Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

İslam ve Takva Yolu: Tasavvufun Önemi ve Değeri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Şevvâl 1417 / 13.02.1997

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, yurt içinde ve yurt dışında verdiği konferanslar, açılış ve kapanış konuşmalarından oluşmaktadır.

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in yolunu insanlara anlatmaya çalışan hocamızın muhtelif yerlerde/ülkelerde yapmış oldukları konuşmalardan oluşmaktadır. Konuşmalarda genellikle önce İslâm’ın hak ve gerçek olduğu, büyüklüğü ortaya konuluyor ve İslâm’ın prensipleri hakkında genel bilgiler veriliyor. Geçmiş ümmetlerin kitaplarında Peygamber Efendimiz’le ilgili haberler olduğu ifade ediliyor. Sonra Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in ahlâkı ve bazı güzel ahlâklar anlatılıyor. Peygamber Efendimiz’e en güzel şekilde uymanın yolu olan, ihsân yolu olan tasavvuf üzerinde duruluyor. Nefsi terbiye etmek, güzel ahlâk sahibi olmak için neler yapmak gerektiği anlatılıyor. Zikir ve zikrin usûlü hakkında bilgiler veriliyor. En son bölümde ise, tebliğ ve irşad çalışmalarının önemi üzerinde duruluyor, herkesin İslâm’a hizmet etmesi gerektiği vurgulanıyor.

COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır. Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler bulunmaktadır. Keza Mehmed Zahid Efendi, hocası Necati Lugal, Ali Yakup Cenkçiler ve Muammer Dolmacı hakkında da bağımsız yazılar kaleme almıştır.

Gönül Gözüyle Bakış, Kur'an ve Hadislerde Tasavvufun Temelleri, Tasavvuf ve Emperyalizm, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İslam ve Takva Yolu: Tasavvufun Önemi ve Değeri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Şevvâl 1417 / 13.02.1997

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, yurt içinde ve yurt dışında verdiği konferanslar, açılış ve kapanış konuşmalarından oluşmaktadır.

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in yolunu insanlara anlatmaya çalışan hocamızın muhtelif yerlerde/ülkelerde yapmış oldukları konuşmalardan oluşmaktadır. Konuşmalarda genellikle önce İslâm’ın hak ve gerçek olduğu, büyüklüğü ortaya konuluyor ve İslâm’ın prensipleri hakkında genel bilgiler veriliyor. Geçmiş ümmetlerin kitaplarında Peygamber Efendimiz’le ilgili haberler olduğu ifade ediliyor. Sonra Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in ahlâkı ve bazı güzel ahlâklar anlatılıyor. Peygamber Efendimiz’e en güzel şekilde uymanın yolu olan, ihsân yolu olan tasavvuf üzerinde duruluyor. Nefsi terbiye etmek, güzel ahlâk sahibi olmak için neler yapmak gerektiği anlatılıyor. Zikir ve zikrin usûlü hakkında bilgiler veriliyor. En son bölümde ise, tebliğ ve irşad çalışmalarının önemi üzerinde duruluyor, herkesin İslâm’a hizmet etmesi gerektiği vurgulanıyor.

COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır. Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler bulunmaktadır. Keza Mehmed Zahid Efendi, hocası Necati Lugal, Ali Yakup Cenkçiler ve Muammer Dolmacı hakkında da bağımsız yazılar kaleme almıştır.

Gönül Gözüyle Bakış, Kur'an ve Hadislerde Tasavvufun Temelleri, Tasavvuf ve Emperyalizm, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismilllahirrahmânirrahîm. Bismilllahirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'l-lâhi rabbi'l-âlemîn. Hamden, kesîran, tayyiben, mübâreken fîh.el-Hamdü li'l-lâhi rabbi'l-âlemîn. Hamden, kesîran, tayyiben, mübâreken fîh. Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Hamden kesîran kemâ hüve ehlüh. Hamden lâ âhireh li-kâidihî illâ rıdah . Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Hamden kesîran kemâ hüve ehlüh. Hamden lâ âhireh li-kâidihî illâ rıdah

.
Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ'. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ'.

Emmâ ba'd. Emmâ ba'd.

Azîz ve sevgili dostlar, kardeşler! Azîz ve sevgili dostlar, kardeşler!

Son günlerde, Ramazan ayında, tam seçilmiş zamanda Ramazan ayında.Son günlerde, Ramazan ayında, tam seçilmiş zamanda Ramazan ayında. Bunu anlıyorum şeytan çok tecrübeli bir mahlûk. Bunu anlıyorum şeytan çok tecrübeli bir mahlûk. Şeytanın faaliyetleri insanlık tarihiyle beraber başlamış; cedd-i akdemimiz Hz. Âdem atamızdan beri devam ettiği içinŞeytanın faaliyetleri insanlık tarihiyle beraber başlamış; cedd-i akdemimiz Hz. Âdem atamızdan beri devam ettiği için şeytanlığını çok güzel yapıyor, çok mükemmel yapıyor, tam yapıyor.şeytanlığını çok güzel yapıyor, çok mükemmel yapıyor, tam yapıyor. İnsanların en çok feyiz alacağı zamanda, Ramazan'da en çok kafalarını bulandıracak konu; "tasavvuf ve tarikatlarla ilgili konu." İnsanların en çok feyiz alacağı zamanda, Ramazan'da en çok kafalarını bulandıracak konu; "tasavvuf ve tarikatlarla ilgili konu." Çok ters yerden çok çirkin tertiplerle artık gün gibi ortaya çıktı. Çok ters yerden çok çirkin tertiplerle artık gün gibi ortaya çıktı. Kendileri itiraf ettiler, gazeteler yazdı, aylar önceden hazırlanarak bu işe girişmişlerdi.Kendileri itiraf ettiler, gazeteler yazdı, aylar önceden hazırlanarak bu işe girişmişlerdi. Güzel de çalışıyorlar. Her şeyden ibret almak lazım. Güzel de çalışıyorlar. Her şeyden ibret almak lazım.

Büyüklerimizden bir tanesi murakabeyi kediden öğrendiğini söylüyor.Büyüklerimizden bir tanesi murakabeyi kediden öğrendiğini söylüyor. Kedi, fare deliğinin önüne geçmiş, pür dikkat gözlerini oraya dikmiş; "Fare ne zaman çıkacak?" diye gözlüyor.Kedi, fare deliğinin önüne geçmiş, pür dikkat gözlerini oraya dikmiş; "Fare ne zaman çıkacak?" diye gözlüyor. "Kedi avını avlamak için o kadar pür dikkat olursa derviş de murakabede o kadar dikkatli olmalı." diye oradan ders çıkarmış. "Kedi avını avlamak için o kadar pür dikkat olursa derviş de murakabede o kadar dikkatli olmalı." diye oradan ders çıkarmış.

Bunlar çok güzel çalışıyorlar, takdir ediyorum. Şeytanlıklarını çok güzel çok planlı yapıyorlar, çok önceden hazırlanıyorlar.Bunlar çok güzel çalışıyorlar, takdir ediyorum. Şeytanlıklarını çok güzel çok planlı yapıyorlar, çok önceden hazırlanıyorlar. Müslümanlar ibret almalı; önceden hazırlanmaya, planlı çalışmaya alışmalı. Müslümanlar ibret almalı; önceden hazırlanmaya, planlı çalışmaya alışmalı. Böyle çok güzel bir konuyu, çok ters bir şekilde, çok mübarek bir mevsimde ortaya koymak onlar için hakikaten büyük bir şeytanî başarı.Böyle çok güzel bir konuyu, çok ters bir şekilde, çok mübarek bir mevsimde ortaya koymak onlar için hakikaten büyük bir şeytanî başarı. Çok başarılı şeytanlık yapıyorlar, takdir ediyorum. Çok başarılı şeytanlık yapıyorlar, takdir ediyorum.

Bu kadar hücum ettikleri konu kendiliğinden ortaya çıkıyor ki çok mühim bir konu.Bu kadar hücum ettikleri konu kendiliğinden ortaya çıkıyor ki çok mühim bir konu. Mühim olmasa dile bile gelmez, bahis konusu edilmez. Mühim olmasa dile bile gelmez, bahis konusu edilmez. Tasavvufun birilerine çok zararı dokunuyor, birilerine çok büyük bir engel gibi görünüyor ki bu kadar büyük bir hücum planlamışlar.Tasavvufun birilerine çok zararı dokunuyor, birilerine çok büyük bir engel gibi görünüyor ki bu kadar büyük bir hücum planlamışlar. Dört yandan, dört cihetten, saflar halinde -şeytanın çevresinin, askerinin sayısını bilmek mümkün değil- sayısız ordularıyla, denizin dalgaları gibi hücum ettiler.Dört yandan, dört cihetten, saflar halinde -şeytanın çevresinin, askerinin sayısını bilmek mümkün değil- sayısız ordularıyla, denizin dalgaları gibi hücum ettiler. Demek ki tasavvuf çok önemli bir konuymuş. Bunu herkes oradan anlayabilir.Demek ki tasavvuf çok önemli bir konuymuş. Bunu herkes oradan anlayabilir. Önemli olmasaydı bahis konusu edilmezdi. Eski şair, âriflerden bir tanesi, darb-ı mesel haline gelecek bir söz söylemiş. Önemli olmasaydı bahis konusu edilmezdi. Eski şair, âriflerden bir tanesi, darb-ı mesel haline gelecek bir söz söylemiş.

Atarlar seng-i ta'rîzi, Atarlar seng-i ta'rîzi, Dırahtı meyvedâr üzre. Dırahtı meyvedâr üzre.

