Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Kâbe’nin Şerefi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Şevvâl 1420 / 11.01.2000
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.
Beytullah’ın Mesâbe Kılınması, Makàm-ı İbrâhim’de Namaz Kılın!, Hazret-i Ömer’in Temennîsi | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kâbe’nin Şerefi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Şevvâl 1420 / 11.01.2000
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.
Beytullah’ın Mesâbe Kılınması, Makàm-ı İbrâhim’de Namaz Kılın!, Hazret-i Ömer’in Temennîsi | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû. es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû.

Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı üzerinize olsun. Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı üzerinize olsun. Cenâb-ı Hak nimetlerini üzerinizde dâim eylesin. Cenâb-ı Hak nimetlerini üzerinizde dâim eylesin.

Bakara sûre-i şerîfesinin 125. âyet-i kerîmesini size okumak istiyorum. Bakara sûre-i şerîfesinin 125. âyet-i kerîmesini size okumak istiyorum.

Bu âyet-i kerîmeyi okuyorum. Bismillâhirrahmânirrahim. Bu âyet-i kerîmeyi okuyorum.

Bismillâhirrahmânirrahim.

Ve iz ce'alne'l-beyte mesâbeten li'n-nâsi ve emnâ ve't-tehizû min mekâmi İbrâhîme musallen Ve iz ce'alne'l-beyte mesâbeten li'n-nâsi ve emnâ ve't-tehizû min mekâmi İbrâhîme musallen ve ahidnâ ilâ İbrâhîme ve İsmâîle en tahhira beytiye littâ'ifîne ve'l-âkîfine ve'r-rukke'i's-sücûd. ve ahidnâ ilâ İbrâhîme ve İsmâîle en tahhira beytiye littâ'ifîne ve'l-âkîfine ve'r-rukke'i's-sücûd.

Bu âyet-i kerîmede, daha önceki âyet-i kerîmede de aynı edat vardı, Bu âyet-i kerîmede, daha önceki âyet-i kerîmede de aynı edat vardı, bundan sonraki âyet-i kerîmelerde de yine devam edecek.bundan sonraki âyet-i kerîmelerde de yine devam edecek. Bu edat iz edatı. "Hani hatırla, bir zamanlar şöyle olmuştu, o olayı hatırlatıyorum, hatırla, Bu edat iz edatı. "Hani hatırla, bir zamanlar şöyle olmuştu, o olayı hatırlatıyorum, hatırla, bil" mânasına gelen bir edat. bil" mânasına gelen bir edat. Bu 125. âyet-i kerîme yine onunla başlıyor. Bu 125. âyet-i kerîme yine onunla başlıyor.

Ve iz ce'alne'l-beyte mesâbeten li'n-nâsi ve emnâ. Ve iz ce'alne'l-beyte mesâbeten li'n-nâsi ve emnâ. "Hani biz kılmıştık, Ben Azîmüşşân, Alemlerin Rabbi, Mevlâ'nız, Yaratıcınız, Rabbiniz kılmıştım.""Hani biz kılmıştık, Ben Azîmüşşân, Alemlerin Rabbi, Mevlâ'nız, Yaratıcınız, Rabbiniz kılmıştım." Azamet sigasıyla, "biz kılmıştık" diye buyuruyor, Vâhidü Ehadü Ferdü's-Samed olduğunu biliyoruz. Azamet sigasıyla, "biz kılmıştık" diye buyuruyor, Vâhidü Ehadü Ferdü's-Samed olduğunu biliyoruz.

el-Beyte. Bu el-beyt elif lam'lı, marife olarak, "o mâlum ev" demek. el-Beyte. Bu el-beyt elif lam'lı, marife olarak, "o mâlum ev" demek. O mâlum evden kasıt, Beytullah, bizim el-Ka'betü'l-müşerrefe diye isimlendirdiğimiz kıblegâhımız,O mâlum evden kasıt, Beytullah, bizim el-Ka'betü'l-müşerrefe diye isimlendirdiğimiz kıblegâhımız, üstüne altın yaldızlarla ayetler, diğer ilgili ibareler yazılıpüstüne altın yaldızlarla ayetler, diğer ilgili ibareler yazılıp Kâbe-i Müşerrefe'nin taş binası üstüne örtülüyor. Kâbe-i Müşerrefe'nin taş binası üstüne örtülüyor.

Kapısı bugün altından, köşesinde Hacerü'l-Esved var, dört köşeli bir yapı.Kapısı bugün altından, köşesinde Hacerü'l-Esved var, dört köşeli bir yapı. Bir tarafında da şöyle yarım daire şeklinde hatim veya Hicr-i İsmâîl denilen bir kısım var. Bir tarafında da şöyle yarım daire şeklinde hatim veya Hicr-i İsmâîl denilen bir kısım var. Bu yarım daire, Kâbe'nin binasına, köşelerine bitişik değil, Bu yarım daire, Kâbe'nin binasına, köşelerine bitişik değil, aralarında şöyle bir kulaç kadar mesafe var.aralarında şöyle bir kulaç kadar mesafe var. Bir tarafından iç kısma girilip öbür tarafına çıkılabiliyor. Bir tarafından iç kısma girilip öbür tarafına çıkılabiliyor.

O hatim kısmı, Kâbe'nin içinden sayılıyor. O hatim kısmı, Kâbe'nin içinden sayılıyor. Bu el-Beyt denilince, Beytullah denilince veyahut bu bina, dört köşe,Bu el-Beyt denilince, Beytullah denilince veyahut bu bina, dört köşe, bir köşesinde Hacerü'l Esved olan bina… bir köşesinde Hacerü'l Esved olan bina… Bu Beytullah, "Allah'ın evi" mânası var. İzafetsiz olarak kullanılınca, Bu Beytullah, "Allah'ın evi" mânası var. İzafetsiz olarak kullanılınca, "Allah'ın evi" denmeyip de "o mâlum ev" mânasına,"Allah'ın evi" denmeyip de "o mâlum ev" mânasına, o zaman "bilinen, mâlum, meşhur ev" mânasına el-beyt deniliyor. o zaman "bilinen, mâlum, meşhur ev" mânasına el-beyt deniliyor. Arapça'da bu el bilinen şeylerin başına getirilen, harf-i tarif. Arapça'da bu el bilinen şeylerin başına getirilen, harf-i tarif. "Bilinmişliği gösteren edat" demek. "Biz Kâbe-i Müşerrefe'yi kılmıştık." "Bilinmişliği gösteren edat" demek.

"Biz Kâbe-i Müşerrefe'yi kılmıştık."
"Ben Rabbiniz kılmıştım" demek. "Ben Rabbiniz kılmıştım" demek. Bu "biz" ifadesinin niye geldiğini de çeşitli zamanlarda anlatmıştım. Bu "biz" ifadesinin niye geldiğini de çeşitli zamanlarda anlatmıştım.

Kâbe-i Müşerrefe'yi ne kılmıştı? Mesâbeten li'n-nâsi. Kâbe-i Müşerrefe'yi ne kılmıştı?

Mesâbeten li'n-nâsi.
"İnsanlar için bir mesabe kılmıştık." Peltek se ile…"İnsanlar için bir mesabe kılmıştık." Peltek se ile… O mesabe'nin ne anlama geldiği üzerindeki rivayetleri size nakledeceğim: O mesabe'nin ne anlama geldiği üzerindeki rivayetleri size nakledeceğim:

Sâbe, yesûbu mastarından mesâbeten, sevap kelimesi de aynı kökten peltek se ile. Sâbe, yesûbu mastarından mesâbeten, sevap kelimesi de aynı kökten peltek se ile. İki ana mânası var onu söyleyeceğim: İki ana mânası var onu söyleyeceğim:

"Kâbe'yi insanların mesabe yeri yapmıştık." "Kâbe'yi insanların mesabe yeri yapmıştık." Ve emnâ "Ve Kâbe'yi güvenilir bir mekân yapmıştık." Ve't-tehizû min mekâmi İbrâhîme musallâ.Ve emnâ "Ve Kâbe'yi güvenilir bir mekân yapmıştık." Ve't-tehizû min mekâmi İbrâhîme musallâ. "Ve sizler de İbrahim'in makamını namazgâh edinin…" "Ve sizler de İbrahim'in makamını namazgâh edinin…"

Âyet-i kerîmenin ortası burası, henüz sonuna gelmedi. Âyet-i kerîmenin ortası burası, henüz sonuna gelmedi. Ama biz ilk önce âyet-i kerîmeyi tamamlayalım daha güzeli. Ama biz ilk önce âyet-i kerîmeyi tamamlayalım daha güzeli. Ondan sonra kelimeleri daha geniş izah edeceğiz. Ondan sonra kelimeleri daha geniş izah edeceğiz.

