Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Mü’minin Özellikleri

Mehmed Zahid KOTKU

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Mü'min Nasıl Olmalıdır, Menfaat Ve Mü'minlik: Ebu'l-Heysem Örneği, Mü'minin Sıfatları, Ticaret, Bina Yapma, Esvap Yapma | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Mü’minin Özellikleri

Mehmed Zahid KOTKU

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Mü'min Nasıl Olmalıdır, Menfaat Ve Mü'minlik: Ebu'l-Heysem Örneği, Mü'minin Sıfatları, Ticaret, Bina Yapma, Esvap Yapma | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillahi rabbilâlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn.el-Hamdülillahi rabbilâlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.

İ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedinİ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ahsallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin fi'n-nâri.ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin fi'n-nâri. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem.

Hep beraber Efendimiz sallallahu aleyhi ve vellem'e bir salât ü selâm okuyalım. Hep beraber Efendimiz sallallahu aleyhi ve vellem'e bir salât ü selâm okuyalım.

Allahümme salli salaten kamileten ve sellim selamen tammenAllahümme salli salaten kamileten ve sellim selamen tammen ala seyyidinâ Muhammedinillezi tenhallü bihil-ukadü ve tenfericü bihil-kürabü ala seyyidinâ Muhammedinillezi tenhallü bihil-ukadü ve tenfericü bihil-kürabü ve tukda bihil-havaicü ve tünalü bihir reğaibü ve husnül-havatimi ve yüsteskal gamamüve tukda bihil-havaicü ve tünalü bihir reğaibü ve husnül-havatimi ve yüsteskal gamamü bi-vechihil kerimi ve ala âlihî ve sahbihî fi külli lemhatin ve nefesin bi-adedi külli ma'lumin lek. bi-vechihil kerimi ve ala âlihî ve sahbihî fi külli lemhatin ve nefesin bi-adedi külli ma'lumin lek.

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin tıbbi'l-kulûbi ve devâihâ ve âfiyeti'l-ebdâniAllâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin tıbbi'l-kulûbi ve devâihâ ve âfiyeti'l-ebdâni ve şifâihâ ve nûri'l-ebsâri ve ziyâihâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim. ve şifâihâ ve nûri'l-ebsâri ve ziyâihâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim.

Yine dersimiz mü'minlerin sıfatlarının beyanı hakkında. Şöyle bir geçen ki derslerimizden hülasa yapalım. Yine dersimiz mü'minlerin sıfatlarının beyanı hakkında. Şöyle bir geçen ki derslerimizden hülasa yapalım.

Cenâb-ı Peygamber mü'minin sıfatlarını beyan ediyor yani mü'min nasıl olmalıdır? Cenâb-ı Peygamber mü'minin sıfatlarını beyan ediyor yani mü'min nasıl olmalıdır?

Bu meyanda lâ ilâhe illallah Muhammedun Rasulullah demekle iman kapısından içeriye girmiş oluyoruz.Bu meyanda lâ ilâhe illallah Muhammedun Rasulullah demekle iman kapısından içeriye girmiş oluyoruz. Bu içeriye girdikten sonra bizde lazım olan sıfatlar; Bu içeriye girdikten sonra bizde lazım olan sıfatlar;

Bir kere nâs bizden emin olacak bir hâl kesbetmemiz lazım.Bir kere nâs bizden emin olacak bir hâl kesbetmemiz lazım. Herkes bizden emin olsun, "Bundan bana zarar gelmeyecek." dedirttirebilelim. Herkes bizden emin olsun, "Bundan bana zarar gelmeyecek." dedirttirebilelim.

Sonra müslümanlar elimizden ve dilimizden herhalde salim emin olacaklar onlar da. Sonra müslümanlar elimizden ve dilimizden herhalde salim emin olacaklar onlar da.

Mü'min az yiyen, az içen, az uyuyan, az konuşan ve çok zikreden adamdır. Mü'min az yiyen, az içen, az uyuyan, az konuşan ve çok zikreden adamdır.

Bunları İbrahim Hakkı hazretleri Mârifetnâme'sin de çok güzel canlandırır. Bunları İbrahim Hakkı hazretleri Mârifetnâme'sin de çok güzel canlandırır.

Mü'min mü'minin daima aynasıdır. Mü'min herkesle geçinir, herkesle geçinir herkesle ülfet ve ünsiyet eder.Mü'min mü'minin daima aynasıdır. Mü'min herkesle geçinir, herkesle geçinir herkesle ülfet ve ünsiyet eder. Ülfet ve ünsiyet etmeyen, geçinmeyen insan da hayır yoktur. Ülfet ve ünsiyet etmeyen, geçinmeyen insan da hayır yoktur.

Mü'min mü'min kardeşi için bir bina gibidir. Kenetlenmiş, birbirlerine bağlanmış insanlardır. Mü'min mü'min kardeşi için bir bina gibidir. Kenetlenmiş, birbirlerine bağlanmış insanlardır.

Mü'min her hal üzerinde, herhalde hayır üzerine yaratılmış bir insandır. Mü'min her hal üzerinde, herhalde hayır üzerine yaratılmış bir insandır.

Mü'min iki korkunun arasındadır: Acaba geçmişlerim ne oldu, geleceklerim de başıma ne gelecek? Mü'min iki korkunun arasındadır: Acaba geçmişlerim ne oldu, geleceklerim de başıma ne gelecek?

Bunu kimse bilmiyor. Dün bir kardeş geldi mesela, kendi babasının akrabalarındanBunu kimse bilmiyor.

Dün bir kardeş geldi mesela, kendi babasının akrabalarından
70 yaşına mütecaviz olduğu halde, Allah esirgesin, namazı bırakma [durumuna gelmiş.]70 yaşına mütecaviz olduğu halde, Allah esirgesin, namazı bırakma [durumuna gelmiş.] Yetmişine kadar kılmış da artık 70'inden sonra gelen bir noksan şuur nedeniyle namazı filan terkediveriyor.Yetmişine kadar kılmış da artık 70'inden sonra gelen bir noksan şuur nedeniyle namazı filan terkediveriyor. Bu insanların bilemediği âkibettir. Allah hepimizi böyle bu gibi akıbetlerden muhafaza buyursun. Bu insanların bilemediği âkibettir.

Allah hepimizi böyle bu gibi akıbetlerden muhafaza buyursun.

Onun için iki korkunun arasında: Acaba ileride başıma ne gelecek? Onun için iki korkunun arasında: Acaba ileride başıma ne gelecek?

Yine mü'min, ehli imandan yani lâ ilahe illallah diyenYine mü'min, ehli imandan yani lâ ilahe illallah diyen insanlardan olan mü'minin sıfatı vücuttaki baş mesabesindedir. Mü'min baş gibidir. insanlardan olan mü'minin sıfatı vücuttaki baş mesabesindedir.

Mü'min baş gibidir.
Yani elimiz ayağımız bir rahatsız olduğu vakitte başımız da rahatsızdır. Yani elimiz ayağımız bir rahatsız olduğu vakitte başımız da rahatsızdır. Başımız rahatsız olduğu vakit de elimiz ayağımız da rahatsızdır.Başımız rahatsız olduğu vakit de elimiz ayağımız da rahatsızdır. Vücutta nasıl bir bağlantı varsa, bütün azalarda vücutta nasıl bir irtibat bir bağlantı varsaVücutta nasıl bir bağlantı varsa, bütün azalarda vücutta nasıl bir irtibat bir bağlantı varsa mü'minler de böyle birbirlerine bağlıdırlar.mü'minler de böyle birbirlerine bağlıdırlar. Birisi görünür bir irtibat birisi de görünmez bir irtibat, mânevî denilir ona.Birisi görünür bir irtibat birisi de görünmez bir irtibat, mânevî denilir ona. Mânevî bir irtibatla bağlıdırlar. Bu bağ olmazsa kıymeti yoktur onun. Mânevî bir irtibatla bağlıdırlar. Bu bağ olmazsa kıymeti yoktur onun.

Mü'min Allahu Teâlâ'ya bazı meleklerinden de ekrem ve eşreftir, âlâdır. Bunu şöyle tâbir ediyorlar: Mü'min Allahu Teâlâ'ya bazı meleklerinden de ekrem ve eşreftir, âlâdır.

Bunu şöyle tâbir ediyorlar:

Mü'minlerin kamilleri peygamberler. Peygamberler meleklerin büyüklerinden büyüktür.Mü'minlerin kamilleri peygamberler. Peygamberler meleklerin büyüklerinden büyüktür. Büyük meleklerden ki Cebrail, Azrail, Mikail, İsrafil diye tanıyoruz, bunlardan büyüktür peygamberler. Büyük meleklerden ki Cebrail, Azrail, Mikail, İsrafil diye tanıyoruz, bunlardan büyüktür peygamberler.

Avam-ı nâs diye bize diyorlar, biz de diğer meleklerden üstünüz. Avam-ı nâs diye bize diyorlar, biz de diğer meleklerden üstünüz.

Bak kendini yabana satma ha! İnsan ind-i ilahiyede meleklerden efdal bir mahluktur. Niçin? Bak kendini yabana satma ha! İnsan ind-i ilahiyede meleklerden efdal bir mahluktur.

Niçin?

Meleğin bir vazifesi vardır, ona Cenâb-ı Hak ne vazife verdiyse o vazifeyi biliyor, başka bir şey bilmez o.Meleğin bir vazifesi vardır, ona Cenâb-ı Hak ne vazife verdiyse o vazifeyi biliyor, başka bir şey bilmez o. Onda nefis yok, şehvet yok, şeytan yok, düşmanı yok, münafığı yok. Onda nefis yok, şehvet yok, şeytan yok, düşmanı yok, münafığı yok. O ancak Cenâb-ı Hakk'ın verdiği ruhani bir hayat ile ibadeti neyse onu yapar. O ancak Cenâb-ı Hakk'ın verdiği ruhani bir hayat ile ibadeti neyse onu yapar. Başka terfi-i derecâtı da yok. Yaratıldığı makam neyse o makamdadır, bir makam daha yukarıya çıkamaz. Başka terfi-i derecâtı da yok. Yaratıldığı makam neyse o makamdadır, bir makam daha yukarıya çıkamaz.

Ama insan böyle değil. İnsanda nefis var, şehvet var, şeytan var, münafık var, diğer düşmanları var.Ama insan böyle değil. İnsanda nefis var, şehvet var, şeytan var, münafık var, diğer düşmanları var. Bunların karşısında Cenâb-ı Hakk'a "Allah!" deyip de yöneldi miydi, Bunların karşısında Cenâb-ı Hakk'a "Allah!" deyip de yöneldi miydi, onun makamı elbette, bu beş düşmanı yenerekten şey yapan insanın derecatı yüksek oluyor. onun makamı elbette, bu beş düşmanı yenerekten şey yapan insanın derecatı yüksek oluyor.

Onun için bir mü'minin iki zinciri var: Bir zinciri yedi kat göğün üzerinde, bir zinciri de yedi kat yerin dibindedir.Onun için bir mü'minin iki zinciri var: Bir zinciri yedi kat göğün üzerinde, bir zinciri de yedi kat yerin dibindedir. Mü'min Allah'a tevazu edip de başını secdeye koydu da tevazu ile, Mü'min Allah'a tevazu edip de başını secdeye koydu da tevazu ile, alçak gönüllülüğü ile insanlar arasında geçinirse, o gökteki zincirleralçak gönüllülüğü ile insanlar arasında geçinirse, o gökteki zincirler onu yedi kat semanın üstüne çeker, yükseltirler onu. O kadar yüksektir kıymeti.onu yedi kat semanın üstüne çeker, yükseltirler onu. O kadar yüksektir kıymeti. Mazallah bir de kendisine gurur, kibir, varlık, benlik gelerekten huzuru ilahiye durmaz Mazallah bir de kendisine gurur, kibir, varlık, benlik gelerekten huzuru ilahiye durmaz ve böylelikle herkesi de rencide eder. Onu da yedi kat yerin dibine kadar çeker zincirler aşağıya indirirler. ve böylelikle herkesi de rencide eder. Onu da yedi kat yerin dibine kadar çeker zincirler aşağıya indirirler.

Men tevâda'a rafaullahu ve men tekebbere vada'ahullahu. [Kibirleneni] yerin dibine indirir. Men tevâda'a rafaullahu ve men tekebbere vada'ahullahu.

[Kibirleneni] yerin dibine indirir.

Şimdi mü'minlerin demek ufağı, ki biz avam diyoruz ona, meleklerin büyüklerinin aşağısında olan kısmından âlâ.Şimdi mü'minlerin demek ufağı, ki biz avam diyoruz ona, meleklerin büyüklerinin aşağısında olan kısmından âlâ. İnsanların büyükleri de meleklerin büyüklerinden büyük. O kadar kıymetli. İnsanların büyükleri de meleklerin büyüklerinden büyük. O kadar kıymetli.

Şimdi bugün[ ki derse geldik.] el-Mü'minü'l-lezî yuhâlitu'n-nâse.Şimdi bugün[ ki derse geldik.]

el-Mü'minü'l-lezî yuhâlitu'n-nâse.
[Burada] mü'minlerin iki kısmını şey yapıyor. Bir kısım insan vardır ki cemiyete cemiyet hayatına alışmıştır.[Burada] mü'minlerin iki kısmını şey yapıyor.

Bir kısım insan vardır ki cemiyete cemiyet hayatına alışmıştır.
Cemiyet içerisinde yaşar.Cemiyet içerisinde yaşar. Bir kısmı da bakar ki cemiyette birçok zorluklar, sıkıntılar var, çekilir bir köşeye alırız tesbihcağızını,Bir kısmı da bakar ki cemiyette birçok zorluklar, sıkıntılar var, çekilir bir köşeye alırız tesbihcağızını, namazcağızını kılar, tesbihcağızını çeker. Hiç kimsenin tatlısına tuzlusuna karışmaz. namazcağızını kılar, tesbihcağızını çeker. Hiç kimsenin tatlısına tuzlusuna karışmaz.

