Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Hak ile Beraber Ol!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

11 Cemâziye'l-Evvel 1415 / 16.10.1994
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hakkı Kabul Et, Söyleyene Bakma!, Kıyametin Kopma Zamanı Yakınlaştı, Zehirli Kertenkeleyi Öldürün!, Yılanları | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Hak ile Beraber Ol!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

11 Cemâziye'l-Evvel 1415 / 16.10.1994
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hakkı Kabul Et, Söyleyene Bakma!, Kıyametin Kopma Zamanı Yakınlaştı, Zehirli Kertenkeleyi Öldürün!, Yılanları | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn hamden kesiren tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hînhamden kesiren tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve lî-azîmi sultânih. kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve lî-azîmi sultânih. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ hayra halkıhî seyyidinâ MuhammedinVe's-salâtü ve's-selâmü alâ hayra halkıhî seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve alâ âlihi ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahEmmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibeha fi'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibeha fi'n-nâr. Ve bi's-sennedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-sennedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

İkbeli'l-hakka mimmen etâke sağîrün ev kebîrün ve in kâne bağîdan ev beîden İkbeli'l-hakka mimmen etâke sağîrün ev kebîrün ve in kâne bağîdan ev beîden ve'rdüdi'l-bâtıle alâ men câe bihî min sağîrin ev kebîrin ve in habîben karîbâ. ve'rdüdi'l-bâtıle alâ men câe bihî min sağîrin ev kebîrin ve in habîben karîbâ. An ibni abbas. Revâhu'd-Deylemî. An ibni abbas. Revâhu'd-Deylemî.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allahu Teâlâ hazretleri dünyada da âhirette de sizleri bahtiyar eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri dünyada da âhirette de sizleri bahtiyar eylesin. Sevdiklerinizle beraber cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Sevdiklerinizle beraber cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin.

İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet olunduğuna göreİbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet olunduğuna göre Peygamber Efendimiz'in kıymetli ve sevgili amcası Abbas'ın oğlu alim, fâzıl, gençPeygamber Efendimiz'in kıymetli ve sevgili amcası Abbas'ın oğlu alim, fâzıl, genç bir sahabe olan Abdullah'ın rivayet ettiğine göre,bir sahabe olan Abdullah'ın rivayet ettiğine göre, Deylemî isimli alimin Müsnedü'l-Firdevs isimli kitabında geçtiğine göre Deylemî isimli alimin Müsnedü'l-Firdevs isimli kitabında geçtiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuşlar ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuşlar ki;

İkbeli'l-hakka mimmen etâke sagîrün ev kebîrün ve in kâne bagîdan baîdâ. İkbeli'l-hakka mimmen etâke sagîrün ev kebîrün ve in kâne bagîdan baîdâ.

İkbeli'l-hakka. "Hakkı kabul et." Mimmen etâke. "Sana gelen kim olursa olsun." İkbeli'l-hakka. "Hakkı kabul et." Mimmen etâke. "Sana gelen kim olursa olsun."

Gelen kimsenin söylediği, getirdiği bilgiyi, söylediği sözü hak ise kabul et. Gelen kimsenin söylediği, getirdiği bilgiyi, söylediği sözü hak ise kabul et.

Sagîrün ev kebîrün. "Gelen isterse küçük olsun isterse büyük olsun." Sagîrün ev kebîrün. "Gelen isterse küçük olsun isterse büyük olsun."

Yaşça küçük olabilir, mevki makam, rütbe bakımından küçük olabilir. Yaşça küçük olabilir, mevki makam, rütbe bakımından küçük olabilir.

"İster küçük olsun ister büyük olsun, hakkı söylemişse, "İster küçük olsun ister büyük olsun, hakkı söylemişse, hakkı tebliğ etmişse sana gelen kimseden onu kabul et." Bir tekit daha var: hakkı tebliğ etmişse sana gelen kimseden onu kabul et."

Bir tekit daha var:

Ve in kâne bağîdan ev baîdâ. "Kızdığın bir insan bile olsa..." Ve in kâne bağîdan ev baîdâ. "Kızdığın bir insan bile olsa..."

Bağîd, mebğûd mânasına; "kendisine buğz edilen bir kimse, sevmediğin bir kimse." Bağîd, mebğûd mânasına; "kendisine buğz edilen bir kimse, sevmediğin bir kimse."

Be'îd, "uzak" demek. "Sana çok uzak olan, senin kızdığın, Be'îd, "uzak" demek. "Sana çok uzak olan, senin kızdığın, sevmediğin bir kimse bile olsa, küçük de olsa, büyük de olsa, hakkı söyledi mi kabul et." sevmediğin bir kimse bile olsa, küçük de olsa, büyük de olsa, hakkı söyledi mi kabul et."

Verdidi'l-bâtıle. "Bâtılı da reddet, kabul etme."Verdidi'l-bâtıle. "Bâtılı da reddet, kabul etme." Alâ men câe bihî min sagîrin ev kebîr. "Büyükten, küçükten kim o bâtılı karşına getirmişse." Alâ men câe bihî min sagîrin ev kebîr. "Büyükten, küçükten kim o bâtılı karşına getirmişse." Ve in kâne habîben karîbâ. "Senin sevdiğin habib, mahbup bir kimse bile olsa..." Ve in kâne habîben karîbâ. "Senin sevdiğin habib, mahbup bir kimse bile olsa..."

Bu da "mahbup" mânasına. Ve karîb. "Yakın bir kimse olsa…" Bu da "mahbup" mânasına. Ve karîb. "Yakın bir kimse olsa…"

Neseben karabet olur, fikren karabet olur, daha başka şeyler olabilir. Neseben karabet olur, fikren karabet olur, daha başka şeyler olabilir.

Bu hadîs-i şerîfi hepimizin çok iyi hatırında tutması lazım. Bu hadîs-i şerîfi hepimizin çok iyi hatırında tutması lazım. Etrafımızdaki olaylar, bize söylenen sözler, nasihatler, konuşmalar, okuduğumuz yazılar, Etrafımızdaki olaylar, bize söylenen sözler, nasihatler, konuşmalar, okuduğumuz yazılar, makaleler, kitaplar, ikiye ayrılır: Ya haktır, gerçektir, doğrudur... Hani ne diyoruz? makaleler, kitaplar, ikiye ayrılır: Ya haktır, gerçektir, doğrudur...

Hani ne diyoruz?

Ve'l-ba'sü ba'de'l-mevti hakkun. "Öldükten sonra dirilmek haktır, gerçektir, olacaktır." Ve'l-ba'sü ba'de'l-mevti hakkun. "Öldükten sonra dirilmek haktır, gerçektir, olacaktır."

Ya haktır ya bâtıldır. Bâtıl da "boş" demek, "asılsız" demek. Ya haktır ya bâtıldır. Bâtıl da "boş" demek, "asılsız" demek. "Bir şey bâtıl oldu." demek, "Boşa çıktı." demek. "Namazı bâtıl oldu, boşa çıktı." mânasına. "Bir şey bâtıl oldu." demek, "Boşa çıktı." demek. "Namazı bâtıl oldu, boşa çıktı." mânasına.

Ya haktır, ya bâtıldır. Mü'min ne yapacak? Daima hakkı hürmetle karşılayacak,Ya haktır, ya bâtıldır.

Mü'min ne yapacak?

Daima hakkı hürmetle karşılayacak,
hakkı tutacak, haktan yana olacak, hakkı kabul edecek.hakkı tutacak, haktan yana olacak, hakkı kabul edecek. Acı da olsa, tatlı da olsa, sevdiği insan da söylese, sevmediği insan da söylese, küçük de söylese, Acı da olsa, tatlı da olsa, sevdiği insan da söylese, sevmediği insan da söylese, küçük de söylese, büyük de söylese; hakkı kabul edecek, hakikati kabul edecek, doğruyu kabul edecek. büyük de söylese; hakkı kabul edecek, hakikati kabul edecek, doğruyu kabul edecek.

Bâtılı da; sevdiği, yakını, anası babası, kardeşi, dostu, karısı kocası, evlâdı, akrabası,Bâtılı da; sevdiği, yakını, anası babası, kardeşi, dostu, karısı kocası, evlâdı, akrabası, taraftar olduğu kişi vesaire söylese bile reddedecek. "Olmaz öyle şey, yapmam o işi!" diyecek. taraftar olduğu kişi vesaire söylese bile reddedecek.

"Olmaz öyle şey, yapmam o işi!" diyecek.
Yapılmayacak bir şey teklif ediyorsa, "Yapmam." diyecek. Yapılmayacak bir şey teklif ediyorsa, "Yapmam." diyecek. Söz olarak söylüyorsa, "Hayır." diyecek, kabul etmeyecek. Söz olarak söylüyorsa, "Hayır." diyecek, kabul etmeyecek.

Başka bir hadîs-i şerîf vardı, ben onu dergimizin bir makalesine yazmıştım. Başka bir hadîs-i şerîf vardı, ben onu dergimizin bir makalesine yazmıştım. Orada da Peygamber Efendimiz aynı mânada buyuruyor ki; Zül mea'l-hakkı haysü zâle. Orada da Peygamber Efendimiz aynı mânada buyuruyor ki;

Zül mea'l-hakkı haysü zâle.
"Hak nereye giderse hakla beraber git, haktan ayrılma." "Hak nereye giderse hakla beraber git, haktan ayrılma."

O tarafa gitti, peşinden git; bu tarafa geldi, peşinden gel; şuraya çıktı, oraya çık;O tarafa gitti, peşinden git; bu tarafa geldi, peşinden gel; şuraya çıktı, oraya çık; buraya indi, oraya git. Haktan ayrılma. Hak nereye giderse, nereye zâil olursa,buraya indi, oraya git. Haktan ayrılma. Hak nereye giderse, nereye zâil olursa, ne tarafa doğru kayar giderse sen de haktan ayrılma, onun yanında ol. ne tarafa doğru kayar giderse sen de haktan ayrılma, onun yanında ol.

"Yok ben buradaydım, değişmem." Niye değişmeyeceksin? Hak o tarafa gitti, o tarafta olursun. "Yok ben buradaydım, değişmem."

Niye değişmeyeceksin? Hak o tarafa gitti, o tarafta olursun.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Öyle yüksek, öyle güzel, o kadar kıymetli bir prensip ki Türkiye'deki insanlar sırf bu prensibe uysa Öyle yüksek, öyle güzel, o kadar kıymetli bir prensip ki Türkiye'deki insanlar sırf bu prensibe uysa Türkiye dünyanın bir numaralı, en kuvvetli, en ileri devleti olurdu. Türkiye dünyanın bir numaralı, en kuvvetli, en ileri devleti olurdu.

Osmanlı'dan beri çektiğimiz nedir? Osmanlı'dan beri çektiğimiz nedir?

Haksızın haksızlığını kabul etmeyip hakkın karşısına dikilmesi ve uğraştırmasıdır. Haksızın haksızlığını kabul etmeyip hakkın karşısına dikilmesi ve uğraştırmasıdır. Hak sahibini de bıktırıyor, hak için çalışan insanı da bezdiriyor. Hak sahibini de bıktırıyor, hak için çalışan insanı da bezdiriyor.

Hocamız (Mehmed Zahid Kotku) cennetmekânı hatırlıyorum: Hocamız (Mehmed Zahid Kotku) cennetmekânı hatırlıyorum:

"Şurayı bırakıp köyüme gitmek istiyorum." demişti. "Şurayı bırakıp köyüme gitmek istiyorum." demişti.

Akıllısı geliyor, delisi geliyor; eza ediyor, zulmediyor, tabi iftira eden oluyor,Akıllısı geliyor, delisi geliyor; eza ediyor, zulmediyor, tabi iftira eden oluyor, şöylesi oluyor, böylesi oluyor, kıskananı oluyor, haset edeni oluyor vesaire. şöylesi oluyor, böylesi oluyor, kıskananı oluyor, haset edeni oluyor vesaire. İnsanın canına da tak diyor. İnsanın canına da tak diyor.

Hakkı tutmak büyük sevaptır; bâtılı desteklemek, bâtıldan yana olmak da çok büyük vebaldir.Hakkı tutmak büyük sevaptır; bâtılı desteklemek, bâtıldan yana olmak da çok büyük vebaldir. Kur'ân-ı Kerîm'de li-ebîhi Âzere diyor. İbrahim aleyhisselam babası Âzer'e ne dedi? Kur'ân-ı Kerîm'de li-ebîhi Âzere diyor.

İbrahim aleyhisselam babası Âzer'e ne dedi?

Tabi müfessirler "buradaki baba iki mânaya gelir." diyor. Tabi müfessirler "buradaki baba iki mânaya gelir." diyor. Bir, kendi babası Âzer'di; ikinci rivayet; babası Âzer değildi ama baba makamında amcasıydı, Bir, kendi babası Âzer'di; ikinci rivayet; babası Âzer değildi ama baba makamında amcasıydı, onun için "baba" diye hitap ediyor. onun için "baba" diye hitap ediyor.

Türkiye'de bu moda vardır, mesela bazı kimseler bazı kimselere "baba" diye hitap ediyor. Türkiye'de bu moda vardır, mesela bazı kimseler bazı kimselere "baba" diye hitap ediyor. Onun gibi galiba. Ne dedi? E tettehizü esnâmen âliheh.Onun gibi galiba.

Ne dedi?

E tettehizü esnâmen âliheh.
"Elinizle yaptığınız sanemleri, putları kendinize tanrılar mı ediniyorsunuz? Olur mu böyle şey?" "Elinizle yaptığınız sanemleri, putları kendinize tanrılar mı ediniyorsunuz? Olur mu böyle şey?"

