Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Yâhyâ İbn-i Muàz Er-Râzî (2)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Şevvâl 1414 / 19.03.1994
Kadıköy/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Yâhyâ ibn-i Muàz er-Râzî Hakkında, Takvâ Nedir?, Peygamber SAS Efendimiz’in Bazı Halleri | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Yâhyâ İbn-i Muàz Er-Râzî (2)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Şevvâl 1414 / 19.03.1994
Kadıköy/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Yâhyâ ibn-i Muàz er-Râzî Hakkında, Takvâ Nedir?, Peygamber SAS Efendimiz’in Bazı Halleri | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn, hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh,el-Hamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn, hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh, kema yuhibbu rabbüna ve yenbaği li-celâli vechihi'l-kerîm. kema yuhibbu rabbüna ve yenbaği li-celâli vechihi'l-kerîm.

es-Salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn, Muhammedin ve âlihî ve sahbihîes-Salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn, Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ila yevmid din. Emma ba'd: Aziz ve muhterem kardeşlerim. ve men tebiahû bi-ihsânin ila yevmid din.

Emma ba'd:

Aziz ve muhterem kardeşlerim.

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi,Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı, dünyada ve âhirette üzerinize olsun. ihsanı, ikramı, dünyada ve âhirette üzerinize olsun. Rabbimiz iki cihan saadetine cümlenizi nail eylesin, sevdiklerinizle beraber. Rabbimiz iki cihan saadetine cümlenizi nail eylesin, sevdiklerinizle beraber.

Güzel, mübarek, sevaplı, nurlu ve kıymetli bir ay olan Ramazan'ı yaşadık,Güzel, mübarek, sevaplı, nurlu ve kıymetli bir ay olan Ramazan'ı yaşadık, bayramı gördük, idrak ettik, şu günlere geldik.bayramı gördük, idrak ettik, şu günlere geldik. Kendisiyle görüşemediğim değerli kardeşlerimin bayramlarını tebrik ederim.Kendisiyle görüşemediğim değerli kardeşlerimin bayramlarını tebrik ederim. Allahu Teâlâ hazretleri cümlenizi nice nice bayramlara, mübarek günlere eriştirsin.Allahu Teâlâ hazretleri cümlenizi nice nice bayramlara, mübarek günlere eriştirsin. Kadir gecesine tesadüf edip onu ihyâ etmeyi nasip eylesin. İki cihanın saadetine nâil eylesin. Kadir gecesine tesadüf edip onu ihyâ etmeyi nasip eylesin. İki cihanın saadetine nâil eylesin.

Burada çok büyük alim ve çok büyük sûfî, şeyh Ebû Abdirrahman es-Sülemî'ninBurada çok büyük alim ve çok büyük sûfî, şeyh Ebû Abdirrahman es-Sülemî'nin Türkçe'ye henüz tercümesi yapılmamış, çok önemli bir kaynak kitabı olanTürkçe'ye henüz tercümesi yapılmamış, çok önemli bir kaynak kitabı olan Tabakâtu's-sûfiyye kitabını esas alarak vaazımızı yapıyorduk.Tabakâtu's-sûfiyye kitabını esas alarak vaazımızı yapıyorduk. Eserin nefis, güzel bir baskısı var. Çok ince emek mahsulü, çalışma mahsulü. Onun 108. sayfasına gelmiştik. Eserin nefis, güzel bir baskısı var. Çok ince emek mahsulü, çalışma mahsulü. Onun 108. sayfasına gelmiştik.

Terceme-i hâli anlatılan alim, sûfî şahıs da 14. biyografi sahibi Yahya İbn Muâz'ini'r-Râzî idi.Terceme-i hâli anlatılan alim, sûfî şahıs da 14. biyografi sahibi Yahya İbn Muâz'ini'r-Râzî idi. Onun baş sayfasından biraz başlamıştık;Onun baş sayfasından biraz başlamıştık; ama benim seyahatim dolayısıyla araya haftalar, aylar girdi. Biraz açıklayalım.ama benim seyahatim dolayısıyla araya haftalar, aylar girdi. Biraz açıklayalım. Yahya İbn Muâz er-Râzî; ismi Yahya, babasının adı Muaz; Râzî, "Rey şehrinden" demek.Yahya İbn Muâz er-Râzî; ismi Yahya, babasının adı Muaz; Râzî, "Rey şehrinden" demek. Rey şehrinin mensubuna Reyyî denmiyor, Râzî deniliyor. Biraz kıyas dışı, alışılmışın dışında… Rey şehrinin mensubuna Reyyî denmiyor, Râzî deniliyor. Biraz kıyas dışı, alışılmışın dışında… Rey şehri de bugünkü Tahran'ın kenarında olan bir şehir. Rey şehri de bugünkü Tahran'ın kenarında olan bir şehir. Eskiden Tahran yokmuş, Rey varmış ve oradan çok büyük alimler yetişmiş.Eskiden Tahran yokmuş, Rey varmış ve oradan çok büyük alimler yetişmiş. Bu mübarek, büyük, meşhur şahıs da oralı…Bu mübarek, büyük, meşhur şahıs da oralı… Bu zât, bütün kitaplarda, tasavvuf kitaplarında adı geçen, sözleri geçen bir büyük zâttır. Bu zât, bütün kitaplarda, tasavvuf kitaplarında adı geçen, sözleri geçen bir büyük zâttır.

Bunun hakkında bilgiler biraz geçmişti, kısaca özetleyelim. Bunun hakkında bilgiler biraz geçmişti, kısaca özetleyelim. Tasavvufun derin âşinası, tasavvufu yaşayan ve o konuda başkalarına bilgi de veren büyük bir zât.Tasavvufun derin âşinası, tasavvufu yaşayan ve o konuda başkalarına bilgi de veren büyük bir zât. Bilhassa havf ve recâ hallerinden recâ hali, yani Allah'tan ümidini kuvvetli tutmak,Bilhassa havf ve recâ hallerinden recâ hali, yani Allah'tan ümidini kuvvetli tutmak, o neşe, şevk ve neşât üzere yaşamak üzerine temayüz etmiş. Vasfı bu… o neşe, şevk ve neşât üzere yaşamak üzerine temayüz etmiş. Vasfı bu…

Allah'a ümidi sağlam, havf u korkusundan ziyade, sevgisi ve ümidi galip bir kimse.Allah'a ümidi sağlam, havf u korkusundan ziyade, sevgisi ve ümidi galip bir kimse. O konuyu iyi bilen bir kimse, o konuda güzel sözleri var. İlerde sözleri gelecek.O konuyu iyi bilen bir kimse, o konuda güzel sözleri var. İlerde sözleri gelecek. Hakikaten edip bir şahıs... Söylediği her sözü tartarak söylüyor ve çok güzel söylüyor.Hakikaten edip bir şahıs... Söylediği her sözü tartarak söylüyor ve çok güzel söylüyor. Her birisi kelâm-ı kibar, atasözü gibi kıymetli. Her birisi kelâm-ı kibar, atasözü gibi kıymetli.

Bunlar üç kardeş imişler; Yahya, İsmail ve İbrahim.Bunlar üç kardeş imişler; Yahya, İsmail ve İbrahim. Ortancası Yahya. İbrahim, Nişâbûr şehrine giderken vefat etmiş.Ortancası Yahya. İbrahim, Nişâbûr şehrine giderken vefat etmiş. Hepsi de zahid, alim, muttakî ve kıymetli insanlarmış. Tanınmış kimselermiş. Hepsi de zahid, alim, muttakî ve kıymetli insanlarmış. Tanınmış kimselermiş. Bu, Horasan'ın Neysâbûr şehrinde yaşamış ve hicrî 258 senesinde orada vefat etmiş.Bu, Horasan'ın Neysâbûr şehrinde yaşamış ve hicrî 258 senesinde orada vefat etmiş. Bu bilgileri okumuştuk; ama bütün olsun diye bir daha tekrar etmiş oluyoruz. Bu bilgileri okumuştuk; ama bütün olsun diye bir daha tekrar etmiş oluyoruz.

258 senesi, hicrî sene; yani Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in258 senesi, hicrî sene; yani Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in Medine-i Münevvere'ye hicretinin üzerinden 258 sene geçmiş.Medine-i Münevvere'ye hicretinin üzerinden 258 sene geçmiş. Hem de bu seneler şemsî sene değil, güneş senesi değil; kamerî sene. Yani 354 gün. Hem de bu seneler şemsî sene değil, güneş senesi değil; kamerî sene. Yani 354 gün.

Kamerî sene olunca ne olur? Kamerî sene olunca ne olur?

Otuz üç senede bir sene fark eder, şemsî seneye göre tam tutmaz. Ayarları farklıdır.Otuz üç senede bir sene fark eder, şemsî seneye göre tam tutmaz. Ayarları farklıdır. Hem de on gün şemsî seneden eksik olduğundan, mesela ramazan ayı senenin her mevsiminde gelir.Hem de on gün şemsî seneden eksik olduğundan, mesela ramazan ayı senenin her mevsiminde gelir. On gün geriye gele gele otuz üç senede bütün seneyi dolaşır.On gün geriye gele gele otuz üç senede bütün seneyi dolaşır. Böylece insanın ömrü varsa yazın da ramazan görür.Böylece insanın ömrü varsa yazın da ramazan görür. Sıcaklarda, harman zamanında, tepesinde güneş, beynini kaynatıyorken de ramazan yaşamış olur.Sıcaklarda, harman zamanında, tepesinde güneş, beynini kaynatıyorken de ramazan yaşamış olur. Kışın zemheride, kısa saatlerde de oruç tutmuş olabilir. Değişir çünkü. Kışın zemheride, kısa saatlerde de oruç tutmuş olabilir. Değişir çünkü.

Allah böyle nasip etmiş. O da güzel!Allah böyle nasip etmiş. O da güzel! Ramazan ayı bütün mevsimlere misafir oluyor, hepsini şereflendiriyor. Bu da bir başka güzellik…Ramazan ayı bütün mevsimlere misafir oluyor, hepsini şereflendiriyor. Bu da bir başka güzellik… Sabit olması bir güzellik; bizim şimdi kullandığımız takvimde maaşlar belli, mevsimler belli,Sabit olması bir güzellik; bizim şimdi kullandığımız takvimde maaşlar belli, mevsimler belli, yaz belli, kış belli, hangi ayın yaz ayı, hangi ayın kış ayı olduğu belli.yaz belli, kış belli, hangi ayın yaz ayı, hangi ayın kış ayı olduğu belli. O takvimde de hepsi dönüyor; seneyi teşrif ediyor, her tarafı şereflendiriyor. O da güzel!O takvimde de hepsi dönüyor; seneyi teşrif ediyor, her tarafı şereflendiriyor. O da güzel! Ama bizim İslâmî takvimimiz "kamerî takvim."Ama bizim İslâmî takvimimiz "kamerî takvim." İslâm kitaplarında verilen tarihler hep kamerî takvimdir. Onun ayrı hesabı vardır, cetvelleri vardır.İslâm kitaplarında verilen tarihler hep kamerî takvimdir. Onun ayrı hesabı vardır, cetvelleri vardır. Tarih kurumu koca kitap çıkarmıştır, cetvelleri yayınlamıştır.Tarih kurumu koca kitap çıkarmıştır, cetvelleri yayınlamıştır. 258 senesi hangi miladî seneye gelir, hangi ayının hangi günü miladî senenin hangi ayının258 senesi hangi miladî seneye gelir, hangi ayının hangi günü miladî senenin hangi ayının hangi gününe denk düşer, cetvellerde böyle hesaplanmıştır.hangi gününe denk düşer, cetvellerde böyle hesaplanmıştır. Faik Reşit Unat'ın böyle bir kitabı vardır. Öyle hesaplanacak. Faik Reşit Unat'ın böyle bir kitabı vardır. Öyle hesaplanacak.

Efendimiz'in hicretinden 258 sene sonra vefat etmiş bu, Rey şehirli ama Nişabur'da yaşamışEfendimiz'in hicretinden 258 sene sonra vefat etmiş bu, Rey şehirli ama Nişabur'da yaşamış ve ölmüş olan zât-ı muhterem; vaiz, alim, sûfî, edip bir mübarek zât.ve ölmüş olan zât-ı muhterem; vaiz, alim, sûfî, edip bir mübarek zât. Tabii, Araplar Nişapur diyemez, p harfi yoktur onlarda. Onun için onlar Neysâbûr diyorlar.Tabii, Araplar Nişapur diyemez, p harfi yoktur onlarda. Onun için onlar Neysâbûr diyorlar. Doğrusu Nişapur. Şâpûr, Sasaniler'in hükümdarlarının birisinin adı. Şehir ismini oradan almış. Doğrusu Nişapur. Şâpûr, Sasaniler'in hükümdarlarının birisinin adı. Şehir ismini oradan almış.

Bu zât, hadis de rivayet etmiş.Bu zât, hadis de rivayet etmiş. Hadis rivayet etmek büyük şeref olduğundan, bu kitabı yazan şahıs birisinin hayatını anlatırken,Hadis rivayet etmek büyük şeref olduğundan, bu kitabı yazan şahıs birisinin hayatını anlatırken, eğer hadisle meşgul olmuşsa, "Bu, hadis de rivayet etmiştir." diyor. Bir hadisini falan rivayet ediyor.eğer hadisle meşgul olmuşsa, "Bu, hadis de rivayet etmiştir." diyor. Bir hadisini falan rivayet ediyor. Burada karşımıza iki tane rivayet gelecek. Okuyalım. Bu alimin özelliği neydi? Burada karşımıza iki tane rivayet gelecek. Okuyalım.

Bu alimin özelliği neydi?

