Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Müslüman Olmanın Şartları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Recep 1407 / 15.03.1987
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hastaları Yemeye, İçmeye Zorlamayın!, Sokağa İlk Giren Olma!, Dinimizin İncelikleri, Ayıplayıcı Olmayın!, Allah’ın Lânetiyle | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Müslüman Olmanın Şartları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Recep 1407 / 15.03.1987
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hastaları Yemeye, İçmeye Zorlamayın!, Sokağa İlk Giren Olma!, Dinimizin İncelikleri, Ayıplayıcı Olmayın!, Allah’ın Lânetiyle | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmüBismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü
alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. Seyyidinâ ve senedinâ ve Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.Seyyidinâ ve senedinâ ve Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emma ba'd. Fa'lemû eyyühe'l-ihvân.Ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emma ba'd.

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân.
Fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'llâh.Fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'llâh. Ve efdele'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu Teâlâ aleyhi ve sellemVe efdele'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu Teâlâ aleyhi ve sellem ve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ. Ve külle muhdesetin bid'atün. Ve külle bid'atin dalâletün.ve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ. Ve külle muhdesetin bid'atün. Ve külle bid'atin dalâletün. Ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl.

Lâ tükrihû merdâküm ale't-taâmi ve'ş-şerâbi fe-inne'llâhe yut'imühüm ve yeskîhim. Lâ tükrihû merdâküm ale't-taâmi ve'ş-şerâbi fe-inne'llâhe yut'imühüm ve yeskîhim.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kal. Aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn! Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kal.

Aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allahu Teâlâ hazretleri ibadet ve taatlerinizi kabul eylesin. Receb-i şerîfinizi mübarek eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri ibadet ve taatlerinizi kabul eylesin. Receb-i şerîfinizi mübarek eylesin. Efendimiz hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerini okumaya ve izaha geçmezden önce,Efendimiz hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerini okumaya ve izaha geçmezden önce, onun rûh-i pâkine sevgimizin, saygımızın, bağlılığımızın, ümmetliğimizin nişânesi olmak üzereonun rûh-i pâkine sevgimizin, saygımızın, bağlılığımızın, ümmetliğimizin nişânesi olmak üzere bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım ve onun âlinin, ashâbının, etbâının,bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım ve onun âlinin, ashâbının, etbâının, sâir enbiyâ ve mürselîn ve evliyâullahın sâdât ve meşâyih-ı turuk-u aliyyemizin,sâir enbiyâ ve mürselîn ve evliyâullahın sâdât ve meşâyih-ı turuk-u aliyyemizin, fatihlerin, şehitlerin, gâzilerin, mücahitlerin ruhlarına ve âhirete göçmüş olan fatihlerin, şehitlerin, gâzilerin, mücahitlerin ruhlarına ve âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerimizin, akrabamızın, yakınlarımızın, bize dua vasiyet etmiş olanların,bütün sevdiklerimizin, akrabamızın, yakınlarımızın, bize dua vasiyet etmiş olanların, bizden boynu bükük dua bekleyenlerin ruhlarına, cümle hayrât u hasenât sahiplerinin ruhlarına,bizden boynu bükük dua bekleyenlerin ruhlarına, cümle hayrât u hasenât sahiplerinin ruhlarına, kendisinden feyiz aldığımız şeyhlerimiz, hocalarımız ve hâsseten kendisinden feyiz aldığımız şeyhlerimiz, hocalarımız ve hâsseten Muhammed Zahid Bursevî Hocamız'ın ruhuna, okuduğumuz kitabı telif eylemiş olanMuhammed Zahid Bursevî Hocamız'ın ruhuna, okuduğumuz kitabı telif eylemiş olan Gümüşhanevî Hocamız'ın, bu hadîs-i şerîfleri bize nakil ve rivayet etmiş olan hadis alimlerininGümüşhanevî Hocamız'ın, bu hadîs-i şerîfleri bize nakil ve rivayet etmiş olan hadis alimlerinin ve râvilerinin ruhlarına, uzaktan ve yakından buraya teşrif etmiş, gelmiş olanve râvilerinin ruhlarına, uzaktan ve yakından buraya teşrif etmiş, gelmiş olan siz cemaat kardeşlerimizin ve âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarınasiz cemaat kardeşlerimizin ve âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olması ve biz yaşayan müslümanların da Rabbimiz'in rızasına uygun ömür sürmemiz,hediye olması ve biz yaşayan müslümanların da Rabbimiz'in rızasına uygun ömür sürmemiz, Kur'ân-ı Kerîm'in yolunda yürümemiz, Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfine sünnet-i seniyyesineKur'ân-ı Kerîm'in yolunda yürümemiz, Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfine sünnet-i seniyyesine uygun yaşamamız ve Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna sevdiği, razı olduğuuygun yaşamamız ve Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olsun diye, bunları okuyalım, ruhlarına hediye edelim. kullar olarak varmamıza vesile olsun diye, bunları okuyalım, ruhlarına hediye edelim.

Hadîs-i şerîfler Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 479. sayfasının başından itibarendir. Hadîs-i şerîfler Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 479. sayfasının başından itibarendir.

Birinci hadîs-i şerîfi Câbir radyallahu anh rivayet eylemiş. Ukbe radyallahu anh'ten de bir rivayeti var.Birinci hadîs-i şerîfi Câbir radyallahu anh rivayet eylemiş. Ukbe radyallahu anh'ten de bir rivayeti var. Tirmizî, İbn Mâce, Taberânî, Müstedrek, Beyhâkî rivayet eylemiş. Tirmizî, İbn Mâce, Taberânî, Müstedrek, Beyhâkî rivayet eylemiş.

Peygamber Efendimiz; hastaya yapılacak muamele ile ilgili bize bir tavsiyede bulunuyor. Peygamber Efendimiz; hastaya yapılacak muamele ile ilgili bize bir tavsiyede bulunuyor.

Şöyle buyuruyor: Lâ tükrihû merdâküm ale't-taâmi ve'ş-şerâb. Şöyle buyuruyor:

Lâ tükrihû merdâküm ale't-taâmi ve'ş-şerâb.
"Hastalarınızı yemek yemeye, su içmeye ikrah etmeyin, zorlamayın."Hastalarınızı yemek yemeye, su içmeye ikrah etmeyin, zorlamayın. Baskı yapmayın; 'İlla ye, illa iç.' diye onlara tazyikte bulunmayın."Baskı yapmayın; 'İlla ye, illa iç.' diye onlara tazyikte bulunmayın." Fe-inna'llâhe yut'imühüm ve yeskîhim. "Çünkü onları Allahu Teâlâ yedirir, içirir." Fe-inna'llâhe yut'imühüm ve yeskîhim. "Çünkü onları Allahu Teâlâ yedirir, içirir."

Mânevî bakımdan onları takviye eder, besler, kuvvetlendirir.Mânevî bakımdan onları takviye eder, besler, kuvvetlendirir. Yemese de, yememesi belki hastalığı daha çabuk yenmesine, alt etmesine faydalı olabilir. Yemese de, yememesi belki hastalığı daha çabuk yenmesine, alt etmesine faydalı olabilir.

O bakımdan Peygamber Efendimiz; "İsteksiz oldukları zaman onları zorlamayın." buyurmuş. O bakımdan Peygamber Efendimiz; "İsteksiz oldukları zaman onları zorlamayın." buyurmuş.

İkinci hadîs-i şerîf: Lâ tekün evvele men yedhulü's-sûka ve la tekün ev âhireİkinci hadîs-i şerîf:

Lâ tekün evvele men yedhulü's-sûka ve la tekün ev âhire
men yahrücü fe-inne fîhâ bâda'ş-şeytânü ve ferrah. men yahrücü fe-inne fîhâ bâda'ş-şeytânü ve ferrah.

Hatîb-i Bağdâdî, Selman radıyallahu anh'ten rivayet eylemiş. Hatîb-i Bağdâdî, Selman radıyallahu anh'ten rivayet eylemiş.

-Bu birinci hadîs-i şerîfte biraz sonradan hatırıma geldi.-Bu birinci hadîs-i şerîfte biraz sonradan hatırıma geldi. Hasta çocuk olur, yemesi lazımdır, biraz zayıf düşmüştür, hastalığının gereği Hasta çocuk olur, yemesi lazımdır, biraz zayıf düşmüştür, hastalığının gereği onun biraz yemek yemesidir; hususi durumlar müstesna.onun biraz yemek yemesidir; hususi durumlar müstesna. Burada hastanın hoşça tutulması, onun gönlünün kırılmaması, çok fazla tazyik yapılmaması,Burada hastanın hoşça tutulması, onun gönlünün kırılmaması, çok fazla tazyik yapılmaması, normal ölçülerin içinde yemeye, içmeye zorlamamak tarzındadır. normal ölçülerin içinde yemeye, içmeye zorlamamak tarzındadır.

Ben ameliyat olduğum zamanları hatırlıyorum;Ben ameliyat olduğum zamanları hatırlıyorum; insan yemek yediği zaman ağzında lastik çiğniyor gibi oluyor.insan yemek yediği zaman ağzında lastik çiğniyor gibi oluyor. Bir iki gün yemek yemedikten sonra hiç yemek istemiyor.Bir iki gün yemek yemedikten sonra hiç yemek istemiyor. Yavaş yavaş, çiğneye çiğneye yutarak alıştı mı ikinci yemek daha kolay yeniyor,Yavaş yavaş, çiğneye çiğneye yutarak alıştı mı ikinci yemek daha kolay yeniyor, üçüncüsü daha kolay yeniliyor. Bu gibi durumlarda hastalığın gereği olaraküçüncüsü daha kolay yeniliyor.

Bu gibi durumlarda hastalığın gereği olarak
yemesi gereken şeyler olunca onları yiyecek, ilaç niyetine zorlayarak da olsayemesi gereken şeyler olunca onları yiyecek, ilaç niyetine zorlayarak da olsa yutacak yiyecek içecek ki neşvü nema bulsun vücudu, hastalığı yenebilsin.yutacak yiyecek içecek ki neşvü nema bulsun vücudu, hastalığı yenebilsin. Normal şartlar altında zorlamak uygun değil.Normal şartlar altında zorlamak uygun değil. Hastalığı gerektiriyorsa yemesi gereken şeyleri yer, yememesi gereken şeyleri yemez. Hastalığı gerektiriyorsa yemesi gereken şeyleri yer, yememesi gereken şeyleri yemez.

Bir de işin mânevî tarafına kısaca işaret edelim ki hastalık, Allahu Teâlâ hazretlerininBir de işin mânevî tarafına kısaca işaret edelim ki hastalık, Allahu Teâlâ hazretlerinin ilk bakışta kıymeti anlaşılmayan bir ikramıdır. Çünkü hastanın günahları affolunur.ilk bakışta kıymeti anlaşılmayan bir ikramıdır. Çünkü hastanın günahları affolunur. Hastanın günahları anasından doğduğu günde defter-i âmâli nasıl tertemiz ise öyle silinir.Hastanın günahları anasından doğduğu günde defter-i âmâli nasıl tertemiz ise öyle silinir. Amel defteri tertemiz olur. Amel defteri tertemiz olur.

"Hadi bakalım, yeniden işe başla, bundan sonra defterini temiz tut." demiş gibi olur. "Hadi bakalım, yeniden işe başla, bundan sonra defterini temiz tut." demiş gibi olur.

Duası makbuldür; onun için hastanın yanına gittiğinde insan onun duasını da istemeli.Duası makbuldür; onun için hastanın yanına gittiğinde insan onun duasını da istemeli. Sen ona dua edersin; "Allah şifa versin." dersin. Sen ona dua edersin; "Allah şifa versin." dersin.

"Bizi de duadan unutma." diye onun da duasını almaya çalışmak iyidir. "Bizi de duadan unutma." diye onun da duasını almaya çalışmak iyidir.

Ateşli hastalıklar, amansız hastalıklar insanın günahlarının affınaAteşli hastalıklar, amansız hastalıklar insanın günahlarının affına ve mânevî bakımdan derecesinin yükselmesine sebep oluyor. ve mânevî bakımdan derecesinin yükselmesine sebep oluyor.

Onun için Peygamber Efendimiz burada buyurdu ki; Onun için Peygamber Efendimiz burada buyurdu ki;

"Allah mânevî bakımdan onları doyurur, kandırır, besler." "Allah mânevî bakımdan onları doyurur, kandırır, besler."

Çünkü hastanın durumu eğer sabrederse Allah indinde makbul bir durum oluyor.Çünkü hastanın durumu eğer sabrederse Allah indinde makbul bir durum oluyor. Sabretmezse, şikâyet ederse o zaman sevabı kaçırıyor. Sabretmezse, şikâyet ederse o zaman sevabı kaçırıyor.

Gelen ziyaretçilere, hele bir "Nasılsın?" diye sorsun bir sürü şikâyet. Gelen ziyaretçilere, hele bir "Nasılsın?" diye sorsun bir sürü şikâyet.

