Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Sahip Olduğumuz Nimetlere Şükretmek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

12 Cemâziye'l-Evvel 1419 / 03.09.1998
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Geniş Zamanda Nimetler İçinde Yüzerken Duayı Unutmayacağız, Hatıra: Haydarpaşa Numune Hastanesinde Ameliyat Olmuştum, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Sahip Olduğumuz Nimetlere Şükretmek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

12 Cemâziye'l-Evvel 1419 / 03.09.1998
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Geniş Zamanda Nimetler İçinde Yüzerken Duayı Unutmayacağız, Hatıra: Haydarpaşa Numune Hastanesinde Ameliyat Olmuştum, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. Ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmil-cezâ. Ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmil-cezâ.

Kimisi kör, kimisi topal, kimisi hastalıklı, kimisi felçli,Kimisi kör, kimisi topal, kimisi hastalıklı, kimisi felçli, kimisinin vücudu seninki kadar güzel değil, çirkin vesaire. kimisinin vücudu seninki kadar güzel değil, çirkin vesaire. Kimisinin başına hayatta pişmiş tavuğun başına gelmeyen olaylar gelmiş geçmiş filan. Kimisinin başına hayatta pişmiş tavuğun başına gelmeyen olaylar gelmiş geçmiş filan. Sana gelmemiş. Diyeceksin ki elhamdülillah. Elhamdülillah ki bana rahatlık vermiş.Sana gelmemiş. Diyeceksin ki elhamdülillah. Elhamdülillah ki bana rahatlık vermiş. Çok şükür ki böyle kırmızı halılı, güzel tavanlı, işlemeli duvarlı, avizeli bir salonda oturmuşuz,Çok şükür ki böyle kırmızı halılı, güzel tavanlı, işlemeli duvarlı, avizeli bir salonda oturmuşuz, sevgili Peygamberimiz Habibullah Muhammed-i Mustafâ'nın güzel sözlerini dinliyoruz, ne mutlu.sevgili Peygamberimiz Habibullah Muhammed-i Mustafâ'nın güzel sözlerini dinliyoruz, ne mutlu. Karnımız da tok.Karnımız da tok. Allah razı olsun Hakan kardeşimizden, pidelerinin çeşitlerini önümüze koydu,Allah razı olsun Hakan kardeşimizden, pidelerinin çeşitlerini önümüze koydu, sekiz çeşit pidenin, bir de dokuzuncu çeşit ekmeğin.sekiz çeşit pidenin, bir de dokuzuncu çeşit ekmeğin. Yedik içtik, yemeyenler yutkunuyor şimdi. Hakan burada, bizim bir şeyimiz yok.Yedik içtik, yemeyenler yutkunuyor şimdi. Hakan burada, bizim bir şeyimiz yok. Dükkânının adresi de bellidir. Karnımız tok, sırtımız da pek. Üşümüyoruz da.Dükkânının adresi de bellidir. Karnımız tok, sırtımız da pek. Üşümüyoruz da. Bir sıkıntısı olan yok elhamdülillah. Çok şükür ya Rabbi. Sana hamdolsun ya Rabbi.Bir sıkıntısı olan yok elhamdülillah. Çok şükür ya Rabbi. Sana hamdolsun ya Rabbi. Nice dertli kulların varken bize bu nimetleri vermişsin. Nice dertli kulların varken bize bu nimetleri vermişsin.

Kim bilir Bosna'dakiler ne yapıyor? Sırplar'ın arasında yaşıyor. Yiyecekleri var mı? Kim bilir Bosna'dakiler ne yapıyor? Sırplar'ın arasında yaşıyor. Yiyecekleri var mı?

Çeçenistan'dakilerin durumu nasıl? Somali'dekiler su bulabiliyorlar mı?Çeçenistan'dakilerin durumu nasıl?

Somali'dekiler su bulabiliyorlar mı?
Amerikalılar oraya çıktığı zaman kuyu mu kazdılar, onların kuyularını mı kazdılar? Amerikalılar oraya çıktığı zaman kuyu mu kazdılar, onların kuyularını mı kazdılar?

Ne oldu yâ Rabbi? Afrika'da bu hayvanlar kuraklıktan kavruluyor.Ne oldu yâ Rabbi? Afrika'da bu hayvanlar kuraklıktan kavruluyor. Tam yazın en sıcak zamanındayız. Su bulabiliyorlar mı acaba? Tam yazın en sıcak zamanındayız. Su bulabiliyorlar mı acaba?

Bilmem diğer başka dertli yerler neresiyse.Bilmem diğer başka dertli yerler neresiyse. Cezayir'deki kökten dincileri acaba keklik avlar gibi hükümet kuvvetleri,Cezayir'deki kökten dincileri acaba keklik avlar gibi hükümet kuvvetleri, askerler sokak aralarında güm güm avlıyorlar mı acaba? Mısırdaki şeylerin durumları nasıl, vesaire… askerler sokak aralarında güm güm avlıyorlar mı acaba?

Mısırdaki şeylerin durumları nasıl, vesaire…

Elhamdülillah bir silah tehdidi yok. Bir şey yok, bir şey yok, bir şey yok yani. Çok şükür. Ne yapacağız? Elhamdülillah bir silah tehdidi yok. Bir şey yok, bir şey yok, bir şey yok yani. Çok şükür. Ne yapacağız?

Dua edeceğiz. Geniş zamanda Allah'ı unutmamak,Dua edeceğiz. Geniş zamanda Allah'ı unutmamak, Allah'a dua etmek,Allah'a dua etmek, şükretmek, Allah'ın kendisine verdiği nimetleri bilmek ve Allah'a sevgiyle bağlanmak. Bu tavsiye edilmiş. şükretmek, Allah'ın kendisine verdiği nimetleri bilmek ve Allah'a sevgiyle bağlanmak. Bu tavsiye edilmiş.

Üç şeyi Peygamber Efendimiz bize, benim dilimle size, ben de anlattım tabii,Üç şeyi Peygamber Efendimiz bize, benim dilimle size, ben de anlattım tabii, ben de sizin yanınızda bir kardeşinizim. ben de sizin yanınızda bir kardeşinizim. Üç şeyi çok önemli üç şeyi bize tavsiye etti Allah Peygamberimiz vasıtasıyla:Üç şeyi çok önemli üç şeyi bize tavsiye etti Allah Peygamberimiz vasıtasıyla: Sabırlı olacağız, sabredersek mükâfat var. Allah'ın hükmüne rıza göstereceğiz, işine.Sabırlı olacağız, sabredersek mükâfat var. Allah'ın hükmüne rıza göstereceğiz, işine. Hoş göreceğiz, hoş bakacağız. İtiraz etmeyeceğiz. Hoş göreceğiz, hoş bakacağız. İtiraz etmeyeceğiz. Geniş zamanda nimetler içinde yüzerken duayı unutmayacağız, Allah'ı unutmayacağız.Geniş zamanda nimetler içinde yüzerken duayı unutmayacağız, Allah'ı unutmayacağız. Dindarlık sadece sıkışık zamanlara mahsus değildir. Her zaman biz Allah'ın kuluyuz.Dindarlık sadece sıkışık zamanlara mahsus değildir. Her zaman biz Allah'ın kuluyuz. Her zaman Allah bize nimetlerini saçıyor, nimetlerine bizi gark ediyor. Her zaman Allah bize nimetlerini saçıyor, nimetlerine bizi gark ediyor. Biz de her zaman Allah'a duadan anacağız, unutmayacağız. Bir hadis bu. Biz de her zaman Allah'a duadan anacağız, unutmayacağız. Bir hadis bu.

