Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

İman ve Hayâ

Mehmed Zahid KOTKU

19 Rebîü'l-Âhir 1391 / 13.06.1971
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Hayânın Onda Dokuzu Kadınlarda, Hayâ ile İman Kardeştir, Hayâ Zinettir, Hayâ ve Hayâsızlık, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İman ve Hayâ

Mehmed Zahid KOTKU

19 Rebîü'l-Âhir 1391 / 13.06.1971
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Hayânın Onda Dokuzu Kadınlarda, Hayâ ile İman Kardeştir, Hayâ Zinettir, Hayâ ve Hayâsızlık, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm

el-Hamdülillâhirabbi'l-âlemîn. Ve'l-âkıbetü li'l-müttakîn.el-Hamdülillâhirabbi'l-âlemîn. Ve'l-âkıbetü li'l-müttakîn. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.

İ'lemû eyyühe'l-ihvân. Enne efdale'l-kitâbü kitâbullâhİ'lemû eyyühe'l-ihvân. Enne efdale'l-kitâbü kitâbullâh ve enne efdale'l-hedyi hedyü Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve enne efdale'l-hedyi hedyü Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ. Ve külle muhdesin bid'ah. Ve külle bid'atin dalâleh.Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ. Ve külle muhdesin bid'ah. Ve külle bid'atin dalâleh. Ve külle dalâletin fi'n-nâr. Ve bi's-senedili muttasili ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem. Ve külle dalâletin fi'n-nâr. Ve bi's-senedili muttasili ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem.

el-Hayâü aşeratü eczâin fe-tis'atün fi'n-nisâi ve vâhîdün fi'r-ricâliel-Hayâü aşeratü eczâin fe-tis'atün fi'n-nisâi ve vâhîdün fi'r-ricâli ve levlâ zâlike mâ kaviye'r-ricâlü ale'n-nisâi. Sadaka Resûlullah fîmâ kal ev kemâ kal. ve levlâ zâlike mâ kaviye'r-ricâlü ale'n-nisâi.

Sadaka Resûlullah fîmâ kal ev kemâ kal.

Hz. İbn Ömer'den. Hayâ; hepimizin konuştuğu, ikide bir söylediği bir mevzudur. Acaba nedir? Hz. İbn Ömer'den.

Hayâ; hepimizin konuştuğu, ikide bir söylediği bir mevzudur. Acaba nedir?

İnsanda doğduğu günden itibaren ölünceye kadar iki kuvvet çarpışmaktadır;İnsanda doğduğu günden itibaren ölünceye kadar iki kuvvet çarpışmaktadır; birisi şeytanî kuvvet, birisi rahmanî kuvvet. İnsan ortada, iki tarafın birisinin yardımcısıdır. birisi şeytanî kuvvet, birisi rahmanî kuvvet. İnsan ortada, iki tarafın birisinin yardımcısıdır.

Bu yardımı Allahu Teâlâ'nın askerleri olan meleklere, melekler tarafından yapıyorsa; Bu yardımı Allahu Teâlâ'nın askerleri olan meleklere, melekler tarafından yapıyorsa;

İn tensurullah yensuruküm. "Allah'ın askerlerinin yardımı iseİn tensurullah yensuruküm. "Allah'ın askerlerinin yardımı ise Allahu Teâlâ'nın nusreti onun üzerine olur, onun üzerine olur." Allahu Teâlâ'nın nusreti onun üzerine olur, onun üzerine olur."

Allahu Teâlâ'nın insanda iki meleği var. Birisi insana mütemadiyen hidayete doğru telkin yapıyor.Allahu Teâlâ'nın insanda iki meleği var. Birisi insana mütemadiyen hidayete doğru telkin yapıyor. Birisi de onu takviye ediyor. Tabii bunların şubeleri çok. Büyükleri iki tane.Birisi de onu takviye ediyor. Tabii bunların şubeleri çok. Büyükleri iki tane. Birisi hidayete doğru onu telkin yapar. Birisi de "Bunu yap…" gibilerinden onu takviye eder. Birisi hidayete doğru onu telkin yapar. Birisi de "Bunu yap…" gibilerinden onu takviye eder.

İnsanda bu iki telkin bir zaman galebe çalar.İnsanda bu iki telkin bir zaman galebe çalar. Yani bu ilk kuvvetle tatbikî kuvvetin mevcudiyeti sana, yapacağın işin faydasını ve zararını gösteriyor. Yani bu ilk kuvvetle tatbikî kuvvetin mevcudiyeti sana, yapacağın işin faydasını ve zararını gösteriyor. Bu işte fayda var, yap. Bu işte zarar var, kaç. Bu işte fayda var, yap. Bu işte zarar var, kaç. Bu senin içinde yerleşirse ki o zaman sen hayâ sahibi olursun. Bu senin içinde yerleşirse ki o zaman sen hayâ sahibi olursun.

İki kuvvetten birisi olan Allahu Teâlâ'nın kuvveti daima insanları hayra sevk etmeye çalışır.İki kuvvetten birisi olan Allahu Teâlâ'nın kuvveti daima insanları hayra sevk etmeye çalışır. İnsanları daima hayra sürüklemeye çalışır, hayır üzerinde durdurmaya çalışır.İnsanları daima hayra sürüklemeye çalışır, hayır üzerinde durdurmaya çalışır. Beri taraftaki de şeytan kuvvetidir.Beri taraftaki de şeytan kuvvetidir. Bu şeytan kuvveti de insanları günahlara, fenalığa sevk etmek için çalışır. Bu şeytan kuvveti de insanları günahlara, fenalığa sevk etmek için çalışır. Binâenaleyh insan ikisinin ortasında; bir tarafı şer, bir tarafı hayır. Binâenaleyh insan ikisinin ortasında; bir tarafı şer, bir tarafı hayır. Sen şimdi hangi tarafın yardımcısı isen o tarafın malı! Sen şimdi hangi tarafın yardımcısı isen o tarafın malı! Şer tarafın yardımcısıysan şeytana yardımcıdır ki âkıbeti hüsrandır, âkıbeti hüsrandır.Şer tarafın yardımcısıysan şeytana yardımcıdır ki âkıbeti hüsrandır, âkıbeti hüsrandır. Demek yapacağın işin zararını göremiyorsun. Felaketi göremiyorsun, arkasındaki zararı göremiyorsun.Demek yapacağın işin zararını göremiyorsun. Felaketi göremiyorsun, arkasındaki zararı göremiyorsun. Onun istidam çektiği tarafa doğru sürüklenip gidiyorsun.Onun istidam çektiği tarafa doğru sürüklenip gidiyorsun. "Beşeriyet iktizası, hayat böyledir…" diyorsun, sokulup gidiyorsun. "Beşeriyet iktizası, hayat böyledir…" diyorsun, sokulup gidiyorsun. Onun âkıbetinin hüsran olduğunu göremiyor.Onun âkıbetinin hüsran olduğunu göremiyor. Berikiyse hayır taraflarına gittiği için Allahu Teâlâ'nın yardımına da uğruyor.Berikiyse hayır taraflarına gittiği için Allahu Teâlâ'nın yardımına da uğruyor. Allahu Teâlâ'nın yardımına uğrayınca bakıyor ki işin âkıbeti fena! Âkıbeti nasıl fena? Allahu Teâlâ'nın yardımına uğrayınca bakıyor ki işin âkıbeti fena!

Âkıbeti nasıl fena?

