Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Abdullah B. Hubeyk El-Antàkî (1)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

1 Zilka'de 1415 / 01.04.1995
İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Abdullah ibn-i Hubeyk el-Antàkî Hakkında, Antakya Hakkında Bilgi, İbn-i Şâhin Hakkında Bilgi, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Abdullah B. Hubeyk El-Antàkî (1)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

1 Zilka'de 1415 / 01.04.1995
İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Abdullah ibn-i Hubeyk el-Antàkî Hakkında, Antakya Hakkında Bilgi, İbn-i Şâhin Hakkında Bilgi, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bu gün hayatını okuyacağımız şahıs; Abdullah b. Hubeyk el-Antâkî.Bu gün hayatını okuyacağımız şahıs; Abdullah b. Hubeyk el-Antâkî. Antakyalı. Antakyalı.

Bizim memleketimizle ilgili yerler olunca ayrıca seviniyorum, hissediyorum ki Bizim memleketimizle ilgili yerler olunca ayrıca seviniyorum, hissediyorum ki memleketimizde, elhamdülillah, İslâm'ın ta en eski asırlarından memleketimizde, elhamdülillah, İslâm'ın ta en eski asırlarından beri ne kadar mübarek insanlar yetişmiş ve memleketimizin tarihi ne kadar İslâmî bir tarih! beri ne kadar mübarek insanlar yetişmiş ve memleketimizin tarihi ne kadar İslâmî bir tarih!

Biliyorsunuz, bizim tarihimizde İslâm'ı atlayıp tarihimiziBiliyorsunuz, bizim tarihimizde İslâm'ı atlayıp tarihimizi ta İslâm'dan önceki devirlere götürmek isteyenler var. ta İslâm'dan önceki devirlere götürmek isteyenler var. Tabi İslâm'dan önceki devirlere gidildiği zaman da, yine Anadolu'da yetişmiş peygamberler var. Tabi İslâm'dan önceki devirlere gidildiği zaman da, yine Anadolu'da yetişmiş peygamberler var.

Mesela Lokman aleyhisselam'ın Tarsus'ta, Misis'te olduğuna dair rivayetler var.Mesela Lokman aleyhisselam'ın Tarsus'ta, Misis'te olduğuna dair rivayetler var. Tarsus'ta, daha başka şehirlerde yine peygamber kabirleri var.Tarsus'ta, daha başka şehirlerde yine peygamber kabirleri var. Urfa'da Eyüp aleyhisselam'ın kabri var. Hakikaten çok güzel bir memleketin, bir ülkenin sahibiyiz.Urfa'da Eyüp aleyhisselam'ın kabri var. Hakikaten çok güzel bir memleketin, bir ülkenin sahibiyiz. Allah'a hamd ü senalar olsun. Allah'a hamd ü senalar olsun.

Allah bizim gafletimizden, almamız gereken tedbirleri almamamızdan,Allah bizim gafletimizden, almamız gereken tedbirleri almamamızdan, gerekli çalışmaları yapmamamızdan ve kendisine güzel kulluk etmememizden dolayı,gerekli çalışmaları yapmamamızdan ve kendisine güzel kulluk etmememizden dolayı, bizi cezalandırıp bu toprakları elimizden almasın ve bundan bizi korusun. bizi cezalandırıp bu toprakları elimizden almasın ve bundan bizi korusun. Bizi yolunda daim, zikrinde kâim kullar eylesin. Bizi yolunda daim, zikrinde kâim kullar eylesin.

Bu mübarek şahısların hayatlarını; "Mübarek insanlar nasıl yaşıyorlarmış, nasıl düşünüyorlarmış, Bu mübarek şahısların hayatlarını; "Mübarek insanlar nasıl yaşıyorlarmış, nasıl düşünüyorlarmış, anlayalım da, biz de biraz karınca kararınca onların yolunda yürüyelim." diye, okuyoruz zaten. anlayalım da, biz de biraz karınca kararınca onların yolunda yürüyelim." diye, okuyoruz zaten.

Bizim memleketle ilgili bir şahıs, bir yer çıkınca hoşuma gidiyor, seviniyorum; Bizim memleketle ilgili bir şahıs, bir yer çıkınca hoşuma gidiyor, seviniyorum; herkes de aynı şeyleri hissediyordur. herkes de aynı şeyleri hissediyordur.

Bu mübarek şahsın hayatını ve eserlerini okumaya başlamadan önce,Bu mübarek şahsın hayatını ve eserlerini okumaya başlamadan önce, tabi en başka Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ruh-i pâkine,tabi en başka Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ruh-i pâkine, biz âciz, nâçiz ümmetlerinden birer hediye-i Kur'âniyye olsun diye;biz âciz, nâçiz ümmetlerinden birer hediye-i Kur'âniyye olsun diye; sonra onun mübarek âlinin, ashabının, etbâının, ahbabının, ihvânının,sonra onun mübarek âlinin, ashabının, etbâının, ahbabının, ihvânının, hülefasının ve mânevî irşat makamı olan evliyâullah büyüklerimizin,hülefasının ve mânevî irşat makamı olan evliyâullah büyüklerimizin, sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ruhları için;sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ruhları için; bu beldeleri cihat edip canını malını ortaya koyup Allah'ın rızasını kazanmak maksadıyla,bu beldeleri cihat edip canını malını ortaya koyup Allah'ın rızasını kazanmak maksadıyla, çok büyük fedakârlıklar yaparak fethetmiş olan çok büyük fedakârlıklar yaparak fethetmiş olan Fatih Sultan Muhammed Han ve diğer ordusu mensubu fatihlerin ve ondan önceki,Fatih Sultan Muhammed Han ve diğer ordusu mensubu fatihlerin ve ondan önceki, ondan sonraki fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin, hepsinin, ondan sonraki fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin, hepsinin, -varsa şükran borcumuz vardır- onların ruhları için; -varsa şükran borcumuz vardır- onların ruhları için; cümle hayır hasenât sahiplerinin ve şu camiyi şöyle güzel haliyle yapıpcümle hayır hasenât sahiplerinin ve şu camiyi şöyle güzel haliyle yapıp hizmete sunmuş olanların, kimin hayrına yapılmışsa onların ruhları için;hizmete sunmuş olanların, kimin hayrına yapılmışsa onların ruhları için; uzaktan yakından bu dersi bu konunun önemini anlayıp dauzaktan yakından bu dersi bu konunun önemini anlayıp da takip etmek üzere gelmiş olan siz kıymetli, değerli, sevgili, takip etmek üzere gelmiş olan siz kıymetli, değerli, sevgili, muhterem kardeşlerimizin âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin, muhterem kardeşlerimizin âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin, müslüman âbâ u ümmühât, ecdâd u ceddât, akrabâ u taallükat, ihvân u yârânının,müslüman âbâ u ümmühât, ecdâd u ceddât, akrabâ u taallükat, ihvân u yârânının, evlâd ü zurriyâtının ruhları için; evlâd ü zurriyâtının ruhları için; o mübareklerin ruhları şâd olsun, kabirleri nur dolsun, makamları âlâ olsun, bize de şefaatleri,o mübareklerin ruhları şâd olsun, kabirleri nur dolsun, makamları âlâ olsun, bize de şefaatleri, himmetleri nasip olsun diye, bir Fâtiha, 11 İhlâs-ı Şerîf okuyup ruhlarına hediye eyleyelim. himmetleri nasip olsun diye, bir Fâtiha, 11 İhlâs-ı Şerîf okuyup ruhlarına hediye eyleyelim.

Ve minhüm Abdullahi'bnü Hubeyki'bnü Antâkiyyü, künyetühû Ebû Muhammedin.Ve minhüm Abdullahi'bnü Hubeyki'bnü Antâkiyyü, künyetühû Ebû Muhammedin. Sahibe Yûsufe'bne Esbât. Ve hüve min zühhâdi's-sûfiyyeh,Sahibe Yûsufe'bne Esbât. Ve hüve min zühhâdi's-sûfiyyeh, ve'l-âkilîne mine'l-halâl ve'l-veriîne fî cemîi ahvâlih. ve'l-âkilîne mine'l-halâl ve'l-veriîne fî cemîi ahvâlih.

Ve minhüm. Ve minhüm.

Kitapta terceme-i hâli yazılan, evliyâullahtan, o mübarek Allah'ın sevgili kullarından birisi de kimdir? Kitapta terceme-i hâli yazılan, evliyâullahtan, o mübarek Allah'ın sevgili kullarından birisi de kimdir?

Abdullah b. Hubeyk el-Antâkî. Abdullahi'bnü Hubeyki'bnü Sabıkini'l-Antâkîyyi. Abdullah b. Hubeyk el-Antâkî.