"Bu müslimle öteki cemiyet hayatına karışan müslüman arasındaki fark." Ve yasbiru alâ ezâhüm."Bu müslimle öteki cemiyet hayatına karışan müslüman arasındaki fark." Ve yasbiru alâ ezâhüm. "Cemiyet içerisinde birçok sıkıntılara da tabi uğrayacak insan, ezalara." "Cemiyet içerisinde birçok sıkıntılara da tabi uğrayacak insan, ezalara." Efdalü mine'l-mü'mini'l-lezî lâ yuhâlitu'n-nâse "Bu ezalara tahammül eden mü'min,Efdalü mine'l-mü'mini'l-lezî lâ yuhâlitu'n-nâse "Bu ezalara tahammül eden mü'min, o dağın tepesine çekilmiş, veyahut köşe-i vahdete çekilmiş kendi hali ile meşgul olan mü'minden efdaldir." o dağın tepesine çekilmiş, veyahut köşe-i vahdete çekilmiş kendi hali ile meşgul olan mü'minden efdaldir."

O da mü'mindir ama efdaliyet cemiyet hayatına karışan da. Ki bunu şöyle bir hikayesini de naklederler. O da mü'mindir ama efdaliyet cemiyet hayatına karışan da. Ki bunu şöyle bir hikayesini de naklederler.

İki kardeş, birisi dağda çoban veyahut dağ hayatında kendi hayatında ermişİki kardeş, birisi dağda çoban veyahut dağ hayatında kendi hayatında ermiş yani veli olmuş, öteki de şehir hayatında ayakkabıcı sanatı ile vazifesini yapıyor. yani veli olmuş, öteki de şehir hayatında ayakkabıcı sanatı ile vazifesini yapıyor. Hem Allah'a kulluk vazifesini yapıyor hem de işiyle meşgul. Hem Allah'a kulluk vazifesini yapıyor hem de işiyle meşgul.

O dağdaki adam şehirdeki kardeşine kendinin kemale ulaştığını göstermek içinO dağdaki adam şehirdeki kardeşine kendinin kemale ulaştığını göstermek için mendile süt koymuş da derler, hikaye, getirmiş kardeşine, "Ben böyle yükseldim." gibi şey diyecek.mendile süt koymuş da derler, hikaye, getirmiş kardeşine, "Ben böyle yükseldim." gibi şey diyecek. Ama kardeşinin dükkanına da bir hanım gelmiş, o da ayakkabı giyecek ayağına,Ama kardeşinin dükkanına da bir hanım gelmiş, o da ayakkabı giyecek ayağına, o da onun ayağına bakıp imrenince sütler başlamış akmaya. o da onun ayağına bakıp imrenince sütler başlamış akmaya.

"Haa!" demiş, "Kardeş, dağda evliyalık kolay ama asıl evliyâ burada olmak lazım." demiş. "Haa!" demiş, "Kardeş, dağda evliyalık kolay ama asıl evliyâ burada olmak lazım." demiş.

Şimdi bunlar bir hikayedir aslı var yok. Allahuâlem. Şimdi bunlar bir hikayedir aslı var yok. Allahuâlem.

Şimdi mü'mine bir sıfatı [daha burada anlatılıyor.] Şimdi mü'mine bir sıfatı [daha burada anlatılıyor.]

el-Mü'minü yesîru'l-meûneti. Bu hemze ve vav ile meûne, bir de ayn ile olan var, maûne. el-Mü'minü yesîru'l-meûneti.

Bu hemze ve vav ile meûne, bir de ayn ile olan var, maûne.

Meûne, yükü hafif, zahmeti yok, kimseye bâr olmuyor, kimseye yük olmuyor.Meûne, yükü hafif, zahmeti yok, kimseye bâr olmuyor, kimseye yük olmuyor. Kimsenin bir şeysini istemiyor, kimseye zahmet meşakkat vermiyor. Gayet azdır. Kimsenin bir şeysini istemiyor, kimseye zahmet meşakkat vermiyor. Gayet azdır. Mü'min öyledir; aza kanaat eder, kimseye yük olmaz, kimseden [bir şey istemez,] kimseye bir bâr olmaz. Mü'min öyledir; aza kanaat eder, kimseye yük olmaz, kimseden [bir şey istemez,] kimseye bir bâr olmaz.

Böyle kendi haline kanaatkar. Aç da olsa elhamdülillah der.Böyle kendi haline kanaatkar. Aç da olsa elhamdülillah der. Peynir ekmek de, kuru ekmek de yese yine elhamdülillah der, etrafa halini sızdırmaz.Peynir ekmek de, kuru ekmek de yese yine elhamdülillah der, etrafa halini sızdırmaz. Bu mü'min yesîru'l-meûneti. Bu Kudâî denilen zât kitabında demiş ki buna rivayeten; Bu mü'min yesîru'l-meûneti.

Bu Kudâî denilen zât kitabında demiş ki buna rivayeten;

Aynı zamanda kesîru'l-meûne. "Muâveneti, yardımı da çoktur." Aynı zamanda kesîru'l-meûne. "Muâveneti, yardımı da çoktur."

Kendisi yük olmuyor, yük olmamakla beraber yardım ediyor, müslümanlara yardımcı aynı zamanda. Kendisi yük olmuyor, yük olmamakla beraber yardım ediyor, müslümanlara yardımcı aynı zamanda.

Mü'minin sıfatları böyle olması lazım. Yani yük değil yardımcıdır daima. Mü'minin sıfatları böyle olması lazım. Yani yük değil yardımcıdır daima.

İkinci bir vasıf; el-Mü'minü lâ yüserrabü aleyhi şey'ün esâbehu fi'd-dünyâ. İnnemâ yüserrabü ale'l-kâfiri. İkinci bir vasıf;

el-Mü'minü lâ yüserrabü aleyhi şey'ün esâbehu fi'd-dünyâ. İnnemâ yüserrabü ale'l-kâfiri.

Beşeriz yine, ne kadar evliyâ da olsak, ne de olsak bir hatadan kusurdan salim değiliz.Beşeriz yine, ne kadar evliyâ da olsak, ne de olsak bir hatadan kusurdan salim değiliz. Bazen akıl mı zayıflıyor kuvvet mi zayıflıyor ne oluyorsa, bazen istemeyerekBazen akıl mı zayıflıyor kuvvet mi zayıflıyor ne oluyorsa, bazen istemeyerek insan bazı hataların içine düşmek mecburiyetinde mi kalıyor, düşüyor mu, nasıl oluyor oluyor.insan bazı hataların içine düşmek mecburiyetinde mi kalıyor, düşüyor mu, nasıl oluyor oluyor. Yani bundan insan kendini kurtaramaz. En büyük veliler müstesna. Peygamberler de müstesna. Yani bundan insan kendini kurtaramaz. En büyük veliler müstesna. Peygamberler de müstesna.

Hatta peygamberler hakkında bile demişlerdir ki; "Acaba onlardan da böyle şey sâdır olur mu? Hatta peygamberler hakkında bile demişlerdir ki; "Acaba onlardan da böyle şey sâdır olur mu?

Zellenin sudûruna cevaz verilmiş. Zelle onlarda da sudûr edebilir denilmiştir. Zellenin sudûruna cevaz verilmiş. Zelle onlarda da sudûr edebilir denilmiştir.

Öyleyse mü'min de hatadan salim değil. Salim olmayınca sakın birbirinizi ayıplamaya kalkmayınız; Öyleyse mü'min de hatadan salim değil. Salim olmayınca sakın birbirinizi ayıplamaya kalkmayınız;

"Bak yaptığın işe ha! Hiç olur şey mi yani!" Sakın bunu deme! Bunun için; "Bak yaptığın işe ha! Hiç olur şey mi yani!"

Sakın bunu deme!

Bunun için;

Lâ yüserrabü. "Mü'min yaptığı hatadan dolayı ayıplanmaz." Lâ yüserrabü. "Mü'min yaptığı hatadan dolayı ayıplanmaz."

Ayıplanmayınca; İnnemâ yüserrabü ale'l-kâfiri. "Ancak kâfir ayıplanır." Ayıplanmayınca;

İnnemâ yüserrabü ale'l-kâfiri. "Ancak kâfir ayıplanır."

Bu şundan ileri gelmiş ki, çünkü İslâm'da ulviyet var.Bu şundan ileri gelmiş ki, çünkü İslâm'da ulviyet var. Bu ulviyetin iktizası ile yapılan hataları mazur görmek lazım. Bu ulviyetin iktizası ile yapılan hataları mazur görmek lazım.

Bir insan Resûlullah'ın huzurunda çok çeşit yemekler, çok çeşitli yemekler yiyor.Bir insan Resûlullah'ın huzurunda çok çeşit yemekler, çok çeşitli yemekler yiyor. Meşrubat da çok. Yiyor yiyor, diyor ki arkasından; Meşrubat da çok. Yiyor yiyor, diyor ki arkasından;

"Yâ Resûlallah! Bundan dolayı beni tâyip etmeyiniz [ayıplamayın]."Yâ Resûlallah! Bundan dolayı beni tâyip etmeyiniz [ayıplamayın]. Allah'ın verdiği rızklardır bunlar, onları yiyorum." Allah'ın verdiği rızklardır bunlar, onları yiyorum."

Onun için demiş ki, yani müslüman şimdi bu yemek[leri yerse] ayıp mı yani? Onun için demiş ki, yani müslüman şimdi bu yemek[leri yerse] ayıp mı yani?

Değil değil mi, her şeyi yiyebiliriz değil mi, bol bol? Fakat o zaman müslümanlar öyle değil.Değil değil mi, her şeyi yiyebiliriz değil mi, bol bol?

Fakat o zaman müslümanlar öyle değil.
Az yiyecek, gerisini fakirlere verecek. Yardıma ihtiyaç var çok fazla.Az yiyecek, gerisini fakirlere verecek. Yardıma ihtiyaç var çok fazla. Yardıma fazla ihtiyaç olduğu için fazla yemekler ayıp görülüyor. Fazla yiyenler ayıplanıyor o zaman.Yardıma fazla ihtiyaç olduğu için fazla yemekler ayıp görülüyor. Fazla yiyenler ayıplanıyor o zaman. O zaman bu demiş ki; "Beni ayıplamayın yâ Resûlallah! Yanımızda işte vardı yedik." diyerekten. O zaman bu demiş ki;

"Beni ayıplamayın yâ Resûlallah! Yanımızda işte vardı yedik." diyerekten.

"Mü'min ayıplanmaz." tâbiri oradan sudûr etmiş. Li-ulvi'l-islâm. "İslâm'daki ulviyet demek." "Mü'min ayıplanmaz." tâbiri oradan sudûr etmiş.

Li-ulvi'l-islâm. "İslâm'daki ulviyet demek."

İsmi Ebu'l-Heysem imiş.İsmi Ebu'l-Heysem imiş. Ebu'l-Heysem Resûlullah'ın huzurunda böyle et, yaş hurma, kuru hurma,Ebu'l-Heysem Resûlullah'ın huzurunda böyle et, yaş hurma, kuru hurma, bir de tatlı bir su [yiyip içerken bu hadise oluyor]. Bak bak bunlar yani!bir de tatlı bir su [yiyip içerken bu hadise oluyor].

Bak bak bunlar yani!
Bizimki gibi baklavalar, börekler, yağlar, kaymaklar bir şeyler değil.Bizimki gibi baklavalar, börekler, yağlar, kaymaklar bir şeyler değil. Yediği bir parça et, bir parça hurma, bir parça da tatlı bir su. Yediği bir parça et, bir parça hurma, bir parça da tatlı bir su.

Bundan dolayı muaheze olurmuş görüyor kendisini de, muaheze olmamasını istiyor. Bunun üzerine; Bundan dolayı muaheze olurmuş görüyor kendisini de, muaheze olmamasını istiyor. Bunun üzerine;

"Bu nimetlerden dolayı mesul olacak mıyım acaba? diyor. Mesul olacak mıyım acaba? "Bu nimetlerden dolayı mesul olacak mıyım acaba? diyor.

Mesul olacak mıyım acaba?

Çünkü; Elhâkümüttekasür'ün altında var ya, [son ayet; Çünkü;

Elhâkümüttekasür'ün altında var ya, [son ayet;

Sümme le-tüs'elünne yevmeizin ani'na'îm. ] "Hepsinden sorulacaksınız!" Sümme le-tüs'elünne yevmeizin ani'na'îm. ] "Hepsinden sorulacaksınız!"

Sorgu var. "İşte bundan dolayı da mesul müyüm?" deyince Peygamber Efendimiz diyor ki; Sorgu var.

"İşte bundan dolayı da mesul müyüm?" deyince Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Hayır müteessür olma, mü'min bunlardan dolayı ayıplanmaz. Ve mesul de olmaz inşaallah." "Hayır müteessür olma, mü'min bunlardan dolayı ayıplanmaz. Ve mesul de olmaz inşaallah."

Yine burada bir hadis daha geliyor; el-Mü'minü ekramu alellâhi min ba'di melâiketihi. Yine burada bir hadis daha geliyor;

el-Mü'minü ekramu alellâhi min ba'di melâiketihi.

Şimdi yukarıda bir tane daha geçti ya; Şimdi yukarıda bir tane daha geçti ya;

el-Mü'minü ekramu alellâhi mine'l-melâiketi'l-mukarrabîne tabiriyle idi o. el-Mü'minü ekramu alellâhi mine'l-melâiketi'l-mukarrabîne tabiriyle idi o.

Onu Hz Enes rivayet etmişti, bunu da Hz. Ebû Hüreyre rivayet ediyor. Onu Hz Enes rivayet etmişti, bunu da Hz. Ebû Hüreyre rivayet ediyor.

Bunun tâbiri de şu şekilde; el-Mü'minü ekramu alellâhi min ba'di melâiketihi. Bunun tâbiri de şu şekilde;

el-Mü'minü ekramu alellâhi min ba'di melâiketihi.

Mukarrabîn [tâbirini] koymadı burada. Mukarrabîn [tâbirini] koymadı burada.