"Bunlar bâtıl; bunları tanrı edinmek olur mu? Olmaz böyle şey!" diyor. Babası veya amcası."Bunlar bâtıl; bunları tanrı edinmek olur mu? Olmaz böyle şey!" diyor.

Babası veya amcası.
Gerçekten öz babasıysa öz babasına bile hakkı söylemiş oluyor. Amcasıysa yakını, sevdiği. Gerçekten öz babasıysa öz babasına bile hakkı söylemiş oluyor. Amcasıysa yakını, sevdiği.

Ve in kâne habîben karîben diyor; "Sevgili ve yakın bir kimse bile olsa." Ve in kâne habîben karîben diyor; "Sevgili ve yakın bir kimse bile olsa."

Bu hadîs-i şerîfte böyle buyuruluyor. Hakkı söyledi. Hakkı söylemeyen insan mesul olur. Bu hadîs-i şerîfte böyle buyuruluyor. Hakkı söyledi.

Hakkı söylemeyen insan mesul olur.

"Hakkın söylenileceği yerde susan dilsiz şeytandır." diyor, "Hakkın söylenileceği yerde susan dilsiz şeytandır." diyor, şeytan-ı ahras buyuruyor Peygamber Efendimiz.şeytan-ı ahras buyuruyor Peygamber Efendimiz. Hakkın söyleneceği yerde durmayacaksın, söyleyeceksin. Hakkın söyleneceği yerde durmayacaksın, söyleyeceksin.

"Yok, öyle olmaz, bu yanlış; doğruyu söylemiyorsun, işin doğrusu şudur!" diyeceksin. "Yok, öyle olmaz, bu yanlış; doğruyu söylemiyorsun, işin doğrusu şudur!" diyeceksin.

Mesela diyor ki; "Toplantılarda, konuşmalarda birisi birisini çekiştiriyorsa gıybetini yapıyorsa..." Mesela diyor ki;

"Toplantılarda, konuşmalarda birisi birisini çekiştiriyorsa gıybetini yapıyorsa..."

Kün li'r-recüli nâsıran. "Gıybeti yapılan insana yardımcı ol." Kün li'r-recüli nâsıran. "Gıybeti yapılan insana yardımcı ol." Ve li'l-kavmi zâciren. "Gıybet yapan kimseleri, o topluluğu da men eylemeye çalış, engellemeye çalış."Ve li'l-kavmi zâciren. "Gıybet yapan kimseleri, o topluluğu da men eylemeye çalış, engellemeye çalış." Ve kum anhüm. "O toplantıdan kalk, o toplantının tadı bereketi kalmadı, kalk bakalım oradan!" Ve kum anhüm. "O toplantıdan kalk, o toplantının tadı bereketi kalmadı, kalk bakalım oradan!" diyor Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem. Tabi insan sevdiği toplantıya gider. diyor Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem.

Tabi insan sevdiği toplantıya gider.
Toplantıya gitti. Birisi kalktı, onu bunu çekiştirmeye, gıybetini yapmaya girişti.Toplantıya gitti. Birisi kalktı, onu bunu çekiştirmeye, gıybetini yapmaya girişti. Fakat toplantının tadı kalmadı, diyecek ki; "Böyle yapmayın, günahtır, ayıptır." Fakat toplantının tadı kalmadı, diyecek ki;

"Böyle yapmayın, günahtır, ayıptır."

Ve o gıybeti yapılan kimseyi müdafaa edecek, savunacak ve oradan kalkacak, gidecek. Ve o gıybeti yapılan kimseyi müdafaa edecek, savunacak ve oradan kalkacak, gidecek. Tadı kalmadı. Böyle hareket edilse, hak böyle tutulsa, bu mânada insanlarTadı kalmadı. Böyle hareket edilse, hak böyle tutulsa, bu mânada insanlar hakka gönül vermiş insanlar olsa; hak hakikat gelişir, böyle rüşvetler olmaz, böyle haksızlıklar olmaz,hakka gönül vermiş insanlar olsa; hak hakikat gelişir, böyle rüşvetler olmaz, böyle haksızlıklar olmaz, böyle dolandırıcılar olmaz, böyle yetimin malı, milletin malı sömürülmez,böyle dolandırıcılar olmaz, böyle yetimin malı, milletin malı sömürülmez, domuz gibi yenilmez, böyle rezaletler olmaz. domuz gibi yenilmez, böyle rezaletler olmaz.

Herkes birbirini destekliyor. Koca bir şebeke; bir kişi değil, iki kişi değil, üç kişi değil, Herkes birbirini destekliyor. Koca bir şebeke; bir kişi değil, iki kişi değil, üç kişi değil, beş kişi değil, küçük değil, büyük değil, tepeden tırnağa, baştan ayağa… Neden oluyor? beş kişi değil, küçük değil, büyük değil, tepeden tırnağa, baştan ayağa…

Neden oluyor?

Hakkı tutan insan yok. Hakkı tutan insanlar az. Hakkı tutan insan yok. Hakkı tutan insanlar az. Söylediği zaman kötü oluyor, itiliyor, kakılıyor, dışlanıyor. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovuyorlar.Söylediği zaman kötü oluyor, itiliyor, kakılıyor, dışlanıyor. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovuyorlar. Atasözü olmuş. Büyükler bunu söylemiş. Bu atasözünü duyunca bizim ağlamamız lazım. Atasözü olmuş. Büyükler bunu söylemiş. Bu atasözünü duyunca bizim ağlamamız lazım.

"Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar!" "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar!"

Ya burası İslâm diyarı, İslâm diyarında böyle bir şey âdet olur mu? Ya burası İslâm diyarı, İslâm diyarında böyle bir şey âdet olur mu? Böyle bir atasözü çıkmalı mıydı? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ne diyor? Böyle bir atasözü çıkmalı mıydı?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ne diyor?

Efdalü'l-cihâdi kelimetü hakkın inde sultânin câir.Efdalü'l-cihâdi kelimetü hakkın inde sultânin câir. "Cihadın en faziletlisi, en üstünü, zalim sultanın karşısında"Cihadın en faziletlisi, en üstünü, zalim sultanın karşısında hak sözü söylemek, dobra dobra konuşmaktır" hak sözü söylemek, dobra dobra konuşmaktır"

"Öldürür, hapse atar!" Hakkı söyleyecek, dobra dobra söyleyecek. "Öldürür, hapse atar!"

Hakkı söyleyecek, dobra dobra söyleyecek.

Allahu Teâlâ hazretleri Yasin sûresinde ne buyuruyor? Bismillâhirrahmânirrahîm. Allahu Teâlâ hazretleri Yasin sûresinde ne buyuruyor?

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Ve câe min aksâ'l-medîneti racülün yes'â. Ve câe min aksâ'l-medîneti racülün yes'â. "Şehrin ta aksasından, ötesinden bir mübarek adam koşa koşa geldi.""Şehrin ta aksasından, ötesinden bir mübarek adam koşa koşa geldi." Kâle yâ kavmî't-tebiû'l-mürselîn. "'Ey kavmim!Kâle yâ kavmî't-tebiû'l-mürselîn. "'Ey kavmim! Allah'ın emrini size getiren bu mürsellere tâbi olun, sözlerini dinleyin.' dedi." Allah'ın emrini size getiren bu mürsellere tâbi olun, sözlerini dinleyin.' dedi."

Adamları yakalamışlar, kendilerine Allah'ın haberlerini getiren mübarek insanları yakalamışlar, Adamları yakalamışlar, kendilerine Allah'ın haberlerini getiren mübarek insanları yakalamışlar, öldürmeye kast etmişler, meydanda toplanmışlar, canlarına kast edecekler.öldürmeye kast etmişler, meydanda toplanmışlar, canlarına kast edecekler. Gönderilenler, mürsel. Va'drib lehüm meselen ashâbe'l-karyeti iz câehe'l-mürselûn.Gönderilenler, mürsel.

Va'drib lehüm meselen ashâbe'l-karyeti iz câehe'l-mürselûn.
"Mürseller, oraya gönderilmiş kişiler, vazifelilar, ilahî vazifeyle gönderilmiş insanlar." "Mürseller, oraya gönderilmiş kişiler, vazifelilar, ilahî vazifeyle gönderilmiş insanlar."

Kavim onları; "Bizim dinimize karışıyorsun, dinimizi devirmeye çalışıyorsun,Kavim onları; "Bizim dinimize karışıyorsun, dinimizi devirmeye çalışıyorsun, düzenimizi bozmaya çalışıyorsun." diye öldürmeye kalkmış. Adamlar darağacının yanında. düzenimizi bozmaya çalışıyorsun." diye öldürmeye kalkmış. Adamlar darağacının yanında.

O uzaktan, hem de yes'a, say ederek, koşarak, ihtiyar hâliyle koştura koştura geliyor, diyor ki; O uzaktan, hem de yes'a, say ederek, koşarak, ihtiyar hâliyle koştura koştura geliyor, diyor ki;

Yâ kavmî't-tebi'u'l-mürselîn. "Ey kavmim, ne yapıyorsunuz; Yâ kavmî't-tebi'u'l-mürselîn. "Ey kavmim, ne yapıyorsunuz; bu mübareklere tâbi olun, Allah'ın emirlerini getiren bu insanların sözlerini dinleyin!" bu mübareklere tâbi olun, Allah'ın emirlerini getiren bu insanların sözlerini dinleyin!"

İttebiû men lâ yes'elüküm ecren ve hüm mühtedûn.İttebiû men lâ yes'elüküm ecren ve hüm mühtedûn. "Sizden bir ecir mi istiyor bunlar, para mı almak istiyor, ücret mi istiyor?"Sizden bir ecir mi istiyor bunlar, para mı almak istiyor, ücret mi istiyor? Sizden ücret istemeyen, hidayet üzere olan, hakkı doğruyu söyleyen bu insanlara tâbi olun." Sizden ücret istemeyen, hidayet üzere olan, hakkı doğruyu söyleyen bu insanlara tâbi olun."

Dedi ama dinlemediler. Onu da şehit ettiler.Dedi ama dinlemediler. Onu da şehit ettiler. Şehit olmak pahasına, canı pahasına hakkı söyledi. Şehit olmak pahasına, canı pahasına hakkı söyledi.

Muhterem kardeşlerim! Biz Yâsîn sûresini nasıl okuyoruz? Bu millet Yâsîn sûresini nasıl okuyor?Muhterem kardeşlerim!

Biz Yâsîn sûresini nasıl okuyoruz? Bu millet Yâsîn sûresini nasıl okuyor?
Yâsîn sûresini çoğu bilir. Nasıl Kur'an okumak bu? Nasıl ibret almak? Yâsîn sûresini çoğu bilir. Nasıl Kur'an okumak bu? Nasıl ibret almak?

Kur'ân-ı Kerîm'deki kıssalar niçin söylendi? "İbret alınsın." diye değil mi? Kur'ân-ı Kerîm'deki kıssalar niçin söylendi?

"İbret alınsın." diye değil mi?

Niye? Va'drib lehüm meselen ashâbe'l-karyeh. Niye?

Va'drib lehüm meselen ashâbe'l-karyeh.
"O kavmin, o köyün ahalisini onlara bir misal olarak zikreyle ey Resûlüm!" diye "O kavmin, o köyün ahalisini onlara bir misal olarak zikreyle ey Resûlüm!" diye niye Allahu Teâlâ hazretleri Yasin sûresinde bu olayı anlattı? Düşünmek lazım değil mi? niye Allahu Teâlâ hazretleri Yasin sûresinde bu olayı anlattı?

Düşünmek lazım değil mi?

Veyahut "Her sabah Yasin sûresini okuyoruz. Acaba bu sûre neden bahsediyor?"Veyahut "Her sabah Yasin sûresini okuyoruz. Acaba bu sûre neden bahsediyor?" diye merak etmek lazım değil mi? Okumak lazım değil mi? diye merak etmek lazım değil mi? Okumak lazım değil mi?

Söz, Allah'ın kelamı. Sıradan söz değil, Allah'ın Kur'ân-ı Kerîm'i.Söz, Allah'ın kelamı. Sıradan söz değil, Allah'ın Kur'ân-ı Kerîm'i. Ve müslümanlar Allah'ın kelamını bilmiyorlar, öğrenmiyorlar, okumuyorlar.Ve müslümanlar Allah'ın kelamını bilmiyorlar, öğrenmiyorlar, okumuyorlar. Hepsi İngilizce öğreniyor, hepsi çocuklarını koleje gönderiyor, hepsi kurslara gidiyor,Hepsi İngilizce öğreniyor, hepsi çocuklarını koleje gönderiyor, hepsi kurslara gidiyor, mesleğini geliştirmek, mesleğinde yükselmek için Amerika'ya gidiyor, İngiltere'ye gidiyor, mesleğini geliştirmek, mesleğinde yükselmek için Amerika'ya gidiyor, İngiltere'ye gidiyor, dünya için böyle çalışıyor. Allah'ın dinini, Kur'an'ını, kitabını öğrenmek içindünya için böyle çalışıyor. Allah'ın dinini, Kur'an'ını, kitabını öğrenmek için Arapça öğrenmeye heves etmiyor, çalışmıyor, gayret etmiyor. Arapça öğrenmeye heves etmiyor, çalışmıyor, gayret etmiyor.

