Namaz Vakitleri

21 Cemâziye'l-Âhir 1446
22 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:19
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:46
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Nefs ve İman; Cinsellik Günahına Karşı Çocuk Yetiştirmek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

25 Cemâziye'l-Âhir 1406 / 06.03.1986
Özelif Camii/ Ankara

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah(cc), Her Peygamberine Farklı Mucize Vermiştir, İnsanın Kazandığı Mükafat, Başına Gelen Musibet İle Orantılıdır, Allah(cc) Bir | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Nefs ve İman; Cinsellik Günahına Karşı Çocuk Yetiştirmek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

25 Cemâziye'l-Âhir 1406 / 06.03.1986
Özelif Camii/ Ankara

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah(cc), Her Peygamberine Farklı Mucize Vermiştir, İnsanın Kazandığı Mükafat, Başına Gelen Musibet İle Orantılıdır, Allah(cc) Bir | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn.el-Hamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Vesselâtu vesselâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. Vesselâtu vesselâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. Seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaînSeyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'dü Fa'lemû eyyuhe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh Emmâ ba'dü

Fa'lemû eyyuhe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

İnne 'îsebne meryeme kâne yemşî 'ale'l-mâi ve levi'z-dâde yakînen le-meşâ fi'l-hevâ. İnne 'îsebne meryeme kâne yemşî 'ale'l-mâi ve levi'z-dâde yakînen le-meşâ fi'l-hevâ.

Sadaka Resûlullâh fî-mâ kâl ev ke-mâ kâl. Sadaka Resûlullâh fî-mâ kâl ev ke-mâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi,Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi,
ihsanı ve ikramı dünya ve âhirette cümlenizin üzerine olsun. ihsanı ve ikramı dünya ve âhirette cümlenizin üzerine olsun. Peygamberimiz Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerininPeygamberimiz Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek ehadîs-i şerîfesinden o gül bahçesinden bir demet Allah izin verirse okuyacağız. mübarek ehadîs-i şerîfesinden o gül bahçesinden bir demet Allah izin verirse okuyacağız.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamazdan önce buyurun Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamazdan önce buyurun Efendimiz'e saygımızın, sevgimizin, bağlılığımızın bir nişanesi olmak üzereEfendimiz'e saygımızın, sevgimizin, bağlılığımızın bir nişanesi olmak üzere onun rûh-u pâkine hediye olması için, ve onun cümle âlinin, ashabının, etbaının, onun rûh-u pâkine hediye olması için, ve onun cümle âlinin, ashabının, etbaının, ahbabının ruhlarına hediye olması için, ahbabının ruhlarına hediye olması için, sair enbiyâ ve mürselin ve cümle evliyaullah ve mukarrebîninsair enbiyâ ve mürselin ve cümle evliyaullah ve mukarrebînin ve hassaten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizinve hassaten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ruhlarına hediye olması için, şu okuduğumuz hadis kitabını yazmış, telif etmiş olan ruhlarına hediye olması için, şu okuduğumuz hadis kitabını yazmış, telif etmiş olan Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin Efendi hocamızın ruhu için,Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin Efendi hocamızın ruhu için, kendisinden feyz almış olduğumuz Mehmed Zahid Kotku Efendimiz hocamızın ruhu için, kendisinden feyz almış olduğumuz Mehmed Zahid Kotku Efendimiz hocamızın ruhu için, bu hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesine emeği geçmiş olanbu hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesine emeği geçmiş olan hadis alimlerinin ve râvilerin ruhları için,hadis alimlerinin ve râvilerin ruhları için, bu beldeleri fethetmiş fatihlerin, gazilerin, şehitlerin, mücahitlerin ruhları için,bu beldeleri fethetmiş fatihlerin, gazilerin, şehitlerin, mücahitlerin ruhları için, cümle hayrât u hasenât sahiplerinin ve bilhassa içinde bulunduğumuz şu caminin yapılmasına, cümle hayrât u hasenât sahiplerinin ve bilhassa içinde bulunduğumuz şu caminin yapılmasına, yaşamasına, ayakta durmasına, içinde ibadet edilmesine vesile olanların kendilerinin yaşamasına, ayakta durmasına, içinde ibadet edilmesine vesile olanların kendilerinin ve geçmişlerinin ruhları için, uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzereve geçmişlerinin ruhları için, uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere Efendimiz'e muhabbetinden, ibadete rağbetinden nâşi toplanmış bulunan siz kardeşlerimizin de Efendimiz'e muhabbetinden, ibadete rağbetinden nâşi toplanmış bulunan siz kardeşlerimizin de âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarınaâhirete göçmüş bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına şu mübarek Cuma akşamında bir hediye olması,şu mübarek Cuma akşamında bir hediye olması, biz yaşayan müslümanların da Rabbimiz'in rızasına uygun ömür sürüp huzuruna biz yaşayan müslümanların da Rabbimiz'in rızasına uygun ömür sürüp huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olması için sevdiği razı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olması için bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerif okuyalım buyurun... bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerif okuyalım buyurun...

Metnini mukaddideme okumuş olduğumuz hadîs-i şerîfinde buyuyor ki; Metnini mukaddideme okumuş olduğumuz hadîs-i şerîfinde buyuyor ki;

İnne 'îsebne meryeme aleyhime's-selâm kâne yemşî 'ale'l-mâi.İnne 'îsebne meryeme aleyhime's-selâm kâne yemşî 'ale'l-mâi. "Meryem validemizin oğlu İsa aleyhisselâm." Kâne yemşî 'ale'l-mâi. "Meryem validemizin oğlu İsa aleyhisselâm." Kâne yemşî 'ale'l-mâi. "Suyun üzerinde yürürdü." Peygamber, mucizeleri var. "Suyun üzerinde yürürdü." Peygamber, mucizeleri var. Su üstünde yürürdü. İncil'in tahrif olmamış âyetlerinde bu yazılı. Su üstünde yürürdü. İncil'in tahrif olmamış âyetlerinde bu yazılı. Suyun üstünde yürüyebilirdi. Güzel, fakat Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Suyun üstünde yürüyebilirdi. Güzel, fakat Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Ve levi'z-dâde yakînen. "Eğer yakîni daha ziyade olsaydı." Ve levi'z-dâde yakînen. "Eğer yakîni daha ziyade olsaydı." Le-meşâ fi'l-hevâ. "Havada da yürürdü." Yani su da yürümek değil, havada da yürürdü. Le-meşâ fi'l-hevâ. "Havada da yürürdü." Yani su da yürümek değil, havada da yürürdü.

Şimdi burada şerhte Gümüşhaneli hocamız rahmetullâhi aleyh buyuruyor ki; Şimdi burada şerhte Gümüşhaneli hocamız rahmetullâhi aleyh buyuruyor ki; "Allahu Teâlâ hazretleri her peygambere aynı imkanları vermemiştir. "Allahu Teâlâ hazretleri her peygambere aynı imkanları vermemiştir. Dereceleri, ihsanları, ikramları, mucizeleri farklıdır. Her peygambere verilen hususlar farklıdır. Dereceleri, ihsanları, ikramları, mucizeleri farklıdır. Her peygambere verilen hususlar farklıdır. Bizim Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e her şeyin en fazlası, en büyüğü, Bizim Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e her şeyin en fazlası, en büyüğü, en toplusu verilmiştir. en toplusu verilmiştir. En çoğu verilmiştir. Ötekilere tek tek verilenlerin topuEn çoğu verilmiştir. Ötekilere tek tek verilenlerin topu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e topluca verilmiştir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e topluca verilmiştir. Ve Peygamber Efendimiz'in şerefinin bir neticesi olmak üzereVe Peygamber Efendimiz'in şerefinin bir neticesi olmak üzere onun ümmetinin ulemâsı Benî İsrail'in peygamberleri gibidir. onun ümmetinin ulemâsı Benî İsrail'in peygamberleri gibidir. Yani daha önceki ümmetlerin peygamberleri derecesine mertebe olarak yükselmiş Yani daha önceki ümmetlerin peygamberleri derecesine mertebe olarak yükselmiş Peygamber Efendimiz'in ashabından kimseler vardır. Peygamber Efendimiz'in ashabından kimseler vardır. Peygamber Efendimiz'in ashabından ve etbâından yani kıyamete kadar gelecek olan etbâındanPeygamber Efendimiz'in ashabından ve etbâından yani kıyamete kadar gelecek olan etbâından o kerametler kendisine ikram olunmuş kimseler vardır." o kerametler kendisine ikram olunmuş kimseler vardır."

Muhterem kardeşlerim! Kerâmet sözü üzerinde bu vesile ile biraz durmak isterim.Muhterem kardeşlerim!

Kerâmet sözü üzerinde bu vesile ile biraz durmak isterim.
Malum peygamberlerin göstermiş oldukları harikulâde hadiselere, insanları âciz bıraktığı için,Malum peygamberlerin göstermiş oldukları harikulâde hadiselere, insanları âciz bıraktığı için, mucize adı verilmiş. "Allah Allah!" diyor, pes diyor.mucize adı verilmiş. "Allah Allah!" diyor, pes diyor. Düşmanlarının kollarını kanatlarını kırıyor. Düşmanlarının kollarını kanatlarını kırıyor. Artık onun peygamberliğine itiraz edemeyecek bir hâle geliyorlardı.Artık onun peygamberliğine itiraz edemeyecek bir hâle geliyorlardı. Kırıyor ama yine de inat edenler olabiliyor. Ebû Cehil'i o harpte yatırmış da üstüne çıkmışKırıyor ama yine de inat edenler olabiliyor. Ebû Cehil'i o harpte yatırmış da üstüne çıkmış Abdullah b. Mes'ud radıyallahu anh, hâlâ inadından vazgeçmiyor, "yüksek yere çıkmışsın" diyor.Abdullah b. Mes'ud radıyallahu anh, hâlâ inadından vazgeçmiyor, "yüksek yere çıkmışsın" diyor. Ötekisi göğsüne oturmuş hâlâ aşağıdan alay ediyor.Ötekisi göğsüne oturmuş hâlâ aşağıdan alay ediyor. Kafası kesilecek, "çok yüksek yere çıkmışsın" diyor. Kafası kesilecek, "çok yüksek yere çıkmışsın" diyor. O kelime-i şehâdet getir diye teklif ediyor; o "çok yüksek yere çıkmışsın" diye alay ediyor. O kelime-i şehâdet getir diye teklif ediyor; o "çok yüksek yere çıkmışsın" diye alay ediyor. Yani bu insanları Allah nefsine esir etmesin. İnsan nefsine esir oldu mu inadından vazgeçmiyor.Yani bu insanları Allah nefsine esir etmesin. İnsan nefsine esir oldu mu inadından vazgeçmiyor. Bu nefsi nasıl yeneceğiz de nasıl kurtulacağız bu nefisten bilmiyorum. Bu nefsi nasıl yeneceğiz de nasıl kurtulacağız bu nefisten bilmiyorum.

Ebû Talib, Efendimiz'in amcası idi. Ona baktığı için Peygamber Efendimiz seviyordu kendisini. Ebû Talib, Efendimiz'in amcası idi. Ona baktığı için Peygamber Efendimiz seviyordu kendisini. Efendimiz vefalıların vefalısıydı. Kendisine yapılan iyilikleri unutmazdı.Efendimiz vefalıların vefalısıydı. Kendisine yapılan iyilikleri unutmazdı. Unutmamıştı. Eski kendisine yardımı olan herkese olduğu gibi, Unutmamıştı. Eski kendisine yardımı olan herkese olduğu gibi, Ebû Talib'e de iman teklif etti. Dedi ki vefatı döşeğine yatmışken yani vefatı döşeği demek yaniEbû Talib'e de iman teklif etti. Dedi ki vefatı döşeğine yatmışken yani vefatı döşeği demek yani o döşekten kalkamayacak vefat edecek, o ölüm haline yakın… o döşekten kalkamayacak vefat edecek, o ölüm haline yakın…

"Ey amcacığım Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullâh de de sana şefaate yüzüm olsun. "Ey amcacığım Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullâh de de sana şefaate yüzüm olsun. Rabbimiz'ın huzurunda şefaat edebileyim. Haydi şu sözü söyleyiver." Rabbimiz'ın huzurunda şefaat edebileyim. Haydi şu sözü söyleyiver."

"Ömrümün âhirinde Ebû Talib ölümden korktu da iman getirdi dedirtmem." dedi. "Ömrümün âhirinde Ebû Talib ölümden korktu da iman getirdi dedirtmem." dedi.

Yaa deseler ne olacak?.. Varsın desinler, insan ölüp gidiyor, yani arkasından ne derse desinler. Yaa deseler ne olacak?.. Varsın desinler, insan ölüp gidiyor, yani arkasından ne derse desinler. Yani doğru bildiğin şeyi yapsana... Yani doğru bildiğin şeyi yapsana...

"Biliyorum ben senin hak peygamber olduğunu ama arkamdan böyle ölümden korktu dedirtmem." dedi. "Biliyorum ben senin hak peygamber olduğunu ama arkamdan böyle ölümden korktu dedirtmem." dedi.

Korktu deyiversinler bir de ne olur? Varsın desinler. İsterse desinler.Korktu deyiversinler bir de ne olur? Varsın desinler. İsterse desinler. Ne çıkardı yani ama işte diyemedi. Onun üzerine Efendimiz eliyle şöyle başından ayağına kadar Ne çıkardı yani ama işte diyemedi. Onun üzerine Efendimiz eliyle şöyle başından ayağına kadar şöyle bir meshetmiş. şöyle bir meshetmiş. Maksadı Peygamber Efendimiz'in elinin değdiği yere cehennem ateşi değemez, mümkün değil.Maksadı Peygamber Efendimiz'in elinin değdiği yere cehennem ateşi değemez, mümkün değil. Değemez ama Allahu Teâlâ hazretleri unutturuyor yine. Yapacağı hükmü yerini bulacak. Değemez ama Allahu Teâlâ hazretleri unutturuyor yine. Yapacağı hükmü yerini bulacak. Allahu Teâlâ hazretleri cehennemde ona öyle azap verecekmiş ki ayağının tabanından ateş verecekmiş,Allahu Teâlâ hazretleri cehennemde ona öyle azap verecekmiş ki ayağının tabanından ateş verecekmiş, beyni o ateşin hararetinden kaynayacakmış.beyni o ateşin hararetinden kaynayacakmış. Evet Peygamber Efendimiz'in elinin değdiği yere ateş değmiyor ama Evet Peygamber Efendimiz'in elinin değdiği yere ateş değmiyor ama öbür taraftan yine olan oluyor. öbür taraftan yine olan oluyor.

