Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Zenginlik ve Takvâ

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Ramazan 1411 / 29.03.1991
Coburg Camii Melbourne/ Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Dünyanın İtibarı, Ahiretin İtibarı, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Zenginlik ve Takvâ

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Ramazan 1411 / 29.03.1991
Coburg Camii Melbourne/ Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Dünyanın İtibarı, Ahiretin İtibarı, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn ve senedi'l-âşıkînVe's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn ve senedi'l-âşıkîn ve şefîi'l-müznibîn Muhammedîni'l-Mustafe'l-Mahmûdi'l-Muhtârü'l-Emînve şefîi'l-müznibîn Muhammedîni'l-Mustafe'l-Mahmûdi'l-Muhtârü'l-Emîn ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd: ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd:

Fe-kâle'n-Nebiyyü sallallahu aleyhi ve sellem: Fe-kâle'n-Nebiyyü sallallahu aleyhi ve sellem:

Keremü'd-dünyâ el-gınâ ve keremü'l-âhireti et-takvâ ve huliktüm min zekerin ve ünsâ. Keremü'd-dünyâ el-gınâ ve keremü'l-âhireti et-takvâ ve huliktüm min zekerin ve ünsâ.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Peygamberimiz rehberimizdir, başımızın tâcıdır. Sözleri dinimizin aslıdır, esasıdır.Peygamberimiz rehberimizdir, başımızın tâcıdır. Sözleri dinimizin aslıdır, esasıdır. Hadîs-i şerîflerine, sünnet-i seniyyesine uyan dünya ve âhiret saadetine nâil olur.Hadîs-i şerîflerine, sünnet-i seniyyesine uyan dünya ve âhiret saadetine nâil olur. Onun yolunda yürüyen Allah'ın rızasına mazhar olur. Onun yolunda yürüyen Allah'ın rızasına mazhar olur.

Rabbimiz bizi Peygamber Efendimiz'in yolunda yürüyenlerden, sünnetini ihyâ edenlerden,Rabbimiz bizi Peygamber Efendimiz'in yolunda yürüyenlerden, sünnetini ihyâ edenlerden, böylece büyük ecirler, sevaplar kazananlardan eylesin. böylece büyük ecirler, sevaplar kazananlardan eylesin.

İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan, hadis alimi Deylemî'nin rivayet ettiğine göreİbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan, hadis alimi Deylemî'nin rivayet ettiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyurmuşlar: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyurmuşlar:

Keremü'd-dünyâ el-gınâ. "Dünyanın itibarı zenginliktir." Keremü'd-dünyâ el-gınâ. "Dünyanın itibarı zenginliktir."

Dünyada insanın hatırı sayılır, itibarlı, görsel, herkesin saydığı bir kişi olması zenginliktendir.Dünyada insanın hatırı sayılır, itibarlı, görsel, herkesin saydığı bir kişi olması zenginliktendir. Dünyanın keremi zenginliktendir. Dünyanın keremi zenginliktendir.

Ve keremü'l-âhireti. "Ama âhiretin keremi, itibarlılığı…"Ve keremü'l-âhireti. "Ama âhiretin keremi, itibarlılığı…" et-Takvâ. "O da parayla pulla değildir, takvâdadır." et-Takvâ. "O da parayla pulla değildir, takvâdadır."

Ve huliktüm min zekerin ve ünsâ. "Her biriniz bir anneden, bir babadan dünyaya gelmişsinizdir." Ve huliktüm min zekerin ve ünsâ. "Her biriniz bir anneden, bir babadan dünyaya gelmişsinizdir."

"Yaratılış itibari ile hiç kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur." demek. Bu ifade onu gösteriyor. "Yaratılış itibari ile hiç kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur." demek. Bu ifade onu gösteriyor.

Mâlum, insanlar arasında bir kimse niçin saygın bir kimse oluyor? Mâlum, insanlar arasında bir kimse niçin saygın bir kimse oluyor?

Şöyle bir bakacak olursak; genellikle parası olan itibarlı bir kimse olur.Şöyle bir bakacak olursak; genellikle parası olan itibarlı bir kimse olur. Geniş bir ev sahibi olur, hizmetçiler çalıştırır. Parayı dayadığı zaman her şeyi yaptırır.Geniş bir ev sahibi olur, hizmetçiler çalıştırır. Parayı dayadığı zaman her şeyi yaptırır. Para her kapıyı açar.Para her kapıyı açar. "Zengin arabasını dağdan aşırır, fakir düz yolda yolunu şaşırır." demişler büyüklerimiz."Zengin arabasını dağdan aşırır, fakir düz yolda yolunu şaşırır." demişler büyüklerimiz. Fakir, zavallı ne yapacağını bilemezken, zengin bütün kapalı kapıları açar, işini yürütür, Fakir, zavallı ne yapacağını bilemezken, zengin bütün kapalı kapıları açar, işini yürütür, cebine koyar evrakını, gider. Polisten parayla ehliyet alır. Arsasına yüksek katlı bina ruhsatı alır.cebine koyar evrakını, gider. Polisten parayla ehliyet alır. Arsasına yüksek katlı bina ruhsatı alır. Usulsüz işler yapan müfettişlerden müspet rapor alıp geçirtir. Her şeyi yapar. Para, para, para...Usulsüz işler yapan müfettişlerden müspet rapor alıp geçirtir. Her şeyi yapar. Para, para, para... "Para" deyince milletin gözleri açılıyor. Parayla her şey yaptırılıyor."Para" deyince milletin gözleri açılıyor. Parayla her şey yaptırılıyor. Bütün insanların şöyle davranışlarına bakılırsa, herkes bir şey yapacağız diye, Bütün insanların şöyle davranışlarına bakılırsa, herkes bir şey yapacağız diye, para kazanacağız diye bir meslek tutturmuş. İnsanlar umumiyetle para için koşturuyor. para kazanacağız diye bir meslek tutturmuş. İnsanlar umumiyetle para için koşturuyor.

Neden herkes bu paranın bu kadar böyle peşinde koşuyor? Neden herkes bu paranın bu kadar böyle peşinde koşuyor?

Her türlü emellerin, arzuların yerine gelmesi için anahtar bu, her işe yarıyor. Her türlü emellerin, arzuların yerine gelmesi için anahtar bu, her işe yarıyor.

"Ben denizi çok seviyorum." Paran var mı? "Var." "Ben denizi çok seviyorum."