Bu alim her şeyi senetli söyler, ispatlı söyler. Bir sözü nereden aldı ise onu isim isim sayar.Bu alim her şeyi senetli söyler, ispatlı söyler. Bir sözü nereden aldı ise onu isim isim sayar. Eskiden âdet böyle idi.Eskiden âdet böyle idi. Biz şimdi kürsüye çıkıyoruz, -bu zamane insanları- konuşuyoruz, elimize kalem alıyoruz, gazetede,Biz şimdi kürsüye çıkıyoruz, -bu zamane insanları- konuşuyoruz, elimize kalem alıyoruz, gazetede, mecmuada yazı yazıyoruz, söylüyoruz; ama onlar öyle söylemezlerdi.mecmuada yazı yazıyoruz, söylüyoruz; ama onlar öyle söylemezlerdi. Onlar, bu sözü Peygamber Efendimiz'den kim işitmiş, o kime söylemiş, o kime söylemiş,Onlar, bu sözü Peygamber Efendimiz'den kim işitmiş, o kime söylemiş, o kime söylemiş, o kime söylemiş, o kime söylemiş, kendisine gelen haberio kime söylemiş, o kime söylemiş, kendisine gelen haberi kimlerden duyduğunu belirtir, kaynağını gösterirdi.kimlerden duyduğunu belirtir, kaynağını gösterirdi. Hadis için de böyle, diğer konular için de böyle idi.Hadis için de böyle, diğer konular için de böyle idi. Tabii bu çok bilimsel bir usul, kıymetli bir şey. Onun için onun rivayet zincirini okuyalım: Tabii bu çok bilimsel bir usul, kıymetli bir şey. Onun için onun rivayet zincirini okuyalım:

Haddesanâ Muhammedü'bnü Ahmede'bni'l-Haseni "Hasan oğlu Ahmed oğlu Muhammed bize söyledi."Haddesanâ Muhammedü'bnü Ahmede'bni'l-Haseni "Hasan oğlu Ahmed oğlu Muhammed bize söyledi." Kâle haddesenâ Aliyyü'bnü Muhammedini'l-Ezraku "Ona da Muhammed oğlu Ali el-Ezrak söyledi."Kâle haddesenâ Aliyyü'bnü Muhammedini'l-Ezraku "Ona da Muhammed oğlu Ali el-Ezrak söyledi." Haddesenâ Muhammedü'bnü Abdik "Ona da Abdik oğlu Muhammed söylemiş." Haddesenâ Muhammedü'bnü Abdik "Ona da Abdik oğlu Muhammed söylemiş." Abdik ismini ben yeni bir isim sanıyordum. Karadenizli bazı kardeşlerimizin ismi vardı.Abdik ismini ben yeni bir isim sanıyordum. Karadenizli bazı kardeşlerimizin ismi vardı. Abdik ismi ta eski zamanlarda varmış demek ki. Bu râvî de güvenilen bir adammış. Abdik ismi ta eski zamanlarda varmış demek ki. Bu râvî de güvenilen bir adammış.

Kâle semi'tü Yahye'bne Muâzini'r-Râziyye İşte bu güvenilir şahıs Abdik oğlu Muhammed;Kâle semi'tü Yahye'bne Muâzini'r-Râziyye İşte bu güvenilir şahıs Abdik oğlu Muhammed; "Ben Muaz'ın oğlu Yahya er-Râzî'den duydum." demiş."Ben Muaz'ın oğlu Yahya er-Râzî'den duydum." demiş. el-Vâiz Vaazla şöhret bulmuş olan Yahye'bne Muâz'ini'r-Râzî'den ben kendim işittim. el-Vâiz Vaazla şöhret bulmuş olan Yahye'bne Muâz'ini'r-Râzî'den ben kendim işittim.

Yezkuru an Hamdâne'bni Îsâ el-Belhiyyi "Belhli İsa oğlu Hamdan'dan anlatıyor."Yezkuru an Hamdâne'bni Îsâ el-Belhiyyi "Belhli İsa oğlu Hamdan'dan anlatıyor." Ani'z- Zibrikân O da Zibrikan isimli alimden, o da ani'ş-Şa‘bî Şa'bî isimli alimden, Ani'z- Zibrikân O da Zibrikan isimli alimden, o da ani'ş-Şa‘bî Şa'bî isimli alimden, o da an İbn Abbâs Abbas'ın oğlu Abdullah'tan, Abdullah İbn Abbas'tan duymuş ki; o da an İbn Abbâs Abbas'ın oğlu Abdullah'tan, Abdullah İbn Abbas'tan duymuş ki;

Kâle't-takvâ keremü'l-huluki ve tîbu'l-mat'ami. Kâle't-takvâ keremü'l-huluki ve tîbu'l-mat'ami.

Söz İbn Abbas'la bitti. İbn Abbas dedi ki; kâle İbnu Abbâs. Söz İbn Abbas'la bitti. İbn Abbas dedi ki; kâle İbnu Abbâs. Onun sözü olmuş oluyor, böyle olunca bu Peygamber Efendimiz'in sözü değil, sahabeden birisinin sözü…Onun sözü olmuş oluyor, böyle olunca bu Peygamber Efendimiz'in sözü değil, sahabeden birisinin sözü… Bazı alimler, hadis tabirinin içine Peygamber Efendimiz'in sözlerini de alırlar, Bazı alimler, hadis tabirinin içine Peygamber Efendimiz'in sözlerini de alırlar, sahabenin kelamını da alırlar. Onu da sayarlar, onun için buraya onu koymuş. sahabenin kelamını da alırlar. Onu da sayarlar, onun için buraya onu koymuş.

et-Takvâ Kur'ân-ı Kerîm'de Allah'ın bize, "Takvâ ehli olun, takvâya sımsıkı sarılın,et-Takvâ Kur'ân-ı Kerîm'de Allah'ın bize, "Takvâ ehli olun, takvâya sımsıkı sarılın, muttakî kul olun." diye nice nice âyette tavsiye ettiği bir hal, bir vasıf var: takvâ. muttakî kul olun." diye nice nice âyette tavsiye ettiği bir hal, bir vasıf var: takvâ.

Mesela ne buyuruyor? Bismillâhirrahmânirrahîm Mesela ne buyuruyor?

Bismillâhirrahmânirrahîm

Yâ eyyühellezîne âmenu'ttekullâhe ve'l-tenzur nefsun mâ kaddemet liğadin ve'ttekullâheYâ eyyühellezîne âmenu'ttekullâhe ve'l-tenzur nefsun mâ kaddemet liğadin ve'ttekullâhe innallâhe habîrun bi-mâ ta'melûn.innallâhe habîrun bi-mâ ta'melûn. Ve yahut Yâ eyyühellezîne âmenu'ttekullâhe hakka tukâtihî ve lâ temûtunne illâ ve entüm müslimûn.Ve yahut Yâ eyyühellezîne âmenu'ttekullâhe hakka tukâtihî ve lâ temûtunne illâ ve entüm müslimûn. Bu takvâ tavsiyesi, Allah'tan korkun sözü, Kur'ân-ı Kerîm'de Bu takvâ tavsiyesi, Allah'tan korkun sözü, Kur'ân-ı Kerîm'de nice nice âyet-i kerîmede, kaç yerde geçiyor. Çok tavsiye ettiği bir şey…nice nice âyet-i kerîmede, kaç yerde geçiyor. Çok tavsiye ettiği bir şey… Şuraya getireceğim sözü: Hepimizin takvâyı öğrenmesi lazım.Şuraya getireceğim sözü: Hepimizin takvâyı öğrenmesi lazım. Hepimizin takvâlı insan olmamız lazım. Neden? Hepimizin takvâlı insan olmamız lazım. Neden?

Allah emrediyor. Allah takvâlı olmamızı emrediyor. Ama bu takvâ nedir? Allah emrediyor. Allah takvâlı olmamızı emrediyor. Ama bu takvâ nedir?

Falanca adam takvâ ehli bir insandır. Ne yaparmış yani, nasıl bir insanmış?Falanca adam takvâ ehli bir insandır. Ne yaparmış yani, nasıl bir insanmış? Bunu da iyi bilmek lazım, bu bir ihtiyaç…Bunu da iyi bilmek lazım, bu bir ihtiyaç… Madem Allah emretmiş, Allah'ın emrettiği bir kul olabilmek için ne istediğini de bilmemiz lazım.Madem Allah emretmiş, Allah'ın emrettiği bir kul olabilmek için ne istediğini de bilmemiz lazım. Onun için biz dedik ki takvâ üzerinde bir bilimsel çalışma yapılsa, bir güzel çalışma yapılsa.Onun için biz dedik ki takvâ üzerinde bir bilimsel çalışma yapılsa, bir güzel çalışma yapılsa. Müslümanlar bu devirde her şeyin ilmî olanını, bilimsel olanını tercih ediyor.Müslümanlar bu devirde her şeyin ilmî olanını, bilimsel olanını tercih ediyor. Onu okusalar da takvânın ne olduğunu güzelce anlasalar… Onu okusalar da takvânın ne olduğunu güzelce anlasalar…

Erzurum'dan bir üniversiteli asistan kardeşimiz takvâ üzerine doktora yapmış. "İyi tamam, getir." dedik.Erzurum'dan bir üniversiteli asistan kardeşimiz takvâ üzerine doktora yapmış. "İyi tamam, getir." dedik. Onu bastırdık. Takvânın ne olduğunu açıklayan, izah eden bir kitap. Güzel! Onu bastırdık. Takvânın ne olduğunu açıklayan, izah eden bir kitap. Güzel!

"Hocam, ben o kitabı okuyamam; kürsüye çıkmışsın, sen bana kısaca anlatıver." diyecek olursanız, "Hocam, ben o kitabı okuyamam; kürsüye çıkmışsın, sen bana kısaca anlatıver." diyecek olursanız, "Zaten biliyorum; ama bir de sen söyle." diyecek olursanız; "Zaten biliyorum; ama bir de sen söyle." diyecek olursanız; takvâ, esas itibariyle "sakınmak, korunmak" demek. Vikâye kökünden geliyor. Vikâye "korumak" demek. takvâ, esas itibariyle "sakınmak, korunmak" demek. Vikâye kökünden geliyor. Vikâye "korumak" demek.

Neden korunuyor insan? Kendisinin başına gelebilecek tehlikeden korunuyor.Neden korunuyor insan?

Kendisinin başına gelebilecek tehlikeden korunuyor.
Muhtemel bir tehlikeden korunan insana "takvâlı insan" derler, "muttakî insan" derler.Muhtemel bir tehlikeden korunan insana "takvâlı insan" derler, "muttakî insan" derler. Bu muttakî insanın korunduğu tehlike ne olabilir? Mesela bazı âyetlerde buyuruyor ki; Bu muttakî insanın korunduğu tehlike ne olabilir? Mesela bazı âyetlerde buyuruyor ki;

Ve't-teku'n-nâr. Cehennem ateşinden korun. Bu tehlike, cehenneme düşmek olabilir. Ve't-teku'n-nâr. Cehennem ateşinden korun. Bu tehlike, cehenneme düşmek olabilir.

Bazı âyetlerde buyruluyor ki; İttekullâh Allah'tan korkun, sakının.Bazı âyetlerde buyruluyor ki;

İttekullâh Allah'tan korkun, sakının.
Allah'tan korkmamız ve elbette tir tir titrememiz lazım.Allah'tan korkmamız ve elbette tir tir titrememiz lazım. Hesaba çekecek; ya mükâfat verecek, ya ceza verecek. Mâliki yevmi'd-dîn. Ne demek? Hesaba çekecek; ya mükâfat verecek, ya ceza verecek.

Mâliki yevmi'd-dîn.

Ne demek?

"Din gününün sahibi" demek değil işte! Herkes öyle tercüme ediyor."Din gününün sahibi" demek değil işte! Herkes öyle tercüme ediyor. Tercümelere bakıyorsunuz, "din gününün sahibi."Tercümelere bakıyorsunuz, "din gününün sahibi." Her günün sahibi Allah! Ne demek "din gününün sahibi?" Her günün sahibi Allah! Ne demek "din gününün sahibi?" Nasıl tercüme edilir? "İnsanın yaptığının karşılığını göreceği günün sahibi."Nasıl tercüme edilir?

"İnsanın yaptığının karşılığını göreceği günün sahibi."
Din, Arapça'da "karşılık, mukabele" demek; mükâfat veya ceza, her neyse... Din, Arapça'da "karşılık, mukabele" demek; mükâfat veya ceza, her neyse...

Kemâ tedînü tüdân. "Sen nasıl bir şey yaparsan, ona göre bir muamele görürsün." diyor Arap. Kemâ tedînü tüdân. "Sen nasıl bir şey yaparsan, ona göre bir muamele görürsün." diyor Arap.

Fe-mâ yükezzibüke ba'dü bi'd-dîn. "Kim inanmıyor dine?" Ne demek burada? Fe-mâ yükezzibüke ba'dü bi'd-dîn. "Kim inanmıyor dine?" Ne demek burada?

"Allah'ın âhirette insanlara ceza vereceğine kim inanmıyor?" demek."Allah'ın âhirette insanlara ceza vereceğine kim inanmıyor?" demek. Bunu bilmeden, "din gününün sahibi" diyorlar. Öyle değil. Bunu bilmeden, "din gününün sahibi" diyorlar. Öyle değil. Yani bir gün gelecek; hepimiz, bütün yaratıklar, bütün insanlar Allah'ın divanında duracaklar,Yani bir gün gelecek; hepimiz, bütün yaratıklar, bütün insanlar Allah'ın divanında duracaklar, hesapları görülecek, bu dünyada ettiklerinin karşılığını görecekler. hesapları görülecek, bu dünyada ettiklerinin karşılığını görecekler.

Fe-men ya‘mel miskâle zerratin hayran yerah. Ve-men ya‘mel miskâle zerratin şerran yerah. Fe-men ya‘mel miskâle zerratin hayran yerah. Ve-men ya‘mel miskâle zerratin şerran yerah.

Hani güneş camdan vurduğu zaman havada uçuşan zerreler var ya, o zerrenin ne kadar ağırlığı vardır? Hani güneş camdan vurduğu zaman havada uçuşan zerreler var ya, o zerrenin ne kadar ağırlığı vardır?

