Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Nimetin Kıymetini Bilmek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Cemâziye'l-Âhir 1411 / 22.12.1990
Melbourne/ Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Musîbete Sabreden Kimse, Başlangıçta Sabretmeli, Güzel Bir Sabır, Kıymetini Bilmediğimiz Nimetler, İslâm Kardeşliği, Hastaya İkram Eden | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Nimetin Kıymetini Bilmek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Cemâziye'l-Âhir 1411 / 22.12.1990
Melbourne/ Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Musîbete Sabreden Kimse, Başlangıçta Sabretmeli, Güzel Bir Sabır, Kıymetini Bilmediğimiz Nimetler, İslâm Kardeşliği, Hastaya İkram Eden | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm Bismillâhirrahmânirrahîm

el-Hamdülillâhirabbi'l-âlemîn. el-Hamdülillâhirabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn.Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Es-Salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne Muhammedini'l-MustafâEs-Salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Çok kıymetli kardeşlerim! Aziz cemaat-i müslimîn! Emmâ ba'd:

Çok kıymetli kardeşlerim!

Aziz cemaat-i müslimîn!

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek hadîs-i şerîflerinden Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek hadîs-i şerîflerinden vaktimizin müsaade ettiği kadar okuyup onlardan tefeyyüz etmek,vaktimizin müsaade ettiği kadar okuyup onlardan tefeyyüz etmek, dinimizin inceliklerini öğrenmek üzere toplanmış bulunuyoruz. dinimizin inceliklerini öğrenmek üzere toplanmış bulunuyoruz. Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önceBu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önce Peygamber Efendimiz'in ruhuna ve Peygamber Efendimiz'in âl'inin, ashâbının,Peygamber Efendimiz'in ruhuna ve Peygamber Efendimiz'in âl'inin, ashâbının, etbâının, ahbâbının ruhlarına; sâir enbiyâ ve mürselînin ve evliyâullahın;etbâının, ahbâbının ruhlarına; sâir enbiyâ ve mürselînin ve evliyâullahın; sâdât ve meşâyıh-ı turuk-u aliyyemizin ruhlarına;sâdât ve meşâyıh-ı turuk-u aliyyemizin ruhlarına; sizlerin ve bizlerin âhirete göçmüş bütün müslüman geçmişlerimizin, yakınlarımızın ruhlarınasizlerin ve bizlerin âhirete göçmüş bütün müslüman geçmişlerimizin, yakınlarımızın ruhlarına bir Fâtiha, üç Kul hüvallah… hediye edelim. bir Fâtiha, üç Kul hüvallah… hediye edelim.

Bismillâhirrahmânirrahîm. Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Bismillâhirrahmânirrahîm.

Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Men usîbe bi-musîbetin fî mâlihî ev cesedihî ve ketemehâ ve lem yeşkühâ Men usîbe bi-musîbetin fî mâlihî ev cesedihî ve ketemehâ ve lem yeşkühâ ile'n-nâsi kâne hakkan alallâhi Teâlâ en yağfire lehû. ile'n-nâsi kâne hakkan alallâhi Teâlâ en yağfire lehû.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göreİbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyurmuşlar: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyurmuşlar:

Men usîbe bi-musîbetin fî mâlihî ev cesedihî. Men usîbe bi-musîbetin fî mâlihî ev cesedihî. "Her bir kimse ki malında veya vücudunda bir musibete mâruz olmuşsa…" "Her bir kimse ki malında veya vücudunda bir musibete mâruz olmuşsa…"

Malına bir telef gelmiş. Arabası kaza yapmış. Malına bir telef gelmiş. Arabası kaza yapmış. Tarlasındaki mahsule dolu isabet etmiş. Sel basmış.Tarlasındaki mahsule dolu isabet etmiş. Sel basmış. Vücudunda hastalık peyda olmuş. Yara çıkmış… Veyahut buna benzer misaller, bir musibet gelmiş.Vücudunda hastalık peyda olmuş. Yara çıkmış… Veyahut buna benzer misaller, bir musibet gelmiş. Ya vücuduna ait bir musibet, bir rahatsızlık ya malına ait bir zarar bir sıkıntı. Ya vücuduna ait bir musibet, bir rahatsızlık ya malına ait bir zarar bir sıkıntı. Bu bir musibettir. Musibet; Arapça "isabet eden şey" demek. Bu bir musibettir.

Musibet; Arapça "isabet eden şey" demek.

Nereden ne isabet ediyor? Allah'tan! Kaderin hedefi olmuş, Nereden ne isabet ediyor?

Allah'tan! Kaderin hedefi olmuş,
kaderden kendisine birtakım olaylar isabet ediyor. kaderden kendisine birtakım olaylar isabet ediyor. Ok isabet eder gibi. Kendisi kendisinin başına bir şey, zararlı bir şey gelmiş.Ok isabet eder gibi. Kendisi kendisinin başına bir şey, zararlı bir şey gelmiş. Vücudu hasta ya da yaralandı, kazaya uğradı, düştü, Vücudu hasta ya da yaralandı, kazaya uğradı, düştü, ayağını burktu, incitti, kolu çıktı veya yara oldu… ayağını burktu, incitti, kolu çıktı veya yara oldu… Yahut da malına bir şey geldi. Zarar etti, malı kayboldu, arabası çarpıldı, tekeri patladı…Yahut da malına bir şey geldi. Zarar etti, malı kayboldu, arabası çarpıldı, tekeri patladı… Bunları Allah insanlar için yazmış. Bunlar insanların başına gelir, olur. Bunları Allah insanlar için yazmış. Bunlar insanların başına gelir, olur.

Hiçbir kimse; "Ben doğduğum günden öldüğüm güne kadar Hiçbir kimse; "Ben doğduğum günden öldüğüm güne kadar turp gibi sağlam yaşayacağım." diyemez. turp gibi sağlam yaşayacağım." diyemez. "İyi insanlar sağlam yaşar!" diye bir kaide de yok."İyi insanlar sağlam yaşar!" diye bir kaide de yok. "Allah'ın sevgili kulları hiç hastalanmazlar, onlara Allah hiç sıkıntı çektirmez."Allah'ın sevgili kulları hiç hastalanmazlar, onlara Allah hiç sıkıntı çektirmez. Pırıl pırıl, çizgileri hiç zikzak yapmadan dümdüz gider!.." Öyle bir şey yok! Pırıl pırıl, çizgileri hiç zikzak yapmadan dümdüz gider!.."

Öyle bir şey yok!
Öyle bir şey olsaydı Peygamberler sıkıntı çekmezlerdi! Öyle bir şey olsaydı Peygamberler sıkıntı çekmezlerdi! Onlar balla, baklavayla börekle yaşarlardı. Hiç üzülmezlerdi.Onlar balla, baklavayla börekle yaşarlardı. Hiç üzülmezlerdi. El bebek gül bebek dediğimiz gibi pamuklar içinde ambalajlar içinde, gayet güzel ipekler, El bebek gül bebek dediğimiz gibi pamuklar içinde ambalajlar içinde, gayet güzel ipekler, atlaslar döşekler içinde olurlardı.atlaslar döşekler içinde olurlardı. Öyle bir şey yok! Aksine bazı hadîs-i şerîfler var: Eşeddü'l-belâyâ ale'l-enbiyâ. Öyle bir şey yok!

Aksine bazı hadîs-i şerîfler var:

Eşeddü'l-belâyâ ale'l-enbiyâ.

En şiddetli belalar, fitneler, musibetler peygamberlere geliyor! En şiddetli belalar, fitneler, musibetler peygamberlere geliyor! Sıkıntılara uğramışlar. Hz. Musa aleyhisselam ve kavmi, Firavun'dan neler çekmiş!Sıkıntılara uğramışlar. Hz. Musa aleyhisselam ve kavmi, Firavun'dan neler çekmiş! Peygamber Efendimiz Kureyş'ten ne sıkıntılar çekmiş;Peygamber Efendimiz Kureyş'ten ne sıkıntılar çekmiş; doğduğu şehri terk etmek zorunda bırakmışlar, öldürmeye kastetmişler.doğduğu şehri terk etmek zorunda bırakmışlar, öldürmeye kastetmişler. Taif'e gitmiş, dönerken ayağını yaralamışlar.Taif'e gitmiş, dönerken ayağını yaralamışlar. Bayağı taşlayarak Taif'ten çıkarmışlar. Büyük sıkıntılar!..Bayağı taşlayarak Taif'ten çıkarmışlar. Büyük sıkıntılar!.. Hz. İsa aleyhisselam'ın sıkıntıları biliyoruz, İbrahim aleyhisselam'ı biliyoruz. Hz. İsa aleyhisselam'ın sıkıntıları biliyoruz, İbrahim aleyhisselam'ı biliyoruz.

En şiddetli belalar kimlere geliyormuş? Peygamberlere geliyormuş. En şiddetli belalar kimlere geliyormuş?

Peygamberlere geliyormuş.
Demek ki bu dünya hayatında bu musibetler insanoğullarına gelir. Demek ki bu dünya hayatında bu musibetler insanoğullarına gelir. İyisine de gelir kötüsüne de gelir. Belki kötüsüne daha az gelir. İyisine de gelir kötüsüne de gelir. Belki kötüsüne daha az gelir. Çünkü iyisine böyle bir musibet geldiği zaman "Aman yâ Rabbi!.." diyor, yalvarıyor, dua ediyor.Çünkü iyisine böyle bir musibet geldiği zaman "Aman yâ Rabbi!.." diyor, yalvarıyor, dua ediyor. Sadaka veriyor, hayır yapıyor. Kendisini toparlıyor. Sadaka veriyor, hayır yapıyor. Kendisini toparlıyor. Bir kusuru varsa "Acaba bir kusurdan dolayı mı böyle oldu?.." diye kendi kendini tenkit ediyor.Bir kusuru varsa "Acaba bir kusurdan dolayı mı böyle oldu?.." diye kendi kendini tenkit ediyor. Otokritik yapıyor. "Acaba benim bir kusurum var ondan mı başıma bunlar geldi?.. Otokritik yapıyor. "Acaba benim bir kusurum var ondan mı başıma bunlar geldi?.. Tevbe yâ Rabbi! Bilerek bilmeyerek işlediğim bir kusurum varsa bağışla yâ Rabbi!.." diyor. Tevbe yâ Rabbi! Bilerek bilmeyerek işlediğim bir kusurum varsa bağışla yâ Rabbi!.." diyor.

Geçen gün arkadaşlara da söyledim: Geçen gün arkadaşlara da söyledim:

Peygamber Efendimiz Taif şehrine İslâm'ı anlatmaya gitti.Peygamber Efendimiz Taif şehrine İslâm'ı anlatmaya gitti. Allah'ın varlığını birliğini anlatmaya gitti. Onlar da onu taşlayarak Taif'ten çıkarttılar.Allah'ın varlığını birliğini anlatmaya gitti. Onlar da onu taşlayarak Taif'ten çıkarttılar. Taşladılar, topukları yaralandı. Şehrin dışına kadar taşladılar. Taşladılar, topukları yaralandı. Şehrin dışına kadar taşladılar. Ne kadar müthiş bir hadise tasavvur edebiliyor musunuz! Göz önüne getirin! Ne kadar müthiş bir hadise tasavvur edebiliyor musunuz! Göz önüne getirin!

Şimdi turist olarak insanın bir yere gitmeye gayet tabii hakkı var. Şimdi turist olarak insanın bir yere gitmeye gayet tabii hakkı var. Siz şimdi bir kasabaya gitseniz kasabadan sizi çıkartsalar soluğu poliste alırsınız. Dersiniz ki; Siz şimdi bir kasabaya gitseniz kasabadan sizi çıkartsalar soluğu poliste alırsınız. Dersiniz ki;

"Yahu ben gittim, bu adamlar zorla buradan çıkarttılar!" Davacı olursunuz! "Yahu ben gittim, bu adamlar zorla buradan çıkarttılar!"

Davacı olursunuz!

Efendimiz o kadar sıkıntı çekmiş. Efendimiz o kadar sıkıntı çekmiş. Topukları kanıyor, bir bağ evinde nefes nefese o ıstırap içindeyken diyor ki; Topukları kanıyor, bir bağ evinde nefes nefese o ıstırap içindeyken diyor ki;

"Yâ Rabbi! Eğer bu başıma gelenler gazabından değilse senin bana kızdığından"Yâ Rabbi! Eğer bu başıma gelenler gazabından değilse senin bana kızdığından benim kusur işlediğimden değilse aldırmam, mühim değil, çekerim, sabrederim." benim kusur işlediğimden değilse aldırmam, mühim değil, çekerim, sabrederim."

