Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

İlim Yolundaki Âlimin Kıymeti ve Hakk'a Tabi Olmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Zilhicce 1409 / 02.08.1989
İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, yurt içinde ve yurt dışında verdiği konferanslar, açılış ve kapanış konuşmalarından oluşmaktadır.

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in yolunu insanlara anlatmaya çalışan hocamızın muhtelif yerlerde/ülkelerde yapmış oldukları konuşmalardan oluşmaktadır. Konuşmalarda genellikle önce İslâm’ın hak ve gerçek olduğu, büyüklüğü ortaya konuluyor ve İslâm’ın prensipleri hakkında genel bilgiler veriliyor. Geçmiş ümmetlerin kitaplarında Peygamber Efendimiz’le ilgili haberler olduğu ifade ediliyor. Sonra Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in ahlâkı ve bazı güzel ahlâklar anlatılıyor. Peygamber Efendimiz’e en güzel şekilde uymanın yolu olan, ihsân yolu olan tasavvuf üzerinde duruluyor. Nefsi terbiye etmek, güzel ahlâk sahibi olmak için neler yapmak gerektiği anlatılıyor. Zikir ve zikrin usûlü hakkında bilgiler veriliyor. En son bölümde ise, tebliğ ve irşad çalışmalarının önemi üzerinde duruluyor, herkesin İslâm’a hizmet etmesi gerektiği vurgulanıyor.

COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır. Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler bulunmaktadır. Keza Mehmed Zahid Efendi, hocası Necati Lugal, Ali Yakup Cenkçiler ve Muammer Dolmacı hakkında da bağımsız yazılar kaleme almıştır.

Fatih Sultan Mehmed'in Eğitimi Ve Molla Gürânî'nin Rolü, İlme Verilen Önem ve Alime Saygı, İlim Ve Amelde İhlas, Ne Mutlu Gariplere, Tek | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İlim Yolundaki Âlimin Kıymeti ve Hakk'a Tabi Olmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Zilhicce 1409 / 02.08.1989
İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, yurt içinde ve yurt dışında verdiği konferanslar, açılış ve kapanış konuşmalarından oluşmaktadır.

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in yolunu insanlara anlatmaya çalışan hocamızın muhtelif yerlerde/ülkelerde yapmış oldukları konuşmalardan oluşmaktadır. Konuşmalarda genellikle önce İslâm’ın hak ve gerçek olduğu, büyüklüğü ortaya konuluyor ve İslâm’ın prensipleri hakkında genel bilgiler veriliyor. Geçmiş ümmetlerin kitaplarında Peygamber Efendimiz’le ilgili haberler olduğu ifade ediliyor. Sonra Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in ahlâkı ve bazı güzel ahlâklar anlatılıyor. Peygamber Efendimiz’e en güzel şekilde uymanın yolu olan, ihsân yolu olan tasavvuf üzerinde duruluyor. Nefsi terbiye etmek, güzel ahlâk sahibi olmak için neler yapmak gerektiği anlatılıyor. Zikir ve zikrin usûlü hakkında bilgiler veriliyor. En son bölümde ise, tebliğ ve irşad çalışmalarının önemi üzerinde duruluyor, herkesin İslâm’a hizmet etmesi gerektiği vurgulanıyor.

COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır. Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler bulunmaktadır. Keza Mehmed Zahid Efendi, hocası Necati Lugal, Ali Yakup Cenkçiler ve Muammer Dolmacı hakkında da bağımsız yazılar kaleme almıştır.

Fatih Sultan Mehmed'in Eğitimi Ve Molla Gürânî'nin Rolü, İlme Verilen Önem ve Alime Saygı, İlim Ve Amelde İhlas, Ne Mutlu Gariplere, Tek | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî küllî hîn.el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî küllî hîn. es-Salâtü ve's-selâmu alâ seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ ve şefîi'z-zünûbinâes-Salâtü ve's-selâmu alâ seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ ve şefîi'z-zünûbinâ ve üsvetine'l-haseneti Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve mentebiahû bi-ihsânin ecmaîn. ve üsvetine'l-haseneti Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve mentebiahû bi-ihsânin ecmaîn.

Çok aziz ve muhterem kardeşlerim! Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Çok aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.

eş-Şakâiku'n-Nu'mâniyye fî ulemâi'd-Devleti'l-Osmâniyye diye Taşköprîzâde'nin meşhur bir eseri vardır.eş-Şakâiku'n-Nu'mâniyye fî ulemâi'd-Devleti'l-Osmâniyye diye Taşköprîzâde'nin meşhur bir eseri vardır. Osmanlı alimlerini anlatan güzel bir eserdir. Maalesef daha Türkçe'ye çevrilmedi.Osmanlı alimlerini anlatan güzel bir eserdir. Maalesef daha Türkçe'ye çevrilmedi. Hâlbuki bu toprakların yetiştirdiği büyükleri anlatan çok önemli bir kaynak kitaptır. Hâlbuki bu toprakların yetiştirdiği büyükleri anlatan çok önemli bir kaynak kitaptır. Ben bazen konuştuğum zaman mühim kitaplara işaret ediyorum. Belki sonra da birisi üzerine eğilip çalışıyor. Ben bazen konuştuğum zaman mühim kitaplara işaret ediyorum. Belki sonra da birisi üzerine eğilip çalışıyor. Şifâ-i Şerîf'i de Ankara'da öyle söylemiştim. Çok önemli kitaptır.Şifâ-i Şerîf'i de Ankara'da öyle söylemiştim. Çok önemli kitaptır. "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sevgisini kazanmak, onu daha iyi tanımak,"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sevgisini kazanmak, onu daha iyi tanımak, o muhabbete sahip olmak için o kitabı hep okurlarmış okuturlarmış. Her kütüphanede varmış.o muhabbete sahip olmak için o kitabı hep okurlarmış okuturlarmış. Her kütüphanede varmış. Eskiler devrederlermiş, tekrar tekrar okurlarmış." dedim. Eskiler devrederlermiş, tekrar tekrar okurlarmış." dedim. Birkaç himmet sahibi çıkmış, elhamdülillah Türkçe'ye tercüme etmişler. Okumanızı tavsiye ederim.Birkaç himmet sahibi çıkmış, elhamdülillah Türkçe'ye tercüme etmişler. Okumanızı tavsiye ederim. Şakâiku'n-Nu'mâniyye'de öyledir. Şakâiku'n-Nu'mâniyye'de öyledir.

Orada okumuştum ki Fatih Sultan Mehmed küçük bir çocukken hiç öyle talime terbiyeye boyun eğmezmiş.Orada okumuştum ki Fatih Sultan Mehmed küçük bir çocukken hiç öyle talime terbiyeye boyun eğmezmiş. Zekâsından dolayı haşarıymış, yaramazmış. Kur'an okuması gecikmiş.Zekâsından dolayı haşarıymış, yaramazmış. Kur'an okuması gecikmiş. Padişahın şehzâdesi olduğu için fazla da baskı yapamadıklarından hocalar söz geçirememişler.Padişahın şehzâdesi olduğu için fazla da baskı yapamadıklarından hocalar söz geçirememişler. Çocuk da ele avuca sığmadığından… Çocuk da ele avuca sığmadığından…

Bilmiyorum avucunuza cıva aldınız mı? Şöyle böyle derken parmaklarınızın arasından akıp gidiverir.Bilmiyorum avucunuza cıva aldınız mı? Şöyle böyle derken parmaklarınızın arasından akıp gidiverir. Yerlere zıplar gider. Şimdi belki cıvayı pek kullanan olmuyordur. Yerlere zıplar gider. Şimdi belki cıvayı pek kullanan olmuyordur.

Cıva gibi bir çocuk olduğundan, Sultan Murad üzülüyormuş:Cıva gibi bir çocuk olduğundan, Sultan Murad üzülüyormuş: "Bizim oğlanın artık Kur'ân-ı Kerîm'i sökmesi lazımdı. Biraz ilerlemesi lazımdı. Hâlâ bir şey yok."Bizim oğlanın artık Kur'ân-ı Kerîm'i sökmesi lazımdı. Biraz ilerlemesi lazımdı. Hâlâ bir şey yok. Gönderilen hocalar ona eğitim veremiyorlar. Gönderilen hocalar ona eğitim veremiyorlar. Çocuğun haşarılığı haşarı ama hocalar da ne yapıp yapıp yapsalar bu işi…" diye düşünüyormuş. Demiş ki; Çocuğun haşarılığı haşarı ama hocalar da ne yapıp yapıp yapsalar bu işi…" diye düşünüyormuş. Demiş ki;

"Bana şöyle bir dirayetli hoca bulsanız." "Bana şöyle bir dirayetli hoca bulsanız."

"Efendim şimdi yenilerde Mısır'da tahsil edip de buralara gelmiş bir büyük alim kişi var."Efendim şimdi yenilerde Mısır'da tahsil edip de buralara gelmiş bir büyük alim kişi var. Tam sizin aradığınız evsafa sahip. Molla Gürânî derler.Tam sizin aradığınız evsafa sahip. Molla Gürânî derler. Ciddi mi ciddi, alim mi alim, fâzıl mı fâzıl, kâmil mi kâmil bir kimse.Ciddi mi ciddi, alim mi alim, fâzıl mı fâzıl, kâmil mi kâmil bir kimse. Şehzâdemizi yetiştirme hususunda o uygun olur." demişler. Sultan II. Murad Molla Gürânî'yi çağırmış; Şehzâdemizi yetiştirme hususunda o uygun olur." demişler.

Sultan II. Murad Molla Gürânî'yi çağırmış;

"Benim böyle bir şehzâdem var. Senin onu yetiştirmeni uygun gördük." demiş. "Benim böyle bir şehzâdem var. Senin onu yetiştirmeni uygun gördük." demiş.

"Padişahım, ben öyle padişah oğlu filan tanımam. Yetiştireceğim zaman serbest olmak isterim."Padişahım, ben öyle padişah oğlu filan tanımam. Yetiştireceğim zaman serbest olmak isterim. Bana tam salahiyet verirseniz kabul ederim. Aksi takdirde hocalığı kabul etmem." demiş. Bana tam salahiyet verirseniz kabul ederim. Aksi takdirde hocalığı kabul etmem." demiş.

"Neylersen eyle." "İcabında döverim." "Döv." "Neylersen eyle."

"İcabında döverim."

"Döv."

Hocanın vurduğu yerde gül biter, diye atasözü var ya; salahiyeti almış. Sopayı da yanına almış.Hocanın vurduğu yerde gül biter, diye atasözü var ya; salahiyeti almış. Sopayı da yanına almış. Manisa'ya gelmiş. Saraya veya sancak beyi olan şehzâdenin olduğu konağa gelmiş. Yanında sopası, asâsı. Manisa'ya gelmiş. Saraya veya sancak beyi olan şehzâdenin olduğu konağa gelmiş. Yanında sopası, asâsı. Şöyle kenara koymuş. Tabii şehzâde yeni bir lala geldi, yeni bir hoca geldi diye gelmiş el öpmüş.Şöyle kenara koymuş. Tabii şehzâde yeni bir lala geldi, yeni bir hoca geldi diye gelmiş el öpmüş. Kenardaki sopayı görünce şöyle bir kaşını kaldırmış. Demiş ki; Kenardaki sopayı görünce şöyle bir kaşını kaldırmış. Demiş ki;

"Hocam, bu ne ola ki, kenarda duran bu sopa ne ola ki?" "Hocam, bu ne ola ki, kenarda duran bu sopa ne ola ki?"

"Ben senin hocanım. Sana vazife vereceğim. Çalışacaksın. Vazifelerini yapmadığın zaman tedip aletidir."Ben senin hocanım. Sana vazife vereceğim. Çalışacaksın. Vazifelerini yapmadığın zaman tedip aletidir. Edeplendirme, edebî yerine getirme aletidir bu sopa." demiş. Edeplendirme, edebî yerine getirme aletidir bu sopa." demiş.

Hafif bir gülümsemiş Fatih. Küçük çocuk tabii. Demiş ki; "Ben ki bir sultan çocuğuyum.Hafif bir gülümsemiş Fatih. Küçük çocuk tabii. Demiş ki;

"Ben ki bir sultan çocuğuyum.
Beni böyle sopayla tedip etmek nasıl câiz ola…" diye derken hoca kaptığı gibi sopayı bir tane vurmuş. Beni böyle sopayla tedip etmek nasıl câiz ola…" diye derken hoca kaptığı gibi sopayı bir tane vurmuş. Bir tane vurunca o eski hocaları yere çömeltip de sırtına binen Fatih bakmış ki bu hoca ötekiler gibi değil.Bir tane vurunca o eski hocaları yere çömeltip de sırtına binen Fatih bakmış ki bu hoca ötekiler gibi değil. Ondan sonra eğilmiş ve çok güzel yetişmiş. Onun önünde Kur'an öğrenmiş. İslâmî ilimleri öğrenmiş.Ondan sonra eğilmiş ve çok güzel yetişmiş. Onun önünde Kur'an öğrenmiş. İslâmî ilimleri öğrenmiş. Yetişmiş. Allah hepsinin mekânını cennet eylesin. Molla Gürânî'nin adı anıldı.Yetişmiş. Allah hepsinin mekânını cennet eylesin.

Molla Gürânî'nin adı anıldı.
Molla Gürânî 70 küsur yaşlarında tabii Kur'an hatimleriyle etrafında talebeleri Molla Gürânî 70 küsur yaşlarında tabii Kur'an hatimleriyle etrafında talebeleri kendisine Kur'an okuya okuya âhirete göçmüş ciddi bir alim. kendisine Kur'an okuya okuya âhirete göçmüş ciddi bir alim.

Fatih Sultan Mehmed alimlerden bir tanesini azletmiş. Azlettiği alim Hatibzâde Muhyiddin Efendi.Fatih Sultan Mehmed alimlerden bir tanesini azletmiş. Azlettiği alim Hatibzâde Muhyiddin Efendi. Dört büyük müderristen biri.Dört büyük müderristen biri. O zaman İstanbul'daki Sahn-ı Semân denilen üniversite ayarında olanO zaman İstanbul'daki Sahn-ı Semân denilen üniversite ayarında olan büyük eğitim müessesindeki dört müderristen, dört profesörden birisi Hatibzâde Muhyiddin Efendi. Azletmiş. büyük eğitim müessesindeki dört müderristen, dört profesörden birisi Hatibzâde Muhyiddin Efendi. Azletmiş. Muhyiddin Efendi'nin neden azledildiğini Şakâiku'n-Nu'mâniyye yazmıyor ama azletmiş. Muhyiddin Efendi'nin neden azledildiğini Şakâiku'n-Nu'mâniyye yazmıyor ama azletmiş. Herhalde bir şeyini beğenmedi, kızdı. Onu da anlatacağım. Muhyiddin Efendi.Herhalde bir şeyini beğenmedi, kızdı. Onu da anlatacağım. Muhyiddin Efendi. Muhammed Muhyiddin Efendi Hatibzâde kimdir diye biraz ondan da bahsetmek istiyorum. Muhammed Muhyiddin Efendi Hatibzâde kimdir diye biraz ondan da bahsetmek istiyorum.

