Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Ne Mutlu Şu Kimselere!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Şa'bân 1408 / 16.04.1988
Coburg Camii Melbourne/ Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Diline Sahip Olana Ne Mutlu!, Kendi Ayıbıyla Meşgul Olana Ne Mutlu!, İstiğfar Etmesi Çok Olana Ne Mutlu!, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Ne Mutlu Şu Kimselere!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Şa'bân 1408 / 16.04.1988
Coburg Camii Melbourne/ Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Diline Sahip Olana Ne Mutlu!, Kendi Ayıbıyla Meşgul Olana Ne Mutlu!, İstiğfar Etmesi Çok Olana Ne Mutlu!, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Emmâ ba'd: Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Emmâ ba'd:

Fe-kâle'n-Nebiyyü sallallahu aleyhi ve sellem: Fe-kâle'n-Nebiyyü sallallahu aleyhi ve sellem:

Tûbâ li-men meleke lisânehû ve vesiahû beytühû ve bekâ alâ hatîetihî. Tûbâ li-men meleke lisânehû ve vesiahû beytühû ve bekâ alâ hatîetihî.

Tûbâ Arapça, "edât-ı tahsis" dediğimiz, bir takdir ve beğenme ifade eden sözdür.Tûbâ Arapça, "edât-ı tahsis" dediğimiz, bir takdir ve beğenme ifade eden sözdür. "Ne mutlu! Ne güzel! Ne hoş o kimseye ki! Ne mutlu o kimseye ki…" "Ne mutlu! Ne güzel! Ne hoş o kimseye ki! Ne mutlu o kimseye ki…"

Meleke lisânehû. "Diline sahip olur." "Diline sahip olan insana ne mutlu!" Meleke lisânehû. "Diline sahip olur."

"Diline sahip olan insana ne mutlu!"

Ve vesiahû beytühû. "Evinde durur." Evi onu içinde tutar. Yani "O evde kalır." demek. Ve vesiahû beytühû. "Evinde durur."

Evi onu içinde tutar. Yani "O evde kalır." demek.

Ve bekâ alâ hatîetihî. "Ve günahına ağlar." Ve bekâ alâ hatîetihî. "Ve günahına ağlar."

"Ne mutlu dilini tutana, evinde durana, günahına ağlayana!" demiş oluyor Peygamber Efendimiz. "Ne mutlu dilini tutana, evinde durana, günahına ağlayana!" demiş oluyor Peygamber Efendimiz.

Diline sahip olmak iki türlü olur. Bir; insan diline sahip olur, dille yapılan günahlara düşmez.Diline sahip olmak iki türlü olur. Bir; insan diline sahip olur, dille yapılan günahlara düşmez. Küfür etmez, gıybet etmez, iftira etmez, dedikodu yapmaz, can sıkıcı, kalp kırıcı söz söylemez.Küfür etmez, gıybet etmez, iftira etmez, dedikodu yapmaz, can sıkıcı, kalp kırıcı söz söylemez. Başkalarının kötülüğüne çalışmaz, malayaniyi konuşmaz, faydası olmayan boş sözlerle vaktini geçirmez.Başkalarının kötülüğüne çalışmaz, malayaniyi konuşmaz, faydası olmayan boş sözlerle vaktini geçirmez. Gevezelik etmez, zevzeklik etmez, dalkavukluk etmez, şakşakçılık etmez...Gevezelik etmez, zevzeklik etmez, dalkavukluk etmez, şakşakçılık etmez... Dille yapılan bir sürü günahlar var. Onları yapmaz, bir bu.Dille yapılan bir sürü günahlar var. Onları yapmaz, bir bu. Diline sahip olan insan hatalı işler yapmaz, bir. Diline sahip olan insan hatalı işler yapmaz, bir.

İkincisi; diline sahip olan insan, diliyle yapılması gereken görevler yapar.İkincisi; diline sahip olan insan, diliyle yapılması gereken görevler yapar. Allah'ı zikreder, hakkı söyler, hayrı söyler, doğruları söyler, nasihat eder. Allah'ı zikreder, hakkı söyler, hayrı söyler, doğruları söyler, nasihat eder. Bir haksızlık gördüğü zaman karşısına çıkar. İnsan diliyle de cihat ediyor. Bir haksızlık gördüğü zaman karşısına çıkar. İnsan diliyle de cihat ediyor. Hakkı söylediği zaman dili ile cihat ediyor.Hakkı söylediği zaman dili ile cihat ediyor. Hatta Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde; Kelimetü hakkin inde sultânin câirin diyor. Hatta Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde;

Kelimetü hakkin inde sultânin câirin diyor.

Zalim hükümdarın huzurunda hakkı söylemek en üstün cihat oluyor.Zalim hükümdarın huzurunda hakkı söylemek en üstün cihat oluyor. Herkes tir tir titriyor, 'gık' diyemiyorlar. Ama o hakkı söyleyebiliyor. Herkes tir tir titriyor, 'gık' diyemiyorlar. Ama o hakkı söyleyebiliyor.

Suudi Arabistan'da tahsil görmüş bir kardeşimiz var. Hastanenin duvarına yazmışlar:Suudi Arabistan'da tahsil görmüş bir kardeşimiz var. Hastanenin duvarına yazmışlar: "İmanın şartlarındandır." Dört şey saymışlar. Şu, şu, şu, "Hükümdara feda olmak.""İmanın şartlarındandır." Dört şey saymışlar. Şu, şu, şu, "Hükümdara feda olmak." Ya hükümdara feda olmak ne imanın şartı, ne aklın şartı, ne ilmin şartı! Nereden çıkarttın bu yalanı?!Ya hükümdara feda olmak ne imanın şartı, ne aklın şartı, ne ilmin şartı! Nereden çıkarttın bu yalanı?! Hükümdar kim oluyor?!Hükümdar kim oluyor?! Hükümdar kendi kusurlarını, hatalarını düzeltsin, günahlarını düzeltsin, doğru yola girsin.Hükümdar kendi kusurlarını, hatalarını düzeltsin, günahlarını düzeltsin, doğru yola girsin. Hükümdara niye feda olacakmış?Hükümdara niye feda olacakmış? İnsan olursa Allah için, Allah yolunda malını, canını, her şeyini feda eder. Yalan, yanlış, ters bir söz!İnsan olursa Allah için, Allah yolunda malını, canını, her şeyini feda eder. Yalan, yanlış, ters bir söz! O bakımdan onun karşısına da çıkıp hakkı söyleyebilmek lazım. O bakımdan onun karşısına da çıkıp hakkı söyleyebilmek lazım.

