Namaz Vakitleri

21 Cemâziye'l-Âhir 1446
22 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:19
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:46
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Namazın Kılınış Şekli (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

17 Recep 1413 / 10.01.1993

İçerik

Bekâr olan bayanlar doksan kilometreden yukarı mesafelere konferans veya sohbet için erkeklerle haremliğe, selamlığa riayet ederek yolculuk edip gidebilirler mi?

Sizce bir gazete nasıl olmalı? En iyi, doğruyu söyleyen gazete hangisidir?

kardeşimiz, herkesin işine karışıyor; "Bunu şöyle yapma, böyle yapma" diye birçok şeyler söylüyormuş. Ben; "Böyle yapma, kimseye karışma!" diyorum, o da bana; "Ben emr-i mâruf nehy-i münker yapıyorum." diyor. Ben de ona Bakara sûresinin 44. âyetini okuyorum: "Kendi nefsinize bakmaz da başkalarına mı bakarsınız?" O da bana; "Sen müctehid misin, işime karışma." diyor. Lütfen bu konuyu biraz aydınlatır mısın?

Ben sinir hastasıyım. Hap kullanıyorum. Bazen neredeyse intihar edesim geliyor. Çabuk sinirleniyorum. Lütfen bana bir yol gösterin!

Hanımların kabir ziyaretlerinde yedi kat bez kullanmaları gerekir. Aksi takdirde kabir ehli onları çıplak görür." deniliyor, doğrusu nedir?

Kadınların erkek çorabıyla namazları olur mu?

Bazı zikir meclislerinde zikir esnasında ilâhi söyleniyor, uygun mu? Uygun ise ilâhili zikir mi daha evlâdır, ilâhisiz mi? İlâhili zikirden daha çok hoşlanmak bir kusur mudur ya da hoşlanmakta bir kusur var mıdır?

Bir düğüne davet olunduk, gittik. Düğünde gece misafir ettiler; yakın bir akrabalarının evine beni yerleştirdiler. Sabah kalktığımızda banyoyu gerektiren bir durum oldu; gittiğimiz yer yabancı, büyük şehir değil, hamamı da yok bu durumda ne yapmak icap eder? Namazlar teyemmümle kılınabilir mi?

İbadetlerimden aldığım zevk ve uhrevî hava sürekli olmuyor. Bunun sürekli olması için ne tavsiye edersiniz?

Marmara İlâhiyat hazırlıkta okumaktayım. İyi bir ilâhiyatçı olmak için bizlere neler tavsiye edersiniz?

Bazı hocalar "Cuma günü kılınan zuhr-u âhir namazı yerine kazaya kalmış namaz kılınması daha uygundur." diyorlarmış.

Hocam dün İLKSAV'da da söylemiştim. "Bosna Hersek'e gitme hususunda izninizi ve duanızı almak istiyorum. Allah rızası için bana yardımcı olun!" diyor.

Eğer bir kimse kanser gibi ölümcül bir hastalığa yakalanmışsa "Zaten yakında öleceğim." diye düşünüp Bosna'ya giderse savaşırken ölürse şehit olur mu, yoksa intihar mı etmiş olur?

Hocam Türkçe hocamız dinimizi kötülüyor, yobazlık olduğunu söylüyor. Bunun karşısında ne yapmalıyız?

İki ay önce bir kardeşim vefat etti, askerden geleli altı ay olmuştu. Askerdeyken bazı günler orucunu tutamamıştı ve namaz borcu da vardı. Ölünün arkasından bu borçlar için bir şey yapılabilir mi? Benim kardeş olarak onun için yapabileceğim en değerli şey nedir?

Muhiddin İbnü'l-Arâbî hazretlerinin vahdet-i vücûd görüşü hakkında çeşitli felsefî kitaplarda farklı görüşler var. Bu konuda bizleri biraz aydınlatır mısınız?

Finans kurumlarının çalışması hakkında ne buyurursunuz?

Evde İslâmî tuvalet var. Hanım; "Temizliğe riayet edemiyorum. Oturaklı modern tuvalet istiyorum." diyor, bu durumda anlaşamıyoruz. Ne buyuruyorsunuz?

Kadınların kendilerine özgü veya sadece kadınların olduğu bir yere giderken makyaj ve benzeri şeyleri kullanması doğru mu? Bunlar kapalı kadınlara mahsus… Mesela ruj..

Bizim evin karşısında alkol satan bakkal var. Biz oradan alışveriş yapmıyoruz. Ama bazı müslüman insanlar bir şeyler alıyorlar. Sizce doğru mu?

Ruh ve cin çağırmanın aslı var mı? Varsa günahı var mı? Lütfen belirtir misiniz?

Tasarrufa teşvik adı altında bizden kesilen paraların nema adı altında her sene bir parası veriliyor. Alıp kullanmakta mahzur var mı?

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Bekâr olan bayanlar doksan kilometreden yukarı mesafelere konferans veya sohbet için erkeklerle haremliğe, selamlığa riayet ederek yolculuk | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Namazın Kılınış Şekli (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

17 Recep 1413 / 10.01.1993

İçerik

Bekâr olan bayanlar doksan kilometreden yukarı mesafelere konferans veya sohbet için erkeklerle haremliğe, selamlığa riayet ederek yolculuk edip gidebilirler mi?

Sizce bir gazete nasıl olmalı? En iyi, doğruyu söyleyen gazete hangisidir?

kardeşimiz, herkesin işine karışıyor; "Bunu şöyle yapma, böyle yapma" diye birçok şeyler söylüyormuş. Ben; "Böyle yapma, kimseye karışma!" diyorum, o da bana; "Ben emr-i mâruf nehy-i münker yapıyorum." diyor. Ben de ona Bakara sûresinin 44. âyetini okuyorum: "Kendi nefsinize bakmaz da başkalarına mı bakarsınız?" O da bana; "Sen müctehid misin, işime karışma." diyor. Lütfen bu konuyu biraz aydınlatır mısın?

Ben sinir hastasıyım. Hap kullanıyorum. Bazen neredeyse intihar edesim geliyor. Çabuk sinirleniyorum. Lütfen bana bir yol gösterin!

Hanımların kabir ziyaretlerinde yedi kat bez kullanmaları gerekir. Aksi takdirde kabir ehli onları çıplak görür." deniliyor, doğrusu nedir?

Kadınların erkek çorabıyla namazları olur mu?

Bazı zikir meclislerinde zikir esnasında ilâhi söyleniyor, uygun mu? Uygun ise ilâhili zikir mi daha evlâdır, ilâhisiz mi? İlâhili zikirden daha çok hoşlanmak bir kusur mudur ya da hoşlanmakta bir kusur var mıdır?

Bir düğüne davet olunduk, gittik. Düğünde gece misafir ettiler; yakın bir akrabalarının evine beni yerleştirdiler. Sabah kalktığımızda banyoyu gerektiren bir durum oldu; gittiğimiz yer yabancı, büyük şehir değil, hamamı da yok bu durumda ne yapmak icap eder? Namazlar teyemmümle kılınabilir mi?

