Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Ebû Osman El-Hîrî Hz. (7)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Cemâziye'l-Evvel 1417 / 12.10.1996
Söğütlü Çeşme Camiiİstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Sabrın İki Çeşidi, Emelin Kısa Olması, Allah’a Teslim Olmak, Allah’ı Çok Zikretmek, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Ebû Osman El-Hîrî Hz. (7)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Cemâziye'l-Evvel 1417 / 12.10.1996
Söğütlü Çeşme Camiiİstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Sabrın İki Çeşidi, Emelin Kısa Olması, Allah’a Teslim Olmak, Allah’ı Çok Zikretmek, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'llâhi rabbi'l âlemîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedinel-Hamdü li'llâhi rabbi'l âlemîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîne't-tayyibîne't-tahirîn. Emmâ ba'd… ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîne't-tayyibîne't-tahirîn.

Emmâ ba'd…

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Dinin inceliklerini; yüksek seviyeli evliyâullah, muttakî, salih, muslih, mübarek kullarınDinin inceliklerini; yüksek seviyeli evliyâullah, muttakî, salih, muslih, mübarek kulların din hakkındaki görüşlerini anlamamıza yardımcı olan çok güzel bir kitap okuyoruz;din hakkındaki görüşlerini anlamamıza yardımcı olan çok güzel bir kitap okuyoruz; Ebû Abdirrahman es-Sülemî'nin Tabakâtu's-sûfiyye adlı eseri.Ebû Abdirrahman es-Sülemî'nin Tabakâtu's-sûfiyye adlı eseri. Ebû Osman-ı Hîrî hazretlerinin hayatını okumaktayız.Ebû Osman-ı Hîrî hazretlerinin hayatını okumaktayız. 174. sayfanın 20. fıkrasında kalmıştık; onu okuyacağız. 174. sayfanın 20. fıkrasında kalmıştık; onu okuyacağız.

Bunların okunmasına başlanmadan önce başta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ruhunaBunların okunmasına başlanmadan önce başta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ruhuna hediye olsun diye, sonra onun âline, ashâbına, etbâına, evliyâullah büyüklerimize,hediye olsun diye, sonra onun âline, ashâbına, etbâına, evliyâullah büyüklerimize, mürşid-i kâmillerimize, pîrlerimize, şeyhlerimize, hocamız Muhammed Zahid-i Bursevî hazretlerine, mürşid-i kâmillerimize, pîrlerimize, şeyhlerimize, hocamız Muhammed Zahid-i Bursevî hazretlerine, bu kitabı telif etmiş olan Ebû Abdirrahman es-Sülemî hazretlerinin ruhuna,bu kitabı telif etmiş olan Ebû Abdirrahman es-Sülemî hazretlerinin ruhuna, kitapta ismi geçen mübarek evliyâullah ve salihlerin ruhlarına ve uzaktan yakından bu dersi dinlemek üzerekitapta ismi geçen mübarek evliyâullah ve salihlerin ruhlarına ve uzaktan yakından bu dersi dinlemek üzere buraya teşrif etmiş olan siz vefalı, değerli, muhterem kardeşleriminburaya teşrif etmiş olan siz vefalı, değerli, muhterem kardeşlerimin bütün ahirete göçmüş olan sevdiklerinin, yakınlarının ruhlarına hediye olsun.bütün ahirete göçmüş olan sevdiklerinin, yakınlarının ruhlarına hediye olsun. Ruhları şâd olsun, himmetleri üzerimize olsun, mânevî yardımlarına, iltifatlarına mazhar olalım.Ruhları şâd olsun, himmetleri üzerimize olsun, mânevî yardımlarına, iltifatlarına mazhar olalım. Bizler de Allah'ın sevdiği kullları olalım. Bizler de Allah'ın sevdiği kullları olalım. Allah'ın sevdiği güzel ahlaka sahip olalım, Allah'ın sevdiği güzel amelleri işleyelim.Allah'ın sevdiği güzel ahlaka sahip olalım, Allah'ın sevdiği güzel amelleri işleyelim. Rabbimiz'in huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varalım, diye Rabbimiz'in huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varalım, diye bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyup ruhlarına hediye eyleyip öyle başlayalım. bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyup ruhlarına hediye eyleyip öyle başlayalım.

Ebû Osmân-ı Hîrî hazretleri şöyle buyurmuş:" Ebû Osmân-ı Hîrî hazretleri şöyle buyurmuş:"

Kâle ve kâle Ebû Osmân. "Aynı râvinin rivayet ettiğine göreKâle ve kâle Ebû Osmân. "Aynı râvinin rivayet ettiğine göre es-Sabru ale't-tâati hattâ lâ tefûteke't-tâatües-Sabru ale't-tâati hattâ lâ tefûteke't-tâatü ve's-sabru ani'l-ma'siyeti hattâ tencüve mine'l-ısrâri ale'l-ma'siye. ve's-sabru ani'l-ma'siyeti hattâ tencüve mine'l-ısrâri ale'l-ma'siye.

Peygamber Efendimiz'in en çok tavsiye ettiği, güzel ahlakın en güzellerinden,Peygamber Efendimiz'in en çok tavsiye ettiği, güzel ahlakın en güzellerinden, insana en çok sevap kazandıranlarından bir tanesi sabırdır.insana en çok sevap kazandıranlarından bir tanesi sabırdır. Sabretmek; "nefsine hâkim olup duygularına hâkim olup tavrını, durumunu değiştirmeyipSabretmek; "nefsine hâkim olup duygularına hâkim olup tavrını, durumunu değiştirmeyip çeşitli durumlar karşısında metanet göstermek, dayanmak, direnmek, dayanıklı olmak" mânasına geliyor. çeşitli durumlar karşısında metanet göstermek, dayanmak, direnmek, dayanıklı olmak" mânasına geliyor.

Sabrın çeşitleri çoktur, sabredenlerin mükâfâtı çok yüksek olacaktır. Sabrın çeşitleri çoktur, sabredenlerin mükâfâtı çok yüksek olacaktır.

İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrehüm bi-ğayri hisâb.İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrehüm bi-ğayri hisâb. "Allah, hesaba sığmayacak kadar büyük mükâfatlar verecek, onun için sabretmeyi öğrenmemiz lazım. "Allah, hesaba sığmayacak kadar büyük mükâfatlar verecek, onun için sabretmeyi öğrenmemiz lazım.

Nelere sabredilir? Burada Ebû Osman hazretleri iki çeşit sabırdan bahsediyor: Nelere sabredilir?

Burada Ebû Osman hazretleri iki çeşit sabırdan bahsediyor:

es-Sabru ale't-tâ'ati.es-Sabru ale't-tâ'ati. "Allah'ın emirlerini tutup Allah'a itaat etmek, yolunda ibadet ve taate sabretmek." "Allah'ın emirlerini tutup Allah'a itaat etmek, yolunda ibadet ve taate sabretmek."

Namaz kılacaksın, devamlı olacaksın, sabredeceksin. Namazı bir kılıp bir bırakmayacaksın.Namaz kılacaksın, devamlı olacaksın, sabredeceksin. Namazı bir kılıp bir bırakmayacaksın. İbadetlerini ihmal etmeyeceksin. Allah yolunda zikzaklar çizmeyeceksin, yalpalamayacaksın,İbadetlerini ihmal etmeyeceksin. Allah yolunda zikzaklar çizmeyeceksin, yalpalamayacaksın, bir düşüp bir kalkmayacaksın, ibadet ve taatte sabredeceksin. Bu lazım, çok gerekli! bir düşüp bir kalkmayacaksın, ibadet ve taatte sabredeceksin. Bu lazım, çok gerekli!

Çünkü bazı insanlar; sabırsız, dayanıksız, metanetsiz insanlar, bunu böyle yapmaz.Çünkü bazı insanlar; sabırsız, dayanıksız, metanetsiz insanlar, bunu böyle yapmaz. Halbuki hayırlı şeylerin yapılmasında sabır göstermek, devamlı olmak, sebat etmek lazım. Halbuki hayırlı şeylerin yapılmasında sabır göstermek, devamlı olmak, sebat etmek lazım.

"Sebat etmek" ne demek? "Sabit durmak" demek. Sebat, sabit durmaktan geliyor."Sebat etmek" ne demek?

"Sabit durmak" demek. Sebat, sabit durmaktan geliyor.
Sabır da; duygularına hakim olma, kendisini sıkma, tutma mânasına geliyor.Sabır da; duygularına hakim olma, kendisini sıkma, tutma mânasına geliyor. Birisi duygunun adı birisi tavrın adı olmuş oluyor.Birisi duygunun adı birisi tavrın adı olmuş oluyor. Sabretmeyi hem kendimize hem çoluk çocuğumuza öğretmeliyiz. Çünkü iyi şeyler zahmetli olabilir.Sabretmeyi hem kendimize hem çoluk çocuğumuza öğretmeliyiz. Çünkü iyi şeyler zahmetli olabilir. Hac iyi bir şey, sevaplı bir şey; zahmetli. Oruç iyi bir şey; zahmetli.Hac iyi bir şey, sevaplı bir şey; zahmetli. Oruç iyi bir şey; zahmetli. Namaz çok sevaplı bir şey; kulu Allah'a yaklaştırıyor, mü'minin miracı oluyor; zahmeti var.Namaz çok sevaplı bir şey; kulu Allah'a yaklaştırıyor, mü'minin miracı oluyor; zahmeti var. Tahammül etmek, onları göğüslemek lazım, Allah'ın daha başka emirleri de öyle. Buralarda sabır lazım. Tahammül etmek, onları göğüslemek lazım, Allah'ın daha başka emirleri de öyle. Buralarda sabır lazım.

Hattâ lâ tefûteke't-tâatü. "İbadet ve taatleri elden kaçırmayasın, fırsatları kaçırmayasın,Hattâ lâ tefûteke't-tâatü. "İbadet ve taatleri elden kaçırmayasın, fırsatları kaçırmayasın, sevaplar elden kaçıp gitmesin." diye ibadet ve taatte sabır lazım. sevaplar elden kaçıp gitmesin." diye ibadet ve taatte sabır lazım.

Sabredemiyor; sabah namazına kalkamıyor, gece namazına kalkamıyor,Sabredemiyor; sabah namazına kalkamıyor, gece namazına kalkamıyor, emri tutamıyor, vefa gösteremiyor; tarikate giriyor, gevşiyor çıkıyor;emri tutamıyor, vefa gösteremiyor; tarikate giriyor, gevşiyor çıkıyor; tesbihlerini bir çekiyor bir çekmiyor; hocasını bir seviyor bir soğuyor, çeşitli olaylardan kızıyor.tesbihlerini bir çekiyor bir çekmiyor; hocasını bir seviyor bir soğuyor, çeşitli olaylardan kızıyor. Yazın soğuyor, kışın ısınıyor. Çeşit çeşit şeyler olmaz.Yazın soğuyor, kışın ısınıyor. Çeşit çeşit şeyler olmaz. Müslüman sağlam malzemeli olmalı, sağlam malzeme teşkil etmeli. Müslüman sağlam malzemeli olmalı, sağlam malzeme teşkil etmeli.

Misal olarak söylüyorum. Mesela Amerikalılar Newyork şehrine 114 katlı bina yapmış. Misal olarak söylüyorum. Mesela Amerikalılar Newyork şehrine 114 katlı bina yapmış.

Neden yapmışlar? Çelikten yapmışlar. Çelik nasıl? Dayanıklı bir malzeme. Neden yapmışlar?

Çelikten yapmışlar.

Çelik nasıl?

Dayanıklı bir malzeme.

Bizim komşu gecekondu mahallesinde bir katlı bir ev yapmış ama yine yıkılıyor.Bizim komşu gecekondu mahallesinde bir katlı bir ev yapmış ama yine yıkılıyor. Adam 114 katlı yapmış duruyor; bu bir kat yapmış, yıkılıyor. Neden? Adam 114 katlı yapmış duruyor; bu bir kat yapmış, yıkılıyor.