Belim ağrıyor, karnım sızlıyor, şurası öyle, burası böyle, işte dün gece hiç uyuyamadım daBelim ağrıyor, karnım sızlıyor, şurası öyle, burası böyle, işte dün gece hiç uyuyamadım da bir sürü şikâyetler; Allah'ı şikâyet eder gibi. Tabi onlar derecesini düşürür.bir sürü şikâyetler; Allah'ı şikâyet eder gibi. Tabi onlar derecesini düşürür. Sabredecek, tesbih edecek, Allah'ın kaderine razı olacak, edebini takınacak.Sabredecek, tesbih edecek, Allah'ın kaderine razı olacak, edebini takınacak. O zaman hastalıktan büyük sevaplar kazanmış olarak kalkar, defter-i âmâli paklanmış olur.- O zaman hastalıktan büyük sevaplar kazanmış olarak kalkar, defter-i âmâli paklanmış olur.-

İkinci hadîs-i şerif, çarşı âdâbıyla ilgili. Selman radyallahu anh'ten rivayet edilmiş. İkinci hadîs-i şerif, çarşı âdâbıyla ilgili. Selman radyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

Peygamber Efendimiz şöyle diyor: Lâ tekün. "Olma!"Peygamber Efendimiz şöyle diyor:

Lâ tekün. "Olma!"
Evvele men yedhulü's-sûka ve la tekün âhire men yahrücü.Evvele men yedhulü's-sûka ve la tekün âhire men yahrücü. "Çarşıya ilk giren kimse sen olma, en son çıkan kimse de sen olma."Çarşıya ilk giren kimse sen olma, en son çıkan kimse de sen olma. Çarşıya, pazara, panayıra, pazar yerine ilk giren sen olma, en son çıkan da sen olma."Çarşıya, pazara, panayıra, pazar yerine ilk giren sen olma, en son çıkan da sen olma." Fe-inne fîhâ bâda'ş-şeytânü ve ferrah. "Çünkü şeytan orada yumurta yumurtlar ve civcivler. Fe-inne fîhâ bâda'ş-şeytânü ve ferrah. "Çünkü şeytan orada yumurta yumurtlar ve civcivler. Şeytan orada yumurtasını yumurtlar ve civcivini çıkarır." Şeytan orada yumurtasını yumurtlar ve civcivini çıkarır."

Bu "çarşı pazar" denilen yerlerde şeytanın işi çoktur ve oralarda çok insanlara çok günahlar işlettirir.Bu "çarşı pazar" denilen yerlerde şeytanın işi çoktur ve oralarda çok insanlara çok günahlar işlettirir. O bakımdan oraya ilk giren olma, son çıkan olma. O bakımdan oraya ilk giren olma, son çıkan olma.

İlk girmek, hırstan oluyor son çıkmak da hırstan oluyor.İlk girmek, hırstan oluyor son çıkmak da hırstan oluyor. Ticarete, pazara öyle hırsı var ki herkesten evvel gelmiş, herkesten sonra çıkıyor. Ticarete, pazara öyle hırsı var ki herkesten evvel gelmiş, herkesten sonra çıkıyor.

Şöyle münasip bir zamanda, acele etmeden;Şöyle münasip bir zamanda, acele etmeden; Sübhâna'llâhi ve'l-hamdü li'llâhi ve lâ ilâhe illallâhu va'llâhu ekber, Sübhâna'llâhi ve'l-hamdü li'llâhi ve lâ ilâhe illallâhu va'llâhu ekber, ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ bi'llâhi'l-aliyyi'l-azîm gibi, Lâ ilâhe illallah gibi,ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ bi'llâhi'l-aliyyi'l-azîm gibi, Lâ ilâhe illallah gibi, Sübhanallah gibi tesbihler çekerek girmek uygundur.Sübhanallah gibi tesbihler çekerek girmek uygundur. Hatta insan müşteri olarak girdiği zaman da oranın şeytanlı bir yer olduğunu bilerek, Hatta insan müşteri olarak girdiği zaman da oranın şeytanlı bir yer olduğunu bilerek, tesbihler çekerek girecek. Hakikaten orada yalan yere yemin edilir, müşteriler aldatılır.tesbihler çekerek girecek.

Hakikaten orada yalan yere yemin edilir, müşteriler aldatılır.
Dünya hırsından, para hırsından dolayı çeşitli şeyler olabiliyor.Dünya hırsından, para hırsından dolayı çeşitli şeyler olabiliyor. Halbuki insan doğru konuşmalı, malını fazla methetmemeli, ayıbını saklamamalı,Halbuki insan doğru konuşmalı, malını fazla methetmemeli, ayıbını saklamamalı, yumuşak başlılıkla alışveriş yapmalı, sert pazarlık yapmamalı, kalp kırmamalı,yumuşak başlılıkla alışveriş yapmalı, sert pazarlık yapmamalı, kalp kırmamalı, Allah'ın rızasını gözetmeye dikkat etmeli. Allah'ın rızasını gözetmeye dikkat etmeli.

Onlara dikkat edilmiyor, insanlar birbirlerini aldatmaya fırsat kolluyorlar,Onlara dikkat edilmiyor, insanlar birbirlerini aldatmaya fırsat kolluyorlar, malın içine hile karıştırıyorlar. Tereyağı alıyorsun, içinden patates çıkıyor; malın içine hile karıştırıyorlar. Tereyağı alıyorsun, içinden patates çıkıyor; başka şey alıyorsun başka şey çıkıyor; güzel yerlerinden koy diyorsun,başka şey alıyorsun başka şey çıkıyor; güzel yerlerinden koy diyorsun, kese kağıdının içinden çürük çıkıyor.kese kağıdının içinden çürük çıkıyor. "O kadar da dikkat ettim; bunu nasıl koydu?" diye, hayret ediyorsun. "O kadar da dikkat ettim; bunu nasıl koydu?" diye, hayret ediyorsun.

Ondan sonra tartısı eksik çıkıyor vesaire.Ondan sonra tartısı eksik çıkıyor vesaire. Bunların hepsi günahtır, çok büyük günahlar yüklenmiş oluyorlar.Bunların hepsi günahtır, çok büyük günahlar yüklenmiş oluyorlar. Tabi bu devirde Allah'tan korkan tüccar da azaldı.Tabi bu devirde Allah'tan korkan tüccar da azaldı. Pazarcı bira şişesini yanına koyuyor; bir ondan içiyor bir mal satıyor, bir ondan içiyor bir mal satıyor. Pazarcı bira şişesini yanına koyuyor; bir ondan içiyor bir mal satıyor, bir ondan içiyor bir mal satıyor.

İşin mânevî tarafını düşünenler azaldı. Azaldı ama biz dinimize sımsıkı sarılacağız.İşin mânevî tarafını düşünenler azaldı. Azaldı ama biz dinimize sımsıkı sarılacağız. Hani asker, düşmanın karşısında bozulduğu zaman geriye kaçıyor; o geriye kaçmak büyük günahtır. Hani asker, düşmanın karşısında bozulduğu zaman geriye kaçıyor; o geriye kaçmak büyük günahtır.

el-Firârü yevme'z-zahf. "Büyük günahlardan birisi de; düşmanla çarpışırken geriye kaçmaktır." el-Firârü yevme'z-zahf. "Büyük günahlardan birisi de; düşmanla çarpışırken geriye kaçmaktır."

Kaçmayacak, sebat edecek. Ancak bir harp hilesi taktiği sebebiyle kaçar.Kaçmayacak, sebat edecek. Ancak bir harp hilesi taktiği sebebiyle kaçar. Düşmanı çevirmek için kaçar gibi görünür. Düşmanı çevirmek için kaçar gibi görünür.

"Geri çekilin de biz arkadan çevirelim." filan diye emir gelmiştir."Geri çekilin de biz arkadan çevirelim." filan diye emir gelmiştir. Askerî bir hile, çünkü harp hiledir, hileyle karşı tarafı yeneceksin; o olur.Askerî bir hile, çünkü harp hiledir, hileyle karşı tarafı yeneceksin; o olur. Aksi takdirde kaçmak büyük günahtır. Aksi takdirde kaçmak büyük günahtır.

İşte insanın dininde sebat göstermesi, kaçanların arasında düşmanın karşısında sebat gösterip deİşte insanın dininde sebat göstermesi, kaçanların arasında düşmanın karşısında sebat gösterip de onunla cihada devam etmesi; onu kahramanların hâline getirir. Çok sevap kazanmasına sebep olur. onunla cihada devam etmesi; onu kahramanların hâline getirir. Çok sevap kazanmasına sebep olur.

Onun için biz bu devirde İslâm'a sımsıkı sarılacağız ve katiyen ayağımızı geriye atmayacağız.Onun için biz bu devirde İslâm'a sımsıkı sarılacağız ve katiyen ayağımızı geriye atmayacağız. Katiyyen ailemizde, kendi şahsımızda, ticaretimizde, çarşımızda,Katiyyen ailemizde, kendi şahsımızda, ticaretimizde, çarşımızda, pazarımızda dinimizden, taviz vermeyeceğiz.pazarımızda dinimizden, taviz vermeyeceğiz. İki paralık dünya metaı için âhiretimizi ziyana sokmayacağız; haramlara elimizi, İki paralık dünya metaı için âhiretimizi ziyana sokmayacağız; haramlara elimizi, midemizi bulaştırmayacağız ki kazancımızın hayrını görelim. Aksi takdirde insan çok zararlara uğrayabilir. midemizi bulaştırmayacağız ki kazancımızın hayrını görelim. Aksi takdirde insan çok zararlara uğrayabilir.

Bir de muhterem kardeşlerim, bir şeyi size çok kuvvetli bir tarzda altını çize çizeBir de muhterem kardeşlerim, bir şeyi size çok kuvvetli bir tarzda altını çize çize üstüne bastıra bastıra ikaz etmek yoluyla söylemek istiyorum. Bizler neyiz? üstüne bastıra bastıra ikaz etmek yoluyla söylemek istiyorum.

Bizler neyiz?

Elhamdülillah, Allah'ın mü'min kullarıyız; müslümanlarız elhamdülillah.Elhamdülillah, Allah'ın mü'min kullarıyız; müslümanlarız elhamdülillah. Kâfirlerin, müşriklerin, münafıkların karşısında onların söylediği sözlere karşı; Kâfirlerin, müşriklerin, münafıkların karşısında onların söylediği sözlere karşı; İslâm bir tarafta, münafıkların, kâfirlerin, müşriklerin, din düşmanlarının sözü bir tarafa.İslâm bir tarafta, münafıkların, kâfirlerin, müşriklerin, din düşmanlarının sözü bir tarafa. Biz onların arasında kendimizi hakem gibi görmeye katiyen düşmeyelim.Biz onların arasında kendimizi hakem gibi görmeye katiyen düşmeyelim. O zaman zaten yarı yarıya kaybetmiş oluyoruz. O zaman zaten yarı yarıya kaybetmiş oluyoruz.

Biz müslümanız, biz kendi davamızı müdafaa edelim.Biz müslümanız, biz kendi davamızı müdafaa edelim. Karşı taraf kendi davasını öyle bir müdafaa ediyor kiKarşı taraf kendi davasını öyle bir müdafaa ediyor ki "cinsi sapık partisi" kuruyor, "inançsız hürriyet" istiyor. "cinsi sapık partisi" kuruyor, "inançsız hürriyet" istiyor.

"Ben inançsızlığımda istediğim gibi hareket edebilmeliyim. Ben kâfirim, Allahsızım!" diyor. "Ben inançsızlığımda istediğim gibi hareket edebilmeliyim. Ben kâfirim, Allahsızım!" diyor.

İnsan Allahsız olamaz, Allah'ı inkâr etmiş olur çünkü Allah var, Allahsız olmak mümkün değil. İnsan Allahsız olamaz, Allah'ı inkâr etmiş olur çünkü Allah var, Allahsız olmak mümkün değil.

"Ben inanmıyorum!" diyor. "Herkes gömülüyor, ben yakılmak istiyorum!" diyor."Ben inanmıyorum!" diyor. "Herkes gömülüyor, ben yakılmak istiyorum!" diyor. "Kâfirlik cesaret işidir, biraz yürekli insan kâfir olur!" diyor. "Kâfirlik cesaret işidir, biraz yürekli insan kâfir olur!" diyor.

Bak kendi davalarını, en bâtıl davaları, en yanlış şeyleri nasıl savunuyorlar. Bak kendi davalarını, en bâtıl davaları, en yanlış şeyleri nasıl savunuyorlar.

Şu cinsi sapıklık kanunlarımızda suçtu.Şu cinsi sapıklık kanunlarımızda suçtu. Şimdi nasıl onlara "hoşgörü, müsamaha, hürriyet" diye konuşup duruyorlar. Neden? Şimdi nasıl onlara "hoşgörü, müsamaha, hürriyet" diye konuşup duruyorlar.

Neden?

Onlar karşı taraf. Sen? Sen de müslüman tarafısın.Onlar karşı taraf.

Sen?

Sen de müslüman tarafısın.
Onun için; "Bir onu dinleyeyim, bir bunu dinleyeyim; yüzde elli oradan alayım,Onun için; "Bir onu dinleyeyim, bir bunu dinleyeyim; yüzde elli oradan alayım, yüzde elli oradan alayım!" dersen, yandın. yüzde elli oradan alayım!" dersen, yandın.

Sen kendini bir taraf olma noktasına getirdiğin zaman zaten kaybediyorsun; öyle şey yok! Sen kendini bir taraf olma noktasına getirdiğin zaman zaten kaybediyorsun; öyle şey yok!

Sen müslümansın. Sen Müslümanlığa sımsıkı sahip olacaksın.Sen müslümansın. Sen Müslümanlığa sımsıkı sahip olacaksın. Onlara nasihat edeceksin; "Bak, sen daha çocuksun, tıfılsın, senin dünyadan haberin yok.Onlara nasihat edeceksin; "Bak, sen daha çocuksun, tıfılsın, senin dünyadan haberin yok. Sen böyle gidersin; sonra senin kızın böyle olur, karın böyle olur, ailen böyle olur.Sen böyle gidersin; sonra senin kızın böyle olur, karın böyle olur, ailen böyle olur. Sonra intihar edersin, mahvolursun, çok kötü durumlara düşersin.Sonra intihar edersin, mahvolursun, çok kötü durumlara düşersin. Sen bu hayatı bilmiyorsun, bu işleri yanlış yapıyorsun!" diyeceksin. Sen bu hayatı bilmiyorsun, bu işleri yanlış yapıyorsun!" diyeceksin.

Biz nasihat edeceğiz.Biz nasihat edeceğiz. Biz kendi yolumuzda sapasağlam duracağız. Biz kendi yolumuzda sapasağlam duracağız.