İbadetlerimden aldığım zevk ve uhrevî hava sürekli olmuyor. Bunun sürekli olması için ne tavsiye edersiniz?

Marmara İlâhiyat hazırlıkta okumaktayım. İyi bir ilâhiyatçı olmak için bizlere neler tavsiye edersiniz?

Bazı hocalar "Cuma günü kılınan zuhr-u âhir namazı yerine kazaya kalmış namaz kılınması daha uygundur." diyorlarmış.

Hocam dün İLKSAV'da da söylemiştim. "Bosna Hersek'e gitme hususunda izninizi ve duanızı almak istiyorum. Allah rızası için bana yardımcı olun!" diyor.

Eğer bir kimse kanser gibi ölümcül bir hastalığa yakalanmışsa "Zaten yakında öleceğim." diye düşünüp Bosna'ya giderse savaşırken ölürse şehit olur mu, yoksa intihar mı etmiş olur?

Hocam Türkçe hocamız dinimizi kötülüyor, yobazlık olduğunu söylüyor. Bunun karşısında ne yapmalıyız?

İki ay önce bir kardeşim vefat etti, askerden geleli altı ay olmuştu. Askerdeyken bazı günler orucunu tutamamıştı ve namaz borcu da vardı. Ölünün arkasından bu borçlar için bir şey yapılabilir mi? Benim kardeş olarak onun için yapabileceğim en değerli şey nedir?

Muhiddin İbnü'l-Arâbî hazretlerinin vahdet-i vücûd görüşü hakkında çeşitli felsefî kitaplarda farklı görüşler var. Bu konuda bizleri biraz aydınlatır mısınız?

Finans kurumlarının çalışması hakkında ne buyurursunuz?

Evde İslâmî tuvalet var. Hanım; "Temizliğe riayet edemiyorum. Oturaklı modern tuvalet istiyorum." diyor, bu durumda anlaşamıyoruz. Ne buyuruyorsunuz?

Kadınların kendilerine özgü veya sadece kadınların olduğu bir yere giderken makyaj ve benzeri şeyleri kullanması doğru mu? Bunlar kapalı kadınlara mahsus… Mesela ruj..

Bizim evin karşısında alkol satan bakkal var. Biz oradan alışveriş yapmıyoruz. Ama bazı müslüman insanlar bir şeyler alıyorlar. Sizce doğru mu?

Ruh ve cin çağırmanın aslı var mı? Varsa günahı var mı? Lütfen belirtir misiniz?

Tasarrufa teşvik adı altında bizden kesilen paraların nema adı altında her sene bir parası veriliyor. Alıp kullanmakta mahzur var mı?

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Bekâr olan bayanlar doksan kilometreden yukarı mesafelere konferans veya sohbet için erkeklerle haremliğe, selamlığa riayet ederek yolculuk | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Soru: Bekâr olan bayanlar doksan kilometreden yukarı mesafelere konferans veya sohbet içinSoru: Bekâr olan bayanlar doksan kilometreden yukarı mesafelere konferans veya sohbet için erkeklerle haremliğe, selamlığa riayet ederek yolculuk edip gidebilirler mi? erkeklerle haremliğe, selamlığa riayet ederek yolculuk edip gidebilirler mi?

Cevap: Bizim mezhebimize göre olmuyor ama "Yol emniyeti varsaCevap: Bizim mezhebimize göre olmuyor ama "Yol emniyeti varsa ve bir fitne bahis konusu değilse olabilir." diyen bazı kimseler de var.ve bir fitne bahis konusu değilse olabilir." diyen bazı kimseler de var. Tehlikeden hâlî değil; mahremini alıp öyle gitsin. Mezhebimize uygun hareket etsin. Tehlikeden hâlî değil; mahremini alıp öyle gitsin. Mezhebimize uygun hareket etsin.

Soru: Sizce bir gazete nasıl olmalı? En iyi, doğruyu söyleyen gazete hangisidir? Soru: Sizce bir gazete nasıl olmalı? En iyi, doğruyu söyleyen gazete hangisidir?

Cevap: Müslümanların çıkardığı gazeteler var. Onları sorup öğrensin. Biz buradan söylemeyelim.Cevap: Müslümanların çıkardığı gazeteler var. Onları sorup öğrensin. Biz buradan söylemeyelim. Bir de gazetesini öyle gözü kapalı takip etmesin. Bazen "İslâmî gazete" diyoruz Bir de gazetesini öyle gözü kapalı takip etmesin. Bazen "İslâmî gazete" diyoruz ama yalan yanlış şeyler oluyor; onu da takip etsin. "Bak şunu şöyle yaptınız, iyi olmadı.ama yalan yanlış şeyler oluyor; onu da takip etsin. "Bak şunu şöyle yaptınız, iyi olmadı. Bu, İslâm'a aykırı. Şurasında şu hata var, bu hata var." diye de söylesin. Bu, İslâm'a aykırı. Şurasında şu hata var, bu hata var." diye de söylesin.

Soru: Bir kardeşimiz, herkesin işine karışıyor; "Bunu şöyle yapma, böyle yapma"Soru: Bir kardeşimiz, herkesin işine karışıyor; "Bunu şöyle yapma, böyle yapma" diye birçok şeyler söylüyormuş. Ben; "Böyle yapma, kimseye karışma!" diyorum,diye birçok şeyler söylüyormuş. Ben; "Böyle yapma, kimseye karışma!" diyorum, o da bana; "Ben emr-i mâruf nehy-i münker yapıyorum." diyor.o da bana; "Ben emr-i mâruf nehy-i münker yapıyorum." diyor. Ben de ona Bakara sûresinin 44. âyetini okuyorum: "Kendi nefsinize bakmaz da başkalarına mı bakarsınız?" Ben de ona Bakara sûresinin 44. âyetini okuyorum: "Kendi nefsinize bakmaz da başkalarına mı bakarsınız?" O da bana; "Sen müctehid misin, işime karışma." diyor. Lütfen bu konuyu biraz aydınlatır mısın? O da bana; "Sen müctehid misin, işime karışma." diyor. Lütfen bu konuyu biraz aydınlatır mısın?

Cevap: Emr-i mâruf nehy-i münker bir vazifedir. Yapılacak, söylenecek; karışmamak diye bir şey yok.Cevap: Emr-i mâruf nehy-i münker bir vazifedir. Yapılacak, söylenecek; karışmamak diye bir şey yok. Söylenecek ama emr-i mârufun nehy-i münkerin âdâbına uygun olarak söylenecek.Söylenecek ama emr-i mârufun nehy-i münkerin âdâbına uygun olarak söylenecek. Bir de emr-i mâruf ve nehy-i münker yapan kimse emr-i mâruf nehy-i münker yaptığı, Bir de emr-i mâruf ve nehy-i münker yapan kimse emr-i mâruf nehy-i münker yaptığı, konuştuğu konuyu iyi bilecek. Bilmeden olursa olmaz! konuştuğu konuyu iyi bilecek. Bilmeden olursa olmaz! Mezhep farklarını, içtihat farklarını, fetvaları bilmezse haksız ve yanlış bir şey yapabilir. Mezhep farklarını, içtihat farklarını, fetvaları bilmezse haksız ve yanlış bir şey yapabilir.