Bundan sonra Hakla beraber olmaya dikkat edelim, haktan yana olmaya,Bundan sonra Hakla beraber olmaya dikkat edelim, haktan yana olmaya, doğruyu takip etmeye, doğruyu söyleyeni sevmeye, sevmesek bile doğruyu kim söylerse söylesin doğruyu takip etmeye, doğruyu söyleyeni sevmeye, sevmesek bile doğruyu kim söylerse söylesin kabul etmeye kendimizi alıştıralım. Prensibi değiştirelim, hayatımızın prensibi değişsin. kabul etmeye kendimizi alıştıralım. Prensibi değiştirelim, hayatımızın prensibi değişsin.

"Ben bundan sonra hakkı tutacağım, söyleyen kim olursa olsun hakkı destekleyeceğim."Ben bundan sonra hakkı tutacağım, söyleyen kim olursa olsun hakkı destekleyeceğim. Söyleyen kim olursa olsun bâtılı reddedeceğim." diyebilmeliyiz. Söyleyen kim olursa olsun bâtılı reddedeceğim." diyebilmeliyiz.

İkterebeti's-sâ'atü ve lâ yezdâdü'n-nâsü ale'd-dünyâ illâ hırsan ve lâ yezdâdûne mina'llâhi illâ bu'dâ. İkterebeti's-sâ'atü ve lâ yezdâdü'n-nâsü ale'd-dünyâ illâ hırsan ve lâ yezdâdûne mina'llâhi illâ bu'dâ. İbn Mes'ud radıyallahu anh'ten bir ikinci hadîs-i şerîf: İbn Mes'ud radıyallahu anh'ten bir ikinci hadîs-i şerîf:

İkterebeti's-sâatü. İkterebeti's-sâatü. Biz istiyoruz ki hanımlar da âyetleri, hadisleri öğrensinler, onlar da dindar olsunlar,Biz istiyoruz ki hanımlar da âyetleri, hadisleri öğrensinler, onlar da dindar olsunlar, onlar da Allah'ın emrini tutsunlar, o yolda yürüsünler. Onun için camimizi tâdil ettik, arkadaşlara rica ettik;onlar da Allah'ın emrini tutsunlar, o yolda yürüsünler.

Onun için camimizi tâdil ettik, arkadaşlara rica ettik;
"Yan taraftaki evleri alın." dedik, alt taraflarını kadınlara ayırdık, kadınlar tarafına video koyduk,"Yan taraftaki evleri alın." dedik, alt taraflarını kadınlara ayırdık, kadınlar tarafına video koyduk, mikrofon koyduk; "Ses gitsin, dinlesinler." diye o kadar uğraşıyoruz. mikrofon koyduk; "Ses gitsin, dinlesinler." diye o kadar uğraşıyoruz.

Bu camide kadınlar için abdest alma yerleri yok. Kadın abdest alacak, dışarıdan gelmiş;Bu camide kadınlar için abdest alma yerleri yok. Kadın abdest alacak, dışarıdan gelmiş; "Hadis dersi dinleyeceğim." diye, Gölcük'ten gelmiş, İzmit'ten gelmiş, Bolu'dan gelmiş, Lüleburgaz'dan gelmiş. "Hadis dersi dinleyeceğim." diye, Gölcük'ten gelmiş, İzmit'ten gelmiş, Bolu'dan gelmiş, Lüleburgaz'dan gelmiş. Burada, İskenderpaşa camiinde kadınlar için yüz numara yok. Burada, İskenderpaşa camiinde kadınlar için yüz numara yok.

"Bir yüznumara yapalım, kapısını açalım." dedik, komşularla cengi cidal: "Bir yüznumara yapalım, kapısını açalım." dedik, komşularla cengi cidal:

"Bizim tarafa yüznumaranın kapısını açamazsın!" Ya senin hiç mi insafın yok, hiç mi Allah'tan korkmazsın?"Bizim tarafa yüznumaranın kapısını açamazsın!"

Ya senin hiç mi insafın yok, hiç mi Allah'tan korkmazsın?
Gelen caminin cemaati istifade edecek. "Efendim, bize koku gelir." E senin evinde yüznumara yok mu?Gelen caminin cemaati istifade edecek.

"Efendim, bize koku gelir."

E senin evinde yüznumara yok mu?
Komşunun yüznumarası yok mu? Zaten orada pencereler var. Böyle insafsızlık olmaz. Komşunun yüznumarası yok mu? Zaten orada pencereler var. Böyle insafsızlık olmaz.

Evet ikinci hadîs-i şerîfe, izahına geçelim. Bu da İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan. Evet ikinci hadîs-i şerîfe, izahına geçelim. Bu da İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan.

"Saat yakınlaştı." Ne saati? Hangi saat yakınlaştı?"Saat yakınlaştı."

Ne saati? Hangi saat yakınlaştı?
es-Sâatü dediği zaman, hani ismi 'elif lam'lı, mâruf harf-i tarifli es-sâatü demek, "o saat" demek.es-Sâatü dediği zaman, hani ismi 'elif lam'lı, mâruf harf-i tarifli es-sâatü demek, "o saat" demek. "Dünyanın kopacağı saat" demek, "kıyamet" demek. "Dünyanın kopacağı saat" demek, "kıyamet" demek.

İkterebeti's-sâatü. "Kıyametin kopma saati yakınlaştı." İkterebeti's-sâatü. "Kıyametin kopma saati yakınlaştı."

Neredeyse koptu kopacak. Ne yapmak lazım? Neredeyse koptu kopacak.

Ne yapmak lazım?

"Eyvah, kıyamet kopuyor, alâmetleri belirdi." diye insanların tevbe etmesi lazım,"Eyvah, kıyamet kopuyor, alâmetleri belirdi." diye insanların tevbe etmesi lazım, hak yola girmesi lazım, dindar olması lazım, günahlardan kesilmesi lazım,hak yola girmesi lazım, dindar olması lazım, günahlardan kesilmesi lazım, sevaplı işlere yönelmesi lazım, yalvarması, yakarması, ağlaması lazım. sevaplı işlere yönelmesi lazım, yalvarması, yakarması, ağlaması lazım.

"Aman yâ Rabbi!" demesi lazım, secdelere kapanması lazım, "Aman yâ Rabbi!" demesi lazım, secdelere kapanması lazım, "Aman yâ Rabbi, beni kahrına uğratma, gazabına uğratma, helâk etme yâ Rabbi!" demesi lazım. "Aman yâ Rabbi, beni kahrına uğratma, gazabına uğratma, helâk etme yâ Rabbi!" demesi lazım.

Öyle değil mi? "Yarın kıyamet kopacak, biraz sonra kıyamet kopacak." deyince, Öyle değil mi?

"Yarın kıyamet kopacak, biraz sonra kıyamet kopacak." deyince,
duyunca insan ne yapar veyahut Allah korusun biraz sonra, "Harp patladı." deseler insan ne yapar?duyunca insan ne yapar veyahut Allah korusun biraz sonra, "Harp patladı." deseler insan ne yapar? Yahut "Biraz sonra seni alacaklar, idam sehpasına götürecekler." deseler, bir insan ne yapar? Yahut "Biraz sonra seni alacaklar, idam sehpasına götürecekler." deseler, bir insan ne yapar?

Aklı başından gider, heyecanından ne yapacağını şaşırır: Aklı başından gider, heyecanından ne yapacağını şaşırır:

"Allah!" der, abdest alır, namaz kılar; "Müsaade edin iki rekât namaz kılayım." der. "Allah!" der, abdest alır, namaz kılar; "Müsaade edin iki rekât namaz kılayım." der.

İkterebeti's-sâatü. "Kıyamet yakınlaştı." Ve lâ yezdâdü'n-nâsü ale'd-dünyâ illâ hırsâ. İkterebeti's-sâatü. "Kıyamet yakınlaştı." Ve lâ yezdâdü'n-nâsü ale'd-dünyâ illâ hırsâ. "Ama insanların dünyaya olan hırsı artıyor, daha fazlalaşıyor." "Ama insanların dünyaya olan hırsı artıyor, daha fazlalaşıyor."

İnsanlar dünyaya karşı hırsları bakımından daha da azgınlaştılar, daha da arttılar. İnsanlar dünyaya karşı hırsları bakımından daha da azgınlaştılar, daha da arttılar.

Yahu kıyamet kopuyor, dünyanın ne kıymeti var, hele kıyamet kopacağı zaman ne kıymeti var? Yahu kıyamet kopuyor, dünyanın ne kıymeti var, hele kıyamet kopacağı zaman ne kıymeti var? Kopacak, başına yıkılacak her şey. Hiçbir kıymeti kalmıyor.Kopacak, başına yıkılacak her şey. Hiçbir kıymeti kalmıyor. Kıyamet yaklaşıyor, insanların da dünyaya olan hırsları, tamahları, bağlılıkları,Kıyamet yaklaşıyor, insanların da dünyaya olan hırsları, tamahları, bağlılıkları, hevesleri ziyadeleşiyor, azgınlaşıyor. hevesleri ziyadeleşiyor, azgınlaşıyor.

Ve lâ yezdâdûne mina'llâhi illâ bu'den. "Ve böylece de Allah ile mesafeleri uzaklaştıkça uzaklaşıyor.Ve lâ yezdâdûne mina'llâhi illâ bu'den. "Ve böylece de Allah ile mesafeleri uzaklaştıkça uzaklaşıyor. Uzaklık artıyor." Onların dünyaya hırsı arttıkça Allah ile aralarındaki mesafe de uzaklaşıyor. Uzaklık artıyor."

Onların dünyaya hırsı arttıkça Allah ile aralarındaki mesafe de uzaklaşıyor.
Allah'tan uzaklaşıyorlar, Allahu Teâlâ hazretlerinden uzaklaşıyorlar.Allah'tan uzaklaşıyorlar, Allahu Teâlâ hazretlerinden uzaklaşıyorlar. Her yerde hâzır ve nâzır olan, her şeyi bilen… Ve hüve meaküm eyne mâ küntüm.Her yerde hâzır ve nâzır olan, her şeyi bilen…

Ve hüve meaküm eyne mâ küntüm.
"Sen nerede olursan ol seninle olan" Allahu Teâlâ hazretlerinden... "Sen nerede olursan ol seninle olan" Allahu Teâlâ hazretlerinden...

O sana yakın, sen ondan gafil, cahil, fersah fersah uzakta. Neden? O sana yakın, sen ondan gafil, cahil, fersah fersah uzakta.

Neden?

Dünyaya hırsı artıkça Allah ile mesafesi uzuyor, uzaklaşıyor. İşi tatsız tarafa gidiyor. Dünyaya hırsı artıkça Allah ile mesafesi uzuyor, uzaklaşıyor. İşi tatsız tarafa gidiyor.

Ne yapacağız? Bir ara bizim arkadaşların arasında; "Mehdi çıktı, çıkacak." sözleri heyecan uyandırdı. Ne yapacağız?

Bir ara bizim arkadaşların arasında; "Mehdi çıktı, çıkacak." sözleri heyecan uyandırdı.
Arkadaşlar, ihvânımız iki grup oldu. "Mehdiciler" diye bir grup meydana geldi.Arkadaşlar, ihvânımız iki grup oldu. "Mehdiciler" diye bir grup meydana geldi. Gün vermeye başladılar: "Mehdi 289 gün sonra çıkacak, 288 gün kaldı,Gün vermeye başladılar:

"Mehdi 289 gün sonra çıkacak, 288 gün kaldı,
286 gün kaldı." demeye başladılar. Tabi Mehdi çıkacak; eyvah, kıyamet alâmetlerinin önemlilerinin birisi286 gün kaldı." demeye başladılar.

Tabi Mehdi çıkacak; eyvah, kıyamet alâmetlerinin önemlilerinin birisi
Mehdi'nin çıkması, bir heyecan, bir telaş, yapacağı inşaatı yapmaktan vazgeçenler oldu.Mehdi'nin çıkması, bir heyecan, bir telaş, yapacağı inşaatı yapmaktan vazgeçenler oldu. Her şeylerini ona göre düzenlemeye başladılar. Her şeylerini ona göre düzenlemeye başladılar.

Tabi Allahu Teâlâ hazretleri gayptan, gayba ait bilgileri biliyormuş gibiTabi Allahu Teâlâ hazretleri gayptan, gayba ait bilgileri biliyormuş gibi söylemeye kalkışandan hoşlanmaz. Büyüklerimizin nasihati vardır: söylemeye kalkışandan hoşlanmaz. Büyüklerimizin nasihati vardır:

"'Gaybı biliyorum, gayptan haber veriyorum.' diye tavır takınma!" der. "'Gaybı biliyorum, gayptan haber veriyorum.' diye tavır takınma!" der.

Büyüklerimizin nasihatlerini bastırıyoruz, ihvânımız da evlerinde odalarına koyuyorlar: Büyüklerimizin nasihatlerini bastırıyoruz, ihvânımız da evlerinde odalarına koyuyorlar:

"Kerametfuruşluk yapma, gayptan bilgi verme pozisyonuna düşme!" diye. "Kerametfuruşluk yapma, gayptan bilgi verme pozisyonuna düşme!" diye.

Bir de; "Öyle insanlara da yaklaşma!" diye. Tabi bunların hepsi imtihan. Bir de; "Öyle insanlara da yaklaşma!" diye. Tabi bunların hepsi imtihan. Yapanlar da samimiyetle yapıyor, arkadaşımız, ihvânımız; bir şey demiyoruz, dostumuz ama Yapanlar da samimiyetle yapıyor, arkadaşımız, ihvânımız; bir şey demiyoruz, dostumuz ama hareket yanlış. Böyle bir telaş yaptılar... Ben de o zaman onlara dedim ki;hareket yanlış. Böyle bir telaş yaptılar...

