Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

İnsanın Sorguya Çekilmesi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

22 Safer 1407 / 26.10.1986
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ümmette Üç Kötü Şeyin Ortaya Çıkması, Hürriyet Oldu mu İslâm Yayılır, İlmin Kaldırılması, Veled-i Zinânın Çoğalması | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İnsanın Sorguya Çekilmesi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

22 Safer 1407 / 26.10.1986
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ümmette Üç Kötü Şeyin Ortaya Çıkması, Hürriyet Oldu mu İslâm Yayılır, İlmin Kaldırılması, Veled-i Zinânın Çoğalması | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi hakka hamdihî.el-Hamdü lillâhi hakka hamdihî. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayrı halkıhî seyyidinâ Muhammedin Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayrı halkıhî seyyidinâ Muhammedin ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Lâ tezâlü'l-ümmetü alâ şerîatin hasenetin mâ lem yezhar fîhim selâsün: Lâ tezâlü'l-ümmetü alâ şerîatin hasenetin mâ lem yezhar fîhim selâsün: Mâ lem yukbad minhümü'l-ilmu ve yeksür fîhim veledü'l-habesiMâ lem yukbad minhümü'l-ilmu ve yeksür fîhim veledü'l-habesi ve yezhar fîhimü's-sakkârûne. Kâlû: Ve me's-sakkârûne? ve yezhar fîhimü's-sakkârûne. Kâlû: Ve me's-sakkârûne? Kâle: Neşvün yekûnûne fî âhiri'z-zamâni tekûnu tahiyyetühüm beynehüm izâ telâku't-telâun. Kâle: Neşvün yekûnûne fî âhiri'z-zamâni tekûnu tahiyyetühüm beynehüm izâ telâku't-telâun.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem cemaat-i müslimin! Aziz ve muhterem cemaat-i müslimin!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, ikramı, ihsanı Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, ikramı, ihsanı hem dünya hem âhirette cümlenizin üzerine olsun.hem dünya hem âhirette cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretleri sevdiği kullarının zümresinden haşreylesin. Allahu Teâlâ hazretleri sevdiği kullarının zümresinden haşreylesin.

Şurada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerindenŞurada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyup dinlemek, tefeyyüz etmek üzere toplanmış bulunuyoruz. bir demet okuyup dinlemek, tefeyyüz etmek üzere toplanmış bulunuyoruz.

Bu hadîs-i şerîfler Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 472. sayfasının ortalarında, Bu hadîs-i şerîfler Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 472. sayfasının ortalarında, yedinci hadisten okuduk, çünkü geçen hafta altıncıyı bitirmiştik. yedinci hadisten okuduk, çünkü geçen hafta altıncıyı bitirmiştik.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına, izahına başlamazdan önce,Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına, izahına başlamazdan önce, boynumuzun borcu, sevgimizin saygımızın gereği olduğu için, boynumuzun borcu, sevgimizin saygımızın gereği olduğu için, evvelen ve hâsseten Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerininevvelen ve hâsseten Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruh-i pâkine âcizâne nâçizâne hediyemiz, arzımız olsun diyeruh-i pâkine âcizâne nâçizâne hediyemiz, arzımız olsun diye ve sonra onun cümle âl'inin, ashabının, etbâının, ahbabınınve sonra onun cümle âl'inin, ashabının, etbâının, ahbabının ve sâir enbiyâ ve mürselîn ve cümle evliyâullah ve mukarrabînin ruhlarına ve sâir enbiyâ ve mürselîn ve cümle evliyâullah ve mukarrabînin ruhlarına ve hâsseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan hakiki ulemâ, verese-i enbiyâ,ve hâsseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan hakiki ulemâ, verese-i enbiyâ, sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin cümlesinin ruhlarına hediye olsun diye; sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin cümlesinin ruhlarına hediye olsun diye; okuduğumuz hadîs-i şerîfleri bize kadar nakletmiş olan alimlerin, râvilerin,okuduğumuz hadîs-i şerîfleri bize kadar nakletmiş olan alimlerin, râvilerin, bu kitabı telif eylemiş olan Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Hocamız'ın ruhuna hediye olsun diye,bu kitabı telif eylemiş olan Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Hocamız'ın ruhuna hediye olsun diye, kendisinden yetişip el alıp tefeyyüz ettiğimizkendisinden yetişip el alıp tefeyyüz ettiğimiz Hocamız Muhammed Zahid Kotku hazretlerinin ruhuna hediye olsun diye;Hocamız Muhammed Zahid Kotku hazretlerinin ruhuna hediye olsun diye; uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu mescide toplanmış bulunan siz kardeşlerimizin de âhirete göçmüş olanşu mescide toplanmış bulunan siz kardeşlerimizin de âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin, yakınlarının ruhlarına hediye olsun diye; bütün sevdiklerinin, yakınlarının ruhlarına hediye olsun diye; bu beldeleri canlarını mallarını ortaya koyarak, 'Allah Allah' diye diye cihat edip fethetmiş olan bu beldeleri canlarını mallarını ortaya koyarak, 'Allah Allah' diye diye cihat edip fethetmiş olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye;fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye; cümle hayrât u hasenât sahiplerinin ve hâsseten içinde toplanıp cümle hayrât u hasenât sahiplerinin ve hâsseten içinde toplanıp şu dersi yapabildiğimiz şu mescidin yapılmasını ve yaşamasını sağlamış olan, şu dersi yapabildiğimiz şu mescidin yapılmasını ve yaşamasını sağlamış olan, imarı ve tamiri ile meşgul olmuş olan cümlenin ruhları ve onların geçmişlerinin ruhları için;imarı ve tamiri ile meşgul olmuş olan cümlenin ruhları ve onların geçmişlerinin ruhları için; yaşayan biz müslümanların da şu okuduklarımızdan faydalanıpyaşayan biz müslümanların da şu okuduklarımızdan faydalanıp Rabbimiz'in rızasına uygun işler yapıp, rızasına uygun ömür sürüp,Rabbimiz'in rızasına uygun işler yapıp, rızasına uygun ömür sürüp, sevdiği amelleri işleyip huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varalım sevdiği amelleri işleyip huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varalım ve âhirette Peygamber Efendimiz'e komşu olalım diyeve âhirette Peygamber Efendimiz'e komşu olalım diye buyurun bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. buyurun bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım.

Metnini başta okumuş olduğumuz hadîs-i şerîfin izahına başlıyoruz. Metnini başta okumuş olduğumuz hadîs-i şerîfin izahına başlıyoruz.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinden Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinden Ahmed b. Hanbel ve Taberânî ve Hâkim kitaplarında rivayet etmişler. Ahmed b. Hanbel ve Taberânî ve Hâkim kitaplarında rivayet etmişler. Muaz b. Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Muaz b. Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuşlar ki; Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuşlar ki;

Lâ tezâlü'l-ümmetü alâ şerîatin hasenetin. Lâ tezâlü'l-ümmetü alâ şerîatin hasenetin. "Şu ümmet -Ümmet-i Muhammed- güzel bir yol üzeredir, doğru bir yol üzerindedir,"Şu ümmet -Ümmet-i Muhammed- güzel bir yol üzeredir, doğru bir yol üzerindedir, doğru bir yol üzerinde gitmeye devam etmektedir." doğru bir yol üzerinde gitmeye devam etmektedir."

Şeriat, şir'at ve şer', hepsi "yol, tutturulmuş usül, metot" mânasına gelen bir kelime.Şeriat, şir'at ve şer', hepsi "yol, tutturulmuş usül, metot" mânasına gelen bir kelime. "Din" mânasına da oradan geliyor. Ümmet güzel bir yol üzerindedir. "Din" mânasına da oradan geliyor.

Ümmet güzel bir yol üzerindedir.

Ne zaman? "İçlerinde şu üç durum çıkmadıkça..." Ne zaman?

"İçlerinde şu üç durum çıkmadıkça..."

"Şu sayılacak üç durum çıkmadığı müddetçe Ümmet-i Muhammed doğru yol üzerinde, "Şu sayılacak üç durum çıkmadığı müddetçe Ümmet-i Muhammed doğru yol üzerinde, sağlam cadde-i kübrâda, sırât-ı müstakimde yürüyüp gitmekte devam eder dururlar." sağlam cadde-i kübrâda, sırât-ı müstakimde yürüyüp gitmekte devam eder dururlar."

Ama bu üçü çıktı mı iş ne olur? İş bozulur. Ama bu üçü çıktı mı iş ne olur?

İş bozulur.
O zaman işler tersine gider ve hayırlar şer olurO zaman işler tersine gider ve hayırlar şer olur ve Ümmet-i Muhammed'in başına çeşitli sıkıntılar gelir. ve Ümmet-i Muhammed'in başına çeşitli sıkıntılar gelir.

Neymiş bu şeyler? Bir... "Bir" demiyor ama biz hatırda kolay kalsın diye, "bir" diyoruz; Neymiş bu şeyler?

Bir... "Bir" demiyor ama biz hatırda kolay kalsın diye, "bir" diyoruz;

Mâ lem yukbad minhümü'l-ilmü.Mâ lem yukbad minhümü'l-ilmü. "İlim müslümanların içinden çekilip alınmadığı müddetçe müslümanlar doğru yolda giderler." "İlim müslümanların içinden çekilip alınmadığı müddetçe müslümanlar doğru yolda giderler."

İkincisi; ve yeksür fîhim veledü'l-habesi. "Kötülük çocukları içlerinde çoğalmadığı müddetçe..." İkincisi; ve yeksür fîhim veledü'l-habesi. "Kötülük çocukları içlerinde çoğalmadığı müddetçe..."

Kötülük çocukları, "veled-i zina" demek. Kötülük çocukları, "veled-i zina" demek.

Onlar çoğalmadığı müddetçe, onlar hâsıl olmadığı müddetçe, ilim alınmadığı müddetçe... Onlar çoğalmadığı müddetçe, onlar hâsıl olmadığı müddetçe, ilim alınmadığı müddetçe...

Üçüncüsü; ve yezhar fîhimü's-sakkârûne. Üçüncüsü; ve yezhar fîhimü's-sakkârûne. "İçlerinde sakkarlar meydana gelmedikçe, teşekkül etmedikçe, görülmedikçe..." "İçlerinde sakkarlar meydana gelmedikçe, teşekkül etmedikçe, görülmedikçe..."

"Bu sakkarlar kimlerdir?" diye sordular. Kâlû: Ve me's-sakkârûne? "Bu sakkarlar kimlerdir?" diye sordular.

Kâlû: Ve me's-sakkârûne?

Peygamber Efendimiz buyurdu ki; Kâle: Neşvün. "Bunlar böyle bir sarhoş takımdır ki..."Peygamber Efendimiz buyurdu ki;

Kâle: Neşvün. "Bunlar böyle bir sarhoş takımdır ki..."
Yekûnûne fî âhiri'z-zamâni. "Âhir zamanda ortaya çıkarlar..." Yekûnûne fî âhiri'z-zamâni. "Âhir zamanda ortaya çıkarlar..."

Ümmet-i Muhammed'in içinden çıkarlar maalesef... Ümmet-i Muhammed'in içinden çıkarlar maalesef...

Tekûnu tahiyyetühüm beynehüm izâ telâku't-telâun.Tekûnu tahiyyetühüm beynehüm izâ telâku't-telâun. "Karşılaştıkları zaman aralarındaki selâmlaşmaları, et-telâun birbirleri ile lanetleşme olur." "Karşılaştıkları zaman aralarındaki selâmlaşmaları, et-telâun birbirleri ile lanetleşme olur."

"Allah belanı versin!" filan diyerek böyle selâmlaşırlar, diyor "Allah belanı versin!" filan diyerek böyle selâmlaşırlar, diyor Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem.

Şimdi izah edelim. Muhterem kardeşlerim! Şimdi izah edelim.

Muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretleri bu dini dünyanın pek ayak uğramaz, tenha bir köşesinden zuhur ettirdi. Allahu Teâlâ hazretleri bu dini dünyanın pek ayak uğramaz, tenha bir köşesinden zuhur ettirdi. Bu din Mekke gibi her tarafı ekin bitmez, taşlardan ibaret olan, sıcağı sıcak, ulaşımı güç olan bir yerde doğdu.Bu din Mekke gibi her tarafı ekin bitmez, taşlardan ibaret olan, sıcağı sıcak, ulaşımı güç olan bir yerde doğdu. Çöllerde gelişti. Çok düşmanlar gördü. Çöllerde gelişti. Çok düşmanlar gördü. Eski dinlerin mensupları olan yahudiler düşmanlık ettiler, hıristiyanlar düşmanlık ettiler, Eski dinlerin mensupları olan yahudiler düşmanlık ettiler, hıristiyanlar düşmanlık ettiler, eskiden putlara tapmakta olan müşrikler onlar düşmanlık ettiler.eskiden putlara tapmakta olan müşrikler onlar düşmanlık ettiler. Bu din o düşmanların hepsine galebe çaldı.Bu din o düşmanların hepsine galebe çaldı. Gelişti gelişti, büyüdü büyüdü, deryaları taştı, deryaların üstünden dalgalandı,Gelişti gelişti, büyüdü büyüdü, deryaları taştı, deryaların üstünden dalgalandı, dünyanın bütün öbür kıtalarına yayıldı. dünyanın bütün öbür kıtalarına yayıldı. İngiltere'ye kadar vardı, Afrika'ya kadar vardı, Asya'ya kadar vardı. İngiltere'ye kadar vardı, Afrika'ya kadar vardı, Asya'ya kadar vardı. Çin'e ulaştı, Hindistan'a vardı, Hindiçin'e vardı. Çin'e ulaştı, Hindistan'a vardı, Hindiçin'e vardı.

Birkaç sene evvel çağırdılar, Avustralya'ya gitmiştim. Avustralya'nın çok eski yerlileri var,Birkaç sene evvel çağırdılar, Avustralya'ya gitmiştim. Avustralya'nın çok eski yerlileri var, kendilerine "Aborjinler" deniliyor.kendilerine "Aborjinler" deniliyor. Onların âdetlerini incelemiş birisi de, Müslümanlığa benzer âdetler sezmiş. Onların âdetlerini incelemiş birisi de, Müslümanlığa benzer âdetler sezmiş. Demek ki İslâm'ın ilk devirlerinde İslâm oralara kadar bile gitmiş.Demek ki İslâm'ın ilk devirlerinde İslâm oralara kadar bile gitmiş. Onlara bile tebliğ etmiş oldukları anlaşılıyor. Onlara bile tebliğ etmiş oldukları anlaşılıyor.

İngiltere kralı müslüman olmuş da lâ ilâhe illallah diye sikke bastırmış, İngiltere kralı müslüman olmuş da lâ ilâhe illallah diye sikke bastırmış, para bastırmış, 700 küsur senesinde. para bastırmış, 700 küsur senesinde. Daha Türkler Anadolu'ya gelmeden önce, daha Malazgirt harbi olmadan önce... Daha Türkler Anadolu'ya gelmeden önce, daha Malazgirt harbi olmadan önce... Öyle bir erken zamanda ki hayret eder insan... Öyle bir erken zamanda ki hayret eder insan... Daha Abbasiler'in zamanında, Emeviler hemen biter bitmez, o devirde oraya kadar gitmiş de, Daha Abbasiler'in zamanında, Emeviler hemen biter bitmez, o devirde oraya kadar gitmiş de, İngiltere kralı müslüman olmuş da lâ ilâhe illallah diye sikke bastırmış. İngiltere kralı müslüman olmuş da lâ ilâhe illallah diye sikke bastırmış.