Allah bizi nefislere esir etmesin. Allah bizi nefislere esir etmesin.

Şu dünyanın fâni alkışları, insanların fâni beğenmeleri, bu dünyanın fâni saltanatları, Şu dünyanın fâni alkışları, insanların fâni beğenmeleri, bu dünyanın fâni saltanatları, bu dünyanın fâni paraları pulları, bu dünyanın kaymakları, börekleri, baklavaları, hepsi geçer.bu dünyanın fâni paraları pulları, bu dünyanın kaymakları, börekleri, baklavaları, hepsi geçer. Hepsi geçer ve görüyoruz, Allah gözümüzün önünde de numuneler gösterip duruyor. Hepsi geçer ve görüyoruz, Allah gözümüzün önünde de numuneler gösterip duruyor. Başka ülkelerin şahları, diktatörleri, hükümdarları yıkılıp yıkılıp gidiyorlar.Başka ülkelerin şahları, diktatörleri, hükümdarları yıkılıp yıkılıp gidiyorlar. Devrilip devrilip gidiyorlar. O da gidiyor, o da gidiyor. Ne olacak yani, ömür nasıl olsa gidiyor. Devrilip devrilip gidiyorlar. O da gidiyor, o da gidiyor. Ne olacak yani, ömür nasıl olsa gidiyor.

Allah bizim ömrümüzü yolunda tüketmeyi nasip etsin. Nasıl olsa gidecek.Allah bizim ömrümüzü yolunda tüketmeyi nasip etsin.

Nasıl olsa gidecek.
Nasıl olsa bir yolda gidecek, hak yolda gitsin. Nasıl olsa bir zaman ölüm gelecek, iman ile gelsin. Nasıl olsa bir yolda gidecek, hak yolda gitsin. Nasıl olsa bir zaman ölüm gelecek, iman ile gelsin. Nasıl olsa bu dünyadan bırakıp gideceğiz. Nasıl olsa bu dünyadan bırakıp gideceğiz. Ne var yani bu kadar bu dünya için birbirimizi kırarız, yeriz, içeriz, ciğerini sökeriz… Ne var yani bu kadar bu dünya için birbirimizi kırarız, yeriz, içeriz, ciğerini sökeriz…

Nedir yani bu insanların alıp veremediği? Nedir yani bu insanların alıp veremediği?

Nedir bu Irak'ın İran'a saldırmasının makul bir sebebi var mı? Nedir bu Irak'ın İran'a saldırmasının makul bir sebebi var mı?

Binlerce insan ölüyor. Nedir bu İran'ın bu işte inadının bir makul sebebi var mı? Binlerce insan ölüyor.

Nedir bu İran'ın bu işte inadının bir makul sebebi var mı?

Ne olur yani, haydi sen ettin, ama ben Allah'a bıraktım seni… Ne olur yani, haydi sen ettin, ama ben Allah'a bıraktım seni… Ben sana uymuyorum, deseydi kıyamet mi kopardı? Ben sana uymuyorum, deseydi kıyamet mi kopardı?

Hayır, kıyamet kopmazdı, gül gülistan olurdu ortalık. Şimdi kıyamet kopuyor. Hayır, kıyamet kopmazdı, gül gülistan olurdu ortalık. Şimdi kıyamet kopuyor. Şimdi kıyamet kopuyor inadına. İki taraftan da ölen müslüman. Şimdi kıyamet kopuyor inadına. İki taraftan da ölen müslüman. Hep alıştığımız misal, hep aynı şeyi veriyorum ama... İnsanların bu nefisleri yola gelmiyor.Hep alıştığımız misal, hep aynı şeyi veriyorum ama... İnsanların bu nefisleri yola gelmiyor. Çok zor yola geliyor. Onun için bu büyük düşmanın büyüklüğünüÇok zor yola geliyor. Onun için bu büyük düşmanın büyüklüğünü ve zor yola geldiğini bilip aklımızı başımıza toplamamız lazım.ve zor yola geldiğini bilip aklımızı başımıza toplamamız lazım. Öbür tarafta Afganistan'a yardım etselerdi Afganistan da kurtulurdu Türkistan da kurtulurdu. Öbür tarafta Afganistan'a yardım etselerdi Afganistan da kurtulurdu Türkistan da kurtulurdu. O kadar silah Afganistan'a gitseydi. O mücahitler –uu- dağları devirirlerdi Rusların üstüne. O kadar silah Afganistan'a gitseydi. O mücahitler –uu- dağları devirirlerdi Rusların üstüne. Silahları yok. Kendileri dağın kenarında ateş yakıp kurşun döküyorlar, saçma yapıyorlar, Silahları yok. Kendileri dağın kenarında ateş yakıp kurşun döküyorlar, saçma yapıyorlar, tüfekleri öyle yapıyorlar.tüfekleri öyle yapıyorlar. Bir Rus birliğine hücum edecekler de silah alacaklar da çarpışacaklar diye uğraşıyorlar. Bir Rus birliğine hücum edecekler de silah alacaklar da çarpışacaklar diye uğraşıyorlar.

İslâm âleminde para mı yok? Para var ama İslâm âleminin zengin ülkelerininİslâm âleminde para mı yok?

Para var ama İslâm âleminin zengin ülkelerinin
zalimleri dağları orta yerinden kesip, üstünü düzleyip üstüne saray yapmakla meşgul oluyor. zalimleri dağları orta yerinden kesip, üstünü düzleyip üstüne saray yapmakla meşgul oluyor. Nefis, ona da onu yaptırtıyor. Nefis, ona da onu yaptırtıyor.

Nasıl gidecek Rabbimiz'ın huzuruna, nasıl cevap verecek, nasıl cevap vereceğiz? Nasıl gidecek Rabbimiz'ın huzuruna, nasıl cevap verecek, nasıl cevap vereceğiz?

Bizim de her birimizin kim bilir nice kusurlarımız vardır. Bizim de her birimizin kim bilir nice kusurlarımız vardır.

Ben buyurdum, buyruğumu tutmadın Derse Mevlâm ben ne cevap vereyim? diyor Yunus. Ben buyurdum, buyruğumu tutmadın

Derse Mevlâm ben ne cevap vereyim?

diyor Yunus.

Biz nasıl cevap vereceğiz? Yani doğru düzgün Rabbimiz'e güzel bir ibadet mi ettik, Biz nasıl cevap vereceğiz?

Yani doğru düzgün Rabbimiz'e güzel bir ibadet mi ettik,
güzel bir fedakârlık mı yaptık, şu nefsimizi tepeleyebildik mi? güzel bir fedakârlık mı yaptık, şu nefsimizi tepeleyebildik mi? Her şeyi Allah rızası için yapabildik mi? Zikrinde şükründe dâim olabildik mi?Her şeyi Allah rızası için yapabildik mi? Zikrinde şükründe dâim olabildik mi? Başka insanlara faydalı bir iş yapabildik mi? İşte ömrümüz geldi geçiyor… Başka insanlara faydalı bir iş yapabildik mi? İşte ömrümüz geldi geçiyor…

Allah imanımızı kavîleştirsin. Efendimiz'in şefaatine nâil eylesin. Allah imanımızı kavîleştirsin. Efendimiz'in şefaatine nâil eylesin.

Birçok kimse aldanıyor. Hz. Adem'den kardeşlerimiz aldanıyorlar.Birçok kimse aldanıyor. Hz. Adem'den kardeşlerimiz aldanıyorlar. Ömür sürdüğü gibi ömür sürüp, hayırlı geçirip, sonunda pişman olmadan,Ömür sürdüğü gibi ömür sürüp, hayırlı geçirip, sonunda pişman olmadan, "Oh yâ Rabbi, çok şükür, müsterihim, senin yolunda yürüdüm elhamdülillah, "Oh yâ Rabbi, çok şükür, müsterihim, senin yolunda yürüdüm elhamdülillah, sana geldiğimden de memnunum yâ Rabbi" diye, isteye isteye gitmek,sana geldiğimden de memnunum yâ Rabbi" diye, isteye isteye gitmek, böyle cennet müjdelerini ala ala gitmek nasip eylesin. böyle cennet müjdelerini ala ala gitmek nasip eylesin.

İnne 'ızame'l-cezâi me'a 'ızami'l-belâi ve's-sabru 'ınde sadmeti'l-'ûlâ İnne 'ızame'l-cezâi me'a 'ızami'l-belâi ve's-sabru 'ınde sadmeti'l-'ûlâ ve innellâhe izâ ehabbe kavmen ibtelâhüm fe-men radiye fe-lehü'r-rıdâ ve men sahita fe-lehü's-ve innellâhe izâ ehabbe kavmen ibtelâhüm fe-men radiye fe-lehü'r-rıdâ ve men sahita fe-lehü's- İkinci hadîs-i şerîf, Tirmizî'de hasen olarak tavsif olunan bir hadîs-i şerîf.İkinci hadîs-i şerîf, Tirmizî'de hasen olarak tavsif olunan bir hadîs-i şerîf. Enes radıyallahu anh'ten. Peygamber Efendimiz Allahu Teâlâ hazretlerininEnes radıyallahu anh'ten. Peygamber Efendimiz Allahu Teâlâ hazretlerinin kullarına muamelesini ve kanununu bize burada bildiriyor. kullarına muamelesini ve kanununu bize burada bildiriyor. Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz; İnne 'ızame'l-cezâi me'a 'ızami'l-belâi. Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz;

İnne 'ızame'l-cezâi me'a 'ızami'l-belâi.
"İnsanın başına gelen, felaketin musibetin büyüklüğü [mükâfatı] ile mütenasiptir." "İnsanın başına gelen, felaketin musibetin büyüklüğü [mükâfatı] ile mütenasiptir." Ne kadar büyük sıkıntı gelirse, ne kadar büyük meşakkate uğrarsa,Ne kadar büyük sıkıntı gelirse, ne kadar büyük meşakkate uğrarsa, ne kadar büyük derde giriftar olursa, ne kadar büyük belaya çatarsa, mükâfatı o kadar büyük olur.ne kadar büyük derde giriftar olursa, ne kadar büyük belaya çatarsa, mükâfatı o kadar büyük olur. Onun için en büyük belalar peygamberlere gelmiştir.Onun için en büyük belalar peygamberlere gelmiştir. Bakmayın bu zalimlerin, alçakların, namussuzların, kaçakçıların, arsızların, edepsizlerin, Bakmayın bu zalimlerin, alçakların, namussuzların, kaçakçıların, arsızların, edepsizlerin, dinsizlerin, imansızların böyle keyif sürdüklerine.dinsizlerin, imansızların böyle keyif sürdüklerine. İyi insanlar nasıl vakit geçirmiş ona bakın. İyi insanlar nasıl vakit geçirmiş ona bakın.

Allah'ın en makbul, en güzel kulları, en yüksek kulları nasıl vakit geçirmiş? Allah'ın en makbul, en güzel kulları, en yüksek kulları nasıl vakit geçirmiş?

Çok sıkıntılara uğramışlar. Çok dertlere uğramışlar. Çok sıkıntılara uğramışlar. Çok dertlere uğramışlar. Çok belalara uğramışlar, çok üzüntüler çekmişler. Demek ki bu dünyada belâ istenmez ama Çok belalara uğramışlar, çok üzüntüler çekmişler. Demek ki bu dünyada belâ istenmez ama demek ki iyi insanlara sıkıntı geliyor. demek ki iyi insanlara sıkıntı geliyor. Hatta ne kadar çok büyük sıkıntı gelirse mükâfat da o kadar fazla oluyor Hatta ne kadar çok büyük sıkıntı gelirse mükâfat da o kadar fazla oluyor ve Allah dağına göre kar veriyor.ve Allah dağına göre kar veriyor. İyi insanlara daha çok sıkıntı veriyor. Derdi bitmez, bir sürü derdi sıkıntısı olur. İyi insanlara daha çok sıkıntı veriyor. Derdi bitmez, bir sürü derdi sıkıntısı olur. Yunus Emre'nin bir garip şiiri vardır, diyor ki; Kem dürür yoksulluktan nicelerin varlığı, Yunus Emre'nin bir garip şiiri vardır, diyor ki;

Kem dürür yoksulluktan nicelerin varlığı,

Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı. Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı.

Varlıktan [olan sıkıntı] yokluktan daha sıkıntılı bir durumdur; yani insanın varlığı var,Varlıktan [olan sıkıntı] yokluktan daha sıkıntılı bir durumdur; yani insanın varlığı var, her şeyi var ama gönlünde bir sıkıntı var, bir türlü gitmiyor. her şeyi var ama gönlünde bir sıkıntı var, bir türlü gitmiyor. Şöyle bir boş hayat… Elinde bir sürü nimet var, hayatın kıymeti yok.Şöyle bir boş hayat… Elinde bir sürü nimet var, hayatın kıymeti yok. Amerikalılardan birisi vardı, meşhur bir artistti, adını unuttum.Amerikalılardan birisi vardı, meşhur bir artistti, adını unuttum. Milyonlar kazanmış. Hayattan hiç tat almamaya başlamış. Binmiş arabasına son sürat… Milyonlar kazanmış. Hayattan hiç tat almamaya başlamış. Binmiş arabasına son sürat… Ondan sonra intihar etmiş. Hani bizim şu peşinde koştuğumuz para pul var ya, Ondan sonra intihar etmiş.

Hani bizim şu peşinde koştuğumuz para pul var ya,
yani onu kazanınca ne olacak? yani onu kazanınca ne olacak? Diyelim ki bir milyar da sana çıktı piyangodan, ne olacak? Acaba mutlu olacak mısın? Diyelim ki bir milyar da sana çıktı piyangodan, ne olacak? Acaba mutlu olacak mısın?

Hiç de öyle parayla ilgili değil bu mutluluk. Hiç de öyle parayla ilgili değil bu mutluluk.