Bir kere Allah'tan uzaklık var, bu yeter! Allah'tan uzak olabilmek felaketi insana yeter.Bir kere Allah'tan uzaklık var, bu yeter! Allah'tan uzak olabilmek felaketi insana yeter. Başka felaket, cehennem felaketi ikinci mertebe.Başka felaket, cehennem felaketi ikinci mertebe. Onun için bu kuvvet sende ne zaman teşekkül eder, tahakkuk eder, tebeyyün ederse Onun için bu kuvvet sende ne zaman teşekkül eder, tahakkuk eder, tebeyyün ederse o zaman sen sahib-i hayâsın. Bu küçüklükten başlayan, küçük yaştan başlayan bir terbiyenin neticesidir.o zaman sen sahib-i hayâsın. Bu küçüklükten başlayan, küçük yaştan başlayan bir terbiyenin neticesidir. Daha küçük yaşta ona hayrı ve şerri telkin ediyorsun: "Bu hayırdır evladım, işle.Daha küçük yaşta ona hayrı ve şerri telkin ediyorsun: "Bu hayırdır evladım, işle. Bu da şerdir, sakın ha, âkıbeti fenadır…" Çocuk bunun üzerine yetişiyor.Bu da şerdir, sakın ha, âkıbeti fenadır…" Çocuk bunun üzerine yetişiyor. Çünkü çocukluk devresindeyken insan iyiyle kötüyü seçemez.Çünkü çocukluk devresindeyken insan iyiyle kötüyü seçemez. Seçemediği için onun başındaki telkinci ona nasıl telkin yaparsa o, o telkinin esiri olacaktır.Seçemediği için onun başındaki telkinci ona nasıl telkin yaparsa o, o telkinin esiri olacaktır. Ona küçük yaşındayken; "Bu hayırdır evladım. Şunu yaparsan böyle mükâfâtlara mazhar olacaksın, Ona küçük yaşındayken; "Bu hayırdır evladım. Şunu yaparsan böyle mükâfâtlara mazhar olacaksın, âkıbetin de böyle güzel olur. Bunları yaparsan âkıbetin çok kötü olur, âkıbetin de böyle güzel olur. Bunları yaparsan âkıbetin çok kötü olur, bunun arkasında çok büyük zararlar vardır…" diyerekten daha küçük yaştayken çocuğun kafasını doldurur. bunun arkasında çok büyük zararlar vardır…" diyerekten daha küçük yaştayken çocuğun kafasını doldurur.

Kafayı yıkamak beyin yıkamak diyorlar ya, bu beyin yıkamak işte böyle telkinler neticesinde oluyor. Kafayı yıkamak beyin yıkamak diyorlar ya, bu beyin yıkamak işte böyle telkinler neticesinde oluyor. Bugünkü senin Darwin diye ortaya sürdüğün bu yıkanmanın neticesinde yetişmiş bir gençtir.Bugünkü senin Darwin diye ortaya sürdüğün bu yıkanmanın neticesinde yetişmiş bir gençtir. Hiçbir kabahati yoktu belki, senin gibi benim gibi bir çocuktu. Hiçbir kabahati yoktu belki, senin gibi benim gibi bir çocuktu. Fakat telkin edenler, telkinciler bu telkinle onu yetiştirmişler.Fakat telkin edenler, telkinciler bu telkinle onu yetiştirmişler. O telkinle o yetiştiği gibi, İslâmî bir telkinle de İslâm insanın yetişmesi lazım.O telkinle o yetiştiği gibi, İslâmî bir telkinle de İslâm insanın yetişmesi lazım. O küfür yolunda canını feda etmekten zerre kadar kaçınmıyor, işte biliyor ki âkıbeti ölüm artık.O küfür yolunda canını feda etmekten zerre kadar kaçınmıyor, işte biliyor ki âkıbeti ölüm artık. O an da bile kendini müdafaa etmeye çalışıyor artık. Neden? O an da bile kendini müdafaa etmeye çalışıyor artık.

Neden?

Aldığı telkinin tesiri altında! Bu müslümanda olması gerekirken müslüman maalesef bunu yapamıyor. Aldığı telkinin tesiri altında! Bu müslümanda olması gerekirken müslüman maalesef bunu yapamıyor.

Niçin? Bu yıkanılmamış bir beyin kendi kendine yetiyor. Niçin?

Bu yıkanılmamış bir beyin kendi kendine yetiyor.
Hüdâ-i nâbit dediğimiz kendi kendini yetişişin bir neticesi.Hüdâ-i nâbit dediğimiz kendi kendini yetişişin bir neticesi. Bunu şöyle belirtiyorlar: Bu bir sabır neticesidir tabii, bir sabrın neticesidir. Bunu şöyle belirtiyorlar: Bu bir sabır neticesidir tabii, bir sabrın neticesidir. Sabrı Cenâb-ı Hak hayvanâta vermemiştir. Hayvanda sabır yoktur. Hayvan nâkıstır. Sabrı Cenâb-ı Hak hayvanâta vermemiştir. Hayvanda sabır yoktur. Hayvan nâkıstır. Daima şehvetinin esiridir. Şehveti nasıl istiyorsa öyle yaşar, yer içer.Daima şehvetinin esiridir. Şehveti nasıl istiyorsa öyle yaşar, yer içer. Her hareketini istediği şekilde yapmakta serbest. Günahla sevapla alakası yok. Her hareketini istediği şekilde yapmakta serbest. Günahla sevapla alakası yok. Çünkü hayvan olarak yaratılışmış. Meleklerde de sabır yoktur. Çünkü melekler kâmildir.Çünkü hayvan olarak yaratılışmış.

Meleklerde de sabır yoktur. Çünkü melekler kâmildir.
Onlara da şehvet verilmemiştir ki onları kötü yollara sevk etsin.Onlara da şehvet verilmemiştir ki onları kötü yollara sevk etsin. Fenalıklara sevk edecek kendilerinin bir şeyi olmadığı için sabra lüzumları yok, sabra ihtiyaçları yok. Fenalıklara sevk edecek kendilerinin bir şeyi olmadığı için sabra lüzumları yok, sabra ihtiyaçları yok. Sabır insanı hayvanât derekesinden melekiyet devresine yükselten bir meleke.Sabır insanı hayvanât derekesinden melekiyet devresine yükselten bir meleke. Hayvaniyet derekesinden melekiyet derecesine kadar yükselten bir meleke. Nasıl olacak? Hayvaniyet derekesinden melekiyet derecesine kadar yükselten bir meleke.

Nasıl olacak?

Küçüklükten beri alacağın telkinlerle olacak. Yaşımız geldi 50-60, aklımız da başımıza geldi. Küçüklükten beri alacağın telkinlerle olacak. Yaşımız geldi 50-60, aklımız da başımıza geldi.

"Aaa! Yolumuz yanlış yahu… Çevirelim bu yolu İslâm'ın dediği yollara!" "Aaa! Yolumuz yanlış yahu… Çevirelim bu yolu İslâm'ın dediği yollara!"

İyi ama kart ağacı artık nasıl eğebilirsin? İyi ama kart ağacı artık nasıl eğebilirsin?