Mesela ben bir Cuma namazından sonra; "Bu Râmûz kitabında geçen bazı vazifeler vardı,Mesela ben bir Cuma namazından sonra; "Bu Râmûz kitabında geçen bazı vazifeler vardı, onları yapayım." diye oturdum. Arkamdaki bir hacı efendi bana kızmış, köpürmüş;onları yapayım." diye oturdum. Arkamdaki bir hacı efendi bana kızmış, köpürmüş; "Bu niye sünneti kılmadı?" diye söylenmiş. Yanında da bizim arkadaşlardan birisi var. "Bu niye sünneti kılmadı?" diye söylenmiş. Yanında da bizim arkadaşlardan birisi var. "O hocadır, profesördür. Buradan kızacağına gidip ona söylesene" demiş."O hocadır, profesördür. Buradan kızacağına gidip ona söylesene" demiş. Gelip bana da söylemiyor, söylese ben izah edeceğim. Gelip bana da söylemiyor, söylese ben izah edeceğim.

"Kardeşim! İmam farzı bitirdikten sonra kalkıp sünneti kılmak mecburiyeti yok."Kardeşim! İmam farzı bitirdikten sonra kalkıp sünneti kılmak mecburiyeti yok. Şöyle biraz tesbihat var, onları çekeceğim; ondan sonra ötekileri kılacağım" diyeceğimŞöyle biraz tesbihat var, onları çekeceğim; ondan sonra ötekileri kılacağım" diyeceğim ama adamcağız bilmediği için orada oturmuş, kalkmış, köpürmüş. ama adamcağız bilmediği için orada oturmuş, kalkmış, köpürmüş.

Dur! Ne oluyorsun? Bilmediğin konuda konuşuyorsun. Konuyu bilmek lazım. Dur! Ne oluyorsun? Bilmediğin konuda konuşuyorsun. Konuyu bilmek lazım.

Soru: Ben sinir hastasıyım. Hap kullanıyorum. Bazen neredeyse intihar edesim geliyor.Soru: Ben sinir hastasıyım. Hap kullanıyorum. Bazen neredeyse intihar edesim geliyor. Çabuk sinirleniyorum. Lütfen bana bir yol gösterin! Çabuk sinirleniyorum. Lütfen bana bir yol gösterin!

Cevap: Abdestli gezerse şeytan yanına sokulamadığı için bu sinirlilik biraz geçer.Cevap: Abdestli gezerse şeytan yanına sokulamadığı için bu sinirlilik biraz geçer. Bir de zikr-i kalbîye devam etsin yani eli zikirli olsun.Bir de zikr-i kalbîye devam etsin yani eli zikirli olsun. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ bi'l-lâhi'l-aliyyi'l-azîm'i de çokça çeksin ki kendisini tutmayı öğrensin. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ bi'l-lâhi'l-aliyyi'l-azîm'i de çokça çeksin ki kendisini tutmayı öğrensin.

Soru: "Hanımların kabir ziyaretlerinde yedi kat bez kullanmaları gerekir.Soru: "Hanımların kabir ziyaretlerinde yedi kat bez kullanmaları gerekir. Aksi takdirde kabir ehli onları çıplak görür." deniliyor, doğrusu nedir? Aksi takdirde kabir ehli onları çıplak görür." deniliyor, doğrusu nedir?

Cevap: Böyle bir şey yoktur.Cevap: Böyle bir şey yoktur. İslâm tarihinde sahabe-i kirâm gibi mübarek insanlar yedi kat değil, bazen bir kat elbiseyi bulamamış. İslâm tarihinde sahabe-i kirâm gibi mübarek insanlar yedi kat değil, bazen bir kat elbiseyi bulamamış. Öyle "Yedi kat olacak." diye bir şey yok. Tabi altı görünmeyecek ama Öyle "Yedi kat olacak." diye bir şey yok. Tabi altı görünmeyecek ama battaniye gibi kalın bir şeyse yedi kat battaniyeye lüzum yok, mühim olan örtünmesidir. battaniye gibi kalın bir şeyse yedi kat battaniyeye lüzum yok, mühim olan örtünmesidir. Asılsız bir şeydir. Asılsız bir şeydir.

Soru: Kadınların erkek çorabıyla namazları olur mu? Soru: Kadınların erkek çorabıyla namazları olur mu?

Cevap: Altını göstermeyen çorap nispeten iyidir. Altını gösteren tesettürü sağlamış olmaz.Cevap: Altını göstermeyen çorap nispeten iyidir. Altını gösteren tesettürü sağlamış olmaz. Ama zaten kadınların topuklarına kadar örtülü olması lazım. Eteklerinin uzun olması lazım.Ama zaten kadınların topuklarına kadar örtülü olması lazım. Eteklerinin uzun olması lazım. Kısa olup da kalın olan, altını göstermeyen çorap giymesi kifayet etmez. Kısa olup da kalın olan, altını göstermeyen çorap giymesi kifayet etmez. Vücudunun hatları belli olduğu için örtünmüş sayılmaz. Vücudunun hatları belli olduğu için örtünmüş sayılmaz.

Soru: Bazı zikir meclislerinde zikir esnasında ilâhi söyleniyor, uygun mu?Soru: Bazı zikir meclislerinde zikir esnasında ilâhi söyleniyor, uygun mu? Uygun ise ilâhili zikir mi daha evlâdır, ilâhisiz mi? Uygun ise ilâhili zikir mi daha evlâdır, ilâhisiz mi? İlâhili zikirden daha çok hoşlanmak bir kusur mudur ya da hoşlanmakta bir kusur var mıdır? İlâhili zikirden daha çok hoşlanmak bir kusur mudur ya da hoşlanmakta bir kusur var mıdır?

Cevap: Bu biraz uygun olmuyor. Zikir Allahu Teâlâ hazretlerinin zikri. Sade olması daha iyi oluyor.Cevap: Bu biraz uygun olmuyor. Zikir Allahu Teâlâ hazretlerinin zikri. Sade olması daha iyi oluyor. Zikir karışıyor, zikri yapan insanın aklı ve dikkati dağılıyor. O bakımdan pek uygun olmuyor.Zikir karışıyor, zikri yapan insanın aklı ve dikkati dağılıyor. O bakımdan pek uygun olmuyor. Bazıları bunları yapmışlar. Büyük evliyâullahtan bazıları zikir meclislerinde bazı ilâhileri, Bazıları bunları yapmışlar. Büyük evliyâullahtan bazıları zikir meclislerinde bazı ilâhileri, bazı mânaları öğretmek için kullanmışlar. Ama biz böyle yapmasak daha iyi olur.bazı mânaları öğretmek için kullanmışlar. Ama biz böyle yapmasak daha iyi olur. Şahsen benim tercihim böyle. Şahsen benim tercihim böyle.