Ve ahidnâ ilâ İbrâhîme ve İsmâîle. Ve ahidnâ ilâ İbrâhîme ve İsmâîle. "Te'kiden, tekrar tekrar bir antlaşma, ahd-ı misâk olarak böyle yapacaksınız, tamam mı? "Te'kiden, tekrar tekrar bir antlaşma, ahd-ı misâk olarak böyle yapacaksınız, tamam mı? diye ahdederek emretmiştik ki…" diye ahdederek emretmiştik ki…" En tahhira. "Siz ikiniz temizleyin." Beytiye "Bu benim beytimi, evimi, Kâbe'mi." Li't-tâifîn.En tahhira. "Siz ikiniz temizleyin." Beytiye "Bu benim beytimi, evimi, Kâbe'mi." Li't-tâifîn. "Tavaf edenler için…" Ve'l âkifîn "Orada itikâf edenler için" Ve'r-rükke'. "Rükû edenler için." "Tavaf edenler için…" Ve'l âkifîn "Orada itikâf edenler için" Ve'r-rükke'. "Rükû edenler için." E's-sucûd. "secde edenler için." Ve'r-rükke'i's-sucûd.E's-sucûd. "secde edenler için." Ve'r-rükke'i's-sucûd. "Ey Ümmet-i Muhammed! Rükû, secde edenler için burayı temizleyin demiştim,"Ey Ümmet-i Muhammed! Rükû, secde edenler için burayı temizleyin demiştim, bunu hatırlayın, bu olayı bilin." bunu hatırlayın, bu olayı bilin." Benim tarafımdan böyle, şerefli bir mekân kılındığını bilin. Benim tarafımdan böyle, şerefli bir mekân kılındığını bilin.

Mesâbeten kelimesinin bir anlamı, yesûbûne ileyhi "ona giderler" mânasına, Mesâbeten kelimesinin bir anlamı, yesûbûne ileyhi "ona giderler" mânasına, "her yerden dönüp ona gidiyorlar." "her yerden dönüp ona gidiyorlar." Sevab'ın böyle bir "dönme" mânası var. Sevab'ın böyle bir "dönme" mânası var.

İnsanın işlediği bir ibadetten dolayı da sevap alması ne demek? İnsanın işlediği bir ibadetten dolayı da sevap alması ne demek?

Onun menfaatini, zahmetinden hâsıl olan, ihlasından hâsıl olan, Onun menfaatini, zahmetinden hâsıl olan, ihlasından hâsıl olan, menfaatinin kişiye dönmesinden dolayı sevabı diyoruz. menfaatinin kişiye dönmesinden dolayı sevabı diyoruz. "Bu yapıldı, oldu bitti, bunun bize faydası ne, bize geleni ne" mânasına. "Bu yapıldı, oldu bitti, bunun bize faydası ne, bize geleni ne" mânasına.

Mesâbeten li'n-nâs. "İnsanlar için bir mesabe kıldık." Mesâbeten li'n-nâs. "İnsanlar için bir mesabe kıldık." Burayı, insanlar için böyle dönüp dönüp geldikleri bir yer,Burayı, insanlar için böyle dönüp dönüp geldikleri bir yer, her yerden yönelip geldikleri bir yer…" her yerden yönelip geldikleri bir yer…" Yesûbûne ileyhi mine'l-büldân küllehâ ve ye'tînehû diye Arapça'sını böyle söylemişler. Yesûbûne ileyhi mine'l-büldân küllehâ ve ye'tînehû diye Arapça'sını böyle söylemişler. "Çeşitli beldelerden ona gidiyorlar, her yerden oraya dönüyorlar.""Çeşitli beldelerden ona gidiyorlar, her yerden oraya dönüyorlar." "Her yerde yaşayan müslüman kişilerin dönüp geldiği bir yer kıldık." mânasına; "Her yerde yaşayan müslüman kişilerin dönüp geldiği bir yer kıldık." mânasına; bir mâna bu… bir mâna bu…

Bir mânası da; "İnsanlar için bir mesâbet kıldık, tatmin olmuyorlar, doymuyorlar,Bir mânası da; "İnsanlar için bir mesâbet kıldık, tatmin olmuyorlar, doymuyorlar, doyumsuz bir zevk, lezzet, güzellik; bir daha gidiyorlar, doyamadan veda ediyorlar, doyumsuz bir zevk, lezzet, güzellik; bir daha gidiyorlar, doyamadan veda ediyorlar, tekrar gidiyorlar, tekrar gidiyorlar, tekrar gidiyorlar…" tekrar gidiyorlar, tekrar gidiyorlar, tekrar gidiyorlar…"

Lâ yaktûne minhu vatârat yetûnehû sümme yerci'ûne ilâ ehlihim sümme yûedûne ileyhi. Lâ yaktûne minhu vatârat yetûnehû sümme yerci'ûne ilâ ehlihim sümme yûedûne ileyhi. Daha doyamadan hac bitiyor, umre bitiyor. Ondan sonra yine arzu duyuyorlar, yine gidiyorlar.Daha doyamadan hac bitiyor, umre bitiyor. Ondan sonra yine arzu duyuyorlar, yine gidiyorlar. İnsanların aşk ile şevk ile gittikleri bir yer. İnsanların aşk ile şevk ile gittikleri bir yer. "Tekrar tekrar, ziyaret ettikleri bir yer kıldık" mânasına geliyor. "Tekrar tekrar, ziyaret ettikleri bir yer kıldık" mânasına geliyor.

Bir de sevap manasıyla alacak olursak; "Sevap kazanma yeri" ism-i mekân sigası olarak, Bir de sevap manasıyla alacak olursak; "Sevap kazanma yeri" ism-i mekân sigası olarak, "Kâbe-i Müşerrefe'yi, bu Beytullâh-ı Muazzama'yı Cenâb-ı Hak orası ziyaret edildiği zaman,"Kâbe-i Müşerrefe'yi, bu Beytullâh-ı Muazzama'yı Cenâb-ı Hak orası ziyaret edildiği zaman, ziyaret edenlere büyük sevaplar veriyor, çok büyük ecirler veriyor.ziyaret edenlere büyük sevaplar veriyor, çok büyük ecirler veriyor. Haccın çok büyük sevabı var, işte bir "sevap kazanma yeri" mânasına da olabilir. Haccın çok büyük sevabı var, işte bir "sevap kazanma yeri" mânasına da olabilir.

Sevap mânasından alınırsa, ism-i mekân sigası olarak; "sevap kazanma yeri" kıldık. Sevap mânasından alınırsa, ism-i mekân sigası olarak; "sevap kazanma yeri" kıldık. "Dönüp dönüp gelinen bir yer" mânasına olursa, işte "insanların doyamayıp, "Dönüp dönüp gelinen bir yer" mânasına olursa, işte "insanların doyamayıp, bir ziyaretten sonra tekrar ziyaret ettiği, tekrar ziyaret ettiği, ziyaretine doyulamayan bir ziyaretten sonra tekrar ziyaret ettiği, tekrar ziyaret ettiği, ziyaretine doyulamayan bir yer kıldık" mânası gibi bir anlam çıkıyor. bir yer kıldık" mânası gibi bir anlam çıkıyor. Bir de; "Her beldeden insanların yönlerini ona çevirip, Bir de; "Her beldeden insanların yönlerini ona çevirip, her beldeden gelip toplandıkları bir yer" mânası… her beldeden gelip toplandıkları bir yer" mânası…

Hâsılı, Cenâb-ı Hak o yeri mübarek kılmış, şerefli kılmış,Hâsılı, Cenâb-ı Hak o yeri mübarek kılmış, şerefli kılmış, yeryüzünün en mübarek, en şerefli yeri kılmış, her yerden insanlar aşk ile şevk ile geliyorlar, yeryüzünün en mübarek, en şerefli yeri kılmış, her yerden insanlar aşk ile şevk ile geliyorlar, doyamadan tekrar geliyorlar, doyamıyorlar tekrar geliyorlar ve büyük sevaplar alıyorlar. doyamadan tekrar geliyorlar, doyamıyorlar tekrar geliyorlar ve büyük sevaplar alıyorlar. Bütün mânaların hepsi uygun düşer bu makama, bu mekana… Böyle bir yer. Bütün mânaların hepsi uygun düşer bu makama, bu mekana… Böyle bir yer.

İşte buranın böyle yapılması Allah'ın bir lütfu. -O belde ahalisine- bunu hatırlayın, İşte buranın böyle yapılması Allah'ın bir lütfu. -O belde ahalisine- bunu hatırlayın, bak Cenâb-ı Hak size bu beldenizi böyle şerefli bir belde kılmış, şükrünü edin, bak Cenâb-ı Hak size bu beldenizi böyle şerefli bir belde kılmış, şükrünü edin, itaat edin, onun emrini tutun diye… itaat edin, onun emrini tutun diye…

Bu hatırlatma neden oluyor, hatırlatmalar niçin olur? Bu hatırlatma neden oluyor, hatırlatmalar niçin olur?

Hatırlatılan kişiler, hitap edilen kişiler, hatırlatılan şeyin önemini anlasınlar, Hatırlatılan kişiler, hitap edilen kişiler, hatırlatılan şeyin önemini anlasınlar, ona göre hareket etsinler diye. ona göre hareket etsinler diye.

Ve emnâ. "Bir de emniyet yeri." Ve emnâ. "Bir de emniyet yeri."

