Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Kul Hakkına Riayet Etmek: İşçinin Hakkını Vermek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

9 Zilka'de 1410 / 02.06.1990

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Müflis Kimdir? Asıl Müflis, Mirasın Taksimi Hakkında, Allah’a Dayanan Sıkıntı Çekmez, Müminin feraseti, Bu | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kul Hakkına Riayet Etmek: İşçinin Hakkını Vermek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

9 Zilka'de 1410 / 02.06.1990

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Müflis Kimdir? Asıl Müflis, Mirasın Taksimi Hakkında, Allah’a Dayanan Sıkıntı Çekmez, Müminin feraseti, Bu | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Birinci hadîs-i şerîf el-Hakîm rahmetullahi aleyh tarafından rivayet edilmiştir.Birinci hadîs-i şerîf el-Hakîm rahmetullahi aleyh tarafından rivayet edilmiştir. Allah ravilerinden razı olsun. Bu hadîs-i şerîf işçi çalıştırmakla ilgili de bir mühim esası bildiriyor. Allah ravilerinden razı olsun. Bu hadîs-i şerîf işçi çalıştırmakla ilgili de bir mühim esası bildiriyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki:

U'tu'l-ecîra ecrahû kable en yeciffe arakuhû. U'tu'l-ecîra ecrahû kable en yeciffe arakuhû.

"Ücretle çalıştırdığınız işçinin teri daha kurumadan ücretini kendisine veriniz.""Ücretle çalıştırdığınız işçinin teri daha kurumadan ücretini kendisine veriniz." Teri kurumadan. Ceffe, yeciffu; kuruması demek. Arak; ter demek. Teri kurumadan. Ceffe, yeciffu; kuruması demek. Arak; ter demek. "Çalışmış, terlemiş; daha teri üzerinden kurumadan, 'al ücretini' diye verin." diyor"Çalışmış, terlemiş; daha teri üzerinden kurumadan, 'al ücretini' diye verin." diyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

Ve bir tavsiyesi daha var. Ve ahbirû ecrahû ve hüve fî amelihî.Ve bir tavsiyesi daha var. Ve ahbirû ecrahû ve hüve fî amelihî. "O işindeyken ücretini bildirin." Yani müphem, konuşulmamış, belli değil."O işindeyken ücretini bildirin." Yani müphem, konuşulmamış, belli değil. Ondan sonra akşamüstü bir ihtilaf çıkıyor. O bir miktar istiyor, öteki de "ben o kadar vermem" diyor.Ondan sonra akşamüstü bir ihtilaf çıkıyor. O bir miktar istiyor, öteki de "ben o kadar vermem" diyor. Pazarlık yapsa, bu adam gönlü razı olmazsa hakkı bu tarafa geçmiş olacak. Pazarlık yapsa, bu adam gönlü razı olmazsa hakkı bu tarafa geçmiş olacak. Bu işin önceden bildirilmesi gerekir. Bu işin önceden bildirilmesi gerekir.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! İslâm'da en önemli şeylerden birisi kul hakkıdır, kul hakkı.Aziz ve muhterem kardeşlerim! İslâm'da en önemli şeylerden birisi kul hakkıdır, kul hakkı. Fevkalade dikkat etmemiz gereken hususlardan birisi, üzerimize herhangi bir kulun hakkını geçirmemektir,Fevkalade dikkat etmemiz gereken hususlardan birisi, üzerimize herhangi bir kulun hakkını geçirmemektir, hakkının yükü altına düşmemektir, adaletsizlik yapmamaktır,hakkının yükü altına düşmemektir, adaletsizlik yapmamaktır, Allahu Teâlâ hazretlerinin emrettiği çizgiden taşmamaktır. Allahu Teâlâ hazretlerinin emrettiği çizgiden taşmamaktır.

Kul hakkına riayet edilmezse elde edilen şey zulümle, gasp edilerek,Kul hakkına riayet edilmezse elde edilen şey zulümle, gasp edilerek, mağdur edilerek alınmış olur. Ve alınan şeyin insan, alan kişi de hayrını, bereketini görmez.mağdur edilerek alınmış olur. Ve alınan şeyin insan, alan kişi de hayrını, bereketini görmez. Dünyada da âhirette de başı dertten kurtulmaz, sorumluluğu yük olur, âhirette çok müşkül durumlara düşer. Dünyada da âhirette de başı dertten kurtulmaz, sorumluluğu yük olur, âhirette çok müşkül durumlara düşer.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir keresinde bir hadîs-i şerîflerinde buyurdular ki:Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir keresinde bir hadîs-i şerîflerinde buyurdular ki: "Ey ashabım! Müflis kimdir? İflas etmiş insan, müflis kimdir?""Ey ashabım! Müflis kimdir? İflas etmiş insan, müflis kimdir?" Tabii herkesin bildiği bir soruyu soruyor amaTabii herkesin bildiği bir soruyu soruyor ama soru sorarak dikkati çekmek istiyor Peygamber Efendimiz.soru sorarak dikkati çekmek istiyor Peygamber Efendimiz. Yani "dikkat edin, bak, mühim bir şey söyleyeceğim" demek istiyor.Yani "dikkat edin, bak, mühim bir şey söyleyeceğim" demek istiyor. Herkesin bildiği bir şey müflis; işte malı kalmayan, sermayesini tüketmiş olan,Herkesin bildiği bir şey müflis; işte malı kalmayan, sermayesini tüketmiş olan, dükkanında zarar etmiş olan, borçlarını ödemekten elinden sermayesi de malı da gitmiş olan insan. dükkanında zarar etmiş olan, borçlarını ödemekten elinden sermayesi de malı da gitmiş olan insan. İflas bayrağını çekmiş, ticareti batırmış diyoruz. İflas bayrağını çekmiş, ticareti batırmış diyoruz.

Tarif ettiler: "Müflis şudur yâ Resûlallah!" Peygamber Efendimiz buyurdu ki: "Hayır!Tarif ettiler: "Müflis şudur yâ Resûlallah!" Peygamber Efendimiz buyurdu ki: "Hayır! Asıl müflis o kimsedir ki âhirete dağlar kadar sevapla gelir; mahşer yerine,Asıl müflis o kimsedir ki âhirete dağlar kadar sevapla gelir; mahşer yerine, hesabın başına, terazinin yanına dağlar gibi sevapla gelir ama… hesabın başına, terazinin yanına dağlar gibi sevapla gelir ama… Sevapları almış demek ki. Namaz kılmış, oruç tutmuş, tesbih çekmiş,Sevapları almış demek ki. Namaz kılmış, oruç tutmuş, tesbih çekmiş, sadaka vermiş falan ama, dağlar gibi sevapla gelir ama ona zulmetmiştir,sadaka vermiş falan ama, dağlar gibi sevapla gelir ama ona zulmetmiştir, buna gadretmiştir, ötekisine şeddetmiştir, kırmıştır, sövmüştür, saymıştır.buna gadretmiştir, ötekisine şeddetmiştir, kırmıştır, sövmüştür, saymıştır. Hak sahipleri orada haklarını isteyecek, davacı olacaklar.Hak sahipleri orada haklarını isteyecek, davacı olacaklar. Diyecekler ki: "Yâ Rabbi! Bu kulun bana zulmetti, benden şunu şunu aldı, ben şimdi hakkımı isterim." Diyecekler ki: "Yâ Rabbi! Bu kulun bana zulmetti, benden şunu şunu aldı, ben şimdi hakkımı isterim."

Peygamber Efendimiz başka bir hadîs-i şerîfte bunu böyle anlatırken ağladı.Peygamber Efendimiz başka bir hadîs-i şerîfte bunu böyle anlatırken ağladı. Biz böyle hikâye gibi dinliyoruz da, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem,Biz böyle hikâye gibi dinliyoruz da, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, cennetlik olduğu bilinen Allah'ın en yüksek kulu olduğu bilinen, cennetlik olduğu bilinen Allah'ın en yüksek kulu olduğu bilinen, Makâm-ı Mahmûd'un sahibi Peygamber Efendimiz ağladı görünce, bu kolay bir şey değil.Makâm-ı Mahmûd'un sahibi Peygamber Efendimiz ağladı görünce, bu kolay bir şey değil. "Hakkımı isterim! Hakkımı isterim!" diyecek. "Hakkımı isterim! Hakkımı isterim!" diyecek.

Tabii hak orada parayla, pulla ödenmez.Tabii hak orada parayla, pulla ödenmez. Dağlar gibi sevabının bir kısmını hak sahibine verecekler, "Al." Dağlar gibi sevabının bir kısmını hak sahibine verecekler, "Al."

Bir başkası daha gelecek: "Benim de hakkım vardı yâ Rabbi!" "Sen de al!" Bir başkası daha gelecek: "Benim de hakkım vardı yâ Rabbi!"

"Sen de al!"

Bir başkası daha gelecek: "Benim de hakkım vardı yâ Rabbi!" "Sen de al, sen de al, sen de al…" Bir başkası daha gelecek: "Benim de hakkım vardı yâ Rabbi!"

"Sen de al, sen de al, sen de al…"

Çok insana zulmetmiş, çok insanın hakkını üzerine geçirmiş bu insan.Çok insana zulmetmiş, çok insanın hakkını üzerine geçirmiş bu insan. Bu dağlar gibi sevaplar verile verile azalacak, azalacak; bir zaman gelecek, sevabı tükenecek.Bu dağlar gibi sevaplar verile verile azalacak, azalacak; bir zaman gelecek, sevabı tükenecek. Ama hak sahipleri tükenmedi daha, sevaplarını istiyorlar.Ama hak sahipleri tükenmedi daha, sevaplarını istiyorlar. "Benim de hakkım var yâ Rabbi!" Daha da isteyen var. "Benim de hakkım var yâ Rabbi!" Daha da isteyen var.

O zaman gelen kimseye ne muamele yapılacak? O zaman gelen kimseye ne muamele yapılacak?

"Madem bunun sevabı kalmadı, senin günahını buraya koy, sen hafifle,"Madem bunun sevabı kalmadı, senin günahını buraya koy, sen hafifle, sen günahının şu kadarından kurtulmuş olursun; bunun üzerine yıkılsın günah." diyesen günahının şu kadarından kurtulmuş olursun; bunun üzerine yıkılsın günah." diye günahları bırakacaklar. Daha başkası geldiği zaman onun da günahını bırakacaklar,günahları bırakacaklar. Daha başkası geldiği zaman onun da günahını bırakacaklar, ötekisinin de günahını bırakacaklar… Nihayet davacılar bittiği zaman,ötekisinin de günahını bırakacaklar… Nihayet davacılar bittiği zaman, bu şahıs terazinin başında dağlar gibi günahla baş başa kalacak!bu şahıs terazinin başında dağlar gibi günahla baş başa kalacak! Dağlar gibi sevapla gelmişti ama kul hakkı yedi, çok kimseye haksızlığı oldu, ondan bu duruma düştü. Dağlar gibi sevapla gelmişti ama kul hakkı yedi, çok kimseye haksızlığı oldu, ondan bu duruma düştü.

"İşte asıl müflis budur." diyor Peygamber Efendimiz. Âhiret müflisi bu."İşte asıl müflis budur." diyor Peygamber Efendimiz. Âhiret müflisi bu. Âhiret iflası, dünya iflasına benzemez.Âhiret iflası, dünya iflasına benzemez. Dünyada iflas etmiş insana akrabası yardım eder, elinden tutarlar, komşuları yardım ederler.Dünyada iflas etmiş insana akrabası yardım eder, elinden tutarlar, komşuları yardım ederler. Derler ki: "Bu iyi insandır, çoluk çocuğu da fazla. Yazıktır, güngörmüş bir kimse idi. Derler ki: "Bu iyi insandır, çoluk çocuğu da fazla. Yazıktır, güngörmüş bir kimse idi. Hadi herkes birer milyon lira ikişer milyon lira verelim, borçlarını ödeyelim,Hadi herkes birer milyon lira ikişer milyon lira verelim, borçlarını ödeyelim, yeni bir sermaye ile daha dikkatli olarak ticarete yeniden başlasın." yeni bir sermaye ile daha dikkatli olarak ticarete yeniden başlasın."

Âhirette bu böyle olmuyor. Âhirette müflisin hali çok perişan oluyor aziz ve muhterem kardeşlerim!Âhirette bu böyle olmuyor. Âhirette müflisin hali çok perişan oluyor aziz ve muhterem kardeşlerim! Onun için bizim iyi müslümanlar olarak en çok dikkat edeceğimiz şeylerden birisi nedir?Onun için bizim iyi müslümanlar olarak en çok dikkat edeceğimiz şeylerden birisi nedir? Haram lokma yememek, kul hakkı üzerine geçirmemek. Hiç kimsenin hakkını üzerimize geçirmeyeceğiz. Haram lokma yememek, kul hakkı üzerine geçirmemek. Hiç kimsenin hakkını üzerimize geçirmeyeceğiz.

Bir adamı anlattılar da – Allah rahmet eylesin, zengin bir adammış– bir tarlası varmış,Bir adamı anlattılar da – Allah rahmet eylesin, zengin bir adammış– bir tarlası varmış, gidermiş kendisi eliyle sürermiş, eliyle. gidermiş kendisi eliyle sürermiş, eliyle. Artık sürmek değil de herhalde bellemek tarzında yapıyordur.Artık sürmek değil de herhalde bellemek tarzında yapıyordur. Tarlasını eli ile ekime hazırlarmış. Ondan sonra tohumu kendi eliyle saçarmış,Tarlasını eli ile ekime hazırlarmış. Ondan sonra tohumu kendi eliyle saçarmış, mahsul olgunlaştığı zaman buğdayı orakla, eliyle biçermiş,mahsul olgunlaştığı zaman buğdayı orakla, eliyle biçermiş, tanesini kendi eliyle ayırırmış, kendisi el değirmeninde un yapar, tanesini kendi eliyle ayırırmış, kendisi el değirmeninde un yapar, öğütürmüş. Kendisi yoğururmuş, kendisi pişirirmiş; helal olsun diye.öğütürmüş. Kendisi yoğururmuş, kendisi pişirirmiş; helal olsun diye. Yani öküzün hakkını bile üzerine almıyor! Yani öküzün hakkını bile üzerine almıyor!