O, küçüklükten beri hangi huy ve âdet ile yetiştiyse o huyun, âdetin esiri olarak ölecek. O, küçüklükten beri hangi huy ve âdet ile yetiştiyse o huyun, âdetin esiri olarak ölecek. Dedelerimiz diyor ya; teneşir temizler! Bir günah bir kere yerleşti, onu ancak teneşir temizler.Dedelerimiz diyor ya; teneşir temizler! Bir günah bir kere yerleşti, onu ancak teneşir temizler. Buna iki tane çare var, demişler. Birisi uzlet yolu, birisi de bu gibi menhiyat yerlerden uzak kalmak.Buna iki tane çare var, demişler. Birisi uzlet yolu, birisi de bu gibi menhiyat yerlerden uzak kalmak. Tabii bu insan çalışacak, yiyecek içecek Tabii bu insan çalışacak, yiyecek içecek içtimaî hayatının da idâmesine, çoluk çocuklarının yetişmesine muvazzaf.içtimaî hayatının da idâmesine, çoluk çocuklarının yetişmesine muvazzaf. Bunlar beşeriyetle olacak, cemiyetin işidir.Bunlar beşeriyetle olacak, cemiyetin işidir. Cemiyetin içine girdiği vakit cemiyet ne haldeyse o adam o hâl ile yaşayacak. Cemiyetin içine girdiği vakit cemiyet ne haldeyse o adam o hâl ile yaşayacak. Bulunduğu cemiyetin hâliyle hâllenecek. Binâenaleyh bakıyorsun ki orada bu iş olmadı.Bulunduğu cemiyetin hâliyle hâllenecek. Binâenaleyh bakıyorsun ki orada bu iş olmadı. Ne yapalım? Uzlet hâline çekilelim, kenara çekilelim, cemiyete karışmayalım. Ne yapalım? Uzlet hâline çekilelim, kenara çekilelim, cemiyete karışmayalım.

Bu da olur mu? Bunu da yapamayız. Bugünkü beşeri ihtiyaçlarımız buna da imkân vermez.Bu da olur mu? Bunu da yapamayız. Bugünkü beşeri ihtiyaçlarımız buna da imkân vermez. Ne kadar servetimiz çok olsa da evden dışarı çıkmayıp da evde pencerelerimizi kapayıp otursakNe kadar servetimiz çok olsa da evden dışarı çıkmayıp da evde pencerelerimizi kapayıp otursak buna da ruhumuz razı olmaz, o da feryad eder.buna da ruhumuz razı olmaz, o da feryad eder. Bunun için küçüklük devresinden itibaren yetişirse o zaten sana meleke olmuştur. Bunun için küçüklük devresinden itibaren yetişirse o zaten sana meleke olmuştur. Meleke olduğu için artık seni yormaz ve korkutmaz.Meleke olduğu için artık seni yormaz ve korkutmaz. Müdafaanı da yaparsın icabında, kahramanlığını da gösterirsin. Müdafaanı da yaparsın icabında, kahramanlığını da gösterirsin.

Cenâb-ı Hak bize, kadına da erkeğe de, diyor ki; "Kötülüğü gördüğünüz vakitte gözünüzü yumun!" Cenâb-ı Hak bize, kadına da erkeğe de, diyor ki; "Kötülüğü gördüğünüz vakitte gözünüzü yumun!"

"Bakma!" diyor, niçin? Bakmak, bilâhare temasa sebep olur. Erkekler bakış suretiyle zevklenirler."Bakma!" diyor, niçin?

Bakmak, bilâhare temasa sebep olur. Erkekler bakış suretiyle zevklenirler.
Bakmak suretiyle herhangi bir güzelin, manzaranın hayranı olur, baka baka ondan zevk duyar. Bakmak suretiyle herhangi bir güzelin, manzaranın hayranı olur, baka baka ondan zevk duyar. O zevkin esiri olarak da o sevdiği şeyle de bilahare temasa düşer. O zevkin esiri olarak da o sevdiği şeyle de bilahare temasa düşer. Binâenaleyh o bakış, büyük günahlara düşmesine müncer olur. Binâenaleyh o bakış, büyük günahlara düşmesine müncer olur. Binâenaleyh Ona bakmamak için Allah bize "Gözünü yum!" diyor. Bakma bakalım. Binâenaleyh Ona bakmamak için Allah bize "Gözünü yum!" diyor. Bakma bakalım.

Hadi ben bakmam çünkü yaşım başım olmuş.Hadi ben bakmam çünkü yaşım başım olmuş. 20-25-30 yaşındaki 40 yaşındaki bir delikanlıya "Sen buna baktın!" dediğimiz vakit 20-25-30 yaşındaki 40 yaşındaki bir delikanlıya "Sen buna baktın!" dediğimiz vakit "Hoca, ne diyorsun?!.." der."Hoca, ne diyorsun?!.." der. Çünkü o hayata alışmamış. Bunun günah olduğunu, âkıbetinin zarar olduğunu göremiyor. Çünkü o hayata alışmamış. Bunun günah olduğunu, âkıbetinin zarar olduğunu göremiyor. Göremeyince bakmaktan mahrum edeni kendisine "Sen benim hürriyetime mâni oluyorsun!" diyor.Göremeyince bakmaktan mahrum edeni kendisine "Sen benim hürriyetime mâni oluyorsun!" diyor. Âkıbetini göremiyor ve bilemiyor. İşte buna da hayâsızlık diyorlar.Âkıbetini göremiyor ve bilemiyor. İşte buna da hayâsızlık diyorlar. Âkıbetini görememek, o tehlikeden kendini korumamak hayânın bir şeyi oluyor.Âkıbetini görememek, o tehlikeden kendini korumamak hayânın bir şeyi oluyor. Allah cümlemizi affetsin. Bunu on bölüm olarak yapmış, hayâ on bölüm.Allah cümlemizi affetsin.

Bunu on bölüm olarak yapmış, hayâ on bölüm.
Dokuzunu kadına vermiş, bir tanesi erkek için!Dokuzunu kadına vermiş, bir tanesi erkek için! Eğer erkeklerde 10 hayâ kadında da bir hayâ olsaydı kadınların önüne geçmenin imkânı olmazdı. Eğer erkeklerde 10 hayâ kadında da bir hayâ olsaydı kadınların önüne geçmenin imkânı olmazdı. Verilen şehevanî hareketleri önlemenin imkânı olmazdı. Verilen şehevanî hareketleri önlemenin imkânı olmazdı. Ona hayânın dokuzunu vermiş, dokuzunu verdiği haldeOna hayânın dokuzunu vermiş, dokuzunu verdiği halde bugün yine zapt etmenin imkanını bulamıyoruz.bugün yine zapt etmenin imkanını bulamıyoruz. Bizde bir tane, bir taneyle beraber yine bugün acz hâlindeyiz.Bizde bir tane, bir taneyle beraber yine bugün acz hâlindeyiz. Binâenaleyh her an için Allahu Teâlâ'ya yalvarıp yakarıpBinâenaleyh her an için Allahu Teâlâ'ya yalvarıp yakarıp yardımına muhtaç olduğumuzu kendisine arz ederek;yardımına muhtaç olduğumuzu kendisine arz ederek; "Aman yâ Rabbi! Bizi hıfz u himâyenden zerre kadar ayırma!"Aman yâ Rabbi! Bizi hıfz u himâyenden zerre kadar ayırma! Bizi kendi kendimize bıraktığın takdirde biz helâk oluruz…" deriz. Bizi kendi kendimize bıraktığın takdirde biz helâk oluruz…" deriz.

Aklımız idrak ettikçe bu hâller O'na yalvarmaya vesile olur. Bu işi kim yapabilirse o kimse bahtiyardır. Aklımız idrak ettikçe bu hâller O'na yalvarmaya vesile olur. Bu işi kim yapabilirse o kimse bahtiyardır.