Abdullahi'bnü Hubeyki'bnü Sabıkini'l-Antâkîyyi.

Nisbesi "Antakyalı" olan, Sabık oğlu, Hubeyk oğlu Abdullah. Nisbesi "Antakyalı" olan, Sabık oğlu, Hubeyk oğlu Abdullah.

Babası Hubeyk imiş, dedesi Sabık imiş, Antâkî imiş, Antakyalıymış. Babası Hubeyk imiş, dedesi Sabık imiş, Antâkî imiş, Antakyalıymış. Künyesi "Ebû Muhammed" imiş, yani "Muhammed'in babası." Künyesi "Ebû Muhammed" imiş, yani "Muhammed'in babası."

Sabık oğlu, Hubeyk oğlu Abdullah el-Antâkî. Sabık oğlu, Hubeyk oğlu Abdullah el-Antâkî.

Sahibe Yûsufe'bne Esbât. Sahibe Yûsufe'bne Esbât. Daha önce hayatı anlatılan,Daha önce hayatı anlatılan, Yusuf b. Esbat ile ahbaplığı olmuş, onun sohbetlerinde bulunmuş, Yusuf b. Esbat ile ahbaplığı olmuş, onun sohbetlerinde bulunmuş, onun sohbetlerine devam etmiş. onun sohbetlerine devam etmiş.

Ve hüve min zühhâdi's-sûfiyyeh. "Mutasavvıfların zahidlerindendir." Ve hüve min zühhâdi's-sûfiyyeh. "Mutasavvıfların zahidlerindendir."

Zühd ne demek? "Bir şeye aldırmamak, önem vermemek, gönül var olmamak" demek. Zühd ne demek?

"Bir şeye aldırmamak, önem vermemek, gönül var olmamak" demek.

Zahid, ne demek? "Bir şeye ehemmiyet vermeyen, önem vermeyen, gönül bağlamayan" demek. Zahid, ne demek?

"Bir şeye ehemmiyet vermeyen, önem vermeyen, gönül bağlamayan" demek.

Hadîs-i şerîf var: İzhebi'd-dünyâ. "Dünyaya önem verme, meyletme, gönül bağlama, Hadîs-i şerîf var:

İzhebi'd-dünyâ. "Dünyaya önem verme, meyletme, gönül bağlama,
dünyaya karşı zahid ol, müstağnî ol." Yuhibbuke'llah. dünyaya karşı zahid ol, müstağnî ol." Yuhibbuke'llah. "Allah seni sever." Ve'zhed bi-eydi'n-nâs. "Allah seni sever." Ve'zhed bi-eydi'n-nâs. "İnsanların ellerindekine karşı müstağnî ol, onlara göz dikme, onları isteme." "İnsanların ellerindekine karşı müstağnî ol, onlara göz dikme, onları isteme." Yuhibbuke'n-nâs. "İnsanlar seni sever." Yuhibbuke'n-nâs. "İnsanlar seni sever."

Dünyayı hedefleme, dünyaya göz dikme; Allah sever.Dünyayı hedefleme, dünyaya göz dikme; Allah sever. İnsanların elindeki mallara göz dikme; insanlar sever. İnsanların elindeki mallara göz dikme; insanlar sever.

Müstağnî, gözü tok, gönlü tok, çizgisini değiştirmeyen, bozmayan, kale gibi sağlam, paranın,Müstağnî, gözü tok, gönlü tok, çizgisini değiştirmeyen, bozmayan, kale gibi sağlam, paranın, pulun aldatamayacağı, menfaatin yoldan saptıramayacağı insan; zahid bu. pulun aldatamayacağı, menfaatin yoldan saptıramayacağı insan; zahid bu.

Niye Allah bize dünyaya önem vermemeyi emrediyor? Niye Allah bize dünyaya önem vermemeyi emrediyor?

Çünkü Hubbü'd-dünyâ re'sü küllü hatîetin. "Dünyayı istemek, bütün hataların başıdır." Çünkü Hubbü'd-dünyâ re'sü küllü hatîetin. "Dünyayı istemek, bütün hataların başıdır."

Dünyayı sevmek ne demek? Onun da çeşiftli zamanlarda izahını yaptım. Dünyayı sevmek ne demek?


Onun da çeşiftli zamanlarda izahını yaptım.

Dünya, yerküresi demek değil. Dünya, "Enlemleri, boylamları, kıtaları, okyanusları olan" demek değil.Dünya, yerküresi demek değil. Dünya, "Enlemleri, boylamları, kıtaları, okyanusları olan" demek değil. Arapça'da, hadîs-i şerîfte, âyet-i kerîmede dünya; "içinde yaşamakta olduğumuz bu hayat" demek.Arapça'da, hadîs-i şerîfte, âyet-i kerîmede dünya; "içinde yaşamakta olduğumuz bu hayat" demek. Aklımıza "küre" gelmesin. Dünyayı sevmek, ne demek? Aklımıza "küre" gelmesin.

Dünyayı sevmek, ne demek?

"Bu hayatı esas almak, her şeyini bu hayatta bir şeyler elde etmek için harcamak" demek. "Bu hayatı esas almak, her şeyini bu hayatta bir şeyler elde etmek için harcamak" demek.

Bunun zıttı nedir? Âhireti sevmek. Âhiret ne? Bunun zıttı nedir?

Âhireti sevmek.

Âhiret ne?

Âhiret de, "bundan sonraki hayat." Görmüyoruz, şu anda elimizde olmayan, Âhiret de, "bundan sonraki hayat."

Görmüyoruz, şu anda elimizde olmayan,
ileride gideceğimiz ikinci bir hayat. ileride gideceğimiz ikinci bir hayat. Bu birinci hayat fâni, insanlar 80 yıl, 100 yıl, 120 yıl, şu kadar, bu kadar yaşıyor.Bu birinci hayat fâni, insanlar 80 yıl, 100 yıl, 120 yıl, şu kadar, bu kadar yaşıyor. Sonra ölüyor. Çünkü herkes fâni. Allah'tan başka her şey fâni… Sonra ölüyor. Çünkü herkes fâni. Allah'tan başka her şey fâni…

Küllü men aleyhâ fân. "Dünyada herkes, her varlık fâni." Küllü men aleyhâ fân. "Dünyada herkes, her varlık fâni."

Bir müslüman ne yapacak? "Ahirete inanmış bir kimse olarak; Bir müslüman ne yapacak?

"Ahirete inanmış bir kimse olarak;
ben biliyorum ki ölümden sonra ahiret var, Allah'ın huzuruna gideceğim, ben biliyorum ki ölümden sonra ahiret var, Allah'ın huzuruna gideceğim, Mahkeme-i Kübrâ var; ondan sonra da ceza veya mükâfat olarak cennete gitme Mahkeme-i Kübrâ var; ondan sonra da ceza veya mükâfat olarak cennete gitme veya cehennemi kazanmak var." veya cehennemi kazanmak var."

İşte bu âhiret inancı. İnsanın âhiret için öteki hayat için çalışması lazım. İşte bu âhiret inancı. İnsanın âhiret için öteki hayat için çalışması lazım. İslâm bu demektir. İnsanın bu hayatı esas almaması lazım. Bu hayat, nedir? İslâm bu demektir. İnsanın bu hayatı esas almaması lazım.

Bu hayat, nedir?

Bu hayat imtihan yeridir, öteki hayatı kazanma yeridir, Bu hayat imtihan yeridir, öteki hayatı kazanma yeridir, cenneti kazanma veya cehenneme düşmeye sebep olma yeridir.cenneti kazanma veya cehenneme düşmeye sebep olma yeridir. Burası fânidir, imtihan yeridir. Burada birtakım kaidelere bağlıyız, elimiz kolumuz bağlı: Burası fânidir, imtihan yeridir. Burada birtakım kaidelere bağlıyız, elimiz kolumuz bağlı:

Haramları işlemeyeceğiz, emirleri tutacağız, Haramları işlemeyeceğiz, emirleri tutacağız, farzlara uyacağız, meşakkatli, sıkıntılı da olsa Allah'ın yolunda yürüyeceğiz. farzlara uyacağız, meşakkatli, sıkıntılı da olsa Allah'ın yolunda yürüyeceğiz. Zevkli, keyifli, menfaatli, paralı, pullu, tatlı da olsa şeytanın çağırdığı yola girmeyeceğiz. Zevkli, keyifli, menfaatli, paralı, pullu, tatlı da olsa şeytanın çağırdığı yola girmeyeceğiz.

Neden böyle? Neden böyle?