"Meyveli ağaç taşlanır." Meyvesi var ki "düşüreyim" diye taş atıyorlar; "düşse de alsak yesek" diyorlar."Meyveli ağaç taşlanır." Meyvesi var ki "düşüreyim" diye taş atıyorlar; "düşse de alsak yesek" diyorlar. Tabi bunlar çok iyi oldu. Olumlu ve olumsuz yönden halkın ilgisi doruk noktasına çıktı.Tabi bunlar çok iyi oldu. Olumlu ve olumsuz yönden halkın ilgisi doruk noktasına çıktı. Amerikalılar'ın bir tanıtma metodu vardır.Amerikalılar'ın bir tanıtma metodu vardır. Amerika'da bir "pankreas güreşi" vardır; iki tarafı heyecanlandırmasını çok iyi bilirler ama asıl amaç ilgiyi çekip keseyi doldurmaktır.Amerika'da bir "pankreas güreşi" vardır; iki tarafı heyecanlandırmasını çok iyi bilirler ama asıl amaç ilgiyi çekip keseyi doldurmaktır. İlgiyi çektikten sonra satış rekorları kırmaktır. Müşteri celbini çok fazla yapmaktır, kesenin dolmasıdır; esas olan odur. İlgiyi çektikten sonra satış rekorları kırmaktır. Müşteri celbini çok fazla yapmaktır, kesenin dolmasıdır; esas olan odur.

Refi Cevat Ulunay, Brigitte Bardot'a birtakım ağır sözlerle bir açık mektup yazmış.Refi Cevat Ulunay, Brigitte Bardot'a birtakım ağır sözlerle bir açık mektup yazmış. Adamcağız Türkiye'de bir gazetede yazılmış bir makaleyi, Fransa'dan bir artistin takip edeceğini tahmin de etmiyor.Adamcağız Türkiye'de bir gazetede yazılmış bir makaleyi, Fransa'dan bir artistin takip edeceğini tahmin de etmiyor. Brigitte Bardot'dan bir cevap geliyor; "Siz bazı kelimelerle bana hakaret ediyorsunuz ama ben Fransa'ya bir yılda şu kadar döviz kazandırıyorum." diyor. Brigitte Bardot'dan bir cevap geliyor; "Siz bazı kelimelerle bana hakaret ediyorsunuz ama ben Fransa'ya bir yılda şu kadar döviz kazandırıyorum." diyor. Yani artistin kafasında Fransız milliyetçiliği var.Yani artistin kafasında Fransız milliyetçiliği var. "Siz bana aşüfte diyorsunuz, ‘fahişe' demek istiyorsunuz ama ben milletime hizmet ediyorum." diyor."Siz bana aşüfte diyorsunuz, ‘fahişe' demek istiyorsunuz ama ben milletime hizmet ediyorum." diyor. Onların akılları fikirleri paradır, müşteridir, ilgiyi celbetmektir. Onların akılları fikirleri paradır, müşteridir, ilgiyi celbetmektir.

Bazen de meşhur olmak için bazı insanlar bunu yaparlar. Bazen de meşhur olmak için bazı insanlar bunu yaparlar.

Velev ki çok ters yönlerden bile olsa bu konu da çok meşhur oldu.Velev ki çok ters yönlerden bile olsa bu konu da çok meşhur oldu. Bugün artık "tasavvuf ve tarikat" konusunu bilmeyen kalmadı. Kitâbü'l-İbrîz'in de kitapçılarda nüshası kalmadı.Bugün artık "tasavvuf ve tarikat" konusunu bilmeyen kalmadı. Kitâbü'l-İbrîz'in de kitapçılarda nüshası kalmadı. Herkes "Kitâbü'l-İbrîz neymiş?" diye merak etti, aldı. Hatta bizim arkadaşlar "yeniden basalım, çok isteniyor" diye konuşmaya başladılar.Herkes "Kitâbü'l-İbrîz neymiş?" diye merak etti, aldı. Hatta bizim arkadaşlar "yeniden basalım, çok isteniyor" diye konuşmaya başladılar. Gerçekten de bastırmak lazım.Gerçekten de bastırmak lazım. İzmir müftüsü emekli Celal Yıldırım hocaefendi, Allah selamet versin, afiyet versin; "Bu kitabı çok sevdiğim için tam olarak tercüme ettim." diyor.İzmir müftüsü emekli Celal Yıldırım hocaefendi, Allah selamet versin, afiyet versin; "Bu kitabı çok sevdiğim için tam olarak tercüme ettim." diyor. Onun tercümesi tamdır. Onun tercümesi tamdır. Ondan önceki Abdullah Arık Efendi, Uşşâkî dervişlerinden kıymetli bir kimseydi, âhirete irtihal eyledi, nur içinde yatsın; Ondan önceki Abdullah Arık Efendi, Uşşâkî dervişlerinden kıymetli bir kimseydi, âhirete irtihal eyledi, nur içinde yatsın; Kitâbu'l-İbrîz'i babasından beri okurmuş, çok sevdiği için bazı bölümlerini neşretmiş. Kitâbu'l-İbrîz'i babasından beri okurmuş, çok sevdiği için bazı bölümlerini neşretmiş.

Hocamız Kitâbu'l-İbrîz'e önsöz yazmış değil, zavallıcıklar onu da bilmiyorlar. Önsöz'ü yazan Gökhan Evliyaoğlu.Hocamız Kitâbu'l-İbrîz'e önsöz yazmış değil, zavallıcıklar onu da bilmiyorlar. Önsöz'ü yazan Gökhan Evliyaoğlu. [Mehmed Zahid] Hocamız yazdı sanıyorlar; o da ayrı bir mesele.[Mehmed Zahid] Hocamız yazdı sanıyorlar; o da ayrı bir mesele. Ama Kitâbu'l-İbrîz meşhur oldu, önemli bir kitap olduğu anlaşıldı. Ben de size tavsiye ediyorum okuyun, gerçekten ilginç bir kitap. Ama Kitâbu'l-İbrîz meşhur oldu, önemli bir kitap olduğu anlaşıldı. Ben de size tavsiye ediyorum okuyun, gerçekten ilginç bir kitap. Bazı kitaplar benim dikkatimi çeker.Bazı kitaplar benim dikkatimi çeker. Onlardan birisi Aziz Mahmûd-ı Hüdâyî kaddesallahu sırrahu'l-azîz Efendimiz hazretlerinin Vâkıât'ıdır. Onlardan birisi Aziz Mahmûd-ı Hüdâyî kaddesallahu sırrahu'l-azîz Efendimiz hazretlerinin Vâkıât'ıdır. Vâkıât-ı Üftâde ve Aziz Mahmûd-ı Hüdâyî. Kendi tasavvufî hayatlarının hatıra defteri gibidir; çok önemli.Vâkıât-ı Üftâde ve Aziz Mahmûd-ı Hüdâyî. Kendi tasavvufî hayatlarının hatıra defteri gibidir; çok önemli. Büyük bir velînin tasavvufî hayatı nasıldır, halvete girdiği zaman müşahedeleri neler? Bunları bilmek uygun olur. Büyük bir velînin tasavvufî hayatı nasıldır, halvete girdiği zaman müşahedeleri neler? Bunları bilmek uygun olur.

Necmeddîn-i Kübrâ hazretlerinin neşredilen kitabında da aynı konular vardır. Vakıât-ı Üftâde de vardır, Vakıât-ı Aziz Mahmûd-ı Hüdâyî de vardır.Necmeddîn-i Kübrâ hazretlerinin neşredilen kitabında da aynı konular vardır. Vakıât-ı Üftâde de vardır, Vakıât-ı Aziz Mahmûd-ı Hüdâyî de vardır. Bu el-İbrîz de kıymetli alim bir müridi tarafından bir şeyhin hallerinin yazıldığı bir kitaptır. Bu el-İbrîz de kıymetli alim bir müridi tarafından bir şeyhin hallerinin yazıldığı bir kitaptır. Tasavvuf gerçekten neymiş, onu gösteren önemli bir eser. Tasavvuf gerçekten neymiş, onu gösteren önemli bir eser. Ansiklopedilere geçmiştir; müftü efendilerin beğendiği, âriflerin takdir eylediği önemli bir eserdir. Ansiklopedilere geçmiştir; müftü efendilerin beğendiği, âriflerin takdir eylediği önemli bir eserdir.

Tasavvufla ilgili konular çok canlı bir şekilde Ramazan boyu incelenince öyle anlaşılıyor ki -bizim de Allah nasip ederse dua buyurun-Tasavvufla ilgili konular çok canlı bir şekilde Ramazan boyu incelenince öyle anlaşılıyor ki -bizim de Allah nasip ederse dua buyurun- elimize bir kalem alıp tasavvufla ilgili anlaşılır bir dil ile günümüzün insanına, ana hatlarıyla tasavvufu anlatmamız gerekecek.elimize bir kalem alıp tasavvufla ilgili anlaşılır bir dil ile günümüzün insanına, ana hatlarıyla tasavvufu anlatmamız gerekecek. Herhalde böyle bir kitap satış rekoru kıracak. Rekorun Türkçesi nedir bilmiyorum, herhalde oradan da bir ceza yiyeceğiz. Satışta birinci olacak. Herhalde böyle bir kitap satış rekoru kıracak. Rekorun Türkçesi nedir bilmiyorum, herhalde oradan da bir ceza yiyeceğiz. Satışta birinci olacak.

