Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Müslümanların En Hayırlıları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

25 Cemâziye'l-Âhir 1408 / 13.02.1988
Sapanca/ Sakarya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İstiğfar Etmek, Mahşerde Kendisine Su İkram Edilen Kişiler, Dünya Ve Ahiret Dengesi, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Müslümanların En Hayırlıları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

25 Cemâziye'l-Âhir 1408 / 13.02.1988
Sapanca/ Sakarya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İstiğfar Etmek, Mahşerde Kendisine Su İkram Edilen Kişiler, Dünya Ve Ahiret Dengesi, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: Hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

Hayru'n-nâs. ''İnsanların en hayırlıları.''Hayru'n-nâs. ''İnsanların en hayırlıları.'' Men tâle umruhû ve hasüne amelühû. Men tâle umruhû ve hasüne amelühû. ''Ömrü uzun olup ameli güzel olandır.'' ''Ömrü uzun olup ameli güzel olandır.'' Çok yaşayan, iyi işler yapanlardır. Çok yaşayan, iyi işler yapanlardır. Tabi sevabı biriktiriyor. Tabi sevabı biriktiriyor. Sevabı çok olduğundan, bol olduğundan o kimse elbette ötekilerden daha hayırlı bir kimse olmuş oluyor. Sevabı çok olduğundan, bol olduğundan o kimse elbette ötekilerden daha hayırlı bir kimse olmuş oluyor.

Ve şerru'n-nâs.Ve şerru'n-nâs. ''Buna mukabil insanların en kötüsü de'' ''Buna mukabil insanların en kötüsü de'' men, ''o kimsedir ki'' tâle umruhû ve sâe amelühû ''Ömrü uzun olup da ameli kötü olandır.'' men, ''o kimsedir ki'' tâle umruhû ve sâe amelühû ''Ömrü uzun olup da ameli kötü olandır.''

Ömrü uzun olup da ameli, yaptığı işler çirkin ve kötü olduğu zaman şer biriktirmiş oluyor.Ömrü uzun olup da ameli, yaptığı işler çirkin ve kötü olduğu zaman şer biriktirmiş oluyor. O bakımdan durumu iyi olmuyor.O bakımdan durumu iyi olmuyor. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize uzun ömür ihsan etsin. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize uzun ömür ihsan etsin. Ama bu uzun ömrü mutlaka güzel amellerle geçirmek gerekiyor. Ama bu uzun ömrü mutlaka güzel amellerle geçirmek gerekiyor. Güzel amellerle geçirdiğimiz zaman insanların en hayırlısı oluyoruz. Güzel amellerle geçirdiğimiz zaman insanların en hayırlısı oluyoruz. Kötü amellerle geçirdiğimiz zaman ölsek daha iyi; Kötü amellerle geçirdiğimiz zaman ölsek daha iyi; çünkü hiç olmazsa o zaman kötülüğü az yapmış olacağız.çünkü hiç olmazsa o zaman kötülüğü az yapmış olacağız. O zaman, kötü insanlar ölse daha iyi olur, hiç olmazsa şerri birikmemiş olur. O zaman, kötü insanlar ölse daha iyi olur, hiç olmazsa şerri birikmemiş olur.

Salih amel işlemeye, Rabbimiz'in rızasına uygun işlere koşturmaya gayret edeceğiz.Salih amel işlemeye, Rabbimiz'in rızasına uygun işlere koşturmaya gayret edeceğiz. İnsanın arkasında eseri kalmalı; İnsanın arkasında eseri kalmalı; ''Allah rahmet eylesin, bu çeşmeyi şu yaptı.'' ''Allah razı olsun. ''Allah rahmet eylesin, bu çeşmeyi şu yaptı.'' ''Allah razı olsun. Eskiden arabayla buradan geçerken çamurlara batardık, Eskiden arabayla buradan geçerken çamurlara batardık, yürürken mahvolurduk, şu köprüyü filanca hacı efendi yaptı.'' ''Allah razı olsun.yürürken mahvolurduk, şu köprüyü filanca hacı efendi yaptı.'' ''Allah razı olsun. Falanca kimse çok fakir durumumda beni gözetti, kolladı, yetiştirdi de büyüdüm, onun sayesinde tahsil gördüm.'' Falanca kimse çok fakir durumumda beni gözetti, kolladı, yetiştirdi de büyüdüm, onun sayesinde tahsil gördüm.'' Böyle şeyler dedirtmek güzel.Böyle şeyler dedirtmek güzel. Allah, her türlü imkânlarla çevremize daima hayır yapmamızı cümlemize nasip eylesin. Allah, her türlü imkânlarla çevremize daima hayır yapmamızı cümlemize nasip eylesin.

Birisi vefat etmişti; cümle geçmişlerimize Allah rahmet eylesin.Birisi vefat etmişti; cümle geçmişlerimize Allah rahmet eylesin. Öteki şahıslar iyiliklerinden bahsediyorlar.Öteki şahıslar iyiliklerinden bahsediyorlar. Birisi şöyle anlatıyor: ''Bir Kurban Bayramı'nda namazı kıldık, camiden çıktık.Birisi şöyle anlatıyor: ''Bir Kurban Bayramı'nda namazı kıldık, camiden çıktık. Fakir olduğumuz için boynumuz bükük. Fakir olduğumuz için boynumuz bükük. Koluma girdi, ‘Nasılsın?' dedi. ‘İyiyim.' dedim.Koluma girdi, ‘Nasılsın?' dedi. ‘İyiyim.' dedim. ‘Gel bakalım.' dedi, beni yavaş yavaş çekti, sürükledi. ‘Gel bakalım.' dedi, beni yavaş yavaş çekti, sürükledi. Bir koyun sürüsünün başına götürdü.Bir koyun sürüsünün başına götürdü. ‘Bak bakalım, bu koyunların hangisi daha güzel. Bir tane seç.' dedi.'' ‘Bak bakalım, bu koyunların hangisi daha güzel. Bir tane seç.' dedi.'' Tabi o da sanıyor ki ötekisi alacak; şöyle bakmış, güzelce bir şey seçmiş. Tabi o da sanıyor ki ötekisi alacak; şöyle bakmış, güzelce bir şey seçmiş. Babayiğit, iyi besili bir hayvan seçmiş.Babayiğit, iyi besili bir hayvan seçmiş. Ötekisi de çıkarmış, parayı vermiş. Ötekisi de çıkarmış, parayı vermiş. ''Al bakalım hadi bu koyunu evine götür.'' demiş. ''Al bakalım hadi bu koyunu evine götür.'' demiş. Onu anıyor. ''Allah razı olsun, cömert kimseydi.Onu anıyor. ''Allah razı olsun, cömert kimseydi. Bir bayramda bana böyle iyilik yaptı.'' diyor. Bir bayramda bana böyle iyilik yaptı.'' diyor.

Hatırladıkça hâlâ yüreğim yanar.Hatırladıkça hâlâ yüreğim yanar. Bir arefe günü Ankara'da, Ulus'ta dolaşıyorum.Bir arefe günü Ankara'da, Ulus'ta dolaşıyorum. Bir şey alacağım, bir dükkâna girdim. Bir şey alacağım, bir dükkâna girdim. Herhalde aklım ona takıldığı için basiretim mi bağlandı, nasıl oldu bilmiyorum. Herhalde aklım ona takıldığı için basiretim mi bağlandı, nasıl oldu bilmiyorum. Yanımda çöpçü kıyafetli birisi, ihtiyar bir adam var.Yanımda çöpçü kıyafetli birisi, ihtiyar bir adam var. Yani giyiminden belediyenin çöpçüsü olduğu anlaşılıyor. Yanında da bir çocuk var. Yani giyiminden belediyenin çöpçüsü olduğu anlaşılıyor. Yanında da bir çocuk var. Herhalde evladı veya torunu. ''Şu elbiseyi alalım.'' diyor. Herhalde evladı veya torunu. ''Şu elbiseyi alalım.'' diyor. ''Evladım onu alamayız, paramız yok.'' diyor.''Evladım onu alamayız, paramız yok.'' diyor. Ben de yürüdüm, yandaki dükkânda kendi aradığım şeye baktım. Ben de yürüdüm, yandaki dükkânda kendi aradığım şeye baktım. Ama onların konuşmalarını da bu tarafta görüyorum, duyuyorum. Yürüdüm gittim. Ama onların konuşmalarını da bu tarafta görüyorum, duyuyorum. Yürüdüm gittim.

Aklıma sonradan geldi; yahu o çocuğun ''alalım'' dediği elbise o zamanın parası ile yirmi beş lira bir para idi.Aklıma sonradan geldi; yahu o çocuğun ''alalım'' dediği elbise o zamanın parası ile yirmi beş lira bir para idi. Benim yanımda o para vardı, bol bol vardı.Benim yanımda o para vardı, bol bol vardı. Mübarek işte, ''alamıyoruz'' diyor. Çıkart al o elbiseyi. Mübarek işte, ''alamıyoruz'' diyor. Çıkart al o elbiseyi. Al da ver, sevindir fukaracıkları. Aklım sonradan başıma geldi. Al da ver, sevindir fukaracıkları. Aklım sonradan başıma geldi.

Bir laf vardır; ''Türk'ün aklı sonradan gelir.'' derler.Bir laf vardır; ''Türk'ün aklı sonradan gelir.'' derler. Hatırladıkça bu hayrı yapamadığıma üzülürüm.Hatırladıkça bu hayrı yapamadığıma üzülürüm. İnsan fırsatı buldu mu hayrı yapmalı, ömrü hayırlarla geçmeli. İnsan fırsatı buldu mu hayrı yapmalı, ömrü hayırlarla geçmeli. Kötülükten geri durmalı. ''İyi ki yapmamışım.'' diyebilmeli. Kötülükten geri durmalı. ''İyi ki yapmamışım.'' diyebilmeli. Kötülüklerden geri durmalı.Kötülüklerden geri durmalı. Hepimiz inşaallah Allahu Teâlâ hazretlerine söz verelim, kendi kendimize prensip edinelim.Hepimiz inşaallah Allahu Teâlâ hazretlerine söz verelim, kendi kendimize prensip edinelim. Bizi hayırlar yapmaya muvaffak eylesin, hayır ehli olalım inşaallah. Bizi hayırlar yapmaya muvaffak eylesin, hayır ehli olalım inşaallah.

Hayru ümmetî ellezîne izâ esâû istağferû ve izâ ahsenû üstübşerû ve iza sâferû kassarû ve eftarû. Taberani’nin Cabir Radıyallahu anh’tan rivayet ettiği bu Hadis-i Şerifi birçok yerde söyledim. Hayru ümmetî ellezîne izâ esâû istağferû ve izâ ahsenû üstübşerû ve iza sâferû kassarû ve eftarû. Taberani’nin Cabir Radıyallahu anh’tan rivayet ettiği bu Hadis-i Şerifi birçok yerde söyledim.

Hayru ümmetî. ''Benim ümmetimin en hayırlıları''Hayru ümmetî. ''Benim ümmetimin en hayırlıları'' İzâ esâû istağferû. ''Kötü bir iş yapmışlarsa istiğfar edenlerdir.'' İzâ esâû istağferû. ''Kötü bir iş yapmışlarsa istiğfar edenlerdir.''