İtalya'ya atlamışlar, Sicilya'ya Malta'ya geçmişler, İspanya'yı fethetmişler, İtalya'ya atlamışlar, Sicilya'ya Malta'ya geçmişler, İspanya'yı fethetmişler, Fransa'nın ortasına kadar gelmişler. Fransa'nın ortasına kadar gelmişler. Afrika'nın bilmediğimiz taraflarına kadar gitmişler.Afrika'nın bilmediğimiz taraflarına kadar gitmişler. Sonradan Avrupalılar onaltıncı, onyedinci yüzyılda korsanlık yolu ileSonradan Avrupalılar onaltıncı, onyedinci yüzyılda korsanlık yolu ile gemileri ile oralara gittikleri zaman oradaki İslâm şehirlerini yakmışlar, yıkmışlar.gemileri ile oralara gittikleri zaman oradaki İslâm şehirlerini yakmışlar, yıkmışlar. Çünkü ahşap yapılmış, bizim bu eski İstanbul gibi, ahşap yapılmış. Çünkü ahşap yapılmış, bizim bu eski İstanbul gibi, ahşap yapılmış. O şehirleri yakmışlar yıkmışlar. Son tetkiklerden anlıyoruz.O şehirleri yakmışlar yıkmışlar. Son tetkiklerden anlıyoruz. Mecmualarımızda neşrediyoruz bunları ki çok erken devirlerde Mecmualarımızda neşrediyoruz bunları ki çok erken devirlerde Afrika'nın en umulmayan yerlerine kadar İslâmiyet'i büyükler tebliğ etmiş.Afrika'nın en umulmayan yerlerine kadar İslâmiyet'i büyükler tebliğ etmiş. Her tarafa yayıldı; tanındı, bilindi ve sevildi, tutuldu. Her yerde tutuldu İslâmiyet! Her tarafa yayıldı; tanındı, bilindi ve sevildi, tutuldu. Her yerde tutuldu İslâmiyet!

Geçtiğimiz haftalarda bir haftalık mecmua inceleme yapmış, diyor ki; Geçtiğimiz haftalarda bir haftalık mecmua inceleme yapmış, diyor ki; "Türkiye'de Müslümanlık %8 nispetinde gelişiyor." Nispet de koymuş, "Türkiye'de Müslümanlık %8 nispetinde gelişiyor." Nispet de koymuş, Müslümanlık biraz daha ileriye gitti, gelişti diye... Müslümanlık biraz daha ileriye gitti, gelişti diye...

Günlük çok yüksek tirajlı bir gazete de Günlük çok yüksek tirajlı bir gazete de "Büyük ifşaat!" diye, maskeli bir adamın resmini öne koyarak yazı yazmış."Büyük ifşaat!" diye, maskeli bir adamın resmini öne koyarak yazı yazmış. Bizden de bahsetmiş, Mahmut Hocagil'in [cemaatinden] de bahsetmiş. Bizden de bahsetmiş, Mahmut Hocagil'in [cemaatinden] de bahsetmiş.

İşte böyle, İslâm gelişiyor. Muhterem kardeşlerim! İşte böyle, İslâm gelişiyor.

Muhterem kardeşlerim!

İslâm hürriyetin olduğu her yerde gelişir, bunu herkes böyle bilsin. İslâm hürriyetin olduğu her yerde gelişir, bunu herkes böyle bilsin.

Hürriyet oldu mu, ortalığı serbest bıraktılar mı İslâm gelişir. Hürriyet oldu mu, ortalığı serbest bıraktılar mı İslâm gelişir. Ruslar, erkekse Rusya'da hürriyeti ilan etsinler.Ruslar, erkekse Rusya'da hürriyeti ilan etsinler. Görelim bakalım, hadi! Hürriyet ilan edildi mi Rusya bugün müslümandır, gitti! Görelim bakalım, hadi! Hürriyet ilan edildi mi Rusya bugün müslümandır, gitti!

Mâni olmasınlar, ileri gelen liderlerini ona buna kurşunlattırıp öldürmesinler... Mâni olmasınlar, ileri gelen liderlerini ona buna kurşunlattırıp öldürmesinler... Müslümanlık Amerika'da hızla yayılıyor. Kaç tanesini şehit ettiler... Müslümanlık Amerika'da hızla yayılıyor. Kaç tanesini şehit ettiler... Liderler biraz büyüyor... Kendi reisicumhurlarını da öldürüyorlar onlar.. Liderler biraz büyüyor... Kendi reisicumhurlarını da öldürüyorlar onlar.. Teksas'tan herhalde ders almışlar, tabancayı çeken bir tarafı devirip gidiyor... Teksas'tan herhalde ders almışlar, tabancayı çeken bir tarafı devirip gidiyor...

Hürriyet oldu mu İslâm yayılır. Neden? Hürriyet oldu mu İslâm yayılır.

Neden?

İslâm, hak din. Papaz okuyor, müslüman oluyor. İslâm, hak din. Papaz okuyor, müslüman oluyor. Haham okuyor, müslüman oluyor. Japon okuyor, müslüman oluyor.Haham okuyor, müslüman oluyor. Japon okuyor, müslüman oluyor. Çinli okuyor, müslüman oluyor. Hepsinden isim verebilirim.Çinli okuyor, müslüman oluyor. Hepsinden isim verebilirim. Tanıştığım kimseler var. Kanadalı okuyor, müslüman oluyor. Neden? Tanıştığım kimseler var. Kanadalı okuyor, müslüman oluyor.

Neden?

Gönüllere hitap ediyor. Neden? Sen mi çalıştın? Gönüllere hitap ediyor.

Neden? Sen mi çalıştın?

Daha evimizin sofrasını tanzim etmeye gücümüz yok. Daha evimizin sofrasını tanzim etmeye gücümüz yok. Biz kim, Kanada'da Müslümanlığı yaymak için çalışmak kim? Biz kim, Kanada'da Müslümanlığı yaymak için çalışmak kim? Japonya'da Müslümanlığı yaymak için çalışmak kim? Japonya'da Müslümanlığı yaymak için çalışmak kim?

Allah celle celâlüh yayıyor! Allah celle celâlüh yayıyor!

"Kur'ân-ı Kerîm'i okudum, müslüman oldum." diyor adam, çok dikkatimi çekti! "Kur'ân-ı Kerîm'i okudum, müslüman oldum." diyor adam, çok dikkatimi çekti!

Arkadaşlar araştırıyor, röportaj yapan arkadaşlar soruyorlar; Arkadaşlar araştırıyor, röportaj yapan arkadaşlar soruyorlar;

"Niye müslüman oldun?" Adam profesör, Amerika'da. "Niye müslüman oldun?"

Adam profesör, Amerika'da.
Her şeyi yerli yerinde; parası var pulu var, aklı var fikri var, felsefe okumuş,Her şeyi yerli yerinde; parası var pulu var, aklı var fikri var, felsefe okumuş, tarih okumuş, dünyayı tanıyor, modern cihazların hepsine sahip,tarih okumuş, dünyayı tanıyor, modern cihazların hepsine sahip, televizyon, radyo, teyp, vs. vs. Her şeye sahip adam. Allah Allah... televizyon, radyo, teyp, vs. vs. Her şeye sahip adam.

Allah Allah...

"Ailende müslüman mı var?" "Yok. Anam tarafı Alman, babam tarafı İtalyan, İspanyol..."Ailende müslüman mı var?" "Yok. Anam tarafı Alman, babam tarafı İtalyan, İspanyol... Hiç ailemde müslüman yok." "Niye müslüman oldun?" Kurcalıyor: Hiç ailemde müslüman yok." "Niye müslüman oldun?"

Kurcalıyor:

"Ailenden birisi mi var? Şöyle bir tesir mi var, böyle bir tesir mi var?.." "Ailenden birisi mi var? Şöyle bir tesir mi var, böyle bir tesir mi var?.."

O tesiri yok, bu tesiri yok... Fazla kurcalayınca arkadaş, anlıyor, o da diyor ki; O tesiri yok, bu tesiri yok... Fazla kurcalayınca arkadaş, anlıyor, o da diyor ki;

"Boşuna araştırma, Kur'an'ı okudum, müslüman oldum!" "Boşuna araştırma, Kur'an'ı okudum, müslüman oldum!"

Kur'an'ı okumuş! Nasıl okumuş? Profesör, anamın memleketi diye Almanya'ya gitmiş... Kur'an'ı okumuş!

Nasıl okumuş?

Profesör, anamın memleketi diye Almanya'ya gitmiş...
Anası Alman asıllı olduğundan, kendisi Amerikalı ama Almanya'ya gitmiş. Anası Alman asıllı olduğundan, kendisi Amerikalı ama Almanya'ya gitmiş.

"Almanya'da ilk dikkatimi çeken şey, Almanlar'ın çok kitap okuması oldu. "Almanya'da ilk dikkatimi çeken şey, Almanlar'ın çok kitap okuması oldu. Halbuki bizim Amerika'da spor önemlidir..." Halbuki bizim Amerika'da spor önemlidir..."

Delikanlı biraz büyüdü mü, yer içer, adeleler, pazular... Delikanlı biraz büyüdü mü, yer içer, adeleler, pazular... Hemen jimnastik, koşu, gezi, halter, şunu bunu... Hemen jimnastik, koşu, gezi, halter, şunu bunu... Temiz hava, bol güneş, yiyip içip yan gelip yatmak... Temiz hava, bol güneş, yiyip içip yan gelip yatmak... Amerika'nın [kültürü] bu; keyfine düşkün adamlar. Amerika'nın [kültürü] bu; keyfine düşkün adamlar.

Ütülü pantolonu kim giyecek? Blucin pantolonu onlar çıkarttı. Ütüyle kim uğraşıyor? Ütülü pantolonu kim giyecek?

Blucin pantolonu onlar çıkarttı. Ütüyle kim uğraşıyor?

Avrupa biraz daha muhafazakâr, biraz daha [tutucu oluyor]. O kravatı bir tarafa atmış,Avrupa biraz daha muhafazakâr, biraz daha [tutucu oluyor]. O kravatı bir tarafa atmış, giymiş; ütülü pantolonu bir tarafa atmış, blucini giymiş.giymiş; ütülü pantolonu bir tarafa atmış, blucini giymiş. Rahatına düşkün adamlar. Bara da, toplantıya da, lüks otele de, vesaireye de...Rahatına düşkün adamlar. Bara da, toplantıya da, lüks otele de, vesaireye de... Öyle oteller var ki papyon kravat takmazsan kapıdan almıyorlar. Öyle oteller var ki papyon kravat takmazsan kapıdan almıyorlar. Amerikalı cebine paraları, dolarları doldurmuş, o dolarlarla her yere giriyor. Amerikalı cebine paraları, dolarları doldurmuş, o dolarlarla her yere giriyor. O serbest giriş kartı O serbest giriş kartı ucunu gösterdi mi, dolarların ucunu gösterdi mi girmediği yer yok, her yere giriyor.ucunu gösterdi mi, dolarların ucunu gösterdi mi girmediği yer yok, her yere giriyor. Ama nasıl giriyor? Blucinle,Ama nasıl giriyor? Blucinle, rahat kıyafetle. Rahatına düşkün insanlar. rahat kıyafetle. Rahatına düşkün insanlar.

Bakmış, Almanlar çok kitap okuyor, oradan "Allah Allah, ben de biraz kitap okuyayım." demiş. Bakmış, Almanlar çok kitap okuyor, oradan "Allah Allah, ben de biraz kitap okuyayım." demiş. Almanya'daki gezisini tamamladıktan sonra bir kitapçı dükkânına girmiş.Almanya'daki gezisini tamamladıktan sonra bir kitapçı dükkânına girmiş. O kitaptan, bu kitaptan, hani çiçek toplar gibi, aklına hoş gelen gözüne takılanO kitaptan, bu kitaptan, hani çiçek toplar gibi, aklına hoş gelen gözüne takılan kitaplardan oradan oradan almış. Budizm'den kitaplar almış, Hint dinlerinden bahseden... kitaplardan oradan oradan almış. Budizm'den kitaplar almış, Hint dinlerinden bahseden...

Bir de Kur'ân-ı Kerîm görmüş oradan; "Bir de şunu alayım ya,Bir de Kur'ân-ı Kerîm görmüş oradan; "Bir de şunu alayım ya, şu müslümanların kitabı nasıl bir kitap?" diye bir de onu almış.şu müslümanların kitabı nasıl bir kitap?" diye bir de onu almış. Amerikalı ya, serbest fikirli adam, öyle belli bir taassubu yok. Amerikalı ya, serbest fikirli adam, öyle belli bir taassubu yok. Dine bağlılığı da yok. Öyle aşırı bir hıristiyanlık [taassubu] da yok. Dine bağlılığı da yok. Öyle aşırı bir hıristiyanlık [taassubu] da yok. Hepsinden almış, doldurtmuş kutuya, Amerika'ya dönmüş. Hepsinden almış, doldurtmuş kutuya, Amerika'ya dönmüş.

Bir müddet bakmamış. Sonra, "Ya şu aldığım kitaplara bir bakayım." diye Bir müddet bakmamış. Sonra, "Ya şu aldığım kitaplara bir bakayım." diye kitapları karıştırırken Kur'ân-ı Kerîm'i almış, başından okumaya başlamış. kitapları karıştırırken Kur'ân-ı Kerîm'i almış, başından okumaya başlamış. Allah Allah... Biraz daha okumuş, biraz daha okumuş, biraz daha okumuş... Allah Allah... Biraz daha okumuş, biraz daha okumuş, biraz daha okumuş...

"İşte okudum, müslüman oldum!" diyor. "İşte okudum, müslüman oldum!" diyor.

Kur'an müslüman ediyor! Allah müslüman ediyor! Nasibi oldu mu insanın, müslüman oluyor. Kur'an müslüman ediyor! Allah müslüman ediyor! Nasibi oldu mu insanın, müslüman oluyor.

İngiltere'de bir insanı, bizim buradaki bir mebus arkadaş anlattı, İngiltere'de bir insanı, bizim buradaki bir mebus arkadaş anlattı, İngiltere'de tahsil görmüş kendisi, oradan tanıdığı kimse, İngiltere'de tahsil görmüş kendisi, oradan tanıdığı kimse, belki adresini bile verebilecek kadar tanıyor.belki adresini bile verebilecek kadar tanıyor. Bir adam Hıristiyanlığın bu hâlini bozuk görüyor, makul görmüyor, din değiştirmeye karar veriyor.Bir adam Hıristiyanlığın bu hâlini bozuk görüyor, makul görmüyor, din değiştirmeye karar veriyor. Soruyor, soruşturuyor, inceliyor. Diyorlar ki; Soruyor, soruşturuyor, inceliyor. Diyorlar ki;

"En makul din Budizm'dir, insancıl bir dindir; git Budist ol." "En makul din Budizm'dir, insancıl bir dindir; git Budist ol."

