ettim, içeriye girdim. Ankara'da, pazarın kenarında, iki kamyonun arasında bir boşluk yer buldum, arabayı park ettim, içeriye girdim. Eve misafir gelecek, pazara gittim, üç beş kilo elma, üç beş kilo portakal aldım;Eve misafir gelecek, pazara gittim, üç beş kilo elma, üç beş kilo portakal aldım; misafire ikram edeceğim.misafire ikram edeceğim. Arabanın başına geldim; polis ceza yazıyor. Arabanın başına geldim; polis ceza yazıyor.

"İki üç dakika oldu, trafiği engellemiyorum. "İki üç dakika oldu, trafiği engellemiyorum. Önümde kamyon var, arkamda kamyon var, kimseye bir zararım yok, uzun boylu da kalmış değilim. Önümde kamyon var, arkamda kamyon var, kimseye bir zararım yok, uzun boylu da kalmış değilim. İçerdeki dükkanlardan iki file erzak aldım, geldim." dedim. İçerdeki dükkanlardan iki file erzak aldım, geldim." dedim.

"Yok yazacağım." dedi. O da bana çok dokundu. "Yok yazacağım." dedi.

O da bana çok dokundu.

Zaten mahdut maaşlı oluyorum. İnsan memur oluyor, bin bir türlü sıkıntısı oluyor. Zaten mahdut maaşlı oluyorum. İnsan memur oluyor, bin bir türlü sıkıntısı oluyor. Bir de böyle haksızlık. Peki, bu kamyonlara niye ceza yazmıyorsun? Bir de böyle haksızlık.

Peki, bu kamyonlara niye ceza yazmıyorsun?

Bu kamyonlar, o dükkânlarla alakalı. İyi ama sokak herkesin, benim de sokağım. Bu kamyonlar, o dükkânlarla alakalı. İyi ama sokak herkesin, benim de sokağım. Onlara ceza yazmıyorsun. Arada atlamalı; ona yaz, buna yazma, arkasındakine yaz! Onlara ceza yazmıyorsun. Arada atlamalı; ona yaz, buna yazma, arkasındakine yaz!

"Yâ Rabbi! Ben bu işe razı değilim." dedim. Neyse ceza makbuzunu verdi;"Yâ Rabbi! Ben bu işe razı değilim." dedim. Neyse ceza makbuzunu verdi; "Şimdi mi ödeyeceksin?" dedi, "Yanımda param yok." Dedim, "Falanca daireye götür, öde." dedi."Şimdi mi ödeyeceksin?" dedi, "Yanımda param yok." Dedim, "Falanca daireye götür, öde." dedi. Makbuzu cebime koydum. Ödemeyi unuttum; Makbuzu cebime koydum. Ödemeyi unuttum; üç gün mü geçti, beş gün mü geçti yedi gün mü geçti bilmiyorum.üç gün mü geçti, beş gün mü geçti yedi gün mü geçti bilmiyorum. Ödeyeceğim aslında, korkuyorum çünkü ödemezsem cezası katlanıyor onu da biliyorum.Ödeyeceğim aslında, korkuyorum çünkü ödemezsem cezası katlanıyor onu da biliyorum. Ama Allah unutturdu. Bak işte gözünü kör edermiş; aklımdan hileleri geçirtmez filan. Ama Allah unutturdu. Bak işte gözünü kör edermiş; aklımdan hileleri geçirtmez filan.

Ben cezayı ödemeyi unuttum. Neden sonra yine aynı yere alışverişe gittim,Ben cezayı ödemeyi unuttum. Neden sonra yine aynı yere alışverişe gittim, aynı polisle karşılaştım, polisi görünce ceza aklıma geldi.aynı polisle karşılaştım, polisi görünce ceza aklıma geldi. Eyvah! O akşama kadar onu ödemem lazımdı, ödemedim. Kâğıdı çıkardım;Eyvah! O akşama kadar onu ödemem lazımdı, ödemedim. Kâğıdı çıkardım; "Geçen gün ceza yazmıştınız, ben bunu ödeyemedim. Şimdi ne olacak?" dedim. "Geçen gün ceza yazmıştınız, ben bunu ödeyemedim. Şimdi ne olacak?" dedim. Yine çare soruyorum; yani o gün de ödeyemedim.Yine çare soruyorum; yani o gün de ödeyemedim. Yüzüme hışımla baktı. "Sen bunu ödemedin mi?" dedi. "Ödeyemedim, ne yapayım?" dedim.Yüzüme hışımla baktı. "Sen bunu ödemedin mi?" dedi. "Ödeyemedim, ne yapayım?" dedim. "Dün akşam bunların hükmü geçti." dedi, kâğıdı yırttı, attı. "Dün akşam bunların hükmü geçti." dedi, kâğıdı yırttı, attı.

Demek ki Allah, haksızlığa uğradığım için yazılmış cezayı bile de dilerse ödettirmiyor.Demek ki Allah, haksızlığa uğradığım için yazılmış cezayı bile de dilerse ödettirmiyor. Unutturuyor; "Ödeme kulum; ben onu akşam polis amirlerine hallettiririm."Unutturuyor; "Ödeme kulum; ben onu akşam polis amirlerine hallettiririm." Bir umumi af çıkarttırıyor; nasıl oldu onu da bilmiyorum. Bir umumi af çıkarttırıyor; nasıl oldu onu da bilmiyorum.

Muhterem kardeşim! Sen Allah'a dayan, Allah'a tevekkül et, Allah işini rast getirir.Muhterem kardeşim!

Sen Allah'a dayan, Allah'a tevekkül et, Allah işini rast getirir.
Allah'ın sevmediği bir duruma düşersen, Allah'la inatlaşırsan, zıtlaşırsan, Allah'ın sevmediği bir duruma düşersen, Allah'la inatlaşırsan, zıtlaşırsan, günahlara dalarsan o zaman tabi cezanı belanı bulursun; gelenler O'ndan gelir.günahlara dalarsan o zaman tabi cezanı belanı bulursun; gelenler O'ndan gelir. O zaman tabi o ceza yürüyünceye kadar da gık dememen lazım gelir. O zaman tabi o ceza yürüyünceye kadar da gık dememen lazım gelir.

Bunlar mânevî kanunlar. Bunlar mânevî kanunlar. Bunları matematik kitabında fizik kitabında kimya kitabında bulamazsın; bunu mü'minler bilir.Bunları matematik kitabında fizik kitabında kimya kitabında bulamazsın; bunu mü'minler bilir. Kafirler de bilmez bu işi. Mü'minler bilir, bilen bilir, bilen Allah'a dayanır.Kafirler de bilmez bu işi. Mü'minler bilir, bilen bilir, bilen Allah'a dayanır. Allah'a dayananı Allah korur. Allah'a dayananı Allah korur.

Peygamber Efendimiz; o azıcık bir mü'min grubuyken, kâfirler kendilerine eza cefa ederken,Peygamber Efendimiz; o azıcık bir mü'min grubuyken, kâfirler kendilerine eza cefa ederken, düşmanlar hücum ettiği zaman elini kaldırıp "Yâ Rabbi!" diye dua ederken, arkasından örtüsü düştü.düşmanlar hücum ettiği zaman elini kaldırıp "Yâ Rabbi!" diye dua ederken, arkasından örtüsü düştü. O kadar candan dua etti. Bak Allah duaları kabul ediyor. O kadar candan dua etti. Bak Allah duaları kabul ediyor.

Birinci Murad, Murad-ı Hüvandigâr askeri almış, Kosova harbine gitmiş. Birinci Murad, Murad-ı Hüvandigâr askeri almış, Kosova harbine gitmiş. Yunanistan üzerinden ta Balkanlar'da Kosova'ya gelmiş. Yunanistan üzerinden ta Balkanlar'da Kosova'ya gelmiş. Karşısına bu Sırp ordusundan, şuradan buradan toplama kocaman bir ordu çıkmış.Karşısına bu Sırp ordusundan, şuradan buradan toplama kocaman bir ordu çıkmış. Eyvah, ne yapacak şimdi? Kendisinin adeti az, karşı tarafın adeti kaç misli fazla. Eyvah, ne yapacak şimdi? Kendisinin adeti az, karşı tarafın adeti kaç misli fazla. Ne yapacak şimdi? Ne yapacak şimdi?

"Yâ Rabbi! Şu ordu burada yenilirse bir daha bu diyarlarda lâ ilâhe illallah diyen insan kalmaz. "Yâ Rabbi! Şu ordu burada yenilirse bir daha bu diyarlarda lâ ilâhe illallah diyen insan kalmaz. Sana ibadet edilmez, puta ibadet edilir.Sana ibadet edilmez, puta ibadet edilir. Sayısı az olmasına rağmen, ben razıyım, ben bu can derdinde değilim, canım feda olsun, yeter ki sen ordumu galip eyle." diye dua etmiş. Sayısı az olmasına rağmen, ben razıyım, ben bu can derdinde değilim, canım feda olsun, yeter ki sen ordumu galip eyle." diye dua etmiş.

Kosova harbini kazanıyor. Tahtına oturmuş. Kosova harbini kazanıyor. Tahtına oturmuş. Esirler filan konuşulurken, müzakere edilirken, bir esir; "Padişahla konuşacağım." diye geliyor, Esirler filan konuşulurken, müzakere edilirken, bir esir; "Padişahla konuşacağım." diye geliyor, "Konuşuyorum." derken yerinden fırlıyor, aniden gizli yerinden hançerini çıkarıp yaralıyor,"Konuşuyorum." derken yerinden fırlıyor, aniden gizli yerinden hançerini çıkarıp yaralıyor, şehit olmasına sebep oluyor. şehit olmasına sebep oluyor.

Ama ne oluyor? Dua yerini buluyor: Ama ne oluyor?

Dua yerini buluyor:

"Bu ordu galip olsun da benim canım feda olsun!" dedi ya, öyle yapıyor."Bu ordu galip olsun da benim canım feda olsun!" dedi ya, öyle yapıyor. Belki öyle demeseydi,Belki öyle demeseydi, "Yâ Rabbi! Senin gayb hazinelerin sonsuz, kudretin sonsuz"Yâ Rabbi! Senin gayb hazinelerin sonsuz, kudretin sonsuz hem ordum galip olsun hem ben de yaşayayım." deseydi, belki o da olurdu.hem ordum galip olsun hem ben de yaşayayım." deseydi, belki o da olurdu. Ama o canını feda etmiş; Allah da ona şehitliği vermiş.Ama o canını feda etmiş; Allah da ona şehitliği vermiş. Şehitlik. Fena bir şey değil! Hesapsız cennete giriyor. Şehitlik. Fena bir şey değil! Hesapsız cennete giriyor.

Musa aleyhisselam Hızır aleyhisselam ile buluşuyor. Musa aleyhisselam Hızır aleyhisselam ile buluşuyor. Hızır aleyhisselam diyor ki "Bak mademki benimle ilmi ledün öğrenmek istiyorsun, tamam yanımda bulun ama bana soru sormayacaksın." Hızır aleyhisselam diyor ki "Bak mademki benimle ilmi ledün öğrenmek istiyorsun, tamam yanımda bulun ama bana soru sormayacaksın."

Hel ettebiuke alâ en tu'allimeni mimmâ ullimte rüşdâ. Hel ettebiuke alâ en tu'allimeni mimmâ ullimte rüşdâ.

"Allah'ın sana öğrettiği o mânevî ilimleri ilmi ledünn'ü ben bilmiyorum. "Allah'ın sana öğrettiği o mânevî ilimleri ilmi ledünn'ü ben bilmiyorum. Sana tabi olsam, yanında gezsem, sana talebelik etsem, bana öğretir misin?" Sana tabi olsam, yanında gezsem, sana talebelik etsem, bana öğretir misin?"

"Tamam, gel öğreteyim. Çünkü Allah'ın emri öyle. "Tamam, gel öğreteyim. Çünkü Allah'ın emri öyle. Öğreteyim ama bana soru sorma, hesap sorma,Öğreteyim ama bana soru sorma, hesap sorma, 'Bunu niye yaptın?' diye yaptığım işe itiraz etme." diyor. 'Bunu niye yaptın?' diye yaptığım işe itiraz etme." diyor. Hızır aleyhisselam, Musa aleyhisselam'a böyle diyor. Hızır aleyhisselam, Musa aleyhisselam'a böyle diyor.

Bir gemiye biniyorlar, Hızır aleyhisselam gemiyi deliyor; Bir gemiye biniyorlar, Hızır aleyhisselam gemiyi deliyor; gır gır gır, çat çat çat balta ile neyse gemiyi su alacak hale getiriyor, zedeliyor. gır gır gır, çat çat çat balta ile neyse gemiyi su alacak hale getiriyor, zedeliyor. Musa aleyhisselam dayanamıyor: Musa aleyhisselam dayanamıyor:

"Ya biz bu gemiye bindik, ne diye deliyorsun bunu mübarek?" diyor, itiraz ediyor. "Ya biz bu gemiye bindik, ne diye deliyorsun bunu mübarek?" diyor, itiraz ediyor. O zaman yüzüne bakıyor; O zaman yüzüne bakıyor;

"Hani sen bana hiç itiraz etmeyecektin,"Hani sen bana hiç itiraz etmeyecektin, hiç gık demeyecektin, tâbi olacaktın, edebinle duracaktın; bak itiraz ettin!" hiç gık demeyecektin, tâbi olacaktın, edebinle duracaktın; bak itiraz ettin!"