İnsan kötü iş yapabilir çünkü nefsimiz var, şeytan var.İnsan kötü iş yapabilir çünkü nefsimiz var, şeytan var. Damarımıza girer, kulağımıza fısıldar, aklımızı çeler, bir hatalı iş yaptırtır. Damarımıza girer, kulağımıza fısıldar, aklımızı çeler, bir hatalı iş yaptırtır. Sonra pişman oluruz ama yaptırtır.Sonra pişman oluruz ama yaptırtır. Yani kanmamayı öğrensek, mel'una hiç kanmasak, Yani kanmamayı öğrensek, mel'una hiç kanmasak, hiç oyuna gelmesek daha iyi ama inşaallah yenilmemesini de öğreneceğiz. hiç oyuna gelmesek daha iyi ama inşaallah yenilmemesini de öğreneceğiz.

Peki, hata yaptım ne olacak? Peki, hata yaptım ne olacak?

Hata yaptığı zaman tevbe ve istiğfar edecek. Hata yaptığı zaman tevbe ve istiğfar edecek.

Bak Efendimiz ne diyor: ''Benim ümmetimin en hayırlıları kötü bir şey yaptıkları zaman estağfirullah diyen, istiğfar edenlerdir.''Bak Efendimiz ne diyor: ''Benim ümmetimin en hayırlıları kötü bir şey yaptıkları zaman estağfirullah diyen, istiğfar edenlerdir.'' Evet, kötülük yaptı diye insanın derecesi düşer ama Evet, kötülük yaptı diye insanın derecesi düşer ama estağfirullah deyince, Allah'tan afv u mağfiret isteyince, hatasını anlayıp dönünce, yine ümmetin hayırlılarından olur.estağfirullah deyince, Allah'tan afv u mağfiret isteyince, hatasını anlayıp dönünce, yine ümmetin hayırlılarından olur. Günahkâr da olsak tevbe ve istiğfar edince Rabbimiz yine affediyor. Günahkâr da olsak tevbe ve istiğfar edince Rabbimiz yine affediyor. Hem o da yetmiyor bir de taltif ile ümmetin hayırlısı oluyoruz. Bu güzel bir şeydir. Hem o da yetmiyor bir de taltif ile ümmetin hayırlısı oluyoruz. Bu güzel bir şeydir.

Birisi biraz önce akrabasından birisini anlatıyordu;Birisi biraz önce akrabasından birisini anlatıyordu; biraz işleri ters gitti diye namazı, niyazı, cumayı bile bırakmış.biraz işleri ters gitti diye namazı, niyazı, cumayı bile bırakmış. O kardeşimiz ona mektup yazsın. O kardeşimiz ona mektup yazsın. Desin ki; ''Önümüzdeki perşembeyi cumaya bağlayan gece, Regaib gecesidir, Receb'in biridir, Cuma gecesidir. Desin ki; ''Önümüzdeki perşembeyi cumaya bağlayan gece, Regaib gecesidir, Receb'in biridir, Cuma gecesidir. Çok tevbe ve istiğfar eyle.Çok tevbe ve istiğfar eyle. Allahu Teâlâ hazretlerine dön; düşüncelerinden, hatalarından dolayı affını arz eyle.'' Allahu Teâlâ hazretlerine dön; düşüncelerinden, hatalarından dolayı affını arz eyle.'' İnsan o zaman hayırlı insan olur. İnsan o zaman hayırlı insan olur.

Ve izâ ahsenû üstebşerû. ''Kötülük etmeyip de iyilik yapıyorsa.'' Ve izâ ahsenû üstebşerû. ''Kötülük etmeyip de iyilik yapıyorsa.''

Kötülük yapmıyor, iyilik yapıyor; o zaman da sevinir.Kötülük yapmıyor, iyilik yapıyor; o zaman da sevinir. ''Yâ Rabbi! Çok şükür ki hayır yapmaya muvaffak oldum.'' der.''Yâ Rabbi! Çok şükür ki hayır yapmaya muvaffak oldum.'' der. Zaten bir başka hadîs-i şerîfte mü'minliğin ölçüsünü Peygamber Efendimiz böyle vermiş:Zaten bir başka hadîs-i şerîfte mü'minliğin ölçüsünü Peygamber Efendimiz böyle vermiş: ''Bir kötülük yaptığın zaman üzülüyorsan ve bir iyilik yaptığın zaman ferahlayıp seviniyorsan işte sen mü'minsin.''''Bir kötülük yaptığın zaman üzülüyorsan ve bir iyilik yaptığın zaman ferahlayıp seviniyorsan işte sen mü'minsin.'' Bu vasıf mü'minin vasfıdır, imanın alametidir. Bu vasıf mü'minin vasfıdır, imanın alametidir. İyilik yaptığı zaman memnun oluyor. İyilik yaptığı zaman memnun oluyor. ''Şunu şunu yaptım, oh, elhamdülillah, içim müsterih.'' diyor, bu imanın alametidir.''Şunu şunu yaptım, oh, elhamdülillah, içim müsterih.'' diyor, bu imanın alametidir. Kötülük yaptı, üzülüyor.Kötülük yaptı, üzülüyor. ''Ben bunu neden yaptım yahu, tüh yahu, vah yahu.'' diyor, o da mü'minliğin alameti olmuş oluyor. ''Ben bunu neden yaptım yahu, tüh yahu, vah yahu.'' diyor, o da mü'minliğin alameti olmuş oluyor. Demek ki kötü bir şey yaptıkları zaman estağfirullah diyenler,Demek ki kötü bir şey yaptıkları zaman estağfirullah diyenler, iyi bir şey yaptıkları zaman sevinip neşelenenler ümmetin hayırlıları oluyorlar. iyi bir şey yaptıkları zaman sevinip neşelenenler ümmetin hayırlıları oluyorlar.

Son cümle de bir bakıma üzerinde biraz fazlaca durulmaya değecek bir cümle:Son cümle de bir bakıma üzerinde biraz fazlaca durulmaya değecek bir cümle: Ve izâ sâferû. ''Yolculuk yaptıkları zaman da'' Ve izâ sâferû. ''Yolculuk yaptıkları zaman da'' Kassarû ve eftarû. ''Namazı iki kılarlar ve oruç tutmayıp oruçsuz seyahat ederler.'' Kassarû ve eftarû. ''Namazı iki kılarlar ve oruç tutmayıp oruçsuz seyahat ederler.''

İnsanoğlu müslümanlığı da yapmak isteyince güzel yapmak isteyecek.İnsanoğlu müslümanlığı da yapmak isteyince güzel yapmak isteyecek. Bizim dinimizde Allahu Teâlâ hazretleri müsaade etmiş, emretmiş, tavsiye eylemiş. Bizim dinimizde Allahu Teâlâ hazretleri müsaade etmiş, emretmiş, tavsiye eylemiş. Yolcu çeşitli sıkıntılarla karşı karşıya olduğu için dört rekâtlı namazları iki rekât kılar. Yolcu çeşitli sıkıntılarla karşı karşıya olduğu için dört rekâtlı namazları iki rekât kılar. Buna ''namazı kısa kılmak'' denilir. Buna ''namazı kısa kılmak'' denilir.

''Dört kılsam nasıl olur, daha çok sevap olmaz mı?'' ''Dört kılsam nasıl olur, daha çok sevap olmaz mı?''

Olmaz! Çünkü söz dinlememiş, ikramı reddetmiş olursun.Olmaz! Çünkü söz dinlememiş, ikramı reddetmiş olursun. Allah sana; ''Yolda biraz fazlaca yoruluyorsun, üzülüyorsun, Hadi bakalım namazı iki kıl.'' demiş.Allah sana; ''Yolda biraz fazlaca yoruluyorsun, üzülüyorsun, Hadi bakalım namazı iki kıl.'' demiş. ''Yok, ben illa dört kılacağım.'' dersen olmaz, nezakete sığmaz. ''Yok, ben illa dört kılacağım.'' dersen olmaz, nezakete sığmaz. Rabbimiz o ikramı vermiş. ''Yâ Rabbi! Çok şükür, pekala.'' deyip, iki rekât kılacaksın. Rabbimiz o ikramı vermiş. ''Yâ Rabbi! Çok şükür, pekala.'' deyip, iki rekât kılacaksın.

Ramazan günü yolculuk yapıyorsun, oruç tutmayacaksın.Ramazan günü yolculuk yapıyorsun, oruç tutmayacaksın. Çünkü yolculukta oruç tutmamak gerekiyor, zaten Kur'ân-ı Kerîm âyetinde müsaade olarak bildirilmiş.Çünkü yolculukta oruç tutmamak gerekiyor, zaten Kur'ân-ı Kerîm âyetinde müsaade olarak bildirilmiş. Peygamber Efendimiz de onu tavsiye ediyor.Peygamber Efendimiz de onu tavsiye ediyor. İnsanın içine şöyle bir his yerleşebilir; İnsanın içine şöyle bir his yerleşebilir; ''Oruç tutmamak da iyi, müsaadesi var ama ben yine de tutmaya çalışayım. Tutmazsam pek iyi olmaz.'' ''Oruç tutmamak da iyi, müsaadesi var ama ben yine de tutmaya çalışayım. Tutmazsam pek iyi olmaz.'' Gönlü, içi rahat etmez. ''Yok içim rahat etmedi, ben yine oruca niyet edeyim.'' der. Gönlü, içi rahat etmez. ''Yok içim rahat etmedi, ben yine oruca niyet edeyim.'' der.

Yolculuğun sıkıntıları var.Yolculuğun sıkıntıları var. Sahura kalkamaz, iftar vaktinde iftar edemez, yorulur, meşakkat çeker.Sahura kalkamaz, iftar vaktinde iftar edemez, yorulur, meşakkat çeker. Hele Suudi Arabistan gibi sıcak bir yerse susar, aç kalır vesaire.Hele Suudi Arabistan gibi sıcak bir yerse susar, aç kalır vesaire. O bakımdan müteselli olsunlar, rahat rahat o müsaadeyi kullansınlar diye; O bakımdan müteselli olsunlar, rahat rahat o müsaadeyi kullansınlar diye; ''Ümmetimin hayırlıları yolculuk yaptığı zaman namazı iki kılanlardır ve oruç tutmayanlardır.'' diyor.''Ümmetimin hayırlıları yolculuk yaptığı zaman namazı iki kılanlardır ve oruç tutmayanlardır.'' diyor. ''Tutmayabilir mânasını rahatlıkla işlesinler, kullanabilsinler.'' diye böyle buyurmuş. ''Tutmayabilir mânasını rahatlıkla işlesinler, kullanabilsinler.'' diye böyle buyurmuş.

Hanefî mezhebine göre yolcu olanın, namazı iki rekât kılması ruhsat değildir, azimettir.Hanefî mezhebine göre yolcu olanın, namazı iki rekât kılması ruhsat değildir, azimettir. Yani öyle yapması daha üstündür.Yani öyle yapması daha üstündür. İmam Şâfiî hazretleri: ''Bir müsaadedir, ruhsattır. İmam Şâfiî hazretleri: ''Bir müsaadedir, ruhsattır. İsterse iki kılar, fırsatı tam bulursa dört kılabilir.'' diye içtihat eylemiş. İsterse iki kılar, fırsatı tam bulursa dört kılabilir.'' diye içtihat eylemiş. Bizim imamımız bu hadise uygun.Bizim imamımız bu hadise uygun. Hadîs-i şerîf'ten çıkan mânadan anlaşılıyor ki Ebu Hanîfe Efendimiz rahmetullahi aleyh Hadîs-i şerîf'ten çıkan mânadan anlaşılıyor ki Ebu Hanîfe Efendimiz rahmetullahi aleyh fıkıh bakımından Peygamber Efendimiz'in hadisine uygun olarak, güzel içtihat eylemiş. fıkıh bakımından Peygamber Efendimiz'in hadisine uygun olarak, güzel içtihat eylemiş.