"Mü'min olan kimse bazı meleklerinden Allahu Teâlâ'ya daha ekremdir." "Mü'min olan kimse bazı meleklerinden Allahu Teâlâ'ya daha ekremdir."

Ve bunda hiç şek ve şüphe yoktur. Ve bunda hiç şek ve şüphe yoktur.

Şimdi şunu dinleyiniz; el-Mü'minü menfaatün in mâ şeytehu nefeake ve in şâvertehu nefeakeŞimdi şunu dinleyiniz;

el-Mü'minü menfaatün in mâ şeytehu nefeake ve in şâvertehu nefeake
ve in şârektehu nefeake ve küllü şey'in min emrihi menfeatün. ve in şârektehu nefeake ve küllü şey'in min emrihi menfeatün.

Ebû Nuaym Hilye'de İbn Ömer'den rivayet etmiş. Ebû Nuaym Hilye'de İbn Ömer'den rivayet etmiş.

Belki bundan 50-60 sene evvel hocamın bu hadisten ders verdiği sesi şimdi böyle kulaklarımda çınlıyor,Belki bundan 50-60 sene evvel hocamın bu hadisten ders verdiği sesi şimdi böyle kulaklarımda çınlıyor, gözümün önünde de en güzel bir surette tecessüm etmekte. gözümün önünde de en güzel bir surette tecessüm etmekte. Hadisi okuyuverince tamamiyle karşıma bu hayali çıkıyor. Hadisi okuyuverince tamamiyle karşıma bu hayali çıkıyor.

"Mü'min her bakımdan faydalı bir insan, her bakımdan! Mü'minden zarar umulmaz." "Mü'min her bakımdan faydalı bir insan, her bakımdan! Mü'minden zarar umulmaz."

Mü'minden kimseye de zarar gelmez. Bugün dersimiz zina dersini okuyordum.Mü'minden kimseye de zarar gelmez.

Bugün dersimiz zina dersini okuyordum.
Zina dersini okurken bazı notlar alırken şöyle bir şey gözümün önünden kaçtı. Zina dersini okurken bazı notlar alırken şöyle bir şey gözümün önünden kaçtı. Bu zina şeysini kaleme alacak söz bulamıyor. Nasıl bunu ben yazarım, bu nasıldır acaba? Bu zina şeysini kaleme alacak söz bulamıyor.

Nasıl bunu ben yazarım, bu nasıldır acaba?

Zina nedir, nasıl yapılır zina? Zina nedir, nasıl yapılır zina?

Bunu insanın aklı havsalası kabul etmiyor, almıyor, kaleme de getiremiyor bunu.Bunu insanın aklı havsalası kabul etmiyor, almıyor, kaleme de getiremiyor bunu. Olmayan bir hadise, olmayacak bir hadise!Olmayan bir hadise, olmayacak bir hadise! İnsan mü'min olur, lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah der, müslümanım der. İnsan mü'min olur, lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah der, müslümanım der.

Dedikten sonra bu iffet, namus ve şerefe taarruz eden insanı nasıl kelimelerle,Dedikten sonra bu iffet, namus ve şerefe taarruz eden insanı nasıl kelimelerle, nasıl cümlelerle söyleyebilirsiniz? İki zıt bir arada toplanır mı yani? nasıl cümlelerle söyleyebilirsiniz?

İki zıt bir arada toplanır mı yani?

İman ile bu kötü huy bir müslüman bir insanda birleşir mi yani? Olur mu? İman ile bu kötü huy bir müslüman bir insanda birleşir mi yani?

Olur mu?

Ya bu adam delidir ya aklı tamamıyla yoktur ki bu işi işler, yahut bu işi işlediği için müslüman değil? Ya bu adam delidir ya aklı tamamıyla yoktur ki bu işi işler, yahut bu işi işlediği için müslüman değil?

Müslümansa bunu nasıl yapar? Allah bu acı akibetten Ümmet-i Muhammed'i kurtarsın. Müslümansa bunu nasıl yapar?

Allah bu acı akibetten Ümmet-i Muhammed'i kurtarsın.

Bu çok şuursuzluktur yani! Sen demek ki; Bu çok şuursuzluktur yani!

Sen demek ki;

"Aklımız var ya işte yahu, biliyoruz ya? Aziz kardeş! Bu akla akıl demezler."Aklımız var ya işte yahu, biliyoruz ya?

Aziz kardeş!

Bu akla akıl demezler.
Katiyen bunu fikrinden sil. Böyle kötü fikirlerle bilinen akıllar katiyen akıl değildir. Katiyen bunu fikrinden sil. Böyle kötü fikirlerle bilinen akıllar katiyen akıl değildir.

Akıl odur ki insanı doğru yola götürür, insanı istikamette yürütür, insanı Allah'a ulaştırır.Akıl odur ki insanı doğru yola götürür, insanı istikamette yürütür, insanı Allah'a ulaştırır. Böyle akla akıl derler, yoksa insana şeytani bir fikirler vererek,Böyle akla akıl derler, yoksa insana şeytani bir fikirler vererek, şeytani yollara saptıran akla katiyen akıl demezler. şeytani yollara saptıran akla katiyen akıl demezler.

Şöyle bir iki tane misal hatrıma geliyor. Bir göz önünü görmüyor.Şöyle bir iki tane misal hatrıma geliyor. Bir göz önünü görmüyor. Önünü görmüyor beyazı karayı da farketmiyor. Bu göze siz göz der misiniz? Önünü görmüyor beyazı karayı da farketmiyor.

Bu göze siz göz der misiniz?

Var ama, adamın gözleri önünde? Hiç göz değildir çünkü ne önünü görüyor, ne önündekini tanıyor.Var ama, adamın gözleri önünde?

Hiç göz değildir çünkü ne önünü görüyor, ne önündekini tanıyor.
Göz değil. Bir vücut var ama kötürüm, yürüyemiyor. Göz değil. Bir vücut var ama kötürüm, yürüyemiyor. Yangın etrafı almış, buradan kalkıp da kendisini dışarıya çıkaracak bir kudreti yok. Ama canlı bir insan!Yangın etrafı almış, buradan kalkıp da kendisini dışarıya çıkaracak bir kudreti yok. Ama canlı bir insan! Canlı bir insan ama kendini bu yangından dışarıya atacak hâli yok. İktidarı yok, tutmuyor eli ayağı. Canlı bir insan ama kendini bu yangından dışarıya atacak hâli yok. İktidarı yok, tutmuyor eli ayağı.

Buna da siz canlı der misiniz? Buna da siz canlı der misiniz?

Yanar gider işte orada! Canlı insan olsa fırlar gider, kaçar kurtarır kendisini. Yanar gider işte orada! Canlı insan olsa fırlar gider, kaçar kurtarır kendisini.

Aklı olursa insan bu gibi yerlerin yanından bile geçmez. İçki de böyle bu da böyle. Aklı olursa insan bu gibi yerlerin yanından bile geçmez. İçki de böyle bu da böyle.

Allah cümlemizi affetsin. Allah celle ve alâ bize yol gösteriyor. Allah cümlemizi affetsin.

Allah celle ve alâ bize yol gösteriyor.

Onun gösterdiği yoldan daha alâ güzel bir yol olur mu acaba? Onun gösterdiği yoldan daha alâ güzel bir yol olur mu acaba?

Senin aklın mı iyi Allah'ın verdiği akıl mı iyi yahu? Senin aklın mı iyi Allah'ın verdiği akıl mı iyi yahu?

Bu kadar şeyi insan idrak edemezse elbette çok zayıf olur. Bu kadar şeyi insan idrak edemezse elbette çok zayıf olur.

Onun için mü'min mü'min olduğu takdirde bazı meleklerden efdaldir.Onun için mü'min mü'min olduğu takdirde bazı meleklerden efdaldir. Mü'min Allah'ın yolundan çıktığı takdirde şeytandan daha aşağıdadır, hayvandan da aşağıdadır. Mü'min Allah'ın yolundan çıktığı takdirde şeytandan daha aşağıdadır, hayvandan da aşağıdadır.

Bunun da Kur'an'da âyeti var. Öyleyse mü'min her cihetten menfaattir.Bunun da Kur'an'da âyeti var.

Öyleyse mü'min her cihetten menfaattir.
Her cihetten menfaatten başka mü'minden bir şey beklenmez.Her cihetten menfaatten başka mü'minden bir şey beklenmez. Öyleyse lâ ilâhe illallah kelimesini telaffuz eden, ben de müslümanım,Öyleyse lâ ilâhe illallah kelimesini telaffuz eden, ben de müslümanım, mü'minim diyen insan bütün insanlar için, beşeriyet için; mü'minim diyen insan bütün insanlar için, beşeriyet için; evvela kendi için, ailesi için, cemiyeti için baştan aşağıya menfaat olması lazım. evvela kendi için, ailesi için, cemiyeti için baştan aşağıya menfaat olması lazım.

Onun için diyor ki; İn mâ şeytehu. "Sen bu mü'minle bir yol arkadaşlığı yaparsan." Onun için diyor ki;

İn mâ şeytehu. "Sen bu mü'minle bir yol arkadaşlığı yaparsan."

Hac arkadaşlığı yap, başka memleket arkadaşlığı yap, ticaret arkadaşlığı yap... Hac arkadaşlığı yap, başka memleket arkadaşlığı yap, ticaret arkadaşlığı yap...

"Ha her ne iş yaparsan yap." Nefe'ake. "Bundan menfaat görürsün." "Ha her ne iş yaparsan yap." Nefe'ake. "Bundan menfaat görürsün."

Katiyen zarar görmezsin menfaat görürsün.Katiyen zarar görmezsin menfaat görürsün. Çünkü imanı onun sana hıyanetlik yapmasına, fena yollara gitmene cevaz vermez. Çünkü imanı onun sana hıyanetlik yapmasına, fena yollara gitmene cevaz vermez.

Ve in şâvertehu nefe'ake. Ve in şâvertehu nefe'ake.

İnsanın kendi aklı bazen bazı şeylerde tereddütte kalır, ermez aklı; İnsanın kendi aklı bazen bazı şeylerde tereddütte kalır, ermez aklı;

"Acaba bu tarafa mı gitsem bu tarafa mı gitsem, bunu mu yapsam bunu mu yapsam?" "Acaba bu tarafa mı gitsem bu tarafa mı gitsem, bunu mu yapsam bunu mu yapsam?"

İki şey arasında kalır, kendi aklı yetmez, ona bir karar veremez, gider bir başkasına der ki; İki şey arasında kalır, kendi aklı yetmez, ona bir karar veremez, gider bir başkasına der ki;

"Yahu şu işte ben şaşkın kaldım. Senin fikrine müracaat ediyorum bu hususta ne dersin bana?" "Yahu şu işte ben şaşkın kaldım. Senin fikrine müracaat ediyorum bu hususta ne dersin bana?"

Mü'min bu yolda kendisini teraziye koyar, kendisi için ne gibi şey denmek lazımsaMü'min bu yolda kendisini teraziye koyar, kendisi için ne gibi şey denmek lazımsa o gibi şeyi o kardeşine tavsiye eder. Zarar denilen şey değil mutlaka menfaat olan şeyleri tavsiye eder. o gibi şeyi o kardeşine tavsiye eder. Zarar denilen şey değil mutlaka menfaat olan şeyleri tavsiye eder.

Ve in şârektehu. "Ortak olursanız şayet iş yapacaksınız beraber." Nefe'ake. "Muhakkak sana menfaat eder." Ve in şârektehu. "Ortak olursanız şayet iş yapacaksınız beraber." Nefe'ake. "Muhakkak sana menfaat eder."

Menfaatten başka bir şey etmez. Menfaatten başka bir şey etmez.

Ve küllü şey'in min emrihi. "Mü'minin her işi, saymakla bitmez ya bütün işler, bütün işleri."Ve küllü şey'in min emrihi. "Mü'minin her işi, saymakla bitmez ya bütün işler, bütün işleri." Menfeatün. "Menfaattir." Allah bizi böyle bir mü'min sıfatına ulaştırsın.Menfeatün. "Menfaattir."

Allah bizi böyle bir mü'min sıfatına ulaştırsın.
Böyle kamil, her tarafında her bakımdan faydalı olmasını Cenâb-ı HakBöyle kamil, her tarafında her bakımdan faydalı olmasını Cenâb-ı Hak cümle Ümmet-i Muhammed'e bizlere de nasib-i müyesser eylesin. cümle Ümmet-i Muhammed'e bizlere de nasib-i müyesser eylesin.

Bu tabi bir hem ilim işidir hem de Cenâb-ı Hakk'ın bir tevfiki ve hidayet işidir.Bu tabi bir hem ilim işidir hem de Cenâb-ı Hakk'ın bir tevfiki ve hidayet işidir. Bu bilgi bir, arkadan da Cenâb-ı Hakk'ın tevfik-i inayeti,Bu bilgi bir, arkadan da Cenâb-ı Hakk'ın tevfik-i inayeti, insanda da çalışma neticesinde Cenâb-ı Hakk'ın lütfu ihsanıdır inşaallah. insanda da çalışma neticesinde Cenâb-ı Hakk'ın lütfu ihsanıdır inşaallah.

Yine buyuruyor mü'minin sıfatı; el-Mü'minü leyyinün. "Mü'min çok yumuşak bir adamdır." Yine buyuruyor mü'minin sıfatı;

el-Mü'minü leyyinün. "Mü'min çok yumuşak bir adamdır."

Leyn, lînetten, yumuşaklık. Mü'min daima yumuşaktır, sert değildir. Serti vurursun kırılır çatlar.Leyn, lînetten, yumuşaklık. Mü'min daima yumuşaktır, sert değildir. Serti vurursun kırılır çatlar. Mü'min öyle değil. Ekin yatar yine kalkar, yatar yine kalkar. Mü'min yatar kalkar.Mü'min öyle değil. Ekin yatar yine kalkar, yatar yine kalkar. Mü'min yatar kalkar. Ağaç bir kez devirirsin gitti. Başka şey, taş, vurursun kırılır gider. Ağaç bir kez devirirsin gitti. Başka şey, taş, vurursun kırılır gider. Mü'min öyle değil, kırılmaz, kopmaz, daima yumuşak davranır. Mü'min öyle değil, kırılmaz, kopmaz, daima yumuşak davranır.