[Hatibzâde] azledince Molla Gürânî padişaha demiş ki;[Hatibzâde] azledince Molla Gürânî padişaha demiş ki; "Bu azlini geri al. Bu alimi eski görevine iade et. Yerinde ilkâ et. Bir daha da böyle alimlerle uğraşma."Bu azlini geri al. Bu alimi eski görevine iade et. Yerinde ilkâ et. Bir daha da böyle alimlerle uğraşma. Yoksa bütün alimler toplanıp senin diyarını terk ederiz. İlmin ve alimin kıymetini bilen bir diyara gideriz." demiş. Yoksa bütün alimler toplanıp senin diyarını terk ederiz. İlmin ve alimin kıymetini bilen bir diyara gideriz." demiş. Geri aldırmış, Molla Gürânî Fatih Sultan Mehmed'e o kararını geri aldırmış. Geri aldırmış, Molla Gürânî Fatih Sultan Mehmed'e o kararını geri aldırmış.

Fatih Sultan Mehmed genç tabii. Ötekisi aksakallı mübarek pîr. Anlaşılan herhalde Molla Gürânî haklıydı.Fatih Sultan Mehmed genç tabii. Ötekisi aksakallı mübarek pîr. Anlaşılan herhalde Molla Gürânî haklıydı. Hatibzâde Muhyiddin Efendi'ye gelince.Hatibzâde Muhyiddin Efendi'ye gelince. Hatibzâde Muhyiddin Efendi Hatiboğlu Muhammed denilen aslen Denizli'nin Honaz Kalesi'nden bir alim.Hatibzâde Muhyiddin Efendi Hatiboğlu Muhammed denilen aslen Denizli'nin Honaz Kalesi'nden bir alim. O da İznik medresesinde hadis müderrisi imiş. Hatibzâde, Hatiboğlu. Honazlı olan Hatipoğlu.O da İznik medresesinde hadis müderrisi imiş. Hatibzâde, Hatiboğlu. Honazlı olan Hatipoğlu. İznik medresesinde müderrismiş.İznik medresesinde müderrismiş. Onun oğlu Hatibzâde Muhyiddin Efendi de büyük alim yetişmiş de Onun oğlu Hatibzâde Muhyiddin Efendi de büyük alim yetişmiş de Fatih Sultan Mehmed'in Fatih Camii etrafında yapmış olduğu sekiz medreseden birisinin müderrisi olmuş. Fatih Sultan Mehmed'in Fatih Camii etrafında yapmış olduğu sekiz medreseden birisinin müderrisi olmuş.

Fatih Sultan Mehmed tabii genç bir sultan. Camiyi yaptırmış. Etrafına sekiz tane medrese birden kondurmuş.Fatih Sultan Mehmed tabii genç bir sultan. Camiyi yaptırmış. Etrafına sekiz tane medrese birden kondurmuş. Dört tanesi Karadeniz tarafında, dört tanesi beri tarafta. Dört tanesi Karadeniz tarafında, dört tanesi beri tarafta. Her birisinin avlusu, odaları, dershâneleri olan sekiz medrese yaptırmış.Her birisinin avlusu, odaları, dershâneleri olan sekiz medrese yaptırmış. Çünkü ilmin bir devletin ilerlemesinde,Çünkü ilmin bir devletin ilerlemesinde, yükselmesinde ne kadar önemli bir faktör olduğunu anlamış insanlar onlar. Modern insanlar.yükselmesinde ne kadar önemli bir faktör olduğunu anlamış insanlar onlar. Modern insanlar. Çağların eskitemediği büyük insanlar. Nizâmü'l-Mülk de öyle. Çağların eskitemediği büyük insanlar. Nizâmü'l-Mülk de öyle.

Nizâmü'l-Mülk, Selçuklular zamanında Büyük Selçuklu Devleti'nin veziri. Sultan Sancar zamanında.Nizâmü'l-Mülk, Selçuklular zamanında Büyük Selçuklu Devleti'nin veziri. Sultan Sancar zamanında. Şikâyet etmişler, demişler ki; "Senin bu vezir hazineyi çok başka yerlere harcıyor. Şikâyet etmişler, demişler ki; "Senin bu vezir hazineyi çok başka yerlere harcıyor. Orduya vermiyor. Orduya sarf etmiyor bu paraları." Orduya vermiyor. Orduya sarf etmiyor bu paraları."

Çağırmış; "Lala, senden şikâyet var. Bizim hazine-i hümâyunu, beytülmâli askere sarf etmiyormuşsun.Çağırmış; "Lala, senden şikâyet var. Bizim hazine-i hümâyunu, beytülmâli askere sarf etmiyormuşsun. Başka yerlere sarf ediyormuşsun." Başka yerlere sarf ediyormuşsun."

Nizâmü'l-Mülk diyor ki; "Sultanım. Ben senin bir ihtiyar kölenim. İstersen as beni.Nizâmü'l-Mülk diyor ki; "Sultanım. Ben senin bir ihtiyar kölenim. İstersen as beni. Esir pazarına götürüp satsan kaç altın verirler, bir işe yaramam ki! Tarlada çalışamam, başka bir işe yaramam.Esir pazarına götürüp satsan kaç altın verirler, bir işe yaramam ki! Tarlada çalışamam, başka bir işe yaramam. Ben senin iyiliğini isterim. Canım kurban olsun. Bir şey değil. Benim yaptığım şey doğrudur.Ben senin iyiliğini isterim. Canım kurban olsun. Bir şey değil. Benim yaptığım şey doğrudur. Senin askerlerin, senin ordun gündüz çalışırlar, akşama yorgun düşerler.Senin askerlerin, senin ordun gündüz çalışırlar, akşama yorgun düşerler. Rebab çalarlar, saz çalarlar, sarhoş uyurlar." Rebab çalarlar, saz çalarlar, sarhoş uyurlar."

O zaman da maalesef içkiyi tam önleyememişler demek. İslâm ordusu ama askerlerin [kusurları] var. O zaman da maalesef içkiyi tam önleyememişler demek. İslâm ordusu ama askerlerin [kusurları] var.

"Onlar seni ancak okları ne kadar uzağa giderse bir ok atımlık mesafeye kadar"Onlar seni ancak okları ne kadar uzağa giderse bir ok atımlık mesafeye kadar düşmandan koruyabilirler veyahut mızrakları boyu kadar mesafeden düşmana karşı koruyabilirlerdüşmandan koruyabilirler veyahut mızrakları boyu kadar mesafeden düşmana karşı koruyabilirler veya kılıçları boyu mesafeden düşmana karşı koruyabilirler.veya kılıçları boyu mesafeden düşmana karşı koruyabilirler. Ben sana öyle bir ordu hazırlıyorum ki senin askerlerin yorgunluktan yatıp sızdığı zaman onlar ayağa kalkarlar. Ben sana öyle bir ordu hazırlıyorum ki senin askerlerin yorgunluktan yatıp sızdığı zaman onlar ayağa kalkarlar. Onlar kitapların başına geçerler. Onlar ilim okurlar. Onlar seccadelerini yayarlar. Onlar Allah'a yönelirler. Onlar kitapların başına geçerler. Onlar ilim okurlar. Onlar seccadelerini yayarlar. Onlar Allah'a yönelirler. Dergâh-ı izzete el açarlar. Gözyaşı dökerler. Ümmet-i Muhammed'in teâlisini, yücelmesini isterler.Dergâh-ı izzete el açarlar. Gözyaşı dökerler. Ümmet-i Muhammed'in teâlisini, yücelmesini isterler. Onlar senin dünyanı da âhiretini de korur. Onlar senin dünyanı da âhiretini de korur. Öyle ok atımı mesafeden korumaz, senin devletini devlet-i ebed-müddet yapar.Öyle ok atımı mesafeden korumaz, senin devletini devlet-i ebed-müddet yapar. Onun için buraya harcıyorum paraları." Modernlerin moderni bir görüş! İlme yapılan yatırım! Onun için buraya harcıyorum paraları."

Modernlerin moderni bir görüş!

İlme yapılan yatırım!

Profesör Mümtaz Turhan Bey vardı. Allah rahmet eylesin. Mü'min kimseydi.Profesör Mümtaz Turhan Bey vardı. Allah rahmet eylesin. Mü'min kimseydi. Kusurları varsa Allah taksirâtını affeylesin. Garplılaşmanın Neresindeyiz diye bir kitap yazmıştır.Kusurları varsa Allah taksirâtını affeylesin. Garplılaşmanın Neresindeyiz diye bir kitap yazmıştır. Okumuşsunuzdur.Okumuşsunuzdur. Garplılaşmanın Neresindeyiz isimli kitabında meseleleri incelerken ilmin önemine sözü getiriyor ve diyor ki;Garplılaşmanın Neresindeyiz isimli kitabında meseleleri incelerken ilmin önemine sözü getiriyor ve diyor ki; "Yatırımların en verimlisi, en verimli yatırım dalı -bir yere para yatıracaksın, karşılığını alacaksın- "Yatırımların en verimlisi, en verimli yatırım dalı -bir yere para yatıracaksın, karşılığını alacaksın- en rantabl, en kâr getiren, en verimli yatırım dalı ilme yapılan yatırımdır!en rantabl, en kâr getiren, en verimli yatırım dalı ilme yapılan yatırımdır! Sanayiye yatırırsın %80, %100 kazanırsın, Ziraate yatırırsın, şu kadar kazanırsın, Sanayiye yatırırsın %80, %100 kazanırsın, Ziraate yatırırsın, şu kadar kazanırsın, ticarete yatırırsın, bu kadar kazanırsın… ticarete yatırırsın, bu kadar kazanırsın… İlme yatırdığın zaman rakamlarla ölçemeyeceğin büyük gelişmeler kaydedersin!" İlme yatırdığın zaman rakamlarla ölçemeyeceğin büyük gelişmeler kaydedersin!"

Onların yirminci yüzyılda buldukları hakikati,Onların yirminci yüzyılda buldukları hakikati, mâneviyatın önemini, ilmin önemini bizimkiler Ortaçağ'da ta Büyük Selçuklular Devleti zamanında,mâneviyatın önemini, ilmin önemini bizimkiler Ortaçağ'da ta Büyük Selçuklular Devleti zamanında, daha Osmanlılar kurulmadığı zamanda tespit etmişler. Tabii onlar da kendileri bulmuş değiller.daha Osmanlılar kurulmadığı zamanda tespit etmişler. Tabii onlar da kendileri bulmuş değiller. Bizim dinimizin kendi içinde olan bir şey. İlme hürmet, dinimizin mayasının içinde olan bir şey. Bizim dinimizin kendi içinde olan bir şey. İlme hürmet, dinimizin mayasının içinde olan bir şey.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin hadîs-i şerîflerinde ilme dair,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin hadîs-i şerîflerinde ilme dair, alime dair, ilim talebine dair çok hadîs-i şerîfler var. O kadar hadîs-i şerîfler var ki…alime dair, ilim talebine dair çok hadîs-i şerîfler var. O kadar hadîs-i şerîfler var ki… İlim adamı o kadar mübarek bir kişi, o kadar kutlu bir kişi ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem; İlim adamı o kadar mübarek bir kişi, o kadar kutlu bir kişi ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem; "İlim talep eden kimseye göktekiler ve yerdekiler hatta sudaki balıklar istiğfar eder." diyor."İlim talep eden kimseye göktekiler ve yerdekiler hatta sudaki balıklar istiğfar eder." diyor. Demek ki ilim talebi ile vaktini geçiren kimse kâinatın sevgilisi oluyor. Kâinatın gözbebeği oluyor. Demek ki ilim talebi ile vaktini geçiren kimse kâinatın sevgilisi oluyor. Kâinatın gözbebeği oluyor. Kâinattaki cümle varlıkların ilgisini çeken, duasını alan bir kimse oluyor.Kâinattaki cümle varlıkların ilgisini çeken, duasını alan bir kimse oluyor. Peygamber Efendimiz bunu boş yere söylemez. "Sudaki balıklar bile…" diyor.Peygamber Efendimiz bunu boş yere söylemez. "Sudaki balıklar bile…" diyor. Sudaki balığın benimle ilgisi nedir bilmem ben ama Resûlullah Efendimiz öyle buyuruyor.Sudaki balığın benimle ilgisi nedir bilmem ben ama Resûlullah Efendimiz öyle buyuruyor. "Göktekiler, yerdekiler hatta sudaki balıklar bile ilim talep eden kimseye dua eder, istiğfar eder.""Göktekiler, yerdekiler hatta sudaki balıklar bile ilim talep eden kimseye dua eder, istiğfar eder." "İlminden faydalanılan bir alim, bin tane âbidden daha hayırlıdır." Çünkü âbid kendisine çalışıyor."İlminden faydalanılan bir alim, bin tane âbidden daha hayırlıdır." Çünkü âbid kendisine çalışıyor. Âbid kendisine çalışıyor, alim ümmete çalışıyor. Hepsi için çalışıyor. Âbid kendisine çalışıyor, alim ümmete çalışıyor. Hepsi için çalışıyor.

Demek ki ilme önem vermişler. Ne zamandan? Peygamber Efendimiz'den başlamış bu.Demek ki ilme önem vermişler.

Ne zamandan?

Peygamber Efendimiz'den başlamış bu.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ilme önem vermiş.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ilme önem vermiş. Kendi hanımlarından zevcât-ı tâhirâttan Hz. Âişe-i Sıddîka validemiz, mü'minerin anası, anamız.Kendi hanımlarından zevcât-ı tâhirâttan Hz. Âişe-i Sıddîka validemiz, mü'minerin anası, anamız. Hz. Âişe anamız büyük alim. Öyle büyük alim ki fıkıh biliyor, hadis biliyor, tefsir biliyor, tıp biliyor…Hz. Âişe anamız büyük alim. Öyle büyük alim ki fıkıh biliyor, hadis biliyor, tefsir biliyor, tıp biliyor… Yeğeni sormuş, demiş ki; "Hala, teyze! Ben senin peygamber karısı olman dolayısıyla Kur'an'ı bilmene şaşmıyorum.Yeğeni sormuş, demiş ki;

"Hala, teyze! Ben senin peygamber karısı olman dolayısıyla Kur'an'ı bilmene şaşmıyorum.
Hadîs-i şerîfleri bilmene şaşmıyorum. Fıkhın ahkâmını bilmene şaşmıyorum. Bu tıbbı nereden öğrendin?" Hadîs-i şerîfleri bilmene şaşmıyorum. Fıkhın ahkâmını bilmene şaşmıyorum. Bu tıbbı nereden öğrendin?"

Demek ki kafa kaliteli olunca, beyin yüksek olunca her şeyi; tuttuğu her şeyi güzel yapıyor. Demek ki kafa kaliteli olunca, beyin yüksek olunca her şeyi; tuttuğu her şeyi güzel yapıyor.

İlme sevgi saygı hürmet o zamandan başlamış. Alime hürmet, ilmin değerinin yüceliği o zamandan başlamış.İlme sevgi saygı hürmet o zamandan başlamış. Alime hürmet, ilmin değerinin yüceliği o zamandan başlamış. Patlama hâlinde gelişme olmuş. Patlama hâlinde gelişme olmuş. Aritmetik gelişme değil, geometrik gelişme değil; patlama hâlinde tariflere sığmayacak gelişme olmuş. Aritmetik gelişme değil, geometrik gelişme değil; patlama hâlinde tariflere sığmayacak gelişme olmuş.