Onun için bilin ki Allah'ın sevgili kullarına sıkıntı daha çok gelir. Onun için bilin ki Allah'ın sevgili kullarına sıkıntı daha çok gelir. Eyüp aleyhisselâm'ın sıkıntısı ve sıkıntıya sabrı ve kazandığı dereceler darb-ı mesel olmuştur. Eyüp aleyhisselâm'ın sıkıntısı ve sıkıntıya sabrı ve kazandığı dereceler darb-ı mesel olmuştur. Dillere destan olmuştur. Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki arkasından…Dillere destan olmuştur. Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki arkasından… Belâ gelir iyi kula, makbul kula. Ceza gelir.Belâ gelir iyi kula, makbul kula. Ceza gelir. Sıkıntı, üzüntü, musibet gelir ama arkasından mükâfat çok olacak. Sıkıntı, üzüntü, musibet gelir ama arkasından mükâfat çok olacak.

Şartı ne? Sabır. Sabrın da bir şartı var.Şartı ne?

Sabır. Sabrın da bir şartı var.
Ve's-sabru 'ınde sadmeti'l-'ûlâ. "Sabır, darbenin ilk geldiği zamanda olandır." Ve's-sabru 'ınde sadmeti'l-'ûlâ. "Sabır, darbenin ilk geldiği zamanda olandır." İlk anda sabredebildiği zaman sabrın mükâfatını alır. İlk anda sabredebildiği zaman sabrın mükâfatını alır.

İki gün geçmiş, tamam ben sabrediyorum… Hayır, sen sabretmedin.İki gün geçmiş, tamam ben sabrediyorum…

Hayır, sen sabretmedin.
Belâ geldiği zaman açtın ağzını yumdun gözünü, neler söyledin neler… Ne edepsiz laflar söyledin. Belâ geldiği zaman açtın ağzını yumdun gözünü, neler söyledin neler… Ne edepsiz laflar söyledin. Ne Allah'ın gücüne gidecek işler işledin. Ne acayip reaksiyonlar gösterdin. Ne Allah'ın gücüne gidecek işler işledin. Ne acayip reaksiyonlar gösterdin.

Hani nerede kaldı senin Müslümanlığın? Hiç sabretmedin. Neler neler söyledin. Hani nerede kaldı senin Müslümanlığın?

Hiç sabretmedin. Neler neler söyledin.

"Bula bula beni mi buldun yâ Rabbi!" Denir mi bu laf? Olacak iş mi? Neler duyuyoruz… "Bula bula beni mi buldun yâ Rabbi!"

Denir mi bu laf? Olacak iş mi? Neler duyuyoruz…

Allah musibet vermesin. Biz sabır edecek bir hal geldiği zaman da dilimizi bozdurmasın,Allah musibet vermesin. Biz sabır edecek bir hal geldiği zaman da dilimizi bozdurmasın, edepsizliğe düşürmesin bizi. edepsizliğe düşürmesin bizi.

"Biraz laflar geveledim eveledim de biraz saçmaladım, kabul ediyorum."Biraz laflar geveledim eveledim de biraz saçmaladım, kabul ediyorum. İki gün sonra yola geldim." Geçmiş ola artık! Sen o sabırdan ecir alamazsın.İki gün sonra yola geldim."

Geçmiş ola artık! Sen o sabırdan ecir alamazsın.
Darbe "küt!" diye çarptığı zaman sabredebilseydin o zaman ecri alacaktın. Darbe "küt!" diye çarptığı zaman sabredebilseydin o zaman ecri alacaktın.

Peygamber Efendimiz bir kadının yanından geçiyor, yanında sahabesi var. Peygamber Efendimiz bir kadının yanından geçiyor, yanında sahabesi var. Kadın saçını başını yoluyor, bir felakete uğramış. Feryat figan, bağırma çağırma, ileri geri… Kadın saçını başını yoluyor, bir felakete uğramış. Feryat figan, bağırma çağırma, ileri geri… Yanına kadar gitmiş Peygamber Efendimiz, buyurmuş ki: Yanına kadar gitmiş Peygamber Efendimiz, buyurmuş ki:

"Ya hatun! Sabır ilk darbe geldiği zaman olur." "Ey filanca.." demiş."Ya hatun! Sabır ilk darbe geldiği zaman olur."

"Ey filanca.." demiş.
"Sen benim başıma ne belalar geldiğini, ne büyük sıkıntılara uğradığımdan haberdar mısın? "Sen benim başıma ne belalar geldiğini, ne büyük sıkıntılara uğradığımdan haberdar mısın? Aklın başında mı? Nedir, nasıl söylüyorsun bunu?" Neler dediyse… Aklın başında mı? Nedir, nasıl söylüyorsun bunu?" Neler dediyse…

Efendimiz bakmış ki laf anlayacak hali yok; sessizce yürüyüp geçmiş gitmiş. Efendimiz bakmış ki laf anlayacak hali yok; sessizce yürüyüp geçmiş gitmiş. Arkadan sahabesinden, o gruptan olan birisi gelmiş, kadına demiş ki; Arkadan sahabesinden, o gruptan olan birisi gelmiş, kadına demiş ki;

"Seninle konuşan bu zât-ı muhteremin kim olduğundan haberin var mı?" "Seninle konuşan bu zât-ı muhteremin kim olduğundan haberin var mı?"

"Yoo!" demiş. "Bu, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem." "Yoo!" demiş.

"Bu, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem."

"Yaa! Öyle mi..." Peşinden koşmuş hemen, koşmuş yetişmiş; "Yaa! Öyle mi..." Peşinden koşmuş hemen, koşmuş yetişmiş;

"Yâ Resûlallah! Kusura bakma; edepsizlik ettim, "Yâ Resûlallah! Kusura bakma; edepsizlik ettim, sizin Peygamber Efendimiz olduğunuzu bilememişim, bilemedim.sizin Peygamber Efendimiz olduğunuzu bilememişim, bilemedim. Ondan böyle söyledim." Diyor ki; Ondan böyle söyledim." Diyor ki;

"Sabır ilk darbe vurduğu zamandır." Yani sonra kıymeti kalmaz. "Sabır ilk darbe vurduğu zamandır." Yani sonra kıymeti kalmaz. Ondan sonra sabreder ama imtihan orada işte! Tam, tam o anda. Ondan sonra sabreder ama imtihan orada işte! Tam, tam o anda.

Onun için muhterem kardeşlerim! Azmimizi, irademizi, içimizi terbiye edeceğiz. Onun için muhterem kardeşlerim!

Azmimizi, irademizi, içimizi terbiye edeceğiz.
Çelik gibi olacak içimiz. Musibet gelse bile sapasağlam duracağız.Çelik gibi olacak içimiz. Musibet gelse bile sapasağlam duracağız. Yani böyle dalganın gelip de dalga kırana çarpıp dağılıp gittiği gibi Yani böyle dalganın gelip de dalga kırana çarpıp dağılıp gittiği gibi veyahut geminin böyle dalgaları yara yara gittiği gibi biz böyle müstakim yolumuzda veyahut geminin böyle dalgaları yara yara gittiği gibi biz böyle müstakim yolumuzda öyle hiç şey yapmadan gideceğiz. öyle hiç şey yapmadan gideceğiz. Yoksa o darbeden küt bu tarafa git, bu darbeden küt bu tarafa gel, olmaz. Ayakta duramıyor, olmaz. Yoksa o darbeden küt bu tarafa git, bu darbeden küt bu tarafa gel, olmaz. Ayakta duramıyor, olmaz.

Allah'tan âfiyet isteyiniz. Allah'tan istediğiniz zaman âfiyet isteyiniz.Allah'tan âfiyet isteyiniz. Allah'tan istediğiniz zaman âfiyet isteyiniz. Çünkü âfiyet hem hastalıklardan berî olmak mânasını ifade eder hem de belalardan esen olmakÇünkü âfiyet hem hastalıklardan berî olmak mânasını ifade eder hem de belalardan esen olmak mânasını ifade eder. mânasını ifade eder. Hem ruhun şen, hem bedenin şen. Afiyet isteyiniz. Ama Allah bir belâ vermişse ki verir…Hem ruhun şen, hem bedenin şen. Afiyet isteyiniz. Ama Allah bir belâ vermişse ki verir… Bu dünya imtihan dünyasıdır, olabilir. Dünyada hiç insan ölmese dünyada oturacak yer kalmazdı.Bu dünya imtihan dünyasıdır, olabilir. Dünyada hiç insan ölmese dünyada oturacak yer kalmazdı. Yaşlılar ölür, geride kalanlar büyür, elbet insanın bir sevdiği kimse âhirete göçer.Yaşlılar ölür, geride kalanlar büyür, elbet insanın bir sevdiği kimse âhirete göçer. Bazen kazanır, bazen ziyan eder. Bazen bir kaza gelir. Bazen kazanır, bazen ziyan eder. Bazen bir kaza gelir. Yani bazen sel felaketi, bazen kar felaketi olur, şu olur bu olur, ne yapalım...Yani bazen sel felaketi, bazen kar felaketi olur, şu olur bu olur, ne yapalım... Mevlamız, Rabbimiz imtihan ediyor bizleri. Hepsi insanoğlu için. Ne yapacak insan? Mevlamız, Rabbimiz imtihan ediyor bizleri. Hepsi insanoğlu için.

Ne yapacak insan?

Kendinden daha kötü durumda olan insanlara bakacak, haline hamdedecek. Kendinden daha kötü durumda olan insanlara bakacak, haline hamdedecek. "Evet benim bir sıkıntım var ama elhamdülillah vücudum sıhhatte, afiyette. "Evet benim bir sıkıntım var ama elhamdülillah vücudum sıhhatte, afiyette. Bak şu kardeşimin ayakları tutmuyor, bakacak kimsesi yok, kazancı yok, maaşı da yok. Bak şu kardeşimin ayakları tutmuyor, bakacak kimsesi yok, kazancı yok, maaşı da yok. Benim hiç olmazsa emekli maaşım var…" neyse yani... Benim hiç olmazsa emekli maaşım var…" neyse yani... Böyle bir kendisinin avantajlarını düşünecek, kendisinden daha dertli, daha belalı insanlara bakacak,Böyle bir kendisinin avantajlarını düşünecek, kendisinden daha dertli, daha belalı insanlara bakacak, "Benim halime hamdolsun." diyecek."Benim halime hamdolsun." diyecek. Bu bir teselli vesilesi olur. Sonra insan sabrettiği zaman çok sevap alır arkasından. Bu bir teselli vesilesi olur. Sonra insan sabrettiği zaman çok sevap alır arkasından. O da değişir. İstesen de durmaz zaten. Dünyanın işi değişmektir.O da değişir. İstesen de durmaz zaten. Dünyanın işi değişmektir. Bir hal üzere durmaz. Bir zamanın zengini bir zaman sonra fakir olur.Bir hal üzere durmaz. Bir zamanın zengini bir zaman sonra fakir olur. Bir zamanın fakiri sonra zengin olur. Sıhhatli, hasta olur. Güzel, çirkinleşir.Bir zamanın fakiri sonra zengin olur. Sıhhatli, hasta olur. Güzel, çirkinleşir. Genç, ihtiyarlar. Değişir bu. Daima değişir. Sabretmek lazım.Genç, ihtiyarlar. Değişir bu. Daima değişir. Sabretmek lazım. "Sabır ilk darbenin geldiği zamandadır." Ve innellâhe izâ ehabbe kavmen ibtelâhüm. "Sabır ilk darbenin geldiği zamandadır."

Ve innellâhe izâ ehabbe kavmen ibtelâhüm.
"Allah bir kavmi severse onları müptela eder." "Allah bir kavmi severse onları müptela eder." Belalara uğratır, imtihan eder, sıkıntılara düşürür. Sevdiği kavmi, sevdiği insanı… Belalara uğratır, imtihan eder, sıkıntılara düşürür. Sevdiği kavmi, sevdiği insanı…

Rahmetli büyüklerimiz anlatırdı. Rahmetli büyüklerimiz anlatırdı. Çok velî makbul kullardan birisi, ömrünün âhirinde vefat edecek.Çok velî makbul kullardan birisi, ömrünün âhirinde vefat edecek. En son anda boğazı kurumuş. "Bana bir bardak su getirin!" diyebilmiş.En son anda boğazı kurumuş. "Bana bir bardak su getirin!" diyebilmiş. Suyu getirmişler, tam içecek… Allah bir melek göndermiş, bir çarptırtmış kanadını melek,Suyu getirmişler, tam içecek… Allah bir melek göndermiş, bir çarptırtmış kanadını melek, su bardağı dökülmüş, içememiş. su bardağı dökülmüş, içememiş. O sırada da ruhunu teslim etmiş adamcağız. Suyu da içememiş yani. O sırada da ruhunu teslim etmiş adamcağız. Suyu da içememiş yani.

Öbür taraftan Allah'ın düşmanı, azılı bir kâfir, o ölecek.Öbür taraftan Allah'ın düşmanı, azılı bir kâfir, o ölecek. O mevsimde olmayacak olan bir meyve istemiş canı.O mevsimde olmayacak olan bir meyve istemiş canı. Diyelim ki yaz gününde kış meyvesini istemiş veyahut o beldede olmayacak bir meyve istemiş. Diyelim ki yaz gününde kış meyvesini istemiş veyahut o beldede olmayacak bir meyve istemiş. Aman getirin buna yetiştirin diye emir olmuş.Aman getirin buna yetiştirin diye emir olmuş. Melekler getirmişler, onu da zıkkımlanmış, onu yemiş öyle ölmüş. Melekler getirmişler, onu da zıkkımlanmış, onu yemiş öyle ölmüş.

O zamanın peygamberlerinden bir tanesi demiş; "Yâ Rabbi! Ben bu işi hiç anlayamadım. O zamanın peygamberlerinden bir tanesi demiş;

"Yâ Rabbi! Ben bu işi hiç anlayamadım.
O sevgili kuluna bir su içirmedin, bu düşmanına ta nerelerden meyve tedarik oldu getirildi,O sevgili kuluna bir su içirmedin, bu düşmanına ta nerelerden meyve tedarik oldu getirildi, onu da zıkkımlandı." Demiş; onu da zıkkımlandı." Demiş;

"Onun cennette bir derece daha yükselmesini istedim."Onun cennette bir derece daha yükselmesini istedim. Bunun da cehennemden bir derece daha çukura düşmesini istedim." Bunun da cehennemden bir derece daha çukura düşmesini istedim."