"Peki" diyor, "Unuttum, kusura bakma." "Peki" diyor, "Unuttum, kusura bakma."

Bir yere gidiyorlar, kimse bunları misafir etmiyor, yüzlerine bakmıyor. Bir yere gidiyorlar, kimse bunları misafir etmiyor, yüzlerine bakmıyor. İnsan Kur'an'ı okursa ne ibretler var. İnsan Kur'an'ı okursa ne ibretler var. Hızır aleyhisselam ile ulu'l-azm peygamberlerden Musa aleyhisselam bir köye geliyor, Hızır aleyhisselam ile ulu'l-azm peygamberlerden Musa aleyhisselam bir köye geliyor, bir kasabaya geliyor da kasaba ahalisi bunların kıymetini anlamıyor;bir kasabaya geliyor da kasaba ahalisi bunların kıymetini anlamıyor; hiç kimse evine davet edip bir yemek vermiyor. Aç kalıyorlar. hiç kimse evine davet edip bir yemek vermiyor. Aç kalıyorlar.

Şu insanlara bak! Gelen misafirlerin kadrini kıymetini bilemiyorlar.Şu insanlara bak! Gelen misafirlerin kadrini kıymetini bilemiyorlar. Bu da Allah'ın bir hikmeti tabi.Bu da Allah'ın bir hikmeti tabi. Yine Allah'ın, yine Allah'ın takdiri. Yine Allah'ın, yine Allah'ın takdiri. Orada bir eğri duvar varmış, "Gel şunu düzeltelim, tamir edelim." diyor.Orada bir eğri duvar varmış, "Gel şunu düzeltelim, tamir edelim." diyor. Duvarı düzeltiyorlar, tamir ediyorlar. Duvarı düzeltiyorlar, tamir ediyorlar. Tabi Musa aleyhisselam'ın karnı aç, yemek yememişler,Tabi Musa aleyhisselam'ın karnı aç, yemek yememişler, kimse misafir etmemiş, bedavadan bir ikramda bulunmamışlar. kimse misafir etmemiş, bedavadan bir ikramda bulunmamışlar.

"İsteseydin, bu duvarı düzelttik diye karşılığında bir ücret isterdin."İsteseydin, bu duvarı düzelttik diye karşılığında bir ücret isterdin. Alnımızın teriyle, açlığımız giderdi." Alnımızın teriyle, açlığımız giderdi."

"Hani sen hiç itiraz etmeyecektin, laf karıştırmayacaktın?" "Hani sen hiç itiraz etmeyecektin, laf karıştırmayacaktın?"

Yine hata etmiş oluyor. Söz sözü açıyor;Yine hata etmiş oluyor.

Söz sözü açıyor;
muhterem kardeşlerim! Evliyâullahtan birisi, hacca gidiyormuş. muhterem kardeşlerim!

Evliyâullahtan birisi, hacca gidiyormuş.
Bir mescide gelmiş, oturmuş, ibadet ediyor.Bir mescide gelmiş, oturmuş, ibadet ediyor. Tabi mola veriyor, hacca kasaba kasaba gidiliyor ya.Tabi mola veriyor, hacca kasaba kasaba gidiliyor ya. Yedi gün o mescitte oturmuş da kimse misafir etmemiş, Yedi gün o mescitte oturmuş da kimse misafir etmemiş, "Nereden geldin? Necisin mübarek?" dememiş,. Yedi gün oturmuş."Nereden geldin? Necisin mübarek?" dememiş,. Yedi gün oturmuş. Tabi yemek yemeyince, tuvalet ihtiyacı filan da olmuyor; ne tahammüllü adamlar! Tabi yemek yemeyince, tuvalet ihtiyacı filan da olmuyor; ne tahammüllü adamlar!

Dervişlik öyle. "İnsan üç dört günlük açlığa dayanamazsa derviş olamaz!" demiş bazı kitaplarda.Dervişlik öyle. "İnsan üç dört günlük açlığa dayanamazsa derviş olamaz!" demiş bazı kitaplarda. Biz derviş merviş değiliz. Ne biz şeyhiz ne siz dervişsiniz. Bizimkisi hepsi hayal, masal, oyuncak. Biz derviş merviş değiliz. Ne biz şeyhiz ne siz dervişsiniz. Bizimkisi hepsi hayal, masal, oyuncak. Yedi gün gık demiyor, bir şey istemiyor.Yedi gün gık demiyor, bir şey istemiyor. Biliyor ki Allah'ın imtihanı. Hak yolda. Allah'ın misafiri bu, hacca giden insan, hac yolunda. Biliyor ki Allah'ın imtihanı. Hak yolda. Allah'ın misafiri bu, hacca giden insan, hac yolunda.

Allah'a dayanmış, kuldan ister mi? Evliyâullah! İstemiyor, mescitte oturuyor. Allah'a dayanmış, kuldan ister mi?

Evliyâullah! İstemiyor, mescitte oturuyor.

İmtihan yedi gün sürüyor. Yedi gün sabah kahvaltı yok, öğle yemeği yok, akşam yok.İmtihan yedi gün sürüyor. Yedi gün sabah kahvaltı yok, öğle yemeği yok, akşam yok. Bir gün geçiyor, iki gün geçiyor; bir hafta yemek yemiyor. Bir gün geçiyor, iki gün geçiyor; bir hafta yemek yemiyor. "Şu kadar süre aç kalıyorlarmış." diye Hint fakirlerini överler."Şu kadar süre aç kalıyorlarmış." diye Hint fakirlerini överler. Onlar bu mübarek evliyâullahın ayağının tozu olamaz.Onlar bu mübarek evliyâullahın ayağının tozu olamaz. Yedi günden sonra Allah bir tanesinin aklına getirtiyor;Yedi günden sonra Allah bir tanesinin aklına getirtiyor; "Ya mübarek! Sen yedi gündür buradasın, kalkmıyorsun,"Ya mübarek! Sen yedi gündür buradasın, kalkmıyorsun, boyuna ibadet ediyorsun, karnın aç değil mi?" diye soruyor, yemek getiriyor da o zaman yiyor. boyuna ibadet ediyorsun, karnın aç değil mi?" diye soruyor, yemek getiriyor da o zaman yiyor.

Dönelim Hızır aleyhisselam ile Musa aleyhisselam'ın kıssasına.Dönelim Hızır aleyhisselam ile Musa aleyhisselam'ın kıssasına. İkinci itirazı da yaptı. İkinci itirazdan sonra "Bak yine itiraz ettin!" deyince Hızır aleyhisselam;İkinci itirazı da yaptı. İkinci itirazdan sonra "Bak yine itiraz ettin!" deyince Hızır aleyhisselam; "Eğer bundan sonra bir daha itiraz edersem bu iş bitsin, talebelik sona ersin." diyor."Eğer bundan sonra bir daha itiraz edersem bu iş bitsin, talebelik sona ersin." diyor. Tabi yine itiraz ediyor, yapılan bir şeye razı olamıyor; "Niye böyle yapıyorsun?" diye soruyor. Tabi yine itiraz ediyor, yapılan bir şeye razı olamıyor; "Niye böyle yapıyorsun?" diye soruyor. Artık üçüncüde Hızır aleyhisselam ile beraberlik bitiyor, ortadan kalkıyor, devam etmiyor. Artık üçüncüde Hızır aleyhisselam ile beraberlik bitiyor, ortadan kalkıyor, devam etmiyor.

Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerifinde; Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerifinde;

"Eğer 'Bundan sonra bir daha dersen aramızdaki ahbaplık bitsin.' diye şart koşmasaydı, "Eğer 'Bundan sonra bir daha dersen aramızdaki ahbaplık bitsin.' diye şart koşmasaydı, daha nice arkadaşlık ederdi, nice ibretler görürdü." Diyor. daha nice arkadaşlık ederdi, nice ibretler görürdü." Diyor.

Murad-ı Hüdavendigâr hazretlerine dönelim; Allah rahmet eylesin, şefaatine erdirsin.Murad-ı Hüdavendigâr hazretlerine dönelim; Allah rahmet eylesin, şefaatine erdirsin. Şehit tabi, "Ordum galip olsun da canım feda olsun." demiş.Şehit tabi, "Ordum galip olsun da canım feda olsun." demiş. "Benim maksadım canımı kurtarmak değil, "Benim maksadım canımı kurtarmak değil, 'Ordum yenilirse ben de ölürüm.' diye değil, canım feda olsun, 'Ordum yenilirse ben de ölürüm.' diye değil, canım feda olsun, yeter ki İslâm ordusu galebe çalsın." diye şart koşmuş. yeter ki İslâm ordusu galebe çalsın." diye şart koşmuş. Öyle şart koşmasaydı, belki yaşardı da daha başka hizmetler de yapardı. Öyle şart koşmasaydı, belki yaşardı da daha başka hizmetler de yapardı. Şehit edilmiş büyük bir zât; zaten şehit olması gösteriyor. Şehit edilmiş büyük bir zât; zaten şehit olması gösteriyor.

İnsanlar bazen öyle yapıyorlar. İnsanlar bazen öyle yapıyorlar. Geçenlerde bir arkadaş böyle bir şart koşmuş. Geçenlerde bir arkadaş böyle bir şart koşmuş. Dükkânına gittik, "Nasılsın?" dedik.Dükkânına gittik, "Nasılsın?" dedik. O da "Nasılsın?" deyince tabi kardeşi olduğumuz için sıkıntılarını dertlerini biraz açtı, konuştuk. O da "Nasılsın?" deyince tabi kardeşi olduğumuz için sıkıntılarını dertlerini biraz açtı, konuştuk.

"Yâ Rabbi!" demiş, "Sen bana nimet ver; zenginlik ve ikram ver; "Yâ Rabbi!" demiş, "Sen bana nimet ver; zenginlik ve ikram ver; ben de senin yolunda, Allah yolunda, fîsebilillah hayrımı hasenâtımı yapacağım; ben de senin yolunda, Allah yolunda, fîsebilillah hayrımı hasenâtımı yapacağım; yapmazsam al elimden." demiş. yapmazsam al elimden." demiş.

Sen kime karşı cömertlik yapıyorsun? Sen kime karşı cömertlik yapıyorsun?

Sen kulsun, o rabbü'l-âlemin; sen fakirsin o zenginler zengini!Sen kulsun, o rabbü'l-âlemin; sen fakirsin o zenginler zengini! "Ver yâ Rabbi!" de, "Hayır yaptırmayı nasip et." de, "Yapmazsam da alma." de."Ver yâ Rabbi!" de, "Hayır yaptırmayı nasip et." de, "Yapmazsam da alma." de. "Yapmazsam al." deyince olmuyor. "Sen kendin istemişsin." dedim."Yapmazsam al." deyince olmuyor. "Sen kendin istemişsin." dedim. Tabi sıkıntılar ve sebeplerden yapamayınca, buradan da sıkıntı patlamış, neyse.Tabi sıkıntılar ve sebeplerden yapamayınca, buradan da sıkıntı patlamış, neyse. Bunların hepsi insana birer ibret ve ders. Bunların hepsi insana birer ibret ve ders.

Geçelim ikinci hadîs-i şerîfe. Geçelim ikinci hadîs-i şerîfe.

Bu hadîs-i şerîfleri okuttukça şunu anlıyoruz ki Bu hadîs-i şerîfleri okuttukça şunu anlıyoruz ki bize mekteplerde öğretilen ve etrafımızda gördüğümüz hayat başka, mânevî hayat başka. bize mekteplerde öğretilen ve etrafımızda gördüğümüz hayat başka, mânevî hayat başka. Bu mânevî hayat, burası, başka bir âlem. Bunun başka bir esrarı var. Bu mânevî hayat, burası, başka bir âlem. Bunun başka bir esrarı var.

İnsan Allah'a tevekkül etti mi Allah yardım ediyor. İnsan Allah'a tevekkül etti mi Allah yardım ediyor. Ben yaparım ederim sandığı zaman da ayağı takılıyor; başı beladan, sıkıntılardan kurtulmuyor. Ben yaparım ederim sandığı zaman da ayağı takılıyor; başı beladan, sıkıntılardan kurtulmuyor. Allah'tan gayrıdan isteyince eline bir şey geçmiyor. Allah'tan gayrıdan isteyince eline bir şey geçmiyor. Allah'tan ist eyince muradına eriyor. Allah'tan ist eyince muradına eriyor.

İzâ erâda'llâhu infâze kadâihî ve kaderihî selebe zevi'l-ukûli ukûlehumİzâ erâda'llâhu infâze kadâihî ve kaderihî selebe zevi'l-ukûli ukûlehum hattâ yünfize fîhim kadâehû ve kaderehû hattâ yünfize fîhim kadâehû ve kaderehû fe izâ medâ emrühû redde ileyhim ukûlehum ve vakaeti'n-nedâmeh. fe izâ medâ emrühû redde ileyhim ukûlehum ve vakaeti'n-nedâmeh.