O ilme verilen önem sayesinde İslâm âlemi nice büyük dehalar yetiştirmiş.O ilme verilen önem sayesinde İslâm âlemi nice büyük dehalar yetiştirmiş. Nizâmü'l-Mülk'ün açtığı medreseler, Selçuklu devresinde mâlumdur. Nizâmü'l-Mülk'ün açtığı medreseler, Selçuklu devresinde mâlumdur. Nizâmü'l-Mülk medreseleri diye her tarafa medrese açmıştır. Hazineyi oraya harcamış. Nizâmü'l-Mülk medreseleri diye her tarafa medrese açmıştır. Hazineyi oraya harcamış. Orduya harcamıyorsun diye şikâyet ettikleri o. Eğitime harcamış. Osmanlılar'ın yaptığı da odur. Orduya harcamıyorsun diye şikâyet ettikleri o. Eğitime harcamış. Osmanlılar'ın yaptığı da odur.

Osmân-ı Gâzî'nin tarih kitaplarında oğlu Orhan-ı Gâzî'ye vasiyeti vardır: Osmân-ı Gâzî'nin tarih kitaplarında oğlu Orhan-ı Gâzî'ye vasiyeti vardır:

"Evladım! Alimlere izzet eyle, hürmet eyle!"Evladım! Alimlere izzet eyle, hürmet eyle! O kadar izzet ve hürmet eyle ki İslâm âleminin her tarafındaki alimlerO kadar izzet ve hürmet eyle ki İslâm âleminin her tarafındaki alimler senin ülkene gelmeye rağbet etsinler, o kadar izzet eyle!" senin ülkene gelmeye rağbet etsinler, o kadar izzet eyle!"

Fatih Sultan Mehmed Molla Câmî'ye haber göndermiş: "Ülkemizi teşrif eylesin.Fatih Sultan Mehmed Molla Câmî'ye haber göndermiş: "Ülkemizi teşrif eylesin. Her kaldığı konak için bin altın vereyim." Teklife bak.Her kaldığı konak için bin altın vereyim." Teklife bak. Hani kekliği kafese sokmak için daneleri sıralayıp sıralayıp ondan sonra kapağını çekip kafese almak gibi. Hani kekliği kafese sokmak için daneleri sıralayıp sıralayıp ondan sonra kapağını çekip kafese almak gibi. Ama öteki de girmemiş. Sağol, demiş. Paraya tenezzül etmemiş. Kendi memleketinde çalışmış. Ama öteki de girmemiş. Sağol, demiş. Paraya tenezzül etmemiş. Kendi memleketinde çalışmış. Ama meşhur bir kimse, gelsin diye Fatih'in teklifine bak:Ama meşhur bir kimse, gelsin diye Fatih'in teklifine bak: "Her konak için şu kadar para vereceğim gel!" diyor. İslâm âlemindeki o töre Osmanlılar'da aynı uygulanmış. "Her konak için şu kadar para vereceğim gel!" diyor. İslâm âlemindeki o töre Osmanlılar'da aynı uygulanmış.

Osmanlı Devleti'nin gelişme yapısı, gelişme sebepleri herhalde hepimizin incelemesi gereken bir konudur. Osmanlı Devleti'nin gelişme yapısı, gelişme sebepleri herhalde hepimizin incelemesi gereken bir konudur.

Osmanlılar niçin gelişmiştir? Osmanlılar niçin gelişmiştir?

İmkânlar fazla değildi ki! Osmân-ı Gâzî buraya bir ümmî aşiret beyi olarak gelmiş. İmkânlar fazla değildi ki! Osmân-ı Gâzî buraya bir ümmî aşiret beyi olarak gelmiş.

Ümmî olduğu nereden belli? Şeyh Edebâlî'yi ziyarete gitmiş.Ümmî olduğu nereden belli?

Şeyh Edebâlî'yi ziyarete gitmiş.
Şeyh Edebâlî, kabilenin reisi diye "Kal, bu gece bizde kal." demiş, misafir etmiş.Şeyh Edebâlî, kabilenin reisi diye "Kal, bu gece bizde kal." demiş, misafir etmiş. Duvarda asılı Kur'ân-ı Kerîm'i görüyor. Hani elif'i görse mertek sanır diye bir söz vardır. Duvarda asılı Kur'ân-ı Kerîm'i görüyor. Hani elif'i görse mertek sanır diye bir söz vardır. Mertek, "sopa" demek galiba. "Mertek" veya belki aslı "matrak" olması lazım. Mertek, "sopa" demek galiba. "Mertek" veya belki aslı "matrak" olması lazım.

"Bu duvardaki ne?" demiş. Demişler ki; "Bu Allah'ın kelâmı, Kur'ân-ı Kerîm, Allah'ın kitabı bu." "Bu duvardaki ne?" demiş. Demişler ki;

"Bu Allah'ın kelâmı, Kur'ân-ı Kerîm, Allah'ın kitabı bu."

"Öyle mi? Peki." Sabaha Osmân-ı Gâzî'nin misafir olduğu odaya gelmişler."Öyle mi? Peki."

Sabaha Osmân-ı Gâzî'nin misafir olduğu odaya gelmişler.
Döşek bozulmamış, yatak açılmamış. Yorgan yastık kullanılmamış. "Bey! Niye yatmadın niye uyumadın?" Döşek bozulmamış, yatak açılmamış. Yorgan yastık kullanılmamış.

"Bey! Niye yatmadın niye uyumadın?"

Allah'ın kitabına saygısından bütün gece ayakta durmuş. Madem Allah'ın kelâmıdır. Saygıya bak.Allah'ın kitabına saygısından bütün gece ayakta durmuş. Madem Allah'ın kelâmıdır. Saygıya bak. İşte o saygı Osmanlı Devleti'ni imparatorluk yapan! Gece rüyasında görüyor. Göbeğinden bir ağaç çıkıyor.İşte o saygı Osmanlı Devleti'ni imparatorluk yapan! Gece rüyasında görüyor. Göbeğinden bir ağaç çıkıyor. Gölgesi bütün cihanı tutuyor. Tefsir ediyor. Rüya tabirini yapıyor. Gölgesi bütün cihanı tutuyor. Tefsir ediyor. Rüya tabirini yapıyor. Şeyh diyor ki; "Senin sülalenden bir büyük azîm devlet zuhur edecek!" Şeyh diyor ki; "Senin sülalenden bir büyük azîm devlet zuhur edecek!"

İlme hürmet eden Kur'an'a hürmet eden, alime hürmet eden, dine hürmet eden izzet bulur. İlme hürmet eden Kur'an'a hürmet eden, alime hürmet eden, dine hürmet eden izzet bulur.

Araplar kabile başkanına "şeyh" derler. Türkler'de "bey" deniliyor. Araplar kabile başkanına "şeyh" derler. Türkler'de "bey" deniliyor.

Ümmî bir kabile aşiret şeyhi, reisi Selçuklu diyarına gelmiş. Selçuklu sultanı Konya'da oturuyor. Demiş; Ümmî bir kabile aşiret şeyhi, reisi Selçuklu diyarına gelmiş. Selçuklu sultanı Konya'da oturuyor. Demiş;

"Hadi sen de şu Domaniç yaylalarında eğlen, hayvanlarını orada yaylat, orada barın!" "Hadi sen de şu Domaniç yaylalarında eğlen, hayvanlarını orada yaylat, orada barın!"

Bir küçük aşiret beyi olarak oraya gelmiş. Oğluna söylüyor zaten:Bir küçük aşiret beyi olarak oraya gelmiş. Oğluna söylüyor zaten: "Oğlum! Benden ibret al ki ben bu diyarlara bir küçük zayıf karınca gibi geldim. "Oğlum! Benden ibret al ki ben bu diyarlara bir küçük zayıf karınca gibi geldim. Zayıf karıncacık gibi geldim. Ama Allah bize bunları ihsan eyledi." diye söylüyor. Zayıf karıncacık gibi geldim. Ama Allah bize bunları ihsan eyledi." diye söylüyor.

Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk devirleri!Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk devirleri! Ben kardeşinizin üniversitede çalışma saham benim Dinî Türk Edebiyatı'nın ilk devirleri, Ben kardeşinizin üniversitede çalışma saham benim Dinî Türk Edebiyatı'nın ilk devirleri, Anadolu'daki Selçuk Edebiyatı. Tabii daha ziyade Farsça'ya dayanmış. O zamanlar eserler az.Anadolu'daki Selçuk Edebiyatı. Tabii daha ziyade Farsça'ya dayanmış. O zamanlar eserler az. Ondördüncü yüzyılda, onbeşinci yüzyılda başlıyor eserler.Ondördüncü yüzyılda, onbeşinci yüzyılda başlıyor eserler. İnceliyorsunuz, hepsi burcu burcu, mis gibi iman kokuyor. Mis gibi samimiyet kokuyor. İhlâs kokuyor.İnceliyorsunuz, hepsi burcu burcu, mis gibi iman kokuyor. Mis gibi samimiyet kokuyor. İhlâs kokuyor. Her şeyiyle Allah rızası düşünülmüş. Gayet samimi, gayet sağlam bir seciye var, karakter var. Her şeyiyle Allah rızası düşünülmüş. Gayet samimi, gayet sağlam bir seciye var, karakter var. Gayet sağlam. Her şey gayet töreye uygun. İslâmî örfe âdete uygun. Gayet sağlam. Her şey gayet töreye uygun. İslâmî örfe âdete uygun.

Padişahın karşısına çıkıyor: "Bu alimin tayinini ya değiştirirsin, eski hâline getirirsin ya da gideriz!" Padişahın karşısına çıkıyor: "Bu alimin tayinini ya değiştirirsin, eski hâline getirirsin ya da gideriz!"

O Hatibzâde Muhyiddin Efendi anlaşılan sert bir kimse ama alim! O Hatibzâde Muhyiddin Efendi anlaşılan sert bir kimse ama alim! Sultan II. Beyazıd'ın bayram günü olmuş. Bayramını tebrikine gidecekler. Sultan II. Beyazıd'ın bayram günü olmuş. Bayramını tebrikine gidecekler. Yanına iki tane talebesini alıyor. Müderris ya, Fatih medresesinde müderris. Yanına iki tane talebesini alıyor. Müderris ya, Fatih medresesinde müderris.

Fatih Sultan Mehmed cennet-mekân vefat etmiş. Yerine oğlu II. Beyazıd geçmiş.Fatih Sultan Mehmed cennet-mekân vefat etmiş. Yerine oğlu II. Beyazıd geçmiş. II. Beyazıd bayramı kutlanacak. O kutlama töreni için herkes gidiyor. Sadrazam elini öpüyor.II. Beyazıd bayramı kutlanacak. O kutlama töreni için herkes gidiyor. Sadrazam elini öpüyor. Padişahın yaşı küçük ama töre öyle. El öperek önünde diz çöküp el öperek hürmet ifade ediliyor. Padişahın yaşı küçük ama töre öyle. El öperek önünde diz çöküp el öperek hürmet ifade ediliyor. Sadrazam el öpüyor, vezirler el öpüyor. Kenara çekiliyorlar. Padişah tahtında oturmuş duruyor.Sadrazam el öpüyor, vezirler el öpüyor. Kenara çekiliyorlar. Padişah tahtında oturmuş duruyor. Ama kapıdan Hatibzâde Muhyiddin Efendi kavuğuyla sarığıyla görününce padişah ayağa kalkıyor.Ama kapıdan Hatibzâde Muhyiddin Efendi kavuğuyla sarığıyla görününce padişah ayağa kalkıyor. Ötekilere, sadrazama bile kalkmayan padişah ayağa kalkıyor. Kapıya kadar yürüyor. Ötekilere, sadrazama bile kalkmayan padişah ayağa kalkıyor. Kapıya kadar yürüyor. O da karşıdan geliyor. İkisi musafaha ediyorlar. Musafaha, el sıkmak suretiyle bayramını tebrik ediyor.O da karşıdan geliyor. İkisi musafaha ediyorlar. Musafaha, el sıkmak suretiyle bayramını tebrik ediyor. Ondan sonra ayrılıyor. Yanındaki talebesi Hatibzâde Muhyiddin Efendi'ye soruyor. Ondan sonra ayrılıyor. Yanındaki talebesi Hatibzâde Muhyiddin Efendi'ye soruyor.

"Hocam, zihnime takıldı. İzin verirsen bir soru soracağım." "Sor bakalım." "Hocam, zihnime takıldı. İzin verirsen bir soru soracağım."

"Sor bakalım."

"Bu sultandır. Töre de bayramlarda sultanın bayramı nasıl tebrik edileceği mâlum."Bu sultandır. Töre de bayramlarda sultanın bayramı nasıl tebrik edileceği mâlum. Siz hiç o töreye uygun bir bayramlaşma yapmadınız. Herkes elini öperken siz musafaha ettiniz.Siz hiç o töreye uygun bir bayramlaşma yapmadınız. Herkes elini öperken siz musafaha ettiniz. Fazlaca iltifat yapmadınız." "Evladım, benim onun sarayına tebrik için gitmem Fazlaca iltifat yapmadınız."

"Evladım, benim onun sarayına tebrik için gitmem
ona fazilet olarak, iltifat olarak yeter. Benim onun sarayına gitmem yeter zaten kâfi." diyor. ona fazilet olarak, iltifat olarak yeter. Benim onun sarayına gitmem yeter zaten kâfi." diyor.

Rütbetü'l-ilmi a'le'r-rüteb. "İlim rütbesi rütbelerin en üstünüdür. Daha üstün rütbe yoktur." buyuruyor. Rütbetü'l-ilmi a'le'r-rüteb. "İlim rütbesi rütbelerin en üstünüdür. Daha üstün rütbe yoktur." buyuruyor.

Tabii İslâm âleminde İslâm dininde biz Müslümanların,Tabii İslâm âleminde İslâm dininde biz Müslümanların, ecdadımızın arasında alim tipi, İslâm'ın aradığı alim tipi nasıldır? ecdadımızın arasında alim tipi, İslâm'ın aradığı alim tipi nasıldır?

Bilgi yığını olan bilgi deposu olan insan alim değildir. İslâm'da öyle değildir. Bilgi yığını olan bilgi deposu olan insan alim değildir. İslâm'da öyle değildir.

İnnemâ yahşallâhe min ibâdihi'l-ulemâ. "Allah'tan ancak alim kullar korkar." İnnemâ yahşallâhe min ibâdihi'l-ulemâ. "Allah'tan ancak alim kullar korkar."

Alim kul, diplomalı demek değildir. Kitapları bilen demek değildir. Alim nedir? Alim kul, diplomalı demek değildir. Kitapları bilen demek değildir.

Alim nedir?

Alim; Allah'tan korkan, Allah'ın emrini tutan kimsedir. Bildiğini uygulayan kimsedir.Alim; Allah'tan korkan, Allah'ın emrini tutan kimsedir. Bildiğini uygulayan kimsedir. Bilgisi az da olsa bilgisini uygulayan kimsedir. Sözü doğru olan kimsedir. Özü, kalbi doğru olan kimsedir.Bilgisi az da olsa bilgisini uygulayan kimsedir. Sözü doğru olan kimsedir. Özü, kalbi doğru olan kimsedir. Lisanı sâdık olan kimsedir. Ahlâkı müstakim olan kimsedir. Alim budur. Lisanı sâdık olan kimsedir. Ahlâkı müstakim olan kimsedir. Alim budur.

el-İlmü ilmâni. "İlim iki çeşittir." İlmün alel lisan. "Bir tanesi dilde, dil üzerindedir." el-İlmü ilmâni. "İlim iki çeşittir." İlmün alel lisan. "Bir tanesi dilde, dil üzerindedir."