Hattâ tehâlehu mine'l-lîni ahmaka.Hattâ tehâlehu mine'l-lîni ahmaka. "Bunun bu yumuşaklığından istifade ederekten bazı kimseler, akılsız şuursuz insanlar,"Bunun bu yumuşaklığından istifade ederekten bazı kimseler, akılsız şuursuz insanlar, abdal adam, ahmak adam derler." abdal adam, ahmak adam derler."

Halbuki o ahmaklığından değil, o Allahu Teâlâ'nın ona verdiği yumuşak bir huy. Deve gibidir.Halbuki o ahmaklığından değil, o Allahu Teâlâ'nın ona verdiği yumuşak bir huy. Deve gibidir. Basar ayağını yumuşacıktır, yumuşacık bastığı yerler. Basar ayağını yumuşacıktır, yumuşacık bastığı yerler.

Tehâlle, bir teşditle okunur, bir de tehâle diye okunur. Tehâle kelimesindeki söz, böyle zan, zanneder.Tehâlle, bir teşditle okunur, bir de tehâle diye okunur. Tehâle kelimesindeki söz, böyle zan, zanneder. Tehâlle olursa o zaman da sıdk u sadâkat sahibi, halillik, dostluk. Tehâlle olursa o zaman da sıdk u sadâkat sahibi, halillik, dostluk.

Ama şimdi bunu ezberleyin. Bunların hepsini ezberlememiz lazım yani. Hepsini ezberlememiz lazım. Ama şimdi bunu ezberleyin. Bunların hepsini ezberlememiz lazım yani. Hepsini ezberlememiz lazım.

Yine bak ne güzel! el-Mü'minü yutbe'u alâ külli hulukin.Yine bak ne güzel!

el-Mü'minü yutbe'u alâ külli hulukin.
"Bütün ne kadar ahlâk var yeryüzünde, bunların hepsini mü'min de vardır." "Bütün ne kadar ahlâk var yeryüzünde, bunların hepsini mü'min de vardır."

İyisi de vardır kötüsü de vardır yani.İyisi de vardır kötüsü de vardır yani. İyi sıfatları da vardır kötü sıfatları da vardır yaratılışı itibariyle, hilkatte. İyi sıfatları da vardır kötü sıfatları da vardır yaratılışı itibariyle, hilkatte. Vazifesi kötülüğü yenmek iyiliği meydana koymaktır. Vazifesi kötülüğü yenmek iyiliği meydana koymaktır.

Onun için; Li-yeblüveküm eyyüküm ahsenü amelen. dekiOnun için;

Li-yeblüveküm eyyüküm ahsenü amelen. deki
li-yeblüveküm'ü le-yemtehinallah diye tefsir etmişler ki, imtihan yeri burası.li-yeblüveküm'ü le-yemtehinallah diye tefsir etmişler ki, imtihan yeri burası. Bu imtihan yerinde Cenâb-ı Hak bakalım nasıl herkese imtihan edecek görsün kendini, Bu imtihan yerinde Cenâb-ı Hak bakalım nasıl herkese imtihan edecek görsün kendini, sonra itiraza meydan kalmasın diyerekten buraya bizi sevketmiştir. Bundan dolayı her huyu vermiştir. sonra itiraza meydan kalmasın diyerekten buraya bizi sevketmiştir. Bundan dolayı her huyu vermiştir.

Vermiştir ama dikkat et! İlle'l-kezibe ve'l-hıyânete. "Mü'mine yalanla hıyaneti vermemiştir." Vermiştir ama dikkat et!

İlle'l-kezibe ve'l-hıyânete. "Mü'mine yalanla hıyaneti vermemiştir."

İşin içinden çıkabilirsen çık şimdi. Mü'min de yalan ve hıyanetlik yaratılışında yok.İşin içinden çıkabilirsen çık şimdi. Mü'min de yalan ve hıyanetlik yaratılışında yok. Tinetin de yok hilkatin de yok. Mü'min yalan katiyen söylemez. Mü'min katiyen hıyanetlik yapmaz. Tinetin de yok hilkatin de yok. Mü'min yalan katiyen söylemez. Mü'min katiyen hıyanetlik yapmaz. Bugün hıyanetlik yapanlar ve yalanla işlerini idare edenler, kendilerini iyi bilmelidirler ki imandan dışarıdırlar.Bugün hıyanetlik yapanlar ve yalanla işlerini idare edenler, kendilerini iyi bilmelidirler ki imandan dışarıdırlar. İman kabul etmiyor bunu. Yani; Leysâ. "Bu iki huy olmadı."İman kabul etmiyor bunu.

Yani;

Leysâ. "Bu iki huy olmadı."
Min ahlaki'l-mü'mini. "Ahlak-ı mü'minden olmadı." Hâzâ tehdîdün ve zehrun ani'l-kezibi ve'l-hıyaneti.Min ahlaki'l-mü'mini. "Ahlak-ı mü'minden olmadı." Hâzâ tehdîdün ve zehrun ani'l-kezibi ve'l-hıyaneti. "Bu dehşetli bir tehdit korku var burada." Fe-zâhiruhû. "Şimdi bu hadisin zahiri, bu sözlere bakınca. "Bu dehşetli bir tehdit korku var burada." Fe-zâhiruhû. "Şimdi bu hadisin zahiri, bu sözlere bakınca. Fe-zâhiruhû yaktazi'l-küfre'l-hâini. "Hainin küfrünü iktiza ettiriyor, kezzâbın küfrünü iktiza ettiriyor."Fe-zâhiruhû yaktazi'l-küfre'l-hâini. "Hainin küfrünü iktiza ettiriyor, kezzâbın küfrünü iktiza ettiriyor." Velakin leyse kezalik. "Fakat öyle değil."Velakin leyse kezalik. "Fakat öyle değil." Helal derse, hıyanetlik ve yalan helaldir derse o zaman küfre gider. Helal demediği takdirde günahkâr olur. Helal derse, hıyanetlik ve yalan helaldir derse o zaman küfre gider. Helal demediği takdirde günahkâr olur.

Yine mü'minin bir sıfatı daha; el-Mü'minü leyyinü'l-menkebi.Yine mü'minin bir sıfatı daha;

el-Mü'minü leyyinü'l-menkebi.
Menkeb, şu omuzlara diyorlar.Menkeb, şu omuzlara diyorlar. Fakat zikru'l-cuz'i muradü'l-kül tâbiri vardır ki, bir kısmını söyler, gözü der, kulağı der, Fakat zikru'l-cuz'i muradü'l-kül tâbiri vardır ki, bir kısmını söyler, gözü der, kulağı der, eli der fakat bütün vücudu murat eder. Omuzları yumuşak [demek], kendisi yumuşak demek: Leyyinü'l-menkebi. eli der fakat bütün vücudu murat eder.

Omuzları yumuşak [demek], kendisi yumuşak demek: Leyyinü'l-menkebi.

Demin yukarıda da dedi ya, mü'min yumuşak huylu. Bu, omuzları da yumuşak. Demin yukarıda da dedi ya, mü'min yumuşak huylu. Bu, omuzları da yumuşak.

Bu şimdi hacca giderseniz, Allah nasip etsin inşaallah, görürsünüz kiBu şimdi hacca giderseniz, Allah nasip etsin inşaallah, görürsünüz ki mü'minler şimdi birbirlerine dar, cemaat çok, yer almıyor. Öyle sıkışır, "Sen de gel şuraya." der.mü'minler şimdi birbirlerine dar, cemaat çok, yer almıyor. Öyle sıkışır, "Sen de gel şuraya." der. Mü'minin sıfatı. Öteki bazı mağrur kimseler var, böyle apışır yaylanır,Mü'minin sıfatı. Öteki bazı mağrur kimseler var, böyle apışır yaylanır, sen oraya girmek istersen daha yaylanır, sokmaz seni oraya. sen oraya girmek istersen daha yaylanır, sokmaz seni oraya. Halbuki sen de oraya, iki kişi sıkıştı mıydı sen de pekala girersin. Halbuki sen de oraya, iki kişi sıkıştı mıydı sen de pekala girersin.

Fakat iman sıfatı ile münafık sıfatı orada ayrılıyor. Çok güzel!Fakat iman sıfatı ile münafık sıfatı orada ayrılıyor. Çok güzel! Mü'min daima böyle gelenlere hani her cihetten yardımcı idi ya. Burada da yardımcı olacak. Her cihetten!Mü'min daima böyle gelenlere hani her cihetten yardımcı idi ya. Burada da yardımcı olacak. Her cihetten! Bu yalnız bu cemaat için değil de herhangi bakımdan olursa olsun, Bu yalnız bu cemaat için değil de herhangi bakımdan olursa olsun, böyle kardeşine daima kolaylık gösterir, işini yaptırır. böyle kardeşine daima kolaylık gösterir, işini yaptırır.

Yüvessiu li-ahîhi. "Kardeşi için böyle genişlettirir her işini." Yüvessiu li-ahîhi. "Kardeşi için böyle genişlettirir her işini."

Ve'l-münâfiku. "Münafığın sıfatı." Yetecâfe yudayyiku alâ ahîhi.Ve'l-münâfiku. "Münafığın sıfatı." Yetecâfe yudayyiku alâ ahîhi. "Kardeşine darlandırıyor, sıkıştırıyor, yapacağı yardımı yapmıyor, onu ıztırar halinde bırakıyor." "Kardeşine darlandırıyor, sıkıştırıyor, yapacağı yardımı yapmıyor, onu ıztırar halinde bırakıyor."

Dün bir Pakistanlı kardeş geldi. Burada tez yazıyormuş kendisi. Sıkışmış.Dün bir Pakistanlı kardeş geldi. Burada tez yazıyormuş kendisi. Sıkışmış. Hanımı Pakistan'da, hanımı getirmek için bir ev tutmuş. Hanımımı da getireyim diyerekten paralarını harcamış. Hanımı Pakistan'da, hanımı getirmek için bir ev tutmuş. Hanımımı da getireyim diyerekten paralarını harcamış. Şimdi aldığı şey parası da yetmiyor kendi maişetine. Şimdi aldığı şey parası da yetmiyor kendi maişetine. Sıkışmış, nereye gideyim gideyim diye müftülüğe kadar gelmiş, halini arz etmiş. Sıkışmış, nereye gideyim gideyim diye müftülüğe kadar gelmiş, halini arz etmiş. Böyle bir sıkıntım var, darlık durumundayım, sıkıntılı durumdayım.Böyle bir sıkıntım var, darlık durumundayım, sıkıntılı durumdayım. Acaba benim bir elimden tutar mısınız, bir yardım eder misiniz demek istiyor. Onu da açıkça diyemiyor. Acaba benim bir elimden tutar mısınız, bir yardım eder misiniz demek istiyor. Onu da açıkça diyemiyor.

Borç kağıtlarını çıkardı şeyden ne diyorlar onlara.Borç kağıtlarını çıkardı şeyden ne diyorlar onlara. Alacaklı icrâ vasıtası ile bir mektup gelmiş onu gösteriyor.Alacaklı icrâ vasıtası ile bir mektup gelmiş onu gösteriyor. Ben bak borçluyum, sıkıldım, bu borçları istiyorlar, verecek durumumda yok.Ben bak borçluyum, sıkıldım, bu borçları istiyorlar, verecek durumumda yok. Anlayın halimi demek istiyor zımnen. Ne yapacaksınız bakayım söyleyin şimdi? Anlayın halimi demek istiyor zımnen.

Ne yapacaksınız bakayım söyleyin şimdi?

Boynumuzu büktük, şöyle dedik böyle dedik. Yarın gel bakalım dedik. Boynumuzu büktük, şöyle dedik böyle dedik. Yarın gel bakalım dedik.

Münafık daima zor tarafını gösterir, olmaz. Münafık daima zor tarafını gösterir, olmaz.

Ve'l-mü'minü yebdeü bi's-selâmi.Ve'l-mü'minü yebdeü bi's-selâmi. "Yine mü'minin sıfatındandır ki, karşılaştı mı kardeşiyle, selamünaleykümü yapıştırır hemen." "Yine mü'minin sıfatındandır ki, karşılaştı mı kardeşiyle, selamünaleykümü yapıştırır hemen."

Beklemez bu bana selam versin diye. Hemen derhal selamünaleykümü yapıştırır. Ama dargın ama değil.Beklemez bu bana selam versin diye. Hemen derhal selamünaleykümü yapıştırır. Ama dargın ama değil. Dargın olmaz zaten mü'min ya. Öyle bir kendisi mesela varlıklı insan, bilgili insan, karşısındaki de garip insan.Dargın olmaz zaten mü'min ya. Öyle bir kendisi mesela varlıklı insan, bilgili insan, karşısındaki de garip insan. O garip selam versin, ben ona selam vereceğime o garip bana selam versin diye beklemek ayıp olur. O garip selam versin, ben ona selam vereceğime o garip bana selam versin diye beklemek ayıp olur.

Evvela daima büyükler küçüklere selâmı vermeli.Evvela daima büyükler küçüklere selâmı vermeli. Yokuştan yukarı giden değil yokuştan aşağı inen selâmı vermek mecburiyetindedir. Yokuştan yukarı giden değil yokuştan aşağı inen selâmı vermek mecburiyetindedir. Yayan değil atlı gidenin yayana selam vermesi vacip bunlar. Borç. Çünkü sen atın üzerinde kudret sahibisin. Yayan değil atlı gidenin yayana selam vermesi vacip bunlar. Borç. Çünkü sen atın üzerinde kudret sahibisin. Ona diyorsun ki, "Sakın benden korkma ha!Ona diyorsun ki, "Sakın benden korkma ha! Ben atımdayım, kılıcım mılıncım yanımda ama korkma benden emin ol. es-Selamu aleyküm. Ona o emniyeti veriyor. Ben atımdayım, kılıcım mılıncım yanımda ama korkma benden emin ol. es-Selamu aleyküm. Ona o emniyeti veriyor.