Tatlı gibi görünen bu şeyler, aslında zararlı.Tatlı gibi görünen bu şeyler, aslında zararlı. Hem sana, bedenine, ruhuna zararlı, hem ailene zararlı, hem de topluma zararlı. Hem sana, bedenine, ruhuna zararlı, hem ailene zararlı, hem de topluma zararlı. Onun için yasaklanmış. Allah iyi şeyi yasaklamaz, kötü şeyler emretmez. Onun için yasaklanmış. Allah iyi şeyi yasaklamaz, kötü şeyler emretmez. Genel kaide bu. Allah iyi şeyleri emreder; yasakladığı şeyler mutlaka kötüdür. Genel kaide bu. Allah iyi şeyleri emreder; yasakladığı şeyler mutlaka kötüdür.

İçkiyi yasaklamıştır çünkü insanın sıhhati bozulur, aklı gider. İçkiyi yasaklamıştır çünkü insanın sıhhati bozulur, aklı gider. Zinayı yasaklamıştır çünkü aile yuvası dağılıyor, namus kalkıyor, edepsiz bir durum oluyor. Zinayı yasaklamıştır çünkü aile yuvası dağılıyor, namus kalkıyor, edepsiz bir durum oluyor. Hırsızlığı yasaklamıştır çünkü burada bu adam alnının teriyle kazanıyor, Hırsızlığı yasaklamıştır çünkü burada bu adam alnının teriyle kazanıyor, hırsız gelip onu çalıp götürüyor, haksızlık oluyor.hırsız gelip onu çalıp götürüyor, haksızlık oluyor. Zulmü, adaletsizliği yasaklamıştır.Zulmü, adaletsizliği yasaklamıştır. Neyi yasaklamışsa, yasağı güzeldir. Neyi emretmişse emrinin sonunda bir fayda vardır. Neyi yasaklamışsa, yasağı güzeldir. Neyi emretmişse emrinin sonunda bir fayda vardır.

Orucu emretmiştir; vücudumuza, ruhumuza, ahlâkımıza,Orucu emretmiştir; vücudumuza, ruhumuza, ahlâkımıza, ve nefsimizin terbiyesine faydası vardır. ve nefsimizin terbiyesine faydası vardır.

Zekâtı emretmiştir, "Para vereceksin." Diyor; onun da faydası vardır. Zekâtı emretmiştir, "Para vereceksin." Diyor; onun da faydası vardır. Topluma, fakirlere, alana, verene faydası vardır.Topluma, fakirlere, alana, verene faydası vardır. Onun gönlünü terbiye ediyor, ahlâkını güzelleştiriyor, ötekisinin işini görüyor. Onun gönlünü terbiye ediyor, ahlâkını güzelleştiriyor, ötekisinin işini görüyor. Sayılamayacak kadar faydaları vardır. Sayılamayacak kadar faydaları vardır.

Domuz etini yasaklamıştır, sebebi vardır. Köpek hakkında hükümleri vardır, sebebi, hikmeti vardır. Domuz etini yasaklamıştır, sebebi vardır. Köpek hakkında hükümleri vardır, sebebi, hikmeti vardır. Her şeyi yerli yerindedir. Her şeyi yerli yerindedir.

Allah'ın emrettiği şeylerin hepsinin yerli yerinde olduğunu, ilmen, aklen ispat edebiliyoruz; Allah'ın emrettiği şeylerin hepsinin yerli yerinde olduğunu, ilmen, aklen ispat edebiliyoruz; yasakladığı her şeyin de kötü olduğunu biliyoruz.yasakladığı her şeyin de kötü olduğunu biliyoruz. Onun için muvakkat tatlılıklara, keyiflere, zevklere müslüman aldanmıyor, kapılmıyor. Onun için muvakkat tatlılıklara, keyiflere, zevklere müslüman aldanmıyor, kapılmıyor.

Kumar tatlı, heyecanlı. Heyecanlı ama birisi çok kazanıyor, beleşten, bedavadan, haksız yollardan; Kumar tatlı, heyecanlı. Heyecanlı ama birisi çok kazanıyor, beleşten, bedavadan, haksız yollardan; ötekisi de birden kaybediyor, yuvası, hanesi yıkılıyor, belki intihara gidiyor. ötekisi de birden kaybediyor, yuvası, hanesi yıkılıyor, belki intihara gidiyor. O da feci bir durum. Onun için kumar zevkli de olsa yasak. O da feci bir durum. Onun için kumar zevkli de olsa yasak.

Eğlence, keyif, çalgı, zurna, davul vesaire zararı var. Eğlence, keyif, çalgı, zurna, davul vesaire zararı var. Allah'ın emirleri ilk bakışta tatsız görünse bile aslında bu tatlıdır.Allah'ın emirleri ilk bakışta tatsız görünse bile aslında bu tatlıdır. İnsanların dünyası ve âhireti için faydalıdır. İnsanların dünyası ve âhireti için faydalıdır.

Yasakladığı şeyler zararlı; kesin olarak böyle. Yasakladığı şeyler zararlı; kesin olarak böyle. Hepsini tek tek ispat edebilirim. Allah'ın yasakladığı şeyleri bir liste yaparız,Hepsini tek tek ispat edebilirim. Allah'ın yasakladığı şeyleri bir liste yaparız, bütün cihanla münakaşa ederiz, müzakere ederiz, münazara ederiz, hepsini gösteririz.bütün cihanla münakaşa ederiz, müzakere ederiz, münazara ederiz, hepsini gösteririz. İslâm'ın yasakladığı her şeyin kötülüğünü gösteririz; İslâm'ın yasakladığı her şeyin kötülüğünü gösteririz; İslâm'ın emrettiği her şeyin iyiliğini ispat ederiz. İslâm'ın emrettiği her şeyin iyiliğini ispat ederiz.

Domuz etinin zararını Almanlar da biliyor, biz "haram" diye, "Kitabımız yasakladı." diye yemiyoruz.Domuz etinin zararını Almanlar da biliyor, biz "haram" diye, "Kitabımız yasakladı." diye yemiyoruz. Almanlar'da haram değil ama doktorlar biliyor. Almanlar'da haram değil ama doktorlar biliyor. Biz "haram" diye içki içmiyoruz ama Avrupalılar da içkinin kötü olduğunu biliyor. Biz "haram" diye içki içmiyoruz ama Avrupalılar da içkinin kötü olduğunu biliyor. Bunun gibi. Bunun gibi.

Bu dünyada bizim ölçümüz nedir? Bu dünyada bizim ölçümüz nedir?

Yüce Rabbimiz'in emrini tutmak, "güzel" dediği şeyleri güzel görmek, "çirkin" dediği şeylerin Yüce Rabbimiz'in emrini tutmak, "güzel" dediği şeyleri güzel görmek, "çirkin" dediği şeylerin yanına yaklaşmamak, haramlardan uzak durmak. yanına yaklaşmamak, haramlardan uzak durmak.

Bu dünya hayatı, ana gayemiz değil. Bu dünya, şu andaki hayat nasıl olsa geçici;Bu dünya hayatı, ana gayemiz değil. Bu dünya, şu andaki hayat nasıl olsa geçici; ana gaye öteki hayatı kurtarmaktır.ana gaye öteki hayatı kurtarmaktır. Onun için bu dünyada, yaşantımızda, daima öteki hayatı kurtaracak şekilde hareket edeceğiz. Onun için bu dünyada, yaşantımızda, daima öteki hayatı kurtaracak şekilde hareket edeceğiz.

Önümüze fırsat gelir; çanta yere düşmüştür, adam gidiyordur, görmedi,Önümüze fırsat gelir; çanta yere düşmüştür, adam gidiyordur, görmedi, fark etmedi, düşürdü gitti, içinde milyonlar var. fark etmedi, düşürdü gitti, içinde milyonlar var. Biz onu ararız, çantasındaki adresinden adamı buluruz, götürür veririz. İç etmeyiz. Biz onu ararız, çantasındaki adresinden adamı buluruz, götürür veririz. İç etmeyiz.

"Hiç kimse görmedi işte, al bu çantayı şu kadar milyon dolar…" "Hiç kimse görmedi işte, al bu çantayı şu kadar milyon dolar…"

Hayır, biz veririz. Çünkü helal süt emmişiz. Nâmahreme bakmayız.Hayır, biz veririz. Çünkü helal süt emmişiz. Nâmahreme bakmayız. Flörtü sevmeyiz, istemeyiz. Haremlik-selamlığımız vardır. İçki yasağımız vardır. Flörtü sevmeyiz, istemeyiz. Haremlik-selamlığımız vardır. İçki yasağımız vardır. Helal lokma yemeye dikkat ederiz… Bu dünya hayatına önem vermeyen, Helal lokma yemeye dikkat ederiz…

Bu dünya hayatına önem vermeyen,
âhireti kazanmaya çalışan bir insan, bu dünya hayatına önem veren insandan farklıdır. âhireti kazanmaya çalışan bir insan, bu dünya hayatına önem veren insandan farklıdır.