Paran var mı?

"Var."

Git deniz kenarında bir yalı al, bir tane kotra al; keyfine bak. Git deniz kenarında bir yalı al, bir tane kotra al; keyfine bak.

"Ben dağ başlarını seviyorum." Paran var mı? "Var." "Ben dağ başlarını seviyorum."

Paran var mı?

"Var."

Tamam, git Uludağ'da en lüks otelde kal, kış gününde kayak yap. Tamam, git Uludağ'da en lüks otelde kal, kış gününde kayak yap.

"Ben su altını seviyorum." Paran var mı? "Var." "Ben su altını seviyorum."

Paran var mı?

"Var."

Git bir tane tüp al, denize dalma elbiseleri al; denizin altında gez, toz … Git bir tane tüp al, denize dalma elbiseleri al; denizin altında gez, toz …

Türkiye'de cumartesi veya cuma günü akşam uçağa biniyorlarmış,Türkiye'de cumartesi veya cuma günü akşam uçağa biniyorlarmış, iki günlüğüne Afrika'nın Kenya ülkesine gidiyorlarmış, avcılık yapıyorlarmış,iki günlüğüne Afrika'nın Kenya ülkesine gidiyorlarmış, avcılık yapıyorlarmış, oradan uçağa atlayıp geri geliyorlarmış. Adamın parası var; keyif yapıyor, geliyor.oradan uçağa atlayıp geri geliyorlarmış. Adamın parası var; keyif yapıyor, geliyor. Afrika'nın Kenya ülkesinden dürbünlü tüfekle arslan avlayıp geliyor.Afrika'nın Kenya ülkesinden dürbünlü tüfekle arslan avlayıp geliyor. "Öf, ne güzel gün geçirdik be! Ne harikaydı!"Öf, ne güzel gün geçirdik be! Ne harikaydı! Arslanın karşısında amma heyecanlı dakikalar geçirdik! Hayvanı nasıl kovaladık, nasıl vurduk…" Arslanın karşısında amma heyecanlı dakikalar geçirdik! Hayvanı nasıl kovaladık, nasıl vurduk…"

Geyiği yakaladığı zaman kafasını kesiyor, duvara asıyor. Boynuzlu boynuzlu, çatal çatal…Geyiği yakaladığı zaman kafasını kesiyor, duvara asıyor. Boynuzlu boynuzlu, çatal çatal… "Ben şöyle avcıyım, böyle avcıyım…" Parayla her şey oluyor."Ben şöyle avcıyım, böyle avcıyım…"

Parayla her şey oluyor.
Ama bu dünyada; âhirette bunun bir kıymeti yok. Âhirette para insana iki şey getiriyor:Ama bu dünyada; âhirette bunun bir kıymeti yok. Âhirette para insana iki şey getiriyor: Helâluhû hesâbun ve harâmuhû azâbun. Paran helalden kazanılmışsa; "Gel bakalım.Helâluhû hesâbun ve harâmuhû azâbun.

Paran helalden kazanılmışsa; "Gel bakalım.
Nereden kazandın, nereye harcadın? Vazifelerini yaptın mı, zekâtını verdin mi? Sadakasını verdin mi?Nereden kazandın, nereye harcadın? Vazifelerini yaptın mı, zekâtını verdin mi? Sadakasını verdin mi? Akrabanı gözettin mi? Dullara, yetimlere göz kulak oldun mu? Memleketine hayırlı işler yaptın mı?"Akrabanı gözettin mi? Dullara, yetimlere göz kulak oldun mu? Memleketine hayırlı işler yaptın mı?" Sorgu sual [var.] "Nereye harcadın? Nasıl harcadın? Ne miktarda harcadın?Sorgu sual [var.] "Nereye harcadın? Nasıl harcadın? Ne miktarda harcadın? Kazanırken meşru yoldan mı kazandın, gayri meşru yoldan mı kazandın?Kazanırken meşru yoldan mı kazandın, gayri meşru yoldan mı kazandın? İçki ticareti mi yaptın, afyon ticareti mi yaptın? Bar mı çalıştırdın, pavyon mu çalıştırıyordun?"İçki ticareti mi yaptın, afyon ticareti mi yaptın? Bar mı çalıştırdın, pavyon mu çalıştırıyordun?" Bunların hepsi sorulacak. Para, hesap. Haramdansa haramın da azabı var. Bunların hepsi sorulacak. Para, hesap. Haramdansa haramın da azabı var.

Ama Allah'ın bazı bahtiyar kulları var ki onlar da dünyanın varlıklı insanlarıymışAma Allah'ın bazı bahtiyar kulları var ki onlar da dünyanın varlıklı insanlarıymış ama ne kadar güzel geçirmişler zamanını…ama ne kadar güzel geçirmişler zamanını… Misal, Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz; Peygamber Efendimiz'e iman edip bağlandığı zamanMisal, Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz; Peygamber Efendimiz'e iman edip bağlandığı zaman binlerce -60 bin mi, 90 bin mi- altın lirası varmış. Muazzam serveti varmış.binlerce -60 bin mi, 90 bin mi- altın lirası varmış. Muazzam serveti varmış. Hepsini İslâm yolunda, Allah yolunda, Resûlullah'ın hizmetinde,Hepsini İslâm yolunda, Allah yolunda, Resûlullah'ın hizmetinde, müslümanların mutluluğu için hayrâta hasenâta sarf etmiş.müslümanların mutluluğu için hayrâta hasenâta sarf etmiş. Bakmış ki Bilâl-i Habeşî çok eza cefa çekiyor, gitmiş sahibine; "Kaça satarsın bu köleyi?" Bakmış ki Bilâl-i Habeşî çok eza cefa çekiyor, gitmiş sahibine;

"Kaça satarsın bu köleyi?"

Yüksek bir para. "Al." Parasını ödemiş, köleyi kurtarmış. Yüksek bir para.

"Al." Parasını ödemiş, köleyi kurtarmış.

Hz. Osman mesela, muazzam serveti olan bir insan.Hz. Osman mesela, muazzam serveti olan bir insan. Ama onların hepsini Allah yolunda sarf edebilmiş.Ama onların hepsini Allah yolunda sarf edebilmiş. Köle olmamış, paranın esiri olmamış, cimrilik yapmamış; fırsatı yakalayınca Allah yolunda sarf etmiş. Köle olmamış, paranın esiri olmamış, cimrilik yapmamış; fırsatı yakalayınca Allah yolunda sarf etmiş.