Yukarıdan aşağıya gelen de aşağıdakine göre baskındır. Bu da ona selam verecek. Çoklar az olduğu gibi filan. Yukarıdan aşağıya gelen de aşağıdakine göre baskındır. Bu da ona selam verecek. Çoklar az olduğu gibi filan.

Ve'l-mü'minü yebdeü bi's-selâmi ve'l-münâfiku yekûlü hattâ yebdeenî.Ve'l-mü'minü yebdeü bi's-selâmi ve'l-münâfiku yekûlü hattâ yebdeenî. "Münafık der ki versin bana selam da bana ben de ona aleykümselam derim." "Münafık der ki versin bana selam da bana ben de ona aleykümselam derim."

Vermezse geçer gider. Onu bekler selam versin diyerekten. Mü'min ise beklemeden hemen selamını verirmiş. Vermezse geçer gider. Onu bekler selam versin diyerekten. Mü'min ise beklemeden hemen selamını verirmiş.

Hz Enes rivayet etmiş bu hadîs- şerifi de. Hz Enes rivayet etmiş bu hadîs- şerifi de.

Yine buyuruyor ki; el-Mü'minü beyne hamsi şedâide. Şedâid, şiddetlerin cemi. Yine buyuruyor ki;

el-Mü'minü beyne hamsi şedâide. Şedâid, şiddetlerin cemi.

"Mü'min beş şiddetli muzayikanın karşısındadır." "Mü'min beş şiddetli muzayikanın karşısındadır."

Karşısında beş tane şiddetli düşmanı var. Mü'minün yahsüdühu. "Birisi, bir mü'min var haset edip duruyor ona." Karşısında beş tane şiddetli düşmanı var.

Mü'minün yahsüdühu. "Birisi, bir mü'min var haset edip duruyor ona."

Hasetçi, [mü'min] onunla geçinmek mecburiyetinde. Ona karşı nasıl idare edecekse kendisini edecek.Hasetçi, [mü'min] onunla geçinmek mecburiyetinde. Ona karşı nasıl idare edecekse kendisini edecek. O hasetçiye yol vermeyecek. O hasetçiye yol vermeyecek.

Kuleûzüleri okusun kurtulsun. Ve münâfikun yübğiduhu. "İkincisi, bir de münafık ona buğz edip duruyor." Kuleûzüleri okusun kurtulsun.

Ve münâfikun yübğiduhu. "İkincisi, bir de münafık ona buğz edip duruyor."

Şunların ezanlarından namazlarından, şunlarından bunlarından bıktık diyor. Şunların ezanlarından namazlarından, şunlarından bunlarından bıktık diyor.

Şimdi bizim hacı komşu gelmiş, adını hatırlayamadım. Camilerde çok çalışır, burada komşu.Şimdi bizim hacı komşu gelmiş, adını hatırlayamadım. Camilerde çok çalışır, burada komşu. İlla buraya bir gasilhane yaptıralım diyor. Ben dedim karışmam hacı bey öyle şeye. Caminin cemaati bilir.İlla buraya bir gasilhane yaptıralım diyor. Ben dedim karışmam hacı bey öyle şeye. Caminin cemaati bilir. Şimdi uzakta olan bir insan, evet bir gasilhane lazımdır der.Şimdi uzakta olan bir insan, evet bir gasilhane lazımdır der. Fakat civarda oturan komşu, hergün cenaze arabalarının gözünün önünden geçtiğiniFakat civarda oturan komşu, hergün cenaze arabalarının gözünün önünden geçtiğini ve o cenaze arabalarının gözünün önünde görünmesine [razı olmayabilir.]ve o cenaze arabalarının gözünün önünde görünmesine [razı olmayabilir.] Evinde babası ölüyor da adama soğuk geliyor. Karısı ölüyor da soğuk geliyor. Evinde babası ölüyor da adama soğuk geliyor. Karısı ölüyor da soğuk geliyor.

Yahu düne kadar beraberdiniz, şimdi neden birbirinizden soğuyorsunuz? Yahu düne kadar beraberdiniz, şimdi neden birbirinizden soğuyorsunuz?

Ha, binâenaleyh cenazelerinin böyle mahalle aralarında,Ha, binâenaleyh cenazelerinin böyle mahalle aralarında, ev işlerinde böyle birbirini takiben gelmeleri [uygun olmaz.] ev işlerinde böyle birbirini takiben gelmeleri [uygun olmaz.] Evlerde gençler vardır, lohusalar vardır, çeşitli zayıf insanlar vardır bunlar ürkerler, korkarlar. Evlerde gençler vardır, lohusalar vardır, çeşitli zayıf insanlar vardır bunlar ürkerler, korkarlar.

Biz Bursa'da iken Üftade Camisi'nin önünde musalla taşı yok.Biz Bursa'da iken Üftade Camisi'nin önünde musalla taşı yok. Bazen [cenaze] geliyor, bu rahleyi çıkarıyoruz dışarıya, rahlenin üzerine koyuyorlar cemaat cenazeyi,Bazen [cenaze] geliyor, bu rahleyi çıkarıyoruz dışarıya, rahlenin üzerine koyuyorlar cemaat cenazeyi, orada cenaze namazını kılıyoruz. orada cenaze namazını kılıyoruz.

Şuraya bir musalla taşı yapalım dedik, neredeyse paçayı zor kurtardık. Bir araba sopa yiyecektik yani. Şuraya bir musalla taşı yapalım dedik, neredeyse paçayı zor kurtardık. Bir araba sopa yiyecektik yani.

Vay bu musalla taşı buraya geldi, işte cenazeler gelecek, bizim halimiz ne olacak? Vay bu musalla taşı buraya geldi, işte cenazeler gelecek, bizim halimiz ne olacak?

Allah affetsin cümlemizin kusurunu. Onun için ben karışmam hacı bey, cemaat bilir dedim. Allah affetsin cümlemizin kusurunu.

Onun için ben karışmam hacı bey, cemaat bilir dedim.

"İlle sen söylersen olur." diyor. Şimdi bir münafık var, hepimiz müslüman olsak kolay."İlle sen söylersen olur." diyor.

Şimdi bir münafık var, hepimiz müslüman olsak kolay.
Fakat içimizde çeşitli insanlar var. Münafık olunca yubğıduhû, o da fırsat bekler.Fakat içimizde çeşitli insanlar var. Münafık olunca yubğıduhû, o da fırsat bekler. Bir pundunu bulsam da şunu bir haşlasam diyerekten. Münafıklık alameti. Bir pundunu bulsam da şunu bir haşlasam diyerekten. Münafıklık alameti.

Ve kâfirun yükâtiluhu. "Bir de gavur var." Ve kâfirun yükâtiluhu. "Bir de gavur var."

O da fırsat bekler ki şunu şuradan kovalasam da ben otursam buraya der. O da fırsat bekler ki şunu şuradan kovalasam da ben otursam buraya der.

Ve nefsün tenâziuhu. "Bir de nefsi var ona hiç rahat vermez onunla mütemadiyen mücahede edecek,Ve nefsün tenâziuhu. "Bir de nefsi var ona hiç rahat vermez onunla mütemadiyen mücahede edecek, mücadele edecek kendini kurtarmaya çalışacak."mücadele edecek kendini kurtarmaya çalışacak." Ve şeytânün yudilluhu. "Bu da yetmiyormuş gibi bir de şeytan var işte." Ve şeytânün yudilluhu. "Bu da yetmiyormuş gibi bir de şeytan var işte."

Şeytansız insan da yok ha. Hepimizin şeytanı var. Peygamberin de vardır şeytanı.Şeytansız insan da yok ha. Hepimizin şeytanı var. Peygamberin de vardır şeytanı. Fakat Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Allah onun şeytanını müslüman yaptı. Fakat Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Allah onun şeytanını müslüman yaptı. Onun şeytanı müslüman oldu, Peygamberin kuvveti bu. Onun şeytanı müslüman oldu, Peygamberin kuvveti bu.

Peygamberde ki bu kuvvet olmasaydı zaten bugün milyarları bulan insan onun arkasına takılır mıydı? Peygamberde ki bu kuvvet olmasaydı zaten bugün milyarları bulan insan onun arkasına takılır mıydı?

Ne kuvvet, ne cazibe hâlâ! Oraya gidiyorsun da gözyaşlarından insan kendisini tutamıyor, cazibesine kapılıyor.Ne kuvvet, ne cazibe hâlâ! Oraya gidiyorsun da gözyaşlarından insan kendisini tutamıyor, cazibesine kapılıyor. 1000 küsur sene evvel dünyadan çekilmiş ama cazibeleri kıyamete kadar baki.1000 küsur sene evvel dünyadan çekilmiş ama cazibeleri kıyamete kadar baki. Yalnız cazibe ayda güneşte değil ki. İnsanların cazibeleri de çok yüksek. Yalnız cazibe ayda güneşte değil ki. İnsanların cazibeleri de çok yüksek.

Bir de böyle şeytan var ki o da insanı idlale çalışıyor.Bir de böyle şeytan var ki o da insanı idlale çalışıyor. E sen peygamberinden ayrılırsan, onun izinden ayrılırsan o seni çabucak avlar. E sen peygamberinden ayrılırsan, onun izinden ayrılırsan o seni çabucak avlar.

Şeytan da avlar, nefis de avlar, kâfir de avlar, münafık da avlar. Şeytan da avlar, nefis de avlar, kâfir de avlar, münafık da avlar.

Bu da Hz. Enes'in rivayeti. Şimdi bir tane daha okuyayım. Bu da Hz. Enes'in rivayeti.

Şimdi bir tane daha okuyayım.

el-Mü'minü. "İman sahibi." Beytühu kasabün. el-Mü'minü. "İman sahibi." Beytühu kasabün. Kasab kamış, yani böyle âdi bir örgüden şeyden yapılan bir şey. Onun içinde yaşar."Kasab kamış, yani böyle âdi bir örgüden şeyden yapılan bir şey. Onun içinde yaşar." Ve taâmuhu kisrun "Yemeği de bir parça et, kuru et parçası."Ve taâmuhu kisrun "Yemeği de bir parça et, kuru et parçası." Ve siyâbühu halekun. "Esvab-ı da öyle çıtı pıtı değil yani halek, eski." Bizim halak tabiriyle. Ve siyâbühu halekun. "Esvab-ı da öyle çıtı pıtı değil yani halek, eski."

Bizim halak tabiriyle.

Ve ra'sühu şeasün. "Başı da dağınık, saçı başı dağınık." Şimdi tamamı ile zıddı. Hayatımızın tam zıddı.Ve ra'sühu şeasün. "Başı da dağınık, saçı başı dağınık."

Şimdi tamamı ile zıddı. Hayatımızın tam zıddı.
Biz isteriz ki evimiz gayet muntazam olsun, mobilyamız gayet muntazam olsun,Biz isteriz ki evimiz gayet muntazam olsun, mobilyamız gayet muntazam olsun, gelenlere karşı iftiharımız olsun, boynumuz bükük olmasın.gelenlere karşı iftiharımız olsun, boynumuz bükük olmasın. Sonra yiyeceğimiz içeceğimiz oldukça muntazam olsun, e kardeşimizin önüne de bir şey koyarsak, Sonra yiyeceğimiz içeceğimiz oldukça muntazam olsun, e kardeşimizin önüne de bir şey koyarsak, "Bak bir şeyler koyabiliyoruz." diyerekten göğsümüz kabarsın."Bak bir şeyler koyabiliyoruz." diyerekten göğsümüz kabarsın. Esvaplarımızın da tabi oldukça muntazam ve güzel olmasını isteriz.Esvaplarımızın da tabi oldukça muntazam ve güzel olmasını isteriz. Onun için de çok paralar harcarız, vücudumuza uygun yapılsın diyerekten bazı terziler ararız. Onun için de çok paralar harcarız, vücudumuza uygun yapılsın diyerekten bazı terziler ararız. Başımız, tıraşlarımız işte saçlarımızın intizamına da çok dikkatimiz vardır. Başımız, tıraşlarımız işte saçlarımızın intizamına da çok dikkatimiz vardır.

Mâmafih Resûlü Ekrem de böyle cemaat geldiği vakitte dışarıya çıkmak için o zaman kuyuya böyle bakar, Mâmafih Resûlü Ekrem de böyle cemaat geldiği vakitte dışarıya çıkmak için o zaman kuyuya böyle bakar, kendi sıfatlarını düzeltir, tararlar.kendi sıfatlarını düzeltir, tararlar. Aynaya da bakarlar tararlar, aynalarını da yanlarından eksik etmezlermiş zaten. Aynaya da bakarlar tararlar, aynalarını da yanlarından eksik etmezlermiş zaten. Kardeşinin karşısına münasip bir sıfatla çıkabilmek için. Kardeşinin karşısına münasip bir sıfatla çıkabilmek için.

Bu ise, şimdi bu halle karşı karşıya bir zıttiyet. Yani mü'min bu sıfatlarda da olabilir de; Bu ise, şimdi bu halle karşı karşıya bir zıttiyet. Yani mü'min bu sıfatlarda da olabilir de;

Ve kalbuhu haşiun. "Ama gönlünü Allah'a öyle bir vermiştir ki, o kadar havf u haşyeti vardır ki." Ve kalbuhu haşiun. "Ama gönlünü Allah'a öyle bir vermiştir ki, o kadar havf u haşyeti vardır ki." Ve lâ ya'dilü bi's-selâmeti şey'en. "O havf u haşyetine hiçbir şey muadil olmaz." Ve lâ ya'dilü bi's-selâmeti şey'en. "O havf u haşyetine hiçbir şey muadil olmaz."

O gönlü, onun o gönlü nazargahı ilahi ya. O gönlü her şeyin üstündedir artık.O gönlü, onun o gönlü nazargahı ilahi ya. O gönlü her şeyin üstündedir artık. O ne üstüne bakar, ne yiyeceğine bakar, ne yatacağı yere bakar, onun işi gönlünde. Allah'ın da yani.O ne üstüne bakar, ne yiyeceğine bakar, ne yatacağı yere bakar, onun işi gönlünde. Allah'ın da yani. Onun işi daima Allah'ın da. Ama üstü eski olmuş, işte yemeği zayıf olmuş, bunlarla ilgisi yoktur. Onun işi daima Allah'ın da. Ama üstü eski olmuş, işte yemeği zayıf olmuş, bunlarla ilgisi yoktur.