Bir de insan Ramazan'da oruç tutmayabilir çünkü yolcu, sıkıntısı var.Bir de insan Ramazan'da oruç tutmayabilir çünkü yolcu, sıkıntısı var. Eğer tutmazsa bir şey gerekmez. Eğer tutmazsa bir şey gerekmez. Ama ''Çok rahatım, bir sıkıntı çekmeyeceğim, tutabilirim. Ama ''Çok rahatım, bir sıkıntı çekmeyeceğim, tutabilirim. Hem sahura kalkabilirim hem iftar edebilirim, gıda bulmakta da zorluk çekmeyeceğim; Hem sahura kalkabilirim hem iftar edebilirim, gıda bulmakta da zorluk çekmeyeceğim; kazaya bırakmayayım, tutayım.'' der ve tutarsa da kabul olur, bir şey yok.kazaya bırakmayayım, tutayım.'' der ve tutarsa da kabul olur, bir şey yok. Ama Peygamber Efendimiz, ''Bu müsaadeyi rahatça kullanabilsinler.'' diye böyle ifade etmiş. Ama Peygamber Efendimiz, ''Bu müsaadeyi rahatça kullanabilsinler.'' diye böyle ifade etmiş. Rahat, müsterih olarak isterse tutmayabilir isterse tutar. Rahat, müsterih olarak isterse tutmayabilir isterse tutar.

Neden? Neden?

Bizim dinimiz kolaylık dinidir, rahatlık dinidir. Bizim dinimiz kolaylık dinidir, rahatlık dinidir.

Allahu Teâlâ hazretleri bizim zorluğumuzu, kötülüğümüzü istemediğinden,Allahu Teâlâ hazretleri bizim zorluğumuzu, kötülüğümüzü istemediğinden, kolaylığımızı istediğinden, her şeyi yumuşak yumuşak emir buyurmuştur.kolaylığımızı istediğinden, her şeyi yumuşak yumuşak emir buyurmuştur. Emrettiği şeylerin hepsi güzeldir, hepsi faydalıdır. Emrettiği şeylerin hepsi güzeldir, hepsi faydalıdır. Yasakladığı şeyler bize zararlıdır da ondan yasaklanmıştır. Yasakladığı şeyler bize zararlıdır da ondan yasaklanmıştır.

Geçenlerde mecmuada sigaranın aleyhine, ''Sigara içmemek gerekiyor.'' diye kendi aklıma gelen misallerden bir yazı yazdım.Geçenlerde mecmuada sigaranın aleyhine, ''Sigara içmemek gerekiyor.'' diye kendi aklıma gelen misallerden bir yazı yazdım. Onun üzerine Anadolu'nun bir beldesinden birisi bana dört beş sayfa bir yazı döşenmiş, bir cevap göndermiş; Onun üzerine Anadolu'nun bir beldesinden birisi bana dört beş sayfa bir yazı döşenmiş, bir cevap göndermiş; ''Sen bu yazıyı niye yazdın, niye sigaranın aleyhinde bulundun?'' gibilerden çeşitli misaller veriyor. ''Sen bu yazıyı niye yazdın, niye sigaranın aleyhinde bulundun?'' gibilerden çeşitli misaller veriyor.

Halbuki ben o yazıyı yazdığım zaman onun o mektubunda yazdığı yerleri okumuştum.Halbuki ben o yazıyı yazdığım zaman onun o mektubunda yazdığı yerleri okumuştum. Orada söylenmiş olan şeylerin hepsini biliyorum. Orada söylenmiş olan şeylerin hepsini biliyorum. Bir de diyor ki; ''Biraz kendini beğenmişlik gibi olmuyor mu?'' Bir de diyor ki; ''Biraz kendini beğenmişlik gibi olmuyor mu?'' Böyle bir şey değil.Böyle bir şey değil. Gülüyorum; gazetelerde sigaranın zararlarına dair bir kampanya başlattılar.Gülüyorum; gazetelerde sigaranın zararlarına dair bir kampanya başlattılar. Galiba bir bakan başlattı. Galiba bir bakan başlattı. O müstehcen gazetelerde de artık ''Sigara doğru değildir.'' diye yazıyor. O müstehcen gazetelerde de artık ''Sigara doğru değildir.'' diye yazıyor.

Gelirken İzmit'in içine girdik. Orada da baktık falanca klüp, filanca klüp, onlar da, ''Sigara zararlıdır.'' diye yazmışlar.Gelirken İzmit'in içine girdik. Orada da baktık falanca klüp, filanca klüp, onlar da, ''Sigara zararlıdır.'' diye yazmışlar. Elhamdülillah ben üç beş ay önceden yazmıştım. Elhamdülillah ben üç beş ay önceden yazmıştım. Bizim müslüman kardeşimiz benim yazdığım doğru şeyi bana yazdığı mektupta tenkit ediyor. Bizim müslüman kardeşimiz benim yazdığım doğru şeyi bana yazdığı mektupta tenkit ediyor. Böyle şey olmaz ki! Böyle şey olmaz ki! Ötekiler bile dönüp dolaşıp sonunda ''Vücuda zararlı.'' diyorlar. Ötekiler bile dönüp dolaşıp sonunda ''Vücuda zararlı.'' diyorlar.

''Hocalarımızdan bazıları içmiş.'' ''Hocalarımızdan bazıları içmiş.''

Hocaların bazısı içmişse içmiştir, ben neden içtiklerini bilmiyorum.Hocaların bazısı içmişse içmiştir, ben neden içtiklerini bilmiyorum. Ama zararlı olduğundan hoca delil olmaz. Delili fıkıhtan arayacaksın.Ama zararlı olduğundan hoca delil olmaz. Delili fıkıhtan arayacaksın. Âyetten, hadisten, fıkıh ahkâmından delil arayacaksın. Bir kere israf! İsraf haram. Âyetten, hadisten, fıkıh ahkâmından delil arayacaksın. Bir kere israf! İsraf haram. Faydası yok; para boşa gidiyor, israf oluyor. Oradan haram, zararlı! Faydası yok; para boşa gidiyor, israf oluyor. Oradan haram, zararlı! Tıbben bütün doktorlar ittifak ediyor. Şimdi de ''zararlı'' diye kampanya başlatıldı. Tıbben bütün doktorlar ittifak ediyor. Şimdi de ''zararlı'' diye kampanya başlatıldı. Zararlı olduğu için de içilmemesi gerekiyor. Zararlı olduğu için de içilmemesi gerekiyor. Ayrıca kokusu nâhoş.Ayrıca kokusu nâhoş. Yanında içmeyen rahatsız oluyor, başkasına eza vermiş oluyorsun. Ve o bakımdan da mekruh. Yanında içmeyen rahatsız oluyor, başkasına eza vermiş oluyorsun. Ve o bakımdan da mekruh.

Ayrıca paranın yarısı veya daha fazlası yurt dışındaki fabrikalara gidiyor. Bu, milyonlar demektir.Ayrıca paranın yarısı veya daha fazlası yurt dışındaki fabrikalara gidiyor. Bu, milyonlar demektir. O sigaraya verilen paraları savunma sanayiine yatırsak Ruslar'ı korkutacak kadar fabrikalar yaparız.O sigaraya verilen paraları savunma sanayiine yatırsak Ruslar'ı korkutacak kadar fabrikalar yaparız. Kalkınmamıza yatırsak memleketin her tarafı fabrika dolar.Kalkınmamıza yatırsak memleketin her tarafı fabrika dolar. Millet yakıyor; ''Yak bir sigara, tüttür bir sigara.'' Millet yakıyor; ''Yak bir sigara, tüttür bir sigara.'' ''İster zengin olsun ister fukara, yemekten sonra gerekiyor bir sigara!'' diye tekerlemeler söylüyorlar. ''İster zengin olsun ister fukara, yemekten sonra gerekiyor bir sigara!'' diye tekerlemeler söylüyorlar. Biz doğrusunu söylediğimiz zaman millet kızıyor. Biz doğrusunu söylediğimiz zaman millet kızıyor.

Sonra başkaları da sigaranın zararlı olduğunu söyleyince bilmiyorum artık şimdi ne düşünüyorlar? Sonra başkaları da sigaranın zararlı olduğunu söyleyince bilmiyorum artık şimdi ne düşünüyorlar?

Bu konuyu; ''Dinimiz helal şeyleri güzel şeyleri emretmiştir, kötü şeyleri yasaklamıştır;Bu konuyu; ''Dinimiz helal şeyleri güzel şeyleri emretmiştir, kötü şeyleri yasaklamıştır; dinimizin her emrinde bir hikmet vardır.'' diye açmıştık.dinimizin her emrinde bir hikmet vardır.'' diye açmıştık. Eğer içinizde böyle iptilaları, keyifçiliği, tiryakiliği olanlar varsa bıraksınlar, doğru değildir. Eğer içinizde böyle iptilaları, keyifçiliği, tiryakiliği olanlar varsa bıraksınlar, doğru değildir.

Hayru beytin fi'l-müslimîne beytün fîhi yetîmün yuhsenü ileyhiHayru beytin fi'l-müslimîne beytün fîhi yetîmün yuhsenü ileyhi ve şerru beytin fi'l-müslimîne beytün fîhi yetîmün yusâu ileyhi ene ve kâfilü'l-yetîmi fi'l-cenneti hâkezâ. ve şerru beytin fi'l-müslimîne beytün fîhi yetîmün yusâu ileyhi ene ve kâfilü'l-yetîmi fi'l-cenneti hâkezâ.

Buhârî Ebû Hureyre radıyallahu anh'ten rivayet etmiş -rahmetullahi aleyh-, Sahih [adlı] kitabında yazmış:Buhârî Ebû Hureyre radıyallahu anh'ten rivayet etmiş -rahmetullahi aleyh-, Sahih [adlı] kitabında yazmış: Hayru beytin fi'l-müslimîne.Hayru beytin fi'l-müslimîne. ''Müslümanların arasında en hayırlı ev.'' ''Müslümanların arasında en hayırlı ev.'' Beytün fîhi yetîmün yuhsenü ileyhi.Beytün fîhi yetîmün yuhsenü ileyhi. ''İçinde kendisine iyi bakılan, ikram olunan, güzel muamele edilen bir yetimin olduğu evdir.'' ''İçinde kendisine iyi bakılan, ikram olunan, güzel muamele edilen bir yetimin olduğu evdir.''

''Evlerin en hayırlısı müslümanların arasında, içinde kendisine iyi muamele edilen bir yetimin barındığı evdir.'' ''Evlerin en hayırlısı müslümanların arasında, içinde kendisine iyi muamele edilen bir yetimin barındığı evdir.''