Neden?

Briketten yapmış; kömür tozlarını sıkıştırmış, yapıştırmış. Yapışsa bile kömürün kendisi çürük.Briketten yapmış; kömür tozlarını sıkıştırmış, yapıştırmış. Yapışsa bile kömürün kendisi çürük. Yapıştığı yerden kopmasa bile ortasından kopuyor. Üstüne yük binince dağılıveriyor.Yapıştığı yerden kopmasa bile ortasından kopuyor. Üstüne yük binince dağılıveriyor. Gösterişi var ama briket yük taşımıyor. Mü'min böyle olmayacak; çelik gibi olacak. Gösterişi var ama briket yük taşımıyor.

Mü'min böyle olmayacak; çelik gibi olacak.

Çeliğin eski dilde adı nedir? Demirdir, timurdur. Timur da "demir" demek.Çeliğin eski dilde adı nedir?

Demirdir, timurdur. Timur da "demir" demek.
Bir de "pulat" diyoruz, pulat da "çelik olmuş demir" demek. Bir de "pulat" diyoruz, pulat da "çelik olmuş demir" demek.

Müslümanın çelik gibi dayanıklı olması lazım, ibadete müdavim olması lazım, dağılıvermemesi lazım.Müslümanın çelik gibi dayanıklı olması lazım, ibadete müdavim olması lazım, dağılıvermemesi lazım. Briket gibi toz toprak oluvermemesi lazım. Biraz yük binince çatlayıp patlamaması lazım. Briket gibi toz toprak oluvermemesi lazım. Biraz yük binince çatlayıp patlamaması lazım.

İnsan buna ne zaman alışır? Küçükten alışır. Küçükten alıştırırsan alıştırırsın.İnsan buna ne zaman alışır?

Küçükten alışır. Küçükten alıştırırsan alıştırırsın.
Büyüdüğü zaman yan çizer, yükün altına girmez. Küçükten alıştıracaksın.Büyüdüğü zaman yan çizer, yükün altına girmez. Küçükten alıştıracaksın. Tembelliğe, çalışmamaya, bedavadan yemeğe alıştı;Tembelliğe, çalışmamaya, bedavadan yemeğe alıştı; uyumaya, yiyip içip yan gelip yatmaya, eğlenmeye alıştı. Ne olacak? İşe gelmez. uyumaya, yiyip içip yan gelip yatmaya, eğlenmeye alıştı.

Ne olacak?

İşe gelmez.

"İşe gel." dersin; parayı bedava yemeye alıştığı için çalışmaya tahammül edemez."İşe gel." dersin; parayı bedava yemeye alıştığı için çalışmaya tahammül edemez. "İbadete gel." dersin; ibadete tahammül edemez. Olmaz! "İbadete gel." dersin; ibadete tahammül edemez. Olmaz!

Küçükten bunu çocuklarımıza öğretmeliyiz, kendimiz de sebatlı olmalıyız.Küçükten bunu çocuklarımıza öğretmeliyiz, kendimiz de sebatlı olmalıyız. Bazı sebatlı, yaşlı, mübarek, sakallı, aksakallı eski insanları görüyorum, çelik aklıma geliyor.Bazı sebatlı, yaşlı, mübarek, sakallı, aksakallı eski insanları görüyorum, çelik aklıma geliyor. Pulat, çelik. Maşaallah; vefası, ahlakı, ibadetleri sapasağlam. Pulat, çelik. Maşaallah; vefası, ahlakı, ibadetleri sapasağlam.

Düzce'de bir adam köyde oturuyormuş. Evinin olduğu yerle cami arası beş kilometre imiş, bir saatlik yol.Düzce'de bir adam köyde oturuyormuş. Evinin olduğu yerle cami arası beş kilometre imiş, bir saatlik yol. İhtiyar adam namaza bir saatte yürüyecek. Hiçbir sabah namazını evinde kılmamış.İhtiyar adam namaza bir saatte yürüyecek. Hiçbir sabah namazını evinde kılmamış. Hep camide kılmış; bak, çelik gibi adam. Hep camide kılmış; bak, çelik gibi adam.

"Bugün kar yağdı, bugün yağmur yağdı, bugün dizim ağrıyor, bugün başım ağrıyor." demiyor, muntazam. "Bugün kar yağdı, bugün yağmur yağdı, bugün dizim ağrıyor, bugün başım ağrıyor." demiyor, muntazam.

Böyle olacağız! Adam yatıyor, halteri alıyor; kaldırıyor indiriyor, kaldırıyor indiriyor. Neden? Böyle olacağız!

Adam yatıyor, halteri alıyor; kaldırıyor indiriyor, kaldırıyor indiriyor.

Neden?

"Pazıları kuvvetlensin, omuzu kuvvetlensin." diye. "Pazıları kuvvetlensin, omuzu kuvvetlensin." diye.

Neden koşturuyor; bir iki saat ter döküyor, idman yapıyor? Kuvvetlenmek için. Neden koşturuyor; bir iki saat ter döküyor, idman yapıyor?

Kuvvetlenmek için.

Çalıştıkça kuvvetleniyor; salıverdikçe çalışmayan uzuvlar zayıflıyor.Çalıştıkça kuvvetleniyor; salıverdikçe çalışmayan uzuvlar zayıflıyor. İnce bacaklı, ince kollu, zayıf, nahif…İnce bacaklı, ince kollu, zayıf, nahif… Dokunuveriyorsun, çat, kolu kırılıyor, hadi sırıkçıya götür, alçıya al, sardır vesaire. E dayanıksız! Dokunuveriyorsun, çat, kolu kırılıyor, hadi sırıkçıya götür, alçıya al, sardır vesaire. E dayanıksız!

Avusturalya'da bizim işçi kardeşimizle komşusu olmadık bir şeyden kavga etmişler.Avusturalya'da bizim işçi kardeşimizle komşusu olmadık bir şeyden kavga etmişler. Karşısına komşusu çıkmış.Karşısına komşusu çıkmış. O İngiliz usulü "gardını almak" diyorlar ya, yumruklarını sıkmış, karşısına geçmiş.O İngiliz usulü "gardını almak" diyorlar ya, yumruklarını sıkmış, karşısına geçmiş. Çocuğu da yanında, ikisi de okkalı kilolu, bizimki de Anadolu'nun bir evladı, sakallı.Çocuğu da yanında, ikisi de okkalı kilolu, bizimki de Anadolu'nun bir evladı, sakallı. Çankırı'dan mıymış, Yozgat'tan mıymış? Neyse.Çankırı'dan mıymış, Yozgat'tan mıymış? Neyse. İri yarı İngiliz, yumruklarını kaldırmış, bizim zavallı hacıya bir yumruk vurmuş. İri yarı İngiliz, yumruklarını kaldırmış, bizim zavallı hacıya bir yumruk vurmuş. Vurmuş ama İngiliz, olduğu yerde "ay vay, ay vay, ay vay!" diye dönmeye başlamış.Vurmuş ama İngiliz, olduğu yerde "ay vay, ay vay, ay vay!" diye dönmeye başlamış. Yumruk vurduğu kolu, bilmem kaç yerinden kırılmış. Hastaneye götürmüşler.Yumruk vurduğu kolu, bilmem kaç yerinden kırılmış. Hastaneye götürmüşler. Bizimki daha bir şey yapmadı; yumruğu yedi ama İngiliz'in kolu kırıldı, hastaneye götürmüşler.Bizimki daha bir şey yapmadı; yumruğu yedi ama İngiliz'in kolu kırıldı, hastaneye götürmüşler. Doktor demiş ki; "Yumruğunu duvara mı vurdun?" "Yok. Bir Türk ile kavga ediyorduk da ona vurdum." Doktor demiş ki;

"Yumruğunu duvara mı vurdun?"

"Yok. Bir Türk ile kavga ediyorduk da ona vurdum."

"Ya" demiş, "Senin aklın yok mu? Onlarla kavga edilir mi?"Ya" demiş, "Senin aklın yok mu? Onlarla kavga edilir mi? Onlar Anadolu'nun güneşinde, oksijeni altında harman yaparak çalışırlar;Onlar Anadolu'nun güneşinde, oksijeni altında harman yaparak çalışırlar; onların kemikleri çelik gibidir." demiş. onların kemikleri çelik gibidir." demiş.

Avusturalya'da oksijen az, adamlar puff oluyorlar, briket gibi oluyorlar.Avusturalya'da oksijen az, adamlar puff oluyorlar, briket gibi oluyorlar. Yumruğu kendisi vurmuş, kolu bilmem kaç yerinden kırılmış. Yumruğu kendisi vurmuş, kolu bilmem kaç yerinden kırılmış.

Biz ibadette de böyle görüyoruz, müdavim;Biz ibadette de böyle görüyoruz, müdavim; ömründe namazı hiç evinde kılmamış, hep camiye gitmiş. ömründe namazı hiç evinde kılmamış, hep camiye gitmiş.

Evet, ibadet ve taate sabredecek. "İbadet ve taati, sevapları kaçırmasın." diye,Evet, ibadet ve taate sabredecek. "İbadet ve taati, sevapları kaçırmasın." diye, o bizim eski Osmanlı büyüklerimiz gibi, aksakallı büyüklerimiz gibi,o bizim eski Osmanlı büyüklerimiz gibi, aksakallı büyüklerimiz gibi, hacı babalar gibi dayanıklı olacak; bu bir. İkincisi; hacı babalar gibi dayanıklı olacak; bu bir.

İkincisi;

Ve's-sabru ale'l-ma'siye hattâ lâ tencüve mine'l-ısrâri ale'l-ma'siye.Ve's-sabru ale'l-ma'siye hattâ lâ tencüve mine'l-ısrâri ale'l-ma'siye. "Bir de günaha düşmemek için insanın kendini tutması var. O da masiyete, isyana karşı sabır." "Bir de günaha düşmemek için insanın kendini tutması var. O da masiyete, isyana karşı sabır."

Arkadaşlarını görüyor, günah işliyorlar. Mahalledeki bütün çocuklar, piyasadaki arkadaşları,Arkadaşlarını görüyor, günah işliyorlar. Mahalledeki bütün çocuklar, piyasadaki arkadaşları, komşuları günah işlemeye gitmişler;komşuları günah işlemeye gitmişler; "Bu akşam sen de gel, Çamlıca'da içeceğiz, kafayı bulacağız, eğleneceğiz." Ne yapıyor? "Bu akşam sen de gel, Çamlıca'da içeceğiz, kafayı bulacağız, eğleneceğiz."

Ne yapıyor?

"Çok eğlence var, güzel yere gidiyoruz, çok manzaralı bir yer, çok pahalı, beş yıldızlı…" "Çok eğlence var, güzel yere gidiyoruz, çok manzaralı bir yer, çok pahalı, beş yıldızlı…"

Ne yapıyor? "Hayır!" diyor. Bu nedir? Bu da bir sabırdır. Ne yapıyor?

"Hayır!" diyor.

Bu nedir?

Bu da bir sabırdır.

"Ya kalk işte, maça gidelim, şuraya gidelim, buraya gidelim." "Ya kalk işte, maça gidelim, şuraya gidelim, buraya gidelim."

"Onu da çok severim ama ne yapayım?" Hayır, gitmiyor. "Onu da çok severim ama ne yapayım?"

Hayır, gitmiyor.

Bir de günahlara karşı insanın içinde meyil, arzu olsa bile ona da fren yapmayı öğrenmesi lazım, Bir de günahlara karşı insanın içinde meyil, arzu olsa bile ona da fren yapmayı öğrenmesi lazım,

Neden? Hattâ tencüve mine'l-ısrâri ale'l-ma'siye.Neden?

Hattâ tencüve mine'l-ısrâri ale'l-ma'siye.
"Artık günaha müdavim olmak durumuna düşmemesi için. O duruma düşmekten kurtulması için."Artık günaha müdavim olmak durumuna düşmemesi için. O duruma düşmekten kurtulması için. Alışıp da artık vazgeçemez duruma düşmemek için." Alışıp da artık vazgeçemez duruma düşmemek için."