Gözü aç, ağzı açık, deveyi havuduyla yutuyor. Gözü aç, ağzı açık, deveyi havuduyla yutuyor.

Neden? Hırsından. Neden?

Hırsından.

Canavar gibi, doymuyor. Suistimalleri görüyorsunuz; milyonlar, milyarlar, trilyonlar… Canavar gibi, doymuyor. Suistimalleri görüyorsunuz; milyonlar, milyarlar, trilyonlar…

"Ya ben gariban bir memur olarak onun onda birini, yüzde birini bulsam,"Ya ben gariban bir memur olarak onun onda birini, yüzde birini bulsam, bir daire alsam da içinde çoluk çocuğumu biraz rahat ettirsem." diyen milyonlarca insan var. bir daire alsam da içinde çoluk çocuğumu biraz rahat ettirsem." diyen milyonlarca insan var.

Adamlar hakikaten de doyuncaya, tıksırıncaya kadar yiyor, kalkmıyor. Adamlar hakikaten de doyuncaya, tıksırıncaya kadar yiyor, kalkmıyor. Yiyebileceğine kanaat getirmiyor. Hayır, yediğini ayrı, Yiyebileceğine kanaat getirmiyor. Hayır, yediğini ayrı, yemeyeceğini bilmem kaç yüz bin misli alıyor. yemeyeceğini bilmem kaç yüz bin misli alıyor. İşte onu da götürüyor, hayda huyda, lükste, israfta harcıyor.İşte onu da götürüyor, hayda huyda, lükste, israfta harcıyor. O, aşırı hırslı; bu, âhireti düşünüyor, helalinden kazanmaya gayret ediyor. O, aşırı hırslı; bu, âhireti düşünüyor, helalinden kazanmaya gayret ediyor.

Min zühhâdi's-sûfiyyeh. "Bu mübarekler mutasavvıfların zahidlerindenmiş." Min zühhâdi's-sûfiyyeh. "Bu mübarekler mutasavvıfların zahidlerindenmiş."

Bu önemli; "dünyaya meyletmeyen, dünyalığa kıymet vermeyen, tokgözlü insan" demek. Bu önemli; "dünyaya meyletmeyen, dünyalığa kıymet vermeyen, tokgözlü insan" demek.

Ve'l-âkilîne mine'l-halâl. "Bu zât, Abdullah b. Hubeyk helal yiyenlerdendi." Ve'l-âkilîne mine'l-halâl. "Bu zât, Abdullah b. Hubeyk helal yiyenlerdendi."

Helal lokma yemek; bu da çok önemli. Helal lokma yemek; bu da çok önemli. O kadar önemlidir ki kölesi Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e, hediye bir tabak getirmiş "Yesin." diye koymuş.O kadar önemlidir ki kölesi Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e, hediye bir tabak getirmiş "Yesin." diye koymuş. İçinde çok güzel yiyecekler varmış. Ağzına bir tane almış; tatlı, güzel bir şey. İçinde çok güzel yiyecekler varmış. Ağzına bir tane almış; tatlı, güzel bir şey.

"Nereden bu?" "Bir müşriğin düğününden." "Eyvah, haram mı bu? Haram.." "Nereden bu?"

"Bir müşriğin düğününden."

"Eyvah, haram mı bu? Haram.."

Hemen boğazını parmaklamış, kusmuş, yediğini çıkarmış. Hemen boğazını parmaklamış, kusmuş, yediğini çıkarmış.

"Hadi yediğim kalsın." demiyor, yediğini çıkarıyor. "Hadi yediğim kalsın." demiyor, yediğini çıkarıyor.

Niye böyle yapmış? Diyor ki; "Haramla hâsıl olan bir hücreye, bir ete, Niye böyle yapmış?

Diyor ki;

"Haramla hâsıl olan bir hücreye, bir ete,
bir vücut parçasına, cehennem ateşi yakışır, bunu ancak cehennem temizler." bir vücut parçasına, cehennem ateşi yakışır, bunu ancak cehennem temizler."

"Haram lokma alırsa insan mutlaka yanacak."Haram lokma alırsa insan mutlaka yanacak. Onun için yememem lazım, ondan çıkardım." diyor. Ebû Bekr-i Sıddîk, kim? Onun için yememem lazım, ondan çıkardım." diyor.

Ebû Bekr-i Sıddîk, kim?

Ümmetin imanı en kuvvetli olan, örnek, en başta gelen insanı. Ümmetin imanı en kuvvetli olan, örnek, en başta gelen insanı. Haram bir lokmayı boğazından geçirmemeye bu kadar dikkat etmiş. Haram bir lokmayı boğazından geçirmemeye bu kadar dikkat etmiş.

Onların yolunda gidenler de haram lokma yememeye bu kadar dikkat etmişler; Onların yolunda gidenler de haram lokma yememeye bu kadar dikkat etmişler; helal yemeye bu kadar gayret etmişler. helal yemeye bu kadar gayret etmişler.

Mânevî hayatın, evliyâlık ruhunun ilk şartı, helal lokma yemektir. Mânevî hayatın, evliyâlık ruhunun ilk şartı, helal lokma yemektir. Bir insan haram yiyor; istediği kadar çırpınsın;Bir insan haram yiyor; istediği kadar çırpınsın; haram yiyen bir insanın mâneviyatında gelişme olmaz haram yiyen bir insanın mâneviyatında gelişme olmaz ve Allah onların ibadetlerini, taatlerini kabul etmez. ve Allah onların ibadetlerini, taatlerini kabul etmez.

Peygamber Efendimiz diyor ki; "Adam 'Yâ Rabbi! Yâ Rabbi!Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Adam 'Yâ Rabbi! Yâ Rabbi!
Yâ Rabbi! Şunu isterim, bunu isterim..' diye yalvarıyor. Allah onun duasını nasıl kabul etsin?" Yâ Rabbi! Şunu isterim, bunu isterim..' diye yalvarıyor. Allah onun duasını nasıl kabul etsin?"

Allahu Teâlâ hazretleri ne buyuruyordu? Ud'ûnî estecib leküm.Allahu Teâlâ hazretleri ne buyuruyordu?

Ud'ûnî estecib leküm.
"Bana dua edenin, duasını kabul ederim." "Bana dua edenin, duasını kabul ederim."

Ama bak, Peygamber Efendimiz burada ne diyor? Ama bak, Peygamber Efendimiz burada ne diyor?

"Allah bunun duasını nasıl kabul etsin ki yediği haram, giydiği haram!" "Allah bunun duasını nasıl kabul etsin ki yediği haram, giydiği haram!"

Düz Türkçesi; "Lokması haram olunca, giydiği haram olunca Düz Türkçesi; "Lokması haram olunca, giydiği haram olunca Allah onun duasını, ibadetini kabul etmez." Allah onun duasını, ibadetini kabul etmez."

İşte işin can damarı, ana noktası burası. İşte işin can damarı, ana noktası burası. Burayı kaçırdıktan sonra, haramı yedikten sonra, ondan bir fayda etmiyor. Burayı kaçırdıktan sonra, haramı yedikten sonra, ondan bir fayda etmiyor.

Camiler dolusu insan var. Türkiye'nin ne kadarı müslüman? %99'u müslüman! Camiler dolusu insan var.

Türkiye'nin ne kadarı müslüman?

%99'u müslüman!

Peh!.. %99'u müslüman! Git yahu, kimi aldatıyorsun?Peh!..

%99'u müslüman!

Git yahu, kimi aldatıyorsun?
Kaç tane haram yememeye dikkat eden insan var, sen bunu söyle bakalım. Kaç tane haram yememeye dikkat eden insan var, sen bunu söyle bakalım. Kaç tane haram yemeyen insan var? Kaç tane haram yemeyen insan var?

Dünyada 1,2 milyar insan varmış, dünya nüfusunun dörtte biri, beşte biri müslüman… Dünyada 1,2 milyar insan varmış, dünya nüfusunun dörtte biri, beşte biri müslüman…

Peh, sen onu külahıma anlat! Kaç tanesi helal lokma yiyor, kaç tanesi haramdan kaçınıyor? Peh, sen onu külahıma anlat!