O da eşyasını, evini barkını satıyor, bir Range Rover alıyor, sağlam araba. O da eşyasını, evini barkını satıyor, bir Range Rover alıyor, sağlam araba. Ailesini bindiriyor, Hindistan'a gidecek, Budist olacak.Ailesini bindiriyor, Hindistan'a gidecek, Budist olacak. Çünkü "Hak din o." diye düşündüğü için oraya gidiyor. Türkiye'ye gelmiş.Çünkü "Hak din o." diye düşündüğü için oraya gidiyor. Türkiye'ye gelmiş. Üç defa üç gece arka arkaya, "Hindistan'a gitme, hak din İslâm'dır.Üç defa üç gece arka arkaya, "Hindistan'a gitme, hak din İslâm'dır. Müslüman ol." diye rüyada görüyor. Üç defa; "Boşuna oraya gitme.Müslüman ol." diye rüyada görüyor. Üç defa; "Boşuna oraya gitme. Hak din İslâm'dır. Burada müslüman ol." diye... Hak din İslâm'dır. Burada müslüman ol." diye... Geliyor, burada müslüman oluyor. Arkadaşlar tanıyorlar, Geliyor, burada müslüman oluyor. Arkadaşlar tanıyorlar, ben ismini şu anda söyleyecek durumda değilim. ben ismini şu anda söyleyecek durumda değilim.

Allah müslüman ediyor kardeşlerim. Nasıl müslüman ediyor? Allah müslüman ediyor kardeşlerim.

Nasıl müslüman ediyor?

Eğer insanın kalbi temizse, terbiyesi yerindeyse, zalim değilse, hain değilse, Eğer insanın kalbi temizse, terbiyesi yerindeyse, zalim değilse, hain değilse, fâsık değilse, inatçı, müşrik, muannit değilse, hakikati gerçekten arıyorsafâsık değilse, inatçı, müşrik, muannit değilse, hakikati gerçekten arıyorsa Allah ona hidâyetin kapılarını açıyor. Edepsize açmıyor. Allah ona hidâyetin kapılarını açıyor. Edepsize açmıyor. Edepsiz her zaman Allah'ın lütfundan mahrum olur. Edepsiz her zaman Allah'ın lütfundan mahrum olur.

Onun için bir yerde hürriyet oldu mu, hak din olduğundan, bizde bir şey olduğundan değil... Onun için bir yerde hürriyet oldu mu, hak din olduğundan, bizde bir şey olduğundan değil...

Bize demişler ki; "Arkasında milyonlar var." Bize demişler ki;

"Arkasında milyonlar var."

Ya milyonlar olsaydı...Ya milyonlar olsaydı... Siz cemaatimizsiniz, şurada "Ramazan'da kadınların namaz kılacağı yer yok." diye Siz cemaatimizsiniz, şurada "Ramazan'da kadınların namaz kılacağı yer yok." diye size söyleye söyleye söyleye... size söyleye söyleye söyleye... Şurada pazar günleri para toplaya toplaya şu yan tarafları zar zor yapmadık mı? Şurada pazar günleri para toplaya toplaya şu yan tarafları zar zor yapmadık mı? Para istemek kadar zor şey var mı? Para istemek kadar zor şey var mı?

Biz arkamızda öyle milyonlar olsa sizden para mı isteriz? Biz arkamızda öyle milyonlar olsa sizden para mı isteriz? Size bir kere ağzımızı açıp da söz mü söyleriz? Size bir kere ağzımızı açıp da söz mü söyleriz?

Yapan cemaat… Hayır yapmak istiyor. Yapan cemaat… Hayır yapmak istiyor. Biraz parası oldu mu insanın, parasıyla da hizmet yapması gerektiğini düşündüğü içinBiraz parası oldu mu insanın, parasıyla da hizmet yapması gerektiğini düşündüğü için hayır yeri arıyor müslüman. Ben de öyleyim, siz de öylesiniz. hayır yeri arıyor müslüman. Ben de öyleyim, siz de öylesiniz. Ben de şimdi kendim asgari geçim seviyesini geçtim mi? Ben de şimdi kendim asgari geçim seviyesini geçtim mi?

Geçtim. Profesör olmuşum elhamdülillah; evim var, barkım var, rahatım, kendi [geçimimi] sağlamışım.Geçtim. Profesör olmuşum elhamdülillah; evim var, barkım var, rahatım, kendi [geçimimi] sağlamışım. Ben de hayır kapısı arıyorum;Ben de hayır kapısı arıyorum; "Gönlümün razı olacağı bir hayır imkânı olsa da, ben de versem de âhirete sevap kazansam." diyorum. "Gönlümün razı olacağı bir hayır imkânı olsa da, ben de versem de âhirete sevap kazansam." diyorum.

Müslümanların umumî yapısı bu, müslümanlar yapıyor. Cami yapıyor. Müslümanların umumî yapısı bu, müslümanlar yapıyor. Cami yapıyor. Hiçbir şey para ortada para pul yokken cami derneği tiril tiril bomboş çıkıyor yola,Hiçbir şey para ortada para pul yokken cami derneği tiril tiril bomboş çıkıyor yola, ondan sonra bakıyorsun cami bitmiş, kubbesi bitmiş, yanında imam evi bitmiş, ondan sonra bakıyorsun cami bitmiş, kubbesi bitmiş, yanında imam evi bitmiş, yanında Kur'an kursu bitmiş, yanında başka şey bitmiş. "Mantar biter gibi cami bitiyor." diyorlar.yanında Kur'an kursu bitmiş, yanında başka şey bitmiş. "Mantar biter gibi cami bitiyor." diyorlar. Biter. Tabii biter. Halk istiyor. Hürriyet oldu mu biter. Biter. Tabii biter. Halk istiyor. Hürriyet oldu mu biter.

Ama hürriyeti kesersen, engellersen, Ama hürriyeti kesersen, engellersen, Kur'an okutturmazsan, hakkı söylettirmezsen, gırtlağına basarsan insanların,Kur'an okutturmazsan, hakkı söylettirmezsen, gırtlağına basarsan insanların, belki engelleyebilirsin ama onu da duyuyoruz ki engellenmiyormuş.belki engelleyebilirsin ama onu da duyuyoruz ki engellenmiyormuş. Rusya'da bile aldığımız raporlara, İngiliz gazetelerinin, falanca gazetelerin, Rusya'da bile aldığımız raporlara, İngiliz gazetelerinin, falanca gazetelerin, Amerikalılar'ın verdikleri [bilgilere] göre gizliden gizliye,Amerikalılar'ın verdikleri [bilgilere] göre gizliden gizliye, sessiz sedasız Müslümanlık yine sapasağlam duruyormuş.sessiz sedasız Müslümanlık yine sapasağlam duruyormuş. Ne yapsınlar? Baskı var ama yine İslâmî hayatını yaşıyorlarmış. Ne yapsınlar? Baskı var ama yine İslâmî hayatını yaşıyorlarmış. Aradan asırlar geçtiği halde İslâmiyet'ini yine sürdürüyorlarmış. Aradan asırlar geçtiği halde İslâmiyet'ini yine sürdürüyorlarmış.

Hürriyet oldu mu İslâm yayılır, gelişir. Hürriyet oldu mu İslâm yayılır, gelişir.

Gelişti, fakat dünyanın zevkleri de çoğaldı. Gelişti, fakat dünyanın zevkleri de çoğaldı. Eskiden bir edepsizliği insan yapacağı zaman insanlardan uzaklarda yapardı. Eskiden bir edepsizliği insan yapacağı zaman insanlardan uzaklarda yapardı.

Mesela bilmiyorum, sizin memleketinizde var mıdır? Hep duyarız; bekâr deresi. Mesela bilmiyorum, sizin memleketinizde var mıdır? Hep duyarız; bekâr deresi.

Dere, bekârlıkla ne ilgisi var? Dere, bekârlıkla ne ilgisi var?

Bekârlar kasabanın içinde edepsizlik yapamayacakları içinBekârlar kasabanın içinde edepsizlik yapamayacakları için içkilerini alıp gidip orada içiyorlarmış, "bekâr deresi" demek o; içkilerini alıp gidip orada içiyorlarmış, "bekâr deresi" demek o; "Sazı sözü, eğlenceyi orada yapıyorlar." demek. "Sazı sözü, eğlenceyi orada yapıyorlar." demek.

Azap deresi. Azab-a'zeb, "bekâr" demek. Azeb deresi; bekârların gidip de kafayı çektikleri [dere]. Azap deresi. Azab-a'zeb, "bekâr" demek. Azeb deresi; bekârların gidip de kafayı çektikleri [dere]. Gizli yapıyor. Âşikâre yapsa dedesi döver, dedesi bastonu kafasında parçalar. Gizli yapıyor. Âşikâre yapsa dedesi döver, dedesi bastonu kafasında parçalar. Ondan korktuğundan dedesinin gidemediği yere gidiyor, kabahati orada yapıyor. Ondan korktuğundan dedesinin gidemediği yere gidiyor, kabahati orada yapıyor.

Şimdi öyle değil. Şimdi meydanda her taraf; iki adımda bir kırmızı şarap, beyaz şarap, Şimdi öyle değil. Şimdi meydanda her taraf; iki adımda bir kırmızı şarap, beyaz şarap, fıçı birası, şişe birası, altın renklisi, sarı renklisi, mavi renklisi, neyse… fıçı birası, şişe birası, altın renklisi, sarı renklisi, mavi renklisi, neyse… İçkilerin çeşidini neredeyse üstüne para vererek verecekler size. O kadar yaygın. İçkilerin çeşidini neredeyse üstüne para vererek verecekler size. O kadar yaygın. Otobüs durağı gibi, dikkat edin, iki adımda bir bir birahane.Otobüs durağı gibi, dikkat edin, iki adımda bir bir birahane. İçkiyi içmek serbest. Kötülüğü yapmak, o da serbest. Bir sürü heveslisi var. İçkiyi içmek serbest. Kötülüğü yapmak, o da serbest. Bir sürü heveslisi var. Elini oynatsan ellisi gelecek. Edepsizlik o kadar yaygın. Elini oynatsan ellisi gelecek. Edepsizlik o kadar yaygın.

Tabii nefse bu kadar taviz verilirse, nefsin hoşuna gidecek şeyler, Tabii nefse bu kadar taviz verilirse, nefsin hoşuna gidecek şeyler, şeytanın insanları aldattığı tuzaklar bu kadar cazip hâle getirilirse, ilanları yapılırsa,şeytanın insanları aldattığı tuzaklar bu kadar cazip hâle getirilirse, ilanları yapılırsa, reklamları yapılırsa, teşvikleri yapılırsa, resimleri konulursa... reklamları yapılırsa, teşvikleri yapılırsa, resimleri konulursa...

Bugünkü gazetede yazıyor ki; Filanca zengin işadamı işini iyi bilirmiş, Bugünkü gazetede yazıyor ki; Filanca zengin işadamı işini iyi bilirmiş, iyi kız seçmesini de iyi bilirmiş. iyi kız seçmesini de iyi bilirmiş. Buzdolabının reklamını yapmak için filanca kızı seçmiş de buzdolabı ondan çok satılmış." Buzdolabının reklamını yapmak için filanca kızı seçmiş de buzdolabı ondan çok satılmış."

Ya insan "Buzdolabı iyi mi çalışıyor, kötü mü çalışıyor?" diye bakar, kızla ne ilgisi var? Ya insan "Buzdolabı iyi mi çalışıyor, kötü mü çalışıyor?" diye bakar, kızla ne ilgisi var?

Hayır, kız güzelse, kolunu bacağını çok açıp da Hayır, kız güzelse, kolunu bacağını çok açıp da reklamı öyle yapmışsa o buzdolabı 'gürr' kamyonlarla satılıyor.reklamı öyle yapmışsa o buzdolabı 'gürr' kamyonlarla satılıyor. İnsanoğlu böyle, insanoğlunun umumî yapısı bu. Nefsi şeytanın istediği yollara gitmeye hevesli. İnsanoğlu böyle, insanoğlunun umumî yapısı bu. Nefsi şeytanın istediği yollara gitmeye hevesli.

Şimdi o heves çok olduğundan herkes bir yola gidiyor. Serbest bıraksalar, şartlar eşit olsaŞimdi o heves çok olduğundan herkes bir yola gidiyor. Serbest bıraksalar, şartlar eşit olsa kimse oraya gitmez.kimse oraya gitmez. Ama eşit değil. Müslüman %8 arttı diye ödleri patlıyor. Ama eşit değil. Müslüman %8 arttı diye ödleri patlıyor.

Ya korkacak ne var? İşte sen ben... Fena mı, içki içmez. Fena mı, rüşvet yemez. Ya korkacak ne var?

İşte sen ben... Fena mı, içki içmez. Fena mı, rüşvet yemez.
Fena mı, hırsızlık yapmaz. Fena mı, adam öldürmez. Fena mı, kimsenin malını almaz. Fena mı, hırsızlık yapmaz. Fena mı, adam öldürmez. Fena mı, kimsenin malını almaz. Fena mı, haksızlık yapmaz. Başkasının karısına kızına bakmaz. Daha ne istiyorsun? Fena mı, haksızlık yapmaz. Başkasının karısına kızına bakmaz. Daha ne istiyorsun? Başını örtmüş kız, daha ne istiyorsun; işte namuslu yaşıyor.Başını örtmüş kız, daha ne istiyorsun; işte namuslu yaşıyor. Sen sabahleyin evden çıksan, kadın da süslenip püslenip evden çıksa, Sen sabahleyin evden çıksan, kadın da süslenip püslenip evden çıksa, akşama kadar senin bilmediğin yerlerde istediği gibi gezse... akşama kadar senin bilmediğin yerlerde istediği gibi gezse...

Bugünkü gazetelerde yazıyor; "Alman kadınlarının %50'sinden fazlası kocalarını aldatıyor."Bugünkü gazetelerde yazıyor; "Alman kadınlarının %50'sinden fazlası kocalarını aldatıyor." Gazete yazıyor, resmen... Ben de dikkatli bir haber diye hemen hatırımda tuttum.Gazete yazıyor, resmen... Ben de dikkatli bir haber diye hemen hatırımda tuttum. Alman kadınlarının %50'si kocasını aldatıyor. Alman kadınlarının %50'si kocasını aldatıyor.

"Ya kocası varmış, aldatmaya ne lüzum var?" "Ya kocası varmış, aldatmaya ne lüzum var?"

Hayır, aldatır. Dini imanı olmadı mı aldatır. Bunu mu istersin? Hayır, aldatır. Dini imanı olmadı mı aldatır.

Bunu mu istersin?

Yoksa evin yuvan belli olsun, çoluğun çocuğun belli olsun,Yoksa evin yuvan belli olsun, çoluğun çocuğun belli olsun, çoluk çocuğun sana ait olduğu belli olsun mu istersin? çoluk çocuğun sana ait olduğu belli olsun mu istersin?

Akıl var mantık var... İslâm serbest bırakılsa gelişiyor ama karşı taraf da İslâm'la uğraşıyor. Akıl var mantık var...

İslâm serbest bırakılsa gelişiyor ama karşı taraf da İslâm'la uğraşıyor.
Gelişmesini istemiyor. Dosdoğru konuşmak gerekirse, bazı kimseler gelişmesini istemiyor. Gelişmesini istemiyor. Dosdoğru konuşmak gerekirse, bazı kimseler gelişmesini istemiyor.

Neden? Diyor ki; "Hürriyetlerimi engeller.Neden?

Diyor ki;

"Hürriyetlerimi engeller.
Ben şimdi keyfimce eğleniyorum, kızlara bakıyorum, içkiyi içiyorum, keyfimi çatıyorum. Ben şimdi keyfimce eğleniyorum, kızlara bakıyorum, içkiyi içiyorum, keyfimi çatıyorum. Şimdi bu adamlar başa geçerse bunu yaptırmaz." diyor. Şimdi bu adamlar başa geçerse bunu yaptırmaz." diyor.