İki çeşit sabır lazım; bir, ibadete taate sabır.İki çeşit sabır lazım; bir, ibadete taate sabır. İki günaha karşı meyli olsa bile canı çekse bile kendini tutmak. İki günaha karşı meyli olsa bile canı çekse bile kendini tutmak.

"Şuraya baksam gözüm hoşlanacak, ama bakmayacağım!" falan gibi. "Şuraya baksam gözüm hoşlanacak, ama bakmayacağım!" falan gibi.

Bu ikisini de çoluk çocuğumuza öğretmemiz lazım.Bu ikisini de çoluk çocuğumuza öğretmemiz lazım. Kendimiz de öğrenmeliyiz, bu iki çeşit sabrı da çoluk çocuğumuza, hanımımıza, kendimize,Kendimiz de öğrenmeliyiz, bu iki çeşit sabrı da çoluk çocuğumuza, hanımımıza, kendimize, arkadaşımıza, sorumluluğu bizim omzumuzda olan insanlara öğretmemiz lazım. arkadaşımıza, sorumluluğu bizim omzumuzda olan insanlara öğretmemiz lazım.

Çocuklarımızı; "A evladım, hoşuna gitse bile günahlardan kendini tutmayı öğren.Çocuklarımızı; "A evladım, hoşuna gitse bile günahlardan kendini tutmayı öğren. Zor gelse bile ibadetleri yapmayı öğren." diye yetiştirmeliyiz.Zor gelse bile ibadetleri yapmayı öğren." diye yetiştirmeliyiz. "Çocuk çelik gibi olsun, dağılmasın, toz toprak olmasın, çürük olmasın." diye bu ikisini öğretmemiz lazım."Çocuk çelik gibi olsun, dağılmasın, toz toprak olmasın, çürük olmasın." diye bu ikisini öğretmemiz lazım. Öğretince alır, alışır. Bakıyorum ordudan emekli kardeşler,Öğretince alır, alışır.

Bakıyorum ordudan emekli kardeşler,
genç yaşında emeklilik hakkını elde etmiş ama duramıyor. Neden? genç yaşında emeklilik hakkını elde etmiş ama duramıyor.

Neden?

Orduda şu saatte kalkmaya, şu vakte kadar meşakkatli çalışmaya alışmış; duramıyor artık.Orduda şu saatte kalkmaya, şu vakte kadar meşakkatli çalışmaya alışmış; duramıyor artık. Muntazam çalışacak, tabi başarılı oluyor. Neden? Alıştı. Muntazam çalışacak, tabi başarılı oluyor.

Neden?

Alıştı.

Bu iki şeyi, sabrın iki güzel çeşidini öğrenmeniz lazım. Bu iki şeyi, sabrın iki güzel çeşidini öğrenmeniz lazım.

Kâle ve kâle Ebû Osmân. "Aynı râvi rivayet etmiş ki Ebû Osmân-ı Hîrî hazretleri şu sözü de buyurmuş:" Kâle ve kâle Ebû Osmân. "Aynı râvi rivayet etmiş ki Ebû Osmân-ı Hîrî hazretleri şu sözü de buyurmuş:"

el-Firâsetü zannu vâfaka's-savâb ve'z-zannü yuhtıu ve yüsîbü fe-izâ tahakkaka fi'l-firâse tahakkakael-Firâsetü zannu vâfaka's-savâb ve'z-zannü yuhtıu ve yüsîbü fe-izâ tahakkaka fi'l-firâse tahakkaka fî-hukmihâ li-ennehû iz-zâke yahkümü bi-nûri'llahi te'âlâ lâ bi-nefsih. fî-hukmihâ li-ennehû iz-zâke yahkümü bi-nûri'llahi te'âlâ lâ bi-nefsih.

Firâset kelimesini biz "feraset" diye söylüyoruz.Firâset kelimesini biz "feraset" diye söylüyoruz. Bu Farsça tesiriyledir; i'ler biraz e gibi okunur, Farsça'dan geliyor.Bu Farsça tesiriyledir; i'ler biraz e gibi okunur, Farsça'dan geliyor. Mesela İranlılar mive der, biz 'meyve' deriz.Mesela İranlılar mive der, biz 'meyve' deriz. Esreli yazılılarda e gibi okudukları için biraz e'ye yakın söylüyoruz; oradan almışız. Esreli yazılılarda e gibi okudukları için biraz e'ye yakın söylüyoruz; oradan almışız.

Firâset, "bir zandır, bir çeşit zannetmektir, kanaattir, sanmaktır." Firâset, "bir zandır, bir çeşit zannetmektir, kanaattir, sanmaktır."

Vâfaka's-savâb. "Doğruya mutabık düşen, uygun düşen bir zandır." Vâfaka's-savâb. "Doğruya mutabık düşen, uygun düşen bir zandır."

Zannediyorsun ama bak öyle çıkıyor, tamam firaset budur. Zannediyorsun ama bak öyle çıkıyor, tamam firaset budur.

Bu doğruya mutabık olursa ve'z-zannü yuhtıü ve yusîbü zanneder; bazen insan hata eder,Bu doğruya mutabık olursa ve'z-zannü yuhtıü ve yusîbü zanneder; bazen insan hata eder, "Yanılmışım, yanlış zannetmişim, öyle sanmıştım ama öyle çıkmadı." der. Bazen de isabetli olur."Yanılmışım, yanlış zannetmişim, öyle sanmıştım ama öyle çıkmadı." der. Bazen de isabetli olur. Ama eğer insan doğruya tam isabet etmeye, doğruyu isabetli zannetmeye alışırsa;Ama eğer insan doğruya tam isabet etmeye, doğruyu isabetli zannetmeye alışırsa; "Şu şöyle olacak." diyor, dediği gibi oluyor. Bu artık ne demek? "Şu şöyle olacak." diyor, dediği gibi oluyor.

Bu artık ne demek?

"Zan ve ferasette ustalaştı." demek. "Zan ve ferasette ustalaştı." demek.

Fe-izâ tahakkaka fi'l-firâseti. "İnsan ferasette böyle ustalaşırsa." Fe-izâ tahakkaka fi'l-firâseti. "İnsan ferasette böyle ustalaşırsa."

Tahakkaka fî-hukmihâ. "Artık bir şey hakkında bir kanaat söylediği zaman isabet eder." Tahakkaka fî-hukmihâ. "Artık bir şey hakkında bir kanaat söylediği zaman isabet eder."

Çünkü idmanlı; yapa yapa bu meziyeti, bu kabiliyeti gelişti. Çünkü idmanlı; yapa yapa bu meziyeti, bu kabiliyeti gelişti.

Li-ennehû iz-zâke yahkümu bi-nûrillah, çünkü o zaman Allah'ın nuru ile hükmünü verir. Li-ennehû iz-zâke yahkümu bi-nûrillah, çünkü o zaman Allah'ın nuru ile hükmünü verir.

Lâ bi-nefsihî. "Kendi nefsinin hükmüyle değil; Allah'ın yardımıyla hüküm verir, Allah yardımcı olur." Lâ bi-nefsihî. "Kendi nefsinin hükmüyle değil; Allah'ın yardımıyla hüküm verir, Allah yardımcı olur."

Onun için hükmünde de tam ustalaşmış, isabet etmiş olur, İlk baştakiOnun için hükmünde de tam ustalaşmış, isabet etmiş olur, İlk baştaki "Bazen oluyor bazen olmuyor." durumu geçer. "Bazen oluyor bazen olmuyor." durumu geçer.

Demek ki Allahu Teâlâ hazretlerinin nuruyla baktığı zaman zannı isabet etmeye başlar.Demek ki Allahu Teâlâ hazretlerinin nuruyla baktığı zaman zannı isabet etmeye başlar. Allah yardım ettikçe zannı tam isabet etmeye başlar, olacak işle tam uygun düşmeye başlar. Allah yardım ettikçe zannı tam isabet etmeye başlar, olacak işle tam uygun düşmeye başlar.

Demek ki Allah yardım ediyor. O zaman artık hükmü iyi olur. Bu nasıl olur? Demek ki Allah yardım ediyor. O zaman artık hükmü iyi olur.

Bu nasıl olur?

Bu, Allah'ın kendisine nur vermesiyle olur; Allah yardım edecek,Bu, Allah'ın kendisine nur vermesiyle olur; Allah yardım edecek, nur verecek, sevecek de ondan sonra olur. nur verecek, sevecek de ondan sonra olur.

Onun için Allah'ın sevdiği işleri yapmaya devam etmek lazım.Onun için Allah'ın sevdiği işleri yapmaya devam etmek lazım. Ettikçe Allah onun zannını isabetlendirir, ferasetini kuvvetlendirir.Ettikçe Allah onun zannını isabetlendirir, ferasetini kuvvetlendirir. Sonunda Allah'ın nuruyla baktı mı,Sonunda Allah'ın nuruyla baktı mı, Allah'ın yardımıyla ciğerinin köşesini anlayacak, görecek duruma gelir Allah'ın yardımıyla ciğerinin köşesini anlayacak, görecek duruma gelir

Buradan şunu anlıyoruz ki kendimizi Allah'a sevdirmeye çalışacağız;Buradan şunu anlıyoruz ki kendimizi Allah'a sevdirmeye çalışacağız; Allah'ın sevgili, edepli, itaatli kulu olmaya çalışacağız.Allah'ın sevgili, edepli, itaatli kulu olmaya çalışacağız. Allah'ın yardım edeceği iyi bir kul olmaya çalışacağız.Allah'ın yardım edeceği iyi bir kul olmaya çalışacağız. İnsan; kızdığı, gazap ettiği, sevmediği kul olarak hareket ederse bunların hepsinden mahrum olur. İnsan; kızdığı, gazap ettiği, sevmediği kul olarak hareket ederse bunların hepsinden mahrum olur.

Kendimizi Allah'a beğendirmeye çalışalım. Kendimizi Allah'a beğendirmeye çalışalım.

Umumiyetle insanlar kendilerini kime beğendirmeye çalışırlar? Umumiyetle insanlar kendilerini kime beğendirmeye çalışırlar?

Başka insanlara. Berbere gitmesi, tıraş olması ondandır.Başka insanlara. Berbere gitmesi, tıraş olması ondandır. Güzel elbise giymesi, kokular sürünmesi, tavırları edaları ondandır.Güzel elbise giymesi, kokular sürünmesi, tavırları edaları ondandır. Konuşması, kendisine bir hâl vermesi ondandır. Neden? "Karşısındaki kendisini beğensin." diye. Konuşması, kendisine bir hâl vermesi ondandır.

Neden?

"Karşısındaki kendisini beğensin." diye.

Ekseriyetle insanlar, başkalarının kendisini beğenmesini isterler.Ekseriyetle insanlar, başkalarının kendisini beğenmesini isterler. Duygularının kökünü araştırırsan başkasına kendini beğendirmek istediği çıkar.Duygularının kökünü araştırırsan başkasına kendini beğendirmek istediği çıkar. Bu adamın böyle konuşması, söylemesi... Nedir bu? Bu adamın böyle konuşması, söylemesi...

Nedir bu?

İşte ne bileyim, kendisini beğendirmeye çalışıyor. Halbuki o doğru değil!İşte ne bileyim, kendisini beğendirmeye çalışıyor. Halbuki o doğru değil! İnsanlar beğense ne olacak, beğenmese ne olacak kardeşim? İnsanlar beğense ne olacak, beğenmese ne olacak kardeşim?

İnsanların hiçbiri beğenmese Allah beğense yeter. İbrahim aleyhisselam öyle olmuş: İnsanların hiçbiri beğenmese Allah beğense yeter. İbrahim aleyhisselam öyle olmuş:

İşte bir şehir halkı putperest bir İbrahim aleyhisselam bu tarafta;İşte bir şehir halkı putperest bir İbrahim aleyhisselam bu tarafta; tek başına bütün ahaliyle mücadele etmiş. Allah'ın sevdiği kulu olmaya çalışmak lazım. tek başına bütün ahaliyle mücadele etmiş. Allah'ın sevdiği kulu olmaya çalışmak lazım. Kendimizi Allah'a beğendirmeye çalışmamız lazım. Bizim kusurumuz ne? Kendimizi Allah'a beğendirmeye çalışmamız lazım.