Parayı Allah salih insanlara versin, hayırlı insanlara versin. Parayı Allah salih insanlara versin, hayırlı insanlara versin.

Tanıdığım bir Kuveytli zengin vardı. 30 bin dolar zekâtı vardı.Tanıdığım bir Kuveytli zengin vardı. 30 bin dolar zekâtı vardı. Zekâtı 30 bin dolar olursa serveti ne kadar olur? Zekâtı 30 bin dolar olursa serveti ne kadar olur?

Ama son derece cömert, bilgili, takvâlı, ibadet ehli, namuslu bir insan. Allah ömür versin.Ama son derece cömert, bilgili, takvâlı, ibadet ehli, namuslu bir insan. Allah ömür versin. Hastaydı kalbinden, Allah afiyet versin. Bir kere tanışmak nasip oldu.Hastaydı kalbinden, Allah afiyet versin. Bir kere tanışmak nasip oldu. Birkaç defa Mekke'de görüşmek nasip oldu. Böyle olursa çok güzel. Birkaç defa Mekke'de görüşmek nasip oldu.

Böyle olursa çok güzel.

Dünyada para geçerli olur, soyluluk geçerli olur. "Bu kimlerden?" "Bu bizim beldenin ağasının oğlu.Dünyada para geçerli olur, soyluluk geçerli olur.

"Bu kimlerden?"

"Bu bizim beldenin ağasının oğlu.
Bizim memleketin eşrafından falanca meşhur sülalenin oğlu." "Ha, öyle mi? Aman, dikkat edeyim." Bizim memleketin eşrafından falanca meşhur sülalenin oğlu."

"Ha, öyle mi? Aman, dikkat edeyim."

El pençe divan dururlar. Soyunun sopunun geçerli olmasından dolayı insan itibar görebilir.El pençe divan dururlar. Soyunun sopunun geçerli olmasından dolayı insan itibar görebilir. Parasından dolayı itibar görebilir. Parasından dolayı itibar görebilir.

Fakat bir de bunların üstünde bir başka sebep var.Fakat bir de bunların üstünde bir başka sebep var. Bir de ilminden, irfanından, ahlâkından, meziyetlerinden, aklından,Bir de ilminden, irfanından, ahlâkından, meziyetlerinden, aklından, kabiliyetinden dolayı insan itibar görür. Asıl itibar o işte. İnsan kendisi hak etmeli. kabiliyetinden dolayı insan itibar görür. Asıl itibar o işte. İnsan kendisi hak etmeli.

Padişah oğlu olsa, en soylu aileden gelse, en zengin insan olsa,Padişah oğlu olsa, en soylu aileden gelse, en zengin insan olsa, akıl, ilim, irfan, ahlâk olmadıktan sonra herkesin sevgisini kazansa da kıymeti yok.akıl, ilim, irfan, ahlâk olmadıktan sonra herkesin sevgisini kazansa da kıymeti yok. Mühim olan aklının, dininin bütün olması. İşte dünyada bunlar geçerli, zenginlik geçerli.Mühim olan aklının, dininin bütün olması.

İşte dünyada bunlar geçerli, zenginlik geçerli.
Âhirette zenginlik geçerli değil, mevki makam geçerli değil.Âhirette zenginlik geçerli değil, mevki makam geçerli değil. "Bu adam genel müdürdü; bunu yüksek mevkilere, yüksek yere geçirelim." demezler âhirette."Bu adam genel müdürdü; bunu yüksek mevkilere, yüksek yere geçirelim." demezler âhirette. "Bu adam köylüydü, bu aşağıda kalsın." demezler. "Bu işçiydi, bu yoksuldu." demezler. "Bu adam köylüydü, bu aşağıda kalsın." demezler. "Bu işçiydi, bu yoksuldu." demezler. Aşağıdaki insan en yukarıya çıkar; yukarıdaki insanlar da çok vebal yüklendikleri,Aşağıdaki insan en yukarıya çıkar; yukarıdaki insanlar da çok vebal yüklendikleri, çok zulmettikleri için esfele sâfiline, cehennemin dibine,çok zulmettikleri için esfele sâfiline, cehennemin dibine, o gayyâ kuyusuna, en aşağı tarafına gidebilir; zulmünden, kötülüğünden dolayı. o gayyâ kuyusuna, en aşağı tarafına gidebilir; zulmünden, kötülüğünden dolayı.

Allahu Teâlâ hazretleri o âhirette geçerli olan takvâyı cümlemize nasip etsin. Allahu Teâlâ hazretleri o âhirette geçerli olan takvâyı cümlemize nasip etsin.

Nedir bu "takvâ" diye her yerde söylenen? Nedir bu "takvâ" diye her yerde söylenen?

Bazı insanlara diyorlar ki; "Bu adam çok takvâ ehli bir insandır, çok takvâlı bir insandır." Bazı insanlara diyorlar ki; "Bu adam çok takvâ ehli bir insandır, çok takvâlı bir insandır."

Takvâ ne demek? Takvâ; sakınan, çekinen, titiz olan insanın vasfıdır.Takvâ ne demek?

Takvâ; sakınan, çekinen, titiz olan insanın vasfıdır.
Yani dikkatli insanın, dikkatli müslümanın, titiz müslümanın vasfıdır. Yani dikkatli insanın, dikkatli müslümanın, titiz müslümanın vasfıdır.

Neden sakınıyor, çekiniyor? "Allah'ın emrine aykırı bir iş yapmayayım.Neden sakınıyor, çekiniyor?

"Allah'ın emrine aykırı bir iş yapmayayım.
Günaha kaymayayım. Hatalı bir [hareketim] olmasın. Sevapları elden kaçırmayayım.Günaha kaymayayım. Hatalı bir [hareketim] olmasın. Sevapları elden kaçırmayayım. Cennet elimden kaçmasın.Cennet elimden kaçmasın. Hatalarımdan dolayı cehenneme düşmeyeyim!" diye yaptığı, yapacağı işi düşünüyor.Hatalarımdan dolayı cehenneme düşmeyeyim!" diye yaptığı, yapacağı işi düşünüyor. Herkes paldır küldür bir işe koşuşurken, "Yok ben oraya gitmem, orada günah var!" diyor.Herkes paldır küldür bir işe koşuşurken, "Yok ben oraya gitmem, orada günah var!" diyor. Herkes bucak bucak kaçarken, o "Bu işte sevap var." diyor, meşakkatli, sıkıntılı, zahmetli işe koşabiliyor. Herkes bucak bucak kaçarken, o "Bu işte sevap var." diyor, meşakkatli, sıkıntılı, zahmetli işe koşabiliyor.