Kaç tanesi helal lokma yiyor, kaç tanesi haramdan kaçınıyor?
Kaç tanesi İslâmî ahlâka sahip? Kaç tanesi İslâmî ahlâka sahip? İslâmi ahlâka sahip olmayınca, müslüman sayısının o kadar artması bir şey ifade etmiyor. İslâmi ahlâka sahip olmayınca, müslüman sayısının o kadar artması bir şey ifade etmiyor. Sivrisinek de çok ürüyor, milyonlarca sivrisinek var. Sivrisinek de çok ürüyor, milyonlarca sivrisinek var.

Olsun, uçak ile havadan bir ilaçlama yaparsın, bataklığı kurutursun, sivrisinek kalmaz. Olsun, uçak ile havadan bir ilaçlama yaparsın, bataklığı kurutursun, sivrisinek kalmaz.

Sivrisineğin çokluğunun bir faydası var mı? Yok. Elemanın çokluğu işe yaramaz. Sivrisineğin çokluğunun bir faydası var mı?

Yok.

Elemanın çokluğu işe yaramaz.

Adam harbe giderken (??) çok nüfus kalabalığı önemli değil. Adam harbe giderken (??) çok nüfus kalabalığı önemli değil. Keşke bu kadar olmasaydı da, şöyle kale gibi sağlam az müslüman olsaydı. Keşke bu kadar olmasaydı da, şöyle kale gibi sağlam az müslüman olsaydı. Dünyanın altını üstüne getirirlerdi. Dünyanın altını üstüne getirirlerdi. Her yerde İslâm'ı anlatırlardı, haksızlığı engellemeye çalışırlardı. Yapmıyor! Her yerde İslâm'ı anlatırlardı, haksızlığı engellemeye çalışırlardı.

Yapmıyor!

Cezayir halkı müslümanmış. Cezayir halkı müslümanmış. Ama ordu, yakaladığı adamların memelerini kopartmış, canlı canlı işkence yapmış. Ama ordu, yakaladığı adamların memelerini kopartmış, canlı canlı işkence yapmış.

Hani ordu tam müslümandı? Müslüman müslümana işkence yapar mı? Hani ordu tam müslümandı?

Müslüman müslümana işkence yapar mı?

Güya Fransız yok ortada, ama sanki Fransız istilasındaymış gibi... Güya Fransız yok ortada, ama sanki Fransız istilasındaymış gibi...

Lafla Müslümanlığın kıymeti yok. Lafla Müslümanlığın kıymeti yok. Müslümanlık dilde değil, kalbinde.Müslümanlık dilde değil, kalbinde. Hem de kalbinde müslüman olması yetmiyor; Hem de kalbinde müslüman olması yetmiyor; hareketleri sağlam bir temele dayalı olacak, kazancı helal olacak, yediği, giydiği helal olacak. hareketleri sağlam bir temele dayalı olacak, kazancı helal olacak, yediği, giydiği helal olacak. İşin aslı bu. Onun için hayır vermiyor. Adı müslüman ama, o kadar, lafta… İşin aslı bu. Onun için hayır vermiyor. Adı müslüman ama, o kadar, lafta…

"İbni Hubeyk, sûfîlerin zahidlerindendi." Dünya ile işi yok, dünyaya meyli yok. "İbni Hubeyk, sûfîlerin zahidlerindendi." Dünya ile işi yok, dünyaya meyli yok. İşi âhiretle, bir. İkincisi, helal yiyen insan. Helal yemek ne mânasında? İşi âhiretle, bir. İkincisi, helal yiyen insan.

Helal yemek ne mânasında?

Elinin emeğiyle geçinirlerdi, akşama kadar çalışırlardı.Elinin emeğiyle geçinirlerdi, akşama kadar çalışırlardı. Hamallık da olsa çalışırdı, kazandığının fazlasını da getirirdi,Hamallık da olsa çalışırdı, kazandığının fazlasını da getirirdi, kendisi azıcık yerdi, tasadduk ederdi. kendisi azıcık yerdi, tasadduk ederdi.

Geçen yıl Ahmed-i Yesevî yılıydı. Ahmed-i Yesevî hazretlerine "Pîr-i Türkistan" deniliyor.Geçen yıl Ahmed-i Yesevî yılıydı. Ahmed-i Yesevî hazretlerine "Pîr-i Türkistan" deniliyor. O kadar büyük, evliyâdan bir zât. Ne yaparmış? O kadar büyük, evliyâdan bir zât.

Ne yaparmış?

Tahtadan kaşık yaparmış, onun kazancıyla geçinirmiş.Tahtadan kaşık yaparmış, onun kazancıyla geçinirmiş. Kendisi de çarşıya çıkmazmış, eşeğinin sepetlerine, heybelerine yonttuğu kaşıkları koyarmış.Kendisi de çarşıya çıkmazmış, eşeğinin sepetlerine, heybelerine yonttuğu kaşıkları koyarmış. "Deh!" diye salarmış eşeğini çarşıya. Eşeği çarşıda pazarda dolaşırken, herkes bakarmış, "Deh!" diye salarmış eşeğini çarşıya. Eşeği çarşıda pazarda dolaşırken, herkes bakarmış, beğenirmiş kaşığı, alırmış, parasını koyarmış. beğenirmiş kaşığı, alırmış, parasını koyarmış. Tenezzül bile etmiyor. Ama tabi evliyânın eşeği bile başka türlü oluyor,Tenezzül bile etmiyor.

Ama tabi evliyânın eşeği bile başka türlü oluyor,
müşteri para vermezse yanından ayrılmıyormuş. müşteri para vermezse yanından ayrılmıyormuş. Allah'ın sevgili kulu oldu mu bir insan, başka bir türlü olur. Allah'ın sevgili kulu oldu mu bir insan, başka bir türlü olur.

Burada demek ki helal yemeği kazanmış, gözünün tokluğu ile kazanmış. Burada demek ki helal yemeği kazanmış, gözünün tokluğu ile kazanmış.

Başka? Ve'l-veriîn. Vera' ne demek? Başka?

Ve'l-veriîn.

Vera' ne demek?

Haramın yanına yanaşmamak değil, şüphelinin bile yanına yanaşmamak.Haramın yanına yanaşmamak değil, şüphelinin bile yanına yanaşmamak. Şöyle bir haram olma tehlikesi var; onun yanına bile yanaşmıyor. Vera' bu.Şöyle bir haram olma tehlikesi var; onun yanına bile yanaşmıyor. Vera' bu. Böyle insana veri' denir, müteverri' veya müteveri' derler. Böyle insana veri' denir, müteverri' veya müteveri' derler.

Bu da veriîn'denmiş, yani şüpheli işe bile yanaşmıyor. Bu da veriîn'denmiş, yani şüpheli işe bile yanaşmıyor. Haram yapmıyor, mekruh yapmıyor, günah işlemiyor, Haram yapmıyor, mekruh yapmıyor, günah işlemiyor, şüpheli işin yanına bile yanaşmaz insanlardanmış. şüpheli işin yanına bile yanaşmaz insanlardanmış.

Sonra? Fî cemîi ahvâlih. "Sadece bir işinde değil her işinde böyleymiş." Sonra?

Fî cemîi ahvâlih. "Sadece bir işinde değil her işinde böyleymiş."

İnsanın çeşitli işleri vardır; kendisinin özel hayatı, ailesi, çoluk çocuğu, hanımı vardır. İnsanın çeşitli işleri vardır; kendisinin özel hayatı, ailesi, çoluk çocuğu, hanımı vardır.

Hanımına karşı muamelesi nasıl? Hanımına karşı muamelesi nasıl?

Adil mi, Allah'ın sevdikleri gibi mi? Çocuklarına karşı babalığı nasıl, Allah'ın seveceği gibi mi?Adil mi, Allah'ın sevdikleri gibi mi? Çocuklarına karşı babalığı nasıl, Allah'ın seveceği gibi mi? Hanımına zulmediyor mu, dövüyor mu, "İllallah!" dedirtiyor mu? Hanımına zulmediyor mu, dövüyor mu, "İllallah!" dedirtiyor mu? Çocuklarına karşı vazifelerini yerine getiriyor mu, iyi yetiştiriyor mu, Çocuklarına karşı vazifelerini yerine getiriyor mu, iyi yetiştiriyor mu, onlara helal lokma yediriyor mu? onlara helal lokma yediriyor mu?

Şahsî işleri var, ailevî işleri var, komşuluk işi var, ticaret işi var. Şahsî işleri var, ailevî işleri var, komşuluk işi var, ticaret işi var. Çeşitli cepheleri var. Bunların hepsinin güzel olması lazım. Çeşitli cepheleri var. Bunların hepsinin güzel olması lazım.

Bak neymiş? Fî cemîi ahvâlih. "Her hâlinde şüpheliden bile kaçan bir müslüman." Bak neymiş?