Hz. Enes radıyallahu anh'ten ve Hz. Ali Efendimiz'den rivayetle gelmiş. Hz. Enes radıyallahu anh'ten ve Hz. Ali Efendimiz'den rivayetle gelmiş. Konu, aşağı yukarı deminki konunun aynısı, aynı mânayı perçinleyecek.Konu, aşağı yukarı deminki konunun aynısı, aynı mânayı perçinleyecek. Burada da bilgi kazanacağız. Burada da bilgi kazanacağız.

İzâ erâda'llâhu infâze kadâihî ve kaderihî. İzâ erâda'llâhu infâze kadâihî ve kaderihî. "Allah; kazasının, kaderinin infazını, yerine getirilmesini murad ettiği zaman." "Allah; kazasının, kaderinin infazını, yerine getirilmesini murad ettiği zaman."

Selebe zevi'l-ukûli ukûlehüm. "Akıl sahiplerinden akıllarını alır. Selebe zevi'l-ukûli ukûlehüm. "Akıl sahiplerinden akıllarını alır. Akıl sahiplerinin akıllarını selb eder." Akıl sahiplerinin akıllarını selb eder."

Deli değil; akıllı, tedbirli, bilgili, görgülü, mütehassıs adam; onun aklını alır. Deli değil; akıllı, tedbirli, bilgili, görgülü, mütehassıs adam; onun aklını alır.

Hattâ yünfize fîhim kadâehû ve kaderehû. Hattâ yünfize fîhim kadâehû ve kaderehû. "Kazasını, kaderini onların üzerinde infaz edinceye, yerine getirinceye kadar akıllarını alır." "Kazasını, kaderini onların üzerinde infaz edinceye, yerine getirinceye kadar akıllarını alır."

Fe izâ medâ emrühû. "İşi yerine gelip de hükmü geçince." Fe izâ medâ emrühû. "İşi yerine gelip de hükmü geçince."

Redde ileyhim ukûlehüm. "Akıllarını geri ihsan eder." Redde ileyhim ukûlehüm. "Akıllarını geri ihsan eder."

Ve vakaati'n-nedâmeh. "Artık nedamet başlar, pişmanlık başlar." Ve vakaati'n-nedâmeh. "Artık nedamet başlar, pişmanlık başlar."

Hay Allah, tüh be! Fırsatı kaçırdık! Fırsatı kaçırmadın! Hay Allah, tüh be! Fırsatı kaçırdık!

Fırsatı kaçırmadın!
Allah göstermedi, olmadı; nasip olmayınca olmuyor. Allah göstermedi, olmadı; nasip olmayınca olmuyor.

Kadâ ve kader. Kadâ "hükmetmek" demek. Kadâ ve kader. Kadâ "hükmetmek" demek. Mesela karşına iki kimse geldi; bir onu dinledin, bir bunu dinledin. Mesela karşına iki kimse geldi; bir onu dinledin, bir bunu dinledin. "Sen haklısın, sen haksızsın." dedin; ikisi arasında hükmettin. Buna kadâ deniliyor."Sen haklısın, sen haksızsın." dedin; ikisi arasında hükmettin. Buna kadâ deniliyor. Bunu yapana da kâdî deniliyor. "Hükmeden, hâkim" mânası var. Bunu yapana da kâdî deniliyor. "Hükmeden, hâkim" mânası var.

Kader de "Bir şeyi, bir ölçüye göre yapmak, takdir etmek" mânasına gelir. Kader de "Bir şeyi, bir ölçüye göre yapmak, takdir etmek" mânasına gelir. Allahu Teâlâ hazretleri "işleri şöyle olsun" diye buyurmuş, hükmetmiş o kazası. Allahu Teâlâ hazretleri "işleri şöyle olsun" diye buyurmuş, hükmetmiş o kazası. Mukadderatı takdir eylemiş; o da kaderi.Mukadderatı takdir eylemiş; o da kaderi. Bunlar hakkında ilmihal kitaplarında, ilm-i kelam kitaplarında detaylı, çeşitli fikirler var.Bunlar hakkında ilmihal kitaplarında, ilm-i kelam kitaplarında detaylı, çeşitli fikirler var. Allah'ın takdiri, Allah'ın hükmü, Allah'ın kazası, Allah'ın mukadderatı, kaderi, alın yazısı. Allah'ın takdiri, Allah'ın hükmü, Allah'ın kazası, Allah'ın mukadderatı, kaderi, alın yazısı.

Türkçe'de buna "alnının yazısı" diyoruz. Bu belli. Türkçe'de buna "alnının yazısı" diyoruz. Bu belli. Bunun böyle olmasını, alın yazısında olması gerekli işi,Bunun böyle olmasını, alın yazısında olması gerekli işi, olmasını murad ettiği zamanolmasını murad ettiği zaman adam akıllı, tedbirli, uslu, her bakımdan tamam, münasip yetişmiş kimsenin bile o anda aklını alır, adam akıllı, tedbirli, uslu, her bakımdan tamam, münasip yetişmiş kimsenin bile o anda aklını alır, işinin hükmü gerçekleşinceye kadar mukadderat yerini buluncaya kadar. işinin hükmü gerçekleşinceye kadar mukadderat yerini buluncaya kadar. İş bittikten sonra aklı tekrar yerine gelir, hatırlar, aklı başına gelir.İş bittikten sonra aklı tekrar yerine gelir, hatırlar, aklı başına gelir. "Tüh" der, "vah" der, pişmanlık duyar. Allah öyle hükmetti de ondan böyle oldu. "Tüh" der, "vah" der, pişmanlık duyar. Allah öyle hükmetti de ondan böyle oldu.

Onun için olmuş şeye pişmanlığa vesaireye lüzum yok. Onun için olmuş şeye pişmanlığa vesaireye lüzum yok. Fırsatı kaçırdık, bilmem ne. Nasip değilmiş de ondan.Fırsatı kaçırdık, bilmem ne. Nasip değilmiş de ondan. Ama olacak şey için düşünürsün, taşınırsın, tedbirini alırsın; o sevap. Ama olacak şey için düşünürsün, taşınırsın, tedbirini alırsın; o sevap. Helâlinden kazanmak için o çalışmaları yaparsın. Helâlinden kazanmak için o çalışmaları yaparsın.

Men âmene bi'l-kaderi emine mine'l-keder. Men âmene bi'l-kaderi emine mine'l-keder. "Kadere inanmış olan insan, kederden üzüntüden emin olur, üzülmez." demişler. Neden? "Kadere inanmış olan insan, kederden üzüntüden emin olur, üzülmez." demişler.

Neden?

Allah'ın hükmü böyleymiş, ne yapalım? Bak akıl da para etmiyor, tedbir de para etmiyor. Allah'ın hükmü böyleymiş, ne yapalım? Bak akıl da para etmiyor, tedbir de para etmiyor. Akıllının aklını o anda başka yere kaydırıyor veya alıyor.Akıllının aklını o anda başka yere kaydırıyor veya alıyor. Gözü gören insanın gözünü, çareleri görmek konusunda kör ediyor, göstermiyor;Gözü gören insanın gözünü, çareleri görmek konusunda kör ediyor, göstermiyor; Allahu Teâlâ hazretleri işini yapıyor. Allahu Teâlâ hazretlerinin buyruğu neyse o oluyor. Allahu Teâlâ hazretleri işini yapıyor. Allahu Teâlâ hazretlerinin buyruğu neyse o oluyor.

O bakımdan insan olmuş şeye; "Allah'ın mukadderatı böyleymiş." der, müsterih olur, kedere düşmez.O bakımdan insan olmuş şeye; "Allah'ın mukadderatı böyleymiş." der, müsterih olur, kedere düşmez. İnançlı insan kedere düşmez. "Allah'ın kaderi böyleymiş." der.İnançlı insan kedere düşmez. "Allah'ın kaderi böyleymiş." der. İnsan işinde imtihan olur, eşinde imtihan olur, evliliğinden imtihan olur, İnsan işinde imtihan olur, eşinde imtihan olur, evliliğinden imtihan olur, çocuğundan imtihan olur, kendisi bir büyük laf söylemiştir oradan başına bir ceza gelir, çocuğundan imtihan olur, kendisi bir büyük laf söylemiştir oradan başına bir ceza gelir, bir bela gelir; bir imtihan olur. bir bela gelir; bir imtihan olur.

Pür dikkat olacak insan ve bilecek ki her şey Allah'ın hükmüyledir, kazasıyla ve kaderiyledir. Pür dikkat olacak insan ve bilecek ki her şey Allah'ın hükmüyledir, kazasıyla ve kaderiyledir. Edebe riayet edecek, Allah'a tevekkül edecek.Edebe riayet edecek, Allah'a tevekkül edecek. Hata etmişse hemen istiğfar edecek, tevbe edecek. "Aman yâ Rabbi! Hata etmişse hemen istiğfar edecek, tevbe edecek. "Aman yâ Rabbi! Ben bu işte hata ettim, affet." diyecek. Ben bu işte hata ettim, affet." diyecek.

Ebû Bekir Sıddîk Efendimiz ne yaptı? Ebû Bekir Sıddîk Efendimiz ne yaptı?

Kendisine bir hediye geldi, ağzına attı, sonra "Bu nereden geldi?" diye sordu. Kendisine bir hediye geldi, ağzına attı, sonra "Bu nereden geldi?" diye sordu. Anladı ki meşru bir gıda değil, iyi bir şey değil; hemen parmağıyla boğazını kurcaladı, kustu. Anladı ki meşru bir gıda değil, iyi bir şey değil; hemen parmağıyla boğazını kurcaladı, kustu.

İnsan yediğini kusar mı? "Bu midemde kalmasın." diye kustu. İnsan yediğini kusar mı?

"Bu midemde kalmasın." diye kustu.

"Yâ Rabbi! Ben bunu bilmeden yedim, hata olarak yedim ama çıkardım, "Yâ Rabbi! Ben bunu bilmeden yedim, hata olarak yedim ama çıkardım, eğer midemin kıyısında köşesinde böyle biraz emilmiş varsa eğer midemin kıyısında köşesinde böyle biraz emilmiş varsa -hani mide gıdaları emiyor ya- sen onu da affet." dedi. -hani mide gıdaları emiyor ya- sen onu da affet." dedi.

"Ben çabuk çıkarmaya çalıştım ama biraz da emilmişi varsa"Ben çabuk çıkarmaya çalıştım ama biraz da emilmişi varsa ben onu bilmeden yaptım, affet yâ Rabbi!" dedi. ben onu bilmeden yaptım, affet yâ Rabbi!" dedi.

Bir insan bilerek bilmeyerek hata edebilir, hata ettiği zaman hemen; "Affet yâ Rabbi!" diyecek. Bir insan bilerek bilmeyerek hata edebilir, hata ettiği zaman hemen; "Affet yâ Rabbi!" diyecek. "Tevbe yâ Rabbi!" diyecek; "Bundan sonra yapmayacağım." diyecek. "Tevbe yâ Rabbi!" diyecek; "Bundan sonra yapmayacağım." diyecek. Bir daha o günahı yapmamaya azmedecek. Bir daha o günahı yapmamaya azmedecek.

Tevbe etti mi tövbeyi kabul ediyor, istiğfar eyledi mi, af diledi mi Allah affını kabul ediyor, Tevbe etti mi tövbeyi kabul ediyor, istiğfar eyledi mi, af diledi mi Allah affını kabul ediyor, dua etti mi duasını kabul ediyor. İşte bunlar bizim elimizde imkan. dua etti mi duasını kabul ediyor. İşte bunlar bizim elimizde imkan. Elimizde ne imkanı var? Tevbe imkanı var, istiğfar etme imkanı var, dua etme imkanı var. Elimizde ne imkanı var?

Tevbe imkanı var, istiğfar etme imkanı var, dua etme imkanı var.

Başka? Tevekkül var. "Sana dayandım yâ Rabbi! Sana tevekkül ettim." diyecek. Başka?

Tevekkül var.

"Sana dayandım yâ Rabbi! Sana tevekkül ettim." diyecek.
Yapacağı işte Allah'a dayanacak, korkmayacak. Yapacağı işte Allah'a dayanacak, korkmayacak.

Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete râm ol. Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete râm ol.

Mehmet Akif rahmetli üç kaide söylüyor. Mehmet Akif rahmetli üç kaide söylüyor. Allah'a dayan, Allah'a tevekkül et, sa'ye sarıl,Allah'a dayan, Allah'a tevekkül et, sa'ye sarıl, vazifen ne ise koşturmaktan geri durma, tembel durma! vazifen ne ise koşturmaktan geri durma, tembel durma!

Birileri; "Bak biz burada evimizde duruyoruz, Birileri; "Bak biz burada evimizde duruyoruz, biz hiçbir şey yapmadan Allah kapımıza rızkı getiriyor, koyduruyor." demişler. biz hiçbir şey yapmadan Allah kapımıza rızkı getiriyor, koyduruyor." demişler.