Dün akşam okudum, ismini dilime getiremeyeceğim.Dün akşam okudum, ismini dilime getiremeyeceğim. Yahudilerden bir tanesi Peygamber Efendimiz'in zamanında İslâm'ın hak din olduğunu anlamış.Yahudilerden bir tanesi Peygamber Efendimiz'in zamanında İslâm'ın hak din olduğunu anlamış. İleride müslümanların, Peygamber Efendimiz'in geleceği Tevrat'ta da yazıyor, İncil'de de yazıyor.İleride müslümanların, Peygamber Efendimiz'in geleceği Tevrat'ta da yazıyor, İncil'de de yazıyor. Bunlar da bekliyorlar. "Böyle bir peygamber gelecek." diye beklenti içindeydiler zaten.Bunlar da bekliyorlar. "Böyle bir peygamber gelecek." diye beklenti içindeydiler zaten. O şahıs etrafındaki insanlara demiş ki; "Bu insan beklediğimiz hak peygamber. Buna tâbi olalım." O şahıs etrafındaki insanlara demiş ki; "Bu insan beklediğimiz hak peygamber. Buna tâbi olalım."

"Nasıl bırakırız muhitimizi, kavmimizi, arkadaşımızı, sevdiklerimizi, dinimizi?" diye kabul etmemişler. "Nasıl bırakırız muhitimizi, kavmimizi, arkadaşımızı, sevdiklerimizi, dinimizi?" diye kabul etmemişler.

Ama iki üç kişi de "Sen haklısın." demiş.Ama iki üç kişi de "Sen haklısın." demiş. Bu iki üç kişiyle beraber Uhud harbinde Peygamber Efendimiz'in yanına geliyorlar. Diyorlar ki; Bu iki üç kişiyle beraber Uhud harbinde Peygamber Efendimiz'in yanına geliyorlar. Diyorlar ki;

"Yâ Resûlallah, -sana selam olsun- şehadet ederiz ki sen Allah'ın Resûlüsün."Yâ Resûlallah, -sana selam olsun- şehadet ederiz ki sen Allah'ın Resûlüsün. Biz sana inandık, sana tâbi olduk. Sana hizmete geldik. Şimdi senin sıkışık olduğun zaman. Biz sana inandık, sana tâbi olduk. Sana hizmete geldik. Şimdi senin sıkışık olduğun zaman. Sen Allah'ın hak peygamberisin. Sen Allah'ın hak peygamberisin. Senin sıkışık olduğun zamanda, işte şimdi asıl ihlâsın belli olduğu zamandır;Senin sıkışık olduğun zamanda, işte şimdi asıl ihlâsın belli olduğu zamandır; sana geldik, emrindeyiz, hizmetindeyiz. Senin yanında omuz omuza savaşmaya geldik." sana geldik, emrindeyiz, hizmetindeyiz. Senin yanında omuz omuza savaşmaya geldik."

Kan gövdeyi götürüyor. Ölen, bağıran, çağıran, hücum eden insanlar arasında ölüme gidiyor.Kan gövdeyi götürüyor. Ölen, bağıran, çağıran, hücum eden insanlar arasında ölüme gidiyor. İnandığı için, hak peygamber olduğunu anladığı için böyle yapıyorlar. İnandığı için, hak peygamber olduğunu anladığı için böyle yapıyorlar.

Peygamber Efendimiz herkese durumu anlatmış.Peygamber Efendimiz herkese durumu anlatmış. Bir keresinde yanına bir iki sahabesini alarak yahudilerin havrasına gitmiş. Demiş ki; Bir keresinde yanına bir iki sahabesini alarak yahudilerin havrasına gitmiş. Demiş ki;

"Ey yahudi cemaati! Size Allah nice peygamberler gönderdi."Ey yahudi cemaati! Size Allah nice peygamberler gönderdi. Musa aleyhisselam'ı gönderdi, Tevrat'ı indirdi.Musa aleyhisselam'ı gönderdi, Tevrat'ı indirdi. Tevrat'ın içinde filanca cümlede, falanca parçada, filanca yerde bir peygamber gelecek diyor.Tevrat'ın içinde filanca cümlede, falanca parçada, filanca yerde bir peygamber gelecek diyor. Vasıfları bildiriliyor. Bak işte o peygamber benim.Vasıfları bildiriliyor. Bak işte o peygamber benim. Allah'ın gönderdiği, göndereceğini size önceden bildirdiği o şahıs işte benim.Allah'ın gönderdiği, göndereceğini size önceden bildirdiği o şahıs işte benim. Bana iman edin, saadete erin, âhiretinizi kurtarın. Kâfir olursanız vebal altında kalırsınız.Bana iman edin, saadete erin, âhiretinizi kurtarın. Kâfir olursanız vebal altında kalırsınız. Gerçekleri sakladığınız için büyük cezaya çarpılırsınız. Gelin, bu işleri kabul edin." diyor. Gerçekleri sakladığınız için büyük cezaya çarpılırsınız. Gelin, bu işleri kabul edin." diyor.

Cevap vermiyorlar, ses çıkartmıyorlar. Çünkü "hayır" diyecek halleri yok. Ne demeleri lazım? Cevap vermiyorlar, ses çıkartmıyorlar. Çünkü "hayır" diyecek halleri yok.

Ne demeleri lazım?

"Evet" demeleri lazım."Evet" demeleri lazım. Menfaatlerinden vazgeçip de "evet" diyecek yürekleri de yok. Menfaatlerinden vazgeçip de "evet" diyecek yürekleri de yok.