Konuşuyor, o kadar. Konuşuyor, o kadar.

ve zâlike huccetun ale'bn-i adem. "Bu, âdemoğlunun aleyhine yarın delil olacak." ve zâlike huccetun ale'bn-i adem. "Bu, âdemoğlunun aleyhine yarın delil olacak."

"Sen biliyorsun, söylüyor idin, biliyor idin; niye uygulamadın?!.." diye aleyhinde delil olacak. "Sen biliyorsun, söylüyor idin, biliyor idin; niye uygulamadın?!.." diye aleyhinde delil olacak.

Ve ilmün vakara fi'l-kalb. "Diğer bir ilim de vardır ki insanın gönlüne yer etmiştir." Ve ilmün vakara fi'l-kalb. "Diğer bir ilim de vardır ki insanın gönlüne yer etmiştir."

Hareketlerine ışık tutar. Hayatını tanzim eder. Ahlâkına yön verir.Hareketlerine ışık tutar. Hayatını tanzim eder. Ahlâkına yön verir. Davranışlarında, seçmelerinde tercihlerinde Allah'ın rızası tarafını seçmesine sebep olur. Davranışlarında, seçmelerinde tercihlerinde Allah'ın rızası tarafını seçmesine sebep olur.

Ve zâlike el-ilmü'n-nâfî. "Faydalı ilim budur, ilm-i nâfî budur." Bunu Allah sever.Ve zâlike el-ilmü'n-nâfî. "Faydalı ilim budur, ilm-i nâfî budur."

Bunu Allah sever.
Böyle alimi sever. Bir alim ki söylüyor. Ama söylediğini uygulamıyor. Böyle alimi sever. Bir alim ki söylüyor. Ama söylediğini uygulamıyor. Peygamber Efendimiz onu hadîs-i şerîfinde kendisi yanıp etrafı aydınlatan muma benzetmiş.Peygamber Efendimiz onu hadîs-i şerîfinde kendisi yanıp etrafı aydınlatan muma benzetmiş. Mum gibidir. Mum yanar yanar yanar. Küçülür küçülür küçülür. Biter. Etrafı aydınlatır ama kendisi biter. Mum gibidir. Mum yanar yanar yanar. Küçülür küçülür küçülür. Biter. Etrafı aydınlatır ama kendisi biter. Öyle olursa alim kendisi ilmiyle amel eylemezse o duruma gelir. Öyle olursa alim kendisi ilmiyle amel eylemezse o duruma gelir.

Onun için İslâm dininde ideal alim nasıldır? Dört mertebesi vardır.Onun için İslâm dininde ideal alim nasıldır?

Dört mertebesi vardır.
Bir; bilecek. Konuyu bilecek. Alim olacak. Fıkıh bilecek. Hadis bilecek. Akaid bilecek vs. bilecek.Bir; bilecek. Konuyu bilecek. Alim olacak. Fıkıh bilecek. Hadis bilecek. Akaid bilecek vs. bilecek. Konusuna hâkim olacak. Konuyu bilecek. Konusunda salahiyetli olacak. Yarım bilmeyecek.Konusuna hâkim olacak. Konuyu bilecek. Konusunda salahiyetli olacak. Yarım bilmeyecek. Yarım doktor candan eder, yarım hoca dinden eder. Yarım bilmeyecek.Yarım doktor candan eder, yarım hoca dinden eder. Yarım bilmeyecek. Bugün maalesef yetişenler yarım yetiştiği için bir sürü kavga gürültü, çekişme, münâkaşa, itiraz…Bugün maalesef yetişenler yarım yetiştiği için bir sürü kavga gürültü, çekişme, münâkaşa, itiraz… Dinin ana noktalarında birtakım ileri geri sözler, imanı zedeleyecek sözler… Televizyona çıkıyor.Dinin ana noktalarında birtakım ileri geri sözler, imanı zedeleyecek sözler… Televizyona çıkıyor. Kendisiyle röportaj yapılıyor. Yıkıyor, çamları deviriyor, baltayla deviriyor.Kendisiyle röportaj yapılıyor. Yıkıyor, çamları deviriyor, baltayla deviriyor. "Bunun aslı yoktur, bunun aslı yoktur!.." Yarım, işte dinden ediyor. Dinden ediyor. Bütün ümmeti şaşırtıyor. "Bunun aslı yoktur, bunun aslı yoktur!.." Yarım, işte dinden ediyor. Dinden ediyor. Bütün ümmeti şaşırtıyor.

Lâ yenfe'u'l-ilmü illâ bi'l-amel. Bilmek yetmez. Bildiğini uygulayacak, ilmiyle amil olacak. Lâ yenfe'u'l-ilmü illâ bi'l-amel.

Bilmek yetmez. Bildiğini uygulayacak, ilmiyle amil olacak.

Lâ yenfe'u'l-ilmü ve'l-amelü illâ bi'l-niyeh. Bildiğini uygularken de iyi niyetli olacak. İhlâslı olacak.Lâ yenfe'u'l-ilmü ve'l-amelü illâ bi'l-niyeh.

Bildiğini uygularken de iyi niyetli olacak. İhlâslı olacak.
İhlâslı olmazsa yaptığını Allah rızası için yapmazsa yine ecir alamaz. İhlâslı olmazsa yaptığını Allah rızası için yapmazsa yine ecir alamaz.

Misal: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor: Misal: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor:

Bu hadîs-i şerîfin mâna-yı münîfi nedir? Bu hadîs-i şerîfin mâna-yı münîfi nedir?

"Nice gece kalkıp uykusunu terkedil ibadet eden insan vardır ki gece kalkmasından bir fayda görmez."Nice gece kalkıp uykusunu terkedil ibadet eden insan vardır ki gece kalkmasından bir fayda görmez. Ancak uykusuz kalır o kadar. Uykusuz kaldığıyla kalır. Fazla bir ecir almaz. Bir ecir almaz. Ancak uykusuz kalır o kadar. Uykusuz kaldığıyla kalır. Fazla bir ecir almaz. Bir ecir almaz. Nice oruç tutan insan vardır ki orucundan kendisine bir kâr gelmez, bir sevap gelmez." Nice oruç tutan insan vardır ki orucundan kendisine bir kâr gelmez, bir sevap gelmez."

Ancak aç ve susuz durmuş akşama kadar. Belki hıristiyanların perhizi gibi bir perhiz faydası olur.Ancak aç ve susuz durmuş akşama kadar. Belki hıristiyanların perhizi gibi bir perhiz faydası olur. Hani midesi boş kaldığından rahat olur, o kadar. "Sevap yok!" demek oluyor. Neden? Hani midesi boş kaldığından rahat olur, o kadar.

"Sevap yok!" demek oluyor.

Neden?

Amellerin kabul olması sebeplerinden birisi ihlâstır. Niyetin güzel olmasıdır.Amellerin kabul olması sebeplerinden birisi ihlâstır. Niyetin güzel olmasıdır. Niyet güzel olmazsa niyet Allah'ın istediği gibi olmazsa niyet Allah'ın rızasını kazanmak olmazsa;Niyet güzel olmazsa niyet Allah'ın istediği gibi olmazsa niyet Allah'ın rızasını kazanmak olmazsa; kula gösteriş olursa daha başka, dînen mezmum olan şeyler olursa o zaman kabul olmuyor. kula gösteriş olursa daha başka, dînen mezmum olan şeyler olursa o zaman kabul olmuyor.

İlim var. İlmini uyguluyor. Ama niyeti ihlâslı değil. Yine ecir almaz. Demek ki ihlâs da şart.İlim var. İlmini uyguluyor. Ama niyeti ihlâslı değil. Yine ecir almaz. Demek ki ihlâs da şart. İlim lazım. Amel lazım. Ameli ihlâsla yapması lazım. İlim lazım. Amel lazım. Ameli ihlâsla yapması lazım.

Lâ yenfe'u'l-ilmü ve'l-amelü ve'n-niyyetü illâ bi's-sünneti. Lâ yenfe'u'l-ilmü ve'l-amelü ve'n-niyyetü illâ bi's-sünneti.

Bu da fayda vermez, sünnete uygun olmazsa!Bu da fayda vermez, sünnete uygun olmazsa! Sünnete uygun olmadığı takdirde yapılan şeyin iyi niyetli olması da yetmez. Sünnete uygun olmadığı takdirde yapılan şeyin iyi niyetli olması da yetmez.

"Ben çok iyi niyetle bu işi yapıyorum." Ama bid'at işlemişsin. Yaptığın iş bid'at."Ben çok iyi niyetle bu işi yapıyorum."

Ama bid'at işlemişsin. Yaptığın iş bid'at.
Bidat olunca o da kabul olmuyor.Bidat olunca o da kabul olmuyor. İşte Osmanlılar'ın gelişme ilerleme, yükselme, başarı kazanma sebepleri incelenirse İşte Osmanlılar'ın gelişme ilerleme, yükselme, başarı kazanma sebepleri incelenirse temelinde ilme verdikleri önem yatar. İlme önem vermişler. İlme eğilmişler. Medrese kurmuşlar. temelinde ilme verdikleri önem yatar. İlme önem vermişler. İlme eğilmişler. Medrese kurmuşlar. Her gittikleri yerde medrese kurmuşlar. Büyük alimlerin çevresinde yerleşmişler.Her gittikleri yerde medrese kurmuşlar. Büyük alimlerin çevresinde yerleşmişler. Büyük alimler yol göstermiş. Herkes onu dinlemiş.Büyük alimler yol göstermiş. Herkes onu dinlemiş. Geniş bir bilgisi yok.Geniş bir bilgisi yok. Bu devşirmelerin yeniçeri yapılması vs. hep ilim adamlarının, ilim erbabının tavsiyeleri. Bu devşirmelerin yeniçeri yapılması vs. hep ilim adamlarının, ilim erbabının tavsiyeleri. "Bunları yetiştirelim. Bu esir çocukları müslüman ailelerin yanına verelim."Bunları yetiştirelim. Bu esir çocukları müslüman ailelerin yanına verelim. Bunlara İslâm terbiyesi gösterelim. Müslüman olsunlar." diye meselelerin çözüm yollarını gösteren onlar.Bunlara İslâm terbiyesi gösterelim. Müslüman olsunlar." diye meselelerin çözüm yollarını gösteren onlar. Söz alimin, ilmin, dinin, Kur'an'ın, şeriatın, İslâm'ın! Söz alimin, ilmin, dinin, Kur'an'ın, şeriatın, İslâm'ın! O zaman Allah bereket de veriyor hayır da veriyor ilerleme de oluyor. O zaman Allah bereket de veriyor hayır da veriyor ilerleme de oluyor.

Oradan, bu çağlardan sonra bir zaman gelmiş, durum değişmiş.Oradan, bu çağlardan sonra bir zaman gelmiş, durum değişmiş. Osmanlılar başarısızlığa uğramaya başlamışlar. İnceliyorsunuz. Osmanlılar başarısızlığa uğramaya başlamışlar. İnceliyorsunuz. İlme gereken önemi vermediklerinden olduğu anlaşılıyor.İlme gereken önemi vermediklerinden olduğu anlaşılıyor. Kaptân-ı Deryâ, zamanın padişahı İstanbul'da değilmiş de Diyarbakır'a kadar gidiyor. Kaptân-ı Deryâ, zamanın padişahı İstanbul'da değilmiş de Diyarbakır'a kadar gidiyor. Veziriazama diyor ki; "Efendim, biz onları yakaladığımız esirlerden öğrendik.Veziriazama diyor ki; "Efendim, biz onları yakaladığımız esirlerden öğrendik. Bu gâvurlar 'yeni dünya' derler bir yer keşfetmişler. Oraya doğru gidiyorlar.Bu gâvurlar 'yeni dünya' derler bir yer keşfetmişler. Oraya doğru gidiyorlar. Oralara da sefer edelim. Oralara da el atalım." Oralara da sefer edelim. Oralara da el atalım."

"Aman Kaptân-ı Deryâ! Bizim aldığımız diyarları muhafaza etmekte zorlanıyoruz,"Aman Kaptân-ı Deryâ! Bizim aldığımız diyarları muhafaza etmekte zorlanıyoruz, boş ver, aldırma!.." gibi bir cevap! Bak ötekiler aldıkları haberi getiriyorlar. boş ver, aldırma!.." gibi bir cevap!

Bak ötekiler aldıkları haberi getiriyorlar.
Ama beriki ilme önem vermeyince demek ki Amerika kıtasına müslümanların gemileri de gidecekti. Ama beriki ilme önem vermeyince demek ki Amerika kıtasına müslümanların gemileri de gidecekti. Onlar da bir yerlerde bir yer tutacaklardı.Onlar da bir yerlerde bir yer tutacaklardı. Onlar da o yeni dünyanın büyük, bâkir zenginliklerinden istifade edeceklerdi. Onlar da o yeni dünyanın büyük, bâkir zenginliklerinden istifade edeceklerdi. Belki Osmanlı açılacaktı, nefes alacaktı. Belki Osmanlı açılacaktı, nefes alacaktı. Avrupalı rakiplerinin karşısında onlar ilerleyip dururkenAvrupalı rakiplerinin karşısında onlar ilerleyip dururken bunlar ekonomik bakımdan böyle fakir duruma düşmeyeceklerdi. Sıkışmış duruma düşmeyeceklerdi. bunlar ekonomik bakımdan böyle fakir duruma düşmeyeceklerdi. Sıkışmış duruma düşmeyeceklerdi.

Pîr-i Reis'in haritasını hâlâ ilim adamları çözemiyorlar.Pîr-i Reis'in haritasını hâlâ ilim adamları çözemiyorlar. Hatta bazıları diyorlar ki; "Acaba gökten bazı şahıslar gelip de mi yaptı?" Hatta bazıları diyorlar ki; "Acaba gökten bazı şahıslar gelip de mi yaptı?"

Bu haritaları bu kadar mükemmel nasıl çizdi? Bu bilgileri buraya nasıl yerleştirdi?Bu haritaları bu kadar mükemmel nasıl çizdi? Bu bilgileri buraya nasıl yerleştirdi? Bu kadar doğru perspektifleri nasıl buldu? Çözülmüş bir mesele değil.Bu kadar doğru perspektifleri nasıl buldu? Çözülmüş bir mesele değil. O kadar kısa zamanda Amerika kıtası dahi yeni bulunmuşken;O kadar kısa zamanda Amerika kıtası dahi yeni bulunmuşken; Güney Amerika, Kuzey Amerika girdileri çıktıları nehirleri vesairesiyle Pîr-i Reis'in haritasının üzerinde işlenmiş.Güney Amerika, Kuzey Amerika girdileri çıktıları nehirleri vesairesiyle Pîr-i Reis'in haritasının üzerinde işlenmiş. Bende var. Kıvrılmış rulo hâlinde, masa büyüklüğünde haritası var. Bende var. Kıvrılmış rulo hâlinde, masa büyüklüğünde haritası var. Adamlar o kadar güzel takip ederken başarıdan başarıya gidiliyor. Adamlar o kadar güzel takip ederken başarıdan başarıya gidiliyor.