Bir hikâye vardır: Rabia-ı Adeviyye diye meşhur bir hanım var.Bir hikâye vardır: Rabia-ı Adeviyye diye meşhur bir hanım var. Bir de Hasan-ı Basrî denilen o devrin büyük bir alimi var.Bir de Hasan-ı Basrî denilen o devrin büyük bir alimi var. Bu alim adam, bu Hasan-ı Basrî denilen zât Rabia-ı Adeviyye'ye nikâhlanmak istemiş. Bu alim adam, bu Hasan-ı Basrî denilen zât Rabia-ı Adeviyye'ye nikâhlanmak istemiş. Mutasavvıfa, mütedeyyine bir hanım. Tabii alim adam da böyle birisiyle evlenmeyi arzu etmiş.Mutasavvıfa, mütedeyyine bir hanım. Tabii alim adam da böyle birisiyle evlenmeyi arzu etmiş. Allah'ın emriyle seninle evlenmek isterim, demiş. [Rabia-ı Adeviyye] haber yollamış: Allah'ın emriyle seninle evlenmek isterim, demiş.

[Rabia-ı Adeviyye] haber yollamış:

"Ben dokuz köpeği bir kazığa bağladım da evlenmeyi istemiyorum."Ben dokuz köpeği bir kazığa bağladım da evlenmeyi istemiyorum. Sen bir köpeği dokuz kazığa bağlamadın mı?" demiş. Onu misal getiriyor:Sen bir köpeği dokuz kazığa bağlamadın mı?" demiş.

Onu misal getiriyor:
"Bende dokuz hayâ var, dokuz tane nefs var. O dokuz nefsi yeniyorum, sabrediyorum. "Bende dokuz hayâ var, dokuz tane nefs var. O dokuz nefsi yeniyorum, sabrediyorum. Sen bir nefsinde buna hâkim olamıyorsun!" diyerek evlenmek istemediğini kendisine izhâr etmiş. Sen bir nefsinde buna hâkim olamıyorsun!" diyerek evlenmek istemediğini kendisine izhâr etmiş.

Bugün hayâ çok büyük bir nimettir. Onun için diyor ki; Bugün hayâ çok büyük bir nimettir. Onun için diyor ki;

el-Hayâu mine'l-îmân. "Hayâ imandandır. Sahib-i hayâ, sahib-i imandır." el-Hayâu mine'l-îmân. "Hayâ imandandır. Sahib-i hayâ, sahib-i imandır."

Bunun râvileri de çokça; Buhârî, Müslim, Ebû Ya'la, İbn Asâkir, İbn Neccâr.Bunun râvileri de çokça; Buhârî, Müslim, Ebû Ya'la, İbn Asâkir, İbn Neccâr. Müslim, Ebû Hureyre'den başkalarından böylece rivayet etmişler. Müslim, Ebû Hureyre'den başkalarından böylece rivayet etmişler.

el-Hayâü ve'l-îmân. "Bizde hayâ var bizde iman var." el-Hayâü ve'l-îmân. "Bizde hayâ var bizde iman var."

el-Hayâü ve'l-îmânü makrûnâni fî karnin vâhidi. el-Hayâü ve'l-îmânü makrûnâni fî karnin vâhidi.

Karnin vâhid: "Ana rahmindeki ikiz çocuklar." Karnin vâhid: "Ana rahmindeki ikiz çocuklar."

"Hayâ ile iman ikiz çocuklar gibidir, ikizdirler.""Hayâ ile iman ikiz çocuklar gibidir, ikizdirler." Fe izâ sülibe ehadühümâ tebiahu'l-âhiru. "Bu ikisinden birisi alınınca Fe izâ sülibe ehadühümâ tebiahu'l-âhiru. "Bu ikisinden birisi alınınca hayâ alındıysa arkasından iman takılır; 'Ben senin yanındayım.' der, yine ona gider.hayâ alındıysa arkasından iman takılır; 'Ben senin yanındayım.' der, yine ona gider. İman alındıysa hayâ da der ki; 'Ben de senin yanındayım.' Bu da gider." İman alındıysa hayâ da der ki; 'Ben de senin yanındayım.' Bu da gider."

Hayâsız olan, "imansız" demek değildir de "Kemâl-i iman kendisinde yok." demektir.Hayâsız olan, "imansız" demek değildir de "Kemâl-i iman kendisinde yok." demektir. Kemâl, iman-ı kemâl kendisinde mevcut değildir. İmanın adı var. Bir hikâye dinledim: Kemâl, iman-ı kemâl kendisinde mevcut değildir. İmanın adı var.

Bir hikâye dinledim:

el-Hayâü zînetün. Bir insanda esvab olmasa bizden ürkülük kaçılır. el-Hayâü zînetün.

Bir insanda esvab olmasa bizden ürkülük kaçılır.
Ben soyunsam şimdi herkes, hepiniz kaçarsınız. Başkası soyunsa döversiniz. Ben soyunsam şimdi herkes, hepiniz kaçarsınız. Başkası soyunsa döversiniz. Utanmak, nedir bu üstümüzdeki elbise? Bizim ziynetimizdir. Bizim edebimizdir.Utanmak, nedir bu üstümüzdeki elbise? Bizim ziynetimizdir. Bizim edebimizdir. Koruyor, üstümüzü örtüyor. Cemiyet içerisinde büyük, lüzumlu bir şeydir.Koruyor, üstümüzü örtüyor. Cemiyet içerisinde büyük, lüzumlu bir şeydir. Bu hayâ da böyledir, insanın ziynetidir. Bu hayâ da böyledir, insanın ziynetidir.

Ve't-tükâ. Tükâ Keremün. "Korunmak sakınmak bir keremdir."Ve't-tükâ.

Tükâ Keremün. "Korunmak sakınmak bir keremdir."
Ve hayru'l-merâkibi es-sabrun. "En hayırlı bir binek sabırdır." En hayırlı binek sabırdır. Ve hayru'l-merâkibi es-sabrun. "En hayırlı bir binek sabırdır."

En hayırlı binek sabırdır.
Sabrın olursa bahtiyarsın, sabrın yoksa onu alalım diyeceğiz ama bunun satılan yeri yok, Sabrın olursa bahtiyarsın, sabrın yoksa onu alalım diyeceğiz ama bunun satılan yeri yok, satılan yeri yok. O, işte küçük yaştan itibaren alınmaya başlayarak meleke halinde, satılan yeri yok. O, işte küçük yaştan itibaren alınmaya başlayarak meleke halinde, meleke olarak kendisine mâl olan bir şey. meleke olarak kendisine mâl olan bir şey. Bu meleke sende hâsıl olmadıysa bilâhare onu kazanmak çok mu zor, çok zordur. Bu meleke sende hâsıl olmadıysa bilâhare onu kazanmak çok mu zor, çok zordur.

Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in hayatına dikkat edin.Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in hayatına dikkat edin. Onun hayatı daha doğuştan itibaren tertemizdir. Onun hayatı daha doğuştan itibaren tertemizdir. Öyle olduğu halde bile bütün ömründe her zaman itikâflar yapmak suretiyle, uzletler yapmak,Öyle olduğu halde bile bütün ömründe her zaman itikâflar yapmak suretiyle, uzletler yapmak, halvetlere girmek suretiyle daima bize riyazeti tavsiye etmiştir. Riyazete devamlıdır. halvetlere girmek suretiyle daima bize riyazeti tavsiye etmiştir. Riyazete devamlıdır.

Bu sabah bize bir misafir geldi. Biz de yemek üzerindeydik.Bu sabah bize bir misafir geldi. Biz de yemek üzerindeydik. Misafir var diyerek sofraya envâi çeşit bir şeyler koymuşlar.Misafir var diyerek sofraya envâi çeşit bir şeyler koymuşlar. Gelen misafir güzel bir sohbet ediyor. Dedi ki; Gelen misafir güzel bir sohbet ediyor. Dedi ki;

"Nakşibend hazretleri; Bir sofra ki üç kaptan fazla yemek olur o sofra…" "Nakşibend hazretleri; Bir sofra ki üç kaptan fazla yemek olur o sofra…"

Arkasını söylemedi. "Nedir?" dedim. "Firavunların sofrasına benzer!" demiş. Arkasını söylemedi. "Nedir?" dedim.