Evet Kâbe-i Müşerrefe bir de emniyet yeriydi, Kâbe-i Müşerrefe'ye sığınan Evet Kâbe-i Müşerrefe bir de emniyet yeriydi, Kâbe-i Müşerrefe'ye sığınan insanlar dokunulmaz oluyordu. insanlar dokunulmaz oluyordu. Kimse onlara -kan davası, alacağı, daha başka bir hıncı, kini bile olsa- dokunamazdı.Kimse onlara -kan davası, alacağı, daha başka bir hıncı, kini bile olsa- dokunamazdı. Orası bir emniyet yeri oluyordu. İnsanlar Kâbe'ye, hacca, ziyarete geldikleri zaman,Orası bir emniyet yeri oluyordu. İnsanlar Kâbe'ye, hacca, ziyarete geldikleri zaman, yolları kesilip yağmalanıyordu, esir alınmıyordu. yolları kesilip yağmalanıyordu, esir alınmıyordu.

Halbuki başka zamanlarda, başka aylarda, hac olmayan zamanlarda, böyle bir şey yok.Halbuki başka zamanlarda, başka aylarda, hac olmayan zamanlarda, böyle bir şey yok. Her kabile, hangi kabileyi zayıf görüyorsa ona saldırabiliyor ve ahalisini esir alıp satabiliyor,Her kabile, hangi kabileyi zayıf görüyorsa ona saldırabiliyor ve ahalisini esir alıp satabiliyor, mallarını yağmalayabiliyor ama hiç kimse orayı ziyaret edene saldırmıyordu. mallarını yağmalayabiliyor ama hiç kimse orayı ziyaret edene saldırmıyordu.

Kâbe-i Müşerrefe'nin kadrini, kıymetini, hürmetini, şerefini biliyorlar, Kâbe-i Müşerrefe'nin kadrini, kıymetini, hürmetini, şerefini biliyorlar, oraya gidene dokunamıyorlardı. oraya gidene dokunamıyorlardı. Tabi bu da tecrübeyle kazandıkları bir durum, çünkü aksine hareket ettikleri zaman Tabi bu da tecrübeyle kazandıkları bir durum, çünkü aksine hareket ettikleri zaman başlarına bir cezanın, bir belanın, bir te'dibin geldiğini başlarına bir cezanın, bir belanın, bir te'dibin geldiğini çok defa tattıkları için öyle yapmıyorlardı.çok defa tattıkları için öyle yapmıyorlardı. Etrafında, harem mıntıkasında edepsizlik yapmıyorlardı. Etrafında, harem mıntıkasında edepsizlik yapmıyorlardı.

Ve't-tehizû min mekâmi İbrâhîme musallâ. Ve't-tehizû min mekâmi İbrâhîme musallâ. "İşte bu güzel yeri siz de bir musalla kılın, Makâm-ı İbrâhim'den bir musalla edinin." "İşte bu güzel yeri siz de bir musalla kılın, Makâm-ı İbrâhim'den bir musalla edinin."

Bu ve't-tehizû "edinmek" mânasında, "bir şeyi, bir şey edinmek" mânasına iki mef'ul alan bir fiil. Bu ve't-tehizû "edinmek" mânasında, "bir şeyi, bir şey edinmek" mânasına iki mef'ul alan bir fiil. Bir bizim okuduğumuz Kur'ân-ı Kerîm'deki harekesi ve't-tehizû diye, hı harfinin harekesi esre, Bir bizim okuduğumuz Kur'ân-ı Kerîm'deki harekesi ve't-tehizû diye, hı harfinin harekesi esre, bu "emir" demek. bu "emir" demek.

Mademki Cenâb-ı Hak burayı sevap kazanma yeri, tekrar tekrar ziyaret edilen, Mademki Cenâb-ı Hak burayı sevap kazanma yeri, tekrar tekrar ziyaret edilen, bütün ahalinin müslümanların, dünyanın neresinde olursa olsun, bütün ahalinin müslümanların, dünyanın neresinde olursa olsun, yönelip geldiği bir ziyaretgâh kılmış,yönelip geldiği bir ziyaretgâh kılmış, "Siz de orayı bir namazgâh edinin" mânasına müminlere hitap. "Siz de orayı bir namazgâh edinin" mânasına müminlere hitap.

Bu âyet-i kerîmenin bu kelimesini ve't-tehazû okuyan kıraat alimleri de var. Bu âyet-i kerîmenin bu kelimesini ve't-tehazû okuyan kıraat alimleri de var. Cenâb-ı Hak bu binayı mübarek, müşerref bir bina kılınca insanlar da orayı,Cenâb-ı Hak bu binayı mübarek, müşerref bir bina kılınca insanlar da orayı, "Makâm-ı İbrâhim'i musalla edindiler, namazgâh edindiler" mânasına "Makâm-ı İbrâhim'i musalla edindiler, namazgâh edindiler" mânasına mâzi sigasıyla bu rivayet de var. mâzi sigasıyla bu rivayet de var. Bunu da bilelim. Makâm-ı İbrâhim nedir? Biz, "Makâm-ı İbrâhim'i namazgâh edindiler" diyoruz amaBunu da bilelim.

Makâm-ı İbrâhim nedir?

Biz, "Makâm-ı İbrâhim'i namazgâh edindiler" diyoruz ama
namazgâhı da yeni nesil, beni dinleyenlerin içindeki gençler bilmezler, onu [açıklayalım.] namazgâhı da yeni nesil, beni dinleyenlerin içindeki gençler bilmezler, onu [açıklayalım.] İbrahim'in bu yerini namaz kılınan bir yer edinin diye Allah emretmiş. İbrahim'in bu yerini namaz kılınan bir yer edinin diye Allah emretmiş. Veya o devirden itibaren insanlar, edinmişler. Emir değil de mâzi sigasıyla olursa… Veya o devirden itibaren insanlar, edinmişler. Emir değil de mâzi sigasıyla olursa…

Makâm-ı İbrâhim nedir? Bunun üzerinde çeşitli, yorumlar var. Makâm-ı İbrâhim nedir?

Bunun üzerinde çeşitli, yorumlar var.
Bir; Makâm-ı İbrâhim, -en kuvvetli yorum- Kâbe-i Müşerrefe'nin yakınında bulunan,Bir; Makâm-ı İbrâhim, -en kuvvetli yorum- Kâbe-i Müşerrefe'nin yakınında bulunan, bugünlerde, bizim bu çağımızda, devrimizde, ziyaret edenlerin Hacerü'l Esved"i geçtikten sonra, bugünlerde, bizim bu çağımızda, devrimizde, ziyaret edenlerin Hacerü'l Esved"i geçtikten sonra, Kâbe tavaf ederken sollarında, sağ tarafta, camekandan -çok kalın camdan şeffaf- altından bir yapı… Kâbe tavaf ederken sollarında, sağ tarafta, camekandan -çok kalın camdan şeffaf- altından bir yapı… İskelet üzerinde içi görünsün diye camlar konulmuş… İskelet üzerinde içi görünsün diye camlar konulmuş… Orada ayak izli bir taş var, bunun adı Makâm-ı İbrâhim… Orada ayak izli bir taş var, bunun adı Makâm-ı İbrâhim… İşte bu âyet-i kerîmeden dolayı onun arkasında da namaz kılmak çok sevap oluyor. İşte bu âyet-i kerîmeden dolayı onun arkasında da namaz kılmak çok sevap oluyor. Bir, orasıdır deniliyor. Bir rivayet bu… yani o mekân. Bir, orasıdır deniliyor. Bir rivayet bu… yani o mekân.

O mekân da, daha önceden Kâbe-i Müşerrefe'nin duvarına bitişik imiş.O mekân da, daha önceden Kâbe-i Müşerrefe'nin duvarına bitişik imiş. İbrahim aleyhisselam'ın bıraktığı zaman, Kâbe-i Müşerrefe'nin duvarına bitişik imiş.İbrahim aleyhisselam'ın bıraktığı zaman, Kâbe-i Müşerrefe'nin duvarına bitişik imiş. Şimdi arada yan yana duran on, on beş insanın geçeceği kadar genişlik var. Şimdi arada yan yana duran on, on beş insanın geçeceği kadar genişlik var. Tavaf edenler arasından geçiyor… O zaman öyle değil, Kâbe'nin duvarında; ona bitişik durumdaymış.Tavaf edenler arasından geçiyor… O zaman öyle değil, Kâbe'nin duvarında; ona bitişik durumdaymış. Bunu da kitaplar kaydediyorlar. Bu bitişik duvarı Ömer b. Hattab radıyallahu anh,Bunu da kitaplar kaydediyorlar. Bu bitişik duvarı Ömer b. Hattab radıyallahu anh, Emîrü'l-mü'minîn olduğu zaman Kâbe'nin o kenarından bu kenara kaldırmış,Emîrü'l-mü'minîn olduğu zaman Kâbe'nin o kenarından bu kenara kaldırmış, arada bir mesafe o zaman meydana gelmiş. arada bir mesafe o zaman meydana gelmiş. Bu hususta başka bilgiler de var. Bir de İbn Abbas radıyallahu anh'ten yapılan rivayete göre,Bu hususta başka bilgiler de var.