Fatih Sultan Mehmed'in yetişmesini düşünelim. Bizim için bir ibrettir. Fatih Sultan Mehmed nasıl yetişmiş?Fatih Sultan Mehmed'in yetişmesini düşünelim. Bizim için bir ibrettir. Fatih Sultan Mehmed nasıl yetişmiş? Kaç lisan biliyor? Rumca'yı dahi biliyor. Latince biliyor. Yunanca biliyor. Arapça biliyor, şiirleri var.Kaç lisan biliyor? Rumca'yı dahi biliyor. Latince biliyor. Yunanca biliyor. Arapça biliyor, şiirleri var. Farsça biliyor. Kaç tane lisan bilen pırıl pırıl aydın bir insan.Farsça biliyor. Kaç tane lisan bilen pırıl pırıl aydın bir insan. Biz bugün hiçbir lisanı doğru düzgün bilemiyoruz. Bizim hocalar Arabistan'a gidiyor da [anlaşamıyor]. Biz bugün hiçbir lisanı doğru düzgün bilemiyoruz. Bizim hocalar Arabistan'a gidiyor da [anlaşamıyor].

Benim çok sevdiğim kıymetli bir hocam var. Çok çalışkan, çok talebe yetiştirmiş.Benim çok sevdiğim kıymetli bir hocam var. Çok çalışkan, çok talebe yetiştirmiş. Otobüste derdini anlatamamış. Arap diyarında meseleyi anlatamamış. Otobüste derdini anlatamamış. Arap diyarında meseleyi anlatamamış. Çünkü yaşayan Arapça'yı öğrenmiyoruz, dış dünyayla ilgimiz az… Çünkü yaşayan Arapça'yı öğrenmiyoruz, dış dünyayla ilgimiz az…

Nerede ecdadımızın üç kıtadaki tecrübesi nerede bizim burnumuzun ucundan haberimiz olmama durumumuz? Nerede ecdadımızın üç kıtadaki tecrübesi nerede bizim burnumuzun ucundan haberimiz olmama durumumuz?

Halep şehrine gittim, şaşırdım kaldım. Halep şehrine gittim, şaşırdım kaldım. Bu kadar bize yakın olan bir yerden bu kadar bize benzeyen,Bu kadar bize yakın olan bir yerden bu kadar bize benzeyen, bu kadar ahalisi bize sevgi gösteren bir yerden niye biz bu kadar uzak kalmışız? Niye gitmemişiz?bu kadar ahalisi bize sevgi gösteren bir yerden niye biz bu kadar uzak kalmışız? Niye gitmemişiz? Niye tanımamışız? Niye alakayı kesmişiz? Hangi alime baksan Şam'da biraz bulunmuştur. Niye tanımamışız? Niye alakayı kesmişiz?

Hangi alime baksan Şam'da biraz bulunmuştur.
Mısır'da biraz bulunmuştur. Hicaz'a gitmiştir. Bağdat'a gitmiştir.Mısır'da biraz bulunmuştur. Hicaz'a gitmiştir. Bağdat'a gitmiştir. Eski Osmanlı'nın hâli böyle! Bizde hudutlar biraz içerden çizildi diye dışarıyı bir unutmuşuz ki!..Eski Osmanlı'nın hâli böyle! Bizde hudutlar biraz içerden çizildi diye dışarıyı bir unutmuşuz ki!.. Bizim hudutların dışında müslüman kardeşimiz var mı yok mu, onu bile düşünmez hâle gelmişiz. Bizim hudutların dışında müslüman kardeşimiz var mı yok mu, onu bile düşünmez hâle gelmişiz.

İstanbul İlâhiyat'tan kardeşlerimiz gelip "Hocam, bir dergi çıkartalım." deyinceİstanbul İlâhiyat'tan kardeşlerimiz gelip "Hocam, bir dergi çıkartalım." deyince bizim İslâm mecmuasını çıkartmamızı isteyince dedim ki; "Dış dünyadaki müslümanlardan çok haber yazın,bizim İslâm mecmuasını çıkartmamızı isteyince dedim ki; "Dış dünyadaki müslümanlardan çok haber yazın, bizimkiler biraz dış dünyayı öğrensinler!" Hiçbir şeyden haberleri yok! Yabancı dil bilmezler… bizimkiler biraz dış dünyayı öğrensinler!"

Hiçbir şeyden haberleri yok! Yabancı dil bilmezler…

Benim kütüphaneme aldım da okumaya fırsat bulamıyorum. Rusça gramerini bile aldım.Benim kütüphaneme aldım da okumaya fırsat bulamıyorum. Rusça gramerini bile aldım. Fırsat bulsam okuyacağım. Fırsat bulsam Rusya'ya gideceğim. Niye ben gitmeyeyim oraya.Fırsat bulsam okuyacağım. Fırsat bulsam Rusya'ya gideceğim. Niye ben gitmeyeyim oraya. Amerika istemiyor diye niçin gitmeyeyim ben Rusya'ya?Amerika istemiyor diye niçin gitmeyeyim ben Rusya'ya? Rusya'da Kafkasya var, [Mehmed Zahid Kotku] Hocam'ın memleketi. Orta Asya var, dedemin memleketi. Rusya'da Kafkasya var, [Mehmed Zahid Kotku] Hocam'ın memleketi. Orta Asya var, dedemin memleketi. Niye gitmeyeyim! Benim oraları dolaşmam lazım. Elimize bir fırsat geçmişse niye gitmemişiz? Niye gitmeyeyim! Benim oraları dolaşmam lazım. Elimize bir fırsat geçmişse niye gitmemişiz?

Kimsenin kimseden haberi yok. Oradaki kardeşlerimiz bize bakar. Bizden medet umar.Kimsenin kimseden haberi yok. Oradaki kardeşlerimiz bize bakar. Bizden medet umar. Bizim onlardan haberimiz yok. Siz burada nelerle meşgulsünüz nelerden habersizsiniz?Bizim onlardan haberimiz yok.

Siz burada nelerle meşgulsünüz nelerden habersizsiniz?
Dışarda size gönül bağlamış sizden meded uman, sizden fayda bekleyen,Dışarda size gönül bağlamış sizden meded uman, sizden fayda bekleyen, sizden yardım bekleyen nice insanlar var. Arap diyarlarını gezdim. Bir hadîs-i şerîf var.sizden yardım bekleyen nice insanlar var. Arap diyarlarını gezdim.

Bir hadîs-i şerîf var.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem efendi hazretleri buyurmuş. Onun sözü, sözlerin en güzeli, buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem efendi hazretleri buyurmuş. Onun sözü, sözlerin en güzeli, buyurmuş ki;

Bedeel islamu gaariben feseyeudu gariba. "Müslümanlık gariban olarak başladı.Bedeel islamu gaariben feseyeudu gariba. "Müslümanlık gariban olarak başladı. Yine gariban olarak eski hâline dönecek, garibanlaşacak." Yine gariban olarak eski hâline dönecek, garibanlaşacak." Fe tûbâ li'l-ğurabâi. "Ne mutlu gariplere, ne mutlu garibanlara!" diyor Peygamber Efendimiz. Diyorlar ki; Fe tûbâ li'l-ğurabâi. "Ne mutlu gariplere, ne mutlu garibanlara!" diyor Peygamber Efendimiz. Diyorlar ki;

Ve men gurabâu yâ resûlallah?Ve men gurabâu yâ resûlallah? "Nedir bu garipler dediğin zümre, kimlerdir, neyi kastediyorsun yâ Resûlallah?" Diyor ki; "Nedir bu garipler dediğin zümre, kimlerdir, neyi kastediyorsun yâ Resûlallah?" Diyor ki;

Ellezîne yuslihûne mâ efsede'n-nâsü.Ellezîne yuslihûne mâ efsede'n-nâsü. "İnsanların berbat ettiği, bozduğu şeyleri düzeltmeye çalışanlar; gariban bunlardır." "İnsanların berbat ettiği, bozduğu şeyleri düzeltmeye çalışanlar; gariban bunlardır."

Bu hadîs-i şerîfi bir de dış dünyadan bir hatıramla birleştirerek anlatmak istiyorum. Bu hadîs-i şerîfi bir de dış dünyadan bir hatıramla birleştirerek anlatmak istiyorum.

İslâm ilk zaman nerede çıktı? İslâm ilk zaman nerede çıktı?

Mekke'den çıktı tabii ama Peygamber Efendimiz'i Mekke'de barındırmadılar. Canına bile kastettiler.Mekke'den çıktı tabii ama Peygamber Efendimiz'i Mekke'de barındırmadılar. Canına bile kastettiler. Yatağında öldürmeyi artık ahdettiler. Onun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hicrete kalktı.Yatağında öldürmeyi artık ahdettiler. Onun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hicrete kalktı. Mekke'nin yüksek tepesinden Mekke'ye doğru dönüp baktı. Dedi ki; Mekke'nin yüksek tepesinden Mekke'ye doğru dönüp baktı. Dedi ki;

"Yâ Mekke! Seni ben terk eder miydim beni zorla buradan çıkartmasalardı!"Yâ Mekke! Seni ben terk eder miydim beni zorla buradan çıkartmasalardı! Ben seni severim, ben seni terk eder miydim…" Tabii mecburen çıktı. Ben seni severim, ben seni terk eder miydim…"

Tabii mecburen çıktı.
Allah'ın takdiri, hicret eyledi. Medine-i Münevvere'ye gitti. Medine-i Münevvere diyâr-ı gurbet. Allah'ın takdiri, hicret eyledi. Medine-i Münevvere'ye gitti. Medine-i Münevvere diyâr-ı gurbet. Mekke'nin içinde de müslümanlar gariban idiler. İlk o devrede müslümanlar eziliyordu.Mekke'nin içinde de müslümanlar gariban idiler. İlk o devrede müslümanlar eziliyordu. Müslümanlar hor durumdaydı. Müslümanlar işkence görüyordu.Müslümanlar hor durumdaydı. Müslümanlar işkence görüyordu. Müslümanlar çevresinden anlayış görmüyordu. Müslümanlar sıkıntıdaydı. Kimisi şehid oluyordu,Müslümanlar çevresinden anlayış görmüyordu. Müslümanlar sıkıntıdaydı. Kimisi şehid oluyordu, şehid ediliyordu. Gariban başladı. şehid ediliyordu. Gariban başladı.

Peygamber Efendimiz diyâr-ı gurbete gitti, Medine-i Münevvere'ye gitti. Peygamber Efendimiz diyâr-ı gurbete gitti, Medine-i Münevvere'ye gitti.

"Eh, büyük bir şehre gitmiş…" Hayır! Medine şimdi büyük şehir oldu."Eh, büyük bir şehre gitmiş…"

Hayır! Medine şimdi büyük şehir oldu.
Medine bir köydü. Osmanlı şairlerinden birisi şiir yazıyor da Mekke'yle; Medine bir köydü. Osmanlı şairlerinden birisi şiir yazıyor da Mekke'yle;

O kûy-ı cennet-âsâ diye böyle anlatıyor. "Cennet misâli köy." diyor.O kûy-ı cennet-âsâ

diye böyle anlatıyor. "Cennet misâli köy." diyor.
Medine'nin şehir olduğu senin zamanındadır. Bundan önce öyle değildi ki! Küçücük bir yerdi.Medine'nin şehir olduğu senin zamanındadır. Bundan önce öyle değildi ki! Küçücük bir yerdi. Etrafında surlar vardı. Bir kale şeklindeydi. İçinde kim bilir kaç tane hâne vardı.Etrafında surlar vardı. Bir kale şeklindeydi. İçinde kim bilir kaç tane hâne vardı. Minyatürlere baktığın zaman görüyorsun. Sayılabilecek kadar hâneler, küçücük bir diyar idi.Minyatürlere baktığın zaman görüyorsun. Sayılabilecek kadar hâneler, küçücük bir diyar idi. Oraya Peygamber Efendimiz gariban gitti. Dışardan gariban, boynu bükük, mazlum.Oraya Peygamber Efendimiz gariban gitti. Dışardan gariban, boynu bükük, mazlum. Hücumlara karşı mütehammil çalışmalar sonunda Allah gariplere yardım eder.Hücumlara karşı mütehammil çalışmalar sonunda Allah gariplere yardım eder. Garibin Allah yoldaşıdır, yardımcısıdır. Yardım eyledi. Müslümanlık aziz oldu. Garibin Allah yoldaşıdır, yardımcısıdır. Yardım eyledi. Müslümanlık aziz oldu.

Libya'da Lüblanlı bazı alimlerle karşılaştık. Bizim Türk olduğumuzu biliyorlar.Libya'da Lüblanlı bazı alimlerle karşılaştık. Bizim Türk olduğumuzu biliyorlar. Doğrusu onlar Kaddafi'ye biraz yağ çekiyorlar. Kaddafi çağırmıştı.Doğrusu onlar Kaddafi'ye biraz yağ çekiyorlar. Kaddafi çağırmıştı. Orada bir Kur'ân-ı Kerîm yarışması filan diye bir toplantı vardı. Bize de nasip oldu, biz de gittik. Orada bir Kur'ân-ı Kerîm yarışması filan diye bir toplantı vardı. Bize de nasip oldu, biz de gittik. Bizim hiç hoşumuza gitmiyor. Kale gibi duruyoruz biz, hiç iltifat filan ettiğimiz yok.Bizim hiç hoşumuza gitmiyor. Kale gibi duruyoruz biz, hiç iltifat filan ettiğimiz yok. Yüzümüz gülmüyor. Onlar Kaddafi'den herhalde para filan alıyorlardı Allahu alem.Yüzümüz gülmüyor. Onlar Kaddafi'den herhalde para filan alıyorlardı Allahu alem. Lübnan için biraz bağış filan alıyorlardı galiba. Boyunları bükük.Lübnan için biraz bağış filan alıyorlardı galiba. Boyunları bükük. Bizim onların biraz el etek öpme hâli gibi [hareketlerini] tasvip etmediğimizi anladılar.Bizim onların biraz el etek öpme hâli gibi [hareketlerini] tasvip etmediğimizi anladılar. Dediler ki; "Maalesef, işte biz böyleyiz." Biz bir şey demiyoruz ama herhalde dışımızdan, hâlimizden belli oldu.Dediler ki; "Maalesef, işte biz böyleyiz." Biz bir şey demiyoruz ama herhalde dışımızdan, hâlimizden belli oldu. "Biz böyleyiz, asıl Müslümanlık sizde! Biz Arap âlemi bozulduk, asıl Müslümanlık sizde!"Biz böyleyiz, asıl Müslümanlık sizde! Biz Arap âlemi bozulduk, asıl Müslümanlık sizde! Peygamber Efendimiz buyurmuş ya…" dedi, bu hadis-i şerifi okudu. Peygamber Efendimiz buyurmuş ya…" dedi, bu hadis-i şerifi okudu.