Bizim kusurumuz ne?

Kendimizi başkalarına beğendirmeye çalışıyoruz.Kendimizi başkalarına beğendirmeye çalışıyoruz. İnsan kendisini Allah'a beğendirmeye çalıştığı zaman kibir kalmaz, ucub kalmaz; İnsan kendisini Allah'a beğendirmeye çalıştığı zaman kibir kalmaz, ucub kalmaz; kendini beğenmişlik, burnu büyüklük, ukalalık, kızgınlık kalmaz. kendini beğenmişlik, burnu büyüklük, ukalalık, kızgınlık kalmaz.

O bir laf söylemiş; "Sabredeyim de Allah sevsin." der, sabreder, geçer.O bir laf söylemiş; "Sabredeyim de Allah sevsin." der, sabreder, geçer. O bir kötülük yapmış; "Ben karşılık vermeyeyim de Allah sevsin." der, geçer. O bir kötülük yapmış; "Ben karşılık vermeyeyim de Allah sevsin." der, geçer.

Bu şekilde hareket ettiğin zaman birçok kötü huydan kurtuluyorsun.Bu şekilde hareket ettiğin zaman birçok kötü huydan kurtuluyorsun. Birçok şer başına gelmiyor Bela da def olup gidiyor. Birçok şer başına gelmiyor Bela da def olup gidiyor. Ama insanlara kendini beğendirecek zihniyetle yaşarsan o zaman kibirli, kendini beğenmiş olursun, Ama insanlara kendini beğendirecek zihniyetle yaşarsan o zaman kibirli, kendini beğenmiş olursun, burnu büyük olursun, başkasının nasihatine kızarsın.burnu büyük olursun, başkasının nasihatine kızarsın. Çalım atarsın, fiyaka yaparsın; istediğin olmayınca sinirlenirsin. Bütün kötülükler de oradan oluyor. Çalım atarsın, fiyaka yaparsın; istediğin olmayınca sinirlenirsin. Bütün kötülükler de oradan oluyor.

Demek ki kendimizi kullara değil, Allah'a beğendirmeye çalışacağız.Demek ki kendimizi kullara değil, Allah'a beğendirmeye çalışacağız. Kullar önemli değil; hepsinin rızkını Allah veriyor. Hepsini yaratan, hepsine hâkim olan Allah.Kullar önemli değil; hepsinin rızkını Allah veriyor. Hepsini yaratan, hepsine hâkim olan Allah. Biz kendimizi Allah'a beğendirmeye çalışalım. Biz kendimizi Allah'a beğendirmeye çalışalım.

Bunları kafanıza, gönlünüze yazın, unutmayın.Bunları kafanıza, gönlünüze yazın, unutmayın. "Hoca güzel şeyler söyledi; ama unuttum." demeyin."Hoca güzel şeyler söyledi; ama unuttum." demeyin. Unutacaksanız yazın, unutmayacağınız bir hal sağlayın. Unutacaksanız yazın, unutmayacağınız bir hal sağlayın.

"İki çeşit sabrı kendim de öğreneceğim, çoluk çocuğuma da öğreteceğim. "İki çeşit sabrı kendim de öğreneceğim, çoluk çocuğuma da öğreteceğim. Ben kendimi Allah'a beğendirmeye çalışacağım, Allah'ın sevdiği işleri yapacağım, Ben kendimi Allah'a beğendirmeye çalışacağım, Allah'ın sevdiği işleri yapacağım, kulların beğenisi, alkışı, pohpohlaması önemli değil. Allah'ın rızası önemli." diyeceğiz. kulların beğenisi, alkışı, pohpohlaması önemli değil. Allah'ın rızası önemli." diyeceğiz.

Kâle ve kâle Ebû Osmân: Aslu't-taallüku bi'l-hayrâti kısaru'l-emel. Kâle ve kâle Ebû Osmân: Aslu't-taallüku bi'l-hayrâti kısaru'l-emel.

Mübarek ne güzel sözler söylüyor! Hayatının hülâsasını, ahlakın en güzellerini bir cümleye sığdırmış.Mübarek ne güzel sözler söylüyor! Hayatının hülâsasını, ahlakın en güzellerini bir cümleye sığdırmış. İstifade edebilsek bu sözler büyük hazine. Aslu't-taallüku bi'l-hayrâti kısaru'l-emel. İstifade edebilsek bu sözler büyük hazine.

Aslu't-taallüku bi'l-hayrâti kısaru'l-emel.

İnsanların hayır hasenât yapması nedendir? Bilin bakalım; insan neden hayır hasenat yapar? İnsanların hayır hasenât yapması nedendir?

Bilin bakalım; insan neden hayır hasenat yapar?

Cami yaptırır, koşturur, hayır yapar, sadaka verir, sevaplı işlere fedakârca katlanır, atılır. Cami yaptırır, koşturur, hayır yapar, sadaka verir, sevaplı işlere fedakârca katlanır, atılır.

Neden? Kısaru'l-emel'den olur bu. Kısaru'l-emel ne demek? Kısaru'l-emel, "emelin kısa olması." Neden?

Kısaru'l-emel'den olur bu.

Kısaru'l-emel ne demek?

Kısaru'l-emel, "emelin kısa olması."

İnsan, emeli kısa olduğu zaman hayırlara yapışır. İnsan, emeli kısa olduğu zaman hayırlara yapışır.

"Hocam, anlamadık, emelin kısa olması ne demek? Kısaru'l-emel'in zıddı nedir?" "Hocam, anlamadık, emelin kısa olması ne demek? Kısaru'l-emel'in zıddı nedir?"

Tûlu'l-emel, "insanın emelinin uzun olması." Peki tûlu'l-emel ne demek? Kısaru'l-emel ne demek? Tûlu'l-emel, "insanın emelinin uzun olması."

Peki tûlu'l-emel ne demek? Kısaru'l-emel ne demek?

"Anlat hocam da; tulu'l-emel fenaymış, kısaru'l-emel güzelmiş."Anlat hocam da; tulu'l-emel fenaymış, kısaru'l-emel güzelmiş. Anladım ki insanın emeli kısa olunca hayırlara yapışıyormuş, hayır çok yapıyormuş. Ne demek bu?" Anladım ki insanın emeli kısa olunca hayırlara yapışıyormuş, hayır çok yapıyormuş. Ne demek bu?"

Muhterem kardeşlerim! Kendi kendinize bir sorun.Muhterem kardeşlerim!

Kendi kendinize bir sorun.
Şöyle gözünü kapat kendine bir sor; ne zaman öleceğini tahmin ediyorsun,Şöyle gözünü kapat kendine bir sor; ne zaman öleceğini tahmin ediyorsun, aklına ne zaman ölecekmişsin gibi geliyor? aklına ne zaman ölecekmişsin gibi geliyor?

"Ben şöyle düşünüyorum; 'doksanı geçsem' diye de temenni ediyorum, canım da istiyor." "Ben şöyle düşünüyorum; 'doksanı geçsem' diye de temenni ediyorum, canım da istiyor."

Sen de öyle, ötekisi de öyle ama belki biraz sonra ölecek; belki zelzele olacak, duvarın altında kalacak.Sen de öyle, ötekisi de öyle ama belki biraz sonra ölecek; belki zelzele olacak, duvarın altında kalacak. Belki araba çarpacak. Olmasın da, olanlar hep öyle oluyor. Belki araba çarpacak. Olmasın da, olanlar hep öyle oluyor. Kalp krizi geliyor, bir şeyler oluyor; abisi duruyor, kardeşi ölüyor. Kalp krizi geliyor, bir şeyler oluyor; abisi duruyor, kardeşi ölüyor. Anası duruyor, bebek ölüyor; dedesi duruyor, torun gidiyor; bu işler belli olmuyor. Anası duruyor, bebek ölüyor; dedesi duruyor, torun gidiyor; bu işler belli olmuyor.

Kendisini çok yaşayacak sanan insan, tûl-u emel sahibidir. Kendisini çok yaşayacak sanan insan, tûl-u emel sahibidir.

"Yaşarım ben. Kaç yaşındayım? Yirmi beş yaşındayım."Yaşarım ben. Kaç yaşındayım? Yirmi beş yaşındayım. En aşağı elli yıl yaşasam yetmiş beş, belki seksen olurum." En aşağı elli yıl yaşasam yetmiş beş, belki seksen olurum."

Elli yıllık bir emeli var. Uzun ama doğru değil. Elli yıllık bir emeli var. Uzun ama doğru değil.

Tûl-u emel; emelinin, ümidinin uzun olması.Tûl-u emel; emelinin, ümidinin uzun olması. Tahmininin çok uzaklara kadar uzanması insanı gevşetir, gaflete sürükler. Tahmininin çok uzaklara kadar uzanması insanı gevşetir, gaflete sürükler.

Yarın öleceğini düşünse ne yapar? Bugününü sevaplı geçirmeye çalışır, tevbe eder. Yarın öleceğini düşünse ne yapar?

Bugününü sevaplı geçirmeye çalışır, tevbe eder.

Yarın ölecek adam günaha gider mi? Yarın ölecek adam günaha gider mi?

Yarın askere alacaklar, Şırnak'a gidecek, askerlikte ön saflarda dağlarda gezecek. Yarın askere alacaklar, Şırnak'a gidecek, askerlikte ön saflarda dağlarda gezecek.

Bu adam ne yapar? Bu akşam gidip içer mi? İçemez. Neden? Bu adam ne yapar? Bu akşam gidip içer mi?

İçemez.

Neden?

Ümidi yok; "Belki ölürüm." diye düşünüyor. Ümidi yok; "Belki ölürüm." diye düşünüyor.

Emeli kısa oldu mu; "Çabuk öleceğim galiba, yakında öleceğim galiba." dedi mi hayır yapar.Emeli kısa oldu mu; "Çabuk öleceğim galiba, yakında öleceğim galiba." dedi mi hayır yapar. Halbuki hayır yapınca da ömrü uzar. Bu da esrâr-ı İlahî. Esrâr-ı İlahî ne demek? Halbuki hayır yapınca da ömrü uzar. Bu da esrâr-ı İlahî.

Esrâr-ı İlahî ne demek?

Esrâr-ı İlahiyye; "Allah'ın sırları, kaderin sırları."Esrâr-ı İlahiyye; "Allah'ın sırları, kaderin sırları." Peygamber Efendimiz'den biliyoruz; bu esrarı biz bilemezdik, Peygamber Efendimiz diyor ki; Peygamber Efendimiz'den biliyoruz; bu esrarı biz bilemezdik, Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Sadaka, hayır hasenât ömrü uzatır. Akrabayı ziyaret etmek, sıla-i rahim ömrü uzatır. "Sadaka, hayır hasenât ömrü uzatır. Akrabayı ziyaret etmek, sıla-i rahim ömrü uzatır.

Tanıdığım bir kimse var, "kendisi reklam istemez" diye isim söylemeyeyim; yoksa biz reklam ederiz.Tanıdığım bir kimse var, "kendisi reklam istemez" diye isim söylemeyeyim; yoksa biz reklam ederiz. Adam hasta, üç beş çeşit hastalığı var. Belki "Kötü hastalık mı?" diye korkuyor.Adam hasta, üç beş çeşit hastalığı var. Belki "Kötü hastalık mı?" diye korkuyor. Çok büyük hayırlar yaptı, arsalar verdi: "Ölmeden şu Kur'an kursunu görsem.Çok büyük hayırlar yaptı, arsalar verdi:

"Ölmeden şu Kur'an kursunu görsem.
Şu binaları bir yapsanız." dedi, bizi sıkıştırdı, vakfımızı sıkıştırdı, binalar yükseldi. Şu binaları bir yapsanız." dedi, bizi sıkıştırdı, vakfımızı sıkıştırdı, binalar yükseldi. Daha ölmedi, ölmez. Ama hayrı neden yapıyor? Daha ölmedi, ölmez.