Ben de o zaman onlara dedim ki;
"Siz böyle Mehdi çıkıyor, kıyamet alâmeti" diye heyecanlanıyorsunuz."Siz böyle Mehdi çıkıyor, kıyamet alâmeti" diye heyecanlanıyorsunuz. Ben size bundan daha heyecan verici bir şey söyleyeyim: Ben size bundan daha heyecan verici bir şey söyleyeyim:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki;

İzâ mâte'l-insânü fe-kad kâmet kıyâmetühû. "İnsan öldü mü onun kıyameti kopmuş demektir." İzâ mâte'l-insânü fe-kad kâmet kıyâmetühû. "İnsan öldü mü onun kıyameti kopmuş demektir."

İnsan öldü mü bitti; onun kıyameti kopmuş demektir. İnsan öldü mü bitti; onun kıyameti kopmuş demektir.

Ölümle mesafen ne kadar? Bir saat sonraya çıkacağına bir senedin var mı? Ölümle mesafen ne kadar? Bir saat sonraya çıkacağına bir senedin var mı? Yarına çıkacağına bir senedin var mı? İstikbale ait bir şey yapacağımız zaman ne diyoruz? Yarına çıkacağına bir senedin var mı?

İstikbale ait bir şey yapacağımız zaman ne diyoruz?

"Yarın inşaallah saat 10'da buluşalım." diyoruz. "İnşaallah" ne demek? "Yarın inşaallah saat 10'da buluşalım." diyoruz.

"İnşaallah" ne demek?

"Allah dilerse, Allah murad ederse..." "Benim elimde bir şey yok,"Allah dilerse, Allah murad ederse..."

"Benim elimde bir şey yok,
ne yapayım, belki yaşatmaz, belki ölürüm, belki gidemem" diye "inşaallah" diyoruz. ne yapayım, belki yaşatmaz, belki ölürüm, belki gidemem" diye "inşaallah" diyoruz.

Ve lâ tekûlenne li şey'in innî failün zâlike ğaden illâ en yeşâallâh. Ve lâ tekûlenne li şey'in innî failün zâlike ğaden illâ en yeşâallâh.

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de Peygamberimize de öyle buyurmuş: Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de Peygamberimize de öyle buyurmuş:

"'İnşaallah' demeden 'Yarın bir şeyi şöyle yapacağım.' deme. "'İnşaallah' demeden 'Yarın bir şeyi şöyle yapacağım.' deme. 'Allah dilerse' de, o şart ile söyle." diye Efendimiz'e de öyle emretmiş. 'Allah dilerse' de, o şart ile söyle." diye Efendimiz'e de öyle emretmiş.

Onun için biz de "inşaallah" diyoruz. "İnşaallah" demek lazım, ne olacağını bilmiyoruz. Onun için biz de "inşaallah" diyoruz. "İnşaallah" demek lazım, ne olacağını bilmiyoruz. Hemen ölebiliriz. Bir saniye sonra ölebiliriz. Şu sözleri tamamlayamadan ölebiliriz. Hemen ölebiliriz. Bir saniye sonra ölebiliriz. Şu sözleri tamamlayamadan ölebiliriz.

Çok tesir etmiş bir olaydı; Ankara'da mahallemizde bana; "Cuma hutbesini sen oku." dediler. Çok tesir etmiş bir olaydı; Ankara'da mahallemizde bana; "Cuma hutbesini sen oku." dediler. Çıktım cuma hutbesi okuyorum, arkadan bir gürültüler oldu, takırtılar oldu, pat diye birisi düştü.Çıktım cuma hutbesi okuyorum, arkadan bir gürültüler oldu, takırtılar oldu, pat diye birisi düştü. Eh, hutbeyi bozmadık, hutbeyi okuduk, Cuma namazını kıldık,Eh, hutbeyi bozmadık, hutbeyi okuduk, Cuma namazını kıldık, arkadaki insanın yanına vardık ki innâ lillah ve innâ ileyhi râciun adamcağız cuma namazı esnasında,arkadaki insanın yanına vardık ki innâ lillah ve innâ ileyhi râciun adamcağız cuma namazı esnasında, hutbe esnasında düştü, öldü. Onu ailesi camiye ne gözle gönderdi? Kim bilir neler söyledi. hutbe esnasında düştü, öldü.

Onu ailesi camiye ne gözle gönderdi? Kim bilir neler söyledi.
Belki camiden gelirken; "Bakkala uğra, şunu al, bunu al." dedi, Belki camiden gelirken; "Bakkala uğra, şunu al, bunu al." dedi, belki "Ekmek almayı unutma, evde ekmek yok." dedi. Ama ekmek filan gelmedi işte.belki "Ekmek almayı unutma, evde ekmek yok." dedi. Ama ekmek filan gelmedi işte. Ne olacağı belli olmuyor. Ölüm insanın başında; nerede, ne zaman belli olmaz. Ne olacağı belli olmuyor.

Ölüm insanın başında; nerede, ne zaman belli olmaz.

"Ölüm insanın kıyameti" demek olduğuna göre, bizim her zaman titrememiz lazım. "Ölüm insanın kıyameti" demek olduğuna göre, bizim her zaman titrememiz lazım. Biz dervişiz, tasavvuf erbabıyız, takvâ yolunun yolcularıyız. Ne demek dervişlik? Biz dervişiz, tasavvuf erbabıyız, takvâ yolunun yolcularıyız.

Ne demek dervişlik?

"Ölüme hazır olmak mesleği" demek. Derviş, ölüme hazırlıklı olandır. "Ölüme hazır olmak mesleği" demek. Derviş, ölüme hazırlıklı olandır. Dervişlikteki emirler; insanı ölüm hâline hazırlıklı bir tarzda gezen, hazırlıklı, Dervişlikteki emirler; insanı ölüm hâline hazırlıklı bir tarzda gezen, hazırlıklı, devamlı müteyakkız bulunan bir insan hâline getirmek tedbirleridir. devamlı müteyakkız bulunan bir insan hâline getirmek tedbirleridir.

Millet dervişliğin farkında değil. Millet derviş olmuş, ahd-u peymanın,Millet dervişliğin farkında değil. Millet derviş olmuş, ahd-u peymanın, ders almanın, el almanın beyat olduğunun farkında değil.ders almanın, el almanın beyat olduğunun farkında değil. Öyle gafil ki el almanın, beyat olduğunun farkında değil.Öyle gafil ki el almanın, beyat olduğunun farkında değil. Hem el alıyor, ders alıyor, hem hocasını dinlemiyor. Hem el alıyor, ders alıyor, hem hocasını dinlemiyor.

Öyle şey mi olur? İnne'l-ahde kâne mes'ûlâ. "İnsan ahdinden sorumludur." Öyle şey mi olur?

İnne'l-ahde kâne mes'ûlâ. "İnsan ahdinden sorumludur."

"Ahdettin, peyman eyledin, söz verdin, niye sözünden döndün?" diye Allah soracak. "Ahdettin, peyman eyledin, söz verdin, niye sözünden döndün?" diye Allah soracak.

Madem ki ölüm bize bu kadar yakındır, o halde bu dünya hırsı neden? Bunu bırakacağız.Madem ki ölüm bize bu kadar yakındır, o halde bu dünya hırsı neden?

Bunu bırakacağız.
Âhirete rağbet edeceğiz, âhirete hazırlanacağız, işlerimizi hemen ölecekmiş gibi tanzim edeceğiz.Âhirete rağbet edeceğiz, âhirete hazırlanacağız, işlerimizi hemen ölecekmiş gibi tanzim edeceğiz. Hazırlıklı bulunacağız. Vasiyetimiz yastığımızın altında olacak. Borçlarımızı ödemiş olacağız. Hazırlıklı bulunacağız. Vasiyetimiz yastığımızın altında olacak. Borçlarımızı ödemiş olacağız. Günahlardan kendimizi çekmiş olacağız. Abdestli gezeceğiz.Günahlardan kendimizi çekmiş olacağız. Abdestli gezeceğiz. Dilimiz zikirli olacak, kalbimiz Allah Allah diyecek. Dilimiz zikirli olacak, kalbimiz Allah Allah diyecek.

Böyle hazırlıklı devam edene, böyle niyet edene temûtûn kemâ teîşûn, Böyle hazırlıklı devam edene, böyle niyet edene temûtûn kemâ teîşûn, "Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz." buyurmuş Peygamber Efendimiz. "Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz." buyurmuş Peygamber Efendimiz.

Bir gün böyle bir hal üzere ölmek de nasip olur. Bir gün böyle bir hal üzere ölmek de nasip olur. Abdestliyken, dili Allah Allah diyorken, kalbi pırıl pırılken bir yerde ruhunu teslim ediverir. Abdestliyken, dili Allah Allah diyorken, kalbi pırıl pırılken bir yerde ruhunu teslim ediverir.

Allah bize, cümlemize hüsn-ü hâtimeler nasip eylesin. Dünya hırsını bırakmayı nasip etsin, Allah bize, cümlemize hüsn-ü hâtimeler nasip eylesin. Dünya hırsını bırakmayı nasip etsin, âhirete rağbet edenlerden eylesin. Dünya hırsıyla günahlara dalanları da onlardan kurtarsın, âhirete rağbet edenlerden eylesin. Dünya hırsıyla günahlara dalanları da onlardan kurtarsın, günahlardan korusun, kurtarsın, şeytanın dizginlerinden, bağlarından kurtulmayı nasip eylesin.günahlardan korusun, kurtarsın, şeytanın dizginlerinden, bağlarından kurtulmayı nasip eylesin. Rahman'ın yoluna girmeyi, o yolda çalışmayı Mevlamız cümlemize nasip eylesin. Rahman'ın yoluna girmeyi, o yolda çalışmayı Mevlamız cümlemize nasip eylesin.

Altıncı hadîs-i şerîf: Altıncı hadîs-i şerîf:

Uktülü'l-vezeğa velev fî cevfi'l-Ka'beti. Bu da İbn Abbas radıyallahu anhümâ' dan. Uktülü'l-vezeğa velev fî cevfi'l-Ka'beti. Bu da İbn Abbas radıyallahu anhümâ' dan.

Vezag denilen bir hayvan var; zararlı, zehirli bir hayvan, Arabistan diyarında olan bir hayvan. Vezag denilen bir hayvan var; zararlı, zehirli bir hayvan, Arabistan diyarında olan bir hayvan.

Vezag denilen hayvan nasıl bir hayvandır, zararları nelerdir, neler yapar? Vezag denilen hayvan nasıl bir hayvandır, zararları nelerdir, neler yapar?

Ben de bilmiyorum karşılığı nedir, onu bulmak lazım.Ben de bilmiyorum karşılığı nedir, onu bulmak lazım. "Keler" diyorlar, kertenkeleden iri, yeşil renkli, kayaların arasında dolaşan,"Keler" diyorlar, kertenkeleden iri, yeşil renkli, kayaların arasında dolaşan, zehir taşıyan birtakım mahlûklar... Onlardan birisi demek ki. zehir taşıyan birtakım mahlûklar... Onlardan birisi demek ki.

Uktülü'l-vezağa. "Bu cins mahlûku gördüğünüz zaman öldürün."Uktülü'l-vezağa. "Bu cins mahlûku gördüğünüz zaman öldürün." Velev fî cevfi'l-Ka'be. "Kâbe'nin içinde bile görseniz." Velev fî cevfi'l-Ka'be. "Kâbe'nin içinde bile görseniz."

Cevf "iç" demek, cevfi'l-leyl. "Gecenin içi, ortası demek."Cevf "iç" demek, cevfi'l-leyl. "Gecenin içi, ortası demek." Cevfi'l-Kâbe, "Kâbe'nin ortası." İnsanın cevfi, "karnı" demek, "ortası" demek oluyor. Cevfi'l-Kâbe, "Kâbe'nin ortası." İnsanın cevfi, "karnı" demek, "ortası" demek oluyor.

Kâbe'nin içinde bile olsa ki Kâbe nedir? Kâbe mübarek mahaldir.Kâbe'nin içinde bile olsa ki Kâbe nedir?

Kâbe mübarek mahaldir.
Orada ceng ü cidal olmaz, vuruşma, öldürme olmaz. "Orada bile olsa öldürün." diyor. Orada ceng ü cidal olmaz, vuruşma, öldürme olmaz.

"Orada bile olsa öldürün." diyor.

Hadîs-i şerîfleri bilmek, daha doğrusu, dinimizin ahkâmını bilmeye Hadîs-i şerîfleri bilmek, daha doğrusu, dinimizin ahkâmını bilmeye biraz hevesli, gayretli ve dikkatli olmak çok önemli bir şey.biraz hevesli, gayretli ve dikkatli olmak çok önemli bir şey. Bizim hacı kardeşlerimiz hacda, Arafat'ta suyun, çeşmenin başına gitmişler. Bizim hacı kardeşlerimiz hacda, Arafat'ta suyun, çeşmenin başına gitmişler. Kocaman bir akrep, fırt diye meydana çıkmış.Kocaman bir akrep, fırt diye meydana çıkmış. "Öldürün!" demişler birileri, ötekiler de "yok" demişler, "İhramlısınız, öldürmeyin!" demişler. "Öldürün!" demişler birileri, ötekiler de "yok" demişler, "İhramlısınız, öldürmeyin!" demişler.

"Öldürün, öldürmeyin" derken, o kıpırtıdan o telaştan, hayvan hızlı da hareket ediyormuş. "Öldürün, öldürmeyin" derken, o kıpırtıdan o telaştan, hayvan hızlı da hareket ediyormuş. Hacı efendi anlatıyor: "Hocam kaçamadım da, yıldırım gibi geldi, bacağıma bir saldırdı, soktu." diyor. Hacı efendi anlatıyor:

"Hocam kaçamadım da, yıldırım gibi geldi, bacağıma bir saldırdı, soktu." diyor.