Müslümanlık garip olarak başlamış. Dışarda, diyâr-ı gurbette daha kuvvetli!Müslümanlık garip olarak başlamış. Dışarda, diyâr-ı gurbette daha kuvvetli! Mum, dibine ışık vermez. İçerdekiler kıymetini bilmez. Bir beldeden büyük bir alim yetişir.Mum, dibine ışık vermez. İçerdekiler kıymetini bilmez. Bir beldeden büyük bir alim yetişir. O beldenin ahalisi ona kulak asmaz: "Ha, bizim Ali Ağa'nın oğlu canım işte." der. O beldenin ahalisi ona kulak asmaz:

"Ha, bizim Ali Ağa'nın oğlu canım işte." der.

"Yahu senin o 'Ali Ağa'nın oğlu işte...' dediğin adama öbür taraf canını veriyor, şu kadar kıymetli bir alim!" "Yahu senin o 'Ali Ağa'nın oğlu işte...' dediğin adama öbür taraf canını veriyor, şu kadar kıymetli bir alim!"

"Canım, bizim aramızda yetişti. Biz onun çocukluk hâlini biliriz." "Canım, bizim aramızda yetişti. Biz onun çocukluk hâlini biliriz."

Bilirsen ne yapalım. Değişti işte, bak bu kadar ilim öğrendi irfan öğrendi. Hazine sahibi oldu.Bilirsen ne yapalım. Değişti işte, bak bu kadar ilim öğrendi irfan öğrendi. Hazine sahibi oldu. Onun için kıymeti bilinmiyor. Onun için kıymeti bilinmiyor.

İslâm da ilk başta o çıktığı yerlerde kıymeti bilinmedi de dışarda bilindi.İslâm da ilk başta o çıktığı yerlerde kıymeti bilinmedi de dışarda bilindi. Peygamber Efendimiz'i Mekke ahalisi korumadı, kendi akrabaları korumadı da Medine'dekiler dediler ki;Peygamber Efendimiz'i Mekke ahalisi korumadı, kendi akrabaları korumadı da Medine'dekiler dediler ki; "Gel, buyur yâ Resûlallah! Biz seni kendimizin yerine koyarız. Kendimizi koruduğumuz gibi seni koruruz."Gel, buyur yâ Resûlallah! Biz seni kendimizin yerine koyarız. Kendimizi koruduğumuz gibi seni koruruz. Malımızı koruduğumuz gibi senin malını kollarız. Söz veriyoruz." dediler.Malımızı koruduğumuz gibi senin malını kollarız. Söz veriyoruz." dediler. Akabe beyatında Peygamber Efendimiz'e beyat ettiler. Ahdettiler, vaad ettiler.Akabe beyatında Peygamber Efendimiz'e beyat ettiler. Ahdettiler, vaad ettiler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gurbete çıktı. Gurbetten nice hayırlar oldu.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gurbete çıktı. Gurbetten nice hayırlar oldu. Peygamber Efendimiz garipleri methediyor. Peygamber Efendimiz garipleri methediyor.

Bir zaman gelir, yaşadığı ülkede bazı mü'minler de garip duruma düşebilirler.Bir zaman gelir, yaşadığı ülkede bazı mü'minler de garip duruma düşebilirler. O ülkede kadr ü kıymeti bilinmez. Horlanır. Genel nüfus başka bir tarafa dönmüştür. O ülkede kadr ü kıymeti bilinmez. Horlanır. Genel nüfus başka bir tarafa dönmüştür. Aklı başka yerdedir, kalbi başka bir yerdedir. İslâm'dan uzaklaşmıştır. Aklı başka yerdedir, kalbi başka bir yerdedir. İslâm'dan uzaklaşmıştır. Ama içinde yine has müslümanlar vardır. Ama içinde yine has müslümanlar vardır.

Münebbihât'ta İbn Hâcer el-Askalânî yazıyor ki; "Kıymetini bilmeyen insanlar arasında alim gariptir.Münebbihât'ta İbn Hâcer el-Askalânî yazıyor ki; "Kıymetini bilmeyen insanlar arasında alim gariptir. Kıymetini bilmeyen kocanın elinde kadın gariptir. Kıymetini bilmeyen karının elinde koca gariptir. Kıymetini bilmeyen kocanın elinde kadın gariptir. Kıymetini bilmeyen karının elinde koca gariptir. Okunmayan evde Kur'ân-ı Kerîm gariptir." Okunmayan evde Kur'ân-ı Kerîm gariptir."

Allah memleketimize salâh-ı hâller nasip etsin, güzel hâller nasip etsin ki ecdad diyarıdır.Allah memleketimize salâh-ı hâller nasip etsin, güzel hâller nasip etsin ki ecdad diyarıdır. Ecdadın yadigârıdır. Ecdad ne yapmış? Ecdadın yadigârıdır.

Ecdad ne yapmış?

Süleymaniye Camii'ni yapmış, kocaman Süleymaniye Camii'ni yapmış.Süleymaniye Camii'ni yapmış, kocaman Süleymaniye Camii'ni yapmış. Bakmış ki cemaat fazla; camiyi gittikçe büyütmüş gittikçe büyütmüş, Bakmış ki cemaat fazla; camiyi gittikçe büyütmüş gittikçe büyütmüş, nihayet caminin ebadı olmuş Süleymaniye Camii! İşte öyle yapmak lazım. nihayet caminin ebadı olmuş Süleymaniye Camii! İşte öyle yapmak lazım. Tek başımıza kalsak bile gariban duruma düşsek bile Allah'ın dinine vefa gösteripTek başımıza kalsak bile gariban duruma düşsek bile Allah'ın dinine vefa gösterip dinine hizmet etmekten geri durmamamız lazım. Tek başımıza kalsak bile! dinine hizmet etmekten geri durmamamız lazım. Tek başımıza kalsak bile!

Onun en güzel misalini İbrahim aleyhisselam sergilemiş. En güzel misali!Onun en güzel misalini İbrahim aleyhisselam sergilemiş. En güzel misali! İbrahim aleyhisselam bir site devlette, Mezopatamya'da yaşamış.İbrahim aleyhisselam bir site devlette, Mezopatamya'da yaşamış. Babası veya amcası Azer; put yapıcısı, put imalcisi. Ahali çeşit çeşit putlara tapıyor.Babası veya amcası Azer; put yapıcısı, put imalcisi. Ahali çeşit çeşit putlara tapıyor. Aya, güneşe, yıldızlara, elleriyle yaptıkları şeylere tapıyor. Aya, güneşe, yıldızlara, elleriyle yaptıkları şeylere tapıyor. İbrahim aleyhisselam Allah'ın lütfuyla, bereketiyle, ihsanıyla, ikramıyla ayın, güneşin, İbrahim aleyhisselam Allah'ın lütfuyla, bereketiyle, ihsanıyla, ikramıyla ayın, güneşin, yıldızın tapılmaya layık varlıklar olmadığını, onları yaratana ibadet edilmesi gerektiğini buluyor.yıldızın tapılmaya layık varlıklar olmadığını, onları yaratana ibadet edilmesi gerektiğini buluyor. Onun o akıl yürütmesi, muhakemesi tüm insanlara bir örnektir, tüm insanlara örnektir. Onun o akıl yürütmesi, muhakemesi tüm insanlara bir örnektir, tüm insanlara örnektir. İnsan aklının Allah'ın varlığını bilmeye ve bulmaya mecbur, salahiyetli ve ehliyetli olduğunun işaretidir. İnsan aklının Allah'ın varlığını bilmeye ve bulmaya mecbur, salahiyetli ve ehliyetli olduğunun işaretidir.

İnsan tek başına da kalsa Manisa'nın dağında hiç aşağı inmeyen bir kimse olsaİnsan tek başına da kalsa Manisa'nın dağında hiç aşağı inmeyen bir kimse olsa orada kalsa bile Allah'ın varlığını sezecek kabiliyette yaratılmıştır. orada kalsa bile Allah'ın varlığını sezecek kabiliyette yaratılmıştır. Bu cihaz, bu makine, Allah'ın varlığını sezmeye hem mecburdur hem vazifesidir.Bu cihaz, bu makine, Allah'ın varlığını sezmeye hem mecburdur hem vazifesidir. Hem de insanın muhakemesi bu işi kavrayabilecek yapabilecek kapasitededir diye mecburdur. Hem de insanın muhakemesi bu işi kavrayabilecek yapabilecek kapasitededir diye mecburdur. Onun için hiç kendisine dinî ahkâm ulaşmamış bir insan Allah'ın varlığını bilmekle mükelleftir.Onun için hiç kendisine dinî ahkâm ulaşmamış bir insan Allah'ın varlığını bilmekle mükelleftir. Tabii herhangi bir şeriatin ahkâmını bilemediği için orada mâzurdur.Tabii herhangi bir şeriatin ahkâmını bilemediği için orada mâzurdur. Ama Allah'ın varlığını bilmekle mükelleftir.Müşrik olarak ölürse cehenneme gider.Ama Allah'ın varlığını bilmekle mükelleftir.Müşrik olarak ölürse cehenneme gider. Allah'ın varlığını bilmesi lazım. Allah'ın varlığını bilmesi lazım. Peygamber Efendimiz'den önceki Araplar arasında daPeygamber Efendimiz'den önceki Araplar arasında da böyle Hanif olarak tek başına gerçeği anlamış kimselerin varlığını biliyoruz. böyle Hanif olarak tek başına gerçeği anlamış kimselerin varlığını biliyoruz.

İbrahim aleyhisselam koca bir şehir devletine, ahalisine,İbrahim aleyhisselam koca bir şehir devletine, ahalisine, yönetimine ve bâtıl dinî organizasyonuna karşı çıkıyor. Emsalsiz bir karşı çıkış. yönetimine ve bâtıl dinî organizasyonuna karşı çıkıyor. Emsalsiz bir karşı çıkış. Öyle küçük cılız bir ses değil. Dobra dobra söylüyor. Diyor ki; Öyle küçük cılız bir ses değil. Dobra dobra söylüyor. Diyor ki;

Ve tallâhi le-ekîdenne asnâmeküm ba'de en tevellev müdbirîne.Ve tallâhi le-ekîdenne asnâmeküm ba'de en tevellev müdbirîne. "Ben sizin putlarınıza bir şey yapacağım, haberiniz olsun!" "Ben sizin putlarınıza bir şey yapacağım, haberiniz olsun!"

Merdâne söylüyor, erce söylüyor, erkekçe söylüyor. "Ben sizin bu putlarınızı haklayacağım!" diyor.Merdâne söylüyor, erce söylüyor, erkekçe söylüyor. "Ben sizin bu putlarınızı haklayacağım!" diyor. Onlar bir seremoni dolayısıyla, bir merasim dolayısıyla hepsi şehirden uzaklaştığı bir zaman, Onlar bir seremoni dolayısıyla, bir merasim dolayısıyla hepsi şehirden uzaklaştığı bir zaman, puthâneye girip hepsini parçalıyor. Parçaladığı baltayı veya balyozu en büyük putun boynuna götürüp takıyor. puthâneye girip hepsini parçalıyor. Parçaladığı baltayı veya balyozu en büyük putun boynuna götürüp takıyor. Ondan sonra geliyorlar bakıyorlar ki puthâne olmuş harabe. İçerde sağlam put kalmamış. Bir tanesi var. Ondan sonra geliyorlar bakıyorlar ki puthâne olmuş harabe. İçerde sağlam put kalmamış. Bir tanesi var.

Kim yapmıştır bunu? Cesarete bakın! Şahane bir cesaret, ilahî bir cesaret! Kim yapmıştır bunu?

Cesarete bakın! Şahane bir cesaret, ilahî bir cesaret!

Bunu kim yapmıştır? Diyorlar ki; Bunu kim yapmıştır? Diyorlar ki;

Kâlû semi'nâ feten yezküruhüm yukâlu lehû İbrâhîmu.Kâlû semi'nâ feten yezküruhüm yukâlu lehû İbrâhîmu. "Biz 'Bunları haklayacağım!' diyen bir delikanlı hatırlıyoruz. Gençten bir kimse hatırlıyoruz."Biz 'Bunları haklayacağım!' diyen bir delikanlı hatırlıyoruz. Gençten bir kimse hatırlıyoruz. 'Bunları kıracağım!' filan diyordu. O yapmıştır." 'Bunları kıracağım!' filan diyordu. O yapmıştır."

Fe'tû bihî alâ a'yüni'n-nâs. "Getirin! İnsanların gözü önüne getirin bakalım, halk da toplansın!Fe'tû bihî alâ a'yüni'n-nâs. "Getirin! İnsanların gözü önüne getirin bakalım, halk da toplansın! 'Bunu neden yaptın?' diye şunu bir muhakeme edelim." İbrahim aleyhisselam'a soruyorlar: 'Bunu neden yaptın?' diye şunu bir muhakeme edelim."

İbrahim aleyhisselam'a soruyorlar:

Kâlû e ente fealte hâzâ âlihetinâ yâ ibrâhîmu.Kâlû e ente fealte hâzâ âlihetinâ yâ ibrâhîmu. "Bizim putlarımıza, ilahlarımıza, mâbutlarımıza bu tecavüzü sen mi yaptın yâ İbrahim?" "Bizim putlarımıza, ilahlarımıza, mâbutlarımıza bu tecavüzü sen mi yaptın yâ İbrahim?"

İbrahim aleyhisselam zaten ilk başta "Ben sizin putlarınızı kıracağım!" demişti, sakınmamıştı.İbrahim aleyhisselam zaten ilk başta "Ben sizin putlarınızı kıracağım!" demişti, sakınmamıştı. Dilese yine öyle "Ben kırdım." der, işi kısa keser.Dilese yine öyle "Ben kırdım." der, işi kısa keser. Fakat onların muhakemelerinin çalışmasını istediği için diyor ki; Fakat onların muhakemelerinin çalışmasını istediği için diyor ki;

Kâle bel fealehu kebîruhüm hâzâ fes'elûhüm in kânû yentikûne. "Belki en büyükleri yapmıştır.Kâle bel fealehu kebîruhüm hâzâ fes'elûhüm in kânû yentikûne. "Belki en büyükleri yapmıştır. Konuşursa sorun bakalım o cevap versin." Zaten söylemiş, yalan değil.Konuşursa sorun bakalım o cevap versin."

Zaten söylemiş, yalan değil.
Önceden "Ben kıracağım." diye söylemiş. Onun kullardan korktuğu yok. Önceden "Ben kıracağım." diye söylemiş. Onun kullardan korktuğu yok.

İnsanlardan mı korkuyorsun? Allah kendisinden korkulmaya daha layıktır! İnsanlardan mı korkuyorsun? Allah kendisinden korkulmaya daha layıktır!

Bu, âyet-i kerimedir. Mü'min Allah'tan gayrıdan korkmaz.Bu, âyet-i kerimedir. Mü'min Allah'tan gayrıdan korkmaz. Korkarsa ceza olarak korktuğu şeyi Allah ona musallat eder. Kaide budur. Korkarsa ceza olarak korktuğu şeyi Allah ona musallat eder. Kaide budur. Mü'min Allah'tan gayrı neden korkarsa korktuğu şey illa başına gelir. Kanun-ı ilâhî böyledir.Mü'min Allah'tan gayrı neden korkarsa korktuğu şey illa başına gelir. Kanun-ı ilâhî böyledir. Ceza-yı ilâhî böyledir. Kim kimden çekindiyse kim neden çekindiyse neden korktuysaCeza-yı ilâhî böyledir. Kim kimden çekindiyse kim neden çekindiyse neden korktuysa o korktuğu şey onun başına Allah tarafından musallat edilir. o korktuğu şey onun başına Allah tarafından musallat edilir.