Allahu Teâlâ hazretleri bize, şu mahlûkatı hizmetimize vermiş. Allahu Teâlâ hazretleri bize, şu mahlûkatı hizmetimize vermiş.

E ve lem yerav ennâ halaknâ lehüm mimmâ amilet eydînâ en'âmen fe-hüm lehâ mâlikûn. E ve lem yerav ennâ halaknâ lehüm mimmâ amilet eydînâ en'âmen fe-hüm lehâ mâlikûn.

Allah'ın ikramı bunlar.Allah'ın ikramı bunlar. Bu koyunlar, bu kuzular, bu sığırlar, yerin göğün nice varlıkları bize Allah'ın lütfu, ikramı. Bu koyunlar, bu kuzular, bu sığırlar, yerin göğün nice varlıkları bize Allah'ın lütfu, ikramı.

Neden? Biz eşref-i mahlûkatız. Yaratılmışların en şereflisi kimdir? İnsanoğlu. Neden?

Biz eşref-i mahlûkatız.

Yaratılmışların en şereflisi kimdir?

İnsanoğlu.

Biz kıymetimizi bilmiyoruz, sevildiğimizi bilmiyoruz, Allah'ın bize ne büyük şeref verdiğini bilmiyoruz.Biz kıymetimizi bilmiyoruz, sevildiğimizi bilmiyoruz, Allah'ın bize ne büyük şeref verdiğini bilmiyoruz. Tabii o hayvanlara da yine tasarruf hakkını Allah bize vermiş. Tabii o hayvanlara da yine tasarruf hakkını Allah bize vermiş. Yerleri gökleri bizim emrimize musahhar kılmış.Yerleri gökleri bizim emrimize musahhar kılmış. Güneş bizim için çalışır, bulut bizim için çalışır, her şey bizim için çalışır… Güneş bizim için çalışır, bulut bizim için çalışır, her şey bizim için çalışır… Hayvana da huzur ile muamele etmek bizim vazifemiz.Hayvana da huzur ile muamele etmek bizim vazifemiz. Aşırı yük yüklememek, arpasını vermek, gıdasını vermek, bakımını yapmak, tımarını yapmak…Aşırı yük yüklememek, arpasını vermek, gıdasını vermek, bakımını yapmak, tımarını yapmak… O da ayrı, vazifeyi yapmak. O da ayrı, vazifeyi yapmak.

Kullanabiliriz de, yalnız bu mübarek zatın titizliği, gözümüzün önünde bir çerçeve olarak kalsın.Kullanabiliriz de, yalnız bu mübarek zatın titizliği, gözümüzün önünde bir çerçeve olarak kalsın. Adamcağız bir yiyeceği ekmeğe, hiçbir başkasının hakkı geçmesin diye bu kadar titiz davranıyormuş.Adamcağız bir yiyeceği ekmeğe, hiçbir başkasının hakkı geçmesin diye bu kadar titiz davranıyormuş. Biz o kadar yapamayız ama biz hak yemeyelim diye hatırımızda tutalım,Biz o kadar yapamayız ama biz hak yemeyelim diye hatırımızda tutalım, bir çerçeve olarak, hatıra olarak kalsın. Kimsenin hakkını üzerimize geçirmeyelim.bir çerçeve olarak, hatıra olarak kalsın.

Kimsenin hakkını üzerimize geçirmeyelim.
Eğer önceden üzerinize geçmiş haklar varsa götürün, verin hakları.Eğer önceden üzerinize geçmiş haklar varsa götürün, verin hakları. "Al, fazlasıyla vereyim istersen, hakkını helal et!" diye helalleşin,"Al, fazlasıyla vereyim istersen, hakkını helal et!" diye helalleşin, kimsenin âhirette yakanıza yapışmasına imkân bırakmayın. İşlerinizi burada halledin, âhirete kalmasın. kimsenin âhirette yakanıza yapışmasına imkân bırakmayın. İşlerinizi burada halledin, âhirete kalmasın.

Bu hak geçmenin bir kısmı da ne zaman olur? Bu hak geçmenin bir kısmı da ne zaman olur?

İşçi çalıştırdığınız zaman olur. İşçi çalıştırırsınız, siz adama borçlusunuz.İşçi çalıştırdığınız zaman olur. İşçi çalıştırırsınız, siz adama borçlusunuz. Adam gelir, gider. Bir ay geçer, iki ay geçer, parasını vermez bazı adamlar.Adam gelir, gider. Bir ay geçer, iki ay geçer, parasını vermez bazı adamlar. Bazı patronlar böyle yapıyor, vermiyor. Bazı patronlar böyle yapıyor, vermiyor. Mesela Suudi Arabistan'da işçi çalıştırmış bazı şirketler biliyorum,Mesela Suudi Arabistan'da işçi çalıştırmış bazı şirketler biliyorum, Libya'da bazı şirketler duyuyoruz gazetelerde, patronlar hala ücretlerini vermemiş. Libya'da bazı şirketler duyuyoruz gazetelerde, patronlar hala ücretlerini vermemiş.

Bu adam alnının teriyle kazandı, şöyle yaptığı zaman teri şıpır şıpır aşağıya aktı.Bu adam alnının teriyle kazandı, şöyle yaptığı zaman teri şıpır şıpır aşağıya aktı. Sen niye bu adamın hak ettiği parayı vermiyorsun? Vermiyorlar.Sen niye bu adamın hak ettiği parayı vermiyorsun? Vermiyorlar. Bu bir zulüm. Bir de… Tabi o zaman işçinin hakkı patronuna geçiyor. Bu bir zulüm. Bir de… Tabi o zaman işçinin hakkı patronuna geçiyor.

Bir de işçi işini düzgün yapmıyor, patron gelmediği zaman ağacın altına gidiyor, yatıyor;Bir de işçi işini düzgün yapmıyor, patron gelmediği zaman ağacın altına gidiyor, yatıyor; patron geldiği zaman uzaktan gördü mü, bir de burada bir ıslık, bir işaret bakıyorsun,patron geldiği zaman uzaktan gördü mü, bir de burada bir ıslık, bir işaret bakıyorsun, herkes çalışmaya başlamış. Patron fabrikada yokken herkes dalga geçiyor, herkes çalışmaya başlamış. Patron fabrikada yokken herkes dalga geçiyor, patron kapıdan girdiği zaman herkes saat gibi çalışmaya başlıyor. patron kapıdan girdiği zaman herkes saat gibi çalışmaya başlıyor.

Kimi kandırıyorsun? Allah görmüyor mu? Az çalışıyor, haram oluyor işte.Kimi kandırıyorsun? Allah görmüyor mu? Az çalışıyor, haram oluyor işte. Helal bir ücreti haram durumuna getiriyor.Helal bir ücreti haram durumuna getiriyor. Onun için işçinin patrona zulüm etmemesi, patronun, mal sahibinin, sermaye sahibinin Onun için işçinin patrona zulüm etmemesi, patronun, mal sahibinin, sermaye sahibinin işçiye zulüm etmemesi, her hak sahibinin hakkını muntazam alması İslâm'ın şahaneliğindendir. işçiye zulüm etmemesi, her hak sahibinin hakkını muntazam alması İslâm'ın şahaneliğindendir.

İslâm olan yerde kavga, gürültü, zulüm, komünizm,İslâm olan yerde kavga, gürültü, zulüm, komünizm, kapitalistliğin şeyi olmaz, faizin sömürmesi olmaz. kapitalistliğin şeyi olmaz, faizin sömürmesi olmaz.

İşte burada, bu prensiplerden bir tanesini karşımızda görüyoruz.İşte burada, bu prensiplerden bir tanesini karşımızda görüyoruz. İşçinin alnının teri kurumadan ücretini eline sayacaksın, "al", vereceksin.İşçinin alnının teri kurumadan ücretini eline sayacaksın, "al", vereceksin. Ve ücreti önceden konuşacaksın, bildireceksin.Ve ücreti önceden konuşacaksın, bildireceksin. "Bak, seni şu kadar çalıştırdık. Kabul mü?" "Kabul." "Tamam." Bildirmiyorlar."Bak, seni şu kadar çalıştırdık. Kabul mü?" "Kabul." "Tamam." Bildirmiyorlar. Ondan sonra da başlıyor ihtilaf ve hakların geçmesi.Ondan sonra da başlıyor ihtilaf ve hakların geçmesi. Allahu Teâlâ hazretleri kimsenin hakkını üstümüze geçirttirmesin, kimseye de hakkımızı yedirtmesin. Allahu Teâlâ hazretleri kimsenin hakkını üstümüze geçirttirmesin, kimseye de hakkımızı yedirtmesin.

Rahmetli annem öğütlerden bize öğretirdi, biz de küçüklükten beri şey yapardık.Rahmetli annem öğütlerden bize öğretirdi, biz de küçüklükten beri şey yapardık. Ne sen aldan ne aldat. Aldatmak da fena, aldanmak da fena. Niye aldatayım?Ne sen aldan ne aldat. Aldatmak da fena, aldanmak da fena. Niye aldatayım? Ne sen aldan ne de aldat. Kaide bu. İnsan aldatmayacak da, aldanmayacak da. Ne sen aldan ne de aldat. Kaide bu. İnsan aldatmayacak da, aldanmayacak da. Gözünü açacak. Mesela alacağı mala dikkat edecek, kalitesine dikkat edecek,Gözünü açacak. Mesela alacağı mala dikkat edecek, kalitesine dikkat edecek, fiyatı fahiş mi, soracak, öğrenecek, aldatmasına engel olacak. Diğer hadîs-i şerîf: fiyatı fahiş mi, soracak, öğrenecek, aldatmasına engel olacak.

Diğer hadîs-i şerîf:

İ'lemû ennehû leyse minküm min ehadin illâ mâlü vârisihî ehabbü ileyhi min mâlihî,İ'lemû ennehû leyse minküm min ehadin illâ mâlü vârisihî ehabbü ileyhi min mâlihî, mâlüke mâ kaddemte, ve mâlü vârisike mâ ehharte. mâlüke mâ kaddemte, ve mâlü vârisike mâ ehharte.

İmam Nesefî rahmetullahi aleyh,İmam Nesefî rahmetullahi aleyh, Abdullah b. Mesûd radıyallahu anh'ten bu hadîs-i şerîfi bize rivayet etmiş. Abdullah b. Mesûd radıyallahu anh'ten bu hadîs-i şerîfi bize rivayet etmiş.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleriPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri -Allah cümlemizi şefaatine nâil etsin, cemalini rüyalarımızda görmemizi nasip etsin- şöyle buyurmuş: -Allah cümlemizi şefaatine nâil etsin, cemalini rüyalarımızda görmemizi nasip etsin- şöyle buyurmuş:

İ'lemû. "Ey Müslümanlar! Biliniz ki…" Ennehû leyse minküm min ehadin.İ'lemû. "Ey Müslümanlar! Biliniz ki…" Ennehû leyse minküm min ehadin. "Sizin içinizden hiçbiriniz yok ki..." İllâ mâlü vârisihî ehabbü ileyhi min mâlihî."Sizin içinizden hiçbiriniz yok ki..." İllâ mâlü vârisihî ehabbü ileyhi min mâlihî. "Varisinin malı kendisinin malından ona daha sevgili olmasın." "Varisinin malı kendisinin malından ona daha sevgili olmasın." Yani ey müslümanlar! İçinizden hiç istinası yok, Yani ey müslümanlar! İçinizden hiç istinası yok, hepiniz varisinin malını kendi malından daha çok sever, demiş oluyor. hepiniz varisinin malını kendi malından daha çok sever, demiş oluyor.

Allah Allah! Ben kendi malımı mı severim, varisimin malını mı severim?Allah Allah! Ben kendi malımı mı severim, varisimin malını mı severim? Ben öleceğim, bana ne varisin malından? Varisinin malı var, varisinin malı var…Ben öleceğim, bana ne varisin malından? Varisinin malı var, varisinin malı var… Böyle benim mirasıma konan insanların malı varmış, tarlası varmış, bahçesi varmış…Böyle benim mirasıma konan insanların malı varmış, tarlası varmış, bahçesi varmış… Bana ne! Ben öldükten sonra… Tufan derler.Bana ne! Ben öldükten sonra… Tufan derler. İsterse dünya yağmur yağsın seller altında kalsın,İsterse dünya yağmur yağsın seller altında kalsın, ben öldükten sonra ne olursa olsun!" der insan, varisinin malı ile ilgilenir mi? İlgilenmez. ben öldükten sonra ne olursa olsun!" der insan, varisinin malı ile ilgilenir mi? İlgilenmez.

İnsan kendi malını sever, kendisi mal toplamaya çalışır, varisinin malını sevmez sanırız biz.İnsan kendi malını sever, kendisi mal toplamaya çalışır, varisinin malını sevmez sanırız biz. Halbuki Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Sizden hiçbiriniz yok ki varisinin malını,Halbuki Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Sizden hiçbiriniz yok ki varisinin malını, veresenin malını kendi malından daha çok sevmesin.veresenin malını kendi malından daha çok sevmesin. Hepiniz mirasçısının malını daha çok sever." diyor. Hepiniz mirasçısının malını daha çok sever." diyor. Tabi anlaşılmayacak bir söz gibi arkasından güzelce izah buyurmuş. Tabi anlaşılmayacak bir söz gibi arkasından güzelce izah buyurmuş.

Diyor ki: Mâlüke mâ kaddemte.Diyor ki: Mâlüke mâ kaddemte. "Ey Müslüman! Senin malın, hayattayken hayır yapıp da âhirete sevabını gönderdiğindir."Ey Müslüman! Senin malın, hayattayken hayır yapıp da âhirete sevabını gönderdiğindir. Yaptın mı bir çeşme, bir cami, bir köprü; verdin mi bir sadaka?Yaptın mı bir çeşme, bir cami, bir köprü; verdin mi bir sadaka? İşte bunların sevabı âhirete gitti, senin malın oldu. İşte senin malın bu. İşte bunların sevabı âhirete gitti, senin malın oldu. İşte senin malın bu. Hayır yapıp da âhirete sevabını göndermiş olduğun, senin has malındır, hakiki malındır." Hayır yapıp da âhirete sevabını göndermiş olduğun, senin has malındır, hakiki malındır."