Rızkı insana Allah celle celâlühû veriyor.Rızkı insana Allah celle celâlühû veriyor. Ne Ali veriyor ne Veli veriyor; hiç kimse vermiyor, Allah veriyor! Allah vermedi mi alamaz!Ne Ali veriyor ne Veli veriyor; hiç kimse vermiyor, Allah veriyor! Allah vermedi mi alamaz! Allah vermedi mi, nasip etmedi mi yiyemez.Allah vermedi mi, nasip etmedi mi yiyemez. Adam milyarder, Allah bir hastalık vermiş, yemek yiyemiyor.Adam milyarder, Allah bir hastalık vermiş, yemek yiyemiyor. Diyormuş ki; "Şu hamalların böyle 100 gram ekmeğin içine köfteleri, soğanları doldurup daDiyormuş ki; "Şu hamalların böyle 100 gram ekmeğin içine köfteleri, soğanları doldurup da kemirmesine hayran hayran uzaktan bakıp şunların sıhhatine sahip olmak içinkemirmesine hayran hayran uzaktan bakıp şunların sıhhatine sahip olmak için bütün servetimi vermeye razıyım." İşte Allah vermiyor. Parası var, yiyemiyor. bütün servetimi vermeye razıyım." İşte Allah vermiyor. Parası var, yiyemiyor. Baklava orada duruyor, börek orada duruyor, kaymak orada duruyor,Baklava orada duruyor, börek orada duruyor, kaymak orada duruyor, en âlâ yemekler orada duruyor; ama [hiçbirini] yiyemiyor. Para var, sıhhat yok.en âlâ yemekler orada duruyor; ama [hiçbirini] yiyemiyor. Para var, sıhhat yok. Demek ki yediren Allah. Nasip eden Allah. Rızkı veren Allah. Demek ki yediren Allah. Nasip eden Allah. Rızkı veren Allah.

Rızık, bankada duran para değildir, arkadaşlar!Rızık, bankada duran para değildir, arkadaşlar! Bankada duruyor, işine yaramıyor ki! "Rızık, boğazdan geçendir." diyor büyüklerimiz.Bankada duruyor, işine yaramıyor ki! "Rızık, boğazdan geçendir." diyor büyüklerimiz. Yemedikten sonra... Pinti adam peyniri kavanozun içine koymuş, ağzını kapatmış, dışından yalarmış.Yemedikten sonra... Pinti adam peyniri kavanozun içine koymuş, ağzını kapatmış, dışından yalarmış. Dışından yalamakla insanın karnı doymaz. Onun içindekinde bir kıymet yok. Dışından yalamakla insanın karnı doymaz. Onun içindekinde bir kıymet yok.

O bakımdan diline sahip olan insan iki şeyi yapar.O bakımdan diline sahip olan insan iki şeyi yapar. Ya diliyle kötülükleri söylemez, diline sahip olur, günah işlemez; ya da sevap kazanacak işleri yapar.Ya diliyle kötülükleri söylemez, diline sahip olur, günah işlemez; ya da sevap kazanacak işleri yapar. Allah Allah der, Lâ ilâhe illallah der, Subhânallah der; nasihat eder, vaaz eder, irşat eder; Allah Allah der, Lâ ilâhe illallah der, Subhânallah der; nasihat eder, vaaz eder, irşat eder; hakkı söyler, zalim kulların karşısına çıkar, doğruyu söyler; hakkı söyler, zalim kulların karşısına çıkar, doğruyu söyler; arkadaşına hayrı öğretir, Kur'an öğretir, ilim öğretir, meslek öğretir, sanat öğretir. arkadaşına hayrı öğretir, Kur'an öğretir, ilim öğretir, meslek öğretir, sanat öğretir. O çocuk ondan sonra, "Allah razı olsun, ustam bana şunu öğretti." der, ömrü boyunca rahmetle anar,O çocuk ondan sonra, "Allah razı olsun, ustam bana şunu öğretti." der, ömrü boyunca rahmetle anar, öldükten sonra rahmetle anar, ömür boyunca ona dua eder. Demek ki dilimize sahip olacağız.öldükten sonra rahmetle anar, ömür boyunca ona dua eder. Demek ki dilimize sahip olacağız. Dil, önemli bir uzuv. "İnsanları ekseriyetle iki uzvu cehenneme götürür." diyor Peygamber Efendimiz.Dil, önemli bir uzuv.

"İnsanları ekseriyetle iki uzvu cehenneme götürür." diyor Peygamber Efendimiz.
İki organı. Bir dil, iki dudağı arasındaki dili. Bir de iki bacağı arasındaki uzvu.İki organı. Bir dil, iki dudağı arasındaki dili. Bir de iki bacağı arasındaki uzvu. Bu ikisinden insan gümbürtüye gider. Dili ile günahlı işler yapar, gıybet eder...Bu ikisinden insan gümbürtüye gider. Dili ile günahlı işler yapar, gıybet eder... Bir söz söyler, dinden çıkar gider.Bir söz söyler, dinden çıkar gider. Tamam, âhireti mahvolur.Tamam, âhireti mahvolur. Veyahut namusuna, ırzına sahip olamaz, namuslu hareket edemez, zina eder, günah işler,Veyahut namusuna, ırzına sahip olamaz, namuslu hareket edemez, zina eder, günah işler, ondan gidebilir. ondan gidebilir.

Onun için, "Ne mutlu lisanına sahip olana! Ne mutlu evinde durana!" diyor.Onun için, "Ne mutlu lisanına sahip olana! Ne mutlu evinde durana!" diyor. Evinde durdu mu insan rahat eder. Dışarıya çıktı mı günah ihtimali başlar.Evinde durdu mu insan rahat eder. Dışarıya çıktı mı günah ihtimali başlar. Kadın geçiyor buradan, bakmaması lazım. Dışarıya çıktığı zaman bir sürü ihtimaller belirir.Kadın geçiyor buradan, bakmaması lazım. Dışarıya çıktığı zaman bir sürü ihtimaller belirir. Onun için insan evinde durmayı bilmeli. Onun için insan evinde durmayı bilmeli.