Fî cemîi ahvâlih. "Her hâlinde şüpheliden bile kaçan bir müslüman."

Helal lokma yiyormuş, gözü tokmuş, dünyaya meyletmiyormuş. Helal lokma yiyormuş, gözü tokmuş, dünyaya meyletmiyormuş.

Allah, bu muhterem, mübarek insanların şefaatine erdirsin. Allah, bu muhterem, mübarek insanların şefaatine erdirsin.

Ve aslıhû mine'l-Kûfeh. "Antakya'dan ama aslı Kûfe'denmiş." Kûfe neresi? Ve aslıhû mine'l-Kûfeh. "Antakya'dan ama aslı Kûfe'denmiş."

Kûfe neresi?

Bağdat'la Musul arasında bir eski tarihî şehir.Bağdat'la Musul arasında bir eski tarihî şehir. Bağdat'ın güney tarafında "Basra" diye bir şehir var. Bağdat'ın güney tarafında "Basra" diye bir şehir var. Bu ikisi arasında Bağdat'a yakın "el-Kûfe" denilen bir şehir kurmuş Araplar. Bu ikisi arasında Bağdat'a yakın "el-Kûfe" denilen bir şehir kurmuş Araplar. Eskiden yokmuş. Müslümanlar Irak'a yayıldığı zaman, orayı fethedince bir şehir kurdular;Eskiden yokmuş.

Müslümanlar Irak'a yayıldığı zaman, orayı fethedince bir şehir kurdular;
"el-Kûfe şehri." Kûfeli şahsa "el-Kûfî" derler. Antâkî olmaktan evvel Kûfî imiş. "el-Kûfe şehri."

Kûfeli şahsa "el-Kûfî" derler. Antâkî olmaktan evvel Kûfî imiş.
Aslı Kûfe'denmiş; sonradan Antakyalı olmuş. Aslı Kûfe'denmiş; sonradan Antakyalı olmuş.

Ve lâkinnehû mine'n-nâgileti ilâ Antâkiyeh.Ve lâkinnehû mine'n-nâgileti ilâ Antâkiyeh. "Kökeni Kûfeli ama sonradan Antakya'ya nakletmiş." "Kökeni Kûfeli ama sonradan Antakya'ya nakletmiş."

Bu kitabın yazarı kim? Ebû Abdurrahman es-Sülemî; Bu kitabın yazarı kim?

Ebû Abdurrahman es-Sülemî;
Horasan'ın Nişabur şehrinden, bundan ta bin yıl önce yaşamış. Çok eski. Horasan'ın Nişabur şehrinden, bundan ta bin yıl önce yaşamış. Çok eski.

Bir de bu kitabı neşreden kimse var. Bir de bu kitabı neşreden kimse var. O adamın eserinin üzerinde oturup güzelce çalışmış, emek sarf etmiş; O adamın eserinin üzerinde oturup güzelce çalışmış, emek sarf etmiş; bizim güzel okuyup anlayacağımız gibi basmış, neşretmiş.bizim güzel okuyup anlayacağımız gibi basmış, neşretmiş. O da "Nureddin b. Şureybe" diye büyük, alim bir zât;O da "Nureddin b. Şureybe" diye büyük, alim bir zât; Mısır'ın eski âlimlerinden, ezher ulemasındanMısır'ın eski âlimlerinden, ezher ulemasından tasavvufla da ilgisi olan bir zât-ı muhterem. tasavvufla da ilgisi olan bir zât-ı muhterem.

Ben tanımadım ama benim bir talebem kendisiyle tanışmış.Ben tanımadım ama benim bir talebem kendisiyle tanışmış. Tabi o Mısırlı; bu Antakya kelimesini görünce aklımıza o düşmüş;Tabi o Mısırlı; bu Antakya kelimesini görünce aklımıza o düşmüş; bakalım bizim Antakya'yı nasıl tanıtıyor,? bakalım bizim Antakya'yı nasıl tanıtıyor,?

Bi-tahfîfi yâ. Antâkîye, 'ye' harfi tek imiş. Antâkiyye değilmiş, şeddeli değilmiş. Bi-tahfîfi yâ. Antâkîye, 'ye' harfi tek imiş. Antâkiyye değilmiş, şeddeli değilmiş. 'Ya' şeddesiz. Kasabatü'l-avâsımı mine's-sugûri Şâmiyyeh. 'Ya' şeddesiz.

Kasabatü'l-avâsımı mine's-sugûri Şâmiyyeh.
"Şark hudutlarındaki mıntıkalardan birisinin başşehri." "Şark hudutlarındaki mıntıkalardan birisinin başşehri."

Şam'ın muhtelif hudut mıntıkaları var; "Şam'ın hudut mıntıkalarından birisinin başşehri." Şam'ın muhtelif hudut mıntıkaları var; "Şam'ın hudut mıntıkalarından birisinin başşehri."

Bize göre Şam, Suriye'nin başşehri. Araplara göre Şam ne? Bize göre Şam, Suriye'nin başşehri. Araplara göre Şam ne?

Araplara göre Arabistan yarımadasının solunda olan her yer, Araplara göre Arabistan yarımadasının solunda olan her yer, güneşe döndüğün zaman sol tarafında olan her yer,güneşe döndüğün zaman sol tarafında olan her yer, yani Kuzey'inde, şimalinde olan her yere "Şam" derler. yani Kuzey'inde, şimalinde olan her yere "Şam" derler.

O zaman Şam bir şehir adı olmuyor, bölge adı oluyor. Nereden başlıyor? O zaman Şam bir şehir adı olmuyor, bölge adı oluyor.

Nereden başlıyor?

Suriye'den başlıyor, Irak'a, İran'a kadar olan mıntıka Şam sayılıyor;Suriye'den başlıyor, Irak'a, İran'a kadar olan mıntıka Şam sayılıyor; Şam mıntıkası. Buranın başşehirlerindenmiş.Şam mıntıkası.

Buranın başşehirlerindenmiş.
Çünkü bir bu tarafı var, bir orta tarafı var; bir sağ tarafı var, bir sol tarafı var. Çünkü bir bu tarafı var, bir orta tarafı var; bir sağ tarafı var, bir sol tarafı var. Bir kısmının başşehirlerinden birisiymiş. Bir kısmının başşehirlerinden birisiymiş.

Avâsım, âsıma'nın çoğuludur, "koruyan şehir" demek. Avâsım, âsıma'nın çoğuludur, "koruyan şehir" demek.

Nasıl koruyor? Etrafında sur, kale var. Onun için içindeki korunmuş oluyor.Nasıl koruyor?

Etrafında sur, kale var. Onun için içindeki korunmuş oluyor.
İçindekini koruyan şehre âsıma derler.İçindekini koruyan şehre âsıma derler. Tabi Araplar âsıma kelimesini "başşehir" mânasına kullanıyorlar. Tabi Araplar âsıma kelimesini "başşehir" mânasına kullanıyorlar.

Mesela Âsımetü's-Suudiyye er-Riyâd. "Suud'un başşehri Riyad'dır." Mesela Âsımetü's-Suudiyye er-Riyâd. "Suud'un başşehri Riyad'dır."

Âsımetü't-Türkiye. "Türkiye'nin âsıması Ankara." "Başşehir" mânasına kullanırlar. Âsımetü't-Türkiye. "Türkiye'nin âsıması Ankara."

"Başşehir" mânasına kullanırlar.
Tabi burada "Hudut mıntıkalarından birisinin başşehri." deniliyor. Tabi burada "Hudut mıntıkalarından birisinin başşehri." deniliyor.

Ve hiye min a'yânin bilâdi ve ümmehâtihâ.Ve hiye min a'yânin bilâdi ve ümmehâtihâ. "Bu ülkelerin gözdelerinden ve analarından bir ülkedir." diyor Antakya için. "Bu ülkelerin gözdelerinden ve analarından bir ülkedir." diyor Antakya için. A'yân, "gözde" demek, "göz nuru, kıymetli" demek.A'yân, "gözde" demek, "göz nuru, kıymetli" demek. Ümmühat da "anne" demek. Nasıl anne evlatlarını çeviriyor kolluyorsa öyle... Ümmühat da "anne" demek.

Nasıl anne evlatlarını çeviriyor kolluyorsa öyle...
Ana kelimesinden şimdi de "Anadolu" diyorlar, onun gibi. Ana kelimesinden şimdi de "Anadolu" diyorlar, onun gibi. Önemli bir şehir olduğunu biliyorlar. Önemli bir şehir olduğunu biliyorlar.