Anası babası olmayanı yani yetimi himayesine almış, bakıyor; o en hayırlıdır.Anası babası olmayanı yani yetimi himayesine almış, bakıyor; o en hayırlıdır. ''Müslümanların arasında en kötü ev de içinde yetim olup kendisine kaba saba, sert muamele yapılan evdir.''''Müslümanların arasında en kötü ev de içinde yetim olup kendisine kaba saba, sert muamele yapılan evdir.'' Yani yetime iyi muamele yapılan ev en hayırlı ev oluyor. Yetime kötü muamele yapılan ev, en şerli ev oluyor.Yani yetime iyi muamele yapılan ev en hayırlı ev oluyor. Yetime kötü muamele yapılan ev, en şerli ev oluyor. Peygamber Efendimiz; ''Ben ve yetimi yetiştireceğim diye yanına alan, bakan, ona tekeffül etmiş olan insan cennette şöyle yan yanayız.'' buyurmuş.Peygamber Efendimiz; ''Ben ve yetimi yetiştireceğim diye yanına alan, bakan, ona tekeffül etmiş olan insan cennette şöyle yan yanayız.'' buyurmuş. ''Cennete girecek, bana da komşu olacak.'' demiş oluyor. ''Cennete girecek, bana da komşu olacak.'' demiş oluyor.

Belki şimdi harp olmadığından, darp olmadığından yetimler o devirdeki kadar çok değildir.Belki şimdi harp olmadığından, darp olmadığından yetimler o devirdeki kadar çok değildir. O zaman herkes harbe gidiyordu, şehit oluyordu. O zaman herkes harbe gidiyordu, şehit oluyordu. Geride yetimleri kalıyordu, bakacak kimsesi olmuyordu. Geride yetimleri kalıyordu, bakacak kimsesi olmuyordu. Belki şimdi biraz daha azdır. Belki şimdi biraz daha azdır. Memleketimiz uzun zamandır harpsiz darpsız, bir güzel sulh u sükûn devresi geçirdiğinden durumumuz iyi. Memleketimiz uzun zamandır harpsiz darpsız, bir güzel sulh u sükûn devresi geçirdiğinden durumumuz iyi.

Mesela benim babam yetim olarak büyümüş, dedemiz şehit olmuş.Mesela benim babam yetim olarak büyümüş, dedemiz şehit olmuş. Şimdi nispet olarak az olabilir fakat sahipsiz, hâmisiz, bakıma muhtaç bir yetimi almak,Şimdi nispet olarak az olabilir fakat sahipsiz, hâmisiz, bakıma muhtaç bir yetimi almak, evinde yetiştirmek, büyütmek, okutmak, zamanı geldiği zaman evlendirmek, cennete girmeye vesiledir. evinde yetiştirmek, büyütmek, okutmak, zamanı geldiği zaman evlendirmek, cennete girmeye vesiledir. Peygamber Efendimiz'in komşuluğunu kazanmaya vesiledir.Peygamber Efendimiz'in komşuluğunu kazanmaya vesiledir. Çevrenizde trafik kazası vaya daha başka bir sebepten, hastalıktan vesaireden Çevrenizde trafik kazası vaya daha başka bir sebepten, hastalıktan vesaireden ölüp çocukları kalmış kimseler varsa o çocukları evlerine taksim edip bakan ve yetiştirenler bu büyük sevaba nail olurlar. ölüp çocukları kalmış kimseler varsa o çocukları evlerine taksim edip bakan ve yetiştirenler bu büyük sevaba nail olurlar.

''Yanımıza almamıza ne lüzum var?''Yanımıza almamıza ne lüzum var? Çocuk Islahevi'ne, Çocuk Esirgeme Kurumu'na veririz.'' Çocuk Islahevi'ne, Çocuk Esirgeme Kurumu'na veririz.''

Çocuk orada senin evindeki rahatı bulamaz.Çocuk orada senin evindeki rahatı bulamaz. Belki karyolası vardır, belki kaloriferlidir, belki muntazamdır. Belki karyolası vardır, belki kaloriferlidir, belki muntazamdır. Hatta senin evinden daha muntazam yemek çıkıyordur ama orada sevgi eksik olur, kötü alışkanlıklar edinebilir. Hatta senin evinden daha muntazam yemek çıkıyordur ama orada sevgi eksik olur, kötü alışkanlıklar edinebilir. Ne de olsa sahipsiz.Ne de olsa sahipsiz. Ayrıca o gibi yerlerde bazı suistimalleri duyuyoruz, yalan yanlış işler yapıldığını duyuyoruz.Ayrıca o gibi yerlerde bazı suistimalleri duyuyoruz, yalan yanlış işler yapıldığını duyuyoruz. Sen onu al, müslüman olarak yetiştir. Sen onu al, müslüman olarak yetiştir.

Şimdi Avrupalılar biraz para kazanınca, zenginleşince -kurnazlaştılar herifler-Şimdi Avrupalılar biraz para kazanınca, zenginleşince -kurnazlaştılar herifler- bir müslüman çocuğunu küçükten alıyorlar, hıristiyan olarak yetiştiriyorlar.bir müslüman çocuğunu küçükten alıyorlar, hıristiyan olarak yetiştiriyorlar. Herhalde bir politika olarak bunu böyle benimsemişler. Herhalde bir politika olarak bunu böyle benimsemişler.

bir müslüman çocuğunu küçükten alıyorlar, hıristiyan olarak yetiştiriyorlar.bir müslüman çocuğunu küçükten alıyorlar, hıristiyan olarak yetiştiriyorlar. Müslüman çocuğunu alıyor, hıristiyan olarak yetiştiriyor; ondan kâr umuyor. Müslüman çocuğunu alıyor, hıristiyan olarak yetiştiriyor; ondan kâr umuyor.

Eskiden biz hıristiyan diyarlarından çocukları yetiştirmişiz.Eskiden biz hıristiyan diyarlarından çocukları yetiştirmişiz. Müslüman ailelerin yanına verip müslüman yetiştirmişiz. Müslüman ailelerin yanına verip müslüman yetiştirmişiz. Şimdi onlar işin tersini yapıyorlar. Gözümüzü açalım!Şimdi onlar işin tersini yapıyorlar. Gözümüzü açalım! Islahevine, Çocuk Esirgeme Kurumu'na, Kızılay'a vereceğimize yetim çocukları yanımıza alalım. Islahevine, Çocuk Esirgeme Kurumu'na, Kızılay'a vereceğimize yetim çocukları yanımıza alalım. Hem cenneti kazanalım hem de bir müslüman çocuk yetiştirmiş olalım.Hem cenneti kazanalım hem de bir müslüman çocuk yetiştirmiş olalım. Cemiyete anne baba terbiyesi almış, aile görgüsü almış müslüman bir kimse kazandırmış oluruz.Cemiyete anne baba terbiyesi almış, aile görgüsü almış müslüman bir kimse kazandırmış oluruz. O bakımdan ona gayret edin, vermeyin. O bakımdan ona gayret edin, vermeyin. İnsanlar artık bir acayip oldu; annesi, babası ihtiyarladı mı onu bile ihtiyarevine, huzurevine veriyor. İnsanlar artık bir acayip oldu; annesi, babası ihtiyarladı mı onu bile ihtiyarevine, huzurevine veriyor. Bu davranış bizim memlekette yaygın değildi. Bu davranış bizim memlekette yaygın değildi.

Almanya'da bir kardeşim, arkadaşım vardı.Almanya'da bir kardeşim, arkadaşım vardı. Onların bir kapı komşusu, karşı komşusu varmış; kadın sağlam, kocası sağlam. Elli yaşlarında kimseler. Onların bir kapı komşusu, karşı komşusu varmış; kadın sağlam, kocası sağlam. Elli yaşlarında kimseler. Annelerini aldılar götürdüler, ihtiyarlarevine, huzurevine bıraktılar. Eşyalarını dağıttılar.Annelerini aldılar götürdüler, ihtiyarlarevine, huzurevine bıraktılar. Eşyalarını dağıttılar. Tamam, rahata erdiler. Evlatlık duygusu yok ki!Tamam, rahata erdiler. Evlatlık duygusu yok ki! Onlarda evladın annesine, babasına yardım etme duygusu yok ki.Onlarda evladın annesine, babasına yardım etme duygusu yok ki. Götürdü, huzur evine verdi. ''Orada daha rahat eder.'' diye verdiler.Götürdü, huzur evine verdi. ''Orada daha rahat eder.'' diye verdiler. Aslında kendi rahatları için. Mallarını da, eşyalarını da dağıttılar. Evi de sildiler süpürdüler.Aslında kendi rahatları için. Mallarını da, eşyalarını da dağıttılar. Evi de sildiler süpürdüler. ''Ölmeden kurtulduk.'' der gibi. Müslümanlıkla başka inançların farkını anlayın. ''Ölmeden kurtulduk.'' der gibi. Müslümanlıkla başka inançların farkını anlayın.

Biz de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;Biz de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; ''Annesi ve babası veya onlardan bir tanesi sağ olup da''Annesi ve babası veya onlardan bir tanesi sağ olup da evlat ona yetişmişse ve cenneti kazanamamışsa yazıklar olsun ona, burnu yerde sürtsün!''evlat ona yetişmişse ve cenneti kazanamamışsa yazıklar olsun ona, burnu yerde sürtsün!'' Hizmet edecek, izzet edecek, ikram edecek; sevap kazanacak. Hizmet edecek, izzet edecek, ikram edecek; sevap kazanacak.

Amerika'da yaşayan yüksek mühendis bir dostum vardı, dün gördüm.Amerika'da yaşayan yüksek mühendis bir dostum vardı, dün gördüm. Diyor ki; ''İki senedir buradayım. Diyor ki; ''İki senedir buradayım. Anam vardı, o da buradaydı, ona hizmet etmek için Amerika'dan geldim.''Anam vardı, o da buradaydı, ona hizmet etmek için Amerika'dan geldim.'' Çocuğu Amerika'da, işi Amerika'da, parasını orada kazanıyordu. Çocuğu Amerika'da, işi Amerika'da, parasını orada kazanıyordu. Annesinin hatırını kollamak için gelmiş, ona iki sene bakmış.Annesinin hatırını kollamak için gelmiş, ona iki sene bakmış. ''Sizlere ömür, birkaç yıl evvel vefat etti.'' diyor.''Sizlere ömür, birkaç yıl evvel vefat etti.'' diyor. Yani son vazifelerini yapmış. Bizim dinimiz böyledir.Yani son vazifelerini yapmış. Bizim dinimiz böyledir. Başka inançlarda ailelerini başka bir yere bırakırlar, bizde öyle değildir. Başka inançlarda ailelerini başka bir yere bırakırlar, bizde öyle değildir.

Hayru mâ hallefe'l-insânü ba'dehû selâsün veledün sâlihun yed'û lehûHayru mâ hallefe'l-insânü ba'dehû selâsün veledün sâlihun yed'û lehû ve sadakatün tecrî yebluğuhû ecrühâ ve ilmün yüntefe'u bihî min ba'dihî. ve sadakatün tecrî yebluğuhû ecrühâ ve ilmün yüntefe'u bihî min ba'dihî.

Ebû Katâde'den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyurmuş: Ebû Katâde'den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyurmuş:

''İnsanın vefatından sonra geriye bıraktığı şeylerin en hayırlıları üç tanedir.''İnsanın vefatından sonra geriye bıraktığı şeylerin en hayırlıları üç tanedir. Geriye bir şeyler bırakıp âhirete gidiyoruz.Geriye bir şeyler bırakıp âhirete gidiyoruz. Dünyada ne kazandıysak bırakıyoruz. Dünyada ne kazandıysak bırakıyoruz. Bizden öncekilerin gittiği gibi biz de gideceğiz. Bizden öncekilerin gittiği gibi biz de gideceğiz. Allah hayırlı uzun ömür versin, güzel bir hal ile göçmek nasip etsin. Biz de bırakacağız. Allah hayırlı uzun ömür versin, güzel bir hal ile göçmek nasip etsin. Biz de bırakacağız.