"Firavunların sofrasına benzer!" demiş.

Sofrada da üç beş çeşit var. Bunu hep büyükler zaten böyle demişler. Sofrada da üç beş çeşit var. Bunu hep büyükler zaten böyle demişler. Olmadığı zaman, sofrada yemek bulunmadığı zaman veya azlıkla bulunduğu zaman daOlmadığı zaman, sofrada yemek bulunmadığı zaman veya azlıkla bulunduğu zaman da "Bugün de soframız Peygamber sofrasına benziyor." diyerek sevinmişlerdir."Bugün de soframız Peygamber sofrasına benziyor." diyerek sevinmişlerdir. Çünkü kanaat, peygamber huyudur, peygamber sıfatıdır. Çünkü kanaat, peygamber huyudur, peygamber sıfatıdır.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem sanki evinde bir şeyi yok muydu daPeygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem sanki evinde bir şeyi yok muydu da böyle riyazet yapıyordu, kendisine borç ediyordu? Her şey elindeydi ama bize numune olarak; böyle riyazet yapıyordu, kendisine borç ediyordu?

Her şey elindeydi ama bize numune olarak;

"Siz de benim gibi olun, öyle iştahla yapmayın, "Siz de benim gibi olun, öyle iştahla yapmayın, kendinizi besleyip de azgın hâle getirmeyin!" [maksadıyla riyazet yaptı]. kendinizi besleyip de azgın hâle getirmeyin!" [maksadıyla riyazet yaptı].

Şimdi "sabır" dendiği zaman ne kadar müşkül bir iş.Şimdi "sabır" dendiği zaman ne kadar müşkül bir iş. Şehvet denilen kuvvet, insanda yemenin içmenin neticesinde olur. Şehvet denilen kuvvet, insanda yemenin içmenin neticesinde olur. Yedikçe içtikçe şehvet insanda tabiatiyle kabarır. Yedikçe içtikçe şehvet insanda tabiatiyle kabarır. Kabardıktan sonra bunu önleme ancak imanın verdiği kuvvetin neticesi olacak.Kabardıktan sonra bunu önleme ancak imanın verdiği kuvvetin neticesi olacak. İman da hayâ ile güzel ahlâkla beslendiği takdirde hiçbir kuvvete ve şehvete İman da hayâ ile güzel ahlâkla beslendiği takdirde hiçbir kuvvete ve şehvete boyun bükmez ama buna peygamberlik kuvveti ve evliyâlık kuvveti lazım,boyun bükmez ama buna peygamberlik kuvveti ve evliyâlık kuvveti lazım, peygamberler kuvveti ve evliyâlar kuvveti lazım. Öyle senin benim işim değil o. peygamberler kuvveti ve evliyâlar kuvveti lazım. Öyle senin benim işim değil o. Şehvet kabardıktan sonra fırsat eldeyken onu önleyecek.Şehvet kabardıktan sonra fırsat eldeyken onu önleyecek. Allah görüyor canım, Allah'ın gördüğünü herkes biliyor. Allah görüyor canım, Allah'ın gördüğünü herkes biliyor.

Kes bakayım o dakikada nefsinin önünü, kesebiliyor musun? İmkânı yok!Kes bakayım o dakikada nefsinin önünü, kesebiliyor musun?

İmkânı yok!
Şahlanmış bir kere! İstediğini yapacak. Şahlanmış bir kere! İstediğini yapacak.

"Allah görüyor, günahsız melekler de defterine yazacak canım bunu, bu hayâsızlığı utanmazlığı yapma!" "Allah görüyor, günahsız melekler de defterine yazacak canım bunu, bu hayâsızlığı utanmazlığı yapma!"

Yok dinlemez. Yani sen bugün bu insanların bu günah vadilerinde Yok dinlemez. Yani sen bugün bu insanların bu günah vadilerinde sürüklendiği dakikada hiçbir şey bilmiyor mu zannediyorsun? Hiçbir şey bilmiyorlar mı? sürüklendiği dakikada hiçbir şey bilmiyor mu zannediyorsun? Hiçbir şey bilmiyorlar mı?

Hepsi bizi okutacak derecede hocadır. Bunların hepsi bizi okuturlar yani. Hepsi bizi okutacak derecede hocadır. Bunların hepsi bizi okuturlar yani. Biliyor ama hepsi bunun esiri olmuşturlar, esiri olmuştur. O esaret altında bunun hepsini yapacak.Biliyor ama hepsi bunun esiri olmuşturlar, esiri olmuştur. O esaret altında bunun hepsini yapacak. Allah kusurlarımızı affetsin. Onun için bu sabır denilen kuvveti önlemek için şehveti kesmek lazım. Allah kusurlarımızı affetsin. Onun için bu sabır denilen kuvveti önlemek için şehveti kesmek lazım.

Şehveti nasıl kesersin? Yemeyeceksin, az yiyeceksin, oruç tutacaksın.Şehveti nasıl kesersin?

Yemeyeceksin, az yiyeceksin, oruç tutacaksın.
Efendimiz delikanlılara diyor ki; "Evleniniz ama evlenmeye gücünüz yetmiyorsa oruç tutunuz." Efendimiz delikanlılara diyor ki;

"Evleniniz ama evlenmeye gücünüz yetmiyorsa oruç tutunuz."

Çünkü evlenmediğiniz takdirde o şehvet denilen kuvveti başka türlü önleyemezsiniz, Çünkü evlenmediğiniz takdirde o şehvet denilen kuvveti başka türlü önleyemezsiniz, yenemezsiniz, günahlara girersiniz. O zaman ne yapın? yenemezsiniz, günahlara girersiniz.

O zaman ne yapın?

Oruç tutun da bir dereceye kadar nefsinize hâkim olun. Oruç tutun da bir dereceye kadar nefsinize hâkim olun. Fakat bugünün insanını oruca getir bakalım. Az yemeye sevk et bakalım. Fakat bugünün insanını oruca getir bakalım. Az yemeye sevk et bakalım. Bin bir dereden su getirir; "Aman kansız kalırız, cansız kalırız…" der.Bin bir dereden su getirir; "Aman kansız kalırız, cansız kalırız…" der. Çeşitli hastalıklara müptela oluruz korkusuyla bir kap yetmiyor, iki yetmiyor,Çeşitli hastalıklara müptela oluruz korkusuyla bir kap yetmiyor, iki yetmiyor, üç yetmiyor, dört de yetmiyor, beş de yetmiyor… Paralar da tabiatiyle hiç yetmiyor. Niçin? üç yetmiyor, dört de yetmiyor, beş de yetmiyor… Paralar da tabiatiyle hiç yetmiyor.

Niçin?

O şehvetin esiri olduğumuzdan dolayı! Onun için; O şehvetin esiri olduğumuzdan dolayı! Onun için;

Hayrun merâkib es-sabru.Hayrun merâkib es-sabru. "En hayırlı merkep binek sabırdır." Otomobilin iyisi değil, atın iyisi değil, evin iyisi değil; en iyi merkep sabır. "En hayırlı merkep binek sabırdır."