Bizim bilhassaBizim bilhassa Anadolumuz'un ahalisi, köylümüz, taşralımız evde durmayı bilmez.Anadolumuz'un ahalisi, köylümüz, taşralımız evde durmayı bilmez. Hatta evde durmak ayıp telakki edilir. "Ne diye evde duruyor? Kahveye gelse ya!Hatta evde durmak ayıp telakki edilir. "Ne diye evde duruyor? Kahveye gelse ya! Evinden çıkmıyor. Karısına mı yardım ediyor yoksa!"Evinden çıkmıyor. Karısına mı yardım ediyor yoksa!" Ya evde kitap okuyordur adam, namaz kılıyordur, tesbih çekiyordur.Ya evde kitap okuyordur adam, namaz kılıyordur, tesbih çekiyordur. Benim dedem hiç kahvede durmazmış.Benim dedem hiç kahvede durmazmış. Gidermiş, güzel seccadesi varmış, bağda bir düzgün kayanın üstüne yayarmış, [namaz kılarmış.]Gidermiş, güzel seccadesi varmış, bağda bir düzgün kayanın üstüne yayarmış, [namaz kılarmış.] Sigara dumanı içinde malayani, gıybet, dedikodu yapılan yerde durup ne yapsın! Sigara dumanı içinde malayani, gıybet, dedikodu yapılan yerde durup ne yapsın!

"Ne mutlu evinde durana!" "Ne mutlu evinde durana!"

"Evinde durana ne mutlu!" dediğin zaman onun açıklamasına da dikkat edelim. Camiye gelecek. "Evinde durana ne mutlu!" dediğin zaman onun açıklamasına da dikkat edelim. Camiye gelecek.

"Tamam, Hocamız bize 'Evde durun.' dedi. Bundan sonra camide beni hiç arama." "Tamam, Hocamız bize 'Evde durun.' dedi. Bundan sonra camide beni hiç arama."

Öyle şey yok! Camiye gelmek kuvvetli sünnettir. Cemaat, çok kuvvetli sünnettir!Öyle şey yok! Camiye gelmek kuvvetli sünnettir. Cemaat, çok kuvvetli sünnettir! Hatta Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki; Hatta Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki;

"Cami komşusunun evde kıldığı farz namaz kabul olunmaz." "Cami komşusunun evde kıldığı farz namaz kabul olunmaz."

Caminin komşusu camiye gelecek. Neden gelmiyor? Caminin komşusu camiye gelecek. Neden gelmiyor?

Cemaat o kadar önemli! O bakımdan camiye gelmek şartıyla...Cemaat o kadar önemli! O bakımdan camiye gelmek şartıyla... Camiye gelecek de vazifelerini yapacak da...Camiye gelecek de vazifelerini yapacak da... Boş yere sokaklarda gezeceğine, boş yere kahvede vakit öldüreceğine, Boş yere sokaklarda gezeceğine, boş yere kahvede vakit öldüreceğine, boş vakit geçireceğine, evinde dursa günahlardan kurtulur. Zikreder, namaz kılar, kitap okur... boş vakit geçireceğine, evinde dursa günahlardan kurtulur. Zikreder, namaz kılar, kitap okur...

Ne güzel kitaplar var! Dedelerimiz, alimlerimiz ne güzel şeyler yazmış. Onları okumamız lazım.Ne güzel kitaplar var! Dedelerimiz, alimlerimiz ne güzel şeyler yazmış. Onları okumamız lazım. Okuma alışkanlığını edinmemiz lazım. Kitabı açmamız lazım. Kalemi yanına koymamız lazım.Okuma alışkanlığını edinmemiz lazım. Kitabı açmamız lazım. Kalemi yanına koymamız lazım. Beğendiğimiz cümlelerin altını çizmemiz lazım, tekrar tekrar okumamız lazım.Beğendiğimiz cümlelerin altını çizmemiz lazım, tekrar tekrar okumamız lazım. Bir defterimiz olmalı, oraya bazı şeyleri hatırımızda kalsın diye yazmalıyız. Bir defterimiz olmalı, oraya bazı şeyleri hatırımızda kalsın diye yazmalıyız. Böyle akıl defteri, hafıza defteri, hatıra defteri derler.Böyle akıl defteri, hafıza defteri, hatıra defteri derler. Küçük defterimiz olmalı, duyduğumuz şeyi yazmalıyız. Küçük defterimiz olmalı, duyduğumuz şeyi yazmalıyız.

Ben şimdi [çayhanede] yazacağım. Yanımda kalemim var da, kağıt da alacağım.Ben şimdi [çayhanede] yazacağım. Yanımda kalemim var da, kağıt da alacağım. Şu sizin çayhanede çok güzel Şu sizin çayhanede çok güzel yazılar var, onları yazacağım. Çay içtiğimiz yerde duvara çok güzel şeyler toplamış birisi.yazılar var, onları yazacağım. Çay içtiğimiz yerde duvara çok güzel şeyler toplamış birisi. Onu inşaallah yazacağım. "Ne mutlu diline sahip olana! Ne mutlu evinde durana!Onu inşaallah yazacağım.

"Ne mutlu diline sahip olana! Ne mutlu evinde durana!
Ve ne mutlu günahına, hatasına ağlayana!" Kul hata eder, muhterem kardeşlerim. Ve ne mutlu günahına, hatasına ağlayana!"

Kul hata eder, muhterem kardeşlerim.
Herkes hata eder. Bu hata edene, günah işleyene bir cesaret vermek için söylenmiş bir söz değil,Herkes hata eder. Bu hata edene, günah işleyene bir cesaret vermek için söylenmiş bir söz değil, Peygamber Efendimiz'in bize tavsiyesi. Kul hata eder ama tevbe ederse Allah affeder. Peygamber Efendimiz'in bize tavsiyesi. Kul hata eder ama tevbe ederse Allah affeder.

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki; Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki;

Kul yâ ibâdiye'llezîne esrafû alâ enfüsihim lâ taknetû min rahmetillâh.Kul yâ ibâdiye'llezîne esrafû alâ enfüsihim lâ taknetû min rahmetillâh. "Ey nefislerine günah işleyip de haksızlık etmiş, zulmetmiş olan, nefsinin dediklerine uymuş olan, "Ey nefislerine günah işleyip de haksızlık etmiş, zulmetmiş olan, nefsinin dediklerine uymuş olan, cehenneme girecek duruma getirmiş olan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz."cehenneme girecek duruma getirmiş olan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz." İnna'llâhe yagfiru'z-zünûbe cemîâ. "Allah bütün günahlarınızı dilerse affeder." İnna'llâhe yagfiru'z-zünûbe cemîâ. "Allah bütün günahlarınızı dilerse affeder."