Evliyâullah onlara kızmış; Evliyâullah onlara kızmış;

"Siz evliyâ olsanız, şu peygamberlerin hayatı gibi yaşarsınız, "Siz evliyâ olsanız, şu peygamberlerin hayatı gibi yaşarsınız, sahâbe-i kirâmın hayatı gibi yaşarsınız, onlar tembel durmadılar ki say ettiler, çalıştılar." demişler. sahâbe-i kirâmın hayatı gibi yaşarsınız, onlar tembel durmadılar ki say ettiler, çalıştılar." demişler.

Sahâbe-i kirâmın hayatını hep okumamız lazım.Sahâbe-i kirâmın hayatını hep okumamız lazım. Onların Müslümanlığı anlayışı çok güzel olduğundan, Onların Müslümanlığı anlayışı çok güzel olduğundan, onlar Peygamber Efendimiz'in talebesi olduğundan,onlar Peygamber Efendimiz'in talebesi olduğundan, oradan yetişmiş olduklarından, hiç boş durmadılar, tembel durmadılar. oradan yetişmiş olduklarından, hiç boş durmadılar, tembel durmadılar.

Hz. Ömer'in hâli ortada, Ebû Bekir Sıddîk Efendimiz'in hâli ortada, hepsinin çalışmaları ortada. Hz. Ömer'in hâli ortada, Ebû Bekir Sıddîk Efendimiz'in hâli ortada, hepsinin çalışmaları ortada. Civa gibi her birisi, cevval, çalışkan, atılgan, müteşebbis.Civa gibi her birisi, cevval, çalışkan, atılgan, müteşebbis. Âyetleri okuyunca gözleri yaşaran, hemen anında tedbirini alan, koşturan, çalışan insanlar;Âyetleri okuyunca gözleri yaşaran, hemen anında tedbirini alan, koşturan, çalışan insanlar; kimisi vali, kimisi komutan, kimisi mücahit, kimisi asker ama hiç boş durmamışlar. kimisi vali, kimisi komutan, kimisi mücahit, kimisi asker ama hiç boş durmamışlar.

Allah'a dayan, sa'ye sarıl. "Allah'a dayan, gayret ve kuvvetle çalışmaya sarıl." Allah'a dayan, sa'ye sarıl. "Allah'a dayan, gayret ve kuvvetle çalışmaya sarıl."

Hikmete râm ol. "Hikmete kendini teslim et, hikmeti kabul et, Hikmete râm ol. "Hikmete kendini teslim et, hikmeti kabul et, hikmetin kıymetini bil, hikmetin gösterdiği yolda yürü." hikmetin kıymetini bil, hikmetin gösterdiği yolda yürü."

Hikmet ne demek? "Her şeyi yerli yerinde; akla, basirete, dine, ilme, irfana, Hikmet ne demek?

"Her şeyi yerli yerinde; akla, basirete, dine, ilme, irfana,
Allah'ın rızasına uygun yapmak" demek. Allah'ın rızasına uygun yapmak" demek. Hadise de "hikmet" derler, akıllıca yapılan şeye de "hikmet" derler. Hadise de "hikmet" derler, akıllıca yapılan şeye de "hikmet" derler.

--Muhterem Kardeşlerim! Üçüncü hadîs-i şerîf de yine konuyla ilgili olacak; o da öyle rast geliyor. --Muhterem Kardeşlerim!

Üçüncü hadîs-i şerîf de yine konuyla ilgili olacak; o da öyle rast geliyor.

İzâ erâda'llâhu kabda rûhi abdin bi ardın ceale lehû bihâ hâceh. İzâ erâda'llâhu kabda rûhi abdin bi ardın ceale lehû bihâ hâceh.

Gümüşhanevî Hocamız, burada da uzun kaynaklar göstermiş. Buhârî'de var, daha birçok yerlerde var; kaynakları göstermiş,Gümüşhanevî Hocamız, burada da uzun kaynaklar göstermiş. Buhârî'de var, daha birçok yerlerde var; kaynakları göstermiş, veyahut Gurve radıyallahu anh'ten veyahut Culdup veya Cündep radıyallahu anh'ten,veyahut Gurve radıyallahu anh'ten veyahut Culdup veya Cündep radıyallahu anh'ten, üç tane râvîden rivayet edilmiş. üç tane râvîden rivayet edilmiş.

İza erâda'llâhu kabda rûhi abdin. İza erâda'llâhu kabda rûhi abdin. "Allah celle celalühû bir kulunun ruhunu kabzetmeyi, yani ölümünü murad ettiyse." "Allah celle celalühû bir kulunun ruhunu kabzetmeyi, yani ölümünü murad ettiyse."

"Ruhunu kabzetmek" ne demek? "Ruhunu kabzetmek" ne demek?

"Ver bakalım ruhunu, yaşadığın yeter." demek, "canını almak" demek. "Ver bakalım ruhunu, yaşadığın yeter." demek, "canını almak" demek.

"Allah bir kulunun ruhunu kabzetmeyi murad etti mi." "Allah bir kulunun ruhunu kabzetmeyi murad etti mi."

Bi ardın. "Filanca yerde ölsün, diye murad etti mi." Bi ardın. "Filanca yerde ölsün, diye murad etti mi."

"Kütahya'da ölsün, Konya'da ölsün, İzmir'de ölsün, Hicaz'da ölsün…" "Kütahya'da ölsün, Konya'da ölsün, İzmir'de ölsün, Hicaz'da ölsün…"

"Ölümünü nerede murad etmişse..." "Ölümünü nerede murad etmişse..."

Ceale lehû bihâ hâceh. "O kimseye, o toprakta bir iş çıkarır." Ceale lehû bihâ hâceh. "O kimseye, o toprakta bir iş çıkarır."

Sebep olur; adam durup dururken kalkar, oraya gider, orada olur. Sebep olur; adam durup dururken kalkar, oraya gider, orada olur.

Bazen gazetelerde böyle çok ibretli şeyleri yazıyorlar. Bazen gazetelerde böyle çok ibretli şeyleri yazıyorlar. Fırtınadan, İzmit'ten Gölcük'e giden gemi batmıştı. Yüzlerce insan boğulmuştu. Fırtınadan, İzmit'ten Gölcük'e giden gemi batmıştı. Yüzlerce insan boğulmuştu. O gemide bizim kardeşlerimizden de boğulanlar olmuş,O gemide bizim kardeşlerimizden de boğulanlar olmuş, Allah rahmet eylesin. Yüzmek sayesinde kurtulan ihvanımızdan da bazı kimseler olmuş. Allah rahmet eylesin. Yüzmek sayesinde kurtulan ihvanımızdan da bazı kimseler olmuş.

Allah kimisinin yaşamasını murad ediyor, kurtarıyor. Allah kimisinin yaşamasını murad ediyor, kurtarıyor. Hatta o, birisini de kurtarmış; kendisi yüzmüş, birisini de kurtarmış. Hatta o, birisini de kurtarmış; kendisi yüzmüş, birisini de kurtarmış. Bazen böyle oluyor bazen de ölmesi gerekiyor. Kader. Mukadder olan da ölüyor. Bazen böyle oluyor bazen de ölmesi gerekiyor. Kader. Mukadder olan da ölüyor.

Birisi gemiye girmiş, oturmuş. Geminin kalkmasına on dakika var. Birisi gemiye girmiş, oturmuş. Geminin kalkmasına on dakika var. "Aman" demiş "On dakika var. Hemen gideyim; şuradaki kırtasiyeciden kalem, defter alayım. "Aman" demiş "On dakika var. Hemen gideyim; şuradaki kırtasiyeciden kalem, defter alayım. Hoca ders verdi, onu yapmam lazım, dosya kağıdı alayım." Neyse, gemiden çıkmış.Hoca ders verdi, onu yapmam lazım, dosya kağıdı alayım." Neyse, gemiden çıkmış. Çabucak almış, daha beş dakika varken geri dönmüş.Çabucak almış, daha beş dakika varken geri dönmüş. Kaptan "izdiham fazla" diye vaktinden evvel gemiyi kaldırmış. Kaptan "izdiham fazla" diye vaktinden evvel gemiyi kaldırmış.

Kenarda tepiniyor; "Çantam içeride kaldı, vapura binemedim!" Yahu bak, Allah seni ayırdı. Kenarda tepiniyor; "Çantam içeride kaldı, vapura binemedim!" Yahu bak, Allah seni ayırdı. Senin kaderin yaşamakmış. Geminin içine oturmuşken Allah seni dışarıya çıkardı,Senin kaderin yaşamakmış. Geminin içine oturmuşken Allah seni dışarıya çıkardı, sen burada tepiniyorsun. sen burada tepiniyorsun. Girip de boğulacak mısın? Allah seni ayırıyor. Kimisi de en son anda geliyor.Girip de boğulacak mısın?

Allah seni ayırıyor. Kimisi de en son anda geliyor.
Tam geminin bağları çözülürken, "Aman dur memur bey" filan en son anda gemiye atlıyor.Tam geminin bağları çözülürken, "Aman dur memur bey" filan en son anda gemiye atlıyor. "Oh, iyi kaçırmadım." diye seviniyor, filan. "Oh, iyi kaçırmadım." diye seviniyor, filan.

Ne gemiyi kaçırmaması, eceline gidiyorsun işte! Ne gemiyi kaçırmaması, eceline gidiyorsun işte! Allah senin canını orada almayı murad etmiş; işte bu da hayatın, ölümün esrarı. Allah senin canını orada almayı murad etmiş; işte bu da hayatın, ölümün esrarı.

Adam Konya'ya alış verişe gidiyor veya Mevlânâ hazretlerini ziyarete gidiyor, vefat ediyor. Adam Konya'ya alış verişe gidiyor veya Mevlânâ hazretlerini ziyarete gidiyor, vefat ediyor. Veyahut hicaza gidiyor, Umre'ye gidiyor innâ li'llâh ve innâ ileyhi râciûnVeyahut hicaza gidiyor, Umre'ye gidiyor innâ li'llâh ve innâ ileyhi râciûn bakıyorsun, vefat haberi geliyor.bakıyorsun, vefat haberi geliyor. Nasip; Allah öyle murad etmiş oluyor. Nasip; Allah öyle murad etmiş oluyor.

Şimdi bir insanın rızkı, eceli, nerede öleceği,Şimdi bir insanın rızkı, eceli, nerede öleceği, bu Allah'ın hep bildiği, yazdığı kader, mukadderat, alının yazısı.bu Allah'ın hep bildiği, yazdığı kader, mukadderat, alının yazısı. Hindistan'da ölmeyi murad etmişse Hindistan'dan bir davet çıkar, oraya gider. Hindistan'da ölmeyi murad etmişse Hindistan'dan bir davet çıkar, oraya gider.

Şimdi ben coğrafya kitaplarında görüyordum Avustralya'yı; Şimdi ben coğrafya kitaplarında görüyordum Avustralya'yı; ne param yeter, ne aklımın köşesinden geçer Avustralya'ya gitmek. ne param yeter, ne aklımın köşesinden geçer Avustralya'ya gitmek. Oradaki arkadaşlarımız bizi çağırdılar;Oradaki arkadaşlarımız bizi çağırdılar; "Aman hocam, konferans var, üniversitede eğitim var, seminer var." "Aman hocam, konferans var, üniversitede eğitim var, seminer var." Gelemem, edemem, kalkıyor gidiyor insan. Gelemem, edemem, kalkıyor gidiyor insan. Yani eceli oradaysa; "Esat hoca Avustralya'ya gitti, işte vefatı oradaymış." diyecekler, öyle olacak. Yani eceli oradaysa; "Esat hoca Avustralya'ya gitti, işte vefatı oradaymış." diyecekler, öyle olacak. Ama hayat, nasip varsa buraya geliyor insan, tekrar burada yaşamış olabiliyor. Ama hayat, nasip varsa buraya geliyor insan, tekrar burada yaşamış olabiliyor.

Allah cümlemizi sevdiği bir kul olarak, sevdiği bir işi yaparken, hayır üzerindeyken, canımızı alsın.Allah cümlemizi sevdiği bir kul olarak, sevdiği bir işi yaparken, hayır üzerindeyken, canımızı alsın. Allah saklasın, kumarhanede kumar oynarken fenalaşmış, ölmüşAllah saklasın, kumarhanede kumar oynarken fenalaşmış, ölmüş veya umumhanede ölmüş; Allah saklasın!veya umumhanede ölmüş; Allah saklasın! Veyahut sarhoş meyhanede içerken çatlamış! Bunlar da bir ölüm işte. Veyahut sarhoş meyhanede içerken çatlamış! Bunlar da bir ölüm işte.

Bir de güzel yolda, Kâbe yolunda, cami içinde, abdestliyken, Bir de güzel yolda, Kâbe yolunda, cami içinde, abdestliyken, oruçluyken, Kur'ân okurken ölmek nasip olsun. oruçluyken, Kur'ân okurken ölmek nasip olsun. Bizim bir arkadaşımızın babası Kâbe'de hatim okurken, hatim sürerken ölmüş.Bizim bir arkadaşımızın babası Kâbe'de hatim okurken, hatim sürerken ölmüş. Bir fenalaşmış; -altı saatte bir hatim indirebiliyormuş,Bir fenalaşmış; -altı saatte bir hatim indirebiliyormuş, hızlı okuyabiliyormuş- okurken, hatmi tamamlarken gitmiş. hızlı okuyabiliyormuş- okurken, hatmi tamamlarken gitmiş.