Ondan çekiniyor, işin doğrusu bu, çekinme bundan. Ondan çekiniyor, işin doğrusu bu, çekinme bundan.

Tabii bu engellemeden, engellemeden, bir zaman gelecek ki Tabii bu engellemeden, engellemeden, bir zaman gelecek ki bu dünya bozulacak, bozulacak, bozulacak, bozulacak;bu dünya bozulacak, bozulacak, bozulacak, bozulacak; âhir zaman, her şey ters duruma gelecek. âhir zaman, her şey ters duruma gelecek.

Neler olacakmış? İlk önce; yukbad minhümü'l-ilmu, ilim alınacak. Neler olacakmış?

İlk önce; yukbad minhümü'l-ilmu, ilim alınacak.

İlim; Kur'ân-ı Kerîm ilmi, hadîs-i şerîf ilmi, fıkıh ilmi, akâid ilmi, mânevî gerçeklerin ilmi, İlim; Kur'ân-ı Kerîm ilmi, hadîs-i şerîf ilmi, fıkıh ilmi, akâid ilmi, mânevî gerçeklerin ilmi, dünyanın ne olduğu, âhiretin ne olduğuna dair ilim.dünyanın ne olduğu, âhiretin ne olduğuna dair ilim. Bu alındı mı, insanların bir şeyden haberi yok; vur patlasın çal oynasın bir ömür geçiyor. Bu alındı mı, insanların bir şeyden haberi yok; vur patlasın çal oynasın bir ömür geçiyor.

Ondan sonra; "Hay Allah! Ya hayatın mânası bu muymuş? Ben anlayamadım. Ondan sonra; "Hay Allah! Ya hayatın mânası bu muymuş? Ben anlayamadım. Azrail Efendi bana müsaade et de daha 50 yıl yaşayayım..." Azrail Efendi bana müsaade et de daha 50 yıl yaşayayım..."

Olmaz! Vakit geldi mi tehir olmaz. Olmaz! Vakit geldi mi tehir olmaz. Bu hayatı anlatan, âhiret hayatını anlatan,Bu hayatı anlatan, âhiret hayatını anlatan, öldükten sonra başa gelecekleri bildiren ilim var, din var. öldükten sonra başa gelecekleri bildiren ilim var, din var.

Bu ilim alındığı zaman, Allah'tan korku kalktığı zaman, ahlâk bozulduğu zaman Bu ilim alındığı zaman, Allah'tan korku kalktığı zaman, ahlâk bozulduğu zaman insanların birbirlerine karşı vecibeleri kabul edilmemeye başlanır,insanların birbirlerine karşı vecibeleri kabul edilmemeye başlanır, cemiyetler çöker, her şey ters duruma gider. cemiyetler çöker, her şey ters duruma gider.

Her şeyin başı ilim. Her şeyin başı sağlam bir bilgi. Her şeyin başı ilim. Her şeyin başı sağlam bir bilgi.

Nefis mesela; şeytanın peşinde gidiyor, gidiyor, gidiyor, çeşitli günahları işliyor. Nefis mesela; şeytanın peşinde gidiyor, gidiyor, gidiyor, çeşitli günahları işliyor.

Nefsin en iyi ilacı nedir, doğru yola gelmesi için? Nefsin en iyi ilacı nedir, doğru yola gelmesi için?

Tezekkür-i mevt; ölümü düşünmektir. Tezekkür-i mevt; ölümü düşünmektir.

Ölümü düşünürse, ölümden sonrasını düşünürse nefis yola gelir. Ölümü düşünürse, ölümden sonrasını düşünürse nefis yola gelir. "Haa demek ki bu işin sonu böyleymiş, o halde tedbir alayım." der. "Haa demek ki bu işin sonu böyleymiş, o halde tedbir alayım." der.

İlim gitti mi her şey gider. Diyorlar ki; "Türkiye'de Kur'an kursları artıyor. İlim gitti mi her şey gider.

Diyorlar ki;

"Türkiye'de Kur'an kursları artıyor.
Vay, yandık o zaman!" "Kur'an kursları çoğalıyormuş. Vay, yandık o zaman!"

"Kur'an kursları çoğalıyormuş.
Hafızlar -benim giydiğim sarık gibi- sarıklar giymiş. Hafızlar -benim giydiğim sarık gibi- sarıklar giymiş. Küçücük çocuklar vah zavallı, başlarına sarık giymişler, cübbe de giymişler yavrucaklar, yazık!" Küçücük çocuklar vah zavallı, başlarına sarık giymişler, cübbe de giymişler yavrucaklar, yazık!"

Ne oldu? Çocukların kafası mı kesilmiş, ne olmuş yani? Ne oldu? Çocukların kafası mı kesilmiş, ne olmuş yani?

"Bırak bu çocukları, bu kadar olmasın." "Bırak bu çocukları, bu kadar olmasın."

Ne olmasın, ne demek istiyorsun? Ne olmasını istiyorsun sen bunların? Ne olmasın, ne demek istiyorsun? Ne olmasını istiyorsun sen bunların?

Bak bizim açıkça istediğimiz ortada; ahlâklı olsun, terbiyeli olsun,Bak bizim açıkça istediğimiz ortada; ahlâklı olsun, terbiyeli olsun, çalışkan olsun, vatana millete faydalı olsun, kimsenin hakkını yemesin, çalışkan olsun, vatana millete faydalı olsun, kimsenin hakkını yemesin, şuurlu olsun, kahraman olsun, fedakâr olsun, cefakâr olsun,şuurlu olsun, kahraman olsun, fedakâr olsun, cefakâr olsun, vazifesini müdrik olsun, ciddi olsun istiyoruz. Sen ne istiyorsun? vazifesini müdrik olsun, ciddi olsun istiyoruz.

Sen ne istiyorsun?

Biz kızların da namuslu olmasını istiyoruz, sen ne olmasını istiyorsun? Biz kızların da namuslu olmasını istiyoruz, sen ne olmasını istiyorsun? Gel bakalım, sen ne olmasını istiyorsun ya?Gel bakalım, sen ne olmasını istiyorsun ya? Ağzından şu baklayı çıkart, bir şey var senin dilinin altında, onu söyle!Ağzından şu baklayı çıkart, bir şey var senin dilinin altında, onu söyle! Sen ne olmasını istiyorsun? Sen ne olmasını istiyorsun?

"Ya ben de dindar olmamasını istemiyorum ama bu kadarı da fazla." "Ya ben de dindar olmamasını istemiyorum ama bu kadarı da fazla."

E ne miktarda olacak? Senin istediğin miktarda teraziye koyalım, karışımı öyle yapalım. E ne miktarda olacak?

Senin istediğin miktarda teraziye koyalım, karışımı öyle yapalım.

Bir şey ya olur ya olmaz! Bir şey ya olur ya olmaz! "Memur birazcık düzgün olsun, namuslu olsun ama tam namuslu olmasın." der misin? "Memur birazcık düzgün olsun, namuslu olsun ama tam namuslu olmasın." der misin? "Tam namuslu olmasın birazcık namussuzluk yapsın arada..."Tam namuslu olmasın birazcık namussuzluk yapsın arada... Polis memuru tam namuslu olmasın, bu kadar da namusluluk yaramaz, Polis memuru tam namuslu olmasın, bu kadar da namusluluk yaramaz, azıcık namussuz olsun." der misin? azıcık namussuz olsun." der misin? "Hâkim bu kadar dürüst olmasın, azıcık yan cebine konulduğu zaman da"Hâkim bu kadar dürüst olmasın, azıcık yan cebine konulduğu zaman da biraz halden anlasın, [parayı] kabul etsin." der misin?biraz halden anlasın, [parayı] kabul etsin." der misin? "Talebe bu kadar çalışkan olmasın. Aman bıktım bu talebelerin çalışmasından! "Talebe bu kadar çalışkan olmasın. Aman bıktım bu talebelerin çalışmasından! Azıcık tembel olsunlar, ne bu böyle bütün karnede notlar 9, 10, 9, 10, 9... Azıcık tembel olsunlar, ne bu böyle bütün karnede notlar 9, 10, 9, 10, 9... Biraz 2 gelsin, 3 gelsin, 0 gelsin..." der misin? "Demem." Biraz 2 gelsin, 3 gelsin, 0 gelsin..." der misin?

"Demem."

Demezsen "Müslümanda bu kadar Müslümanlık olmaz." deme. Demezsen "Müslümanda bu kadar Müslümanlık olmaz." deme. Müslümanlık çünkü güzellik... Bak biz beğeniyoruz, dedemizden dolayı beğeniyoruz. Müslümanlık çünkü güzellik... Bak biz beğeniyoruz, dedemizden dolayı beğeniyoruz. Ama Avrupalı dedesine rağmen beğeniyor. Ama Avrupalı dedesine rağmen beğeniyor. Dedesinin düşmanı olduğu halde İslâm dini -haçlının çocuğu çünkü o,Dedesinin düşmanı olduğu halde İslâm dini -haçlının çocuğu çünkü o, haçlı ordularının çocuğu- dedesinin dinine aykırı olduğu halde o müslüman oluyor.haçlı ordularının çocuğu- dedesinin dinine aykırı olduğu halde o müslüman oluyor. Anlasana oradan... Anlasana oradan...

Roger Garaudy müslüman oluyor, Kaptan Kusto müslüman oluyor, falanca müslüman oluyor... Roger Garaudy müslüman oluyor, Kaptan Kusto müslüman oluyor, falanca müslüman oluyor... Sağır sultanın duyacağı, davulla gümbür gümbür gümbürdetsen duyuramayacağın isimler müslüman oluyor.Sağır sultanın duyacağı, davulla gümbür gümbür gümbürdetsen duyuramayacağın isimler müslüman oluyor. Hiç duymayan kalmayacak isimler müslüman oluyor. Hiç duymayan kalmayacak isimler müslüman oluyor.

İlim yürüdü mü korkma. İlim hâkim oldu mu korkma. İlim yürüdü mü korkma. İlim hâkim oldu mu korkma. İlim alındı mı o zaman kork!İlim alındı mı o zaman kork! Cahil her türlü şeyi yapar. Babasını da keser, vatanını da satar. Cahil her türlü şeyi yapar. Babasını da keser, vatanını da satar.

Benim zihnime bir şey takıldı, takılmasa ama takıldı: Benim zihnime bir şey takıldı, takılmasa ama takıldı:

Bir yahudi 52 milyar dolandırmış, kaçmış. Ötekisi 15 milyar dolandırmış, kaçmış. Bir yahudi 52 milyar dolandırmış, kaçmış. Ötekisi 15 milyar dolandırmış, kaçmış.

Kimden gidiyor bu paralar? Türkiye'nin dışına çıktı mı bizden gidiyor. Kimden gidiyor bu paralar?

Türkiye'nin dışına çıktı mı bizden gidiyor.
Ha sen, ha ben, ha o, ha ötekisi... Ha sen, ha ben, ha o, ha ötekisi...

Bu kadar milyarları biz nasıl bir araya getirebiliriz? Bu kadar milyarları biz nasıl bir araya getirebiliriz? Milyar demek bin tane milyonu üst üste koyacaksın, 1 milyar edecek. Bir tanesi 52 milyar kaçırmış!Milyar demek bin tane milyonu üst üste koyacaksın, 1 milyar edecek. Bir tanesi 52 milyar kaçırmış! Ötekisi 15 milyar kaçırmış! Ötekisi 15 milyar kaçırmış!

Şu milyarcıklardan bir tanesi bizde olsaydı, paramız olsaydı gazete çıkartacaktık;Şu milyarcıklardan bir tanesi bizde olsaydı, paramız olsaydı gazete çıkartacaktık; gazete çıkartamadık! gazete çıkartamadık! 300 milyon paramız olsaydı; hani "Var arkalarında, bilmem kim destek oluyor..." dedikleri, 300 milyon paramız olsaydı; hani "Var arkalarında, bilmem kim destek oluyor..." dedikleri, o kadar paramız olsaydı haftalık dergi çıkartacaktık; çıkartamadık.o kadar paramız olsaydı haftalık dergi çıkartacaktık; çıkartamadık. Matbaamız olmadığından... Çalışa çabalaya, uğraşa didine çıkarmaya çalışıyoruz.Matbaamız olmadığından... Çalışa çabalaya, uğraşa didine çıkarmaya çalışıyoruz. O bize tatlı geliyor. O bize tatlı geliyor. Bizim tarlada çalışmamız, kazma savurmamız, alnımızın terlemesi,Bizim tarlada çalışmamız, kazma savurmamız, alnımızın terlemesi, soğanın üstüne bir yumruk vurup ikiye bölmemiz,soğanın üstüne bir yumruk vurup ikiye bölmemiz, ekmeğe tuza banıp yememiz bize daha tatlı geliyor. Helal. ekmeğe tuza banıp yememiz bize daha tatlı geliyor. Helal.

"Elin kâşânesinden gûşe-i virânemiz yeğdir." Elhamdülillah. "Elin kâşânesinden gûşe-i virânemiz yeğdir." Elhamdülillah. Kendi abudanemiz, soğanımız, tuzumuz bize daha tatlı geliyor. Alnımız açık elhamdülillah. Kendi abudanemiz, soğanımız, tuzumuz bize daha tatlı geliyor. Alnımız açık elhamdülillah.

Bu kadar paramız olsaydı neler yapardık? Bu kadar paramız olsaydı neler yapardık?

52 milyarımız olsaydı, o bize söz söyleyen gazete gibi 10 tane 15 tane gazete çıkartırdık,52 milyarımız olsaydı, o bize söz söyleyen gazete gibi 10 tane 15 tane gazete çıkartırdık, o zaman onu kimse okumazdı. o zaman onu kimse okumazdı. Çünkü ben daha güzel çıkartırım evelallah.Çünkü ben daha güzel çıkartırım evelallah. Param olsa daha güzelini çıkartırım ama para yok; böyle, ne yapalım, soğan ekmekle gidiyoruz. Param olsa daha güzelini çıkartırım ama para yok; böyle, ne yapalım, soğan ekmekle gidiyoruz.

İlim oldu mu korkma. İlim olmadı mı o zaman iş zor. İlim oldu mu korkma. İlim olmadı mı o zaman iş zor.

İkincisi; ve yeksür fîhim veledü'l-hubs. Habes demiş burada ama hubs daha uygun.İkincisi; ve yeksür fîhim veledü'l-hubs. Habes demiş burada ama hubs daha uygun. "Kötülük çocuğu çoğaldığı zaman, o zaman kork." "Kötülük çocuğu çoğaldığı zaman, o zaman kork."

Muhterem kardeşlerim! Her şey helal lokmadan başlıyor.Muhterem kardeşlerim!

Her şey helal lokmadan başlıyor.
İnsan helal lokma yedi mi işi helal helal gider. İnsan helal lokma yedi mi işi helal helal gider. Haram lokma yedi mi kendisi bile eğri eğri gidişine şaşar; Haram lokma yedi mi kendisi bile eğri eğri gidişine şaşar;

"Ya ben niye bu kötülüğü yaptım? Niye böyle?" "Ya ben niye bu kötülüğü yaptım? Niye böyle?"

Tabii ya; geçen akşam yediğin lokmadan haberin var mı? Kazancından haberin var mı? Tabii ya; geçen akşam yediğin lokmadan haberin var mı? Kazancından haberin var mı?