"Madem herkes biraz açıklığı methediyor ben de birazcık açılayım"Madem herkes biraz açıklığı methediyor ben de birazcık açılayım şuradan şöyle başörtümü arka ucundan çektireyim, ucu görünsün, şuradan şöyle başörtümü arka ucundan çektireyim, ucu görünsün, biraz göğsümü açıvereyim, etekleri biraz yukarıya çekivereyim,biraz göğsümü açıvereyim, etekleri biraz yukarıya çekivereyim, birazcık faiz yiyivereyim, birazcık bira içivereyim, birazcık…" Öyle şey yok! birazcık faiz yiyivereyim, birazcık bira içivereyim, birazcık…"

Öyle şey yok!

Pazarlık zaten senin Müslümanlığının üzerinde oluyor.Pazarlık zaten senin Müslümanlığının üzerinde oluyor. Sen o pazarlıkta ne kadar gerilersen Müslümanlığın o kadar gidiyor. Sen o pazarlıkta ne kadar gerilersen Müslümanlığın o kadar gidiyor.

Onun için katiyen çarşıya pazara alışverişe girerken de, çıkarken de, müşteriyken de,Onun için katiyen çarşıya pazara alışverişe girerken de, çıkarken de, müşteriyken de, satıcıyken de, kazanırken de, harcarken de Müslümanlığımız belli olacak.satıcıyken de, kazanırken de, harcarken de Müslümanlığımız belli olacak. Dürüstlüğümüz, pırıl pırıl belli olacak. Dürüstlüğümüz, pırıl pırıl belli olacak.

"Arkadaş, bu malın fiyatı şudur; aşağı olmaz, veremem, razıysan al." "Arkadaş, bu malın fiyatı şudur; aşağı olmaz, veremem, razıysan al."

Bu geçti; "Git başka taraflardan mukayese et, uygunsa bunu al." de. Bu geçti; "Git başka taraflardan mukayese et, uygunsa bunu al." de.

Sermayesi bu kadar. Sana sermayesinden aşağı veriyorum!" Vermez!Sermayesi bu kadar. Sana sermayesinden aşağı veriyorum!"

Vermez!
Sermayesinden aşağıya niye versin? Babasının oğlu değilsin ki.Sermayesinden aşağıya niye versin? Babasının oğlu değilsin ki. Adam kâr etmek için çarşıya pazara çıkmış, sermayesinden aşağıya vermez; yalan söylüyor. Adam kâr etmek için çarşıya pazara çıkmış, sermayesinden aşağıya vermez; yalan söylüyor.

"Vallahi de, billahi de, şu kadar da bu kadar da bilmem ne…" Yemine lüzum yok. "Vallahi de, billahi de, şu kadar da bu kadar da bilmem ne…"

Yemine lüzum yok.

O bakımdan eğer kendimiz tüccar isek, esnaf isek, ticaretimize haram katmamaya dikkat edelim.O bakımdan eğer kendimiz tüccar isek, esnaf isek, ticaretimize haram katmamaya dikkat edelim. Şeytanın yumurtladığı, civcivlediği yerlerde, cirit attığı yerlerde insanları kandırdığı yerlerdeŞeytanın yumurtladığı, civcivlediği yerlerde, cirit attığı yerlerde insanları kandırdığı yerlerde Müslümanlığımız belli olacak. Alırken verirken tartıya ölçüye dikkat edelim. Müslümanlığımız belli olacak. Alırken verirken tartıya ölçüye dikkat edelim.

Adamın başı kalabalık oluyor; sen bin lira veriyorsun alışverişi yapmışsın, o sana dokuz bin lira veriyor,Adamın başı kalabalık oluyor; sen bin lira veriyorsun alışverişi yapmışsın, o sana dokuz bin lira veriyor, dokuz bin iki yüz lira para veriyor. Sanıyor ki on bin lira verdin. "Ne bu?" diyorsun. dokuz bin iki yüz lira para veriyor. Sanıyor ki on bin lira verdin.

"Ne bu?" diyorsun.

"Verdiğin paranın üstünü verdim." diyor. "Verdiğin paranın üstünü verdim." diyor.

"Al kardeşim, senin başın dönmüş, akşama kadar pazarda alışveriş yapmışsın, fazla veriyorsun." "Al kardeşim, senin başın dönmüş, akşama kadar pazarda alışveriş yapmışsın, fazla veriyorsun."

Ama bazısı onu cebine koyar. Veyahut müşteri yanlışlıkla paranın üstünü almadan gidiyor.Ama bazısı onu cebine koyar.

Veyahut müşteri yanlışlıkla paranın üstünü almadan gidiyor.
Mesela benim başıma geldi. Parayı veriyorum, giderkenMesela benim başıma geldi. Parayı veriyorum, giderken "Hacı amca, nereye gidiyorsun, paranın üstünü al." diyor. O da namuslu satıcı. "Hacı amca, nereye gidiyorsun, paranın üstünü al." diyor. O da namuslu satıcı.

Ben beş yüz lira verdim sanıyorum. O; "Yok, beş yüz vermedin; işte verdiğin para buydu." diyor. Ben beş yüz lira verdim sanıyorum. O; "Yok, beş yüz vermedin; işte verdiğin para buydu." diyor.

Demek ki satıcıdan da, alıcıdan da iyi insanlar var. Biz iyi insan olacağız.Demek ki satıcıdan da, alıcıdan da iyi insanlar var.

Biz iyi insan olacağız.
Biz Allah'ın kullarıyız. Her şeyimiz pırıl pırıl, tertemiz, hep rıza-ı bârîye uygun olacak. Biz Allah'ın kullarıyız. Her şeyimiz pırıl pırıl, tertemiz, hep rıza-ı bârîye uygun olacak.

Dünya kazancı olur, evet; o dokuz bin beş yüz lirayı, dokuz bin iki yüz lirayıDünya kazancı olur, evet; o dokuz bin beş yüz lirayı, dokuz bin iki yüz lirayı cebine atarsın ama öbür taraftan çıkar. Âhirette çıkar. cebine atarsın ama öbür taraftan çıkar. Âhirette çıkar.

Onun için her işimizde dikkat edelim muhterem kardeşlerim!Onun için her işimizde dikkat edelim muhterem kardeşlerim! Hırs gözümüzü kapayıp da bizi haramlara düşürmesin. Hırs gözümüzü kapayıp da bizi haramlara düşürmesin.

Üçüncü hadîs-i şerif, yazılacak çok nasihatleri ihtiva ediyor. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Üçüncü hadîs-i şerif, yazılacak çok nasihatleri ihtiva ediyor.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Lâ tekûnü müslimen hattâ yesleme'n-nâsü min lisânike ve yedike ve lâ tekûnü âlimen Lâ tekûnü müslimen hattâ yesleme'n-nâsü min lisânike ve yedike ve lâ tekûnü âlimen hattâ tekûne bi'l-ilmi âmilen ve lâ tekûnü âbiden hattâ tekûne verianhattâ tekûne bi'l-ilmi âmilen ve lâ tekûnü âbiden hattâ tekûne verian ve la tekûnü verian hattâ tekûne zâhiden.ve la tekûnü verian hattâ tekûne zâhiden. Etıli's-samte ve eksiri'l-fikre ve ekıli'd-dahıke fe-inne kesrete'd-dahıki müfsidetün li'l-kalb. Etıli's-samte ve eksiri'l-fikre ve ekıli'd-dahıke fe-inne kesrete'd-dahıki müfsidetün li'l-kalb.

İbni Mesud radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; İbni Mesud radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"İnsanlar senin elinden, dilinden salim olmadıkça sen hakiki müslüman olamazsın." "İnsanlar senin elinden, dilinden salim olmadıkça sen hakiki müslüman olamazsın."

Senden müslümanlara zarar gitmeyecek. Dilinden de zarar görmeyecek, dedikodundan da.Senden müslümanlara zarar gitmeyecek. Dilinden de zarar görmeyecek, dedikodundan da. Dilinde iftira da, kalp kırıcı söz de olmayacak; elinden de zarar görmeyecek. Dilinde iftira da, kalp kırıcı söz de olmayacak; elinden de zarar görmeyecek.

Fiilen dövmek, sövmek, işine mâni olmak gibi senin elinden, dilindenFiilen dövmek, sövmek, işine mâni olmak gibi senin elinden, dilinden öteki insanlar sâlim olmadıkça sen hakiki müslüman olamazsın. öteki insanlar sâlim olmadıkça sen hakiki müslüman olamazsın.

Çünkü ona zarar veriyorsun; elinle zarar veriyorsun, dilinle zarar veriyorsun;Çünkü ona zarar veriyorsun; elinle zarar veriyorsun, dilinle zarar veriyorsun; daha olgunlaşmamışsın, hamsın. Daha günahın sevabın kıymetini, yolu ayırt edememişsin.daha olgunlaşmamışsın, hamsın. Daha günahın sevabın kıymetini, yolu ayırt edememişsin. Âhiretteki azabın şiddetini düşünemiyorsun. Olmaz böyle şey! Hakiki müslüman olamazsın. Âhiretteki azabın şiddetini düşünemiyorsun.

Olmaz böyle şey! Hakiki müslüman olamazsın.

Demek ki hakiki müslüman olmak istiyorsak elimize sahip olacağız, dilimize hâkim olacağız,Demek ki hakiki müslüman olmak istiyorsak elimize sahip olacağız, dilimize hâkim olacağız, kimseyi incitmeyeceğiz, yalan yanlış işler yapmayacağız, sözler söylemeyeceğiz. kimseyi incitmeyeceğiz, yalan yanlış işler yapmayacağız, sözler söylemeyeceğiz.

Ve lâ tekûnü âlimen hattâ tekûne bi'l-ilmi âmilâ. "İlminle amel etmedikçe alim de olamazsın." Ve lâ tekûnü âlimen hattâ tekûne bi'l-ilmi âmilâ. "İlminle amel etmedikçe alim de olamazsın."

Bildiğini tatbik ediyor musun, etmiyor musun? Bildiğini tatbik ediyor musun, etmiyor musun?

Kürsüye çıkarsın konuşursun, hutbeye çıkarsın konuşursun,Kürsüye çıkarsın konuşursun, hutbeye çıkarsın konuşursun, makale kitap yazarsın yazarsın ama tatbik etmezsin. Olmaz! makale kitap yazarsın yazarsın ama tatbik etmezsin.

Olmaz!

İnsan bildiği şeyi kendisi tatbik etmedikçe, İslâm'da o ilmin kıymeti yoktur. O insana "alim" demezler. İnsan bildiği şeyi kendisi tatbik etmedikçe, İslâm'da o ilmin kıymeti yoktur. O insana "alim" demezler.

İslâm'ın "alim" dediği insan, ilmiyle amel eden, ilmini tatbik eden, hayatında belli eden;İslâm'ın "alim" dediği insan, ilmiyle amel eden, ilmini tatbik eden, hayatında belli eden; "İşte böyle yaşanır." diye ilmi başkalarına gösteren kimsedir. "İşte böyle yaşanır." diye ilmi başkalarına gösteren kimsedir.

Onun için ilim iki çeşittir; birisi ağızdadır, dildedir. Bu, insana vebalden başka bir şey getirmez.Onun için ilim iki çeşittir; birisi ağızdadır, dildedir. Bu, insana vebalden başka bir şey getirmez. İkincisi kalptedir. Kalbe yerleşmiş olan ilim, insanın hareketlerini tanzim eder, İkincisi kalptedir. Kalbe yerleşmiş olan ilim, insanın hareketlerini tanzim eder, Allah indinde sevap kazanmasına sebep olur.Allah indinde sevap kazanmasına sebep olur. Çok şey biliyorsun, ağzında çok laflar var, tatbik etmiyorsun; o zaman o vebal oluyor. Çok şey biliyorsun, ağzında çok laflar var, tatbik etmiyorsun; o zaman o vebal oluyor.

Allah celle celâlühû rûz-ı mahşerde, mahkeme-i kübrâda diyecek ki;Allah celle celâlühû rûz-ı mahşerde, mahkeme-i kübrâda diyecek ki; "Sen bunları söyledin ama niye tatbik etmedin?" "Sen bunları söyledin ama niye tatbik etmedin?"

"Bak, biliyormuşsun üstelik" diye o vebal olacak, aleyhine delil olacak. "Bak, biliyormuşsun üstelik" diye o vebal olacak, aleyhine delil olacak.

Onun için bildiklerimizi tatbik edelim. Onun için bildiklerimizi tatbik edelim.

Bilgisini tatbik eden, özü sözü doğru olan insan, okuma yazma bilmese bile İslâm'da "alim" olur. Bilgisini tatbik eden, özü sözü doğru olan insan, okuma yazma bilmese bile İslâm'da "alim" olur. Okuma yazma bilmeden "alim" olur. Okuma yazma bilmeden "alim" olur.

Zaten sahabenin çoğu rıdvanullahi aleyhim ecmaîn, okuma yazma bilmiyorlardı.Zaten sahabenin çoğu rıdvanullahi aleyhim ecmaîn, okuma yazma bilmiyorlardı. Peygamber Efendimiz'in mânevî terbiyesinde yetiştiler, sohbetinde piştiler; hepsi evliyâ oldu. Peygamber Efendimiz'in mânevî terbiyesinde yetiştiler, sohbetinde piştiler; hepsi evliyâ oldu.

Peygamber Efendimiz de mektep medrese üniversite görmedi, diploma almadı ama Allah onu yetiştirdi.Peygamber Efendimiz de mektep medrese üniversite görmedi, diploma almadı ama Allah onu yetiştirdi. Eddebenî Rabbî medresesinden yetişti; Rabbimiz'in talimi ve terbiyesiyle yetişti. Eddebenî Rabbî medresesinden yetişti; Rabbimiz'in talimi ve terbiyesiyle yetişti.

Onun için insan okuma yazma bilmese, dağda çoban olsa,Onun için insan okuma yazma bilmese, dağda çoban olsa, çarşıda esnaf olsa, hamal olsa bile "alim" olabilir. çarşıda esnaf olsa, hamal olsa bile "alim" olabilir.