"Gazabından değilse mühim değil. Ama ben bir kusur işledim de "Gazabından değilse mühim değil. Ama ben bir kusur işledim de ceza olarak bunu veriyorsan ben o zaman üzülürüm! ceza olarak bunu veriyorsan ben o zaman üzülürüm! O zaman ondan gelmişse üzülürüm." demek istiyor.O zaman ondan gelmişse üzülürüm." demek istiyor. Yoksa ondan gelmemişse insanlara gelen imtihan olaraksa bakalım sabredecek miYoksa ondan gelmemişse insanlara gelen imtihan olaraksa bakalım sabredecek mi etmeyecek mi, iyi kulluk gösterecek mi göstermeyecek mi?.. etmeyecek mi, iyi kulluk gösterecek mi göstermeyecek mi?..

"Dünya hayatının cilvesiyse imtihanıysa aldırmam. "Dünya hayatının cilvesiyse imtihanıysa aldırmam. Ama sen kızdığından bana bu oluyorsa o zaman üzülürüm." demek istiyor. Ama sen kızdığından bana bu oluyorsa o zaman üzülürüm." demek istiyor.

Demek ki musibet gelebilir. Size de gelebilir. Demek ki musibet gelebilir. Size de gelebilir. Peygamberlere de gelmiş salih insanlara da gelmiş. Peygamberlere de gelmiş salih insanlara da gelmiş. Kötü insanlara da gelmiş iyi insanlara da gelmiş. İmtihan bu!Kötü insanlara da gelmiş iyi insanlara da gelmiş. İmtihan bu! Allah dünyada insanları bazen zenginlikle imtihan eder. Allah dünyada insanları bazen zenginlikle imtihan eder.

Mal verir; bakalım malının hayrını hasenatını yapacak mı, mahsulünün öşrünü, Mal verir; bakalım malının hayrını hasenatını yapacak mı, mahsulünün öşrünü, malının zekâtını verecek mi diye kontrol eder. malının zekâtını verecek mi diye kontrol eder.

Kur'ân-ı Kerîm'de birkaç sûrede anlatılan bir hikâye vardır. Bir ibretli hikâye, bir kıssa vardır: Kur'ân-ı Kerîm'de birkaç sûrede anlatılan bir hikâye vardır. Bir ibretli hikâye, bir kıssa vardır:

Bir bahçe sahiplerinin çok güzel bahçeleri varmış. Bir bahçe sahiplerinin çok güzel bahçeleri varmış. Mahsulü toplayacaklar. Akşamdan sözleşiyorlar: Mahsulü toplayacaklar. Akşamdan sözleşiyorlar:

"Aman aranıza fakir fukara sokmayın, yoksul dilenci almayın. "Aman aranıza fakir fukara sokmayın, yoksul dilenci almayın. Şu malları toplayalım, hiç kimseye dağıtmayalım. Bir miskin, bir dilenci vs. girmesin!" Şu malları toplayalım, hiç kimseye dağıtmayalım. Bir miskin, bir dilenci vs. girmesin!"

Onlar öyle niyet ediyorlar ama geceleyin tarlaya bir musibet geliyor, mahsul mahvolup gidiyor. Onlar öyle niyet ediyorlar ama geceleyin tarlaya bir musibet geliyor, mahsul mahvolup gidiyor.

Neden? Niyetleri kötü! "Allah bize bu kadar mahsul vermiş,Neden?

Niyetleri kötü!

"Allah bize bu kadar mahsul vermiş,
şu kadar da fukaraya verelim." demiyor. şu kadar da fukaraya verelim." demiyor. Onun cezası olarak demedikleri için kötü niyetle; "Yarın hiç kimseye bir şey vermeyelim." diyeOnun cezası olarak demedikleri için kötü niyetle; "Yarın hiç kimseye bir şey vermeyelim." diye o kararla geçirdiklerinden gece tarlaları felakete uğruyor.o kararla geçirdiklerinden gece tarlaları felakete uğruyor. Kur'ân-ı Kerîm'de ibretli hadiselerden olaylardan birisi olarak anlatılır. Kur'ân-ı Kerîm'de ibretli hadiselerden olaylardan birisi olarak anlatılır.

Hadîs-i şerîfe tekrar gelelim: Hadîs-i şerîfe tekrar gelelim:

"Bir insana malına veya vücuduna bir musibet gelmişse…" "Bir insana malına veya vücuduna bir musibet gelmişse…"

Geldi, Allah'tan geldi, kader! "Karadeniz de gemisi battı. Geldi, Allah'tan geldi, kader!

"Karadeniz de gemisi battı.
Allah saklasın çocuğu öldü. Akrabası hastalandı. Malına, ticaretine zarar geldi… Allah saklasın çocuğu öldü. Akrabası hastalandı. Malına, ticaretine zarar geldi…

Ve ketemehâ ve lem yeşkühâ ile'n-nâsi.Ve ketemehâ ve lem yeşkühâ ile'n-nâsi. "Bu da dişini sıktı, sakladı, bunu insanlara şikâyet etmedi." "Bu da dişini sıktı, sakladı, bunu insanlara şikâyet etmedi."

Bazı insanlar açar ağzını yumar gözünü: Bazı insanlar açar ağzını yumar gözünü: "Gördün mü şu başıma gelenleri, Allah başıma neler getirdi? "Gördün mü şu başıma gelenleri, Allah başıma neler getirdi? Ne felaketlere uğradım, olur mu böyle şey?.. Ne felaketlere uğradım, olur mu böyle şey?.. Bir sürü laf, bir sürü edebe sığmayan, kulluğa yakışmayan ileri geri sözler! Bir sürü laf, bir sürü edebe sığmayan, kulluğa yakışmayan ileri geri sözler!

Mesela adamın çocuğu ölüyor: Mesela adamın çocuğu ölüyor: Artık ağzından [çıkanları] hiç ne ben söyleyeyim ne siz duyun! Artık ağzından [çıkanları] hiç ne ben söyleyeyim ne siz duyun! İsyan, Allah'a âsi geliyor! İsyan, Allah'a âsi geliyor!

Ne yapalım, kader bu! Ömrü o kadarmış, Allah aldı. Ne yapalım, kader bu! Ömrü o kadarmış, Allah aldı. Yaşasaydı sevinecektin ama aldı, ne yapalım… Yaşasaydı sevinecektin ama aldı, ne yapalım…

Adam âsi geliyor: "Bunu da mı başıma getirecektin?!.." diyor. Adam âsi geliyor: "Bunu da mı başıma getirecektin?!.." diyor. Veyahut insanlara dertleniyor, şikâyetleniyor, efkârlanıyor vs. Saklamıyor, aşikâre ediyor. Veyahut insanlara dertleniyor, şikâyetleniyor, efkârlanıyor vs. Saklamıyor, aşikâre ediyor.

Kadının birisi saçını başını yolup ağıt düzüp feryâd u figân ediyormuş. Kadının birisi saçını başını yolup ağıt düzüp feryâd u figân ediyormuş. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem:

"Ey hanım! Böyle yapma, Allah'ın hükmüne sabret." diye nasihat edecek olmuş. "Ey hanım! Böyle yapma, Allah'ın hükmüne sabret." diye nasihat edecek olmuş.

"Sen benim başıma ne musibet geldiğinin farkında mısın, haberin var mı?" "Sen benim başıma ne musibet geldiğinin farkında mısın, haberin var mı?"

Bir sürü cadalozluk, af edersiniz bir sürü ileri geri konuşuncaBir sürü cadalozluk, af edersiniz bir sürü ileri geri konuşunca Efendimiz bakmış ki cahil, anlamayacak; yürümüş gitmiş!Efendimiz bakmış ki cahil, anlamayacak; yürümüş gitmiş! Yürüyüp gidince arkadan gelen birisi yanaşmış: "Kadın, sen kiminle konuştuğunun farkında mısın?Yürüyüp gidince arkadan gelen birisi yanaşmış:

"Kadın, sen kiminle konuştuğunun farkında mısın?
Sana demin gelip o sözleri söyleyen Hz. Peygamber'di!" demiş. Sana demin gelip o sözleri söyleyen Hz. Peygamber'di!" demiş.

"Yaa! Öyle mi, eyvah! Hata ettim, edepsizlik ettim…" "Yaa! Öyle mi, eyvah! Hata ettim, edepsizlik ettim…"

Hemen arkasından koşmuş: "Aman yâ Resûlallah! Hemen arkasından koşmuş:

"Aman yâ Resûlallah!
Beni affet, ben senin peygamber olduğunu bilemedim de üzüntüm büyük olduğundanBeni affet, ben senin peygamber olduğunu bilemedim de üzüntüm büyük olduğundan orada onun için ileri geri konuştum…" demiş. orada onun için ileri geri konuştum…" demiş.

Demiş ki; es-Sabru inde's-sadmeti'l-ûlâ. Demiş ki;

es-Sabru inde's-sadmeti'l-ûlâ.
"Sabrın sevabı, bela ilk geldiği zaman dişini sıkabilirsendir." "Sabrın sevabı, bela ilk geldiği zaman dişini sıkabilirsendir."

Bağırıp çağırırsan sabrın sevabı da kalmaz.Bağırıp çağırırsan sabrın sevabı da kalmaz. Hâlbuki sabra Allah çok sevap veriyor, çok mükâfat veriyor.Hâlbuki sabra Allah çok sevap veriyor, çok mükâfat veriyor. Bir müslüman bir musibete sabrederse; Bir müslüman bir musibete sabrederse;

İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrahüm bi-gayri hisâb. İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrahüm bi-gayri hisâb.

Herkesin mükâfatı ölçüyle, hesapla, katsayıyla, belirli bir bordroyla Herkesin mükâfatı ölçüyle, hesapla, katsayıyla, belirli bir bordroyla -kelime-i latîfe olarak öyle diyelim- veriliyor da sabredenlerinki hesapsız veriliyor!-kelime-i latîfe olarak öyle diyelim- veriliyor da sabredenlerinki hesapsız veriliyor! Kamyon kamyon, kepçe kepçe veriliyor. Sayısız, bigayrihisâb veriliyor. Kamyon kamyon, kepçe kepçe veriliyor. Sayısız, bigayrihisâb veriliyor.

Ne demek? "Sayısız" demek. İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrahüm bi-gayri hisâb. Ne demek?

"Sayısız" demek.

İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrahüm bi-gayri hisâb.
"Sabreden insanlara hesapsız ikramlar veriliyor." İlk başta sabrederse!"Sabreden insanlara hesapsız ikramlar veriliyor."

İlk başta sabrederse!
Etmedikten sonra kıymeti kalmıyor. Hadîs-i şerîfte Efendimiz bize bunu öğretiyor: Etmedikten sonra kıymeti kalmıyor.

Hadîs-i şerîfte Efendimiz bize bunu öğretiyor:

Sabredecek. Saklayacak. Şikâyet etmeyecek. Derdini insanlara açmayacak. Sabredecek. Saklayacak. Şikâyet etmeyecek. Derdini insanlara açmayacak. Rabbini kullara şikâyet etmeyecek. Kimi kime şikâyet ediyorsun? Rabbini kullara şikâyet etmeyecek.

Kimi kime şikâyet ediyorsun?
Allah takdir etmiş, sen gidiyorsun kula Allah'ı mı şikâyet ediyorsun?!.. Allah takdir etmiş, sen gidiyorsun kula Allah'ı mı şikâyet ediyorsun?!..

"Kim başına veya malına veya vücuduna bir bela gelir, musibet gelir de "Kim başına veya malına veya vücuduna bir bela gelir, musibet gelir de saklarsa belli etmezse ve bunu insanlara şikâyet etmezse saklarsa belli etmezse ve bunu insanlara şikâyet etmezse onu mağfiret Allah'ın üzerine hak olur." Kâne hakkan alallâhi Teâlâ en yağfire lehû. "Onu mağfiret Allah'ın üzerine hak olur. onu mağfiret Allah'ın üzerine hak olur."

Kâne hakkan alallâhi Teâlâ en yağfire lehû. "Onu mağfiret Allah'ın üzerine hak olur.
Allah onu muhakkak mağfiret eder, affeder." Allah onu muhakkak mağfiret eder, affeder."

Demek ki dişini sıktı mı; "Bunu bana Allah gönderdi, sabredeyim, şikâyet etmeyeyim, Demek ki dişini sıktı mı; "Bunu bana Allah gönderdi, sabredeyim, şikâyet etmeyeyim, ses çıkarmayayım…" diye sabr-ı cemîl ile karşıladı mı; o zaman ses çıkarmayayım…" diye sabr-ı cemîl ile karşıladı mı; o zaman Allah onu mağfiretine mazhar ediyor. Bütün günahlarını siliyor, affediyor. Allah onu mağfiretine mazhar ediyor. Bütün günahlarını siliyor, affediyor.

Yakup aleyhisselam ne dedi? Yusuf aleyhisselam'ı çok seviyordu. Yakup aleyhisselam ne dedi?