Kaça kadar konuşma hakkımız var? İşler senin dediğin gibi değil.Kaça kadar konuşma hakkımız var? İşler senin dediğin gibi değil. Bir kere 40 dakikadan sonra pedogojik bakımdan dinleyenlerin dikkati dağılıyor, gevşemeye başlıyor. Bir kere 40 dakikadan sonra pedogojik bakımdan dinleyenlerin dikkati dağılıyor, gevşemeye başlıyor. Midesindeki yemekler beynine doğru çıktıkça gözleri süzülmeye başlıyor, süzme gözlü olmaya başlıyor.Midesindeki yemekler beynine doğru çıktıkça gözleri süzülmeye başlıyor, süzme gözlü olmaya başlıyor. Kirpikler süzülmeye başlıyor. Kirpikler süzülmeye başlıyor. sabaha kadar. Horultular başlar sonra. sabaha kadar. Horultular başlar sonra.

İkinci hadisi şerif. Selâsün yüsaffîne leke vüdde ahîke.İkinci hadisi şerif.

Selâsün yüsaffîne leke vüdde ahîke.
Tüsellimu aleyhi izâ lekîtehû ve tüvessiu lehû fi'l-mecâlisi ve ted'ûhu bi-ehabbi esmâihî ileyhi. Tüsellimu aleyhi izâ lekîtehû ve tüvessiu lehû fi'l-mecâlisi ve ted'ûhu bi-ehabbi esmâihî ileyhi.

Efendimiz Hz. Ömer radıyallahu anh'ın rivayet ettiğine göre müslümanlar arasındaki kardeşlik bağları,Efendimiz Hz. Ömer radıyallahu anh'ın rivayet ettiğine göre müslümanlar arasındaki kardeşlik bağları, arkadaşlık bağları kuvvetli olsun, birbirlerini sevsinler diye üç şey öğretiyor bizlere.arkadaşlık bağları kuvvetli olsun, birbirlerini sevsinler diye üç şey öğretiyor bizlere. Yani müslümanlar müslümanların kardeşidir, arkadaşıdır, dostudur.Yani müslümanlar müslümanların kardeşidir, arkadaşıdır, dostudur. Birbirlerini sevmeleri lazım, dost olmaları lazım.Birbirlerini sevmeleri lazım, dost olmaları lazım. Buyuruyor ki: "Üç şey vardır ki arkadaşlığın sana karşı olan muhabbetini safileştirir, yoğunlaştırır.Buyuruyor ki: "Üç şey vardır ki arkadaşlığın sana karşı olan muhabbetini safileştirir, yoğunlaştırır. Saf bir sevgi meydana gelir. Sâfî bir sevgi, halis bir sevgi meydana getirir." Nedir bunlar? Saf bir sevgi meydana gelir. Sâfî bir sevgi, halis bir sevgi meydana getirir." Nedir bunlar?

Bir, Tüsellimu aleyhi izâ lekîtehû. "Karşılaştığın zaman selam verirsin ona."Bir, Tüsellimu aleyhi izâ lekîtehû. "Karşılaştığın zaman selam verirsin ona." es-Selamu aleyke, Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerine olsun filan diye. es-Selamu aleyke, Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerine olsun filan diye. Tabii biz şimdi onu yapıyoruz zaten diyebilirsiniz ama bunu yapmak dedelerimizden öğrendiğimiz bir şey.Tabii biz şimdi onu yapıyoruz zaten diyebilirsiniz ama bunu yapmak dedelerimizden öğrendiğimiz bir şey. Dedelerimiz de Peygamber Efendimiz'den öğrendiler. Eskiden insanlar bunu yapmıyordu.Dedelerimiz de Peygamber Efendimiz'den öğrendiler. Eskiden insanlar bunu yapmıyordu. Şey gibi gelirler, geçip giderlerdi. İnsanlar birbirlerine selam vermezlerdi.Şey gibi gelirler, geçip giderlerdi. İnsanlar birbirlerine selam vermezlerdi. Ama İslâm selam vermeyi koyuyor. Kardeşine karşılaştığın zaman selam verirsin. Ama İslâm selam vermeyi koyuyor. Kardeşine karşılaştığın zaman selam verirsin.

Selam vermek; "Ben sana dünyada, âhirette şen ve esen kalmanı, dünyada mutlu olmanı,Selam vermek; "Ben sana dünyada, âhirette şen ve esen kalmanı, dünyada mutlu olmanı, âhirette de cennete girmeni temenni ediyorum." demek. Selam bu. Yani sıradan bir şey değil.âhirette de cennete girmeni temenni ediyorum." demek. Selam bu. Yani sıradan bir şey değil. Yani günaydın demek gibi değil, daha derin anlamı var. Yani günaydın demek gibi değil, daha derin anlamı var. Tüsellimu aleyhi izâ lekîtehû. "Karşılaştığın zaman selam verirsin." Tüsellimu aleyhi izâ lekîtehû. "Karşılaştığın zaman selam verirsin."