Ve mâlü vârisike. "Senin mirasçının, veresenin malı da…" Mâ ehharte. "Geriye bıraktığındır." Ve mâlü vârisike. "Senin mirasçının, veresenin malı da…" Mâ ehharte. "Geriye bıraktığındır."

Hani harcamadın ya, hayır yapmadın ya, sadakayı vermedin ya, zekâtı vermedin ya,Hani harcamadın ya, hayır yapmadın ya, sadakayı vermedin ya, zekâtı vermedin ya, banka hesabına yatırdın ya, depo ettin ya, çömleğe doldurdun ya, biriktirdin ya…banka hesabına yatırdın ya, depo ettin ya, çömleğe doldurdun ya, biriktirdin ya… Mirasçıya kalmadı mı o? Yazıklar olsun!Mirasçıya kalmadı mı o? Yazıklar olsun! Bekçiliğini yaptın, mirasçıya bıraktın, hayırları yapamadın, sevapları kazanamadın; Bekçiliğini yaptın, mirasçıya bıraktın, hayırları yapamadın, sevapları kazanamadın; âhirete eli boş gittin, şimdi mirasçıların onu çatır çutur keyifle yiyecekler. âhirete eli boş gittin, şimdi mirasçıların onu çatır çutur keyifle yiyecekler.

Keşke hayırda yeseler, keşke senin için hayır yapsalar, keşke senin namına Kur'an okutsalar,Keşke hayırda yeseler, keşke senin için hayır yapsalar, keşke senin namına Kur'an okutsalar, bina yapsalar, cami yapsalar, kursa verseler, talebe yetiştirseler…bina yapsalar, cami yapsalar, kursa verseler, talebe yetiştirseler… Öyle varis yetiştirdiysen ne mutlu! Kimisi öyle değil.Öyle varis yetiştirdiysen ne mutlu! Kimisi öyle değil. Kimisi de insana; ölse de malını yesek diye böyle şey gibi bakıyor,Kimisi de insana; ölse de malını yesek diye böyle şey gibi bakıyor, ölmesini istiyor yani. İnsana her varisi böyle "Aman ben mal istemem." demez ki! ölmesini istiyor yani. İnsana her varisi böyle "Aman ben mal istemem." demez ki!

Onun için muhterem kardeşlerim bu hadîs-i şerîfi çok iyi hatırınızda tutun.Onun için muhterem kardeşlerim bu hadîs-i şerîfi çok iyi hatırınızda tutun. Bu hadîs-i şerîfi bir kere daha okuyayım. Peygamber Efendimiz diyor ki: Bu hadîs-i şerîfi bir kere daha okuyayım. Peygamber Efendimiz diyor ki:

"İyi bilin ki ey müslümanlar!"İyi bilin ki ey müslümanlar! Sizden hiçbiriniz yoktur ki veresesinin malı ona kendi malından daha sevgili olmasın. Sizden hiçbiriniz yoktur ki veresesinin malı ona kendi malından daha sevgili olmasın.

Neden? Senin malın, hayır yapıp da âhirete sevabını naklettirdiğindir;Neden?

Senin malın, hayır yapıp da âhirete sevabını naklettirdiğindir;
varisinin, veresenin, mirasçının malı da hayır yapmayıp da biriktirdiğin, varisinin, veresenin, mirasçının malı da hayır yapmayıp da biriktirdiğin, sonunda, sen öldükten sonra mirasçıya kalandır." sonunda, sen öldükten sonra mirasçıya kalandır."

Böyle yapmayacak. Hayatımızda hayır yapacağız, çalıştığını göreceğiz,Böyle yapmayacak. Hayatımızda hayır yapacağız, çalıştığını göreceğiz, sevabın tıkır tıkır işlediğini göreceğiz. sevabın tıkır tıkır işlediğini göreceğiz. Maalesef insan gençken hayrı, hasenatı yapmıyor da yatağa düştü mü, aklı kesti mi, Maalesef insan gençken hayrı, hasenatı yapmıyor da yatağa düştü mü, aklı kesti mi, hastalığının ciddi olduğunu anladı mı, doktorlar işaret ettiler mi, hayattan ümidini kesti mi:hastalığının ciddi olduğunu anladı mı, doktorlar işaret ettiler mi, hayattan ümidini kesti mi: "Falanca yerdeki tarlamı satın! Filanca yerdeki iş hanımı falanca vakfa bağışladım! "Falanca yerdeki tarlamı satın! Filanca yerdeki iş hanımı falanca vakfa bağışladım! Falanca şeyi yapın! Aman benim namıma cami yapın, çeşme yapın! Aman talebeyi yetiştirin!" Falanca şeyi yapın! Aman benim namıma cami yapın, çeşme yapın! Aman talebeyi yetiştirin!"

Halbuki bir insanın kendi malında bile mirastan üçte birden fazla hakkı yoktur.Halbuki bir insanın kendi malında bile mirastan üçte birden fazla hakkı yoktur. Yani üçte birden fazlasını verese dinlemeyebilir.Yani üçte birden fazlasını verese dinlemeyebilir. Hatta kimisi hiç dinlemiyor, "Bana ne!" diyor, "Ben kanun neyse o mirasımı alırım" diyor. Hatta kimisi hiç dinlemiyor, "Bana ne!" diyor, "Ben kanun neyse o mirasımı alırım" diyor.

İslâm kanununda evin yönetimi erkekte olduğu için erkeklerİslâm kanununda evin yönetimi erkekte olduğu için erkekler kadının, çocuğun yemesi, içmesi, barınması, geçinmesi vesairesinden sorumlu olduğundan;kadının, çocuğun yemesi, içmesi, barınması, geçinmesi vesairesinden sorumlu olduğundan; kadın çalışmak zorunda olmadığından, paşa gibi evde oturup …? 18:31,kadın çalışmak zorunda olmadığından, paşa gibi evde oturup …? 18:31, ötekisi kazanıp getirmek zorunda olduğundan erkeğin mirasta hakkı iki mislidir,ötekisi kazanıp getirmek zorunda olduğundan erkeğin mirasta hakkı iki mislidir, kadındaki onun yarısı kadardır. Bir insanın iki çocuğu olsa; birisi kız, birisi erkek. kadındaki onun yarısı kadardır. Bir insanın iki çocuğu olsa; birisi kız, birisi erkek. Mirasta ne olacak? Erkeğe iki hisse verilecek, kadına bir hisse verilecek. Neden? Mirasta ne olacak? Erkeğe iki hisse verilecek, kadına bir hisse verilecek.

Neden?

Erkeğin yükü ağır, İslâm'da tüm sorumluluklar ona yüklenmiş diye. Medeni kanunda bu kaldırılmış.Erkeğin yükü ağır, İslâm'da tüm sorumluluklar ona yüklenmiş diye. Medeni kanunda bu kaldırılmış. "Adalet olsun!" O mu adalet bu mu adalet? Allah mı daha iyi biliyor kullar mı daha iyi biliyor?"Adalet olsun!" O mu adalet bu mu adalet? Allah mı daha iyi biliyor kullar mı daha iyi biliyor? "Hayır, eşit olacak." demiş medeni kanunda, miras hukukunda, "kızla erkeğin ayrımı yok" demiş. "Hayır, eşit olacak." demiş medeni kanunda, miras hukukunda, "kızla erkeğin ayrımı yok" demiş.

Birisi vefat etti mi veresesi bin çeşit insanla karşı karşıya kalıyor.Birisi vefat etti mi veresesi bin çeşit insanla karşı karşıya kalıyor. Veresesi hacı, veresesi hoca, veresesi saliha hatun, veresesi namazında, niyazında insan amaVeresesi hacı, veresesi hoca, veresesi saliha hatun, veresesi namazında, niyazında insan ama bir hesap yapıyor, şeriatın takdimine göre kadın yarım alacak, erkek bütün alacak, iki misli alacak.bir hesap yapıyor, şeriatın takdimine göre kadın yarım alacak, erkek bütün alacak, iki misli alacak. O zaman kadına soruyorlar: "Taksimatı nasıl yapalım hacı hanım?"O zaman kadına soruyorlar: "Taksimatı nasıl yapalım hacı hanım?" "Yok, ben medeni kanuna göre 19:52 isterim, medeni kanuna göre verin." diyor. Hacı hanım, bak; "Yok, ben medeni kanuna göre 19:52 isterim, medeni kanuna göre verin." diyor. Hacı hanım, bak;

Yûsîkümü'llâhu fî evlâdiküm li'z-zekeri mislü hazzi'l-ünseyeyn. Yûsîkümü'llâhu fî evlâdiküm li'z-zekeri mislü hazzi'l-ünseyeyn.

Başka ayetlerde de var, Allah kadının hakkını böyle şey yapmış. Başka ayetlerde de var, Allah kadının hakkını böyle şey yapmış.

Geçen gün duydum muhterem kardeşlerim, tüylerim diken diken oldu.Geçen gün duydum muhterem kardeşlerim, tüylerim diken diken oldu. Bizim halkımız var ya, hani şu konuştuğumuz kardeşlerimiz, çok kusurlu!Bizim halkımız var ya, hani şu konuştuğumuz kardeşlerimiz, çok kusurlu! Biz de kusurluyuz ama çok kusurlu insanlar da var. Biz de kusurluyuz ama çok kusurlu insanlar da var.

Kiracı ev sahibine zulmediyor, çıkmıyor, kirayı az veriyor.Kiracı ev sahibine zulmediyor, çıkmıyor, kirayı az veriyor. Doktormuş, öbür tarafta iş hanı yapıyormuş. Zengin, iş hanı yaptırıyor. Doktormuş, öbür tarafta iş hanı yapıyormuş. Zengin, iş hanı yaptırıyor. Bu taraftaki daireye de böyle çok cüzi bir kira ödüyor, komik bir rakamda kira ödüyormuş. Bu taraftaki daireye de böyle çok cüzi bir kira ödüyor, komik bir rakamda kira ödüyormuş.

Ev sahibi gitmiş, demiş ki: "Ya doktor bey!Ev sahibi gitmiş, demiş ki: "Ya doktor bey! Sen bu şehrin en zengin adamlarından birisin, öbür tarafta iş hanı yaptırıyorsun.Sen bu şehrin en zengin adamlarından birisin, öbür tarafta iş hanı yaptırıyorsun. Şimdi reva mı bu? Bu daire senin olsa sen böyle bu kadar küçük kiraya ,Şimdi reva mı bu? Bu daire senin olsa sen böyle bu kadar küçük kiraya , bu komik kiraya razı olur musun? Hani sen fakir olsan, yoksul olsan, ben sana bağışlasam,bu komik kiraya razı olur musun? Hani sen fakir olsan, yoksul olsan, ben sana bağışlasam, kirayı az versen; ama öyle bir durumun da yok. kirayı az versen; ama öyle bir durumun da yok. Şu kiraya hakkını versene! Günah olmuyor mu?" Şu kiraya hakkını versene! Günah olmuyor mu?"

Adam da güya hacıymış hocaymış, dindarmış filan…Adam da güya hacıymış hocaymış, dindarmış filan… Cevabına bakın, tüylerim diken diken oldu muhterem kardeşlerim! "O kadar günah da bizde bulunsun!" Cevabına bakın, tüylerim diken diken oldu muhterem kardeşlerim! "O kadar günah da bizde bulunsun!"

Bu söz öyle büyük bir günah ki! Bu söz öyle büyük bir günah kiBu söz öyle büyük bir günah ki! Bu söz öyle büyük bir günah ki insanı cehennemde cayır cayır yakar, çıkarttırmaz!insanı cehennemde cayır cayır yakar, çıkarttırmaz! Çok korkunç bir söz bu! Çok korkunç bir söz bu! Günahtan korkmuyor da, haksızlık kendisine hatırlatıldığı halde ondan sonra da ne diyor: Günahtan korkmuyor da, haksızlık kendisine hatırlatıldığı halde ondan sonra da ne diyor: "O kadar günah da bizde bulunsun canım! Herkesin dünya kadar günahı var,"O kadar günah da bizde bulunsun canım! Herkesin dünya kadar günahı var, bu kadarcık da biz de bulunsun."bu kadarcık da biz de bulunsun." Öyle büyük bir günah söylemiş ki, öyle büyük bir laf söylemiş ki yer gök titrer bu günahtan. Öyle büyük bir günah söylemiş ki, öyle büyük bir laf söylemiş ki yer gök titrer bu günahtan.

Muhterem kardeşlerim! Bizim zamane insanları İslâm'ı bilmediklerindenMuhterem kardeşlerim! Bizim zamane insanları İslâm'ı bilmediklerinden çok yanlış, hatalı sözler söyleniyor, hatalı işler yapılıyor. Ben de burada ders gibi böyle anlatıyorum. çok yanlış, hatalı sözler söyleniyor, hatalı işler yapılıyor. Ben de burada ders gibi böyle anlatıyorum. Biz burada imtihan oluyoruz muhterem kardeşlerim! Siz de imtihan oluyorsunuz. Biz burada imtihan oluyoruz muhterem kardeşlerim! Siz de imtihan oluyorsunuz.

Nasıl imtihan oluyoruz? Nasıl imtihan oluyoruz?

Allah böyle insanın karşısına cazip, kârlı, paralı, yağlı, kaymaklı şeyi getiriyor, karşısına getiriyor.Allah böyle insanın karşısına cazip, kârlı, paralı, yağlı, kaymaklı şeyi getiriyor, karşısına getiriyor. Aklına da haramı helali bildiriyor. Adam yutkunuyor:Aklına da haramı helali bildiriyor. Adam yutkunuyor: "Ben bu kaymaklı, yağlı, kârlı günahı yiyeyim mi"Ben bu kaymaklı, yağlı, kârlı günahı yiyeyim mi yoksa Allah'tan korkup da ben günah işlemem deyip geri durayım mı?" yoksa Allah'tan korkup da ben günah işlemem deyip geri durayım mı?"