İşte böyle. Bu dünyanın işleri böyle biraz Allah'ın kanunu biraz acayip.İşte böyle. Bu dünyanın işleri böyle biraz Allah'ın kanunu biraz acayip. Sevdiği kulu iptilalara uğratır.Sevdiği kulu iptilalara uğratır. Sıkıntı gelir; malına gelir, bedenine gelir, çoluk çocuğuna gelebilir.Sıkıntı gelir; malına gelir, bedenine gelir, çoluk çocuğuna gelebilir. Sabreder, "Yâ Rabbi, bunu sen yaptın, şifa isterim. Yâ Rabbi, beni kurtar yâ Rabbi…" diye dua eder. Sabreder, "Yâ Rabbi, bunu sen yaptın, şifa isterim. Yâ Rabbi, beni kurtar yâ Rabbi…" diye dua eder. Dua ettikçe samimiyeti artar, kulluğu ilerler, duasının kabul olduğunu gördükçe derecesi, Dua ettikçe samimiyeti artar, kulluğu ilerler, duasının kabul olduğunu gördükçe derecesi, yakîninin derecesi artar. yakîninin derecesi artar. Eh Allah'ın sevgili kullarından olur gider. Eh Allah'ın sevgili kullarından olur gider.

Fe-men radiye fe-lehü'r-rıdâ. "Allah müptela ettiği zaman, razı gelene Allah'tan da rıza olur."Fe-men radiye fe-lehü'r-rıdâ. "Allah müptela ettiği zaman, razı gelene Allah'tan da rıza olur." Allah'ın rızası gelir. "Bu kulum benim sıkıntılarıma dişini sıktı, sabretti, bir şey demedi.Allah'ın rızası gelir. "Bu kulum benim sıkıntılarıma dişini sıktı, sabretti, bir şey demedi. Ben de ondan hoşnudum, razıyım. O benim hükmüme razı geldi, ben de o kulumu sevdim. Ben de ondan hoşnudum, razıyım. O benim hükmüme razı geldi, ben de o kulumu sevdim. Ben de ondan hoşnut, razı oldum." buyurur Allahu Teâlâ hazretleri. Ben de ondan hoşnut, razı oldum." buyurur Allahu Teâlâ hazretleri.

Ve men sahita fe-lehü's. Ve men sahita fe-lehü's. "Kim de kızarsa, bu da mı gelecekti başıma, bilmem ne diye feveran eder de isyan ederse"Kim de kızarsa, bu da mı gelecekti başıma, bilmem ne diye feveran eder de isyan ederse ona da Allah'ın gazabı, kızgınlığı gelir." ona da Allah'ın gazabı, kızgınlığı gelir."

Rabbimiz imtihanlara uğratmasın, zayıf kullarız, halimiz ortada. İlkokul talebesi gibiyiz.Rabbimiz imtihanlara uğratmasın, zayıf kullarız, halimiz ortada. İlkokul talebesi gibiyiz. Öyle yüksek imtihanları nasıl başaracağız… Bize kolay sorular sorsun Rabbimiz.Öyle yüksek imtihanları nasıl başaracağız… Bize kolay sorular sorsun Rabbimiz. Kolaylıkla şöyle onları cevaplandırmak nasip eylesin. İnne 'aleyke's-selâm Kolaylıkla şöyle onları cevaplandırmak nasip eylesin.

İnne 'aleyke's-selâm
tahiyyetü'l-mevtâ izâ lekıye ehadüküm ehâhu fe'l-yekul esselâmü 'aleykümtahiyyetü'l-mevtâ izâ lekıye ehadüküm ehâhu fe'l-yekul esselâmü 'aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtuhû. ve rahmetullâhi ve berekâtuhû.

Üçüncü hadîs-i şerîf selamlaşmayla ilgili geldi. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Üçüncü hadîs-i şerîf selamlaşmayla ilgili geldi. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Ve aleyke's-selâm, tahiyyetü'l mevtâ'dır. Ve aleyke's-selâm, tahiyyetü'l mevtâ'dır. Yani "Bir kimseye aleykesselâm diye bu tarzda selam verirsen bu ölülerin selamıdır."Yani "Bir kimseye aleykesselâm diye bu tarzda selam verirsen bu ölülerin selamıdır." Ölülerin selamıdır. Doğru selamlaşma nasıl olacak? İzâ lekıye ehadüküm ehâhu.Ölülerin selamıdır.

Doğru selamlaşma nasıl olacak?

İzâ lekıye ehadüküm ehâhu.
"Sizden biriniz bir müslüman kardeşiyle karşılaştığı zaman desin ki:" "Sizden biriniz bir müslüman kardeşiyle karşılaştığı zaman desin ki:" Esselâmu aleyküm "Allah'ın selâmı sizlerin üzerinize olsun." Esselâmu aleyküm "Allah'ın selâmı sizlerin üzerinize olsun." Ve rahmetullâhi ve berakâtuhû. "Ve rahmeti de bereketi de üzerinize olsun." diyeVe rahmetullâhi ve berakâtuhû. "Ve rahmeti de bereketi de üzerinize olsun." diye çoğul sigasıyla söylesin. Yani "Senin üzerine olsun." diye değil de çoğul sigasıyla söylesin. Yani "Senin üzerine olsun." diye değil de "Sizin üzerinize olsun." denilecek. Tabii burada bütün müslümanlara dua var. "Sizin üzerinize olsun." denilecek. Tabii burada bütün müslümanlara dua var.

Şimdi Peygamber Efendimiz'in bir hadîs-i şerîfinden biliyoruz ki, Şimdi Peygamber Efendimiz'in bir hadîs-i şerîfinden biliyoruz ki, benim tahminime göre böyle buyurmasının sebebini ben kendi aklımca izah etmeye çalışayım. benim tahminime göre böyle buyurmasının sebebini ben kendi aklımca izah etmeye çalışayım. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; "Müslümanın müslüman kardeşine onun olmadığı bir yerde,Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

"Müslümanın müslüman kardeşine onun olmadığı bir yerde,
gıyabında yaptığı dua reddolmaz." gıyabında yaptığı dua reddolmaz." Müslümanın müslümana yüzüne karşı değil, gıyabında yaptığı dua reddolmaz.Müslümanın müslümana yüzüne karşı değil, gıyabında yaptığı dua reddolmaz. "Bak, bu gösteriş için yapmıyor bu duayı, kendisi olmadığı halde karşısında yine yaptı duayı." "Bak, bu gösteriş için yapmıyor bu duayı, kendisi olmadığı halde karşısında yine yaptı duayı." diye herhalde oradan kabul ediyor. diye herhalde oradan kabul ediyor. Gıyabında yapılan dua makbuldür. Müslümanın müslüman kardeşine duası makbuldür. Gıyabında yapılan dua makbuldür. Müslümanın müslüman kardeşine duası makbuldür. Şimdi muhataba dua ediyoruz. Biz şimdi aleykesselâm diyoruz.Şimdi muhataba dua ediyoruz. Biz şimdi aleykesselâm diyoruz. "Sana selam olsun." diyoruz. Muhatabımız o başka..."Sana selam olsun." diyoruz. Muhatabımız o başka... Ama aleykümüsselâm deyince hem karşımızdakine hem de daha başka kimselere de dua gitmiş oluyor.Ama aleykümüsselâm deyince hem karşımızdakine hem de daha başka kimselere de dua gitmiş oluyor. Allahuâlem oradan kabul oluyor; Allahuâlem oradan kabul oluyor; o zaman selam ve esenlik dünyada âhirette selamet tahakkuk ediyor. o zaman selam ve esenlik dünyada âhirette selamet tahakkuk ediyor.

Bu bakımdan, selâmı bu tarzda yapmaya gayret edin: Bu bakımdan, selâmı bu tarzda yapmaya gayret edin: Esselâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berakâtühû. Üçünü de söylemek iyi olur. Esselâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berakâtühû. Üçünü de söylemek iyi olur. Bir söylerseniz 10, iki söylerseniz 20, üç söylerseniz 30 hasene kazanırsınız. Bir söylerseniz 10, iki söylerseniz 20, üç söylerseniz 30 hasene kazanırsınız. Söylemenin miktarına göre sevap çok olur. Söylemenin miktarına göre sevap çok olur.

Muhterem kardeşlerim! Tabii arada söylenecek çok sözler olabilir. Muhterem kardeşlerim!

Tabii arada söylenecek çok sözler olabilir.
Onları bazen atlıyorum bazen de sonradan hatırıma geliyor. Onları bazen atlıyorum bazen de sonradan hatırıma geliyor.

Bu selam, kuru bir laftan ibaret değildir. Bu selamın çok derin mânası vardır. Bu selam, kuru bir laftan ibaret değildir. Bu selamın çok derin mânası vardır. Esselâmu aleyküm, yani "Selamet senin üzerine olsun." Esselâmu aleyküm, yani "Selamet senin üzerine olsun." "Allah'ın selâmı dünyada âhirette senin üzerine olmuş olsun." diye "Allah'ın selâmı dünyada âhirette senin üzerine olmuş olsun." diye onun hayrını iyiliğini murat ediyorsun. onun hayrını iyiliğini murat ediyorsun. Hocamız şöyle anlatırdı; Hocamız şöyle anlatırdı;

Şimdi bir kardeşin suya düşmüş, kuyuya düşmüş, havuza düşmüş olsa, boğulacak, kanala düşmüş;Şimdi bir kardeşin suya düşmüş, kuyuya düşmüş, havuza düşmüş olsa, boğulacak, kanala düşmüş; sen de onu görüyorsun, yanından geçiyorsun; sen de onu görüyorsun, yanından geçiyorsun;

Esselâmü aleyküm desen geçsen olur mu? Olmaz.Esselâmü aleyküm desen geçsen olur mu?

Olmaz.
Orada selam diliyorsun, selametliğine çalışmıyorsun. Boğulacak adam. Orada selam diliyorsun, selametliğine çalışmıyorsun. Boğulacak adam. Yaa uzat elini, asıl selam şimdi orada elini uzatmak. Uzat elini. "Tut elimi kardeşim." de,Yaa uzat elini, asıl selam şimdi orada elini uzatmak. Uzat elini. "Tut elimi kardeşim." de, çek oradan çıkar.çek oradan çıkar. Yani selametini candan istemesi lazım. Karışımızdaki insanın esen olmasını,Yani selametini candan istemesi lazım. Karışımızdaki insanın esen olmasını, iyi hoş halle olmasını candan istemek lazım.iyi hoş halle olmasını candan istemek lazım. Lafta bırakmamak lazım. Lafta bırakmamak lazım.

Kardeşimize selam verdiğimiz zaman onu ihtiyacını şöyle bir dikkat nazariyle bakalım, Kardeşimize selam verdiğimiz zaman onu ihtiyacını şöyle bir dikkat nazariyle bakalım, ihtiyacı neyse onu karşılamaya çalışalım. ihtiyacı neyse onu karşılamaya çalışalım. Lafta bırakmayalım. Bu sevgileri güzel yapmanın çok mükâfatı vardır ama Lafta bırakmayalım. Bu sevgileri güzel yapmanın çok mükâfatı vardır ama bilmiyorum o hadîs-i şerîf aşağıda yetişecek mi yetişmeyecek mi?bilmiyorum o hadîs-i şerîf aşağıda yetişecek mi yetişmeyecek mi? Fakat çok mükâfatı vardır. Biz aramızdaki bu sevgileri, Fakat çok mükâfatı vardır. Biz aramızdaki bu sevgileri, hadîs-i şerîflerde belirtilen tarza samimi hâle getirebilsek kurtuluruz.hadîs-i şerîflerde belirtilen tarza samimi hâle getirebilsek kurtuluruz. Yani dünya kurtuluşu ne olacak, 70-80 yıllık ömür de, âhirette de kurtuluruz. Yani dünya kurtuluşu ne olacak, 70-80 yıllık ömür de, âhirette de kurtuluruz. Onun için bu sevgiyi mükemmel yapmaya gayret edeceğiz inşaallah. Onun için bu sevgiyi mükemmel yapmaya gayret edeceğiz inşaallah.

Dördüncü hadîs-i şerîf cehennemle ilgili.Dördüncü hadîs-i şerîf cehennemle ilgili. O da Tirmizî'de hasenün sahîhun diye bildirilmiş bir hadîs-i şerîf. O da Tirmizî'de hasenün sahîhun diye bildirilmiş bir hadîs-i şerîf.

İnne ğılaza cild'l-kâfiri's-neyni ve erba'îne zirâ'an bi-zirâ'i'l-cebbâri ve inne dırsahû mislü uhudin ve İnne ğılaza cild'l-kâfiri's-neyni ve erba'îne zirâ'an bi-zirâ'i'l-cebbâri ve inne dırsahû mislü uhudin ve inne meclisehû min cehenneme mâ beyne mekkete ve'l-medînete. inne meclisehû min cehenneme mâ beyne mekkete ve'l-medînete.

Cehennemde her şeyin ebadı büyüyecek. Ölçüleri büyüyecek, azametlenecek. Cehennemde her şeyin ebadı büyüyecek. Ölçüleri büyüyecek, azametlenecek. Peygamber Efendimiz bu sahih, hasen hadîs-i şerîfte buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz bu sahih, hasen hadîs-i şerîfte buyuruyor ki;

"Kâfirin derisinin kalınlığı, kâfirin derisinin cildinin kalınlığı cehennemde 42 zirâ olacak." "Kâfirin derisinin kalınlığı, kâfirin derisinin cildinin kalınlığı cehennemde 42 zirâ olacak." 42 zirâ. Zirâ "bir kol boyu" demektir, herhalde "altmış küsur santim" filan olsa gerek.42 zirâ. Zirâ "bir kol boyu" demektir, herhalde "altmış küsur santim" filan olsa gerek. Allahuâlem. "Ama dünya zirâiyle değil, bir zirâ-i Cebbâr, Cebbâr olan Allahu Teâlâ hazretlerininAllahuâlem. "Ama dünya zirâiyle değil, bir zirâ-i Cebbâr, Cebbâr olan Allahu Teâlâ hazretlerinin ölçüsü olan zirâ ile sadece derisinin kalınlığı 42 zira olacak …" ölçüsü olan zirâ ile sadece derisinin kalınlığı 42 zira olacak …" Kâfir büyüyecek, yani cehennemde öyle azabı çok görsün; bütün vechelerinden,Kâfir büyüyecek, yani cehennemde öyle azabı çok görsün; bütün vechelerinden, bütün satıhlarından görsün diye. bütün satıhlarından görsün diye.