Şu üç şey, geride bırakılan şeylerin en hayırlısıdır. Bir:Şu üç şey, geride bırakılan şeylerin en hayırlısıdır. Bir: Veledün sâlihun yed'û lehû.Veledün sâlihun yed'û lehû. ''Arkasından; ölen ana-babasına dua edip duran dindar, iyi bir evlat.'' Bu en hayırlı şeydir.''Arkasından; ölen ana-babasına dua edip duran dindar, iyi bir evlat.'' Bu en hayırlı şeydir. İnsanın arkada bırakacağı şeylerin en hayırlısı budur. İnsanın arkada bırakacağı şeylerin en hayırlısı budur. Onun için müslüman; ''Evlenelim, evlat edinelim.'' diye düşünecek. ''Bekârlık sultanlıktır.'' demeyecek.Onun için müslüman; ''Evlenelim, evlat edinelim.'' diye düşünecek. ''Bekârlık sultanlıktır.'' demeyecek. Adam; ''Evliliğin zahmeti çekilir mi, yuva idare etmenin zorluğu göze alınır mı?'' diye evlenmiyor.Adam; ''Evliliğin zahmeti çekilir mi, yuva idare etmenin zorluğu göze alınır mı?'' diye evlenmiyor. Başka ülkelerde görüyoruz. Hayır, evlenecek! Başka ülkelerde görüyoruz. Hayır, evlenecek! Çoluk çocuk sahibi olacak sonra onu müslüman olarak yetiştirecek kiÇoluk çocuk sahibi olacak sonra onu müslüman olarak yetiştirecek ki öldükten sonra arkasından ona hayır dua etsin, sevabını arttırsın. öldükten sonra arkasından ona hayır dua etsin, sevabını arttırsın.

Eskilerden bir tanesi, bir derviş evlenmeden bekâr yaşamaya karar vermiş.Eskilerden bir tanesi, bir derviş evlenmeden bekâr yaşamaya karar vermiş. Tarikatler içinde ''mücerret derviş'' denilen kişiler vardı. Tarikatler içinde ''mücerret derviş'' denilen kişiler vardı. Mücerretlikten maksat bekârlık. Mücerretlikten maksat bekârlık. Dervişlik yapacak, evlenmeyecek, vaktini böyle geçirecek. Doğru değil. Dervişlik yapacak, evlenmeyecek, vaktini böyle geçirecek. Doğru değil. Doğru olan Peygamber Efendimiz'in sünnetine uymaktır. Doğru olan Peygamber Efendimiz'in sünnetine uymaktır.

Bu şahıs kırk-elli yaşına gelmiş. Namazında, niyazında, tesbihinde dindar adam ama evlenmemiş.Bu şahıs kırk-elli yaşına gelmiş. Namazında, niyazında, tesbihinde dindar adam ama evlenmemiş. Bir gece rüya görüyor; kıyamet kopmuş, herkes mahşer yerinde.Bir gece rüya görüyor; kıyamet kopmuş, herkes mahşer yerinde. Bir hararet, bir sıcaklık var; susamış. Bir hararet, bir sıcaklık var; susamış. Bakmış ay yüzlü, küçük küçük yavrular orada halkın arasında dolaşıyorlar. Bakmış ay yüzlü, küçük küçük yavrular orada halkın arasında dolaşıyorlar. Bazı kimselere kupalarla su ikram ediyorlar. Bazı kimselere kupalarla su ikram ediyorlar. Onlardan bir tanesi yanından geçerken; ''Yahu şu sudan biraz da bana ver.Onlardan bir tanesi yanından geçerken; ''Yahu şu sudan biraz da bana ver. Benim de içim yandı, yüreğim yandı.'' demiş. Benim de içim yandı, yüreğim yandı.'' demiş.

''Yok. Biz bu suyu herkese vermiyoruz, babalarımıza veriyoruz.''Yok. Biz bu suyu herkese vermiyoruz, babalarımıza veriyoruz. Biz müslümanların küçük yaşta ölmüş olan yavrularıyız.Biz müslümanların küçük yaşta ölmüş olan yavrularıyız. Burada babalarımıza ikram ediyoruz.Burada babalarımıza ikram ediyoruz. Sana veremeyiz, sen evli değilsin, aramızda senin çocuğun yok.'' demişler.Sana veremeyiz, sen evli değilsin, aramızda senin çocuğun yok.'' demişler. Onun üzerine sabahleyin uyanır uyanmaz etrafını sıkıştırmaya başlamış. Onun üzerine sabahleyin uyanır uyanmaz etrafını sıkıştırmaya başlamış.

''Aman bana bir saliha hatun bulun, beni evlendirin, ben artık bekâr durmayacağım.'' demiş. ''Aman bana bir saliha hatun bulun, beni evlendirin, ben artık bekâr durmayacağım.'' demiş.

Neden? ''Çocuğu olsun, hayırlı evladı olsun.'' diye. Neden? ''Çocuğu olsun, hayırlı evladı olsun.'' diye.

Evlilikten asıl maksat hayırlı bir evlada sahip olmaktır.Evlilikten asıl maksat hayırlı bir evlada sahip olmaktır. Hayırlı evlat, hem yaşlılığında bakar hem vefatından sonra dua eder.Hayırlı evlat, hem yaşlılığında bakar hem vefatından sonra dua eder. Onun ecrinin, sevabının artmasına sebep olur.Onun ecrinin, sevabının artmasına sebep olur. Evlatlarınızı böyle yetiştirmeye gayret edin. Hep beraber böyle çalışalım. Evlatlarınızı böyle yetiştirmeye gayret edin. Hep beraber böyle çalışalım.

Ve sadakatün tecrî yebluğuhû ecruhâ.Ve sadakatün tecrî yebluğuhû ecruhâ. ''Ecri kendisine devamlı gelecek, sevabı kendisine devamlı ulaşacak olan bir sadaka-i câriye, devamlı bir hayır.'' ''Ecri kendisine devamlı gelecek, sevabı kendisine devamlı ulaşacak olan bir sadaka-i câriye, devamlı bir hayır.'' Arkada bir eser bırakın!Arkada bir eser bırakın! Çeşme olabilir, cami olabilir, köprü olabilir, hastane olabilir.Çeşme olabilir, cami olabilir, köprü olabilir, hastane olabilir. Bir ağaç olabilir, kuyu açmak olabilir, su getirtmek olabilir.Bir ağaç olabilir, kuyu açmak olabilir, su getirtmek olabilir. Bunları tek başına yapacak durumda değilse yardım etmek tarzında olur.Bunları tek başına yapacak durumda değilse yardım etmek tarzında olur. İnşaallah onun sevabı da kendisine gelir. İnşaallah onun sevabı da kendisine gelir.

Ve üçüncüsü: Ve ilmün yüntefe'u bihî min ba'dihî.Ve üçüncüsü: Ve ilmün yüntefe'u bihî min ba'dihî. ''Kendisinin vefatından sonra geride başkalarının okuyup öğrenip de faydalandığı bir ilim bırakan kimse de sevap kazanır.'' ''Kendisinin vefatından sonra geride başkalarının okuyup öğrenip de faydalandığı bir ilim bırakan kimse de sevap kazanır.''

Hadis kitapları yazılmış; ben açıyorum, buradan size hadîs-i şerîfleri okuyorum. Hadis kitapları yazılmış; ben açıyorum, buradan size hadîs-i şerîfleri okuyorum.

Bundan kimler sevap alıyor? Bundan kimler sevap alıyor?

Hadisi rivayet eden âlimlerin hepsi sevap kazanıyor.Hadisi rivayet eden âlimlerin hepsi sevap kazanıyor. Bunu Peygamber Efendimiz'den duyan sahabe sevap kazanıyor, sahabeden rivayet eden öteki alimler sevap kazanıyor.Bunu Peygamber Efendimiz'den duyan sahabe sevap kazanıyor, sahabeden rivayet eden öteki alimler sevap kazanıyor. Çünkü bu ilim onlar vasıtasıyla bize geldi.Çünkü bu ilim onlar vasıtasıyla bize geldi. Ben okuyorum, siz de dinliyorsunuz. Ben okuyorum, siz de dinliyorsunuz. Siz de birisine nakletseniz, öğrense siz de sevap kazanırsınız. Siz de birisine nakletseniz, öğrense siz de sevap kazanırsınız. O bakımdan öğrenip başkasına da nakletmek gerekiyor. O bakımdan öğrenip başkasına da nakletmek gerekiyor. Şu kitabı yazan da 30 sene 40 sene önce ölmüş olabilir sevap kazanıyor. Şu kitabı yazan da 30 sene 40 sene önce ölmüş olabilir sevap kazanıyor.

Hayru mâ ü'tiye'l-insanü huluku'l hasenü, şerru ma ü'tiye kalbü şerrin fî sûretin hasenetin. Hayru mâ ü'tiye'l-insanü huluku'l hasenü, şerru ma ü'tiye kalbü şerrin fî sûretin hasenetin.

Üsame İbn Şerîk radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Üsame İbn Şerîk radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

''İnsanoğluna verilen, bahşedilen, Allah tarafından sunulan, ikram olunan şeylerin en hayırlısı güzel huydur.'' ''İnsanoğluna verilen, bahşedilen, Allah tarafından sunulan, ikram olunan şeylerin en hayırlısı güzel huydur.''

Bir insana Allah'ın verdiği şeyler; sıhhat, afiyet, güç, kuvvet, zekâ, akıl,Bir insana Allah'ın verdiği şeyler; sıhhat, afiyet, güç, kuvvet, zekâ, akıl, fikir, zenginlik, mal mülk, evlat, ev bark bir tarafa; en güzel ikram, güzel huydur. fikir, zenginlik, mal mülk, evlat, ev bark bir tarafa; en güzel ikram, güzel huydur. Allah tarafından verilen şeylerin en kötüsü de kötü kalptir.Allah tarafından verilen şeylerin en kötüsü de kötü kalptir. Kalbü şerrin fî sûretin hasenetin. Kalbü şerrin fî sûretin hasenetin. ''Güzel görünüşlü bir insanda kötü bir kalptir.'' ''Güzel görünüşlü bir insanda kötü bir kalptir.'' Vücudu güzel, yüzü güzel.Vücudu güzel, yüzü güzel. Dış manzarası, sureti yerli yerinde; kalıbı iyi ama kalbi fena olan insan. Dış manzarası, sureti yerli yerinde; kalıbı iyi ama kalbi fena olan insan. Kalıp iyi, kalp fena; bu da en fena şeydir. Kalıp iyi, kalp fena; bu da en fena şeydir.

Eski insanlardan, filozoflardan, hakîmlerden bir tanesi bakmış;Eski insanlardan, filozoflardan, hakîmlerden bir tanesi bakmış; karşıdan boylu poslu, yakışıklı, ay gibi pırıl pırıl yüzlü şahane bir delikanlı geliyor.karşıdan boylu poslu, yakışıklı, ay gibi pırıl pırıl yüzlü şahane bir delikanlı geliyor. ''Vay! Allah ne güzel insan yaratıyor.''Vay! Allah ne güzel insan yaratıyor. Şunun endamına, boyuna posuna, haline bak, maşaallah!'' demiş, beğenmiş.Şunun endamına, boyuna posuna, haline bak, maşaallah!'' demiş, beğenmiş. Yanına varmış, selam vermiş. Ötekisi yüzünü buruşturmuş. Yanına varmış, selam vermiş. Ötekisi yüzünü buruşturmuş. Karşılık vermiş, biraz konuşmuş.Karşılık vermiş, biraz konuşmuş. Hep kaba saba şeyler duymuş, başını döndürmüş. Hep kaba saba şeyler duymuş, başını döndürmüş.