Gel tart bakalım. O kadar bir iyilik yapan onun mükâfatını görecek.Gel tart bakalım. O kadar bir iyilik yapan onun mükâfatını görecek. O kadarcık bir kötülük yapmış olan da âhirette onun cezasını görecek. Bir hesap! O kadarcık bir kötülük yapmış olan da âhirette onun cezasını görecek. Bir hesap! İşte Allah bu korkunç, ince, uzun ve derin hesabın görüleceği günün sahibi. İşte Allah bu korkunç, ince, uzun ve derin hesabın görüleceği günün sahibi.

Fatiha'da denmiş oluyor ki; "Ey bu mükâfatı, cezayı verecek Rabbim! O günde huzuruna geleceğim.Fatiha'da denmiş oluyor ki; "Ey bu mükâfatı, cezayı verecek Rabbim! O günde huzuruna geleceğim. Biz ancak sana ibadet ederiz, ancak senin sözünü dinleriz, ancak senden yardım isteriz.Biz ancak sana ibadet ederiz, ancak senin sözünü dinleriz, ancak senden yardım isteriz. Sen âlemlerin Rabbi'sin, Rahman'sın, Rahîm'sin.Sen âlemlerin Rabbi'sin, Rahman'sın, Rahîm'sin. Bize yardım et de sevdiğin kul olalım, sevdiğin yolda yürüyelim.Bize yardım et de sevdiğin kul olalım, sevdiğin yolda yürüyelim. Şu evvelki ümmetlerden misaller var; sapıtmışlar, şaşırmışlar. Onların yoluna bizi uğratma.Şu evvelki ümmetlerden misaller var; sapıtmışlar, şaşırmışlar. Onların yoluna bizi uğratma. Biz doğru bir insan olalım, sevdiğin bir kul olalım." Biz doğru bir insan olalım, sevdiğin bir kul olalım."

Takvâ, ve't-tekullâh Allah'tan sakınmak. Tabii sakınacağız.Takvâ, ve't-tekullâh Allah'tan sakınmak. Tabii sakınacağız. Çünkü huzuruna çıkacağız, sorguya çekileceğiz. Hz. Ömer radıyallâhu anh, bir arkadaşı ile sözleşmiş; Çünkü huzuruna çıkacağız, sorguya çekileceğiz. Hz. Ömer radıyallâhu anh, bir arkadaşı ile sözleşmiş;

"Hangimiz önce ölürse öldüğü yerden, âhiret âleminden "Hangimiz önce ölürse öldüğü yerden, âhiret âleminden geride kalanın rüyasına girsin, halini bildirsin. Tamam mı?" geride kalanın rüyasına girsin, halini bildirsin. Tamam mı?"

"Eh, Allah nasip ederse tamam, olur." demiş. "Eh, Allah nasip ederse tamam, olur." demiş.

Hz. Ömer o şahıstan önce ölmüş.Hz. Ömer o şahıstan önce ölmüş. Bu arkadaşı da "Hz. Ömer'e âhirette ne oldu?" diye her gece merakla yatıyor, bekliyor,Bu arkadaşı da "Hz. Ömer'e âhirette ne oldu?" diye her gece merakla yatıyor, bekliyor, rüyada Hz. Ömer'i görmüyormuş.rüyada Hz. Ömer'i görmüyormuş. Nihayet on beş gün mü geçmiş, bir zaman sonra rüyasında Hz. Ömer radıyallâhu anh'ıNihayet on beş gün mü geçmiş, bir zaman sonra rüyasında Hz. Ömer radıyallâhu anh'ı hamamdan çıkmış gibi terlemiş, yanakları kırmızı kırmızı olmuş bir vaziyette görmüş. hamamdan çıkmış gibi terlemiş, yanakları kırmızı kırmızı olmuş bir vaziyette görmüş.

"Yâ Ömer! Bu ne haldir? Hani sözleşmiştik? Niye rüyama çabuk gelmedin?" demiş. "Yâ Ömer! Bu ne haldir? Hani sözleşmiştik? Niye rüyama çabuk gelmedin?" demiş.

Hz. Ömer radıyallâhu anh; "Hesabım daha yeni bitti. Rabbim bana rahmeyledi. Hz. Ömer radıyallâhu anh; "Hesabım daha yeni bitti. Rabbim bana rahmeyledi. İşte onun için ancak bu gece rüyana gelebildim." demiş. İşte onun için ancak bu gece rüyana gelebildim." demiş.

Hz. Ömer gibi sahabeden, aşere-i mübeşşereden, hayatında cennetle müjdelenmiş bir insan,Hz. Ömer gibi sahabeden, aşere-i mübeşşereden, hayatında cennetle müjdelenmiş bir insan, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in türbesine gömülmek şerefine ermiş bir insanPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in türbesine gömülmek şerefine ermiş bir insan bu kadar hesap çekerse biz Allah'tan korkmayacak mıyız?bu kadar hesap çekerse biz Allah'tan korkmayacak mıyız? O sahabe, o Peygamber Efendimiz'in müjdesine mazhar olmuş insan bu kadar. Allah'ın hesabı da seridir.O sahabe, o Peygamber Efendimiz'in müjdesine mazhar olmuş insan bu kadar. Allah'ın hesabı da seridir. Allahu Teâlâ hazretleri Serîu'l-hisâb'dır. Allahu Teâlâ hazretleri Serîu'l-hisâb'dır. Serîu'l-hisâb'a rağmen o kadar terleme oluyorsa, elbette korkacağız. Serîu'l-hisâb'a rağmen o kadar terleme oluyorsa, elbette korkacağız.

Takvâ Allah'tan korkmaktır, Allah'ın cezasından korkmaktır, cehennemden korkmaktır,Takvâ Allah'tan korkmaktır, Allah'ın cezasından korkmaktır, cehennemden korkmaktır, sû-i hâtimeye uğramaktan korkmaktır; sakınmak, çekinmektir.sû-i hâtimeye uğramaktan korkmaktır; sakınmak, çekinmektir. Tabii herkesin bir meseleyi anlatış tarzı vardır, yaklaşması vardır.Tabii herkesin bir meseleyi anlatış tarzı vardır, yaklaşması vardır. Karşı tarafın anlayacağı tarzda anlatması vardır. Karşı tarafın anlayacağı tarzda anlatması vardır.

Hz. Ömer, Übey b. Ka‘b'a -radıyallâhu anhüm ecmain- "Takvâ nedir?" diye sormuş.Hz. Ömer, Übey b. Ka‘b'a -radıyallâhu anhüm ecmain- "Takvâ nedir?" diye sormuş. O da demiş ki: "Yâ Ömer! Sen hayatında hiç dikenli bir tarlada yürümedin mi?" O da demiş ki: "Yâ Ömer! Sen hayatında hiç dikenli bir tarlada yürümedin mi?"

"Yürüdüm." "Ne yaptın?" "Dikenler elbiseye takılmasın diye paçalarımı sıvadım."Yürüdüm."

"Ne yaptın?"

"Dikenler elbiseye takılmasın diye paçalarımı sıvadım.
Bastığım yere de dikkatle bastım ki dikenler ayaklarıma batıp kanatmasın.Bastığım yere de dikkatle bastım ki dikenler ayaklarıma batıp kanatmasın. Hem ayağım kanamasın, hem elbisem yırtılmasın diye dikkatli bastım, ihtiyatlı yürüdüm." Hem ayağım kanamasın, hem elbisem yırtılmasın diye dikkatli bastım, ihtiyatlı yürüdüm."

"İşte takvâ budur." demiş. "İşte takvâ budur." demiş.

Güzel bir anlatım... İnsan diken batmasın, elbise yırtılmasın diyeGüzel bir anlatım... İnsan diken batmasın, elbise yırtılmasın diye ihtimam gösterdiği gibi, hayatta öyle yürüyecek. Diken nedir bu hayatta? ihtimam gösterdiği gibi, hayatta öyle yürüyecek. Diken nedir bu hayatta?

Günahlar, haramlar… Haramlara bulaşmayacak, günahlara yanaşmayacak.Günahlar, haramlar… Haramlara bulaşmayacak, günahlara yanaşmayacak. Bastığı yere ihtiyatlı basacak, çürük yere basmayacak.Bastığı yere ihtiyatlı basacak, çürük yere basmayacak. Allah'ın yolunda öyle yürüyecek, rızasına erecek.Allah'ın yolunda öyle yürüyecek, rızasına erecek. İbn Abbas radıyallâhu anhümâ burada nasıl tarif etmiş? İbn Abbas radıyallâhu anhümâ burada nasıl tarif etmiş?

İbn Abbas genç sahabi. Delikanlı idi.İbn Abbas genç sahabi. Delikanlı idi. Peygamber Efendimiz'in amcasının oğlu, bazen onu devesinin arkasına alırdı.Peygamber Efendimiz'in amcasının oğlu, bazen onu devesinin arkasına alırdı. Diyor ki; et-Takvâ keremü'l-huluki. "Takvâ ahlakının asil olmasıdır.Diyor ki; et-Takvâ keremü'l-huluki. "Takvâ ahlakının asil olmasıdır. İnsanın huylarının güzel olmasıdır." bir. İkincisi; Ve tîbü'l-mat'ami. "Yemeğin de iyi olmasıdır." İnsanın huylarının güzel olmasıdır." bir.

İkincisi; Ve tîbü'l-mat'ami. "Yemeğin de iyi olmasıdır."

Ne demek istiyor? Ne demek istiyor?

"Helal lokma yemektir." demek istiyor. Burada takvâ ehli insanın ana sıfatlarını saymış oldu."Helal lokma yemektir." demek istiyor. Burada takvâ ehli insanın ana sıfatlarını saymış oldu. Takvâ ehli insan nasıldır? Takvâ ehli insan nasıldır?

İyi huyludur. Huyları asildir. Cimri değildir, pinti değildir, sinirli değildir, tembel değildir,İyi huyludur. Huyları asildir. Cimri değildir, pinti değildir, sinirli değildir, tembel değildir, aldatıcı değildir, yalancı değildir; her şeyi güzel. Huyu güzeldir, bir.aldatıcı değildir, yalancı değildir; her şeyi güzel. Huyu güzeldir, bir. İkincisi, yediği lokma helaldir. Lokmanın helal olması çok önemli… İkincisi, yediği lokma helaldir. Lokmanın helal olması çok önemli…

Büyükler çok dikkat etmişler bu noktaya.Büyükler çok dikkat etmişler bu noktaya. Biz de ne kadar dikkat etsek kaçınması çok zor olan bir devirdeyiz.Biz de ne kadar dikkat etsek kaçınması çok zor olan bir devirdeyiz. Haram lokma yemeyeceksin, faiz yemeyeceksin, başkasının hakkını yemeyeceksin. Çok zor.Haram lokma yemeyeceksin, faiz yemeyeceksin, başkasının hakkını yemeyeceksin. Çok zor. Lokma helal olsun diye düşünmek takvâdır.Lokma helal olsun diye düşünmek takvâdır. Huylarım güzel olsun, kötü bir şey yapmayayım,Huylarım güzel olsun, kötü bir şey yapmayayım, kimseyi incitmeyeyim diye düşünmek takvâdır, demek oluyor. kimseyi incitmeyeyim diye düşünmek takvâdır, demek oluyor.

Bu İbn Abbas'ın sözü, kendi sözü. Sahabe sözü olmuş oldu. İbn Abbas da; Bu İbn Abbas'ın sözü, kendi sözü. Sahabe sözü olmuş oldu. İbn Abbas da;

Semi'tü resûllallah sallallahu aleyhi ve sellem yekûlü deseydi ya da kâle resûlullah deseydi, Semi'tü resûllallah sallallahu aleyhi ve sellem yekûlü deseydi ya da kâle resûlullah deseydi, o zaman Peygamber Efendimiz'in hadisi olurdu. Öyle değil. İbn Abbas'ın sözü.o zaman Peygamber Efendimiz'in hadisi olurdu. Öyle değil. İbn Abbas'ın sözü. O da kıymetli, neden kıymetli? Sahabe sözü bizim için önemli. O da kıymetli, neden kıymetli? Sahabe sözü bizim için önemli.

Bu sahabî de Peygamber Efendimiz'in yeğeni, amcasının oğlu, yakını. Hem de alim olarak tanınmış.Bu sahabî de Peygamber Efendimiz'in yeğeni, amcasının oğlu, yakını. Hem de alim olarak tanınmış. Tefsiri de çok iyi bilirmiş. Peygamber Efendimiz'in yanında yetişmiş, onu görmüş.Tefsiri de çok iyi bilirmiş. Peygamber Efendimiz'in yanında yetişmiş, onu görmüş. Gençliğinden itibaren tertemiz yetişmiş. Kur'ân'ı Kerîm'i de çok iyi bilirmiş.Gençliğinden itibaren tertemiz yetişmiş. Kur'ân'ı Kerîm'i de çok iyi bilirmiş. Birisi bu gence, İbn Abbas radıyâllahu anhümâ'ya bir soru sormuş. "Şu mesele nasıldır?" demiş.Birisi bu gence, İbn Abbas radıyâllahu anhümâ'ya bir soru sormuş. "Şu mesele nasıldır?" demiş. O da, "Bu meseleyi sormadan ölseydin, imanın belki zedelenirdi. Tam yerinde sordun.O da, "Bu meseleyi sormadan ölseydin, imanın belki zedelenirdi. Tam yerinde sordun. Ben bu meseleyi biliyorum, şöyle şöyledir." diye cevap vermiş. Ben bu meseleyi biliyorum, şöyle şöyledir." diye cevap vermiş. Yani başkalarının bilmediği derin mânaları bilen, kritik konuları iyi, derinlemesine bilen bir alim. Yani başkalarının bilmediği derin mânaları bilen, kritik konuları iyi, derinlemesine bilen bir alim.