Tasavvufun aleyhinde olanlar vardır.Tasavvufun aleyhinde olanlar vardır. "Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın." dediği gibi Necip Fazıl'ın, her şeyin düşmanı vardır."Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın." dediği gibi Necip Fazıl'ın, her şeyin düşmanı vardır. Peygamber Efendimiz'in düşmanı var, Allah düşmanları var, Kur'ân-ı Kerîm'in düşmanları var.Peygamber Efendimiz'in düşmanı var, Allah düşmanları var, Kur'ân-ı Kerîm'in düşmanları var. Bir şeyin düşmanının olması ona bir hız kazandırır; başka bir şey değil. Bir şeyin düşmanının olması ona bir hız kazandırır; başka bir şey değil.

Fakat üzücü olanı; bazı kimseler hem müslümandır hem sakallıdır hem ilâhiyatta hocadır amaFakat üzücü olanı; bazı kimseler hem müslümandır hem sakallıdır hem ilâhiyatta hocadır ama bu öteki zümrenin arasına geçip onlar da tasavvufun aleyhine konuşmuşlardır, sabıkalı olmuşlardır, suç işlemişlerdir. bu öteki zümrenin arasına geçip onlar da tasavvufun aleyhine konuşmuşlardır, sabıkalı olmuşlardır, suç işlemişlerdir. Bu da önemli bir gözlemimiz oldu. "Onların ötekilerin arasında ne işi var?" diye şaşırdık ve üzüldük.Bu da önemli bir gözlemimiz oldu. "Onların ötekilerin arasında ne işi var?" diye şaşırdık ve üzüldük. Çünkü Necdet Yılmaz kardeşimizin izah ettiği gibi tasavvuf, İslâmî ilimlerin en önemlisidir, özüdür, esasıdır. Bunu İslâmî ilimleri biraz okuyan herkes bilir. Çünkü Necdet Yılmaz kardeşimizin izah ettiği gibi tasavvuf, İslâmî ilimlerin en önemlisidir, özüdür, esasıdır. Bunu İslâmî ilimleri biraz okuyan herkes bilir.

Biliyorsunuz Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri hepimize takvâyı tavsiye ediyor. Biliyorsunuz Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri hepimize takvâyı tavsiye ediyor.

Yâ eyyühe'l-lezîne âmenü't-tekullâh.Yâ eyyühe'l-lezîne âmenü't-tekullâh. "Allah'tan korkun, Allah'tan sakının, takvâlı müslüman olun." diye pek çok yerde bu emir vardır. İşte tasavvuf, bu takvâ yoludur."Allah'tan korkun, Allah'tan sakının, takvâlı müslüman olun." diye pek çok yerde bu emir vardır. İşte tasavvuf, bu takvâ yoludur. Sonra dinin özü; Allah'ı görüyormuş gibi O'na ibadet etmek, Allah'ın gördüğünü bilerek, Allah'ın huzurunda olduğunu bilerek,Sonra dinin özü; Allah'ı görüyormuş gibi O'na ibadet etmek, Allah'ın gördüğünü bilerek, Allah'ın huzurunda olduğunu bilerek, her şeyini Allah'ın gözü önünde, Allah'ın seveceği gibi, rızasına uygun şekilde yapmaktır. her şeyini Allah'ın gözü önünde, Allah'ın seveceği gibi, rızasına uygun şekilde yapmaktır. Bu böyle iken tasavvufa çatmak ya çok cahilliktir ya çok hainliktir. Bu işin başka bir sıfatı yoktur. Bu böyle iken tasavvufa çatmak ya çok cahilliktir ya çok hainliktir. Bu işin başka bir sıfatı yoktur. O bakımdan tasavvufla ilgili bir konuşma bu toplantıda da uygun olmuştur.O bakımdan tasavvufla ilgili bir konuşma bu toplantıda da uygun olmuştur. Necdet kardeşimiz de güzelce özetledi, Allah razı olsun. Necdet kardeşimiz de güzelce özetledi, Allah razı olsun. Tasavvufun birçok yönden gereği var, önemi ve değeri var. Bunların güzel anlatılması gerekiyor. Tasavvufun birçok yönden gereği var, önemi ve değeri var. Bunların güzel anlatılması gerekiyor.

Ben her programı takip edemedim yalnız bizim televizyondaki, radyodaki kardeşlerimize; "Bunları takip edin." dedim.Ben her programı takip edemedim yalnız bizim televizyondaki, radyodaki kardeşlerimize; "Bunları takip edin." dedim. Ben bir Hicaz'a gidiyorum, bir İsveç'e gidiyorum, bir Avustralya'ya gidiyorum.Ben bir Hicaz'a gidiyorum, bir İsveç'e gidiyorum, bir Avustralya'ya gidiyorum. Arada geldiğim zaman iki tane konuşma dinleyebiliyorum, birçoğunu dinleyemiyorum.Arada geldiğim zaman iki tane konuşma dinleyebiliyorum, birçoğunu dinleyemiyorum. "Bunları bir toplayın da hepsine bir cevap verelim, gerçek anlaşılsın." diye kendilerinden malzeme biriktirmelerini istemiştim. "Bunları bir toplayın da hepsine bir cevap verelim, gerçek anlaşılsın." diye kendilerinden malzeme biriktirmelerini istemiştim. Profesör olmuş bir talebem katıldığı bir televizyon programında; Profesör olmuş bir talebem katıldığı bir televizyon programında;

"Tasavvuf insanın şahsiyetini öldürüyor, müridi şeyhe tam mânasıyla bağlıyor, ke-meyyiti beyne yedeyi'l-gassal"Tasavvuf insanın şahsiyetini öldürüyor, müridi şeyhe tam mânasıyla bağlıyor, ke-meyyiti beyne yedeyi'l-gassal ölü yıkayıcının önünde ölü gibi olmasını istiyor, iradesini kullanmasına müsade etmiyor." demiş. ölü yıkayıcının önünde ölü gibi olmasını istiyor, iradesini kullanmasına müsade etmiyor." demiş.

Hiç böyle olmamıştır. Tarihin hiç bir devrinde, müritte böyle bir şahsiyetini kaybetme olmamıştır.Hiç böyle olmamıştır. Tarihin hiç bir devrinde, müritte böyle bir şahsiyetini kaybetme olmamıştır. Aksine şahsiyetini kazanma olmuştur. Mevlânâ hazretleri diyor ki; "Evlat! Bağlarını kopar da hür ol."Aksine şahsiyetini kazanma olmuştur. Mevlânâ hazretleri diyor ki; "Evlat! Bağlarını kopar da hür ol." Derviş, nefisle olan bağlarını kopardığı zaman hür olur.Derviş, nefisle olan bağlarını kopardığı zaman hür olur. Nefsine yenildiği, şeytana uyduğu zaman esir olur; onlardan kurtulduğu zaman hür olur ve üretici olur. Nefsine yenildiği, şeytana uyduğu zaman esir olur; onlardan kurtulduğu zaman hür olur ve üretici olur. O zaman ona öyle bir hal gelir ki gönlünün kaynağından dilinin pınarına hikmet ırmakları akmaya başlar da ciltlere sığmayan sözler söyler.O zaman ona öyle bir hal gelir ki gönlünün kaynağından dilinin pınarına hikmet ırmakları akmaya başlar da ciltlere sığmayan sözler söyler. Çok büyük bir şahsiyet olur; Mevlânâ hazretleri gibi, Yunus gibi, Eşrefoğlu Rûmî gibi, Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri gibi, Ahmed-i Yesevî hazretleri gibi olur. Çok büyük bir şahsiyet olur; Mevlânâ hazretleri gibi, Yunus gibi, Eşrefoğlu Rûmî gibi, Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri gibi, Ahmed-i Yesevî hazretleri gibi olur.

Ama eğitimin bir safhasında, talebenin hocasına itaati de şarttır.Ama eğitimin bir safhasında, talebenin hocasına itaati de şarttır. Hiçbir devirde, hiçbir ülkede, hiçbir mektepte talebe kendi başına buyruk değildir; hocasının emrindedir. Hiçbir devirde, hiçbir ülkede, hiçbir mektepte talebe kendi başına buyruk değildir; hocasının emrindedir. Hocasının emrine girer, derste susup oturur, konuştuğu zaman azarı işitir, hocasının verdiği ödevleri yapar.Hocasının emrine girer, derste susup oturur, konuştuğu zaman azarı işitir, hocasının verdiği ödevleri yapar. Eğitim sürecinde bu gayet normal bir durum.Eğitim sürecinde bu gayet normal bir durum. O eğitim süreci tamamlandıktan sonra gereken terbiyeyi kazandığı zaman, o da eğitici olur.O eğitim süreci tamamlandıktan sonra gereken terbiyeyi kazandığı zaman, o da eğitici olur. Onun için o söz doğru değildir, yanlıştır veya yalandır veya çarpıtmadır veya bir fili sadece hortum gibi sanmaktır, körlüktür, işin sadece bir tarafını görüp öbür tarafını görmemektir. Onun için o söz doğru değildir, yanlıştır veya yalandır veya çarpıtmadır veya bir fili sadece hortum gibi sanmaktır, körlüktür, işin sadece bir tarafını görüp öbür tarafını görmemektir.