Soru: Bir düğüne davet olunduk, gittik. Düğünde gece misafir ettiler;Soru: Bir düğüne davet olunduk, gittik. Düğünde gece misafir ettiler; yakın bir akrabalarının evine beni yerleştirdiler. Sabah kalktığımızda banyoyu gerektiren bir durum oldu; yakın bir akrabalarının evine beni yerleştirdiler. Sabah kalktığımızda banyoyu gerektiren bir durum oldu; gittiğimiz yer yabancı, büyük şehir değil, hamamı da yok bu durumda ne yapmak icap eder? gittiğimiz yer yabancı, büyük şehir değil, hamamı da yok bu durumda ne yapmak icap eder? Namazlar teyemmümle kılınabilir mi? Namazlar teyemmümle kılınabilir mi?

Cevap: "Ev sahibinin garip karşılayacağı, hazmedemeyeceği bir durum olursaCevap: "Ev sahibinin garip karşılayacağı, hazmedemeyeceği bir durum olursa böyle bir durumda su hükmen yokmuş gibi olur, teyemmümle olur" diyen alimler var.böyle bir durumda su hükmen yokmuş gibi olur, teyemmümle olur" diyen alimler var. Yani söyleyemiyor, söylese karşı taraf anlayamayacak. O zaman su, hükmen yok sayılıyor. Yani söyleyemiyor, söylese karşı taraf anlayamayacak. O zaman su, hükmen yok sayılıyor.

Soru: İbadetlerimden aldığım zevk ve uhrevî hava sürekli olmuyor.Soru: İbadetlerimden aldığım zevk ve uhrevî hava sürekli olmuyor. Bunun sürekli olması için ne tavsiye edersiniz? Bunun sürekli olması için ne tavsiye edersiniz?

Cevap: Takvâyı tavsiye ederim, günahlardan sakınmaktaki titizliği tavsiye ederim.Cevap: Takvâyı tavsiye ederim, günahlardan sakınmaktaki titizliği tavsiye ederim. Günahlardan sakınınca Allah ibadetin zevkini ihsan eder. Günahlardan sakınınca Allah ibadetin zevkini ihsan eder.

Soru: Marmara İlâhiyat hazırlıkta okumaktayım.Soru: Marmara İlâhiyat hazırlıkta okumaktayım. İyi bir ilâhiyatçı olmak için bizlere neler tavsiye edersiniz? İyi bir ilâhiyatçı olmak için bizlere neler tavsiye edersiniz?

Cevap: Bir kere size de takvâyı tavsiye ederim. Çünkü takvâ en önemli iştir, temeldir.Cevap: Bir kere size de takvâyı tavsiye ederim. Çünkü takvâ en önemli iştir, temeldir. Abdestli gezin ve Kur'ân-ı Kerîm'e çok çalışın. Arapça'yı iyi öğrenmeye gayret edin. Abdestli gezin ve Kur'ân-ı Kerîm'e çok çalışın. Arapça'yı iyi öğrenmeye gayret edin. Dersleri sınıf geçmek için değil de "Bir dinî bilgidir, sevabı vardır." diye aşk ile şevk ile öğrenin.Dersleri sınıf geçmek için değil de "Bir dinî bilgidir, sevabı vardır." diye aşk ile şevk ile öğrenin. Sadece hocanın anlattığıyla yetinmeyin. O konuda başka kitapları da karıştırın.Sadece hocanın anlattığıyla yetinmeyin. O konuda başka kitapları da karıştırın. O bâbı öğrenip öyle devam etmeye gayret edin. Ciddi olun. Çalışma saatleriniz belli olsun.O bâbı öğrenip öyle devam etmeye gayret edin. Ciddi olun. Çalışma saatleriniz belli olsun. Çünkü sizin bu girdiğiniz yol cennet yoludur. "İlâhiyat yolu, cennet yolu demektir." Çünkü sizin bu girdiğiniz yol cennet yoludur. "İlâhiyat yolu, cennet yolu demektir."

Soru: Bazı hocalar "Cuma günü kılınan zuhr-u âhir namazı yerineSoru: Bazı hocalar "Cuma günü kılınan zuhr-u âhir namazı yerine kazaya kalmış namaz kılınması daha uygundur." diyorlarmış. kazaya kalmış namaz kılınması daha uygundur." diyorlarmış.

Cevap: Zaten o, o demektir. Zuhr-u âhir demek, "Kazaya kalan en sonuncu öğle namazımı kılıyorum." demektir.Cevap: Zaten o, o demektir. Zuhr-u âhir demek, "Kazaya kalan en sonuncu öğle namazımı kılıyorum." demektir. Ama böyle niyet ettiğin zaman eğer Cumanın şartları olmamış da Ama böyle niyet ettiğin zaman eğer Cumanın şartları olmamış da Cuma kabul olmamışsa o zaman o günkü namaz yerine de geçtiğinden daha iyidir. Cuma kabul olmamışsa o zaman o günkü namaz yerine de geçtiğinden daha iyidir.

Soru: Hocam dün İLKSAV'da da söylemiştim. "Bosna Hersek'e gitme hususundaSoru: Hocam dün İLKSAV'da da söylemiştim. "Bosna Hersek'e gitme hususunda izninizi ve duanızı almak istiyorum. Allah rızası için bana yardımcı olun!" diyor. izninizi ve duanızı almak istiyorum. Allah rızası için bana yardımcı olun!" diyor.

Cevap: Bosna Hersek'e gidilince oradaki kardeşlerimiz memnun oluyor fakat şahıslarCevap: Bosna Hersek'e gidilince oradaki kardeşlerimiz memnun oluyor fakat şahıslar bu gitme hususunu danışacak, istişare edecek beş tane samimi arkadaş veya insan bulsunlar, onlara sorsunlar.bu gitme hususunu danışacak, istişare edecek beş tane samimi arkadaş veya insan bulsunlar, onlara sorsunlar. Çünkü şahısların özel durumları; anne babalarına, ailelerine karşı sorumlulukları oluyor.Çünkü şahısların özel durumları; anne babalarına, ailelerine karşı sorumlulukları oluyor. Kendi başlarına karar vermesinler. Bazen ötekiler öncelik kazanabilir. Kendi başlarına karar vermesinler. Bazen ötekiler öncelik kazanabilir.

Soru: Eğer bir kimse kanser gibi ölümcül bir hastalığa yakalanmışsaSoru: Eğer bir kimse kanser gibi ölümcül bir hastalığa yakalanmışsa "Zaten yakında öleceğim." diye düşünüp Bosna'ya giderse savaşırken ölürse şehit olur mu, "Zaten yakında öleceğim." diye düşünüp Bosna'ya giderse savaşırken ölürse şehit olur mu, yoksa intihar mı etmiş olur? yoksa intihar mı etmiş olur?