Bunu bir yerde görmüştüm, mü'mini bir misafire benzetmiş.Bunu bir yerde görmüştüm, mü'mini bir misafire benzetmiş. Buradan hacca gidiyoruz ya, bir misafirliğimiz vardır. Buradan hacca gidiyoruz ya, bir misafirliğimiz vardır. Eskiden mesela arabalarla gidilirmiş, sonra otomobiller çıkmış, sonra uçaklar çıkmış. Eskiden mesela arabalarla gidilirmiş, sonra otomobiller çıkmış, sonra uçaklar çıkmış.

Şimdi bu gidişte mesela Ankara'dan, Konya'dan, Adana'dan, Halep'ten, Şam'dan geçiyoruz.Şimdi bu gidişte mesela Ankara'dan, Konya'dan, Adana'dan, Halep'ten, Şam'dan geçiyoruz. Geçerken her memleketin kendine göre bir güzelliği var, bir şeysi var. Geçerken her memleketin kendine göre bir güzelliği var, bir şeysi var.

Şurada bir ev alayım, şurada da biraz oturayım, şurada da bilmem bir bahçem olsun diyor muyuz? Şurada bir ev alayım, şurada da biraz oturayım, şurada da bilmem bir bahçem olsun diyor muyuz?

Herkesin hemen gözü Mekke'de, bir an evvel oraya gideyim diyor. Herkesin hemen gözü Mekke'de, bir an evvel oraya gideyim diyor.

Canım bak ne güzel bahçeler var, gayet ucuz da veriyorlar. Evler de iyi. Bir ev alalım, bir bahçe alalım. Canım bak ne güzel bahçeler var, gayet ucuz da veriyorlar. Evler de iyi. Bir ev alalım, bir bahçe alalım.

Hiç kimse tamah etmez. Çünkü o biliyor, orada ben oturacak değilim ki. Hiç kimse tamah etmez.

Çünkü o biliyor, orada ben oturacak değilim ki.
Yolcuyum ben, gideceğim benim yerim Mekke. Oraya gideyim. Dönüşte de, haydi dönüyoruz. Yolcuyum ben, gideceğim benim yerim Mekke. Oraya gideyim. Dönüşte de, haydi dönüyoruz.

Dönerken de orada hadi bir şeyler al yap. Yok, onu da yapmam.Dönerken de orada hadi bir şeyler al yap.

Yok, onu da yapmam.
Benim yerim var diyor, ben yerime gideceğim diyor, hiçbirisine iltifat etmiyor. Benim yerim var diyor, ben yerime gideceğim diyor, hiçbirisine iltifat etmiyor.

Mü'minin yeri âhiretteki cenneti.Mü'minin yeri âhiretteki cenneti. Onun gözü dünyada değil ki evlerle, mallarla, mülklerle, şunlarla bunlarla uğraşsın. Onun gözü dünyada değil ki evlerle, mallarla, mülklerle, şunlarla bunlarla uğraşsın. Onun gözü âhireti, Allah'ının rızası. O Allah'ın rızası için her şeyi feda ediyor yani. Onun gözü âhireti, Allah'ının rızası. O Allah'ın rızası için her şeyi feda ediyor yani. Ne eve iltifat ediyor, ne üste başa iltifat ediyor, ne başka şeylere iltifat ediyor.Ne eve iltifat ediyor, ne üste başa iltifat ediyor, ne başka şeylere iltifat ediyor. Gözü daima Allah'ında. Allah da.Alır onlar şeyini ona göre tamam. Gözü daima Allah'ında. Allah da.Alır onlar şeyini ona göre tamam.

Onun için hepimiz yani biz hepimiz böyle olsak dünya batar tabi. Onun için hepimiz yani biz hepimiz böyle olsak dünya batar tabi. Batacak yani böyle bir şey olmaz, ama bazı kulları da vardır Cenâb-ı Hakk'ın böyle, sakın onları da hor görme.Batacak yani böyle bir şey olmaz, ama bazı kulları da vardır Cenâb-ı Hakk'ın böyle, sakın onları da hor görme. O da Allah'ın [kulu], Allah da onu öyle yaratmış. Hepimizi öyle yaratsaydı ne yapardık? O da Allah'ın [kulu], Allah da onu öyle yaratmış.

Hepimizi öyle yaratsaydı ne yapardık?

Şimdi o ne diyorlar, o gavurların bir hippileri var. Hippi mi diyorlar ne diyorlar.Şimdi o ne diyorlar, o gavurların bir hippileri var. Hippi mi diyorlar ne diyorlar. Şimdi öylelerini de Allah yaratmış, gelmişler işte dünyada şeyleri yok. Ama onlarınki makbul değil tabi. Şimdi öylelerini de Allah yaratmış, gelmişler işte dünyada şeyleri yok. Ama onlarınki makbul değil tabi.

Ama bu kalbe hakim. Kalbinde Allah, sevgi ve korkusu yaşıyor. Ama bu kalbe hakim. Kalbinde Allah, sevgi ve korkusu yaşıyor. Onun için başka türlü bir şeylere katiyen iltifat etmez. Lâ yenharibu ve lâ yemîlu an tarîki's-selameh.Onun için başka türlü bir şeylere katiyen iltifat etmez.

Lâ yenharibu ve lâ yemîlu an tarîki's-selameh.
"Selamet yolundan katiyen ayrılmaz." "Selamet yolundan katiyen ayrılmaz."

Diyor ki, ticaret yapsam şöyle tehlikesi var, bina yapsam böyle tehlikesi var.Diyor ki, ticaret yapsam şöyle tehlikesi var, bina yapsam böyle tehlikesi var. Esvap yapsam şöhret tehlikesi var, hepsinde bir tehlikeler görüyor kendince. Esvap yapsam şöhret tehlikesi var, hepsinde bir tehlikeler görüyor kendince. O tehlikelere karşı dayanacak hâli yok, mukavemet az. O tehlikelere karşı dayanacak hâli yok, mukavemet az. Ondan dolayı onların hiçbirisine iltifat etmiyor demek. Ondan dolayı onların hiçbirisine iltifat etmiyor demek.

Bunu da okuyalım; el-Mü'minü alâ lisânihi melekün. "Mü'minin dilinde bir melek vardır."Bunu da okuyalım;

el-Mü'minü alâ lisânihi melekün. "Mü'minin dilinde bir melek vardır."
Yantiku. "O melekle konuşur." Yantiku. "O melekle konuşur."

O melek vasıtasıyla konuşur mü'min. Yani melek, katiyen ağzından çirkin kötü söz çıkmaz.O melek vasıtasıyla konuşur mü'min. Yani melek, katiyen ağzından çirkin kötü söz çıkmaz. Melek, o çirkin sözün söylenmesine imanı dolayısıyla ona müsaade etmez.Melek, o çirkin sözün söylenmesine imanı dolayısıyla ona müsaade etmez. İmanlı kimsenin ağzından katiyen yaramaz söz çıkmaz. Çünkü melek onun söylemesine müsaade etmez. İmanlı kimsenin ağzından katiyen yaramaz söz çıkmaz. Çünkü melek onun söylemesine müsaade etmez.

Yantıku demek, melekün yantıku. "Melek konuşuyor." Yantıku demek, melekün yantıku. "Melek konuşuyor." Meleğin konuşması tabi melek değil ya, bizim dilimiz söylüyor tabi, laf bizden çıkıyor sözü.Meleğin konuşması tabi melek değil ya, bizim dilimiz söylüyor tabi, laf bizden çıkıyor sözü. Fakat melekin hakimiyeti altında, onun tasarrufu altında konuşuyor mü'min. Fakat melekin hakimiyeti altında, onun tasarrufu altında konuşuyor mü'min. Yani kötü laf söylemesine melek tarafından izin verilmiyor, konuşamıyor. Yani kötü laf söylemesine melek tarafından izin verilmiyor, konuşamıyor.

Ve'l-kâfiru. "Kâfir ise." Alâ lisânihi şeytânün. "Onun dilinde de bir şeytan vardır, oturmuş." Ve'l-kâfiru. "Kâfir ise." Alâ lisânihi şeytânün. "Onun dilinde de bir şeytan vardır, oturmuş."

Mü'minkinde melek kafirinkinde şeytan oturmuş. Yantıku. "O da şeytan ile konuşur." Mü'minkinde melek kafirinkinde şeytan oturmuş.

Yantıku. "O da şeytan ile konuşur."

Şeytanî şeyler söyler, kötü şeyler söyler, yaramaz şeyler söyler, hayırsız şeyler söyler. Şeytanî şeyler söyler, kötü şeyler söyler, yaramaz şeyler söyler, hayırsız şeyler söyler.

Rüyalar da böyledir, Rüyalarda hayırlı rüyalar görüyorsanızRüyalar da böyledir, Rüyalarda hayırlı rüyalar görüyorsanız melekler tarafından gösterilmiştir o rüya, makbuldür.melekler tarafından gösterilmiştir o rüya, makbuldür. Zararlı, kötü, korkunç rüyalar görüyorsanız o da şeytanın rüyasıdır, ona da iltifat etmeyin, korkmayın yani. Zararlı, kötü, korkunç rüyalar görüyorsanız o da şeytanın rüyasıdır, ona da iltifat etmeyin, korkmayın yani. Şeytan aldatmış seni, korkutmak için onu öyle gösteriyor. Şeytanın gösterdiğine hiç iltifat etmezsiniz. Şeytan aldatmış seni, korkutmak için onu öyle gösteriyor. Şeytanın gösterdiğine hiç iltifat etmezsiniz.

Ama; Ve'l-mü'minü habîbullâhi. "Mü'min Allah'ın habibi, dostu." Ama;

Ve'l-mü'minü habîbullâhi. "Mü'min Allah'ın habibi, dostu."

Resûlullah nasıl habibi ise bak burada da Cenâb-ı Hak bize de o sıfatı veriyor.Resûlullah nasıl habibi ise bak burada da Cenâb-ı Hak bize de o sıfatı veriyor. Mü'min de benim habibimdir diyor. Allah'ın habibi. Mü'min de benim habibimdir diyor. Allah'ın habibi.

Vallâhu yasneu lehû. "Allah dostunu nasıl yaşatırsa dostu öyle yaşar." Vallâhu yasneu lehû. "Allah dostunu nasıl yaşatırsa dostu öyle yaşar."

Allah dostunun diline melek koyuyor, melek vasıtasıyla konuşuyor.Allah dostunun diline melek koyuyor, melek vasıtasıyla konuşuyor. Kafirin diline de şeytanı koyuyor, şeytanın vasıtası ile konuşuyor. Kafirin diline de şeytanı koyuyor, şeytanın vasıtası ile konuşuyor.

Şu bir taneciği de okuyalım da bugün gayri yetsin. Şu bir taneciği de okuyalım da bugün gayri yetsin.

el-Mü'minü keyyisün. "Mü'min zeyrektir." Zeyrek diyorlar, bizim eski mahallemiz vardı, [adı] zeyrek.el-Mü'minü keyyisün. "Mü'min zeyrektir."

Zeyrek diyorlar, bizim eski mahallemiz vardı, [adı] zeyrek.
Ben buna neden zeyrek konmuş diye düşünüp dururdum. Ben buna neden zeyrek konmuş diye düşünüp dururdum.

Keyyis, zeyrek akıllı, aklı evvel sahibi, keskin akıllı, iyi görüşlü. "Keyyis kimdir yâ Resulallah? demişler. Keyyis, zeyrek akıllı, aklı evvel sahibi, keskin akıllı, iyi görüşlü.

"Keyyis kimdir yâ Resulallah? demişler.

Böyle bu kadar çok düşünüyor. Şimdi aya gidene mi diyelim?Böyle bu kadar çok düşünüyor. Şimdi aya gidene mi diyelim? Çok güzel, bak neler bulup icat ediyorlar aya gidiyorlar. Belki yarın güneşe de gidecekler mesela. Çok güzel, bak neler bulup icat ediyorlar aya gidiyorlar. Belki yarın güneşe de gidecekler mesela.

Keyyis bu mudur acaba? Hayır. Keyyis bu mudur acaba?

Hayır.

el-Keyyisü men dâne nefsehu ve amile ba'de'l-mevti. el-Keyyisü men dâne nefsehu ve amile ba'de'l-mevti. "Akıllı adam nefsini biliyor, ondan sonra âhiret için amel eden adamdır." diyerek [tarif ediyor.] "Akıllı adam nefsini biliyor, ondan sonra âhiret için amel eden adamdır." diyerek [tarif ediyor.]

Akıllı, nefsini bilip ölümden sonraki hayatı için hazırlanan, dârı imtihanda imtihanı kazanan adamdır.Akıllı, nefsini bilip ölümden sonraki hayatı için hazırlanan, dârı imtihanda imtihanı kazanan adamdır. Mü'min böyle bir insandır. Keyyis diyerekten [tarif etmiş]. İkinci vasıf; Fafinün. "Fetanet." Mü'min böyle bir insandır. Keyyis diyerekten [tarif etmiş].

İkinci vasıf;

Fafinün. "Fetanet."

Fetanet peygamberlerin de sıfatlarından biridir. Peygamberler aynı zamanda fatindirler.Fetanet peygamberlerin de sıfatlarından biridir. Peygamberler aynı zamanda fatindirler. Zeka sahipleri, hâzıktırlar, her şeylerinde hünerlerinde hâzıktırlar. Zeka sahipleri, hâzıktırlar, her şeylerinde hünerlerinde hâzıktırlar.

Mesela doktora derler ki, "Hâzık doktorun verdiği reçete, rapor ile amel caizdir." Mesela doktora derler ki, "Hâzık doktorun verdiği reçete, rapor ile amel caizdir."