Bundan sonraki hadîs-i şerîf Bundan sonraki hadîs-i şerîf

İzâ erâde ehadüküm en yezhebe ile'l-halâi ve ükîmeti's-salâtü fe'l-yezheb ile'l-halâi. İzâ erâde ehadüküm en yezhebe ile'l-halâi ve ükîmeti's-salâtü fe'l-yezheb ile'l-halâi.

Bu da Ahmed b. Hanbel'den, Ebû Dâvûd'tan, Beyhâkî'den ve diğer kaynaklardan, Bu da Ahmed b. Hanbel'den, Ebû Dâvûd'tan, Beyhâkî'den ve diğer kaynaklardan, Abdullah İbni'l-Erkâm radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Abdullah İbni'l-Erkâm radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf.

İzâ erâde ehadüküm. "Sizden biriniz isterse." İzâ erâde ehadüküm. "Sizden biriniz isterse."

En yezhebe ile'l-halâi. "Helaya gitmek isterse." En yezhebe ile'l-halâi. "Helaya gitmek isterse."

Eski yazı Arapça'da Helâ hı harfiyle yazılıyor. Helâ ne demek? Eski yazı Arapça'da Helâ hı harfiyle yazılıyor.

Helâ ne demek?

Hela yani "yüz numara." Şimdi "tuvalet" diyoruz. Hela yani "yüz numara." Şimdi "tuvalet" diyoruz.

Aslında ne demek? "Boşluk" demek. Mele "kalabalık yer" demek. Aslında ne demek?

"Boşluk" demek.

Mele "kalabalık yer" demek.

Mesela burası mele, şu anda insanlarla dolu olduğundan caminin içi, mele. Mesela burası mele, şu anda insanlarla dolu olduğundan caminin içi, mele. Eğer hiç kimse olmayan tenha bir yer olsa, oraya da halâ derler, "tenha yer" demek.Eğer hiç kimse olmayan tenha bir yer olsa, oraya da halâ derler, "tenha yer" demek. "Kimsenin olmadığı yer" demek. Sözü güzel söylemişler; "Tenha yere gitti." "Kimsenin olmadığı yer" demek. Sözü güzel söylemişler; "Tenha yere gitti." Doğrudan doğruya asıl adıyla söylemiyorlar, kibarca söylüyorlar, Doğrudan doğruya asıl adıyla söylemiyorlar, kibarca söylüyorlar, halâ "Tenha yere gitti." veya daha başka bir güzel söylem yerleşmiş;halâ "Tenha yere gitti." veya daha başka bir güzel söylem yerleşmiş; mesela "Abdest bozmaya gidiyor." Demek ki mübarekler devamlı abdestli geziyor.mesela "Abdest bozmaya gidiyor."

Demek ki mübarekler devamlı abdestli geziyor.
Malum yüznumaraya gittiği zaman abdesti bozulacak. Malum yüznumaraya gittiği zaman abdesti bozulacak.

"Ahmet efendi nereye gitti? Göremiyorum. Az önce buradaydı." "Ahmet efendi nereye gitti? Göremiyorum. Az önce buradaydı."

"Abdest bozmaya gitti." Abdesti var; af edersiniz "Çiş etmeye gitti." "Abdest bozmaya gitti."

Abdesti var; af edersiniz "Çiş etmeye gitti."
filan demiyor, kibar bir tarzda söylüyor. filan demiyor, kibar bir tarzda söylüyor.

Sizden biriniz helaya, tenhaya gitmek isterse maksat büyük veya küçük abdest bozmak demek; Sizden biriniz helaya, tenhaya gitmek isterse maksat büyük veya küçük abdest bozmak demek; bu, aslında abdest bozmak. bu, aslında abdest bozmak.

Ve ukîmeti's-salâh. "Namazın da kameti getirildi." Ne olacak şimdi? Ve ukîmeti's-salâh. "Namazın da kameti getirildi."

Ne olacak şimdi?

Müezzin Allahu ekber Allahu ekber demeye başladı, Müezzin Allahu ekber Allahu ekber demeye başladı, sen de yüznumaraya gitmek istiyordun; sıkışıklık vardı ki ihtiyaç vardı kisen de yüznumaraya gitmek istiyordun; sıkışıklık vardı ki ihtiyaç vardı ki ihtiyacını görmek için oraya gitmek istiyordun. ihtiyacını görmek için oraya gitmek istiyordun.

Ne yapacaksın şimdi? Ne yapacaksın şimdi?

Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfindeki tavsiyesi şöyle: Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfindeki tavsiyesi şöyle:

"Yüz numaraya git, işini gör." "Vakit çıkma tehlikesi yoksa." diye burada bir de izah vermiş."Yüz numaraya git, işini gör."

"Vakit çıkma tehlikesi yoksa." diye burada bir de izah vermiş.
"Menduptur." demiş; bu sünnet-i seniyeye daha uygundur. "Menduptur." demiş; bu sünnet-i seniyeye daha uygundur.

Muhterem kardeşlerim! İnsan namazı nasıl kılacak? Muhterem kardeşlerim!

İnsan namazı nasıl kılacak?

Huzur içinde kılacak. Aşağısı sıkışmış, karnı şişmiş, gaz var vesaire… Huzur içinde kılacak. Aşağısı sıkışmış, karnı şişmiş, gaz var vesaire…

"Ya şu namaz da bitse de hoca selam verse de pabucumu kapsam da yüznumaraya gitsem..." "Ya şu namaz da bitse de hoca selam verse de pabucumu kapsam da yüznumaraya gitsem..."

Olmaz. Rahat olacak, huzurlu olacak. Aklı başka bir yerde olmayacak. Olmaz. Rahat olacak, huzurlu olacak. Aklı başka bir yerde olmayacak.

Camiye girdiniz, imam Allahu ekber dedi, rükûya vardı. Camiye girdiniz, imam Allahu ekber dedi, rükûya vardı. Eyvah rekat kaçıyor; patır kütür patır kütür yarış yapar gibi güp güp güp güp Eyvah rekat kaçıyor; patır kütür patır kütür yarış yapar gibi güp güp güp güp zemin tahta ise cemaat olduğu yerde sallanıyor. zemin tahta ise cemaat olduğu yerde sallanıyor.

Peygamber Efendimiz; "Böyle yapma." diyor. Peygamber Efendimiz; "Böyle yapma." diyor.

"Vakar ve sekine ile yürü, sakin sakin yürü, yetiştiğin kadarını imamla kılarsın,"Vakar ve sekine ile yürü, sakin sakin yürü, yetiştiğin kadarını imamla kılarsın, yetişemediğini ödersin, arkasından, imam selam verdikten sonra tamamlarsın." yetişemediğini ödersin, arkasından, imam selam verdikten sonra tamamlarsın."

Peygamber Efendimiz; "Rekatı kaçırmayacağım." diye gayrı ciddi bir telaşı uygun görmüyor. Peygamber Efendimiz; "Rekatı kaçırmayacağım." diye gayrı ciddi bir telaşı uygun görmüyor.

Vakit var, durum müsait, ezan okunmuş, kamet getiriliyor, adamda tuvalet ihtiyacı var. Vakit var, durum müsait, ezan okunmuş, kamet getiriliyor, adamda tuvalet ihtiyacı var.

Ne yapacak? Mendup olan; tuvalete gidecek, sıkıntıyı giderecek. Ne yapacak?

Mendup olan; tuvalete gidecek, sıkıntıyı giderecek.
Çünkü sıkıntıyla abdest sıkışıklığıyla namaz kılmak mekruh, doğru değil. Çünkü sıkıntıyla abdest sıkışıklığıyla namaz kılmak mekruh, doğru değil.

Tabi işin doğrusu nedir? Daha namaz vakti girmeden önce bu sıkışıklığı gidermek.Tabi işin doğrusu nedir?

Daha namaz vakti girmeden önce bu sıkışıklığı gidermek.
Güzelce abdest almak. Hele hele ezandan önce camiye gelen insanların mükâfatı çok fazla oluyor. Güzelce abdest almak. Hele hele ezandan önce camiye gelen insanların mükâfatı çok fazla oluyor.

Ezan okunduğunda geldiği zaman mükâfatı onun altında oluyor; Ezan okunduğunda geldiği zaman mükâfatı onun altında oluyor; en sonunda geldiği zaman artık sadece cemaat sevabı almış olur. en sonunda geldiği zaman artık sadece cemaat sevabı almış olur.

Bir büyük zât demiş ki; "Benim mescidime sakalar gelmesin!" Bir büyük zât demiş ki; "Benim mescidime sakalar gelmesin!"

Hoppala! "Hamallar da gelmesin!" Hadi, meslek ayrımı yapıyor! Hoppala!

"Hamallar da gelmesin!"

Hadi, meslek ayrımı yapıyor!

Hep zenginler mi gelsin? Avcılar da gelmesin! Hep zenginler mi gelsin?

Avcılar da gelmesin!

Allah Allah! "Ne demek bu?" demişler. Allah Allah!

"Ne demek bu?" demişler.

"Hocam, bazı meslek erbabını sevmiyorsun, onlar gelmesin diye, "Hocam, bazı meslek erbabını sevmiyorsun, onlar gelmesin diye, cemaatte ayrım mı yapıyorsun?" demişler. cemaatte ayrım mı yapıyorsun?" demişler.

"Hayır!" demiş. "'Saka' dediğim küçük abdeste sıkışmış, yanında su taşıyan kimsedir." "Hayır!" demiş. "'Saka' dediğim küçük abdeste sıkışmış, yanında su taşıyan kimsedir."

Eskiden çeşmelerden suyu doldurup da getiriyorlardı; evlerde musluk yoktu, terkos yoktu. Eskiden çeşmelerden suyu doldurup da getiriyorlardı; evlerde musluk yoktu, terkos yoktu. Su geliyor ya, su taşıyor ya; "Sakalar gelmesin." diyor. Ne o öyle? Su geliyor ya, su taşıyor ya; "Sakalar gelmesin." diyor.

Ne o öyle?

Namaz mı kılıyor? Ama aklı tuvalette. Namaz mı kılıyor?

Ama aklı tuvalette.

Sonra hamallar gelmesin; hakeza yine "Büyük abdesti olanlar gelmesin." demek istiyor. Sonra hamallar gelmesin; hakeza yine "Büyük abdesti olanlar gelmesin." demek istiyor.

Sonra avcılar gelmesin. Sonra avcılar gelmesin.

Allahu ekber diyor, namaza duruyor, gözü fıldır fıldır dönüyor; o tarafta, bu tarafta, şu tarafta.Allahu ekber diyor, namaza duruyor, gözü fıldır fıldır dönüyor; o tarafta, bu tarafta, şu tarafta. Kuş mu arıyorsun, vuracak mısın?Kuş mu arıyorsun, vuracak mısın? Elinde çifte mi var, nişan mı alacaksın? Ne oluyor, avcı mısın sen? Av mı arıyorsun? Elinde çifte mi var, nişan mı alacaksın? Ne oluyor, avcı mısın sen? Av mı arıyorsun?

"Böyle yapmasın." demek istemiş. "Böyle yapmasın." demek istemiş.

Namaz Allah'ın huzurunda durmaktır. Ciddi bir ibadettir.Namaz Allah'ın huzurunda durmaktır. Ciddi bir ibadettir. "Bu gibi hafiflikler olmasın." diye söylemiş. Bir kitapta okumuştum veyahut duymuştum. "Bu gibi hafiflikler olmasın." diye söylemiş. Bir kitapta okumuştum veyahut duymuştum.

İzâ erâde ehadüküm seferen fe'l-yusellim alâ ihvânihî fe-inna'llâhe yezîdühû bi-da'vetihim hayrâ. İzâ erâde ehadüküm seferen fe'l-yusellim alâ ihvânihî fe-inna'llâhe yezîdühû bi-da'vetihim hayrâ.

14. Hadîs-i şerîf. Peygamber sallallahu aleyhi vessellem şöyle buyuruyor: 14. Hadîs-i şerîf. Peygamber sallallahu aleyhi vessellem şöyle buyuruyor:

İzâ erâde ehadüküm seferen. "Sizden biriniz yolculuk isterse sefere çıkmak isterse." İzâ erâde ehadüküm seferen. "Sizden biriniz yolculuk isterse sefere çıkmak isterse."

Fe'l-yüsellim alâ ihvânihî. "Kardeşlerine selam versin." Fe'l-yüsellim alâ ihvânihî. "Kardeşlerine selam versin."

"es-Selâmü aleyküm Allah'a ısmarladık, ben yolculuğa çıkıyorum." filan diye bir vedalaşma, "es-Selâmü aleyküm Allah'a ısmarladık, ben yolculuğa çıkıyorum." filan diye bir vedalaşma, bir hal hatır sorma yapsın. bir hal hatır sorma yapsın.