Ve tüvessiu lehû fi'l-mecâlisi. "Mecliste onun da rahat oturması için yer açarsın."Ve tüvessiu lehû fi'l-mecâlisi. "Mecliste onun da rahat oturması için yer açarsın." Şimdi burada tabii ortada yerler var zaten, böyle bir şey bahis konusu değil ama Şimdi burada tabii ortada yerler var zaten, böyle bir şey bahis konusu değil ama Peygamber Efendimiz'in meclisini düşünün. Ne kadar rağbet vardı, ne kadar kalabalık vardı.Peygamber Efendimiz'in meclisini düşünün. Ne kadar rağbet vardı, ne kadar kalabalık vardı. Bizim İskenderpaşa Camii'ne gelseniz, adam bir dizini yere koydu mu şükreder.Bizim İskenderpaşa Camii'ne gelseniz, adam bir dizini yere koydu mu şükreder. Öteki dizi havada, sıkışık. O zaman ne olacak?Öteki dizi havada, sıkışık. O zaman ne olacak? Yani birisi yer açarsa bayağı sevinir yani, "Bu kardeşim bana yer açtı" diye.Yani birisi yer açarsa bayağı sevinir yani, "Bu kardeşim bana yer açtı" diye. Şeyde de oluyor, hac ve umreye gidenler kaç kişidir içinizde bilmem.Şeyde de oluyor, hac ve umreye gidenler kaç kişidir içinizde bilmem. Peygamber Efendimiz'in mescidinde namaz kılacaksınız, gidiyorsunuz. Peygamber Efendimiz'in mescidinde namaz kılacaksınız, gidiyorsunuz. Veya Kâbe-i Müşerrefe'nin olduğu mescide Mekke'de, gidiyorsunuz, namaz kılacaksınız. Veya Kâbe-i Müşerrefe'nin olduğu mescide Mekke'de, gidiyorsunuz, namaz kılacaksınız. Cuma günü, yukarıda korkunç bir sıcak var, güneş var. Yani insanı hastanelik eder.Cuma günü, yukarıda korkunç bir sıcak var, güneş var. Yani insanı hastanelik eder. Ekvatorun güneşi, o kuşağın güneşi.Ekvatorun güneşi, o kuşağın güneşi. İstiyorsunuz ki açıkta kalmayayım, şöyle gölge bir yere ben de gireyim.İstiyorsunuz ki açıkta kalmayayım, şöyle gölge bir yere ben de gireyim. Ama milyonlarca insan, yüz binlerce insan. Yer yok. Tıklım tıklım dolmuş yani, sen biraz geç kalmışsın.Ama milyonlarca insan, yüz binlerce insan. Yer yok. Tıklım tıklım dolmuş yani, sen biraz geç kalmışsın. Cuma'ya yarım saat kala gittin mi hapı yuttun. Yer bulamazsın.Cuma'ya yarım saat kala gittin mi hapı yuttun. Yer bulamazsın. Bir saat bir buçuk saat önceden gideceksin, üst kata çıkacaksın, öyle yer bulursun. Bir saat bir buçuk saat önceden gideceksin, üst kata çıkacaksın, öyle yer bulursun.

Şimdi orada çok olan hadiselerden birisi. Birisi oturmuş Hakan'ın oturduğu gibi.Şimdi orada çok olan hadiselerden birisi. Birisi oturmuş Hakan'ın oturduğu gibi. Bu tarzda oturma var ya bağdaş kurmak diye, öyle oturmuş senin de oturduğun gibi. Bu tarzda oturma var ya bağdaş kurmak diye, öyle oturmuş senin de oturduğun gibi. Şimdi ikiniz yan yana gelseniz, ben de içeriye gelsem oturacak başka yer yok. Şimdi ikiniz yan yana gelseniz, ben de içeriye gelsem oturacak başka yer yok. "Hakan" diyeceğim, "sen biraz toparlan, sen de biraz toparlan."Hakan" diyeceğim, "sen biraz toparlan, sen de biraz toparlan. Şuraya ben otursam." diye düşünüyorum mesela. Gidiyorsun adamın yanına: Şuraya ben otursam." diye düşünüyorum mesela. Gidiyorsun adamın yanına:

"Müsaade edersen ben de şuraya sığınayım." diyorsun. Dışarısı sıcak, içerisi serin vesaire filan."Müsaade edersen ben de şuraya sığınayım." diyorsun. Dışarısı sıcak, içerisi serin vesaire filan. Şey yapmıyor, vermiyor. "Vermem" diyor. Yer Allah'ın yeri ama ben vermem diyor. Vermiyor. Şey yapmıyor, vermiyor. "Vermem" diyor. Yer Allah'ın yeri ama ben vermem diyor. Vermiyor.

"Ya ben istemiyorum, şu ihtiyar adama ver. Babam yanında, o otursun." "Ya ben istemiyorum, şu ihtiyar adama ver. Babam yanında, o otursun."

"Hayır, erken gelseydin. Mescitte başka yer yok mu?" diyor mesela. E sen kızıyorsun."Hayır, erken gelseydin. Mescitte başka yer yok mu?" diyor mesela. E sen kızıyorsun. Bazısı o zaman kavga ediyor. Mesela diyor ki; E hâzâ mekâne ebîke.Bazısı o zaman kavga ediyor. Mesela diyor ki; E hâzâ mekâne ebîke. "Burası babanın yeri mi?" Hadii, Mescid-i Nebevî'de veya Mescid-i Haram'da kavga başlıyor. "Burası babanın yeri mi?" Hadii, Mescid-i Nebevî'de veya Mescid-i Haram'da kavga başlıyor. Mahalle kavgası gibi yer kavgası…Mahalle kavgası gibi yer kavgası… Ama birisine; "gel kardeşim şöyle yer var, sen de şöyle otur" dediğin zaman ona Ama birisine; "gel kardeşim şöyle yer var, sen de şöyle otur" dediğin zaman ona dünyaları vermiş gibi seviniyor. Çok makbule geçiyor. dünyaları vermiş gibi seviniyor. Çok makbule geçiyor.

Burada da diyor ki Efendimiz; Ve tüvessiu lehû fi'l-mecâlisi.Burada da diyor ki Efendimiz; Ve tüvessiu lehû fi'l-mecâlisi. Yani toplantı yerinde "sana bir yer ayarlayayım, yer açıvereyim, Yani toplantı yerinde "sana bir yer ayarlayayım, yer açıvereyim, sen de otur" dersen o da sevgiyi arttırır. Karşılaştığın zaman selam verirsin. sen de otur" dersen o da sevgiyi arttırır. Karşılaştığın zaman selam verirsin. Toplantı yerinde onun oturmasına yer açarsın. Toplantı yerinde onun oturmasına yer açarsın. Şimdi burada anlaşılmaz da benim anlattığım gibi durumlarda anlaşılıyor bu iş.Şimdi burada anlaşılmaz da benim anlattığım gibi durumlarda anlaşılıyor bu iş. Yani gönlünü hoş edecek bir şey. Bu gönlünü hoş edecek şey zamana göre değişir.Yani gönlünü hoş edecek bir şey.