Koca, dağ gibi bir insan, şişman, yüz on, yüz yirmi kilo, boylu bir insan. Koca, dağ gibi bir insan, şişman, yüz on, yüz yirmi kilo, boylu bir insan.

"Küt diye, ağaç gibi yere devrildim." diyor. Bir sokuşta küt diye devirmiş."Küt diye, ağaç gibi yere devrildim." diyor.

Bir sokuşta küt diye devirmiş.
Hemen almışlar hastaneye götürmüşler, serum takmışlar. Hemen almışlar hastaneye götürmüşler, serum takmışlar.

Bizim yanımıza geldi; daha Arafat'tayız, vakfe yapacağız, vakfedeyiz, çadırdayız. Bizim yanımıza geldi; daha Arafat'tayız, vakfe yapacağız, vakfedeyiz, çadırdayız.

"Hocam, serum taktılar ama şu anda soktuğu yer, ayağım ustura alınmış da "Hocam, serum taktılar ama şu anda soktuğu yer, ayağım ustura alınmış da derilerim yukarıya doğru cırt cırt kesiliyor gibi, oradan öyle acı geliyor." diyor.derilerim yukarıya doğru cırt cırt kesiliyor gibi, oradan öyle acı geliyor." diyor. "Usturayla doğranıyormuş gibi acı geliyor." diyor. Eh, zararlı mahlûk. Zararlı mahlûk öldürülür."Usturayla doğranıyormuş gibi acı geliyor." diyor.

Eh, zararlı mahlûk. Zararlı mahlûk öldürülür.
Dininin ahkâmını insanın iyi bilmesi her yerde lazım oluyor. Dininin ahkâmını insanın iyi bilmesi her yerde lazım oluyor.

Aşağıdaki hadîs-i şerîf de bu mevzuda: Aşağıdaki hadîs-i şerîf de bu mevzuda:

Uktülü'l-hayyâti sağîrehâ ve kebîrehâ ve esvedehâ ve ebyedahâ Uktülü'l-hayyâti sağîrehâ ve kebîrehâ ve esvedehâ ve ebyedahâ fe-inne men katelehâ min ümmetî kânet lehû fidâen mine'n-nâri ve men katelethü kâne şehîdâ. fe-inne men katelehâ min ümmetî kânet lehû fidâen mine'n-nâri ve men katelethü kâne şehîdâ. Taberanî'den rivayet edilmiş. Efendimiz buyuruyor ki: Taberanî'den rivayet edilmiş.

Efendimiz buyuruyor ki:

"Yılanları öldürün, küçüğünü, büyüğünü, karasını beyazını öldürün. "Yılanları öldürün, küçüğünü, büyüğünü, karasını beyazını öldürün. Benim ümmetimden kim bunları öldürürse onun cehennemden kurtulmasına bedel olur, fidâsı olur." Benim ümmetimden kim bunları öldürürse onun cehennemden kurtulmasına bedel olur, fidâsı olur."

Ve men katelethü. "Kim o sokan yılan tarafından ölürse, öldürülmüş olursa."Ve men katelethü. "Kim o sokan yılan tarafından ölürse, öldürülmüş olursa." Kâne şehîdâ. "Şehit olur." Tabi anlaşılıyor ki zehirli yılan. Zehirli yılanlar sıcak yerde çok olur. Kâne şehîdâ. "Şehit olur."

Tabi anlaşılıyor ki zehirli yılan. Zehirli yılanlar sıcak yerde çok olur.
Akrep de çok olur, yılan da çok olur. Efendimiz zararlı olduğu için öldürülmesini buyurmuş. Akrep de çok olur, yılan da çok olur. Efendimiz zararlı olduğu için öldürülmesini buyurmuş.

Bir başka hadîs-i şerîf var. "Evinizde yılan gördüğünüz zaman" diyordu, bu Râmûz'un başında, Bir başka hadîs-i şerîf var. "Evinizde yılan gördüğünüz zaman" diyordu, bu Râmûz'un başında, "Yılana deyin ki; 'Süleyman aleyhisselam'la yaptığın anlaşma gereği çık git.'"Yılana deyin ki; 'Süleyman aleyhisselam'la yaptığın anlaşma gereği çık git.' Eğer çıkmazsa, gitmezse öldür." diyor. [Mehmed Zâhid Kotku] Hocamız cennetmekâna sordum: Eğer çıkmazsa, gitmezse öldür." diyor.

[Mehmed Zâhid Kotku] Hocamız cennetmekâna sordum:

"Hadîs-i şerîfte niye böyle buyurulmuş?" Arif insanların hâli başka, alim olmak yetmiyor. "Hadîs-i şerîfte niye böyle buyurulmuş?"

Arif insanların hâli başka, alim olmak yetmiyor.
Bir şeyler bilmek için mektep medrese görmek, unvan almak, doktor, doçent, profesör olmak bir şey değil. Bir şeyler bilmek için mektep medrese görmek, unvan almak, doktor, doçent, profesör olmak bir şey değil.

Dedi ki; "Evladım, yılan görünümünde cinler olur, o söz onlaradır. Dedi ki;

"Evladım, yılan görünümünde cinler olur, o söz onlaradır.
Yılan görünümündedir, cindir, Süleyman aleyhisselam'la yaptıkları ahit onlara hatırlatılır,Yılan görünümündedir, cindir, Süleyman aleyhisselam'la yaptıkları ahit onlara hatırlatılır, çekilir giderler. O zaman bir cin öldürmüş olmazsın, çekilir giderler. O zaman bir cin öldürmüş olmazsın, yılan sanıp da bir cin öldürmüş olup da başını derde sokmazsın." diye söyledi. yılan sanıp da bir cin öldürmüş olup da başını derde sokmazsın." diye söyledi.

Uktülü'l-fâile ve'l-mef'ûle bihî fî ameli kavmi Lûtin Uktülü'l-fâile ve'l-mef'ûle bihî fî ameli kavmi Lûtin ve'l-behîmete ve'l-vâkıa ale'l-behîmeti ve men vakaa alâ zâti mahremin fa'ktülûhü. ve'l-behîmete ve'l-vâkıa ale'l-behîmeti ve men vakaa alâ zâti mahremin fa'ktülûhü. Ahmed b. Hanbel, mezhep sahibi, İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet eylemiş. Ahmed b. Hanbel, mezhep sahibi, İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet eylemiş.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Uktülû. "Öldürünüz!"Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

Uktülû. "Öldürünüz!"
el-Fâile ve'l-mef'ûle bihî. "Yapanı ve yaptırılanı." Ne bu? el-Fâile ve'l-mef'ûle bihî. "Yapanı ve yaptırılanı."

Ne bu?

Fî ameli kavmi Lût. Fî ameli kavmi Lût. "Lut kavminin amelini kendisi yapan ve üzerinde yapılmasına müsaade eden kişiyi öldürün!" "Lut kavminin amelini kendisi yapan ve üzerinde yapılmasına müsaade eden kişiyi öldürün!"

Tabi bu "lûtilik" diye de geçiyor; lûtilik, şimdi "homoseksüellik" diyorlar. Tabi bu "lûtilik" diye de geçiyor; lûtilik, şimdi "homoseksüellik" diyorlar. Tabi her iki taraf da çok büyük bir günah işlemiş oluyor. Tabi her iki taraf da çok büyük bir günah işlemiş oluyor.

Ve'l-behîme. Ve'l-behîme.

Bak, millet ne kadar cahil; bir de bazı hayvanlara karşı böyle tacizler oluyor, o da öyle. Bak, millet ne kadar cahil; bir de bazı hayvanlara karşı böyle tacizler oluyor, o da öyle.

Ve'l-vâkıa ala'l-behîme. "Bir hayvana tasallut eden kimse." Ve men vakaa 'alâ zâti mahremin.Ve'l-vâkıa ala'l-behîme. "Bir hayvana tasallut eden kimse." Ve men vakaa 'alâ zâti mahremin. "Evli olup mahremi olan kimseyle de nikâhla olmayan, gayri meşru ilişki yapanı da öldürün!" diye "Evli olup mahremi olan kimseyle de nikâhla olmayan, gayri meşru ilişki yapanı da öldürün!" diye bu hadîs-i şerîfte geçiyor. Biliyorsunuz İslâm'da, İslâm ceza hukukunda zânînin cezası, bu hadîs-i şerîfte geçiyor.

Biliyorsunuz İslâm'da, İslâm ceza hukukunda zânînin cezası,
-zina eden kimse eğer evliyse- recmedilmektir.-zina eden kimse eğer evliyse- recmedilmektir. Şartları vardır, ahkâmı vardır, fıkıh kitaplarında geniş olarak yazılmıştır. Şartları vardır, ahkâmı vardır, fıkıh kitaplarında geniş olarak yazılmıştır.

Şimdi biz onu bir tarafa bırakalım; dinin bu kadar büyük bir cezayla cezalandırdığı,Şimdi biz onu bir tarafa bırakalım; dinin bu kadar büyük bir cezayla cezalandırdığı, böyle korkunç bir günah, böyle müthiş bir günahınböyle korkunç bir günah, böyle müthiş bir günahın dünyada ve Türkiye'de ne kadar yaygın olduğunu düşünelim.dünyada ve Türkiye'de ne kadar yaygın olduğunu düşünelim. Maalesef %99'u "müslüman" denilen Türkiye'de… Maalesef %99'u "müslüman" denilen Türkiye'de…

Dünyada öyle rezil insanlar var ki Dünyada öyle rezil insanlar var ki gazeteler yazmıştı, İngiltere'de iki erkek papazın karşısına geliyorlar, diyorlar ki;gazeteler yazmıştı, İngiltere'de iki erkek papazın karşısına geliyorlar, diyorlar ki; "Bizim nikâhımızı kıy!" Bre ahlâksız, edepsiz, utanmaz, arlanmaz!"Bizim nikâhımızı kıy!"

Bre ahlâksız, edepsiz, utanmaz, arlanmaz!
Senin dinle imanla ne ilişkin var ki papazın karşısına geliyorsun, bir de ondanSenin dinle imanla ne ilişkin var ki papazın karşısına geliyorsun, bir de ondan bu işin resmen nikâhın tescil edilmesini istiyorsun? O da ayrı bir rezalet!bu işin resmen nikâhın tescil edilmesini istiyorsun?

O da ayrı bir rezalet!
Belki mevzuatları bakımından, kendisini evli saydırmak için, Belki mevzuatları bakımından, kendisini evli saydırmak için, belki devletten hani evlilere bir zam, bir yardım olduğundan da yapmış olabilirler.belki devletten hani evlilere bir zam, bir yardım olduğundan da yapmış olabilirler. Çünkü şarlatan, alçak! O durumda olup o kötü fiili işleyenlerden dernek kuranlar var. Çünkü şarlatan, alçak! O durumda olup o kötü fiili işleyenlerden dernek kuranlar var.

Bizim memlekette de bunun şubesini açanlar var.Bizim memlekette de bunun şubesini açanlar var. Bizim memlekette de bunları dergilerde ballandıra ballandıra anlatan,Bizim memlekette de bunları dergilerde ballandıra ballandıra anlatan, resimlerini çeken, onlarla röportaj yapanlar var.resimlerini çeken, onlarla röportaj yapanlar var. Gitmiş bilmem hangi artist, falanca çirkin eve,Gitmiş bilmem hangi artist, falanca çirkin eve, oradaki kadınla röportaj yapmış, gazete onu neşrediyor. Aman yâ Rabbi! oradaki kadınla röportaj yapmış, gazete onu neşrediyor. Aman yâ Rabbi!

Tabi aslında böyle şeyler müslümanın değil. Tabi aslında böyle şeyler müslümanın değil.

Kul li'l-mü'minîne yeğuddû min ebsârihim. Kul li'l-mü'minîne yeğuddû min ebsârihim. "Ey habibim, mü'minlere söyle, gözlerine sahip olsunlar, namahreme bakmasınlar.""Ey habibim, mü'minlere söyle, gözlerine sahip olsunlar, namahreme bakmasınlar." Ve yahfazû fürûcehüm. "Namuslarını korusunlar, kollasınlar." Ve yahfazû fürûcehüm. "Namuslarını korusunlar, kollasınlar."

Ve kul li'l-mü'minâti yağdudne min ebsârihinne ve yahfazne fürûcehünne. Ve kul li'l-mü'minâti yağdudne min ebsârihinne ve yahfazne fürûcehünne. "Kadınlara da söyle; onlar da gözlerine sahip olsunlar, onlar da namahreme bakmasınlar,"Kadınlara da söyle; onlar da gözlerine sahip olsunlar, onlar da namahreme bakmasınlar, onlar da namuslarını korusunlar." İslâm bakmayı bile yasaklıyor.onlar da namuslarını korusunlar."

İslâm bakmayı bile yasaklıyor.
İslâm'ın ne kadar güzel olduğunu buradan görün. İslâm namahreme bakmayı bile yasaklıyor.İslâm'ın ne kadar güzel olduğunu buradan görün. İslâm namahreme bakmayı bile yasaklıyor. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem buyurmuş ki;

"Gözler de zina eder!" Aman yâ Rabbi! "Eller de zina eder!" Aman yâ Rabbi! "Gözler de zina eder!"

Aman yâ Rabbi!

"Eller de zina eder!"

Aman yâ Rabbi!

Gözün zinası nedir? Gözün zinası kendisine helal olmayan harama bakmaktır. Gözün zinası nedir?

Gözün zinası kendisine helal olmayan harama bakmaktır.

Elin zinası nedir? Helal olmayan kimseye el uzatıp dokunmasıdır. Elin zinası nedir?