Bir de İbn Abbas radıyallahu anh'ten yapılan rivayete göre,
"Makâm-ı İbrâhim'i, ibadetgâh edinin, namaz kılma yeri edinin" sözünden, "Makâm-ı İbrâhim'i, ibadetgâh edinin, namaz kılma yeri edinin" sözünden, sadece orası değil, sadece o İbrahim aleyhisselam'ın ayak izlerinin olduğu yer değil;sadece orası değil, sadece o İbrahim aleyhisselam'ın ayak izlerinin olduğu yer değil; bütün harem-i şerîfin Makâm-ı İbrâhim olduğunubütün harem-i şerîfin Makâm-ı İbrâhim olduğunu -İbrahim aleyhisselam'ın mekânı mânasına- rivayet etmişler. -İbrahim aleyhisselam'ın mekânı mânasına- rivayet etmişler. Öyle bir rivayet de var. Bundan şu çıkar ki "İbrahim'in makamını ibadet yeri edinin" deyince, Öyle bir rivayet de var. Bundan şu çıkar ki "İbrahim'in makamını ibadet yeri edinin" deyince, sadece o daracık bir yer değil de, Kâbe-i Müşerrefe'nin etrafındaki bütün harem-i şerîf mıntıkasınınsadece o daracık bir yer değil de, Kâbe-i Müşerrefe'nin etrafındaki bütün harem-i şerîf mıntıkasının öyle olduğunu ve oralarında namazgâh, namaz kılınan yer olabileceğini göstermesi bakımından önemli. öyle olduğunu ve oralarında namazgâh, namaz kılınan yer olabileceğini göstermesi bakımından önemli.

Hz. Ömer'in kenara çektirdiği bu taş, İbrahim aleyhisselam ile Hz. Ömer'in kenara çektirdiği bu taş, İbrahim aleyhisselam ile İsmail aleyhisselam Kâbe-i Müşerrefe'yi bina ederken, duvar yükseldikçe, İsmail aleyhisselam Kâbe-i Müşerrefe'yi bina ederken, duvar yükseldikçe, İbrahim aleyhisselam bu Makâm-ı İbrahim denilen, taşın üzerine çıkar, İbrahim aleyhisselam bu Makâm-ı İbrahim denilen, taşın üzerine çıkar, aşağıdan da İsmail aleyhisselam Kâbe'nin binası için getirdiği yeni taşı babasıaşağıdan da İsmail aleyhisselam Kâbe'nin binası için getirdiği yeni taşı babası İbrahim aleyhisselam'a verir…İbrahim aleyhisselam'a verir… O da, o yukarda Makâm-ı İbrahim denilen taşın üzerinden,O da, o yukarda Makâm-ı İbrahim denilen taşın üzerinden, onu yerine yerleştirip duvarı dönerek biraz daha öteye, biraz daha öteye dönerek, döne döne; onu yerine yerleştirip duvarı dönerek biraz daha öteye, biraz daha öteye dönerek, döne döne; Kâbe'nin duvarını yapıkları taştır; deniliyor. Kâbe'nin duvarını yapıkları taştır; deniliyor.

Bu cahiliye devrinde de İslâm gelmeden önceki devirde de öyle bilinen bir taştı.Bu cahiliye devrinde de İslâm gelmeden önceki devirde de öyle bilinen bir taştı. Tabi şimdi insanlar onun üzerine böyle elini sürüp yıpratmasınlar diye, çok kalın,Tabi şimdi insanlar onun üzerine böyle elini sürüp yıpratmasınlar diye, çok kalın, bir billur cam tabaka kaplanmış, sadece görüyorsunuz ama elinizi süremiyorsunuz. bir billur cam tabaka kaplanmış, sadece görüyorsunuz ama elinizi süremiyorsunuz. Rivayetler "eskiden görünüyordu, insanlar ona ellerini sürerlerdi, öperlerdi…" diyor. Rivayetler "eskiden görünüyordu, insanlar ona ellerini sürerlerdi, öperlerdi…" diyor. O yüzden de bir hayli, üzerindeki belirgin izler görünmez bir hâle gelmiş,O yüzden de bir hayli, üzerindeki belirgin izler görünmez bir hâle gelmiş, yıpranmış bir duruma gelmişti. yıpranmış bir duruma gelmişti. Şimdi onun, için o yıpranma daha fazla devam etmesin diye üzeri cam kaplanmış oluyor. Şimdi onun, için o yıpranma daha fazla devam etmesin diye üzeri cam kaplanmış oluyor.

İbn Kesîr tefsirinde; "Bu ümmetin yaptığı aşırılıklardan biri de burayı namazgâh edinin dedi, İbn Kesîr tefsirinde; "Bu ümmetin yaptığı aşırılıklardan biri de burayı namazgâh edinin dedi, Hâlbuki elinizi sürün denmedi" diyor. Hâlbuki elinizi sürün denmedi" diyor. Bu el sürme sonradan insanların kendilerinin çıkarttığı bir şey olmuş oluyor. Bu el sürme sonradan insanların kendilerinin çıkarttığı bir şey olmuş oluyor. Tekellüf olmuş oluyor, "emredilmeyen bir şeyi yapmak mânasına geldiğini" söylüyorlar. Tekellüf olmuş oluyor, "emredilmeyen bir şeyi yapmak mânasına geldiğini" söylüyorlar.

Şimdi bu âyet-i kerîme ne zaman inmiş? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Şimdi bu âyet-i kerîme ne zaman inmiş?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz,
Haccetü'l-Vedâ, Veda Haccı'nı yaptığı zaman, Haccetü'l-Vedâ, Veda Haccı'nı yaptığı zaman, Kâbe-i Müşerrefe'ye gelip tavaf ederken, bu Makâm-ı İbrahim'in yanına gelince -bahis konusu olan,Kâbe-i Müşerrefe'ye gelip tavaf ederken, bu Makâm-ı İbrahim'in yanına gelince -bahis konusu olan, bu İbrahim aleyhisselam'ın ayağıyla bastığı taşa gelince. bu İbrahim aleyhisselam'ın ayağıyla bastığı taşa gelince. - Ömer radıyallahu anh'ten çeşitli rivayetler var. Hz. Ömer radıyallahu anh demiş ki; - Ömer radıyallahu anh'ten çeşitli rivayetler var. Hz. Ömer radıyallahu anh demiş ki;

"Yâ Resûlallah bu, atamız, İbrahim dedemizin, makamı mı?" Makam ne demek? "Yâ Resûlallah bu, atamız, İbrahim dedemizin, makamı mı?"

Makam ne demek?

"Üzerine çıkıp durma yeri" demek, ism-i mekân oluyor. "Üzerine çıkıp durma yeri" demek, ism-i mekân oluyor. Kâme, yekûmu ayağa doğrulmak, ayakta durmak, makam da ism-i mekân,Kâme, yekûmu ayağa doğrulmak, ayakta durmak, makam da ism-i mekân, "ayakta durma yeri.""ayakta durma yeri." Bu; Yâ Resûlallah! Hazâ makâm-u Halîl-i Rabbinâ.Bu;

Yâ Resûlallah! Hazâ makâm-u Halîl-i Rabbinâ.
"Bu Rabbimizin halili olan, Halîlü'r-Rahmân'ı olan İbrahim aleyhisselam'ın makamı mı?" "Bu Rabbimizin halili olan, Halîlü'r-Rahmân'ı olan İbrahim aleyhisselam'ın makamı mı?"

Peygamber Efendimiz; "Evet" buyurdu. Çeşitli rivayetler var, ibarelerde biraz değişik, Peygamber Efendimiz; "Evet" buyurdu.

Çeşitli rivayetler var, ibarelerde biraz değişik,
üç-dört rivayet buraya alınmış. üç-dört rivayet buraya alınmış.

Efelâ nettehizu musallâ "Biz de burada o zaman namaz kılmayalım mı? Efelâ nettehizu musallâ "Biz de burada o zaman namaz kılmayalım mı? Namaz kılma yeri edinmeyelim mi? Madem böyle aziz, kıymetli, değeri olan, Namaz kılma yeri edinmeyelim mi? Madem böyle aziz, kıymetli, değeri olan, anlamı olan bir taşmış deyince" biraz sonra böyle demiş. anlamı olan bir taşmış deyince" biraz sonra böyle demiş.

Ve't-tehizû min mekâmi İbrâhîme musallâ. ayeti inmiş. Ve't-tehizû min mekâmi İbrâhîme musallâ. ayeti inmiş. "İbrahim aleyhisselam'ın o ayakta durma mahalli olan o şeyi namazgâh edinin." "İbrahim aleyhisselam'ın o ayakta durma mahalli olan o şeyi namazgâh edinin." diye âyet-i kerîme inmiş. diye âyet-i kerîme inmiş.

Tefsir kitapları, beyan ediyorlar, ben de size nakledeyim: Tefsir kitapları, beyan ediyorlar, ben de size nakledeyim:

Hz. Ömer radıyallahu anh, çok halis muhlis, çok zeki, çok akıllı bir insan… Hz. Ömer radıyallahu anh, çok halis muhlis, çok zeki, çok akıllı bir insan… Peygamber Efendimiz'den sonra, Ebû Bekir es-Sıddîk Efendimiz, ondan sonra da Peygamber Efendimiz'den sonra, Ebû Bekir es-Sıddîk Efendimiz, ondan sonra da Ömer el-Fâruk Efendimiz, emirü'l-mü'minîn oldu ve koca, büyüyen devleti çok güzel yönetti… Ömer el-Fâruk Efendimiz, emirü'l-mü'minîn oldu ve koca, büyüyen devleti çok güzel yönetti…

Şimdi bu diyor ki: "Üç şeyi diledim, üç şeyi Cenâb-ı Hak dileğime uygun olarak,Şimdi bu diyor ki:

"Üç şeyi diledim, üç şeyi Cenâb-ı Hak dileğime uygun olarak,
emretti, ihsan eyledi, inzal eyledi…" emretti, ihsan eyledi, inzal eyledi…"

Nedir o üç şey? Birisi bu, İbrahim aleyhisselam'ın makamına geldikleri zaman Nedir o üç şey?