Ama hayrı neden yapıyor?

Yakında öleceğini tahmin ettiği için yapıyor; elli yıl daha yaşayacağını düşünseYakında öleceğini tahmin ettiği için yapıyor; elli yıl daha yaşayacağını düşünse son beş yılda yapmayı düşünür. Kırk beş yıl daha hayırları tehir eder.son beş yılda yapmayı düşünür. Kırk beş yıl daha hayırları tehir eder. Kırk beş yıl değil, kırk dokuz yıl tehir eder. Kırk dokuz yıl değil, kırk dokuz yıl on bir ay tehir eder.Kırk beş yıl değil, kırk dokuz yıl tehir eder. Kırk dokuz yıl değil, kırk dokuz yıl on bir ay tehir eder. Son bir ay içinde yapmaya çalışır. İnsanoğlunun tûl-u emeli arttı mı gevşer, hayırları yapmaz.Son bir ay içinde yapmaya çalışır.

İnsanoğlunun tûl-u emeli arttı mı gevşer, hayırları yapmaz.
Öleceğini sandı mı hayır hasenâta koşturur. Çok güzel, bak ne kadar güzel yakalamış. Öleceğini sandı mı hayır hasenâta koşturur. Çok güzel, bak ne kadar güzel yakalamış.

İnsanların hayırlara yapışması, yakında öleceğini düşünmesindendir,İnsanların hayırlara yapışması, yakında öleceğini düşünmesindendir, emelinin kısalığındandır, yoksa yapmaz. Bu insanoğlu pazarlıkçıdır.emelinin kısalığındandır, yoksa yapmaz. Bu insanoğlu pazarlıkçıdır. Biz nekes, cimri, pinti, hesapçı, menfaatçi mahluklarız.Biz nekes, cimri, pinti, hesapçı, menfaatçi mahluklarız. "Ölmeden evvel yapalım da âhirete sevapla gidelim." deriz,"Ölmeden evvel yapalım da âhirete sevapla gidelim." deriz, "ölmek uzakta" diye düşünürsek yapmayız. Huyumuz böyle... İnsanoğlu ne diyor? "ölmek uzakta" diye düşünürsek yapmayız. Huyumuz böyle...

İnsanoğlu ne diyor?

İnnehû kâne zalûmen cehûlâ. İnsanoğlu nasıldır? Zalûm. İnnehû kâne zalûmen cehûlâ.

İnsanoğlu nasıldır?

Zalûm.

"Hocam zalimi biliyoruz da zalûm ne demek?" "Hocam zalimi biliyoruz da zalûm ne demek?"

Zalûm; "çok zalim, zalimin şiddetlisi" demek.Zalûm; "çok zalim, zalimin şiddetlisi" demek. İnsonoğlu çok zalimdir. Görmüyor musun Sırpları; nice nice zalimler var, görmüyor musun? İnsonoğlu çok zalimdir. Görmüyor musun Sırpları; nice nice zalimler var, görmüyor musun?

"Cehûl ne demek hocam? Cahili biliyorduk da cehûl ne demek?" "Cehûl ne demek hocam? Cahili biliyorduk da cehûl ne demek?"

O da "fevkalâde cahil" demek, "şeddeli cahil" demek, "çok cahil" demek. O da "fevkalâde cahil" demek, "şeddeli cahil" demek, "çok cahil" demek.

İnsanoğlu hem çok zalimdir hem çok cahildir. Bu gerçekleri bilmiyor.İnsanoğlu hem çok zalimdir hem çok cahildir. Bu gerçekleri bilmiyor. İşte bu gerçekleri bilse, sabrın gerektiğini bilse, kendisini Allah'a beğendirmesi lazım geldiğini bilse,İşte bu gerçekleri bilse, sabrın gerektiğini bilse, kendisini Allah'a beğendirmesi lazım geldiğini bilse, tûl-u emelin çok tehlikeli olduğunu bilse… Bunları bilmiyor. Çok cahil, bir de çok zalim… tûl-u emelin çok tehlikeli olduğunu bilse…

Bunları bilmiyor. Çok cahil, bir de çok zalim…

İmtihan yaklaştığı zaman ibadetini yapar; imtihanı kazanınca boş verir. İmtihan yaklaştığı zaman ibadetini yapar; imtihanı kazanınca boş verir.

"Hani ne oldu kerata? İmtihandan evvel ne kadar sofulaşmıştın sen ya!" "Hani ne oldu kerata? İmtihandan evvel ne kadar sofulaşmıştın sen ya!"

"İmtihanlar bitti hocam, sınıfı geçtik, diplomayı aldık." "Allah sana lazım değil mi?"İmtihanlar bitti hocam, sınıfı geçtik, diplomayı aldık."

"Allah sana lazım değil mi?
Allah'ın rızası biraz sonra lazım değil mi sana? Şimdi niye günahlara sapıyorsun? Allah'ın rızası biraz sonra lazım değil mi sana? Şimdi niye günahlara sapıyorsun?

İmtihan mevsimi değil! Dokuz ay sonra imtihan mevsimi gelsin. O zaman yine sofulaşacak.İmtihan mevsimi değil! Dokuz ay sonra imtihan mevsimi gelsin. O zaman yine sofulaşacak. Öyle şey olmaz! Allah öyle kulu sevmez. İstikrarlı kulu, devamlı kulu sever. Anladık mı? Öyle şey olmaz! Allah öyle kulu sevmez. İstikrarlı kulu, devamlı kulu sever.

Anladık mı?

Bu da önemli bir şey. Muhterem kardeşlerim! Ne kadar yaşayacakmışız? Bu da önemli bir şey.

Muhterem kardeşlerim!

Ne kadar yaşayacakmışız?

Belki bir dakika, belki bir saat… Yarına çıkar mıyız? Allah yardım ederse belki çıkarız.Belki bir dakika, belki bir saat…

Yarına çıkar mıyız?

Allah yardım ederse belki çıkarız.
Belki de çıkamayız. O zaman hemen şu camiden çıkmadan önce hayır yapalım. Belki de çıkamayız. O zaman hemen şu camiden çıkmadan önce hayır yapalım.

"Aman Hakyol Vakfı'nın ilgilileri, şuraya sandık koyun." Bu akşam sandık dolar. Neden? "Aman Hakyol Vakfı'nın ilgilileri, şuraya sandık koyun."

Bu akşam sandık dolar.

Neden?

Biraz bu konuyu anlattık da ondan. Biraz bu konuyu anlattık da ondan.

"Ya yarın ölürsem hakikaten ya, Allah Allah dur bakalım, hiç bunu düşünmemiştim,"Ya yarın ölürsem hakikaten ya, Allah Allah dur bakalım, hiç bunu düşünmemiştim, ya bu gece ölüverirsem, en iyisi ben bu geceden şu cebimdeki paradanya bu gece ölüverirsem, en iyisi ben bu geceden şu cebimdeki paradan Hakyol Vakfı'na bir hayır yapayım da sevap olsun." Bak, korkunca yapıyor.Hakyol Vakfı'na bir hayır yapayım da sevap olsun."

Bak, korkunca yapıyor.
Korkmayınca yapmaz. Emeli uzadı mı, tûl-u emel sahibi oldu mu yapmaz.Korkmayınca yapmaz. Emeli uzadı mı, tûl-u emel sahibi oldu mu yapmaz. "Çoluğuma çocuğuma lazım, sonra yaparım." bilmem ne, şeytan aldatır. "Çoluğuma çocuğuma lazım, sonra yaparım." bilmem ne, şeytan aldatır.

Şeytanın oyunlarını biliyor musunuz? Şeytanın oyunlarını biliyor musunuz?

Hani güreşçilerin oyunları var: Künde, salto atmak, köprü kurmak, tuşa getirmek.Hani güreşçilerin oyunları var: Künde, salto atmak, köprü kurmak, tuşa getirmek. Hepsini bilmiyorum da bazı güreş oyunlarını duyuyoruz. Şeytanın oyunları nedir? Hepsini bilmiyorum da bazı güreş oyunlarını duyuyoruz.

Şeytanın oyunları nedir?

İnsanı minderde yere yatırıp sırtını bastırıp da tuşla yenmek için şeytanın oyunları nelerdir? İnsanı minderde yere yatırıp sırtını bastırıp da tuşla yenmek için şeytanın oyunları nelerdir?

Oyunlarından bir tanesi tehir ettirmektir. Tehir! Hayrı tehir ettirmek, şeytanın bir oyunudur. Oyunlarından bir tanesi tehir ettirmektir. Tehir! Hayrı tehir ettirmek, şeytanın bir oyunudur.

Çanakkale'de Gümüşhaneli hocamızın halifesi vardı: Çırpılarlı Ali Hoca Efendi.Çanakkale'de Gümüşhaneli hocamızın halifesi vardı: Çırpılarlı Ali Hoca Efendi. Çırpılarlı Ali hocaefendi yani evliyâullahtan; kerametlerini herkes biliyor, ermiş.Çırpılarlı Ali hocaefendi yani evliyâullahtan; kerametlerini herkes biliyor, ermiş. Allah lutfetmiş iyi kul olmuş; evliyâdan biliyoruz.Allah lutfetmiş iyi kul olmuş; evliyâdan biliyoruz. Dedemin de hocası, babamın da hocası; ben de seviyorum. Çırpılar'a gittik, anma toplantısı yaptık. Dedemin de hocası, babamın da hocası; ben de seviyorum. Çırpılar'a gittik, anma toplantısı yaptık.

Adamcağız İstanbul'da medresede okumuş, mübarek zât.Adamcağız İstanbul'da medresede okumuş, mübarek zât. Resmî vazife kabul etmemiş, devlet memurluğunu, altıncıkları, paracıkları reddetmiş.Resmî vazife kabul etmemiş, devlet memurluğunu, altıncıkları, paracıkları reddetmiş. Kendi memleketine gitmiş, kendi helal arazisinde cami yaptırmış; yirmi dört odalı medrese yaptırmış. Kendi memleketine gitmiş, kendi helal arazisinde cami yaptırmış; yirmi dört odalı medrese yaptırmış.

Yirmi dört oda nereye sığar? Yirmi dört oda nereye sığar?

Kocaman bir cami, yirmi dört odalı bir medrese kolay sığmaz; yapılması kolay olmaz.Kocaman bir cami, yirmi dört odalı bir medrese kolay sığmaz; yapılması kolay olmaz. Talebe yetiştirmiş, babamı yetiştirmiş.Talebe yetiştirmiş, babamı yetiştirmiş. Bir sene okumuş, okutmuş; sonra medreseler kapatılınca onun da kapısına kilit vurulmuş, babam da dönmüş. Bir sene okumuş, okutmuş; sonra medreseler kapatılınca onun da kapısına kilit vurulmuş, babam da dönmüş.

"Şimdi ne olmuş hocam? Hikâyenin sonunu merak ettik." "Şimdi ne olmuş hocam? Hikâyenin sonunu merak ettik."

Medreseler kapatılınca yıkılmış, arsa haline gelmiş.Medreseler kapatılınca yıkılmış, arsa haline gelmiş. Köylüler arsayı götürmüşler, Tarım Bakanlığı'na vermişler. Köylüler arsayı götürmüşler, Tarım Bakanlığı'na vermişler.

Hakkın yok muhtar efendi, hakkın yok!Hakkın yok muhtar efendi, hakkın yok! Sen Çırpılarlı Ali Hoca'nın mülkünü, medresesini, arazisini oraya buraya veremezsin.Sen Çırpılarlı Ali Hoca'nın mülkünü, medresesini, arazisini oraya buraya veremezsin. Vakıfla oynarsan Allah da senin canına okur; veremezsin! Vakıfla oynarsan Allah da senin canına okur; veremezsin!