Yusuf aleyhisselam'ı çok seviyordu.
Sevilecek bir insan, güzeller güzeli bir çocuk!Sevilecek bir insan, güzeller güzeli bir çocuk! Terbiyeli mi terbiyeli, nurlu mu nurlu, güzel mi güzel! Allah vücut güzelliği de vermiş.Terbiyeli mi terbiyeli, nurlu mu nurlu, güzel mi güzel! Allah vücut güzelliği de vermiş. İnsan güzeli, insanların en güzellerinden birisi! İnsan güzeli, insanların en güzellerinden birisi!

Kardeşleri kıskandılar. Kurt yedi, dediler. Yakup aleyhisselam ne diyor? Kardeşleri kıskandılar. Kurt yedi, dediler.

Yakup aleyhisselam ne diyor?

Fe sabrün cemîl. "Bana bir güzel sabretmek düşüyor." diyor. Fe sabrün cemîl. "Bana bir güzel sabretmek düşüyor." diyor.

Allah'tan sabr-ı cemîl istiyor. Cemîl ne demek? "Güzel" demek. Allah'tan sabr-ı cemîl istiyor.

Cemîl ne demek?

"Güzel" demek.

Fe sabrün cemîl. "Güzel bir sabır; kusursuz, terbiyeye aykırı olmayan güzel bir sabır." Fe sabrün cemîl. "Güzel bir sabır; kusursuz, terbiyeye aykırı olmayan güzel bir sabır."

Allah hepimize afiyet versin, hepimize sıhhat versin. Allah hepimize afiyet versin, hepimize sıhhat versin. Hepimize zenginlik versin, servet versin. Hepimize nimet versin, izzet versin.Hepimize zenginlik versin, servet versin. Hepimize nimet versin, izzet versin. Hepimizi dünyada âhirette bahtiyar eylesin. Âmin. Hepimizi dünyada âhirette bahtiyar eylesin. Âmin.

Ama bazen hastalık olur bazen de sıkıntı olur. Bunu da biliyoruz. Temenni etmiyoruz: Ama bazen hastalık olur bazen de sıkıntı olur. Bunu da biliyoruz. Temenni etmiyoruz:

"Ver yâ Rabbi, ben dayanırım, yükle yâ Rabbi! Ne kadar yük yükletirsen "Ver yâ Rabbi, ben dayanırım, yükle yâ Rabbi! Ne kadar yük yükletirsen yüklet, benim sırtıma!.." demiyoruz. yüklet, benim sırtıma!.." demiyoruz.

Hayır, öyle demiyoruz. "Âfiyet ver yâ Rabbi, sıhhat ver yâ Rabbi, iyilik ver, Hayır, öyle demiyoruz.

"Âfiyet ver yâ Rabbi, sıhhat ver yâ Rabbi, iyilik ver,
hoşluk ver, hasene ver!.." diyoruz. hoşluk ver, hasene ver!.." diyoruz.

Ama bir sıkıntı gelince ne yapacağız? Sabr-ı cemîl ile sabredeceğiz.Ama bir sıkıntı gelince ne yapacağız?

Sabr-ı cemîl ile sabredeceğiz.
Başka insanlara şikâyet de etmeyeceğiz. Fâş da etmeyeceğiz, sırrımızı açmayacağız.Başka insanlara şikâyet de etmeyeceğiz. Fâş da etmeyeceğiz, sırrımızı açmayacağız. O zaman Allah mağfiret ediyor. Biraz sır saklamasını öğreneceğiz. O zaman Allah mağfiret ediyor. Biraz sır saklamasını öğreneceğiz.

"Senin ağzında bakla ıslanmaz mı be adam! Ne bu böyle, biraz sabret!.." "Senin ağzında bakla ıslanmaz mı be adam! Ne bu böyle, biraz sabret!.."

"Nasılsın?" diyorsun, bin tane kusur söylüyor! "Nasılsın?" diyorsun, bin tane kusur söylüyor!

Bir dokun bin âh dinle kâse-i fağfûrdan demiş şair. Bir dokun bin âh dinle kâse-i fağfûrdan

demiş şair.

Boş kâseye bir vuruyorsun, tın devam ediyor. Bir dokun bin âh dinle kâse-i fağfûrdan Boş kâseye bir vuruyorsun, tın devam ediyor.

Bir dokun bin âh dinle kâse-i fağfûrdan

Fağfûr: Çin porseleni. Çin porseleni kaliteliymiş. Vurduğun zaman çın çın ötüyor ya; Fağfûr: Çin porseleni.

Çin porseleni kaliteliymiş. Vurduğun zaman çın çın ötüyor ya;

"Bir dokun, bin tane ah dinle!" Dur bakalım! "Bir dokun, bin tane ah dinle!"

Dur bakalım!
Ne oluyorsun yahu, Allah'ın kaderi; ne yapalım?.. Ne oluyorsun yahu, Allah'ın kaderi; ne yapalım?..

Dünyada musibete uğrayan ilk insan sen misin? Dünyada musibete uğrayan ilk insan sen misin?

Peygamber Efendimiz'in güzel güzel evlatları yaşadı mı? Öldü gitti. Nasıl sağlam durdu. Peygamber Efendimiz'in güzel güzel evlatları yaşadı mı?

Öldü gitti. Nasıl sağlam durdu.
Eyyub aleyhisselam'ın ovalar dolusu süreleri varmış, gitmiş. Bir sürü evladı, yâri varmış; ölmüş.Eyyub aleyhisselam'ın ovalar dolusu süreleri varmış, gitmiş. Bir sürü evladı, yâri varmış; ölmüş. Sıhhati varmış, bütün vücudunu hastalık kaplamış. Sıhhati varmış, bütün vücudunu hastalık kaplamış.

Sen toprağa hor bakma, toprakta kimler yatur Enbiyâ vü evliyâ Âdem Peygamber yatur Sen toprağa hor bakma, toprakta kimler yatur Enbiyâ vü evliyâ Âdem Peygamber yatur

Tenini kurtlar yiyen, kurt yedikçe sabreden Hem-hâl ile şükreden, Tenini kurtlar yiyen, kurt yedikçe sabreden Hem-hâl ile şükreden, Eyyüb Peygamber yatur O dertlere o sıkıntılara rağmen sabretmiş. Eyyüb Peygamber yatur

O dertlere o sıkıntılara rağmen sabretmiş.
"Hz. Eyyub sabrı" diye meşhur olmuş. "Eyyub aleyhisselam'ın sabrı gibi sabır…" diye"Hz. Eyyub sabrı" diye meşhur olmuş. "Eyyub aleyhisselam'ın sabrı gibi sabır…" diye sabrın böylesi meşhur olmuş.sabrın böylesi meşhur olmuş. Hiç gık dememiş. Allah yine evlat vermiş yine mal vermiş yine sıhhat vermiş.Hiç gık dememiş.

Allah yine evlat vermiş yine mal vermiş yine sıhhat vermiş.
Çünkü bu dünya değişir. Hava bir güneşli olur bir yağmurlu olur. Çünkü bu dünya değişir. Hava bir güneşli olur bir yağmurlu olur. Bir yaz olur bir kış olur. Bir hasta olur insan bir sıhhatli olur. Bir yaz olur bir kış olur. Bir hasta olur insan bir sıhhatli olur.

Ben üç gün burada hastalandım, konuşma yapamadım. Şimdi nasip oldu, konuşuyorum. Ben üç gün burada hastalandım, konuşma yapamadım. Şimdi nasip oldu, konuşuyorum. Hepsi imtihan! Hastalık da imtihan sağlık da imtihan.Hepsi imtihan! Hastalık da imtihan sağlık da imtihan. Para da servet de imtihan, hepsi imtihan! Her imtihanda edebini takınacaksın,Para da servet de imtihan, hepsi imtihan! Her imtihanda edebini takınacaksın, Allah'ın iyi kulu olduğunu göstereceksin! Allah'ı sevdiğini göstereceksin,Allah'ın iyi kulu olduğunu göstereceksin! Allah'ı sevdiğini göstereceksin, Allah'ı saydığını göstereceksin! Allah'ın hükmüne razı olduğunu göstereceksin!Allah'ı saydığını göstereceksin! Allah'ın hükmüne razı olduğunu göstereceksin! Allah'ın iyilikleri karşısında O'na kulluk borcu olduğunu anladığını,Allah'ın iyilikleri karşısında O'na kulluk borcu olduğunu anladığını, teşekkür borcu, şükür borcu olduğunu bileceksin ve davranışınla göstereceksin. teşekkür borcu, şükür borcu olduğunu bileceksin ve davranışınla göstereceksin.

Allah Kur'ân-ı Kerîm'de Eyyub aleyhisselam'a ne diyor, nasıl methediyor? Allah Kur'ân-ı Kerîm'de Eyyub aleyhisselam'a ne diyor, nasıl methediyor?

Ni'me'l-abd. "Ne iyi kuldur o!" diyor. Eyyub aleyhisselam'ı Allah methediyor.Ni'me'l-abd. "Ne iyi kuldur o!" diyor.

Eyyub aleyhisselam'ı Allah methediyor.
Bağırıp çağırıp da Allah'ın rahmetinden, mağfiretinden mahrum olmak mı Bağırıp çağırıp da Allah'ın rahmetinden, mağfiretinden mahrum olmak mı daha kârlı sabredip de Allah'ın iltifat ettiği, methettiği, sevdiği,daha kârlı sabredip de Allah'ın iltifat ettiği, methettiği, sevdiği, övdüğü bir insan mı olmak daha iyi?!.. övdüğü bir insan mı olmak daha iyi?!..

Tabii övdüğü sevdiği bir insan olmak daha iyi!Tabii övdüğü sevdiği bir insan olmak daha iyi! Onun için başınıza bir kader gelirse takdir-i ilâhî gelirse "Bu Allah'tan!" diyeceksiniz,Onun için başınıza bir kader gelirse takdir-i ilâhî gelirse "Bu Allah'tan!" diyeceksiniz, sabr-ı cemîl göstereceksiniz.sabr-ı cemîl göstereceksiniz. Nimet gelirse şükredeceksiniz. Nimet var mı üzerimizde? Nimet gelirse şükredeceksiniz.

Nimet var mı üzerimizde?

Sayılamayacak kadar! Karnımız tok, sırtımız pek, kesemiz elhamdülillah boş değil!Sayılamayacak kadar! Karnımız tok, sırtımız pek, kesemiz elhamdülillah boş değil! Hanımımız var, çocuğumuz var, işimiz gücümüz var.Hanımımız var, çocuğumuz var, işimiz gücümüz var. Memleket güzel! Bazı yerlerde Rusya'da büyük kıtlık varmış.Memleket güzel! Bazı yerlerde Rusya'da büyük kıtlık varmış. Ahali kırılıyormuş. Biz burada tabaklara gelen kebapları, köfteleri, pilavları bitiremiyoruz;Ahali kırılıyormuş. Biz burada tabaklara gelen kebapları, köfteleri, pilavları bitiremiyoruz; yarısını yiyorsunuz yarısını çöpe atıyorsunuz değil mi? yarısını yiyorsunuz yarısını çöpe atıyorsunuz değil mi?

Umumiyetle bollukla gidiyor. Ama bazı yerlerde de insanlar açlıktan ölüyor: Umumiyetle bollukla gidiyor. Ama bazı yerlerde de insanlar açlıktan ölüyor: Yağmur yağdığı zaman acaba toprağın içinden solucan çıkacak mı Yağmur yağdığı zaman acaba toprağın içinden solucan çıkacak mı diye solucan toplamaya çıkarlarmış!diye solucan toplamaya çıkarlarmış! Ne sıkıntı çeken insanlar var!.. Ne sıkıntı çeken insanlar var!..

Ankara'da tanıdığım birisi var. Allah rahmet eylesin; yaşlı bir amcaydı, beş vakit camideydi. Ankara'da tanıdığım birisi var. Allah rahmet eylesin; yaşlı bir amcaydı, beş vakit camideydi. Hiç namazı cemaatsiz kılmazdı.Hiç namazı cemaatsiz kılmazdı. İmam bile camiye gidememiş olsa diyelim ki ziyafete çağrıldı, İmam bile camiye gidememiş olsa diyelim ki ziyafete çağrıldı, o ziyafetten sofranın yarısında kalkardı.o ziyafetten sofranın yarısında kalkardı. Camiye giderdi, ezanı okurdu, namazı kılardı.Camiye giderdi, ezanı okurdu, namazı kılardı. Mekânı cennet olsun, Allah rahmet eylesin. O amca; Mekânı cennet olsun, Allah rahmet eylesin. O amca;

"Birinci Cihan Harbi sıralarında veya ondan önceki zamanda 33 kişi olarak Bayburt'tan çıktık, "Birinci Cihan Harbi sıralarında veya ondan önceki zamanda 33 kişi olarak Bayburt'tan çıktık, Ankara'ya geldik; 3 kişi kaldık!" diyor. Ankara'ya geldik; 3 kişi kaldık!" diyor.