Takvâyı böyle tarif etmiş. Biz de istifade edelim. Yani huyumuzu düzeltmeye çalışacağız.Takvâyı böyle tarif etmiş. Biz de istifade edelim. Yani huyumuzu düzeltmeye çalışacağız. Her huyumuz güzel olacak, yiyeceğimiz lokmanın da helal olmasına dikkat edeceğiz. Her huyumuz güzel olacak, yiyeceğimiz lokmanın da helal olmasına dikkat edeceğiz.

Ahberene'l-Hüseynü'bnü Ahmede'bni Esedini'l-Herevî. Herevî "Heratlı" demek.Ahberene'l-Hüseynü'bnü Ahmede'bni Esedini'l-Herevî. Herevî "Heratlı" demek. Afganistan'da Herat var ya… Oralar müslümanlar tarafından fethedilmişti. Çok eski İslâm şehri.Afganistan'da Herat var ya… Oralar müslümanlar tarafından fethedilmişti. Çok eski İslâm şehri. Yazar, "Heratlı Esed oğlu Ahmed oğlu Hüseyin bize haber verdi." diyor. Yazar, "Heratlı Esed oğlu Ahmed oğlu Hüseyin bize haber verdi." diyor.

Kâle haddesenâ Muhammedü'bnü Aliyyi'bni'l-Hüseyni'l-Belhî. Belh şehri. Mevlânâ'nın şehri.Kâle haddesenâ Muhammedü'bnü Aliyyi'bni'l-Hüseyni'l-Belhî. Belh şehri. Mevlânâ'nın şehri. "Belhli Hüseyin oğlu Ali oğlu Muhammed söyledi." "Belhli Hüseyin oğlu Ali oğlu Muhammed söyledi."

Haddesenâ Nasrü'bnü'l-Hâris. "Ona da Haris oğlu Nasır söyledi." Haddesenâ Nasrü'bnü'l-Hâris. "Ona da Haris oğlu Nasır söyledi."

Haddesenâ Yahye'bnü Muâz. "O da Yahya İbn Muâz er-Râzî'den" duymuş. Haddesenâ Yahye'bnü Muâz. "O da Yahya İbn Muâz er-Râzî'den" duymuş.

Haddesenâ İsmetü'bnü Âsım. "Yahya İbn Muâz da Asım oğlu İsmet'ten" duymuş. Haddesenâ İsmetü'bnü Âsım. "Yahya İbn Muâz da Asım oğlu İsmet'ten" duymuş.

Haddesenâ Sâdânü'l-Halîmî. "O da Sâdân el-Halîmî'den" duymuş. Haddesenâ Sâdânü'l-Halîmî. "O da Sâdân el-Halîmî'den" duymuş.

Haddesenâ İbn Cüreyc. "O da İbn Cüreyc'den" işitmiş. An Ebi'z-Zübeyr. "O da Ebû Zübeyr'den" almış. Haddesenâ İbn Cüreyc. "O da İbn Cüreyc'den" işitmiş.

An Ebi'z-Zübeyr. "O da Ebû Zübeyr'den" almış.

An Câbir sahabeye geldi. Kâle, o da diyor ki;An Câbir sahabeye geldi. Kâle, o da diyor ki; Kâne Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemKâne Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dâime't-tefekkür, tavîle'l-ahzân, kalîle'd-dahik illâ en yebtesim. dâime't-tefekkür, tavîle'l-ahzân, kalîle'd-dahik illâ en yebtesim.

Cabir İbn Abdillah el-Ensârî. Ensardandır bu sahabi.Cabir İbn Abdillah el-Ensârî. Ensardandır bu sahabi. O rivayet etmiş ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kâne, idi.O rivayet etmiş ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kâne, idi. Dâime't-tefekkür, devamlı tefekkür halinde idi; çok düşünen, çok mütefekkir.Dâime't-tefekkür, devamlı tefekkür halinde idi; çok düşünen, çok mütefekkir. Devamlı zihnini çalıştıran, işleten, tefekkürü devamlı olan kimse idi.Devamlı zihnini çalıştıran, işleten, tefekkürü devamlı olan kimse idi. Tavîle'l-ahzân, hüzünleri, mahzunlukları uzun olan kimse idi. Kalîle'd-dahik, az gülen bir kimse idi.Tavîle'l-ahzân, hüzünleri, mahzunlukları uzun olan kimse idi. Kalîle'd-dahik, az gülen bir kimse idi. Çokça mahzun dururdu. Gülüşü az olan bir kimse idi.Çokça mahzun dururdu. Gülüşü az olan bir kimse idi. Çok düşünen, hüzünlü hali çok olan, uzun olan, gülmesi az olan bir kimse idi. Çok düşünen, hüzünlü hali çok olan, uzun olan, gülmesi az olan bir kimse idi.

İllâ en yebtesim, "Gülmesi de ancak mütebessim olmak şeklinde idi."İllâ en yebtesim, "Gülmesi de ancak mütebessim olmak şeklinde idi." Kahkaha ile gülmezdi, gülmemişti. Ancak mütebessim dururdu, o kadar.Kahkaha ile gülmezdi, gülmemişti. Ancak mütebessim dururdu, o kadar. Efendimiz'in hali bize örnektir. Bizim de öyle olmamız lazım. Nasıl olmamız lazım? Efendimiz'in hali bize örnektir. Bizim de öyle olmamız lazım. Nasıl olmamız lazım?

Çok düşünmemiz lazım. Âhireti, sevabı günahı düşünüp,Çok düşünmemiz lazım. Âhireti, sevabı günahı düşünüp, "Acaba cehenneme düşer miyim?" diye korkarak,"Acaba cehenneme düşer miyim?" diye korkarak, "Acaba cenneti elden kaçırır mıyım?" diye endişelenerek mahzun olmamız lazım. "Acaba cenneti elden kaçırır mıyım?" diye endişelenerek mahzun olmamız lazım.

Küçükken birisi fazla güldü mü büyüklerimiz bize derlerdi ki;Küçükken birisi fazla güldü mü büyüklerimiz bize derlerdi ki; "Mübarek çocuk, sıratı geçtin de mi gülüyorsun? Ne böyle kah kah, sıratı mı geçtin?" "Mübarek çocuk, sıratı geçtin de mi gülüyorsun? Ne böyle kah kah, sıratı mı geçtin?" İnsanlar sıratı geçince güleceklermiş. O zaman tam gülecekler. İnsanlar sıratı geçince güleceklermiş. O zaman tam gülecekler. Haklı olarak gülecekler, "elhamdülillah cehennemden geçtik, cennete geldik" diye.Haklı olarak gülecekler, "elhamdülillah cehennemden geçtik, cennete geldik" diye. İşte asıl gülmek yeri orası. Yoksa bu dünyada sıratı geçtik de mi güleceğiz yani? İşte asıl gülmek yeri orası. Yoksa bu dünyada sıratı geçtik de mi güleceğiz yani?

Düşünülecek ne kadar şey var. Bizim derdimiz olmasa Bosna'nın derdi var, Hersek'in derdi var,Düşünülecek ne kadar şey var. Bizim derdimiz olmasa Bosna'nın derdi var, Hersek'in derdi var, Kafkasya'nın derdi var, Romanya'nın derdi var, Trakya'nın derdi var.Kafkasya'nın derdi var, Romanya'nın derdi var, Trakya'nın derdi var. Memleketin içinin derdi var, anarşi derdi var, ekonominin berbatlığı derdi var.Memleketin içinin derdi var, anarşi derdi var, ekonominin berbatlığı derdi var. Gazeteleri alınca üzüntüden ölüyoruz. Memleketin meselelerinden ölüp ölüp diriliyoruz.Gazeteleri alınca üzüntüden ölüyoruz. Memleketin meselelerinden ölüp ölüp diriliyoruz. Bayılıp bayılıp ayılıyoruz. Ne olacak bu bizim sevgili memleketimizin hali? Bize emanet. Bayılıp bayılıp ayılıyoruz. Ne olacak bu bizim sevgili memleketimizin hali? Bize emanet. Nedir bu rezalet, nedir bu felaket? Nedir bu pislik, nedir bu intizamsızlık?Nedir bu rezalet, nedir bu felaket? Nedir bu pislik, nedir bu intizamsızlık? Nedir bu gayr-ı İslâmî manzara, nedir bu terbiyesizlik, edepsizlik? Hepsine üzülüyoruz. Nedir bu gayr-ı İslâmî manzara, nedir bu terbiyesizlik, edepsizlik? Hepsine üzülüyoruz.

Üzülecek şey çok! Hepsini de düzeltmeye çalışmak lazım. Düzeltmeye çalıştıkça da insana saldırıyorlar.Üzülecek şey çok! Hepsini de düzeltmeye çalışmak lazım. Düzeltmeye çalıştıkça da insana saldırıyorlar. "İyi bile daha iyinin düşmanıdır." derler. İyi, daha iyinin düşmanıdır."İyi bile daha iyinin düşmanıdır." derler. İyi, daha iyinin düşmanıdır. Çünkü onun yanında aşağıda kalıyor. Onu kıskandığından, rekabetten ona düşman olur.Çünkü onun yanında aşağıda kalıyor. Onu kıskandığından, rekabetten ona düşman olur. Bir de düşünün kötünün iyiye, daha iyiye ne kadar düşman olduğunu. Bir de düşünün kötünün iyiye, daha iyiye ne kadar düşman olduğunu.

Bir insan namuslu ise ahmak, dindarsa gerici, başörtülü ise bilmem ne. Olur mu?Bir insan namuslu ise ahmak, dindarsa gerici, başörtülü ise bilmem ne. Olur mu? Şalvar giydi hapse tık, başörtü örttü imtihandan çıkar, sakal bıraktı işten at.Şalvar giydi hapse tık, başörtü örttü imtihandan çıkar, sakal bıraktı işten at. Bir sürü üzülecek şey var düzeltilmesi gereken. Hani demokratikti ortalık? Hani insan hakları?Bir sürü üzülecek şey var düzeltilmesi gereken. Hani demokratikti ortalık? Hani insan hakları? Hani kimse kimsenin dinî inancına karışmayacaktı laiklikte? Hani kimse kimsenin dinî inancına karışmayacaktı laiklikte?

Sultanahmet meydanına çık, dedelerimizin yaptığı kubbelerin üstüne kurul.Sultanahmet meydanına çık, dedelerimizin yaptığı kubbelerin üstüne kurul. Oradan "Kahrolsun şeriat!" diye bağır. Bir kere senin o durduğun yer,Oradan "Kahrolsun şeriat!" diye bağır. Bir kere senin o durduğun yer, o "Kahrolsun şeriat!" dediğin yer dedelerimizin eseri, dindarların eseri.o "Kahrolsun şeriat!" dediğin yer dedelerimizin eseri, dindarların eseri. Parasını Allah rızası için ayırmış, vakıf yapmış, oraya eser bırakmış.Parasını Allah rızası için ayırmış, vakıf yapmış, oraya eser bırakmış. Çeşme yapmış, medrese yani okul yapmış. Şimdinin okulunu, üniversitesini yapmış. Daha ne istiyorsun? Çeşme yapmış, medrese yani okul yapmış. Şimdinin okulunu, üniversitesini yapmış. Daha ne istiyorsun?

Çıkmışsın onun hayrâtının üstüne, onun aleyhine bağırıyorsun. Teşekkür etmen lazım!Çıkmışsın onun hayrâtının üstüne, onun aleyhine bağırıyorsun. Teşekkür etmen lazım! Sonra sen onun çocuğusun, torunusun, ne oluyorsun yani? Sonra sen onun çocuğusun, torunusun, ne oluyorsun yani?

"Kahrolsun şeriat!" ne demek? "Kahrolsun şeriat!" ne demek?

"Kahrolsun Müslümanlık!" demek. O mitinge gelen adamlar diyor ki; "Ben de müslümanım.""Kahrolsun Müslümanlık!" demek. O mitinge gelen adamlar diyor ki; "Ben de müslümanım." Sen müslüman isen işte bu senin Müslümanlığına bağırıyor, "Kahrolsun Müslümanlık!" diyor, sustursana! Sen müslüman isen işte bu senin Müslümanlığına bağırıyor, "Kahrolsun Müslümanlık!" diyor, sustursana!

"Aziz kardeşlerim, yanlış söylüyorsunuz. Müslümanlıktır bu, bağırmayın böyle." desene."Aziz kardeşlerim, yanlış söylüyorsunuz. Müslümanlıktır bu, bağırmayın böyle." desene. "Ben de müslümanım." diyor. Ne biçim Müslümanlık? Müslümanlığa küfredilmesine razı olan,"Ben de müslümanım." diyor. Ne biçim Müslümanlık? Müslümanlığa küfredilmesine razı olan, küfredilmesini körükleyen, destekleyen bir Müslümanlık olur mu? küfredilmesini körükleyen, destekleyen bir Müslümanlık olur mu?

Şeriat ne demek? "Allah'ın ahkâmı" demek...Şeriat ne demek? "Allah'ın ahkâmı" demek... Allah hükmediyor ya; faiz haram, zina haram, yalan haram,Allah hükmediyor ya; faiz haram, zina haram, yalan haram, gıybet haram, zekât vereceksin, namaz kılacaksın. Bunların ahkâmı var ya!gıybet haram, zekât vereceksin, namaz kılacaksın. Bunların ahkâmı var ya! Abdest almanın âdâbı, ahkâmı, namaz kılmanın ahkâmı… Bunlar kahır mı olsun?Abdest almanın âdâbı, ahkâmı, namaz kılmanın ahkâmı… Bunlar kahır mı olsun? Bu camiler, bu ibadetler, bu namazlar, bu oruçlar, bu ramazanlar, bu Kur'anlar kahır mı olsun?Bu camiler, bu ibadetler, bu namazlar, bu oruçlar, bu ramazanlar, bu Kur'anlar kahır mı olsun? O kadar şuursuz bu millet. "Kahrolsun şeriat!" demek, "Bütün bu hükümler kahrolsun!" demek.O kadar şuursuz bu millet. "Kahrolsun şeriat!" demek, "Bütün bu hükümler kahrolsun!" demek. Peki, ne olacak, hangi hüküm gelecek? Peki, ne olacak, hangi hüküm gelecek?