Bu gönlünü hoş edecek şey zamana göre değişir.
Yani geniş bir yerde gel kardeşim buraya otur demenin bir anlamı yok. Ama dar yerde anlamı var.Yani geniş bir yerde gel kardeşim buraya otur demenin bir anlamı yok. Ama dar yerde anlamı var. Suyun çok olduğu soğuk bir yerde, "Al kardeşim şu suyu iç." Anlamı yok.Suyun çok olduğu soğuk bir yerde, "Al kardeşim şu suyu iç." Anlamı yok. "Tamam kardeşim, demin içtim istemiyorum." Ama Arafat'ta kıymeti var, sıcak. Otobüste kıymeti var."Tamam kardeşim, demin içtim istemiyorum." Ama Arafat'ta kıymeti var, sıcak. Otobüste kıymeti var. "Al kardeşim" diyor. Nasıl hoşuna gidiyor. Suyunu bitirmek istemiyorsun böyle yudum yudum içiyorsun."Al kardeşim" diyor. Nasıl hoşuna gidiyor. Suyunu bitirmek istemiyorsun böyle yudum yudum içiyorsun. Çok kıymeti oluyor. Demek ki her ikramın yeri var yani.Çok kıymeti oluyor. Demek ki her ikramın yeri var yani. Yerine göre makbule geçiyor veya yerine göre olağan,Yerine göre makbule geçiyor veya yerine göre olağan, sıradan bir ikram oluyor, çok bir tesir uyandırmayabiliyor. sıradan bir ikram oluyor, çok bir tesir uyandırmayabiliyor.

Bir karşılaşınca selam verirsin. İki; meclise geldiği zaman gel buyur otur diye yer açarsın.Bir karşılaşınca selam verirsin. İki; meclise geldiği zaman gel buyur otur diye yer açarsın. [Üçüncüsü;] Ve ted'ûhu bi-ehabbi esmâihî ileyhi.[Üçüncüsü;]

Ve ted'ûhu bi-ehabbi esmâihî ileyhi.
"Ve ona hitap ederken onun en hoşuna gidecek sıfatla ona hitap edersin." "Ve ona hitap ederken onun en hoşuna gidecek sıfatla ona hitap edersin." "Aziz kardeşim buyur, canım kardeşim buyur…" Bu hoşuna gider."Aziz kardeşim buyur, canım kardeşim buyur…" Bu hoşuna gider. "Ya bu bana canım kardeşim dedi, aziz kardeşim dedi." [diye] hoşuna gider. "Ya bu bana canım kardeşim dedi, aziz kardeşim dedi." [diye] hoşuna gider.

Veyahut aksini düşünelim. Peygamber Efendimiz diyor ki; "Âhir zamanda bir takım insanlar türüyecek.Veyahut aksini düşünelim. Peygamber Efendimiz diyor ki; "Âhir zamanda bir takım insanlar türüyecek. Birbirlerine selamları lanetleşme olacak." Gel ulan bilmem ne, nokta nokta söyleyemiyorum. Birbirlerine selamları lanetleşme olacak." Gel ulan bilmem ne, nokta nokta söyleyemiyorum. Ulanı söylüyorum da öbür tarafını söyleyemiyorum. Nasılsın bilmem ne. Nokta nokta gene. Ulanı söylüyorum da öbür tarafını söyleyemiyorum. Nasılsın bilmem ne. Nokta nokta gene.

Birisi mahkemeye vermiş arkadaşını. Demiş ki "Hakim bey bu bana köpoğlu dedi.Birisi mahkemeye vermiş arkadaşını. Demiş ki "Hakim bey bu bana köpoğlu dedi. Davacıyım bundan." demiş. "Dedin mi buna bu sözü?" diye ötekine sormuş. Davacıyım bundan." demiş. "Dedin mi buna bu sözü?" diye ötekine sormuş. "Dedim hakim bey." demiş, "Evet, dedim ama biz bununla çocukluk arkadaşıyız, mahalle arkadaşıyız."Dedim hakim bey." demiş, "Evet, dedim ama biz bununla çocukluk arkadaşıyız, mahalle arkadaşıyız. Futbol oynadık, beraber gezdik tozduk, okula gittik. Çok samimiyiz. Futbol oynadık, beraber gezdik tozduk, okula gittik. Çok samimiyiz. Samimiyetten, aramızda böyle teklif olmadığından köpoğlu dedim. Samimiyetten, aramızda böyle teklif olmadığından köpoğlu dedim. Nasılsın köpoğlu diye, hakaret bakımından değil, öyle söyledim." demiş. Hâkim avukatına söz tevcih ediyor. Nasılsın köpoğlu diye, hakaret bakımından değil, öyle söyledim." demiş. Hâkim avukatına söz tevcih ediyor. O da diyor ki, öteki avukat; "Böyle samimi arkadaşıymış da ondan böyle söylerler.O da diyor ki, öteki avukat; "Böyle samimi arkadaşıymış da ondan böyle söylerler. Bu hakeret makamında söylemiş bir söz değildir. Samimiyetten dolayı öyle söylemiş." diyor. Bu hakeret makamında söylemiş bir söz değildir. Samimiyetten dolayı öyle söylemiş." diyor. Bu tarafın avukatına soruyor; "Ne dersin? Böyle savunuyor bu avukat." diye.Bu tarafın avukatına soruyor; "Ne dersin? Böyle savunuyor bu avukat." diye. "Doğru söyledi köpoğlu" diyor. O da onun samimi arkadaşıymış. "Doğru söyledi köpoğlu" diyor. O da onun samimi arkadaşıymış. Yani bu avukat da ötekinin samimi arkadaşıymış. Yani bu avukat da ötekinin samimi arkadaşıymış.

Şimdi tabii ben bunu hatırda kalsın diye fıkra olarak söylüyorum.Şimdi tabii ben bunu hatırda kalsın diye fıkra olarak söylüyorum. Yani bazı insanlar birbirlerine hakaretle selamlaşıyor. Yani bazı insanlar birbirlerine hakaretle selamlaşıyor. Âhir zaman alametiymiş bu, kıyamet alametiymiş. Âhir zaman alametiymiş bu, kıyamet alametiymiş. Yani en güzel isimle değil de en ağır lafızla hatta küfürle. O da ona sırıtıyor, gülüyor. Memnun oluyor.Yani en güzel isimle değil de en ağır lafızla hatta küfürle. O da ona sırıtıyor, gülüyor. Memnun oluyor. O da ona öyle cevap veriyor filan. Kolkola giriyorlar, gidiyorlar filan. Acayip! Ama İslâm'da nasıl? O da ona öyle cevap veriyor filan. Kolkola giriyorlar, gidiyorlar filan. Acayip! Ama İslâm'da nasıl? Yani ona en hoşuna gidecek bir sıfatla hitap etmek, bu güzel bir şey.Yani ona en hoşuna gidecek bir sıfatla hitap etmek, bu güzel bir şey. Bizim şu anda bakan olan bir arkadaşımız, kardeşimiz, ihvanımız var. Onu beğenirim. Bizim şu anda bakan olan bir arkadaşımız, kardeşimiz, ihvanımız var. Onu beğenirim. Karşısında hitap ettiği insana en hoşuna gidecek sıfatı çok iyi bilir yani söylemeyi.Karşısında hitap ettiği insana en hoşuna gidecek sıfatı çok iyi bilir yani söylemeyi. Bu çok önemlidir yani beşerî münasebetlerde, günlük konuşmalarda, iş konuşmalarında, yaşantımızda... Bu çok önemlidir yani beşerî münasebetlerde, günlük konuşmalarda, iş konuşmalarında, yaşantımızda...