Meşhur hikâye var ya, hani körler filin etrafına getirilmişler ama fil diye bir mahlûku hiç tanımıyorlar, hiç görmemişler.Meşhur hikâye var ya, hani körler filin etrafına getirilmişler ama fil diye bir mahlûku hiç tanımıyorlar, hiç görmemişler. Zaten kör, kendi ülkelerinde de fil yok. Birisine filin hortumunu tutturmuşlar, yoklattırmışlar. Zaten kör, kendi ülkelerinde de fil yok. Birisine filin hortumunu tutturmuşlar, yoklattırmışlar. Birisine kulağını, birisine bacağını yoklattırmışlar. Birisine kulağını, birisine bacağını yoklattırmışlar. "Sence fil nasıl bir şey?" diye sormuşlar: Hortumunu yoklayan; "Fil boru gibi bir şey; yumuşak, boru gibi uzayan bir şey." demiş çünkü sadece hortumunu gördü."Sence fil nasıl bir şey?" diye sormuşlar: Hortumunu yoklayan; "Fil boru gibi bir şey; yumuşak, boru gibi uzayan bir şey." demiş çünkü sadece hortumunu gördü. Kulağını tutan; "Fil, çarşaf gibi yassı bir şey." demiş çünkü sadece kulağını tuttu.Kulağını tutan; "Fil, çarşaf gibi yassı bir şey." demiş çünkü sadece kulağını tuttu. Bacağını tutan da; "Fil kalın direk gibi bir şey." demiş çünkü sadece bacağını gördü. Bacağını tutan da; "Fil kalın direk gibi bir şey." demiş çünkü sadece bacağını gördü.

Bu yanlış. Hatta Diyanet İşleri Başkanı ve bazı müftüler; Bu yanlış. Hatta Diyanet İşleri Başkanı ve bazı müftüler;

"İslâm'ın ilk devrinde, Peygamber Efendimiz'in zamanında tasavvuf yoktu, tarikat yoktu." dediler. "İslâm'ın ilk devrinde, Peygamber Efendimiz'in zamanında tasavvuf yoktu, tarikat yoktu." dediler.

Bu da çok yanlış bir sözdür çünkü Peygamber Efendimiz'in zamanında Diyanet İşleri Başkanlığı da yoktu. O zaman kendisi de yanlış bir yerdedir.Bu da çok yanlış bir sözdür çünkü Peygamber Efendimiz'in zamanında Diyanet İşleri Başkanlığı da yoktu. O zaman kendisi de yanlış bir yerdedir. Biz hiçbir zaman müftülüğe, başkanlığa karşı çıkmadık ama o zaman gerçekten yoktu. Biz hiçbir zaman müftülüğe, başkanlığa karşı çıkmadık ama o zaman gerçekten yoktu. Yoktu ama Peygamber Efendimiz vardı. Peygamber Efendimiz'in tayin ettiği kadılar vardı.Yoktu ama Peygamber Efendimiz vardı. Peygamber Efendimiz'in tayin ettiği kadılar vardı. Yemen'e gönderdiği, çeşitli bölgelere gönderdiği valiler vardı. Yemen'e gönderdiği, çeşitli bölgelere gönderdiği valiler vardı. Hem valiydi hem kadıydı hem müftüydü, her şeydi; birçok vazifeyi yüklenmiş kimselerdi. Çünkü bir eğitim meselesi vardı. Hem valiydi hem kadıydı hem müftüydü, her şeydi; birçok vazifeyi yüklenmiş kimselerdi. Çünkü bir eğitim meselesi vardı.

O söz de doğru olmamıştır, ilmî olmamıştır, hatalıdır. Hele o sırada söylenmesi daha büyük hata olmuştur.O söz de doğru olmamıştır, ilmî olmamıştır, hatalıdır. Hele o sırada söylenmesi daha büyük hata olmuştur. Tasavvufun savunulması gerektiği bir sırada, bir de oradan; "Bunun aslı Kur'an'da da, İslâm'da da yoktur." demek gibi olmuştur; yalan olmuştur, yanlış olmuştur.Tasavvufun savunulması gerektiği bir sırada, bir de oradan; "Bunun aslı Kur'an'da da, İslâm'da da yoktur." demek gibi olmuştur; yalan olmuştur, yanlış olmuştur. Yalan söylendiği için yanlış söylendiği için onun da açıklanması mecburiyettir. Yalan söylendiği için yanlış söylendiği için onun da açıklanması mecburiyettir.

Peygamber Efendimiz'in zamanında tasavvuf vardır. Peygamber Efendimiz'in hayatı, mutasavvıfânedir.Peygamber Efendimiz'in zamanında tasavvuf vardır. Peygamber Efendimiz'in hayatı, mutasavvıfânedir. Peygamber Efendimiz şeyhlerin şeyhidir.Peygamber Efendimiz şeyhlerin şeyhidir. Bir bakıma, bir sıfatla, şeyhler Peygamber Efendimiz'in hakiki varisleri olduğu gibi, Peygamber Efendimiz de mürşidlerin mürşididir, şeyhlerin şeyhidir.Bir bakıma, bir sıfatla, şeyhler Peygamber Efendimiz'in hakiki varisleri olduğu gibi, Peygamber Efendimiz de mürşidlerin mürşididir, şeyhlerin şeyhidir. Onun için "yoktur" sözü de doğru değildir.Onun için "yoktur" sözü de doğru değildir. İmam Gazzâlî gibi, İbn Haldun gibi allâme, İslâm'ı çok iyi bilen alimlerin hepsi, çok açık seçik bir şekilde ifade etmişlerdir ki; İmam Gazzâlî gibi, İbn Haldun gibi allâme, İslâm'ı çok iyi bilen alimlerin hepsi, çok açık seçik bir şekilde ifade etmişlerdir ki; "İslâm'ı Peygamber Efendimiz'in zamanına en uygun tarzda uygulayan mutasavvıflardır." Bu hâlâ da böyledir. "İslâm'ı Peygamber Efendimiz'in zamanına en uygun tarzda uygulayan mutasavvıflardır." Bu hâlâ da böyledir.

Bugün ne müftüler ne de hocalar İslâm'ı Peygamber Efendimiz'in istediği tarzda uygulayabiliyorlar.Bugün ne müftüler ne de hocalar İslâm'ı Peygamber Efendimiz'in istediği tarzda uygulayabiliyorlar. Çünkü devletin emirleri vardır, kanunları vardır. Çünkü devletin emirleri vardır, kanunları vardır. Ama İslâm'ı sarığıyla, sakalıyla, takvâsıyla, mânevî şartlarıyla hür olarak uygulamaya çalışan yine mutasavvıflardır.Ama İslâm'ı sarığıyla, sakalıyla, takvâsıyla, mânevî şartlarıyla hür olarak uygulamaya çalışan yine mutasavvıflardır. Necdet'in güzel ifade ettiği gibi "Kınayanın kınamasından korkmadan İslâm'ı uygulamaya çalışanNecdet'in güzel ifade ettiği gibi "Kınayanın kınamasından korkmadan İslâm'ı uygulamaya çalışan yine erbâb-ı tasavvuftur, takvâ yolunun yolcularıdır, ihsan yolunun yolcularıdır." yine erbâb-ı tasavvuftur, takvâ yolunun yolcularıdır, ihsan yolunun yolcularıdır."

Demek ki o söz de doğru değildir.Demek ki o söz de doğru değildir. Bunların hepsinin bir bir, âyetlerle, hadîs-i şerîflerle gün gibi âşikâr bir şekilde, Bunların hepsinin bir bir, âyetlerle, hadîs-i şerîflerle gün gibi âşikâr bir şekilde, güneşin herkes tarafından pırıl pırıl görülmesi gibi delillendirilmesi mümkündür ve gereklidir; o anlaşılıyor. güneşin herkes tarafından pırıl pırıl görülmesi gibi delillendirilmesi mümkündür ve gereklidir; o anlaşılıyor.

Şimdi ben Necdet'in konuşmasını da dinlerken, tabi bilen bir insan olarak dinledim. Her ilmin kendine göre tabirleri vardır.Şimdi ben Necdet'in konuşmasını da dinlerken, tabi bilen bir insan olarak dinledim. Her ilmin kendine göre tabirleri vardır. Mesela mühendislerin kendilerine göre tabirleri vardır. Fizikçilerin, kimyacıların tabirleri vardır.Mesela mühendislerin kendilerine göre tabirleri vardır. Fizikçilerin, kimyacıların tabirleri vardır. Ticaretin de tabirleri vardır.Ticaretin de tabirleri vardır. Ben şahsen bonoyla senetin ne farkı vardır, bilmem ama galiba farklı şeyler; farklı olup olmadığını da bilmiyorum. Ben şahsen bonoyla senetin ne farkı vardır, bilmem ama galiba farklı şeyler; farklı olup olmadığını da bilmiyorum. Parayla pulla pek ilişkim olmadığından bilemem ama erbabı bilir. Parayla pulla pek ilişkim olmadığından bilemem ama erbabı bilir. Her ilmin tabirleri vardır; bu tabirlerle söylediğiniz zaman o tabirleri bilmeyenler işin hakikatini, özünü, gerçeğini anlayamazlar. Her ilmin tabirleri vardır; bu tabirlerle söylediğiniz zaman o tabirleri bilmeyenler işin hakikatini, özünü, gerçeğini anlayamazlar. Anladım sanırlar ama anlayamazlar. Anladım sanırlar ama anlayamazlar.

Bizim rahmetli Mahmud Bayram Hoca'ya talebe olarak devam ettiğimiz birisi vardı, birkaç sene Arapça okumuştu. "Nasara ne demek?" diyorum.Bizim rahmetli Mahmud Bayram Hoca'ya talebe olarak devam ettiğimiz birisi vardı, birkaç sene Arapça okumuştu. "Nasara ne demek?" diyorum. Emsile'nin eski harfli baskısında yazıldığı gibi "yardım etti bir er kişi, mâzide." diyor. Emsile'nin eski harfli baskısında yazıldığı gibi "yardım etti bir er kişi, mâzide." diyor. Nasara'nın altında eski harflerle böyle bir izah vardır. Nasara'nın altında eski harflerle böyle bir izah vardır. Peki, "Nasara Muhammedün Zeyden ne demek?" diyorum, hiçbir şey söyleyemiyor.Peki, "Nasara Muhammedün Zeyden ne demek?" diyorum, hiçbir şey söyleyemiyor. Demek ki ezberlemiş ama nasara'nın hakikatine erememiş, bilemiyor;Demek ki ezberlemiş ama nasara'nın hakikatine erememiş, bilemiyor; Muhammed'in fâil olduğunu, Zeyd'in mef'ul olduğunu, cümlenin; "Muhammed Zeyd'e yardım etti." demek olduğunu anlayamıyor. Muhammed'in fâil olduğunu, Zeyd'in mef'ul olduğunu, cümlenin; "Muhammed Zeyd'e yardım etti." demek olduğunu anlayamıyor.