Üstüne atılıp, o haramı yutarsa imtihanı kaybediyor. "Ben haram istemem" diye reddederseÜstüne atılıp, o haramı yutarsa imtihanı kaybediyor. "Ben haram istemem" diye reddederse Allah onun hem derecesini yükseltiyor hem de başka yerden daha büyük nimetler ihsan ediyorAllah onun hem derecesini yükseltiyor hem de başka yerden daha büyük nimetler ihsan ediyor muhterem kardeşlerim! Daha büyük nimetler ihsan ediyor. muhterem kardeşlerim! Daha büyük nimetler ihsan ediyor.

İnsanın rızkı kesilmez, insanın nasibi değişmez, insanın kısmetiyseİnsanın rızkı kesilmez, insanın nasibi değişmez, insanın kısmetiyse kısmetinden mahrum kalmaz. İnsanın rızkı insanı eceli gibi arar, bulur.kısmetinden mahrum kalmaz. İnsanın rızkı insanı eceli gibi arar, bulur. Aman harama meyil etmeyelim! Aman karşımıza çıkan imtihanlarda bocalamayalım böyle.Aman harama meyil etmeyelim! Aman karşımıza çıkan imtihanlarda bocalamayalım böyle. Mirastan imtihan çıkar, rüşvetten imtihan çıkar, hırsızlıktan imtihan çıkar,Mirastan imtihan çıkar, rüşvetten imtihan çıkar, hırsızlıktan imtihan çıkar, fakirlikten imtihan çıkar, zulümden imtihan çıkar… Ne yapacağız? Allah'ın rızasını tercih edeceğiz. fakirlikten imtihan çıkar, zulümden imtihan çıkar…

Ne yapacağız?

Allah'ın rızasını tercih edeceğiz.

Adam ilahiyat fakültesinden mezun, herkes de onu ilahiyat fakültesinden mezun diyeAdam ilahiyat fakültesinden mezun, herkes de onu ilahiyat fakültesinden mezun diye milletvekili seçmiş. Bizim de tanıdığımız bir kimse. milletvekili seçmiş. Bizim de tanıdığımız bir kimse. Ama bulunduğu şehirdeki vakıf malına ahalisi hücum etmiş, parsellemişler, Ama bulunduğu şehirdeki vakıf malına ahalisi hücum etmiş, parsellemişler, herkes vakıf malını yağmalamış. Ya vakıf malı yemek çok günah!herkes vakıf malını yağmalamış. Ya vakıf malı yemek çok günah! Herkes yağmalanmış, bu bizim milletvekili de oradan bir parçayı kendisine ayırmış. Herkes yağmalanmış, bu bizim milletvekili de oradan bir parçayı kendisine ayırmış.

Ya sen bir kere milletvekili olmuşsun, fakir değilsin. İkincisi ilahiyatı ne diye okudun sen?Ya sen bir kere milletvekili olmuşsun, fakir değilsin. İkincisi ilahiyatı ne diye okudun sen? Haramları bilip de çiğnemek için mi? İlahiyatı sen neden okudun?Haramları bilip de çiğnemek için mi? İlahiyatı sen neden okudun? Allah'ın emirlerini biz niye okuyoruz, Kur'an'ı niye okuyoruz, Allah'ın emirlerini biz niye okuyoruz, Kur'an'ı niye okuyoruz, niye Allah'ın emirlerini yasaklarını, hadîs-i şerîfleri okuyoruz? niye Allah'ın emirlerini yasaklarını, hadîs-i şerîfleri okuyoruz? Sorup sorup da dinlememek için mi? Sorup sorup da dinlememek için mi?

Onun için aziz ve muhterem kardeşlerim, karşımıza gelecek imtihanlarda hepimiz dikkatli olalım,Onun için aziz ve muhterem kardeşlerim, karşımıza gelecek imtihanlarda hepimiz dikkatli olalım, harama meyletmeyelim, şeytana uymayalım, nefse kapılmayalım.harama meyletmeyelim, şeytana uymayalım, nefse kapılmayalım. Fani dünya tatlıdır, hoştur ama âhirette azabı şiddetlidir. Bu imtihanlarda gözümüzü açalım.Fani dünya tatlıdır, hoştur ama âhirette azabı şiddetlidir. Bu imtihanlarda gözümüzü açalım. Bir de hayattayken hayrâtımızı, hasenâtımızı yapalım. Bir de hayattayken hayrâtımızı, hasenâtımızı yapalım.

Bir arkadaşım diyor ki; "Hocam, hayır yapmak çok zor.Bir arkadaşım diyor ki; "Hocam, hayır yapmak çok zor. İnsanın eli titriyor, senenin başında karar veriyorum ama İnsanın eli titriyor, senenin başında karar veriyorum ama yapacağım zaman da yapamıyorum. Ben onun çaresini şöyle buldum. yapacağım zaman da yapamıyorum. Ben onun çaresini şöyle buldum. Hayır parasını ayırıyorum, ayrı cebime koyuyorum. Hayır imkânı çıkınca çıkartıp veriyorum. Hayır parasını ayırıyorum, ayrı cebime koyuyorum. Hayır imkânı çıkınca çıkartıp veriyorum. Ayrı bir cebimde duruyor, onu gözümden çıkartmışım, öyle veriyorum, çaresini böyle buldum." diyor. Ayrı bir cebimde duruyor, onu gözümden çıkartmışım, öyle veriyorum, çaresini böyle buldum." diyor.

Bir yere bir hayır yapıyordu da "birisi fazla gelir biraz da başkası yapsın" filan dedim.Bir yere bir hayır yapıyordu da "birisi fazla gelir biraz da başkası yapsın" filan dedim. "Yok, benim daha cebimde stokum var dedi, hayır stokum."Yok, benim daha cebimde stokum var dedi, hayır stokum. Nasıl olsa bu gidecek, buraya gitsin, bu güzel bir çare". İnsan alışırsa güzel yapabiliyor. Nasıl olsa bu gidecek, buraya gitsin, bu güzel bir çare". İnsan alışırsa güzel yapabiliyor.

Sonra muhterem kardeşlerim bir şeyi daha size hatırlatayım.Sonra muhterem kardeşlerim bir şeyi daha size hatırlatayım. Bizim halkımızın arasında yayılmış zekât kırkta bir diye.Bizim halkımızın arasında yayılmış zekât kırkta bir diye. Zekât parada kırkta birdir, arazinin mahsulâtında onda birdir, öşürdür, sığırda beşte birdir;Zekât parada kırkta birdir, arazinin mahsulâtında onda birdir, öşürdür, sığırda beşte birdir; yani malın cinsine göre değişir de… yani malın cinsine göre değişir de… Yalnız kırkta bir para bile olsa, bu kadarını vereceksin, fazla vermeyeceksin diye bir şey yok. Yalnız kırkta bir para bile olsa, bu kadarını vereceksin, fazla vermeyeceksin diye bir şey yok.

Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz her şeyini verdi de şöyle hasıra büründü, görülmedi ortalıkta.Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz her şeyini verdi de şöyle hasıra büründü, görülmedi ortalıkta. Peygamber Efendimiz: "Nerede şu Ebû Bekr-i Sıddîk?" dedi. "Efendim evinde" dediler. Peygamber Efendimiz: "Nerede şu Ebû Bekr-i Sıddîk?" dedi. "Efendim evinde" dediler. "Çağırın bakalım." Çağırın deyince mecburen çıktı ama nasıl çıktı? "Çağırın bakalım." Çağırın deyince mecburen çıktı ama nasıl çıktı? Hasıra bürünmüş, yani peştamal sarılmış gibi ama şöyle etrafına hasır sarınmış.Hasıra bürünmüş, yani peştamal sarılmış gibi ama şöyle etrafına hasır sarınmış. "Ne oldu yâ Ebû Bekir?""Ne oldu yâ Ebû Bekir?" "Yâ Resûlallah! Siz: 'Şu orduya teçhizat için herkes yardımcı olsun.' diye emir buyurmuştunuz. "Yâ Resûlallah! Siz: 'Şu orduya teçhizat için herkes yardımcı olsun.' diye emir buyurmuştunuz. Ben de her şeyimi verdim." "Peki ailene ne bıraktın yâ Ebû Bekir?"Ben de her şeyimi verdim." "Peki ailene ne bıraktın yâ Ebû Bekir?" "Allah'ı ve Resûlünü bıraktım." diyor. O öylesine vermiş yani. Neden? "Allah'ı ve Resûlünü bıraktım." diyor. O öylesine vermiş yani.

Neden?

Allah'a dayanan hiçbir sıkıntı çekmez. Resûlullah'a dayanan hiç sıkıntı, yokluk çekmez.Allah'a dayanan hiçbir sıkıntı çekmez. Resûlullah'a dayanan hiç sıkıntı, yokluk çekmez. Allahu Teâlâ hazretleri ona gayb hazinelerini açar, her türlü hayırları ihsan eder. Allahu Teâlâ hazretleri ona gayb hazinelerini açar, her türlü hayırları ihsan eder.

Bilmem kaç yüz altın ile, zengin bir tüccar iken Resûlullah Efendimiz'in yanındaBilmem kaç yüz altın ile, zengin bir tüccar iken Resûlullah Efendimiz'in yanında hizmet etmeye başlamış, her şeyini Allah yolunda vermiş.hizmet etmeye başlamış, her şeyini Allah yolunda vermiş. Peygamber Efendimiz'e kızını vermiş; malını, altınlarını emrine tahsis etmiş;Peygamber Efendimiz'e kızını vermiş; malını, altınlarını emrine tahsis etmiş; kendisine hiçbir şey kalmayacak şekilde. Yani zekât kırkta bir de fazla verilmez diye bir şey yok. kendisine hiçbir şey kalmayacak şekilde. Yani zekât kırkta bir de fazla verilmez diye bir şey yok.

Bizim vakıflarımız var, derneklerimiz var, oradan biliyorum. Zekâtın hak yerleri bellidir.Bizim vakıflarımız var, derneklerimiz var, oradan biliyorum. Zekâtın hak yerleri bellidir. Fakire verilecek, şöyle verilecek, böyle verilecek diye. Fakire verilecek, şöyle verilecek, böyle verilecek diye. Halbuki zekâtın dışında yapılacak çok hayırlar vardır. Mesela cami zekât parası ile yapılamaz.Halbuki zekâtın dışında yapılacak çok hayırlar vardır. Mesela cami zekât parası ile yapılamaz. Cenaze zekât parası ile kaldırılmaz. Fakire temin edilmesi şartı var,Cenaze zekât parası ile kaldırılmaz. Fakire temin edilmesi şartı var, paranın zekât sayılması şartı var. Fakir hakkı olduğu için olmaz. O halde ne olacak? paranın zekât sayılması şartı var. Fakir hakkı olduğu için olmaz.


O halde ne olacak?

Demek ki zekâtın dışında başka hayırlar da yapmamız lazım.Demek ki zekâtın dışında başka hayırlar da yapmamız lazım. Cihat için, asistan yetiştirmek için, çeşitli hizmetler için, hayırlar, hasenât için kesenin ağzını açmaya öğrenmeliyiz.Cihat için, asistan yetiştirmek için, çeşitli hizmetler için, hayırlar, hasenât için kesenin ağzını açmaya öğrenmeliyiz. Ve ölmeden evvel yapmalıyız, dünyadayken göstermeliyiz. Ve ölmeden evvel yapmalıyız, dünyadayken göstermeliyiz.

Peygamber Efendimiz bir gün koyun kestirdi, "dağıtın bunu" dedi. Sonra eve geldi, sordu.Peygamber Efendimiz bir gün koyun kestirdi, "dağıtın bunu" dedi. Sonra eve geldi, sordu. Dedi ki: "Ne oldu kestiğimiz koyunun etleri, dağıttınız mı?" Dedi ki: "Ne oldu kestiğimiz koyunun etleri, dağıttınız mı?" Dediler ki: "Yâ Resûlallah! (Efendimiz kolunu severmiş yağsız diye o tarafını.) Dediler ki: "Yâ Resûlallah! (Efendimiz kolunu severmiş yağsız diye o tarafını.) Bir budu hariç hepsini dağıttık. Bir budu bizim oldu, ötekilerin hepsi elden gitti." Bir budu hariç hepsini dağıttık. Bir budu bizim oldu, ötekilerin hepsi elden gitti."

Peygamber Efendimiz buyurdu ki: "Demek ki bir budu hariç bütün koyun bizim olmuş." dedi.Peygamber Efendimiz buyurdu ki: "Demek ki bir budu hariç bütün koyun bizim olmuş." dedi. Neden? Sarf ettikleri, hayır olarak verdikleri insanın asıl malı oluyor.Neden? Sarf ettikleri, hayır olarak verdikleri insanın asıl malı oluyor. En mühim olan âhirete gidecek bir sevabı olması. İnsanın asıl malı, yaptığı hayırdır.En mühim olan âhirete gidecek bir sevabı olması.

İnsanın asıl malı, yaptığı hayırdır.
Burada da mâlüke mâ kaddemte buyuruyor Peygamber Efendimiz. Burada da mâlüke mâ kaddemte buyuruyor Peygamber Efendimiz. "Senin malın âhirete sevapları geçirdiğin[dir],burada kalan değil. Burada yüz bin tane koyunun var. "Senin malın âhirete sevapları geçirdiğin[dir],burada kalan değil. Burada yüz bin tane koyunun var. Hayır. Bir koyunu getirip de fukaraya dağıttıysan yarın âhirete bir koyunun geçirilmiş olur. Hayır. Bir koyunu getirip de fukaraya dağıttıysan yarın âhirete bir koyunun geçirilmiş olur.