Eğer âdemoğlu Allah'tan gayrı bir şeyden korkmasaydıEğer âdemoğlu Allah'tan gayrı bir şeyden korkmasaydı kendisine Allah'tan gayrı hiçbir şey zarar veremeyecekti. Korktuğu için Allah zarar verdirtiyor.kendisine Allah'tan gayrı hiçbir şey zarar veremeyecekti. Korktuğu için Allah zarar verdirtiyor. Allah musallat ediyor. Mü'minin vasfı nedir? Allah musallat ediyor.

Mü'minin vasfı nedir?

Ve lâ yehâfûne levmeten lâimin. "Kınayanın kınamasından korkmaz!" Ve lâ yehâfûne levmeten lâimin. "Kınayanın kınamasından korkmaz!"

Mü'minin evsafı, mü'minlerin vasıfları: Mü'minin evsafı, mü'minlerin vasıfları:

Ve lâ yehâfûne levmeten lâimin. "Mü'min, kınayanın kınamasından korkmaz." Ve lâ yehâfûne levmeten lâimin. "Mü'min, kınayanın kınamasından korkmaz."

Allah'tan gayrıdan perva etmez. Çekinmez, sakınmaz. Ölümden kaçmaz.Allah'tan gayrıdan perva etmez. Çekinmez, sakınmaz. Ölümden kaçmaz. Allah yolunda canını vermekten, malını vermekten geri durmaz. Kim? Allah yolunda canını vermekten, malını vermekten geri durmaz.

Kim?

Hakiki mü'min! Adı mü'minler değil, zamane mü'minleri değil; sahabe mü'minleri.Hakiki mü'min! Adı mü'minler değil, zamane mü'minleri değil; sahabe mü'minleri. Zamane mü'mini, parasını bile vermiyor. Zamane mü'mini, farz olan zekâtını bile vermiyor.Zamane mü'mini, parasını bile vermiyor. Zamane mü'mini, farz olan zekâtını bile vermiyor. Allah, kendisine kırk tane veriyor, zamane müslümanı bir tanesini ayırıp fakire vermiyor. Allah, kendisine kırk tane veriyor, zamane müslümanı bir tanesini ayırıp fakire vermiyor.

"Kırk tane türbeyi dolaştım, hepsine birer tane kocaman mum yaktım…" "Kırk tane türbeyi dolaştım, hepsine birer tane kocaman mum yaktım…"

İstersen yüz bin tane yak. İstersen kırk bin tane yak. Bid'at olduktan sonra ne kıymeti var!İstersen yüz bin tane yak. İstersen kırk bin tane yak. Bid'at olduktan sonra ne kıymeti var! Mum yakınca ne olacak? İnsanın kabrini aydınlatan salih amelidir, dışardan yakılan mum değil ki! Mum yakınca ne olacak? İnsanın kabrini aydınlatan salih amelidir, dışardan yakılan mum değil ki!

İbrahim aleyhisselam korkmuyordu. Korkmuyordu ama karşı taraf muhakemesini çalıştırsın diye diyor ki; İbrahim aleyhisselam korkmuyordu. Korkmuyordu ama karşı taraf muhakemesini çalıştırsın diye diyor ki;

"Belki de en büyükleri yapmıştır, sorun bakalım konuşursa!" "Belki de en büyükleri yapmıştır, sorun bakalım konuşursa!"

Önce başlarını önlerine eğiyorlar. Bir tefekkür, bir düşünüyorlar.Önce başlarını önlerine eğiyorlar. Bir tefekkür, bir düşünüyorlar. Düşündürüyor İbrahim aleyhisselam. Önce bir düşünüyorlar. Diyorlar ki; Düşündürüyor İbrahim aleyhisselam. Önce bir düşünüyorlar. Diyorlar ki;

"Yâ İbrahim! Biliyorsun ki bunlar konuşmaz." O zaman cevabı yapıştırıyor."Yâ İbrahim! Biliyorsun ki bunlar konuşmaz."

O zaman cevabı yapıştırıyor.
Zaten onun istediği o, öyle desinler diye bekliyor zaten. Hazır. Zaten onun istediği o, öyle desinler diye bekliyor zaten. Hazır.

"Madem konuşamıyor, madem kendisini savunamıyor,"Madem konuşamıyor, madem kendisini savunamıyor, madem birisi kendisini kırmaya kalktığı zaman mâni olamıyor, madem size faydası yok, madem birisi kendisini kırmaya kalktığı zaman mâni olamıyor, madem size faydası yok, kendisine faydası yok; size ve kendisine faydası olmayan bir varlığa niçin tapıyorsunuz?" diyekendisine faydası yok; size ve kendisine faydası olmayan bir varlığa niçin tapıyorsunuz?" diye başlıyor hakkı söylemeye, nasihati söylemeye! Ne diyorlar? "Öldürün!" diyorlar. başlıyor hakkı söylemeye, nasihati söylemeye!

Ne diyorlar?

"Öldürün!" diyorlar.

Kâlû hârikûhu ve'nsurû âliheteküm in küntüm fâilîne. "Yakın bu adamı da ilahlarınıza yardım edin!Kâlû hârikûhu ve'nsurû âliheteküm in küntüm fâilîne. "Yakın bu adamı da ilahlarınıza yardım edin! Yakın bu adamı ateşte, ilahlarınıza yardım edin!" diyorlar. Yakın bu adamı ateşte, ilahlarınıza yardım edin!" diyorlar.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Kur'ân-ı Kerîm'in içinde anlatılan kıssaların her birinin bize çok büyük ibretleri vardır, tutacak isek.Kur'ân-ı Kerîm'in içinde anlatılan kıssaların her birinin bize çok büyük ibretleri vardır, tutacak isek. Bir kulağımızdan girip öbür kulaktan çıkacaksa bir şey yok da tutacak isek çok büyük ibretler vardır. Bir kulağımızdan girip öbür kulaktan çıkacaksa bir şey yok da tutacak isek çok büyük ibretler vardır.

Allah bir insanı öldürmedi mi insan ölmez. "Nerden bildin hocam?" Vallâhu yuhyî ve yumîtü. Allah bir insanı öldürmedi mi insan ölmez.

"Nerden bildin hocam?"

Vallâhu yuhyî ve yumîtü.

Âyet-i kerîme var, Kur'an'a inanmıyor musun? "İnanıyorum hocam." Tamam.Âyet-i kerîme var, Kur'an'a inanmıyor musun?

"İnanıyorum hocam."

Tamam.
İnanıyorsan dirilten de Allah'tır öldüren de Allah'tır.İnanıyorsan dirilten de Allah'tır öldüren de Allah'tır. Allah öldürmeyince cümle cihanın halkı üşüşseler, onların kafaları birbirlerine tokuşur,Allah öldürmeyince cümle cihanın halkı üşüşseler, onların kafaları birbirlerine tokuşur, kafaları yarılır, her birisi bir tarafa serilir. Öldürmek istedikleri yine aradan sağ çıkar.kafaları yarılır, her birisi bir tarafa serilir. Öldürmek istedikleri yine aradan sağ çıkar. Allah öldürmeyince öldürülmez. Bu sözüm üzerine Cevat Rıfat Atilhan'ı hatırlarım.Allah öldürmeyince öldürülmez.

Bu sözüm üzerine Cevat Rıfat Atilhan'ı hatırlarım.
O İstiklâl harbinde milis kuvvetleri komutanıymış. Madalyası filan da varmış.O İstiklâl harbinde milis kuvvetleri komutanıymış. Madalyası filan da varmış. Ama Cihan harbinde de Suriye cephesinde filan bulunmuş.Ama Cihan harbinde de Suriye cephesinde filan bulunmuş. Benim rahmetli Hocam Mehmed Zahid [Kotku] Efendi de Suriye cephesinde düşmanla çarpışmış. Benim rahmetli Hocam Mehmed Zahid [Kotku] Efendi de Suriye cephesinde düşmanla çarpışmış.

Üniversite talebesiydik. Bizim arkadaşlarla toplandık. Cevat Rıfat Atilhan'ı bir ziyaret edelim, dedik.Üniversite talebesiydik. Bizim arkadaşlarla toplandık. Cevat Rıfat Atilhan'ı bir ziyaret edelim, dedik. Bir bayram günü evine ziyarete gittik. Tombulca, ay yüzlü, sevimli, sempatik, dinamik bir ihtiyar.Bir bayram günü evine ziyarete gittik. Tombulca, ay yüzlü, sevimli, sempatik, dinamik bir ihtiyar. Öyle âciz falan değil. Baktık, evi birinci katta, parmaklık bile yok. Camlar kocaman. Öyle âciz falan değil. Baktık, evi birinci katta, parmaklık bile yok. Camlar kocaman. Birisi bir vursa içeriye girer. Bizim arkadaşlardan bir tanesi dedi ki; Birisi bir vursa içeriye girer. Bizim arkadaşlardan bir tanesi dedi ki;

"Üstad! Evinizde hiç tedbir yok. Şu camı birisi [zorlasa]…" "Üstad! Evinizde hiç tedbir yok. Şu camı birisi [zorlasa]…"

Bir zarar verici bir şey yapabilir, demek istedi. O zaman dedi ki; Bir zarar verici bir şey yapabilir, demek istedi.

O zaman dedi ki;

"Çocuklar! -Biz tabii üniversite talebesiyiz, o yaşlı.- Allah bir insanı öldürmeyince insan ölmüyor!"Çocuklar! -Biz tabii üniversite talebesiyiz, o yaşlı.- Allah bir insanı öldürmeyince insan ölmüyor! Ben Suriye cephesini hatırlıyorum. Birlikler arasında muhabere subayıydım ben.Ben Suriye cephesini hatırlıyorum. Birlikler arasında muhabere subayıydım ben. Meşin çantamın içine bu birliğin mesajını haberini koyardım. Buradan öbür birliğe giderdim.Meşin çantamın içine bu birliğin mesajını haberini koyardım. Buradan öbür birliğe giderdim. Nasıl giderdim? Kurşun yağmuru altında giderdim. Nasıl giderdim? Kurşun yağmuru altında giderdim. Kulağımın burnumun ucundan, başımın kenarından, sırtımın arkasından cuv cuv kurşunlar yağardı. Kulağımın burnumun ucundan, başımın kenarından, sırtımın arkasından cuv cuv kurşunlar yağardı. Düşman bana yağmur gibi kurşun atardı. Onların arasından öbür birliğe giderdim. Düşman bana yağmur gibi kurşun atardı. Onların arasından öbür birliğe giderdim. Mesajı verirdim, alırdım gelirdim. Allah öldürmeyince insan ölmüyor!" Mesajı verirdim, alırdım gelirdim. Allah öldürmeyince insan ölmüyor!"

Tabii inanmayan, bilmeyen insan "Demek ki tesadüf etmemiş…" filan diyebilirTabii inanmayan, bilmeyen insan "Demek ki tesadüf etmemiş…" filan diyebilir ama mü'min bilir ki insanın eceli gelmedi mi ölmez. Eceli gelmeyen insan ölmez. ama mü'min bilir ki insanın eceli gelmedi mi ölmez. Eceli gelmeyen insan ölmez. Allah'ın yazmadığı bir zamanda, yazmadığı bir şekilde bir insan ölmez. Allah'ın yazmadığı bir zamanda, yazmadığı bir şekilde bir insan ölmez.

Ne kadar güzel bir şey, ne kadar hoş bir şey ki ölüm bir defa var, bir defa!Ne kadar güzel bir şey, ne kadar hoş bir şey ki ölüm bir defa var, bir defa! İşte hayatımızın sonunda bir defa öleceğiz, bitecek.İşte hayatımızın sonunda bir defa öleceğiz, bitecek. Bu kadar bir defacık olan bir şeyden insan bu kadar korkar mı? Bu kadar bir defacık olan bir şeyden insan bu kadar korkar mı?

Ölümden korkan insan her an ölür dirilir. Ölür dirilir. Ölür dirilir…Ölümden korkan insan her an ölür dirilir. Ölür dirilir. Ölür dirilir… Ölümden korkmayan insan hayatının sonunda bir defada ölecek, o kadar.Ölümden korkmayan insan hayatının sonunda bir defada ölecek, o kadar. Ölüm o kadar korkulacak bir şey değil. Hâsılı koca bir ateş yakmışlar.Ölüm o kadar korkulacak bir şey değil.

Hâsılı koca bir ateş yakmışlar.
Yanına yanaşamadıkları için İbrahim aleyhisselam'ı mancınıkla atmışlar ateşin içine. Yanına yanaşamadıkları için İbrahim aleyhisselam'ı mancınıkla atmışlar ateşin içine. Ama Allahu Teâlâ hazretleri o har har yanan, göklere dumanı ağan,Ama Allahu Teâlâ hazretleri o har har yanan, göklere dumanı ağan, ateşleri yüzlerini yakan o ateşin içinde İbrahim aleyhisselam'ı öldürtmedi, yaktırtmadı. ateşleri yüzlerini yakan o ateşin içinde İbrahim aleyhisselam'ı öldürtmedi, yaktırtmadı.

Yâ nâru kûnî berden ve selâmen alâ İbrâhîm.Yâ nâru kûnî berden ve selâmen alâ İbrâhîm. "Ey ateş! İbrahim'e serin ol ve selametlik ol." diye emretti Allah. "Ey ateş! İbrahim'e serin ol ve selametlik ol." diye emretti Allah.

O ne demek, nasıl olur bilmem. Ama Allahu Teâlâ hazretleri öyle buyurdu.O ne demek, nasıl olur bilmem. Ama Allahu Teâlâ hazretleri öyle buyurdu. Ateş İbrahim aleyhisselam'ı yakmadı. Bunu biz de biliyoruz Batı da biliyor Doğu da biliyor. Tarih de biliyor.Ateş İbrahim aleyhisselam'ı yakmadı. Bunu biz de biliyoruz Batı da biliyor Doğu da biliyor. Tarih de biliyor. Sadece bize ait bir gerçek değil. Tarihî bir gerçek. Bunun böyle olduğu belli. Yakmadı Allah! Sadece bize ait bir gerçek değil. Tarihî bir gerçek. Bunun böyle olduğu belli. Yakmadı Allah! Onun düşmanlarının hepsi helâk oldu. İbrahim aleyhisselam yine sağ salim, esen vazifesine devam etti. Onun düşmanlarının hepsi helâk oldu. İbrahim aleyhisselam yine sağ salim, esen vazifesine devam etti.