Çünkü sanatında mâhirdir, hâzık. O sana derse ki Ramazan'da orucunu ye, ye orucunu.Çünkü sanatında mâhirdir, hâzık. O sana derse ki Ramazan'da orucunu ye, ye orucunu. Ama dininden haberi olmayan derse sana, zayıfsın ye derse onun sözüne iltifat edilmez.Ama dininden haberi olmayan derse sana, zayıfsın ye derse onun sözüne iltifat edilmez. Doktorun hâzık olması, imanlı ve sanatında da mâhir usta olan insan. Mü'minin ikinci sıfatı da bu. Doktorun hâzık olması, imanlı ve sanatında da mâhir usta olan insan.

Mü'minin ikinci sıfatı da bu.

Üçüncü sıfatı; Hazirün "Daima hazer eder, sakınır." Üçüncü sıfatı;

Hazirün "Daima hazer eder, sakınır."

Sakınır, bana bir yerden zarar gelmesin, kötülük gelmesin, leke gelmesin. Böyle çekingen, hazir. Sakınır, bana bir yerden zarar gelmesin, kötülük gelmesin, leke gelmesin. Böyle çekingen, hazir.

Aynı zamanda; Vikâfün. Vikâf, kıf, "Dur!" derler ya. "Durucudur." Nerede? Aynı zamanda;

Vikâfün. Vikâf, kıf, "Dur!" derler ya. "Durucudur."

Nerede?

Şüpheli bir şey var. Şüpheli bir şey var o şüpheli şeyde durur, ben burada yokum der.Şüpheli bir şey var. Şüpheli bir şey var o şüpheli şeyde durur, ben burada yokum der. Bir ticaret yapacağız ama işte şuradan şunu alacağız buradan bunu vereceğiz.Bir ticaret yapacağız ama işte şuradan şunu alacağız buradan bunu vereceğiz. Bakar söyle, ha bu işin içinde iyilik yok, biraz şüphe var der. Bakar söyle, ha bu işin içinde iyilik yok, biraz şüphe var der. Ben bu işi yapamam der, şüpheli işe sokulmaz. Harama tabi hiç sokulmaz. Ben bu işi yapamam der, şüpheli işe sokulmaz. Harama tabi hiç sokulmaz.

Dün bir kardeş gelmiş, rahatsızım diyor, rahatsızlıklarından şikâyet ediyor. Dün bir kardeş gelmiş, rahatsızım diyor, rahatsızlıklarından şikâyet ediyor.

"Ne iş yapar efendin?" dedim. Meşrubat. Meşrubat denince tabi içkiler de onun içerisine giriyor. "Ne iş yapar efendin?" dedim.

Meşrubat.

Meşrubat denince tabi içkiler de onun içerisine giriyor.

Onları da satar mı? Hayır dedi, onları satmaz. İçkileri satmazmış. İşte bu içtikleri limonataların envaileri. Onları da satar mı?

Hayır dedi, onları satmaz.

İçkileri satmazmış. İşte bu içtikleri limonataların envaileri.

Pekala! Bu içkiler ki çeşitli geliyor.Pekala!

Bu içkiler ki çeşitli geliyor.
Emin olunuz hastalıkların %99u desem kabahat, fazla söylemiş olmam yani.Emin olunuz hastalıkların %99u desem kabahat, fazla söylemiş olmam yani. Hastalıkların çoğu Allahu Teâlâ'nın emrine itaatsizliğin neticesidir. Gerek içkiden ve gerek sâir şeylerden.Hastalıkların çoğu Allahu Teâlâ'nın emrine itaatsizliğin neticesidir. Gerek içkiden ve gerek sâir şeylerden. Allahu Teâlâ'ya olan isyanın cezası olaraktan. Allahu Teâlâ'ya olan isyanın cezası olaraktan. Allah yine bırakmıyor âhirete de, dünyada aklını başına alsın diyerekten çeşitli hastalıklarla filan kiAllah yine bırakmıyor âhirete de, dünyada aklını başına alsın diyerekten çeşitli hastalıklarla filan ki çoğunun da doktorlar da hakkından gelemiyorlar onların, bilemiyorlar! çoğunun da doktorlar da hakkından gelemiyorlar onların, bilemiyorlar!

Ki bunlar hep günahlardan oluyor. Tevbe et! Dinlemiyorlar işte.Ki bunlar hep günahlardan oluyor.

Tevbe et!

Dinlemiyorlar işte.
Tevbe etse, etse de dönse Allah'a mutlaka Allah onun şifasını ihsan edecektir. Tevbe etse, etse de dönse Allah'a mutlaka Allah onun şifasını ihsan edecektir.

Onun için; Vikâfun. Hatalı yerlerde, şüpheli yerlerde, hele haramı gördüğü yerlerdeOnun için;

Vikâfun. Hatalı yerlerde, şüpheli yerlerde, hele haramı gördüğü yerlerde
katiyen katılmaz, gitmez öyle yerlere. katiyen katılmaz, gitmez öyle yerlere.

Tabi bunları teker teker açıklamak kolay bir şey değildir ha.Tabi bunları teker teker açıklamak kolay bir şey değildir ha. Bunları teker teker açıklayamayız, fakat müslüman üstün zekası ile bunları kendisi bulabilecektir. Bunları teker teker açıklayamayız, fakat müslüman üstün zekası ile bunları kendisi bulabilecektir.

Mesela tehlikeli yerler nerelerdir? Mesela tehlikeli yerler nerelerdir?

O şüpheli yerlere gitmeye lüzum yok, şüpheli işleri işlemeye de lüzum yok. O şüpheli yerlere gitmeye lüzum yok, şüpheli işleri işlemeye de lüzum yok.

Bazen soruyorlar, "Biz bunu yapalım mı, buraya da gidelim mi?" Bazen soruyorlar, "Biz bunu yapalım mı, buraya da gidelim mi?"

Benim neyime lazım, Allah [akıl vermiş,] senin aklın fikrin var işte.Benim neyime lazım, Allah [akıl vermiş,] senin aklın fikrin var işte. Şüpheli görüyorsan oraya gitmezsin, kötü görüyorsan, günahlı bir yerse gitmezsin. Şüpheli görüyorsan oraya gitmezsin, kötü görüyorsan, günahlı bir yerse gitmezsin.

Ama şöyle faydası var diye din dereden su getirirler. Kulak asma sen ona. Ama şöyle faydası var diye din dereden su getirirler.

Kulak asma sen ona.

Bir damla zehir bir vücudu yok ediveriyor. Her gün bal kaymakla besliyordun ya.Bir damla zehir bir vücudu yok ediveriyor. Her gün bal kaymakla besliyordun ya. İbadet taatin çok, bol bol herşey var. Fakat bir tanesi bakarsın bir kibrit koca bir evi yakıveriyor.İbadet taatin çok, bol bol herşey var. Fakat bir tanesi bakarsın bir kibrit koca bir evi yakıveriyor. Ufacık bir günah bütün amelleri mahvediveriyor. Allah esirgesin. "Yani asıl müflis kim?" demişler. Ufacık bir günah bütün amelleri mahvediveriyor.

Allah esirgesin.

"Yani asıl müflis kim?" demişler.

Sormuş Resûlullah, "Müflis kime dersiniz siz?" Demişler ki, Sormuş Resûlullah, "Müflis kime dersiniz siz?"

Demişler ki,

"İşte parasını pulunu aklını kaybetmiş, iflas etmiş adam." "İşte parasını pulunu aklını kaybetmiş, iflas etmiş adam."

Yok yok, demiş o değil iflas. Asıl iflas, o adam ki çok amelleri ile geliyor huzura.Yok yok, demiş o değil iflas. Asıl iflas, o adam ki çok amelleri ile geliyor huzura. Namazı, niyazı, tesbihi, kıraat-i Kur'an'ı, hayr u hasenatı bol. Dağlar gibi böyle.Namazı, niyazı, tesbihi, kıraat-i Kur'an'ı, hayr u hasenatı bol. Dağlar gibi böyle. Onları görünce şöyle bir de seviniyor, "Oh!" diyor, kurtardık yakayı paçayı diyor. Onları görünce şöyle bir de seviniyor, "Oh!" diyor, kurtardık yakayı paçayı diyor.

Fakat öteden o alacaklı geliyor, beriden bu alacaklı geliyor derken hepsi mahvoluyor gidiyor. Fakat öteden o alacaklı geliyor, beriden bu alacaklı geliyor derken hepsi mahvoluyor gidiyor.

Öteden, "Kalmadı." diyorlar, "Artık neyini istiyorsunuz, bitti adam, iflas etti." Öteden, "Kalmadı." diyorlar, "Artık neyini istiyorsunuz, bitti adam, iflas etti."

"Yâ Rab! Benim günahlarımı da yükle onun üstüne." diyor. Günahlarım var benim, onun da yok."Yâ Rab! Benim günahlarımı da yükle onun üstüne." diyor. Günahlarım var benim, onun da yok. Ver benim günahlarımdan oraya. Günahları da yüklenerekden, işte belanın da belası o oluyor. Ver benim günahlarımdan oraya.

Günahları da yüklenerekden, işte belanın da belası o oluyor.

Onun için mü'min şüpheli yerlere katiyen sokulmaz ve gitmez. Çocuklarını da göndermez.Onun için mü'min şüpheli yerlere katiyen sokulmaz ve gitmez. Çocuklarını da göndermez. Onların çocukların da hâmisi babasıdır.Onların çocukların da hâmisi babasıdır. Kendi gitmediği yere çocuklarını göndermesi onun vebali de kendi sırtınadır.Kendi gitmediği yere çocuklarını göndermesi onun vebali de kendi sırtınadır. Halbuki insan çocuğunu kendinden daha [fazla] muhafaza eder. Halbuki insan çocuğunu kendinden daha [fazla] muhafaza eder. Kendi uykumuzu feda ederiz, yiyeceğimizden fedakarlık yaparız, "Aman şu çocuğumuz yetişsin!" diyerekten. Kendi uykumuzu feda ederiz, yiyeceğimizden fedakarlık yaparız, "Aman şu çocuğumuz yetişsin!" diyerekten.

Sonra onu böyle cehennemin ortasına atmak da hiç insana yakışır mı ya? Daha? Sonra onu böyle cehennemin ortasına atmak da hiç insana yakışır mı ya?

Daha?

Münîbün. "Tevbekâr olmuş, Allah'a dönmüş." Münîbün. "Tevbekâr olmuş, Allah'a dönmüş."

"Mü'min daima Allah'ına dönmüş, O'nun rızasını arayan, O'na ikbal eden, O'na yüz çeviren kimsedir. "Mü'min daima Allah'ına dönmüş, O'nun rızasını arayan, O'na ikbal eden, O'na yüz çeviren kimsedir.

Bununla beraber; Lâ yec'alu. "Katiyen acelecilik de yoktur." Bununla beraber;

Lâ yec'alu. "Katiyen acelecilik de yoktur."

el-Aceletü mineşşeytan değil mi? "Çünkü acele şeytanın işidir."el-Aceletü mineşşeytan değil mi? "Çünkü acele şeytanın işidir." et-Teenni minerrahmani. "Ağır ağır, düşüne düşüne, sonunu araya araya yapacağın işte hayır vardır." et-Teenni minerrahmani. "Ağır ağır, düşüne düşüne, sonunu araya araya yapacağın işte hayır vardır."

Yoksa öyle acele ile yapılan işlerde hayır yoktur. Onun için mü'min acele etmez işinde.Yoksa öyle acele ile yapılan işlerde hayır yoktur. Onun için mü'min acele etmez işinde. Düşünür taşınır sorar eder filan öyle. Bununla beraber; Düşünür taşınır sorar eder filan öyle.

Bununla beraber;

Âlimün. "Mü'min lâ ilâhe illallah demesi ile, isterse mektepte okumasın hiçbir şey bilmesin yine alimdir." Âlimün. "Mü'min lâ ilâhe illallah demesi ile, isterse mektepte okumasın hiçbir şey bilmesin yine alimdir."

Allahu Teâlâ'nın verdiği kafa kâfidir. O tahsil-i ilim derse o başka, o daha üstün.Allahu Teâlâ'nın verdiği kafa kâfidir. O tahsil-i ilim derse o başka, o daha üstün. Fakat tahsil-i ilim etmediği halde dağda bile yetişmiş olsa, Fakat tahsil-i ilim etmediği halde dağda bile yetişmiş olsa, hiç ondaki Allahu Teâlâ'nın verdiği zeka kâfidir onun ilmine. hiç ondaki Allahu Teâlâ'nın verdiği zeka kâfidir onun ilmine. Onunla paçayı kurtarır, bununla beraber ilmi de tahsil etmekten geri kalmaz. Onunla paçayı kurtarır, bununla beraber ilmi de tahsil etmekten geri kalmaz.

"Alimdir, bir de ancak ilmi ile beraber." Veri'un. "Bir de verâ sahibidir." "Alimdir, bir de ancak ilmi ile beraber." Veri'un. "Bir de verâ sahibidir."

Verâ takvânın üstünde bir sıfattır.Verâ takvânın üstünde bir sıfattır. Takvâ haramlı ve şüpheli şeylerden, günah şeylerden kaçınmayı emreder. Verâ onun daha üstündedir. Takvâ haramlı ve şüpheli şeylerden, günah şeylerden kaçınmayı emreder. Verâ onun daha üstündedir.

Ki burada size galiba Hz İmam Azam'ın babasını misal versek olur. Ki burada size galiba Hz İmam Azam'ın babasını misal versek olur.

Abdest alırken sudan gelen bir elmayı ısırmış, ısırmasıyla pişmanlıkta gelmiş içine.Abdest alırken sudan gelen bir elmayı ısırmış, ısırmasıyla pişmanlıkta gelmiş içine. Halbuki sudan gelene elmayı yemekte de beis yoktur. Bize göre öyle ehemmiyetsiz bir şeydir.Halbuki sudan gelene elmayı yemekte de beis yoktur. Bize göre öyle ehemmiyetsiz bir şeydir. Düşmüştür zaten, koparılmamış, kendiliğinden gidiyor.Düşmüştür zaten, koparılmamış, kendiliğinden gidiyor. Nasıl olsa ileride zayi olacak, ya bir hayvan yiyecek ya bir zayiata uğrayacak. Nasıl olsa ileride zayi olacak, ya bir hayvan yiyecek ya bir zayiata uğrayacak.