Neden? Neden?

Çünkü bilgiye boğulmuş ama bilginin sonucunu çıkaramamış.Çünkü bilgiye boğulmuş ama bilginin sonucunu çıkaramamış. Bu; arabanın gaza boğulup da çalışamaması gibi bir şey.Bu; arabanın gaza boğulup da çalışamaması gibi bir şey. İçinde fazla miktarda benzin olduğundan moturun çalışamayışına benzetiyorum. İçinde fazla miktarda benzin olduğundan moturun çalışamayışına benzetiyorum. Nasara Muhammedün Zeyden'in mânasını cümlede çıkaramıyor. Nasara Muhammedün Zeyden'in mânasını cümlede çıkaramıyor. Nasara'yı tek olarak biliyor, Muhammed'i tek olarak biliyor, Zeyd'i tek olarak biliyor, Muhammed'in fâil olduğundan,Nasara'yı tek olarak biliyor, Muhammed'i tek olarak biliyor, Zeyd'i tek olarak biliyor, Muhammed'in fâil olduğundan, Muhammedün okunduğunu biliyor, Zeyd'in mef'ul olduğu için Zeyden okunduğunu biliyor ama cümleyi çıkaramıyor. Muhammedün okunduğunu biliyor, Zeyd'in mef'ul olduğu için Zeyden okunduğunu biliyor ama cümleyi çıkaramıyor.

Tabirlerle konuşulduğu zaman dinleyenler anlamayabilir. Ama kısaca anlattığınız zaman bu işin ne kadar önemli olduğunu anlayacak. Tabirlerle konuşulduğu zaman dinleyenler anlamayabilir. Ama kısaca anlattığınız zaman bu işin ne kadar önemli olduğunu anlayacak.

Biliyorsunuz insanoğlunun yaratılmasının gayesi Allah'ı bilmektir. Biliyorsunuz insanoğlunun yaratılmasının gayesi Allah'ı bilmektir.

Ve mâ halaktü'l-cinne ve'l-inse illâ li-ya'büdûn.Ve mâ halaktü'l-cinne ve'l-inse illâ li-ya'büdûn. Bir insan Allah'ı bilmezse, başka ne kadar bilgi bilirse bilsin kıymeti yoktur. Bir insan Allah'ı bilmezse, başka ne kadar bilgi bilirse bilsin kıymeti yoktur. Ağzıyla havadaki kuşu tutsa kıymeti yoktur. Allah'ı bilmesi lazım. Yaradanını bilmesi lazım.Ağzıyla havadaki kuşu tutsa kıymeti yoktur. Allah'ı bilmesi lazım. Yaradanını bilmesi lazım. Kendisini yaşatanı, nimetler vereni bilmesi lazım. Kâinatı yöneteni, kâinatın sahibini bilmesi lazım. Kâinatın sahibinin emrine girmesi lazım. Kendisini yaşatanı, nimetler vereni bilmesi lazım. Kâinatı yöneteni, kâinatın sahibini bilmesi lazım. Kâinatın sahibinin emrine girmesi lazım. Bilmeyince emrine de giremediğinden kıymeti yoktur. Onun için dünya üzerinde bir insan mü'min olmamışsa imanı kazanamamışsa cennete giremeyecektir. Bilmeyince emrine de giremediğinden kıymeti yoktur. Onun için dünya üzerinde bir insan mü'min olmamışsa imanı kazanamamışsa cennete giremeyecektir.

Ve'llezî nefsî bi-yedihî lâ tedhulü'l-cennete hattâ tü'minû.Ve'llezî nefsî bi-yedihî lâ tedhulü'l-cennete hattâ tü'minû. "Vallahi, iman etmedikçe cennete giremeyeceksiniz." diyor Peygamber Efendimiz."Vallahi, iman etmedikçe cennete giremeyeceksiniz." diyor Peygamber Efendimiz. "Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki vallahi Allah'a iman etmedikçe cennete giremezsiniz." Kur'ân-ı Kerîm'de bir âyet-i kerîme var: "Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki vallahi Allah'a iman etmedikçe cennete giremezsiniz." Kur'ân-ı Kerîm'de bir âyet-i kerîme var:

Kâleti'l-a'râbü âmennâ. "Bedevîler ‘iman ettik' dediler." Kâleti'l-a'râbü âmennâ. "Bedevîler ‘iman ettik' dediler."

Kul lem-tü'minû. "Ey Resûlüm! Onlara de ki ‘siz daha inanmadınız' durun bakalım, ‘iman ettik' diyorsunuz ama siz henüz imanı anlayamadınız." Kul lem-tü'minû. "Ey Resûlüm! Onlara de ki ‘siz daha inanmadınız' durun bakalım, ‘iman ettik' diyorsunuz ama siz henüz imanı anlayamadınız."

Velâkin kûlû eslemnâ. "Siz ‘İslâm'ı kabul ettik' deyin." Daha durun bakalım, imanın ne olduğunu anlamadınız. Velâkin kûlû eslemnâ. "Siz ‘İslâm'ı kabul ettik' deyin." Daha durun bakalım, imanın ne olduğunu anlamadınız.

Velemmâ yedhuli'l-îmânu fî kulûbiküm. "Gönlünüze inanç girmedi." diyor. Halbuki hepsi; Velemmâ yedhuli'l-îmânu fî kulûbiküm. "Gönlünüze inanç girmedi." diyor. Halbuki hepsi;

Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden resûlullah dediler.Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden resûlullah dediler. Kendilerini mü'min sanıyorlar. Mü'min olamadıklarını Allah bildiriyor. Kendilerini mü'min sanıyorlar. Mü'min olamadıklarını Allah bildiriyor. "Daha durun bakalım, siz ‘İslâm'a girdik' deyin ama henüz daha iman sizin kalbinize yerleşmediği için siz tam mü'min değilsiniz." diyor."Daha durun bakalım, siz ‘İslâm'a girdik' deyin ama henüz daha iman sizin kalbinize yerleşmediği için siz tam mü'min değilsiniz." diyor. Tam mü'min olmak esas; Allah'ın istediği şekilde, bedevîlikten kurtulmak esas. Tam mü'min olmak esas; Allah'ın istediği şekilde, bedevîlikten kurtulmak esas.

Bedevîlik yirminci yüzyılda da olabilir, yirmibirinci yüzyılda da olabilir, Ankara'da İstanbul'da da olabilir; insan bedevî kalabilir.Bedevîlik yirminci yüzyılda da olabilir, yirmibirinci yüzyılda da olabilir, Ankara'da İstanbul'da da olabilir; insan bedevî kalabilir. Duyguları bakımından bedevîler gibi olabilir. Adı İslâm ismi olduğu halde, mesleği İslâmî olduğu halde iman kalbinin içine girmemiş olabilir. Duyguları bakımından bedevîler gibi olabilir. Adı İslâm ismi olduğu halde, mesleği İslâmî olduğu halde iman kalbinin içine girmemiş olabilir.

İnsan iman edecek, kalbi imanla dolacak.İnsan iman edecek, kalbi imanla dolacak. Her yaptığı işi Allah'ı bilen, Allah'a inanmış, Allah'a bağlanmış bir insanın duygularıyla yapacak.Her yaptığı işi Allah'ı bilen, Allah'a inanmış, Allah'a bağlanmış bir insanın duygularıyla yapacak. Allahu Teâlâ hazretleri Allah'tan korkup sakınarak her şeyi güzel yapmayı emrediyor, takvâyı emrediyor.Allahu Teâlâ hazretleri Allah'tan korkup sakınarak her şeyi güzel yapmayı emrediyor, takvâyı emrediyor. Takvâyı öğrenmesi lazım.Takvâyı öğrenmesi lazım. Takvâsız, ihlâssız, samimiyetsiz olduğu zaman, niyette bozukluk olduğu zaman, Allah'ın kendisini gördüğünü bilerek,Takvâsız, ihlâssız, samimiyetsiz olduğu zaman, niyette bozukluk olduğu zaman, Allah'ın kendisini gördüğünü bilerek, o titizlikle hareket etmediği zaman, amellerin kabul olunmayacağını da biliyoruz. o titizlikle hareket etmediği zaman, amellerin kabul olunmayacağını da biliyoruz. O halde bunların kabulünün sağlanması için bu şartların sağlanması lazım. O halde bunların kabulünün sağlanması için bu şartların sağlanması lazım. Bu da kuru bilgiyle olmaz, olmuyor Bunun için insanların bir eğitimden geçirilmesi gerekiyor. Bu da kuru bilgiyle olmaz, olmuyor Bunun için insanların bir eğitimden geçirilmesi gerekiyor.