30 kişi yollarda ölmüş. Soğuktan, açlıktan, kıtlıktan! 30 kişi yollarda ölmüş. Soğuktan, açlıktan, kıtlıktan!

"Otların her çeşidinin tadını bilirim hocam, bana sor! "Otların her çeşidinin tadını bilirim hocam, bana sor! Şu dikenli ot nasıldır, şu sütlü ot, kırdığın zaman sütü çıkan acı ot nasıldır?..Şu dikenli ot nasıldır, şu sütlü ot, kırdığın zaman sütü çıkan acı ot nasıldır?.. Hepsini yedim…" diyor. Gıda bulamamış ekmek, bulamamışlar! Hepsini yedim…" diyor.

Gıda bulamamış ekmek, bulamamışlar!

"Kıtlık var, darlık var; her otu yedim. Zehirli dedikleri otları bile yedim hocam."Kıtlık var, darlık var; her otu yedim. Zehirli dedikleri otları bile yedim hocam. Ölmedim işte, Allah beni yaşattı. Şimdi ben bu pamuk gibi ekmeği nasıl çöpe atarım?!.." diyor.Ölmedim işte, Allah beni yaşattı. Şimdi ben bu pamuk gibi ekmeği nasıl çöpe atarım?!.." diyor. Eline alıyor ekmeği, bize gösteriyor: "Şimdi ben bu pamuk gibi ekmeği nasıl atarım?! Eline alıyor ekmeği, bize gösteriyor:

"Şimdi ben bu pamuk gibi ekmeği nasıl atarım?!
Ben ottan her çeşidini yedim. Yediğim acı otlardan ağzımın kenarları yara oldu!.." diyor. Ben ottan her çeşidini yedim. Yediğim acı otlardan ağzımın kenarları yara oldu!.." diyor.

Biz ne nimetler içindeyiz elhamdülillah. Hamd ü senâlar olsun.Biz ne nimetler içindeyiz elhamdülillah. Hamd ü senâlar olsun. Arada da sıkıntı varsa sabretmek lazımmış, diye bunu hatırınıza yazın. Arada da sıkıntı varsa sabretmek lazımmış, diye bunu hatırınıza yazın.

Men ed'ame müslimen câian ed'amehullâhü min simâri'l-cenneti. Men ed'ame müslimen câian ed'amehullâhü min simâri'l-cenneti.

Hadîs-i şerîfi Ebû Nuaym el-İsfahânî rivayet etmiş. Hadîs-i şerîfi Ebû Nuaym el-İsfahânî rivayet etmiş. Bir hadîs-i şerîf daha var, o da Taberânî tarafından rivayet edilmiş: Bir hadîs-i şerîf daha var, o da Taberânî tarafından rivayet edilmiş:

Men ed'ame marîden şehvetehû ed'amehullâhü azze ve celle min simâri'l-cenneti. Men ed'ame marîden şehvetehû ed'amehullâhü azze ve celle min simâri'l-cenneti.

İki hadîs-i şerîf birbirine yakın! Bizim memleketimiz bol, sizin yaşadığınız Avustralya iyi;İki hadîs-i şerîf birbirine yakın!

Bizim memleketimiz bol, sizin yaşadığınız Avustralya iyi;
bolluk meyvelik. bolluk meyvelik. Et var, süt var, meyve sebze var; temiz hava var; güneş var, toprak var, yağmur var…Et var, süt var, meyve sebze var; temiz hava var; güneş var, toprak var, yağmur var… Bitkiler bitiyor, ağaçlar mahsul veriyor. Tatlı da oluyor, kavun karpuz güzel oluyor. Bitkiler bitiyor, ağaçlar mahsul veriyor. Tatlı da oluyor, kavun karpuz güzel oluyor. Olmayanı da Çin'den getiriyorlar, başka yerden getiriyorlar filan. Bolluk!Olmayanı da Çin'den getiriyorlar, başka yerden getiriyorlar filan. Bolluk! Ama bazı yerler böyle değil! Hele tarihte bu kadar da değildi.Ama bazı yerler böyle değil!

Hele tarihte bu kadar da değildi.
Çünkü şimdi nakletme imkânı var. Kamyona dolduruyor. Çünkü şimdi nakletme imkânı var. Kamyona dolduruyor. Mesela bir tır gıdayı dolduruyor; Antalya'dan İstanbul'a 10 saatte götürüyor.Mesela bir tır gıdayı dolduruyor; Antalya'dan İstanbul'a 10 saatte götürüyor. Oradaki insanlar kış gününde Antalya'nın sıcak meyvesini, sıcak ülke meyvesini yiyebiliyor. Oradaki insanlar kış gününde Antalya'nın sıcak meyvesini, sıcak ülke meyvesini yiyebiliyor. Şimdi nakliye olduğundan kolay! Havaalanından nakliye uçağına etler,Şimdi nakliye olduğundan kolay! Havaalanından nakliye uçağına etler, meyveler, taze sebzeler dolduruluyor, uçakla filanca yere götürülüyor.meyveler, taze sebzeler dolduruluyor, uçakla filanca yere götürülüyor. Yetişmeyen yerlerde soğuk yerdeki insanlara satılıyor. Yetişmeyen yerlerde soğuk yerdeki insanlara satılıyor. Yiyorlar, yiyebiliyorlar. Nakliyenin [faydası] var. Sonra ziraat makineyle oluyor. Yiyorlar, yiyebiliyorlar. Nakliyenin [faydası] var.

Sonra ziraat makineyle oluyor.
Kilometrelerce tarlayı makine sürüyor, ekiyor; büyük mahsuller alınıyor.Kilometrelerce tarlayı makine sürüyor, ekiyor; büyük mahsuller alınıyor. Büyük şeyler depo ediliyor. Eskiden böyle değildi. Açlık vardı, kıtlık vardı… Büyük şeyler depo ediliyor. Eskiden böyle değildi. Açlık vardı, kıtlık vardı… Bazen öyle kıtlık olurdu ki günlerce yemek yenmezdi. Bazen öyle kıtlık olurdu ki günlerce yemek yenmezdi.

Peygamber Efendimiz'in evinde aylarca baca vs. tütmezdi, aş pişmezdi. Peygamber Efendimiz'in evinde aylarca baca vs. tütmezdi, aş pişmezdi. Keçi varsa keçiden biraz süt sağdılarsa onu içtiler mi tamam. Keçi varsa keçiden biraz süt sağdılarsa onu içtiler mi tamam. Birazcık süt içti mi akşama kadar "Karnım tok." diyor!Birazcık süt içti mi akşama kadar "Karnım tok." diyor! Bulamadığı zamanda oruç tutuyordu. Hurma yediler mi bir tane hurma yedi miBulamadığı zamanda oruç tutuyordu. Hurma yediler mi bir tane hurma yedi mi elhamdülillah diyordu.elhamdülillah diyordu. Bazen öyle kıtlık oluyordu, hurmayı birisi biraz emiyordu: "Aman yutma!..Bazen öyle kıtlık oluyordu, hurmayı birisi biraz emiyordu:

"Aman yutma!..
Biraz ötekisine yolla, biraz ötekisine yolla…" Biraz ötekisine yolla, biraz ötekisine yolla…"

Şekerinden biraz biraz istifade ediyorlardı. Bizden ne kadar farklı. Şekerinden biraz biraz istifade ediyorlardı. Bizden ne kadar farklı. O kıtlık zamanında, açlık zamanında, sıkıntı zamanında o insanların neler,O kıtlık zamanında, açlık zamanında, sıkıntı zamanında o insanların neler, ne yoksulluklar çektiklerini anlayın! ne yoksulluklar çektiklerini anlayın!

Peygamber Efendimiz'in mescidine bir adam geliyormuş. Peygamber Efendimiz'in mescidine bir adam geliyormuş. "Adam" diyorum, Allah kusurumu affetsin. Sahabi radıyallahu anh."Adam" diyorum, Allah kusurumu affetsin. Sahabi radıyallahu anh. Peygamber Efendimiz'in mescidinde namaz kılıyormuş, sabah namazını süratle kalkıpPeygamber Efendimiz'in mescidinde namaz kılıyormuş, sabah namazını süratle kalkıp hemen gidiyormuş.hemen gidiyormuş. Demişler ki; "Mübarek, burası Peygamber Efendimiz'in mescidi.Demişler ki;

"Mübarek, burası Peygamber Efendimiz'in mescidi.
Otursana, duayı beklesene. Ne diye hemen süratle kalkıp gidiyorsun? Ne acele ediyorsun?.." Otursana, duayı beklesene. Ne diye hemen süratle kalkıp gidiyorsun? Ne acele ediyorsun?.."

Diyor ki; "Evimizde bir tek örtü var." Diyor ki;

"Evimizde bir tek örtü var."

Sarınıyoruz, namaz kılıyoruz ya, namaz kılarken şartlardan bir tanesi nedir? Sarınıyoruz, namaz kılıyoruz ya, namaz kılarken şartlardan bir tanesi nedir?

Setr-ü avrettir; avret yerlerini, örtmesi gereken yerleri örtmesi lazım. Setr-ü avrettir; avret yerlerini, örtmesi gereken yerleri örtmesi lazım.

"Evimizde bir tane örtü var. Bir örtüye ben sarınıyorum, geliyorum; "Evimizde bir tane örtü var. Bir örtüye ben sarınıyorum, geliyorum; burada Peygamber Efendimiz'in yanında namazı kılıyorum. Hemen süratle çıkıyorum.burada Peygamber Efendimiz'in yanında namazı kılıyorum. Hemen süratle çıkıyorum. Evimiz uzakta. Eve gidiyorum, hanıma örtüyü veriyorum. Evimiz uzakta. Eve gidiyorum, hanıma örtüyü veriyorum. Hanım örtüye bürünüyor, o namazı kılıyor.Hanım örtüye bürünüyor, o namazı kılıyor. Onun için o yetiştirsin diye çabuk gidiyorum." diyor. İki tane örtüleri yok! Onun için o yetiştirsin diye çabuk gidiyorum." diyor.

İki tane örtüleri yok!

Bizim çarşaf vardır, yorgan vardır, battaniye vardır, palto vardır, pijama vardır, Bizim çarşaf vardır, yorgan vardır, battaniye vardır, palto vardır, pijama vardır, kaç tane gömlek vardır, pardösü vardır… kaç tane gömlek vardır, pardösü vardır…

Onların hâlini düşün! Evde namaz kılmak için çıplaklığını örtecek Onların hâlini düşün! Evde namaz kılmak için çıplaklığını örtecek tek bir örtüden başka örtüsü olmadığı için adam örtünüyor, geliyor namazı kılıyor; tek bir örtüden başka örtüsü olmadığı için adam örtünüyor, geliyor namazı kılıyor; hemen eve koşuyor.hemen eve koşuyor. Kadın örtünüyor, namazı kılıyor. Namazları vaktinde kılmış oluyorlar.Kadın örtünüyor, namazı kılıyor. Namazları vaktinde kılmış oluyorlar. Ne yoksulluk olduğunu anlayın! Peygamber Efendimiz diyor ki; Ne yoksulluk olduğunu anlayın! Peygamber Efendimiz diyor ki;

Men ed'ame müslimen câian ed'amehullâhü min simâri'l-cenneti. "Kim bir aç müslümanı doyurursa Men ed'ame müslimen câian ed'amehullâhü min simâri'l-cenneti. "Kim bir aç müslümanı doyurursa Allah da ona cennet meyvelerinden ikram eder." Allah da ona cennet meyvelerinden ikram eder."

Peygamber Efendimiz'in yanına birisi geliyordu. Peygamber Efendimiz'in yanına birisi geliyordu. Diyordu ki; "Yâ Resûlallah, açım." Teslim oluyor, Resûlullah'a hâlini arz ediyor.Diyordu ki;

"Yâ Resûlallah, açım."

Teslim oluyor, Resûlullah'a hâlini arz ediyor.
O topluluğun başının tacı olduğu için hâlini ona söylüyor. O topluluğun başının tacı olduğu için hâlini ona söylüyor.

"Açım yâ Resûlallah. Karnım boş, yiyecek bir şeyim yok."Açım yâ Resûlallah. Karnım boş, yiyecek bir şeyim yok. Kaç gündür bir şey yemedim. Bak karnıma!" diye karnını gösteriyor. Kaç gündür bir şey yemedim. Bak karnıma!" diye karnını gösteriyor.

Sıcak yassı taş bağlamış, sıcak taşın sıcaklığı midesinin acısını, Sıcak yassı taş bağlamış, sıcak taşın sıcaklığı midesinin acısını, açlığının acısını biraz bastırsın diye! açlığının acısını biraz bastırsın diye!