Birisi bu, İbrahim aleyhisselam'ın makamına geldikleri zaman
oradaki duygulanmadan, madem burası bu kadar güzel bir yer,oradaki duygulanmadan, madem burası bu kadar güzel bir yer, burada namaz kılsak, namaz kılma yeri edinsek deyince, burada namaz kılsak, namaz kılma yeri edinsek deyince, Cenâb-ı Hak biraz sonra, Resûl ü Edîbi'ne vahiy hali geldi ve orada o haccı yaparken; Cenâb-ı Hak biraz sonra, Resûl ü Edîbi'ne vahiy hali geldi ve orada o haccı yaparken; Ve't-tehizû min mekâmi İbrâhîme musallâ âyet-i kerîmesi indi.Ve't-tehizû min mekâmi İbrâhîme musallâ âyet-i kerîmesi indi. Hz. Ömer radıyallahu anh'ın temennisi Cenâb-ı Hak tarafından âyet-i kerîme olarakHz. Ömer radıyallahu anh'ın temennisi Cenâb-ı Hak tarafından âyet-i kerîme olarak Peygamber Efendimiz'e emredilmiş oldu. Peygamber Efendimiz'e emredilmiş oldu. Tabi Cenâb-ı Hak'ın dileğine muvafık bir emir vermesi, bir muvafakat bu. Tabi Cenâb-ı Hak'ın dileğine muvafık bir emir vermesi, bir muvafakat bu.

Hz. Ömer Efendimiz "üç şeyde Rabbim bana dileğime uygun emir buyurdu" demiş. Hz. Ömer Efendimiz "üç şeyde Rabbim bana dileğime uygun emir buyurdu" demiş. İkincisi: Demiş ki; "Yâ Resûlallah! Seni ziyaret eden insanların içinde mü'min-i kâmili var, İkincisi:

Demiş ki; "Yâ Resûlallah! Seni ziyaret eden insanların içinde mü'min-i kâmili var,
halis muhlis mü'min olanı, daha böyle bu olgunluğa erişememiş olanlar var.halis muhlis mü'min olanı, daha böyle bu olgunluğa erişememiş olanlar var. Siz emretseniz de bu eşleriniz, mü'minlerin anneleri,Siz emretseniz de bu eşleriniz, mü'minlerin anneleri, -onların kadrini kıymetini bilen olur, bilemeyen olur- -onların kadrini kıymetini bilen olur, bilemeyen olur- Onlar perde arkasında olsalar, herkesin gözü önüne çıkmasalar." deyince o zaman Onlar perde arkasında olsalar, herkesin gözü önüne çıkmasalar." deyince o zaman Cenâb-ı Hak âyet-i kerîme indirmiş.Cenâb-ı Hak âyet-i kerîme indirmiş. Hatta hanımlarından bazıları da demişler ki; Hatta hanımlarından bazıları da demişler ki;

"Resûlullah bize vaaz edemez mi? Sen kalkıp vaaz vermeye geliyorsun. "Resûlullah bize vaaz edemez mi? Sen kalkıp vaaz vermeye geliyorsun. Ey hanımlar! böyle herkesin önüne çıkmayın diyorsun." deyince, o zaman âyet-i kerîme inmiş; Ey hanımlar! böyle herkesin önüne çıkmayın diyorsun." deyince, o zaman âyet-i kerîme inmiş;

Asâ rabbuhû in tallakakünne en yubdilehu ezvâcen hayran min künne müslimâtin.Asâ rabbuhû in tallakakünne en yubdilehu ezvâcen hayran min künne müslimâtin. diye bu âyet-i kerîme inmiş.diye bu âyet-i kerîme inmiş. O talebine uygun olarak "Hanımlar emrini tutmazlarsa O talebine uygun olarak "Hanımlar emrini tutmazlarsa Cenâb-ı Hak daha hayırlı zevceler verir." mânasına âyet-i kerîme inmiş. Cenâb-ı Hak daha hayırlı zevceler verir." mânasına âyet-i kerîme inmiş. Hicap, onların perde arkasında gizlenme ve konuşmaları emredilmiş… Hicap, onların perde arkasında gizlenme ve konuşmaları emredilmiş… Cenâb-ı Hak Hz. Ömer'in istediğini emretmiş oluyor, bu iki… Cenâb-ı Hak Hz. Ömer'in istediğini emretmiş oluyor, bu iki…

Bir üçüncüsü de; Münafıkların reisi, Abdullah b. Übey ölünce, onun namazını kılmak istedi. Bir üçüncüsü de; Münafıkların reisi, Abdullah b. Übey ölünce, onun namazını kılmak istedi. "Bu münafık kâfirin arkasında onun namazını mı kılacaksın?" diye onu istemedi."Bu münafık kâfirin arkasında onun namazını mı kılacaksın?" diye onu istemedi. Peygamber Efendimiz biraz üzülmüş ama âyet-i kerîme inmiş, Peygamber Efendimiz biraz üzülmüş ama âyet-i kerîme inmiş, Allahu Teâlâ hazretleri böyle kimselerin namazını kılmamasını Peygamber Efendimiz'e emir buyurmuş. Allahu Teâlâ hazretleri böyle kimselerin namazını kılmamasını Peygamber Efendimiz'e emir buyurmuş.

Tusalli alâ ehadin minhum mâte ebeden Tusalli alâ ehadin minhum mâte ebeden velâ tekum alâ kabrihi. "O münafıklardan birisi ölürse;velâ tekum alâ kabrihi. "O münafıklardan birisi ölürse; -müslüman görünüp de içi inanmamış olanlar- onların cenaze namazını asla kılma,-müslüman görünüp de içi inanmamış olanlar- onların cenaze namazını asla kılma, kabrinin başında da durma" mânasına… kabrinin başında da durma" mânasına…

Böyle talepleri yerine getirilmiş oluyor.Böyle talepleri yerine getirilmiş oluyor. Hz. Ömer, talebine uygun âyet-i kerîmeler, üç yerde indiğine seviniyor.Hz. Ömer, talebine uygun âyet-i kerîmeler, üç yerde indiğine seviniyor. "Ben böyle temenni etmiştim de öyle oldu" diye."Ben böyle temenni etmiştim de öyle oldu" diye. Demek ki buradaki Makâm-ı İbrâhim'in mânası o mâlum mekân ve orada namaz kılma yeri olmuş oluyor. Demek ki buradaki Makâm-ı İbrâhim'in mânası o mâlum mekân ve orada namaz kılma yeri olmuş oluyor.

Musalla ne demek? Bu kelime sallâ, yusallî, tasliye fiilinden ism-i mekân olmuş oluyor. Musalla ne demek?

Bu kelime sallâ, yusallî, tasliye fiilinden ism-i mekân olmuş oluyor.

O ne demektir? "Namaz kılma yeri, namazgâh, ibadet etme yeri" mânasına geliyor. O ne demektir?

"Namaz kılma yeri, namazgâh, ibadet etme yeri" mânasına geliyor.
Bir de salat kelimesi "namaz" mânasına geldiği gibi "dua etmek" mânasına geliyor. Bir de salat kelimesi "namaz" mânasına geldiği gibi "dua etmek" mânasına geliyor. Zaten namaz da en mükemmel dua hüviyetinde ama duadan daha özel bir ibadet. Zaten namaz da en mükemmel dua hüviyetinde ama duadan daha özel bir ibadet. El pençe divan durmak var, belli sureleri, belli ibareleri okumak var, rükûu, El pençe divan durmak var, belli sureleri, belli ibareleri okumak var, rükûu, secdesi, selamları, rekatları var.secdesi, selamları, rekatları var. Düz bir dua etmekten geniş, çok daha geniş, çok daha muazzam bir ibadet.Düz bir dua etmekten geniş, çok daha geniş, çok daha muazzam bir ibadet. Çok büyük bir zikir. Ama salat kelimesinin Arapça'da iki mânası var: Çok büyük bir zikir. Ama salat kelimesinin Arapça'da iki mânası var:

Bir; "dua" demek. "Sen bana bir dua et" dediğimiz zaman birbirimize yaptığımız kısa uzun her dua…Bir; "dua" demek. "Sen bana bir dua et" dediğimiz zaman birbirimize yaptığımız kısa uzun her dua… "Dua" mânasına. Musalla "dua edilen yer" yani "insanların "Dua" mânasına. Musalla "dua edilen yer" yani "insanların Cenâb-ı Hakk'a tazarru ve niyaz ettikleri yer" mânasına… veyahut ta mâruf [bilinen] namaz.Cenâb-ı Hakk'a tazarru ve niyaz ettikleri yer" mânasına… veyahut ta mâruf [bilinen] namaz. Tavaf ediyorsun, tavafı bitirince Makâm-ı İbrahim'in orada iki rekât namaz kılıyorsun. Tavaf ediyorsun, tavafı bitirince Makâm-ı İbrahim'in orada iki rekât namaz kılıyorsun. Namaz kılma yeri… Ya "namaz kılma" mânasına ya da "dua yeri" mânasına… Namaz kılma yeri… Ya "namaz kılma" mânasına ya da "dua yeri" mânasına… Ama ikisi de birbirine yakın tabii. İnce manaları biz söylüyoruz. Ama ikisi de birbirine yakın tabii. İnce manaları biz söylüyoruz.