Kulun bir güzel davranışından, bir gözyaşından, bir pişmanlığından, daha gelinen hatayı,Kulun bir güzel davranışından, bir gözyaşından, bir pişmanlığından, daha gelinen hatayı, günahı getirip de özür dilemesine lüzum kalmadan, kalbindeki pişmanlık üzerine affeder diye, günahı getirip de özür dilemesine lüzum kalmadan, kalbindeki pişmanlık üzerine affeder diye, hadîs-i şerîfi okumuştuk. Allah affeder.hadîs-i şerîfi okumuştuk. Allah affeder. Kul hatasını anladı mı, günahını söyler, cehennem ateşi gözyaşından söner.Kul hatasını anladı mı, günahını söyler, cehennem ateşi gözyaşından söner. Öyle günahlarına ağlayan bir insanın gözyaşından Öyle günahlarına ağlayan bir insanın gözyaşından veya Allah sevgisinden ağlayan birinin gözünün yaşından cehennemin ateşi söner, o anda ateş durmaz. veya Allah sevgisinden ağlayan birinin gözünün yaşından cehennemin ateşi söner, o anda ateş durmaz.

O bakımdan, ne mutlu böyle hatasını düşünüp de ağlayana!O bakımdan, ne mutlu böyle hatasını düşünüp de ağlayana! Hatasını düşünüp ağlayan, yüreği yanan insan bir daha o hatayı işlememeye dikkat eder. Hatasını düşünüp ağlayan, yüreği yanan insan bir daha o hatayı işlememeye dikkat eder. Bizler de inşaallah hatalarımıza ağlayalım, günahlarımıza pişman olalım, bir daha işlememeye azmedelim. Bizler de inşaallah hatalarımıza ağlayalım, günahlarımıza pişman olalım, bir daha işlememeye azmedelim.

Tûbâ li-men şegalehû aybühû an aybi'n-nâsi ve enfaka'l-fadle min mâlihî emseke'l-fadle min kavlihîTûbâ li-men şegalehû aybühû an aybi'n-nâsi ve enfaka'l-fadle min mâlihî emseke'l-fadle min kavlihî ve vesiathu's-sünnetü ve lem yeteaddehâ ilâ bid'atin. ve vesiathu's-sünnetü ve lem yeteaddehâ ilâ bid'atin.

Enes radıyallahu anh'ten, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin şöyle buyurduğu rivayet ediliyor: Enes radıyallahu anh'ten, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin şöyle buyurduğu rivayet ediliyor:

"Ne mutlu kendisinin ayıbı, başkalarının ayıplarıyla meşgul olmaktan o kimseyi alıkoyan şahsa!" "Ne mutlu kendisinin ayıbı, başkalarının ayıplarıyla meşgul olmaktan o kimseyi alıkoyan şahsa!"

Kendisinin ayıbı, günahı var, kendisini düşünüyor. Başkasının ayıbı ile meşgul olmuyor.Kendisinin ayıbı, günahı var, kendisini düşünüyor. Başkasının ayıbı ile meşgul olmuyor. "Şunun şu ayıbı var, bunun bu kusuru var, onun şu günahı var…" diye başkalarını tenkit edip durmuyor. "Şunun şu ayıbı var, bunun bu kusuru var, onun şu günahı var…" diye başkalarını tenkit edip durmuyor. Kendi ayıbı ile meşgul oluyor. "Benim şu kusurum var, onu düzelteyim.Kendi ayıbı ile meşgul oluyor. "Benim şu kusurum var, onu düzelteyim. Şu eksiğim var, onu tamamlayayım. Cahilliğim var, okuyayım." diye…Şu eksiğim var, onu tamamlayayım. Cahilliğim var, okuyayım." diye… "Kendi ayıbı ile meşgul olana ne mutlu!" diyor Peygamber Efendimiz. "Kendi ayıbı ile meşgul olana ne mutlu!" diyor Peygamber Efendimiz.

Ve bir de arkasından ekliyor: Ve enfaka'l-fadle min mâlihî.Ve bir de arkasından ekliyor:

Ve enfaka'l-fadle min mâlihî.
"Malının kendi ihtiyacından fazlasını infak edene ne mutlu!" İnsanın mal var, tamam. Evi var. "Malının kendi ihtiyacından fazlasını infak edene ne mutlu!"

İnsanın mal var, tamam. Evi var.
Yiyor, içiyor, oturuyor, harcıyor.Yiyor, içiyor, oturuyor, harcıyor. Fazlasını fukarâya vermek, malının fazlasını infak etmek, nafaka olarak, hayır olarak ona buna verebilmek.Fazlasını fukarâya vermek, malının fazlasını infak etmek, nafaka olarak, hayır olarak ona buna verebilmek. Cömertlik çok önemli bir sıfattır. İnsanların ekseriyetini cennete sokacak olan budur.Cömertlik çok önemli bir sıfattır. İnsanların ekseriyetini cennete sokacak olan budur. Hele hele o devirlerde daha önemliydi. Şimdi burada bu konu rahat bir konudur, kolay bir konudur. Hele hele o devirlerde daha önemliydi. Şimdi burada bu konu rahat bir konudur, kolay bir konudur. İnsanlar rahatlıkla başkasına yemek ikram edebilir. İnsanlar rahatlıkla başkasına yemek ikram edebilir. Ama Suudi Arabistan'da hurma yok, hayvan yok, deve az,Ama Suudi Arabistan'da hurma yok, hayvan yok, deve az, kesse sütünden istifade edemeyecek, binemeyecek.kesse sütünden istifade edemeyecek, binemeyecek. Çoluk çocuk fazla, ot bitmez, ortalık çatır çatır sıcak, su yok…Çoluk çocuk fazla, ot bitmez, ortalık çatır çatır sıcak, su yok… O zaman mahsul az, şartlar zor. İnsanlar açlık çekerlermiş, çok zorluk çekerlermiş. O zaman mahsul az, şartlar zor. İnsanlar açlık çekerlermiş, çok zorluk çekerlermiş.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir gece açlığından uyku tutmuyor, evinden çıkıyor.Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir gece açlığından uyku tutmuyor, evinden çıkıyor. Aç olduğundan, karnı acıkmış olduğundan, evde yemek olmadığından evinden çıkıyor.Aç olduğundan, karnı acıkmış olduğundan, evde yemek olmadığından evinden çıkıyor. Karanlıkta giderken Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e rastlıyor. "Kim o?" "Ebû Bekir Sıddîk." Karanlıkta giderken Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e rastlıyor.