Helal olmayan kimseye el uzatıp dokunmasıdır.
İslâm, bakışı bile uygun görmüyor. İslâm, bakışı bile uygun görmüyor.

Ama bakışı uygun görmediği gibi bunun tedbirlerini de alıyor, kadına diyor ki; Ama bakışı uygun görmediği gibi bunun tedbirlerini de alıyor, kadına diyor ki;

"Ey hanım, örtün, ziynetlerini sakla!" Ziynetler nedir? "Ey hanım, örtün, ziynetlerini sakla!"

Ziynetler nedir?

Kadının Allah tarafından verilmiş, cezbedici olan güzel tarafları.Kadının Allah tarafından verilmiş, cezbedici olan güzel tarafları. Tepeden tırnağa örtecek, göstermeyecek, belli etmeyecek. Tepeden tırnağa örtecek, göstermeyecek, belli etmeyecek.

Ne deniliyor ona? "Blucin." Kalın kumaş, ince değil, baktığın zaman öbür tarafı görünmez. Ne deniliyor ona?

"Blucin." Kalın kumaş, ince değil, baktığın zaman öbür tarafı görünmez.
Benim cübbeden öbür taraf görünüyor, ince, keten bu, bundan dışı görünüyor.Benim cübbeden öbür taraf görünüyor, ince, keten bu, bundan dışı görünüyor. Evet, blucin görünmez ama kendisine öyle bir elbise yapıyor ki sımsıkı, giyinmemiş gibi. Evet, blucin görünmez ama kendisine öyle bir elbise yapıyor ki sımsıkı, giyinmemiş gibi.

Belli etmemek esas. Hem göstermeyecek hem de uzvunun şeklini belli etmeyecek. Belli etmemek esas. Hem göstermeyecek hem de uzvunun şeklini belli etmeyecek. İslâmî giyim bu. Muhterem kardeşlerim! Erkekler de kusurlu.İslâmî giyim bu.

Muhterem kardeşlerim!

Erkekler de kusurlu.
Şu anda pantolon giyen kardeşlerimizin hepsi kusurlu. Neden? Şu anda pantolon giyen kardeşlerimizin hepsi kusurlu.

Neden?

Vücutlarının şekli belli oluyor. "Ne yapacağız hocam?" Vücutlarının şekli belli oluyor.

"Ne yapacağız hocam?"

Niye hoca camide cübbe giyiyor, hiç düşünmediniz mi? "Şekli belli olmasın." diye. Niye hoca camide cübbe giyiyor, hiç düşünmediniz mi?

"Şekli belli olmasın." diye.

Niye cübbe bol? "Şekli belli olmasın." diye. "Tesettür olsun." diye. Niye cübbe bol?

"Şekli belli olmasın." diye. "Tesettür olsun." diye.

Pantolon giyiliyor. Bu pantolona ne diyorlar? "Frenk pantolonu" diyorlar. Pantolon giyiliyor. Bu pantolona ne diyorlar?

"Frenk pantolonu" diyorlar.
Bu bizim ecdadımızın âdeti değil.Bu bizim ecdadımızın âdeti değil. Bizim ecdadımızın âdeti, bol bir şey giymekti, hiçbir şeyi belli olmazdı.Bizim ecdadımızın âdeti, bol bir şey giymekti, hiçbir şeyi belli olmazdı. Şalvardı; hem çok rahattı hem de çok sıhhî idi. Şalvardı; hem çok rahattı hem de çok sıhhî idi.

Alman söylüyor: "Şalvar, pantolondan çok daha sıhhîdir, yirmi küsur faydası vardır." diyor. Alman söylüyor: "Şalvar, pantolondan çok daha sıhhîdir, yirmi küsur faydası vardır." diyor. Alman, bizim arkadaşımıza söylüyor. Tabi üzengiye ayağını koyar benim ecdadım;Alman, bizim arkadaşımıza söylüyor.

Tabi üzengiye ayağını koyar benim ecdadım;
Bismillâhirrahmânirrahîm dediği zaman ayağını yüz seksen derece hop atın üzerinden kaldırır, Bismillâhirrahmânirrahîm dediği zaman ayağını yüz seksen derece hop atın üzerinden kaldırır, öbür tarafa atar. Neden? Şalvarı var, cübbesi var.öbür tarafa atar.

Neden?

Şalvarı var, cübbesi var.
Topkapı Sarayı'nda Fatih Sultan Mehmed Han'ın kaftanını gördüm; dört yerden yırtmaçlı.Topkapı Sarayı'nda Fatih Sultan Mehmed Han'ın kaftanını gördüm; dört yerden yırtmaçlı. Hani arkadan yırtmacı biliyoruz biz, pardösülerde arkadan yırtmaç var.Hani arkadan yırtmacı biliyoruz biz, pardösülerde arkadan yırtmaç var. Bu yandan da yırtmaçlı, bir iki üç, bir de ön taraf, dört tarafı yırtmaçlı. Neden? Bu yandan da yırtmaçlı, bir iki üç, bir de ön taraf, dört tarafı yırtmaçlı.

Neden?

Ata biniyor mübarek. "Hareketine mâni olmasın." diye.Ata biniyor mübarek. "Hareketine mâni olmasın." diye. Cihad edecek, kılıcı alacak, Allah yolunda buradan Avusturya'ya kadar gidecek, Cihad edecek, kılıcı alacak, Allah yolunda buradan Avusturya'ya kadar gidecek, Viyana'yı muhasara edecek, Almanya içlerine akın yapacak. Viyana'yı muhasara edecek, Almanya içlerine akın yapacak.

Bu pantolonlarla olur mu? Olmaz.Bu pantolonlarla olur mu?

Olmaz.
Daha Sofya'ya gelmeden dizi delinir, poposu yırtılır, arası ayrılır. Bir namaz kılarken sökülür. Daha Sofya'ya gelmeden dizi delinir, poposu yırtılır, arası ayrılır. Bir namaz kılarken sökülür.

Ecdadımız böyle değildi. Biz şimdi kıyafetimizin hepsini değiştirdik. Ecdadımız böyle değildi. Biz şimdi kıyafetimizin hepsini değiştirdik. Frenk gömleği, kulaklı gömlek, Frenk pantolonu, Frenk kıyafeti, Frenk blucini, streç… Frenk gömleği, kulaklı gömlek, Frenk pantolonu, Frenk kıyafeti, Frenk blucini, streç…

Streç mi diyorlar, o daracık pantolonlara? Terziye gidiyor, sanki "öyle bir sıkı olsun ki Streç mi diyorlar, o daracık pantolonlara? Terziye gidiyor, sanki "öyle bir sıkı olsun ki araya kâğıt koymak istesen bile sığmayacak. araya kâğıt koymak istesen bile sığmayacak. İnce bir şey bile sığmayacak kadar sımsıkı" diyor. Bunlar bizim âdetimiz değil. İnce bir şey bile sığmayacak kadar sımsıkı" diyor. Bunlar bizim âdetimiz değil.

"Âdeti bırakalım da hiç olmazsa dinimizi kurtaralım, tesettürü sağlayalım." diye ne yapacağız? "Âdeti bırakalım da hiç olmazsa dinimizi kurtaralım, tesettürü sağlayalım." diye ne yapacağız?

Örtüneceğiz, örtecek kadar uzun giyeceğiz. Örtüneceğiz, örtecek kadar uzun giyeceğiz. Ceketimizi uzun yapacağız, ceket olmayacak pardösü olacak.Ceketimizi uzun yapacağız, ceket olmayacak pardösü olacak. Gidersin pardösü giyersin, ceket giymeyi bırakırsın, ceket yerine pardösü olur. Gidersin pardösü giyersin, ceket giymeyi bırakırsın, ceket yerine pardösü olur.

İş yerinde ne yapacağım? İş yerinde de önlük kullanırsın, olur biter. İş yerinde ne yapacağım?

İş yerinde de önlük kullanırsın, olur biter.
Ben üniversitede önlük kullanırdım. Önlük modasını çıkardım.Ben üniversitede önlük kullanırdım. Önlük modasını çıkardım. Doktorlar gibi önlüğümü giyerdim, derse öyle giderdim. Öyle yanlış kıyafetler yok!Doktorlar gibi önlüğümü giyerdim, derse öyle giderdim.

Öyle yanlış kıyafetler yok!
Her şeyi düşünmemiz lazım. Akıllı insan yaptığı işi düşünür, sebebini düşünür, öyle iş yapar. Her şeyi düşünmemiz lazım. Akıllı insan yaptığı işi düşünür, sebebini düşünür, öyle iş yapar.

Bu kravatın mânası ne? Boğazına sıkıştırıyorsun.Bu kravatın mânası ne?

Boğazına sıkıştırıyorsun.
Birisi gelse aşağıdan tutsa, yukarıyı biraz daha sıkıştırsa adam boğulacak. Birisi gelse aşağıdan tutsa, yukarıyı biraz daha sıkıştırsa adam boğulacak. Hazır. "Gel beni boğ." der gibi. Alt tarafından tut, üst tarafındaki düğümü çek; adam boğulsun. Hazır. "Gel beni boğ." der gibi. Alt tarafından tut, üst tarafındaki düğümü çek; adam boğulsun.

Bunun ne mantığı var? Bu Frenk gömleklerinin kulaklarının ne mantığı var? Bunun ne mantığı var?

Bu Frenk gömleklerinin kulaklarının ne mantığı var?

Mantığı yok. Bir de eskiden kola vardı, kolalanırdı, Mantığı yok. Bir de eskiden kola vardı, kolalanırdı, trafik kazası geçirmiş gibi adam başını sağa sola kıpırdatamazdı; mantıksız.trafik kazası geçirmiş gibi adam başını sağa sola kıpırdatamazdı; mantıksız. Bir İspanyol paça çıktı, paçalar kocaman, bir o tarafa sallanırdı, bir o tarafa sallanırdı; Bir İspanyol paça çıktı, paçalar kocaman, bir o tarafa sallanırdı, bir o tarafa sallanırdı; herkesin paçası çamurluydu. Değil miydi? Arka taraftan, topuktan yere sürünürdü. Olmaz! herkesin paçası çamurluydu.

Değil miydi?

Arka taraftan, topuktan yere sürünürdü. Olmaz!

Hocamız (Mehmed Zahid Kotku) cennetmekân bir gün benim pantolonuma baktı, Hocamız (Mehmed Zahid Kotku) cennetmekân bir gün benim pantolonuma baktı, biraz ona benziyor, tabi ben dikkat etmeye çalışıyorum ama tenkit etmişti rahmetullahi aleyh,biraz ona benziyor, tabi ben dikkat etmeye çalışıyorum ama tenkit etmişti rahmetullahi aleyh, cennetmekân, nur içinde yatsın, Allah himmetlerine, teveccühlerine erdirsin. cennetmekân, nur içinde yatsın, Allah himmetlerine, teveccühlerine erdirsin.

Tabi ben ne yapmış oluyorum? Hakkı söylemiş oluyorum. Tabi ben ne yapmış oluyorum?

Hakkı söylemiş oluyorum.

Sizin de birinci hadîs-i şerîfe göre ne yapmanız gerekiyor? Sizin de birinci hadîs-i şerîfe göre ne yapmanız gerekiyor?

Sevmediğiniz bir insan bile söylese haktan yana olmanız gerekiyor. Sevmediğiniz bir insan bile söylese haktan yana olmanız gerekiyor. Bir de sevdiğiniz insan söylerse tabi haydi haydi kabul edilir. Bir de sevdiğiniz insan söylerse tabi haydi haydi kabul edilir.

Evet, İslâm bir kere kılık kıyafeti düzenlemekle işe başlamış. Evet, İslâm bir kere kılık kıyafeti düzenlemekle işe başlamış. Bir, bol kıyafet giyilecek; erkek de öyle kadın da öyle.Bir, bol kıyafet giyilecek; erkek de öyle kadın da öyle. İki, birbirleriyle ihtilaf olmayacak, karışım olmayacak. Haremlik selamlık olacak, ayrılık olacak. İki, birbirleriyle ihtilaf olmayacak, karışım olmayacak. Haremlik selamlık olacak, ayrılık olacak.

Eskiden tramvaylarda ayrıymış. Ben İstanbul'un o hâline yetişmedim. Eskiden tramvaylarda ayrıymış. Ben İstanbul'un o hâline yetişmedim. Belki yaşlı dedelerimiz yetişmiştir.Belki yaşlı dedelerimiz yetişmiştir. Kadın binerse arka taraftan, orta yerdeki perde Kadın binerse arka taraftan, orta yerdeki perde bir öteye kadınlar kısmından ön tarafa doğru gidermiş. Kadına öncelik tanınırmış. bir öteye kadınlar kısmından ön tarafa doğru gidermiş. Kadına öncelik tanınırmış.

Şimdi düşünün kadın erkek aynı kalabalıkta, aynı otobüse, tramvaya biniyor.Şimdi düşünün kadın erkek aynı kalabalıkta, aynı otobüse, tramvaya biniyor. Hızlı tramvay, yavaş tramvay, neyse... Ne oluyor? Hızlı tramvay, yavaş tramvay, neyse...

Ne oluyor?

Mahvoluyor. Erkek de mahvoluyor, kadın da mahvoluyor, İslâm da mahvoluyor, Mahvoluyor. Erkek de mahvoluyor, kadın da mahvoluyor, İslâm da mahvoluyor, Müslümanlık da ayaklar altında kalıyor.Müslümanlık da ayaklar altında kalıyor. Çünkü kadının her tarafından öteki insanlar sarmış oluyor, sarılmış oluyor.Çünkü kadının her tarafından öteki insanlar sarmış oluyor, sarılmış oluyor. Temas oluyor, değme oluyor, hissetme oluyor. Çok kötü şeyler oluyor. Temas oluyor, değme oluyor, hissetme oluyor. Çok kötü şeyler oluyor.