Nitekim Tabakât-i sûfiyye kitaplarını okursak; büyük evliyâullahın hayatlarını yazan sûfîlerin,Nitekim Tabakât-i sûfiyye kitaplarını okursak; büyük evliyâullahın hayatlarını yazan sûfîlerin, mutasavvıfların, büyüklerin meşhurlarını anlatan kitapları okursak mutasavvıfların, büyüklerin meşhurlarını anlatan kitapları okursak çoğunun böyle basit meslek sahibi olduğunu görürüz.çoğunun böyle basit meslek sahibi olduğunu görürüz. Ayakkabıcı, fırıncı, derici, kumaşçı, bezzaz gibi isimlerde, lakaplarda görürüz. Ayakkabıcı, fırıncı, derici, kumaşçı, bezzaz gibi isimlerde, lakaplarda görürüz.

Demek ki kimseye muhtaç olmamak için kendisi bir meslek edinmiş;Demek ki kimseye muhtaç olmamak için kendisi bir meslek edinmiş; o mesleğiyle helal para kazanmış ama bilgisini tatbik etmiş, kitaplara geçmiş, büyük insan olmuş.o mesleğiyle helal para kazanmış ama bilgisini tatbik etmiş, kitaplara geçmiş, büyük insan olmuş. Asırlar boyu ismi kitaplarda yazılıyor, sözleri numune oluyor, hayatı numune oluyor. Bu nasıl oluyor? Asırlar boyu ismi kitaplarda yazılıyor, sözleri numune oluyor, hayatı numune oluyor.

Bu nasıl oluyor?

Bilgisini tatbik etmek suretiyle.Bilgisini tatbik etmek suretiyle. Bugün çarşıdaki pazardaki esnafımızın kaç tanesinde vardır bu durum?Bugün çarşıdaki pazardaki esnafımızın kaç tanesinde vardır bu durum? Hem esnaflığını yürütüp hem de onlar gibi alim olan, ârif olan kaç kişi vardır? Eskiden öyle imiş. Hem esnaflığını yürütüp hem de onlar gibi alim olan, ârif olan kaç kişi vardır? Eskiden öyle imiş.

O bakımdan bildiğimizi tatbik edeceğiz; o zaman alim oluruz.O bakımdan bildiğimizi tatbik edeceğiz; o zaman alim oluruz. Üniversiteli olmasak da, diploma almamış bulunsak da, kadın olsak erkek olsak fark etmez.Üniversiteli olmasak da, diploma almamış bulunsak da, kadın olsak erkek olsak fark etmez. Bildiğimizi tatbik ettik mi Allah alimler zümresinde haşreder. Bildiğimizi tatbik ettik mi Allah alimler zümresinde haşreder.

Rabbimiz bizi hayırlı, güzel bilgilerle mücehhez eylesin. Bildiğini tatbik etmeyi nasip eylesin. Rabbimiz bizi hayırlı, güzel bilgilerle mücehhez eylesin. Bildiğini tatbik etmeyi nasip eylesin.

Ve lâ tekûnü âbiden hattâ tekûne veria.Ve lâ tekûnü âbiden hattâ tekûne veria. "Verâ sahibi olmadıkça abid kul sıfatına da, ibadet ehli, ibadetkâr kul sıfatına da sahip olamazsın." "Verâ sahibi olmadıkça abid kul sıfatına da, ibadet ehli, ibadetkâr kul sıfatına da sahip olamazsın."

Takvâ sahibi olmadıkça, verâ sahibi olmadıkça, şüpheli şeylerden kendini korumadıkça,Takvâ sahibi olmadıkça, verâ sahibi olmadıkça, şüpheli şeylerden kendini korumadıkça, haramlardan titiz bir şekilde, iyice sakınmadıkça, ibadetin de kıymeti yok. haramlardan titiz bir şekilde, iyice sakınmadıkça, ibadetin de kıymeti yok.

"Günde yüz rekât namaz kılıyor." Şimdi kılan yok ya, eskiden varmış öyle. Şimdi nerede? "Günde yüz rekât namaz kılıyor."

Şimdi kılan yok ya, eskiden varmış öyle. Şimdi nerede?

"Şu kadar namaz kılıyor, bu kadar tesbih çekiyor." Haramlardan sakınıyor mu?"Şu kadar namaz kılıyor, bu kadar tesbih çekiyor."

Haramlardan sakınıyor mu?
Şüphelilerden uzak duruyor mu? Günahlara yakınlaşmamak için kaçmak için bir gayreti var mı? Yok. Şüphelilerden uzak duruyor mu? Günahlara yakınlaşmamak için kaçmak için bir gayreti var mı?

Yok.

Onun ibadetinin de kıymeti yok. Çok namaz kılmak, çok oruç tutmak yetmiyor.Onun ibadetinin de kıymeti yok. Çok namaz kılmak, çok oruç tutmak yetmiyor. İnsanın asıl kalbinin temiz olması, niyetinin ciddi olmasıİnsanın asıl kalbinin temiz olması, niyetinin ciddi olması ve her türlü haramlardan iyice korunması gerekiyor. ve her türlü haramlardan iyice korunması gerekiyor.

Onun için bu ibadetlerimizin feyzini, bereketini görmemiz ancak verâ ile mümkündür. Onun için bu ibadetlerimizin feyzini, bereketini görmemiz ancak verâ ile mümkündür.

Allahu Teâlâ hazretleri, Kur'ânı Kerîm'inde, âyet-i kerîmesinde buyurmuş ki; Allahu Teâlâ hazretleri, Kur'ânı Kerîm'inde, âyet-i kerîmesinde buyurmuş ki;

"Namaz insanı münkerattan, fuhşiyattan alıkoyar." Bizim cami cemaatlerimizi alıkoymuyor!"Namaz insanı münkerattan, fuhşiyattan alıkoyar."

Bizim cami cemaatlerimizi alıkoymuyor!
Hem camiye geliyorlar hem dışarıda günahlara dalıyorlar. Neden? Kıldığı namaz, namaz değil.Hem camiye geliyorlar hem dışarıda günahlara dalıyorlar.

Neden?

Kıldığı namaz, namaz değil.
Selim bir kalp ile kılmamış, takvâsı yok, verâsı yok, ibadetinin faydasını görmüyor. Selim bir kalp ile kılmamış, takvâsı yok, verâsı yok, ibadetinin faydasını görmüyor. Çünkü öyle namazlar vardır ki o namazı kılan kimse ilerlemez. Çünkü öyle namazlar vardır ki o namazı kılan kimse ilerlemez.

"Kıldığı namaz onu Allah'tan uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramaz." diyor Peygamber Efendimiz. "Kıldığı namaz onu Allah'tan uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramaz." diyor Peygamber Efendimiz.

Dikkat etmeden savruk bir tarzda kılınınca, aklı dağınık bir şekilde kılındığı zamanDikkat etmeden savruk bir tarzda kılınınca, aklı dağınık bir şekilde kılındığı zaman veyahut daha başka şartlarına riayet edilmediği zaman; Allah'tan daha da uzaklaştırıyor.veyahut daha başka şartlarına riayet edilmediği zaman; Allah'tan daha da uzaklaştırıyor. Yaklaştırmak şöyle dursun, uzaklaştırıyor bile. O bakımdan muhterem kardeşlerim! Yaklaştırmak şöyle dursun, uzaklaştırıyor bile.

O bakımdan muhterem kardeşlerim!

"Tasavvuf ilmi" dediğimiz ilim onun için."Tasavvuf ilmi" dediğimiz ilim onun için. Bu ibadetler doğrudan doğruya hemen kabul olmuyor, kabul olmasının şartları var. Bu ibadetler doğrudan doğruya hemen kabul olmuyor, kabul olmasının şartları var.

Kalbin temiz olması lazım. Kalbe ait, gönüle ait, niyete ait bir takım esaslar var;Kalbin temiz olması lazım.

Kalbe ait, gönüle ait, niyete ait bir takım esaslar var;
insanların onları tasavvuf ilminden öğrenmesi lazım. Onu öğrendiği zaman namazı makbul oluyor.insanların onları tasavvuf ilminden öğrenmesi lazım. Onu öğrendiği zaman namazı makbul oluyor. Ona riayet ettiği zaman orucu makbul oluyor. Ona riayet ettiği zaman orucu makbul oluyor. Çünkü akşama kadar oruç tutuyor sevap almıyor, günaha giriyor. Çünkü akşama kadar oruç tutuyor sevap almıyor, günaha giriyor. Hacca gidiyor geliyor, haccı makbul olmuyor. Hacca gidiyor geliyor, haccı makbul olmuyor.

Bu kadar zahmet boşa gittiğine göre bunların kabul olmasının şartlarına insan dikkat etmez mi? Bu kadar zahmet boşa gittiğine göre bunların kabul olmasının şartlarına insan dikkat etmez mi?

Bir telefon jetonunu bile makineye atarken; "Acaba çalışıyor mu çalışmıyor mu?" diye düşünüyorsun.Bir telefon jetonunu bile makineye atarken; "Acaba çalışıyor mu çalışmıyor mu?" diye düşünüyorsun. "Attığım zaman makine jetonu yutmasın." diye dikkat ediyorsun. "Attığım zaman makine jetonu yutmasın." diye dikkat ediyorsun.

Mesela ben şahsen dikkat ediyorum.Mesela ben şahsen dikkat ediyorum. Bir konuşanın konuştuğu makinede, onun arkasından telefon ediyorum. Bir konuşanın konuştuğu makinede, onun arkasından telefon ediyorum. Bozuk bir makinede, birkaç defa jetonu gidince, insanın aklı başına geliyor. Bozuk bir makinede, birkaç defa jetonu gidince, insanın aklı başına geliyor.

Sen şimdi bu kadar ibadetinin boşa gitmemesini düşünmez misin? Çok kimse düşünmüyor. Düşünmek lazım. Sen şimdi bu kadar ibadetinin boşa gitmemesini düşünmez misin?

Çok kimse düşünmüyor. Düşünmek lazım.

Nasıl sağlanacak bu? Takvâ ilmi, verâ ilmi tasavvuftadır.Nasıl sağlanacak bu?

Takvâ ilmi, verâ ilmi tasavvuftadır.
Tasavvuftan öğrenecek, anlayacak; Allah indinde her ibadetin geçerli olmasının,Tasavvuftan öğrenecek, anlayacak; Allah indinde her ibadetin geçerli olmasının, makbul olmasının şartlarını sağlayacak da ondan sonra ileriye gidecek. makbul olmasının şartlarını sağlayacak da ondan sonra ileriye gidecek.

Ve lâ tekûnü verian hattâ tekûne zâhiden.Ve lâ tekûnü verian hattâ tekûne zâhiden. "İnsanın şüpheliden, günahlardan sakınması da takvâ ve verâ sahibi olması da kolay değildir." "İnsanın şüpheliden, günahlardan sakınması da takvâ ve verâ sahibi olması da kolay değildir."

Dünyayı gözünün önünden silmesi lazım. Dünya gözündeyken, hırsı varken olmaz.Dünyayı gözünün önünden silmesi lazım. Dünya gözündeyken, hırsı varken olmaz. Zahid olması lazım , zühd sahibi olması lazım. Dünya neymiş? Zahid olması lazım , zühd sahibi olması lazım.

Dünya neymiş?

Gelip geçici bir şey; kervansaray gibi, köprü gibi. Gelip geçici bir şey; kervansaray gibi, köprü gibi.

"Sana şu mevkiyi, bu makamı verelim ama bizim için şunu şunu yap!" "Sana şu mevkiyi, bu makamı verelim ama bizim için şunu şunu yap!"

"O mevkiler, makamlar hepsi sizin olsun; ben Rabbimin yolundan ayrılmam."O mevkiler, makamlar hepsi sizin olsun; ben Rabbimin yolundan ayrılmam. Ben âhiretimi satıp da dünyalığa meyletmem." diye tok gözlü olmak. Ben âhiretimi satıp da dünyalığa meyletmem." diye tok gözlü olmak.

"Zühd" dediğimiz şey "dünyaya metelik vermemek, dünyadan dolayı âhiretini satmamak,"Zühd" dediğimiz şey "dünyaya metelik vermemek, dünyadan dolayı âhiretini satmamak, asıl âhirete rağbet etmek" demek. Bu duygu olmadı mı insan verâ sahibi de olamaz. asıl âhirete rağbet etmek" demek.

Bu duygu olmadı mı insan verâ sahibi de olamaz.

İnsan şüpheliden neden kaçıyor? İnsan şüpheliden neden kaçıyor?

Âhirete inandığı için, dünya malına tamah etmediği için, aldırmadığı için kaçıyor.Âhirete inandığı için, dünya malına tamah etmediği için, aldırmadığı için kaçıyor. Yoksa birazcık bir menfaatin ucunu gördü mü, kimisi balık suya atlar gibi atlıyor.Yoksa birazcık bir menfaatin ucunu gördü mü, kimisi balık suya atlar gibi atlıyor. Veyahut azıcık bir menfaat gördükleri zaman insanın denize balıklama atladığı gibi atlıyorlar. Veyahut azıcık bir menfaat gördükleri zaman insanın denize balıklama atladığı gibi atlıyorlar.

Neden? Zühd yok. Dünya hırsı var. Herkesin gözünü kan bürümüş, sarmış.Neden?

Zühd yok. Dünya hırsı var. Herkesin gözünü kan bürümüş, sarmış.
Dünya için neler yapıyorlar. Demek ki zahid olmayınca verâ sahibi olunamıyor. Dünya için neler yapıyorlar.

Demek ki zahid olmayınca verâ sahibi olunamıyor.
O halde işin başı "zühd" oluyor. Dünyaya kıymet vermeyeceğiz, âhirete kıymet vereceğiz.O halde işin başı "zühd" oluyor.

Dünyaya kıymet vermeyeceğiz, âhirete kıymet vereceğiz.
Dünyayı hedef almayacağız hırslı olmayacağız, âhirete hırslı olacağız.Dünyayı hedef almayacağız hırslı olmayacağız, âhirete hırslı olacağız. O zaman verâ sahibi olmak mümkün oluyor. Verâ sahibi olunca âbid olmak mümkün oluyor. O zaman verâ sahibi olmak mümkün oluyor. Verâ sahibi olunca âbid olmak mümkün oluyor.