Cevap: Hayır! Savaş için giden bir insan ya gazi olacak ya da ölecek.Cevap: Hayır! Savaş için giden bir insan ya gazi olacak ya da ölecek. Tabi cihat maksadıyla gittiği için o intihar olmaz. Kâfirle yapılan bir savaş oluyor.Tabi cihat maksadıyla gittiği için o intihar olmaz. Kâfirle yapılan bir savaş oluyor. Ama sevabının derecesini Allah bilir. Ama şehitlik olur. Ama sevabının derecesini Allah bilir. Ama şehitlik olur.

Soru: Hocam Türkçe hocamız dinimizi kötülüyor, yobazlık olduğunu söylüyor.Soru: Hocam Türkçe hocamız dinimizi kötülüyor, yobazlık olduğunu söylüyor. Bunun karşısında ne yapmalıyız? Bunun karşısında ne yapmalıyız?

Cevap: Buna ne kanunen hakkı vardır ne de ilmen durum böyledir.Cevap: Buna ne kanunen hakkı vardır ne de ilmen durum böyledir. Yalandır, yanlıştır, terbiyesizliktir ve hocalık mesleğinde olmayan bir şeydir. Yalandır, yanlıştır, terbiyesizliktir ve hocalık mesleğinde olmayan bir şeydir. Hem Türkçe hocası hem başka bir konuya karışıyor; buna; "Hariçten gazel okumak." derler,Hem Türkçe hocası hem başka bir konuya karışıyor; buna; "Hariçten gazel okumak." derler, bir de; "haddini tecavüz etmek" derler.bir de; "haddini tecavüz etmek" derler. Ona hakkı söyleyerek; "Şu konuda yanlış yapıyorsun, yanılıyorsun; doğrusu şöyledir." diyerekOna hakkı söyleyerek; "Şu konuda yanlış yapıyorsun, yanılıyorsun; doğrusu şöyledir." diyerek bu konuda bazı kitaplar gönderilip yanlışlığı mektuplarla anlatılabilir. bu konuda bazı kitaplar gönderilip yanlışlığı mektuplarla anlatılabilir.

Soru: İki ay önce bir kardeşim vefat etti, askerden geleli altı ay olmuştu.Soru: İki ay önce bir kardeşim vefat etti, askerden geleli altı ay olmuştu. Askerdeyken bazı günler orucunu tutamamıştı ve namaz borcu da vardı.Askerdeyken bazı günler orucunu tutamamıştı ve namaz borcu da vardı. Ölünün arkasından bu borçlar için bir şey yapılabilir mi?Ölünün arkasından bu borçlar için bir şey yapılabilir mi? Benim kardeş olarak onun için yapabileceğim en değerli şey nedir? Benim kardeş olarak onun için yapabileceğim en değerli şey nedir?

Cevap: Ölü için iskât-ı salât ve kefâret-i savm vardır; onları yapar.Cevap: Ölü için iskât-ı salât ve kefâret-i savm vardır; onları yapar. Hocalara sorup onların kefaretini öder. Hayatta olan bir kimse, vefat etmiş bir kimse içinHocalara sorup onların kefaretini öder. Hayatta olan bir kimse, vefat etmiş bir kimse için böyle şeyler yaparsa hayır yaparsa, parasını verirse, kefaretini verirse böyle şeyler yaparsa hayır yaparsa, parasını verirse, kefaretini verirse veya kendisi tutarsa sevabını bağışlarsa ona fayda eder. veya kendisi tutarsa sevabını bağışlarsa ona fayda eder.

Soru: Muhiddin İbnü'l-Arâbî hazretlerinin vahdet-i vücûd görüşü hakkındaSoru: Muhiddin İbnü'l-Arâbî hazretlerinin vahdet-i vücûd görüşü hakkında çeşitli felsefî kitaplarda farklı görüşler var. Bu konuda bizleri biraz aydınlatır mısınız? çeşitli felsefî kitaplarda farklı görüşler var. Bu konuda bizleri biraz aydınlatır mısınız?

Cevap: Muhiddin İbnü'l-Arâbî hazretleri vahdet-i vücûd kanaatiyle meşhur olan bir zâttır,Cevap: Muhiddin İbnü'l-Arâbî hazretleri vahdet-i vücûd kanaatiyle meşhur olan bir zâttır, hakkında çeşitli görüşler vardır. Bizim hocalarımızın ve büyüklerimizin bakışı, tavrı, değerlendirmesi müsbetti.hakkında çeşitli görüşler vardır. Bizim hocalarımızın ve büyüklerimizin bakışı, tavrı, değerlendirmesi müsbetti. Tenkit edenlerin tenkitleri de sanıyorum o halleri tatmayan insanlarınTenkit edenlerin tenkitleri de sanıyorum o halleri tatmayan insanların hal ehlinin hallerini bilmemesinden kaynaklanıyor. hal ehlinin hallerini bilmemesinden kaynaklanıyor.

Bizim İmâm-ı Rabbânî Efendimiz hazretleri de; "Zikir esnasında bir ara ben deBizim İmâm-ı Rabbânî Efendimiz hazretleri de; "Zikir esnasında bir ara ben de 'Acaba vahdet-i vücûd mu en doğru?" noktasına gelmiştim, o kanaati beslemeye başlamıştım. 'Acaba vahdet-i vücûd mu en doğru?" noktasına gelmiştim, o kanaati beslemeye başlamıştım. Fakat daha ilerleyince anladım ki vahdet-i vücûdtan öte vahdet-i şuhûd vardır." diyor.Fakat daha ilerleyince anladım ki vahdet-i vücûdtan öte vahdet-i şuhûd vardır." diyor. Yani bütün mahlukât ve bütün eşya Allahu Teâlâ hazretlerinin varlığına şahitlik eder, şehadet eder, Yani bütün mahlukât ve bütün eşya Allahu Teâlâ hazretlerinin varlığına şahitlik eder, şehadet eder, onu gösterir ama vahdet-i vücûd değildir. "O bir neşedir, o bir haldir, bir duygudur onu gösterir ama vahdet-i vücûd değildir. "O bir neşedir, o bir haldir, bir duygudur ama doğru değildir." demiş oluyor İmâm-ı Rabbânî Efendimiz. Vahdet-i vücûd yerineama doğru değildir." demiş oluyor İmâm-ı Rabbânî Efendimiz. Vahdet-i vücûd yerine vahdet-i şuhûdu söylemiş oluyor. Buna rağmen hocalarımızın bize gösterdiği edep;vahdet-i şuhûdu söylemiş oluyor. Buna rağmen hocalarımızın bize gösterdiği edep; onların o hallerinin zikir esnasında, seyr ü sülûk esnasında, bir makam, bir hal olduğuonların o hallerinin zikir esnasında, seyr ü sülûk esnasında, bir makam, bir hal olduğu çok net olarak anlaşıldığından müspet olduğu ve onların aleyhinde konuşmamak gerektiğidir. çok net olarak anlaşıldığından müspet olduğu ve onların aleyhinde konuşmamak gerektiğidir.