"Kim o?"

"Ebû Bekir Sıddîk."

"Bu vakitte niye çıktın ey Ebû Bekr-i Sıddîk?" "Bu vakitte niye çıktın ey Ebû Bekr-i Sıddîk?"

"Yâ Resûlallah! Evimde yiyecek bir şey bulunmadı, karnım aç kaldı,"Yâ Resûlallah! Evimde yiyecek bir şey bulunmadı, karnım aç kaldı, onun için ne yapayım, uyku tutmadı hiç..." O da aynı durumdaymış.onun için ne yapayım, uyku tutmadı hiç..."

O da aynı durumdaymış.
Biraz daha ilerliyorlar. İleride bir iri karanlık görüyorlar.Biraz daha ilerliyorlar. İleride bir iri karanlık görüyorlar. Bir bakıyorlar, Ömer b. Hattab radıyallahu anh imiş. Soruyorlar: "Niye çıktın, ne arıyorsun?" Bir bakıyorlar, Ömer b. Hattab radıyallahu anh imiş. Soruyorlar:

"Niye çıktın, ne arıyorsun?"

"Evde bir şey yoktu yâ Resûlallah, açlıktan dayanamadım, uyuyamadım, çıktım." diyor. "Evde bir şey yoktu yâ Resûlallah, açlıktan dayanamadım, uyuyamadım, çıktım." diyor.

Ebû Bekr-i Sıddîk'ın 90 bin altını vardı müslüman olduğu zaman.Ebû Bekr-i Sıddîk'ın 90 bin altını vardı müslüman olduğu zaman. Parasız değildi, eşraftandı, zengin insandı. Ama Allah yolunda veriyordu. Parasız değildi, eşraftandı, zengin insandı. Ama Allah yolunda veriyordu. Öyle veriyor ki beline kumaş bağlamış da hasır sarmış!Öyle veriyor ki beline kumaş bağlamış da hasır sarmış! "Ebû Bekr-i Sıddîk nerede?" diye soruyor Peygamber Efendimiz. "Evinde." "Niye çıkmıyor, çıksın." "Ebû Bekr-i Sıddîk nerede?" diye soruyor Peygamber Efendimiz.

"Evinde."

"Niye çıkmıyor, çıksın."

Hasıra sarınmış olarak çıkıp geliyor. Neden bu? Mallarını Allah yolunda vermiş, cihada sarf etmiş. Hasıra sarınmış olarak çıkıp geliyor. Neden bu?

Mallarını Allah yolunda vermiş, cihada sarf etmiş.

Diyor ki; "Peki çoluk çocuğuna ne bıraktın?" "Allah ve Resûlünü bıraktım." diyor. Diyor ki;

"Peki çoluk çocuğuna ne bıraktın?"

"Allah ve Resûlünü bıraktım." diyor.

Allah Rezzâk değil mi, vermez mi? Allah Rezzâk değil mi, vermez mi?

"Resûlullah'ın rızasını kazanmak için, Allah'ın rızasını kazanmak için verdim." diyor. "Resûlullah'ın rızasını kazanmak için, Allah'ın rızasını kazanmak için verdim." diyor.

Demek ki malının fazlasını vermek o zaman çok önemliydi. Şimdi biraz herkes zengin olduğundanDemek ki malının fazlasını vermek o zaman çok önemliydi. Şimdi biraz herkes zengin olduğundan ben burada kime zekât vereceğim, şaşırırım. Kim var? Zekât verecek kimse bulamayız.ben burada kime zekât vereceğim, şaşırırım. Kim var? Zekât verecek kimse bulamayız. Burada durum gayet rahat. Ama Pakistan'da çok, Malezya'da çok, Endonezya'da çok,Burada durum gayet rahat. Ama Pakistan'da çok, Malezya'da çok, Endonezya'da çok, Bangladeş'te çok, Afganistan'da çok, Türkiye'nin bazı yerlerinde çok; oralara verebilir. Bangladeş'te çok, Afganistan'da çok, Türkiye'nin bazı yerlerinde çok; oralara verebilir.

Ve enfaka'l-fadle min mâlihî emseke'l-fadle min kavlihî.Ve enfaka'l-fadle min mâlihî emseke'l-fadle min kavlihî. Efendimiz sözünü söylerken edebiyat bakımından üstün söz söylüyor. Efendimiz sözünü söylerken edebiyat bakımından üstün söz söylüyor. Peygamber Efendimiz konuşurken zarif konuşurdu, sanatlı konuşurdu.Peygamber Efendimiz konuşurken zarif konuşurdu, sanatlı konuşurdu. "Malının fazlasını verip sözünün fazlasını tutar." diyor. Vermek, tutmak; iki zıt kelime."Malının fazlasını verip sözünün fazlasını tutar." diyor.

Vermek, tutmak; iki zıt kelime.
Malın fazlasını verecek, sözün fazlasını tutacak. Gevezelik yapmayacak, fazla konuşmayacak, yeteri kadar konuşacak.Malın fazlasını verecek, sözün fazlasını tutacak. Gevezelik yapmayacak, fazla konuşmayacak, yeteri kadar konuşacak. Ya hayır söyleyecek ya da susacak. Ama konuşulacak yerde konuşacak, susulacak yerde susacak. Ya hayır söyleyecek ya da susacak. Ama konuşulacak yerde konuşacak, susulacak yerde susacak.

Talebe hocanın karşısında oturmuş. "Konuşsana evladım." Konuşmuyor.Talebe hocanın karşısında oturmuş. "Konuşsana evladım." Konuşmuyor. "Şimdi konuşma zamanı, konuş işte. Sabahtan beri konuşuyordun ya arkada, yaramaz."Şimdi konuşma zamanı, konuş işte. Sabahtan beri konuşuyordun ya arkada, yaramaz. Şimdi konuş!" O zaman konuşmuyor. Olmaz.Şimdi konuş!" O zaman konuşmuyor. Olmaz. Karşıda bir durum işleniyor; müslüman burada susuyor, konuşmuyor. Olmaz. Şimdi konuşacak.Karşıda bir durum işleniyor; müslüman burada susuyor, konuşmuyor. Olmaz. Şimdi konuşacak. Şimdi konuşma zamanı. Konuşulacak yerde konuşmak lazım, susulacak yerde susmak lazım. Şimdi konuşma zamanı. Konuşulacak yerde konuşmak lazım, susulacak yerde susmak lazım.