Efendimiz gülmüş, o da örtüsünü kaldırmış: Efendimiz gülmüş, o da örtüsünü kaldırmış:

Onda iki tane taş var, onda daha fazla! Böyle sıkıntılı oluyor. Onda iki tane taş var, onda daha fazla! Böyle sıkıntılı oluyor.

Peygamber Efendimiz diyordu ki; Peygamber Efendimiz diyordu ki;

"Kimin yanında, evinde yiyeceği varsa kim bunu misafir edebilirse alsın. "Kimin yanında, evinde yiyeceği varsa kim bunu misafir edebilirse alsın. Alsın evine götürsün!" Kendisi varsa kendisi götürüyordu da kendisinin evinde olmayınca; Alsın evine götürsün!"

Kendisi varsa kendisi götürüyordu da kendisinin evinde olmayınca;

"Kimin evinde yiyecek bir şey varsa bu kardeşini alsın götürsün!" "Kimin evinde yiyecek bir şey varsa bu kardeşini alsın götürsün!"

Birisi diyor ki; "Ben götürürüm yâ Resûlallah!" Eve geliyor: Birisi diyor ki;

"Ben götürürüm yâ Resûlallah!"

Eve geliyor:

"Resûlullah'ın bir misafirini getirdim sana." Hanım diyor ki; "Resûlullah'ın bir misafirini getirdim sana."

Hanım diyor ki;

"Evde çocuklara yetecek kadar yiyecek var. Bize bile çıkmaz. "Evde çocuklara yetecek kadar yiyecek var. Bize bile çıkmaz. Sen bir de misafir getirmişsin…" "Sen çocukları uyut." diyor. Sen bir de misafir getirmişsin…"

"Sen çocukları uyut." diyor.

Çocukları uyutuyorlar. "Sonra da mumu da söndür." diyor. Çocukları uyutuyorlar.

"Sonra da mumu da söndür." diyor.

Devirmiş gibi yapıyorlar, mumu da söndüyorlar. Karanlıkta tabağı getiriyorlar; Devirmiş gibi yapıyorlar, mumu da söndüyorlar. Karanlıkta tabağı getiriyorlar; "Buyur." diyorlar. Kaşığı kendileri tıkırdatıyorlar; takır tukur takır tukur, yemiyorlar. "Buyur." diyorlar.

Kaşığı kendileri tıkırdatıyorlar; takır tukur takır tukur, yemiyorlar.

Yenen şey, evdeki yiyecek az; bunu yediriyorlar. Yenen şey, evdeki yiyecek az; bunu yediriyorlar.

Onların bu hâli Resûlullah Efendimiz'e mâlum oluyor. Cebrail bildiriyor. Onların bu hâli Resûlullah Efendimiz'e mâlum oluyor. Cebrail bildiriyor. Ne kadar büyük sevaba erdiklerini Peygamber Efendimiz'e bildiriyor. O da onu müjdeliyor. Ne kadar büyük sevaba erdiklerini Peygamber Efendimiz'e bildiriyor. O da onu müjdeliyor.

Böyle sıkıntılar çekmişler. Daha başka asırlarda da böyle şeyler olmuş. Böyle sıkıntılar çekmişler. Daha başka asırlarda da böyle şeyler olmuş. Güzel bir fıkradır. Böyle şeyleri de arada anlatmak lazım: Güzel bir fıkradır. Böyle şeyleri de arada anlatmak lazım:

Sanıyorum evliyâullahtan bir zat ama ismini hatırlayamayacağım. Sanıyorum evliyâullahtan bir zat ama ismini hatırlayamayacağım. Herhalde Mısır'dan filan bir mübarek zat. Belki Tunus'tan belki Mısır'dan; Herhalde Mısır'dan filan bir mübarek zat. Belki Tunus'tan belki Mısır'dan; Peygamber Efendimiz'in şehrine gelmiş. Para yok, aç kalmış. Peygamber Efendimiz'in şehrine gelmiş. Para yok, aç kalmış. Tanıdık kime yok! Adam mübarek adam, dilenmiyor.Tanıdık kime yok! Adam mübarek adam, dilenmiyor. Dilenmeyi de istemiyor, utanıyor. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mescidine, Dilenmeyi de istemiyor, utanıyor. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mescidine, türbe-i saadetinin yanına gelmiş: türbe-i saadetinin yanına gelmiş:

"Yâ Resûlallah! Karnım aç!" demiş. Resûlullah Efendimiz türbede! Vefat etmiş, seneler geçmiş. "Yâ Resûlallah! Karnım aç!" demiş.

Resûlullah Efendimiz türbede! Vefat etmiş, seneler geçmiş.

Türbesini ziyaret etmiş. Diyor ki; "Karnım aç yâ Resûlallah!Türbesini ziyaret etmiş. Diyor ki;

"Karnım aç yâ Resûlallah!
Geldim senin memleketine, senin kabrini ziyarete ama hiç kimsem yok; karnım aç!" Geldim senin memleketine, senin kabrini ziyarete ama hiç kimsem yok; karnım aç!"

Oraya yatıp kalıyor. Dua ediyor, namaz kılıyor, yatıyor. Oraya yatıp kalıyor. Dua ediyor, namaz kılıyor, yatıyor.

Yatınca biraz sonra birisi gelmiş, omzuna vurmuş. Bu uyurken bunu kaldırmış. Yatınca biraz sonra birisi gelmiş, omzuna vurmuş. Bu uyurken bunu kaldırmış. Kaldırınca diyor ki; "Sen misin bizi dedem Resûlullah'a şikâyet eden? Kaldırınca diyor ki;

"Sen misin bizi dedem Resûlullah'a şikâyet eden?
Sen misin bizi dedem Resûlullah'a şikâyet eden misafir? Buyur, yemek getirdim sana!" Sen misin bizi dedem Resûlullah'a şikâyet eden misafir? Buyur, yemek getirdim sana!"

Bir sini getirmiş, ikram ediyor. Bir sini getirmiş, ikram ediyor. O Resûlullah'a dua etmiş, Resûlullah kendi torunlarından filancanın rüyasına görünmüş. O Resûlullah'a dua etmiş, Resûlullah kendi torunlarından filancanın rüyasına görünmüş. Anlaşılan rüyada; "Benim sevgili ümmetimden birisi geldi. Anlaşılan rüyada;

"Benim sevgili ümmetimden birisi geldi.
Aç, mescitte yatıyor. Git onu doyur…" diye işaret etmiş. Aç, mescitte yatıyor. Git onu doyur…" diye işaret etmiş.

O da bir tepsi getirmiş. Kaldırırken diyor ki; O da bir tepsi getirmiş. Kaldırırken diyor ki;

"Sen misin bizi dedeme şikâyet eden misafir. Buyur, ye!" "Sen misin bizi dedeme şikâyet eden misafir. Buyur, ye!"

İnsanlar eskiden neler çekmiş, anlayın! Bizim ne kadar şükretmemiz gerektiğini anlayın! İnsanlar eskiden neler çekmiş, anlayın! Bizim ne kadar şükretmemiz gerektiğini anlayın!

"Kim aç bir müslüman doyurursa Allah da ona cennetin meyvelerinden ikram eder!" diye"Kim aç bir müslüman doyurursa Allah da ona cennetin meyvelerinden ikram eder!" diye Peygamber Efendimiz, imkânları müsait olanları öteki müslüman kardeşlerinin acil dertleriyle ilgilenmeye teşvik ediyor.Peygamber Efendimiz, imkânları müsait olanları öteki müslüman kardeşlerinin acil dertleriyle ilgilenmeye teşvik ediyor. Açsa doyuracaksın. Toksa sırtı çıplaksa giydireceksin. Açsa doyuracaksın. Toksa sırtı çıplaksa giydireceksin. Karnı da tok sırtı da sağlam parası da çok; ilmi yok, imanı zayıf, bilgisi yok! Karnı da tok sırtı da sağlam parası da çok; ilmi yok, imanı zayıf, bilgisi yok! İslâm'dan nasibi yok!.. Ona da İslâm'ı öğreteceksin, onun da açlığı mânevî açlık;İslâm'dan nasibi yok!..

Ona da İslâm'ı öğreteceksin, onun da açlığı mânevî açlık;
ona da İslâm'ı anlatacaksın. ona da İslâm'ı anlatacaksın.

"Gel kardeşim. Âhiret şudur, dünya hayatı fanidir. "Gel kardeşim. Âhiret şudur, dünya hayatı fanidir. Gece yattığımız gibi öleceğiz, sabah kalktığımız gibi haşrolacağız.Gece yattığımız gibi öleceğiz, sabah kalktığımız gibi haşrolacağız. Ondan sonra hesap olacak. Cennet var, cehennem var.Ondan sonra hesap olacak. Cennet var, cehennem var. Allah'ın sevgili kulu olmak lazım. İyi insan olmak lazım…" diye anlatacaksın. Allah'ın sevgili kulu olmak lazım. İyi insan olmak lazım…" diye anlatacaksın.

Namaz kıldık, Allah razı olsun, sevindim. Namaz kıldık, Allah razı olsun, sevindim. Sağ yanımda Yunanistan'dan müslüman olmuş kardeş, sol yanımda Brezilya'danSağ yanımda Yunanistan'dan müslüman olmuş kardeş, sol yanımda Brezilya'dan müslüman olmuş kardeş; iftihar ettim. müslüman olmuş kardeş; iftihar ettim. Hoşuma gitti, imrendim. Bak Allah neler nasip ediyor! Hoşuma gitti, imrendim. Bak Allah neler nasip ediyor!

"Biz Kıbrıs meselesinden vs. Yunanlı'yla kavgalıyız." diyoruz ama "Biz Kıbrıs meselesinden vs. Yunanlı'yla kavgalıyız." diyoruz ama insan ne kadar memnun oluyor, seviniyor! insan ne kadar memnun oluyor, seviniyor! İslâm, insanları nasıl ısındırıyor! Hepimiz Allah'ın kulu olduğumuzu, İslâm, insanları nasıl ısındırıyor! Hepimiz Allah'ın kulu olduğumuzu, Hz. Âdem'in evlatları olduğumuzu sıcak sıcak hissediyoruz.Hz. Âdem'in evlatları olduğumuzu sıcak sıcak hissediyoruz. İslâm ne kadar güzel! İslâm ne kadar güzel bir din! Ne kadar hoş! İslâm ne kadar güzel! İslâm ne kadar güzel bir din! Ne kadar hoş!

Allah bize çok nimetler vermiş de nimetlerinin en büyüğü İslâm nimeti.Allah bize çok nimetler vermiş de nimetlerinin en büyüğü İslâm nimeti. Bize verdiği en büyük nimet, en büyük şeref; müslüman olmamız.Bize verdiği en büyük nimet, en büyük şeref; müslüman olmamız. Bundan büyük şeref olmaz. En kıymetlisi bu! Elhamdülillahi alâ nîmeti'l-İslâm. Bundan büyük şeref olmaz. En kıymetlisi bu!

Elhamdülillahi alâ nîmeti'l-İslâm.

Allah bu nimeti başkalarına da anlatmayı bizlere nasip etsin. Allah bu nimeti başkalarına da anlatmayı bizlere nasip etsin. Başkalarına; en yakınımız hanımımıza, çocuklarımıza, komşularımıza, akrabamıza,Başkalarına; en yakınımız hanımımıza, çocuklarımıza, komşularımıza, akrabamıza, ondan sonra bütün insanlara…ondan sonra bütün insanlara… Bak bazı kardeşler evlerinden çıkıyorlar, kalkıyorlar; başka şehirlere gidiyorlar,Bak bazı kardeşler evlerinden çıkıyorlar, kalkıyorlar; başka şehirlere gidiyorlar, başka ülkelere İslâm'ı anlatmaya gidiyorlar. başka ülkelere İslâm'ı anlatmaya gidiyorlar.