Giderken şöyle demiş: İnâun zehebün ve fîhi hallün.Giderken şöyle demiş: İnâun zehebün ve fîhi hallün. ''Altından bir kap ama içi sirke dolu.''''Altından bir kap ama içi sirke dolu.'' Dış görünüşü altın gibi ama içi ekşi, turşu, sirke gibi. Dış görünüşü altın gibi ama içi ekşi, turşu, sirke gibi. Demek ki kalbimizin iyi, huyumuzun güzel olması önemli.Demek ki kalbimizin iyi, huyumuzun güzel olması önemli. Kalpten maksat da mâlum et parçası değildir.Kalpten maksat da mâlum et parçası değildir. Kalp dendiği zaman hadîs-i şerîflerde, âyet-i kerîmelerde kastedilen ''gönül''dür. Kalp dendiği zaman hadîs-i şerîflerde, âyet-i kerîmelerde kastedilen ''gönül''dür. Gönlü, içi yoksa bu kalp ölüde de var.Gönlü, içi yoksa bu kalp ölüde de var. Mühim olan insanın gönlüdür. Mühim olan insanın gönlüdür. Gönlümüz hoş olacak, iyi olacak, ahlâkımız güzel olacak. Gönlümüz hoş olacak, iyi olacak, ahlâkımız güzel olacak.

Hayru nisâiküm el-afîfetü'l-ğalimetü afîfetün fî fercihâ ğalimetün alâ zevcihâ. Hayru nisâiküm el-afîfetü'l-ğalimetü afîfetün fî fercihâ ğalimetün alâ zevcihâ.

''Kadınlarınızın en hayırlıları iffetli olanlardır.''''Kadınlarınızın en hayırlıları iffetli olanlardır.'' Afîfetün fî fercihâ. ''Namusu konusunda iffetli.''Afîfetün fî fercihâ. ''Namusu konusunda iffetli.'' Ğalimetün alâ zevcihâ. ''Efendisine karşı da sevgisi, muhabbeti fazla.'' Ğalimetün alâ zevcihâ. ''Efendisine karşı da sevgisi, muhabbeti fazla.''


Yani, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri; ''Sevgisi coşkun olan hayırlıdır.'' demiş. Yani, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri; ''Sevgisi coşkun olan hayırlıdır.'' demiş.

Hayru yevmin talaat fîhi'ş-şemsü yevmü'l-cumu'ati.Hayru yevmin talaat fîhi'ş-şemsü yevmü'l-cumu'ati. Fîhi hulika Âdemü ve fîhi uhbite mine'l-cenneti ve fîhi tîbe aleyhi Fîhi hulika Âdemü ve fîhi uhbite mine'l-cenneti ve fîhi tîbe aleyhi ve fîhi kubida ve fîhi tekumu's-sâ'atü ve mâ alâ vechi'l-ardı min dâbbetin illâ ve hiyeve fîhi kubida ve fîhi tekumu's-sâ'atü ve mâ alâ vechi'l-ardı min dâbbetin illâ ve hiye tusbihu yevme'l-cumu'ati musihaten hattâ tatlu'a'ş-şemsütusbihu yevme'l-cumu'ati musihaten hattâ tatlu'a'ş-şemsü şefakan mine's-sâ'ati şefakan mine's-sâ'ati ille'bne Âdem ve fîhi sâ'atün lâ yusadu fîhâ abdün mü'minünille'bne Âdem ve fîhi sâ'atün lâ yusadu fîhâ abdün mü'minün ve hüve fi's-salâti yes'elu'l-lâhe şey'en illâ e'tâhu iyyâhu. ve hüve fi's-salâti yes'elu'l-lâhe şey'en illâ e'tâhu iyyâhu.

Ebû Hureyre radıyallahu anh'ten, mezhep imamlarından Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş.Ebû Hureyre radıyallahu anh'ten, mezhep imamlarından Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz'in bu hadîs-i şerîfi Cuma günü hakkında.Peygamber Efendimiz'in bu hadîs-i şerîfi Cuma günü hakkında. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

''Güneşin doğduğu günlerin en hayırlısı Cuma günüdür. ''Güneşin doğduğu günlerin en hayırlısı Cuma günüdür. En hayırlı gün Cuma günüdür.''En hayırlı gün Cuma günüdür.'' Fîhi hulika Âdemü. ''Hz. Âdem atamız aleyhisselam Cuma günü yaratıldı.'' Fîhi hulika Âdemü. ''Hz. Âdem atamız aleyhisselam Cuma günü yaratıldı.'' Ve fîhi uhbite mine'l-cenneti. ''Cuma gününde cennetten yeryüzüne indirildi.''Ve fîhi uhbite mine'l-cenneti. ''Cuma gününde cennetten yeryüzüne indirildi.'' Ve fîhi tîbe aleyhi. ''Tevbesi Cuma gününde kabul olundu.Ve fîhi tîbe aleyhi. ''Tevbesi Cuma gününde kabul olundu. Tevbesi kabul oldu; Allah'ın affı, mağfireti erişti.'' Tevbesi kabul oldu; Allah'ın affı, mağfireti erişti.'' Ve fîhi kubida. ''Ve Hz. Âdem atamızın ruhu Cuma gününde kabzolundu.''Ve fîhi kubida. ''Ve Hz. Âdem atamızın ruhu Cuma gününde kabzolundu.'' Fîhi tekûmu's-sâ'ah. ''Ve bu Cuma gününde kıyamet kopacak.'' Fîhi tekûmu's-sâ'ah. ''Ve bu Cuma gününde kıyamet kopacak.'' Ve mâ alâ vechi'l-ardı min dâbbetin illâ ve hiye tusbihu yevme'l-cumu'atiVe mâ alâ vechi'l-ardı min dâbbetin illâ ve hiye tusbihu yevme'l-cumu'ati musîhaten hattâ tatlu'a'ş-şemsi şefakan mine's-sâ'ah.musîhaten hattâ tatlu'a'ş-şemsi şefakan mine's-sâ'ah. ''Yeryüzü üzerinde gezen hiçbir canlı varlık yoktur ki Cuma sabahına çıktığı zaman,''Yeryüzü üzerinde gezen hiçbir canlı varlık yoktur ki Cuma sabahına çıktığı zaman, güneş doğması esnasında ‘kıyamet kopacak' diye korkusundan feryadı basmasın.''güneş doğması esnasında ‘kıyamet kopacak' diye korkusundan feryadı basmasın.'' İlle'ibni Âdem. ''Âdemoğlu, insanoğlu müstesna.'' İlle'ibni Âdem. ''Âdemoğlu, insanoğlu müstesna.''

Yeryüzündeki başka varlıkların hepsi Cuma günü oldu mu;Yeryüzündeki başka varlıkların hepsi Cuma günü oldu mu; ''Acaba kıyamet bugün mü kopacak?'' diye korkusundan feryadı basar.''Acaba kıyamet bugün mü kopacak?'' diye korkusundan feryadı basar. Cuma günü böyle bir gündür. Cuma günü böyle bir gündür. Ve fîhi sâ'atün. ''Ve bu Cuma'nın içinde bir zaman vardır ki''Ve fîhi sâ'atün. ''Ve bu Cuma'nın içinde bir zaman vardır ki'' Lâ yusallû fîhâ abdün mü'minün. Lâ yusallû fîhâ abdün mü'minün. ''Bu saatin içinde, mü'min kul namazdayken, Allah'tan bir şey isterse,''Bu saatin içinde, mü'min kul namazdayken, Allah'tan bir şey isterse, Allah onun istediğini ikram ve ihsan eder.'' Allah onun istediğini ikram ve ihsan eder.''

Yani ''Duaların kabul olduğu bir saat vardır.'' deniliyor. Yani ''Duaların kabul olduğu bir saat vardır.'' deniliyor.

Muhterem kardeşlerim!Cuma günü çok önemli bir gündür.Muhterem kardeşlerim!Cuma günü çok önemli bir gündür. Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte Cumayla ilgili uzun uzun bilgiler vermiş. Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte Cumayla ilgili uzun uzun bilgiler vermiş.

Cuma günlerine ihtimam edin, itina eyleyin.Cuma günlerine ihtimam edin, itina eyleyin. Cuma günü sabahleyin erkenden işe gidecekseniz bile kalkarsınız, gusül abdesti alırsınız.Cuma günü sabahleyin erkenden işe gidecekseniz bile kalkarsınız, gusül abdesti alırsınız. Cuma günü yıkanmak on günlük günahın affına sebep olur. Cuma günü yıkanmak on günlük günahın affına sebep olur. Perşembe gününden tırnaklarınızı kesip tıraşınızı olup Perşembe gününden tırnaklarınızı kesip tıraşınızı olup vücuttaki fazla kılları izale eyleyip hazırlığınızı yaparsınız.vücuttaki fazla kılları izale eyleyip hazırlığınızı yaparsınız. Cuma günü en temiz elbiselerinizi giyersiniz.Cuma günü en temiz elbiselerinizi giyersiniz. Cuma namazına gitmeye büyük ihtimam gösterirsiniz. Cuma namazına gitmeye büyük ihtimam gösterirsiniz.

İşinizi ona göre ayarlarsınız.İşinizi ona göre ayarlarsınız. Cuma namazına erken vakitte gidersiniz.Cuma namazına erken vakitte gidersiniz. En erken gidene sevap en fazladır.En erken gidene sevap en fazladır. Cuma gününden ve Perşembe günü akşam namazından sonraki vakitten itibaren yani Cuma gecesinde, Cuma gününden ve Perşembe günü akşam namazından sonraki vakitten itibaren yani Cuma gecesinde, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e çok salât u selâm edersiniz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e çok salât u selâm edersiniz. Çünkü kendisi öyle emrediyor.Çünkü kendisi öyle emrediyor. Çok salât u selâm etmenin faziletini bildiriyor.Çok salât u selâm etmenin faziletini bildiriyor. Ve Cuma günü mümkünse hasta ziyaret edersiniz.Ve Cuma günü mümkünse hasta ziyaret edersiniz. Ayrıca Cuma günü sadaka vermeyi ganimet bilin.Ayrıca Cuma günü sadaka vermeyi ganimet bilin. Mümkünse Cuma günü büyüklerinizin, sevdiklerinizin, yakınlarınızın kabrini ziyaret edin.Mümkünse Cuma günü büyüklerinizin, sevdiklerinizin, yakınlarınızın kabrini ziyaret edin. Cuma günü programına dikkat edin. Cuma günü programına dikkat edin.

Bunların yapılması için ne gerekiyor? Bunların yapılması için ne gerekiyor?