Dikkat ederseniz hayatta başarı kazanmak için dikkat edilecek inceliklerden birisi budur.Dikkat ederseniz hayatta başarı kazanmak için dikkat edilecek inceliklerden birisi budur. Belki Veli Kahveci'nin kitabında da vardır. Yani bilmiyorum. Tahminen yani.Belki Veli Kahveci'nin kitabında da vardır. Yani bilmiyorum. Tahminen yani. En güzel sıfatla hitap edeceksiniz ona. Mesela doktora yapmışsa, "Nasılsın doktor bey?" derseniz, En güzel sıfatla hitap edeceksiniz ona. Mesela doktora yapmışsa, "Nasılsın doktor bey?" derseniz, bu benim doktora yaptığımı biliyor filan, koltukları kabarır yani. bu benim doktora yaptığımı biliyor filan, koltukları kabarır yani. Veyahut "Nasılsın üstad?" deniliyor Arapçada, "Keyfe hâlüke ya üstâz" diyorsun, hoşuna gidiyor.Veyahut "Nasılsın üstad?" deniliyor Arapçada, "Keyfe hâlüke ya üstâz" diyorsun, hoşuna gidiyor. Yahut ya şeyh diyorsun. Arapçada şeyh, beyefendi mânasına da geliyor.Yahut ya şeyh diyorsun. Arapçada şeyh, beyefendi mânasına da geliyor. Böyle ya şeyh diyorsun, memnun oluyor filan. Ya seyyid diyorsun. Seyyidî diyorsun. Böyle ya şeyh diyorsun, memnun oluyor filan. Ya seyyid diyorsun. Seyyidî diyorsun. Seyyidî demek benim efendim demek, sahibim demek. O bayılıyor, Arap böyle eriyor artık. Seyyidî demek benim efendim demek, sahibim demek. O bayılıyor, Arap böyle eriyor artık. Böyle güneş görmüş dondurma gibi yerlere akıyor. Yani güzel bir hitapla hitap etmek önemli.Böyle güneş görmüş dondurma gibi yerlere akıyor. Yani güzel bir hitapla hitap etmek önemli. Bunu hayatta siz de şey yapabilirsiniz. Bunu hayatta siz de şey yapabilirsiniz.

Bir insanı kızdırmak istiyorsanız hoşlanmadığı sıfatıyla söyleyin.Bir insanı kızdırmak istiyorsanız hoşlanmadığı sıfatıyla söyleyin. Mesela kadı körse, "Nasılsın kör kadı?" dersen doğru bile olsa, kör bile olsa kadı kızar.Mesela kadı körse, "Nasılsın kör kadı?" dersen doğru bile olsa, kör bile olsa kadı kızar. "Nasılsın kör kadı?" diyecek kadar doğrucu olmamak lazım. "Nasılsın kömür gözlü kadı?" desen ona da kızar."Nasılsın kör kadı?" diyecek kadar doğrucu olmamak lazım. "Nasılsın kömür gözlü kadı?" desen ona da kızar. "Bu benimle dalga geçiyor. Kör olduğumu görüyor, yine de kömür gözlü diyor." der."Bu benimle dalga geçiyor. Kör olduğumu görüyor, yine de kömür gözlü diyor." der. Yani dengeli, ölçülü, güzel bir hitapla hitap etmek âdâb-ı muâşeretin inceliklerinden birisidir.Yani dengeli, ölçülü, güzel bir hitapla hitap etmek âdâb-ı muâşeretin inceliklerinden birisidir. İkinci hadîs-i şerîf bu. Üçüncü hadîs-i şerîfe geçtik. İkinci hadîs-i şerîf bu.

Üçüncü hadîs-i şerîfe geçtik.

Selâsetün men künne fîhi yüstekmelü îmânühû.Selâsetün men künne fîhi yüstekmelü îmânühû. Racülün lâ yehâfu fillâhi levmete lâimin ve lâ yürâî bi-şey'in min amelihî Racülün lâ yehâfu fillâhi levmete lâimin ve lâ yürâî bi-şey'in min amelihî ve izâ urida aleyhi emrâni ehadühümâ li'd-dünyâ ve'l-âhirati ihtâra emra'l-âhirati ale'd-dünyâ. ve izâ urida aleyhi emrâni ehadühümâ li'd-dünyâ ve'l-âhirati ihtâra emra'l-âhirati ale'd-dünyâ.

Ebu Hüreyre radıyallahu anh'ten bu hadîs-i şerîf. İbn Asâkir rivayet eylemiş.Ebu Hüreyre radıyallahu anh'ten bu hadîs-i şerîf. İbn Asâkir rivayet eylemiş. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Üç şey vardır ki, kimde bu üç şey bulunursa o imanını tamamlamış, olgunlaştırmış,"Üç şey vardır ki, kimde bu üç şey bulunursa o imanını tamamlamış, olgunlaştırmış, sağlam bir iman sahibi olmuş demektir." Bu anlatacağım duruma sahipseniz siz de kendi kendinizi ölçün.sağlam bir iman sahibi olmuş demektir." Bu anlatacağım duruma sahipseniz siz de kendi kendinizi ölçün. Kendi kendinizi muhasebe edin. Kendi kendinizi tartın terazinizde.Kendi kendinizi muhasebe edin. Kendi kendinizi tartın terazinizde. Bakalım sizin imanınız bu ölçülere göre nasıl? Bakalım sizin imanınız bu ölçülere göre nasıl?

Racülün lâ yehâfu fillâhi levmete lâimin.Racülün lâ yehâfu fillâhi levmete lâimin. "Allah yolunda yapacağı iyi bir şeyi yaparken kimseden korkmadan yapar. "Allah yolunda yapacağı iyi bir şeyi yaparken kimseden korkmadan yapar. Kınayanın kınamasına, ayıplayanın ayıplamasına aldırmaz. Kınayanın kınamasına, ayıplayanın ayıplamasına aldırmaz. Bu duyguya erişebilmişse bir insan bu imanını kuvvetlendirmiş demektir." Bu duyguya erişebilmişse bir insan bu imanını kuvvetlendirmiş demektir."