"Biz size misafir geldik. Siz de ev sahibisiniz. Biz size İslâm'ı anlatalım…" diyorlar."Biz size misafir geldik. Siz de ev sahibisiniz. Biz size İslâm'ı anlatalım…" diyorlar. Anlatıyorlar, kazanıyorlar. İslâm'a yeni insanlar kazanıyorlar.Anlatıyorlar, kazanıyorlar. İslâm'a yeni insanlar kazanıyorlar. Anlatınca Brezilya'daki de müslüman oluyor, Londra'daki de müslüman oluyor,Anlatınca Brezilya'daki de müslüman oluyor, Londra'daki de müslüman oluyor, Rusya'daki de müslüman oluyor… Bana Suriye'nin baş müftüsü, koca sakallı, pehlivan, Rusya'daki de müslüman oluyor…

Bana Suriye'nin baş müftüsü, koca sakallı, pehlivan,
Diyanet İşleri Başkanı bizimle konuşurken dedi ki; Diyanet İşleri Başkanı bizimle konuşurken dedi ki;

"Ben Rusya'ya gidip geliyorum. Rusya'da çok iyi gelişmeler var."Ben Rusya'ya gidip geliyorum. Rusya'da çok iyi gelişmeler var. Birisi bana 'Nedir bu İslâm?' diye sordu. Ben de anlattım. Kabul etti, İslâm'ı kabul etti!Birisi bana 'Nedir bu İslâm?' diye sordu. Ben de anlattım. Kabul etti, İslâm'ı kabul etti! Ondan sonra aradan aylar geçti. Bana, Suriye'ye mektup yazmış: Ondan sonra aradan aylar geçti. Bana, Suriye'ye mektup yazmış: 'Hocam, aynen sana verdiğim sözü tutuyorum. 'Hocam, aynen sana verdiğim sözü tutuyorum. Görevlerimi yapıyorum, vazifelerime sadığım, senden sonra imanımdan ayrılmadım!' diye mektup.Görevlerimi yapıyorum, vazifelerime sadığım, senden sonra imanımdan ayrılmadım!' diye mektup. Rusya'da çok güzel gelişmeler var, duyunca hayran olacaksın!" dedi. Rusya'da çok güzel gelişmeler var, duyunca hayran olacaksın!" dedi.

5-6 sene önceden, bu 5-6 sene önceden, bu olayları olmadan önce duymuştum.olayları olmadan önce duymuştum. Demek ki anlatınca Rusya'daki bile müslüman oluyor. Demek ki anlatınca Rusya'daki bile müslüman oluyor. Anlatınca gidip söyleyince Amerika'daki de müslüman oluyor.Anlatınca gidip söyleyince Amerika'daki de müslüman oluyor. Kanada'daki de müslüman oluyor. Tanzanya'daki de müslüman oluyor… Kanada'daki de müslüman oluyor. Tanzanya'daki de müslüman oluyor…

O zaman ne yapmamız lazım, ortaya ne çıkıyor? O zaman ne yapmamız lazım, ortaya ne çıkıyor?

Biz bilenlerin başkalarına İslâm'ı anlatması! Biz bilenlerin başkalarına İslâm'ı anlatması!

Bu anlatmanın tecrübesini nerde yapmamız gerekiyor? Bu anlatmanın tecrübesini nerde yapmamız gerekiyor?

Çocuğumuzdan başlamamız gerekiyor. Bir Avustralyalı doktor müslüman olmuş.Çocuğumuzdan başlamamız gerekiyor.

Bir Avustralyalı doktor müslüman olmuş.
Çocuğuyla kardeşimizin sünnet düğününde bahçedeyiz. Çocuk eline sopa almış, sallıyor.Çocuğuyla kardeşimizin sünnet düğününde bahçedeyiz. Çocuk eline sopa almış, sallıyor. Onun da gözlüğü var, gözünü biraz sakındı. Onun da gözlüğü var, gözünü biraz sakındı.

"Kızacak mı?" diye ben uzaktan takip ediyorum. Hiç kızmadı: "Kızacak mı?" diye ben uzaktan takip ediyorum. Hiç kızmadı:

"Evladım, bu sopa göze gelir, göze zarar verir. Gözü çıkartır, kanatır. "Evladım, bu sopa göze gelir, göze zarar verir. Gözü çıkartır, kanatır. Onun için bunu böyle yapma…" filan diye İngilizce olarak anlattı. Onun için bunu böyle yapma…" filan diye İngilizce olarak anlattı.

Sen bu çocuğa bunu anlatmazsan çocuk suç işler. Anlatacaksın: Sen bu çocuğa bunu anlatmazsan çocuk suç işler. Anlatacaksın:

"Böyle yapma evladım. Alma komşunun arabasının lastiğinin [supap] kapağını."Böyle yapma evladım. Alma komşunun arabasının lastiğinin [supap] kapağını. Bak günahtır, böyle şey yapılmaz. Küçük de olsa yapmamak lazım. Bak günahtır, böyle şey yapılmaz. Küçük de olsa yapmamak lazım. Sahibi helal etmez, oynama. Ondan istiyorsan ben sana bir kutu alayım. Sahibi helal etmez, oynama. Ondan istiyorsan ben sana bir kutu alayım. Ama gidip başkasının tekerinden onu alma. Günahtır yavrum! Ama gidip başkasının tekerinden onu alma. Günahtır yavrum! Allah cehennemde yakar!.." filan diye söylemek lazım. Allah cehennemde yakar!.." filan diye söylemek lazım.

"Bak böyle açık gezme evladım. Eşofman giy, uzun giy. "Bak böyle açık gezme evladım. Eşofman giy, uzun giy. Ayakların görünmesin, başını ört…" filan gibi tatlı tatlı kendi çocuğundan, Ayakların görünmesin, başını ört…" filan gibi tatlı tatlı kendi çocuğundan, kendi yakınından anlatmaya başlaması lazım. kendi yakınından anlatmaya başlaması lazım.

Men ed'ame marîden şehvetehû ed'amehullâhü azze ve celle min simâri'l-cenneti. Men ed'ame marîden şehvetehû ed'amehullâhü azze ve celle min simâri'l-cenneti.

Hastalara iyilik yapmayı anlatan bir hadîs-i şerîf. Diyor ki; Hastalara iyilik yapmayı anlatan bir hadîs-i şerîf. Diyor ki;

"Kim bir hastaya canının çektiği bir şeyi sunarsa ikram ederse Allah da"Kim bir hastaya canının çektiği bir şeyi sunarsa ikram ederse Allah da ona cennet meyvelerinden ikram eder." ona cennet meyvelerinden ikram eder."

Sen o hasta kardeşine madem öyle ikramda bulundun.Sen o hasta kardeşine madem öyle ikramda bulundun. Allah sana cennet taamlarından, meyvelerinden ikram eder, deniliyor. Allah sana cennet taamlarından, meyvelerinden ikram eder, deniliyor.

Hastanın gönlünü almak! İslâm, bak hasta ziyaretini bir vazife olarak üzerimize yüklemiştir. Hastanın gönlünü almak!

İslâm, bak hasta ziyaretini bir vazife olarak üzerimize yüklemiştir.
İslâm'da hasta ziyareti bir vazifemizdir. Hastalarımızı ziyaret edeceğiz. İslâm'da hasta ziyareti bir vazifemizdir. Hastalarımızı ziyaret edeceğiz. Düşüneceğiz: Mesela Cuma günü hasta ziyaret etmek çok sevap. Düşüneceğiz: Mesela Cuma günü hasta ziyaret etmek çok sevap. Cuma namazını kıldı mı durumun müsaitse bir de Hospital'e gideceksin,Cuma namazını kıldı mı durumun müsaitse bir de Hospital'e gideceksin, oradaki müslüman kardeşine bir çiçek götüreceksin. Bir ziyaretle gönlünü alacaksın. oradaki müslüman kardeşine bir çiçek götüreceksin. Bir ziyaretle gönlünü alacaksın. Çünkü çok sevap! Hasta ziyareti sevap! Hastanın duası makbul! Çünkü çok sevap!

Hasta ziyareti sevap! Hastanın duası makbul!
Allah razı olsun, dese sana Allah senden razı olur. Allah razı olsun, dese sana Allah senden razı olur.

"Bir isteğin var mı kardeşim, sen hastaneden çıkamıyorsun. "Bir isteğin var mı kardeşim, sen hastaneden çıkamıyorsun. Canının çektiği bir yiyecek bir içecek bir şey var mı? Canının çektiği bir yiyecek bir içecek bir şey var mı? Yapılacak yapabileceğim bir işin var mı?.." diyecek. Hasta ziyareti! Yapılacak yapabileceğim bir işin var mı?.." diyecek. Hasta ziyareti!

Kabir ziyareti! Geçmişlerimizin kabirlerini ziyaret. Kabir ziyareti!

Geçmişlerimizin kabirlerini ziyaret.

Mesela biz burada dua ederken ne diyoruz? Mesela biz burada dua ederken ne diyoruz?

"Yâ Rabbi! Buralara gelmiş, vefat etmiş, gömülmüş kardeşlerimizin de kabirlerini pürnûr eyle, "Yâ Rabbi! Buralara gelmiş, vefat etmiş, gömülmüş kardeşlerimizin de kabirlerini pürnûr eyle, ruhlarını şâd eyle! ruhlarını şâd eyle! Onların kabirlerine de bu hediyelerimizi vasıl eyle!.." diye dua ediyoruz. Onların kabirlerine de bu hediyelerimizi vasıl eyle!.." diye dua ediyoruz.

Neden? Acıyoruz. Bu diyarlara gelmişler, vefat etmişler; boynu bükük!Neden?

Acıyoruz. Bu diyarlara gelmişler, vefat etmişler; boynu bükük!
Yan tarafta hristiyan mezarı, burada kendisinin mezarı. Yan tarafta hristiyan mezarı, burada kendisinin mezarı. Öbür tarafta yakılmışların külleri. Üstlerinde dikilmiş ağaçları.Öbür tarafta yakılmışların külleri. Üstlerinde dikilmiş ağaçları. Çeşit çeşit acayip bir âlem. İnsan acıyor. Gurbetlinin, gurbetçinin hâli biraz garip oluyor.Çeşit çeşit acayip bir âlem. İnsan acıyor.

Gurbetlinin, gurbetçinin hâli biraz garip oluyor.
Tabii acıyan, yardım eden de belki mükâfat buluyor. Tabii acıyan, yardım eden de belki mükâfat buluyor.

Hastaya arzu ettiği bir şeyi yedirene büyük mükâfat var: Hastaya arzu ettiği bir şeyi yedirene büyük mükâfat var:

Cennette Allah cennet meyvelerinden ikram edecek! Cennette Allah cennet meyvelerinden ikram edecek! Onun için bu sosyal vazifeleri ihmal etmeyelim. Müslümanlık nedir? Onun için bu sosyal vazifeleri ihmal etmeyelim.

Müslümanlık nedir?

"Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şehâdet getirmek!" "Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şehâdet getirmek!"

Aferin, maşallah. Beş tanesini tıkır tıkır güzel söyledin. Bundan sonra?.. Aferin, maşallah. Beş tanesini tıkır tıkır güzel söyledin. Bundan sonra?..

Müslamanlık bundan ibaret değil! Birçok şeyler Müslamanlık ama en önemlileri bunlar. Müslamanlık bundan ibaret değil! Birçok şeyler Müslamanlık ama en önemlileri bunlar. Yoksa Peygamber Efendimiz'in hadislerini okudukça insan daha nice nice vazifeler olduğunu anlıyor: Yoksa Peygamber Efendimiz'in hadislerini okudukça insan daha nice nice vazifeler olduğunu anlıyor:

Hasta ziyaret etmek çok sevap. Bir müslümanın sıhhatli bir müslüman kardeşiniHasta ziyaret etmek çok sevap. Bir müslümanın sıhhatli bir müslüman kardeşini -hasta olmak şartı yok- ziyaret etmesi çok sevap.-hasta olmak şartı yok- ziyaret etmesi çok sevap. Allah'ın sevgisini kazanmaya sebep oluyor. Neden? Muhabbetleşmek olduğu için!Allah'ın sevgisini kazanmaya sebep oluyor.

Neden?

Muhabbetleşmek olduğu için!
Müslümanlar arasında alakalar kuvvetlendiği içinMüslümanlar arasında alakalar kuvvetlendiği için sevgi bağları kuvvetlendiği için dostluk olduğu için! sevgi bağları kuvvetlendiği için dostluk olduğu için!

Bir müslümanın bir müslümana mesela üç günden ziyade dargın kalması haram! Bir müslümanın bir müslümana mesela üç günden ziyade dargın kalması haram!

İçki haram mı? Haram. Sen de içmiyorsun değil mi? İçmiyorum. İçki haram mı?

Haram.

Sen de içmiyorsun değil mi?

İçmiyorum.

Falanca arkadaşa ne zamandan beri dargınsın? Aylar var, seneler var!.. Falanca arkadaşa ne zamandan beri dargınsın?

Aylar var, seneler var!..

Peygamber Efendimiz diyor ki; "Üç günden fazla dargın kalmak haram!" Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Üç günden fazla dargın kalmak haram!"

"Camiye darılmak olur mu?" Hadi caminin içindeki bir insana darıldın,"Camiye darılmak olur mu?"

Hadi caminin içindeki bir insana darıldın,
pireye kızıp da yorgan yakmak olur mu, pire için yorgan yakılır mı? pireye kızıp da yorgan yakmak olur mu, pire için yorgan yakılır mı?

Yakala pireyi, ne yapacaksan yap ama pire için yorgan yakılır mı? Yakala pireyi, ne yapacaksan yap ama pire için yorgan yakılır mı?

At ateşe, içinde pire var diye cayır cayır yak! Olmaz ki!.. At ateşe, içinde pire var diye cayır cayır yak! Olmaz ki!..