Falancayı aldattın, yalan yere yemin ettin, şöyle yaptın böyle yaptın, Falancayı aldattın, yalan yere yemin ettin, şöyle yaptın böyle yaptın, lokmana haram karıştırdın, filancanın hakkını yedin. lokmana haram karıştırdın, filancanın hakkını yedin. Bu çocuk sana ondan âsi geliyor. Sen bu günahı ondan işliyorsun.Bu çocuk sana ondan âsi geliyor. Sen bu günahı ondan işliyorsun. Bu yanlış yola onun için düştün. İnsan bile bile düşer. Bu yanlış yola onun için düştün. İnsan bile bile düşer.

Evladı da veled-i zina olursa, gayrimeşru olursa, gayrimeşru alâkalardan çocuklar türerse; Evladı da veled-i zina olursa, gayrimeşru olursa, gayrimeşru alâkalardan çocuklar türerse; ana yok, baba yok, uğur yok, bereket yok, hayır yok. ana yok, baba yok, uğur yok, bereket yok, hayır yok. Herif çıktı mı [dışarıya] bakacak, gözü dini imanı para;Herif çıktı mı [dışarıya] bakacak, gözü dini imanı para; "Ben parayı nereden kazanayım?" diye, onu arayacak. "Ben parayı nereden kazanayım?" diye, onu arayacak. "Dolandırıcılıktan mı kazanayım? Piyasayı mı çalıp çırpayım?"Dolandırıcılıktan mı kazanayım? Piyasayı mı çalıp çırpayım? Eroin ticareti mi yapayım? Falanca mı yapayım?" Eroin ticareti mi yapayım? Falanca mı yapayım?"

Birden pat diye zengin olan bir sürü insan var, gazetelerde hep görüyoruz, şaşıyoruz; Birden pat diye zengin olan bir sürü insan var, gazetelerde hep görüyoruz, şaşıyoruz;

"Allah Allah! Dünkü sümüklü çocuk bakıyorsun milyarder olmuş." "Allah Allah! Dünkü sümüklü çocuk bakıyorsun milyarder olmuş."

Nasıl oldu? Yolu var, kolay; Nasıl oldu?

Yolu var, kolay;
Edepsiz oldun mu, terbiyesiz oldun mu, haram yemeye alıştın mı, Edepsiz oldun mu, terbiyesiz oldun mu, haram yemeye alıştın mı, karar verdin mi, çal, çırp, ayart, aldat; ondan sonra paraların hepsi senin oluyor.karar verdin mi, çal, çırp, ayart, aldat; ondan sonra paraların hepsi senin oluyor. Mercedes'e kuruluyor o zaman. Ciğeri beş para etmez insan Mercedes'e kuruluyor. Mercedes'e kuruluyor o zaman. Ciğeri beş para etmez insan Mercedes'e kuruluyor.

Kötü insan arttı mı fena. Asil insanlar oldu mu; namuslu, memleketin hakiki sahibi, soylu insan, Kötü insan arttı mı fena. Asil insanlar oldu mu; namuslu, memleketin hakiki sahibi, soylu insan, sözü senet, borcunu öder, sözünde durur, vaadini yerine getirir, sözü senet, borcunu öder, sözünde durur, vaadini yerine getirir, başkasına merhametli; ondan korkma.başkasına merhametli; ondan korkma. Ama veled-i zina oldu mu; anası zaten kötü kadın,Ama veled-i zina oldu mu; anası zaten kötü kadın, kendisine zaten nasıl küfür ede ede yetiştirmiştir... kendisine zaten nasıl küfür ede ede yetiştirmiştir...

Geçenlerde yakalandı işte bir tanesi; daireleri basıyordu da kötülük yapıyordu.Geçenlerde yakalandı işte bir tanesi; daireleri basıyordu da kötülük yapıyordu. Polisleri kaç gün peşinde dolaştırdı, dolaştırdı, dolaştırdı; yakalandı.Polisleri kaç gün peşinde dolaştırdı, dolaştırdı, dolaştırdı; yakalandı. İşlediği suçların hepsini topladılar, 700 bilmem kaç sene hapis takdir ettiler. İşlediği suçların hepsini topladılar, 700 bilmem kaç sene hapis takdir ettiler. Ömrü yetmiyor, kaç sene daha [hapiste yatacak]... Neden? Ömrü yetmiyor, kaç sene daha [hapiste yatacak]...

Neden?

Anası fahişeymiş. Anası kötü kadınmış. İşte o çocuğun öyle oluşunu oradan anla. Anası fahişeymiş. Anası kötü kadınmış. İşte o çocuğun öyle oluşunu oradan anla.

Oradan anladıktan sonra da eğer memleketini seviyorsan gel, anaların namuslu ana olmasına çalış. Oradan anladıktan sonra da eğer memleketini seviyorsan gel, anaların namuslu ana olmasına çalış. "Anaları namussuz oldu mu çocukları öyle oluyor, aman ne büyük felaket!" diye, işi oradan tuttur. "Anaları namussuz oldu mu çocukları öyle oluyor, aman ne büyük felaket!" diye, işi oradan tuttur.

İki kere iki dört, bu kadar âşikâr! Ne diye inat edip duruyorsun? İki kere iki dört, bu kadar âşikâr! Ne diye inat edip duruyorsun?

Misali var, ismini vereyim isterseniz. Misali var, ismini vereyim isterseniz. Gazetelerde hepiniz okuduğunuz için, ismini ağzımıza bulaştırmayalım diye söylemiyorum. Gazetelerde hepiniz okuduğunuz için, ismini ağzımıza bulaştırmayalım diye söylemiyorum. Kaç tane eve girdi, kaç tane kadının namusuna tecavüz etti; sonunda yakalandı.Kaç tane eve girdi, kaç tane kadının namusuna tecavüz etti; sonunda yakalandı. Hem de müstehcen film seyrederken yakalandı.Hem de müstehcen film seyrederken yakalandı. O da gösteriyor ki; bu iş üstüne vardıkça şeytan iyice insanı avucuna alıyor. O da gösteriyor ki; bu iş üstüne vardıkça şeytan iyice insanı avucuna alıyor. "Tamam, doydum demiyor." insan, daha beter oluyor."Tamam, doydum demiyor." insan, daha beter oluyor. Onu gösteriyor muhterem kardeşlerim. Onu gösteriyor muhterem kardeşlerim.

İşte bu veled-i zina arttı mı o zaman çok fena. İşte bu veled-i zina arttı mı o zaman çok fena. Kötüler, soysuzlar hâkim oldu mu, o zaman felaket. Kötüler, soysuzlar hâkim oldu mu, o zaman felaket.

Ve bir de sakkâr denilen insanlar türeyecek. Ve bir de sakkâr denilen insanlar türeyecek. "Bu sakkâr ne demek?" diye merak etmişler sahâbe-i kirâm da sormuşlar; "Bu sakkâr ne demek?" diye merak etmişler sahâbe-i kirâm da sormuşlar;

"Kimdir bunlar ya Resûlallah?" "Kimdir bunlar ya Resûlallah?"

"Bunlar âhir zamanda yetişen bir çeşit, bir nesildir ki; "Bunlar âhir zamanda yetişen bir çeşit, bir nesildir ki; bir araya geldikleri zaman 'merhaba'ları birbirleriyle lanetleşmek oluyor." bir araya geldikleri zaman 'merhaba'ları birbirleriyle lanetleşmek oluyor."

Hakikaten de bunu akıldan çok uzak görmeyin. Hakikaten de bunu akıldan çok uzak görmeyin. Bugün mahalle arasında delikanlıların konuşmalarına biraz kulak verin; birbirlerine böyle yaparlar. Bugün mahalle arasında delikanlıların konuşmalarına biraz kulak verin; birbirlerine böyle yaparlar.

"Allah kahretsin! Nerelerdeydin ya? Çok özledim seni! Gel bir öpeyim!" "Allah kahretsin! Nerelerdeydin ya? Çok özledim seni! Gel bir öpeyim!"

E niye "Allah kahretsin!" dedin, madem seviyordun? E niye "Allah kahretsin!" dedin, madem seviyordun?

Selâmlaşması öyle. "Allah kahretsin!" dediği, "eşşoğlu" dediği, bilmem ne dediği iltifat ona... Selâmlaşması öyle. "Allah kahretsin!" dediği, "eşşoğlu" dediği, bilmem ne dediği iltifat ona... Böyle yetişiyorlar. Bu neyi gösterir? Törenin bozulduğunu, ahlâkın bozulduğunu gösterir. Böyle yetişiyorlar.

Bu neyi gösterir?

Törenin bozulduğunu, ahlâkın bozulduğunu gösterir.

Eski kitaplarımızı okuyun, anaya nasıl saygı varmış? Eski kitaplarımızı okuyun, anaya nasıl saygı varmış? Ondördüncü, onbeşinci yüzyıldan kitapları okuyun; anneye saygı, babaya saygı,Ondördüncü, onbeşinci yüzyıldan kitapları okuyun; anneye saygı, babaya saygı, büyüğe saygı, töre nasılmış ne kadar sağlammış, görürsünüz. büyüğe saygı, töre nasılmış ne kadar sağlammış, görürsünüz.

O bozulduğu zaman işte artık doğru yoldan çıkacak, Ümmet-i Muhammed'in işi sarpa saracak demek. O bozulduğu zaman işte artık doğru yoldan çıkacak, Ümmet-i Muhammed'in işi sarpa saracak demek.

O halde bunları duyduğumuz zaman biz ne yapalım? O halde bunları duyduğumuz zaman biz ne yapalım?

Bizim yapacağımız şey, bunlar kötü şey olduğuna göre bunların zıddını yapmak… İlme sarılacağız! Bizim yapacağımız şey, bunlar kötü şey olduğuna göre bunların zıddını yapmak…

İlme sarılacağız!
Kur'an öğreneceğiz, hadîs-i şerîf öğreneceğiz, fıkıh öğreneceğiz,Kur'an öğreneceğiz, hadîs-i şerîf öğreneceğiz, fıkıh öğreneceğiz, akâid öğreneceğiz, doğruyu eğriyi öğreneceğiz. Hayrı şerri bileceğiz.akâid öğreneceğiz, doğruyu eğriyi öğreneceğiz. Hayrı şerri bileceğiz. Şerri de bilelim, hayrı da bilelim. Şerri yapmamak için bilelim, hayrı yapmak için bilelim.Şerri de bilelim, hayrı da bilelim. Şerri yapmamak için bilelim, hayrı yapmak için bilelim. İkisini de bilmek lazım. Çünkü büyüklerimiz demişler ki; İkisini de bilmek lazım.

Çünkü büyüklerimiz demişler ki;

Men lem ya'rifi'ş-şerre yeka' fîhi. "Şerri bilmeyen kazâra içine düşer." Men lem ya'rifi'ş-şerre yeka' fîhi. "Şerri bilmeyen kazâra içine düşer." Bilmeden âlet olur, aldanır. Onun için hayrı şerri bileceğiz.Bilmeden âlet olur, aldanır. Onun için hayrı şerri bileceğiz. Zeki olacağız. Gözünüzün ucuyla şöyle bir baktık mı Zeki olacağız. Gözünüzün ucuyla şöyle bir baktık mı adamın ciğerinin köşesini bileceğiz, aldanmayacağız.adamın ciğerinin köşesini bileceğiz, aldanmayacağız. Yanlış yola girmeyeceğiz. İlme sarılacağız, bir. Yanlış yola girmeyeceğiz.

İlme sarılacağız, bir.

İkincisi; namusa, iffete çok dikkat edeceğiz. İkincisi; namusa, iffete çok dikkat edeceğiz. Hanımlarımızın namusu bizim bayrağımız gibidir.Hanımlarımızın namusu bizim bayrağımız gibidir. Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü! Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü! Bayrak için Arif Nihat öyle diyor ya, merhum. Bayrak için Arif Nihat öyle diyor ya, merhum. Bizim namusumuz; kızımızın örtüsü bayrağımızdır, bayrağımız kızımızın örtüsüdür,Bizim namusumuz; kızımızın örtüsü bayrağımızdır, bayrağımız kızımızın örtüsüdür, o kadar birbirine eşittir, o kadar kıymetlidir. o kadar birbirine eşittir, o kadar kıymetlidir. Kızımızın namusu önemlidir. Kızımızın namusu önemlidir. Gözümüzün önünde kimsenin namusuna tecavüz ve sataşma yaptırmayız. Gözümüzün önünde kimsenin namusuna tecavüz ve sataşma yaptırmayız.

Bundan 80 sene kadar önce Fransızlar'dan bir turist gurubu Türkiye'ye gelmiş. Bundan 80 sene kadar önce Fransızlar'dan bir turist gurubu Türkiye'ye gelmiş. Kapalıçarşı'yı gezmek istemişler. Fransızlar "İstanbul'da bir üstü örtülü sokaklar varmış, Kapalıçarşı'yı gezmek istemişler. Fransızlar "İstanbul'da bir üstü örtülü sokaklar varmış, çarşı varmış, çok antika şeyler varmış..." diye duyuyorlar.çarşı varmış, çok antika şeyler varmış..." diye duyuyorlar. Fransızlar gelmiş, çarşıyı pazarı, Kapalıçarşı'yı geziyorlar.Fransızlar gelmiş, çarşıyı pazarı, Kapalıçarşı'yı geziyorlar. Fransız sefaretinden adamlar da var.Fransız sefaretinden adamlar da var. Tabii Fransızlar bizim o zamanki kadınlarımızın örtündüğü gibi örtülü değil. Tabii Fransızlar bizim o zamanki kadınlarımızın örtündüğü gibi örtülü değil. O zaman peçesi de vardı, her tarafı da örtülüydü, kadınlar görünmüyordu.O zaman peçesi de vardı, her tarafı da örtülüydü, kadınlar görünmüyordu. Tabii o kadınların öyle güle oynaya yürüdüğünü görünce çarşıdaki pazardaki aşağı takım,Tabii o kadınların öyle güle oynaya yürüdüğünü görünce çarşıdaki pazardaki aşağı takım, hamallar vesaireler, laf atmaya başlamışlar, bıyık burmaya başlamışlar.hamallar vesaireler, laf atmaya başlamışlar, bıyık burmaya başlamışlar. O sefaretteki kadınlar... Çünkü eskiden kadının çarşıya çıkması yoktu.O sefaretteki kadınlar... Çünkü eskiden kadının çarşıya çıkması yoktu. Çarşıda onu görünce biraz anlaşılan sataşmaya kalkmışlar. Çarşıda onu görünce biraz anlaşılan sataşmaya kalkmışlar.

"Fakat" diyor, Fransız hatırasına yazmış; "Türkler namusa o kadar düşkün ki, "Fakat" diyor, Fransız hatırasına yazmış; "Türkler namusa o kadar düşkün ki, kendileri başkasının namusuna sataşmadıkları gibi, kendileri başkasının namusuna sataşmadıkları gibi, kendi namuslarına başkasını sataştırmadıkları gibi,kendi namuslarına başkasını sataştırmadıkları gibi, gözlerinin önünde velev bir yabancı da olsa yabancıya dahi sataşılmasına razı olmuyorlar." diyor. gözlerinin önünde velev bir yabancı da olsa yabancıya dahi sataşılmasına razı olmuyorlar." diyor.