Ama bunu ben niye ısırdım, sahibinden izin almadan niye yedim diyerekten gidipAma bunu ben niye ısırdım, sahibinden izin almadan niye yedim diyerekten gidip sahibini arayıp helallik alması gibi. Bunun benzerleri de çok. sahibini arayıp helallik alması gibi. Bunun benzerleri de çok.

Mesela Beyazıd-ı Bestami hazretleri hakkında da söylerler. Mesela Beyazıd-ı Bestami hazretleri hakkında da söylerler.

Bir yerden bir şey almış da, alırken aldığı şeylerin içerisineBir yerden bir şey almış da, alırken aldığı şeylerin içerisine o memleketin karıncalarından bazı karıncalar karışmış. o memleketin karıncalarından bazı karıncalar karışmış. Gelince bakmış ki, "Aa, bu karıncalar, vah demiş bunlar o memleketin karıncaları.Gelince bakmış ki, "Aa, bu karıncalar, vah demiş bunlar o memleketin karıncaları. Biz buraya getirdik onları, bunlar şimdi gariptir. Biz buraya getirdik onları, bunlar şimdi gariptir. Ta oraya kadar tekrar gitmiş, o memleketin olduğu yerlere bırakmış onları ki gitsinler yuvalarına diyerekten. Ta oraya kadar tekrar gitmiş, o memleketin olduğu yerlere bırakmış onları ki gitsinler yuvalarına diyerekten.

Bunlar ince iş! Şimdi bunlar mü'minlerin sıfatı kardeş!Bunlar ince iş!

Şimdi bunlar mü'minlerin sıfatı kardeş!
Şimdi teraziye kendimizi koyacağız, bunları da yanı başına koyacağız. Her gün kendimizi ölçeceğiz. Şimdi teraziye kendimizi koyacağız, bunları da yanı başına koyacağız. Her gün kendimizi ölçeceğiz.

Bakalım bunlardan bizde bir şey var mı yok mu? Bakalım bunlardan bizde bir şey var mı yok mu?

Yoksa kazanmaya çalışacağız, varsa şükredip arttırmaya çalışacağız. Yoksa kazanmaya çalışacağız, varsa şükredip arttırmaya çalışacağız.

Bunun arkasından şimdi münafığı tarif ediyor. Münafık. Münafık nedir? Bunun arkasından şimdi münafığı tarif ediyor. Münafık.

Münafık nedir?

Ve'l-münâfiku hümezetün. "Münafık hümezedir." Ve'l-münâfiku hümezetün. "Münafık hümezedir."

Veylüllikülli sûresini Hamdi Efendi'nin tefsirinden oku. Çok yazmış, söylemeye vakit yok bunları.Veylüllikülli sûresini Hamdi Efendi'nin tefsirinden oku. Çok yazmış, söylemeye vakit yok bunları. Üç beş sayfa var, hümezeyi tarif ediyor. En nihayet aklımda kalan şu kısmı kalmış. Üç beş sayfa var, hümezeyi tarif ediyor. En nihayet aklımda kalan şu kısmı kalmış.

Hümeze, mehmuzdan getirmiş.Hümeze, mehmuzdan getirmiş. Mehmuz diyerekten, süvari askerleri ayaklarına bir demir parçası takarlar, Mehmuz diyerekten, süvari askerleri ayaklarına bir demir parçası takarlar, iki de bir onunla hayvana vurur da hayvanı koşturmak için kullandıkları bir şey. iki de bir onunla hayvana vurur da hayvanı koşturmak için kullandıkları bir şey. Hümeze de böyle incitici bir şey. Yani ona misal. Hümeze de böyle incitici bir şey. Yani ona misal. Yani hayvanı o nasıl ayağını vura vura incitiyor, hümeze de öyle bir huy ki etrafındaki insanları incitiyor. Yani hayvanı o nasıl ayağını vura vura incitiyor, hümeze de öyle bir huy ki etrafındaki insanları incitiyor.

Münafık da böyledir. Etrafındaki insanları incitme sıfatı var kendisinde, incitir herkesi.Münafık da böyledir. Etrafındaki insanları incitme sıfatı var kendisinde, incitir herkesi. Acı söyler, ters söyler, dik söyler. Münakaşa yapar mahcup eder. Acı söyler, ters söyler, dik söyler. Münakaşa yapar mahcup eder.

Kendi benliğini, büyüklüğünü, üstün sıfatlarını meydana koymak için böyle şeylere girişmek câiz değildir.Kendi benliğini, büyüklüğünü, üstün sıfatlarını meydana koymak için böyle şeylere girişmek câiz değildir. Münakaşa katiyen câiz değildir. İmam Azam hazretleri diyor ki; Münakaşa katiyen câiz değildir.

İmam Azam hazretleri diyor ki;

"Biz münakaşayı dinin üstünlüğünü ispat için yapıyorduk."Biz münakaşayı dinin üstünlüğünü ispat için yapıyorduk. Din üstünlüğünü ilimlerimizle izhar için yapıyorduk. Din üstünlüğünü ilimlerimizle izhar için yapıyorduk. Bugünün insanı ise kendi şerefinin yükselmesi için yapıyor." Aradaki fark çok büyüktür.Bugünün insanı ise kendi şerefinin yükselmesi için yapıyor."

Aradaki fark çok büyüktür.
Öne dini katıyor ama asıl hüner kendindeki kemali göstermek.Öne dini katıyor ama asıl hüner kendindeki kemali göstermek. Kendindeki kemali gösterip karşısındakini yenmek içinKendindeki kemali gösterip karşısındakini yenmek için kullanılan sözlere münakaşa diyorlar ki, katiyen câiz değildir.kullanılan sözlere münakaşa diyorlar ki, katiyen câiz değildir. İnsanı bazen büyük günahlara kadar sürükler götürür. Münafığın sıfatıdır yani hümeze. İnsanı bazen büyük günahlara kadar sürükler götürür.

Münafığın sıfatıdır yani hümeze.

Lümezetün. Hümezenin ardında bir de lümezesi var değil mi? Veylün li-külli hümezetin lümezetin. Lümezetün.

Hümezenin ardında bir de lümezesi var değil mi?

Veylün li-külli hümezetin lümezetin.

Hümeze anlattık ya, inciten. Hatta Hamdi Efendi diyor ki bazı insanlar şöyle bir bakışları olur ya.Hümeze anlattık ya, inciten. Hatta Hamdi Efendi diyor ki bazı insanlar şöyle bir bakışları olur ya. Şöyle sert bir bakış. O bakış da bu hümezenin altına girer diyor.Şöyle sert bir bakış. O bakış da bu hümezenin altına girer diyor. Herife baktın mıydı, "Ha, bunda hayır yok." derler çekilir gider. Bakıştan korkar, bakışı ile korkutur. Herife baktın mıydı, "Ha, bunda hayır yok." derler çekilir gider. Bakıştan korkar, bakışı ile korkutur. Bu da incitmedir insanı der. Bakışla incitmek. Bu da câiz değil. Lümeze ise, burada lümeze için demiş ki; Bu da incitmedir insanı der. Bakışla incitmek. Bu da câiz değil.

Lümeze ise, burada lümeze için demiş ki;

Şerifü'l-ekl. "Yemeğe meraklı." Yemeğe meraklı, karıncı. Efendimiz, "Yediklerin ne oluyor?" dedi. Şerifü'l-ekl. "Yemeğe meraklı."

Yemeğe meraklı, karıncı.

Efendimiz, "Yediklerin ne oluyor?" dedi.

Mâlum yâ Resûlallah ne olacak işte. Ha, işte o ne oluyorsa dünyan bu.Mâlum yâ Resûlallah ne olacak işte.

Ha, işte o ne oluyorsa dünyan bu.
Sen de demek ki hep buna heves ettin. Onun için karnının adamı, boğazının adama diyorlar ya. Sen de demek ki hep buna heves ettin. Onun için karnının adamı, boğazının adama diyorlar ya. Karnının boğazının adamı olan adam da hayır olmuyor yani. Derdi imanı boğazı ve karnı. Karnının boğazının adamı olan adam da hayır olmuyor yani. Derdi imanı boğazı ve karnı.

Onun için ondan sen bir hayır bekleme. Hutametün. "Bir de hutame var." Onun için ondan sen bir hayır bekleme.

Hutametün. "Bir de hutame var."

Hümezetin, lümezetin, hutametin. Hutame, cehennemdeki katların bir adı.Hümezetin, lümezetin, hutametin.

Hutame, cehennemdeki katların bir adı.
Dördüncü katın adı mıydı neydi hatırımda yok ama. Yani oraya atılacak insanlar da ayrı. Dördüncü katın adı mıydı neydi hatırımda yok ama. Yani oraya atılacak insanlar da ayrı. Her yerin, her katın adamı ayrı. Her yerin, her katın adamı ayrı.

Bu hutame de, o kattır ama buradaki mânası, "Merhametsiz, şevkatsiz, kırıcı, yakıcı." Bu hutame de, o kattır ama buradaki mânası, "Merhametsiz, şevkatsiz, kırıcı, yakıcı."

O sıfatlar kimde varsa, kendisinde merhametsiz, şevkatsizlik, kırıcılık, yıkıcılık kimde varsa O sıfatlar kimde varsa, kendisinde merhametsiz, şevkatsizlik, kırıcılık, yıkıcılık kimde varsa münafık sıfatlarından kendisine bir sıfat var demektir. Kurtulması lazım. münafık sıfatlarından kendisine bir sıfat var demektir. Kurtulması lazım.

Lâ yakifu inde şübhetin. "Şüpheli bir şey de durmaz." Lâ yakifu inde şübhetin. "Şüpheli bir şey de durmaz."

Piyangoyu çektik bize bir apartman çıktı, bize güzel bir otomobil çıktı. Piyangoyu çektik bize bir apartman çıktı, bize güzel bir otomobil çıktı. Bunda şüphe var mı filan diye de lüzum bile görmez sormaya, hemen arabaya bindiği ile yallah gider. Bunda şüphe var mı filan diye de lüzum bile görmez sormaya, hemen arabaya bindiği ile yallah gider.

Ve lâ inde muharramin. "Ne haramın yanında duruyor ne de böyle şüpheli şeylerin arasında duruyor." Ve lâ inde muharramin. "Ne haramın yanında duruyor ne de böyle şüpheli şeylerin arasında duruyor."

Yani eline geçeni yiyip yan geliyor demek. Ke-hâtibi'l-leyli. Bu Araplarca meşhur bir tâbir. Yani eline geçeni yiyip yan geliyor demek.

Ke-hâtibi'l-leyli.

Bu Araplarca meşhur bir tâbir.

Ke-hâtibi'l-leyli. "Gece odun taşıyan insan." Ke-hâtibi'l-leyli. "Gece odun taşıyan insan."

Gece karanlıkta ormana girmiş, odunları arkana almışsın o ağaçların arkasından geçmek.Gece karanlıkta ormana girmiş, odunları arkana almışsın o ağaçların arkasından geçmek. Önünde çukurlar olur, şunlar olur, dikenler olur, bilmem neler olur.Önünde çukurlar olur, şunlar olur, dikenler olur, bilmem neler olur. Gözü görmez artık, o odunu kaçırmaya çalışır ve birçok tehlikelere de tabii o arada düşer. Gözü görmez artık, o odunu kaçırmaya çalışır ve birçok tehlikelere de tabii o arada düşer.

Ona da ke-hâtibi'l-leyli diyorlar. Gece odun taşıyan adam gibi korkusu yok.Ona da ke-hâtibi'l-leyli diyorlar. Gece odun taşıyan adam gibi korkusu yok. Günahlara; O da günah! Olsun. Bu da günah! Günahlara;

O da günah!

Olsun.

Bu da günah!

"Olsun." diyor, "Sonra tevbe ederim." mi diyor ne diyor. "Olsun." diyor, "Sonra tevbe ederim." mi diyor ne diyor.

Lâ yübâlî min eyne'ktesebe. "Nereden kazandığına dikkat etmiyor." Lâ yübâlî min eyne'ktesebe. "Nereden kazandığına dikkat etmiyor."

Kazancına dikkat etmiyor, bu kazanç bana helal midir demiyor. Kazancına dikkat etmiyor, bu kazanç bana helal midir demiyor.

Ve lâ fî mâ enfeka. "Verdiği yere de dikkat etmiyor." Buraya bu layık mıdır? Ve lâ fî mâ enfeka. "Verdiği yere de dikkat etmiyor."

Buraya bu layık mıdır?

Bunu ben kazandım alın teri ile bu benim hakkım.Bunu ben kazandım alın teri ile bu benim hakkım. Bunu ben buraya verirsem ne olur, sevap mı kazanırım yoksa günah mı kazanırım bunu da aradığı yok. Bunu ben buraya verirsem ne olur, sevap mı kazanırım yoksa günah mı kazanırım bunu da aradığı yok.

Sonra yaparız sonra. Demek ki mü'min sıfatıyla münafık sıfatlarını bu sözde karşılaştırılmış olduk. Sonra yaparız sonra.

Demek ki mü'min sıfatıyla münafık sıfatlarını bu sözde karşılaştırılmış olduk.

Bunu da Hz. Enes radıyallahu anh Efendimiz beyan buyurmuşlar. Gelecek dersimiz; Bunu da Hz. Enes radıyallahu anh Efendimiz beyan buyurmuşlar.

Gelecek dersimiz;

el-Mü'minu ke'l-ğarîbi fi'd-dünyâ.... el-Mü'minu ke'l-ğarîbi fi'd-dünyâ....

İnşaallah Allah sağlık âfiyet verirse derste ondan bahsetmeye çalışırız. İnşaallah Allah sağlık âfiyet verirse derste ondan bahsetmeye çalışırız.

Lillahi'l-Fâtiha. Lillahi'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2