Soru: Finans kurumlarının çalışması hakkında ne buyurursunuz? Soru: Finans kurumlarının çalışması hakkında ne buyurursunuz?

Cevap: Bu her zaman sorulan ve cevabı çok verilmiş konulardandır.Cevap: Bu her zaman sorulan ve cevabı çok verilmiş konulardandır. Finans kurumları bankalara alternatif olarak kurulmuş müesseselerdir. Alternatifliği şundan kaynaklanıyor. Finans kurumları bankalara alternatif olarak kurulmuş müesseselerdir. Alternatifliği şundan kaynaklanıyor. Banka bir parayı alıyor ona maktuan, maktu olarak faiz veriyor. Ayda şu kadar, üç ayda bu kadar, altı ayda bu kadar."Banka bir parayı alıyor ona maktuan, maktu olarak faiz veriyor. Ayda şu kadar, üç ayda bu kadar, altı ayda bu kadar." İslâm dinine göre; "Bir paranın bir kimseye verilmesinde alınan fazlalık faizdir, haramdır." İslâm dinine göre; "Bir paranın bir kimseye verilmesinde alınan fazlalık faizdir, haramdır." Onun için bu muamele haram oluyor. Finans kurumları şahıstan parayı ortaklık olarak alıyor; Onun için bu muamele haram oluyor.

Finans kurumları şahıstan parayı ortaklık olarak alıyor;
o parayla şirketinin ortağı olmuş oluyor. O para orada durduğu müddetçe ne kadar kâr etmiş o parayla şirketinin ortağı olmuş oluyor. O para orada durduğu müddetçe ne kadar kâr etmiş ne kadar zarar etmişse kanunda belirtilen bir ölçü nispetinde ortağına bu parasınınne kadar zarar etmişse kanunda belirtilen bir ölçü nispetinde ortağına bu parasının hissesine düşen kadar kâr veriyor. Birisi bir ortaklık; kârsa kar, zararsa zararı paylaşmak;hissesine düşen kadar kâr veriyor. Birisi bir ortaklık; kârsa kar, zararsa zararı paylaşmak; ötekisinde ise kesin bir faiz vermek suretiyle İslâm'ın yasakladığı bir şeyi yapmak var.ötekisinde ise kesin bir faiz vermek suretiyle İslâm'ın yasakladığı bir şeyi yapmak var. Finans kurumları böyle çalışıyor. Kâr ortaklığı Amerika'da da varmış.Finans kurumları böyle çalışıyor. Kâr ortaklığı Amerika'da da varmış. Bu parayı kayıtsız şartsız alıp "Ben ne kadar çalışırsam kazanırım, karışma.Bu parayı kayıtsız şartsız alıp "Ben ne kadar çalışırsam kazanırım, karışma. Sana şu kadar faiz vereyim." demek yerine kâr ortaklığını tercih ediyorlarmış, "daha iyi" diyorlarmış.Sana şu kadar faiz vereyim." demek yerine kâr ortaklığını tercih ediyorlarmış, "daha iyi" diyorlarmış. Bu sistem de Türkiye'ye gelmiş oluyor. Bu sistem de Türkiye'ye gelmiş oluyor.

Soru: Evde İslâmî tuvalet var. Hanım; "Temizliğe riayet edemiyorum. Oturaklı modern tuvalet istiyorum." diyor,Soru: Evde İslâmî tuvalet var. Hanım; "Temizliğe riayet edemiyorum. Oturaklı modern tuvalet istiyorum." diyor, bu durumda anlaşamıyoruz. Ne buyuruyorsunuz? bu durumda anlaşamıyoruz. Ne buyuruyorsunuz?

Cevap: Muhterem kardeşlerim! Tuvaletin İslâmîsi, gayr-i İslâmîsi olmaz. Kelimelere dikkat edelim.Cevap: Muhterem kardeşlerim! Tuvaletin İslâmîsi, gayr-i İslâmîsi olmaz. Kelimelere dikkat edelim. Onun İslâmî dediği tuvalet, bizim an'anevî olarak kullandığımız "alaturka" denilen tuvalet. Onun İslâmî dediği tuvalet, bizim an'anevî olarak kullandığımız "alaturka" denilen tuvalet. "Alaturka, alafranga" denilebilir. Ben şahsen alaturka tuvalette şu mahzuru görüyorum. "Alaturka, alafranga" denilebilir.

Ben şahsen alaturka tuvalette şu mahzuru görüyorum.
Bilhassa kadınlar küçük abdestini yaparken etrafa muazzam bir sıçrama oluyor.Bilhassa kadınlar küçük abdestini yaparken etrafa muazzam bir sıçrama oluyor. Çünkü doğrudan doğruya taşına gidiyor. İdrar kurşun gibi, etrafa bomba gibi patlayıp idrar zerreleri dağılıyor. Çünkü doğrudan doğruya taşına gidiyor. İdrar kurşun gibi, etrafa bomba gibi patlayıp idrar zerreleri dağılıyor. Tahminim alaturka tuvalette; ayakları, etekleri, her tarafı necis oluyor.Tahminim alaturka tuvalette; ayakları, etekleri, her tarafı necis oluyor. Ya oturulan yerin önünün -eski Osmanlı camilerinde vardı- açık olması lazım, Ya oturulan yerin önünün -eski Osmanlı camilerinde vardı- açık olması lazım, yani idrar bir satıha çarpıp etrafa sıçramamalı, aşağı gitmeli, çarpma olmadığı için idrar sıçraması olmamalı.yani idrar bir satıha çarpıp etrafa sıçramamalı, aşağı gitmeli, çarpma olmadığı için idrar sıçraması olmamalı. Ama şimdi arka tarafına şu kadarcık bir delik yapıyorlar, ön tarafı satıh oluyor. Ama şimdi arka tarafına şu kadarcık bir delik yapıyorlar, ön tarafı satıh oluyor. Oraya idrar yapıldığı zaman tabi erkekler ayarlayabiliyorlar, sevk etme imkânı oluyor.Oraya idrar yapıldığı zaman tabi erkekler ayarlayabiliyorlar, sevk etme imkânı oluyor. "Kadınların o sevk etme imkânı olmuyor." diye söylüyorum. "Kadınların o sevk etme imkânı olmuyor." diye söylüyorum.