Bir misalle açıklayayım.Bir misalle açıklayayım. Ben üniversite son sınıftayken Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde ameliyat olmuştum.Ben üniversite son sınıftayken Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde ameliyat olmuştum. Beş vakit namazımı kılan bir insandım. Camide namaz kılacak yer yoktu.Beş vakit namazımı kılan bir insandım. Camide namaz kılacak yer yoktu. Sağa baktım, sola baktım, namaz kılacak yer yok. Koğuştan çıktım pijamayla.Sağa baktım, sola baktım, namaz kılacak yer yok. Koğuştan çıktım pijamayla. Namaz kılacak yer arıyorum, yer yok koca hastanede. Âhiret durağı. Namaz kılacak yer arıyorum, yer yok koca hastanede. Âhiret durağı. Kimisi belki ölüp âhirete gidecek, hastane. Namaz kılacak yer yok. Kimisi belki ölüp âhirete gidecek, hastane. Namaz kılacak yer yok. Halbuki bunların hastanelerinde kim bilir şapeller, kiliseler bir şeyler vardır yani, neyseHalbuki bunların hastanelerinde kim bilir şapeller, kiliseler bir şeyler vardır yani, neyse bir ibadet yeri vardır. Yok! Şimdi utanıyorum. bir ibadet yeri vardır. Yok!

Şimdi utanıyorum.
Namaz kılacağım birisi namaz kılarken beni görecek, utanıyorum. Kız gibi utanıyorum. Namaz kılacağım birisi namaz kılarken beni görecek, utanıyorum. Kız gibi utanıyorum. Açılmış gibi utanıyorum yani. Sanki giyimim yokmuş gibi utanıyorum. Aradım, taradım. Abdestim var.Açılmış gibi utanıyorum yani. Sanki giyimim yokmuş gibi utanıyorum. Aradım, taradım. Abdestim var. Saate bakıyorum, namaz geçecek. Utanıyorum. Saate bakıyorum, namaz geçecek. Utanıyorum. Saklı bir yerde namaz kılacağım; bodrumda, toprağın dibinde, merdiven altında… Saklı bir yerde namaz kılacağım; bodrumda, toprağın dibinde, merdiven altında… Öyle bir yer bulamadım. Bahçeye çıktım. Ne yapayım, ne edeyim? Öyle bir yer bulamadım. Bahçeye çıktım.

Ne yapayım, ne edeyim?

Sonra birşey geldi aklıma. Ya dedim ben… Bu utanma duygusu ne yani? Niçin? Sonra birşey geldi aklıma. Ya dedim ben…

Bu utanma duygusu ne yani? Niçin?

Niye utanayım? Ne yapıyorum? Allah emretti, "namaz kılın" dedi müslümanlara.Niye utanayım? Ne yapıyorum?

Allah emretti, "namaz kılın" dedi müslümanlara.
Ben de Allah'ın emrini tutacağım, utanmamalıyım dedim. İlk defa kendi utancımı orada yendim.Ben de Allah'ın emrini tutacağım, utanmamalıyım dedim. İlk defa kendi utancımı orada yendim. Çimenlerin üstünde, Haydarpaşa Caddesi'ne bakan caddede, çimenlerin üstünde,Çimenlerin üstünde, Haydarpaşa Caddesi'ne bakan caddede, çimenlerin üstünde, hastanenin bahçesinde "Allahuekber" [diye] namaza durdum.hastanenin bahçesinde "Allahuekber" [diye] namaza durdum. Yine biraz utandım ama hiç olmazsa utancımı yendim, namazımı kıldım. Şimdi kimisi utanıyor, namazı kaçırıyor.Yine biraz utandım ama hiç olmazsa utancımı yendim, namazımı kıldım. Şimdi kimisi utanıyor, namazı kaçırıyor. Abdesti var. "Ya şimdi burada ayıp olur namaz kılmak." Ne ayıp olsun? Abdesti var. "Ya şimdi burada ayıp olur namaz kılmak." Ne ayıp olsun?

"E şimdi burada namaz kılınır mı?" E namaz kılacak yer yoksa kılınır. Ne yapalım, yapsaydı."E şimdi burada namaz kılınır mı?"

E namaz kılacak yer yoksa kılınır. Ne yapalım, yapsaydı.
Koridorda, havaalanında, hastanede, devlet dairesinde, tren istasyonunda. Ne yapalım, yer yok.Koridorda, havaalanında, hastanede, devlet dairesinde, tren istasyonunda. Ne yapalım, yer yok. Namazımızı kılacağız. Mesela, iyi anlaşılsın diye söylenmiş bir söz. Namazımızı kılacağız. Mesela, iyi anlaşılsın diye söylenmiş bir söz.

Mü'min inancı dolayısıyla Allah'ın rızasına uygun iyi birşey yapacağı zaman utanmamalı.Mü'min inancı dolayısıyla Allah'ın rızasına uygun iyi birşey yapacağı zaman utanmamalı. Yapacağı şeyi yapmalı. Utanmamalı. Kim utansın? Günah işleyen utansın.Yapacağı şeyi yapmalı. Utanmamalı.

Kim utansın?

Günah işleyen utansın.
Allah'a asi olan utansın. Ben niye utanayım? Allah'ın emrini tutacağım. Bu bir.Allah'a asi olan utansın. Ben niye utanayım? Allah'ın emrini tutacağım. Bu bir. Eğer bir kişi iyi bir iş yapacağı zaman utanamayacak kadar içi, duyguları sağlam, kendine hâkimse, Eğer bir kişi iyi bir iş yapacağı zaman utanamayacak kadar içi, duyguları sağlam, kendine hâkimse, o iyi bir imanı kuvvetlendirmiş demektir.o iyi bir imanı kuvvetlendirmiş demektir. Bu sizde yoksa, bendeki gibi utanma filan gibi şeyler varsa demek ki bunu aşacaksınız. Bu sizde yoksa, bendeki gibi utanma filan gibi şeyler varsa demek ki bunu aşacaksınız. Allah yolunda kınayanın kınamasından korkmayacaksınız. Bu bir. Allah yolunda kınayanın kınamasından korkmayacaksınız. Bu bir.

İkincisi; Ve lâ yürâî bi-şey'in min amelihî.İkincisi; Ve lâ yürâî bi-şey'in min amelihî. "İşlediği hiçbir işten dolayı gösteriş ve mürailik ve riyakarlık yapmazsa." "İşlediği hiçbir işten dolayı gösteriş ve mürailik ve riyakarlık yapmazsa."