Ve inne dırsahû mislü uhidin. "Ağzındaki bir azı dişi, Uhud Dağı kadar büyük olacak." Ve inne dırsahû mislü uhidin. "Ağzındaki bir azı dişi, Uhud Dağı kadar büyük olacak." Ve inne meclîsehû min cehennem. "Cehennemdeki oturak yeri, oturduğu yer..." Ve inne meclîsehû min cehennem. "Cehennemdeki oturak yeri, oturduğu yer..." Mâ beyne mekkete ve'l-medîneh. "Mekke ile Medine arası kadar büyük olacak." Mâ beyne mekkete ve'l-medîneh. "Mekke ile Medine arası kadar büyük olacak."

Koca, azametli bir şey olacak. Her tarafından cayır cayır yanacak.Koca, azametli bir şey olacak. Her tarafından cayır cayır yanacak. Katranların, azapların, felaketlerin içinde, bir alâmet, bir şey olacak yani. Katranların, azapların, felaketlerin içinde, bir alâmet, bir şey olacak yani.

Allah cehenneminden âzat eylesin, lütfu ile cennetine dahil eylesin. Allah cehenneminden âzat eylesin, lütfu ile cennetine dahil eylesin. Hem de ilk girenlerle... Hem de ilk girenlerle...

İnne fâtımete ahsanet fercehâ fe-harramehallâhu ve zürriyyetehâ 'ale'n-nâri. İnne fâtımete ahsanet fercehâ fe-harramehallâhu ve zürriyyetehâ 'ale'n-nâri.

Taberanî'den ve daha başka kaynaklardan, Müstedrek'ten, Taberanî'den ve daha başka kaynaklardan, Müstedrek'ten, Ebû Zer radıyallahu anh rivayet etmiş, oralara kaydedilmişEbû Zer radıyallahu anh rivayet etmiş, oralara kaydedilmiş ve Müstedrek'te bu hadîs-i şerîfe sahîhun denmiş.ve Müstedrek'te bu hadîs-i şerîfe sahîhun denmiş. İbnü'l-Cevzî de mevzû demiş. İbnü'l-Cevzî de mevzû demiş.

Fâtıma, Peygamber Efendimiz'in mübarek kızı. Fâtıma, Peygamber Efendimiz'in mübarek kızı. "Fâtıma, ahsenet fercehâ Meryem validemiz gibi haysiyetini şerefini, ırzını, "Fâtıma, ahsenet fercehâ Meryem validemiz gibi haysiyetini şerefini, ırzını, namusunu en güzel tarzda korudu."namusunu en güzel tarzda korudu." Fe-harremehallâhu. "Allah onu haram kıldı." Fe-harremehallâhu. "Allah onu haram kıldı." Ve zürriyetehâ. "Ve ondan gelen neslini haram kıldı." 'Ale'n-nâr. "Cehenneme." Ve zürriyetehâ. "Ve ondan gelen neslini haram kıldı." 'Ale'n-nâr. "Cehenneme."

Yani o güzel ahlâkı sebebiyle, o namusta timsal olma derecede yüksekliği,Yani o güzel ahlâkı sebebiyle, o namusta timsal olma derecede yüksekliği, paklığı sebebiyle lakabı Fâtıma el-Betül'dür.paklığı sebebiyle lakabı Fâtıma el-Betül'dür. Meryem validemizin de lakabı Betül'dür.Meryem validemizin de lakabı Betül'dür. Allah hem Fâtıma validemizi hem de zürriyetini cehenneme haram kıldı,Allah hem Fâtıma validemizi hem de zürriyetini cehenneme haram kıldı, yani onun soyundan gelen pak nesep, seyitler, şerifler cehennemde yanmayacak. yani onun soyundan gelen pak nesep, seyitler, şerifler cehennemde yanmayacak.

Şimdi kaynaklarda bir tanesinde sahih diyor, Şimdi kaynaklarda bir tanesinde sahih diyor, İbnü'l-Cevzî isimli alim de -o Hanbelî alimlerindendir.İbnü'l-Cevzî isimli alim de -o Hanbelî alimlerindendir. Biraz da aşırıdır. Tarihte yazıldığına göre kaşları çatıkca bir adamdır.Biraz da aşırıdır. Tarihte yazıldığına göre kaşları çatıkca bir adamdır. - bu hadise mevzû demiş.- bu hadise mevzû demiş. Ama Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin hocamız da arkasında diyor ki;Ama Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin hocamız da arkasında diyor ki; "Böyle demiştir ama velem yusib isabet etmemiştir, doğru söylememiştir." diyor. "Böyle demiştir ama velem yusib isabet etmemiştir, doğru söylememiştir." diyor. Yani "Haklı değildir sözü. Şahitleri var bu işin, başka yerden delilleri var." diyor. Yani "Haklı değildir sözü. Şahitleri var bu işin, başka yerden delilleri var." diyor. Elbette Peygamber Efendimiz'in o mübarek pâkize kızı cennete girecek, Elbette Peygamber Efendimiz'in o mübarek pâkize kızı cennete girecek, cennet hatunlarının efendilerinden olacak. Zürriyeti de tabii, o yolda yürüyenler de öyle… cennet hatunlarının efendilerinden olacak. Zürriyeti de tabii, o yolda yürüyenler de öyle…

İnne fücûra'l-mer'eti'l-fâcirati ke-fucûri elfi fâcirin ve inne İnne fücûra'l-mer'eti'l-fâcirati ke-fucûri elfi fâcirin ve inne berra'l-mer'eti'l mü'mineti ke-'ameli seb'îne sıddîkan. berra'l-mer'eti'l mü'mineti ke-'ameli seb'îne sıddîkan.

İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan. İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan. Kadının iyi olmasının faydasını ve kötü olmasının felaketini anlatan bir hadîs-i şerîf.Kadının iyi olmasının faydasını ve kötü olmasının felaketini anlatan bir hadîs-i şerîf. Efendimiz buyuruyor ki; İnne fücûra'l-mer'eti'l-fâcirati.Efendimiz buyuruyor ki;

İnne fücûra'l-mer'eti'l-fâcirati.
"Fâcire bir kadının fısk u fücûru..." "Fâcire bir kadının fısk u fücûru..."

Yani kötü huylu edepsiz bir kadının edepsizliği, günahkârlığı ne gibidir? Yani kötü huylu edepsiz bir kadının edepsizliği, günahkârlığı ne gibidir?

Ke-fucûri elfi fâcirin. "Erkeklerden bin tane fâcirin fısk u fücûru kadar şiddetlidir." Ke-fucûri elfi fâcirin. "Erkeklerden bin tane fâcirin fısk u fücûru kadar şiddetlidir." Onun bir tanesi, bin tane erkeğin yapamadığı fısk u fücûru meydana getirir.Onun bir tanesi, bin tane erkeğin yapamadığı fısk u fücûru meydana getirir. Kadın kötü oldu mu mahvolur cemiyetler. Kadın namussuz, kadın edepsiz,Kadın kötü oldu mu mahvolur cemiyetler. Kadın namussuz, kadın edepsiz, kadın arsız yüzsüz oldu mu cemiyet gider.kadın arsız yüzsüz oldu mu cemiyet gider. Bin tane erkeğin yapamadığı kötülüğü yapar. Bin tane erkeğin yapamadığı kötülüğü yapar. O derecede kötü olur. Buna mukabil, aksine; Ve inne berre'l-mü'mineti. O derecede kötü olur. Buna mukabil, aksine;

Ve inne berre'l-mü'mineti.
"Mü'min bir hatun kişinin de salâh-ı hali, iyi halli olması, ehl-i nâmus olması, "Mü'min bir hatun kişinin de salâh-ı hali, iyi halli olması, ehl-i nâmus olması, hayırsever iyi bir kadın olması." Ke-'ameli seb'îne sıddîkan.hayırsever iyi bir kadın olması." Ke-'ameli seb'îne sıddîkan. "Yetmiş Ebû Bekr-i Sıddîk gibi sıddîkın ameli gibidir." O kadar kıymetlidir. "Yetmiş Ebû Bekr-i Sıddîk gibi sıddîkın ameli gibidir." O kadar kıymetlidir.

O halde bizim elimizi kolumuzu sıvayıp bu kadınların böyle ehl-i nâmus, hayırhâh, O halde bizim elimizi kolumuzu sıvayıp bu kadınların böyle ehl-i nâmus, hayırhâh, hayırsever insanlar olarak yetişmesine koşmamız gerekiyor.hayırsever insanlar olarak yetişmesine koşmamız gerekiyor. Eğer bir kötü kadın kaçırırsak elimizden, iyi yetiştiremeyip de elimizin kolumuzun arasındanEğer bir kötü kadın kaçırırsak elimizden, iyi yetiştiremeyip de elimizin kolumuzun arasından sıyrılır da çamura düşerse bir kötü kadın, bin erkeğin yapamadığı kötülüğü yapar. sıyrılır da çamura düşerse bir kötü kadın, bin erkeğin yapamadığı kötülüğü yapar.

Yapar mı? Yapar. Bi't-tecrübe, [tecrübeyle] sabit. Yapar mı?

Yapar. Bi't-tecrübe, [tecrübeyle] sabit.
Bizim şimdi şu asrımızda işte gazetelere bakın, işte bilmem nelere bakın. Bizim şimdi şu asrımızda işte gazetelere bakın, işte bilmem nelere bakın. Hele Allah bir de güzellik vermişse milyon kere kötülük yapar. Hele Allah bir de güzellik vermişse milyon kere kötülük yapar. Bu bütün güzelliğini açar, gazetelerde mal bulmuş mağribî gibi onun müstehcen resimlerini Bu bütün güzelliğini açar, gazetelerde mal bulmuş mağribî gibi onun müstehcen resimlerini basmakta yarışırlar.basmakta yarışırlar. Evet gecede 60 milyon, 80 milyon alır ama âhirette hava alır. Bu dünyada alır... Evet gecede 60 milyon, 80 milyon alır ama âhirette hava alır. Bu dünyada alır... Bu dünyadan firavunlar geldi geçti, elinin altında hazineler vardı.Bu dünyadan firavunlar geldi geçti, elinin altında hazineler vardı. Karunlar hazinelerinin anahtarlarını bir grup insan ıhlaya ıhlaya taşırdı.Karunlar hazinelerinin anahtarlarını bir grup insan ıhlaya ıhlaya taşırdı. Ziynetiyle kavminin karşısına çıktığı zaman; Ziynetiyle kavminin karşısına çıktığı zaman;

"Ah ah! Keşke bizim de halimiz Karun gibi olsa.." diye böyle gözleri afallamıştı,"Ah ah! Keşke bizim de halimiz Karun gibi olsa.." diye böyle gözleri afallamıştı, Karun'un şatafatından, şâşaasından. Ertesi gün Allah yerin dibine batırdığı zaman; Karun'un şatafatından, şâşaasından. Ertesi gün Allah yerin dibine batırdığı zaman;

"Oo! Allah demek ki zâlim kimselere felah vermiyormuş, iflah etmiyormuş zâlimleri demek ki... "Oo! Allah demek ki zâlim kimselere felah vermiyormuş, iflah etmiyormuş zâlimleri demek ki... Aman aman vazgeçtim!" dediler. Karun'un yerin dibine geçirildiğini görünce o zaman; Aman aman vazgeçtim!" dediler. Karun'un yerin dibine geçirildiğini görünce o zaman;

"Vay!.." dediler, bir gün önce onun yerine olmayı temenni edenler öyle dediler. "Vay!.." dediler, bir gün önce onun yerine olmayı temenni edenler öyle dediler.

Bu paraların kıymeti yoktur. Gözümüzün doyması lazım. Para, para, para, para… Bu paraların kıymeti yoktur. Gözümüzün doyması lazım. Para, para, para, para… Yani herkesin bu devirde aklı fikri para... Ya bu paranın bir gün beş para etmediğini anlamak lazım.Yani herkesin bu devirde aklı fikri para... Ya bu paranın bir gün beş para etmediğini anlamak lazım. Paradan kıymetli şeyler olduğunu anlamak lazım. Evinde yiyecek zeytini olmayan insan,Paradan kıymetli şeyler olduğunu anlamak lazım. Evinde yiyecek zeytini olmayan insan, gazetenin köşesinde bir kadının ahlâkını, ırzını, haysiyetini,gazetenin köşesinde bir kadının ahlâkını, ırzını, haysiyetini, namusunu sattığı zaman şu kadar milyon aldığını bütün gazeteler yazıyor.namusunu sattığı zaman şu kadar milyon aldığını bütün gazeteler yazıyor. Renkli resimlerle ortaya koyuyorlar. Renkli resimlerle ortaya koyuyorlar.

Ne oluyor? Ne demek oluyor bu? Ne mânaya geliyor? Ne oluyor? Ne demek oluyor bu? Ne mânaya geliyor?

Haydi bakalım biraz parası az olan, haydi bakalım kaymağı baklavayı böreği yiyemeyen insanlar,Haydi bakalım biraz parası az olan, haydi bakalım kaymağı baklavayı böreği yiyemeyen insanlar, aynı işi siz de yapın demek olmuyor mu? aynı işi siz de yapın demek olmuyor mu? Teşvik olmuyor mu? O kız anasından babasından kaçıp İstanbul'a artist olmaya gitmiyor mu? Teşvik olmuyor mu? O kız anasından babasından kaçıp İstanbul'a artist olmaya gitmiyor mu?