Cuma gününde insanın serbest olması gerekiyor.Cuma gününde insanın serbest olması gerekiyor. Hıristiyanlar ne kurnaz adamlar ki allem etmişler, kallem etmişler Pazar gününü dünyanın her yerinde tatil etmişler. Hıristiyanlar ne kurnaz adamlar ki allem etmişler, kallem etmişler Pazar gününü dünyanın her yerinde tatil etmişler. Yahudiler ne kurnaz adamlar ki Cumartesi günü çalışmamanın çaresini, yolunu bulmuşlar;Yahudiler ne kurnaz adamlar ki Cumartesi günü çalışmamanın çaresini, yolunu bulmuşlar; bizim memlekette de fermanlarını yürütmüşler.bizim memlekette de fermanlarını yürütmüşler. Bizim Cumartesi, Pazar günlerinin tatil olması yahudilere de, hıristiyanlara da yarıyor. Bizim Cumartesi, Pazar günlerinin tatil olması yahudilere de, hıristiyanlara da yarıyor. Ama Cuma günü iş günü olduğu için müslümanlar büyük sıkıntı çekiyorlar. Ama Cuma günü iş günü olduğu için müslümanlar büyük sıkıntı çekiyorlar. Halbuki memleket, yüzde doksan dokuz İslâm beldesi. Halbuki memleket, yüzde doksan dokuz İslâm beldesi.

Cuma namazlarını kılın.Cuma namazlarını kılın. Üç defa Cuma namazını terk edenin kalbine Allah mühür vurur.Üç defa Cuma namazını terk edenin kalbine Allah mühür vurur. Hani dükkânlar kapanıyor; belediyeden geliyorlar, dükkânı kapatıyorlar. Hani dükkânlar kapanıyor; belediyeden geliyorlar, dükkânı kapatıyorlar. Bir de kırmızı mühür akıtıyorlar. Açılamaz. Açılırsa görür gününü. Bir de kırmızı mühür akıtıyorlar. Açılamaz. Açılırsa görür gününü. Üç ay kapalı, iki ay kapalı, on beş gün kapalı kalıyor. Bir ceza veriyorlar, kapanıyor.Üç ay kapalı, iki ay kapalı, on beş gün kapalı kalıyor. Bir ceza veriyorlar, kapanıyor. Allah kalbe öyle bir mühür vurur, kapatır. Allah kalbe öyle bir mühür vurur, kapatır. İnsanın kalbi gönlü kararır, taşlaşır, bir işe yaramaz. İnsanın kalbi gönlü kararır, taşlaşır, bir işe yaramaz. Cuma günü çok önemlidir. Cuma namazına gitmeye çok gayret edeceksiniz. Cuma günü çok önemlidir. Cuma namazına gitmeye çok gayret edeceksiniz.

Mümkünse Cuma namazının o saatlerini tatil etmek için uğraşın veya işe girerken;Mümkünse Cuma namazının o saatlerini tatil etmek için uğraşın veya işe girerken; ''Ben o vakitte izin almak istiyorum.'' diye baştan mutlaka söyleyin.''Ben o vakitte izin almak istiyorum.'' diye baştan mutlaka söyleyin. Bizim işçilerimiz Almanya'da böyle diyorlar; ''Ben Cumaya giderim.'' diye adamlara şart koşuyorlar.Bizim işçilerimiz Almanya'da böyle diyorlar; ''Ben Cumaya giderim.'' diye adamlara şart koşuyorlar. ''Şu saatten şu saate kadar serbest olmak şartıyla.'' diyorlar. ''Şu saatten şu saate kadar serbest olmak şartıyla.'' diyorlar. Cumanın kaçırılmamasına dikkat edin. Cumanın kaçırılmamasına dikkat edin. Müslümanların arasında, İran'dan etkilenen, esinlenen bazı gençler var, gruplar var ki İslâm namına; Müslümanların arasında, İran'dan etkilenen, esinlenen bazı gençler var, gruplar var ki İslâm namına; Cuma kılınmasın diyorlar. Cuma kılınmasın diyorlar.

Hocalara iftira atıyorlar veya yan bakarak hocanın arkasında namaz kılmıyorlar.Hocalara iftira atıyorlar veya yan bakarak hocanın arkasında namaz kılmıyorlar. Bu da yeni cereyanlardan, yeni akımlardan. Bu da yeni cereyanlardan, yeni akımlardan.

Muhterem kardeşlerim! Cuma kılmama cereyanı doğru değil.Muhterem kardeşlerim! Cuma kılmama cereyanı doğru değil. Sizin yakınlarınızdan, bildiklerinizden böyle yapanlar varsa uyarın.Sizin yakınlarınızdan, bildiklerinizden böyle yapanlar varsa uyarın. Çok incelettirdim, çok sordurdum, muhterem kimselerle istişaresini yaptım.Çok incelettirdim, çok sordurdum, muhterem kimselerle istişaresini yaptım. Dinî bakımdan doğru değil. Dinî bakımdan doğru değil. Onlar; ''Dinî bakımdan böyle yapmak gerekiyor.'' dedikleri için bunu da açıklamamız gerekiyor.Onlar; ''Dinî bakımdan böyle yapmak gerekiyor.'' dedikleri için bunu da açıklamamız gerekiyor. Hadîs-i şerîfler var. Cuma'yı kılmazlarsa çok tehlikeli iş yapmış olurlar,Hadîs-i şerîfler var. Cuma'yı kılmazlarsa çok tehlikeli iş yapmış olurlar, kendilerini tehlikeye atmış olurlar. kendilerini tehlikeye atmış olurlar.

Hayruküm hayruküm li-ehlihî ve ene hayruküm li-ehlîHayruküm hayruküm li-ehlihî ve ene hayruküm li-ehlî mâ ekreme'n-nisâe illâ kerîmün ve mâ ehânehünne illâ leîmün.mâ ekreme'n-nisâe illâ kerîmün ve mâ ehânehünne illâ leîmün. ''Sizin en hayırlılarınız aile efradına, hanımlarına karşı en hayırlı olanlarınızdır, onlara iyi davrananlarınızdır.''Sizin en hayırlılarınız aile efradına, hanımlarına karşı en hayırlı olanlarınızdır, onlara iyi davrananlarınızdır. Ben de kendi aile efradıma, hanımlarıma en hayırlı olanınızım. Ben de kendi aile efradıma, hanımlarıma en hayırlı olanınızım. Peygamber olarak ben de hayırlınızım.Peygamber olarak ben de hayırlınızım. Kadınlara ancak asil kimseler ikramda bulunur, iyi muamele eder.Kadınlara ancak asil kimseler ikramda bulunur, iyi muamele eder. Kadınlara ancak alçak tabiatlı, aşağı kimseler kötü muamele eder; Kadınlara ancak alçak tabiatlı, aşağı kimseler kötü muamele eder; onları hor görüp ters muamele eder.'' onları hor görüp ters muamele eder.'' Bu hadîs-i şerîfi bütün kadınların bilmesi gerekiyor.Bu hadîs-i şerîfi bütün kadınların bilmesi gerekiyor. Ayrıca bizim bunu bütün herkese söylememiz gerekiyor; Ayrıca bizim bunu bütün herkese söylememiz gerekiyor; bak İslâm hanımlara nasıl paye vermiş, nasıl kıymet vermiş. bak İslâm hanımlara nasıl paye vermiş, nasıl kıymet vermiş. Avrupa'da kadının miras hakkı yokken, kadın şeytanın bir aleti olarak görülürken, Avrupa'da kadının miras hakkı yokken, kadın şeytanın bir aleti olarak görülürken, horlanırken ve yakın zamana kadar seçme seçilme hakkına, ticaret hakkına bile sahip değilken horlanırken ve yakın zamana kadar seçme seçilme hakkına, ticaret hakkına bile sahip değilken Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem o zamandan; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem o zamandan; ''Ey müslümanlar! Sizin en hayırlılarınız aile efradına, hanımına en iyi muamele edeninizdir. ''Ey müslümanlar! Sizin en hayırlılarınız aile efradına, hanımına en iyi muamele edeninizdir. Ben de sizin en hayırlınızım, ben de aileme iyi davranırım.'' buyurmuştur. Ben de sizin en hayırlınızım, ben de aileme iyi davranırım.'' buyurmuştur.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem acaba hanımlarını dövmüş mü? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem acaba hanımlarını dövmüş mü?

Asla! Asla!

Bir sert söz söylemiş mi? Bir sert söz söylemiş mi?

Hayır! Hayır!

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz son derece iyi muamele etmiş.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz son derece iyi muamele etmiş. Ama Anadolu'da millet hanımı dayaktan geçiriyor, alışmış.Ama Anadolu'da millet hanımı dayaktan geçiriyor, alışmış. Bir keresinde gözüme ilişti; adamın birisi Mekke-i Mükerreme'de, Mescid-i Haram'ın içindeBir keresinde gözüme ilişti; adamın birisi Mekke-i Mükerreme'de, Mescid-i Haram'ın içinde gerildi, karısına bir tane patlattı.gerildi, karısına bir tane patlattı. Gözümün önünde, kalabalıkta vurdu.Gözümün önünde, kalabalıkta vurdu. Herhalde kadın tavaftan biraz geç geldi, artık nasıl olduysa.Herhalde kadın tavaftan biraz geç geldi, artık nasıl olduysa. Veyahut kayboldu da oradaki, sözleştikleri yere vaktinde gelemedi.Veyahut kayboldu da oradaki, sözleştikleri yere vaktinde gelemedi. Mescid-i Haram'ın içinde, Kâbe'nin civarında karısına tokatı patlattı. Mescid-i Haram'ın içinde, Kâbe'nin civarında karısına tokatı patlattı.

Hacılık nerede kaldı? İhram nerede kaldı? Hacılık nerede kaldı? İhram nerede kaldı?

Görgü meselesi. Kızdı mı pataklıyor.Görgü meselesi. Kızdı mı pataklıyor. Tabi kadın daha güçlü, kuvvetli olsa yapamaz.Tabi kadın daha güçlü, kuvvetli olsa yapamaz. Duyuyoruz bazı kadınlar da kocalarını dövüyormuş.Duyuyoruz bazı kadınlar da kocalarını dövüyormuş. Yani o babayiğit, ötekisi zayıf.Yani o babayiğit, ötekisi zayıf. Adamcağız çelimsiz, kadın cadaloz. O da doğru değil, o da doğru değil! Adamcağız çelimsiz, kadın cadaloz. O da doğru değil, o da doğru değil!

İslâm'ın hükmü; kadına müşfik davranmak, iyi muamele etmektir.İslâm'ın hükmü; kadına müşfik davranmak, iyi muamele etmektir. Efendimiz böyle buyuruyor. Efendimiz böyle buyuruyor. Hayruküm men lem yetruk âhiretehû li-dünyâhuHayruküm men lem yetruk âhiretehû li-dünyâhu ve lâ dünyâhu li-âhiretihî ve lem yekün kellen ale'n-nâsi. ve lâ dünyâhu li-âhiretihî ve lem yekün kellen ale'n-nâsi.

''Sizin en hayırlınız; âhiretini dünyalık için, dünyasını da âhireti için terk etmeyen''Sizin en hayırlınız; âhiretini dünyalık için, dünyasını da âhireti için terk etmeyen ve insanlara mâlî bakımdan, geçim yönünden yük olmayandır.'' ve insanlara mâlî bakımdan, geçim yönünden yük olmayandır.''