Fe-inna'llâhe yezîdühû bi-da'vetihim hayrâ. "Çünkü onların duasına, Allah onun hayrını artırır. Fe-inna'llâhe yezîdühû bi-da'vetihim hayrâ. "Çünkü onların duasına, Allah onun hayrını artırır. O yolculukta karşılaşacağı hayırları arttırır. Hayrını arttırır." O yolculukta karşılaşacağı hayırları arttırır. Hayrını arttırır."

Kardeşlerinin duasını almış oluyor. Davet burada "dua" mânasında. Kardeşlerinin duasını almış oluyor. Davet burada "dua" mânasında.

O selam verdiği, konuştuğu kardeşlerine seferini söylediği için O selam verdiği, konuştuğu kardeşlerine seferini söylediği için Allah hayırlı yolculuk versin, sıhhat afiyet üzere olasın, Allah elem keder göstermesin,Allah hayırlı yolculuk versin, sıhhat afiyet üzere olasın, Allah elem keder göstermesin, Allah işlerini rast getirsin."Allah işlerini rast getirsin." diye karşısındaki de bir şeyler söyleyecek. diye karşısındaki de bir şeyler söyleyecek.

"Onların duası hürmetine Allah onun hayrını arttırır, onun için selam versin." diye bildiriyor. "Onların duası hürmetine Allah onun hayrını arttırır, onun için selam versin." diye bildiriyor.

Tabi yolculuğa çıkmanın âdâbı vardır, incelikleri vardır. Her şeyin âdâbı vardır. Tabi yolculuğa çıkmanın âdâbı vardır, incelikleri vardır. Her şeyin âdâbı vardır.

et-Turuku küllühâ âdâbün. et-Turuku küllühâ âdâbün.

Tarikatlerin hepsinin en önemli vasfı nedir? Âdâba riayet etmek. Derviş nedir? Tarikatlerin hepsinin en önemli vasfı nedir?

Âdâba riayet etmek.

Derviş nedir?

Âdâba riayet eden zarif insandır, edepli insandır, müeddeb insandır. Âdâba riayet eden zarif insandır, edepli insandır, müeddeb insandır.

Selâmın âdâbı vardır, arkadaşlığın âdâbı vardır, yolculuğun âdâbı vardır; Selâmın âdâbı vardır, arkadaşlığın âdâbı vardır, yolculuğun âdâbı vardır; yemek yemenin, oturmanın, konuşmanın, nikâhlanmanın,yemek yemenin, oturmanın, konuşmanın, nikâhlanmanın, zifafın, evlenmenin, çocuk yetiştirmenin âdâbı vardır. zifafın, evlenmenin, çocuk yetiştirmenin âdâbı vardır.

Allah razı olsun, eski müftülerden -Çarşamba Müftüsü-Allah razı olsun, eski müftülerden -Çarşamba Müftüsü- bir mübarek zât Mecmaü'l-Âdâb demiş, bu İslâmî edepleri bir kitapta toplamış; bir mübarek zât Mecmaü'l-Âdâb demiş, bu İslâmî edepleri bir kitapta toplamış; ben o kitabı çok severim. ben o kitabı çok severim.

Yemek yemek nasıl olacak? Eve girmek nasıl olacak? İşe başlamak nasıl olacak? Yemek yemek nasıl olacak? Eve girmek nasıl olacak? İşe başlamak nasıl olacak? Dükkânı açmak nasıl olacak? Dükkânı açmak nasıl olacak?

Dükkânımız her sabah besmeleyle açılır. Dükkânımız her sabah besmeleyle açılır. Bismillâhirrahmânirrahîm diyecek, sağ ayağıyla girecek, dua edecek... İşte her şeyin bir âdâbı var. Bismillâhirrahmânirrahîm diyecek, sağ ayağıyla girecek, dua edecek... İşte her şeyin bir âdâbı var.

Sefere çıkan insan da tabi mümkünse birkaç arkadaş bulacak, öyle yola çıkacak. Sefere çıkan insan da tabi mümkünse birkaç arkadaş bulacak, öyle yola çıkacak. İki üç arkadaşla çıkacak. Bir kişiyle gidenin başına birçok tehlike gelebilir, İki üç arkadaşla çıkacak. Bir kişiyle gidenin başına birçok tehlike gelebilir, iki kişi ile gitmek de kâfi değil; en aşağı üç kişiyle gidecek.iki kişi ile gitmek de kâfi değil; en aşağı üç kişiyle gidecek. Tabi "sefer" dediğimiz en aşağı üç günlük mesafe.Tabi "sefer" dediğimiz en aşağı üç günlük mesafe. Namazı iki rekat kılmasına sebep olacak mesafe. Yolda arkadaşla olacak. Namazı iki rekat kılmasına sebep olacak mesafe. Yolda arkadaşla olacak.

er-Refîk sümme't-tarîk. Önce yol arkadaşını tespit edecek, ondan sonra yola çıkacak. er-Refîk sümme't-tarîk.

Önce yol arkadaşını tespit edecek, ondan sonra yola çıkacak.

el-Cârü kable'd-dâr. Ev almadan evvel komşuyu düşünecek. el-Cârü kable'd-dâr.

Ev almadan evvel komşuyu düşünecek.

"Ben burada bahçeli, güzel, havuzlu, iki katlı, yeşillik, manzarası güzel, parası kelepir bir ev alıyorum." "Ben burada bahçeli, güzel, havuzlu, iki katlı, yeşillik, manzarası güzel, parası kelepir bir ev alıyorum."

Komşuların nasıl? Etraf nasıl? Hain mi, zalim mi? Müslim mi kâfir mi? İyi mi, kötü mü?Komşuların nasıl? Etraf nasıl? Hain mi, zalim mi? Müslim mi kâfir mi? İyi mi, kötü mü? Ayyaş mı, sarhoş mu? Namuslu mu, namussuz mu? Ayyaş mı, sarhoş mu? Namuslu mu, namussuz mu?

"Önce komşu" demişler; bu hadîs-i şerîflerde de var, büyüklerimizin tavsiyesi."Önce komşu" demişler; bu hadîs-i şerîflerde de var, büyüklerimizin tavsiyesi. "Evden önce komşu, yoldan evvel yol arkadaşı" demişler; iyi bir arkadaş seçecek. "Evden önce komşu, yoldan evvel yol arkadaşı" demişler; iyi bir arkadaş seçecek.

Dua ederek evden yola çıkacak, Dua ederek evden yola çıkacak, bismi'llâhi ve bi'llâhi tevekkeltü ala'llâh "Allah'ın adıyla yola çıkıyorum." diyecek,bismi'llâhi ve bi'llâhi tevekkeltü ala'llâh "Allah'ın adıyla yola çıkıyorum." diyecek, "Allah'a dayandım, Allah'a tevekkül ettim." diyecek."Allah'a dayandım, Allah'a tevekkül ettim." diyecek. Gitmeden evvel yolda da, arkadaşlarına "Selamun aleyküm, Gitmeden evvel yolda da, arkadaşlarına "Selamun aleyküm, Allah'a ısmarladık ben bir sefere çıkıyorum." diyecek.Allah'a ısmarladık ben bir sefere çıkıyorum." diyecek. Onlar da ona dua edecekler; öyle çıkacak. Yolculuğun âdâbı bu. Onlar da ona dua edecekler; öyle çıkacak. Yolculuğun âdâbı bu.

Tabi hac yolculuğu ise bir de;Tabi hac yolculuğu ise bir de; "Ben hacca gidiyorum, hakkını helal et, borcum varsa öde." diye helalleşmesi uygun olur. "Ben hacca gidiyorum, hakkını helal et, borcum varsa öde." diye helalleşmesi uygun olur. Hatta bazı insanlar hac yolculuğunun helal para ile olması dolayısıyla, Hatta bazı insanlar hac yolculuğunun helal para ile olması dolayısıyla, "kendi kazançlarında şüphe varsa" diye, bir arkadaşlarına giderlermiş,"kendi kazançlarında şüphe varsa" diye, bir arkadaşlarına giderlermiş, "Bana borç ver." derlermiş, borç parayla işlerini görürlermiş.."Bana borç ver." derlermiş, borç parayla işlerini görürlermiş.. Çünkü borç para helaldir. Borçlanıyor; kendi parasıyla borcunu ödüyor amaÇünkü borç para helaldir. Borçlanıyor; kendi parasıyla borcunu ödüyor ama borç parasıyla hacca gidiyor. "O temiz para olsun." diye inceliklerine dikkat ederlermiş. borç parasıyla hacca gidiyor. "O temiz para olsun." diye inceliklerine dikkat ederlermiş.

Sondan bir önceki hadîs-i şerîf: Sondan bir önceki hadîs-i şerîf:

İzâ erâde ehadüküm en yu'tiye ehâhü ardan fe'l-iyyâhü. İzâ erâde ehadüküm en yu'tiye ehâhü ardan fe'l-iyyâhü. Ve lâ yu'tîhi bi's-sülüsi ve'r-rubu'. Ve lâ yu'tîhi bi's-sülüsi ve'r-rubu'.

İbn Abbas radıyallahu anh'ten, Tabarânî rivayet etmiş: İbn Abbas radıyallahu anh'ten, Tabarânî rivayet etmiş:

İzâ erâde ehadüküm en yu'tiye ehâhu ardan. "Sizden biriniz kardeşine bir toprak vermek isterse." İzâ erâde ehadüküm en yu'tiye ehâhu ardan. "Sizden biriniz kardeşine bir toprak vermek isterse."

"Kardeşi" dediği "müslüman kardeşi." "Bir toprak vermek isterse" "Kardeşi" dediği "müslüman kardeşi."

"Bir toprak vermek isterse"

Fe'l-yemnahhâ iyyâhü. "Onu versin; hepsini, tamamını versin." Fe'l-yemnahhâ iyyâhü. "Onu versin; hepsini, tamamını versin."

Ve lâ yu'tîhi bi's-sülüsi ve'r-rubu'. "Üçte bir olarak, dörtte bir olarak vermesin. Ve lâ yu'tîhi bi's-sülüsi ve'r-rubu'. "Üçte bir olarak, dörtte bir olarak vermesin. Tamamını versin." diyor. Tabi bu ziraat için.Tamamını versin." diyor.

Tabi bu ziraat için.
Arazisi var, arkadaşına vermek istiyor, çeşitli şeyler konuşuyor; Arazisi var, arkadaşına vermek istiyor, çeşitli şeyler konuşuyor; "Üçte birini vereceğim, şu kadarını veririm." diyor vesaire. "Üçte birini vereceğim, şu kadarını veririm." diyor vesaire.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem; "Ver işte tamamen, tam kullansın." diye tavsiye etmiş oluyor.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem; "Ver işte tamamen, tam kullansın." diye tavsiye etmiş oluyor. Ziraat için meyvelerini toplamak konusunda, işlemek konusunda, arazi verildiği zaman vesaire... Ziraat için meyvelerini toplamak konusunda, işlemek konusunda, arazi verildiği zaman vesaire...

Bu hususta başka bir hadis de rivayet edilmiş: Bu hususta başka bir hadis de rivayet edilmiş:

"Sizden birinizin bir arazisi varsa bir toprağı varsa "Sizden birinizin bir arazisi varsa bir toprağı varsa kendisi onu ziraatle değerlendirsin veyahut da bir arkadaşına versin. kendisi onu ziraatle değerlendirsin veyahut da bir arkadaşına versin. Eğer arkadaşı kabul etmek istemezse o zaman elinde tutsun ama Eğer arkadaşı kabul etmek istemezse o zaman elinde tutsun ama arkadaşına verecekse 'dörtte birini verdim, üçte birini verdim' filan demesin,arkadaşına verecekse 'dörtte birini verdim, üçte birini verdim' filan demesin, bir cömertlik göstersin, araziyi tam versin de o da rahat rahat kullansın." denmiş oluyor. bir cömertlik göstersin, araziyi tam versin de o da rahat rahat kullansın." denmiş oluyor.

Sonuncu hadîs-i şerîf, sayfanın son hadîs-i şerifi; böylece 28.sayfa tamam olmuş oluyor. Sonuncu hadîs-i şerîf, sayfanın son hadîs-i şerifi; böylece 28.sayfa tamam olmuş oluyor.

İzâ eredte en tağzû fe'şterî feresen edheme eğarra muhaccelen İzâ eredte en tağzû fe'şterî feresen edheme eğarra muhaccelen mutlaka'l-yedi'l-yümnâ fe-inneke tağnem ve teslem. mutlaka'l-yedi'l-yümnâ fe-inneke tağnem ve teslem.

Taberânî ve Beyhâkî Hubbe radıyallahu anh'ten rivayet etmişler. Taberânî ve Beyhâkî Hubbe radıyallahu anh'ten rivayet etmişler. Muhtelif kaynakları var. Muhtelif kaynakları var.

İzâ eredte en tağzû. İzâ eredte en tağzû.

"Gazâ etmek istediğin zaman." Muhatabına diyor; belki râvisi olan Ukbe radıyallahu anh'e dedi. "Gazâ etmek" ne demek? "Gazâ etmek istediğin zaman."