İslâm'da ayıp yok. Mahrem bir mesele ama konuşmamız lazım. İdrar sıçradı mı olmaz.İslâm'da ayıp yok. Mahrem bir mesele ama konuşmamız lazım. İdrar sıçradı mı olmaz. Onun için bence bu alaturka tuvalet dediğimiz aslında alaturka da değil;Onun için bence bu alaturka tuvalet dediğimiz aslında alaturka da değil; Avrupa'dan gelmiş yarı alafranga tuvalet. Bizim asıl alaturka tuvalette ecdat üstüne sıçratır mıydı?Avrupa'dan gelmiş yarı alafranga tuvalet. Bizim asıl alaturka tuvalette ecdat üstüne sıçratır mıydı? Ön tarafı genişti ve oradan hiç sıçrama olmazdı, yarık devam ederdi. Köylerde bile bu böyleydi.Ön tarafı genişti ve oradan hiç sıçrama olmazdı, yarık devam ederdi. Köylerde bile bu böyleydi. Katiyen sıçrama olmazdı. O halde o, alaturka bile değil. "Birisi yarı alafranga, birisi tam alafranga" diyelim. Katiyen sıçrama olmazdı. O halde o, alaturka bile değil. "Birisi yarı alafranga, birisi tam alafranga" diyelim. "Birisi kırk model, birisi seksen model diyelim." ama ikisi de alafranga. "Birisi kırk model, birisi seksen model diyelim." ama ikisi de alafranga.

İslâm'da üstü kirletmek yoktur. Dedelerimiz ona çok dikkat etmişlerdir.İslâm'da üstü kirletmek yoktur. Dedelerimiz ona çok dikkat etmişlerdir. Tuvaleti evin ötesine atmışlardır; hem kokusu duyulmasın Tuvaleti evin ötesine atmışlardır; hem kokusu duyulmasın hem ses duyulmasın diye her şeye dikkat etmişlerdir. Temizliğe çok riayet etmişlerdir.hem ses duyulmasın diye her şeye dikkat etmişlerdir. Temizliğe çok riayet etmişlerdir. Doksan model -model demem, "anlaşılsın" diye, hani arabaların numara modelleri gibi-Doksan model -model demem, "anlaşılsın" diye, hani arabaların numara modelleri gibi- kapaklı olduğu için bu sıçrama işi olmuyor, bir. İkinci bir nokta insanlar şişmanladığı zamankapaklı olduğu için bu sıçrama işi olmuyor, bir. İkinci bir nokta insanlar şişmanladığı zaman göbekleri 1940 modellere tuvalet yapmaya imkân vermiyor.göbekleri 1940 modellere tuvalet yapmaya imkân vermiyor. Tuvalet yapsa bile göbeği dolayısıyla altını temizlemeye imkân vermiyor. Tuvalet yapsa bile göbeği dolayısıyla altını temizlemeye imkân vermiyor.

Ayağını kıvıramıyor; kıvırdığı zaman da biraz iş uzadığında ayaklarına bir haller oluyor, ağrılar giriyor.Ayağını kıvıramıyor; kıvırdığı zaman da biraz iş uzadığında ayaklarına bir haller oluyor, ağrılar giriyor. İhtiyarların halleri öyle gençlerinki gibi olmuyor. Bu kardeşimiz genç, bu durumları hiç bilmiyor ama İhtiyarların halleri öyle gençlerinki gibi olmuyor. Bu kardeşimiz genç, bu durumları hiç bilmiyor ama ben bazı yaşlı hocalardan hatırlıyorum, biliyorum. Bir zaman geliyor,ben bazı yaşlı hocalardan hatırlıyorum, biliyorum. Bir zaman geliyor, kendilerine özel tuvalet yaptırmak zorunda kalıyorlardı. Bu seksen modeller çıkmasa bilekendilerine özel tuvalet yaptırmak zorunda kalıyorlardı. Bu seksen modeller çıkmasa bile ya lazımlık kullanıyorlardı ya başka bir şey kullanıyorlardı.ya lazımlık kullanıyorlardı ya başka bir şey kullanıyorlardı. Onun için mühim olan pisliğin etrafa sıçramaması, bulaşmaması, bir.Onun için mühim olan pisliğin etrafa sıçramaması, bulaşmaması, bir. Temizlenme, taharetlenme işinin sağlam olması, iki. Bu ikincide biraz daha rahat taharetlenme oluyor.Temizlenme, taharetlenme işinin sağlam olması, iki. Bu ikincide biraz daha rahat taharetlenme oluyor. Yaşlıların da haline biraz daha uygun düşüyor. Benim kendi görüşüme göre böyle.Yaşlıların da haline biraz daha uygun düşüyor.

Benim kendi görüşüme göre böyle.
Bir evde bir de mutlaka 80 modeli olmalı. 40 modeli varsa bile bir 80 modeli olmalı diyorum şahsen ben.Bir evde bir de mutlaka 80 modeli olmalı. 40 modeli varsa bile bir 80 modeli olmalı diyorum şahsen ben. İki tane olmasında fayda var. Tecrübeye, akla mantığa dayanan durum bu. İki tane olmasında fayda var. Tecrübeye, akla mantığa dayanan durum bu.

Soru: Kadınların kendilerine özgü veya sadece kadınların olduğu bir yere giderkenSoru: Kadınların kendilerine özgü veya sadece kadınların olduğu bir yere giderken makyaj ve benzeri şeyleri kullanması doğru mu? Bunlar kapalı kadınlara mahsus… makyaj ve benzeri şeyleri kullanması doğru mu? Bunlar kapalı kadınlara mahsus… Mesela ruj.. Mesela ruj..

Cevap: Kadınların kendi başlarına süslenmeleri olabilir. Eşine, helaline karşı da süslenmesi olabilir.Cevap: Kadınların kendi başlarına süslenmeleri olabilir. Eşine, helaline karşı da süslenmesi olabilir. Nâmahreme, sakınması gereken kimselere karşı süsünü göstermesi haramdır. Nâmahreme, sakınması gereken kimselere karşı süsünü göstermesi haramdır. Elbisesinin süsünü bile göstermez. Örtünür. Ama kendi helaline süslenebilir.Elbisesinin süsünü bile göstermez. Örtünür. Ama kendi helaline süslenebilir. Kendi arasında da bazı süslenme şeylerine müsaade vardır. Kendi arasında da bazı süslenme şeylerine müsaade vardır.

Ruj. Rujun malzemesine dikkat etmek lazım. Domuz yağı filan diyorlar. Ruj ayrı bir mesele.Ruj. Rujun malzemesine dikkat etmek lazım. Domuz yağı filan diyorlar. Ruj ayrı bir mesele. Sürmeyi ele alalım mesela. Sürme çekmek İslâm'da da var, o göze de bazı fayda sağlıyormuş. Sürmeyi ele alalım mesela. Sürme çekmek İslâm'da da var, o göze de bazı fayda sağlıyormuş.