Onun için aziz ve muhterem kardeşlerim! Hayırları gözümüzün önünde, sağ iken,Onun için aziz ve muhterem kardeşlerim! Hayırları gözümüzün önünde, sağ iken, tıkır tıkır işler bir vaziyette, çeşmenin böyle aktığını görelim;tıkır tıkır işler bir vaziyette, çeşmenin böyle aktığını görelim; yapalım ve görelim, başkasına havale etmeyelim. Peygamber Efendimiz'in bir şeyini öğrendim.yapalım ve görelim, başkasına havale etmeyelim.

Peygamber Efendimiz'in bir şeyini öğrendim.
Ondan önce başka türlü hareket ediyordum kendim.Ondan önce başka türlü hareket ediyordum kendim. Efendimiz hayırları bizzat kendisi yaparmış, aracı koymazmış. Efendimiz hayırları bizzat kendisi yaparmış, aracı koymazmış. Geçenlerde zengin bir fabrikatör kardeşimiz bize bir toplantımızda anlattı, o da size ibret olsun, Geçenlerde zengin bir fabrikatör kardeşimiz bize bir toplantımızda anlattı, o da size ibret olsun, dikkat edin diye söylüyorum. Arkadaşının birisinin vefat etmiş olan babası galiba, tam hatırlayamadım.dikkat edin diye söylüyorum.

Arkadaşının birisinin vefat etmiş olan babası galiba, tam hatırlayamadım.
Baba oğlunun rüyasına girmiş, demiş ki: "Evladım burada yerine ulaşmayan hayırlardan dolayıBaba oğlunun rüyasına girmiş, demiş ki: "Evladım burada yerine ulaşmayan hayırlardan dolayı hesap çekmekteyim şu anda. Birisine vermiştim, o cebine atmış, yerine ulaştırmamış.hesap çekmekteyim şu anda. Birisine vermiştim, o cebine atmış, yerine ulaştırmamış. Tıkır tıkır tıkır tıkır yap." demiş. Tıkır tıkır tıkır tıkır yap." demiş.

İstanbul'da bir hoca efendi hatırlıyorum.İstanbul'da bir hoca efendi hatırlıyorum. Talebeleri sırayla dizer, daire olur;Talebeleri sırayla dizer, daire olur; elindeki parayı (zekât parasını) çıkartıp tık tık tık tık her birine ayrı verir.elindeki parayı (zekât parasını) çıkartıp tık tık tık tık her birine ayrı verir. Tamam. Sen sağ, ben selamet. Ondan sonra bildirirmiş. Tamam. Sen sağ, ben selamet. Ondan sonra bildirirmiş.

Hayrı direk yapın. Dolaylı yoldan, onu aracı, bunu aracı yaparakHayrı direk yapın. Dolaylı yoldan, onu aracı, bunu aracı yaparak arada çarçur ettirmeyin. arada çarçur ettirmeyin. Yaptığınız hayrı takip edin. Bir yerde bir hayır yaptığınız zaman başında şahin gibi bulunun. Yaptığınız hayrı takip edin. Bir yerde bir hayır yaptığınız zaman başında şahin gibi bulunun. Sayımında bulunun, makbuzunu isteyin, takibini yapın veya çarçur edilmeyecek bir şekilde hayır yapın. Sayımında bulunun, makbuzunu isteyin, takibini yapın veya çarçur edilmeyecek bir şekilde hayır yapın.

Mesela bu cami yapılıyor diyelim. Tamam.Mesela bu cami yapılıyor diyelim. Tamam. "Şu kadar işçi çalıştırın, çalıştırdığınız işçiyi bana gönderin, yevmiyelerini ben ödeyeceğim." deyin, "Şu kadar işçi çalıştırın, çalıştırdığınız işçiyi bana gönderin, yevmiyelerini ben ödeyeceğim." deyin, Veyahut "Şu kadar çimentosunu ben alacağım." deyin, götürün.Veyahut "Şu kadar çimentosunu ben alacağım." deyin, götürün. "Tamam, kat betonunu ben döktüreceğim." deyin, "Bugünkü masraflar benden." deyin filan."Tamam, kat betonunu ben döktüreceğim." deyin, "Bugünkü masraflar benden." deyin filan. Böyle çarçur edilmesine fırsat vermeyin. Böyle çarçur edilmesine fırsat vermeyin.

Çünkü müslümanları aldatmak isteyen insanlar çok muhterem kardeşlerim!Çünkü müslümanları aldatmak isteyen insanlar çok muhterem kardeşlerim! Müslüman temiz kalpli olduğundan, çeşitli istismsarlar oluyor.Müslüman temiz kalpli olduğundan, çeşitli istismsarlar oluyor. Hayrı sağlığınızda yapın, yapılışını kontrol edin! Yaptığınız hayrın da tıkır tıkır çalıştığını görün!Hayrı sağlığınızda yapın, yapılışını kontrol edin! Yaptığınız hayrın da tıkır tıkır çalıştığını görün! Tavsiyem bu, hadîs-i şerîften çıkan tavsiye bu. Tavsiyem bu, hadîs-i şerîften çıkan tavsiye bu.

Diğer hadîs-i şerîf hemen altında... İmam Tirmizî, Hz. Âişe anamız radıyallahu teâlâ anhâ'dan rivayet etmiş. Diğer hadîs-i şerîf hemen altında... İmam Tirmizî, Hz. Âişe anamız radıyallahu teâlâ anhâ'dan rivayet etmiş.

A'linû haze'n-nikâha ve'c'alûhu fi'l-mesâcidi ve'dribû 'aleyhi bi'd-dufûfi. A'linû haze'n-nikâha ve'c'alûhu fi'l-mesâcidi ve'dribû 'aleyhi bi'd-dufûfi.

Bu hadîs-i şerîfi dinleyince de şaşıracaksınız. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Bu hadîs-i şerîfi dinleyince de şaşıracaksınız. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

A'linû haze'n-nikâha. "Bu nikâh işini ilan edin. Gizli kapaklı, kıyıda köşede yapmayın."A'linû haze'n-nikâha. "Bu nikâh işini ilan edin. Gizli kapaklı, kıyıda köşede yapmayın." Hani Avrupalıları duyarsınız, romanlarda, filmlerde duyuluyor.Hani Avrupalıları duyarsınız, romanlarda, filmlerde duyuluyor. Kızı alıyor gidiyor, dağ başında bir yerde, Kızı alıyor gidiyor, dağ başında bir yerde, hemen sessiz sedasız nikâhlanıyormuş. Bu bizim âdetimiz değil. hemen sessiz sedasız nikâhlanıyormuş. Bu bizim âdetimiz değil.

Peygamber Efendimiz'in tavsiyesi ne? "Nikâhı ilan edin, herkes bilsin.Peygamber Efendimiz'in tavsiyesi ne?

"Nikâhı ilan edin, herkes bilsin.
Falanca kimseleri filanca kimseleri davet edin, ilan edin, herkes bilsin. Falanca kimseleri filanca kimseleri davet edin, ilan edin, herkes bilsin.

Ve'c'alûhu fi'l-mesâcidi. "Ve bu nikâhı camilerde yapın!" Bak şaşırdınız değil mi? Ve'c'alûhu fi'l-mesâcidi. "Ve bu nikâhı camilerde yapın!"

Bak şaşırdınız değil mi?

"Nikâhı camilerde yapın!" diyor. [Ama] hocam biz nikâh salonunda yapacaktık,"Nikâhı camilerde yapın!" diyor. [Ama] hocam biz nikâh salonunda yapacaktık, müzik setini de kenara hazırlayacaktık, kadınlar da süslenip geleceklerdi, erkekler de süslenecekti. müzik setini de kenara hazırlayacaktık, kadınlar da süslenip geleceklerdi, erkekler de süslenecekti. Tuvaletler, muvaletler, saçlar, berberler, bilmem ne, burada tangolar, Tuvaletler, muvaletler, saçlar, berberler, bilmem ne, burada tangolar, zambalar zumbalar, danslı manslı olacaktı." O gâvur âdeti. İslâm'da öyle şey yok. zambalar zumbalar, danslı manslı olacaktı."

O gâvur âdeti. İslâm'da öyle şey yok.
Peygamber Efendimiz, "Nikâhı mescitte yapın!" diyor. Neden? Neden biliyor musunuz? Peygamber Efendimiz, "Nikâhı mescitte yapın!" diyor.

Neden? Neden biliyor musunuz?

Nikâh ve evlilik ibadettir de onun için. Buna da şaşırdınız. Nikâh ve evlilik ibadettir de onun için.

Buna da şaşırdınız.
"Allah Allah! Biz evliliği keyif işi, zevk işi sanıyorduk." diyeceksiniz. "Allah Allah! Biz evliliği keyif işi, zevk işi sanıyorduk." diyeceksiniz. Halbuki nikâh ibadettir, nikâh sevaptır, evlilik sevaptır, evlinin sevabı kat kat fazladır.Halbuki nikâh ibadettir, nikâh sevaptır, evlilik sevaptır, evlinin sevabı kat kat fazladır. Evlilik mübarek bir müessesedir, yuva mübarek bir müessesedir. Evlilik mübarek bir müessesedir, yuva mübarek bir müessesedir.

Bu Batı'dan gelen kötü adetler bizim bu güzel prensiplerimizi yıktı. Yoktu böyle şeyler.Bu Batı'dan gelen kötü adetler bizim bu güzel prensiplerimizi yıktı. Yoktu böyle şeyler. Bizde "Efendi,bir emrin var mı?" diye kadın el pençe divan dururdu;Bizde "Efendi,bir emrin var mı?" diye kadın el pençe divan dururdu; erkek de hanıma her çeşit izzeti, ikramı yapardı. Karşılıklı bir muhabbet.erkek de hanıma her çeşit izzeti, ikramı yapardı. Karşılıklı bir muhabbet. Kadın saygısından efendisinin ismini zikretmezdi. Şimdi: "Ahmet, Mehmet, Hasan!.. Gel, git!.."Kadın saygısından efendisinin ismini zikretmezdi. Şimdi: "Ahmet, Mehmet, Hasan!.. Gel, git!.." Bakıyorsun kadın erkeğin ismini söylüyor. Ayıp dedim yani. Kadının da ismi söylenmez. Bakıyorsun kadın erkeğin ismini söylüyor. Ayıp dedim yani. Kadının da ismi söylenmez. "Senin karın kim, ismi ne?" Sormak ne haddine kimsenin! Sorulmazdı böyle şeyler. "Senin karın kim, ismi ne?" Sormak ne haddine kimsenin! Sorulmazdı böyle şeyler.

Bizim ne güzel âdetlerimiz vardı! Ne güzel dünyamız vardı! Bizim ne güzel âdetlerimiz vardı! Ne güzel dünyamız vardı! Ne kadar şerefli yaşayışımız vardı muhterem kardeşlerim!Ne kadar şerefli yaşayışımız vardı muhterem kardeşlerim! Niye biz bunları kaybettik? Kadının, erkeğin sarmaş dolaş, açık saçık dansı güzel bir şey mi?Niye biz bunları kaybettik? Kadının, erkeğin sarmaş dolaş, açık saçık dansı güzel bir şey mi? Elin kızı elin erkeğinin kucağında, belinde, omzunda, göğüs göğse… Elin kızı elin erkeğinin kucağında, belinde, omzunda, göğüs göğse…

Var mı İslâm'da böyle bir şey? Allah aşkına söyleyin! Yok, yok böyle şey!Var mı İslâm'da böyle bir şey? Allah aşkına söyleyin!

Yok, yok böyle şey!
Ama müslümanlarda bu var maalesef. Camiye gelen hacı amcalar bile çocuklarına hâkim olamıyorlar.Ama müslümanlarda bu var maalesef. Camiye gelen hacı amcalar bile çocuklarına hâkim olamıyorlar. Günahkâr bir yerde nikâh yapmışlar. Komşu köyünden gelmiş olan bir hacı amca öyle diyor.Günahkâr bir yerde nikâh yapmışlar. Komşu köyünden gelmiş olan bir hacı amca öyle diyor. "Hocam, evde yalnızım. Hanımla çocuklar bir oluyorlar, benim dediğim tutulmuyor,"Hocam, evde yalnızım. Hanımla çocuklar bir oluyorlar, benim dediğim tutulmuyor, benim dediğim dinlenmiyor." diyor muhterem kardeşlerim.benim dediğim dinlenmiyor." diyor muhterem kardeşlerim. Bu güzel âdetler, o güzel İslâmî töreler çatır çatır yıkılıyor! Bu güzel âdetler, o güzel İslâmî töreler çatır çatır yıkılıyor!

Yine köyde bir düğün yapmıştık. Beni de duaya çağırmışlardı.Yine köyde bir düğün yapmıştık. Beni de duaya çağırmışlardı. Gittik, "Allah mesut etsin, bahtiyar etsin, iki cihanda aziz olsunlar" filan diye dua ettim.Gittik, "Allah mesut etsin, bahtiyar etsin, iki cihanda aziz olsunlar" filan diye dua ettim. Köyün hocasına da mikrofonu verdim. Ben duayı bitirince: "Sen de dua et hoca efendi." dedim. Köyün hocasına da mikrofonu verdim. Ben duayı bitirince: "Sen de dua et hoca efendi." dedim. Hoca efendi mikrofonu eline aldı, dedi ki; "Ey cemaat-i müslimîn! Ey benim köylülerim! Hoca efendi mikrofonu eline aldı, dedi ki; "Ey cemaat-i müslimîn! Ey benim köylülerim! Ey benim hemşerilerim! Bu düğün size örnek olsun, ibret olsun! Bak düğünleri böyle yapın!" dedi. Ey benim hemşerilerim! Bu düğün size örnek olsun, ibret olsun! Bak düğünleri böyle yapın!" dedi.

Neden? Dini usulde yapılmıştı, haramsız yapılmıştı, günahsız yapılmıştı, içkisiz yapılmıştı,Neden?

Dini usulde yapılmıştı, haramsız yapılmıştı, günahsız yapılmıştı, içkisiz yapılmıştı,
camide yapılmıştı, güzel bir tarzda yapılmıştı. Evlilik ibadettir, bunu hatırınıza koyun. camide yapılmıştı, güzel bir tarzda yapılmıştı. Evlilik ibadettir, bunu hatırınıza koyun.