Papaza kızıp oruç bozmak mı derler?.. Ondan sonra birisine kızıyor, camiye gelmiyor. Papaza kızıp oruç bozmak mı derler?..

Ondan sonra birisine kızıyor, camiye gelmiyor.
Cuma geçiyor, bayram geçiyor veya başka bir kurnazlık, başka bir camiye kaçıyor… Cuma geçiyor, bayram geçiyor veya başka bir kurnazlık, başka bir camiye kaçıyor…

Olmaz ki! Bu ticarethane mi dükkân mı?!.. Her yerde toplu olacak, birlik beraberlik olacak; Olmaz ki! Bu ticarethane mi dükkân mı?!..

Her yerde toplu olacak, birlik beraberlik olacak;
ayrılık gayrılık olmayacak, tefrika olmayacak!ayrılık gayrılık olmayacak, tefrika olmayacak! Sabredecek! Bizim Münih'te bir kardeşlerimiz diyor ki; Sabredecek!

Bizim Münih'te bir kardeşlerimiz diyor ki;

"Münih Camii'nde cami idaresinden bazı kimselerle problemimiz oldu."Münih Camii'nde cami idaresinden bazı kimselerle problemimiz oldu. Bana muamelelerinden üzüldüm. Düşündüm, bir darılsam camiye de gitmemem lazım.Bana muamelelerinden üzüldüm. Düşündüm, bir darılsam camiye de gitmemem lazım. Allah için dargınlığımı içime attım. Ses çıkartmadım, camiye geldim." Allah için dargınlığımı içime attım. Ses çıkartmadım, camiye geldim."

Ama göğsüne kadar sakal var. Sağlam, kale gibi bir kardeşim, Ama göğsüne kadar sakal var. Sağlam, kale gibi bir kardeşim, pırlanta gibi kardeş!pırlanta gibi kardeş! Altın gibi kalpli insan bak nasıl doğru karar alıyor!.. Altın gibi kalpli insan bak nasıl doğru karar alıyor!..

Onun için Allah bizi her haramı bilip bunlardan korkanlardan etsin. Onun için Allah bizi her haramı bilip bunlardan korkanlardan etsin. Her vazifeyi bilip onu yapanlardan etsin! "Namaz kıldım, Müslümanlık bitti!Her vazifeyi bilip onu yapanlardan etsin!

"Namaz kıldım, Müslümanlık bitti!
Hacca gittim, tamam…" Bizim kütüphane müdürü güle güle anlatırdı: Hacca gittim, tamam…"

Bizim kütüphane müdürü güle güle anlatırdı:

Birisi doçentlik imtihanlarını vermiş, o sene doçent olmuş. Birisi doçentlik imtihanlarını vermiş, o sene doçent olmuş. Kitapları elinde, kütüphane müdürüne fişle ödünç aldığı kitapları getirmiş: Kitapları elinde, kütüphane müdürüne fişle ödünç aldığı kitapları getirmiş:

"Al, ilim bitti artık." demiş. Doçent oldu ya, düze çıktı ya!.. "Al, ilim bitti artık." demiş.

Doçent oldu ya, düze çıktı ya!..

"Tamam, artık ilim bitti!" demiş. Hâlbuki ilim beşikten mezara kadar, çalışacak! "Tamam, artık ilim bitti!" demiş.

Hâlbuki ilim beşikten mezara kadar, çalışacak!

Müdür de gülerek anlatıyor: Artık ilim bitti, demiş. "Hacca gittin mi?" "Gittim." Müdür de gülerek anlatıyor: Artık ilim bitti, demiş.

"Hacca gittin mi?"

"Gittim."

"Tamam, müslüman oldu, bitti. Artık hacı tabyasını da aldık, yeşil damga bastık, tamam. "Tamam, müslüman oldu, bitti. Artık hacı tabyasını da aldık, yeşil damga bastık, tamam. Hacılık da tamam. Oh, bitti…" Öyle şey olur mu? Hacılık da tamam. Oh, bitti…"

Öyle şey olur mu?

"Öğle namazını kıldım ya daha ne istiyorsun?.." "Öğle namazını kıldım ya daha ne istiyorsun?.."

Öğleyi kılacaksın, ikindiyi kılacaksın, akşamı kılacaksın, yatsıyı kılacaksın. Öğleyi kılacaksın, ikindiyi kılacaksın, akşamı kılacaksın, yatsıyı kılacaksın. Yarın sağ olursan yarınki namazları kılacaksın. Yarın sağ olursan yarınki namazları kılacaksın. Öbür gün olunca öbür günkü namazları kılacaksın… Vazifeler devam ediyor. Öbür gün olunca öbür günkü namazları kılacaksın… Vazifeler devam ediyor.

Sen bugün yemek yedin diye iki gün aç durabiliyor musun? Sen bugün yemek yedin diye iki gün aç durabiliyor musun?

Yemeği her zaman yiyorsun! Su içmeden durabiliyor musun? Duramıyorsun! Yemeği her zaman yiyorsun!

Su içmeden durabiliyor musun?

Duramıyorsun!

Bak ben bile konuşacağım, susarım diye -Allah razı olsun- bir kardeşimiz su getiriyor. Bak ben bile konuşacağım, susarım diye -Allah razı olsun- bir kardeşimiz su getiriyor.

"İnince içeyim…" Hemen anında, diye burada daha iyi olur. "İnince içeyim…"

Hemen anında, diye burada daha iyi olur.

Suyu içersin, yemeği yersin, uykuyu uyursun, parayı kazanırsın,Suyu içersin, yemeği yersin, uykuyu uyursun, parayı kazanırsın, eğlenceni yaparsın. Kendi keyfine her şeyi yaparsın; İslâmî hizmetlere gelince; eğlenceni yaparsın. Kendi keyfine her şeyi yaparsın; İslâmî hizmetlere gelince;

"Bir defa yaptım, oldubitti, tamam. Vazife görüldü…" Öyle şey yok!"Bir defa yaptım, oldubitti, tamam. Vazife görüldü…"

Öyle şey yok!
Müslümanlık beşikten mezara kadar, geceden gündüze her zaman müslümanca yaşamak.Müslümanlık beşikten mezara kadar, geceden gündüze her zaman müslümanca yaşamak. Her zaman vazifesi var. Şimdi tatil günü şurada duruyorsun.Her zaman vazifesi var.

Şimdi tatil günü şurada duruyorsun.
Öğle namazını kıldın, öğlenle ikindi arasında bahçede duruyorsun.Öğle namazını kıldın, öğlenle ikindi arasında bahçede duruyorsun. Belki bir vazifen var. Belki bir hastanedeki kardeşini ziyaret etmen lazım.Belki bir vazifen var. Belki bir hastanedeki kardeşini ziyaret etmen lazım. Belki yardıma muhtaç bir kardeşine gitmen lazım. Belki bir yetime bakman lazım. Belki yardıma muhtaç bir kardeşine gitmen lazım. Belki bir yetime bakman lazım. Belki kitap açıp bilmediğin sûreleri ezberlemen lazım… Belki kitap açıp bilmediğin sûreleri ezberlemen lazım…

Fetih sûresini biliyor musun? Tebâreke'yi biliyor musun? Yâsîn ezberinde mi? Değil mi?!.. Fetih sûresini biliyor musun? Tebâreke'yi biliyor musun? Yâsîn ezberinde mi?

Değil mi?!..

Vazifeler bitmez. Ömür biter, vazifeler bitmez. Şoförlerin; "Ömür biter, yol bitmez." dediği gibi. Vazifeler bitmez. Ömür biter, vazifeler bitmez. Şoförlerin; "Ömür biter, yol bitmez." dediği gibi. Kamyonların arkasına böyle acıklı acıklı cümleler yazıyorlar: "Ömür biter yol bitmez." Kamyonların arkasına böyle acıklı acıklı cümleler yazıyorlar: "Ömür biter yol bitmez."

Doğru! Ömür biter, vazife bitmez! Ölünceye kadar vazife devam eder. Doğru! Ömür biter, vazife bitmez! Ölünceye kadar vazife devam eder. Onun için Müslümanlığı böyle anlayacağız ve böyle yaşayacağız. Onun için Müslümanlığı böyle anlayacağız ve böyle yaşayacağız.

Müslümanlık bir yaşam tarzıdır! Her yiğidin bir yoğurt yiyiş tarzı var!Müslümanlık bir yaşam tarzıdır! Her yiğidin bir yoğurt yiyiş tarzı var! Müslümanlık da İslâm'ın bir yaşam tarzıdır! İngiliz böyle yaşar,Müslümanlık da İslâm'ın bir yaşam tarzıdır! İngiliz böyle yaşar, Fransız böyle yaşar, Rus böyle yaşar, Çin böyle yaşar…Fransız böyle yaşar, Rus böyle yaşar, Çin böyle yaşar… Müslümanlar böyle yaşar, böyle giyinir, böyle temizlenir, böyle oturur kalkar, böyle iyilik yapar,Müslümanlar böyle yaşar, böyle giyinir, böyle temizlenir, böyle oturur kalkar, böyle iyilik yapar, ibadet yapar, böyle ömür sürer, böyle namuslu, böyle cömert olur, böyle hayırsever olur… ibadet yapar, böyle ömür sürer, böyle namuslu, böyle cömert olur, böyle hayırsever olur… Rabbinin huzuruna böyle gelir. Bir tarz, bir model. Hayat modeli!Rabbinin huzuruna böyle gelir. Bir tarz, bir model. Hayat modeli! Hayatın en güzel modeli! Mercedes'i sever misin? Hayatın en güzel modeli!

Mercedes'i sever misin?

500 Mercedes verseler? 500 SEL ister misin? 500 Mercedes verseler? 500 SEL ister misin?

Bedava verecekler, kapının önünde hazır duruyor, yeni model. Bedava verecekler, kapının önünde hazır duruyor, yeni model. Daha koltuklarının üzerindeki ambalajları sökülmemiş. Sıfır kilometre! Daha koltuklarının üzerindeki ambalajları sökülmemiş. Sıfır kilometre!

"Hocam ne söylüyorsun sen? Sorulur mu? Mercedes, güzel bir araba!.." "Hocam ne söylüyorsun sen? Sorulur mu? Mercedes, güzel bir araba!.."

Allah vazifemizi şuurla yapmayı nasip etsin. Allah vazifemizi şuurla yapmayı nasip etsin.

Men ayyebe ehâhu bi-zenbin lem-yemût hattâ ya'melehû. Men ayyebe ehâhu bi-zenbin lem-yemût hattâ ya'melehû.

Tirmizî tarafından rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Tirmizî tarafından rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf.

"Kim bir müslüman kardeşini yaptığı günahtan dolayı kınarsa ayıplarsa "Kim bir müslüman kardeşini yaptığı günahtan dolayı kınarsa ayıplarsa o günahı kendisi de işleme durumuna düşmeden ayağı kayıp da o cezayı çekmeden o günahı işler duruma,o günahı kendisi de işleme durumuna düşmeden ayağı kayıp da o cezayı çekmeden o günahı işler duruma, o şerefsiz duruma kendisi de düşmeden ölmez!" o şerefsiz duruma kendisi de düşmeden ölmez!"

Neden? Ayıpladı diye! Ayıplamanın cezası var, ayıplamayacaksın! Neden?

Ayıpladı diye! Ayıplamanın cezası var, ayıplamayacaksın!
Müslüman kardeşini ayıplamayacaksın! Ne yapacaksın? Müslüman kardeşini ayıplamayacaksın!

Ne yapacaksın?

Acıyacaksın, dua edeceksin, kurtarmaya çalışacaksın! Acıyacaksın, dua edeceksin, kurtarmaya çalışacaksın!

"İçki içiyor hocam." İçkiden kurtarmaya çalışacaksın, yalvaracaksın yakaracaksın! "İçki içiyor hocam."

İçkiden kurtarmaya çalışacaksın, yalvaracaksın yakaracaksın!

"Kumar oynuyor hocam." Kumardan kurtarmaya çalışacaksın! "Kumar oynuyor hocam."

Kumardan kurtarmaya çalışacaksın!

"Eve gelmiyor, namaza gelmiyor…" Eve getirmeye çalışacaksın,"Eve gelmiyor, namaza gelmiyor…"

Eve getirmeye çalışacaksın,
Allah'ın yoluna sokmaya çalışacaksın, sabırlı olacaksın!Allah'ın yoluna sokmaya çalışacaksın, sabırlı olacaksın! Doktor gibi olacaksın: Hastayı tedavi ediyor gibi olacaksın! Ayıplamayacaksın! Doktor gibi olacaksın: Hastayı tedavi ediyor gibi olacaksın!

Ayıplamayacaksın!

"Yuh be! Böyle şey de yapılır mı? Allah kahretsin, mahvetsin!.." "Yuh be! Böyle şey de yapılır mı? Allah kahretsin, mahvetsin!.."