Eski zamanın müşrikleri; "Allah gökten bir melek indirseydi veyahut peygamberin etrafında iki tane melek dolaşsaydı." demişler.Eski zamanın müşrikleri; "Allah gökten bir melek indirseydi veyahut peygamberin etrafında iki tane melek dolaşsaydı." demişler. Yeryüzünde melekler olsaydı Allah, melekten bir peygamber gönderirdi. Yeryüzünde melekler olsaydı Allah, melekten bir peygamber gönderirdi. İnsanlar olduğu için insandan bir peygamber göndermiştir ve Kur'ân-ı Kerîm'i ona indirmiştir.İnsanlar olduğu için insandan bir peygamber göndermiştir ve Kur'ân-ı Kerîm'i ona indirmiştir. Peygamber Efendimiz Kur'ân-ı Kerîm'i insanlara 23 yılda öğretmiştir.Peygamber Efendimiz Kur'ân-ı Kerîm'i insanlara 23 yılda öğretmiştir. Bizim şu anda karşımızda mücelled bir mushaf olarak gördüğümüz Kur'ân-ı Kerîm'iBizim şu anda karşımızda mücelled bir mushaf olarak gördüğümüz Kur'ân-ı Kerîm'i Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz 23 yılda, sindire sindire mü'minlerin gönlüne yerleştirmiştir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz 23 yılda, sindire sindire mü'minlerin gönlüne yerleştirmiştir.

Böyle olması lazım. Olmuyor. Kur'ân-ı Kerîm'in ciltli olarak rafta durması hatta okunması yetmiyor.Böyle olması lazım. Olmuyor. Kur'ân-ı Kerîm'in ciltli olarak rafta durması hatta okunması yetmiyor. Okuyor, yetmiyor hatta Arapça biliyor yine yetmiyor, başkalarına anlatıyor, yetmiyor. İçe sindirilmesi gerekiyor. Okuyor, yetmiyor hatta Arapça biliyor yine yetmiyor, başkalarına anlatıyor, yetmiyor. İçe sindirilmesi gerekiyor.

Velammâ yedhuli'l-îmânü fî kulûbiküm. "Kalbinize iman girmedi." durumu olduğu için;Velammâ yedhuli'l-îmânü fî kulûbiküm. "Kalbinize iman girmedi." durumu olduğu için; yalnızca dilinden söylediğinden, kalbine girmediğinden, işin kökünü anlamadığından, candan olmadığından olmuyor. yalnızca dilinden söylediğinden, kalbine girmediğinden, işin kökünü anlamadığından, candan olmadığından olmuyor. Onun sağlanması lazım. İşte tasavvuf odur, Allah'ın istediği kul olmayı sağlamaya çalışıyor. Onun sağlanması lazım. İşte tasavvuf odur, Allah'ın istediği kul olmayı sağlamaya çalışıyor.

Böyle bir şeyin sağlanmasına çalışmak da şarttır.Böyle bir şeyin sağlanmasına çalışmak da şarttır. Yirminci yüzyıla kadar böyle bir ilim olmasaydı yirminci yüzyılda bizim ilk yapacağımız iş, tasavvuf diye bir ilmi icat etmek olacaktı, olmalıydı.Yirminci yüzyıla kadar böyle bir ilim olmasaydı yirminci yüzyılda bizim ilk yapacağımız iş, tasavvuf diye bir ilmi icat etmek olacaktı, olmalıydı. Çünkü âhireti kazanmak, cenneti kazanmak çok önemli bir iş. Çünkü âhireti kazanmak, cenneti kazanmak çok önemli bir iş.

Şimdi kalkıyorlar, buna düşmanlık besliyorlar.Şimdi kalkıyorlar, buna düşmanlık besliyorlar. Bir de şeytanca tertiplerle, kendilerinin ajanı olduğu belirtilen iki tane adamı sahneye çıkarıp ajan olduğu söylenilenBir de şeytanca tertiplerle, kendilerinin ajanı olduğu belirtilen iki tane adamı sahneye çıkarıp ajan olduğu söylenilen kadınları konuşturup suçlulardan suçu alıp suçsuzlara yükleyerek bir şeyler yapmak istiyorlar. Bu toplu şeytanlık, toplu suç. kadınları konuşturup suçlulardan suçu alıp suçsuzlara yükleyerek bir şeyler yapmak istiyorlar. Bu toplu şeytanlık, toplu suç. Hukuka da sığmaz, suçların şahsîliğine de sığmaz. Her suç, işleyeni suçlu duruma düşürür, başkasını suçlamaz. Hukuka da sığmaz, suçların şahsîliğine de sığmaz. Her suç, işleyeni suçlu duruma düşürür, başkasını suçlamaz. Katilin babası katil değildir. Katilin babası katil değildir. Belki babası oğluna karşıdır; belki annesi beş vakit namazlı, eli tesbihli bir insandır, oğlu katil olmuştur.Belki babası oğluna karşıdır; belki annesi beş vakit namazlı, eli tesbihli bir insandır, oğlu katil olmuştur. "Oğlu katil oldu." diye anneyi suçlayamazsınız ki."Oğlu katil oldu." diye anneyi suçlayamazsınız ki. Cümle hukukçular bilir; Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi, meclisteki hukukçular, bakanlar, vatandaşlar, avukatlar bilir.Cümle hukukçular bilir; Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi, meclisteki hukukçular, bakanlar, vatandaşlar, avukatlar bilir. Ama uygulamada suçsuzlara fiilen suç yüklenmektedir. Ama uygulamada suçsuzlara fiilen suç yüklenmektedir. Suçu, tiyatro eseri olarak başkasına işlettirip sonra da başkasına yamanmış yüklenmek istenmiştir. Tasavvuf kötülenmek istenmiştir. Suçu, tiyatro eseri olarak başkasına işlettirip sonra da başkasına yamanmış yüklenmek istenmiştir. Tasavvuf kötülenmek istenmiştir.

Neden? Neden?

Emperyalizm tarih boyunca tasavvuftan korkmuştur. Zalim idareler tasavvuftan korkmuştur.Emperyalizm tarih boyunca tasavvuftan korkmuştur. Zalim idareler tasavvuftan korkmuştur. Çünkü mutasavvıflar emperyalizmle de mücadele etmiştir.Çünkü mutasavvıflar emperyalizmle de mücadele etmiştir. Sudan'da, Orta Asya'da, Balkanlar'da, Kafkasya'da mücadele etmiştir.Sudan'da, Orta Asya'da, Balkanlar'da, Kafkasya'da mücadele etmiştir. Bugün Çeçen direnişinin altını kurcalarsanız o ölen, şehit olan insanların hepsinin tasavvufla ilgisi olduğu ortaya çıkar. Bugün Çeçen direnişinin altını kurcalarsanız o ölen, şehit olan insanların hepsinin tasavvufla ilgisi olduğu ortaya çıkar. Bu ihlâslı insanlarla başa çıkamayanlar bu ihlâsın kökünü kurutmak istemektedirler; işin aslı, esası odur.Bu ihlâslı insanlarla başa çıkamayanlar bu ihlâsın kökünü kurutmak istemektedirler; işin aslı, esası odur. Onlar kendilerinin her dediğine kanan insan istiyorlar. Şahsiyet sahibi insanlardan rahatsız oldukları için karalama yapıyorlar. Onlar kendilerinin her dediğine kanan insan istiyorlar. Şahsiyet sahibi insanlardan rahatsız oldukları için karalama yapıyorlar.

Bizim günlük olaylardan yola çıkarak neşrettiğimiz bazı kitaplar var.Bizim günlük olaylardan yola çıkarak neşrettiğimiz bazı kitaplar var. Mesela Irak Savaşı olduğu zaman, biz arkadaşlarla oturduk konuştuk. Mesela Irak Savaşı olduğu zaman, biz arkadaşlarla oturduk konuştuk. O zaman Balkanlar'daki Bosna Hersek olayları dolayısıyla Türkiye'nin harbe girmesi bahis konusuydu.O zaman Balkanlar'daki Bosna Hersek olayları dolayısıyla Türkiye'nin harbe girmesi bahis konusuydu. Halen de Amerika ve İngiltere'nin yöneticilerine göre Yunanistanla harbe girmesi gün meselesi imiş, her an patlak verebilirmiş.Halen de Amerika ve İngiltere'nin yöneticilerine göre Yunanistanla harbe girmesi gün meselesi imiş, her an patlak verebilirmiş. En tehlikeli bölgeymiş. Yani demek ki isterlerse patlatabilirler. En tehlikeli bölgeymiş. Yani demek ki isterlerse patlatabilirler. Kibriti çaktıkları zaman; "Türklerle Yunanlılar harpte" demek, bu gayet net olarak ortaya çıkıyor. Kibriti çaktıkları zaman; "Türklerle Yunanlılar harpte" demek, bu gayet net olarak ortaya çıkıyor.

O zaman biz Savaş ve İlkyardım kitabı çıkarttık, basıldı. Bunların kurslarını yaptık.O zaman biz Savaş ve İlkyardım kitabı çıkarttık, basıldı. Bunların kurslarını yaptık. "Harp olursa darp olursa kadınlar çocuklar ne yapacak, kendilerini nasıl savunacak?" diye bir kitap neşretti camiamız, çok güzel oldu. "Harp olursa darp olursa kadınlar çocuklar ne yapacak, kendilerini nasıl savunacak?" diye bir kitap neşretti camiamız, çok güzel oldu. Faydalı bir şey oldu. Trafik kazası olabilir.Faydalı bir şey oldu. Trafik kazası olabilir. Sonra hastalıklar dolayısıyla gördük ki toplumumuzda insanlar çok sağlıklı değil.Sonra hastalıklar dolayısıyla gördük ki toplumumuzda insanlar çok sağlıklı değil. Kimisinin kolesterolü, kimisinin kalp rahatsızlığı var, kimisinde damar sertliği var, kimisinde tansiyon, kan basıncı yüksekliği var. Kimisinin kolesterolü, kimisinin kalp rahatsızlığı var, kimisinde damar sertliği var, kimisinde tansiyon, kan basıncı yüksekliği var. O zaman "‘Sıhhatli Beslenme, Sağlıklı Yaşam Kılavuzu' diye bir kılavuz hazırlansın." dedik, hemen hemen basılma derecesine geldi. O zaman "‘Sıhhatli Beslenme, Sağlıklı Yaşam Kılavuzu' diye bir kılavuz hazırlansın." dedik, hemen hemen basılma derecesine geldi. Güzel bir eser ortaya çıkıyor. Sağlıklı yaşamanız için bir kılavuz da neşrediyoruz. Güzel bir eser ortaya çıkıyor. Sağlıklı yaşamanız için bir kılavuz da neşrediyoruz.