Sahâbe-i kirâmdan -Allah şefaatlerine erdirsin- bir tanesi ki Aşere-i Mübeşşere'den,Sahâbe-i kirâmdan -Allah şefaatlerine erdirsin- bir tanesi ki Aşere-i Mübeşşere'den, Allah'ın Resûlü kendisine hayatındayken cennetlik olduğunu müjdelemiş bir mübarek insan, Allah'ın Resûlü kendisine hayatındayken cennetlik olduğunu müjdelemiş bir mübarek insan, Aşere-i Mübeşşere'den bir zât-ı muhterem veba hastalığına yakalanmış.Aşere-i Mübeşşere'den bir zât-ı muhterem veba hastalığına yakalanmış. Veba hastalığı, kolera gibi bir hastalık, öldürüyor. O hastalığa tutulan, bulaşan kurtulamıyor.Veba hastalığı, kolera gibi bir hastalık, öldürüyor. O hastalığa tutulan, bulaşan kurtulamıyor. Öldürücü bir hastalık. Hanımı da yakalanmış, kendisi de yakalanmış. Başucuna toplaşmışlar.Öldürücü bir hastalık. Hanımı da yakalanmış, kendisi de yakalanmış.

Başucuna toplaşmışlar.
Bu cennetlik mübarek artık yatağa düştü, ölmek üzere, Bu cennetlik mübarek artık yatağa düştü, ölmek üzere, başında bulunalım falan diye başına toplaşmışlar. Biraz sonra dışarıdan birisi haber getiriyor ki; başında bulunalım falan diye başına toplaşmışlar. Biraz sonra dışarıdan birisi haber getiriyor ki; "Efendim, mübarek zevceniz hakkın rahmetine kavuştu, öldü." "Efendim, mübarek zevceniz hakkın rahmetine kavuştu, öldü." O da hasta olduğu için "öldü" diyorlar, kendisine haber veriyorlar.O da hasta olduğu için "öldü" diyorlar, kendisine haber veriyorlar. O da artık ne diyorsa,"Allah rahmet eylesin, iyi kadındı" filan diye dua etmiştir herhalde. O da artık ne diyorsa,"Allah rahmet eylesin, iyi kadındı" filan diye dua etmiştir herhalde.

Orası mühim değil de mühim olan diyor ki; "Aman beni evlendirin!" Dikkat edin!Orası mühim değil de mühim olan diyor ki; "Aman beni evlendirin!" Dikkat edin! "Aman beni evlendirin!" diyor. Hasta, ölmek üzere, karısı ölmüş, kendisi yatakta. "Aman beni evlendirin!" diyor. Hasta, ölmek üzere, karısı ölmüş, kendisi yatakta. "Aman beni evlendirin!" diyor."Aman beni evlendirin!" diyor. Diyorlar ki; "Efendim, biraz şifa bulun, yataktan kalkın, inşaallah sıhhat âfiyet kesbedin,Diyorlar ki; "Efendim, biraz şifa bulun, yataktan kalkın, inşaallah sıhhat âfiyet kesbedin, güzel bir hanım buluruz sana, düğün yaparız, evlendiririz, bir düğün olur, dernek olur,güzel bir hanım buluruz sana, düğün yaparız, evlendiririz, bir düğün olur, dernek olur, zifaf olur" filan… Diyor ki: "Yok. Ben bu hastalıktan öleceğimi biliyorum.zifaf olur" filan… Diyor ki: "Yok. Ben bu hastalıktan öleceğimi biliyorum. Ben bu hastalıktan kalkmayacağımı biliyorum. Ben bu hastalıktan kalkmayacağımı biliyorum. Ölüm yolcusu olduğumu biliyorum, Rabbimin huzuruna bekâr gitmeye korkuyorum, utanıyorum!" diyor. Ölüm yolcusu olduğumu biliyorum, Rabbimin huzuruna bekâr gitmeye korkuyorum, utanıyorum!" diyor.

Evliliğin kutsiyetine bak, şerefine bak! Rabbinin huzuruna bekâr gitmek, çıplak gitmek gibi ona Evliliğin kutsiyetine bak, şerefine bak! Rabbinin huzuruna bekâr gitmek, çıplak gitmek gibi ona utandırıcı bir şey gibi geliyor. "Rabbimin huzuruna bekâr gitmeye utanıyorum, evlendirin.utandırıcı bir şey gibi geliyor. "Rabbimin huzuruna bekâr gitmeye utanıyorum, evlendirin. Kimle evlendirirseniz evlendirin de benim sıfatım 'evli' olsun da evli diye yazılı olsun daKimle evlendirirseniz evlendirin de benim sıfatım 'evli' olsun da evli diye yazılı olsun da başka şey istemem!" Şu evliliğe bakış tarzına bakın muhterem kardeşlerim!başka şey istemem!"

Şu evliliğe bakış tarzına bakın muhterem kardeşlerim!
Diyor mu zengin kızı olsun, diyor mu güzel olsun? Diyor mu zengin kızı olsun, diyor mu güzel olsun? Şimdi adam 70 yaşına gelmiş, 25 yaşında kız istiyor. Bu hiçbir şeyi şart koşmuyor. Şimdi adam 70 yaşına gelmiş, 25 yaşında kız istiyor. Bu hiçbir şeyi şart koşmuyor. İsterse zengin olsun isterse fakir olsun isterse acuze olsun… İsterse zengin olsun isterse fakir olsun isterse acuze olsun…

Ya evlendirirsek miras ona da bölünecek!Ya evlendirirsek miras ona da bölünecek! Ölünce senin mirasın ona da gidecek sekizde bir, çoluk çocuğun varsa…Ölünce senin mirasın ona da gidecek sekizde bir, çoluk çocuğun varsa… Ne miras hesabı yapıyor, ne zenginlik hesabı yapıyor, ne başka hesap yapıyor.Ne miras hesabı yapıyor, ne zenginlik hesabı yapıyor, ne başka hesap yapıyor. Hangi hesabı yapıyor? Rabbinin huzuruna bekâr gitmemenin hesabını yapıyor.Hangi hesabı yapıyor? Rabbinin huzuruna bekâr gitmemenin hesabını yapıyor. Utanıyor, "Rabbimden utanırım. Bekar gitmeye utanırım beni evlendirin de nikâhlı gideyim." diyor. Utanıyor, "Rabbimden utanırım. Bekar gitmeye utanırım beni evlendirin de nikâhlı gideyim." diyor.

Karısının yüzünü de görmeyecek. Karısının yüzünü de görmeyecek. Karısı oraya peçeli gelecek, nikâh orada kıyılacak. Belki karısının yüzünü göremeyecek,Karısı oraya peçeli gelecek, nikâh orada kıyılacak. Belki karısının yüzünü göremeyecek, belki biraz sonra vefat edecek ama ne diyor? "Rabbimin huzuruna bekâr gitmeye utanıyorum." diyor. belki biraz sonra vefat edecek ama ne diyor? "Rabbimin huzuruna bekâr gitmeye utanıyorum." diyor.

İşte buradan evliliğin ne kadar kıymetli olduğunu anlayın.İşte buradan evliliğin ne kadar kıymetli olduğunu anlayın. Evliliğin ne kadar şerefli olduğunu bu misalden ben iyi anlıyorum, siz de anlayın. Evliliğin ne kadar şerefli olduğunu bu misalden ben iyi anlıyorum, siz de anlayın. Hanımınıza böyle, bu gözle bakın; hanımınız da beyi olan size bu gözle baksın.Hanımınıza böyle, bu gözle bakın; hanımınız da beyi olan size bu gözle baksın. Yuvanın böyle cami gibi mübarek bir şey olduğunu bilin. Evliliğin çok sevaplı bir şey olduğunu bilin.Yuvanın böyle cami gibi mübarek bir şey olduğunu bilin. Evliliğin çok sevaplı bir şey olduğunu bilin. Her şeyi besmele ile yapın. Çocuklarınızı besmele ile emzirin, büyütün, yetiştirin. Her şeyi besmele ile yapın. Çocuklarınızı besmele ile emzirin, büyütün, yetiştirin. Besmelesini çekerek dört yaşında Kur'ân-ı Kerîm'e başlasın, Rabbi Yessir'i öğretin filan,Besmelesini çekerek dört yaşında Kur'ân-ı Kerîm'e başlasın, Rabbi Yessir'i öğretin filan, hayırlı olsun, mübarek olsun. Bir şey daha var bu hadîs-i şerîfin arkasında, hayırlı olsun, mübarek olsun.

Bir şey daha var bu hadîs-i şerîfin arkasında,
ona da şaşıracaksınız muhterem kardeşlerim! Biliyorum, şaşıracaksınız. ona da şaşıracaksınız muhterem kardeşlerim! Biliyorum, şaşıracaksınız. Va'dribû bi'd-dufûfi. "Def de çalın." diyor Peygamber Efendimiz. Şaşırdınız değil mi? "Def çalın." diyor. Va'dribû bi'd-dufûfi. "Def de çalın." diyor Peygamber Efendimiz. Şaşırdınız değil mi? "Def çalın." diyor.

Neden? Hanımlar kendi aralarında def çalacaklar, şey yapacaklar. Neden?

Hanımlar kendi aralarında def çalacaklar, şey yapacaklar.
Düğün olduğu için, keyif olduğu için. Haram yok, günah yok.Düğün olduğu için, keyif olduğu için. Haram yok, günah yok. Yalnızca orada bir eğlence var, kendi aralarında eğlenecekler.Yalnızca orada bir eğlence var, kendi aralarında eğlenecekler. Bayramda, düğünde Efendimiz müsaade etmiş. Bayramda, düğünde Efendimiz müsaade etmiş. "Çalın, def de çalın." demiş, …41:09 ona da müsaade etmiş. Nasıl olacak? "Çalın, def de çalın." demiş, …41:09 ona da müsaade etmiş.

Nasıl olacak?

Resûlullah nasıl tavsiye ettiyse öyle olacak, neye müsaade etmişse ona müsaade edeceğiz,Resûlullah nasıl tavsiye ettiyse öyle olacak, neye müsaade etmişse ona müsaade edeceğiz, neye müsaade etmemişse arslan gibi şahin gibi onun karşısına da çıkacağız. neye müsaade etmemişse arslan gibi şahin gibi onun karşısına da çıkacağız. "Bak bu evi tepenize yıkarım, bu çatıyı başınıza geçiririm! "Bak bu evi tepenize yıkarım, bu çatıyı başınıza geçiririm! Bu düğünde haram olmayacak! Olursa ne ben sizin babanızım, Bu düğünde haram olmayacak! Olursa ne ben sizin babanızım, ne siz benim evladımsınız. Benim emrimi tutacaksınız." diyeceksiniz. ne siz benim evladımsınız. Benim emrimi tutacaksınız." diyeceksiniz.

Her zaman da böyle bir kavganın faydası olmayabilir.Her zaman da böyle bir kavganın faydası olmayabilir. Asıl mühim olan evlâdı anaya babaya saygılı, İslâm'a bağlı, hayırlı evlat yetiştirmek.Asıl mühim olan evlâdı anaya babaya saygılı, İslâm'a bağlı, hayırlı evlat yetiştirmek. Asıl önemli olan bu. Evladınızı yetiştirirken ona dikkat edeceksiniz.Asıl önemli olan bu. Evladınızı yetiştirirken ona dikkat edeceksiniz. Ona dikkat edilmediği zaman çocuk kolejde okuyor, yabancı dil biliyor, Avrupa'ya gidiyorOna dikkat edilmediği zaman çocuk kolejde okuyor, yabancı dil biliyor, Avrupa'ya gidiyor ama İslâm'ı bilmiyor, imanı bilmiyor, Allah korkusu bilmiyor, âhireti bilmiyor, babasını idare ediyor.ama İslâm'ı bilmiyor, imanı bilmiyor, Allah korkusu bilmiyor, âhireti bilmiyor, babasını idare ediyor. "Babam yaşlıdır, eski zaman insanıdır."Babam yaşlıdır, eski zaman insanıdır. Neyse biz öldükten sonra gençliğimize bakarız, gönlümüzce yaşarız." falan diyor.Neyse biz öldükten sonra gençliğimize bakarız, gönlümüzce yaşarız." falan diyor. Öyle yetiştirirsen böyle cezasını çekersin. Öyle yetiştirirsen böyle cezasını çekersin.

Benim hacı kardeşlerimden bir tanesi fabrikatör, zengin, çok zengin. Çok da zeki bir insan.Benim hacı kardeşlerimden bir tanesi fabrikatör, zengin, çok zengin. Çok da zeki bir insan. Deniz kenarında bilmem kaç dönüm arazisi var.Deniz kenarında bilmem kaç dönüm arazisi var. Deniz kenarında, âlâ, manzaralı, güzel, rahat yerde, deniz kenarında çok manzaralı yeri varmış,Deniz kenarında, âlâ, manzaralı, güzel, rahat yerde, deniz kenarında çok manzaralı yeri varmış, alelacele satmış. Neden? Biraz kalp hastası, ölüveririm diye korktuğundan.alelacele satmış.

Neden?

Biraz kalp hastası, ölüveririm diye korktuğundan.
Ölüveririm de miras kalır diye korkusundan alelacele deniz kenarındaki yeri satmış. Ölüveririm de miras kalır diye korkusundan alelacele deniz kenarındaki yeri satmış. Kendi çocukları da bir şey diyemiyorlar ama damadı gelmiş. Kendi çocukları da bir şey diyemiyorlar ama damadı gelmiş. Damadı da fabrikatör, o da zengin. Demiş ki: "Hacı baba bana sat." Damadı da fabrikatör, o da zengin. Demiş ki: "Hacı baba bana sat."