İnsan abid olduğu zaman, ibadet edince ilmiyle amel etmiş oluyor; o zaman "alim" sıfatını da alıyor.İnsan abid olduğu zaman, ibadet edince ilmiyle amel etmiş oluyor; o zaman "alim" sıfatını da alıyor. Ondan sonra ilmini tatbik ettiği için kimseye zararı dokunmadığındanOndan sonra ilmini tatbik ettiği için kimseye zararı dokunmadığından hakiki müslüman olmak mümkün oluyor. Demek ki işin başı asıl "zühd" imiş. hakiki müslüman olmak mümkün oluyor.

Demek ki işin başı asıl "zühd" imiş.

Re'sü'd-dünyâ hubbü'd-dünyâ re'si külli hatîetin. Re'sü'd-dünyâ hubbü'd-dünyâ re'si külli hatîetin.

Dünya sevgisi bütün hataların kaynağı, başlangıcı oluyor.Dünya sevgisi bütün hataların kaynağı, başlangıcı oluyor. İnsan dünyayı sevdi de, sımsıkı sarıldı mı öyle oluyor. Âhireti sevdi mi o zaman işler düzeliyor. İnsan dünyayı sevdi de, sımsıkı sarıldı mı öyle oluyor. Âhireti sevdi mi o zaman işler düzeliyor.

Allah cümlemize ebedî hayat olan, cennet nimetlerinin vaat edilmiş olduğu,Allah cümlemize ebedî hayat olan, cennet nimetlerinin vaat edilmiş olduğu, âhireti esas alanlardan eylesin. Açıkgöz, hakiki, akıllı insanlar eylesin. âhireti esas alanlardan eylesin. Açıkgöz, hakiki, akıllı insanlar eylesin.

Atıli's-samt. "Sükûtunu uzun eyle, çok sükût et." Ve eksiri'l-fikr. "Düşünceni çok et.Atıli's-samt. "Sükûtunu uzun eyle, çok sükût et." Ve eksiri'l-fikr. "Düşünceni çok et. Çok konuşma, sükûtun uzun uzun sürsün, tefekkürün çok olsun.Çok konuşma, sükûtun uzun uzun sürsün, tefekkürün çok olsun. Tefekkürü çok eyle, konuşmayı az eyle, sükûtun çok olsun:" Ve ekili'dahık. "Gülmeyi de azalt." Tefekkürü çok eyle, konuşmayı az eyle, sükûtun çok olsun:" Ve ekili'dahık. "Gülmeyi de azalt."

Kah kah kah, kih kih kih… "Ferahlık, gülme, gamsızlık, karnı genişlik" filan diye tabir ediyoruz. Kah kah kah, kih kih kih… "Ferahlık, gülme, gamsızlık, karnı genişlik" filan diye tabir ediyoruz.

Fe-inne kesrete'd-dahıki müfsidetün li'l-kalb. "Çünkü bu çok gülmeler kalbi öldürür.Fe-inne kesrete'd-dahıki müfsidetün li'l-kalb. "Çünkü bu çok gülmeler kalbi öldürür. Kalbi fesada uğratır." Güldü mü insanın kalbi, gönlü, vicdanı;Kalbi fesada uğratır."

Güldü mü insanın kalbi, gönlü, vicdanı;
hassas şeyleri sezebilen, insanı doğru yola sevk edebilen, faziletlere sevk edebilen mânevî tarafı ölür. hassas şeyleri sezebilen, insanı doğru yola sevk edebilen, faziletlere sevk edebilen mânevî tarafı ölür.

Bu hadîs-i şerîfi böylece iyice hatırınızda tutun. Yukarıdan itibaren bir kere daha tekrar edelim: Bu hadîs-i şerîfi böylece iyice hatırınızda tutun.

Yukarıdan itibaren bir kere daha tekrar edelim:

"Öteki insanlar onun dilinden, elinden sâlim olmadıkça insan müslüman olmaz."Öteki insanlar onun dilinden, elinden sâlim olmadıkça insan müslüman olmaz. İlmini tatbik etmedikçe insan alim olmaz. İlmini tatbik etmedikçe insan alim olmaz. Verâ sahibi, şüphelilerden dahi sakınan titiz bir müslüman olmadıkça insan abid olmaz. Verâ sahibi, şüphelilerden dahi sakınan titiz bir müslüman olmadıkça insan abid olmaz. Zühd sahibi olmadıkça verâ sahibi olmak mümkün olmaz.Zühd sahibi olmadıkça verâ sahibi olmak mümkün olmaz. Çok sükût et, çok düşün, az gül, çünkü çok gülmek kalbi öldürür." diyor Peygamber Efendimiz. Çok sükût et, çok düşün, az gül, çünkü çok gülmek kalbi öldürür." diyor Peygamber Efendimiz.

Demek ki boynu bükük olacağız, mütefekkir olacağız, ölçülü konuşan kimseler olacağız,Demek ki boynu bükük olacağız, mütefekkir olacağız, ölçülü konuşan kimseler olacağız, zahid olacağız ve bunların hepsi tasavvufun konusudur kardeşlerim! Şu tavsiyeler tasavvuftur. zahid olacağız ve bunların hepsi tasavvufun konusudur kardeşlerim!

Şu tavsiyeler tasavvuftur.

Tasavvuf kitaplarında bir bahis vardır: Peygamber Efendimiz'in zamanında tasavvuf var mıydı? Tasavvuf kitaplarında bir bahis vardır:

Peygamber Efendimiz'in zamanında tasavvuf var mıydı?
Sonradan mı çıktı? Önceden mi çıktı? Hint'ten mi geldi? Yemen'den mi geldi?Sonradan mı çıktı? Önceden mi çıktı? Hint'ten mi geldi? Yemen'den mi geldi? İran'dan mı geldi? Yunan'dan mı geldi? Biri sürü laflar… İran'dan mı geldi? Yunan'dan mı geldi? Biri sürü laflar…

İşte Peygamber Efendimiz'in tavsiyeleri tasavvuf.İşte Peygamber Efendimiz'in tavsiyeleri tasavvuf. Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine sarılmak, yapışmak; güzel huylu, tatlı dilli,Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine sarılmak, yapışmak; güzel huylu, tatlı dilli, takvâ ehli, tok gözlü, az konuşan, çok düşünen, ârif, kâmil insan olma yolu bu. takvâ ehli, tok gözlü, az konuşan, çok düşünen, ârif, kâmil insan olma yolu bu.

İşte Peygamber Efendimiz'in hadisinde var.İşte Peygamber Efendimiz'in hadisinde var. Allah bizi bu mânasıyla sünnet-i seniyyeye tam sarılan, hakiki kâmil mü'minlerden,Allah bizi bu mânasıyla sünnet-i seniyyeye tam sarılan, hakiki kâmil mü'minlerden, hakiki sûfîlerden olmaya muvaffak eylesin. Dördüncü hadîs-i serif: hakiki sûfîlerden olmaya muvaffak eylesin.

Dördüncü hadîs-i serif:

Lâ tekûnû ayyâbîne ve lâ meddâhîne ve lâ ta'ânîne ve lâ mütemâvitîn. Lâ tekûnû ayyâbîne ve lâ meddâhîne ve lâ ta'ânîne ve lâ mütemâvitîn.

Mekrul radıyallahu anh'ten İbn Asâkir ve İbn Mübarek mürsel olarak rivayet etmişler. Mekrul radıyallahu anh'ten İbn Asâkir ve İbn Mübarek mürsel olarak rivayet etmişler.

Peygamber Efendimiz emir buyurmuş bizlere ki; Lâ tekûnü ayyâbîn. "Çok ayıplayıcı olmayınız." Peygamber Efendimiz emir buyurmuş bizlere ki;

Lâ tekûnü ayyâbîn. "Çok ayıplayıcı olmayınız."

Onu ayıplar, bunu ayıplar, kimseyi beğenmez, herkesin kusurunu bulur, ortaya döker.Onu ayıplar, bunu ayıplar, kimseyi beğenmez, herkesin kusurunu bulur, ortaya döker. Sen birisini birazcık onun yanında methedecek olsan;Sen birisini birazcık onun yanında methedecek olsan; "Aman şu!" diye bir başlar, artık adamcağızı batırır, çıkarır. "Aman şu!" diye bir başlar, artık adamcağızı batırır, çıkarır.

"Bu kadar ayıp görücü olmayın."Bu kadar ayıp görücü olmayın. Ayıpları ortaya dökücü olmayın, insanları kınayıcı olmayın!" diyor Peygamber Efendimiz. Ayıpları ortaya dökücü olmayın, insanları kınayıcı olmayın!" diyor Peygamber Efendimiz.

Tamam, ayıplayıcı olmayacağız ama arkasından bir yasak daha var: Tamam, ayıplayıcı olmayacağız ama arkasından bir yasak daha var:

Ve lâ meddâhîn. "Çok methedici de olmayın!" Ve lâ meddâhîn. "Çok methedici de olmayın!"

"Aman siz çok iyisiniz, hoşsunuz, ağasınız, paşasınız her yaptığınız şey mahzâ hakikattir,"Aman siz çok iyisiniz, hoşsunuz, ağasınız, paşasınız her yaptığınız şey mahzâ hakikattir, fazilettir, keramettir, lütuftur, in'amdır, ihsandır!" fazilettir, keramettir, lütuftur, in'amdır, ihsandır!"

"Maşallah, maşaallah, maşaallah, maşaallah!" fazla da medih yok. "Maşallah, maşaallah, maşaallah, maşaallah!" fazla da medih yok.

Meddahlık da yok, ayyablık da yok; çok ayıplayıcılık da yok, methetmek de yok; ölçülü olacak. Meddahlık da yok, ayyablık da yok; çok ayıplayıcılık da yok, methetmek de yok; ölçülü olacak.

Ve lâ ta'ânîn. "Ta'n edici de olmayacağız." Ve lâ ta'ânîn. "Ta'n edici de olmayacağız."

"Ta'n etmek" demek "saldırmak" demek aslında. Bilhassa silahla saldırmaya derler. "Ta'n etmek" demek "saldırmak" demek aslında. Bilhassa silahla saldırmaya derler.

Mesela mızrağı almış, oku almış, kılıcı almış, bıçağı almış bir insanın üstüne gidiyor.Mesela mızrağı almış, oku almış, kılıcı almış, bıçağı almış bir insanın üstüne gidiyor. "Ta'n etti." derler, "Saldırdı."" derler. Ta'n etmek de "sağa sola saldırganlık" demek."Ta'n etti." derler, "Saldırdı."" derler.

Ta'n etmek de "sağa sola saldırganlık" demek.
"Ona buna zarar vermek" ta'n etmek. Ta'n edici de olmayacağız. Ve lâ mütemâvitîn. "Ona buna zarar vermek" ta'n etmek. Ta'n edici de olmayacağız.

Ve lâ mütemâvitîn.

Ölmüş gibi, öyle ölgün de olmayacağız. Bitkin de olmayacağız.Ölmüş gibi, öyle ölgün de olmayacağız. Bitkin de olmayacağız. Tembel, duygusuz, bacağına iğne değil çuvaldız batırsan bacağını kımıldatmıyor, Tembel, duygusuz, bacağına iğne değil çuvaldız batırsan bacağını kımıldatmıyor, felçli gibi; öyle olmayacağız. "Öyle de olmayın!" diyor Peygamber Efendimiz. felçli gibi; öyle olmayacağız.

"Öyle de olmayın!" diyor Peygamber Efendimiz.

Demek ki çok ayıplayıcı olmayacağız, çok methedici olmayacağız,Demek ki çok ayıplayıcı olmayacağız, çok methedici olmayacağız, çok ta'n edici olmayacağız, çok tembel olmayacağız. çok ta'n edici olmayacağız, çok tembel olmayacağız.

Buradaki sigalar; "Çok tembel olmayalım da az tembel olalım." mânasına değil. Buradaki sigalar; "Çok tembel olmayalım da az tembel olalım." mânasına değil.

Arapça'da kullanılan sigalar, mübalağa sigaları olduğu için mesela meddâh ne demek? Arapça'da kullanılan sigalar, mübalağa sigaları olduğu için mesela meddâh ne demek?

"Methi çok yapan" demek. "İşi gücü medih, çok yapan" demek. Meddah olmayacağız. "Methi çok yapan" demek. "İşi gücü medih, çok yapan" demek. Meddah olmayacağız.

Ayyâb ne demek? "Âyib" demiyor "ayyâb" diyor yani "Çok ayıplayan" demek, "ayıplamayı meslek edinmiş." Ayyâb ne demek?

"Âyib" demiyor "ayyâb" diyor yani "Çok ayıplayan" demek, "ayıplamayı meslek edinmiş."

Mübalağa sigaları olduğu için öyle diyoruz, çoğu da azı da öyledir. Mübalağa sigaları olduğu için öyle diyoruz, çoğu da azı da öyledir.

İçki yasağından biliyorsunuz; Peygamber Efendimiz buyurdu ki; İçki yasağından biliyorsunuz; Peygamber Efendimiz buyurdu ki;

"Çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da yasaktır." Çoğu kötüyse, azı da hepsi yasak. "Çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da yasaktır."

Çoğu kötüyse, azı da hepsi yasak.

"Efendim, ben sarhoş olacak kadar içmiyorum, şöyle bir yaladım!" Yalayamazsın, yalaması bile yok. "Efendim, ben sarhoş olacak kadar içmiyorum, şöyle bir yaladım!"

Yalayamazsın, yalaması bile yok.

"Azıcık kaşıkla aldım, tadına baktım!" "Azıcık kaşıkla aldım, tadına baktım!"

Bakamazsın; çünkü haram. Çoğu haram olan şeyin azı da haram oluyor. Bakamazsın; çünkü haram. Çoğu haram olan şeyin azı da haram oluyor.