"Hocam ben kendim tek başıma yapmadım, ihtiyar heyetiyle yaptım." "Hocam ben kendim tek başıma yapmadım, ihtiyar heyetiyle yaptım."

Hepiniz belanızı bulursunuz, vakıfla oynayamazsınız!Hepiniz belanızı bulursunuz, vakıfla oynayamazsınız! O adamcağız kendi bahçesine, kendi parasıyla medrese yapmış, hocalık yapmış, talebe okutmuş,O adamcağız kendi bahçesine, kendi parasıyla medrese yapmış, hocalık yapmış, talebe okutmuş, Bayramiç müftüsü olmuş, cami yaptırmış; sen onun hayrını kapattırıyorsun, kilitlettiriyorsun,Bayramiç müftüsü olmuş, cami yaptırmış; sen onun hayrını kapattırıyorsun, kilitlettiriyorsun, yerini de başkasına veriyorsun. Veremezsin ki! Bu, hırsızlık gibi bir şey. Yapamazsın! yerini de başkasına veriyorsun. Veremezsin ki! Bu, hırsızlık gibi bir şey. Yapamazsın!

Oraya gittik, "Bu hatayı telafi edelim, bu medreseyi yeniden yapalım." dedik.Oraya gittik, "Bu hatayı telafi edelim, bu medreseyi yeniden yapalım." dedik. -Ben Çırpılarlı Ali hocaefendiyi seviyorum ya.- "Medreseyi yeniden yapalım." istedik.-Ben Çırpılarlı Ali hocaefendiyi seviyorum ya.- "Medreseyi yeniden yapalım." istedik. Oradan birisi de heveslendi, "Tamam." dedi. Oradan birisi de heveslendi, "Tamam." dedi.

"Burası artık Tarım Bakanlığı'na verilmiş; ben sana şurada başka yer vereyim, siz orada yapın." dedi. "Burası artık Tarım Bakanlığı'na verilmiş; ben sana şurada başka yer vereyim, siz orada yapın." dedi.

Arkadaşlar gitmiş, yer güzel, tamam, oraya biz bir Kur'an kursu yapacağız.Arkadaşlar gitmiş, yer güzel, tamam, oraya biz bir Kur'an kursu yapacağız. "Ruhu şâd olsun." diye bir hayır yapacağız. "Namı yürüsün." diye, "Kabrine sevap yağsın." diye... "Ruhu şâd olsun." diye bir hayır yapacağız. "Namı yürüsün." diye, "Kabrine sevap yağsın." diye...

Arkadaşımız gelmiş, arkasından telefonla aramış;Arkadaşımız gelmiş, arkasından telefonla aramış; "Ben çoluk çocuğumla konuştum, razı olmuyorlar, vermiyorlar." "Ben çoluk çocuğumla konuştum, razı olmuyorlar, vermiyorlar."

Şeytan hayrı yaptırmaz, ilk başta söz vermişti sonra caydırdı. Neden? Şeytan hayrı yaptırmaz, ilk başta söz vermişti sonra caydırdı.

Neden?

Şeytan; insanın hayır yapmasını engelletir, geriye bıraktırır. Şeytan; insanın hayır yapmasını engelletir, geriye bıraktırır.

Peygamber Efendimiz; "Bir insan bir hayır yapıyorsaPeygamber Efendimiz; "Bir insan bir hayır yapıyorsa şeytanın elli oyunundan yakayı kurtarıp öyle yapar." diyor. şeytanın elli oyunundan yakayı kurtarıp öyle yapar." diyor.

Hayır yapmak kolay değil; paracıklar keseden kolay çıkmıyor.Hayır yapmak kolay değil; paracıklar keseden kolay çıkmıyor. Tam çıkacağı sırada şeytan bir vesvese veriyor, hayrı yaptırmıyor.Tam çıkacağı sırada şeytan bir vesvese veriyor, hayrı yaptırmıyor. Ama öleceğini bilirse amansız bir hastalığa düşerse yapar. Şifa istediği zaman yapar. Neden? Ama öleceğini bilirse amansız bir hastalığa düşerse yapar. Şifa istediği zaman yapar.

Neden?

Başı sıkıştı da ondan. Makbul değil ki!Başı sıkıştı da ondan. Makbul değil ki! Sen sıhhatliyken yap da ben senin mert bir insan olduğunu, iyi bir insan olduğunu anlayayım. Sen sıhhatliyken yap da ben senin mert bir insan olduğunu, iyi bir insan olduğunu anlayayım.

İşte bunlardan ibret alacağız. Bizde de bu huylar vardır. Herkesin içinde, kafasında bu huylar dolaşır. İşte bunlardan ibret alacağız. Bizde de bu huylar vardır. Herkesin içinde, kafasında bu huylar dolaşır.

Hayrı yapan kolay mı yapıyor? Hayrı yapan kolay mı yapıyor?

Birisi bir hayır yaptı, bir ev verdi; evinde kıyametler kopmuş.Birisi bir hayır yaptı, bir ev verdi; evinde kıyametler kopmuş. Annesi kızmış, karısı kızmış, çocukları kızmış. Ama kendisi söylüyor: "Annesi kızmış, karısı kızmış, çocukları kızmış. Ama kendisi söylüyor: " O hayrı yaptıktan sonra işime bereket geldi, ticaretim güzelleşti." O hayrı yaptıktan sonra işime bereket geldi, ticaretim güzelleşti."

Şimdi kaç tane apartman sahibi olmuş; bir de deniz kenarında yalı sahibi olmuş. Şimdi kaç tane apartman sahibi olmuş; bir de deniz kenarında yalı sahibi olmuş.

Neden? Sen Allah'ın imtihanını kazanırsan Allah da sana yardım eder. Neden?

Sen Allah'ın imtihanını kazanırsan Allah da sana yardım eder.

"Yardım edeceği ne malum?" "Yardım edeceği ne malum?"

Sen tereddüt edersen, şüphe edersen o zaman cimriliğe devam et. İşte bu bir cesaret.Sen tereddüt edersen, şüphe edersen o zaman cimriliğe devam et. İşte bu bir cesaret. O hayrı yapana veriliyor, yapmayana verilmiyor. Cân-u gönülden yapana veriliyor.O hayrı yapana veriliyor, yapmayana verilmiyor. Cân-u gönülden yapana veriliyor. Birisi tarlasını verdi, vermek istedi; evinde kıyamet koptu.Birisi tarlasını verdi, vermek istedi; evinde kıyamet koptu. Kadınlar, kızlar, çocuklar; "Biz orayı şöyle yapacaktık da, böyle yapacaktık da." dediler. Kadınlar, kızlar, çocuklar; "Biz orayı şöyle yapacaktık da, böyle yapacaktık da." dediler.

Hayır yapmak zor! Hayır yapmak zor!

Ama muhterem kardeşlerim! Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; Ama muhterem kardeşlerim!

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

Tesaddak ve ente sahîhun sahîhun.Tesaddak ve ente sahîhun sahîhun. "Sen sıhhatliyken içinde cimrilik duyguları kıvranıp dururken hayrını yap, sıhhatteyken yap."Sen sıhhatliyken içinde cimrilik duyguları kıvranıp dururken hayrını yap, sıhhatteyken yap. Vefat zamanına kadar bu hayırları yapmayı geriye bırakma.Vefat zamanına kadar bu hayırları yapmayı geriye bırakma. Öleceğin zaman, can hulkuma, boğaza dayandığı zaman,Öleceğin zaman, can hulkuma, boğaza dayandığı zaman, boğazda gargara başladığı zaman can çıktı çıkacak; "Şuradaki tarlamı Kur'an kursuna verin,boğazda gargara başladığı zaman can çıktı çıkacak; "Şuradaki tarlamı Kur'an kursuna verin, falanca yerdeki dairemi filanca vakfa verin, filancayı da şuna verin, hayrım olsun!" dersen geçmiş ola! falanca yerdeki dairemi filanca vakfa verin, filancayı da şuna verin, hayrım olsun!" dersen geçmiş ola!

Peygamber Efendimiz; "O zamana tehir etmeyin." diyor. Peygamber Efendimiz; "O zamana tehir etmeyin." diyor.

O mallar zaten senin elinden çıkacak, başkasının olacak. O mallar zaten senin elinden çıkacak, başkasının olacak.

Te'mülü'l-bakae. "Mal seninken, yaşayacağını umuyorken, daha uzun zaman kalmayı ümit ederken,Te'mülü'l-bakae. "Mal seninken, yaşayacağını umuyorken, daha uzun zaman kalmayı ümit ederken, daha ölmeyi düşünmediğin zaman hayrını yap." diyor. daha ölmeyi düşünmediğin zaman hayrını yap." diyor.

Son zamana tehir etme, yapamazsın. Zaten şeytan fırsat vermez, tehir ettirir; insan yapamadan gider. Son zamana tehir etme, yapamazsın. Zaten şeytan fırsat vermez, tehir ettirir; insan yapamadan gider.

İşte bu şeytanın oyunu; şeytanın insanı tuşa getirme oyunlarından bir tanesi.İşte bu şeytanın oyunu; şeytanın insanı tuşa getirme oyunlarından bir tanesi. Şöyle omzunun arkasından bir salto atar, insanı küt diye tuşa düşürür.Şöyle omzunun arkasından bir salto atar, insanı küt diye tuşa düşürür. Şeytan usta bir güreşçi; şeytanla kolay güreşilmez. Şeytan usta bir güreşçi; şeytanla kolay güreşilmez. Allah'a sığınmak lazım, Allah'a dayanmak lazım, ibadet etmek lazım… Allah'a sığınmak lazım, Allah'a dayanmak lazım, ibadet etmek lazım…

Kâle ve kâle Ebû Osmân. "Aynı râvi yine sözlerini nakle devam ediyor." Ne demiş? Kâle ve kâle Ebû Osmân. "Aynı râvi yine sözlerini nakle devam ediyor."

Ne demiş?

Ente fî sicnin mâ tebi'te murâdeke ve şehevâtike fe-izâ fevvazte ve sellemte isteraht.Ente fî sicnin mâ tebi'te murâdeke ve şehevâtike fe-izâ fevvazte ve sellemte isteraht. "Sen kendi muradına, kendi isteklerine, kendi arzularına,"Sen kendi muradına, kendi isteklerine, kendi arzularına, kendi şehvetlerine tabi olduğun zaman hapistesin." "Nerede hapisteyim hocam?" kendi şehvetlerine tabi olduğun zaman hapistesin."

"Nerede hapisteyim hocam?"

Duygularının hapsi altındasın. Mânevî bakımdan hapistesin. Duygularının hapsi altındasın. Mânevî bakımdan hapistesin.

Ne yapıyorsun, gününü nasıl geçiriyorsun? Ne yapıyorsun, gününü nasıl geçiriyorsun?

Şehevâtının peşinde, muratlarının, isteklerinin peşinde geçiriyorsun.Şehevâtının peşinde, muratlarının, isteklerinin peşinde geçiriyorsun. Sen hapistesin hür değilsin, mahpussun. Ne zaman hür olacaksın? Sen hapistesin hür değilsin, mahpussun.

Ne zaman hür olacaksın?

Fe-izâ fevvazte ve sellemte isteraht.Fe-izâ fevvazte ve sellemte isteraht. "İşlerini Allah'a havale ettiğin zaman, Allah'a teslim olduğun zaman rahatı bulursun." "İşlerini Allah'a havale ettiğin zaman, Allah'a teslim olduğun zaman rahatı bulursun."

Nefsine tâbi olmayacaksın, Allah'a teslim olacaksın. Nefsine tâbi olmayacaksın, Allah'a teslim olacaksın.

"Nasıl teslim olayım hocam, 'Allah'a teslim oldum.' ne demek?" "Nasıl teslim olayım hocam, 'Allah'a teslim oldum.' ne demek?"