Mevsûfetün bi'n-nezâheti ve'l-hüsn. "Nezaketle, güzellikle mevsuf bir ülkedir." Mevsûfetün bi'n-nezâheti ve'l-hüsn. "Nezaketle, güzellikle mevsuf bir ülkedir."

Hakikaten çok güzeldir. Görmediyseniz görülmeye değer bir şehirdir. Hakikaten çok güzeldir. Görmediyseniz görülmeye değer bir şehirdir.

Ve tîbi'l-hevâ'. "Havası güzeldir." Yazın sıcaktır ama yaylaları vardır, püfür püfür eser. Ve tîbi'l-hevâ'. "Havası güzeldir."

Yazın sıcaktır ama yaylaları vardır, püfür püfür eser.
Dağlarının üstü çamlıktır, zeytin ağaçları vardır, portakal bahçeleri vardır. Dağlarının üstü çamlıktır, zeytin ağaçları vardır, portakal bahçeleri vardır.

Ve azûbetu'l-mâ'. "Sularının tatlılığıyla tanınmıştır." Ve azûbetu'l-mâ'. "Sularının tatlılığıyla tanınmıştır."

Şırıl şırıl akarsuları, tatlı, güzel suları vardır. Şırıl şırıl akarsuları, tatlı, güzel suları vardır.

Ve kesretü'l-fevâkih. "Meyvelerinin çokluğu ile tanınmıştır." Ve kesretü'l-fevâkih. "Meyvelerinin çokluğu ile tanınmıştır."

Çeşit çeşit meyveleri vardır; erik, elma ağacı çoktur. Çeşit çeşit meyveleri vardır; erik, elma ağacı çoktur.

Vesîatin hayr. "Hayrının çokluğu ile de tanınmıştır." Vesîatin hayr. "Hayrının çokluğu ile de tanınmıştır."

Sayılanların dışında da, demek ki ticarî hayrı, bereketi olan güzel bir şehir. Sayılanların dışında da, demek ki ticarî hayrı, bereketi olan güzel bir şehir.

Ve külli şey'in inde'l-arabi. "Arapların nazarında her şeyin."Ve külli şey'in inde'l-arabi. "Arapların nazarında her şeyin." Min kabli Şam fe-hüve Antâkî. Araplar "Şam tarafında olan, Kuzey'inde olan şeye 'Antâkî' derler." Min kabli Şam fe-hüve Antâkî. Araplar "Şam tarafında olan, Kuzey'inde olan şeye 'Antâkî' derler."

Fetehahâ Ebû Ubeyde Amiri'bnü'l-Cerrâh. Antakya'yı kim fethetmiştir? Fetehahâ Ebû Ubeyde Amiri'bnü'l-Cerrâh.

Antakya'yı kim fethetmiştir?

Aşere-i mübeşşereden, cennetlik olduğu Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem tarafından Aşere-i mübeşşereden, cennetlik olduğu Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem tarafından müjdelenmiş olan Ebû Ubeyde b. Cerrah fethetmiş. müjdelenmiş olan Ebû Ubeyde b. Cerrah fethetmiş. Onu bilmiyorduk; şimdi bir şey daha öğrenmiş olduk. Onu bilmiyorduk; şimdi bir şey daha öğrenmiş olduk.

Antakyalılara gidip müjde vermek lazım; "Siz neymişsiniz!" diye, anlatmamız lazım. Antakyalılara gidip müjde vermek lazım; "Siz neymişsiniz!" diye, anlatmamız lazım.

Ebû Ubeyde Amiri'bnü'l-Cerrâh Aşere-i mübeşşereden birisidir. Ebû Ubeyde Amiri'bnü'l-Cerrâh Aşere-i mübeşşereden birisidir.

Peygamber Efendimiz bir keresinde bir hurma bahçesinde oturdu, Peygamber Efendimiz bir keresinde bir hurma bahçesinde oturdu, ayaklarını suya doğru salladı ve on kişiye;ayaklarını suya doğru salladı ve on kişiye; "Sen cennetliksin. Sen cennetliksin. Sen cennetliksin." diye söyledi: "Sen cennetliksin. Sen cennetliksin. Sen cennetliksin." diye söyledi:

-Dört halife- Ebû Bekr-i Sıddık, Ömerü'l-Faruk, Osman-ı Zinnûreyn, Aliyyü'l-Murtaza Efendilerimiz,-Dört halife- Ebû Bekr-i Sıddık, Ömerü'l-Faruk, Osman-ı Zinnûreyn, Aliyyü'l-Murtaza Efendilerimiz, Sâd b. Ebî Vakkas, Said b. Zeyd, Talha b. Ubeydullah, Zübeyr b. Avvâm, Abdurrahman b. Avf, Ebû Ubeyde b. Cerrah. Sâd b. Ebî Vakkas, Said b. Zeyd, Talha b. Ubeydullah, Zübeyr b. Avvâm, Abdurrahman b. Avf, Ebû Ubeyde b. Cerrah.

Birisi işte bu; o fethetmiş. Antakya'yı küffardan, Birisi işte bu; o fethetmiş. Antakya'yı küffardan, müşriklerden fethedip İslâm diyarlarına katan şahıs kimüşriklerden fethedip İslâm diyarlarına katan şahıs ki Peygamber Efendimiz'in ashabından. Daha o zamanlar fethedilmiş. Peygamber Efendimiz'in ashabından. Daha o zamanlar fethedilmiş.

Bu diyarları gayrimüslimlere nasıl devretmişler? Bu diyarları gayrimüslimlere nasıl devretmişler?

O kadar sahabe emaneti! Nasıl oyunlara gelindi... O kadar sahabe emaneti! Nasıl oyunlara gelindi...

Ve'stemerat fî yedi'l-müslimîn. "Müslümanların elinde kalmaya devam etti."Ve'stemerat fî yedi'l-müslimîn. "Müslümanların elinde kalmaya devam etti." İlâ en sakatat fî eydi'r-rûmi senete selâsetü ve hamsîn ve selâse mieh. İlâ en sakatat fî eydi'r-rûmi senete selâsetü ve hamsîn ve selâse mieh. "353 hicrî senesinde haçlıların eline geçinceye kadar müslümanların elinde kaldı." "353 hicrî senesinde haçlıların eline geçinceye kadar müslümanların elinde kaldı."

O zaman haçlılar, Anadolu'dan kuvvetli orduları ile indiler, O zaman haçlılar, Anadolu'dan kuvvetli orduları ile indiler, Antakya'yı fethettiler, yetmiş bin kişi kestiler.Antakya'yı fethettiler, yetmiş bin kişi kestiler. Müslümanların etlerini pişirip yiyen komutanları varmış. Müslümanların etlerini pişirip yiyen komutanları varmış. "Getirin, pişirin. Of tatlıymış, matlıymış!" diye, "Getirin, pişirin. Of tatlıymış, matlıymış!" diye, kadın erkek demediler, müslümanları orada kestiler. kadın erkek demediler, müslümanları orada kestiler.

Bu Avrupa, hâlâ aynı. Cezayir'i de yaktılar. Ordunun arkasında Fransa var; o yaktı.Bu Avrupa, hâlâ aynı. Cezayir'i de yaktılar. Ordunun arkasında Fransa var; o yaktı. Köktenci müslümanlar bir şey yapmamış. Köktenci müslümanlar bir şey yapmamış.

Ama demokrasi yok mu, demokrasiye sen inanmıyor musun? Ama demokrasi yok mu, demokrasiye sen inanmıyor musun?

Bak, seçim yapıldı, %85 oyla geldi. Seçim meçim, bunlar tantana! Bak, seçim yapıldı, %85 oyla geldi. Seçim meçim, bunlar tantana! Bunlar demokrasiye de inanmıyorlar. Onların "hürriyet" dediği şey,Bunlar demokrasiye de inanmıyorlar.

Onların "hürriyet" dediği şey,
- hukuk fakültesinden mezun bir arkadaş bunu çok güzel izah etti- kendileri için; - hukuk fakültesinden mezun bir arkadaş bunu çok güzel izah etti- kendileri için; kendilerinin dışındakiler için değildir. kendilerinin dışındakiler için değildir.

Roma hukuku insanları ikiye ayırır; asiller ve köleler. Haklar asillerindir, ötekilerin hakkı yoktur.Roma hukuku insanları ikiye ayırır; asiller ve köleler. Haklar asillerindir, ötekilerin hakkı yoktur. O, Batı'nın hukuku Roma hukukuna dayalı.O, Batı'nın hukuku Roma hukukuna dayalı. Kendileri için demokrasi vardır; Türkiye için, Suriye için, Cezayir için demokrasi hiç düşünülemez. Kendileri için demokrasi vardır; Türkiye için, Suriye için, Cezayir için demokrasi hiç düşünülemez. Millet bunu bilmiyor. Onlar yalnız kitaplarla aldanmıştır. Batıcı'larımız, batmışlardır, aldanmışlardır. Millet bunu bilmiyor.