Bu çok ayıplayıcılık, meddahlık, ta'anlık, tembellik iyi olmadığındanBu çok ayıplayıcılık, meddahlık, ta'anlık, tembellik iyi olmadığından tabi bunları meslek edinmek çok fena! tabi bunları meslek edinmek çok fena!

İşi gücü yan gelip yatmak, göbek büyütmek, başkasının sırtından geçinmek; olmaz. İşi gücü yan gelip yatmak, göbek büyütmek, başkasının sırtından geçinmek; olmaz.

İşi gücü sağa sola saldırmak; olmaz! İşi gücü yağ çekmek, dalkavukluk etmek,İşi gücü sağa sola saldırmak; olmaz!

İşi gücü yağ çekmek, dalkavukluk etmek,
başkasını methetmek, ondan sonra cebini doldurmak; olmaz! İşi gücü herkesi ayıplamak; olmaz! başkasını methetmek, ondan sonra cebini doldurmak; olmaz!

İşi gücü herkesi ayıplamak; olmaz!

Böyle yapmayalım, bunlar da kötü huylardır; kendimize hâkim olalım. Böyle yapmayalım, bunlar da kötü huylardır; kendimize hâkim olalım.

Birisini ayıplayacağımız zaman, ayıbını söylemeden önce kendi durumumuzu bir düşünelim: Birisini ayıplayacağımız zaman, ayıbını söylemeden önce kendi durumumuzu bir düşünelim:

Biz çok mu iyiyiz? Hani Nasrettin hoca demiş ki; "Biz senin gençliğini de biliyoruz ya!" demiş. Biz çok mu iyiyiz?

Hani Nasrettin hoca demiş ki;

"Biz senin gençliğini de biliyoruz ya!" demiş.

"Ah gençlik, ah!" demiş, bakmış etrafta kimse yok. "Ah gençlik, ah!" demiş, bakmış etrafta kimse yok.

"Senin gençliğini de biliyorum ya ben!" demiş kendi kendine. "Senin gençliğini de biliyorum ya ben!" demiş kendi kendine.

Biz de kendi kendimizi biliyoruz; onun için başkasını ayıplayacağımız zamanBiz de kendi kendimizi biliyoruz; onun için başkasını ayıplayacağımız zaman kendimizi bir düşünüverelim, ayıplamayalım. Ayıplamanın mânevî zararı nedir? kendimizi bir düşünüverelim, ayıplamayalım.

Ayıplamanın mânevî zararı nedir?

Bir kimse bir müslümanı bir kusurundan dolayı ayıplayınca mânevî cezaya çarptırılıyor.Bir kimse bir müslümanı bir kusurundan dolayı ayıplayınca mânevî cezaya çarptırılıyor. O mânevî cezayı hadîs-i şerîflerden öğreniyoruz. O mânevî cezayı hadîs-i şerîflerden öğreniyoruz. O ayıpladığı şeyi kendisi yapmadan Allah onun canını almıyor. Nesini ayıpladı? Filanca şeyini. O ayıpladığı şeyi kendisi yapmadan Allah onun canını almıyor.

Nesini ayıpladı?

Filanca şeyini.

Tamam, o bir gün geliyor o ayıpladığı işi kendisi yapıyor, ayıpladığı için yüzü kızarıyor, morarıyor.Tamam, o bir gün geliyor o ayıpladığı işi kendisi yapıyor, ayıpladığı için yüzü kızarıyor, morarıyor. Allah onu ceza olarak döndürüp dolaştırtıp o kusura getiriyor, ayağını kaydırıyor, o kusuru işlettiriyor. Allah onu ceza olarak döndürüp dolaştırtıp o kusura getiriyor, ayağını kaydırıyor, o kusuru işlettiriyor.

Onun için ayıplamaya gelmez. Kusurlu bir insan varsa müslüman dua edecek. Onun için ayıplamaya gelmez. Kusurlu bir insan varsa müslüman dua edecek.

"Yâ Rabbi! Bu kardeşimi bu kusurundan kurtar."Yâ Rabbi! Bu kardeşimi bu kusurundan kurtar. Yâ Rabbi! Çok şükür, beni korumuşsun; bundan sonra da koru." diye ayıplamak yerine dua etmek uygundur. Yâ Rabbi! Çok şükür, beni korumuşsun; bundan sonra da koru." diye ayıplamak yerine dua etmek uygundur.

Methetmek de çok fenadır. "Methedenlerin yüzüne toprak saçın." diyor Peygamber Efendimiz. Methetmek de çok fenadır. "Methedenlerin yüzüne toprak saçın." diyor Peygamber Efendimiz.

Düşünün ki siz birisini methedip duruyorsunuz; adam yerden bir toprak almış,Düşünün ki siz birisini methedip duruyorsunuz; adam yerden bir toprak almış, senin yüzüne gözüne saçmış. Ne fena olursunuz değil mi? senin yüzüne gözüne saçmış. Ne fena olursunuz değil mi?

Hemen yüzünüzü gözünüzü kapatırsınız; "Hay Allah, ben buna güzel söz söylüyorumHemen yüzünüzü gözünüzü kapatırsınız; "Hay Allah, ben buna güzel söz söylüyorum bu benim yüzüme toprak saçıyor." Neden? Peygamber Efendimiz böyle buyurdu. bu benim yüzüme toprak saçıyor."

Neden?

Peygamber Efendimiz böyle buyurdu.

"Meddahların yüzüne toprak saçınız." Yaptırmamak için, "Alışmasın." diye, yüz vermemek için,"Meddahların yüzüne toprak saçınız."

Yaptırmamak için, "Alışmasın." diye, yüz vermemek için,
"Dalkavukluk mesleği gelişmesin." diye, "Meddahların yüzüne toprak saçın." diyor Peygamber Efendimiz."Dalkavukluk mesleği gelişmesin." diye, "Meddahların yüzüne toprak saçın." diyor Peygamber Efendimiz. Onlara yüz vermeyin, önem vermeyin. Onlar öyle öyle aldatırlar, insanı yakalarlar. Onlara yüz vermeyin, önem vermeyin. Onlar öyle öyle aldatırlar, insanı yakalarlar.

"Sağa sola da saldırgan olmayın, ta'n edici olmayın." "Sağa sola da saldırgan olmayın, ta'n edici olmayın."

Irzına, namusuna, haysiyetine, şerefine bühtan ve ta'n etme yolu da çok günahlı bir yoldur. Irzına, namusuna, haysiyetine, şerefine bühtan ve ta'n etme yolu da çok günahlı bir yoldur.

Bir de işe mütemâvid dediği şey var: Bir de işe mütemâvid dediği şey var:

"Öyle olmadığı halde, kendisini ölgün, bitkin, halsiz gösteren, numara yapan insan." "Öyle olmadığı halde, kendisini ölgün, bitkin, halsiz gösteren, numara yapan insan."

Bir de "tembel" mânasına gelebilir. O halde öyle olmayacağız; kendi işimizi kendimiz görmeye çalışacağız. Bir de "tembel" mânasına gelebilir. O halde öyle olmayacağız; kendi işimizi kendimiz görmeye çalışacağız.

Bak Peygamber Efendimiz; "Kimseden bir şey istemeyin." diye emretmiş. Bak Peygamber Efendimiz; "Kimseden bir şey istemeyin." diye emretmiş.

Sahabe-i kirâm devenin üstüne çıktıktan sonra kamçısı yere düşse deveyi ıhdırıpSahabe-i kirâm devenin üstüne çıktıktan sonra kamçısı yere düşse deveyi ıhdırıp kendisi gider kamçıyı alıp tekrar binermiş. Çok zor iştir;kendisi gider kamçıyı alıp tekrar binermiş. Çok zor iştir; deve ilk önce çökerken ön ayaklarını ikiye kıvırır.deve ilk önce çökerken ön ayaklarını ikiye kıvırır. İnsan bir gelir, semerin kaşını tutmazsa tepetaklak gider. İnsan bir gelir, semerin kaşını tutmazsa tepetaklak gider. Ondan sonra arka tarafa bir şey yapar, arka ayaklarını kısar oturur;Ondan sonra arka tarafa bir şey yapar, arka ayaklarını kısar oturur; ondan sonra bir yerleşir, bir elek sarsılır gibi olur. Boş bulunursa yine bir tarafa savrulur, gider. ondan sonra bir yerleşir, bir elek sarsılır gibi olur. Boş bulunursa yine bir tarafa savrulur, gider.

Devenin üstüne binmiş, oturmuş veyahut ayakta, zaten ayaktakine binemez,Devenin üstüne binmiş, oturmuş veyahut ayakta, zaten ayaktakine binemez, deve yüksek olur, herhalde binemez. Oturmuş, devenin üstüne binmiş,deve yüksek olur, herhalde binemez. Oturmuş, devenin üstüne binmiş, deveyi kaldırmış, kamçısı düşmüş; tekrar ıhtırıyor, deveyi çöktürüyor, kamçıyı alıyor, tekrar biniyor. deveyi kaldırmış, kamçısı düşmüş; tekrar ıhtırıyor, deveyi çöktürüyor, kamçıyı alıyor, tekrar biniyor.

Neden? Peygamber Efendimiz; "Bir kimseden bir şey istemeyin." dedi, diye.Neden?

Peygamber Efendimiz; "Bir kimseden bir şey istemeyin." dedi, diye.
Tok gözlülükten, kimseye yük olmamaktan dolayı. Onun için büyükler demişler ki; Tok gözlülükten, kimseye yük olmamaktan dolayı.

Onun için büyükler demişler ki;

"Evladım, yar ol ama bâr olma!" Dost ol ama dostuna yük olma."Evladım, yar ol ama bâr olma!"

Dost ol ama dostuna yük olma.
Bâr "yük" demek hatta yük taşıyan -affedersiniz hayvanlara da bârgir derler.Bâr "yük" demek hatta yük taşıyan -affedersiniz hayvanlara da bârgir derler. Türkçe'de o "beygir" olmuş, değişmiş. Bârgir "yük taşıyan" demek, sonradan "beygir" hâline dönmüş. Türkçe'de o "beygir" olmuş, değişmiş. Bârgir "yük taşıyan" demek, sonradan "beygir" hâline dönmüş.

Yar ol ama bâr olma, dost ol ama dostuna yük olma.Yar ol ama bâr olma, dost ol ama dostuna yük olma. Ensesine binme, omzuna çıkma, kesesine yapışma, sülük gibi sömürme.Ensesine binme, omzuna çıkma, kesesine yapışma, sülük gibi sömürme. Daima başkalarına iyilik yap, sevap kazan. Senden herkes istifade etsin. Daima başkalarına iyilik yap, sevap kazan.

Senden herkes istifade etsin.
Arslan gibi avını kendin bul; sonra başka ufak tefek mahlûklar da artıklarını yesinler. Arslan gibi avını kendin bul; sonra başka ufak tefek mahlûklar da artıklarını yesinler. Tilki gibi, sırtlan gibi; "Başkasını avlayacak da, onun kalıntısının kemiklerini sıyıracağım." diye bakma.Tilki gibi, sırtlan gibi; "Başkasını avlayacak da, onun kalıntısının kemiklerini sıyıracağım." diye bakma. Kendin arslan gibi ol! Müslümanlık böyledir. Kendin arslan gibi ol!

Müslümanlık böyledir.
Müslüman; kimseye yük olmadan, şerefiyle, haysiyetiyle, elinin emeğiyle yaşayıp, Müslüman; kimseye yük olmadan, şerefiyle, haysiyetiyle, elinin emeğiyle yaşayıp, güzel huyuyla yaşayıp başkalarına da faydalı olandır. Tasavvuf da odur; güzel huyuyla yaşayıp başkalarına da faydalı olandır.

Tasavvuf da odur;

Tasavvuf yar olup bâr olmamaktır. Gül-ü gülzar olup har olmamaktır. Tasavvuf yar olup bâr olmamaktır.

Gül-ü gülzar olup har olmamaktır.

"Tasavvuf dost olup da yük olmamaktır, gül bahçesinin gülü olup da dikeni olmamaktır." diyor, "Tasavvuf dost olup da yük olmamaktır, gül bahçesinin gülü olup da dikeni olmamaktır." diyor,

Birisi tasavvufu böyle tarif etmiş. Dikensiz gül var mı? Yok. Birisi tasavvufu böyle tarif etmiş.

Dikensiz gül var mı?

Yok.

Sen dikensiz gül olacaksın. Kimseye bir şeyin batmayacak, kimseye yük olmayacaksın; asıl şey budur.Sen dikensiz gül olacaksın. Kimseye bir şeyin batmayacak, kimseye yük olmayacaksın; asıl şey budur. Gerçek, güzel Müslümanlık budur. Beşinci hadîs-i şerif: Gerçek, güzel Müslümanlık budur.

Beşinci hadîs-i şerif:

Lâ telâanû bila'neti'llâhi ve lâ bi-gadabihî ve lâ bi'n-nâr. Lâ telâanû bila'neti'llâhi ve lâ bi-gadabihî ve lâ bi'n-nâr.

Tirmizî'nin hasenün hadîsün dediği, başka kaynakların da kaydettiği bir hadîs-i şerîf.Tirmizî'nin hasenün hadîsün dediği, başka kaynakların da kaydettiği bir hadîs-i şerîf. Semüre İbn Cündeb veya Cündüb radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Semüre İbn Cündeb veya Cündüb radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "Allah'ın lanetiyle, gazabıyla, cehennem ateşiyle lanetleşmeyin." Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Allah'ın lanetiyle, gazabıyla, cehennem ateşiyle lanetleşmeyin."

Allahu âlem mânası şu ki; "'Allah sana lanet eylesin, Allah'ın gazabına uğrayasın inşaallah,Allahu âlem mânası şu ki; "'Allah sana lanet eylesin, Allah'ın gazabına uğrayasın inşaallah, cehennemlerde ateşlerde yanasın inşaallah!' gibi ağır şeylerle lanet etmeyin, cehennemlerde ateşlerde yanasın inşaallah!' gibi ağır şeylerle lanet etmeyin, birbirinize beddua etmeyin." diyor Peygamber Efendimiz. İnsan güzel şeylere kendisini alıştırmalı. birbirinize beddua etmeyin." diyor Peygamber Efendimiz.