İnşaallah sağlıklı müslüman olmak için de; "takvâ yolunu, ihsan yolunu, ihlâs yolunu" anlatacak bir eser neşretmek gerekecekİnşaallah sağlıklı müslüman olmak için de; "takvâ yolunu, ihsan yolunu, ihlâs yolunu" anlatacak bir eser neşretmek gerekecek ve böyle ilmî konuşmaların, vukuflu konuşmaların yapılması çok faydalı olacak. ve böyle ilmî konuşmaların, vukuflu konuşmaların yapılması çok faydalı olacak.

Dikkatimi çeken bir başka husus var. İhtisas asrındayız; herkes bir dalda çalışıp derin bilgi sahibi oluyor, oranın mütehassısı oluyor.Dikkatimi çeken bir başka husus var. İhtisas asrındayız; herkes bir dalda çalışıp derin bilgi sahibi oluyor, oranın mütehassısı oluyor. Mesela damar cerrahisi; genel cerrahiden bir insan değil de damar cerrahisinde uzmanlaşmış bir kimse o ameliyatı yapabiliyor.Mesela damar cerrahisi; genel cerrahiden bir insan değil de damar cerrahisinde uzmanlaşmış bir kimse o ameliyatı yapabiliyor. Her şeyin ihtisası var. Her şeyin ihtisası var. İlmî konularda da, tasavvuf ve tarikatle ilgili konuşmalarda da karşımıza bir coğrafyacı çıkıyor, bir lise mezunu çıkıyor. Böyle komik şey olmaz! İlmî konularda da, tasavvuf ve tarikatle ilgili konuşmalarda da karşımıza bir coğrafyacı çıkıyor, bir lise mezunu çıkıyor. Böyle komik şey olmaz!

Üniversitedeki tasavvuf kürsüleri ne güne duruyor? Tasavvuf kürsülerindeki hocalar ne güne duruyor?Üniversitedeki tasavvuf kürsüleri ne güne duruyor? Tasavvuf kürsülerindeki hocalar ne güne duruyor? Niye tasavvuf kürsüsündeki kimseleri konuşturmuyorsun da coğrafyacıyı konuşturuyorsun; ilkokul, ortaokul mezununu konuşturuyorsun? Niye tasavvuf kürsüsündeki kimseleri konuşturmuyorsun da coğrafyacıyı konuşturuyorsun; ilkokul, ortaokul mezununu konuşturuyorsun?

"İslâmcı yazar!" "İslâmcı yazar!"

Nereden öyle olmuş? Bu unvanı ona kim vermiş? Kaç tane kitabı var? Belli değil. Nereden öyle olmuş? Bu unvanı ona kim vermiş? Kaç tane kitabı var? Belli değil.

Uzmanların konuşması önemli. Uzmanların konuşması önemli.

Buna da önem vermeliyiz.Buna da önem vermeliyiz. Herhangi bir kitabı alırken, seçerken, okumaya karar verirken o kitabı yazan kimsenin o konudaki uzmanlığını bahis konusu etmemiz lazım. Herhangi bir kitabı alırken, seçerken, okumaya karar verirken o kitabı yazan kimsenin o konudaki uzmanlığını bahis konusu etmemiz lazım.

Uzman olmayan bir kimse, kalkıp bir kitap yazmış. Niğde'nin Bor kazasından bir öğretmen çıkmış; "Hakiki gerçek din budur." gibi bir kitap yazmış. Uzman olmayan bir kimse, kalkıp bir kitap yazmış. Niğde'nin Bor kazasından bir öğretmen çıkmış; "Hakiki gerçek din budur." gibi bir kitap yazmış. Bir parmak kalınlığında bir kitap. Arapça bilmiyor; âyeti hadisi bilmiyor.Bir parmak kalınlığında bir kitap. Arapça bilmiyor; âyeti hadisi bilmiyor. Daha önsözünde âyetle hadisi karıştırmış. Hadis bile olmayan bir söze "âyet" diyor.Daha önsözünde âyetle hadisi karıştırmış. Hadis bile olmayan bir söze "âyet" diyor. Âyeti bile bilmeyen bir insan, din konusunda kitap yazarsa, olsa olsa bu kıyamet alameti olur, başka bir şeyin alameti olmaz. Cahillik.Âyeti bile bilmeyen bir insan, din konusunda kitap yazarsa, olsa olsa bu kıyamet alameti olur, başka bir şeyin alameti olmaz. Cahillik. Bir de âhirzamanda cahillerin başa geçmesi olacağı için kıyamet alameti olur; her şeyin alt üst olduğunu gösterir.Bir de âhirzamanda cahillerin başa geçmesi olacağı için kıyamet alameti olur; her şeyin alt üst olduğunu gösterir. Âyet olmayan söze âyet diyor. İnsaf! Âyet olmayan söze âyet diyor. İnsaf!

Bir harfini bile, bir kelimesini bile kimsenin değiştiremediği Kur'ân-ı Kerîm'in içine, onda olmayan bir şeyi isnad etmek çok yanlış.Bir harfini bile, bir kelimesini bile kimsenin değiştiremediği Kur'ân-ı Kerîm'in içine, onda olmayan bir şeyi isnad etmek çok yanlış. Sonra kalkmış orada 15-20 sayfalık bir iddiada bulunmuş:Sonra kalkmış orada 15-20 sayfalık bir iddiada bulunmuş: "Kur'ân-ı Kerîm'in cümlelerine âyet denmez, bu cahilliktir, âyet ‘büyük mucize' demektir." demiş, deliller getirmiş, âyetler getirmiş."Kur'ân-ı Kerîm'in cümlelerine âyet denmez, bu cahilliktir, âyet ‘büyük mucize' demektir." demiş, deliller getirmiş, âyetler getirmiş. Evet, o da var ama senin bu dediğin işin yüzde ellisi, yarısı, öteki yarısı da Kur'ân-ı Kerîm'in cümleleri de âyet, onu da Allah isimlendirmiş: Evet, o da var ama senin bu dediğin işin yüzde ellisi, yarısı, öteki yarısı da Kur'ân-ı Kerîm'in cümleleri de âyet, onu da Allah isimlendirmiş:

Hüve'l-lezî enzele aleyke'l-kitâb. "Ey Resûlüm! Senin üzerine bu kitabı indiren o Allah'tır."Hüve'l-lezî enzele aleyke'l-kitâb. "Ey Resûlüm! Senin üzerine bu kitabı indiren o Allah'tır." Minhü âyâtün muhkemâtün. "Bunun içindekilerin bir kısmı muhkem âyetlerdir."Minhü âyâtün muhkemâtün. "Bunun içindekilerin bir kısmı muhkem âyetlerdir." Ve uharu müteşâbihât. "Bir kısmı da müteşâbih ayetlerdir." Ve uharu müteşâbihât. "Bir kısmı da müteşâbih ayetlerdir."

Bu cümlelere "âyet" ismini veren Allah. Adam "Bu cümlelere âyet denmez." diye oraya yirmi sayfa cahilliğini yazmış.Bu cümlelere "âyet" ismini veren Allah. Adam "Bu cümlelere âyet denmez." diye oraya yirmi sayfa cahilliğini yazmış. Allah'ın verdiği ismi reddediyor, "Bunu müslümanlar uydurdu." sanıyor. Allah'ın verdiği ismi reddediyor, "Bunu müslümanlar uydurdu." sanıyor.

Hatırlıyorum üniversitede bir doçent vardı, şimdi Almanya'da yaşıyor, Alman bir kadınla evlendi.Hatırlıyorum üniversitede bir doçent vardı, şimdi Almanya'da yaşıyor, Alman bir kadınla evlendi. "Bu hocalar da dört kadınla evlenmeyi amma çıkartmışlar ha!" dedi. Ben de Edebiyat Fakültesi'nde talebeyim. "Bu hocalar da dört kadınla evlenmeyi amma çıkartmışlar ha!" dedi. Ben de Edebiyat Fakültesi'nde talebeyim. Dört kadınla evlenmeyi hocalar kendi arzularından, hanımlara karşı meyillerinden dolayı çıkarmışlar sanıyor. Ben de şaşırdım, dedim ki; Dört kadınla evlenmeyi hocalar kendi arzularından, hanımlara karşı meyillerinden dolayı çıkarmışlar sanıyor. Ben de şaşırdım, dedim ki;

"Bu, hocaların çıkardığı bir şey değil, Kur'ân-ı Kerîm'de olan bir şey." "Bu, hocaların çıkardığı bir şey değil, Kur'ân-ı Kerîm'de olan bir şey."

"Hayır! Olamaz." dedi. "Hayır! Olamaz." dedi.

Canım Kur'ân-ı Kerîm'de olan bir şey deyince; "yerini göster" dersin, "olamaz" diyemezsin ki. Canım Kur'ân-ı Kerîm'de olan bir şey deyince; "yerini göster" dersin, "olamaz" diyemezsin ki.

"Olamaz" başka şeyler için söylenir, bu da saçma! Ben de yerini açtım, gösterdim: "Olamaz" başka şeyler için söylenir, bu da saçma!