Hayruküm men lem yetruk âhiretehû li-dünyâhu.Hayruküm men lem yetruk âhiretehû li-dünyâhu. ''Dünyası için âhireti terk etmemek.'' ''Dünyası için âhireti terk etmemek.'' Bu devirde ekseriyet bunu yapıyor. Bu devirde ekseriyet bunu yapıyor. ''İşe gideceğim, para kazanacağım, geçim meselesi.'' diyerek âhiretini bir tarafa bırakıyor. ''İşe gideceğim, para kazanacağım, geçim meselesi.'' diyerek âhiretini bir tarafa bırakıyor. Namaz kılacak, kılmıyor. Cumaya gidecek, gitmiyor.Namaz kılacak, kılmıyor. Cumaya gidecek, gitmiyor. Hayır yapacak, yapmıyor. Hayra koşacak, koşmuyor. Hayır yapacak, yapmıyor. Hayra koşacak, koşmuyor. Sosyal hizmetlerini görmesi gerekiyor, görmüyor. Sosyal hizmetlerini görmesi gerekiyor, görmüyor.

Neden? Neden?

Geçim, para, pul, hırs, vesaire.Geçim, para, pul, hırs, vesaire. Bu işi dünyası için yapıyor.Bu işi dünyası için yapıyor. Dünyaya, dünya işlerine dalmış. Dünyaya, dünya işlerine dalmış. Âhirete ait işleri yapmıyor. Bu doğru değil.Âhirete ait işleri yapmıyor. Bu doğru değil. Bir de bunun zıttı var.Bir de bunun zıttı var. ''Ben sevap kazanacağım.'' diye adam namazda, niyazda, oruçta, tesbihte, zikirde, camide.''Ben sevap kazanacağım.'' diye adam namazda, niyazda, oruçta, tesbihte, zikirde, camide. Görevini yapmıyor, dünyalık kazanmaya gitmiyor; Görevini yapmıyor, dünyalık kazanmaya gitmiyor; çalışmıyor, çabalamıyor, evini geçindirmeyi düşünmüyor. çalışmıyor, çabalamıyor, evini geçindirmeyi düşünmüyor. Bu da yanlıştır. Bu da yanlıştır. Dünya işlerine dalıp, çalışıp ibadet yapmamak; Dünya işlerine dalıp, çalışıp ibadet yapmamak; ibadete dalıp da dünyalık kazanmak için çalışma yapmamak. ibadete dalıp da dünyalık kazanmak için çalışma yapmamak. Bu da doğru değil, o da doğru değil. Bu da doğru değil, o da doğru değil.

Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş:Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş: ''Sizin en hayırlınız, dünyası için âhiretini terk etmeyen, âhireti için de dünyasını terk etmeyendir.''''Sizin en hayırlınız, dünyası için âhiretini terk etmeyen, âhireti için de dünyasını terk etmeyendir.'' İkisini dengeli götürecek. İkisini dengeli götürecek. Hem ibadetini yapacak hem kazancını sağlayacak. Hem ibadetini yapacak hem kazancını sağlayacak. ''Ve kimseye yük olmayandır.''''Ve kimseye yük olmayandır.'' İşte güzel olan şey budur. İşte güzel olan şey budur. Kimseye el açmamak; kimsenin sırtından, beleşten geçinmemek,Kimseye el açmamak; kimsenin sırtından, beleşten geçinmemek, asalak parazit olmamak, kimseye yük olmamak. asalak parazit olmamak, kimseye yük olmamak.

Tasavvufun tarifleri arasında çok güzel ve sevimli bir tarif vardır:Tasavvufun tarifleri arasında çok güzel ve sevimli bir tarif vardır: ''Tasavvuf yâr olup bâr olmamaktır.'' denilir. ''Tasavvuf yâr olup bâr olmamaktır.'' denilir. Mânası şu: ''Bâr'' Farsça'da ''yük'' demek. Mânası şu: ''Bâr'' Farsça'da ''yük'' demek. Hatta eskiden yük taşıyan hayvanlara ''bârgir'' derlermiş. Hatta eskiden yük taşıyan hayvanlara ''bârgir'' derlermiş. Sonra biz onu değiştirmişiz. Telaffuzda biraz bozulmuş ''beygir'' yapmışız. Sonra biz onu değiştirmişiz. Telaffuzda biraz bozulmuş ''beygir'' yapmışız.

Beygir ne demek? Beygir ne demek?

''Yük taşıyan hayvan'' demek. İki tarafa yük vuruluyor, yük taşıyor.''Yük taşıyan hayvan'' demek. İki tarafa yük vuruluyor, yük taşıyor. Biz ''beygir'' demişiz, aslı ''Bârgir.'' ''Bâr'' ''yük'' demektir.Biz ''beygir'' demişiz, aslı ''Bârgir.'' ''Bâr'' ''yük'' demektir. Yâr ol ama bâr olma!Yâr ol ama bâr olma! ''Bir kimseyle ahbaplık et ama adamın sırtına yük olma, külfet olma.'' ''Bir kimseyle ahbaplık et ama adamın sırtına yük olma, külfet olma.''

Tekerlemede; ''Geldik biraz, kaldık bir yaz.'' demişler.Tekerlemede; ''Geldik biraz, kaldık bir yaz.'' demişler. Adamın evine misafir olmuş; ''Birazcık kalacağım.'' demiş, üç ay kalmış.Adamın evine misafir olmuş; ''Birazcık kalacağım.'' demiş, üç ay kalmış. Olmaz ki! Misafirlik üç günlüktür.Olmaz ki! Misafirlik üç günlüktür. Hadi diyelim biraz daha kaldın ama üç ay kalırsan sonunda ne olur?Hadi diyelim biraz daha kaldın ama üç ay kalırsan sonunda ne olur? Adamın canına tak der.Adamın canına tak der. İnsan yâr olacak, bâr olmayacak. Kimse kimseye yük olmayacak. İnsan yâr olacak, bâr olmayacak. Kimse kimseye yük olmayacak.

Neden? Neden?

Dinimiz böyle emrediyor, Peygamber Efendimiz böyle tavsiye ediyor.Dinimiz böyle emrediyor, Peygamber Efendimiz böyle tavsiye ediyor. Kimse kimseye yük olmayacak.Kimse kimseye yük olmayacak. Kendi kazancını kendisi sağlayacak. Kendi kazancını kendisi sağlayacak. ''İbadet yapacağım.'' diye kazançtan geri kalmayacak.''İbadet yapacağım.'' diye kazançtan geri kalmayacak. ''Kazanacağım.'' diye ibadetten geri kalmayacak. ''Kazanacağım.'' diye ibadetten geri kalmayacak. İkisini dengeli bir şekilde götürecek.İkisini dengeli bir şekilde götürecek. Adam dini yanlış yorumluyor.Adam dini yanlış yorumluyor. ''Bana dünya gerekmez. Ben dünyalığı, parayı, pulu ne yapacağım.'' diyor.''Bana dünya gerekmez. Ben dünyalığı, parayı, pulu ne yapacağım.'' diyor. Ama eve ekmek gerekiyor. Hanıma gıda gerekiyor, çoluk çocuğun ihtiyacı var.Ama eve ekmek gerekiyor. Hanıma gıda gerekiyor, çoluk çocuğun ihtiyacı var. ''Eh ziyanı yok.'' diyor; el açıyor avuç açıyor başkasının sırtından geçiniyor. Olmaz! ''Eh ziyanı yok.'' diyor; el açıyor avuç açıyor başkasının sırtından geçiniyor. Olmaz!

Hz. Ömer zamanında bir grup insan yolun kenarına oturmuşlar.Hz. Ömer zamanında bir grup insan yolun kenarına oturmuşlar. Öyle boş boş dururlarken Hz. Ömer yanlarından geçmiş.Öyle boş boş dururlarken Hz. Ömer yanlarından geçmiş. Herhalde biraz da huylarını, hallerini biliyor Herhalde biraz da huylarını, hallerini biliyor Herhalde bildiği için kalabalığa diyor ki; ''Ne duruyorsunuz burada?''Herhalde bildiği için kalabalığa diyor ki; ''Ne duruyorsunuz burada?'' Yani ''Niye çalışmıyorsunuz?'' demek istiyor.Yani ''Niye çalışmıyorsunuz?'' demek istiyor. Diyorlar ki; ''Biz mütevekkil insanlarız. Allah'a tevekkül ettik.Diyorlar ki; ''Biz mütevekkil insanlarız. Allah'a tevekkül ettik. Nasıl olsa rızkı Allah göndermeyecek mi? İşte oturuyoruz, O gönderir.Nasıl olsa rızkı Allah göndermeyecek mi? İşte oturuyoruz, O gönderir. Tevekkül ettik, biz mütevekkiliz.''Tevekkül ettik, biz mütevekkiliz.'' O da diyor ki; ''Siz mütevekkil değil müteekkilsiniz.'' O da diyor ki; ''Siz mütevekkil değil müteekkilsiniz.'' ''Ekl'' Arapça'da ''yemek'' demek. ''Müteekkil'' ''Yiyicisi'' demek. ''Ekl'' Arapça'da ''yemek'' demek. ''Müteekkil'' ''Yiyicisi'' demek. Siz mütevekkil değil yiyicisiniz.Siz mütevekkil değil yiyicisiniz. Halkın kâsesine dal çıkıp onların kâsesinden yiyorsunuz.Halkın kâsesine dal çıkıp onların kâsesinden yiyorsunuz. Mütevekkil olan kimse; tarlayı süren, tohumu eken,Mütevekkil olan kimse; tarlayı süren, tohumu eken, kendisinin üzerine düşen her şeyi yapan kimsedir.kendisinin üzerine düşen her şeyi yapan kimsedir. Ondan sonra da Allah'a tevekkül eder. Ondan sonra da Allah'a tevekkül eder. ''Yâ Rabbi! Ben tarlamı sürdüm, buğdayımı ektim, mahsul vermek senden.'' der.''Yâ Rabbi! Ben tarlamı sürdüm, buğdayımı ektim, mahsul vermek senden.'' der. Tevekkül öyle olacak. Kul, yapması gerekli olan işleri yapacak,Tevekkül öyle olacak. Kul, yapması gerekli olan işleri yapacak, ondan sonra Allah'a tevekkül edecek. ondan sonra Allah'a tevekkül edecek.

Birisi geldi dedi ki; Birisi geldi dedi ki;

''Yâ Resûlallah! Devemi salıvereyim de, Allah'a tevekkül mü edeyim?'' ''Yâ Resûlallah! Devemi salıvereyim de, Allah'a tevekkül mü edeyim?''

''Hayır! Deveni bağla ondan sonra tevekkül et.'' dedi.''Hayır! Deveni bağla ondan sonra tevekkül et.'' dedi. Bir kere kaçıp gitmemesi için deveni bağla, tedbirini al, ondan sonra da;Bir kere kaçıp gitmemesi için deveni bağla, tedbirini al, ondan sonra da; ''Evvelallah bir şey olmaz, Allah'a tevekkül ettim.'' de, Allah'a ısmarla.''Evvelallah bir şey olmaz, Allah'a tevekkül ettim.'' de, Allah'a ısmarla. O bakımdan kimseye muhtaç olmadan, alnımızın akıyla, O bakımdan kimseye muhtaç olmadan, alnımızın akıyla, alnımızın teriyle, elimizin emeğiyle kazanmak en güzel şeydir.alnımızın teriyle, elimizin emeğiyle kazanmak en güzel şeydir. En güzel prensiplerden birisidir. En güzel prensiplerden birisidir. Allahu Teâlâ hazretleri bizi helalinden kazananlardan eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi helalinden kazananlardan eylesin. Helalinden hayır hasenât yapanlardan eylesin. Helalinden hayır hasenât yapanlardan eylesin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2