Namaz için toplanmışlar. Kapalıçarşı'nın içinde namazgâhlar vardı, şimdi hâlâ var mı bilmiyorum. Namaz için toplanmışlar. Kapalıçarşı'nın içinde namazgâhlar vardı, şimdi hâlâ var mı bilmiyorum. Belirli yerlerde namaz yerleri vardı; ezan okunur, esnaf oraya gelir, Belirli yerlerde namaz yerleri vardı; ezan okunur, esnaf oraya gelir, vakit namazı kılar, yine işine giderdi.vakit namazı kılar, yine işine giderdi. Cemaat namaz için toplanmış. Cemaat namaz için toplanmış. Orada o sataşmayı görünce namazı bırakıvermişler, o laf atanları bir kovalamışlar, kaçırtmışlar... Orada o sataşmayı görünce namazı bırakıvermişler, o laf atanları bir kovalamışlar, kaçırtmışlar...

"İşte namussuzluğa müsaade etmez. "İşte namussuzluğa müsaade etmez. Bu kavim öyle necip bir kavimdir ki gözünün önünde birisinin ötekisine, Bu kavim öyle necip bir kavimdir ki gözünün önünde birisinin ötekisine, kendisi ile ilgili olmayan bir kimsenin bile namusuna tecavüz edilmesine,kendisi ile ilgili olmayan bir kimsenin bile namusuna tecavüz edilmesine, sataşılmasına müsaade etmez." diyor. sataşılmasına müsaade etmez." diyor.

Böyleyiz. Böyle olmamız lazım. Namusa itina etmemiz lazım. Böyleyiz. Böyle olmamız lazım. Namusa itina etmemiz lazım. Namussuzluğa da hiç yüz vermememiz lazım. Namussuzluğa da hiç yüz vermememiz lazım. Yaygınlaşmamasına çalışmamız lazım.Yaygınlaşmamasına çalışmamız lazım. Çünkü bu bir hastalık gibidir. Çünkü bu bir hastalık gibidir. Yayıldı mı her tarafa bulaşır. Kolera gibidir, her tarafa bulaşır.Yayıldı mı her tarafa bulaşır. Kolera gibidir, her tarafa bulaşır. Ondan sonra zavallı Anadolu'daki kızcağız kürklere özenir, otomobillere özenir, Ondan sonra zavallı Anadolu'daki kızcağız kürklere özenir, otomobillere özenir, artist olacağım diye buraya gelir, kötü yola düşer. artist olacağım diye buraya gelir, kötü yola düşer. Namusa çok dikkat edeceğiz, ikincisi bu. Namusa çok dikkat edeceğiz, ikincisi bu.

Evlatlarımızı helal sütle beslemeye, temiz pak evlatlar yetiştirmeye gayret edeceğiz. Evlatlarımızı helal sütle beslemeye, temiz pak evlatlar yetiştirmeye gayret edeceğiz. Bir de aramızda böyle töresi bozuk insanları türettirmeyeceğiz.Bir de aramızda böyle töresi bozuk insanları türettirmeyeceğiz. Selâmlaşması, konuşması, görüşmesi her şeyi bize has;Selâmlaşması, konuşması, görüşmesi her şeyi bize has; mertçe, erkekçe, tertemiz pak İslâmca olan bir güzel görünüm içinde olacak. mertçe, erkekçe, tertemiz pak İslâmca olan bir güzel görünüm içinde olacak.

Bir profesör arkadaşımız geldi. Geçen gün konuşuyorduk, muhterem kardeşlerim.Bir profesör arkadaşımız geldi. Geçen gün konuşuyorduk, muhterem kardeşlerim. Çok mühim bir noktaya temas etti. Diyor ki; Çok mühim bir noktaya temas etti. Diyor ki;

"Seni görüp hangi insan İslâm'a özendi de İslâm'a geldi?" "Seni görüp hangi insan İslâm'a özendi de İslâm'a geldi?"

Sen müslüman mısın? "Müslümanım." Ben müslüman mıyım? Sen müslüman mısın?

"Müslümanım."

Ben müslüman mıyım?

Müslümanım. Tamam, "müslümanım" diyorsun ama iyi bir müslüman mısın? Müslümanım.

Tamam, "müslümanım" diyorsun ama iyi bir müslüman mısın?

"E iyiyim tabii..." Peki seni görüp hangi gayrimüslim, hangi yabancı, "E iyiyim tabii..."

Peki seni görüp hangi gayrimüslim, hangi yabancı,
hangi bigâne, hangi dinden uzak insan;hangi bigâne, hangi dinden uzak insan; "Ah, işte bak, ne kadar iyi insan! İdeal insan böyle olur. "Ah, işte bak, ne kadar iyi insan! İdeal insan böyle olur. Mükemmel insan, faziletli insan böyle olur! Mükemmel insan, faziletli insan böyle olur! İşte bu Müslümanlığından dolayı, tamam ben de müslüman olayım!" diye İşte bu Müslümanlığından dolayı, tamam ben de müslüman olayım!" diye senden özenip de kaç kişi İslâm'a gelmek istedi?senden özenip de kaç kişi İslâm'a gelmek istedi? Onu söyle bakalım, diyor. Onu söyle bakalım, diyor.

Muhterem kardeşlerim! Bu doğrudur. İslâm'ın telkini, terbiyesi, öğretilmesi asıl bu yolla olmuştur.Muhterem kardeşlerim!

Bu doğrudur. İslâm'ın telkini, terbiyesi, öğretilmesi asıl bu yolla olmuştur.
Sahâbe-i kirâm gittikleri yerlerde ticaret için gittiler, bazen ticaret yapmaya gittiler. Sahâbe-i kirâm gittikleri yerlerde ticaret için gittiler, bazen ticaret yapmaya gittiler. İslâm'ın Güneydoğu Asya'da vesaire yerlerde gelişmesi ticarî yolla oldu. İslâm'ın Güneydoğu Asya'da vesaire yerlerde gelişmesi ticarî yolla oldu. Tüccar oraya gitti, müslüman tüccar; baktılar sözüne sâdık, ahdine vefalı, parasını tam ödüyor, Tüccar oraya gitti, müslüman tüccar; baktılar sözüne sâdık, ahdine vefalı, parasını tam ödüyor, malda hile yapmıyor, parada hile yapmıyor; hayran kaldılar, müslüman oldular. malda hile yapmıyor, parada hile yapmıyor; hayran kaldılar, müslüman oldular.

Asıl İslâm'ın yayılması budur, muhterem kardeşlerim. Asıl İslâm'ın yayılması budur, muhterem kardeşlerim.

Bir kardeşimiz Amerika'da ihtisas yapmış. Bir kardeşimiz Amerika'da ihtisas yapmış. Profesördür şimdi, tıp profesörü, Amerika'da. Profesördür şimdi, tıp profesörü, Amerika'da. Profesörü onun güzel ahlâkından müslüman olmaya kalkmış. Profesörü onun güzel ahlâkından müslüman olmaya kalkmış.

İşte İslâm'ı böyle yaşayacağız. İşte İslâm'ı böyle yaşayacağız. Töremizle, hareket tarzımızla, hayat tarzımızla başkalarıTöremizle, hareket tarzımızla, hayat tarzımızla başkaları bizim İslâmî yaşayışımıza hayran olacak. İslâm böyle yayılır. bizim İslâmî yaşayışımıza hayran olacak. İslâm böyle yayılır.

"İslâm'a gel, İslâm'a gel, İslâm'a gel! İslâm güzeldir..." "İslâm'a gel, İslâm'a gel, İslâm'a gel! İslâm güzeldir..."

Hayır, yol bu değil. Hayır, yol bu değil.

Yol; hâl dili ile İslâm'ın güzelliğini onlara gösterip onları hak yola çağırmaktır. Yol; hâl dili ile İslâm'ın güzelliğini onlara gösterip onları hak yola çağırmaktır.

Allahu Teâlâ bizi bu derecede güzel müslüman eylesin. Allahu Teâlâ bizi bu derecede güzel müslüman eylesin.

Gelelim ikinci hadîs-i şerîfe: Gelelim ikinci hadîs-i şerîfe:

Bu hadîs-i şerîfi iyi hatırınızda tutun. Bu hadîs-i şerîfi iyi hatırınızda tutun. İlme sarılın, evlatlarınızı iyi yetiştirin ve törenize, İslâm'a sımsıkı bağlı olun. İlme sarılın, evlatlarınızı iyi yetiştirin ve törenize, İslâm'a sımsıkı bağlı olun.

Lâ tezûlü kademe'bni Âdeme yevme'l-kıyâmeti min indi rabbihî hattâ yüs'ele an hamsin: Lâ tezûlü kademe'bni Âdeme yevme'l-kıyâmeti min indi rabbihî hattâ yüs'ele an hamsin: An umrihî fîmâ efnâhu ve an şebâbihî fimâ eblâhu ve an mâlihi min eyne iktesebehû An umrihî fîmâ efnâhu ve an şebâbihî fimâ eblâhu ve an mâlihi min eyne iktesebehû ve fîmâ enfekahû ve mâzâ amile fîmâ alime. ve fîmâ enfekahû ve mâzâ amile fîmâ alime.

Tirmizî rivayet etmiş bu hadîs-i şerîfi, ve'd-deafau "Zayıf hadistir." demiş.Tirmizî rivayet etmiş bu hadîs-i şerîfi, ve'd-deafau "Zayıf hadistir." demiş. Dikkat edin, "zayıf hadis" demiş. Bu hususta dönüp sizlere bir şeyler söyleyeceğim.Dikkat edin, "zayıf hadis" demiş. Bu hususta dönüp sizlere bir şeyler söyleyeceğim. Ama Taberânî'de de var, İbn Hibbân'da da var, İbn Asâkir'de de var, İbn Neccâr'da da var.Ama Taberânî'de de var, İbn Hibbân'da da var, İbn Asâkir'de de var, İbn Neccâr'da da var. Onlar öyle dememişler. Râvisi İbn Mes'ud. Onlar öyle dememişler. Râvisi İbn Mes'ud.

Altında bir hadîs-i şerîf daha var, aynı konuda: Altında bir hadîs-i şerîf daha var, aynı konuda:

Lâ tezûlü kademâ abdin hattâ yüs'ele an erbain: Lâ tezûlü kademâ abdin hattâ yüs'ele an erbain: An umrihî fîmâ efnâhu an ilmihî mâ feale fîhi ve an mâlihî min eyne iktesebehû An umrihî fîmâ efnâhu an ilmihî mâ feale fîhi ve an mâlihî min eyne iktesebehû fîmâ enfekahû ve an cismihî fîmâ eblâhu. fîmâ enfekahû ve an cismihî fîmâ eblâhu.

Bunu da Tirmizî rivayet etmiş ve hasenun sahîhun demiş. Bunu da Tirmizî rivayet etmiş ve hasenun sahîhun demiş.

Muhterem kardeşlerim! Birinci hadîs-i şerîfe dönüyorum. Muhterem kardeşlerim!

Birinci hadîs-i şerîfe dönüyorum.
Birinci hadîs-i şerîfin kısa mânası şu: Birinci hadîs-i şerîfin kısa mânası şu:

Lâ tezûlü kademe'bni Âdeme. "Âdemoğlunun iki ayağı gitmez." Lâ tezûlü kademe'bni Âdeme. "Âdemoğlunun iki ayağı gitmez."

Yani yürümez, bir adım daha ileriye atmaz. Yani yürümez, bir adım daha ileriye atmaz.

Yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde." Min indi rabbihî. Yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde." Min indi rabbihî. "Kul, Rabbinin mahkeme-i kübrâsında, huzurunda bir adım öteye gitmez. İki ayağı bir adım atamaz." "Kul, Rabbinin mahkeme-i kübrâsında, huzurunda bir adım öteye gitmez. İki ayağı bir adım atamaz."

Ne zaman? Hattâ yüs'ele an hamsin. "Beş şey kendisine sorulmadıkça, adımını atamaz ileriye!" Ne zaman?

Hattâ yüs'ele an hamsin. "Beş şey kendisine sorulmadıkça, adımını atamaz ileriye!"

Beş şeyden sorgu var. Beş şeyden sorgu var. Âdemoğluna Rabbinin mahkeme-i kübrâsında, rûz-i mahşerde, huzur-u ilâhîde beş şey sorulacak. Âdemoğluna Rabbinin mahkeme-i kübrâsında, rûz-i mahşerde, huzur-u ilâhîde beş şey sorulacak. Bu beş şeyden sorgu sual olmadıkça âdemoğlu adımını atamaz, yerinden kıpırdayamaz. Bu beş şeyden sorgu sual olmadıkça âdemoğlu adımını atamaz, yerinden kıpırdayamaz.

Nedir bu beş şey? Nedir bu beş şey?

An umrihî. "Ömründen sorgu sual olacak." "Sen kaç yaş yaşadın?" "80." An umrihî. "Ömründen sorgu sual olacak."

"Sen kaç yaş yaşadın?"

"80."

"Neler yaptın ömründe? Ne hayırlar işledin? Gel bakalım..." "Neler yaptın ömründe? Ne hayırlar işledin? Gel bakalım..."

"Yâ Rabbi! Çok uzun seneler... Ben bunun hesabının nasıl vereyim?" "Yâ Rabbi! Çok uzun seneler... Ben bunun hesabının nasıl vereyim?"

Saniyesi saniyesine vereceksin! Küçük büyük ne varsa hepsi zaten yazılmış.Saniyesi saniyesine vereceksin! Küçük büyük ne varsa hepsi zaten yazılmış. Zaten sen unutsan Allah unutmuyor. Hepsi yazılmış, hepsi ortaya çıkacak.Zaten sen unutsan Allah unutmuyor. Hepsi yazılmış, hepsi ortaya çıkacak. Senin unuttuğun şeyleri sen orada göreceksin. Senin unuttuğun şeyleri sen orada göreceksin.

Fîmâ efnâhu. Ömründen sorulacak; ömrünü nerede harcadı? Fîmâ efnâhu. Ömründen sorulacak; ömrünü nerede harcadı?

Nerede harcadın? Kumarhanede mi? Meyhanede mi? Nerede harcadın? Kumarhanede mi? Meyhanede mi? Eğlence yerlerinde mi? Kıraathanede mi? Kahvehanede mi? Televizyonun önünde mi? Eğlence yerlerinde mi? Kıraathanede mi? Kahvehanede mi? Televizyonun önünde mi?

Ne güzel yakışıyor; televizyon-telefisyon. Ne güzel yakışıyor; televizyon-telefisyon.

Televizyon, uzaktan görüntüyü nakleden alet.Televizyon, uzaktan görüntüyü nakleden alet. Telefisyon, yani telef makinası; ömrü telef etmek için. Telefisyon, yani telef makinası; ömrü telef etmek için.

Bu taraftan buğdayı koyup öbür taraftan un yapıldığı gibi, Bu taraftan buğdayı koyup öbür taraftan un yapıldığı gibi, ömrünün saatleri bu taraftan konuluyor,ömrünün saatleri bu taraftan konuluyor, telef makinesinin öbür tarafından un olmuş savrulup gidiyor. telef makinesinin öbür tarafından un olmuş savrulup gidiyor.

"Nerede geçirdin?" diye soracaklar. "Nerede geçirdin?" diye soracaklar.

"Neden? Televizyon seyretmek günah mı hocam?" "Neden? Televizyon seyretmek günah mı hocam?"

Yahu okuyacağın kitaplar var, yapacağın hayırlar var; Yahu okuyacağın kitaplar var, yapacağın hayırlar var; koşturman lazım, çalışman lazım, uğraşman lazım! koşturman lazım, çalışman lazım, uğraşman lazım! Vaktin varsa sen gel bana, yapılacak nice işler var... Vaktin varsa sen gel bana, yapılacak nice işler var...