İbrahim aleyhisselam'ın o yerinde, o yerde, Makâm-ı İbrâhim'in olduğu yerde "namaz kılın" demek. İbrahim aleyhisselam'ın o yerinde, o yerde, Makâm-ı İbrâhim'in olduğu yerde "namaz kılın" demek. Yahut "orada dua ediniz" demek. Gerçekten de tavaf ettikten sonra öyle yapıyoruz.Yahut "orada dua ediniz" demek.

Gerçekten de tavaf ettikten sonra öyle yapıyoruz.
Peygamber Efendimiz de haccını yaparken, üç dönüşünde,Peygamber Efendimiz de haccını yaparken, üç dönüşünde, hızlı hızlı döndüğü, remel eyledi, koşar gibi;hızlı hızlı döndüğü, remel eyledi, koşar gibi; dördünü de sakin tavaf eylediği, tamamladığı sırada âyet-i kerîme inince, orada namaz kıldı. dördünü de sakin tavaf eylediği, tamamladığı sırada âyet-i kerîme inince, orada namaz kıldı. Allahu Teâlâ hazretleri Hz. Ömer Efendimiz'in temennisine, arzusuna muvafık, uygun âyet-i kerîme emretmiş oldu. Allahu Teâlâ hazretleri Hz. Ömer Efendimiz'in temennisine, arzusuna muvafık, uygun âyet-i kerîme emretmiş oldu.

Orada hem namaz kılınıyor, hem de el açılıyor, yana yakıla gözyaşlarıyla dualar ediliyor,Orada hem namaz kılınıyor, hem de el açılıyor, yana yakıla gözyaşlarıyla dualar ediliyor, çünkü güzel bir ibadet yapılıyor, mekân güzel, zaman güzel, şartlar elverişli, dua yeri.çünkü güzel bir ibadet yapılıyor, mekân güzel, zaman güzel, şartlar elverişli, dua yeri. Onun için biz de şimdi bu âyet-i kerîmeye uygun olarak, tavafı yaptıktan sonra Onun için biz de şimdi bu âyet-i kerîmeye uygun olarak, tavafı yaptıktan sonra oralarda mümkünse namazı kılıp duamızı yapıyoruz. oralarda mümkünse namazı kılıp duamızı yapıyoruz.

Ama ilk mâna da "Makâm-ı İbrâhim bütün Harem-i Şerif'tir" mânası da doğru, orada yer yoksa,Ama ilk mâna da "Makâm-ı İbrâhim bütün Harem-i Şerif'tir" mânası da doğru, orada yer yoksa, kalabalıksa, izdihamdan tavaf oralara kadar geliyorsa, oralarda insanlar dönüyorsa, kalabalıksa, izdihamdan tavaf oralara kadar geliyorsa, oralarda insanlar dönüyorsa, orada namaz kılamadıysa ne olur? orada namaz kılamadıysa ne olur?

Öbür tarafta kılar, Harem-i Şerîf'in neresinde kılsa orası Makâm-ı İbrâhim sayılır.Öbür tarafta kılar, Harem-i Şerîf'in neresinde kılsa orası Makâm-ı İbrâhim sayılır. O zaman o Makâm-ı İbrâhim'in ne olduğu meselesindeki birinci söz olmuş oluyor.O zaman o Makâm-ı İbrâhim'in ne olduğu meselesindeki birinci söz olmuş oluyor. Bütün Harem-i Şerîf, Makâm-ı İbrâhim olmuş oluyor. Orada nerede kılsa olur diyorlar.Bütün Harem-i Şerîf, Makâm-ı İbrâhim olmuş oluyor. Orada nerede kılsa olur diyorlar. Fıkıh kitapları da aynen öyle söylüyorlar. Fıkıh kitapları da aynen öyle söylüyorlar. Yani tavafı bitirdiği zaman iki rekât vacib tavaf namazını kılacak, nerede olsa kılar. Yani tavafı bitirdiği zaman iki rekât vacib tavaf namazını kılacak, nerede olsa kılar.

Ayet-i kerime burada bitmedi, âyet-i kerîmenin ortası; Ayet-i kerime burada bitmedi, âyet-i kerîmenin ortası;

Ve ahidnâ ilâ İbrâhîme ve İsmâîle. "Biz İbrahim'e ve İsmail'e ahd ettik,Ve ahidnâ ilâ İbrâhîme ve İsmâîle. "Biz İbrahim'e ve İsmail'e ahd ettik, kuvvetli bir taahhüd altına girmelerini emrettik." kuvvetli bir taahhüd altına girmelerini emrettik."

"Ne emrettik?" "Emrettik ki" Tahhirâ. "Siz ikiniz temizleyin, beytimi,"Ne emrettik?"

"Emrettik ki" Tahhirâ. "Siz ikiniz temizleyin, beytimi,
Beytullah'ımı temizleyin diye emrettik." Beytullah'ımı temizleyin diye emrettik." Bu tahhira'nın çeşitli anlamları var. Nereden temizleyecek? "Putlardan temizleyin." Bu tahhira'nın çeşitli anlamları var.

Nereden temizleyecek?

"Putlardan temizleyin."

Mine'l-evzan. Tahhira beytiye li't-tâifîne ve'l-âkifin. Mine'l-evzan. Tahhira beytiye li't-tâifîne ve'l-âkifin. "Bu Beytullah'ın içinde böyle putlar vs. olmasın." "Bu Beytullah'ın içinde böyle putlar vs. olmasın." Veyahut burayı pisliklerden temizleyin, yalan sözlerden, orayı kirleten, Veyahut burayı pisliklerden temizleyin, yalan sözlerden, orayı kirleten, o mülevves şeylerden temizleyin" mânasına; veyahut tahhirâ beytiye o mülevves şeylerden temizleyin" mânasına; veyahut tahhirâ beytiye "evimi temizleyinin" mânası nedir? "evimi temizleyinin" mânası nedir?

"Lailaheillallah'la şirkten temizleyin, müşriklik emaresi kalmasın, "Lailaheillallah'la şirkten temizleyin, müşriklik emaresi kalmasın, mânevî bakımdan tertemiz olsun" mânasına… mânevî bakımdan tertemiz olsun" mânasına… "Namaz kılarak, Allah'a ibadet ederek orayı temizleyin." "Namaz kılarak, Allah'a ibadet ederek orayı temizleyin."

Çünkü bu insanlar, Peygamber gittikten sonra, ahirete göçtükten sonra, Çünkü bu insanlar, Peygamber gittikten sonra, ahirete göçtükten sonra, onların emirlerini tam anlayıp tam uygulayamıyorlar ve yanlış işler yapabiliyorlar. onların emirlerini tam anlayıp tam uygulayamıyorlar ve yanlış işler yapabiliyorlar. Her Peygamber sıkı sıkı öğrettiği halde, asırlar yıllar geçtikçe, Her Peygamber sıkı sıkı öğrettiği halde, asırlar yıllar geçtikçe, o öğretilenler ağızdan ağza değişiyor, kulaktan kulağa değişiyor, yanlışlıklar ortaya çıkabiliyor. o öğretilenler ağızdan ağza değişiyor, kulaktan kulağa değişiyor, yanlışlıklar ortaya çıkabiliyor. İşin aslı bir Allah'a ibadet etmek iken, sonradan nice nice bozuk inançlar çıkıyor, İşin aslı bir Allah'a ibadet etmek iken, sonradan nice nice bozuk inançlar çıkıyor, puta tapmalar çıkıyor; insanlara, aya güneşe, yıldıza, dağlara, taşlara, ağaçlara puta tapmalar çıkıyor; insanlara, aya güneşe, yıldıza, dağlara, taşlara, ağaçlara çeşitli varlıklara, yaratıklara, Allah'ın yarattığı şeylere tapınma çıkabiliyor.çeşitli varlıklara, yaratıklara, Allah'ın yarattığı şeylere tapınma çıkabiliyor. İşte onlardan temizleyin mânasına… İşte onlardan temizleyin mânasına…

Li't-tâifîn. "Kimler için o beytullah hazır hâle getirilecek?" Li't-tâifîn. "Kimler için o beytullah hazır hâle getirilecek?"

Binayı yaptılar, Kâbe'yi yaptılar, bu bir hazırlık, kimler için? Binayı yaptılar, Kâbe'yi yaptılar, bu bir hazırlık, kimler için?