"Git demiş, çıkarmış. Ben kabre gireceğim, siz burada denize gireceksiniz."Git demiş, çıkarmış. Ben kabre gireceğim, siz burada denize gireceksiniz. Çoluk çocuk, açık saçık, mayolu, bilmem ne, ben kabirde sizin yüzünüzden azap çekeceğim." demiş.Çoluk çocuk, açık saçık, mayolu, bilmem ne, ben kabirde sizin yüzünüzden azap çekeceğim." demiş. "Parasında değilim, aklım parasında değil. Yani sizi günahtan korumak istiyorum."Parasında değilim, aklım parasında değil. Yani sizi günahtan korumak istiyorum. Ben size deniz kenarında yer bırakmamak için satıyorum.Ben size deniz kenarında yer bırakmamak için satıyorum. Yoksa seninle bir ilgisi yok da ben nasıl olsa sana vereceğim bunu, bağışlayabilirim.Yoksa seninle bir ilgisi yok da ben nasıl olsa sana vereceğim bunu, bağışlayabilirim. Ben senin kayınpederinim, sen benim kızımın kocasısın, verebilirim.Ben senin kayınpederinim, sen benim kızımın kocasısın, verebilirim. Ben sizi günahtan korumak için satıyorum bunu." demiş. Ben sizi günahtan korumak için satıyorum bunu." demiş.

"Hocam olur mu öyle şey? Ben kabre gireceğim; onlar orada günah işleyecekler."Hocam olur mu öyle şey? Ben kabre gireceğim; onlar orada günah işleyecekler. Ben onun yüzünden kabirde azap çekeceğim. Razı gelir miyim?" diyor.Ben onun yüzünden kabirde azap çekeceğim. Razı gelir miyim?" diyor. Alelacele satmış. Çok kıymetliymiş, büyükmüş vesaire filan.Alelacele satmış. Çok kıymetliymiş, büyükmüş vesaire filan. Denizden dört kilometre içeride bir çiftlik evi almış. Neden? Haramı helali düşünüyor. Denizden dört kilometre içeride bir çiftlik evi almış. Neden? Haramı helali düşünüyor. Haramı helali düşünüyor da ondan satıyor muhterem kardeşlerim!Haramı helali düşünüyor da ondan satıyor muhterem kardeşlerim! Siz de her işinizi böyle düşünün. İyi müslüman olmak zeka işidir. Siz de her işinizi böyle düşünün. İyi müslüman olmak zeka işidir.

Kaliteli müslüman nasıl insandır? Vallahi akıllı uslu insandır, zeki insandır. Kaliteli müslüman nasıl insandır?

Vallahi akıllı uslu insandır, zeki insandır.

Ne diyor Peygamber Efendimiz? Ne diyor Peygamber Efendimiz?

İttekû firâsete'l-mü'mini, fe-innehû yenzuru bi-nûrillahi. "Mü'minin anlayışından, sezgisinden, ferasetinden korkun."İttekû firâsete'l-mü'mini, fe-innehû yenzuru bi-nûrillahi.

"Mü'minin anlayışından, sezgisinden, ferasetinden korkun."
Fe-innehû yenzuru bi-nûrillahi. "Çünkü baktığı şeye Allah'ın nuruyla bakar.Fe-innehû yenzuru bi-nûrillahi. "Çünkü baktığı şeye Allah'ın nuruyla bakar. Duvarın arkasını görür, istikbali görür, ölümden sonra ne olacağını görür,Duvarın arkasını görür, istikbali görür, ölümden sonra ne olacağını görür, hemen tedbirini alır; işini şeytana, nefse bırakmaz. hemen tedbirini alır; işini şeytana, nefse bırakmaz.

Deniz kenarında birçok kimse büyük paralar verip yer alıyor amaDeniz kenarında birçok kimse büyük paralar verip yer alıyor ama o da deniz kenarındaki yeri satmak için gecesini gündüzüne katıyor, ne yapacağını şaşırıyor.o da deniz kenarındaki yeri satmak için gecesini gündüzüne katıyor, ne yapacağını şaşırıyor. Neden? Âhiret hesabı yapıyor, dünya hesabı yapmıyor, sevap hesabı yapıyor.Neden? Âhiret hesabı yapıyor, dünya hesabı yapmıyor, sevap hesabı yapıyor. Kendinizi vebalden kurtarmaya çalışın, ecir kazanmaya bakın. Kendinizi vebalden kurtarmaya çalışın, ecir kazanmaya bakın.

Bir çocuğunu da aldı, Kur'an kursuna yazdırdı.Bir çocuğunu da aldı, Kur'an kursuna yazdırdı. Zeki bir çocuğunu Kur'an kursuna yazdırdı, hafız yetiştiriyor.Zeki bir çocuğunu Kur'an kursuna yazdırdı, hafız yetiştiriyor. Arkasından destekliyor, her gün soruyor: "Aman evladım! Etme evladım! Çalış evladım!Arkasından destekliyor, her gün soruyor: "Aman evladım! Etme evladım! Çalış evladım! Al sana daire, al sana Mercedes araba, al sana şu imkân, al sana bu imkân,Al sana daire, al sana Mercedes araba, al sana şu imkân, al sana bu imkân, sen benim âhir ömrümde, böyle yetiştiğinden dolayı sevap bankam olacaksın." diye sen benim âhir ömrümde, böyle yetiştiğinden dolayı sevap bankam olacaksın." diye onu hafız yetiştirmeye, din adamı yetiştirmeye çalışıyor. onu hafız yetiştirmeye, din adamı yetiştirmeye çalışıyor.

Düşünün ki bir din adamı, paraya ihtiyacı yok, cebinde parası dolu,Düşünün ki bir din adamı, paraya ihtiyacı yok, cebinde parası dolu, fakir kimse görünce kendisi çıkartıp veriyor, hayır yapıyor, hasenât yapıyor,fakir kimse görünce kendisi çıkartıp veriyor, hayır yapıyor, hasenât yapıyor, kimseye eyvallah etmiyor, kimsenin eline bakmıyor, kimseden korkmuyor, hak dediği şeyi söylüyor. kimseye eyvallah etmiyor, kimsenin eline bakmıyor, kimseden korkmuyor, hak dediği şeyi söylüyor. Ne güzel. Keşke tüm zenginlerin birer çocuğu din adamı olsa da Ne güzel.

Keşke tüm zenginlerin birer çocuğu din adamı olsa da
şu hocaların alnına sürülmüş olan leke gitse. Ölü gözünden yaş, imam evinden aş çıkmazmış.şu hocaların alnına sürülmüş olan leke gitse. Ölü gözünden yaş, imam evinden aş çıkmazmış. Kim çıkartmış bunu? Yahu bunlar en cömert insanlar! Kim çıkartmış bunu? Yahu bunlar en cömert insanlar!

Rahmetli Zekai Hoca vardı, Hacı Bayram Camii'nin imamı, sabah namazını kıldırdı rahmetli,Rahmetli Zekai Hoca vardı, Hacı Bayram Camii'nin imamı, sabah namazını kıldırdı rahmetli, döndü cemaate, gür sesle: "Ey cemaat-i müslimîn!" dedi. Şakacı, ârif bir kimseydi.döndü cemaate, gür sesle: "Ey cemaat-i müslimîn!" dedi. Şakacı, ârif bir kimseydi. "Yürüyün! Hepinizi lokantaya davet ediyorum, kahvaltı benden. Hepinizi çağırıyorum."Yürüyün! Hepinizi lokantaya davet ediyorum, kahvaltı benden. Hepinizi çağırıyorum. Bakalım imam evinden aş çıkar mıymış çıkmaz mıymış, görün!" dedi, tüm cemaati çağırdı.Bakalım imam evinden aş çıkar mıymış çıkmaz mıymış, görün!" dedi, tüm cemaati çağırdı. "Yok hocam, teşekkür ederiz, istemem." diyenlere, "Olmaz valla biz lokantaya önceden bildirdik." [dedi.] "Yok hocam, teşekkür ederiz, istemem." diyenlere, "Olmaz valla biz lokantaya önceden bildirdik." [dedi.]

Halbuki Hacı Bayrâm-ı Velî Camii Ankara'nın büyük camilerinden biri. Halbuki Hacı Bayrâm-ı Velî Camii Ankara'nın büyük camilerinden biri. Hepsini aldı götürdü, rica buyurdu. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.Hepsini aldı götürdü, rica buyurdu. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. İnsanın böyle tokgözlü olması, Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmaması ne güzel bir şey! İnsanın böyle tokgözlü olması, Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmaması ne güzel bir şey! Hükümdarın karşısına çıkıyor, hakkı söylüyor, korkmuyor. Hükümdarın karşısına çıkıyor, hakkı söylüyor, korkmuyor.

Alimin birisi hükümdarın karşısına çıkmış: "es-Selâmü aleyke yâ filanca!" diye ismini söylemiş. Alimin birisi hükümdarın karşısına çıkmış: "es-Selâmü aleyke yâ filanca!" diye ismini söylemiş. Geçmiş, kenara oturmuş. Hükümdar da karşıda. "Vay! Bana ismimle hitap etti. Geçmiş, kenara oturmuş. Hükümdar da karşıda. "Vay! Bana ismimle hitap etti. Bana emîrü'l-mü'minîn demedi, bana halife-i rûy-i zemîn adını vermedi, sıfatını söylemedi,Bana emîrü'l-mü'minîn demedi, bana halife-i rûy-i zemîn adını vermedi, sıfatını söylemedi, hem de izin vermeden oturdu." filan diye sinirlenmiş. Diyor ki: "Niye bana ismimle hitap ettin? hem de izin vermeden oturdu." filan diye sinirlenmiş. Diyor ki: "Niye bana ismimle hitap ettin? Niye bana emîrü'l-mü'minîn demedin? Niye bana halîfe-i Resûlullah demedin?"Niye bana emîrü'l-mü'minîn demedin? Niye bana halîfe-i Resûlullah demedin?" Emevi halifelerden birisi yani bu. Diyor ki: "Ey filanca! (Yine söylüyor ismini)Emevi halifelerden birisi yani bu.

Diyor ki: "Ey filanca! (Yine söylüyor ismini)
Senden halkın razı olmadığını gördüm. Senden halkın razı olmadığını gördüm. Halkın gönlünde değilsin, halkın seni sevmiyor ki ben sana emîrü'l-mü'minîn diyeyim. Halkın gönlünde değilsin, halkın seni sevmiyor ki ben sana emîrü'l-mü'minîn diyeyim. Sana mü'minlerin emiri diyemem ki! Onun için isminle hitap ettim.Sana mü'minlerin emiri diyemem ki! Onun için isminle hitap ettim. Halk senden memnun değil de onun için sana emîrü'l-mü'minîn demedim, onun için halife demedim.Halk senden memnun değil de onun için sana emîrü'l-mü'minîn demedim, onun için halife demedim. Hakkıyla gelmemişsin ki oraya!" Bak nasıl söylüyor, korkmuyor! "Peki niye oturdun?" diyor. Hakkıyla gelmemişsin ki oraya!"

Bak nasıl söylüyor, korkmuyor!

"Peki niye oturdun?" diyor.
Diyor ki: "Peygamber Efendimiz'den hadîs-i şerîf var. Diyor ki: "Peygamber Efendimiz'den hadîs-i şerîf var. 'Cehennemlik bir insan görmek isteyen kendisi oturduğu halde karşısındakini ayakta tutan birisine baksın.' 'Cehennemlik bir insan görmek isteyen kendisi oturduğu halde karşısındakini ayakta tutan birisine baksın.' Cehennemlik, neden? Kendisi oturmuş, mütekebbir; karşısındakini ayakta tutuyor, otur filan demiyor.Cehennemlik, neden? Kendisi oturmuş, mütekebbir; karşısındakini ayakta tutuyor, otur filan demiyor. İşte böyle birkaç şeyi dobra dobra söylemiş.İşte böyle birkaç şeyi dobra dobra söylemiş. Adam hüngür hüngür ağlamaya başlamış. Neden? Adamın ölümden korkusu yok.Adam hüngür hüngür ağlamaya başlamış.

Neden?

Adamın ölümden korkusu yok.
Allah'tan başka kimseden korkmuyor. Hak bildiği şeyi dobra dobra söylüyor.Allah'tan başka kimseden korkmuyor. Hak bildiği şeyi dobra dobra söylüyor. İşte böyle din adamları yetiştirilse, böyle evlatlar yetiştirilse, bunlar dünya ahiret önder olur. İşte böyle din adamları yetiştirilse, böyle evlatlar yetiştirilse, bunlar dünya ahiret önder olur.

Bir hadîs-i şerîf daha okuyalım, bitiriverelim aziz ve muhterem kardeşlerim. Bir hadîs-i şerîf daha okuyalım, bitiriverelim aziz ve muhterem kardeşlerim.

İhriz li-dünyâke ke-enneke ta'îşü ebeden, ve'mel li-âhiretike ke-enneke temûtü ğaden. İhriz li-dünyâke ke-enneke ta'îşü ebeden, ve'mel li-âhiretike ke-enneke temûtü ğaden.

İbn Abbas rivayet etmiş.İbn Abbas rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerifte diyor ki: İ'mel li-dünyâke. "Şu dünya hayatı için çalış."Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerifte diyor ki:

İ'mel li-dünyâke. "Şu dünya hayatı için çalış."
Ke-enneketa'îşü ebenden. "Sanki ebedî olarak yaşayacakmış gibi bu dünya hayatı için çalış."Ke-enneketa'îşü ebenden. "Sanki ebedî olarak yaşayacakmış gibi bu dünya hayatı için çalış." Ve'mel li-âhiretike."Öbür âlem için, âhiret hayatı için de çalış."Ve'mel li-âhiretike."Öbür âlem için, âhiret hayatı için de çalış." Ke-enneke temûtü ğaden. "Sanki yarın sabah ölecekmişsin gibi de âhiret hayatı için çalış."diyor. Ke-enneke temûtü ğaden. "Sanki yarın sabah ölecekmişsin gibi de âhiret hayatı için çalış."diyor.

Muhterem kardeşlerim! Bu hadîs-i şerîf üzerinde çeşitli sözler söyleyen insanlar vardır.Muhterem kardeşlerim!