Gelsin artistler, kaytan bıyıklılar, sarı saçlılar, bikinililer, mayolular.Gelsin artistler, kaytan bıyıklılar, sarı saçlılar, bikinililer, mayolular. Onların ahkâmı mı olsun yani?Edepsizlik mi olsun? Pislik mi olsun? Günah mı olsun? Aile mi yıkılsın?Onların ahkâmı mı olsun yani?Edepsizlik mi olsun? Pislik mi olsun? Günah mı olsun? Aile mi yıkılsın? Düzen mi bozulsun? Haklar mı yenilsin? Hırsızlık mı yapılsın? Adam mı öldürülsün?Düzen mi bozulsun? Haklar mı yenilsin? Hırsızlık mı yapılsın? Adam mı öldürülsün? Adam öldürmek İslâm'da yok, hırsızlık yok. Bunlar mı fena? Adam öldürmek İslâm'da yok, hırsızlık yok. Bunlar mı fena?

Şu milletin cahilliğine bak. Şu müslüman milletin çocuklarının haline bak. Şu milletin cahilliğine bak. Şu müslüman milletin çocuklarının haline bak.

"Onlar başka mezhepten." diyor. Başka mezhepten, hangi mezhepten? Açıkça söyle."Onlar başka mezhepten." diyor. Başka mezhepten, hangi mezhepten? Açıkça söyle. Alevî! Hz. Ali razı olur mu bu işe?Alevî! Hz. Ali razı olur mu bu işe? O bakımdan üzülecek şeyler çok. Niye güleceğiz? Allah'ın nimetleri…O bakımdan üzülecek şeyler çok.

Niye güleceğiz?

Allah'ın nimetleri…
Tamam, Allah'ın nimetlerine hamd ü senâlar olsun; ama sadece benim mutlu olmam yetmiyor. Tamam, Allah'ın nimetlerine hamd ü senâlar olsun; ama sadece benim mutlu olmam yetmiyor. Ben istiyorum ki cümle cihan halkı mutlu olsun. Hiç kimse kimseye zarar vermesin.Ben istiyorum ki cümle cihan halkı mutlu olsun. Hiç kimse kimseye zarar vermesin. Günlük güneşlik, tatlı olsun her taraf.Günlük güneşlik, tatlı olsun her taraf. Ben istiyorum ki harbe, darba, silaha, öldürmeye harcanan paralar,Ben istiyorum ki harbe, darba, silaha, öldürmeye harcanan paralar, insanların mutluluğuna harcansın.insanların mutluluğuna harcansın. İran, Irak harbinde harcanan paralar, İran ve Irak'ın kalkınmasına harcansaydı,İran, Irak harbinde harcanan paralar, İran ve Irak'ın kalkınmasına harcansaydı, bu iki ülke Amerika'dan ileri olurdu. bu iki ülke Amerika'dan ileri olurdu.

Bizim PKK'ya karşı harcadığımız paralar, Doğu'nun kalkınmasına harcansaydı,Bizim PKK'ya karşı harcadığımız paralar, Doğu'nun kalkınmasına harcansaydı, Kürt kardeşlerimiz bizi imrendirecek villalarda otururlardı. Ne oluyor yani? Ne istiyoruz? Kürt kardeşlerimiz bizi imrendirecek villalarda otururlardı.

Ne oluyor yani? Ne istiyoruz?

Biz her şeyin hoş olmasını, güzel olmasını, kimsenin hakkının yenmemesini,Biz her şeyin hoş olmasını, güzel olmasını, kimsenin hakkının yenmemesini, her tarafın güllerle donatılmasını istiyoruz.her tarafın güllerle donatılmasını istiyoruz. Eyüp Sultan'da bizim bu dersi yaptığımız Selamimustafaefendi tekkesi vardı.Eyüp Sultan'da bizim bu dersi yaptığımız Selamimustafaefendi tekkesi vardı. Dar diye buraya geldik. Bir, orası yetmiyor diye geldik.Dar diye buraya geldik. Bir, orası yetmiyor diye geldik. İkincisi, bu yakadaki kardeşlerimiz dediler ki; İkincisi, bu yakadaki kardeşlerimiz dediler ki; "Hocam, bütün dersleri karşı yakada yapıyorsunuz."Hocam, bütün dersleri karşı yakada yapıyorsunuz. Anadolu yakasında da bir ders yapın." Ondan geldik, iki sebepten. Anadolu yakasında da bir ders yapın." Ondan geldik, iki sebepten.

Selamimustafaefendi tekkesi gülleri ile meşhur bir tekke imiş. Yukarıda Şeyhmurad tekkesi var. Selamimustafaefendi tekkesi gülleri ile meşhur bir tekke imiş. Yukarıda Şeyhmurad tekkesi var. Dönümlerce arazisi varmış. Çimenlerinde, çayırlarında ceylanlar gezermiş.Dönümlerce arazisi varmış. Çimenlerinde, çayırlarında ceylanlar gezermiş. Güller açarmış, sümbüller bitermiş. Sümbülleriyle, ceylanlarıyla meşhurmuş. Güller açarmış, sümbüller bitermiş. Sümbülleriyle, ceylanlarıyla meşhurmuş. Gidin görün Eyüp'ü, ne hale getirmişiz? Gülistanken, çimenzâr iken, kuşların cıvıldadığı yerken,Gidin görün Eyüp'ü, ne hale getirmişiz? Gülistanken, çimenzâr iken, kuşların cıvıldadığı yerken, güllerin açtığı, bülbüllerin öttüğü yerken ne hale getirmişiz? güllerin açtığı, bülbüllerin öttüğü yerken ne hale getirmişiz?

Bak biz ne istediğimizi yapmışız, biz ne istiyormuşuz?Bak biz ne istediğimizi yapmışız, biz ne istiyormuşuz? İşte bizim tekkelerimiz, işte benim dedelerim, işte senin ecdadın, bak biz öyle yapmışız!İşte bizim tekkelerimiz, işte benim dedelerim, işte senin ecdadın, bak biz öyle yapmışız! Gör tasavvuf ne yapıyormuş.Gör tasavvuf ne yapıyormuş. Gelin bir de şimdi bakın Eyüp'e; beton yığınları, kaçak yapılar, eğri büğrü sokaklar,Gelin bir de şimdi bakın Eyüp'e; beton yığınları, kaçak yapılar, eğri büğrü sokaklar, yıkık duvarlar, pis pasaklı manzara. yıkık duvarlar, pis pasaklı manzara.

"Peygamber Efendimiz dâime't-tefekkür; çok mütefekkir, devamlı tefekkür edici idi."Peygamber Efendimiz dâime't-tefekkür; çok mütefekkir, devamlı tefekkür edici idi. Hüzünleri uzun olan bir kimse idi. Boynu bükük, yüzü mahzun idi.Hüzünleri uzun olan bir kimse idi. Boynu bükük, yüzü mahzun idi. Ve az gülen, ancak tebessüm eden bir kimse idi." diye o hadisi rivayet ediyor.Ve az gülen, ancak tebessüm eden bir kimse idi." diye o hadisi rivayet ediyor. Yahya İbn Muâz er-Râzî'nin rivayet ettiği bir hadis bu. Gelelim devamına işin; Yahya İbn Muâz er-Râzî'nin rivayet ettiği bir hadis bu.

Gelelim devamına işin;

Semi'tü Ubeydallâhi'bne Muhammedi'bni Muhammedi'bni Hamdâne'l-Ukberiyye bihâ.Semi'tü Ubeydallâhi'bne Muhammedi'bni Muhammedi'bni Hamdâne'l-Ukberiyye bihâ. Yazar, "Ben bu Hamdan oğlu Muhammed oğlu Muhammed oğlu Ubeydullah'tan,Yazar, "Ben bu Hamdan oğlu Muhammed oğlu Muhammed oğlu Ubeydullah'tan, Ukberli olan o şahıstan kendim duydum." diyor. Ukberli olan o şahıstan kendim duydum." diyor.

Kâle semi'tü Ahmede'bni Muhammedini'l-Seriyyi. O da Serî Muhammed oğlu Ahmed'den işitmiş. Kâle semi'tü Ahmede'bni Muhammedini'l-Seriyyi. O da Serî Muhammed oğlu Ahmed'den işitmiş.

Kâle semi'tü Ebâ Muhammedini'l-Eskâbî. O da Ebû Muhammed el-Eskâbî'den işitmiş. Kâle semi'tü Ebâ Muhammedini'l-Eskâbî. O da Ebû Muhammed el-Eskâbî'den işitmiş.

Kâle semi'tü Yahye'bnü Muâz. O da terceme-i hâli anlatılan kimseden işitmiş. Kâle semi'tü Yahye'bnü Muâz. O da terceme-i hâli anlatılan kimseden işitmiş.

Ben bu sözleri niye okuyorum böyle? Ben bu sözleri niye okuyorum böyle?

Ecdadımızın ilmi nasıl topladığını, nasıl yazdığını,Ecdadımızın ilmi nasıl topladığını, nasıl yazdığını, kitaplarını nasıl meydana getirdiğini iyice bilin diye. Havadan atmak yok.kitaplarını nasıl meydana getirdiğini iyice bilin diye. Havadan atmak yok. Yunan tarihinde böyle bir şey var mı? Yok. Yunanlı Strabon bir kitap yazmış: Tarih.Yunan tarihinde böyle bir şey var mı? Yok. Yunanlı Strabon bir kitap yazmış: Tarih. Ya yalan yazdı ise, ya yanlış gördü ise, ya yanlış duydu ise. Kimden duydu? İmkân yok.Ya yalan yazdı ise, ya yanlış gördü ise, ya yanlış duydu ise. Kimden duydu? İmkân yok. Ama benim İslâm tarihindeki ilimlerim böyle. Nereden alındığı belli...Ama benim İslâm tarihindeki ilimlerim böyle. Nereden alındığı belli... İslâm'ın ilme verdiği önem ve ciddiyet anlaşılsın diye okuyorum. Ne demiş? İslâm'ın ilme verdiği önem ve ciddiyet anlaşılsın diye okuyorum.

Ne demiş?

Men istefteha bâbe'l-maâşi bi-gayri mefâtîhi'l-akdâri vükile ile'l-mahlûkîn. Men istefteha bâbe'l-maâşi bi-gayri mefâtîhi'l-akdâri vükile ile'l-mahlûkîn.

Kelime kelime tercümesini yapayım. Diyor ki; Kelime kelime tercümesini yapayım. Diyor ki;

Men istefteha. Kim siftahını yaparsa, açılmasını isterse.Men istefteha. Kim siftahını yaparsa, açılmasını isterse. Babe'l-maâşi. Yiyecek-içecek, gelir ve kazanç kapısının açılmasını isterse.Babe'l-maâşi. Yiyecek-içecek, gelir ve kazanç kapısının açılmasını isterse. Bi-gayri mefâtîhi'l-akdâri.Bi-gayri mefâtîhi'l-akdâri. Kaderlerin anahtarlarından başka bir şeyle açmak isterse, açılmasını isterse.Kaderlerin anahtarlarından başka bir şeyle açmak isterse, açılmasını isterse. Vükile ile'l-mahlûkîn. Vükile demek, türike demek. Vükile ile'l-mahlûkîn. Vükile demek, türike demek.

Mahlukâta bırakılır, terk edilir. Kelimeler böyle. Ama bu sözün izahı ne, ne demek istiyor? Mahlukâta bırakılır, terk edilir. Kelimeler böyle. Ama bu sözün izahı ne, ne demek istiyor?

Kim kaderlerin anahtarlarından başka şeylerle rızık kapısının,Kim kaderlerin anahtarlarından başka şeylerle rızık kapısının, maaş kapısının açılmasını isterse mahlûkata terk olunur, ona havale olunur. Ne demek? maaş kapısının açılmasını isterse mahlûkata terk olunur, ona havale olunur. Ne demek?

Mü'minin ana vasfı kadere inanmaktır. Mukadderâta inanmaktır.Mü'minin ana vasfı kadere inanmaktır. Mukadderâta inanmaktır. Çünkü Allah mukadderâtı tayin etmiştir. Biliyoruz, insanın alın yazısı vardır.Çünkü Allah mukadderâtı tayin etmiştir. Biliyoruz, insanın alın yazısı vardır. Öleceği zaman bellidir. Ömrü bellidir, rızkı bellidir. Öleceği zaman bellidir. Ömrü bellidir, rızkı bellidir.

Kaderin bu kesinliğini, rızkın bu halini bilen bir insan harama sapmaz. Harama el uzatmaz.Kaderin bu kesinliğini, rızkın bu halini bilen bir insan harama sapmaz. Harama el uzatmaz. Telaş etmez. Sakin olur. Allah'tan ister, Allah'tan bekler. Telaş etmez. Sakin olur. Allah'tan ister, Allah'tan bekler.

İyyâke na'büdü ve iyyâke nestaîn diyoruz zaten. Yalnızca Allah'tan isteriz.İyyâke na'büdü ve iyyâke nestaîn diyoruz zaten. Yalnızca Allah'tan isteriz. Bazı insanlar böyle yapmıyor, o zaman mahlûkâta terk olunur.Bazı insanlar böyle yapmıyor, o zaman mahlûkâta terk olunur. Hadi bakalım, mahlûkât senin işini görsün.Hadi bakalım, mahlûkât senin işini görsün. Allah, kadere inanıp Allah'a teslim olan, tevekkül edene ne yapar? Allah, kadere inanıp Allah'a teslim olan, tevekkül edene ne yapar?