Allah'ın kitabını okuyacaksın, uyacaksın. Teslim olmak o. Allah'ın buyruğunu, emrini tutacaksın.Allah'ın kitabını okuyacaksın, uyacaksın. Teslim olmak o. Allah'ın buyruğunu, emrini tutacaksın. Allah'ın hükmüne razı olacaksın, yasağından kaçacaksın. "Nefsim istemiyor, canım çekmiyor." Allah'ın hükmüne razı olacaksın, yasağından kaçacaksın.

"Nefsim istemiyor, canım çekmiyor."

İşte onu yeneceksin; yenersen iyi olur. İşte onu yeneceksin; yenersen iyi olur.

"Muradının, şehevâtının peşinde koşarsan sen nefsinin ve şeytanın esirisin. Sen mahpussun, hapistesin." "Muradının, şehevâtının peşinde koşarsan sen nefsinin ve şeytanın esirisin. Sen mahpussun, hapistesin."

Ne yapacağız? Allah'a teslim olacağız. "Yâ Rabbi! Ben senin kulunum.Ne yapacağız?

Allah'a teslim olacağız.

"Yâ Rabbi! Ben senin kulunum.
Sen ne istiyorsan bundan sonra onu yapmaya razı oldum.Sen ne istiyorsan bundan sonra onu yapmaya razı oldum. –Ebû Osmân-ı Hîrî hazretlerinin sözünü çok isabetli buldum.-–Ebû Osmân-ı Hîrî hazretlerinin sözünü çok isabetli buldum.- "Bundan sonra kendi arzumu değil, senin emrini tutacağım." diyeceğiz. Allah'ın emri ne? "Bundan sonra kendi arzumu değil, senin emrini tutacağım." diyeceğiz.

Allah'ın emri ne?

Kur'an, şeriat, Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri… Kur'an, şeriat, Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri…

Peygamber Efendimiz kendisi konuşmuyor; Allah'ın emirlerini bize bildiriyor.Peygamber Efendimiz kendisi konuşmuyor; Allah'ın emirlerini bize bildiriyor. Resulullah'a uyacaksın, Kur'an'ı öğreneceksin, emrini tutacaksın, başlayacaksın: Resulullah'a uyacaksın, Kur'an'ı öğreneceksin, emrini tutacaksın, başlayacaksın:

Bismillâhirrahmânirrahîm, el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn er-rahmâni'r-rahîmBismillâhirrahmânirrahîm,

el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn er-rahmâni'r-rahîm
mâliki yevmi'd-dîn. İyyâke na'büdü ve iyyâke nesta'în. "Bu ne demek?" mâliki yevmi'd-dîn. İyyâke na'büdü ve iyyâke nesta'în.

"Bu ne demek?"

"Ancak sana ibadet ederiz, ancak senden yardım isteriz." "Ancak sana ibadet ederiz, ancak senden yardım isteriz."

Allah Allah! Ancak Allah'tan yardım isteyeceksin.Allah Allah! Ancak Allah'tan yardım isteyeceksin. Uygula bakalım; Fâtiha'yı bir uygula da ben senin müslüman olduğunu göreyim.Uygula bakalım; Fâtiha'yı bir uygula da ben senin müslüman olduğunu göreyim. Adam daha Fâtiha'yı uygulamıyor, uygulayamıyor, Allah'a teslim olamıyor.Adam daha Fâtiha'yı uygulamıyor, uygulayamıyor, Allah'a teslim olamıyor. Sadece Allah'tan isteyemiyor. Oradan bekliyor, şuradan bekliyor; Sadece Allah'tan isteyemiyor. Oradan bekliyor, şuradan bekliyor; beklediği yerlerden de hiçbir şey gelmiyor, umduğu dağlara da kar yağıyor, ayazda donuyor kalıyor.beklediği yerlerden de hiçbir şey gelmiyor, umduğu dağlara da kar yağıyor, ayazda donuyor kalıyor. Ayazda kalıyor üşütüyor. Kafayı üşütüyor ondan sonra bir şey oluyor. Allah yardımcınız olsun! Ayazda kalıyor üşütüyor. Kafayı üşütüyor ondan sonra bir şey oluyor. Allah yardımcınız olsun!

Bu din çok inceymiş demek ki insan bu büyüklerin hayatını okuyunca anlıyor. Bu din çok inceymiş demek ki insan bu büyüklerin hayatını okuyunca anlıyor.

"Ben müslümanlığın böyle olduğunu duydukça hayretle görüyorum hocam." "Ben müslümanlığın böyle olduğunu duydukça hayretle görüyorum hocam."

İşte böyle. İşler böyle ince, hayatın mânevî tarafı bu kadar hassas. İşte böyle. İşler böyle ince, hayatın mânevî tarafı bu kadar hassas.

Kâle ve kâle Ebû Osmân, "Aynı râvi yine demiş ki:" Kâle ve kâle Ebû Osmân, "Aynı râvi yine demiş ki:"

ez-Zikrü'l-kesîrü en tezkirehû fî zikrike lehû inneke lem tasıl ilâ zikrihî illâ bihî ve bi- fadlihî. ez-Zikrü'l-kesîrü en tezkirehû fî zikrike lehû inneke lem tasıl ilâ zikrihî illâ bihî ve bi- fadlihî.

Muhterem kardeşlerim! Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki: Muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki:

Yâ eyyühe'l-lezîne âmenü'z-küru'llâhe zikren kesîrâ. "Ey iman edenler!" Yâ eyyühe'l-lezîne âmenü'z-küru'llâhe zikren kesîrâ. "Ey iman edenler!"

Nerede iman edenler? Hepimiz iman etmişiz, değil mi? Nerede iman edenler?

Hepimiz iman etmişiz, değil mi?

Âmentü bi'llâhi ve melâiketihî ve kütübihî ve rusülihî ve'l-yevmi'l-âhiri ve bi'l-kaderiÂmentü bi'llâhi ve melâiketihî ve kütübihî ve rusülihî ve'l-yevmi'l-âhiri ve bi'l-kaderi hayrihî ve şerrihî mina'llâhi te'âlâ ve'l-ba'sü ba'de'l-mevtü hakkun. hayrihî ve şerrihî mina'llâhi te'âlâ ve'l-ba'sü ba'de'l-mevtü hakkun.

Tamam, hepiniz mü'minsiniz; sizlere hitap ediyor. Yâ eyyühe'l-lezîne âmenû. "Ey iman edenler!" Tamam, hepiniz mü'minsiniz; sizlere hitap ediyor.

Yâ eyyühe'l-lezîne âmenû. "Ey iman edenler!"

Üzküru'llahe zikren kesîrâ. "Allah'ı çok zikredin." Üzküru'llahe zikren kesîrâ. "Allah'ı çok zikredin."

Zikrediyor musun? Tesbihin var mı? Allah'ın adını anıyor musun? Zikrediyor musun? Tesbihin var mı? Allah'ın adını anıyor musun?

Şair nasıl söylüyor, nasıl alay ediyor. Orhan Veli'nin bir şiiri var: Yazık oldu Süleyman Efendi'ye. Şair nasıl söylüyor, nasıl alay ediyor. Orhan Veli'nin bir şiiri var:

Yazık oldu Süleyman Efendi'ye.

Ayakkabısı vurmadığı zaman Allah'ın adını anmazdı. diyor. Ayakkabısı vurmadığı zaman

Allah'ın adını anmazdı.

diyor.

Demek ayakkabısı vurduğu zaman; "Ay Allah, Allah Allah!" diyor.Demek ayakkabısı vurduğu zaman; "Ay Allah, Allah Allah!" diyor. Ama ayağı acıdığından diyor; Allah'ı zikretmek için demiyor. "Ay Allah, ayağım çok acıdı!" Ama ayağı acıdığından diyor; Allah'ı zikretmek için demiyor.

"Ay Allah, ayağım çok acıdı!"

"Fiyakalı olsun." diye ayakkabısını dar almış. Sıkınca o zaman; "Allah Allah!" diyor. "Fiyakalı olsun." diye ayakkabısını dar almış. Sıkınca o zaman; "Allah Allah!" diyor.

"Ayakkabısı vurmasa Allah'ın adını anmazdı." diyor Orhan Veli,"Ayakkabısı vurmasa Allah'ın adını anmazdı." diyor Orhan Veli, ondan sonra "Yazık oldu Süleyman Efendi'ye." diyor. ondan sonra "Yazık oldu Süleyman Efendi'ye." diyor.

Tabi yazık olur, Allah'ı anmayan insana yazık olur. Tabi yazık olur, Allah'ı anmayan insana yazık olur.

Tabi o bunları "Şairlik olsun." diye söylüyor da ben de burada alıyorum.Tabi o bunları "Şairlik olsun." diye söylüyor da ben de burada alıyorum. Şimdi tam yeri gelmişken söylüyorum. Şimdi tam yeri gelmişken söylüyorum.

Bir mısrası da şu: "Rakı şişesinde balık olsam…" Bir mısrası da şu:

"Rakı şişesinde balık olsam…"

Canı rakının içinde yüzmek istiyor. Nefis, şeytan bak neler istetiyor, Orhan Veli nerede? Öldü. Canı rakının içinde yüzmek istiyor. Nefis, şeytan bak neler istetiyor, Orhan Veli nerede?

Öldü.

Ne zaman öldü? Gençken öldü. Neden öldü? Ciğeri içkiden parçalandı da ondan öldü. Ne zaman öldü?

Gençken öldü.

Neden öldü?

Ciğeri içkiden parçalandı da ondan öldü.

Rakı şişesinde balık olmak isteyince ciğeri parçalandı, genç yaşta öldü.Rakı şişesinde balık olmak isteyince ciğeri parçalandı, genç yaşta öldü. Şiirler yazdı; bir kaç tane dalga dümen şiir. Gençler okuyorlar, hoşlarına gidiyor. Şiirler yazdı; bir kaç tane dalga dümen şiir. Gençler okuyorlar, hoşlarına gidiyor.

Kötü sözün nesinden hoşlanacaksın, ne oluyor? Bir de; "rakı şişesinde balık olsam…" Kötü sözün nesinden hoşlanacaksın, ne oluyor?

Bir de; "rakı şişesinde balık olsam…"

Günahı sevdiğini, günahta ısrar etmek istediğinin temennisini bildiriyor.Günahı sevdiğini, günahta ısrar etmek istediğinin temennisini bildiriyor. Bu iyi bir şey değil ki! Bunun gülünecek, beğenilecek tarafı ne? Bu iyi bir şey değil ki! Bunun gülünecek, beğenilecek tarafı ne?

O onu beğeniyor; öteki ayyaşlar da beğeniyor.O onu beğeniyor; öteki ayyaşlar da beğeniyor. Hoşlarına gidiyor; kendi hayat tarzının duygularını dile getirdiği için bazıları beğeniyor. Hoşlarına gidiyor; kendi hayat tarzının duygularını dile getirdiği için bazıları beğeniyor. Ama bir şey gerçekte güzel mi değil mi, onu iyi ölçmek lazım. Evet, çok zikredeceğiz. Ama bir şey gerçekte güzel mi değil mi, onu iyi ölçmek lazım.

Evet, çok zikredeceğiz.

Yâ eyyühe'l-lezîne amenü'zküru'llâhe zikren kesîrâ. "Ey iman edenler! Allah'ı çok zikredin." Yâ eyyühe'l-lezîne amenü'zküru'llâhe zikren kesîrâ. "Ey iman edenler! Allah'ı çok zikredin."

Tasavvuf karşıtları şimdi hapı yuttu mu? Yuttu. Mosmor oldular mı? Simsiyah oldular. Tasavvuf karşıtları şimdi hapı yuttu mu?

Yuttu.

Mosmor oldular mı?

Simsiyah oldular.

Neden? "Allah'ı çok zikredin!" diyor. Ebû Hureyre radıyallahu anh'in bir ipi varmış.Neden?

"Allah'ı çok zikredin!" diyor.