Muhatabına diyor; belki râvisi olan Ukbe radıyallahu anh'e dedi.

"Gazâ etmek" ne demek?

Cihada gitmek. Çünkü İslâm alemi genişti, askerlik mecburiyeti; Cihada gitmek. Çünkü İslâm alemi genişti, askerlik mecburiyeti; belli yaşta insanlar yapacak, ötekiler yapmayacak gibi bir şart yoktu.belli yaşta insanlar yapacak, ötekiler yapmayacak gibi bir şart yoktu. Allah rızası için cihat etmenin sevabını kazanmak isteyen,Allah rızası için cihat etmenin sevabını kazanmak isteyen, silahını alır, atına biner, devesine biner, cihada giderdi. silahını alır, atına biner, devesine biner, cihada giderdi.

Gelip Peygamber Efendimiz'den izin isteyenler vardı: Gelip Peygamber Efendimiz'den izin isteyenler vardı:

"Yâ Resûlallah! Müsaade buyur, ben cihada gideyim." "Yâ Resûlallah! Müsaade buyur, ben cihada gideyim."

Peygamber Efendimiz bazılarına sorardı: Peygamber Efendimiz bazılarına sorardı:

"Senin ailevî durumun nasıl? Annen, baban var mı?" "Senin ailevî durumun nasıl? Annen, baban var mı?"

"Bir ihtiyar annem var." "Ona bakacak kimse var mı?" "Yok." "Bir ihtiyar annem var."

"Ona bakacak kimse var mı?"

"Yok."

"O zaman sen ona bak, cihada gitme." "Öncelikle annene bak!" diye nasihat ettiği oluyordu. "O zaman sen ona bak, cihada gitme."

"Öncelikle annene bak!" diye nasihat ettiği oluyordu.
Serbest. Sevap kazanmak için, cihat etmek için, gaza etmek için insan karar verirse gidebilir. Serbest. Sevap kazanmak için, cihat etmek için, gaza etmek için insan karar verirse gidebilir.

Şimdi nasıl? "Ben savaşmak istiyorum." desen, askerlik dairesine gitsen, adam sana bakar,Şimdi nasıl?

"Ben savaşmak istiyorum." desen, askerlik dairesine gitsen, adam sana bakar,
"Baba sen işine git." der, almaz seni. Veyahut gidemezsin de zaten;"Baba sen işine git." der, almaz seni. Veyahut gidemezsin de zaten; belli bir nizam, usul filan konulmuş. Eskiden öyle değildi. belli bir nizam, usul filan konulmuş. Eskiden öyle değildi.

Bak Ebû Eyyûb el-Ensârî Efendimiz radıyallahu anh yaşlıyken gazâ ayetini, Bak Ebû Eyyûb el-Ensârî Efendimiz radıyallahu anh yaşlıyken gazâ ayetini, cihat ayetini okuyunca, "Getirin benim silahımı." demiş, yola çıkmış. cihat ayetini okuyunca, "Getirin benim silahımı." demiş, yola çıkmış.

Öyle mübarekler var ki ömrünün bir senesini gazâ ile geçiriyor. Öyle mübarekler var ki ömrünün bir senesini gazâ ile geçiriyor. Bir senesini ihtiyaçlarını karşılamak için ticaret yaparak geçiriyor.Bir senesini ihtiyaçlarını karşılamak için ticaret yaparak geçiriyor. Kervan alıyor Semerkant'tan, Buhara'dan getiriyor, Bağdat'ta satıyor. Kervan alıyor Semerkant'tan, Buhara'dan getiriyor, Bağdat'ta satıyor. Üç ay gitmesi, üç ay gelmesi; bir senesi ticaretle geçiyor, para kazanıyor. Üç ay gitmesi, üç ay gelmesi; bir senesi ticaretle geçiyor, para kazanıyor. Ticaretin de sevabı olduğundan yapıyor ama mutasavvuf, kıymetli insan. Ticaretin de sevabı olduğundan yapıyor ama mutasavvuf, kıymetli insan. Hem kimseye muhtaç olmamak için yapıyor bir, hem de "Doğru sözlü, dürüst çalışan tüccar, Hem kimseye muhtaç olmamak için yapıyor bir, hem de "Doğru sözlü, dürüst çalışan tüccar, şehitlerle, peygamberlerle beraber haşr olacak." diye müjdeden dolayı yapıyor. şehitlerle, peygamberlerle beraber haşr olacak." diye müjdeden dolayı yapıyor.

Bir sene cihat ediyor, bir sene ticaret yapıyor. Bir sene cihat ediyor, bir sene ticaret yapıyor. Dürüst, sağlam ticaret. Bir sene de hacca gelirmiş. Kimisi böyle yapıyor. Dürüst, sağlam ticaret. Bir sene de hacca gelirmiş. Kimisi böyle yapıyor.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretleri, burada muhatabına diyor ki; Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretleri, burada muhatabına diyor ki;

"Sen gaza etmek istediğin zaman." Fe'şterî. "Satın al." "Sen gaza etmek istediğin zaman."

Fe'şterî. "Satın al."

Feresen. "Bir at." "Bir at satın al." Edheme. "Rengi yağız olsun." Feresen. "Bir at."

"Bir at satın al."

Edheme. "Rengi yağız olsun."

Ethem bir renk adı, yağız ne demekse artık. Tabi onu da izah etmek lazım. Ethem bir renk adı, yağız ne demekse artık. Tabi onu da izah etmek lazım.

"Yağız bir at al." Eğarra. "Beyaz, parlak." "Yağız bir at al."

Eğarra. "Beyaz, parlak."

Muhaccelen mutlaka'l-yedi'l-yümnâ. "Sağ ön ayağı müstesna, ayakları ve alnı beyaz." Muhaccelen mutlaka'l-yedi'l-yümnâ. "Sağ ön ayağı müstesna, ayakları ve alnı beyaz."

Atın vasıflarını sayıyor: Atın vasıflarını sayıyor:

"Atın şu renkte olacak, yağız at olacak, parlak olacak, ayakları beyazlı beyazlı olacak. "Atın şu renkte olacak, yağız at olacak, parlak olacak, ayakları beyazlı beyazlı olacak. Böyle bir at uğurlu ve güzel bir attır." Böyle bir at uğurlu ve güzel bir attır."

Fe-inneke tağnem ve teslem. Fe-inneke tağnem ve teslem. "Böyle bir atla sefere çıkarsan o zaman ganimetlere nail olursun ve başına bir elem,"Böyle bir atla sefere çıkarsan o zaman ganimetlere nail olursun ve başına bir elem, keder gelmeden savaş eder, gazi olarak dönersin." keder gelmeden savaş eder, gazi olarak dönersin."

"Öteki ayaklarında beyaz olmasına rağmen sol ve sağ öyle olmamalı."Öteki ayaklarında beyaz olmasına rağmen sol ve sağ öyle olmamalı. Yani sağ ayağında olmamak şartıyla öteki ayaklarında var. Yani sağ ayağında olmamak şartıyla öteki ayaklarında var.

Muhaccelen. "Ayakları beyaz" demekmiş, Muhaccelen. "Ayakları beyaz" demekmiş, "Beyazı ayağının üçte birine kadar çıkan veya ayağının yarısına kadar" mânasına geliyormuş. "Beyazı ayağının üçte birine kadar çıkan veya ayağının yarısına kadar" mânasına geliyormuş.

Edhem de "yağız" demek, eğarr da d "parıltılı, güzel, parlak" mânasına geliyor. Edhem de "yağız" demek, eğarr da d "parıltılı, güzel, parlak" mânasına geliyor.

Mesela Cuma gününe nuraniyetinden dolayı yevmü'n-negar derler. "Gurreli, parıltılı." Mesela Cuma gününe nuraniyetinden dolayı yevmü'n-negar derler. "Gurreli, parıltılı."

Gecesine de el-leyletü'l-garrâ derler; "nurlu, pırıl pırıl gece" mânasına. Gecesine de el-leyletü'l-garrâ derler; "nurlu, pırıl pırıl gece" mânasına.

Efendimiz muhatabına böyle bir at almasını tavsiye etmiş: Efendimiz muhatabına böyle bir at almasını tavsiye etmiş:

"Evsafı şöyle olsun, sağ ayağı hariç, öteki ayakları beyaz olsun, "Evsafı şöyle olsun, sağ ayağı hariç, öteki ayakları beyaz olsun, rengi yağız olsun, şu tipten bir at al. rengi yağız olsun, şu tipten bir at al. O sana uğur getirir, uğurlu olur.O sana uğur getirir, uğurlu olur. Ganimet elde edersin ve salimen dönersin, selamette olursun. Ganimet elde edersin ve salimen dönersin, selamette olursun. Dininde veya bedeninde veyahut da maddiyat ve mâneviyatında bir şey olmaz, selamette olursun." Dininde veya bedeninde veyahut da maddiyat ve mâneviyatında bir şey olmaz, selamette olursun."

Râvilerine baktım, râvileri sağlam; hadîs-i şerîf sıhhatli. Râvilerine baktım, râvileri sağlam; hadîs-i şerîf sıhhatli.

Tabi şimdi bu devirde işler atla matla değil; devir değiştikçe şartlar da değişiyor. Tabi şimdi bu devirde işler atla matla değil; devir değiştikçe şartlar da değişiyor.

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de bize buyuruyor ki; Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de bize buyuruyor ki;

"Gücünüz yettiğince kafirleri korkutacak, kuvvet, alet ve edevat hazırlayın." "Gücünüz yettiğince kafirleri korkutacak, kuvvet, alet ve edevat hazırlayın."

Şimdi herkes ata güler. At senin benim gibi ot ister, yemek ister, acıkır, su ister filan. Şimdi herkes ata güler. At senin benim gibi ot ister, yemek ister, acıkır, su ister filan. Şimdi atla cihat devri geçti. Helikopter var, füzeler var, çeşit çeşit silahlar var. Şimdi atla cihat devri geçti. Helikopter var, füzeler var, çeşit çeşit silahlar var. Bunları hazırlamak, boynumuzun borcu. Öyle hazırlayacağız ki düşman korkacak.Bunları hazırlamak, boynumuzun borcu.

Öyle hazırlayacağız ki düşman korkacak.
"Aman neme lazım, Türkiye'ye saldırmayalım, yan bakmayalım." diyecek. "Aman neme lazım, Türkiye'ye saldırmayalım, yan bakmayalım." diyecek. Düşmanı korkutacak kadar silahla tıklım tıklım dopdolu olmak, dinimizin, âyet-i kerîmenin, Düşmanı korkutacak kadar silahla tıklım tıklım dopdolu olmak, dinimizin, âyet-i kerîmenin, Kur'ân-ı Kerîm'in emri; müslüman böyledir. Kur'ân-ı Kerîm'in emri; müslüman böyledir.

Ben onun için yazılarımda, mecmuada arkadaşlarıma söylüyorum. Ben onun için yazılarımda, mecmuada arkadaşlarıma söylüyorum. Geçtiğimiz senelerde de söyledim; mesela Körfez harbi, Irak harbi olacağı belliydi.Geçtiğimiz senelerde de söyledim; mesela Körfez harbi, Irak harbi olacağı belliydi. Düşmanlar hazırlığı yapıyorlar, perşembenin gelişi çarşambadan belli oluyor. Haberini alıyorsun. Düşmanlar hazırlığı yapıyorlar, perşembenin gelişi çarşambadan belli oluyor. Haberini alıyorsun.

"Harp olmayacak, harp olmayacak!" "Harp olmayacak, harp olmayacak!"

Harp olmayacak olsa, Amerika oraya o kadar askeri indirir mi? Harp olmayacak olsa, Amerika oraya o kadar askeri indirir mi? Planı yapılmış; minareyi çalmak için kılıfını hazırlamakla meşgul. Planı yapılmış; minareyi çalmak için kılıfını hazırlamakla meşgul. Bahane bulacak, saldıracak. Oraya boyuna askeri indiriyor; besbelli harp olacak. Bahane bulacak, saldıracak. Oraya boyuna askeri indiriyor; besbelli harp olacak.

Ben yazdım o zaman; "Arkadaşlar, silah alın." dedim. Ben yazdım o zaman; "Arkadaşlar, silah alın." dedim.

Mesela devlet çifteye niye müsaade ediyor? Mesela devlet çifteye niye müsaade ediyor?

Çiftenin güzelini alın, başka silah alın, evinizde bulunsun, sevaptır. Çiftenin güzelini alın, başka silah alın, evinizde bulunsun, sevaptır. Gücünüzün yettiğince hazırlanın. Düşman; "Aman o eve girmeyelim." desin, hırsız korksun. Gücünüzün yettiğince hazırlanın. Düşman; "Aman o eve girmeyelim." desin, hırsız korksun. O adamın çiftesi vardır, avcılık kulübünden ruhsatlı silahı vardır, ruhsatlı tabancası vardır. O adamın çiftesi vardır, avcılık kulübünden ruhsatlı silahı vardır, ruhsatlı tabancası vardır.