Bu hadîs-i şerîf üzerinde çeşitli sözler söyleyen insanlar vardır.
Bazı kardeşlerimiz de, profesörler, vaaz veren bazı arkadaşlarım var, duydum, gittikleri şehirlerde: Bazı kardeşlerimiz de, profesörler, vaaz veren bazı arkadaşlarım var, duydum, gittikleri şehirlerde: "Canım bu hadîs-i şerîf acaba sahih mi değil mi? Aslını görmedik, duymadık." filan diye münakaşalar etmişler, konuşmuşlar. "Canım bu hadîs-i şerîf acaba sahih mi değil mi? Aslını görmedik, duymadık." filan diye münakaşalar etmişler, konuşmuşlar. Ben bu mânaya ait altı tane, yedi tane hadîs-i şerîf biliyorum. Ben bu mânaya ait altı tane, yedi tane hadîs-i şerîf biliyorum. Altı- yedi hadîs-i şerîf biliyorum mana itibariyle Sahih olduğuna kaniyim. Altı- yedi hadîs-i şerîf biliyorum mana itibariyle Sahih olduğuna kaniyim.

Bu çok güzel bir ölçü muhterem kardeşlerim! Yarın ölecek gibi âhirete çalışmak.Bu çok güzel bir ölçü muhterem kardeşlerim! Yarın ölecek gibi âhirete çalışmak. Bizi kurtaracak olan bu işte! Yoksa biz sapıtırız, şaşırırız, dalarız gaflete.Bizi kurtaracak olan bu işte! Yoksa biz sapıtırız, şaşırırız, dalarız gaflete. Tûl-i emel bizi helâk eder. Hele hele "Emekli olacağım da, 90 yaşımı geçeceğim de,Tûl-i emel bizi helâk eder. Hele hele "Emekli olacağım da, 90 yaşımı geçeceğim de, çocuklarımı evlendireceğim de, ondan sonra hayır yapacağım da, çocuklarımı evlendireceğim de, ondan sonra hayır yapacağım da, hacca gideceğim de, sakal bırakacağım da…" bilmem ne filan derse hacca gideceğim de, sakal bırakacağım da…" bilmem ne filan derse pattadak yarın ölüverir, hiçbir şey yapamadan. pattadak yarın ölüverir, hiçbir şey yapamadan.

"İşte paranın bir kısmıyla falanca caminin minaresini yaptıracağım,"İşte paranın bir kısmıyla falanca caminin minaresini yaptıracağım, filanca köyün Kur'an kursunu yaptıracağım" filan derken, hiçbiri olmaz.filanca köyün Kur'an kursunu yaptıracağım" filan derken, hiçbiri olmaz. Tûl-i emel, yani işi uzağa atmak.Tûl-i emel, yani işi uzağa atmak. İnşallah daha yaşarım filan diye emel, ümit besleyip de işi uzatmak doğru değil. İnşallah daha yaşarım filan diye emel, ümit besleyip de işi uzatmak doğru değil. Yarın ölecekmiş gibi âhirete hazırlık olacak. Yarın ölecekmiş gibi âhirete hazırlık olacak.

Şuradan, kapıdan çıkarken Azrail aleyhisselam: "Hadi gel bakalım, senin vaden yetti,Şuradan, kapıdan çıkarken Azrail aleyhisselam: "Hadi gel bakalım, senin vaden yetti, İrci'î!" dese, gidecek gibi olmalı. Borcunu ödemeli, tevbesini yapmalı. İrci'î!" dese, gidecek gibi olmalı. Borcunu ödemeli, tevbesini yapmalı.

Accilû bi't-tevbeti kable'l-mevt. "Ölüm gelmeden evvel tevbenizi yapın, tevbekâr olun,Accilû bi't-tevbeti kable'l-mevt. "Ölüm gelmeden evvel tevbenizi yapın, tevbekâr olun, yanlış yolda olmayın, doğru yolda olun, hak yolda yürüyücü olun." dediği gibi. yanlış yolda olmayın, doğru yolda olun, hak yolda yürüyücü olun." dediği gibi.

Tabii bu dünyayı ihmal edecek miyiz? Hayır muhterem kardeşlerim. Hayır. Tabii bu dünyayı ihmal edecek miyiz?

Hayır muhterem kardeşlerim. Hayır.

Müslümanlar zengin olsun diye mi? Hayır, ondan da değil.Müslümanlar zengin olsun diye mi?

Hayır, ondan da değil.
Bizim dinimiz ölçü, itidal, denge, akıl ve mantık dini olduğu için.Bizim dinimiz ölçü, itidal, denge, akıl ve mantık dini olduğu için. Bizim dinimiz aşırılık dini değildir, terakki dinidir, böyle ölçü dinidir. Bizim dinimiz aşırılık dini değildir, terakki dinidir, böyle ölçü dinidir. Her şeyin aslı, esası, mantığı, muhakemesi sapasağlamdır. Her şeyin aslı, esası, mantığı, muhakemesi sapasağlamdır.

Biz bu dünyaya gelmişiz. Ticaret helal. Usulü ile yapılan ticaret sevap.Biz bu dünyaya gelmişiz. Ticaret helal. Usulü ile yapılan ticaret sevap. Allah'tan korkan, doğru sözlü, doğru özlü bir tüccar Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelenecek.Allah'tan korkan, doğru sözlü, doğru özlü bir tüccar Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelenecek. Evlenmek sevap, ticaret sevap, alışveriş sevap, kimseye muhtaç olmadan, kendi emeğinle geçinmek sevap… Evlenmek sevap, ticaret sevap, alışveriş sevap, kimseye muhtaç olmadan, kendi emeğinle geçinmek sevap…

Çalışıyor. Çalışırken Allah'ın rızasına uygun hareket ederek cenneti kazanacağız.Çalışıyor. Çalışırken Allah'ın rızasına uygun hareket ederek cenneti kazanacağız. Yoksa dünyayı terk edip de dağın başına çekilip tesbih çekerek veyahut cihatı terk ederek Yoksa dünyayı terk edip de dağın başına çekilip tesbih çekerek veyahut cihatı terk ederek veyahut hizmeti terk ederek değil, yanlış anlaşılıyoruz. Zaten böyle yapmamış dedelerimiz de;veyahut hizmeti terk ederek değil, yanlış anlaşılıyoruz. Zaten böyle yapmamış dedelerimiz de; hıristiyanlarda filan var, dağların başına çekilip de böyle târik-i dünya olmak, hıristiyanlarda filan var, dağların başına çekilip de böyle târik-i dünya olmak, zahit olmak, insanlardan kaçmak eski ümmetlerde var. Bizim ümmetimizin ruhbanlığı nedir? zahit olmak, insanlardan kaçmak eski ümmetlerde var.

Bizim ümmetimizin ruhbanlığı nedir?

Cihattır. Biz kılıcımızı kuşanırız, kuşağı belimize kuşanırız,Cihattır. Biz kılıcımızı kuşanırız, kuşağı belimize kuşanırız, Allah yolunda malımızla, canımızla, dilimizle, sözümüzle ilmimizle, irfanımızla;Allah yolunda malımızla, canımızla, dilimizle, sözümüzle ilmimizle, irfanımızla; her bakımdan cihat ederiz. Nefse karşı cihat ederiz, şeytana karşı cihat ederiz, düşmana karşı cihat ederiz.her bakımdan cihat ederiz. Nefse karşı cihat ederiz, şeytana karşı cihat ederiz, düşmana karşı cihat ederiz. Bizim prensibimiz bir kenara çekilip de, böyle âtıl durmak değil, başkasının sırtından geçinmek değil. Bizim prensibimiz bir kenara çekilip de, böyle âtıl durmak değil, başkasının sırtından geçinmek değil.

Hz. Ömer radıyallahu anh yolda yürüyormuş.Hz. Ömer radıyallahu anh yolda yürüyormuş. Bakmış kenarda birkaç kişi oturmuş, öyle duruyorlar. "Siz niye oturuyorsunuz burada?" demiş.Bakmış kenarda birkaç kişi oturmuş, öyle duruyorlar. "Siz niye oturuyorsunuz burada?" demiş. Sinirli, Hz. Ömer asabi bir insan. Müslümanın biraz asabi olması lazım muhterem kardeşlerim.Sinirli, Hz. Ömer asabi bir insan.

Müslümanın biraz asabi olması lazım muhterem kardeşlerim.
Bir de onu söyleyeyim size. Biraz böyle sinirlenen insan olması lazım müslümanın.Bir de onu söyleyeyim size. Biraz böyle sinirlenen insan olması lazım müslümanın. Kılı kıpırdamıyor. Haramlar işleniyor, zulümler yapılıyor; müslüman yerinden kımıldamıyor. Kılı kıpırdamıyor. Haramlar işleniyor, zulümler yapılıyor; müslüman yerinden kımıldamıyor. Öyle şey olmaz! Müslüman, sinirli müslüman olacak, hakkı tutacak, şerri engelleyecek,Öyle şey olmaz! Müslüman, sinirli müslüman olacak, hakkı tutacak, şerri engelleyecek, çalışkan, asabi, gayretli, mücadeleci olacak, aktif olacak; çalışkan, asabi, gayretli, mücadeleci olacak, aktif olacak; pasif olmayacak, böyle pelte gibi olmayacak. pasif olmayacak, böyle pelte gibi olmayacak.

Kenarda duranları görünce sormuş: "Niye duruyorsunuz siz burada?"Kenarda duranları görünce sormuş: "Niye duruyorsunuz siz burada?" Demişler ki: "Biz mütevekkil insanlarız, Allah'a tevekkül ediyoruz. Rızkımızı Allah gönderir." Demişler ki: "Biz mütevekkil insanlarız, Allah'a tevekkül ediyoruz. Rızkımızı Allah gönderir." Başını sallamış demiş ki: "Siz mütevekkil değil müte'ekkilsiniz!Başını sallamış demiş ki: "Siz mütevekkil değil müte'ekkilsiniz! Allah'a tevekkül eden insan değilsiniz siz, yiyicisiniz siz!" demiş.Allah'a tevekkül eden insan değilsiniz siz, yiyicisiniz siz!" demiş. Ekl, yemek yemek Arapça'da. "Müte'ekkil, yiyicisiniz siz." Mütevekkil insan nedir? Ekl, yemek yemek Arapça'da. "Müte'ekkil, yiyicisiniz siz."

Mütevekkil insan nedir?

Şöyle tarif etmiş: "Mütevekkil insan o kimsedir ki; tarlayı sürer, tohumu atar, çapayı çapalar,Şöyle tarif etmiş: "Mütevekkil insan o kimsedir ki; tarlayı sürer, tohumu atar, çapayı çapalar, gayret gösterir, budamasını yapar, ondan sonra da mahsulün bol olması için tevekkül eder. gayret gösterir, budamasını yapar, ondan sonra da mahsulün bol olması için tevekkül eder. Siz hiç bunları yapmıyorsunuz, bir kenara oturmuşsunuz.Siz hiç bunları yapmıyorsunuz, bir kenara oturmuşsunuz. Siz halkın kasesine kaşık gibi, kepçe gibi dalıp çıkan yiyicilersiniz."demiş.Siz halkın kasesine kaşık gibi, kepçe gibi dalıp çıkan yiyicilersiniz."demiş. Onun için müslüman kendi kazanır, kendisi başkasına ikramda bulunur,Onun için müslüman kendi kazanır, kendisi başkasına ikramda bulunur, dünyası için de âhireti için de çalışır. dünyası için de âhireti için de çalışır.

Büyük evliyaullahtan, hayatlarını nasıl tanzim ettiklerini incelediğimiz zaman, görüyoruz ki…Büyük evliyaullahtan, hayatlarını nasıl tanzim ettiklerini incelediğimiz zaman, görüyoruz ki… Mesela Abdullah b. Mübarek var, benim çok sevdiğim, hayran olduğum, Allah şefaatine erdirsin. Mesela Abdullah b. Mübarek var, benim çok sevdiğim, hayran olduğum, Allah şefaatine erdirsin.

Bir numaralı mücahit. Buralara falan gelirmiş, cihat edermiş.Bir numaralı mücahit. Buralara falan gelirmiş, cihat edermiş. Halk arasında bazı menâkıb ile anlatılmış. Hem mücahit, bir taraftan tüccar.Halk arasında bazı menâkıb ile anlatılmış. Hem mücahit, bir taraftan tüccar. Horasan'dan mal alırmış, Mekke'ye getirirmiş, Mekke'den mal alır bilmem nereye götürürmüş, tüccar.Horasan'dan mal alırmış, Mekke'ye getirirmiş, Mekke'den mal alır bilmem nereye götürürmüş, tüccar. Bir taraftan hadis alimi. O devrin en büyük hadis alimi imiş.Bir taraftan hadis alimi. O devrin en büyük hadis alimi imiş. Bir taraftan şiirle, edeple, ilimle, irfanla meşgul bir hadis alimi. Bir taraftan şiirle, edeple, ilimle, irfanla meşgul bir hadis alimi.

Bir Müslüman böyle olacak. Müslüman yiyecek, kazanacak, başkasına yedirecek,Bir Müslüman böyle olacak. Müslüman yiyecek, kazanacak, başkasına yedirecek, ikramda bulunacak, hayır yapacak, hasenât yapacak. ikramda bulunacak, hayır yapacak, hasenât yapacak. Böyle kahramanca yaşayacak müslüman, başkasına yük olarak, zahmet vererek değil. Böyle kahramanca yaşayacak müslüman, başkasına yük olarak, zahmet vererek değil.

Allahu Teâlâ hazretleri hepimizi sevdiği kul olarak, muvaffak eylesin, salih eylesin;Allahu Teâlâ hazretleri hepimizi sevdiği kul olarak, muvaffak eylesin, salih eylesin; sevdiği yolda bir ömür sürmeyi nasip eylesin; cennetiyle, cemaliyle cümlemizi müşerref eylesin. sevdiği yolda bir ömür sürmeyi nasip eylesin; cennetiyle, cemaliyle cümlemizi müşerref eylesin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2