Ve men yetevekkel alallâhi fe-hüve hasbüh.Ve men yetevekkel alallâhi fe-hüve hasbüh. "Kim Allah'a dayanırsa, tevekkül ederse Allah ona yeter." Verir, nasip eder, onu korur."Kim Allah'a dayanırsa, tevekkül ederse Allah ona yeter." Verir, nasip eder, onu korur. Kim bu sırra, bu anlayışa, bu edebe uygun hareket etmezse mahlûkâta bırakılır.Kim bu sırra, bu anlayışa, bu edebe uygun hareket etmezse mahlûkâta bırakılır. Mahlûkât ne yapacak? Hiçbir şey yapamaz. Zaten o da mahluk. Yaradan Allah.Mahlûkât ne yapacak? Hiçbir şey yapamaz. Zaten o da mahluk. Yaradan Allah. Mahlûkât insana ne fayda verir, ne zarar verir. Mahlûkât insana ne fayda verir, ne zarar verir.

Cümle cihan halkı insanın başına toplansa, ömründen bir saniye uzatamaz.Cümle cihan halkı insanın başına toplansa, ömründen bir saniye uzatamaz. Cihanın bütün hekimleri toplansa uzatamaz. Cihanın bütün hekimleri toplansa uzatamaz. Cihanın bütün katilleri insanın başına üşüşse, Allah öldürmedikten sonra onlar öldüremezler.Cihanın bütün katilleri insanın başına üşüşse, Allah öldürmedikten sonra onlar öldüremezler. Onlara bir şey olur, yine buna bir şey olmaz. Allah nasip etti mi uçaktan düşer, kurtulur. Onlara bir şey olur, yine buna bir şey olmaz. Allah nasip etti mi uçaktan düşer, kurtulur.

Kaderin anahtarı nedir? Duadır. Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de buyurur ki; Kaderin anahtarı nedir?

Duadır. Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de buyurur ki;

Üd'ûnî estecib leküm. "Kullarım, bana dua edin, ben duanızı kabul edeceğim, ederim."Üd'ûnî estecib leküm. "Kullarım, bana dua edin, ben duanızı kabul edeceğim, ederim." Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

ed-Duâu yeruddü'l-kadâe, ba‘de en yübreme. ed-Duâu yeruddü'l-kadâe, ba‘de en yübreme.

Kesinleşmiş hükm-ü ilâhîyi dua değiştirir. Kesinleşmiş hükm-ü ilâhîyi dua değiştirir. Allah şöyle yapacakken, dua edince kulun duasını kabul eder, duasına uygun yapar.Allah şöyle yapacakken, dua edince kulun duasını kabul eder, duasına uygun yapar. Demek ki kaderin anahtarı dua imiş, tevekkülmüş, ilticaymış, Allah'tan istemekmiş.Demek ki kaderin anahtarı dua imiş, tevekkülmüş, ilticaymış, Allah'tan istemekmiş. Öyle yapmayınca insan, ne olur? Öyle yapmayınca insan, ne olur?

Madem sen Allah'tan gayriden istiyorsun, hadi bakalım,Madem sen Allah'tan gayriden istiyorsun, hadi bakalım, Allah'tan gayrisi sana bir fayda verecek mi? Buyur. Terk edilir. Allah'tan gayrisi sana bir fayda verecek mi? Buyur. Terk edilir. Yani eline bir şey geçmez demek. Ben böyle anlıyorum. Bu sözün izahını böyle düşünüyorum. Yani eline bir şey geçmez demek. Ben böyle anlıyorum. Bu sözün izahını böyle düşünüyorum.

Ve bi-isnâdihî kâle Yahyâ.Ve bi-isnâdihî kâle Yahyâ. Yine aynı şahıslardan rivayet edildiğine göre Rey şehrinden olan vaiz Yahya İbn Muâz demiş ki; Yine aynı şahıslardan rivayet edildiğine göre Rey şehrinden olan vaiz Yahya İbn Muâz demiş ki;

Çok güzel bir söz... Bunu ezberleyin, kitabınıza yazın. Çok hoşuma gidiyor. Çok güzel bir söz... Bunu ezberleyin, kitabınıza yazın. Çok hoşuma gidiyor. Başka yerde okumuştum da şimdi bunun söylediğini burada görmüş oldum. Başka yerde okumuştum da şimdi bunun söylediğini burada görmüş oldum.

el-İbâdetü hirfetün: Havânîtühe'l-halvetü ve ra'sümâlihâ el-içtihâdü bi's-sünneti ve ribhuhe'l-cennetü. el-İbâdetü hirfetün: Havânîtühe'l-halvetü ve ra'sümâlihâ el-içtihâdü bi's-sünneti ve ribhuhe'l-cennetü.

Ne demek olduğunu şimdi açıklayalım.Ne demek olduğunu şimdi açıklayalım. Sözü güzel, edip insan olduğu belli, ârif olduğu sözünden anlaşılıyor. Sözü güzel, edip insan olduğu belli, ârif olduğu sözünden anlaşılıyor. Hiç tanımasa insan, "Bu sözü büyük bir zât söylemiş." diye sezer. Hiç tanımasa insan, "Bu sözü büyük bir zât söylemiş." diye sezer. Yahya İbn Muaz er-Râzî hazretleri diyor ki; Yahya İbn Muaz er-Râzî hazretleri diyor ki;

el-İbâdetü hirfetün "İbadet bir meslektir, bir sanattır." Hani "Sanat altın bileziktir." diyoruz ya…el-İbâdetü hirfetün "İbadet bir meslektir, bir sanattır." Hani "Sanat altın bileziktir." diyoruz ya… Herkesin bir mesleği var; marangoz, usta, elektrikçi, muhasebeci vesaire. Herkesin bir mesleği var; marangoz, usta, elektrikçi, muhasebeci vesaire. İbadet de bir meslektir, bir iştir.İbadet de bir meslektir, bir iştir. İnsanın kazanç sağlamak için gittiği bir yeri vardır, çarşı pazar vardır, dükkân vardır. İnsanın kazanç sağlamak için gittiği bir yeri vardır, çarşı pazar vardır, dükkân vardır. Bir iş tutturmuştur. Bir mesleği vardır, işi vardır. İbadet de bir iştir, meslektir. Bir iş tutturmuştur. Bir mesleği vardır, işi vardır. İbadet de bir iştir, meslektir.

Havânîtühe'l-halveh İbadetin dükkânları yalnızlıktır. İbadet yalnızlıkla güzel olur.Havânîtühe'l-halveh İbadetin dükkânları yalnızlıktır. İbadet yalnızlıkla güzel olur. Halvet "yalnızlık" demek, "hiç kimsenin olmadığı yer" demek.Halvet "yalnızlık" demek, "hiç kimsenin olmadığı yer" demek. Mekânda bir sen varsın, başka kimse yok; halvettir. Mekânda bir sen varsın, başka kimse yok; halvettir.

Peki, insanların içinde ibadet? Farz ibadetler var. Burada cemaatle namaz kıldık.Peki, insanların içinde ibadet? Farz ibadetler var. Burada cemaatle namaz kıldık. Farz ibadetler âşikâre yapılır; ama tatlı, asıl güzel ibadetler tenhada yapılır. Farz ibadetler âşikâre yapılır; ama tatlı, asıl güzel ibadetler tenhada yapılır.

Biz Çamlıca'da oturuyoruz.Biz Çamlıca'da oturuyoruz. Cennetmekân Aziz Mahmûd-ı Hüdâyî hazretlerinin aşağıda, Üsküdar'da camisi, külliyesi var.Cennetmekân Aziz Mahmûd-ı Hüdâyî hazretlerinin aşağıda, Üsküdar'da camisi, külliyesi var. Yukarıya, Çamlıca'nın tepesine çilehane yapmış. Neden? Yukarıya, Çamlıca'nın tepesine çilehane yapmış. Neden?

Üsküdar kalabalık diye. Dağın tepesindeki bağına çilehane yapmış.Üsküdar kalabalık diye. Dağın tepesindeki bağına çilehane yapmış. Dönümlerce arazi, kimse gelmez, kimse gitmez. Orada ibadet eder. Neden?Dönümlerce arazi, kimse gelmez, kimse gitmez. Orada ibadet eder. Neden? İbadet bir meslektir, bunun dükkânı da tenhalık, halvettir.İbadet bir meslektir, bunun dükkânı da tenhalık, halvettir. Kalabalıkta olmaz; o bağırır, bu çağırır, öteki söz söyler, beriki bilmem ne yapar,Kalabalıkta olmaz; o bağırır, bu çağırır, öteki söz söyler, beriki bilmem ne yapar, huzur kaçar, olmaz. İbadetin tadı mânevî gelişme, tasavvuftaki gelişme de tenhalıkta olur.huzur kaçar, olmaz. İbadetin tadı mânevî gelişme, tasavvuftaki gelişme de tenhalıkta olur. Onun için halvete alırlar. Şeyh efendi yetişmek durumunda olan müridi halvete alır.Onun için halvete alırlar. Şeyh efendi yetişmek durumunda olan müridi halvete alır. Gel bakalım, gir bakalım şuraya. Neresi orası? Yerin altı. Yerin altında penceresiz, küçücük yer.Gel bakalım, gir bakalım şuraya. Neresi orası? Yerin altı. Yerin altında penceresiz, küçücük yer. Ayağını kıvırarak ancak uzanabilir. Daracık, sandık gibi bir yer. Gir. Ne olacak?Ayağını kıvırarak ancak uzanabilir. Daracık, sandık gibi bir yer. Gir. Ne olacak? Işık yok burada, daracık yer. Tesbih çek, tefekkür et, ibadet et, namaz kıl. Işık yok burada, daracık yer. Tesbih çek, tefekkür et, ibadet et, namaz kıl.

Ankara'da Hacıbayram camii var. Ziyaret etmişsinizdir. Onun bir görünmeyen alt katı vardır.Ankara'da Hacıbayram camii var. Ziyaret etmişsinizdir. Onun bir görünmeyen alt katı vardır. Arka taraftan bir küçücük kapısı vardır. İki büklüm girilir.Arka taraftan bir küçücük kapısı vardır. İki büklüm girilir. Müezzin mahfilinin altından caminin altına girilir. İncecik bir koridor vardır.Müezzin mahfilinin altından caminin altına girilir. İncecik bir koridor vardır. İki tarafından küçük küçük sandık gibi odalar. Dervişler oraya girecek, "Allah" diyecek. İki tarafından küçük küçük sandık gibi odalar. Dervişler oraya girecek, "Allah" diyecek. Işık yok, hiç ışık yok, karanlık. Işık yok, hiç ışık yok, karanlık. Ta dipte de şeyh efendi ile müritlerin zaman zamanTa dipte de şeyh efendi ile müritlerin zaman zaman topluca ibadet etmesi için büyükçe bir odası vardır. Geride de delikli taşı olan yerler var.topluca ibadet etmesi için büyükçe bir odası vardır. Geride de delikli taşı olan yerler var. Orada abdest alıverecek. Girecek, ibadetine devam edecek. İnsanlarla konuşmak yok.Orada abdest alıverecek. Girecek, ibadetine devam edecek. İnsanlarla konuşmak yok. Devamlı zikir, ibadet…Devamlı zikir, ibadet… Öyle yetişilir, gönül gözü öyle açılır, insan irfana öyle erer, Allah'ın rızasına öyle vasıl olur diyeÖyle yetişilir, gönül gözü öyle açılır, insan irfana öyle erer, Allah'ın rızasına öyle vasıl olur diye büyüklerimiz, "Halvet iyidir." demişler. büyüklerimiz, "Halvet iyidir." demişler.

Bazı tarikatler halvete çok önem vermiş, ismi bile Halvetiyye olmuş. Halvetiyye tarikati.Bazı tarikatler halvete çok önem vermiş, ismi bile Halvetiyye olmuş. Halvetiyye tarikati. Ne demek? Müritlerine halvet yaptıran, esas itibariyle yetiştirme metodu halvet olan. Ne demek? Müritlerine halvet yaptıran, esas itibariyle yetiştirme metodu halvet olan.

Başkası diyor ki; el-Halvetü fi'l-celveti Herkesin gözü önünde halvet halini yaşamak. O da bir metod. Başkası diyor ki; el-Halvetü fi'l-celveti Herkesin gözü önünde halvet halini yaşamak. O da bir metod.

Bizim Nakşibendî tarikatinde prensip nedir? Bizim Nakşibendî tarikatinde prensip nedir?

Halvet der encümen. Encümen "meclis, topluluk" demek.Halvet der encümen. Encümen "meclis, topluluk" demek. Halvet der encümen Topluluğun içinde halvet halini yaşamak.Halvet der encümen Topluluğun içinde halvet halini yaşamak. Bunu söyleyen büyüklerimiz diyorlar ki; insanın camide, merdivenin alt katında, kimsenin görmediğiBunu söyleyen büyüklerimiz diyorlar ki; insanın camide, merdivenin alt katında, kimsenin görmediği odada tesbih çekmesi, namaz kılması, iyi bir müslüman olması kolaydır.odada tesbih çekmesi, namaz kılması, iyi bir müslüman olması kolaydır. Çık bakalım dışarı, gel bakalım çarşıya, pazara! Hem çalışacaksın, tartacaksın, ölçeceksin,Çık bakalım dışarı, gel bakalım çarşıya, pazara! Hem çalışacaksın, tartacaksın, ölçeceksin, biçeceksin, konuşacaksın, geleceksin gideceksin,biçeceksin, konuşacaksın, geleceksin gideceksin, bağıracaksın çağıracaksın hem de iyi müslüman olacaksın. bağıracaksın çağıracaksın hem de iyi müslüman olacaksın. Asıl mühim olan o. Halkın içinde iken Hak'la beraber olabilmek, ibadet halini sürdürebilmekAsıl mühim olan o. Halkın içinde iken Hak'la beraber olabilmek, ibadet halini sürdürebilmek ve iyi müslüman olmak. Onun için bizimkiler halvet der encümen demişler. ve iyi müslüman olmak. Onun için bizimkiler halvet der encümen demişler.