İnsan güzel şeylere kendisini alıştırmalı.
İyi şeylere alıştırmazsa "Âhir zamanda bir nesil türeyecek; birbirleriyle selamlaştıkları zamanİyi şeylere alıştırmazsa "Âhir zamanda bir nesil türeyecek; birbirleriyle selamlaştıkları zaman selamlaşmaları birbirlerine lanet okumak olacak!" diyor. selamlaşmaları birbirlerine lanet okumak olacak!" diyor.

Şimdi mahallede delikanlıların birbirleriyle selamlaşmalarına bakıyorum;Şimdi mahallede delikanlıların birbirleriyle selamlaşmalarına bakıyorum; öyle acayip selamlaşmalar var. Hakaret kelimesiyle birbirleriyle selamlaşıyorlar. öyle acayip selamlaşmalar var. Hakaret kelimesiyle birbirleriyle selamlaşıyorlar.

Sonra televizyona da yazıklar olsun ki ta Avrupa'nın Amerika'nın adını bileSonra televizyona da yazıklar olsun ki ta Avrupa'nın Amerika'nın adını bile duymadığımız selamlaşmalarını neşrediyor. "Çav!" "Çav" ne demek bilmiyorum.duymadığımız selamlaşmalarını neşrediyor. "Çav!"

"Çav" ne demek bilmiyorum.
Geçen gün gözüme ilişti; "Allahaısmarladık mânasına mı geliyormuş? Merhaba mânasına mı geliyormuş?" Geçen gün gözüme ilişti; "Allahaısmarladık mânasına mı geliyormuş? Merhaba mânasına mı geliyormuş?"

"Çav!" Biz bunu Almanya'da duymadık. Ben duydum evet."Çav!" Biz bunu Almanya'da duymadık.

Ben duydum evet.
Almanlar birbirlerine "çüz" diyorlar yani "çav" diyorlar.Almanlar birbirlerine "çüz" diyorlar yani "çav" diyorlar. Çüz değil de çüs, s ile ama Almanın çüs'ünden çav'ından bana ne?Çüz değil de çüs, s ile ama Almanın çüs'ünden çav'ından bana ne? Benim televizyonumda niye şöyle "merhaba" denmiyor? Benim televizyonumda niye şöyle "merhaba" denmiyor?

"Merhaba" Arap'tan geldi, demiyor, "çav" Batı'dan geldi, diyor. Olur mu? "Merhaba" Arap'tan geldi, demiyor, "çav" Batı'dan geldi, diyor.

Olur mu?

Benim kendi atamın, babamın, dedemin töresi, gördüğüm şey varken adını bilmediğim,Benim kendi atamın, babamın, dedemin töresi, gördüğüm şey varken adını bilmediğim, sanını bilmediğim acayiplikleri de ne? Tabi çocuklarımızı oralarda okutuyoruz. sanını bilmediğim acayiplikleri de ne?

Tabi çocuklarımızı oralarda okutuyoruz.
Gidiyorlar onların benzeri, kopyası oluyorlar. Asıl nüsha değil, kopya.Gidiyorlar onların benzeri, kopyası oluyorlar. Asıl nüsha değil, kopya. Kopyası oluyor, geliyor; ondan sonra burada dilini anlamıyorsun.Kopyası oluyor, geliyor; ondan sonra burada dilini anlamıyorsun. Bir makale yazıyorlar; hadi lügat karıştır babam, kelime ara. Bir makale yazıyorlar; hadi lügat karıştır babam, kelime ara.

Geçen gün gazetede bir resim vardı, altını okuduk. Diyor ki; Geçen gün gazetede bir resim vardı, altını okuduk. Diyor ki;

"Türkiye'de Marksistlerin bir gurubu da tarikat!" Onların tarikatle ne ilgisi var? "Türkiye'de Marksistlerin bir gurubu da tarikat!"

Onların tarikatle ne ilgisi var?

Tarikatmiş. Marksistlerin tarikatlerinden bir tanesi. Tarikatin adını bozdurtacaklar.Tarikatmiş. Marksistlerin tarikatlerinden bir tanesi. Tarikatin adını bozdurtacaklar. Marksistlerin bir grubu da nüdist imiş. Onlardan bir resim çekmiş. Marksistlerin bir grubu da nüdist imiş. Onlardan bir resim çekmiş.

Allah Allah, kara kara herifler, resimde çıplak çıplak.Allah Allah, kara kara herifler, resimde çıplak çıplak. Ansiklopediye baktım yok, falanca yere baktım yok filanca yere baktım yok. Nüdist ne demek? Ansiklopediye baktım yok, falanca yere baktım yok filanca yere baktım yok.

Nüdist ne demek?

İngilizce lügate baktım, buldum; "çıplak" demekmiş. Ya doğru düzgün söylesene. Nüdist! İngilizce lügate baktım, buldum; "çıplak" demekmiş. Ya doğru düzgün söylesene.

Nüdist!

"Çıplaklar" desene. Ar damarları çatlamış; anadan doğma üryan, meclis yapıyorlar, âlem yapıyorlar. "Çıplaklar" desene. Ar damarları çatlamış; anadan doğma üryan, meclis yapıyorlar, âlem yapıyorlar.

"Nişantaşı'nda nüdistlerden bir sahne!" diyor. Başka diyarda değil, İstanbul'da. "Nişantaşı'nda nüdistlerden bir sahne!" diyor. Başka diyarda değil, İstanbul'da.

"Nüdist" deyince de insan ne olduğunu anlamıyor. "Budist" gibi bir şey mi neymiş? "Nüdist" deyince de insan ne olduğunu anlamıyor. "Budist" gibi bir şey mi neymiş?

Çıplaklar. Giyimi kuşamı da yok, salona toplanmışlar. Bu da Marksizmin bir tarikatiymiş.Çıplaklar. Giyimi kuşamı da yok, salona toplanmışlar. Bu da Marksizmin bir tarikatiymiş. Gazete öyle diyor. Marksizmin, koministlerin bir kolu. Gazete öyle diyor. Marksizmin, koministlerin bir kolu.

Kominlerini de görmüştük; Bakırköy'de vesairede toplu hayat yaşıyorlar.Kominlerini de görmüştük; Bakırköy'de vesairede toplu hayat yaşıyorlar. Kadın erkek bir arada, iki cins bir arada ve her şey alenî, cinsî konular alenî. Kadın erkek bir arada, iki cins bir arada ve her şey alenî, cinsî konular alenî.

Muhterem kardeşlerim! Bazı gazeteler ve mecmualar öylelerini ballandırarak anlatıyor.Muhterem kardeşlerim!

Bazı gazeteler ve mecmualar öylelerini ballandırarak anlatıyor.
Şu maksatla anlatıyor: "Belki duyan gençlerden birkaç tanesi daha heves eder;Şu maksatla anlatıyor:

"Belki duyan gençlerden birkaç tanesi daha heves eder;
bu melanet inşaallah onlara da bulaşır!" bu melanet inşaallah onlara da bulaşır!"

Onun için diyorum size; "Tam müslüman olun, sımsıkı sağlam durunOnun için diyorum size; "Tam müslüman olun, sımsıkı sağlam durun ve kendi dininizin, imanınızın örfüne sarılın." Bu adamlara gitseniz… ve kendi dininizin, imanınızın örfüne sarılın."

Bu adamlara gitseniz…

İzâ kâne'l-ğurâbü delîle kavmin le-ye'tîhim mine'l-ardı'l-ciyâfi. İzâ kâne'l-ğurâbü delîle kavmin le-ye'tîhim mine'l-ardı'l-ciyâfi.

Karganın peşine düşersen nereye seni götürecek? Pır pır uçtu. Hadi takıldın peşine. Nereye? Karganın peşine düşersen nereye seni götürecek?

Pır pır uçtu. Hadi takıldın peşine. Nereye?

Ah nereye getirdin beni? Karga nereye getirir? Lâşenin başına getirir; "İşte bundan ye." der.Ah nereye getirdin beni?

Karga nereye getirir?

Lâşenin başına getirir; "İşte bundan ye." der.
Leş, pis kokulu ama o karga olduğu için, tepeden tırnağa kara olduğu için gıdası da bu. Sen? Leş, pis kokulu ama o karga olduğu için, tepeden tırnağa kara olduğu için gıdası da bu.

Sen?

Sen onu yiyemezsin, sen karganın peşinden gidemezsin. Allah uyanıklık versin.Sen onu yiyemezsin, sen karganın peşinden gidemezsin.

Allah uyanıklık versin.
İnsanlar şaşırdı mı, kapı zıvanasından bir çıktı mı, çıktı. Tamam. İnsanlar şaşırdı mı, kapı zıvanasından bir çıktı mı, çıktı. Tamam. Kitabın cildi bağlayan ipleri bir koptu mu koptu. Sayfaları toplayabilirsen topla.Kitabın cildi bağlayan ipleri bir koptu mu koptu. Sayfaları toplayabilirsen topla. Biz toplamaya çalışıyoruz da her yandan hücum ediyorlar. Biz olduk gerici!Biz toplamaya çalışıyoruz da her yandan hücum ediyorlar. Biz olduk gerici! Bu memleketin gericileri olduk. O çıplaklar, nüdistler, Budistler ilerici! Bu memleketin gericileri olduk.

O çıplaklar, nüdistler, Budistler ilerici!

Budist olanlar da var şimdi. Hindistan'ın bilmem ne dinini buraya getirmeye çalışan olmadık kimseler… Budist olanlar da var şimdi. Hindistan'ın bilmem ne dinini buraya getirmeye çalışan olmadık kimseler…

el-Küfrü milletün vâhide. el-Küfrü milletün vâhide.

İslâm olmadıktan sonra, İslâm'dan çıktıktan sonra, nereye giderse gitsin, benim için bitti. İslâm olmadıktan sonra, İslâm'dan çıktıktan sonra, nereye giderse gitsin, benim için bitti.

Ne yapacağız? Evlatlarımıza sahip olacağız, evlatlarımızdan evvelNe yapacağız?

Evlatlarımıza sahip olacağız, evlatlarımızdan evvel
kendi nefislerimize sahip olacağız ki ayağımız kaymasın. kendi nefislerimize sahip olacağız ki ayağımız kaymasın.

Bak şu karda kışta; "Kaymayalım." diye bastığımız yere nasıl dikkat ediyoruz.Bak şu karda kışta; "Kaymayalım." diye bastığımız yere nasıl dikkat ediyoruz. Bu mânevî saha da daha karlı, daha buzlu, daha soğuk, daha beter. Bu mânevî saha da daha karlı, daha buzlu, daha soğuk, daha beter.

Onun için orada da ayağını sağlam basacaksın, hak yolda yürüyeceksin, dikkat edeceksin. Onun için orada da ayağını sağlam basacaksın, hak yolda yürüyeceksin, dikkat edeceksin.

Kadın ve aile konusunda yazdıkları makalelere bakıyorsun; nereye götürmek istiyorlar? Kadın ve aile konusunda yazdıkları makalelere bakıyorsun; nereye götürmek istiyorlar?

"Evlilik yüktür, boş ver evliliği, ne olacak? Evlenmeden vaziyeti idare et!" Oraya getiriyor. "Evlilik yüktür, boş ver evliliği, ne olacak? Evlenmeden vaziyeti idare et!"

Oraya getiriyor.

Evliliğin derdini kim çeker? O keyfine baksın, sen keyfine bak.Evliliğin derdini kim çeker? O keyfine baksın, sen keyfine bak. Ev derdi yok, tasası yok, akşam eve yemek götüreceğim düşüncesi yok; onu teşvik ediyor.Ev derdi yok, tasası yok, akşam eve yemek götüreceğim düşüncesi yok; onu teşvik ediyor. Onu ballandıra ballandıra anlatıyor. Hani ekmeğin üstüne yağ sürersin,Onu ballandıra ballandıra anlatıyor.

Hani ekmeğin üstüne yağ sürersin,
yağın üstüne bal gezdirirsin bilmem ne; ballandırma! Öyle anlatıyor ki "öyle olsun" diye. yağın üstüne bal gezdirirsin bilmem ne; ballandırma! Öyle anlatıyor ki "öyle olsun" diye.

Kimse artık o zahmetleri çekemiyormuş, çekmek istemiyorlarmış. Avrupa'da var öyle zıpırlar.Kimse artık o zahmetleri çekemiyormuş, çekmek istemiyorlarmış.

Avrupa'da var öyle zıpırlar.
Onları ithal etmeye çalışıyor. Şimdi gümrükler kalktı ya, Onları ithal etmeye çalışıyor. Şimdi gümrükler kalktı ya, ithalat serbest ya, onları ithal etmeye çalışıyorlar. ithalat serbest ya, onları ithal etmeye çalışıyorlar.

Avrupa'da ne kadar ideoloji, sapıklık, hayat görüşü, saçmalık varsa onların hepsini şey getiriyor.Avrupa'da ne kadar ideoloji, sapıklık, hayat görüşü, saçmalık varsa onların hepsini şey getiriyor. O saçmalıklardan bir tanesi. Benim hayat yolum İslâm.O saçmalıklardan bir tanesi.

Benim hayat yolum İslâm.
Onun için; "o yollardan bir tanesi de benim yolum" derseniz, gümbürtüye gittiniz. Onun için; "o yollardan bir tanesi de benim yolum" derseniz, gümbürtüye gittiniz. Onların hepsi bâtıl. Bir terazinin bir kefesine konulur, kuş tüyü kadar çekmez. Beri tarafta İslâm. Onların hepsi bâtıl. Bir terazinin bir kefesine konulur, kuş tüyü kadar çekmez. Beri tarafta İslâm.