Ben de yerini açtım, gösterdim:

Fe'nkihû mâ tâbe leküm mine'n-nisâi mesnâ ve sülâse ve rubâ'.Fe'nkihû mâ tâbe leküm mine'n-nisâi mesnâ ve sülâse ve rubâ'. "Sizin için uygun olan kadınlardan bir tane, iki tane, üç tane veya dört tane alabilirsiniz." diye âyet-i kerîmeyi okudum, sustu kaldı. "Sizin için uygun olan kadınlardan bir tane, iki tane, üç tane veya dört tane alabilirsiniz." diye âyet-i kerîmeyi okudum, sustu kaldı. Zavallı doçent! İslâmî konularda 20 tane, 30 tane eser yazmış,Zavallı doçent! İslâmî konularda 20 tane, 30 tane eser yazmış, "İslâm alimi" diye geçinen doçent, Kur'ân-ı Kerîm'de dört kadınla evlenmekle ilgili âyet olduğundan haberdar değil."İslâm alimi" diye geçinen doçent, Kur'ân-ı Kerîm'de dört kadınla evlenmekle ilgili âyet olduğundan haberdar değil. Okuyunca şaşırdı. Hele bir de talebeden böyle bir şey gelince daha beter şaşırdı, kıpkırmızı oldu. Okuyunca şaşırdı. Hele bir de talebeden böyle bir şey gelince daha beter şaşırdı, kıpkırmızı oldu.

Bilmiyorlar. Nasıl doçent olmuş, nasıl o kitapları yazmış? Onun da izahını ben biliyorum, o da olabiliyor işte. Bazıları meseleyi bilmiyorlar. Bilmiyorlar. Nasıl doçent olmuş, nasıl o kitapları yazmış? Onun da izahını ben biliyorum, o da olabiliyor işte. Bazıları meseleyi bilmiyorlar.

Peki, İslâm niye dört kadınla evlenmeye müsaade etmiş? Peki, İslâm niye dört kadınla evlenmeye müsaade etmiş?

İslâm tarihini aç; onu da bir oku. Mücadeleler var; kocaları şehit oluyor, kadınlar ortada kalıyor.İslâm tarihini aç; onu da bir oku. Mücadeleler var; kocaları şehit oluyor, kadınlar ortada kalıyor. Ortada insanî birtakım sebepler var. O kadınların öyle bakımsız, himayesiz kalması doğru değil.Ortada insanî birtakım sebepler var. O kadınların öyle bakımsız, himayesiz kalması doğru değil. Allahu Teâlâ hazretlerinin o hükmü indirmesinde bir hikmet var.Allahu Teâlâ hazretlerinin o hükmü indirmesinde bir hikmet var. Dünya sadece Türkiye değil ki; 776 bin kilometrekare olan yer, bir değil ki yalnızca. Dünyanın başka yerleri de var. Dünya sadece Türkiye değil ki; 776 bin kilometrekare olan yer, bir değil ki yalnızca. Dünyanın başka yerleri de var. Malezya'da İslâm nüfusunun artması için Malezya devleti dört kadınla evlenmeyi ve çok çocuk edinmeyi teşvik ediyor, yoksa Çinliler galip gelecek.Malezya'da İslâm nüfusunun artması için Malezya devleti dört kadınla evlenmeyi ve çok çocuk edinmeyi teşvik ediyor, yoksa Çinliler galip gelecek. Yüzde 46 Çinli var, yüzde 54 müslüman var. "Dört kadınla evlenmeyi" teşvik ediyor.Yüzde 46 Çinli var, yüzde 54 müslüman var. "Dört kadınla evlenmeyi" teşvik ediyor. Türkiye'de devrim adına bir kadınla evlenmeyi savunabilirsin ama işte orada tutmaz.Türkiye'de devrim adına bir kadınla evlenmeyi savunabilirsin ama işte orada tutmaz. Dünya da sadece 776 bin kilometrekare değil. Sadece yirminci yüzyıl değil. Dünya da sadece 776 bin kilometrekare değil. Sadece yirminci yüzyıl değil. Bunun öncesi var, sonrası var, dünyanın bin bir türlü hâli var. İslâm dini de ebedî, dünya durdukça hükmü devam edecek. Bunun öncesi var, sonrası var, dünyanın bin bir türlü hâli var. İslâm dini de ebedî, dünya durdukça hükmü devam edecek.

Onun için buradan birtakım ön fikirleri alıp da İslâm'ı öyle yargılamak yanlış olur. Sonra bir derste; Onun için buradan birtakım ön fikirleri alıp da İslâm'ı öyle yargılamak yanlış olur. Sonra bir derste;

"Elmalılı Hamdi Yazır iyi, güzel, Hak Dini Kur'an Dili diye bir tefsir yazmış ama tefsirde en mühim kitaplardan birisi olan Taberî Tefsiri'ni görmemiş." dedi. Ben kalktım, dedim ki; "Elmalılı Hamdi Yazır iyi, güzel, Hak Dini Kur'an Dili diye bir tefsir yazmış ama tefsirde en mühim kitaplardan birisi olan Taberî Tefsiri'ni görmemiş." dedi. Ben kalktım, dedim ki;

"Efendim, Taberî Tefsiri'ni görmez olur mu? Kaç yerde Taberî Tefsiri'nden bahsediyor."Efendim, Taberî Tefsiri'ni görmez olur mu? Kaç yerde Taberî Tefsiri'nden bahsediyor. Ama Taberî diye söylemiyor da İbn Cerîr diye söylüyor.Ama Taberî diye söylemiyor da İbn Cerîr diye söylüyor. Çünkü Taberî'nin ismi, Muhammed İbn Cerîr'dir, Cerir oğlu Muhammed'dir. Taberî'de nereli olduğunu gösteren bir isimdir." Çünkü Taberî'nin ismi, Muhammed İbn Cerîr'dir, Cerir oğlu Muhammed'dir. Taberî'de nereli olduğunu gösteren bir isimdir."

Ondan haberi yok. Ondan haberi yok.

Bir de ders veriyor. Elmalılı'nın tefsiri güzel bir tefsirdir.Bir de ders veriyor. Elmalılı'nın tefsiri güzel bir tefsirdir. Rahmetli, mübarek, nur içinde yatsın, bütün tefsir kitaplarını açmış bakmış, kendisinin de gayet güzel bilgisi var, güzel bir eser yazmış. Rahmetli, mübarek, nur içinde yatsın, bütün tefsir kitaplarını açmış bakmış, kendisinin de gayet güzel bilgisi var, güzel bir eser yazmış. Güzelin güzeli vardır ama Elmalılı'nın tefsiri güzel bir eserdir, emek mahsulü bir eserdir; o zâtın ondan haberi yok. Güzelin güzeli vardır ama Elmalılı'nın tefsiri güzel bir eserdir, emek mahsulü bir eserdir; o zâtın ondan haberi yok.

Şunu demek istiyorum: Bilmiyorlar, meslek dışı oluyorlar, bilmedikleri konularla ilgili kocaman laflar söylüyorlar. İnsan haddini bilmeli. Şunu demek istiyorum: Bilmiyorlar, meslek dışı oluyorlar, bilmedikleri konularla ilgili kocaman laflar söylüyorlar. İnsan haddini bilmeli.

Mesela tıpla ilgili bir konu açılsa, ben de yorum yapsam gülerler. "Hocam, burada bu kadar doktorlar var, doçentler var." derler.Mesela tıpla ilgili bir konu açılsa, ben de yorum yapsam gülerler. "Hocam, burada bu kadar doktorlar var, doçentler var." derler. Ben zaten demem, doktorlara sorarım. Mühendisliğin işini mühendislere sorarız, matematikçinin işini matematikçilere sorarız. Ben zaten demem, doktorlara sorarım. Mühendisliğin işini mühendislere sorarız, matematikçinin işini matematikçilere sorarız.

Herkes ihtisasına göre konuşurken niye din ve tasavvuf bahis konusu olunca Kur'an'ı bilmeyen, dini anlamamış olan,Herkes ihtisasına göre konuşurken niye din ve tasavvuf bahis konusu olunca Kur'an'ı bilmeyen, dini anlamamış olan, ihtisastan olmayan cahil kimseler konuşuyor ya da meslekten olan müftü veya fetva kurulu başkanı olanlar niye böyle yanlış şeyler söylüyorlar? ihtisastan olmayan cahil kimseler konuşuyor ya da meslekten olan müftü veya fetva kurulu başkanı olanlar niye böyle yanlış şeyler söylüyorlar?

Bunların arkasında başka sebepler olabilir.Bunların arkasında başka sebepler olabilir. Organize, teşkilatlı bir tertibin sonucunda birileri kötülenip de politik bir sonuç almak isteniyorsa,Organize, teşkilatlı bir tertibin sonucunda birileri kötülenip de politik bir sonuç almak isteniyorsa, "hükümet bozulsun da yeni bir hükümet kurulsun" isteniyorsa o zaman bizler kurban gidiyoruz, kurban seçilmiş oluyoruz, ayakaltında kalmış oluyoruz."hükümet bozulsun da yeni bir hükümet kurulsun" isteniyorsa o zaman bizler kurban gidiyoruz, kurban seçilmiş oluyoruz, ayakaltında kalmış oluyoruz. Onun için bu konunun seçilmesi iyi olmuştur, teşekkür ederim. Onun için bu konunun seçilmesi iyi olmuştur, teşekkür ederim.

Ben de bu vesileyle biraz duygularımı anlatmış oldum, bazı misaller vermiş oldum. Ben de bu vesileyle biraz duygularımı anlatmış oldum, bazı misaller vermiş oldum.

es-Selamü aleyküm… es-Selamü aleyküm…

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2