İkincisi; ve an şebâbihî. İkincisi; ve an şebâbihî. Ömründen genel sorulduğu gibi özel olarak gençliğinden sorulacak.Ömründen genel sorulduğu gibi özel olarak gençliğinden sorulacak. Gençlik, altın çağ. Hem altın çağ hem de delikanlılık çağı. Gençlik, altın çağ. Hem altın çağ hem de delikanlılık çağı.

Gücün kuvvetin yerindeyken, sıhhatin iyiyken, gönlünden kafandan ne gibi fikirler geçerdi? Gücün kuvvetin yerindeyken, sıhhatin iyiyken, gönlünden kafandan ne gibi fikirler geçerdi? Ömrünü nerede harcadın? Hayra mı sarf ettin, şerre mi sarf ettin? Ömrünü nerede harcadın? Hayra mı sarf ettin, şerre mi sarf ettin? Ömrün gençlik safhasından özel bir sorgu sual olacak, iki. Ömrün gençlik safhasından özel bir sorgu sual olacak, iki.

Fîmâ eblâhu. "Bu gençliğini nerede yıprattın?" diye soracaklar. Fîmâ eblâhu. "Bu gençliğini nerede yıprattın?" diye soracaklar.

"Dinçtin, sapasağlamdın, çakı gibiydin, çelik gibiydin, yay gibiydin,"Dinçtin, sapasağlamdın, çakı gibiydin, çelik gibiydin, yay gibiydin, kıvırsalar zıp diye yine kalkardın. kıvırsalar zıp diye yine kalkardın. Sen bu gençliği nerede harcadın? Nasıl belin iki kat oldu?Sen bu gençliği nerede harcadın? Nasıl belin iki kat oldu? Niye böyle bu duruma düştün? Niye böyle elin ayağın titriyor?Niye böyle bu duruma düştün? Niye böyle elin ayağın titriyor? Niye böyle yıprattın vücudunu? Gençliğini nerede yıprattın?" diye soracaklar. Niye böyle yıprattın vücudunu? Gençliğini nerede yıprattın?" diye soracaklar.

Ve an mâlihî. İnsanın malından soracaklar. Ve an mâlihî. İnsanın malından soracaklar. Mal, sahip olduğu parası pulu, evi barkı, iktisap ettiği. Mal, sahip olduğu parası pulu, evi barkı, iktisap ettiği.

Min eyne iktesebehû. Nereden kazandın bu malı? Min eyne iktesebehû. Nereden kazandın bu malı? Helalden mi haramdan mı? Ticaretle mi rüşvetle mi? Helalden mi haramdan mı? Ticaretle mi rüşvetle mi?

Ve fîmâ enfekahû. Ve nereye sarf ettin? Hayra mı sarf ettin, şerre mi sarf ettin? Ve fîmâ enfekahû. Ve nereye sarf ettin? Hayra mı sarf ettin, şerre mi sarf ettin? Filanca lüks otelin falanca gecesini kapatıp da şu kadar içki harcayarak, Filanca lüks otelin falanca gecesini kapatıp da şu kadar içki harcayarak, bu kadar zevk, bu kadar dansöz çağırıp, bu kadar şarkıcı toplayıp da mı harcadın? bu kadar zevk, bu kadar dansöz çağırıp, bu kadar şarkıcı toplayıp da mı harcadın? Şu şu şu hayırlara mı harcadın? Kazanç yerini de soracaklar, harcama yerini de soracaklar. Şu şu şu hayırlara mı harcadın? Kazanç yerini de soracaklar, harcama yerini de soracaklar.

Ve mâzâ amile fîmâ alime. İnsanoğluna bildiği şeyle ne amel ettiği sorulacak. Ve mâzâ amile fîmâ alime. İnsanoğluna bildiği şeyle ne amel ettiği sorulacak.

"İskenderpaşa camiine gittin mi?" "Gittim yâ Rabbi!" diyecek, gidenler. "İskenderpaşa camiine gittin mi?"

"Gittim yâ Rabbi!" diyecek, gidenler.

"Oradaki hadisleri dinledin mi?" "Dinledim yâ Rabbi!" diyecek. "Anladın mı?" "Oradaki hadisleri dinledin mi?"

"Dinledim yâ Rabbi!" diyecek.

"Anladın mı?"

"Anladım yâ Rabbi!" Arkasından; "Tuttun mu?" diyecek. "Anladım yâ Rabbi!"

Arkasından;

"Tuttun mu?" diyecek.

"Öğrendiğini tatbik ettin mi?" "Kur'an okudun mu?" "Okudum." "Öğrendiğini tatbik ettin mi?"

"Kur'an okudun mu?"

"Okudum."

"Falanca vaazı dinledin mi?" "Dinledim." "Filanca kitabı okudun mu?" "Okudum." "Falanca vaazı dinledin mi?"

"Dinledim."

"Filanca kitabı okudun mu?"

"Okudum."

"Filanca okula devam edip de şu dersleri gördün mü?" "Gördüm." "Filanca okula devam edip de şu dersleri gördün mü?"

"Gördüm."

"Filanca gün annen baban sana şu nasihati etti mi?" "Etti." "Filanca gün annen baban sana şu nasihati etti mi?"

"Etti."

"Deden şu sözleri söyledi mi?" "Söyledi." "Deden şu sözleri söyledi mi?"

"Söyledi."

"Bu bildiklerini tatbik ettin mi etmedin mi, söyle bakalım!"Bu bildiklerini tatbik ettin mi etmedin mi, söyle bakalım! Bu bildiklerinle ne yaptın?" diye soracaklar. Bilgisinin tatbikini soracaklar. Bu bildiklerinle ne yaptın?" diye soracaklar. Bilgisinin tatbikini soracaklar.

Muhterem kardeşlerim! Burada beş şey böylece tamam oldu. Muhterem kardeşlerim!

Burada beş şey böylece tamam oldu.
Ömrünü soracaklar. Gençliğini nerede yıprattığını soracaklar. Ömrünü soracaklar. Gençliğini nerede yıprattığını soracaklar. Malını nereden kazandığını, nereye harcadığını soracaklar. Malını nereden kazandığını, nereye harcadığını soracaklar. Bildiği ile amel edip etmediğini soracaklar.Bildiği ile amel edip etmediğini soracaklar. Ne yaptığını, bildiğini tatbik edip etmediği soracaklar. Beş şey. Ne yaptığını, bildiğini tatbik edip etmediği soracaklar. Beş şey.

Buna Tirmizî "zayıf hadistir" demiş. Buna Tirmizî "zayıf hadistir" demiş.

Hadis alimleri çok ciddi insanlar oldukları için kılı kırka yarmışlardır. Hadis alimleri çok ciddi insanlar oldukları için kılı kırka yarmışlardır. Sözün kendisi doğru olsa bile, senedinde ve bir yerinde bir kusur olduğu zaman Sözün kendisi doğru olsa bile, senedinde ve bir yerinde bir kusur olduğu zaman açıkça arkasından söylemişlerdir.açıkça arkasından söylemişlerdir. Bu kitabı yazan Gümüşhaneli Hocamız da bunu almış, buraya yazmış. Ama niye almış? Bu kitabı yazan Gümüşhaneli Hocamız da bunu almış, buraya yazmış. Ama niye almış?

Bir kere Tirmizî "zayıf hadis" demiş ama öteki alimler "zayıf" dememişler, onun için almış. Bir kere Tirmizî "zayıf hadis" demiş ama öteki alimler "zayıf" dememişler, onun için almış. İkincisi, arkasından bir hadîs-i şerîf daha getiriyor; aynı mânayı destekleyen bir hadîs-i şerîf.İkincisi, arkasından bir hadîs-i şerîf daha getiriyor; aynı mânayı destekleyen bir hadîs-i şerîf. Oradan anlaşılıyor ki içindeki sözler doğruymuş.Oradan anlaşılıyor ki içindeki sözler doğruymuş. O bakımdan, Hocamız; "Zayıf olmasının bir mahzuru yok." demiş oluyor.O bakımdan, Hocamız; "Zayıf olmasının bir mahzuru yok." demiş oluyor. "Ben hadis alimi miyim? Hadis alimiyim." demiş oluyor."Ben hadis alimi miyim? Hadis alimiyim." demiş oluyor. "Merak etmeyin, Tirmizî böyle demişse de, ben bu konuyu bildiğim için, "Merak etmeyin, Tirmizî böyle demişse de, ben bu konuyu bildiğim için, bunu destekleyen başka hadîs-i şerîf de var, o bakımdan bunun içindeki muhtevâsı doğrudur,bunu destekleyen başka hadîs-i şerîf de var, o bakımdan bunun içindeki muhtevâsı doğrudur, ben bunu kabul ediyorum." demek.ben bunu kabul ediyorum." demek. Yani hadis alimi olarak ondan [o hadisi alıyor]. Yani hadis alimi olarak ondan [o hadisi alıyor].

Bizim bu okuduğumuz kitabı biz niye okuyoruz? Bizim bu okuduğumuz kitabı biz niye okuyoruz?

Gümüşhaneli Hocamız bu hadîs-i şerîfleri uygun görmüş, toplamış.Gümüşhaneli Hocamız bu hadîs-i şerîfleri uygun görmüş, toplamış. Her hafta okunsun, okunsun da insanlar dinini öğrensin, iyi müslüman olsunlar diye.Her hafta okunsun, okunsun da insanlar dinini öğrensin, iyi müslüman olsunlar diye. "Bu hadis kitabını devrederse bayağı bir alim olur." diye rivayet edermiş."Bu hadis kitabını devrederse bayağı bir alim olur." diye rivayet edermiş. Ve onun için bu kitabı haftada bir okurlarmış, hem de herkes eline kitabı alırmış,Ve onun için bu kitabı haftada bir okurlarmış, hem de herkes eline kitabı alırmış, Arapça'sını hızla okuyup geçerlermiş. O zaman herkes Arapça bilirmiş. Arapça'sını hızla okuyup geçerlermiş. O zaman herkes Arapça bilirmiş.

Bizden öncekiler geldi; hızlı okuyup mânasını verip geçiyorlardı.Bizden öncekiler geldi; hızlı okuyup mânasını verip geçiyorlardı. Biz geldik; yavaş okuyoruz, uzun anlatıyoruz, ondan sonra geçiyoruz. Biz geldik; yavaş okuyoruz, uzun anlatıyoruz, ondan sonra geçiyoruz. Devir değişiyor. Çünkü anlatmadan anlamaz.Devir değişiyor. Çünkü anlatmadan anlamaz. Kelimeyi bilmez, mânayı bilmez. Biz anlatma durumuna düşüyoruz. Bu böyle güzel bir kitaptır. Kelimeyi bilmez, mânayı bilmez. Biz anlatma durumuna düşüyoruz. Bu böyle güzel bir kitaptır.

Biz bu kitabı okuyoruz diye bazıları bizi bazı mecmualarda tenkit ettiler. Biz bu kitabı okuyoruz diye bazıları bizi bazı mecmualarda tenkit ettiler. "Niye bu kitabı okuyor?" Bu kitabı kötülemeye kalktılar. "Niye bu kitabı okuyor?" Bu kitabı kötülemeye kalktılar.

Bu kitap iyi bir kitap mı, kötü bir kitap mı? Bu kitap iyi bir kitap mı, kötü bir kitap mı?

Halil Hoca bir kitap yazmış; Günümüzün Meselelerine Fetvalar. Halil Hoca bir kitap yazmış; Günümüzün Meselelerine Fetvalar. Üçüncü cilt. Birisi sormuş: "Râmûzü'l-ehâdîs kitabını bazı kimseler okuyorlar. Üçüncü cilt. Birisi sormuş: "Râmûzü'l-ehâdîs kitabını bazı kimseler okuyorlar. -Biz, burada okuyoruz.- Bu kitap nasıl bir kitaptır?" O da elini vicdanına koymuş; -Biz, burada okuyoruz.- Bu kitap nasıl bir kitaptır?"

O da elini vicdanına koymuş;

"Güzel bir kitaptır. İmam-ı Suyûtî'nin el-Câmiu's-sağîr'i gibi matlup bir kitaptır. "Güzel bir kitaptır. İmam-ı Suyûtî'nin el-Câmiu's-sağîr'i gibi matlup bir kitaptır. İçinde zayıf hadisler varsa da o zarar vermez.İçinde zayıf hadisler varsa da o zarar vermez. Çünkü sahibi alim kimsedir, bilerek koymuştur, faydalı bir kitaptır." demiş. Çünkü sahibi alim kimsedir, bilerek koymuştur, faydalı bir kitaptır." demiş.

Üçüncü cildinin 18. sayfasında. Ona da teşekkür ederiz. Çünkü hakkı söylemiş oluyor. Üçüncü cildinin 18. sayfasında.

Ona da teşekkür ederiz. Çünkü hakkı söylemiş oluyor.

Biz de zaten, [Mehmed Zahid] Hocamız bana bunu okuma müsaadesi verirken demişti ki; Biz de zaten, [Mehmed Zahid] Hocamız bana bunu okuma müsaadesi verirken demişti ki;

"Es'ad, istediğin hadîs-i şerîfi okursun, istediğini atlayıp öbür tarafa geçersin." "Es'ad, istediğin hadîs-i şerîfi okursun, istediğini atlayıp öbür tarafa geçersin."

Maksat Resûlullah Efendimiz'in nasihatlerini size iletmek. Maksat Resûlullah Efendimiz'in nasihatlerini size iletmek.

İkinci hadîs-i şerîf bu mânayı takviye ediyor, ötekisinin de eksiğini tamamlıyor.İkinci hadîs-i şerîf bu mânayı takviye ediyor, ötekisinin de eksiğini tamamlıyor. Böylece ötekisinin de takviyesi yapılmış oluyor. Böylece ötekisinin de takviyesi yapılmış oluyor.

İkinci hadîs-i şerîf şöyle: İkinci hadîs-i şerîf şöyle:

Lâ tezûlü kademâ abdin. "Kulun adımları gitmez." Bir adım ileriye atamaz. Lâ tezûlü kademâ abdin. "Kulun adımları gitmez."

Bir adım ileriye atamaz.

Hattâ yüs'ele an erbain. "Dört şeyden sorulmadıkça:" Hattâ yüs'ele an erbain. "Dört şeyden sorulmadıkça:"

An umrihî. "Ömründen sorulmadıkça gitmez."An umrihî. "Ömründen sorulmadıkça gitmez." Fîmâ efnâhu. "Ömrü nerede yıprattı?" diye sorulur. Fîmâ efnâhu. "Ömrü nerede yıprattı?" diye sorulur.

İkincisi; ve an ilmihî mâ feale fîhi. İkincisi; ve an ilmihî mâ feale fîhi.

"İlmiyle ne amel etti?" diye ondan sormadıkça. "İlmiyle ne amel etti?" diye ondan sormadıkça.

Ve an mâlihî. "Malından sorulmadıkça." Min eyne iktesebehû fîmâ enfekahû. Ve an mâlihî. "Malından sorulmadıkça." Min eyne iktesebehû fîmâ enfekahû. "Nereden kazandı, nereye harcadı?" Onu [sormadıkça]... "Nereden kazandı, nereye harcadı?" Onu [sormadıkça]...

Ve an cismihî fîmâ eblâhu. "Cesedinden sorulmadıkça, 'Bunu nerede yıprattın?' diye." Ve an cismihî fîmâ eblâhu. "Cesedinden sorulmadıkça, 'Bunu nerede yıprattın?' diye."

Muhterem kardeşlerim! Dikkat edilirse burada aynı ötekilerde olan şey[lerin] hepsi var. Muhterem kardeşlerim!