Onun için her şeyi düşünerek yapmamız lazım. İslâm böyle ayırmış.Onun için her şeyi düşünerek yapmamız lazım.

İslâm böyle ayırmış.
Tesettürle ayırmış, mekân olarak ayırmış. Tesettürle ayırmış, mekân olarak ayırmış. Bir de mesela bizim köyde kahvenin, çarşının olduğu sokaktan kadınlar geçemezdi. Bir de mesela bizim köyde kahvenin, çarşının olduğu sokaktan kadınlar geçemezdi. Böyle bir şey yoktu. Çarşıdan, pazardan alışveriş ne olacak? Erkekler yapardı. Böyle bir şey yoktu.

Çarşıdan, pazardan alışveriş ne olacak?

Erkekler yapardı.
Şimdi kadınlar çarşıya çıkıyor, pazara çıkıyor, sutyeni alıyor,Şimdi kadınlar çarşıya çıkıyor, pazara çıkıyor, sutyeni alıyor, "Acaba bana gelir mi gelmez mi?" diyor. "Acaba bana gelir mi gelmez mi?" diyor. Tezgahtar da bakıyor; "Küçük gelir, büyük gelir." diyor. Aman yâ Rabbi! Olmaz ki! Tezgahtar da bakıyor; "Küçük gelir, büyük gelir." diyor.

Aman yâ Rabbi! Olmaz ki!

"Bu kumaş bana yakışır mı yakışmaz mı?" "Bu kumaş bana yakışır mı yakışmaz mı?"

Kuyumcuya gidiyor, yüzükleri takıyor; "Yakıştı mı, güzel oldu mu? Şunu çıkarır mısın?" bilmem ne... Kuyumcuya gidiyor, yüzükleri takıyor; "Yakıştı mı, güzel oldu mu? Şunu çıkarır mısın?" bilmem ne...

Olmaz ki! İslâm'da böyle şeyler yok. İslâm bunları derece derece engellemiş; Olmaz ki! İslâm'da böyle şeyler yok. İslâm bunları derece derece engellemiş; namusu korumuş, nesli korumuş, aileyi korumuş, ahlâkı korumuş. Şimdi ne olmuş? namusu korumuş, nesli korumuş, aileyi korumuş, ahlâkı korumuş.

Şimdi ne olmuş?

Şimdi gazeteler, mecmualar, dergiler, televizyonlar felaket.Şimdi gazeteler, mecmualar, dergiler, televizyonlar felaket. Müstehcenliği o kadar alışkanlık hâline getirdiler kiMüstehcenliği o kadar alışkanlık hâline getirdiler ki şimdi müstehcenlik hakkında millette reaksiyon bile kalmadı. şimdi müstehcenlik hakkında millette reaksiyon bile kalmadı.

"Olmaz böyle şey, bu kadarı da fazla!" diyecek bir itiraz da kalmadı. Bu da büyük bir felaket. "Olmaz böyle şey, bu kadarı da fazla!" diyecek bir itiraz da kalmadı. Bu da büyük bir felaket.

Neden büyük felaket? Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; Neden büyük felaket?

Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

"Benî İsrail'in alimleri günah işleyenlerin yanından geçerken; 'Bu günahtır, yapmayın.' dediler. "Benî İsrail'in alimleri günah işleyenlerin yanından geçerken; 'Bu günahtır, yapmayın.' dediler. Onlar dinlemedi. Ertesi gün oradan geçerken, alim, onların o günahı yine işlediğini görünce geçti, gitti. Onlar dinlemedi. Ertesi gün oradan geçerken, alim, onların o günahı yine işlediğini görünce geçti, gitti. 'Dün söyledim.' dedi, geçti gitti." Bu doğru değil. 'Dün söyledim.' dedi, geçti gitti."

Bu doğru değil.
Madem o, günahı tekrar ediyor, alim de hatanın hata olduğunu söylemeye devam edecek.Madem o, günahı tekrar ediyor, alim de hatanın hata olduğunu söylemeye devam edecek. "Bu yaptığınız günahtır, dün söylemiştim, bugün niye yapıyorsunuz, şöyledir böyledir…" "Bu yaptığınız günahtır, dün söylemiştim, bugün niye yapıyorsunuz, şöyledir böyledir…" diye yine söyleyecek. Gücü yeterse yaptırmayacak, gücü yetmezse söyleyecek. diye yine söyleyecek.

Gücü yeterse yaptırmayacak, gücü yetmezse söyleyecek.

Gücü yeterse yaptırmayacak. Niye "gücü yeterse" diye söylüyorum? Gücü yeterse yaptırmayacak. Niye "gücü yeterse" diye söylüyorum?

Sen baba mısın, dede misin; çocuğuna, torununa gücün yeter mi? Yeter.Sen baba mısın, dede misin; çocuğuna, torununa gücün yeter mi?

Yeter.
O zaman sen onlara yaptırmama durumundasın, söyleme durumunda değilsin. Yaptırmayacaksın. O zaman sen onlara yaptırmama durumundasın, söyleme durumunda değilsin. Yaptırmayacaksın.

Gücü yetince yaptırmayacak. Gücü yetmezse nasihat edecek, söyleyecek.Gücü yetince yaptırmayacak. Gücü yetmezse nasihat edecek, söyleyecek. Ona da gücü yetmezse içinden; "Aman yâ Rabbi!Ona da gücü yetmezse içinden; "Aman yâ Rabbi! Sen beni bunların şerrinden koru, ben buna razı değilim." diyecek. Sen beni bunların şerrinden koru, ben buna razı değilim." diyecek.

Biliyorsunuz hadîs-i şerîfe göre bu da imanın en aşağı derecesidir,. Biliyorsunuz hadîs-i şerîfe göre bu da imanın en aşağı derecesidir,.

İslâm böyle. Reaksiyon kabiliyetini kaybedince ne oluyor? İslâm böyle. Reaksiyon kabiliyetini kaybedince ne oluyor?

"Allah onların kalplerini birbirlerine vurdu, benzetti." "Allah onların kalplerini birbirlerine vurdu, benzetti."

Benî İsrail'in aliminin, abidinin kalbi de günahkârının kalbine benzedi. Neden? Benî İsrail'in aliminin, abidinin kalbi de günahkârının kalbine benzedi.

Neden?

Günaha reaksiyon kalmadı. Günaha karşı aksülamel kalmadı. Günaha reaksiyon kalmadı. Günaha karşı aksülamel kalmadı. Onun için kalpleri birbirine benzedi, hepsi birden helâk oldular. Nasıl olacak? Onun için kalpleri birbirine benzedi, hepsi birden helâk oldular.

Nasıl olacak?

Günaha hiçbir yerde, hiçbir zaman rıza gösterilmeyecek. Günaha hiçbir yerde, hiçbir zaman rıza gösterilmeyecek. Günahın çokluğu, iyi insanın onun günah olduğunu söylemesine bir mâni teşkil etmeyecek; Günahın çokluğu, iyi insanın onun günah olduğunu söylemesine bir mâni teşkil etmeyecek; onu alıkoymayacak. Söyleyecek: "Bu yanlıştır, yapmamak lazım, yapmamanız lazım." diyecek.onu alıkoymayacak. Söyleyecek:

"Bu yanlıştır, yapmamak lazım, yapmamanız lazım." diyecek.
Lisan-ı münasip ile... Ben etrafımdaki kardeşlere işin kolayını buldum, ceza yazıyorum; Lisan-ı münasip ile...

Ben etrafımdaki kardeşlere işin kolayını buldum, ceza yazıyorum;

"Sana elli lira ceza, beş yüz lira, beş bin lira ceza." diyorum. "Niye hocam?" "Sana elli lira ceza, beş yüz lira, beş bin lira ceza." diyorum.

"Niye hocam?"

"Sol elinle yedin, beş bin lira ceza." "Sana on bin lira ceza." "Sol elinle yedin, beş bin lira ceza."

"Sana on bin lira ceza."

"Niye hocam?" "Takkesiz namaz kıldın." "Sana şu kadar ceza, bu kadar ceza…" "Niye hocam?"

"Takkesiz namaz kıldın."

"Sana şu kadar ceza, bu kadar ceza…"

Biraz şaka gibi oluyor ama öbür taraf da hiç olmazsa yaptığı şeyin yanlış olduğunu Biraz şaka gibi oluyor ama öbür taraf da hiç olmazsa yaptığı şeyin yanlış olduğunu anlamış oluyor; ben de söylemiş oluyorum, rahatlıyorum. anlamış oluyor; ben de söylemiş oluyorum, rahatlıyorum. "Elhamdülillah, yarı şaka yarı ciddi hiç olmazsa o işin yanlışlığını söyledim." diyorum. "Elhamdülillah, yarı şaka yarı ciddi hiç olmazsa o işin yanlışlığını söyledim." diyorum. Söylemediğim zaman; "Niye ben bunu söyleyemedim?" diye, gece akşam yatıncaya kadar içimde bir üzüntü,Söylemediğim zaman; "Niye ben bunu söyleyemedim?" diye, gece akşam yatıncaya kadar içimde bir üzüntü, bir dert oluyor. "Ben hoca olduğum halde niye söyleyemedim? bir dert oluyor.

"Ben hoca olduğum halde niye söyleyemedim?
Niye oada onun günah olduğunu söyleyemedim?" diye çok mahcup oluyorum, çok korkuyorum.Niye oada onun günah olduğunu söyleyemedim?" diye çok mahcup oluyorum, çok korkuyorum. Allah; "'Niye söylemedin?' diye bana sorar." diye korkuyorum. Allah; "'Niye söylemedin?' diye bana sorar." diye korkuyorum.

İslâm böyle engellemiş ama işte dünyanın hâli bu. Dünyanın hâli fena. İslâm böyle engellemiş ama işte dünyanın hâli bu. Dünyanın hâli fena. Kıyamet yakın, aklınızı başınıza toplayın. Kıyamet yakın, aklınızı başınıza toplayın.

İkrai'l-Kur'âne fî külli şehrin kâle innî ecidü kuvveten kâle fa'kra'hü fî işrîne leyletenİkrai'l-Kur'âne fî külli şehrin kâle innî ecidü kuvveten kâle fa'kra'hü fî işrîne leyleten kâle innî ecidü kuvveten kâle fa'kra'hü fî aşrin kâle innî ecidü kuvveten kâle fa'kra'hü fî aşrin kâle innî ecidü kuvveten kâle fa'kra'hu fî seb'in ve lâ tezid alâ zâlike. kâle innî ecidü kuvveten kâle fa'kra'hu fî seb'in ve lâ tezid alâ zâlike. Bu rivayet Abdullah İbn Amr'den. Ebû Dâvud, Müslim ve Buhârî'de var. Bu rivayet Abdullah İbn Amr'den. Ebû Dâvud, Müslim ve Buhârî'de var. Altındaki bir rivayeti daha beraber okuyalım: Altındaki bir rivayeti daha beraber okuyalım:

İkrai'l-Kur'âne fî külli şehrin ikra'hü fî hamsin ve işrîne ikra'hü fî hamse aşrete İkrai'l-Kur'âne fî külli şehrin ikra'hü fî hamsin ve işrîne ikra'hü fî hamse aşrete ikra'hü fî aşrin ikra'hü fî seb'in lâ yefkahühû men yekraühû fî ekalle min selâs.ikra'hü fî aşrin ikra'hü fî seb'in lâ yefkahühû men yekraühû fî ekalle min selâs. Bu da Ahmed b. Hanbel'in rivayeti, Abdullah İbn Amr'den. Bu da Ahmed b. Hanbel'in rivayeti, Abdullah İbn Amr'den. Her ikisi de Abdullah İbn Amr radıyallahu anhümâ'dan. Kim bu zât-ı muhterem? Her ikisi de Abdullah İbn Amr radıyallahu anhümâ'dan.

Kim bu zât-ı muhterem?

Mısırı fetheden Amr İbn Âs var, onun oğlu; alim, fâzıl Abdullah İbn Amr.Mısırı fetheden Amr İbn Âs var, onun oğlu; alim, fâzıl Abdullah İbn Amr. O da Kahire'de. Kahire'de bir Amr camii var; o da oranın köşesinde medfun.O da Kahire'de. Kahire'de bir Amr camii var; o da oranın köşesinde medfun. Allah şefaatine erdirsin. Sahabe. Bir beldede bir sahabe, o beldenin önderidir, lideridir, Allah şefaatine erdirsin. Sahabe. Bir beldede bir sahabe, o beldenin önderidir, lideridir, âhirette o beldenin müslümanları onun arkasından cennete gidecek. âhirette o beldenin müslümanları onun arkasından cennete gidecek. Elhamdülillah ziyaret etmek nasip oldu. Elhamdülillah ziyaret etmek nasip oldu.

Bu Abdullah İbn Amr İbnü'l-Âs rivayet etmiş. Rivayetlerin ikisini de okuyalım. Bu Abdullah İbn Amr İbnü'l-Âs rivayet etmiş. Rivayetlerin ikisini de okuyalım.

Peygamber Efendimiz birincisinde diyor ki; İkra'i'l-Kur'ân. "Kur'ân-ı Kerîm'i oku." Peygamber Efendimiz birincisinde diyor ki;

İkra'i'l-Kur'ân. "Kur'ân-ı Kerîm'i oku."
Fî külli şehrin. "Her ayda." Ne demek? Bir ayda oku, oku, oku, bitir. Fî külli şehrin. "Her ayda."