Allahu Teâlâ hazretlerinin üzerine müslümanlara yardım etmek,Allahu Teâlâ hazretlerinin üzerine müslümanlara yardım etmek, yolunda yürüyenlere yardım etmek haktır. Eğer biz yardıma mazhar olmuyor isek kendimize dönelim. yolunda yürüyenlere yardım etmek haktır. Eğer biz yardıma mazhar olmuyor isek kendimize dönelim. Aynaya bakalım. Kendimizi kontrol edelim. Bizde herhalde Müslümanlık hâlinde eksiklik var.Aynaya bakalım. Kendimizi kontrol edelim. Bizde herhalde Müslümanlık hâlinde eksiklik var. Bizde bir kusur var diye kendimizi düzeltelim. Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri vaadinden hulf etmez.Bizde bir kusur var diye kendimizi düzeltelim. Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri vaadinden hulf etmez. Mü'minlere yardım edecek. Demek ki bizim imanımız zayıf. Mü'minlere yardım edecek.Mü'minlere yardım edecek. Demek ki bizim imanımız zayıf. Mü'minlere yardım edecek. Demek ki bizim kusurumuz çok. Bize yardım etmediğine göre eksiğimiz çok demektir. Demek ki bizim kusurumuz çok. Bize yardım etmediğine göre eksiğimiz çok demektir.

İbrahim aleyhisselam bir delikanlı, fetâ! Fetâ; fütüvvet çağında delikanlı çağında kimse demek.İbrahim aleyhisselam bir delikanlı, fetâ! Fetâ; fütüvvet çağında delikanlı çağında kimse demek. Delikanlı çağındayken koca bir şehrin bâtıl inançlarına karşı çıkmış.Delikanlı çağındayken koca bir şehrin bâtıl inançlarına karşı çıkmış. Hem de öyle "O yanlıştır, bu yanlıştır…" diyerek değil.Hem de öyle "O yanlıştır, bu yanlıştır…" diyerek değil. Kenardan hafif hafif, sessiz sedasız söyleyerek değil; fiilen! Kenardan hafif hafif, sessiz sedasız söyleyerek değil; fiilen!

Çünkü bir müslüman bir yerde bir kötülük görürse ne yapar? Çünkü bir müslüman bir yerde bir kötülük görürse ne yapar?

Değiştirir. Müslüman, kötülüğü değiştirir. "Eliyle değiştirir." "Yapamazsın bunu!" der, işini bitirir. Değiştirir. Müslüman, kötülüğü değiştirir.

"Eliyle değiştirir."

"Yapamazsın bunu!" der, işini bitirir.

Ona gücü yetmezse? "O zaman söyler, diliyle söyler." Ona gücü yetmezse?

"O zaman söyler, diliyle söyler."

"Yaptığınız doğru değildir, hata ediyorsunuz. Günahtır ayıptır." diye söyler."Yaptığınız doğru değildir, hata ediyorsunuz. Günahtır ayıptır." diye söyler. Buna da gücü yetmezse içinden buğz eder. Kızar. Bu yanlış, der. Buna da gücü yetmezse içinden buğz eder. Kızar. Bu yanlış, der.

"Ama bu, imanın en aşağı, en zayıf derecesidir." Mü'min, kötülüğe fırsat vermez. "Ama bu, imanın en aşağı, en zayıf derecesidir."

Mü'min, kötülüğe fırsat vermez.

"Hocam! Şimdi 'Müslüman iyi huylu olacak.' deniliyor."Hocam! Şimdi 'Müslüman iyi huylu olacak.' deniliyor. Sen de biraz dervişlikle ilgiliyim filan diye öyle diyormuşsun, duyuyoruz. Sen de biraz dervişlikle ilgiliyim filan diye öyle diyormuşsun, duyuyoruz. Yunus Emre de derviş olarak demiş ki; 'Dövene elsiz gerek, sövene dilsiz gerek, Yunus Emre de derviş olarak demiş ki; 'Dövene elsiz gerek, sövene dilsiz gerek, derviş gönülsüz gerek…' Şimdi o söz ne, bu söz ne? Bu nasıl oluyor? Nasıl olacak bu iş?" derviş gönülsüz gerek…' Şimdi o söz ne, bu söz ne? Bu nasıl oluyor? Nasıl olacak bu iş?"

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Güzel huy, güzel ahlâk; herkesle iyi geçinmek demek değildir.Güzel huy, güzel ahlâk; herkesle iyi geçinmek demek değildir. Biliyor musunuz evliyâullahtan bir zâta diyorlar ki; "Falanca adam çok iyi bir adam, hiç düşmanı yok." Biliyor musunuz evliyâullahtan bir zâta diyorlar ki;

"Falanca adam çok iyi bir adam, hiç düşmanı yok."

"Onu inceleyin, o muhakkak münâfık!" diyor. Hiç düşmanı olmayan iyi müslüman olur mu yahu?!"Onu inceleyin, o muhakkak münâfık!" diyor.

Hiç düşmanı olmayan iyi müslüman olur mu yahu?!
İyi insan hakkı söyleyecek. Hakkı söylediği zaman doğruyu söyleyeni zaten dokuz köyden kovarlar.İyi insan hakkı söyleyecek. Hakkı söylediği zaman doğruyu söyleyeni zaten dokuz köyden kovarlar. O olacak. Beğenmeyecekler. Çünkü o onu Allah için söyleyecek. Birisinin keyfi için söylemeyecek ki! O olacak. Beğenmeyecekler. Çünkü o onu Allah için söyleyecek. Birisinin keyfi için söylemeyecek ki!

Efdalü'l-cihâdi kelimetü hakkun inde sultânin câir. Efdalü'l-cihâdi kelimetü hakkun inde sultânin câir.

Cihadın en üstünü düşmanın karşısına gidip kılıç sallamak değildir. Arkadaşların var.Cihadın en üstünü düşmanın karşısına gidip kılıç sallamak değildir. Arkadaşların var. Ordu içindesin. Gidiyorsun, çarpışıyorsun. Tan tun filan derken sana da bir mermi isabet ediyor. Ordu içindesin. Gidiyorsun, çarpışıyorsun. Tan tun filan derken sana da bir mermi isabet ediyor. Şehid olabilirsin, bu kolay. "Cihadların en üstünü zalim sultanın karşısında hak sözü söylemektir." Şehid olabilirsin, bu kolay.

"Cihadların en üstünü zalim sultanın karşısında hak sözü söylemektir."

Zalim sultan! Elini çırpacak.Zalim sultan! Elini çırpacak. Gelsin balta ve leğen; "Kesin şunun kafasını!" diyecek belki. Gelsin balta ve leğen; "Kesin şunun kafasını!" diyecek belki.

"Desin! Kesersen kes, asarsan as! Ben hakkı söyleyeyim, ben söylemiş olayım da sen ne yaparsan yap!" "Desin! Kesersen kes, asarsan as! Ben hakkı söyleyeyim, ben söylemiş olayım da sen ne yaparsan yap!"

Yâsîn sûresi vardır. Kur'ân-ı Kerîm'in kalbidir. Elhamdülillah müslüman kardeşlerimizin çoğu ezbere bilir.Yâsîn sûresi vardır. Kur'ân-ı Kerîm'in kalbidir. Elhamdülillah müslüman kardeşlerimizin çoğu ezbere bilir. Ama bizim Türkiye'de maalesef Kur'ân-ı Kerîm'in ezberi; o da güzel, yüzüne baksan bile sevap.Ama bizim Türkiye'de maalesef Kur'ân-ı Kerîm'in ezberi; o da güzel, yüzüne baksan bile sevap. Mânasıyla hiç ilgilenmez. Kırk yıl Fâtiha'yı okur, mânasını bilmeden ölür. İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. Mânasıyla hiç ilgilenmez. Kırk yıl Fâtiha'yı okur, mânasını bilmeden ölür. İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn.

"Kırk yıl Fâtiha'yı okudun hacı dede, ne şunun mânası?" "Ah evlat! Benim babam okutmadı da…" "Kırk yıl Fâtiha'yı okudun hacı dede, ne şunun mânası?"

"Ah evlat! Benim babam okutmadı da…"

Mâzeret olmaz. Babasının okutmadığı, insana rüşd çağına kadar mâzerettir. Reşid oldun mu? Oldun!Mâzeret olmaz. Babasının okutmadığı, insana rüşd çağına kadar mâzerettir. Reşid oldun mu? Oldun! Şimdi babanın vebali senden kalktı. Şimdi vebal senin üzerine, hesap senin aleyhine çalışmaya başladı.Şimdi babanın vebali senden kalktı. Şimdi vebal senin üzerine, hesap senin aleyhine çalışmaya başladı. Öğreneceksin. Kur'ân-ı Kerîm sana hayatını tanzim etmek için gönderildi. Sana emri var Allah'ın.Öğreneceksin. Kur'ân-ı Kerîm sana hayatını tanzim etmek için gönderildi. Sana emri var Allah'ın. Seni yönetiyor, seni yönlendiriyor. Sana bazı yasakları var Allah'ın.Seni yönetiyor, seni yönlendiriyor. Sana bazı yasakları var Allah'ın. Onun için milletin hiç yasaklardan filan haberi yok. Hem "Müslümanım." diyor.Onun için milletin hiç yasaklardan filan haberi yok. Hem "Müslümanım." diyor. Allah müslüman eylesin. İnşaallah gerçek müslüman olur. Allah müslüman eylesin. İnşaallah gerçek müslüman olur.

Erenköy'de bizim bir arkadaşın evine gittik. Karşıda yeni bir dükkân açılıyormuş.Erenköy'de bizim bir arkadaşın evine gittik. Karşıda yeni bir dükkân açılıyormuş. "Ne açacaksınız?" diye sormuşlar. Orada bir delikanlı; "Buraya bir meze dükkânı açacağız."Ne açacaksınız?" diye sormuşlar. Orada bir delikanlı; "Buraya bir meze dükkânı açacağız. Meze, kuruyemiş. Bir de kaliteli içki satacağız." demiş. Hani pahalı kaliteli içkiler.Meze, kuruyemiş. Bir de kaliteli içki satacağız." demiş. Hani pahalı kaliteli içkiler. Şişeleri dizecek, satacak. Demiş ki; "Sakın yapmayın. Bu mahallenin ahalisi müslümandır.Şişeleri dizecek, satacak. Demiş ki;

"Sakın yapmayın. Bu mahallenin ahalisi müslümandır.
Sonra, içki satmak günahtır. Günahtır, haramdır. İçilmesi de haram satılması da haram…" Sonra, içki satmak günahtır. Günahtır, haramdır. İçilmesi de haram satılması da haram…"

Taşınması da haram sunulması da haram sundurulması da haram! Taşınması da haram sunulması da haram sundurulması da haram!

Hacı baba kurnazlık ediyor. "Ben içmiyorum." diyor, hizmetçisine sunduruyor. O da haram. Her şeyi haram! Hacı baba kurnazlık ediyor. "Ben içmiyorum." diyor, hizmetçisine sunduruyor. O da haram. Her şeyi haram!

Allah bir şeyi yasakladı mı her şeyiyle yasaklıyor. Allah bir şeyi yasakladı mı her şeyiyle yasaklıyor.

"Adama böyle nasihat ettikten sonra namaza gittik, namazdan geldik. Birisi önümüze dikildi." diyor."Adama böyle nasihat ettikten sonra namaza gittik, namazdan geldik. Birisi önümüze dikildi." diyor. O delikanlının büyüğüymüş, babasıymış. O delikanlının büyüğüymüş, babasıymış.

"Siz dükkâna gelmişsiniz, tehdit etmişsiniz. Ne demek istiyorsunuz yani?" demiş. "Siz dükkâna gelmişsiniz, tehdit etmişsiniz. Ne demek istiyorsunuz yani?" demiş.

"Yok, tehdit değil. Burası müslüman mahallesi, hiç satamazsınız. İflas edersiniz."Yok, tehdit değil. Burası müslüman mahallesi, hiç satamazsınız. İflas edersiniz. Dükkânınız böyle bir alışveriş yapmaz. Burada sizin bu sattığınız metâ revaç bulmaz…" diye söyledik demiş. Dükkânınız böyle bir alışveriş yapmaz. Burada sizin bu sattığınız metâ revaç bulmaz…" diye söyledik demiş.

"Ne? Siz beni müslüman sanmıyor musunuz? Biz de müslümanız!" demiş. "Ne? Siz beni müslüman sanmıyor musunuz? Biz de müslümanız!" demiş.

Öyle diyor millet!Öyle diyor millet! Biraz sıkıştırdığın zaman "Ben de küçükken Amme cüzünü bitirmiştim,Biraz sıkıştırdığın zaman "Ben de küçükken Amme cüzünü bitirmiştim, benim dedem de müftüydü, bizim ailede de şöyle büyükler vardı. benim dedem de müftüydü, bizim ailede de şöyle büyükler vardı. Bizim evde de Kur'ân-ı Kerîm vardır, okunur…" filan diyor ama Müslümanlıktan haberi olmayabiliyor. Bizim evde de Kur'ân-ı Kerîm vardır, okunur…" filan diyor ama Müslümanlıktan haberi olmayabiliyor.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

İyi müslüman; mihnetlere sataşan, kendi rahatını biraz gölgelendirebilecek işlere de girişen insandır.İyi müslüman; mihnetlere sataşan, kendi rahatını biraz gölgelendirebilecek işlere de girişen insandır. Etliye sütlüye karışmayan, iyi ahlâklı insan değildir. Etliye sütlüye karışmayan, iyi ahlâklı insan değildir.

"Bizim mahallede çok iyi bir adam var. Etliye sütlüye karışmaz. Tatlıya tuzluya da karışmaz."Bizim mahallede çok iyi bir adam var. Etliye sütlüye karışmaz. Tatlıya tuzluya da karışmaz. Evine gelir, evinden çıkar. Ondan sonra işine gider, işinden gelir. Ne kokar ne bulaşır…" Evine gelir, evinden çıkar. Ondan sonra işine gider, işinden gelir. Ne kokar ne bulaşır…"

Olmaz, olmaz! İyi ahlâk nedir? İyi ahlâk iki taraflıdır. İfrattan da tefritten de uzaktır.Olmaz, olmaz!

İyi ahlâk nedir?

İyi ahlâk iki taraflıdır. İfrattan da tefritten de uzaktır.
İyi ahlâklı insan Allah için sever, Allah için buğz eder. Allah için verir, Allah için alır.İyi ahlâklı insan Allah için sever, Allah için buğz eder. Allah için verir, Allah için alır. Allah için emr-i mâruf yapar, Allah için nehy-i münker eder. Münkerâtın yapılmaması için çalışır. Allah için emr-i mâruf yapar, Allah için nehy-i münker eder. Münkerâtın yapılmaması için çalışır.

Allah İslâm'ın öz, hakiki, gerçek mânasını anlamayı ve tüm hayatımızı sırf Allah'ın rızası için tanzim edipAllah İslâm'ın öz, hakiki, gerçek mânasını anlamayı ve tüm hayatımızı sırf Allah'ın rızası için tanzim edip o tarzda geçirmeyi cümlemize nasip eylesin. Sözün fazlasında belki zarar vardır, unutulur. o tarzda geçirmeyi cümlemize nasip eylesin.

Sözün fazlasında belki zarar vardır, unutulur.
Tam güzel bir noktaya gelmişken ben keseyim. Allah hepimizi rızasını kazananlardan eylesin.Tam güzel bir noktaya gelmişken ben keseyim. Allah hepimizi rızasını kazananlardan eylesin. Hem dünyada bahtiyar eylesin, aziz eylesin [hem âhirette]. Hem dünyada bahtiyar eylesin, aziz eylesin [hem âhirette].

Bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha! Bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2