Li't-tâifîn, tâif. Tı ile tavaf eden kişi demek. Tâifîn'de onun çoğulu, Li't-tâifîn, tâif. Tı ile tavaf eden kişi demek. Tâifîn'de onun çoğulu, "Tavaf edenler için" bu mübarek Beytullah'ı yaptığı zaman,"Tavaf edenler için" bu mübarek Beytullah'ı yaptığı zaman, İbrahim aleyhisselam oğlu İsmail'le ana temellerinden, İbrahim aleyhisselam oğlu İsmail'le ana temellerinden, eski kalıntılarına uygun şekliyle bina ettiği zaman, eski kalıntılarına uygun şekliyle bina ettiği zaman, Allahu Teâlâ hazretleri "cümle cihana ilan eyle ki, seslen, ezan oku ki burayı ziyaret etsinler, Allahu Teâlâ hazretleri "cümle cihana ilan eyle ki, seslen, ezan oku ki burayı ziyaret etsinler, burası Allah'ın evidir, buraya haccı Allah size emretmiştir, burası Allah'ın evidir, buraya haccı Allah size emretmiştir, burayı ziyarete gelin diye söyle" diye emretti. burayı ziyarete gelin diye söyle" diye emretti.

Ve ezzin fi'n-nâsi bi'l-hacci ye'tûke ricâlen ve alâ külli dâmirin ye'tûne min külli feccin amîk. Ve ezzin fi'n-nâsi bi'l-hacci ye'tûke ricâlen ve alâ külli dâmirin ye'tûne min külli feccin amîk.

İbrahim aleyhisselam'a bu evi, Beytullah'ı yaptırdıktan sonra Cenâb-ı Hakk,İbrahim aleyhisselam'a bu evi, Beytullah'ı yaptırdıktan sonra Cenâb-ı Hakk, "İnsanlara seslen buraya hacca gelsinler" buyurdu, emretti,"İnsanlara seslen buraya hacca gelsinler" buyurdu, emretti, "Yâ Rabbi! Ben onlara sesimi nasıl duyurayım?" dediği kitaplarda rivayet ediliyor. "Yâ Rabbi! Ben onlara sesimi nasıl duyurayım?" dediği kitaplarda rivayet ediliyor.

"Benim sesim nereye kadar duyulur?" "Benim sesim nereye kadar duyulur?" Cenâb-ı Hak "Sen seslen, onun duyurulması bizden." buyurmuş.Cenâb-ı Hak "Sen seslen, onun duyurulması bizden." buyurmuş. Hakikaten de İbrahim aleyhisselam o ekin bitmez tenha yerde evladını bıraktı, Hakikaten de İbrahim aleyhisselam o ekin bitmez tenha yerde evladını bıraktı, orası bir güzel mamur yer oldu. Binayı yaptı;orası bir güzel mamur yer oldu. Binayı yaptı; Allah ziyareti, haccı emretti, ondan sonra orası asırlarca hep ziyaret olundu.Allah ziyareti, haccı emretti, ondan sonra orası asırlarca hep ziyaret olundu. Cenâb-ı Hak dileyince olmayacak gibi görünen şeyler oluyor. Cenâb-ı Hak dileyince olmayacak gibi görünen şeyler oluyor.

Bu mübarek Beytullah'a gelenlerin burada yapacakları ibadetin şekli ne olacak, Bu mübarek Beytullah'a gelenlerin burada yapacakları ibadetin şekli ne olacak, nasıl ibadet edecekler? Gelenler, Kâbe-i Müşerrefe'nin etrafında dönecekler.nasıl ibadet edecekler?

Gelenler, Kâbe-i Müşerrefe'nin etrafında dönecekler.
Bu dönmenin adı tavaf… Yedi defa dönülecek, her bir dönüşüne bir şavt deniliyor. Bu dönmenin adı tavaf… Yedi defa dönülecek, her bir dönüşüne bir şavt deniliyor. Yedi şavt, yedi dönüş işlemi tamam olunca, bir tavaf tamamlanmış oluyor.Yedi şavt, yedi dönüş işlemi tamam olunca, bir tavaf tamamlanmış oluyor. Yedi defa dönünce Kâbe'nin bir tavafı… Yedi tane dönüş bir paket halinde,Yedi defa dönünce Kâbe'nin bir tavafı… Yedi tane dönüş bir paket halinde, yedi tane dönüş bir tavaf ediyor. yedi tane dönüş bir tavaf ediyor. O zaman Kâbe tavaf edilmiş oluyor. O zaman Kâbe tavaf edilmiş oluyor.

Bu, Beytullah'a hürmetin şekli, hürmet-i izhâr etmenin şekil bu. Bu, Beytullah'a hürmetin şekli, hürmet-i izhâr etmenin şekil bu. Tavaf ederken dualar edilecek, Cenâb-ı Hak'ın zikr-u tesbîhi yapılacak, Tavaf ederken dualar edilecek, Cenâb-ı Hak'ın zikr-u tesbîhi yapılacak, her türlü dualar yapılabiliyor.her türlü dualar yapılabiliyor. Hadîs-i şerîflerde ve hac ziyaret kitaplarında bunlar yazılı. Dua ederek ve ihramlı haliyle…Hadîs-i şerîflerde ve hac ziyaret kitaplarında bunlar yazılı. Dua ederek ve ihramlı haliyle… Başka zamanlar ziyaret ettiyse ihram dışında, yine ayak çıplak bir vaziyetteBaşka zamanlar ziyaret ettiyse ihram dışında, yine ayak çıplak bir vaziyette –orası mübarek bir yer olduğu için- tavaf ediliyor. –orası mübarek bir yer olduğu için- tavaf ediliyor.

Li't-tâifîn. "Böyle tavaf edenler için burayı hazırla, hazırlayın, Li't-tâifîn. "Böyle tavaf edenler için burayı hazırla, hazırlayın, sen ve oğlun ikiniz hazırlayın." diye emretmiş. sen ve oğlun ikiniz hazırlayın." diye emretmiş.

Başka kimler için? Ve'l-âkifîn. Âkifîn iki mânaya gelir. Başka kimler için?

Ve'l-âkifîn. Âkifîn iki mânaya gelir.
Bir, orada ikâmet edenler, tavaf edenler ve orada oturanlar için. Bir, orada ikâmet edenler, tavaf edenler ve orada oturanlar için.

Mukimîne fîhi. "Bir de itikâf edenler…"Mukimîne fîhi. "Bir de itikâf edenler…" İtikâf da "ibadet için bir yere girip bir müddet kalmak" mânasına… İtikâf da "ibadet için bir yere girip bir müddet kalmak" mânasına…

Mesela Ramazan'ın son on gününde itikâf var. Mesela Ramazan'ın son on gününde itikâf var. Camiye geliniyor, eve gidilmiyor artık, camiden çıkılmıyor. Camiye geliniyor, eve gidilmiyor artık, camiden çıkılmıyor. On gün, geceli gündüzlü ibadet ediliyor. İtikâf deniliyor. Bu kökten gelen âkif… On gün, geceli gündüzlü ibadet ediliyor. İtikâf deniliyor. Bu kökten gelen âkif…

Mehmed Âkif Ersoy… Âkif ne demek? "İbadet eden, itikâf eden" mânasına. Mehmed Âkif Ersoy…

Âkif ne demek?

"İbadet eden, itikâf eden" mânasına.
Âkifîne "âkifler için" oraya gelip, orada kalıp orada ibadetini devam ettirmek isteyenler için. Âkifîne "âkifler için" oraya gelip, orada kalıp orada ibadetini devam ettirmek isteyenler için. Gelip, tavaf edip gidenler, kalıp orada itikâf edenler veyahut orada, o çevrede mukim, olanlar için.Gelip, tavaf edip gidenler, kalıp orada itikâf edenler veyahut orada, o çevrede mukim, olanlar için. Mücâvir gibi. Mücâvir mânası gibi mânada var. Mûtekif mânası gibi bir mânada var. Mücâvir gibi. Mücâvir mânası gibi mânada var. Mûtekif mânası gibi bir mânada var.

Başka kimler için burası hazırlanacak, kimler gelebilir başka? Başka kimler için burası hazırlanacak, kimler gelebilir başka?

Bir tavaf edenler girebilir; bir itikâf edenler girebilir veyahut orada mukim olanlar girebilir. Bir tavaf edenler girebilir; bir itikâf edenler girebilir veyahut orada mukim olanlar girebilir.

Başka? Rükka'; rüka'da fu'âl vezninde, ism-i fâilin çoğulu, bazen bu sigada, bu kalıpta gelir. Başka?

Rükka'; rüka'da fu'âl vezninde, ism-i fâilin çoğulu, bazen bu sigada, bu kalıpta gelir.
Rükka', "râkîler" demek, rükû mastarından, ism-i fâil râkî gelir.Rükka', "râkîler" demek, rükû mastarından, ism-i fâil râkî gelir. Rükka' da, "râkiler, rükû edenler" demek. Sucûd'da yine aynı şeklide,Rükka' da, "râkiler, rükû edenler" demek. Sucûd'da yine aynı şeklide, "secde edenler" mânasına geliyor. "secde edenler" mânasına geliyor. Sacid tekili, sucûd çoğulu geliyor. Sucûd"un bir anlamı, buradaki gibi "secde edenler" demek.Sacid tekili, sucûd çoğulu geliyor. Sucûd"un bir anlamı, buradaki gibi "secde edenler" demek. Bir de sucûd, kendisi fuûl vezninden, bu secede fiilinden mastar da olabilir. Bir de sucûd, kendisi fuûl vezninden, bu secede fiilinden mastar da olabilir. "Secde etmek" mânasına da gelebilir; ama burada ism-i fâilin çoğulu olduğu kesin. "Secde etmek" mânasına da gelebilir; ama burada ism-i fâilin çoğulu olduğu kesin.