Duymuşsunuzdur Cuma vaazlarında, camiye gittiğiniz zaman hutbelerde vesairede;Duymuşsunuzdur Cuma vaazlarında, camiye gittiğiniz zaman hutbelerde vesairede; mürailik, riyakarlık yani gösteriş için. İslâm'da çok ayıptır. Çok günahtır, çok yanlıştır.mürailik, riyakarlık yani gösteriş için. İslâm'da çok ayıptır. Çok günahtır, çok yanlıştır. Doğru değildir. Bir insan yaptığı şeyi Allah rızası için yapar.Doğru değildir. Bir insan yaptığı şeyi Allah rızası için yapar. Allah rızası için yapar yaptığını, gösteriş için yapmaz. Eğer gösteriş için yapıyorsa böyle insana riyakâr denir.Allah rızası için yapar yaptığını, gösteriş için yapmaz. Eğer gösteriş için yapıyorsa böyle insana riyakâr denir. Gösterişçi, mürai denilir. Böyle olmayacak.Gösterişçi, mürai denilir. Böyle olmayacak. Yaptığı hiçbir şeyi gösteriş için, riyakarlık için yapmıyorsa, sırf Allah rızası için yapıyorsa çok iyi. Yaptığı hiçbir şeyi gösteriş için, riyakarlık için yapmıyorsa, sırf Allah rızası için yapıyorsa çok iyi.

Bunun da bir misalini verelim. Olmuş bir olay. Birisi anlatmış bizim arkadaşlardan birisine.Bunun da bir misalini verelim. Olmuş bir olay. Birisi anlatmış bizim arkadaşlardan birisine. Bir devlet dairesine girmiş Milli Selamet Partisi zamanında. Devlet dairelerinden birisine girmiş.Bir devlet dairesine girmiş Milli Selamet Partisi zamanında. Devlet dairelerinden birisine girmiş. Nasıl girdiğini anlatıyor. "125 kuruş verdim, bir takke aldım Nasıl girdiğini anlatıyor. "125 kuruş verdim, bir takke aldım Erbakan'ın namaz kıldığı camide." Erbakan'ın namaz kıldığı camide."

O adamın kıldığı namazların kıymeti var mı? Neden? O adamın kıldığı namazların kıymeti var mı?

Neden?

Maksadı avlayıp kandırıp, kendisini dindarmış gibi gösterip devlet dairesine girmekti; girdi.Maksadı avlayıp kandırıp, kendisini dindarmış gibi gösterip devlet dairesine girmekti; girdi. Takkeyi alırken de o maksatla aldı. Namazı kılarken de belki abdestsiz kıldı, o maksatla kıldı.Takkeyi alırken de o maksatla aldı. Namazı kılarken de belki abdestsiz kıldı, o maksatla kıldı. Mürai. Yani gösteriş için. Onun, işte yaptığı bir şeyin kıymeti yok, olmuyor.Mürai. Yani gösteriş için. Onun, işte yaptığı bir şeyin kıymeti yok, olmuyor. Çünkü gösteriş için, riyakarlık için yapıyor. Nasıl olacak? Yaptığı şeyi bir müslüman, ihlasla yapacak.Çünkü gösteriş için, riyakarlık için yapıyor. Nasıl olacak? Yaptığı şeyi bir müslüman, ihlasla yapacak. Halis niyetle yapacak. İmanla yapacak. Allah rızası için yapacak. Gösteriş için yapmayacak. Halis niyetle yapacak. İmanla yapacak. Allah rızası için yapacak. Gösteriş için yapmayacak. Hatta gösterişten kaçınacak. Gösteriş yapmamaya gayret edecek. İkincisi bu. Hatta gösterişten kaçınacak. Gösteriş yapmamaya gayret edecek. İkincisi bu.

Üçüncüsü de; Ve izâ urida aleyhi emrâni ehadühümâ li'd-dünyâ ve'l-âhiratiÜçüncüsü de; Ve izâ urida aleyhi emrâni ehadühümâ li'd-dünyâ ve'l-âhirati ihtâra emra'l-âhirati ale'd-dünyâ. ihtâra emra'l-âhirati ale'd-dünyâ. "Karşısına aynı anda, ya onu ya onu yapması gereken iki iş çıkarsa, 'şöyle mi yapsam böyle mi yapsam…?'"Karşısına aynı anda, ya onu ya onu yapması gereken iki iş çıkarsa, 'şöyle mi yapsam böyle mi yapsam…?' Ve birisi âhiret işi olsa, sevap kazanmaya yarayan bir iş olsa;Ve birisi âhiret işi olsa, sevap kazanmaya yarayan bir iş olsa; ötekisi de dünya işi olsa, para kazanmaya yarayan bir iş olsa.ötekisi de dünya işi olsa, para kazanmaya yarayan bir iş olsa. 'Para kazanacak işi mi yapsam, sevap kazanılacak işi mi yapsam?' 'Para kazanacak işi mi yapsam, sevap kazanılacak işi mi yapsam?'

Önüne iki ihtimal geldi. Birisi para, para, para. Bir de iki r harfiyle; parra... Ötekisi de sevap.Önüne iki ihtimal geldi. Birisi para, para, para. Bir de iki r harfiyle; parra... Ötekisi de sevap. Şimdi önüne iki tane iş geldiği zaman eğer sevap olanı, âhiret için olanı,Şimdi önüne iki tane iş geldiği zaman eğer sevap olanı, âhiret için olanı, dünyalık için olanı tercih ediyorsa bu imanda sağlamdır." dünyalık için olanı tercih ediyorsa bu imanda sağlamdır."

Üç kuvvetli imanın, imanın tam sağlamlaştığı, betonlaştığının üç alameti var: Üç kuvvetli imanın, imanın tam sağlamlaştığı, betonlaştığının üç alameti var:

-İyi bir şey yapacağı zaman kınayanın kınamasından korkmamak. -İyi bir şey yapacağı zaman kınayanın kınamasından korkmamak.

-Yaptığı bir sevaplı işi gösteriş için yapmamak. -Yaptığı bir sevaplı işi gösteriş için yapmamak.

-Önüne iki iş çıktığı zaman sevaplı olanı tercih etmek.-Önüne iki iş çıktığı zaman sevaplı olanı tercih etmek. Dünyevî menfaatli olanı tercih etmemek, sevaplı olanı tercih etmek.Dünyevî menfaatli olanı tercih etmemek, sevaplı olanı tercih etmek. Bu en çok günlük hayatımızda Cuma günü olur. Cuma namazı farzdır. Allah emretmiştir. Bu en çok günlük hayatımızda Cuma günü olur. Cuma namazı farzdır. Allah emretmiştir.

Yâ eyyühe'llezîne âmenû izâ nûdiye li's-salâti min yevmi'l-cumuati fe's'av ilâ zikrillâhiYâ eyyühe'llezîne âmenû izâ nûdiye li's-salâti min yevmi'l-cumuati fe's'av ilâ zikrillâhi ve zeru'l-bey'a zâliküm hayrun leküm in küntüm ta'lemûne. ve zeru'l-bey'a zâliküm hayrun leküm in küntüm ta'lemûne.

"Ey iman edenler, Cuma namazının ezanı okunduğu zaman alışverişi bırakın."Ey iman edenler, Cuma namazının ezanı okunduğu zaman alışverişi bırakın. Cuma namazına gelin." diyor Allah. Sevap var. Cuma namazına gelin." diyor Allah. Sevap var.