Olsun. Neden? Müslüman düşmanı korkutacak gibi olması lazım. Olsun.

Neden?

Müslüman düşmanı korkutacak gibi olması lazım.
Silahlanın, silahınız olsun; harp olabilir, darp olabilir. Silahlanın, silahınız olsun; harp olabilir, darp olabilir. Her taraf İstanbul gibi değil.Her taraf İstanbul gibi değil. İşte nitekim Adana'ya bile bomba atma tehlikesi oldu.İşte nitekim Adana'ya bile bomba atma tehlikesi oldu. Antep, Güney Doğu Anadolu çeşitli sıkıntılara girdi.Antep, Güney Doğu Anadolu çeşitli sıkıntılara girdi. Evinizde pirinç bulunsun, çuvalla un olsun. Evinizde pirinç bulunsun, çuvalla un olsun. Biz de aldık; yani nasihatimizi kendimiz de tuttuk, biz de kendi evimize koyduk. Biz de aldık; yani nasihatimizi kendimiz de tuttuk, biz de kendi evimize koyduk.

Neden? "Tedbir olsun" diye. Müslüman hazırlıklı olacak. Neden?

"Tedbir olsun" diye.

Müslüman hazırlıklı olacak.
Şimdi bakın Türkiye'de yine kardeşi kardeşe kırdırma hazırlığı var, kokusu var, emaresi var.Şimdi bakın Türkiye'de yine kardeşi kardeşe kırdırma hazırlığı var, kokusu var, emaresi var. Kâfir istiyor ki kardeş kardeşi vursun. Kâfir istiyor ki kardeş kardeşi vursun.

Ben hayatımda hiç ayırım yapmadım; Kürtmüş, Türkmüş, Çerkezmiş, Kafkasmış, seviyorum da üstelik. Ben hayatımda hiç ayırım yapmadım; Kürtmüş, Türkmüş, Çerkezmiş, Kafkasmış, seviyorum da üstelik. Arkadaş olduğum kimseler var, halis muhlis kürt kardeşlerim var. Arkadaş olduğum kimseler var, halis muhlis kürt kardeşlerim var. O beni sever, ben onu severim. Bizim aramızda bir şey yok. O beni sever, ben onu severim. Bizim aramızda bir şey yok.

Müslüman müslümanı öyle bir kardeş ediniyor ki dindarsa, Müslüman müslümanı öyle bir kardeş ediniyor ki dindarsa, Allah'tan korkan insansa, mertse, herkes herkesi seviyor. Allah'tan korkan insansa, mertse, herkes herkesi seviyor.

Biz asırlarca birbirimizin kan tahlilini yapmamışız ki senin gözlerin çekik mi?Biz asırlarca birbirimizin kan tahlilini yapmamışız ki senin gözlerin çekik mi? Elmacık kemiklerin çıkık mı? Sen hangi ırktansın?Elmacık kemiklerin çıkık mı? Sen hangi ırktansın? Nereden geldin? Biz hiç ayırmadık. Mü'minse bağrımıza bastık, "kardeşimiz" dedik. Nereden geldin? Biz hiç ayırmadık. Mü'minse bağrımıza bastık, "kardeşimiz" dedik.

Şimdi mü'mini mü'mine kırdırmak istiyorlar.Şimdi mü'mini mü'mine kırdırmak istiyorlar. Ya biz Kürtlere "Sen vali olamazsın, emniyette polis olamazsın, askerde subay olamazsın,Ya biz Kürtlere "Sen vali olamazsın, emniyette polis olamazsın, askerde subay olamazsın, bakan olamazsın, milletvekili olamazsın, İstanbul'a gelemezsin, ticaret yapamazsın!" dedik mi?bakan olamazsın, milletvekili olamazsın, İstanbul'a gelemezsin, ticaret yapamazsın!" dedik mi? Hiç ayrım yaptık mı? İster Boşnak olsun, ister Kürt olsun, ister Türk olsun;Hiç ayrım yaptık mı?

İster Boşnak olsun, ister Kürt olsun, ister Türk olsun;
"Müslümanlar kardeştir" dedik, bağrımıza bastık."Müslümanlar kardeştir" dedik, bağrımıza bastık. Şimdi bizi birbirimize kırdırmak istiyorlar. Âşikâr olan bu, oyun bu! Kim istiyor? Şimdi bizi birbirimize kırdırmak istiyorlar. Âşikâr olan bu, oyun bu!

Kim istiyor?

Âşikâr, besbelli; Almanya istiyor, Avrupa istiyor, İsrail istiyor; daha başkaları istiyor.Âşikâr, besbelli; Almanya istiyor, Avrupa istiyor, İsrail istiyor; daha başkaları istiyor. Çok net olarak belli. Talebe olayları bilmem ne… Çok net olarak belli. Talebe olayları bilmem ne…

Ben bizim arkadaşlara alenen söylüyorum; birisinden korktuğum, Ben bizim arkadaşlara alenen söylüyorum; birisinden korktuğum, çekindiğim veya yağ çekmek için değil; böyle olaylara bulaşmayın. çekindiğim veya yağ çekmek için değil; böyle olaylara bulaşmayın.

Neden? Sizin birbirinize yumruk vurmanız, Neden?

Sizin birbirinize yumruk vurmanız,
kavga etmeniz şeytanı güldürür, düşmanı güldürür; bundan siz kâr etmezsiniz. kavga etmeniz şeytanı güldürür, düşmanı güldürür; bundan siz kâr etmezsiniz.

Bak gazeteler, dergiler ne güzel yazıyor. Bak gazeteler, dergiler ne güzel yazıyor. Yıllar yılı Lübnan'da harp oldu, şimdi durdu. Kâr eden bir taraf var mı? Yok. Yıllar yılı Lübnan'da harp oldu, şimdi durdu. Kâr eden bir taraf var mı? Yok.

Şimdi Türkiye mümkün olsa da İran'la birleşse,Şimdi Türkiye mümkün olsa da İran'la birleşse, Irak'la birleşse, Kuveyt'le birleşse, Suudi Arabistan'la birleşse, Irak'la birleşse, Kuveyt'le birleşse, Suudi Arabistan'la birleşse, Suriye ile birleşse, kocaman bir şey olsa. Suriye ile birleşse, kocaman bir şey olsa. Bak nasıl seviniyoruz; Kazakistan'dan, Özbekistan'dan insanlar geldi,Bak nasıl seviniyoruz; Kazakistan'dan, Özbekistan'dan insanlar geldi, "Siz bizim ağabeyimizsiniz, biz kardeşiz, bize yardım edin." deyince koltuğumuz kabarıyor. "Siz bizim ağabeyimizsiniz, biz kardeşiz, bize yardım edin." deyince koltuğumuz kabarıyor. Seviyoruz da Azerbaycan'ı vesaireyi. Seviyoruz da Azerbaycan'ı vesaireyi.

Biz birlik beraberlik isterken, bu ayrılığı kim istiyor? Biz birlik beraberlik isterken, bu ayrılığı kim istiyor?

"Türkiye kuvvetlenmesin!" diyenler istiyor. "Türkiye kuvvetlenmesin!" diyenler istiyor. Yani aslında Kürt'e yardım etmek isteyen istemiyor, Türkiye'yi zayıflatmak isteyen istiyor.Yani aslında Kürt'e yardım etmek isteyen istemiyor, Türkiye'yi zayıflatmak isteyen istiyor. İstiyor ki Yugoslavya'daki gibi bir de burada gürültü çıksın.İstiyor ki Yugoslavya'daki gibi bir de burada gürültü çıksın. İstiyor ki Kafkasya'daki gibi burada da gürültü çıksın.İstiyor ki Kafkasya'daki gibi burada da gürültü çıksın. Müslümanlar rahat yüzü görmesin; kendileri rahat etsin. Müslümanlar rahat yüzü görmesin; kendileri rahat etsin.

Bu olayları kendisi çıkarıyor, kendisi kışkırtıyor, Bu olayları kendisi çıkarıyor, kendisi kışkırtıyor, oradaki adamları kendisi besliyor, kendisi göz yumuyor. oradaki adamları kendisi besliyor, kendisi göz yumuyor.

"Git şurayı bombala, ben seni hoş görürüm!" "Git şurayı bombala, ben seni hoş görürüm!"

Sen onların istemediği bir yeri bombala da bak! Sen onların istemediği bir yeri bombala da bak! Anında şıp diye nasıl yakalarlar, her köşe başında adamı var, Anında şıp diye nasıl yakalarlar, her köşe başında adamı var, iki bin kişiye bir polis düşüyor veya daha az, çok iyi teşkilatlı. iki bin kişiye bir polis düşüyor veya daha az, çok iyi teşkilatlı. İsterse dazlaklara fırsat verir mi? Hiç fırsat vermez. İsterse dazlaklara fırsat verir mi? Hiç fırsat vermez.

Biz orada bulunduk; onlar arkadaşlarımız. Biliyor, hainliğinden destekliyor. Biz orada bulunduk; onlar arkadaşlarımız. Biliyor, hainliğinden destekliyor. Onun için müslüman müslümanı sevecek.Onun için müslüman müslümanı sevecek. Kürt değilseniz her biriniz bir Kürt kardeş edinin; Kürt değilseniz her biriniz bir Kürt kardeş edinin; Kürtseniz bir Türk kardeş edinin, bir araya gelin.Kürtseniz bir Türk kardeş edinin, bir araya gelin. Allah rızası için birbirinizi sevin, böyle şeylere uymayın. Allah rızası için birbirinizi sevin, böyle şeylere uymayın.

Biz bir yerde mülk almaya karşı çıkıyor muyuz? Biz bir yerde mülk almaya karşı çıkıyor muyuz?

Bir iş yapmaya karşı çıkıyor muyuz? Irk ayrımı yapıyor muyuz? Bir iş yapmaya karşı çıkıyor muyuz?

Irk ayrımı yapıyor muyuz?

Haince bir şey yapıyor muyuz? Yapmıyoruz. Haince bir şey yapıyor muyuz?

Yapmıyoruz.

Yapılmasın! Ve "Kâfir istiyor." diye muhabbeti bozmayalım.Yapılmasın! Ve "Kâfir istiyor." diye muhabbeti bozmayalım. "Kâfir istiyor." diye huzurlu memleketimizi savaş alanına çevirmeyelim. "Kâfir istiyor." diye huzurlu memleketimizi savaş alanına çevirmeyelim.

Ne oldu yani? Bakırköy'de ölenler suçlu insanlar mıydı? Ne oldu yani?

Bakırköy'de ölenler suçlu insanlar mıydı?

Ortada bir suçlu varsa... Masum gelinler öldü, kaynanalar öldü, zavallı çocuklar öldü. Ortada bir suçlu varsa... Masum gelinler öldü, kaynanalar öldü, zavallı çocuklar öldü.

Ne oldu? Onun için gözünüzü açın. Ne oldu?

Onun için gözünüzü açın.
"Şu anda savaş yok." diyoruz ama tabi yine de düşmana karşı her türlü hazırlığı yapmak var."Şu anda savaş yok." diyoruz ama tabi yine de düşmana karşı her türlü hazırlığı yapmak var. Hazırlığın en iyisi de Allah'ın sevgili kulu olmak. Hazırlığın en iyisi de Allah'ın sevgili kulu olmak. En güzeli, İslâm'a sımsıkı sarılmak.En güzeli, İslâm'a sımsıkı sarılmak. "Biz müslümanız" diye bu adamlar bizi istemiyor. "Biz müslümanız" diye bu adamlar bizi istemiyor. Kâfir de olsak yine istemezler, yine bizi sömürmek isterler; Kâfir de olsak yine istemezler, yine bizi sömürmek isterler; çünkü onların sömürdüğü kâfir ülkeler de var. çünkü onların sömürdüğü kâfir ülkeler de var. Hıristiyan filan ama yine sömürüyor.Hıristiyan filan ama yine sömürüyor. Ne yaparsan yap, o seni sömürmek isteyecek. Ne yaparsan yap, o seni sömürmek isteyecek. Onun için kuvvetli olacaksın, muhabbetli olacaksın; yanına sokulamayacak. Onun için kuvvetli olacaksın, muhabbetli olacaksın; yanına sokulamayacak.

Güney Amerika'yı sömürüyor. Brezilyayı, Bolivya'yı, Peru'yu, Orta Amerika'yı vesaireyi sömürüyor. Güney Amerika'yı sömürüyor. Brezilyayı, Bolivya'yı, Peru'yu, Orta Amerika'yı vesaireyi sömürüyor. Adam Hıristiyan; Afrika'nın birçok yerlerini sömürüyor. Adam Hıristiyan; Afrika'nın birçok yerlerini sömürüyor.

Onun için muhabbetimizi bozmayacağız. Onun için muhabbetimizi bozmayacağız. Gazânın çok çeşitleri var, cihadın çok çeşitleri var ama Gazânın çok çeşitleri var, cihadın çok çeşitleri var ama hepsinden evvel Allah'ın sevdiği kul olacağız ve muhabbetli hareket edeceğiz. hepsinden evvel Allah'ın sevdiği kul olacağız ve muhabbetli hareket edeceğiz.

Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2