İşte onu sen elinden kaçırdın mı, elinin arasından civa gibi süzülüp kaçtı gitti mi, İşte onu sen elinden kaçırdın mı, elinin arasından civa gibi süzülüp kaçtı gitti mi, haydi bakalım toparlayabilirsen toparla cemiyetin ucunu.haydi bakalım toparlayabilirsen toparla cemiyetin ucunu. Cemiyet darmadağın gider. Açık oturumlar yapıyorlar, toplanıyorlar, Cemiyet darmadağın gider.

Açık oturumlar yapıyorlar, toplanıyorlar,
yazarları, bilmem çizerleri topluyorlar. Ne yazarlar, ne çizerler bilmem...yazarları, bilmem çizerleri topluyorlar. Ne yazarlar, ne çizerler bilmem... Topluyorlar, gençlere soruyorlar. Yahu sen kime soruyorsun, onun aklı bir karış yukarda... Topluyorlar, gençlere soruyorlar. Yahu sen kime soruyorsun, onun aklı bir karış yukarda...

Gence soru sorulur mu? "Efendim, bence çıplaklık müstehcen değildir." Gence soru sorulur mu?

"Efendim, bence çıplaklık müstehcen değildir."

Sus, edepsiz! Sen ne anlarsın, daha çocuk... Aklın başka yerde senin. Sus, edepsiz! Sen ne anlarsın, daha çocuk... Aklın başka yerde senin. Bir karış yukarda, belki beş karış yukarda, belki evinde tepesinde. Çocuğa şey sorulur mu? Bir karış yukarda, belki beş karış yukarda, belki evinde tepesinde.

Çocuğa şey sorulur mu?

Haydi sor bakalım, her işini evdeki küçük çocuğa sor da yap bakayım. Haydi sor bakalım, her işini evdeki küçük çocuğa sor da yap bakayım.

Çocuğun aklıyla ipiyle kuyuya inilir mi? Gazeteci gidiyor ona soruyor. Çocuğun aklıyla ipiyle kuyuya inilir mi?

Gazeteci gidiyor ona soruyor.

Gel bana sorsana! Sormaz, yanaşmaz bana, ben sakallıyım. Gel bana sorsana!

Sormaz, yanaşmaz bana, ben sakallıyım.
Alacağı cevabı biliyor. Gidiyor nerede kadın kız peşinde koşan varsa ona soruyor.Alacağı cevabı biliyor. Gidiyor nerede kadın kız peşinde koşan varsa ona soruyor. Tabii, o da işi bozulmasın diye; "Ben çıplaklığı müstehcenlik saymıyorum." Tabii, o da işi bozulmasın diye;

"Ben çıplaklığı müstehcenlik saymıyorum."

Sen kimsin? Kim oluyorsun sen ukalâ! Bir şey misin yani, sen ne işe yararsın sen?Sen kimsin? Kim oluyorsun sen ukalâ! Bir şey misin yani, sen ne işe yararsın sen? Bir baltaya sap olabildin mi, fakülteyi bitirebildin mi, Bir baltaya sap olabildin mi, fakülteyi bitirebildin mi, şu memlekete bir faydalı bir şey yapabildin mi? şu memlekete bir faydalı bir şey yapabildin mi?

"Efendim, işte insanlar cinsî bakımdan böyle olmadığı için bu memlekette işte böyle "Efendim, işte insanlar cinsî bakımdan böyle olmadığı için bu memlekette işte böyle bu çeşit yayınlara rağbet fazla oluyormuş." filan... bu çeşit yayınlara rağbet fazla oluyormuş." filan...

Yaa sen bu cinsiyet denilen şeyin, Yaa sen bu cinsiyet denilen şeyin, bu nefis denilen şeyin nasıl bir zararı olduğundan haberin var mı? bu nefis denilen şeyin nasıl bir zararı olduğundan haberin var mı?

Bu nefse verdikçe ister bu. Verdikçe doysa… Arslan mesela, arslandır, yırtıcı hayvandır deriz.Bu nefse verdikçe ister bu. Verdikçe doysa… Arslan mesela, arslandır, yırtıcı hayvandır deriz. Duyarız ki bir geyiği parçalayıp yedi mi çekilirmiş kenara, uykuya dalıyor.Duyarız ki bir geyiği parçalayıp yedi mi çekilirmiş kenara, uykuya dalıyor. Yani tamam, karnı doydu. Yanından, burnunun ucundan başka geyik geçse dokunmuyor.Yani tamam, karnı doydu. Yanından, burnunun ucundan başka geyik geçse dokunmuyor. Karnı doydu hayvanın ama bu nefse verdikçe ister hain. Verdikçe ister, verdikçe ister… Karnı doydu hayvanın ama bu nefse verdikçe ister hain. Verdikçe ister, verdikçe ister…

"Sinsi, sapık yakalandı…" Gazetelerde okuyoruz, takip ediyorum. "Sinsi, sapık yakalandı…" Gazetelerde okuyoruz, takip ediyorum.

Neden bu hâle düşmüş, sormuşlar polisler, Allah razı olsun. Diyor ki; Neden bu hâle düşmüş, sormuşlar polisler, Allah razı olsun. Diyor ki;

"Anamın kötü yola gittiğini gördükten sonra benim de ayağım kaydı." "Anamın kötü yola gittiğini gördükten sonra benim de ayağım kaydı."

Yaa, öyle ananın öyle çocuğu olur. Sen kadınları öyle yaparsan böyle işler, Yaa, öyle ananın öyle çocuğu olur. Sen kadınları öyle yaparsan böyle işler, bu kadar polisi peşinde koşturan bir sapık çıkar ortaya. bu kadar polisi peşinde koşturan bir sapık çıkar ortaya. Anasının, kız kardeşinin yanlış yola gittiği görmüş, ondan sonra o da sapıtmış, yoldan çıkmış. Anasının, kız kardeşinin yanlış yola gittiği görmüş, ondan sonra o da sapıtmış, yoldan çıkmış.

Ee, ne olmuş sonra? Ee, ne olmuş sonra?

Televizyon, video çalarmış. Televizyonun, videonun filmlerini çalarmış…Televizyon, video çalarmış. Televizyonun, videonun filmlerini çalarmış… İlk önce o müstehcen filmleri kendisi seyredermiş, gazetelerde okuyoruz bunları, ibret yani…İlk önce o müstehcen filmleri kendisi seyredermiş, gazetelerde okuyoruz bunları, ibret yani… Öyle ibret ki yaz hemen bir şeye, tamam, anlatsın. Öyle ibret ki yaz hemen bir şeye, tamam, anlatsın. Kendisi seyredermiş, seyrettikten sonra eline tabancayı alıp haydi gidermiş ev basmaya.Kendisi seyredermiş, seyrettikten sonra eline tabancayı alıp haydi gidermiş ev basmaya. Halk ondan sonra kaçıyor. Hani seyrettin, haydi şey yaptın, doysa ya…Halk ondan sonra kaçıyor. Hani seyrettin, haydi şey yaptın, doysa ya… Ondan sonra bir daha, ondan sonra bir daha, ondan sonra bir daha… Ondan sonra bir daha, ondan sonra bir daha, ondan sonra bir daha…

Neden? Bu nefis yedikçe canavarlaşır. Yedikçe böyle azar.Neden?

Bu nefis yedikçe canavarlaşır. Yedikçe böyle azar.
Günde 10 defa da olsa, 20 defa da olsa doymaz, daha beterini ister.Günde 10 defa da olsa, 20 defa da olsa doymaz, daha beterini ister. Daha fazlasını ister. İnsan, insanlıktan çıkar; hayvanlıktan da aşağı iner.Daha fazlasını ister. İnsan, insanlıktan çıkar; hayvanlıktan da aşağı iner. Hayvanların bile böyle dönüp de tekme atacağı hâle gelir. Bunu bilmiyormuş gibi… Bilirler. Hayvanların bile böyle dönüp de tekme atacağı hâle gelir.

Bunu bilmiyormuş gibi… Bilirler.
Tarihte sabit. Hadiselerle sabit. Sosyal hadiseleri tilki gibi bilirler bu herifler. Tarihte sabit. Hadiselerle sabit. Sosyal hadiseleri tilki gibi bilirler bu herifler. Bilirler de kitaplara yazıyorlarmış ki, mecmuaya yazmış ki; Bilirler de kitaplara yazıyorlarmış ki, mecmuaya yazmış ki;

"Osmanlı'yı seks mahvetti." Madem Osmanlıyı seks mahvetti diye mecmuana yazıyorsun,"Osmanlı'yı seks mahvetti."

Madem Osmanlıyı seks mahvetti diye mecmuana yazıyorsun,
sen Türkiye'de seksin mahvetmesi için mi çıkartıyorsun bunu?sen Türkiye'de seksin mahvetmesi için mi çıkartıyorsun bunu? Bak kendi ağzıyla nasıl yakalanıyor… Kendi mecmuaya yazmış; Bak kendi ağzıyla nasıl yakalanıyor… Kendi mecmuaya yazmış;

"Osmanlı'yı seks mahvetti." Peki sen niye seksi şimdi körüklüyorsun? "Osmanlı'yı seks mahvetti."

Peki sen niye seksi şimdi körüklüyorsun?
Seksüel, porno yayınları niye sen körüklüyorsun? Sen o işi bilmişsin, şimdi ondan körüklüyorsun. Seksüel, porno yayınları niye sen körüklüyorsun? Sen o işi bilmişsin, şimdi ondan körüklüyorsun.

"Efendim, filanca profesöre sorduk da işte bilmem yirminci asırda gericilik mi ilericilik mi…" "Efendim, filanca profesöre sorduk da işte bilmem yirminci asırda gericilik mi ilericilik mi…"

Sen sus! Gericilik, ilericilik hiç senin yaptığın şeyle ilgili değil! Sen sus! Gericilik, ilericilik hiç senin yaptığın şeyle ilgili değil!

Neyse evlatlarımızı güzel müslüman kadın yetiştirelim, kız evlatlarımızı. Müslüman yetiştirelim. Neyse evlatlarımızı güzel müslüman kadın yetiştirelim, kız evlatlarımızı. Müslüman yetiştirelim. İyi yetiştirirsek yetmiş tane sıddîk gibi, Ebû Bekr-i Sıddîk gibi onun gibi İyi yetiştirirsek yetmiş tane sıddîk gibi, Ebû Bekr-i Sıddîk gibi onun gibi böyle imanı sağlam insan gibi iş yapar. böyle imanı sağlam insan gibi iş yapar.

Neden? Hayırlı evlat yetiştirir. Namuslu evlat yetiştirir. Vatana millete,Neden?

Hayırlı evlat yetiştirir. Namuslu evlat yetiştirir. Vatana millete,
dine, imana hayrı dokunan insan yetiştirir. dine, imana hayrı dokunan insan yetiştirir.

Onu kötü yetiştirirsen ne olur? Kötü yola saparsa ne olur? Onu kötü yetiştirirsen ne olur? Kötü yola saparsa ne olur?

Bin tane erkeğin yapamayacağı zararı yapar. Bin tane erkeğin yapamayacağı zararı yapar. Bir köye, bir kasabaya bir tane kötü kadın geldi mi bitti, gider.Bir köye, bir kasabaya bir tane kötü kadın geldi mi bitti, gider. Tecrübelerle ve gazete haberleriyle sabittir. Tecrübelerle ve gazete haberleriyle sabittir.

Şimdi, burada bu hadîs-i şerîf ve bu sözler arkasından bir soru; Şimdi, burada bu hadîs-i şerîf ve bu sözler arkasından bir soru;

Biz bu hanımlarımızı güzel yetiştirmek için,Biz bu hanımlarımızı güzel yetiştirmek için, Allah'ın emrini, dinini, imanını öğretmek için ne yapıyoruz?Allah'ın emrini, dinini, imanını öğretmek için ne yapıyoruz? Hangi müesseselerimiz var, söyler misiniz? Müslümanların hangi müessesesi var?Hangi müesseselerimiz var, söyler misiniz? Müslümanların hangi müessesesi var? Kadınlarımıza İslâm'ı öğretecek, kadınlarımıza Kur'ân-ı Kerîm'i öğretecek,Kadınlarımıza İslâm'ı öğretecek, kadınlarımıza Kur'ân-ı Kerîm'i öğretecek, kadınlarımıza hadîs-i şerîfleri öğretecek [hangi müesseselerimiz var?] kadınlarımıza hadîs-i şerîfleri öğretecek [hangi müesseselerimiz var?]

Bak şurada biz şu tarafı kadınların dinlenmesi için yer yapmasaydık gelmezdi yine kadınlar. Bak şurada biz şu tarafı kadınların dinlenmesi için yer yapmasaydık gelmezdi yine kadınlar. Biz orada kaloriferli yer yaptık ki kadınlar da duysun diye. Yan taraf. Ne var? Biz orada kaloriferli yer yaptık ki kadınlar da duysun diye. Yan taraf.

Ne var?

Bir şeyciğimiz yok. Hiç doğru düzgün bir çalışma yok. Bir şeyciğimiz yok. Hiç doğru düzgün bir çalışma yok.

Zavallı kadıncıklarımız, kocası ölürse dul kalır, kimse bakmaz. Zavallı kadıncıklarımız, kocası ölürse dul kalır, kimse bakmaz. Bu yaşlılara bir bakacak yer lazım değil mi? Bu genç kızlarımız ne yapacağını bilmez. Bu yaşlılara bir bakacak yer lazım değil mi? Bu genç kızlarımız ne yapacağını bilmez. Kızım bu açılmaya lüzum yok, bu süslenmeye lüzum yok.Kızım bu açılmaya lüzum yok, bu süslenmeye lüzum yok. Biz erkekler olarak size çok garanti veriyoruz;Biz erkekler olarak size çok garanti veriyoruz; vallahi de billahi de süslenen kimseye kimse bakmaz da başörtülü insan arar yuva kuracağı zaman. vallahi de billahi de süslenen kimseye kimse bakmaz da başörtülü insan arar yuva kuracağı zaman. Namuslu insan arar. Onlarla dalga geçer de aradığı zaman namusluyu arar. Namuslu insan arar. Onlarla dalga geçer de aradığı zaman namusluyu arar. Namuslu olan kıymetlidir, sen hiç boşuna süslenme. Namuslu olan kıymetlidir, sen hiç boşuna süslenme. Bu kadar parayı Avrupa'nın bilmem hangi kozmetik sanayi yahudisine kaptırma. Bu kadar parayı Avrupa'nın bilmem hangi kozmetik sanayi yahudisine kaptırma. Lüzum yok, o namaz başörtüsü en güzel örtündür senin.Lüzum yok, o namaz başörtüsü en güzel örtündür senin. O güzel tesettürün en güzel kıyafetindir, en güzel süsün, ziynetindir senin. O güzel tesettürün en güzel kıyafetindir, en güzel süsün, ziynetindir senin.