Otomobilin iyisi değil, atın iyisi değil, evin iyisi değil; en iyi merkep sabır.
Senin evinden de iyi, apartmanından da iyi, en iyi arabalarından da iyi. Hepsinden iyi.Senin evinden de iyi, apartmanından da iyi, en iyi arabalarından da iyi. Hepsinden iyi. O sabır sende varsa ne rahatsın, ne rahat.O sabır sende varsa ne rahatsın, ne rahat. O sabır sende yoksa bütün memleket, dünya senin olsa yine kıymeti yok. O sabır sende yoksa bütün memleket, dünya senin olsa yine kıymeti yok.

Ve intizârü'l-feraci. İnsanlar daima sıkıntılara mütemadiyen düşer.Ve intizârü'l-feraci.

İnsanlar daima sıkıntılara mütemadiyen düşer.
Beşeriyetin iktizası. Denizin dalgası nasıl birbirini kovalıyorsaBeşeriyetin iktizası. Denizin dalgası nasıl birbirini kovalıyorsa dünyanın felaketleri iptilaları ta Âdem babamızdan beri mütemadiyen böyle kıyamete kadardünyanın felaketleri iptilaları ta Âdem babamızdan beri mütemadiyen böyle kıyamete kadar birbirini kovalayıp gidecektir. Bundan kurtulmanın çaresi nedir? birbirini kovalayıp gidecektir.

Bundan kurtulmanın çaresi nedir?

Bundan bizi kurtar diyerek ümit besleyerek Allah'ın rahmeti bol, Bundan bizi kurtar diyerek ümit besleyerek Allah'ın rahmeti bol, kurtarır inşaallah diye bir ümide düşmek de bir ibadettir. kurtarır inşaallah diye bir ümide düşmek de bir ibadettir.

Bazı insanlar, Allah esirgesin, iflas ediyorlar. Parası yok. Bazı insanlar, Allah esirgesin, iflas ediyorlar. Parası yok. Yangın oluyor, sel götürüyor, zelzele oluyor… Bir varlıktan yokluğa düşüyor.Yangın oluyor, sel götürüyor, zelzele oluyor… Bir varlıktan yokluğa düşüyor. Düşüverince ye'se kapılıyor. Ye'se kapılınca intihara kadar gidiyor. Bu neden? Düşüverince ye'se kapılıyor. Ye'se kapılınca intihara kadar gidiyor.

Bu neden?

Allah'tan ümidi kesiyor. Ümidi yok artık. Bekleme ümidi yok. Allah'tan ümidi kesiyor. Ümidi yok artık. Bekleme ümidi yok. İstiyor ki o dakika da istediklerinin hepsi olsun. Olmayınca Allah esirgeye intiharlara kadar gidiyor.İstiyor ki o dakika da istediklerinin hepsi olsun. Olmayınca Allah esirgeye intiharlara kadar gidiyor. Binâenaleyh ümitlenmek de bir ibadettir. Bu gibi şeylere düşmeyin! Binâenaleyh ümitlenmek de bir ibadettir. Bu gibi şeylere düşmeyin!

Cenâb-ı Hak Kur'ân-ı Kerîm'inde 70 küsur yerde sabrın mevzuu vardır. Bazılarına göre; Cenâb-ı Hak Kur'ân-ı Kerîm'inde 70 küsur yerde sabrın mevzuu vardır. Bazılarına göre;

Vallâhu yerzuku men yeşâü bi-ğayri hisâb. "Sabırlara ecir verirken hesapsız veriyor." Vallâhu yerzuku men yeşâü bi-ğayri hisâb. "Sabırlara ecir verirken hesapsız veriyor."

Her ibadetin bir hududu var. 10 sevap, 50 sevap, 100 sevap, 500 sevap, 1000 sevap.Her ibadetin bir hududu var. 10 sevap, 50 sevap, 100 sevap, 500 sevap, 1000 sevap. Hududu var. Mesela Mekke'de kılarsanız 100 bin sevap, Medine'de kılarsanız 1000 sevap,Hududu var. Mesela Mekke'de kılarsanız 100 bin sevap, Medine'de kılarsanız 1000 sevap, Kudüs'te kılarsanız 500 sevap; hudutlu. Ama sabrın mukabilindeki ecrin hududu yok; bigayri hisâb. Kudüs'te kılarsanız 500 sevap; hudutlu. Ama sabrın mukabilindeki ecrin hududu yok; bigayri hisâb.

Bigayri hisâb denince artık Allahu Teâlâ'nın ne kadar vereceğini aklımızın ermeyeceği Bigayri hisâb denince artık Allahu Teâlâ'nın ne kadar vereceğini aklımızın ermeyeceği bir hudut demek, bir rakam demek. bir hudut demek, bir rakam demek.

İkinci bir şey de hesapsız bir ecir verirken Allahu Teâlâ "Ben sâbirîn ile beraberim." diyor. İkinci bir şey de hesapsız bir ecir verirken Allahu Teâlâ "Ben sâbirîn ile beraberim." diyor. Allah bir kul ile sâbir olan kuluyla beraberdir. Hepsiyledir, her zaman bizimle beraberdir.Allah bir kul ile sâbir olan kuluyla beraberdir. Hepsiyledir, her zaman bizimle beraberdir. Burada da sâbirîn'i tahdit edişi; sâbir'lere yardımı diğerlerine benzemez.Burada da sâbirîn'i tahdit edişi; sâbir'lere yardımı diğerlerine benzemez. Sâbirîn'e yardımı çok olur, güzel olur. Onun için sabır büyük bir nimettir.Sâbirîn'e yardımı çok olur, güzel olur.

Onun için sabır büyük bir nimettir.
Çocukları buna küçük yaştan kendimizle beraber alıştırmak lazım. Çocukları buna küçük yaştan kendimizle beraber alıştırmak lazım.

Burada çok dikkati çekilmesi lazım diğer bir şey: Burada çok dikkati çekilmesi lazım diğer bir şey:

Yeme içme bakımından kanaate alışmış bir insan her zaman rahattır, kanaate alışmıştır. Yeme içme bakımından kanaate alışmış bir insan her zaman rahattır, kanaate alışmıştır. Ama ya zamanın iktizasıyla ya yaşadıkları iktizasıyla buna alıştırılmıştır.Ama ya zamanın iktizasıyla ya yaşadıkları iktizasıyla buna alıştırılmıştır. Binâenaleyh darlık gelmiş dünyaya, onda hiçbir şey olmaz. Çünkü kanaate alışmıştır.Binâenaleyh darlık gelmiş dünyaya, onda hiçbir şey olmaz. Çünkü kanaate alışmıştır. Fakat öteki çok istediği gibi yemeğe alışmış bir insan sıkıntıya düştü müydüFakat öteki çok istediği gibi yemeğe alışmış bir insan sıkıntıya düştü müydü darlığa düştü müydü feryâd u figânı koparıyor. Niçin? Alışmamış. Sabır yok.darlığa düştü müydü feryâd u figânı koparıyor.

Niçin?