Ne demek?

Bir ayda oku, oku, oku, bitir.
"Bir ayda bir hatim indir." demek. Sonra ne demiş? "Bir ayda bir hatim indir." demek.

Sonra ne demiş?

Kâle innî ecidü kuvveten. "Yâ Resûlallah!Kâle innî ecidü kuvveten. "Yâ Resûlallah! Ben kendimde daha kuvvet hissediyorum, daha çabuk okuyabilirim." Ben kendimde daha kuvvet hissediyorum, daha çabuk okuyabilirim."

İnnî ecidü kuvveten. "İçimde bir kuvvet görüyorum." İnnî ecidü kuvveten. "İçimde bir kuvvet görüyorum." Kâle fa'kra'hü fî işrîne leyle. "O zaman yirmi günde oku." Kâle fa'kra'hü fî işrîne leyle. "O zaman yirmi günde oku." Kâle innî ecidü kuvveten. "Ben içimde daha hızlı okuma kuvveti hissediyorum.Kâle innî ecidü kuvveten. "Ben içimde daha hızlı okuma kuvveti hissediyorum. Daha hızlı okuyabilirim." Kâle fe'kra'hü fî aşrin. "On günde oku.Daha hızlı okuyabilirim." Kâle fe'kra'hü fî aşrin. "On günde oku. Hatmini on günde tamamla." Kâle innî ecidü kuvveten. "Yâ Resûlallah!Hatmini on günde tamamla." Kâle innî ecidü kuvveten. "Yâ Resûlallah! Ben daha hızlı okumaya kuvvet hissediyorum; içimde bir kuvvet seziyorum, buluyorum."Ben daha hızlı okumaya kuvvet hissediyorum; içimde bir kuvvet seziyorum, buluyorum." Kâle fe'kra'hü fî seb'in. "Yedi günde oku, bir haftada oku."Kâle fe'kra'hü fî seb'in. "Yedi günde oku, bir haftada oku." Ve lâ tezid alâ zâlike. "Bundan da daha hızlı okumaya, süratini daha fazlalaştırmaya kalkışma." dedi. Ve lâ tezid alâ zâlike. "Bundan da daha hızlı okumaya, süratini daha fazlalaştırmaya kalkışma." dedi.

Yedi günde, haftada bir. Onun için Pakistanlı kardeşlerimiz bizden çok daha alim insanlar.Yedi günde, haftada bir.

Onun için Pakistanlı kardeşlerimiz bizden çok daha alim insanlar.
Onların alimleri çok yüksek alimler. Çok kıymetli kitaplar basmışlar.Onların alimleri çok yüksek alimler. Çok kıymetli kitaplar basmışlar. Kur'ân-ı Kerîm'in çok güzel çeşitleri var orada, hadis kitaplarının çok güzel neşriyatları var; kuvvetli.Kur'ân-ı Kerîm'in çok güzel çeşitleri var orada, hadis kitaplarının çok güzel neşriyatları var; kuvvetli. Oradaki Kur'ân-ı Kerîm'leri aldım da, bazıları kütüphanemde hatıra olarak var,Oradaki Kur'ân-ı Kerîm'leri aldım da, bazıları kütüphanemde hatıra olarak var, Kur'ân-ı Kerîm çeşitleri... Kur'ân-ı Kerîm'i yediye bölmüş, kenarına yazmış.Kur'ân-ı Kerîm çeşitleri...

Kur'ân-ı Kerîm'i yediye bölmüş, kenarına yazmış.
Onlar her bölüme "menzil" diyorlar: Birinci menzil; Fâtiha'dan başlayacak; Onlar her bölüme "menzil" diyorlar:

Birinci menzil; Fâtiha'dan başlayacak;

Euzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillahirrahmânirrahîm. Elif lâm mîm… vesaire. Euzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillahirrahmânirrahîm. Elif lâm mîm… vesaire.

Oraya geldiği zaman birinci menzil tamam. İkinci menzil, üçüncü menzil… yedinci menzil. Yedi menzil. Oraya geldiği zaman birinci menzil tamam. İkinci menzil, üçüncü menzil… yedinci menzil. Yedi menzil.

Biz otuz sayfaya ne diyoruz? "Cüz" diyoruz. Yirmi sayfaya bir cüz diyoruz, otuz tane cüz var. Biz otuz sayfaya ne diyoruz?

"Cüz" diyoruz. Yirmi sayfaya bir cüz diyoruz, otuz tane cüz var.

O ne diyor? Yedide birine "menzil" diyor. Bu neye göre? İşte bak bu hadîs-i şerîfe göre. O ne diyor? Yedide birine "menzil" diyor.

Bu neye göre?

İşte bak bu hadîs-i şerîfe göre.
Yedi günde hıfz etmeye göre, hatmetmeye göre. Yedi günde hıfz etmeye göre, hatmetmeye göre.

Hatırınızda olsun,Hatırınızda olsun, daha fazla hızlı okursanız Peygamber Efendimiz, Abdullah ibni Amr'a; "Artık bundan da hızlı yapma." demiş daha fazla hızlı okursanız Peygamber Efendimiz, Abdullah ibni Amr'a; "Artık bundan da hızlı yapma." demiş

Ben hadisin şerhinden hatırlıyorum ki Abdullah İbn Amr sonradan pişman olmuş.Ben hadisin şerhinden hatırlıyorum ki Abdullah İbn Amr sonradan pişman olmuş. İhtiyarladığı zaman bu kadar hızlı okumakta zorlanmış. İhtiyarladığı zaman bu kadar hızlı okumakta zorlanmış.

İnnî ecidü kuvveten dedi ya, "Ben kendimde kuvvet hissediyorum, daha hızlı yapabilirim."İnnî ecidü kuvveten dedi ya, "Ben kendimde kuvvet hissediyorum, daha hızlı yapabilirim." Sonradan o kuvvet kalmayınca, ihtiyarlayınca; "Keşke Resûlullah'ın ilk dediğini tutsaydım." demiş. Sonradan o kuvvet kalmayınca, ihtiyarlayınca; "Keşke Resûlullah'ın ilk dediğini tutsaydım." demiş.

İbadetlerde devamlılık önemlidir, işin önünü sonunu, evvelini âhirini düşünüp, İbadetlerde devamlılık önemlidir, işin önünü sonunu, evvelini âhirini düşünüp, ölçülü bir tarzda ibadetleri öyle yapmak lazım. ölçülü bir tarzda ibadetleri öyle yapmak lazım. Fazla fazla yapıp da sonra bıraktığı zaman iyi olmaz. Fazla fazla yapıp da sonra bıraktığı zaman iyi olmaz.

Onun için hiç olmazsa ayda bir ne yapmamız lazım? Hatmetmemiz lazım. Onun için hiç olmazsa ayda bir ne yapmamız lazım?

Hatmetmemiz lazım.

Bu ne demektir? "Günde bir cüzü bitirmek" demektir. Bu ne demektir? Bu ne demektir?

"Günde bir cüzü bitirmek" demektir.

Bu ne demektir?

"Kur'ân-ı Kerîm'i hızlı okuyabilecek hâle gelmek" demektir. "Kur'ân-ı Kerîm'i hızlı okuyabilecek hâle gelmek" demektir.

Şimdi Kur'ân-ı Kerîm'i hiç bilmeyenler; "Vay benim başıma gelenler! Şimdi Kur'ân-ı Kerîm'i hiç bilmeyenler; "Vay benim başıma gelenler! Ben zaten kekeleyerek yarım sayfa okuyamıyorum, ömrümde bir tane hatim indirmedim." diyecek. Ben zaten kekeleyerek yarım sayfa okuyamıyorum, ömrümde bir tane hatim indirmedim." diyecek.

Kur'an Allah'ın kelamıdır, öğrenecek. Kur'an Allah'ın kelamıdır, öğrenecek.

Aşağıdaki rivayet yine Abdullah İbn Amr'dan amaAşağıdaki rivayet yine Abdullah İbn Amr'dan ama Ahmed b. Hanbel rahmetullahi aleyh rivayet etmiş. Ahmed b. Hanbel rahmetullahi aleyh rivayet etmiş.

İkrai'l-Kur'âne fî külli şehrin. "Kur'an'ı bir ayda, her ayda hatmedin, okuyun." İkrai'l-Kur'âne fî külli şehrin. "Kur'an'ı bir ayda, her ayda hatmedin, okuyun." İkra'hü fî hamsin ve işrîne. "Yirmi beş günde hatmedin."İkra'hü fî hamsin ve işrîne. "Yirmi beş günde hatmedin." İkra'hü fî hamse aşrete. "On beş günde okuyun." İkra'hü fî aşrin. "On günde okuyun."İkra'hü fî hamse aşrete. "On beş günde okuyun." İkra'hü fî aşrin. "On günde okuyun." İkra'hü fî seb'in. "Yedi günde okuyun." demiş. Bu rivayette arkasında şu ilave var: İkra'hü fî seb'in. "Yedi günde okuyun." demiş.

Bu rivayette arkasında şu ilave var:

Lâ yefkahühû. "Anlayamaz, derinliğine âyetin mânasını takip edemez." Lâ yefkahühû. "Anlayamaz, derinliğine âyetin mânasını takip edemez." Men yekraühû fî ekalle min selâsin. "Üç günden az zamanda okuyan kimse." Men yekraühû fî ekalle min selâsin. "Üç günden az zamanda okuyan kimse."

Vır vır vır… E ne oldu, ne dedi? Anlayamaz. Çok hızlı gitti. Maksat nedir? Anlamaktır.Vır vır vır…

E ne oldu, ne dedi?

Anlayamaz. Çok hızlı gitti.

Maksat nedir?

Anlamaktır.
Onun için üç günü zikrediyor ama "Üç günden az okuyan da bundan bir şey anlayamaz." diyor. Onun için üç günü zikrediyor ama "Üç günden az okuyan da bundan bir şey anlayamaz." diyor.

Demek ki buna bakarak; "En aşağı üç günde oku." demişler. Ortası "yedi gün." Demek ki buna bakarak; "En aşağı üç günde oku." demişler. Ortası "yedi gün." Normali de Kur'ân-ı Kerîm'i bir ayda hatmetmek lazım.Normali de Kur'ân-ı Kerîm'i bir ayda hatmetmek lazım. Daha da geçe bırakmamak lazım. Kur'ân-ı Kerîm'le meşgul olmak lazım. Daha da geçe bırakmamak lazım. Kur'ân-ı Kerîm'le meşgul olmak lazım.

Millet Kur'ân-ı Kerîm'le ünsiyet etmiyor. Kur'ân-ı Kerîm'e böyle bağlı değil.Millet Kur'ân-ı Kerîm'le ünsiyet etmiyor. Kur'ân-ı Kerîm'e böyle bağlı değil. Böyle okuyamıyoruz, Allah bizleri affetsin. Böyle okuyamıyoruz, Allah bizleri affetsin.

Hacı baba caminin dışında oturuyor, bir kavak kütüğünü deviriyorlar,Hacı baba caminin dışında oturuyor, bir kavak kütüğünü deviriyorlar, tık oraya koyuyorlar, güneşli havada, Yeni caminin önündeki kumrular gibi oraya diziliyorlar.tık oraya koyuyorlar, güneşli havada, Yeni caminin önündeki kumrular gibi oraya diziliyorlar. Sen yolcusun mesela, gelmişsin, gidiyorsun.Sen yolcusun mesela, gelmişsin, gidiyorsun. Oh güneşlen... Hacı babaların hepsi sakallı, elinde baston vesaire. Oh güneşlen... Hacı babaların hepsi sakallı, elinde baston vesaire.

"es-Selamu aleyküm." "Aleyküm selam." "es-Selamu aleyküm."

"Aleyküm selam."

Namaza yarım saat var, gelmişler oraya oturmuşlar, dışarıda duruyorlar: Namaza yarım saat var, gelmişler oraya oturmuşlar, dışarıda duruyorlar:

"Sarı öküz ne yaptı, efendim tarlanın mahsulü ne oldu?" Bilmem ne? "Sarı öküz ne yaptı, efendim tarlanın mahsulü ne oldu?" Bilmem ne?

Ya gir içeri, Kur'ân oku. Yarım saatte insan bir cüzü bitirir, o günkü vazifeyi bitirir.Ya gir içeri, Kur'ân oku. Yarım saatte insan bir cüzü bitirir, o günkü vazifeyi bitirir. Biraz ezberini ilerlet.Biraz ezberini ilerlet. Kur'ân-ı Kerîm'in ne kadar çok âyetini bilirse cennette mü'minin derecesi o kadar yüksek olacak. Kur'ân-ı Kerîm'in ne kadar çok âyetini bilirse cennette mü'minin derecesi o kadar yüksek olacak.

Ona çalışmak lazım değil mi? Ona çalışmak lazım. Ona çalışmak lazım değil mi?

Ona çalışmak lazım.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi Kur'ân-ı Kerîm'i sevenlerden, ona güzel bağlananlardan,Allahu Teâlâ hazretleri bizi Kur'ân-ı Kerîm'i sevenlerden, ona güzel bağlananlardan, sarılanlardan, onu çok okuyanlardan, içindeki ahkâmı hayatına tatbik edenlerden,sarılanlardan, onu çok okuyanlardan, içindeki ahkâmı hayatına tatbik edenlerden, uygulayanlardan, böylece Kur'ân-ı Kerîm'in şefaatine erenlerden eylesin. uygulayanlardan, böylece Kur'ân-ı Kerîm'in şefaatine erenlerden eylesin.

Fâtiha-ı Şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-ı Şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2