"Efendim, işte böyle süslenmeyince, dışarı çıkmayınca, işte evde kalmak..." filan. "Efendim, işte böyle süslenmeyince, dışarı çıkmayınca, işte evde kalmak..." filan.

Kalmazsın yaa! Öyle şey olmaz. Kalmazsın yaa! Öyle şey olmaz.

Arayıp bulurlar, altını nasıl yerin altından kazıp arayıp buluyorlar? Arayıp bulurlar, altını nasıl yerin altından kazıp arayıp buluyorlar? Elması nasıl arayıp buluyor? Öyle arayıp bulurlar. Elması nasıl arayıp buluyor?

Öyle arayıp bulurlar.
Yani sokaklarda gezen, dairelerde çalışan çok kadın bilirim, evlenememiştir. Yani sokaklarda gezen, dairelerde çalışan çok kadın bilirim, evlenememiştir. Çok kadın bilirim bak, Allah'ın hikmeti. İlkokuldan ayrılan çocuk, kadın evlenmiştir deÇok kadın bilirim bak, Allah'ın hikmeti. İlkokuldan ayrılan çocuk, kadın evlenmiştir de dairelerde okuyan evlenmemiştir. dairelerde okuyan evlenmemiştir. Evlenememiştir, koca bulamamıştır. Çünkü itimat etmemiştir adam.Evlenememiştir, koca bulamamıştır. Çünkü itimat etmemiştir adam. Yaa benden evvel başkasıyla konuştuysa demiştir, yanına varmamıştır. Yaa benden evvel başkasıyla konuştuysa demiştir, yanına varmamıştır.

Bunları anlatmamız lazım, güzel numuneleri ortaya koymamız lazım.Bunları anlatmamız lazım, güzel numuneleri ortaya koymamız lazım. Yaşlı, aklı başında insanların bunlara güzel şeyler öğretmesi lazım.Yaşlı, aklı başında insanların bunlara güzel şeyler öğretmesi lazım. Sonra bunları hanım hanım ev işini, dikişini, nakışını öğretecek müesseseler kurmamız lazım. Sonra bunları hanım hanım ev işini, dikişini, nakışını öğretecek müesseseler kurmamız lazım. Yani bu kadınların yükselmesi için, gelişmesi için... Yani bu kadınların yükselmesi için, gelişmesi için... Bu böyle Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfinde söylediği asil Hz. Fâtımaların Bu böyle Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfinde söylediği asil Hz. Fâtımaların yolunun yolcuları olması için, cennet kadını olması için bize büyük hizmet düşüyor.yolunun yolcuları olması için, cennet kadını olması için bize büyük hizmet düşüyor. Çok büyük hizmetler düşüyor. Şimdi bizim elhamdülillah bir vakfımız var, Çok büyük hizmetler düşüyor.

Şimdi bizim elhamdülillah bir vakfımız var,
geçen gün hocaefendi kardeşlerimizle oturduk, bu kadınlara ne yaptık, ne yaptık, ne yaptık…geçen gün hocaefendi kardeşlerimizle oturduk, bu kadınlara ne yaptık, ne yaptık, ne yaptık… Üzüldük, bir şey yapamadık … Doğru düzgün bir çalışma, doğru düzgün bir imkân da gösteremedik. Üzüldük, bir şey yapamadık … Doğru düzgün bir çalışma, doğru düzgün bir imkân da gösteremedik. Ama göstereceğiz inşaallah, bu büyük bir ihtiyaçtır. Ama göstereceğiz inşaallah, bu büyük bir ihtiyaçtır. Bunu yapacağız, çünkü iyi er, iyi adam iyi annenin evladıdır, oradan yetişir.Bunu yapacağız, çünkü iyi er, iyi adam iyi annenin evladıdır, oradan yetişir. Kötü, cinsî sapık, bilmem ne, işte o kadının çocuğu o. O kadının çocuğu öyle olur. Kötü, cinsî sapık, bilmem ne, işte o kadının çocuğu o. O kadının çocuğu öyle olur. İşte gazete, isterseniz getiririm. Fotokopisini bir dahaki hafta getiririm.İşte gazete, isterseniz getiririm. Fotokopisini bir dahaki hafta getiririm. Böyle yayarım, şurada, bu duvardan karşı duvara kadar fotokopileri yapıştırırım buraya, görürsünüz. Böyle yayarım, şurada, bu duvardan karşı duvara kadar fotokopileri yapıştırırım buraya, görürsünüz.

Kötü demirden iyi kılıcı kim yapmış? Sakın ha, haram yedirme! Aman evlâdına abdestsiz süt verme.Kötü demirden iyi kılıcı kim yapmış?

Sakın ha, haram yedirme! Aman evlâdına abdestsiz süt verme.
Aman evladının yediğine dikkat et. Kitaplara yazılmış, bizim büyük mezhep alimlerimiz, Aman evladının yediğine dikkat et. Kitaplara yazılmış, bizim büyük mezhep alimlerimiz, büyüklerimiz, talebeyken çayıra oturmuş, kitabı açmış, derenin kenarında ders çalışıyor. büyüklerimiz, talebeyken çayıra oturmuş, kitabı açmış, derenin kenarında ders çalışıyor. İlim, din ilmi çalışıyor. Derenin üstünden bakmış, İlim, din ilmi çalışıyor. Derenin üstünden bakmış, böyle bir elma yavaş yavaş akıp gidiyor suyla beraber. böyle bir elma yavaş yavaş akıp gidiyor suyla beraber. Aa! Ne güzel elma, suya düşmüş. Almış sudan, gidiyor çünkü. Aa! Ne güzel elma, suya düşmüş. Almış sudan, gidiyor çünkü. Hart! Bir ısırmış, sonradan da demiş ki; "Aa!Hart! Bir ısırmış, sonradan da demiş ki;

"Aa!
Ben bunu ısırdım ama benim bunu ısırmaya hakkım var mı? Benim değil ki bu!" Ben bunu ısırdım ama benim bunu ısırmaya hakkım var mı? Benim değil ki bu!"

Şimdi biz olsak bak, deriz ki suda gidiyor, suda gitmesi ayrı, Şimdi biz olsak bak, deriz ki suda gidiyor, suda gitmesi ayrı, o elma senin mi değil mi, sen onu söyle bakayım… o elma senin mi değil mi, sen onu söyle bakayım…

Değil. Ee, senin olmayan şeyi ısırmaya hakkın var mı yok mu? Yok. Değil.

Ee, senin olmayan şeyi ısırmaya hakkın var mı yok mu?

Yok.
Normal olarak öyle. Yani eskilerin mantığının çalışma tarzına bak. Demiş; Normal olarak öyle. Yani eskilerin mantığının çalışma tarzına bak. Demiş;

"Ben bu elmanın sahibini bulacağım, parasını vereceğim, helalleşeceğim." "Ben bu elmanın sahibini bulacağım, parasını vereceğim, helalleşeceğim."

Derenin bu tarafına doğru geldiğine göre, yukarısında bir elma.Derenin bu tarafına doğru geldiğine göre, yukarısında bir elma. Dere boyunca yürümüş yürümüş, o elmanın düştüğü elma ağacını bulmuş.Dere boyunca yürümüş yürümüş, o elmanın düştüğü elma ağacını bulmuş. Sahibini bulmuş, kayıpı çalmış. Tabii sakallı, sarıklı, elinde kitabı olan bir danişment molla. Sahibini bulmuş, kayıpı çalmış.

Tabii sakallı, sarıklı, elinde kitabı olan bir danişment molla.
Din ilmi öğrenecek bir kimse. Çıkmış adamın karşısına, demiş ki; Din ilmi öğrenecek bir kimse. Çıkmış adamın karşısına, demiş ki;

"Ben ders çalışıyordum, kusura bakmayın, dereden geçen elmayı gördüm, "Ben ders çalışıyordum, kusura bakmayın, dereden geçen elmayı gördüm, ısırdım da sonradan da hakkım olmadığını anladım da işte sizin ağacı buldum da ısırdım da sonradan da hakkım olmadığını anladım da işte sizin ağacı buldum da sizin elmanızı ısırmışım yani dereye düşen elmayı…sizin elmanızı ısırmışım yani dereye düşen elmayı… Beni affedin, hakkınızı helâl edin, ben paranızı vereyim." Adam bir bakmış; Beni affedin, hakkınızı helâl edin, ben paranızı vereyim." Adam bir bakmış;

Allah Allah, bu zamanda yani böyle bir çocuk, bu kadar namuslu, haramı helali düşünen bir insan…Allah Allah, bu zamanda yani böyle bir çocuk, bu kadar namuslu, haramı helali düşünen bir insan… Aklına hemen bir oyun gelmiş. Demiş; "Helal etmem. Şartım var." Demiş; Aklına hemen bir oyun gelmiş. Demiş;

"Helal etmem. Şartım var." Demiş;

"Her şartınıza razıyım." Boynunu bükmüş, ne yapsın, helâl ettirecek, bir kere ısırdı ya, "Her şartınıza razıyım." Boynunu bükmüş, ne yapsın, helâl ettirecek, bir kere ısırdı ya, nefse uydu, bir kere bir hata işledi ya, helâl ettirecek. nefse uydu, bir kere bir hata işledi ya, helâl ettirecek.

"Benim kör, kötürüm, topal, sağır bir kızım var. Onu alacaksın, evde, kimse almaz onu." demiş."Benim kör, kötürüm, topal, sağır bir kızım var. Onu alacaksın, evde, kimse almaz onu." demiş. Hem kör, hem kötürüm, hem topal, hem sağır, her türlü arızası var, onu alacaksın. Hem kör, hem kötürüm, hem topal, hem sağır, her türlü arızası var, onu alacaksın.

"Alayım." demiş. Ne yapsın, artık elmayı ısırdı ya, helâl ettirecek. "Alayım." demiş. Ne yapsın, artık elmayı ısırdı ya, helâl ettirecek.

Düğünleri olmuş, hiç görmedi kızı… Kör, kötürüm, topal, sağır bir kızla karşılaşacak. Düğünleri olmuş, hiç görmedi kızı… Kör, kötürüm, topal, sağır bir kızla karşılaşacak. Bir de bakmış ki karşısında dünya güzeli. Bir de bakmış ki karşısında dünya güzeli. Dönmüş geriye, çıkmış kayınpederin karşısına, demiş ki; Dönmüş geriye, çıkmış kayınpederin karşısına, demiş ki;

"Bir yanlışlık oldu galiba, hani kör olacaktı, kötürüm olacaktı, sağırdı söylediğiniz." "Bir yanlışlık oldu galiba, hani kör olacaktı, kötürüm olacaktı, sağırdı söylediğiniz."

"Evladım, benim ona kötürüm dediğim, haram yere yürümedi bu ayakları."Evladım, benim ona kötürüm dediğim, haram yere yürümedi bu ayakları. Benim buna kör dediğim, bu harama bakmadı bu kızcağız. Benim buna kör dediğim, bu harama bakmadı bu kızcağız. Haram, nâmahrem söz duymadı bu kızcağız.Haram, nâmahrem söz duymadı bu kızcağız. Onun için öyle dedim. Kinaye söyledim, o dediğim kızdır. Yanlışlık yok.Onun için öyle dedim. Kinaye söyledim, o dediğim kızdır. Yanlışlık yok. Hadi, evliliğiniz mübarek olsun." demiş de o aileden İmam-ı Âzam doğmuş. Hadi, evliliğiniz mübarek olsun." demiş de o aileden İmam-ı Âzam doğmuş. Öyle olursa öyle ailelerden öyle insanlar doğar. Öyle olursa öyle ailelerden öyle insanlar doğar. Öteki türlü ailelerden de gazetelere malzeme çıkar. Öteki türlü ailelerden de gazetelere malzeme çıkar.

Allah bize evlatlarımızı şu âhirzamanın fitnelerinden korumak nasip etsin.Allah bize evlatlarımızı şu âhirzamanın fitnelerinden korumak nasip etsin. Güzel yetiştirmek nasip eylesin. Güzel yetiştirmek nasip eylesin.

İnne fukârâe'l-müslimîne yüzeffûne ke-mâ yüzeffü'l-hamâmü fe-yukâlü lehüm İnne fukârâe'l-müslimîne yüzeffûne ke-mâ yüzeffü'l-hamâmü fe-yukâlü lehüm kıfû li'l-hisâbi fe-yekûlûne vallâhi mâ teraknâ şey'en nuhâsebü bi-hî fe-yekûlullâhü 'azze kıfû li'l-hisâbi fe-yekûlûne vallâhi mâ teraknâ şey'en nuhâsebü bi-hî fe-yekûlullâhü 'azze ve celle sadeka 'ıbâdî fe-yedhulûne'l-cennete kable'n-nâsi bi-seb'îne 'âmen. ve celle sadeka 'ıbâdî fe-yedhulûne'l-cennete kable'n-nâsi bi-seb'îne 'âmen.

Taberanî'den rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf, fakirlere müjdeli. Taberanî'den rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf, fakirlere müjdeli. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki;

İnne fukârâe'l-müslimîne. "Müslümanların fukarası, yoksulları fakirleri."İnne fukârâe'l-müslimîne. "Müslümanların fukarası, yoksulları fakirleri." Yüzeffûne -veyahut- Yeziffûne kemâ yeziffü'l-hamâmü. Yüzeffûne -veyahut- Yeziffûne kemâ yeziffü'l-hamâmü. "Kuşların böyle süratle uçuşup koşuştukları gibi koşuşurlar." Nereye? "Kuşların böyle süratle uçuşup koşuştukları gibi koşuşurlar."

Nereye?