İnsan yersiz konuştu mu "illallah!" dedirtir.İnsan yersiz konuştu mu "illallah!" dedirtir. Konuşulacak yerde konuşmadığı zaman da günaha girer. Allah ona; "Niye konuşmadın?Konuşulacak yerde konuşmadığı zaman da günaha girer. Allah ona; "Niye konuşmadın? Niye söylemedin? Niye dinlemedin? Niye anlatmadın?" diye sorar.Niye söylemedin? Niye dinlemedin? Niye anlatmadın?" diye sorar. O bakımdan, konuşacak yeri iyi bilelim, susulacak yeri iyi bilelim. O bakımdan, konuşacak yeri iyi bilelim, susulacak yeri iyi bilelim.

Ve vesiathu's-sünnetü. "Sünnete uyan... Sünnet bunu ihata erer." Ve vesiathu's-sünnetü. "Sünnete uyan... Sünnet bunu ihata erer."

Sünnetin içinde bulunur, sünnetin dışına taşmaz. Sünnetin içinde bulunur, sünnetin dışına taşmaz.

Ve lem yeteaddehâ ilâ bid'atin. "Sünnetten bid'ate kaymaz." Dinin aslı, özü nedir? Ve lem yeteaddehâ ilâ bid'atin. "Sünnetten bid'ate kaymaz."

Dinin aslı, özü nedir?

Peygamber Efendimiz'in sünneti. Sünnetten ayağını dışarıya çıkartmaz. Sünnete uyar, bid'ate sapmaz. Peygamber Efendimiz'in sünneti. Sünnetten ayağını dışarıya çıkartmaz. Sünnete uyar, bid'ate sapmaz.

Sünnet nedir? Hadis kitaplarında yazıyor, okuyoruz işte.Sünnet nedir?

Hadis kitaplarında yazıyor, okuyoruz işte.
Alimlerin kitapları; "Doğru yol budur, şeriatin ahkâmı budur." diye yazmışlar. Bid'at nedir? Alimlerin kitapları; "Doğru yol budur, şeriatin ahkâmı budur." diye yazmışlar.

Bid'at nedir?

Adamın uydurduğu şeyler. Herkes bir şeyler uyduruyor, din nâmına bir şey yapıyor. Adamın uydurduğu şeyler. Herkes bir şeyler uyduruyor, din nâmına bir şey yapıyor.

Bir kadın varmış. "Bu bilezikleri satacaksın, hacca gideceksin." diyormuş.Bir kadın varmış. "Bu bilezikleri satacaksın, hacca gideceksin." diyormuş. "Kocan izin vermese de gideceksin. Kocan izin vermese de nasıl namaz kılıyorsun, hacca da gideceksin." "Kocan izin vermese de gideceksin. Kocan izin vermese de nasıl namaz kılıyorsun, hacca da gideceksin."

İlk bakışta doğru gibi görünüyor ama yanlış! Çünkü hacca gidecek insan sefere gidiyor.İlk bakışta doğru gibi görünüyor ama yanlış! Çünkü hacca gidecek insan sefere gidiyor. Müslüman kadının yanında mahremi yokken sefere çıkması olmaz.Müslüman kadının yanında mahremi yokken sefere çıkması olmaz. Evet, "kılma" dediyse namaz kılacak ama hacca gitmesi için mahremi olması lazım.Evet, "kılma" dediyse namaz kılacak ama hacca gitmesi için mahremi olması lazım. Yanında mahremi olmadı mı olmaz! Cahil kadın, [yanlış söylüyor.] Yanında mahremi olmadı mı olmaz! Cahil kadın, [yanlış söylüyor.]

"Kocanı dinlemeyeceksin, icabında boşanacaksın." "Kocanı dinlemeyeceksin, icabında boşanacaksın."

Kocasından kendisi boşanmak isteyen kadın cennetin kokusunu koklayamaz.Kocasından kendisi boşanmak isteyen kadın cennetin kokusunu koklayamaz. Şer'î bir sebep yokken boşanmaya kalkmayacak. Bid'ate saptırtmayalım. Yanlış şeyler yaptırtmayalım.Şer'î bir sebep yokken boşanmaya kalkmayacak.

Bid'ate saptırtmayalım. Yanlış şeyler yaptırtmayalım.
Mezarlıkta mum yakıyor. Helvacı Baba'nın kabrinin etrafında dokuz defa dolaşıyor. Niye dolaştın?Mezarlıkta mum yakıyor. Helvacı Baba'nın kabrinin etrafında dokuz defa dolaşıyor. Niye dolaştın? Kimden öğrendin? Ne olmuş? Saçma sapan şeyler! Bid'at bu!Kimden öğrendin? Ne olmuş? Saçma sapan şeyler! Bid'at bu! Sünnet var, Peygamber Efendimiz'in yaptığı şey var, Peygamber Efendimiz'in zamanında olmayan uydurma iş yok! Sünnet var, Peygamber Efendimiz'in yaptığı şey var, Peygamber Efendimiz'in zamanında olmayan uydurma iş yok!

Dinimizin aslına uyacağız. Aslını bozmayacağız. Sadakat göstereceğiz.Dinimizin aslına uyacağız. Aslını bozmayacağız. Sadakat göstereceğiz. Dinimizin özünü değiştirmeyeceğiz. Dinimizin özünü değiştirmeyeceğiz. Giyimde, kuşamda, ahlâkta, ibadette, taatte eksiltme çıkartma yapmayacağız. Giyimde, kuşamda, ahlâkta, ibadette, taatte eksiltme çıkartma yapmayacağız.

Zıpır hocanın birisi, vaizlerden birisi; "Bu zamanda bu sünnet yapılmaz!" demiş. Zıpır hocanın birisi, vaizlerden birisi;

"Bu zamanda bu sünnet yapılmaz!" demiş.

Sen yapamıyorsun ama Pakistanlılar yapıyor. Sen yapamıyorsun ama Pakistanlılar yapıyor.

"Bu devirde böyle yaparlarsa insana gülerler!" "Bu devirde böyle yaparlarsa insana gülerler!"

Sana gülüyoruz biz! Senin yaptığın şirk! Resûlullah'ın yaptığı şeye niye gülünsün? Sana gülüyoruz biz! Senin yaptığın şirk! Resûlullah'ın yaptığı şeye niye gülünsün?