Alışmamış. Sabır yok.
Bu sabırsızlığın alametidir. Her şeyde böyledir. Allah esirgeye, insanlar çeşitli iptilalara uğrarlar.Bu sabırsızlığın alametidir. Her şeyde böyledir. Allah esirgeye, insanlar çeşitli iptilalara uğrarlar. Mesela şu harekâtler da bize gösteriyor ki bazı insanların çok çoluğu çocuğu gidiyor, Mesela şu harekâtler da bize gösteriyor ki bazı insanların çok çoluğu çocuğu gidiyor, ana gidiyor baba gidiyor. Ev gidiyor bark gidiyor. Birçok felaketler musibetler…ana gidiyor baba gidiyor. Ev gidiyor bark gidiyor. Birçok felaketler musibetler… Bu musibetlere tahammül kolay bir şey değil. Bazı iptilalar da vardır ki çok ağır ve acıdır.Bu musibetlere tahammül kolay bir şey değil. Bazı iptilalar da vardır ki çok ağır ve acıdır. Bu ağır ve acı olan iptilalara tahammül yani sabır, tahammül kolay bir şey değildir.Bu ağır ve acı olan iptilalara tahammül yani sabır, tahammül kolay bir şey değildir. Ancak Allah'a imanı kuvvetli ve küçüklükten beri bu sabırlara alışan insanlar için sabır korur, Ancak Allah'a imanı kuvvetli ve küçüklükten beri bu sabırlara alışan insanlar için sabır korur, felaketler ona acı tesir yapmaz. Âlemden gelen şeyler düğün bayramdır, der. felaketler ona acı tesir yapmaz. Âlemden gelen şeyler düğün bayramdır, der.

Şimdi bu kıyamet, zelzele kopuyor. Kıyametin bir numunesidir bu.Şimdi bu kıyamet, zelzele kopuyor. Kıyametin bir numunesidir bu. Allahu Teâlâ mütemadiyen bize bunu çeşitli vasıtalarla telkin edip gösteriyor. Allahu Teâlâ mütemadiyen bize bunu çeşitli vasıtalarla telkin edip gösteriyor. İşte bak kıyamet koptu. Nasıl olacak? İşte orada o kıyamet koptu.İşte bak kıyamet koptu. Nasıl olacak? İşte orada o kıyamet koptu. Orada bin hane, beş bin hane bir anda yok oldu gitti. Kıyametleri koptu. Orada bin hane, beş bin hane bir anda yok oldu gitti. Kıyametleri koptu.

Fertlerin de kıyameti kopar. Ne zaman kendilerine ölüm gelir, ölüm geldi mi kıyamet kıyamettir.Fertlerin de kıyameti kopar. Ne zaman kendilerine ölüm gelir, ölüm geldi mi kıyamet kıyamettir. Onun kıyameti koptu. Koptu kıyamet. "Canım dünya duruyor ya…" Onun kıyameti koptu. Koptu kıyamet.

"Canım dünya duruyor ya…"

Âlem için başkaları için duran dünyaya sen kulak asma, senin dünyan gitti elinden!Âlem için başkaları için duran dünyaya sen kulak asma, senin dünyan gitti elinden! Senin dünyan gitti, güneşin söndü, yıldızların söndü, hayatın söndü, her şeyin söndü.Senin dünyan gitti, güneşin söndü, yıldızların söndü, hayatın söndü, her şeyin söndü. Senin kıyametin koptu artık. Bu dünyada güneş duruyormuş, sana ne?Senin kıyametin koptu artık. Bu dünyada güneş duruyormuş, sana ne? Dünyada yıldızlar duruyormuş, her şeyler yerindeymiş, sana ne? Senin elin hepsinden çekildi, gittin!Dünyada yıldızlar duruyormuş, her şeyler yerindeymiş, sana ne? Senin elin hepsinden çekildi, gittin! Koptu kıyametin senin! Bu küçük kıyametin koptuğu gibi senin bir de büyük kıyametin kopacaktır.Koptu kıyametin senin! Bu küçük kıyametin koptuğu gibi senin bir de büyük kıyametin kopacaktır. Küçük kıyametin gözünün önünde. Küçük kıyametin gözünün önünde. İnanmamazlık yapamıyorsun. Fakat işte bu küçük kıyamet sana büyüğünün de olacağını haber veriyor. İnanmamazlık yapamıyorsun. Fakat işte bu küçük kıyamet sana büyüğünün de olacağını haber veriyor.

Ve lekad ci'tümûnâ fürâdâ. Tek tek bugün gidiyorsunuz, zamanı gelince,Ve lekad ci'tümûnâ fürâdâ.

Tek tek bugün gidiyorsunuz, zamanı gelince,
herkes sırası geldikçe gidiyor. Bir gün de hep birden Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna toplanacağız. herkes sırası geldikçe gidiyor. Bir gün de hep birden Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna toplanacağız. Sen zannetme ki bu giden gitti. Ve in küllün lemmâ cemî'un ledeynâ muhdarûn. Sen zannetme ki bu giden gitti.

Ve in küllün lemmâ cemî'un ledeynâ muhdarûn.

Nasıl Yâsîn'de; küllün lemmâ cemî'un ledeynâ muhdarûn, buyruluyor;Nasıl Yâsîn'de; küllün lemmâ cemî'un ledeynâ muhdarûn, buyruluyor; hepsimizin huzûr-ı Rabbü'l-âlemînde toplanacağımızı büyük kıyametin kopacağını bize okudukça her an haber veriyor.hepsimizin huzûr-ı Rabbü'l-âlemînde toplanacağımızı büyük kıyametin kopacağını bize okudukça her an haber veriyor. Cenâb-ı Hak "Yâsîn'i çok okuyun!" diyor ya sebebi budur. Cenâb-ı Hak "Yâsîn'i çok okuyun!" diyor ya sebebi budur.

Ona göre bu kıyamet kopacaksa ne olacak? Aziz kardeşim büyük kıyamet ya da küçüğü koparsa ne olacak? Ona göre bu kıyamet kopacaksa ne olacak? Aziz kardeşim büyük kıyamet ya da küçüğü koparsa ne olacak?

Şimdi biz hayâdan sabırdan bahsettik. Bizim bir içimiz var, iç âlemimiz. Şimdi biz hayâdan sabırdan bahsettik. Bizim bir içimiz var, iç âlemimiz. Bu iç âlemde iki tane meleğimiz var dedik. Buna kirâmen kâtibîn diyorlar.Bu iç âlemde iki tane meleğimiz var dedik. Buna kirâmen kâtibîn diyorlar. Bunlar bizden hiç ayrılmazlar. Yaptığımız iyilik veya kötülük, derhal iyilik tarafı sağda,Bunlar bizden hiç ayrılmazlar. Yaptığımız iyilik veya kötülük, derhal iyilik tarafı sağda, kötülük tarafı soldaki melekler tarafından gönül defterine yazılır.kötülük tarafı soldaki melekler tarafından gönül defterine yazılır. Sen bu defteri senin okuduğun mektep defterine benzetme! Sen bu defteri senin okuduğun mektep defterine benzetme! Gönül defterine yazılır, gönül defterinde dürülür saklanır. Buna melekût âlemi diyorlar.Gönül defterine yazılır, gönül defterinde dürülür saklanır. Buna melekût âlemi diyorlar. Bu âlem gibi değil bu. Binâenaleyh bir insana bu iki defa arz olunur.Bu âlem gibi değil bu. Binâenaleyh bir insana bu iki defa arz olunur. Birisi küçük kıyametinin koptuğu gün defterini eline verirler: "Oku.Birisi küçük kıyametinin koptuğu gün defterini eline verirler: "Oku. Bak senin hayatın bundan ibaret idi. Yaptığın senin bu, seni sevk ettik, yaptın yapacağını!Bak senin hayatın bundan ibaret idi. Yaptığın senin bu, seni sevk ettik, yaptın yapacağını! İmtihan âleminde kazandığın yer işte bu!" Bakıyorsun ki felaket!İmtihan âleminde kazandığın yer işte bu!" Bakıyorsun ki felaket! O zaman bir yüz buruşması, bir kararması, iğrenç bir hâl ile kapanıp gidiyor defter. O zaman bir yüz buruşması, bir kararması, iğrenç bir hâl ile kapanıp gidiyor defter.