Efendimiz birkaç defa bu sözü iyice kafalarına girecek gibi tekrar edipEfendimiz birkaç defa bu sözü iyice kafalarına girecek gibi tekrar edip tebliğ vazifesini yaptıktan sonra oradan ayrılıyor.tebliğ vazifesini yaptıktan sonra oradan ayrılıyor. Çünkü Peygamber Efendimiz'in vazifesi tebliğ etmekti. İnsanlar ister inansın ister inanmasın.Çünkü Peygamber Efendimiz'in vazifesi tebliğ etmekti. İnsanlar ister inansın ister inanmasın. İnanmayan kendi kaybediyordu. Efendimiz tebliğ etti mi kendi vazifesini yapmış oluyordu.İnanmayan kendi kaybediyordu. Efendimiz tebliğ etti mi kendi vazifesini yapmış oluyordu. Veda hutbesinde de insanlara gerçekleri bildiripVeda hutbesinde de insanlara gerçekleri bildirip "Evet, sen Allah'ın Resûlüsün, bize Allah'ın emirlerini bildirdin." deyince ellerini kaldırıp diyordu ki;"Evet, sen Allah'ın Resûlüsün, bize Allah'ın emirlerini bildirdin." deyince ellerini kaldırıp diyordu ki; "Yâ Rabbi, şahit ol! Yâ Rabbi, şahit ol!" "Yâ Rabbi, şahit ol! Yâ Rabbi, şahit ol!"

Tabii, o havrada bu yahudi cemaatine bunları söyledikten sonra çıktı, geldi. Cevap vermediler.Tabii, o havrada bu yahudi cemaatine bunları söyledikten sonra çıktı, geldi. Cevap vermediler. Olur ya, vermezler. Herkes gerçeği söyleyemiyor ki, herkes o kadar yürekli olmuyor.Olur ya, vermezler. Herkes gerçeği söyleyemiyor ki, herkes o kadar yürekli olmuyor. Herkes öbür Herkes öbür sahabe olan, gelip de Uhud'da Efendimiz'in hizmetine girip de orada şehit olan kahraman gibi olamıyor ki…sahabe olan, gelip de Uhud'da Efendimiz'in hizmetine girip de orada şehit olan kahraman gibi olamıyor ki… Ölüm pahasına da olsa "Evet, sen doğru hak peygambersin." deyip deÖlüm pahasına da olsa "Evet, sen doğru hak peygambersin." deyip de tam böyle ihlâsın belli olacağı zamanda teslim olamıyor.tam böyle ihlâsın belli olacağı zamanda teslim olamıyor. Çıkmış, yürümüş, böyle gelirken arkalarından koşarak yahudi alimlerinden Abdullah b. Selam geliyor.Çıkmış, yürümüş, böyle gelirken arkalarından koşarak yahudi alimlerinden Abdullah b. Selam geliyor. Koşarak geliyor. Diyor ki; "Selam sana ey Allah'ın Resûlü!Koşarak geliyor. Diyor ki;

"Selam sana ey Allah'ın Resûlü!
Sen içeride hakkı söyledin. Sözlerin tamamen doğrudur. Aynen öyledir. Sen içeride hakkı söyledin. Sözlerin tamamen doğrudur. Aynen öyledir. Ben yahudi alimiyim, Tevrat'ın alimiyim. Sözlerin doğrudur, ben sana iman ettim.Ben yahudi alimiyim, Tevrat'ın alimiyim. Sözlerin doğrudur, ben sana iman ettim. Ötekiler menfaatleri ellerinden kaçacak diye 'evet' deme yürekliliğini,Ötekiler menfaatleri ellerinden kaçacak diye 'evet' deme yürekliliğini, cesaretini gösteremediler." diyor, müslüman oluyor. cesaretini gösteremediler." diyor, müslüman oluyor.

Abdullah b. Selam radıyallahu anh.Abdullah b. Selam radıyallahu anh. Müslüman olduktan sonra hangi ırktan olursa olsun başımızın tâcı, sahâbe-i kirâm.Müslüman olduktan sonra hangi ırktan olursa olsun başımızın tâcı, sahâbe-i kirâm. Peygamber Efendimiz'in sevgili ashâbından,Peygamber Efendimiz'in sevgili ashâbından, gökteki yıldızlardan bir yıldız gibi pırıl pırıl, nurânî bir insan oluyor. gökteki yıldızlardan bir yıldız gibi pırıl pırıl, nurânî bir insan oluyor.

Demek ki sakınmak, çekinmek, günahtan kaçınmak,Demek ki sakınmak, çekinmek, günahtan kaçınmak, imana aykırı işleri yapıp da Allah'ın kahrına, cezasına, gazabına uğramaktan şiddetle sakınmak takvâdır.imana aykırı işleri yapıp da Allah'ın kahrına, cezasına, gazabına uğramaktan şiddetle sakınmak takvâdır. Takvâ dediğimiz şey budur. "Aman ben şöyle yapmayayım!Takvâ dediğimiz şey budur. "Aman ben şöyle yapmayayım! Öyle yaparsam Rabbim bana kızar, gazap eder, darılır. Aman ben şu vazifeyi ihmal etmeyeyim!Öyle yaparsam Rabbim bana kızar, gazap eder, darılır. Aman ben şu vazifeyi ihmal etmeyeyim! Sonra günah olur.Sonra günah olur. Aman ben şu, şu, şu hayırları yapmaya koşturayım, çünkü onların çok sevabı varmış!" diye Aman ben şu, şu, şu hayırları yapmaya koşturayım, çünkü onların çok sevabı varmış!" diye insanın böyle ince hesap yapıp titizlik yapıp gayret gösterip kendisine hâkim olupinsanın böyle ince hesap yapıp titizlik yapıp gayret gösterip kendisine hâkim olup tabiri câizse- alnının teriyle böyle sevapları koştura koşturatabiri câizse- alnının teriyle böyle sevapları koştura koştura kazanacak bir ruh hâline sahip olmasına "takvâ" deniliyor. kazanacak bir ruh hâline sahip olmasına "takvâ" deniliyor.

İşte âhiretin asaleti, itibarlılığı takvâdadır.İşte âhiretin asaleti, itibarlılığı takvâdadır. Dünyada malla olan, parayla pulla, kavimle kabileyle, etrafla, avaneyle olan itibar geçicidir.Dünyada malla olan, parayla pulla, kavimle kabileyle, etrafla, avaneyle olan itibar geçicidir. Asıl önemli olan, insanın takvâ ehli, Allah'tan korkan, sevabı işleyen,Asıl önemli olan, insanın takvâ ehli, Allah'tan korkan, sevabı işleyen, haramdan kaçan iyi müslüman olmasıdır. Vazifemiz budur.haramdan kaçan iyi müslüman olmasıdır. Vazifemiz budur. Hayata gelişimizin, gönderilişimizin, imtihanımızın ana meselesi budur.Hayata gelişimizin, gönderilişimizin, imtihanımızın ana meselesi budur. Ne mutlu takvâya sahip olanlara! Asıl sermaye budur.Ne mutlu takvâya sahip olanlara! Asıl sermaye budur. Bu olmadıktan sonra insanın milyarları olsa kıymeti yok. Mısır'a sultan olsa kıymeti yok.Bu olmadıktan sonra insanın milyarları olsa kıymeti yok. Mısır'a sultan olsa kıymeti yok. İran'a şah olsa, şahlar şahı olsa kıymeti yok. Karun gibi zengin olsa kıymeti yok.İran'a şah olsa, şahlar şahı olsa kıymeti yok. Karun gibi zengin olsa kıymeti yok. Filanca artist gibi, James Bond gibi, falanca filanca gibi meşhur olsa kıymeti yok. Filanca artist gibi, James Bond gibi, falanca filanca gibi meşhur olsa kıymeti yok.