Burada kardeşlerimiz sarık sarıyor, güzelce giyiniyor. Entari giyiyorum, kimse bir şey demiyor.Burada kardeşlerimiz sarık sarıyor, güzelce giyiniyor. Entari giyiyorum, kimse bir şey demiyor. Niye yapamazmış? Pakistanlılar yapıyorlar. "Yapılmaz" dediği ne? Sakalını kınalamak. Niye yapamazmış?

Pakistanlılar yapıyorlar.

"Yapılmaz" dediği ne?

Sakalını kınalamak.

Pakistanlılar kınalıyorlar, ne olmuş?Pakistanlılar kınalıyorlar, ne olmuş? Resûlullah Efendimiz dedikten sonra ben başkasının gülmesine mi bakarım? Resûlullah Efendimiz dedikten sonra ben başkasının gülmesine mi bakarım?

Müslüman vasıflarından bir tanesi; kınayanın kınamasına aldırmaması! Yapması gereken şeyi yapmaktır. Müslüman vasıflarından bir tanesi; kınayanın kınamasına aldırmaması! Yapması gereken şeyi yapmaktır.

Sünnete uyacak, öyle saçma sapan bid'atlere sapmayacak! Millet cahil!Sünnete uyacak, öyle saçma sapan bid'atlere sapmayacak!

Millet cahil!
Takke giyiyor diye birisinin arkasında namaz kılmamışlar. Bana soruyorlar: Takke giyiyor diye birisinin arkasında namaz kılmamışlar. Bana soruyorlar:

"Hocam, takke giymek günah mı değil mi?" "Günah değil ya! Nereden çıkardınız bunu?" dedim. "Hocam, takke giymek günah mı değil mi?"

"Günah değil ya! Nereden çıkardınız bunu?" dedim.

"Ben filanca kitapta okudum. Şapka giyenin şöyle de mâni olurmuş, böyle de mâni olurmuş..." diyor. "Ben filanca kitapta okudum. Şapka giyenin şöyle de mâni olurmuş, böyle de mâni olurmuş..." diyor.

Sübhânallah! Avustralya'da millet ne hatalara düşüyor. Ya şapka başka şey takke başka şey…Sübhânallah! Avustralya'da millet ne hatalara düşüyor. Ya şapka başka şey takke başka şey… Takke giymek, Peygamber Efendimiz giymiş, sünnettir, olur. Kalensüve giyiyor. Şapka başka.Takke giymek, Peygamber Efendimiz giymiş, sünnettir, olur. Kalensüve giyiyor. Şapka başka. Onun hükmü başka. İkisi arasındaki farktan haberi yok!Onun hükmü başka. İkisi arasındaki farktan haberi yok! Ondan dolayı birisinin arkasında namaz kılmıyor, müslüman kardeşinin arkasında namaz kılmıyor.Ondan dolayı birisinin arkasında namaz kılmıyor, müslüman kardeşinin arkasında namaz kılmıyor. Asıl o bid'at! Herkesin arkasında namaz kılınır. Asıl o bid'at!

Herkesin arkasında namaz kılınır.
Kim imamete geçmişse arkasında namaz kılarsın. Kim imamete geçmişse arkasında namaz kılarsın. Onun bir kusuru, vebali varsa onun vebalini Allah ondan sorar. Benim namazım olur.Onun bir kusuru, vebali varsa onun vebalini Allah ondan sorar. Benim namazım olur. Ben buradan, kapıdan içeriye gireceğim.Ben buradan, kapıdan içeriye gireceğim. Burada birisi, beğenmediğim bir adam imamlığa geçmiş olacak, ben [arkasında namaz kılmayacağım.] Burada birisi, beğenmediğim bir adam imamlığa geçmiş olacak, ben [arkasında namaz kılmayacağım.] Öyle şey olur mu?! İşte bid'at bu! İşte yanlış olan şey bu! Peygamber Efendimiz diyor ki; Öyle şey olur mu?! İşte bid'at bu! İşte yanlış olan şey bu! Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Kim olursa olsun arkasında namaz kılınır." Bir hadîs-i şerîf daha okuyacağım. "Kim olursa olsun arkasında namaz kılınır."

Bir hadîs-i şerîf daha okuyacağım.

Tûbâ li-men vücide fî sahifetihî istiğfâren kesîrâ.Tûbâ li-men vücide fî sahifetihî istiğfâren kesîrâ. "Amel defterinin sayfasında çok tevbe istiğfar yazılı olana ne mutlu!" Çok tevbe edeceğiz."Amel defterinin sayfasında çok tevbe istiğfar yazılı olana ne mutlu!"

Çok tevbe edeceğiz.
Peygamber Efendimiz bile o mübarek dili ile, Allah'ın en sevgili kulu olduğu halde çok tevbe ve istiğfar ederdi.Peygamber Efendimiz bile o mübarek dili ile, Allah'ın en sevgili kulu olduğu halde çok tevbe ve istiğfar ederdi. Günde yüz defa tevbe istiğfar ederdi. Biz de istiğfar edeceğiz. İstiğfar ne demek? Günde yüz defa tevbe istiğfar ederdi. Biz de istiğfar edeceğiz.

İstiğfar ne demek?

"Yâ Rabbi! Beni afv u mağfiret eyle!" demek. "Allah'tan afv u mağfiret istemek." demek. "Yâ Rabbi! Beni afv u mağfiret eyle!" demek. "Allah'tan afv u mağfiret istemek." demek.

Her namazın arkasından Estağfirullah el-Azîm diyoruz. Ne demek? Her namazın arkasından Estağfirullah el-Azîm diyoruz. Ne demek?

"Yâ Rabbi! Sen bizi affet!" demiş oluyor. "Ey azamet sahibi olan Allahım, bizi affet!" demiş oluyor. "Yâ Rabbi! Sen bizi affet!" demiş oluyor. "Ey azamet sahibi olan Allahım, bizi affet!" demiş oluyor.

Tevbe ve istiğfarı çok yapmak günahların gitmesine sebep olur.Tevbe ve istiğfarı çok yapmak günahların gitmesine sebep olur. Tevbe ve istiğfar şeytanın belini kırar. Kul hata eder, akşama tevbe ve istiğfar eder.Tevbe ve istiğfar şeytanın belini kırar. Kul hata eder, akşama tevbe ve istiğfar eder. Allah affeder, şeytan üzülür orada; "Yine affoldu!" diye kahrolur.Allah affeder, şeytan üzülür orada; "Yine affoldu!" diye kahrolur. Onun için, çok tevbe ve istiğfar edelim, hatalarımızı çok analım. Onun için, çok tevbe ve istiğfar edelim, hatalarımızı çok analım.