Ebû Hureyre radıyallahu anh'in bir ipi varmış.
Üstünde iki bin tane düğüm varmış, her gece onu çekmeden uyumazmış.Üstünde iki bin tane düğüm varmış, her gece onu çekmeden uyumazmış. Kaç defa çekiyor, onu bilmiyoruz ama "Bir defa çekiyorsa iki bin defa 'Allah' diyor. Kaç defa çekiyor, onu bilmiyoruz ama "Bir defa çekiyorsa iki bin defa 'Allah' diyor. İki defa çekiyorsa dört bin, beş defa çekiyorsa on bin defa zikrediyor." demektir. İki defa çekiyorsa dört bin, beş defa çekiyorsa on bin defa zikrediyor." demektir.

Demek ki zikri çok yapmak için kendisine ipten bir alet yapmış. O zaman torna yok.Demek ki zikri çok yapmak için kendisine ipten bir alet yapmış. O zaman torna yok. Böyle güzel tesbihler, fiyakalı kuka tesbih, sedef tesbih, Böyle güzel tesbihler, fiyakalı kuka tesbih, sedef tesbih, âlâsı, ustanın elinden çıkmışı, güzeli, pahalısı yok. âlâsı, ustanın elinden çıkmışı, güzeli, pahalısı yok.

Bir tesbih kaç milyara satıldı vesaire. Elmaslısı, bilmem falanca padişahın tesbihi... Bir tesbih kaç milyara satıldı vesaire. Elmaslısı, bilmem falanca padişahın tesbihi...

Ebû Hureyre radıyallahu anh Efendimiz ne yapmış? Ebû Hureyre radıyallahu anh Efendimiz ne yapmış?

İpi almış düğüm yapmış, düğüm yapmış, düğüm yapmış. İki bin tane düğüm.İpi almış düğüm yapmış, düğüm yapmış, düğüm yapmış. İki bin tane düğüm. Yarıya böldü mü bin eder,Yarıya böldü mü bin eder, dörde bölerse beş yüz eder. Çok zikretmişler. dörde bölerse beş yüz eder. Çok zikretmişler.

İslâm'ı bu sahabe-i kirâm mı daha çok biliyor, şu bizim zamanın çok akıllıları mı? İslâm'ı bu sahabe-i kirâm mı daha çok biliyor, şu bizim zamanın çok akıllıları mı?

Sivri akıllılar var, tasavvufa karşı, tesbihe karşı. Bak, Allah "Çok zikredin." diyor.Sivri akıllılar var, tasavvufa karşı, tesbihe karşı. Bak, Allah "Çok zikredin." diyor. Şimdi mosmor oldular. Şimdi mosmor oldular.

Ebû Hureyre radıyallahu anh'in da tesbihini duydular, daha morardılar, şimdi siyaha doğru gidiyorlar. Ebû Hureyre radıyallahu anh'in da tesbihini duydular, daha morardılar, şimdi siyaha doğru gidiyorlar.

Neden? Eğer insan, dinini Kur'an'dan, hadîs-i şerîflerden öğrenecekseNeden?

Eğer insan, dinini Kur'an'dan, hadîs-i şerîflerden öğrenecekse
o zaman keyif kalmaz, nefis kalmaz.o zaman keyif kalmaz, nefis kalmaz. Kur'ân-ı Kerîm; "Çok zikredin." dediği halde zikirden hoşlanmıyor, zikretmek zoruna gidiyor, zikrin karşısına çıkıyor. Kur'ân-ı Kerîm; "Çok zikredin." dediği halde zikirden hoşlanmıyor, zikretmek zoruna gidiyor, zikrin karşısına çıkıyor.

ez-Zikrü kesîr en tefkirahû fî zikre lehû.ez-Zikrü kesîr en tefkirahû fî zikre lehû. "Zikr-i kesîr, O'nu O'nun rızası için zikrettiğin zaman hasıl olur."Zikr-i kesîr, O'nu O'nun rızası için zikrettiğin zaman hasıl olur. Sen zikrullahı Allah rızası için, Allah aşkıyla, Allah muhabbetiyle yapıyorsan o zaman olur." Sen zikrullahı Allah rızası için, Allah aşkıyla, Allah muhabbetiyle yapıyorsan o zaman olur."

İnneke lem tesıl ilâ zikrihî. "Çünkü onu zikretmeyi sen elde edemezsin,İnneke lem tesıl ilâ zikrihî. "Çünkü onu zikretmeyi sen elde edemezsin, zikretmeye ulaşamazsın, o makama gelemezsin." İllâ bihî. "Ancak Allah yardım ederse." zikretmeye ulaşamazsın, o makama gelemezsin."

İllâ bihî. "Ancak Allah yardım ederse."

Ve bi-fadlihî. "Allah'ın yardımıyla..." Ve bi-fadlihî. "Allah'ın yardımıyla..."

Şimdi bu adam zikretmiyor, tesbihe karşı, tasavvufa karşı; neden? Şimdi bu adam zikretmiyor, tesbihe karşı, tasavvufa karşı; neden?

Zikretmek, Allah'ın fazl u keremiyledir, Allah'ın sayesindedir, yardımıyladır. Zikretmek, Allah'ın fazl u keremiyledir, Allah'ın sayesindedir, yardımıyladır.

"O olmayınca yapamaz." diyor, bak. Yaptırmaz Allah. Neden yaptırmaz? "O olmayınca yapamaz." diyor, bak.

Yaptırmaz Allah.

Neden yaptırmaz?

Rızası için yapmıyor da ondan. Rızası için yapmıyor da ondan.

Sen Allah rızası için, Allah'ı sevdiğinden,Sen Allah rızası için, Allah'ı sevdiğinden, Allah'a kul olduğundan yaparsan o 'çok zikretmek' o zaman olabilir.Allah'a kul olduğundan yaparsan o 'çok zikretmek' o zaman olabilir. O zaman aşk gelir, şevk gelir; Allah ağzına tat verir, ibadeti tatlı tatlı yaparsın. O zaman aşk gelir, şevk gelir; Allah ağzına tat verir, ibadeti tatlı tatlı yaparsın.

Dağlar ile taşlar ile çağırayım Mevla'm seni. Çağırayım ne demek? "Zikredeyim." demek. Dağlar ile taşlar ile çağırayım Mevla'm seni.

Çağırayım ne demek?

"Zikredeyim." demek.

Dağlar ile taşlar ile, Çağırayım Mevla'm seni, Seherlerde kuşlar ile Çağırayım Mevla'm seni. Dağlar ile taşlar ile,

Çağırayım Mevla'm seni,

Seherlerde kuşlar ile

Çağırayım Mevla'm seni.

Sahralarda ahu ile, Deryalarda mahi ile, Mahi "balık" demek, ahu "ceylan" demek. Sahralarda ahu ile,

Deryalarda mahi ile,

Mahi "balık" demek, ahu "ceylan" demek.

Derviş olup yâ Hû ile, Çağırayım Mevla'm seni.Derviş olup yâ Hû ile,

Çağırayım Mevla'm seni.
"Gece gündüz seher vaktinde, zikrullah âşıka ne güzel eğlence!" diyor. "Gece gündüz seher vaktinde, zikrullah âşıka ne güzel eğlence!" diyor.

Onu yaşamayan insan söyleyebilir mi? Onu yaşamayan insan söyleyebilir mi?

"Zikrullah seher vaktinde dervişe ne güzel, ne hoş eğlence!" diyor. "Zikrullah seher vaktinde dervişe ne güzel, ne hoş eğlence!" diyor.

Zikri nasıl sevdiklerini anlayabiliyor musunuz? Zikri nasıl sevdiklerini anlayabiliyor musunuz?

Kaymaklı kadayıf gibi, baklava börek gibi, helva gibi nasıl hoşlarına gittiğini... Kaymaklı kadayıf gibi, baklava börek gibi, helva gibi nasıl hoşlarına gittiğini...

"Ne hoş eğlence!" diyor. Seher vakti ne zaman? "Ne hoş eğlence!" diyor.

Seher vakti ne zaman?

Geceleyin saat üç dört; senin benim horul horul uyuduğumuz zamanda kalkıyor, abdestini alıyor,Geceleyin saat üç dört; senin benim horul horul uyuduğumuz zamanda kalkıyor, abdestini alıyor, edeple namazını kılıyor, gözlerinden yaşlar döküyor, yalvarıyor.edeple namazını kılıyor, gözlerinden yaşlar döküyor, yalvarıyor. Eline tesbihi alıyor; "Allah" diyor, zikrediyor. Ondan sonra imsak vakti, sabahın vakti geliyor; uyanık. Eline tesbihi alıyor; "Allah" diyor, zikrediyor. Ondan sonra imsak vakti, sabahın vakti geliyor; uyanık.

Müezzinler ilk ezanları okumaya başlıyorlar, Şimdi kalmadı ya,Müezzinler ilk ezanları okumaya başlıyorlar, Şimdi kalmadı ya, köyde falan oluyor, horozlar ötüyor, başlıyor.köyde falan oluyor, horozlar ötüyor, başlıyor. Horozlar ilk öttüğü zamanda işte sahur vakti olduğunu anlıyorsun.Horozlar ilk öttüğü zamanda işte sahur vakti olduğunu anlıyorsun. Ondan sonra kuşlar biliyor bu işi, horozlar biliyor. Ondan sonra kuşlar biliyor bu işi, horozlar biliyor.

İnsanlar Allah'ı bilmezse, Allah yoluna gitmezse hiçbir şeyi bilmezler. İnsanlar Allah'ı bilmezse, Allah yoluna gitmezse hiçbir şeyi bilmezler.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allah cümlemize yardım eylesin, cümlemize tevfîkini refîk eylesin.Allah cümlemize yardım eylesin, cümlemize tevfîkini refîk eylesin. Cümlemizi yolunda daim, zikrinde kaim eylesin, ibadetine müdavim eylesin.Cümlemizi yolunda daim, zikrinde kaim eylesin, ibadetine müdavim eylesin. İçimize ibadetinden soğukluk vermesin. Namazdan, niyazdan, ibadetten soğukluk çok kötü bir şey.İçimize ibadetinden soğukluk vermesin. Namazdan, niyazdan, ibadetten soğukluk çok kötü bir şey. O, kötü bir işaret, "Kırmızı lamba yandı." demek, "alarm" demek.O, kötü bir işaret, "Kırmızı lamba yandı." demek, "alarm" demek. İbadeti sevmiyor, namazı sevmiyor, zikri sevmiyor, Kur'an'ı sevmiyor, camiyi sevmiyor,İbadeti sevmiyor, namazı sevmiyor, zikri sevmiyor, Kur'an'ı sevmiyor, camiyi sevmiyor, hocayı sevmiyor, İslâm'ı sevmiyor, müslümanı sevmiyor, hacıyı sevmiyor, sarığı sevmiyor, sakalı sevmiyor… hocayı sevmiyor, İslâm'ı sevmiyor, müslümanı sevmiyor, hacıyı sevmiyor, sarığı sevmiyor, sakalı sevmiyor…

Ooo! Patlayacak şimdi; adam Çernobil santrali gibi patlayacak, bitmiş.Ooo! Patlayacak şimdi; adam Çernobil santrali gibi patlayacak, bitmiş. Hiçbir şeyi sevmiyor, mahvolmuş. Hiçbir şeyi sevmiyor, mahvolmuş. O çok kötü bir alamet, farkında değil. Kimbilir ne günahlar işledi de ondan oluyor.O çok kötü bir alamet, farkında değil. Kimbilir ne günahlar işledi de ondan oluyor. Ne haramlara battı, ne gıybetler etti de nelerden sonra o hâle geliyor.Ne haramlara battı, ne gıybetler etti de nelerden sonra o hâle geliyor. Allah cümlemizi günahlardan korusun. Allah cümlemizi günahlardan korusun. Yolunda daim, zikrinde kaim eylesin, ibadete müdavim eylesin aziz ve sevgili kardeşlerim! Yolunda daim, zikrinde kaim eylesin, ibadete müdavim eylesin aziz ve sevgili kardeşlerim!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2