Aziz kardeş! Elimizde bugün teybimiz var. Bak buraya koymuşlar, Aziz kardeş!

Elimizde bugün teybimiz var. Bak buraya koymuşlar,
buraya bu bez parçasına yahut ne parçasıysa o seslerimizi alıyor, saklıyor.buraya bu bez parçasına yahut ne parçasıysa o seslerimizi alıyor, saklıyor. İşte bu gönül defteri denilen şeye de bütün harekâtımız oraya öyle bu teybe geçtiği gibi geçiyor.İşte bu gönül defteri denilen şeye de bütün harekâtımız oraya öyle bu teybe geçtiği gibi geçiyor. Bunu inkâr edecek hiçbir hâlimiz yok.Bunu inkâr edecek hiçbir hâlimiz yok. Binâenaleyh gönül karartısı demek; kötülükler geçe geçe artık o defter, gönül kararmış,Binâenaleyh gönül karartısı demek; kötülükler geçe geçe artık o defter, gönül kararmış, hayrı şerri seçemez hâle gelmiş. hayrı şerri seçemez hâle gelmiş. Hayrı şerri seçemez hâle gelmiş, ne tarafa çekersen adam o tarafa gidiyor.Hayrı şerri seçemez hâle gelmiş, ne tarafa çekersen adam o tarafa gidiyor. Tabiatiyle buna insanlık demezler. Onun için diyor ki; Tabiatiyle buna insanlık demezler. Onun için diyor ki;

el-Hayâü mine'l-îmân ve'l-îmânü fi'l-cenneti. el-Hayâü mine'l-îmân ve'l-îmânü fi'l-cenneti.

Bakın ne güzel! Hayâ iyi ama yapmazsak ne olacak? Hayâsızlık yaparsa ne olacak? Bakın ne güzel!

Hayâ iyi ama yapmazsak ne olacak? Hayâsızlık yaparsa ne olacak?

Hayâsızlık yaptığımız takdirde imandan da mahrum olacağız.Hayâsızlık yaptığımız takdirde imandan da mahrum olacağız. İmandan mahrum olunca iman cennete gidecekti. İmansız olunca imansızın yeri tabii ki cehennem olur.İmandan mahrum olunca iman cennete gidecekti. İmansız olunca imansızın yeri tabii ki cehennem olur. Binâenaleyh ahlâk-ı hamîdeler insanı tabiatiyle cennete doğru çekip götüren bir katardır.Binâenaleyh ahlâk-ı hamîdeler insanı tabiatiyle cennete doğru çekip götüren bir katardır. Hiç birisini ihmal etme. Bunların hepsi de birbirine kilitlenmiş bir şekildedir.Hiç birisini ihmal etme. Bunların hepsi de birbirine kilitlenmiş bir şekildedir. Bazı insan onu görmez. Bazı adam çok musalli olur, bazısı çok oruçlu olur. Bazı insan onu görmez. Bazı adam çok musalli olur, bazısı çok oruçlu olur. Yalnız bir iki sıfatla olmaz o iş. Biz görüyoruz, bugün önümüzde makineler var.Yalnız bir iki sıfatla olmaz o iş. Biz görüyoruz, bugün önümüzde makineler var. Birbirine bağlanmış birçok çarkları var. Onlar içinden bir tanesi kırılırsa makine çalışmıyor. Birbirine bağlanmış birçok çarkları var. Onlar içinden bir tanesi kırılırsa makine çalışmıyor. Teyyareyi ele alalım. Kaç tane parçası var; onun bir tanesi kırıldı mıydıTeyyareyi ele alalım. Kaç tane parçası var; onun bir tanesi kırıldı mıydı gökteyse yere aşağıya düşüyor, aşağıdaysa yukarıya çıkamıyor. Niçin? gökteyse yere aşağıya düşüyor, aşağıdaysa yukarıya çıkamıyor.

Niçin?

Ufak-büyük parçasından bir tanesi kırılmış. Ufak-büyük parçasından bir tanesi kırılmış. Binâenaleyh insanlık icabı olan ahlâk-ı hamîdelerin bazılarının yok olması,Binâenaleyh insanlık icabı olan ahlâk-ı hamîdelerin bazılarının yok olması, kötü ahlâkların mevcut olması insanı kemâlden mahrum eder. Kemâlden mahrum eder, uzak kılar. kötü ahlâkların mevcut olması insanı kemâlden mahrum eder. Kemâlden mahrum eder, uzak kılar. Onun için yalnız namaz kılıyoruz diye oruç tutuyoruz diye, çok para veriyormuş, diye olmaz. Onun için yalnız namaz kılıyoruz diye oruç tutuyoruz diye, çok para veriyormuş, diye olmaz. İslâm'ın istediği insan olmak lazım. el-Mü'minü ke-racülin vâhidin. İslâm'ın istediği insan olmak lazım.

el-Mü'minü ke-racülin vâhidin.

Biz niçin racülün vâhid olamıyoruz, niçin olamıyoruz? Biz niçin racülün vâhid olamıyoruz, niçin olamıyoruz?

Peygamber demiş, Allah da diyor; fakat biz bir türlü bir racülün vâhid olamıyoruz. Peygamber demiş, Allah da diyor; fakat biz bir türlü bir racülün vâhid olamıyoruz. Bir cemaat, cami cemaatiyiz. Bir caminin cemaatinde birbirleriyle yine Bir cemaat, cami cemaatiyiz. Bir caminin cemaatinde birbirleriyle yine istenilen sıfatta bir sargısı, bir bağlantısı, bir kaynayışı yok. Herkes bir tarafa! istenilen sıfatta bir sargısı, bir bağlantısı, bir kaynayışı yok. Herkes bir tarafa!

el-Bezâü. Hayâ imandandır, imanın yeri de cennettir.el-Bezâü.

Hayâ imandandır, imanın yeri de cennettir.
Bundan sonra el-Bezâü. Hayanın zıttı, beza, hayanın zıttı olan hayasızlık! O nedir? Bundan sonra el-Bezâü.

Hayanın zıttı, beza, hayanın zıttı olan hayasızlık!

O nedir?

Mine'l-cefâ. "Cefadandır." Ve'l-cefâü mine'n-nâr. "Cefanın da yeri cehennem." Mine'l-cefâ. "Cefadandır." Ve'l-cefâü mine'n-nâr. "Cefanın da yeri cehennem."

İmanın yeri cennet olduğu gibi cefanın da yeri cehennem olduğu beyan buyurulmuş. İmanın yeri cennet olduğu gibi cefanın da yeri cehennem olduğu beyan buyurulmuş. Beyan edenlerin içinde Taberânî, Beyhakî, Ahmed b. Hanbel, Tirmizî,Beyan edenlerin içinde Taberânî, Beyhakî, Ahmed b. Hanbel, Tirmizî, Beyhakî an Ebû Hüreyre, Buhârî el-Edeb, İbn Mâce, ve't-Taberânî, ve'l-Hasbanî, ve'ş-Şirâzî, an Muran b. Mâce mal. Beyhakî an Ebû Hüreyre, Buhârî el-Edeb, İbn Mâce, ve't-Taberânî, ve'l-Hasbanî, ve'ş-Şirâzî, an Muran b. Mâce mal.

Allah cümlemizi affetsin. Tevfikât-ı samedâniyesine mazhâr eylesin.Allah cümlemizi affetsin. Tevfikât-ı samedâniyesine mazhâr eylesin. Sevdiği ve razı olduğu kullarının arasına kabul etsin. Lillâhi'l-Fâtiha! Sevdiği ve razı olduğu kullarının arasına kabul etsin.

Lillâhi'l-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2