O mübarek kardeşimiz, Yusuf İslam adını alan o pop şarkıcısı Avusturalya'ya gelmiş de birkaç kişi karşılamış.O mübarek kardeşimiz, Yusuf İslam adını alan o pop şarkıcısı Avusturalya'ya gelmiş de birkaç kişi karşılamış. Demişler ki; "Bak gördün mü ettiğini? Demişler ki;

"Bak gördün mü ettiğini?
Sen eskiden pop şarkıcısı olarak, hıristiyan olarak, Cat Stevens olarak buraya geldiğin zamanSen eskiden pop şarkıcısı olarak, hıristiyan olarak, Cat Stevens olarak buraya geldiğin zaman hava meydanı seni karşılayan insanlarla dolmuştu, yer yerinden oynuyordu.hava meydanı seni karşılayan insanlarla dolmuştu, yer yerinden oynuyordu. Bak şimdi müslüman oldun; hiç kimse karşılamaya gelmiyor." Karşılamasın. Karşılamazsa karşılamasın! Bak şimdi müslüman oldun; hiç kimse karşılamaya gelmiyor."

Karşılamasın. Karşılamazsa karşılamasın!

İzzet ve itibar, şeref ve haysiyet, kerem ve asalet, itibar ve saadet takvâdadır! İzzet ve itibar, şeref ve haysiyet, kerem ve asalet, itibar ve saadet takvâdadır!

O takvâ ehli oldu, dinini düzeltti, sağlam imana yapıştı, Allah'ın rızasını kazandı.O takvâ ehli oldu, dinini düzeltti, sağlam imana yapıştı, Allah'ın rızasını kazandı. Cümle cihan halkı kendisine düşman olsa zararı yok. Cümle cihan halkı kendisine düşman olsa zararı yok.

Bir insanın da cümle cihan halkı dostu olsa ama Allah'ın sevmediği bir kul olsa,Bir insanın da cümle cihan halkı dostu olsa ama Allah'ın sevmediği bir kul olsa, Firavun gibi kendisine tapınsalar, hazineler elinin altında olsa kıymeti yok! Firavun gibi kendisine tapınsalar, hazineler elinin altında olsa kıymeti yok! Firavunlar, hangisi kalmış? Mumyaları insanların maskarası olmuş, ellerinde oyuncak gibi müzelerde geziyor.Firavunlar, hangisi kalmış? Mumyaları insanların maskarası olmuş, ellerinde oyuncak gibi müzelerde geziyor. Eli açılmış, ayağı açılmış, bacağı açılmış… Eli açılmış, ayağı açılmış, bacağı açılmış… Bir zamanların firavunu, mumyalanmış adam; ölüsü orada teşhir ediliyor. Rezalet, felaket...Bir zamanların firavunu, mumyalanmış adam; ölüsü orada teşhir ediliyor. Rezalet, felaket... Ölümünden bu yana rahat etmemiş, rahatlayamamış, Allah nasip etmemiş.Ölümünden bu yana rahat etmemiş, rahatlayamamış, Allah nasip etmemiş. "O hâle mi düşecektik?" Kediler, köpekler girmiş mezarına; etini, budunu yemiş. "O hâle mi düşecektik?" Kediler, köpekler girmiş mezarına; etini, budunu yemiş.

İtibar, Allah'ın sevgili kulu olmaktadır. Allah bir insanı sevdi mi, ne mutlu o kimseye!İtibar, Allah'ın sevgili kulu olmaktadır. Allah bir insanı sevdi mi, ne mutlu o kimseye! Allah bir kimseyi sevmedi mi, ne yazık o kimseye! Allah bir kimseyi sevmedi mi, ne yazık o kimseye!

İbrahim b. Edhem rahmetullahi aleyh padişahmış. Sarayları varmış, hazineleri varmış.İbrahim b. Edhem rahmetullahi aleyh padişahmış. Sarayları varmış, hazineleri varmış. Önünden 40 tane altınlı, gümüşlü, kalkanlı, sırmalı, atlaslı asker gidermiş;Önünden 40 tane altınlı, gümüşlü, kalkanlı, sırmalı, atlaslı asker gidermiş; arkasından 40 tane altınlı, gümüşlü, kalkanlı, mızraklı, oklu, atlaslı, saltanatlı asker gidermiş. arkasından 40 tane altınlı, gümüşlü, kalkanlı, mızraklı, oklu, atlaslı, saltanatlı asker gidermiş. Tantanalı, şaşaalı bir padişahmış. Hepsini bırakmış.Tantanalı, şaşaalı bir padişahmış. Hepsini bırakmış. Çobanından bir tanesine demiş ki; "Ver bakalım bana sırtındaki şu kepeneğini.Çobanından bir tanesine demiş ki; "Ver bakalım bana sırtındaki şu kepeneğini. Al bakalım bu elbiseleri. Hadi Allah'a ısmarladık." Padişahlığı bırakmış, Allah yoluna girmiş. Al bakalım bu elbiseleri. Hadi Allah'a ısmarladık." Padişahlığı bırakmış, Allah yoluna girmiş. Büyük alim olmuş. Çok kıymetli bir zât… Birisi kendisine diyor ki; "Bize nasihat etsene." Diyor ki; Büyük alim olmuş. Çok kıymetli bir zât…

Birisi kendisine diyor ki;

"Bize nasihat etsene."

Diyor ki;

"Sana altı tane nasihatim var."Sana altı tane nasihatim var. İnsanlar dünya köşkleri yapmaya çalışırken sen âhirette,İnsanlar dünya köşkleri yapmaya çalışırken sen âhirette, cennette köşk yapmaya, cennette köşk kazanmaya bak." Bir. cennette köşk yapmaya, cennette köşk kazanmaya bak." Bir.