Ama sen büyük konuştun, onu ayıpladın! Ama sen büyük konuştun, onu ayıpladın! Ceza olarak aynı günahı işleme durumuna Allah seni de düşürür.Ceza olarak aynı günahı işleme durumuna Allah seni de düşürür. Ceza olarak öyle ölürsün, diye bunu bildiriyor. Ceza olarak öyle ölürsün, diye bunu bildiriyor.

Men eâne zâlimen li-yedhaze bi-bâtılihî hakkan fe kad berie min zimmetillâhi ve zimmeti resûlihî. Men eâne zâlimen li-yedhaze bi-bâtılihî hakkan fe kad berie min zimmetillâhi ve zimmeti resûlihî.

İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet etmiş oldukları bir hadîs-i şerîf. İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet etmiş oldukları bir hadîs-i şerîf. el-Hakîm kitabından rivayetle kaydetmiş. el-Hakîm kitabından rivayetle kaydetmiş. Peygamber Efendimiz; "Tehditli bir hadîs-i şerîftir." diyor. Peygamber Efendimiz; "Tehditli bir hadîs-i şerîftir." diyor.

Men eâne zâlimen. "Kim bir zalim insana yardımcı olursa destekçi olursa Men eâne zâlimen. "Kim bir zalim insana yardımcı olursa destekçi olursa zalim bir insana yardım ederse…" zalim bir insana yardım ederse…"

Niçin? Li-yedhaze bi-bâtılihî hakkan. "Bâtıl bir metotla bâtıl bir yol ile bir hakkı yok etmek içinNiçin?

Li-yedhaze bi-bâtılihî hakkan. "Bâtıl bir metotla bâtıl bir yol ile bir hakkı yok etmek için
bir hakkı alaşağı etmek, bir haksızlığı yapmak için zalime yardım ederse…" bir hakkı alaşağı etmek, bir haksızlığı yapmak için zalime yardım ederse…"

"Allah'ın razı olmayacağı bir işi yapmakta zalime yardım ederse…" demek. "Allah'ın razı olmayacağı bir işi yapmakta zalime yardım ederse…" demek.

Fe kad berie min zimmetillâhi ve zimmeti resûlihî. "Peygamberin himayesi ondan kalkar. Fe kad berie min zimmetillâhi ve zimmeti resûlihî. "Peygamberin himayesi ondan kalkar. Cenâb-ı Allah bu insana rahmet nazarıyla bakmaz.Cenâb-ı Allah bu insana rahmet nazarıyla bakmaz. Resûlullah, Peygamber Efendimiz ümmet gözüyle bakmaz. Resûlullah, Peygamber Efendimiz ümmet gözüyle bakmaz. Allah ona yardım etmez, Peygamber ona şefaat etmez. Allah ona yardım etmez, Peygamber ona şefaat etmez. Allah'ın himayesinden Peygamber'in şefaatinden yardımından sıyrılır düşer." Allah'ın himayesinden Peygamber'in şefaatinden yardımından sıyrılır düşer."

Neden? Zalime bir zulüm, bir haksızlık, bir yanlışlık yapmak da destek oldu, Neden?

Zalime bir zulüm, bir haksızlık, bir yanlışlık yapmak da destek oldu,
yardımcı oldu diye! yardımcı oldu diye! Müslüman, zalimi hiç desteklemeyecek. Zalimin karşısına çıkacak. Haksızlığı hiç desteklemeyecek.Müslüman, zalimi hiç desteklemeyecek. Zalimin karşısına çıkacak. Haksızlığı hiç desteklemeyecek. Haktan yana olacak, haksızlık karşısına çıkacak. En kuvvetli cihat! Haktan yana olacak, haksızlık karşısına çıkacak.

En kuvvetli cihat!

Mesela cihat deyince herkes sanıyor ki cihat, "savaşmak" demek. Mesela cihat deyince herkes sanıyor ki cihat, "savaşmak" demek. Cihat deyince silahı alıp da bam güm filan savaş, sanıyor.Cihat deyince silahı alıp da bam güm filan savaş, sanıyor. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "Cihadın en üstünü zalim bir hükümdara hak sözü takır takır,Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Cihadın en üstünü zalim bir hükümdara hak sözü takır takır,
çatır çatır, korkmadan, çekinmeden dobra dobra söylemektir!" çatır çatır, korkmadan, çekinmeden dobra dobra söylemektir!"

Çünkü herkes yapamaz. Korkar. "Hapse gireceğim, dayak yiyeceğim, kellem gidecek…" Çünkü herkes yapamaz. Korkar.

"Hapse gireceğim, dayak yiyeceğim, kellem gidecek…"
filan diye korkar, söyleyemez. filan diye korkar, söyleyemez.

Ama hakkı söylemek, en kuvvetli cihat budur. En büyük, en faziletli cihat budur! Ama hakkı söylemek, en kuvvetli cihat budur. En büyük, en faziletli cihat budur!

Muhterem kardeşlerim! Demek ki hepimizde bir hakka bağlılık, Muhterem kardeşlerim!

Demek ki hepimizde bir hakka bağlılık,
hakka, adalete bağlılık duygusu olacak.hakka, adalete bağlılık duygusu olacak. Haktan yana olacağız. Zalime karşı olacağız. Zulme karşı olacağız. Haktan yana olacağız. Zalime karşı olacağız. Zulme karşı olacağız. Zulmü, haksızlığı istemeyeceğiz. Yapmayacağız, yaptırtmayacağız.Zulmü, haksızlığı istemeyeceğiz. Yapmayacağız, yaptırtmayacağız. Yapana destek olmayacağız. Zalime tebessüm bile etmeyeceğiz. Yapana destek olmayacağız. Zalime tebessüm bile etmeyeceğiz. Fâsıka "Efendim." bile demeyeceğiz. Fâsık, Allah'ın emrinden çıkmış. Günah işliyor.Fâsıka "Efendim." bile demeyeceğiz. Fâsık, Allah'ın emrinden çıkmış. Günah işliyor. "Efendim." bile demeyeceğiz. Zalim haksızlık yapıyor, destek olmayacağız."Efendim." bile demeyeceğiz. Zalim haksızlık yapıyor, destek olmayacağız. Zulmüne yardımcı olmayacağız. Dalkavuk olmayacağız. Bu önemli bir şey oluyor. Zulmüne yardımcı olmayacağız. Dalkavuk olmayacağız. Bu önemli bir şey oluyor. Eğer olursa Allah'ın himayesi üzerinden çekiliyor. Eğer olursa Allah'ın himayesi üzerinden çekiliyor. Resûlullah'ın sevgisi, şefaati üzerinden çekiliyor. Mahvolacak demektir. Resûlullah'ın sevgisi, şefaati üzerinden çekiliyor. Mahvolacak demektir.

O bakımdan hakkı, adaleti, dürüstlüğü sevin; zulmü, zalimi sevmeyin. O bakımdan hakkı, adaleti, dürüstlüğü sevin; zulmü, zalimi sevmeyin. Haktan yana olun, bâtıldan yana destekçi olmayın!Haktan yana olun, bâtıldan yana destekçi olmayın! Tebessümünüzle bile destekçi olmayın! Ben diyordum ki; Tebessümünüzle bile destekçi olmayın! Ben diyordum ki;

"Zalime alkış bile vermem. Konuşma yapıyor, alkışlamayın!" "Zalime alkış bile vermem. Konuşma yapıyor, alkışlamayın!"

"Yahu topluluk beni hiç alkışlamadı…" Niye alkışlamadı diye anlasın! "Yahu topluluk beni hiç alkışlamadı…"

Niye alkışlamadı diye anlasın!

Sonraki bir toplantıda birisi böyle bir haksız bir şey söyledi mi kalkıp; Sonraki bir toplantıda birisi böyle bir haksız bir şey söyledi mi kalkıp;

"Sen haksız söyledin, bu böyle değil, ben şahidim ki senin söylediğin yanlış!" deyin!"Sen haksız söyledin, bu böyle değil, ben şahidim ki senin söylediğin yanlış!" deyin! Birisi bir güzel söz söylediği zaman da çıkın; "Allah senden razı olsun.Birisi bir güzel söz söylediği zaman da çıkın;

"Allah senden razı olsun.
Ben de bunu şahidim, benim de başımdan şöyle bir olay geçmişti.Ben de bunu şahidim, benim de başımdan şöyle bir olay geçmişti. Bu böyle değil!" deyin! Bu böyle değil!" deyin!

Bağda mahsul toplanacak. Üzümler var kütüklerde, salkım salkım.Bağda mahsul toplanacak. Üzümler var kütüklerde, salkım salkım. Dilencinin birisi gelmiş, "Üzüm ver bana." demiş.Dilencinin birisi gelmiş, "Üzüm ver bana." demiş. Bağ sahibi gitmiş, çürük çarık üzümlerden vermek istemiş.Bağ sahibi gitmiş, çürük çarık üzümlerden vermek istemiş. Dilenci demiş ki; "Şu güzel üzümlerden istiyorum. Ondan istemem.Dilenci demiş ki;

"Şu güzel üzümlerden istiyorum. Ondan istemem.
Şu güzelinden istiyorum. Vereceksen güzelini ver!" Şu güzelinden istiyorum. Vereceksen güzelini ver!"

"Onlar satılık, o güzel; onları vermem. Alırsan bu çürükleri, bozukları alırsın. "Onlar satılık, o güzel; onları vermem. Alırsan bu çürükleri, bozukları alırsın. Eksikleri, bozuk salkımları alırsın. Ötekileri vermem" deyinceEksikleri, bozuk salkımları alırsın. Ötekileri vermem" deyince o zaman gülmüş, cebinden cüzdanı çıkarmış, deste deste para: o zaman gülmüş, cebinden cüzdanı çıkarmış, deste deste para:

"Ben demiş sana bu paraları vermek için gelmiştim ama sen bu paralara layık değilsin!" demiş, "Ben demiş sana bu paraları vermek için gelmiştim ama sen bu paralara layık değilsin!" demiş, paraları koymuş cebine. paraları koymuş cebine. Çitten, duvardan atlamış gitmiş. Adam o paraları görünce gözleri fal taşı gibi açılmış.Çitten, duvardan atlamış gitmiş.

Adam o paraları görünce gözleri fal taşı gibi açılmış.
Adamın arkasından gidiyor, bakıyor; kimse yok! Demek ki Hızır aleyhisselam mıydı ne idi! Adamın arkasından gidiyor, bakıyor; kimse yok!

Demek ki Hızır aleyhisselam mıydı ne idi!

"Olmadı işte şimdi!.." derseniz o zaman bâtıl bir şeyi yapan bir insanın yapmaya cesareti kalmaz. "Olmadı işte şimdi!.." derseniz o zaman bâtıl bir şeyi yapan bir insanın yapmaya cesareti kalmaz.

Açıkça çağırsanız; "Bak sen şunu yaptın, bir; şunu yaptın, iki; şunu yaptın, üç; Açıkça çağırsanız;

"Bak sen şunu yaptın, bir; şunu yaptın, iki; şunu yaptın, üç;
bunu yaptın, dört; bunu yaptın, beş…bunu yaptın, dört; bunu yaptın, beş… Bunların hep hata olduğunu biliyoruz. Buna rağmen sana da bir şey - yapmıyoruz. Bunların hep hata olduğunu biliyoruz. Buna rağmen sana da bir şey - yapmıyoruz. Sen de biraz insafa gel, kendine çeki düzen ver!" Sen de biraz insafa gel, kendine çeki düzen ver!"

"Vay, bu cemaat her hatalı [işimi] takip etmiş de demek ki efendiliğinden itiraz etmemiş… "Vay, bu cemaat her hatalı [işimi] takip etmiş de demek ki efendiliğinden itiraz etmemiş…

Adam kendisini toparlar, çeki düzen verir. Adam kendisini toparlar, çeki düzen verir.

O bakımdan hakkı tutun, hakkı destekleyin! Bâtılı desteklemeyin. O bakımdan hakkı tutun, hakkı destekleyin! Bâtılı desteklemeyin. Bâtıla, zalime yardımcı, yardakçı olmayın! Ne güzel hadîs-i şerîfler okuduk. Bâtıla, zalime yardımcı, yardakçı olmayın!

Ne güzel hadîs-i şerîfler okuduk.

Allah okuduklarımızı hatırda tutmayı nasip etsin. Allah okuduklarımızı hatırda tutmayı nasip etsin. İlmimizle âmil olmayı; işittiğimizi icraatımıza geçirmeyi, hayatımıza prensip edinmeyi nasip eylesin.İlmimizle âmil olmayı; işittiğimizi icraatımıza geçirmeyi, hayatımıza prensip edinmeyi nasip eylesin. Sevdiği kul olarak yaşamayı nasip etsin. Sevdiği kul olarak yaşamayı nasip etsin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2