Tenhada, camide herkes yapar. Camide herkes güzel müslüman olur.Tenhada, camide herkes yapar. Camide herkes güzel müslüman olur. Camiden sonra göreyim seni bakayım. Çık bakayım Beyoğlu'na, git bakalım Karaköy'e.Camiden sonra göreyim seni bakayım. Çık bakayım Beyoğlu'na, git bakalım Karaköy'e. Hadi bakalım Eminönü'nde, Mahmutpaşa'da dolaş. Açık saçıklar var.Hadi bakalım Eminönü'nde, Mahmutpaşa'da dolaş. Açık saçıklar var. Alışverişte yalan var, aldatmaca var, vesaire var. Dünya!Alışverişte yalan var, aldatmaca var, vesaire var. Dünya! Dünyanın çeşit çeşit mülevvesâtı… Orada bozulmamak, orada iyi müslüman olmak… Böyle prensipler var. Dünyanın çeşit çeşit mülevvesâtı… Orada bozulmamak, orada iyi müslüman olmak… Böyle prensipler var.

Evet, ibadet bir meslektir, iştir. Dükkânları halvet, tenha yerler diyor.Evet, ibadet bir meslektir, iştir. Dükkânları halvet, tenha yerler diyor. Ve ra'sümâlihâ el-içtihâdü bi's-sünne. Dikkat edin! Ne demek bu?Ve ra'sümâlihâ el-içtihâdü bi's-sünne. Dikkat edin! Ne demek bu? İçtihat deyince millet şimdi sanacak ki müçtehidin içtihat etmesi. Hayır!İçtihat deyince millet şimdi sanacak ki müçtehidin içtihat etmesi. Hayır! İçtihat "titiz çalışmak" demek… Bi's-sünneti ne demek? Sünnet-i seniyyeye uygun demek. İçtihat "titiz çalışmak" demek… Bi's-sünneti ne demek? Sünnet-i seniyyeye uygun demek.

Bu dükkânın sermayesi neymiş? Kişinin ibadetini yaparken, Peygamber Efendimiz'inBu dükkânın sermayesi neymiş? Kişinin ibadetini yaparken, Peygamber Efendimiz'in sünnetine sımsıkı sarılması, onu uygulamakta titiz davranması demekmiş.sünnetine sımsıkı sarılması, onu uygulamakta titiz davranması demekmiş. Peki, sünnete uygun ibadet yapmasa ne olur? Bid'at olur, sıfır alır, sevap kazanamaz. Peki, sünnete uygun ibadet yapmasa ne olur? Bid'at olur, sıfır alır, sevap kazanamaz. Bütün ibadetlerin kabulünün şartı, Peygamber Efendimiz'in öğrettiği şekilde,Bütün ibadetlerin kabulünün şartı, Peygamber Efendimiz'in öğrettiği şekilde, sünnet-i seniyyeye uygun yapılmasıdır. sünnet-i seniyyeye uygun yapılmasıdır.

Bid'at ile yapılan namazı Allah kabul etmez. Bid'atli orucu kabul etmez. Bid'atli haccı kabul etmez.Bid'at ile yapılan namazı Allah kabul etmez. Bid'atli orucu kabul etmez. Bid'atli haccı kabul etmez. Bid'atli zekâtı kabul etmez. Hepsinin sünnete uygun olması lazım... Bid'atli zekâtı kabul etmez. Hepsinin sünnete uygun olması lazım... Onun için diyor ki; "dükkânı tenhalık, sermayesi de yaptığı şeyi sünnet-i seniyyeye uygun yapmak." Onun için diyor ki; "dükkânı tenhalık, sermayesi de yaptığı şeyi sünnet-i seniyyeye uygun yapmak."

Ra'sümâlihâ, ra'sümal, Arapça'da "sermaye" demek. Ra'sümâlihâ, ra'sümal, Arapça'da "sermaye" demek.

el-İçtihâdü bi's-sünneti. Sünnet-i seniyyeye uygun olarak yürümeye gayret etmek. İçtihat diyor.el-İçtihâdü bi's-sünneti. Sünnet-i seniyyeye uygun olarak yürümeye gayret etmek. İçtihat diyor. İçtihat, ter döküp çalışmak demek… Müçtehide de niye müçtehit denmiş?İçtihat, ter döküp çalışmak demek… Müçtehide de niye müçtehit denmiş? Doğru hükmü bulacağım diye ter dökmüş. O kitaplara o hükümlerin yazılması kolay mı?Doğru hükmü bulacağım diye ter dökmüş. O kitaplara o hükümlerin yazılması kolay mı? O mübarekler geceleri gündüzleri ne kadar uğraştılar. İlim yolunda ne kadar çalıştılar.O mübarekler geceleri gündüzleri ne kadar uğraştılar. İlim yolunda ne kadar çalıştılar. Demek ki ibadeti yapan da içtihat edecek. Nede içtihat edecek? Sünnete uygun olmasında içtihat edecek. Demek ki ibadeti yapan da içtihat edecek. Nede içtihat edecek? Sünnete uygun olmasında içtihat edecek.

Niye sakal bıraktın? Sünnet hocam. Niye sarık sarıyorsun? Sünnet hocam.Niye sakal bıraktın? Sünnet hocam. Niye sarık sarıyorsun? Sünnet hocam. Niye uzun giyiyorsun? Sünnet hocam. Niye farzdan önce dört rekât kıldın? Sünnet hocam.Niye uzun giyiyorsun? Sünnet hocam. Niye farzdan önce dört rekât kıldın? Sünnet hocam. Niye farzdan sonra kıldın? Sünnet hocam. Niye tesbihleri çekiyorsun? Sünnet hocam. Bak!Niye farzdan sonra kıldın? Sünnet hocam. Niye tesbihleri çekiyorsun? Sünnet hocam. Bak! Büyüklerimiz bize namazın, niyazın, orucun, haccın sünnetlerini ne güzel öğretmişler. Allah razı olsun.Büyüklerimiz bize namazın, niyazın, orucun, haccın sünnetlerini ne güzel öğretmişler. Allah razı olsun. Her zaman dua ediyorum. Bize küçüklüğümüzden farkına varmadan, sessiz sedasız dinimizi öğretmişler. Her zaman dua ediyorum. Bize küçüklüğümüzden farkına varmadan, sessiz sedasız dinimizi öğretmişler.

Peki, ibadet bir sanattır, meslektir; dükkânı halvettir; sermayesi sünnete uygun hareket etmektir.Peki, ibadet bir sanattır, meslektir; dükkânı halvettir; sermayesi sünnete uygun hareket etmektir. Ve rib'hüha, ribh kazanç demek. İbadetin kazancı nedir, kârı nedir? Ve rib'hüha, ribh kazanç demek. İbadetin kazancı nedir, kârı nedir?

Ve ribhühe'l-cennetü. Bu mesleğin kazancı nedir? Kazancı cennettir. Kazancı çok büyük;Ve ribhühe'l-cennetü. Bu mesleğin kazancı nedir? Kazancı cennettir. Kazancı çok büyük; insan iyi ibadet ederse kazancı cennet... Çok güzel!insan iyi ibadet ederse kazancı cennet... Çok güzel! Bir daha okuyalım, Arapçası'nı da yazın, Türkçesi'ni de aklınızda tutun: Bir daha okuyalım, Arapçası'nı da yazın, Türkçesi'ni de aklınızda tutun:

el-İbâdetü hirfetün. Havânîtühe'l-halvetü ve ra'sümâliha el-içtihâdü bi's-sünneti ve ribhuhe'l-cennetü. el-İbâdetü hirfetün. Havânîtühe'l-halvetü ve ra'sümâliha el-içtihâdü bi's-sünneti ve ribhuhe'l-cennetü.

Çok güzel! Rahmetullahi aleyh, mekânı cennet olsun. Çok güzel! Rahmetullahi aleyh, mekânı cennet olsun.

Ve bihî kâle semi'tü Yahyâ yekûl.Ve bihî kâle semi'tü Yahyâ yekûl. Aynı rivayet zinciriyle, en sonra râvî olan Ebû Muhammed el-Eskâbî demiş ki: Aynı rivayet zinciriyle, en sonra râvî olan Ebû Muhammed el-Eskâbî demiş ki:

Semi'tü Yahyâ yekûl. Yahya İbn Muâz'ın şöyle dediğini işittim: Semi'tü Yahyâ yekûl. Yahya İbn Muâz'ın şöyle dediğini işittim:

es-Sabru ale'l-halveti min alâmâti'l-ihlâs. Burda da halvet kelimesi karşımıza çıktı, iyi.es-Sabru ale'l-halveti min alâmâti'l-ihlâs. Burda da halvet kelimesi karşımıza çıktı, iyi. Peş peşe denk düştü. es-Sabru ale'l-halveti. Yalnızlığa, tenhalığa sabretmek; size lazım olur bu bilgi.Peş peşe denk düştü. es-Sabru ale'l-halveti. Yalnızlığa, tenhalığa sabretmek; size lazım olur bu bilgi. Hiç kimse yok, tenha. Nasıl canı sıkılıyor milletin? Öf patladım, yalnızlıktan öldüm. Ne yapalım?Hiç kimse yok, tenha. Nasıl canı sıkılıyor milletin? Öf patladım, yalnızlıktan öldüm. Ne yapalım? Hadi Üsküdar'a gidelim, kahveye gidelim, arkadaşların arasına gidelim.Hadi Üsküdar'a gidelim, kahveye gidelim, arkadaşların arasına gidelim. Toplantı olsun, kalabalık olsun. Canım sıkıldı. Toplantı olsun, kalabalık olsun. Canım sıkıldı.

es-Sabru ale'l-halveti. Yalnızlığa sabır. Min alâmâti'l-ihlâs. İhlas alametlerindendir.es-Sabru ale'l-halveti. Yalnızlığa sabır. Min alâmâti'l-ihlâs. İhlas alametlerindendir. İhlaslı insan yalnızlığı sever, halveti sever. İhlasın alametidir. Yalnızlığı seveceksiniz. İhlaslı insan yalnızlığı sever, halveti sever. İhlasın alametidir. Yalnızlığı seveceksiniz. Yalnızlıktan zevk almayı öğreneceğiz. Çünkü yalnızlıkta Allah'la baş başa kalmak var.Yalnızlıktan zevk almayı öğreneceğiz. Çünkü yalnızlıkta Allah'la baş başa kalmak var. Dost ile tenha olmak var. Yalnız kalmak var, baş başa kalmak var.Dost ile tenha olmak var. Yalnız kalmak var, baş başa kalmak var. Münâcaat var, dua var, gözyaşı var. İstediği gibi çekinmeden, cân u gönülden ibadet etmek var.Münâcaat var, dua var, gözyaşı var. İstediği gibi çekinmeden, cân u gönülden ibadet etmek var. Ne güzel söylemiş. Ne güzel söylemiş.

Semi'tü Ubeydallâhi'bne Muhammed İbni Muhammed İbni Hamdâne'l-Ukberî.Semi'tü Ubeydallâhi'bne Muhammed İbni Muhammed İbni Hamdâne'l-Ukberî. Deminki şahıs. Müellif, ondan işittim diyor. Deminki şahıs. Müellif, ondan işittim diyor.

Yekûlü haddesenî Ebu'l-Haseni'l-Sencerî. Sencarlı Ebu'l-Hasan'dan işitmiş. Yekûlü haddesenî Ebu'l-Haseni'l-Sencerî. Sencarlı Ebu'l-Hasan'dan işitmiş.

Yekûlü semi'tü Ebâ Ya'kûb ed-Dârimî. O da Darimli Ebû Yakup'tan duymuş. Yekûlü semi'tü Ebâ Ya'kûb ed-Dârimî. O da Darimli Ebû Yakup'tan duymuş.

Yekûlü semi'tü Yahye'bni Muâzini'r-Râzi. O da Yahya ibn Muâz er-Râzî'den işitmiş ki; Yekûlü semi'tü Yahye'bni Muâzini'r-Râzi. O da Yahya ibn Muâz er-Râzî'den işitmiş ki;

Yekûlü. Terceme-i hâli anlatılan o meşhur sûfî şöyle diyor; Yekûlü. Terceme-i hâli anlatılan o meşhur sûfî şöyle diyor;

ed-Dünyâ dâru eşgâlin ve'l-âhiratü dâru ehvâl ve lâ yezâlü'l-abdü beyne'l-ehvâlied-Dünyâ dâru eşgâlin ve'l-âhiratü dâru ehvâl ve lâ yezâlü'l-abdü beyne'l-ehvâli ve'l- eşgâli hattâ yestekirra bihi'l-karâru; immâ ile'l-cenneti ve immâ ile'n-nâr. ve'l- eşgâli hattâ yestekirra bihi'l-karâru; immâ ile'l-cenneti ve immâ ile'n-nâr.

Arapçası'nı okuyunca dikkat ederseniz kafiye gibi bir ses benzerliği var. Biz buna seci diyoruz. Arapçası'nı okuyunca dikkat ederseniz kafiye gibi bir ses benzerliği var. Biz buna seci diyoruz. ed-Dünyâ dâru eşgâlin ve'l-âhiratü daru ehvâlin. Eşgâl-ehvâl birbirine benziyor. ed-Dünyâ dâru eşgâlin ve'l-âhiratü daru ehvâlin. Eşgâl-ehvâl birbirine benziyor.

Sonra Lâ yezâlü'l-abdü beyne'l-ehvâli ve'l-eşgâl. Sonra Lâ yezâlü'l-abdü beyne'l-ehvâli ve'l-eşgâl.

Sonra hattâ yestekirra bihi'l-karâru; immâ ile'l-cenneti ve immâ ile'n-nâr. Sonra hattâ yestekirra bihi'l-karâru; immâ ile'l-cenneti ve immâ ile'n-nâr.

Sözü usta söylüyor, şiir gibi söylüyor, güzel söylüyor. Bakalım mânası ne? Sözü usta söylüyor, şiir gibi söylüyor, güzel söylüyor. Bakalım mânası ne?