Bu günler Allah'a ibadet etme günleridir, hatalarımızı düşünme günleridir.Bu günler Allah'a ibadet etme günleridir, hatalarımızı düşünme günleridir. Kendimizi hesaba çekme zamanıdır, kendimizin muhasebesini yapma zamanıdır. Kendimizi hesaba çekme zamanıdır, kendimizin muhasebesini yapma zamanıdır. "Ne kadar sevap kazanmışım ömrümde, ne kadar günah işlemişim hayatımda,"Ne kadar sevap kazanmışım ömrümde, ne kadar günah işlemişim hayatımda, şunları bir toplayayım bakayım; kârda mıyım zararda mıyım? Bunlarla ne yapmam lazım?şunları bir toplayayım bakayım; kârda mıyım zararda mıyım? Bunlarla ne yapmam lazım? Kendime bir çekidüzen vereyim, toparlanayım, mânevî tarafıma dikkat edeyim, Kendime bir çekidüzen vereyim, toparlanayım, mânevî tarafıma dikkat edeyim, şu zarardan kendimi kurtarayım…" diyecek zamandır. şu zarardan kendimi kurtarayım…" diyecek zamandır. Çünkü mübarek aylardayız. Receb gitti, Şaban da yarın gidiyor... Çünkü mübarek aylardayız. Receb gitti, Şaban da yarın gidiyor...

Atladık arabalara, gittik şöyle yokuşun başına. Ufuğa baktık, hilâli gördük. …Atladık arabalara, gittik şöyle yokuşun başına. Ufuğa baktık, hilâli gördük. … Ramazan'dı, yatsıdan sonra burada teravih kılacaktık. Ramazan'dı, yatsıdan sonra burada teravih kılacaktık. Geceleyin sahura kalkacaktık, oruç tutacaktık. Ama ufka baktık, hilâli göremedik. Geceleyin sahura kalkacaktık, oruç tutacaktık. Ama ufka baktık, hilâli göremedik. Hilâl görünmediği için, Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Hilâl görünmediği için, Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Sûmû li-rü'yetihî ve eftirû li-rü'yetihî.Sûmû li-rü'yetihî ve eftirû li-rü'yetihî. "Hilâli görünce oruç tutun, Ramazan bittiği zaman da, yeni hilâli gördüğünüz zaman bayram edersiniz." "Hilâli görünce oruç tutun, Ramazan bittiği zaman da, yeni hilâli gördüğünüz zaman bayram edersiniz."

Yani, "Görün." diyor. "Görün" dediği için, "Gidin, bakın." dediği içinYani, "Görün." diyor. "Görün" dediği için, "Gidin, bakın." dediği için biz de en görünecek yere bir araba gittik, gelen arkadaşlarla, gözleri iyi gören arkadaşlarla,biz de en görünecek yere bir araba gittik, gelen arkadaşlarla, gözleri iyi gören arkadaşlarla, benim gibi gözlüğe ihtiyacı olmayan kimselerle baktık, hilâli gördük. benim gibi gözlüğe ihtiyacı olmayan kimselerle baktık, hilâli gördük.

Şimdi Araplar'ın bir kısmı Ramazan'a başlayacaklarmış. Görselerdi başlarlardı.Şimdi Araplar'ın bir kısmı Ramazan'a başlayacaklarmış. Görselerdi başlarlardı. Görmedikleri için başlamamaları lazım. Şaban'ı 30'a tamamlamaları lazım.Görmedikleri için başlamamaları lazım. Şaban'ı 30'a tamamlamaları lazım. Bugün Şaban'ın 29'uydu, yarın 30'u. Ama onlar diyecekler ki; Bugün Şaban'ın 29'uydu, yarın 30'u. Ama onlar diyecekler ki;

"Biz Şaban'a da bir gün önceden başladık!" Yanlış başlamışsınız! "Takvimlerimizde böyle yazıyor!" "Biz Şaban'a da bir gün önceden başladık!"

Yanlış başlamışsınız!

"Takvimlerimizde böyle yazıyor!"

Hesabı yanlış yapılmış. Bu akşam biz baktık, göremedik. Hesabı yanlış yapılmış. Bu akşam biz baktık, göremedik.

Sdyney'den [soracağız,] oralardan sağlam haberi alacağız. Sdyney'den [soracağız,] oralardan sağlam haberi alacağız.

Yarın Şaban'ın 30'u. Yarın akşam yine hilâli görmeye gideceğiz. Yarın Şaban'ın 30'u. Yarın akşam yine hilâli görmeye gideceğiz.

Şu gelen Ramazan'ın feyzinden, bereketinden faydalanmayı Rabbim cümlemize nasip etsin. Şu gelen Ramazan'ın feyzinden, bereketinden faydalanmayı Rabbim cümlemize nasip etsin.

Ramazan gelince dünya değişir. Göğün kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır, cennetin kapıları açılır.Ramazan gelince dünya değişir. Göğün kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır, cennetin kapıları açılır. Yerler gökler mânevî bakımdan bezenir.Yerler gökler mânevî bakımdan bezenir. Şeytanların pazuluları zincirlere vurulur, bukağılarla bağlanır, zapt edilir,Şeytanların pazuluları zincirlere vurulur, bukağılarla bağlanır, zapt edilir, insanları kandırmaları imkânı olmaz. İnsanların doğru yola gelmesi Ramazan'da kolay olur. insanları kandırmaları imkânı olmaz. İnsanların doğru yola gelmesi Ramazan'da kolay olur. Onun için bu zamanı fırsat bilelim.Onun için bu zamanı fırsat bilelim. Yakınlarımızdan biraz geride kalan kardeşlerimizi de camiye alıştıralım, ibadete çekelimYakınlarımızdan biraz geride kalan kardeşlerimizi de camiye alıştıralım, ibadete çekelim ve onları da yanlış yoldan, bid'atten kurtaralım. Rahman'ın yoluna girmesine vesile olalım.ve onları da yanlış yoldan, bid'atten kurtaralım. Rahman'ın yoluna girmesine vesile olalım. Böylece sevaplara nâil olalım. Allah hepinizden razı olsun. Bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtihâ. Böylece sevaplara nâil olalım.

Allah hepinizden razı olsun.

Bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtihâ.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2