"İnsanlar dışını süslerken…" "İnsanlar dışını süslerken…"

"Aman saçlarım yakışıklı olsun berber. Aman ensemi güzel tıraş et."Aman saçlarım yakışıklı olsun berber. Aman ensemi güzel tıraş et. Aman sinekkaydı, sakallarımı güzelce kazı. Aman elbisem terzi efendi çok güzel oldu.Aman sinekkaydı, sakallarımı güzelce kazı. Aman elbisem terzi efendi çok güzel oldu. Aman ütüyü jilet gibi güzel yap. Aman ayakkabımın boyası çok güzel olsun…" Aman ütüyü jilet gibi güzel yap. Aman ayakkabımın boyası çok güzel olsun…"

"İnsanlar dışını süslerken sen içini süsle." Ahlâkın güzel olsun. Aklın güzel olsun."İnsanlar dışını süslerken sen içini süsle."

Ahlâkın güzel olsun. Aklın güzel olsun.
Fikrin güzel olsun. Sözün güzel olsun. Düşüncen güzel olsun. Fikrin güzel olsun. Sözün güzel olsun. Düşüncen güzel olsun.

"İnsanlar insanların ayıplarıyla meşgul olurken…" "İnsanlar insanların ayıplarıyla meşgul olurken…"

"Ahmet şunu yaptı, Mehmet bunu yaptı, Hasan bunu yaptı… Vay, tüh, yazık, rezalet, felaket..." "Ahmet şunu yaptı, Mehmet bunu yaptı, Hasan bunu yaptı… Vay, tüh, yazık, rezalet, felaket..."

"Sen kendi ayıbını düzeltmekle meşgul ol." Kendine bak sen, kendini düzelt."Sen kendi ayıbını düzeltmekle meşgul ol."

Kendine bak sen, kendini düzelt.
"Benim ne ayıbım var? Tembelliğim var, bakayım. Ne ayıbım var?"Benim ne ayıbım var? Tembelliğim var, bakayım. Ne ayıbım var? Cahilliğim var, aman ondan kurtulayım. Ne ayıbım var? Dinî bilgim eksik, aman öğreneyim.Cahilliğim var, aman ondan kurtulayım. Ne ayıbım var? Dinî bilgim eksik, aman öğreneyim. Ne ayıbım var? İbadetim eksik, aman ibadetlerimi muntazam yapayım." Ne ayıbım var? İbadetim eksik, aman ibadetlerimi muntazam yapayım."

"[Başkaları] insanların ayıplarıyla uğraşırken sen kendi ayıbınla uğraş." "[Başkaları] insanların ayıplarıyla uğraşırken sen kendi ayıbınla uğraş."

Nasihatlerin muazzamlığına bak! Nasihatlerin muazzamlığına bak!

"İnsanlar halkla meşgulken sen Hâlık ile meşgul ol. Halkı yaratanla meşgul ol."İnsanlar halkla meşgulken sen Hâlık ile meşgul ol. Halkı yaratanla meşgul ol. Yaratanın rızasını almaya çalış." diye böyle güzel nasihatler eylemiş. Yaratanın rızasını almaya çalış." diye böyle güzel nasihatler eylemiş.

Ârif olmuş, evliyâ olmuş; kerametleri herkes tarafından bilinen, kitaplara yazılan,Ârif olmuş, evliyâ olmuş; kerametleri herkes tarafından bilinen, kitaplara yazılan, herkesin sevdiği tasavvuf büyüklerinin en büyüklerinden birisi olmuş. İşte asıl padişahlık o. herkesin sevdiği tasavvuf büyüklerinin en büyüklerinden birisi olmuş. İşte asıl padişahlık o.

Niye evliyaullâha "sultan" diyorlar? Niye evliyaullâha "sultan" diyorlar?

"Sultan Abdulkadir." Devlet mi kurmuş? Kadiriye devletini mi kurmuş? "Sultan Abdulkadir." Devlet mi kurmuş? Kadiriye devletini mi kurmuş?

Hayır. Allah'ın sevgili kulu. Peygamber Efendimiz'in sülalesinden.Hayır. Allah'ın sevgili kulu. Peygamber Efendimiz'in sülalesinden. Vaazlarıyla, kitaplarıyla insanları doğru yola çekmiş bir insan. Sultan Abdulkadir. "Sultan" diyor. Vaazlarıyla, kitaplarıyla insanları doğru yola çekmiş bir insan. Sultan Abdulkadir. "Sultan" diyor.

"Sultan Hacı Bektâş-ı Velî" diyor mesela. "Sultan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî" diyor mesela."Sultan Hacı Bektâş-ı Velî" diyor mesela. "Sultan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî" diyor mesela. "Sultan" diye isimlendiriyor. Neden? "Sultan" diye isimlendiriyor.

Neden?

Mânevî hayatın büyükleri olunca, Allah'ın sevgili kulu olunca Allah işlerini rast getiriyor. Mânevî hayatın büyükleri olunca, Allah'ın sevgili kulu olunca Allah işlerini rast getiriyor.

Geçen gün birisinin hayatını okuyordum. Yakın zamanımızın şeyhlerinden. Kasabadan şehre inmiş.Geçen gün birisinin hayatını okuyordum. Yakın zamanımızın şeyhlerinden. Kasabadan şehre inmiş. Her zaman misafir olduğu kişinin evine misafir olmuş.Her zaman misafir olduğu kişinin evine misafir olmuş. Ama adam hacca gittiği için evde, konakta yok.Ama adam hacca gittiği için evde, konakta yok. Çocukları; "Aman hocam, aman şeyhim, hoş geldiniz, buyurun." itibar etmişler, oturtmuşlar.Çocukları; "Aman hocam, aman şeyhim, hoş geldiniz, buyurun." itibar etmişler, oturtmuşlar. Bizim tarikatimizin [şeyhlerinden] bir kimse. Oturtmuşlar konakta.Bizim tarikatimizin [şeyhlerinden] bir kimse. Oturtmuşlar konakta. Hacca gitmiş olan babalarının da evlatları bu aziz misafirlerine hizmet ediyorlar.Hacca gitmiş olan babalarının da evlatları bu aziz misafirlerine hizmet ediyorlar. Bir gece yarısı kalkmış, demiş ki: Bir gece yarısı kalkmış, demiş ki:

"Toplanın. Hemen toplanın, başka yere gideceğiz. "Toplanın. Hemen toplanın, başka yere gideceğiz. Başka yere gideceğimizi ev sahibi olan zâtın çocuklarına da haber verin." Başka yere gideceğimizi ev sahibi olan zâtın çocuklarına da haber verin."