Bir İslâm var dünya üzerinde; bir de gayr-i İslâmî şeyler var.Bir İslâm var dünya üzerinde; bir de gayr-i İslâmî şeyler var. Ya müslüman olursun ya da gelir sana başka şeyler bulaşır. Sana bulaşmaz, çocuğuna bulaşır.Ya müslüman olursun ya da gelir sana başka şeyler bulaşır. Sana bulaşmaz, çocuğuna bulaşır. Sen kendini korursun, korudum sanırsın; karın gider, çocuğun gider. Sen kendini korursun, korudum sanırsın; karın gider, çocuğun gider.

Gidersin İstanbul'un lüks bir semtinde oturursun; bakarsın çocuk yamuk yamuk gidiyor. Gidersin İstanbul'un lüks bir semtinde oturursun; bakarsın çocuk yamuk yamuk gidiyor.

Nedir bu yamukluk? Muhitten, arkadaşlardan aldığı huylardan.Nedir bu yamukluk?

Muhitten, arkadaşlardan aldığı huylardan.
Şimdi böyle pusar, senin tam kuvvetli olduğun zamanda bir şey demez.Şimdi böyle pusar, senin tam kuvvetli olduğun zamanda bir şey demez. Sen biraz ihtiyarladığın zaman, işlendiği zaman, o da büyüdüğü zaman;Sen biraz ihtiyarladığın zaman, işlendiği zaman, o da büyüdüğü zaman; "Senin dediğini yapmıyorum, ben bu yolda gidiyorum!" der çıkar. "Evladım etme!" dersin ama geçti."Senin dediğini yapmıyorum, ben bu yolda gidiyorum!" der çıkar.

"Evladım etme!" dersin ama geçti.
Ağaç yaş iken eğilir; sen onu evvelden yetiştirecektin. Onun için etrafınıza dikkat edin.Ağaç yaş iken eğilir; sen onu evvelden yetiştirecektin.

Onun için etrafınıza dikkat edin.
Yediğinizde içtiğinizde; "Çayın içinde radyasyon var mı?" diye millet nelere dikkat ediyor. Yediğinizde içtiğinizde; "Çayın içinde radyasyon var mı?" diye millet nelere dikkat ediyor.

Radyasyon görünmediği halde görünmeyen bir şeyin tehlikeli olduğunu millete öğrettiler. Radyasyon görünmediği halde görünmeyen bir şeyin tehlikeli olduğunu millete öğrettiler. Biz mânevî, büyük radyasyonlardan bahsediyoruz. Biz mânevî, büyük radyasyonlardan bahsediyoruz.

Dünya üzerinde çok büyük mânevî radyasyon bulutları var; her tarafa radyasyon yağdırıyor,Dünya üzerinde çok büyük mânevî radyasyon bulutları var; her tarafa radyasyon yağdırıyor, her taraf mahvoluyor. Ancak İslâm'ın kubbesi kurşun. Kurşun, radyasyon geçirmez.her taraf mahvoluyor. Ancak İslâm'ın kubbesi kurşun. Kurşun, radyasyon geçirmez. O İslâm'ın kurşun kubbesinin içine girersen kurtulursun; yoksa her taraf radyasyon. Kanser olur gidersin. O İslâm'ın kurşun kubbesinin içine girersen kurtulursun; yoksa her taraf radyasyon. Kanser olur gidersin.

İnsanın kafası kanser olur, gönlü kanser olur, aklı kanser olur, fikri kanser olur, inancı kanser olur. İnsanın kafası kanser olur, gönlü kanser olur, aklı kanser olur, fikri kanser olur, inancı kanser olur.

Ne olur? Sapıtır, bozulur gider. Allah bizi her türlü mânevî kanserin, hastalığın,Ne olur?

Sapıtır, bozulur gider.

Allah bizi her türlü mânevî kanserin, hastalığın,
yayıldığı dolaştığı şu fırtınalı asırda Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine sımsıkı sarılıpyayıldığı dolaştığı şu fırtınalı asırda Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine sımsıkı sarılıp o ummandan bu gemiye çıkıp kurtulanlardan eylesin. o ummandan bu gemiye çıkıp kurtulanlardan eylesin.

Lâ telbesü'l-kumüsa vele'l-amâime vele's-sirâvilâti vele'l-berânise vele'l-hıfâ illâ ehadün Lâ telbesü'l-kumüsa vele'l-amâime vele's-sirâvilâti vele'l-berânise vele'l-hıfâ illâ ehadün lâ yecidü'n-na'leyn fe'l-yelbesi'l-huffeyni ve'l yakta'hümâ esfele mine'l-ka'beyn ve lâ telbesülâ yecidü'n-na'leyn fe'l-yelbesi'l-huffeyni ve'l yakta'hümâ esfele mine'l-ka'beyn ve lâ telbesü mine's-siyâbi şey'en messehu za'ferânün ev versün fe la tentekıbü'l-mer'etü'l-muhrimetümine's-siyâbi şey'en messehu za'ferânün ev versün fe la tentekıbü'l-mer'etü'l-muhrimetü ve lâ telbesü'l-kuffâzeyni. Ani'bni Umere radıyallahu anh enne racülen kâle yâ Resûlallah!ve lâ telbesü'l-kuffâzeyni. Ani'bni Umere radıyallahu anh enne racülen kâle yâ Resûlallah! Mâ yelbesü'l-muhrimü mine's-siyâbi. Bu hadîs-i şerif, hacla ilgili. Mâ yelbesü'l-muhrimü mine's-siyâbi.

Bu hadîs-i şerif, hacla ilgili.

"Bir zât Peygamber Efendimiz'e; 'İhrama giren kimse neler giyebilir, neler giyemez?' diye sordu."Bir zât Peygamber Efendimiz'e; 'İhrama giren kimse neler giyebilir, neler giyemez?' diye sordu. Onun üzerine Peygamber Efendimiz buyurdu ki; 'Gömlek giymesin, sarık sarmasın;Onun üzerine Peygamber Efendimiz buyurdu ki; 'Gömlek giymesin, sarık sarmasın; pantolon, iç donu, şalvar giymesin, bornoz giymesin, mesh giymesin. pantolon, iç donu, şalvar giymesin, bornoz giymesin, mesh giymesin. Ancak bir insan nalın bulamazsa, terlik bulamazsa kumların üstüne de yalın ayak basılmıyor;Ancak bir insan nalın bulamazsa, terlik bulamazsa kumların üstüne de yalın ayak basılmıyor; o zaman ayağını korumak için meshini giyerse topuklarından üst tarafını keserek, o zaman ayağını korumak için meshini giyerse topuklarından üst tarafını keserek, alt tarafını keserek onu açarak giysin…" Topuklarından aşağısını kesecek.alt tarafını keserek onu açarak giysin…"

Topuklarından aşağısını kesecek.
Topuğu kapalı kaldığı zaman mesh hükmü devam ediyor, olmuyor.Topuğu kapalı kaldığı zaman mesh hükmü devam ediyor, olmuyor. O tarzda bunları giyemez, şu tarzda giyinebilir. O tarzda bunları giyemez, şu tarzda giyinebilir.

"Elbiselerden üzerine zaferan sürülmüş, "veris" denilen şey sürülmüş, koku sürülmüş,"Elbiselerden üzerine zaferan sürülmüş, "veris" denilen şey sürülmüş, koku sürülmüş, kokulu elbise de giymesin. O kokulu elbiseyle de ihramlı gezemez. kokulu elbise de giymesin. O kokulu elbiseyle de ihramlı gezemez.

"Kadınlar da ihramlı olduğu zaman peçe takamazlar ve eldiven giyemezler." diyor. "Kadınlar da ihramlı olduğu zaman peçe takamazlar ve eldiven giyemezler." diyor.

İnsan karşılaşınca, yeri gelince söylemeli. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; İnsan karşılaşınca, yeri gelince söylemeli. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Ve lâ tentekıbu'l-mer'etü. "Kadın yüzüne nikap, peçe almasın." Ve lâ tentekıbu'l-mer'etü. "Kadın yüzüne nikap, peçe almasın."

"İhramlı iken, hacca niyet etmişken peçe almasın, eldiven giymesin." diyor. Bundan ne çıkar? "İhramlı iken, hacca niyet etmişken peçe almasın, eldiven giymesin." diyor.

Bundan ne çıkar?

Bu ifadeden Peygamber Efendimiz'in zamanında, haccın dışında kadınların yüzlerine peçe örttüğü Bu ifadeden Peygamber Efendimiz'in zamanında, haccın dışında kadınların yüzlerine peçe örttüğü ve ellerine eldiven giydiği çıkmaz mı? Çıkar. Ne diyorlar? Peçe yoktu. ve ellerine eldiven giydiği çıkmaz mı?

Çıkar.

Ne diyorlar?

Peçe yoktu.
"İslâm'da peçe yoktu, sonradan uyduruldu." Bak nasıl çıktı yanlışları? "İslâm'da peçe yoktu, sonradan uyduruldu."

Bak nasıl çıktı yanlışları?

"Peçe yoktu, bilmem ne yoktu, bilmem ne yoktu!" Cahil, cahil söz. Cahilin ağzına düştü."Peçe yoktu, bilmem ne yoktu, bilmem ne yoktu!"

Cahil, cahil söz. Cahilin ağzına düştü.
Alimler kenarda kaldı. Söz, hadis bilmeyen, âyet bilmeyen insanların diline düştü. Alimler kenarda kaldı. Söz, hadis bilmeyen, âyet bilmeyen insanların diline düştü.

Bir de onlar diyorlar ki; "Biz biliriz, siz bilmezsiniz." Bunun mütehassısına soralım. Bir de onlar diyorlar ki;

"Biz biliriz, siz bilmezsiniz."

Bunun mütehassısına soralım.

Mütehassısa olmaz. Sormak bir gürültü! Sen bu gürültüyü neden yapıyorsun, anlaşıldı.Mütehassısa olmaz. Sormak bir gürültü! Sen bu gürültüyü neden yapıyorsun, anlaşıldı. Senin maksadın başka. Çünkü öğrenmek istesen bu gürültüyü koparmazsın;Senin maksadın başka. Çünkü öğrenmek istesen bu gürültüyü koparmazsın; sakin sakin sorarsın, anlarsın. Gürültü kopardığına göre maksadın başka. sakin sakin sorarsın, anlarsın. Gürültü kopardığına göre maksadın başka.

Biz memlekette çoktandır peçe örtmüyoruz; aşağı yukarı peçe de kaldırılmış. Biz memlekette çoktandır peçe örtmüyoruz; aşağı yukarı peçe de kaldırılmış. İnsan Hicaz'a gittiği zaman görüyor, orada birçok müslümanlar örtüyor; hangisi doğru? İnsan Hicaz'a gittiği zaman görüyor, orada birçok müslümanlar örtüyor; hangisi doğru?

Peçe, Peygamber Efendimiz'in zamanında var. Yüzü, elleri ve ayakları hariç bütün vücudunu örtmek var.Peçe, Peygamber Efendimiz'in zamanında var. Yüzü, elleri ve ayakları hariç bütün vücudunu örtmek var. Kadının örtmesi gerekiyor ama peçe örtmek de var. İsterse peçe de örterse daha iyi olur. Kadının örtmesi gerekiyor ama peçe örtmek de var. İsterse peçe de örterse daha iyi olur. Eldiven de giyerse daha iyi olur. Ayağına da çorap giyer de orasını da göstermezse daha iyi olur. Eldiven de giyerse daha iyi olur. Ayağına da çorap giyer de orasını da göstermezse daha iyi olur.

Şimdi bar bar bağırıyorlar, ya bir şeyi de ilk başta konuşalım. Sen İslâm'ın emrini mi istiyorsun? Şimdi bar bar bağırıyorlar, ya bir şeyi de ilk başta konuşalım.

Sen İslâm'ın emrini mi istiyorsun?
Kendi keyfine göre bir giyinme tarzı mı bize telkin etmek istiyorsun? Kendi keyfine göre bir giyinme tarzı mı bize telkin etmek istiyorsun?

Sen başka türlü bir felsefede olabilirsin. İslâm bu hususta ne diyor;Sen başka türlü bir felsefede olabilirsin. İslâm bu hususta ne diyor; onu söylediğim zaman kabul edecek misin etmeyecek misin? Ne onu kabul ediyor ne ona yanaşıyor;onu söylediğim zaman kabul edecek misin etmeyecek misin?

Ne onu kabul ediyor ne ona yanaşıyor;
illa bizi kendisi gibi yapmaya çalışıyor. Peki, gidelim bakalım, bu adam nereye gidecek? illa bizi kendisi gibi yapmaya çalışıyor. Peki, gidelim bakalım, bu adam nereye gidecek?

Peşinden gitmeye başladığın zaman seni; homoseksüeller, cinsi sapıklar, açıklar saçıklar,Peşinden gitmeye başladığın zaman seni; homoseksüeller, cinsi sapıklar, açıklar saçıklar, aile bağı tanımazlar, bir ciddi yük altına girmezler tarafına götürüyor. Yolları yol değil. aile bağı tanımazlar, bir ciddi yük altına girmezler tarafına götürüyor. Yolları yol değil. Allah kimseyi onların sapık yollarına saptırmasın. Allah kimseyi onların sapık yollarına saptırmasın.

Bize de salâbet-i diniyye; din ve iman kuvveti nasip etsin, yolumuzdan ayırmasın.Bize de salâbet-i diniyye; din ve iman kuvveti nasip etsin, yolumuzdan ayırmasın. İmana ters düşürmesin, Efendimiz'in sünnetine aykırı işler yaptırmasın. İmana ters düşürmesin, Efendimiz'in sünnetine aykırı işler yaptırmasın. Peygamber Efendimiz'in şefaatine nâil olup âhirette de kendisine komşu olmayı cümlemizePeygamber Efendimiz'in şefaatine nâil olup âhirette de kendisine komşu olmayı cümlemize nasip ve müyesser eylesin. Bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele. nasip ve müyesser eylesin.

Bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2