Namazın içinde dizlerimize doğru bir eğiliyoruz, şöyle bir belimizi doğrultuyoruz,Namazın içinde dizlerimize doğru bir eğiliyoruz, şöyle bir belimizi doğrultuyoruz, yatay hale getiriyoruz, buna rükû deniliyor,yatay hale getiriyoruz, buna rükû deniliyor, Subhâne rabbiye'l-azîm, Subhâne rabbiye'l-azîm Subhâne rabbiye'l-azîm, sonra kalkıyoruz…Subhâne rabbiye'l-azîm, Subhâne rabbiye'l-azîm Subhâne rabbiye'l-azîm, sonra kalkıyoruz… Semi'allâhu li-men hamideh, Rabbenâ ve leke'l hamd, Allahu Ekber. Secdeye gidiyoruz. Semi'allâhu li-men hamideh, Rabbenâ ve leke'l hamd, Allahu Ekber. Secdeye gidiyoruz. Ona rükû deniyor, o duruşa, öyle rükû edenleri için. Ona rükû deniyor, o duruşa, öyle rükû edenleri için.

Kitaplarımız, "rükû etmek, secde etmek daha öncekilerin bildiği bir şey değil" diyor. Kitaplarımız, "rükû etmek, secde etmek daha öncekilerin bildiği bir şey değil" diyor. Bu rükû etmek, secde etmek, Peygamber Efendimiz'in emrettiği namazda var; Bu rükû etmek, secde etmek, Peygamber Efendimiz'in emrettiği namazda var; daha önceki ümmetler bu rükûlu, sucûdlu namazı kılmayı, bilmiyorlardı, emrolunmuş değillerdi. daha önceki ümmetler bu rükûlu, sucûdlu namazı kılmayı, bilmiyorlardı, emrolunmuş değillerdi. Peygamber Efendimiz Mirac'a çıktı, meleklerin kimisinin böyle rükûda, kimisinin secde halindePeygamber Efendimiz Mirac'a çıktı, meleklerin kimisinin böyle rükûda, kimisinin secde halinde Cenâb-ı Hak'a ibadet ettiğini gördü, ondan sonra bu rükûlu, Cenâb-ı Hak'a ibadet ettiğini gördü, ondan sonra bu rükûlu, sucudlu ibadet olan namaz emrolundu. sucudlu ibadet olan namaz emrolundu.

Bu âyet-i kerîmede anlatılan şey; İbrahim aleyhisselam'a, İsmail aleyhisselam'a, Bu âyet-i kerîmede anlatılan şey; İbrahim aleyhisselam'a, İsmail aleyhisselam'a, buraları tertemiz hazır hâle getirin diye emrolunuyor. buraları tertemiz hazır hâle getirin diye emrolunuyor.

Kimler için? Tavaf edenler için. Buraya gelip itikâf edenler, rükû ve secde edenler için. Kimler için?

Tavaf edenler için. Buraya gelip itikâf edenler, rükû ve secde edenler için.
Demek ki, o zaman, orada olan bir şey değil bunlar, Demek ki, o zaman, orada olan bir şey değil bunlar, Cenâb-ı Hak bu iki peygamberine istikbali de bildiriyor…Cenâb-ı Hak bu iki peygamberine istikbali de bildiriyor… Siz burayı hazırlayın, tertemiz hâle getirin, güzel bir ibadethane hâline getirin,Siz burayı hazırlayın, tertemiz hâle getirin, güzel bir ibadethane hâline getirin, buraya tavaf eden insanlar gelecek, burada kalıp ibadete, yana yakıla, aşka ile şevk ileburaya tavaf eden insanlar gelecek, burada kalıp ibadete, yana yakıla, aşka ile şevk ile kendini veren insanlar gelecek. kendini veren insanlar gelecek. Burada âhir zaman peygamberi Muhammed-i Mustafâ ümmeti gelecek.Burada âhir zaman peygamberi Muhammed-i Mustafâ ümmeti gelecek. Onların, işte o güzel şekilde Allahu Ekber diyerek rükûlu, secdeli namaz kılanları olacak,Onların, işte o güzel şekilde Allahu Ekber diyerek rükûlu, secdeli namaz kılanları olacak, işte onlar için bu beyti böyle hazır hâle getirin diye Cenâb-ı Hak emretmiş oluyor. işte onlar için bu beyti böyle hazır hâle getirin diye Cenâb-ı Hak emretmiş oluyor.

Buranın şirkten, daha başka maddî kirlerden, eza cefa verecek, insanları tiksindirecek pisliklerden,Buranın şirkten, daha başka maddî kirlerden, eza cefa verecek, insanları tiksindirecek pisliklerden, putlardan temizlenmesini emretmiş oluyor. putlardan temizlenmesini emretmiş oluyor.

Bunları, 125. âyet-i kerîmede,Bunları, 125. âyet-i kerîmede, Resûl-u Edîbine vahyettiği bu âyet-i kerîme ile insanlara hatırlattı… Resûl-u Edîbine vahyettiği bu âyet-i kerîme ile insanlara hatırlattı…

Bundan sonraki âyet-i kerîmelerde de -yineBundan sonraki âyet-i kerîmelerde de -yine 26. âyet-i kerîme- iz edatıyla ilgili. "Hani şunu da hatırla" diyen…26. âyet-i kerîme- iz edatıyla ilgili. "Hani şunu da hatırla" diyen… 27. âyet-i kerîme, yine iz ile… 27. âyet-i kerîme, yine iz ile…

Onları da yine inşaallah Cenâb-ı Hak sağlık âfiyet verirse önümüzdeki derslerimizde,Onları da yine inşaallah Cenâb-ı Hak sağlık âfiyet verirse önümüzdeki derslerimizde, konuşmalarımızda anlatacağız… konuşmalarımızda anlatacağız…

Bunlar böyle çok önemli konuları bize hatırlatan âyet-i kerîmeler olduğu için ancak Bunlar böyle çok önemli konuları bize hatırlatan âyet-i kerîmeler olduğu için ancak bir sohbette bir tanesinin izahı ve o bir tanesiyle ilgili, alimlerimizin sözleri, bir sohbette bir tanesinin izahı ve o bir tanesiyle ilgili, alimlerimizin sözleri, rivayetleri söylenecek kadar vakit oluyor. rivayetleri söylenecek kadar vakit oluyor.

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'in zevkine hepimizi [erdirsin.] Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'in zevkine hepimizi [erdirsin.] Cenâb-ı Hak, Kur'ân-ı Kerîm okumaktan, dinlemekten, öğrenmekten,Cenâb-ı Hak, Kur'ân-ı Kerîm okumaktan, dinlemekten, öğrenmekten, derin manalarının inceliklerini anlamayı sevmekten yana hissemizi, kısmetimizi çoğaltsın.derin manalarının inceliklerini anlamayı sevmekten yana hissemizi, kısmetimizi çoğaltsın. Onu severek okuyalım, aşk ile şevk ile anlayıp öğrenmeye gayret edelim. Onu severek okuyalım, aşk ile şevk ile anlayıp öğrenmeye gayret edelim. Derinliklerini, inceliklerini öğrenelim, kulluğumuzu da, öğrendiğimize göre güzel yapalım,Derinliklerini, inceliklerini öğrenelim, kulluğumuzu da, öğrendiğimize göre güzel yapalım, Rabbimizin rızasını kazanalım, ibadetlerimiz, taatlerimiz, her şeyimiz,Rabbimizin rızasını kazanalım, ibadetlerimiz, taatlerimiz, her şeyimiz, Efendimiz'in tarifine ve Kur'an'ın ahkâmını, Allah'ın rızasını kazanacak şekle uygun olsun. Efendimiz'in tarifine ve Kur'an'ın ahkâmını, Allah'ın rızasını kazanacak şekle uygun olsun.

Rabbimiz, tevfikini refik eylesin. Hakkı hak olarak görüp uymayı nasip eylesin. Rabbimiz, tevfikini refik eylesin. Hakkı hak olarak görüp uymayı nasip eylesin. Âhir zamanın, deccalın fitnelerine kanıp, aldanıp, İslâm'ın güzelliklerinin farkına varmayıp Âhir zamanın, deccalın fitnelerine kanıp, aldanıp, İslâm'ın güzelliklerinin farkına varmayıp gafletle yanlış yollara adım atmaktan, karanlık yerlere kaymaktan korusun. gafletle yanlış yollara adım atmaktan, karanlık yerlere kaymaktan korusun. İmandan ayırmasın, şekke şüpheye, şirke, küfre, kaydırmasın. İmandan ayırmasın, şekke şüpheye, şirke, küfre, kaydırmasın. Evlatlarımızı, yakınlarımızı, sevdiklerimizi, mü'min-i kâmiller olarak yaşayıp Evlatlarımızı, yakınlarımızı, sevdiklerimizi, mü'min-i kâmiller olarak yaşayıp huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varmayı, huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varmayı, cennetiyle cemaliyle müşerref olmayı cümlemize nasip eylesin. cennetiyle cemaliyle müşerref olmayı cümlemize nasip eylesin. Allah hepinizden razı olsun, Allah hepinizden razı olsun,

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû. es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2