Yahya ibn Muâz er-Râzî kaddesallâhu sırrahû buyuruyor ki; ed-dünyâ bu dünya,Yahya ibn Muâz er-Râzî kaddesallâhu sırrahû buyuruyor ki; ed-dünyâ bu dünya, dâru eşgâlin meşguliyetler dünyasıdır, diyarıdır, yurdudur. dâru eşgâlin meşguliyetler dünyasıdır, diyarıdır, yurdudur. Bu içinde yaşadığımız hâlihazırdaki hayat meşguliyetler yurdu, evidir. Bu içinde yaşadığımız hâlihazırdaki hayat meşguliyetler yurdu, evidir. Çoluk-çocukla, işle, güçle, memuriyetle, imtihanla vesaire ile meşguliyet, meşguliyet, meşguliyet… Çoluk-çocukla, işle, güçle, memuriyetle, imtihanla vesaire ile meşguliyet, meşguliyet, meşguliyet…

Ve'l-âhiratü dâru ehvâl. Ehvâl "korkular" demek. Âhiret de korkular diyarıdır. Neden? Ve'l-âhiratü dâru ehvâl. Ehvâl "korkular" demek. Âhiret de korkular diyarıdır. Neden?

Âhirete gittiğin zaman mahkeme-i kübrâ var. Hesap var, sırat var. Cehenneme düşme ihtimali var.Âhirete gittiğin zaman mahkeme-i kübrâ var. Hesap var, sırat var. Cehenneme düşme ihtimali var. Cenneti kaçırma ihtimali var. Âhiret de korku yurdu. Dünya meşguliyet, âhiret de korku yeri. Cenneti kaçırma ihtimali var. Âhiret de korku yurdu. Dünya meşguliyet, âhiret de korku yeri.

Lâ yezâlü'l-abdü beyne'l-ehvâli ve'l-eşgâl. Kul, meşguliyetlerle korkular arasında daima böyle çırpınır.Lâ yezâlü'l-abdü beyne'l-ehvâli ve'l-eşgâl. Kul, meşguliyetlerle korkular arasında daima böyle çırpınır. Hattâ yestekirra bihi'l-karâru immâ ile'l-cenneti ve immâ ile'n-nâr.Hattâ yestekirra bihi'l-karâru immâ ile'l-cenneti ve immâ ile'n-nâr. Kul cennete gidip orada karar kılıncaya kadar ya da cehenneme düşüp orada karar kılıncaya kadar. Kul cennete gidip orada karar kılıncaya kadar ya da cehenneme düşüp orada karar kılıncaya kadar.

Kul, cennete gidip orada karar kılıncaya kadar ya da Kul, cennete gidip orada karar kılıncaya kadar ya da cehenneme düşünceye kadar meşguliyetlerle korkular arasında uğraşır durur.cehenneme düşünceye kadar meşguliyetlerle korkular arasında uğraşır durur. Salâten tüncinâ'da da okuyoruz: Salâten tüncinâ'da da okuyoruz:

Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin salâten,Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin salâten, "Yâ Rabbi! Peygamberimiz'e ve Peygamberimiz'in âl'ine salât eyle,"Yâ Rabbi! Peygamberimiz'e ve Peygamberimiz'in âl'ine salât eyle, rahmet eyle, lütfeyle, ikramlarda bulun."rahmet eyle, lütfeyle, ikramlarda bulun." Salâten öyle bir ikram ile ki Tüncinâ bihâ min cemîi'l-ehvâli ve'l-âfât. Salâten öyle bir ikram ile ki Tüncinâ bihâ min cemîi'l-ehvâli ve'l-âfât.

Bazısı şimdi ona ahvâl diyor. Ahvâl başka kelime, ehvâl başka kelime.Bazısı şimdi ona ahvâl diyor. Ahvâl başka kelime, ehvâl başka kelime. İkisi de birbirine benziyor; ama kır dersen çayırlık mânasına gelir, kir dersen pislik mânasına gelir.İkisi de birbirine benziyor; ama kır dersen çayırlık mânasına gelir, kir dersen pislik mânasına gelir. Bir harften değişir. Kedi dersen başka olur, kadı dersen başka olur. Biraz benziyor ama farklı. Bir harften değişir. Kedi dersen başka olur, kadı dersen başka olur. Biraz benziyor ama farklı. Ahvâl başka, haller demek; ehvâl başka, korkular demek. Ahvâl başka, haller demek; ehvâl başka, korkular demek.

"Yâ Rabbi! Dünyada ve âhirette bizi her türlü korkudan, her çeşit âfetten koruyacak bir sevabı"Yâ Rabbi! Dünyada ve âhirette bizi her türlü korkudan, her çeşit âfetten koruyacak bir sevabı bize kazandıracak şekilde salât ü selam et!" demek. O ehvâl olacak. bize kazandıracak şekilde salât ü selam et!" demek. O ehvâl olacak. Müezzinler -bizim müezzine ben ihtar ettim- hâlâ ahvâl diyor.Müezzinler -bizim müezzine ben ihtar ettim- hâlâ ahvâl diyor. Ahvâl değil, ehvâl -iki gözlü he ile- korkulan. Ahvâl değil, ehvâl -iki gözlü he ile- korkulan.

Bu dünya meşguliyet dünyasıdır. Bu dünya meşguliyet dünyasıdır. Öyle meşguliyetler ki asıl vazifemizÖyle meşguliyetler ki asıl vazifemiz burada Allah'a kulluk etmek olduğu halde hepimiz bir şeyle meşgul oluyoruz. burada Allah'a kulluk etmek olduğu halde hepimiz bir şeyle meşgul oluyoruz.

Senin benim asıl vazifemiz bu meşguliyetler mi? Hayır. Senin benim asıl vazifemiz bu meşguliyetler mi? Hayır. Allah bizi buraya kadın olsun erkek olsun imtihan için gönderdi.Allah bizi buraya kadın olsun erkek olsun imtihan için gönderdi. Biz burada Allah'a iyi kulluk yapmakla imtihanı kazanacağız, işimiz bu! Biz burada Allah'a iyi kulluk yapmakla imtihanı kazanacağız, işimiz bu!

Ne yapıyoruz? İmtihan bir tarafta dursun, eyvallah! Hadi bakalım çeşitli meşguliyetler içine…Ne yapıyoruz? İmtihan bir tarafta dursun, eyvallah! Hadi bakalım çeşitli meşguliyetler içine… Meşguliyetler de bitiyor. Hadi meşguliyetlerini hoş görelim. Meşguliyetler de bitiyor. Hadi meşguliyetlerini hoş görelim. Evde çoluk-çocuk var; para kazanılacak, elbise alınacak, yiyecek alınacak. Evde çoluk-çocuk var; para kazanılacak, elbise alınacak, yiyecek alınacak. Hadi eğlenceye! Bu ne oldu? Hadi eğlenceye! Bu ne oldu? Yemek yemek için, karnını doyurmak için çalışmanı hoş gördük de; bu keyif, bu sefa ne oldu?Yemek yemek için, karnını doyurmak için çalışmanı hoş gördük de; bu keyif, bu sefa ne oldu? Onu meşru bir şekilde halletmeye de, kırda bayırdaOnu meşru bir şekilde halletmeye de, kırda bayırda sallanmaya gittin, eğlenmeye, piknik yapmaya gittin, neyse… sallanmaya gittin, eğlenmeye, piknik yapmaya gittin, neyse…

Bu günah ne oluyor? Şuursuzluk oluyor ne olacak.Bu günah ne oluyor? Şuursuzluk oluyor ne olacak. İnsanoğlu dünyanın mânasını anlayamamış, bu dünyada ne yapması gerektiğini düşünememiş,İnsanoğlu dünyanın mânasını anlayamamış, bu dünyada ne yapması gerektiğini düşünememiş, ana hedefi kaybetmiş oluyor. Oyalanıyor burada. Senin görevin oyalanmak değil!ana hedefi kaybetmiş oluyor. Oyalanıyor burada. Senin görevin oyalanmak değil! Bu meşguliyetlerin içinden kendini sıyıracaksın, ana hedefi göreceksin. Allah'a güzel kulluk yapacaksın.Bu meşguliyetlerin içinden kendini sıyıracaksın, ana hedefi göreceksin. Allah'a güzel kulluk yapacaksın. Millet bunu yapamıyor, yapamıyoruz. Allah yaptırsın, yardım etsin, tevfîkine refik etsin! Millet bunu yapamıyor, yapamıyoruz. Allah yaptırsın, yardım etsin, tevfîkine refik etsin!

Şu meşguliyetlerin içinden sıyrılıp Allah'a güzel kulluk etmeyi başarmalıyız.Şu meşguliyetlerin içinden sıyrılıp Allah'a güzel kulluk etmeyi başarmalıyız. Herkes bir şeyle meşgul oluyor. Herkes bir şeyle meşgul oluyor. İlkokul, diploma alıncaya kadar; ortaokul, diploma alıncaya kadar; lise, diploma alıncaya kadar;İlkokul, diploma alıncaya kadar; ortaokul, diploma alıncaya kadar; lise, diploma alıncaya kadar; üniversite, diploma alıncaya kadar... Tamam!üniversite, diploma alıncaya kadar... Tamam! Ondan sonra meslekte, memuriyet bitinceye kadar; ondan sonra yıllar, emekli oluncaya kadar.Ondan sonra meslekte, memuriyet bitinceye kadar; ondan sonra yıllar, emekli oluncaya kadar. Zaten emekli ya oluyor ya olmuyor, emekli olduğu zaman da ömür bitmiş oluyor. Zaten emekli ya oluyor ya olmuyor, emekli olduğu zaman da ömür bitmiş oluyor.

Bu kadar sene Allah'ın rızasına uygun olmayan şekilde geçmiş oluyor. 65 sene.Bu kadar sene Allah'ın rızasına uygun olmayan şekilde geçmiş oluyor. 65 sene. Ne anladım ben şimdi? İmtihan kaybedildi işte!Ne anladım ben şimdi? İmtihan kaybedildi işte! Bu dâru'l-eşgâlde, meşguliyetlerden kendimizi sıyırıp Allah'a güzel kulluk etmeyi öğrenelim. Bu dâru'l-eşgâlde, meşguliyetlerden kendimizi sıyırıp Allah'a güzel kulluk etmeyi öğrenelim.

Âhiret de tehlikeler yurdudur. Orada tehlikeler kaynaşıyor. Muazzam tehlikeler var.Âhiret de tehlikeler yurdudur. Orada tehlikeler kaynaşıyor. Muazzam tehlikeler var. el-Câhilü cesûrun. Bilmeyen insan korkmaz.el-Câhilü cesûrun. Bilmeyen insan korkmaz. Çocuk telde elektrik olduğunu, tuttuğu zaman çarpacağını bilse eliyle onu tutar mıydı? Tutmazdı.Çocuk telde elektrik olduğunu, tuttuğu zaman çarpacağını bilse eliyle onu tutar mıydı? Tutmazdı. Cahil, bilmiyor. Cahil, bilmiyor. Ama bilen insan, aman teller orada çıplak, aman oraya yanaştırmayın çocuğu, çekin der.Ama bilen insan, aman teller orada çıplak, aman oraya yanaştırmayın çocuğu, çekin der. Cahil cesurdur; millet, âhiretin tehlikelerini bilmediğindenCahil cesurdur; millet, âhiretin tehlikelerini bilmediğinden vur patlasın, çal oynasın günahta geziyor.vur patlasın, çal oynasın günahta geziyor. Halbuki âhirette tehlikeler var, çok tehlikeler var. İşin sonu nereye varacak? Halbuki âhirette tehlikeler var, çok tehlikeler var. İşin sonu nereye varacak?

Hattâ yestekirra bihi'l-karâru immâ ile'l-cenneti ve immâ ile'n-nâr.Hattâ yestekirra bihi'l-karâru immâ ile'l-cenneti ve immâ ile'n-nâr. Bu iş, kararı -hani mûsikide nağmeler söyleniyor, söyleniyor, bir makamda karar kılınıyor-Bu iş, kararı -hani mûsikide nağmeler söyleniyor, söyleniyor, bir makamda karar kılınıyor- onu ya cennete götürüp orada durduruncaya ya da cehenneme atıp orada belasını buluncaya kadar gidecek. onu ya cennete götürüp orada durduruncaya ya da cehenneme atıp orada belasını buluncaya kadar gidecek.

Onun için âhiretin korkularını hatırdan çıkarmayalım,Onun için âhiretin korkularını hatırdan çıkarmayalım, dünyanın meşguliyetleri ile oyalanmayalım, Allah'a güzel kulluk etmeye bakalım.dünyanın meşguliyetleri ile oyalanmayalım, Allah'a güzel kulluk etmeye bakalım. Güzel kulluk etmek de bir güzel sanattır, meslektir. Tenhalarda Allah'a ibadet edelim.Güzel kulluk etmek de bir güzel sanattır, meslektir. Tenhalarda Allah'a ibadet edelim. Sünnet-i seniyyeye göre yaşayalım. İbadet edelim. Kazancımız cennet olsun. Sünnet-i seniyyeye göre yaşayalım. İbadet edelim. Kazancımız cennet olsun.

110. sayfaya, paragrafın başına geldik. Allah hepinizden razı olsun. 110. sayfaya, paragrafın başına geldik. Allah hepinizden razı olsun. Allahu Teâlâ hazretleri, şu okuduklarımızdan âzamî istifade etmeyi nasip eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri, şu okuduklarımızdan âzamî istifade etmeyi nasip eylesin. Sevdiği kul olarak yaşamayı, sevdiği işler yapmayı nasip eylesin. Sevdiği kul olarak yaşamayı, sevdiği işler yapmayı nasip eylesin. Huzuruna sevdiği, razı olduğu kul olarak varanlardan,Huzuruna sevdiği, razı olduğu kul olarak varanlardan, cennetine girenlerden, cemalini görenlerden eylesin. cennetine girenlerden, cemalini görenlerden eylesin.

Fâtiha-ı şerîfe mea'l-besmele. Fâtiha-ı şerîfe mea'l-besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2