"Efendim, gecenin yarısında… Sabah olsun." demişler. "Yok, hemen şimdi gideceğiz." "Efendim, gecenin yarısında… Sabah olsun." demişler.

"Yok, hemen şimdi gideceğiz."

Haber vermişler, demişler ki; "Şeyh efendi sizin konaktan başka bir yere misafir gitmek istiyor." Haber vermişler, demişler ki;

"Şeyh efendi sizin konaktan başka bir yere misafir gitmek istiyor."

"Aman, etmeyin eylemeyin hocam, gitmeyin! Çok üzülürüz, biz çok memnunuz." "Aman, etmeyin eylemeyin hocam, gitmeyin! Çok üzülürüz, biz çok memnunuz."

"Ben de sizden memnunum." "Ben de sizden memnunum."

"Hocam gitmeyin, babamız döndüğü zaman bizi öldürür. 'Niye hocama güzel hizmet etmediniz?"Hocam gitmeyin, babamız döndüğü zaman bizi öldürür. 'Niye hocama güzel hizmet etmediniz? Darıltacak bir şey mi yaptınız?' diye." "Hayır, darıltmadınız, Allah razı olsun. Ama gideceğiz." Darıltacak bir şey mi yaptınız?' diye."

"Hayır, darıltmadınız, Allah razı olsun. Ama gideceğiz."

"Aman hocam, etmeyin eylemeyin, oturun." "Hayır, gitmemiz gerekiyor."Aman hocam, etmeyin eylemeyin, oturun."

"Hayır, gitmemiz gerekiyor.
Kusura bakmayın evlatlarım, ben sizden memnunun, müteşekkirim, teşekkür ederim." Kusura bakmayın evlatlarım, ben sizden memnunun, müteşekkirim, teşekkür ederim."

Kalkmış gitmiş. Gecenin yarısında aniden, böyle ısrarlara rağmen kalkmış gitmiş. Bir tanesi diyor ki; Kalkmış gitmiş. Gecenin yarısında aniden, böyle ısrarlara rağmen kalkmış gitmiş.

Bir tanesi diyor ki;

"Hocam, yarına kalsaydık ya? Bu acele ne?" "Hocam, yarına kalsaydık ya? Bu acele ne?"

"Evladım, konağın sahibi Mekke'de vefat etti şu anda. "Evladım, konağın sahibi Mekke'de vefat etti şu anda. Mal onun mirasçılarının oldu.Mal onun mirasçılarının oldu. O kardeşimiz bizim ihvânımızdı, onun misafiri olarak konağında kalıyorduk. O kardeşimiz bizim ihvânımızdı, onun misafiri olarak konağında kalıyorduk. Ama şimdi mal mirasçılara geçince kimin hakkı olduğu belli olmayan bir yerde kalmak istemedim.Ama şimdi mal mirasçılara geçince kimin hakkı olduğu belli olmayan bir yerde kalmak istemedim. Hepsinin rızası olur mu olmaz mı diye ondan ayrıldım. Ama kimseye bir şey söyleme." diyor. Hepsinin rızası olur mu olmaz mı diye ondan ayrıldım. Ama kimseye bir şey söyleme." diyor.

Çıkıyorlar, başka yerde misafir oluyorlar.Çıkıyorlar, başka yerde misafir oluyorlar. Aradan zaman geçiyor, haber geliyor ki babaları Mekke'de hac yaparken sizlere ömür,Aradan zaman geçiyor, haber geliyor ki babaları Mekke'de hac yaparken sizlere ömür, âhirete göçmüş, dünyasını değiştirmiş, vefat etmiş. Hesaplanıyor;âhirete göçmüş, dünyasını değiştirmiş, vefat etmiş. Hesaplanıyor; tam şeyh efendinin o konaktan gittiği gece, o saatlerde vefat etmiş. tam şeyh efendinin o konaktan gittiği gece, o saatlerde vefat etmiş.

Evliyâullahın hâli öyledir. Allah'ın sevgili kulu olma, rütbelerin en üstünüdür. Evliyâullahın hâli öyledir.

Allah'ın sevgili kulu olma, rütbelerin en üstünüdür.

Allah'ın sevmediği kul olmak da, zengin olsun, başkan olsun, reisicumhur olsun, dünyanın hâkimi olsun,Allah'ın sevmediği kul olmak da, zengin olsun, başkan olsun, reisicumhur olsun, dünyanın hâkimi olsun, cihangir olsun, orduların sahibi olsun, herkesin alkışladığı, önünde eğildiği kimse olsun, kıymeti yok!cihangir olsun, orduların sahibi olsun, herkesin alkışladığı, önünde eğildiği kimse olsun, kıymeti yok! Allah sevmeyince kıymeti yoktur. Allah bizi sevdiği kul eylesin.Allah sevmeyince kıymeti yoktur.

Allah bizi sevdiği kul eylesin.
Allah bizi helal rızıklarla beslesin. Allah bizi haramlardan uzak eylesin.Allah bizi helal rızıklarla beslesin. Allah bizi haramlardan uzak eylesin. Allah bizi kötü huylardan kurtarsın. Allah bizi iyi huylara sahip etsin. Allah bizi kötü huylardan kurtarsın. Allah bizi iyi huylara sahip etsin. Edepli, ârif, zarif, kâmil, sevdiği, kendisine mutî, iyi, salih kullardan olmayı Rabbim bizlere nasip etsin.Edepli, ârif, zarif, kâmil, sevdiği, kendisine mutî, iyi, salih kullardan olmayı Rabbim bizlere nasip etsin. Bize sevdiği kul olarak muamele etsin.Bize sevdiği kul olarak muamele etsin. Huzuruna vardığımız zaman yüzü ak alnı açık olarak varıpHuzuruna vardığımız zaman yüzü ak alnı açık olarak varıp iltifatına, rızasına, rahmetine ermemizi nasip eylesin.iltifatına, rızasına, rahmetine ermemizi nasip eylesin. Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin. Bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtiha! Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin.

Bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2