Ruj domuz yağından olmak dolayısıyla ayrı bir hikaye. O ayrı bir haram.Ruj domuz yağından olmak dolayısıyla ayrı bir hikaye. O ayrı bir haram. Ama mesela yanaklara allık sürmek, pudra sürmek veya kaş göz kendi aralarında olur. Ama mesela yanaklara allık sürmek, pudra sürmek veya kaş göz kendi aralarında olur. Ama süslendiği zaman başkaları görürse o da haram olur.Ama süslendiği zaman başkaları görürse o da haram olur. Süslü halini başka erkekler görürse o da haram olur, günah olur. Süslü halini başka erkekler görürse o da haram olur, günah olur.

Soru: Bizim evin karşısında alkol satan bakkal var. Biz oradan alışveriş yapmıyoruz.Soru: Bizim evin karşısında alkol satan bakkal var. Biz oradan alışveriş yapmıyoruz. Ama bazı müslüman insanlar bir şeyler alıyorlar. Sizce doğru mu? Ama bazı müslüman insanlar bir şeyler alıyorlar. Sizce doğru mu?

Mecburiyet varsa kendisi esasında helal bir şey alıyor, alabilir. Fakat zorlamak iyi.Mecburiyet varsa kendisi esasında helal bir şey alıyor, alabilir. Fakat zorlamak iyi. "Sen içki satıyorsun ben senden alışveriş yapmıyorum. İçki satmazsan alışveriş yaparım." diye "Sen içki satıyorsun ben senden alışveriş yapmıyorum. İçki satmazsan alışveriş yaparım." diye zorlamak daha iyi. Yani alsa alabilir. Çünkü aldığı şey ekmektir, şekerdir, helaldir. zorlamak daha iyi. Yani alsa alabilir. Çünkü aldığı şey ekmektir, şekerdir, helaldir. Mahzuru yok ama içki satma şuursuzluğunu gösteren, günah işleyen bir kimseye para kazandırmak doğru değil. Mahzuru yok ama içki satma şuursuzluğunu gösteren, günah işleyen bir kimseye para kazandırmak doğru değil. Bir de onu helale teşvik etmek için "İçkiyi bırakırsan, satmayı bırakırsanBir de onu helale teşvik etmek için "İçkiyi bırakırsan, satmayı bırakırsan alışveriş yapacağım." demek daha iyi. Karşı taraf bu hususta o kadar şuurlu kialışveriş yapacağım." demek daha iyi. Karşı taraf bu hususta o kadar şuurlu ki namazlı niyazlı bakkala gelip "İçki satmıyorsun diye senden alışveriş yapmıyorum." diyorlar.namazlı niyazlı bakkala gelip "İçki satmıyorsun diye senden alışveriş yapmıyorum." diyorlar. Bu hainliği güzel yapıyorlar. "Sen içki satmadın diye senden alışveriş yapmıyorum." diyeBu hainliği güzel yapıyorlar. "Sen içki satmadın diye senden alışveriş yapmıyorum." diye birde gelip söylüyorlar. birde gelip söylüyorlar.

Soru: Ruh ve cin çağırmanın aslı var mı? Varsa günahı var mı? Lütfen belirtir misiniz? Soru: Ruh ve cin çağırmanın aslı var mı? Varsa günahı var mı? Lütfen belirtir misiniz?

Cevap: Hocamız rahmetullâhi aleyh'e de sormuştum üniversitedeyken.Cevap: Hocamız rahmetullâhi aleyh'e de sormuştum üniversitedeyken. Bizim arkadaşlar Edebiyat Fakültesi'nden "Böyle çağırıyoruz filan…" dediler. Ben o zaman sormuştum. Bizim arkadaşlar Edebiyat Fakültesi'nden "Böyle çağırıyoruz filan…" dediler. Ben o zaman sormuştum. "Ruhlar öyle herkesin maskarası olmaz. Gel dediği zaman gelecek gidecek; öyle şey değildir."Ruhlar öyle herkesin maskarası olmaz. Gel dediği zaman gelecek gidecek; öyle şey değildir. Aziz varlıklardır. Öyle şey olmaz." dedi. Demek ki işin içinde bir maskaralık var. Onlarınki oyun. Aziz varlıklardır. Öyle şey olmaz." dedi. Demek ki işin içinde bir maskaralık var. Onlarınki oyun.

Soru: Tasarrufa teşvik adı altında bizden kesilen paraların nema adı altındaSoru: Tasarrufa teşvik adı altında bizden kesilen paraların nema adı altında her sene bir parası veriliyor. Alıp kullanmakta mahzur var mı? her sene bir parası veriliyor. Alıp kullanmakta mahzur var mı?

Cevap: Adı nema olsun, şu olsun bu olsun fark etmez. Alınan paradan fazlası haram oluyor.Cevap: Adı nema olsun, şu olsun bu olsun fark etmez. Alınan paradan fazlası haram oluyor. Ama bu konuda fetva veren müftü efendilerin itimat ettiğimiz kısmının da sözü şu. Ama bu konuda fetva veren müftü efendilerin itimat ettiğimiz kısmının da sözü şu.

"Bir kimse bir kimseye borç verdiği zaman enflasyondan dolayı paranın değeri düşmüşse aldığı,"Bir kimse bir kimseye borç verdiği zaman enflasyondan dolayı paranın değeri düşmüşse aldığı, verdiği borcu aynı miktarda aldığı zaman değerinden daha aşağı almış oluyorsaverdiği borcu aynı miktarda aldığı zaman değerinden daha aşağı almış oluyorsa o farkı telafi etmesi gerekir. Hatta adaletin icabıdır." diyor. o farkı telafi etmesi gerekir. Hatta adaletin icabıdır." diyor.

Bu onu karşılıyorsa o zaman bu fetvaya göre alınabilir. Karşılamıyorsa fazlaysa maktu olması mahzurlu oluyor.Bu onu karşılıyorsa o zaman bu fetvaya göre alınabilir. Karşılamıyorsa fazlaysa maktu olması mahzurlu oluyor. Devlet anlamış bu faizin haram olduğunu da nema demiş, öyle anlaşılıyor yani parayı ille kesecek.Devlet anlamış bu faizin haram olduğunu da nema demiş, öyle anlaşılıyor yani parayı ille kesecek. Millet de nema diyor ama nemada maktu olmaz yani kâr neyse o bölüşülür.Millet de nema diyor ama nemada maktu olmaz yani kâr neyse o bölüşülür. Burada biraz maktu oluyor galiba. O mahzurlu oluyor. Yalnız devletBurada biraz maktu oluyor galiba. O mahzurlu oluyor. Yalnız devlet "Çalıştırıyorum, oradan sana şu kadar kâr veriyorum." Belki biraz mâzur olur."Çalıştırıyorum, oradan sana şu kadar kâr veriyorum." Belki biraz mâzur olur. İhtiyaten takvâ cehliyle almamalı. Yani almalı da kendisi kullanmamalı.İhtiyaten takvâ cehliyle almamalı. Yani almalı da kendisi kullanmamalı. Hayırlara vermeli. Şeklen faiz durumundadır. Hayırlara vermeli. Şeklen faiz durumundadır.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2