Zâliküm hayrun leküm in küntüm ta'lemûne. "Eğer aklınız erse, bilseniz, akletseniz bu sizin için daha hayırlıdır.Zâliküm hayrun leküm in küntüm ta'lemûne. "Eğer aklınız erse, bilseniz, akletseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Böyle yapın." diyor Allah. Ama Cuma günü geldi mi; dükkanda para kazanmak var, namaz kılmak var.Böyle yapın." diyor Allah. Ama Cuma günü geldi mi; dükkanda para kazanmak var, namaz kılmak var. Camiye gidip sevap kazanmak var veyahut bilmem şu şu paraları kaybetmek var. Camiye gidip sevap kazanmak var veyahut bilmem şu şu paraları kaybetmek var. İşte bir ölçek. Daha başka şeyler de olabilir. İşte bir ölçek. Daha başka şeyler de olabilir. Yani doğruyu söylerse sevap kazanacak mahkemede, yalan söylerse menfaati,Yani doğruyu söylerse sevap kazanacak mahkemede, yalan söylerse menfaati, dünyalığı yerine gelecek. Yalan şahitlik edince cebine para girecek vesaire. Ne yapacak?dünyalığı yerine gelecek. Yalan şahitlik edince cebine para girecek vesaire. Ne yapacak? Sevaplı olanı tercih edecek mesela. Sevaplı olanı tercih edecek mesela.

Demek ki bu akşam okuduğumuz üç hadîs-i şerîfte, hadîs-i şerîflerden bize çıkan nasihatler dokuz tane.Demek ki bu akşam okuduğumuz üç hadîs-i şerîfte, hadîs-i şerîflerden bize çıkan nasihatler dokuz tane. Üç üç üç. Üç hadis okuduk, hepsinde de üçer şey. Hatırlamaya çalışalım. Üç üç üç. Üç hadis okuduk, hepsinde de üçer şey. Hatırlamaya çalışalım.

Bir; belalara, imtihanlara uğradığımız zaman sabretmek. Bir; belalara, imtihanlara uğradığımız zaman sabretmek.

İki; Allah'ın hükmüne bizim için takdir ettiği mukadderata itiraz etmemek.İki; Allah'ın hükmüne bizim için takdir ettiği mukadderata itiraz etmemek. Edepsizlik, küstahlık yapmamak, bağırıp çağırmamak, isyan etmemek. Kadere rıza göstermek. Edepsizlik, küstahlık yapmamak, bağırıp çağırmamak, isyan etmemek. Kadere rıza göstermek.

Üç; rahatken, ihtiyacı yokken, şenken, şakrakken duayı ihmal etmemek. Sıkıştığı zaman değil.Üç; rahatken, ihtiyacı yokken, şenken, şakrakken duayı ihmal etmemek. Sıkıştığı zaman değil. Genişlik zamanında duayı ihmal etmemek. Dört; arkadaşınla karşılaştığın zaman ona güzelce selam vermek. Genişlik zamanında duayı ihmal etmemek.

Dört; arkadaşınla karşılaştığın zaman ona güzelce selam vermek.

[Beş;] O senin olduğun bir meclise geldiği zaman "gel kardeşim yanıma otur" diye ona yer açmak. [Beş;] O senin olduğun bir meclise geldiği zaman "gel kardeşim yanıma otur" diye ona yer açmak.

[Altı;] ona en güzel hitapla hitap etmek. Aziz kardeşim, sevgili kardeşim.[Altı;] ona en güzel hitapla hitap etmek. Aziz kardeşim, sevgili kardeşim. Gel aslanım bakalım, gel bakalım gözümün nuru, gönlümün süruru filan neyse. Gel aslanım bakalım, gel bakalım gözümün nuru, gönlümün süruru filan neyse.

Yedincisi; müslüman yaptığı şeyi iyi bir şeyse yaparken kınayanın kınamasından korkmayacak. Yedincisi; müslüman yaptığı şeyi iyi bir şeyse yaparken kınayanın kınamasından korkmayacak.

Sekizincisi; yaptığı âhiret işini gösteriş için yapmayacak.Sekizincisi; yaptığı âhiret işini gösteriş için yapmayacak. Namazı memuriyete tayin edilmek için yapmayacak. Namazı memuriyete tayin edilmek için yapmayacak. "Şu kayınpeder olasıcanın gözüne gireyim de kızını bana versin" diye yanında dolaşmayacak. "Şu kayınpeder olasıcanın gözüne gireyim de kızını bana versin" diye yanında dolaşmayacak.

Dokuzuncusu da önüne çatal, iki seçenek geldiği zaman, alternatif diyorsun ama ben demiyorum.Dokuzuncusu da önüne çatal, iki seçenek geldiği zaman, alternatif diyorsun ama ben demiyorum. Seçenek geldiği zaman karşınıza. Birisinde sevap var, ötekisinde menfaat var.Seçenek geldiği zaman karşınıza. Birisinde sevap var, ötekisinde menfaat var. Sevap olanı tercih edeceksin. Ne yapacağız bundan sonra? Böyle yapacağız inşallah. Sevap olanı tercih edeceksin. Ne yapacağız bundan sonra? Böyle yapacağız inşallah.

Allah duyduklarımızı anlamak, anladıklarımızı hafızamızda tutmak,Allah duyduklarımızı anlamak, anladıklarımızı hafızamızda tutmak, hafızamızda tuttuklarımızı da hayatımıza uygulamak nasip etsin. Sevdiği kul olmayı nasip etsin.hafızamızda tuttuklarımızı da hayatımıza uygulamak nasip etsin. Sevdiği kul olmayı nasip etsin. Peygamber Efendimiz'in mübarek ashabı gibi temiz imanlı, sağlam imanlı, güzel müslümanlar olmayı nasip etsin.Peygamber Efendimiz'in mübarek ashabı gibi temiz imanlı, sağlam imanlı, güzel müslümanlar olmayı nasip etsin. Hem dünyada bahtiyar eylesin. Hem âhirette cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Hem dünyada bahtiyar eylesin. Hem âhirette cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Peygamber Efendimiz'e komşu eylesin. Allah hepinizden razı olsun. Peygamber Efendimiz'e komşu eylesin. Allah hepinizden razı olsun.

Sübhâne Rabbinâ Rabbi'l-izzeti ammâ yasifûn. Ve selâmun ale'l-mürselîn.Sübhâne Rabbinâ Rabbi'l-izzeti ammâ yasifûn. Ve selâmun ale'l-mürselîn. Ve'l-hamdü lillahi Rabbi'l-âlemîn. el-Fâtiha. Ve'l-hamdü lillahi Rabbi'l-âlemîn. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2