Dikkat edilirse burada aynı ötekilerde olan şey[lerin] hepsi var.
Yalnız ifade değişmiş, o ötekisinde ikiye ayırdığı şeyi birisinin içine sokmuş, yine aynı şey mevcut.Yalnız ifade değişmiş, o ötekisinde ikiye ayırdığı şeyi birisinin içine sokmuş, yine aynı şey mevcut. Demek ki bir râvi öyle hatırlamış, ötekisi böyle hatırlamış.Demek ki bir râvi öyle hatırlamış, ötekisi böyle hatırlamış. Birisinin senedi sağlam, o hasenun sahîhun diye sıfatlandırılmış; Birisinin senedi sağlam, o hasenun sahîhun diye sıfatlandırılmış; bir hadîs-i şerîf, ötekisinde de "Bu senedi itibariyle zayıf hadistir." diye alimlerimiz, bir hadîs-i şerîf, ötekisinde de "Bu senedi itibariyle zayıf hadistir." diye alimlerimiz, Allah razı olsun, güzelce bildirmişler. Allah razı olsun, güzelce bildirmişler.

Muhterem kardeşlerim! Bu kadar sözün hulâsası şu ki; bu mesele doğrudur. Muhterem kardeşlerim!

Bu kadar sözün hulâsası şu ki; bu mesele doğrudur.

Rabbimiz'in huzurunda ömrümüzden sorgu sual olacak. Rabbimiz'in huzurunda ömrümüzden sorgu sual olacak. Bu ömrü nerede geçirdiğimizi soracaklar. Onun için şimdiden cevabını hazırlayalım.Bu ömrü nerede geçirdiğimizi soracaklar. Onun için şimdiden cevabını hazırlayalım. Yazı mı yazarsınız, bir yere not mu edersiniz, yoksa kendinize çekidüzen mi verirsiniz...Yazı mı yazarsınız, bir yere not mu edersiniz, yoksa kendinize çekidüzen mi verirsiniz... Yaptığınız kötü işlerden vazgeçin, iyi işlere yönelin.Yaptığınız kötü işlerden vazgeçin, iyi işlere yönelin. Eskilere tevbe edin. Yalvarın, gözyaşı dökün. Eskilere tevbe edin. Yalvarın, gözyaşı dökün. "Yâ Rabbi!" deyin, "Sen ayıpları örtücüsün, beni mahşer halkına rezil etme."Yâ Rabbi!" deyin, "Sen ayıpları örtücüsün, beni mahşer halkına rezil etme. Benim şu defterimi onların karşısında açma.Benim şu defterimi onların karşısında açma. Beni affeyle, mağfiret eyle!" deyin. Bundan sonra tevbe edin, hak yola girin. Beni affeyle, mağfiret eyle!" deyin. Bundan sonra tevbe edin, hak yola girin.

İkincisi; Allahu Teâlâ hazretleri bildiği şeyi tatbik edip etmediğini soracak.İkincisi; Allahu Teâlâ hazretleri bildiği şeyi tatbik edip etmediğini soracak. Bildiklerinizi tatbik edin. Bildiğini tatbik edene AllahBildiklerinizi tatbik edin. Bildiğini tatbik edene Allah bilmediği ilimlerin kapısını açar da evliyâullah yapar.bilmediği ilimlerin kapısını açar da evliyâullah yapar. Onun için bildiğiniz şeyi tatbik edin kardeşlerim.Onun için bildiğiniz şeyi tatbik edin kardeşlerim. Bildiğini tatbik eden insan Allah'ın sevgili kulu olur; Bildiğini tatbik eden insan Allah'ın sevgili kulu olur; mânevî gözü açılır, keramete erer, Allah'ın sevgili kulu olur.mânevî gözü açılır, keramete erer, Allah'ın sevgili kulu olur. Bilinmeyen şeyleri bilir, başkasının bilmediği şeyleri bilir. Bilinmeyen şeyleri bilir, başkasının bilmediği şeyleri bilir. Bildiğinizi duyduğunuzu tatbik edin. Bildiğinizi duyduğunuzu tatbik edin.

Muhterem kardeşlerim! Üçüncüsü; malınızı nereden kazandığınıza dikkat edin, Muhterem kardeşlerim!

Üçüncüsü; malınızı nereden kazandığınıza dikkat edin,
helalden kazanın; nereye sarf ettiğinize dikkat edin, israfa ve harama sarf etmeyin.helalden kazanın; nereye sarf ettiğinize dikkat edin, israfa ve harama sarf etmeyin. Harama sarf etmeyeceksiniz, tamam.Harama sarf etmeyeceksiniz, tamam. İsrafa da sarf etmeyin. Boş yere de sarf etmeyin, lüzumsuz yere de sarf etmeyin.İsrafa da sarf etmeyin. Boş yere de sarf etmeyin, lüzumsuz yere de sarf etmeyin. Hayra sarf edin ki hayırların hepsi sizin bizim gibi müslüman hayırseverler sayesinde oluyor. Hayra sarf edin ki hayırların hepsi sizin bizim gibi müslüman hayırseverler sayesinde oluyor.

Şu camiyi İskender Paşa yapmasaydı, ondan sonra gelen nesiller tamir etmeselerdi, Şu camiyi İskender Paşa yapmasaydı, ondan sonra gelen nesiller tamir etmeselerdi, Allah razı olsun, sizler yan tarafını ibadete açmasaydınız...Allah razı olsun, sizler yan tarafını ibadete açmasaydınız... Yan tarafta dut ağacı vardı, dut mevsiminde dutlar olurdu, yerlere dökülürdü, Yan tarafta dut ağacı vardı, dut mevsiminde dutlar olurdu, yerlere dökülürdü, parmak gibi karasinekler uçuşurdu orada... parmak gibi karasinekler uçuşurdu orada... Allah razı olsun, orasını cami yaptınız.Allah razı olsun, orasını cami yaptınız. Orası şu oturduğunuz yerin iki mislidir.Orası şu oturduğunuz yerin iki mislidir. Orada namaz kılındıkça, buraya 50 kuruş, 1 lira, 10 liraOrada namaz kılındıkça, buraya 50 kuruş, 1 lira, 10 lira para veren herkesin defterine sevap yazılıyor.para veren herkesin defterine sevap yazılıyor. İyi bir şey yaptık elhamdülillah.İyi bir şey yaptık elhamdülillah. Ben de iftihar ediyorum ki, bir arazi parçasının,Ben de iftihar ediyorum ki, bir arazi parçasının, kurtlu sinekli bir toprak parçası olmasından kurtulup ibadethane olmasına yaradı, yaradık.kurtlu sinekli bir toprak parçası olmasından kurtulup ibadethane olmasına yaradı, yaradık. Bir işe yaradık hiç olmazsa... Şu ölümlü dünyada hiçbir işe yaramazken bir işe yaradık elhamdülillah.Bir işe yaradık hiç olmazsa... Şu ölümlü dünyada hiçbir işe yaramazken bir işe yaradık elhamdülillah. Parayı nereye harcadığımıza mutlaka dikkat edeceğiz. Hayra harcayacağız. Parayı nereye harcadığımıza mutlaka dikkat edeceğiz. Hayra harcayacağız. Bunlar para vermeseydiniz yapılmazdı. Bu Kur'an kursları yapılmazdı, bu hayrât u hasenât yapılmazdı. Bunlar para vermeseydiniz yapılmazdı. Bu Kur'an kursları yapılmazdı, bu hayrât u hasenât yapılmazdı.

Yanımıza dul kadınlar geliyor, çocuğu ölmüş kadınlar geliyor,Yanımıza dul kadınlar geliyor, çocuğu ölmüş kadınlar geliyor, Ankara'dan bilmem nereden hastalar geliyor. Ankara'dan bilmem nereden hastalar geliyor.

Birinci derece devlet memuru olarak emekliye ayrılmış da muhtaç duruma düşmüş.Birinci derece devlet memuru olarak emekliye ayrılmış da muhtaç duruma düşmüş. Allah karısına, kendisine hastalık vermiş. Allah karısına, kendisine hastalık vermiş. Onlar doktorlar, ilaçlar milaçlar derken el açacak duruma düşmüş.Onlar doktorlar, ilaçlar milaçlar derken el açacak duruma düşmüş. Geliyorlar, bizden istiyorlar, sizden istiyorlar. Sizden isteyecekler. Geliyorlar, bizden istiyorlar, sizden istiyorlar. Sizden isteyecekler.

Müslüman hayırseverdir. Elini açacak, elinden geldiğince yardım edecek.Müslüman hayırseverdir. Elini açacak, elinden geldiğince yardım edecek. İsrafa, harama değil de, hayrât u hasenâta verecek de dua kazanacak. İsrafa, harama değil de, hayrât u hasenâta verecek de dua kazanacak. Sevaplı işler yapacak. Âhirette yüzü gülecek. Hepimizin yapmamız gereken şey bu. Sevaplı işler yapacak. Âhirette yüzü gülecek. Hepimizin yapmamız gereken şey bu. Malımızı nereden kazandığımızı ve nereye harcadığımıza dikkat edelim, aziz kardeşlerim. Malımızı nereden kazandığımızı ve nereye harcadığımıza dikkat edelim, aziz kardeşlerim.

Bir de; ve an cismihî fîmâ eblâhu.Bir de; ve an cismihî fîmâ eblâhu. Bu bedenimizi nerede harcadığımıza, yıprattığımıza dikkat edelim.Bu bedenimizi nerede harcadığımıza, yıprattığımıza dikkat edelim. Bu beden bize emanettir. Bu bedeni sigara içip içini zift doldurmaya hakkın yok kardeşim. Bu beden bize emanettir. Bu bedeni sigara içip içini zift doldurmaya hakkın yok kardeşim.

"İçerim. Bazı kitaplarda 'Bir mahzuru da yok.' demişler." "İçerim. Bazı kitaplarda 'Bir mahzuru da yok.' demişler."

Mahzuru var! Mahzuru var, Kim ne derse desin mahzuru var!Mahzuru var! Mahzuru var, Kim ne derse desin mahzuru var! bu sigaranın mahzuru var! bu sigaranın mahzuru var! Benim eniştem -yakınım- sigaradan öldü. "Üç ay ömrün kaldı." dediler.Benim eniştem -yakınım- sigaradan öldü. "Üç ay ömrün kaldı." dediler. Köyde, günde iki paket sigara içerdi. İçe içe içe ciğerini zift doldurmuş. Köyde, günde iki paket sigara içerdi. İçe içe içe ciğerini zift doldurmuş. Bir kış soba yandığı zaman silmezsen bir dahaki sene kullanabiliyor musun?Bir kış soba yandığı zaman silmezsen bir dahaki sene kullanabiliyor musun? 20-30 sene püfür püfür, püfür püfür bu ağız tütüyor, içerisi zift doluyor, zifir doluyor. 20-30 sene püfür püfür, püfür püfür bu ağız tütüyor, içerisi zift doluyor, zifir doluyor. Ondan sonra sigaranın mahzuru yokmuş!Ondan sonra sigaranın mahzuru yokmuş! Ya insaf! Allah insaf versin. Akıl var mantık var, bu kadar âşikâr bir şey.Ya insaf! Allah insaf versin. Akıl var mantık var, bu kadar âşikâr bir şey. Niye inat ediyorsun kardeşim? Bunu Allah soracak. Niye inat ediyorsun kardeşim?

Bunu Allah soracak.
"Bu bedeni sen niye yıprattın? Gel bakalım, bu ciğeri niye ziftle doldurdun?"Bu bedeni sen niye yıprattın? Gel bakalım, bu ciğeri niye ziftle doldurdun? Ben sana bu selahiyeti verdim mi?" der. "İçki masasında niye yıprattın?Ben sana bu selahiyeti verdim mi?" der. "İçki masasında niye yıprattın? Kumar masasında niye yıprattın? Kötü yollarda niye yıprattın?" diye sorar. Kumar masasında niye yıprattın? Kötü yollarda niye yıprattın?" diye sorar. "Niye bakmadın?" diye sorar. "Niye bakmadın?" diye sorar.

"Niye ibadet edeceğim diye uykusuz kaldın da bu hastalığa düştün?" diye de sorar,"Niye ibadet edeceğim diye uykusuz kaldın da bu hastalığa düştün?" diye de sorar, o tarafını da söyleyelim. o tarafını da söyleyelim. Çünkü bu bedenin bizim üzerimizde hakkı var kardeşim, ibadeti bile ölçülü yapacağız.Çünkü bu bedenin bizim üzerimizde hakkı var kardeşim, ibadeti bile ölçülü yapacağız. Uyku zamanında uyku, ibadet zamanında ibadet,Uyku zamanında uyku, ibadet zamanında ibadet, yemek zamanında yemek, istirahat zamanında istirahat, oyun zamanında oyun.yemek zamanında yemek, istirahat zamanında istirahat, oyun zamanında oyun. İslâmî mânada neyse, müsaade olan tarafta müsaade. İslâmî mânada neyse, müsaade olan tarafta müsaade.

İslâm ölçü dinidir. Peygamber Efendimiz güreşen gençleri gördü de mâni olmadı, "yapın" dedi. İslâm ölçü dinidir. Peygamber Efendimiz güreşen gençleri gördü de mâni olmadı, "yapın" dedi. "Çocuklarınıza yüzmeyi, ok atmayı, ata binmeyi öğretin." dedi. "Çocuklarınıza yüzmeyi, ok atmayı, ata binmeyi öğretin." dedi.

Bizim dinimiz her şeyi güzeldir. Bizim dinimiz gençlere de yarar, Bizim dinimiz her şeyi güzeldir. Bizim dinimiz gençlere de yarar, çocuklara da yarar, kadınlara da yarar, erkeklere de yarar, yaşlılara da yarar, herkese yarar. çocuklara da yarar, kadınlara da yarar, erkeklere de yarar, yaşlılara da yarar, herkese yarar. Herkes bu dinden cebini doldurur, kâr eder. Herkes bu dinden cebini doldurur, kâr eder. Yaşlılar hürmet görür, gençler sevap kazanır, kadınlar kocasından izzet itibar görür, Yaşlılar hürmet görür, gençler sevap kazanır, kadınlar kocasından izzet itibar görür, sataşılmaz, namuslu hür rahat yaşar. Herkes bu dinden kâr eder. sataşılmaz, namuslu hür rahat yaşar. Herkes bu dinden kâr eder.

Allahu Teâlâ hazretleri bu güzel dinin, bu büyük nimetin kadr u kıymetini Allahu Teâlâ hazretleri bu güzel dinin, bu büyük nimetin kadr u kıymetini bilmeyi cümlemize nasip eylesin. Bizi has, hakiki müslüman eylesin.bilmeyi cümlemize nasip eylesin. Bizi has, hakiki müslüman eylesin. Velev kerihe'l-kâfirûn, kâfirler istemeseler de, istemiyorlar ama, istemeseler deVelev kerihe'l-kâfirûn, kâfirler istemeseler de, istemiyorlar ama, istemeseler de Allah bizi bu güzel yoldan bir an bile ayırmasın. Allah bizi bu güzel yoldan bir an bile ayırmasın. Yolunda dâim, zikrinde kâim eylesin.Yolunda dâim, zikrinde kâim eylesin. Türkiye'yi silme Edirne'den Kars'a kadar evliyâullah yurdu eylesin. Türkiye'yi silme Edirne'den Kars'a kadar evliyâullah yurdu eylesin.

Bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha. Bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2