Cennete doğru koşuşuyorlar. Fe-yukâlü lehüm. "Onlara denilir ki." Kıfû li'l-hisâbi. Cennete doğru koşuşuyorlar. Fe-yukâlü lehüm. "Onlara denilir ki." Kıfû li'l-hisâbi. "Yahu hesap için durun!" Hesap kitap var, Mahkeme-i Kübrâ var, defterler açılacak. "Yahu hesap için durun!" Hesap kitap var, Mahkeme-i Kübrâ var, defterler açılacak. Günahlar, sevaplar tartılacak. "Durun hesap için." Günahlar, sevaplar tartılacak. "Durun hesap için." Onlar hızlı hızlı gidiyorlar, uçar gibi kuşlar gibi gidiyorlar. Durun. Onlar hızlı hızlı gidiyorlar, uçar gibi kuşlar gibi gidiyorlar. Durun.

Fe-yekûlûne vallâhi mâ teraknâ şey'en nuhâsebü bi-hî.Fe-yekûlûne vallâhi mâ teraknâ şey'en nuhâsebü bi-hî. "Hesabı yapılacak bir şey bırakmadık dünyada, bir şeyimiz yoktu ki..." "Hesabı yapılacak bir şey bırakmadık dünyada, bir şeyimiz yoktu ki..." "Elimizde bir şeyimiz yoktu. Ömrümüzü Rabbimiz'in ibadetine tahsis ettik."Elimizde bir şeyimiz yoktu. Ömrümüzü Rabbimiz'in ibadetine tahsis ettik. Para toplamadık, geleni harcadık, bir hesap edecek bir şeyimiz yok ki… Para toplamadık, geleni harcadık, bir hesap edecek bir şeyimiz yok ki… Helâlden kazandık, hayrımızı hasenatımızı yaptık, geride bir şey bırakmadık,Helâlden kazandık, hayrımızı hasenatımızı yaptık, geride bir şey bırakmadık, hesaplık bir şeyimiz yok. hesaplık bir şeyimiz yok.

Fe-yekûlullâhü 'azze ve celle. "Azîz ve celil olan Allahu Teâlâ hazretleri meleklerine buyurur ki:"Fe-yekûlullâhü 'azze ve celle. "Azîz ve celil olan Allahu Teâlâ hazretleri meleklerine buyurur ki:" Sadaka ibâdî. "O kullarım doğru söylediler." Bırakın onları. Sadaka ibâdî. "O kullarım doğru söylediler." Bırakın onları. Fe-yedhulûne'l-cennete. "Onlar böylece cennete girerler." Kable'n-nâsi.Fe-yedhulûne'l-cennete. "Onlar böylece cennete girerler." Kable'n-nâsi. "Diğer insanların girmesinden önce cennete girerler." Bi-seb'îne amen."Diğer insanların girmesinden önce cennete girerler." Bi-seb'îne amen. "Cennete 70 yıl önce girerler." Muhterem kardeşlerim! "Cennete 70 yıl önce girerler."

Muhterem kardeşlerim!

Bu insanların hepsini bir köşeye çek, sıkıştır; gönlünün muradını, sor. Bu insanların hepsini bir köşeye çek, sıkıştır; gönlünün muradını, sor. Herkesin aklı fikri paradadır. Senin de öyledir benim de öyledir.Herkesin aklı fikri paradadır. Senin de öyledir benim de öyledir. Hepimizin bu yirminci yüzyılın materyalizmi imanımızı bozmuştur, zedelemiştir. Hepimizin bu yirminci yüzyılın materyalizmi imanımızı bozmuştur, zedelemiştir. Her şeyi para ile ölçmeye başlamışızdır. Kızımıza birisi gelse talip olsa; Her şeyi para ile ölçmeye başlamışızdır. Kızımıza birisi gelse talip olsa;

"Maaşı ne? Parası ne? Ne kadar alır? bilmem ne..." Bir adam tanıştırılsa; "Maaşı ne? Parası ne? Ne kadar alır? bilmem ne..." Bir adam tanıştırılsa;

"Hangi işi yapar, ne kadar para kazanır, bilmem ne…" "Hangi işi yapar, ne kadar para kazanır, bilmem ne…"

"Arabası var, ticareti var, fabrikası var" dedi mi ceketler iliklenir,"Arabası var, ticareti var, fabrikası var" dedi mi ceketler iliklenir, önünde el pençe divan durulur. önünde el pençe divan durulur.

"Yoksuldur, işportacıdır, şu kenarda şey yapar." deyince kulak asma, kenarda dur… "Yoksuldur, işportacıdır, şu kenarda şey yapar." deyince kulak asma, kenarda dur…

Öyle hâle geldi millet. Halbuki insanların asıl muhtaç olduğu şey Allah'ın rızasıdır.Öyle hâle geldi millet. Halbuki insanların asıl muhtaç olduğu şey Allah'ın rızasıdır. Allah'ın rızasını nerede kazanmak mümkünse ona çalışması lazım insanların.Allah'ın rızasını nerede kazanmak mümkünse ona çalışması lazım insanların. Hepimizin o şuurda olması lazım. "E, peki hocam öyle yaparsak acaba aç kalıvermez miyiz?" Hepimizin o şuurda olması lazım.

"E, peki hocam öyle yaparsak acaba aç kalıvermez miyiz?"

Kalmazsınız. Peygamber Efendimiz'in garantisiyle kalmazsınız. Kalmazsınız. Peygamber Efendimiz'in garantisiyle kalmazsınız. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

"Kimin niyeti âhiretse, âhiret sevabı ise Allah onun iki yakasını bir araya getirir.""Kimin niyeti âhiretse, âhiret sevabı ise Allah onun iki yakasını bir araya getirir." İşlerini kolaylaştırır, gönlüne zenginlik verir, dünyalık da akar ona. Dünyalık da gelir.İşlerini kolaylaştırır, gönlüne zenginlik verir, dünyalık da akar ona. Dünyalık da gelir. Mahrum da kalmaz. "Kimin niyeti dünya olursa Allah işlerini dağıtır."Mahrum da kalmaz. "Kimin niyeti dünya olursa Allah işlerini dağıtır." Fakirliği gözünün önüne yerleştirir, fakirliği iki kaşının arasına yapıştırır,Fakirliği gözünün önüne yerleştirir, fakirliği iki kaşının arasına yapıştırır, ne kadar çırpınsa da yine ezelde takdir edilenden fazlası geçmez eline. ne kadar çırpınsa da yine ezelde takdir edilenden fazlası geçmez eline.

Peygamber Efendimiz pek çok hadîs-i şerîfinde şunu anlatmaya çalışıyor ki; Peygamber Efendimiz pek çok hadîs-i şerîfinde şunu anlatmaya çalışıyor ki; rızık nasıl olsa gelecek, iyi yoldan kesbetmeye çalışın. rızık nasıl olsa gelecek, iyi yoldan kesbetmeye çalışın. İnsan kespten dolayı günah veya sevap kazanacak. Ona dikkat etmesi lazım. İnsan kespten dolayı günah veya sevap kazanacak. Ona dikkat etmesi lazım. Rızk nasıl olsa gelecek. Ama iyi yoldan helâlden gelmesine dikkat edin. Rızk nasıl olsa gelecek. Ama iyi yoldan helâlden gelmesine dikkat edin.

Geçen gün kanaat sözü üzerinde düşündüm. Kanaat. Kanaatkârlık.Geçen gün kanaat sözü üzerinde düşündüm. Kanaat. Kanaatkârlık. Emin olun yıllar yılı bu kelimenin mânasını anlayamamışız kardeşlerim. Emin olun yıllar yılı bu kelimenin mânasını anlayamamışız kardeşlerim. Kanaat sözünün mânasını anlamamışız. Kanaat ne demek? Kanaat sözünün mânasını anlamamışız.

Kanaat ne demek?

Yani rızka kanaat etmek ne demek anlayamamışız. Kanaat, fikir demek, bir şeye inanmak demek. Yani rızka kanaat etmek ne demek anlayamamışız. Kanaat, fikir demek, bir şeye inanmak demek. Tamam ben onun öyle olacağına kanaat getirdim demek. Peki, niye rızka kanaat etmek denilmiş? Tamam ben onun öyle olacağına kanaat getirdim demek.

Peki, niye rızka kanaat etmek denilmiş?

Çok basit. Düşününce buluyor insan. Allah rızkı kullara tekeffül etmiştir.Çok basit. Düşününce buluyor insan. Allah rızkı kullara tekeffül etmiştir. "Kulum korkma, ben seni yarattım, ben senin rızkını da göndereceğim." demiştir. "Kulum korkma, ben seni yarattım, ben senin rızkını da göndereceğim." demiştir. İnsan buna kanaat getirebiliyorsa içinde, tamam…İnsan buna kanaat getirebiliyorsa içinde, tamam… "Allah rızkımı bana gönderecek, yaratmış, rızkımı da verecek." İşte o kanaatkâr insandır."Allah rızkımı bana gönderecek, yaratmış, rızkımı da verecek." İşte o kanaatkâr insandır. Allah'ın göndereceğine kanaat getirmez de ben şunu elde edeyim, yoksa aç kalırım, açıkta kalırım…Allah'ın göndereceğine kanaat getirmez de ben şunu elde edeyim, yoksa aç kalırım, açıkta kalırım… O da haris adamdır muhteris adamdır. Korkma, kanaat sahibi ol ki Allah vaadinden hulfetmez.O da haris adamdır muhteris adamdır. Korkma, kanaat sahibi ol ki Allah vaadinden hulfetmez. Allah vaadini yerine getirir. Seni aç açık bırakmaz. Allah vaadini yerine getirir. Seni aç açık bırakmaz.

Hocaların hepsinin açlıktan ölmesi lazımdı, dünyada hoca kalmaması lazımdı. Hiç de öyle olmamıştır.Hocaların hepsinin açlıktan ölmesi lazımdı, dünyada hoca kalmaması lazımdı. Hiç de öyle olmamıştır. Hiçbir zaman öyle olmamıştır. Hiçbir zaman öyle olmamıştır. Allah'a kanaatini denemek için çöle gıdasız yanına su almadan çıkmış gitmiş insanlar vardır.Allah'a kanaatini denemek için çöle gıdasız yanına su almadan çıkmış gitmiş insanlar vardır. Yani rızkı nasıl olsa verecek diye… Rızk onlara da gelmiştir. Yani rızkı nasıl olsa verecek diye… Rızk onlara da gelmiştir.

O bakımdan helâlinden isteyin. Bilin ki sizin rızkınız da sizi arayıp duruyor.O bakımdan helâlinden isteyin. Bilin ki sizin rızkınız da sizi arayıp duruyor. Sizin onu aradığınız gibi sizin rızkınız da sizi arıyor, helâlinden kesp etmeye çalışın. Sizin onu aradığınız gibi sizin rızkınız da sizi arıyor, helâlinden kesp etmeye çalışın. Helâl yoldan almaya çalışın. İki yoldan gelebilir. Sağdan gelir, soldan gelir.Helâl yoldan almaya çalışın. İki yoldan gelebilir. Sağdan gelir, soldan gelir. Sağdan gelirse helâlden gelir; soldan gelirse haramdan gelir. Gelen miktar aynıdır. Sağdan gelirse helâlden gelir; soldan gelirse haramdan gelir. Gelen miktar aynıdır. O gün 500 lira kazanacaksanız 500 lira gelir. İki ihtimal çıkar karşınıza.O gün 500 lira kazanacaksanız 500 lira gelir. İki ihtimal çıkar karşınıza. Birisi haramdan, rüşvetten, bilmem neden; birisi helâlden, meşru yoldan.Birisi haramdan, rüşvetten, bilmem neden; birisi helâlden, meşru yoldan. Harama hı derseniz, yan cebime koy derseniz haramdan kazanmış olursunuz.Harama hı derseniz, yan cebime koy derseniz haramdan kazanmış olursunuz. 500 lira girer cebinize, haramdan girer. Hayır derseniz harama, 500 lira girer cebinize, haramdan girer. Hayır derseniz harama, o rızık bu sefer dolaşır sağdan gelir. o rızık bu sefer dolaşır sağdan gelir. Mecbur ama helâlinden gelir bu sefer… Meşru bir şey olarak gelir size.Mecbur ama helâlinden gelir bu sefer… Meşru bir şey olarak gelir size. Bu böyledir, bu bir mânevî kanundur, kaidedir. Âyetler de, hadisler de bunu böyle bildiriyor. Bu böyledir, bu bir mânevî kanundur, kaidedir. Âyetler de, hadisler de bunu böyle bildiriyor. Bu hususta kâni olun. Bu hususta kâni olun.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Biz İslâm'ı yeniden öğrenelim. Her gün yeniden İslâm'ın gerçek kâidelerini,Biz İslâm'ı yeniden öğrenelim. Her gün yeniden İslâm'ın gerçek kâidelerini, imanın hakikî kanunlarını öğrenelim, imanımıza göre yaşayalım. imanın hakikî kanunlarını öğrenelim, imanımıza göre yaşayalım. Öyle adı müslüman olup da işi kâfir olan, kâfirlerin işi gibi, yaşayışı gibi yaşayıp daÖyle adı müslüman olup da işi kâfir olan, kâfirlerin işi gibi, yaşayışı gibi yaşayıp da sözde müslüman olan insan olmaktan şu paçayı kurtaralım. sözde müslüman olan insan olmaktan şu paçayı kurtaralım.

Allahu Teâlâ hazretleri bize dinde fakih olmayı nasip eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bize dinde fakih olmayı nasip eylesin. Rızasının yollarını görüp anlamayı, bulmayı, sezmeyi nasip eylesin.Rızasının yollarını görüp anlamayı, bulmayı, sezmeyi nasip eylesin. Sevdiği işleri yapmayı nasip etsin.Sevdiği işleri yapmayı nasip etsin. Hâsılı huzuruna sevdiği razı olduğu, yüzü ak alnı açık kullar olarak varmayı nasip eylesin. Hâsılı huzuruna sevdiği razı olduğu, yüzü ak alnı açık kullar olarak varmayı nasip eylesin.

Bi-hürmeti esrâr-i sûreti'l-Fâtiha. Bi-hürmeti esrâr-i sûreti'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2