Onlar yalnız kitaplarla aldanmıştır. Batıcı'larımız, batmışlardır, aldanmışlardır.
Çünkü çok usta aldatıldık; çok güzel reklam, propaganda yapmışlar. Çünkü çok usta aldatıldık; çok güzel reklam, propaganda yapmışlar.

Ama haçlı ordularının geçtikleri yerde yapmadığı zulüm kalmamıştır. Ama haçlı ordularının geçtikleri yerde yapmadığı zulüm kalmamıştır. İstanbul'a gelmiştir; İstanbul o zaman Bizans'ın elindeyken, burayı soyup soğana çevirmişlerdir. İstanbul'a gelmiştir; İstanbul o zaman Bizans'ın elindeyken, burayı soyup soğana çevirmişlerdir. Ayasofya'nın hazinelerini yağmalamışlardır.Ayasofya'nın hazinelerini yağmalamışlardır. Bulgaristan'dan geçerken, hıristiyanları yağmalamışlardır, yahudileri diri diri yakmışlardır. Bulgaristan'dan geçerken, hıristiyanları yağmalamışlardır, yahudileri diri diri yakmışlardır.

Müslümanlarda hiç böyle bir şey olmamıştır. Müslümanın bir gayrimüslimi öldürmesi yoktur. Müslümanlarda hiç böyle bir şey olmamıştır. Müslümanın bir gayrimüslimi öldürmesi yoktur. Ehl-i kitaptır diye korunmuştur. Ehl-i kitaptır diye korunmuştur.

Bunlar tarihî hakikatler. Ama biz gerçekleri söylemesini bilmiyoruz,Bunlar tarihî hakikatler. Ama biz gerçekleri söylemesini bilmiyoruz, ötekiler de yalancılıkta çok usta. ötekiler de yalancılıkta çok usta.

Onun için Avrupa deyince millet şaşırıyor, alkışlıyor: Onun için Avrupa deyince millet şaşırıyor, alkışlıyor:

"Bunlar çok dürüst, melek gibi insanlar! Bunlar demokrasi havarisi, kanatsız melek, kanatlı melek!" "Bunlar çok dürüst, melek gibi insanlar! Bunlar demokrasi havarisi, kanatsız melek, kanatlı melek!"

Uyutuyorlar bizi! Beğeniyoruz. Biz de Batı'ya dönmüşüz, bunlara benzeyeceğiz! Uyutuyorlar bizi! Beğeniyoruz. Biz de Batı'ya dönmüşüz, bunlara benzeyeceğiz!

Bizim ahlâkımız, kendi örfümüz, dinimiz, töremiz, şanlı bir mâzimiz var. Bizim ahlâkımız, kendi örfümüz, dinimiz, töremiz, şanlı bir mâzimiz var.

Şanlı mâzimiz kötü! Osmanlılar kötü! Saltanat, hilafet kötü! Bunların her şeyi güzel! Şanlı mâzimiz kötü! Osmanlılar kötü! Saltanat, hilafet kötü! Bunların her şeyi güzel!

Bunların engizisyonları yok, bunların işkenceleri, gaddarlıkları, zulümleri yok! Bunların engizisyonları yok, bunların işkenceleri, gaddarlıkları, zulümleri yok! Hepsi siliniyor. Bunlar iyi! Bizim bütün şânımız şerefimiz siliniyor; biz kötüyüz! İnanıyoruz da…Hepsi siliniyor. Bunlar iyi! Bizim bütün şânımız şerefimiz siliniyor; biz kötüyüz! İnanıyoruz da… Anketleme metoduyla bin kişiyi sorguya çek, hepsi bu inançtadır. Anketleme metoduyla bin kişiyi sorguya çek, hepsi bu inançtadır.

Bu neden? Millî eğitim programı böyle yapmıştır da ondan. Bu neden?

Millî eğitim programı böyle yapmıştır da ondan.
Böyle uydurmuştur, ayarlanmıştır. Çocuk tahsilinde; Böyle uydurmuştur, ayarlanmıştır. Çocuk tahsilinde;

"Osmanlı mı?" "Boş ver ya!" "Mâzimiz mi?" "Bırak ya!" "Osmanlı mı?"

"Boş ver ya!"

"Mâzimiz mi?"

"Bırak ya!"

Dedelerimiz kılıcı çekmişler, adam kesmekten başka bir şey yapmamışlar." diye öğreniyor; Dedelerimiz kılıcı çekmişler, adam kesmekten başka bir şey yapmamışlar." diye öğreniyor; öyle sanıyor, bilmiyor. öyle sanıyor, bilmiyor.

Edebiyatta, mûsikîde, medeniyette, ahlâkta, insanlıkta neler yapıldığından haberi yok.Edebiyatta, mûsikîde, medeniyette, ahlâkta, insanlıkta neler yapıldığından haberi yok. Dedesini savunmuyor, dedesinin aleyhinde… Nesil, ecdadının aleyhinde, Avrupalı'ya hayran. Dedesini savunmuyor, dedesinin aleyhinde… Nesil, ecdadının aleyhinde, Avrupalı'ya hayran.

Hayran olduğun herifin ciğerini, içinin ne kadar pis olduğunu bir bilsen dönüp Batı'ya bakmazsın. Hayran olduğun herifin ciğerini, içinin ne kadar pis olduğunu bir bilsen dönüp Batı'ya bakmazsın. Kızgınlığından Batı'ya bakan gözleri öyle bir kapatırsın, öyle bir yumarsın ki... Kızgınlığından Batı'ya bakan gözleri öyle bir kapatırsın, öyle bir yumarsın ki...

Bak, yaptıkları şeye bak! Bizim şu memleketin işlerini nasıl karıştırdıklarına bak. Bak, yaptıkları şeye bak! Bizim şu memleketin işlerini nasıl karıştırdıklarına bak. En yeni, en son gündemi farz edelim: En yeni, en son gündemi farz edelim:

Diyarbakır'da bilmem ne köyünde üç tane çocuğu öldürmüşler. Diyarbakır'da bilmem ne köyünde üç tane çocuğu öldürmüşler. Almanya'da; "Onları Türk ordusu öldürdü." diye, televizyonda yayın yapıyor. Almanya'da; "Onları Türk ordusu öldürdü." diye, televizyonda yayın yapıyor.

Domuz gibi bilirler ama bir şey yapmazlar. Domuz gibi bilirler ama bir şey yapmazlar. Ya ver, zaten eskiden buraları benim dedemin toprağı idi, benimle savaştınız, Ya ver, zaten eskiden buraları benim dedemin toprağı idi, benimle savaştınız, yenildiniz, parçaladınız, böldünüz. yenildiniz, parçaladınız, böldünüz. Aslında ben kendi tarlama, mülküme gidiyorum; Suriye'ye, Osmanlı Şam eyaletine... Irak ne? Aslında ben kendi tarlama, mülküme gidiyorum; Suriye'ye, Osmanlı Şam eyaletine...

Irak ne?

Osmanlıların Bağdat eyaleti, aslında bizim kardeş toplum olmamız lazım.Osmanlıların Bağdat eyaleti, aslında bizim kardeş toplum olmamız lazım. Kendileri geldiler, böldüler, bizim petrollerimizi eleyip sömürüp gidiyorlar. Kendileri geldiler, böldüler, bizim petrollerimizi eleyip sömürüp gidiyorlar. Şimdi biz canımıza tak dediğinde, oraya bir sebeple gittiğimiz için kıyamet kopuyor, Şimdi biz canımıza tak dediğinde, oraya bir sebeple gittiğimiz için kıyamet kopuyor, velvele dünyayı batırdı. velvele dünyayı batırdı.

İşin iç yüzünü bilmesek; "Vay be, ne kadar kötü bir milletiz!" diyeceğiz. İşin iç yüzünü bilmesek; "Vay be, ne kadar kötü bir milletiz!" diyeceğiz.

İçlerinin ne kadar fesat olduğunu anlayın. İçlerinin ne kadar fesat olduğunu anlayın.

Antakya şehrini yakıp yıkıp fethettiler. Antakya şehrini yakıp yıkıp fethettiler. Hıristiyanların; Antakya ilini müslümanlardan aldıkları zaman yaptıkları zulüm, Hıristiyanların; Antakya ilini müslümanlardan aldıkları zaman yaptıkları zulüm, unutulmayacak bir zulüm.unutulmayacak bir zulüm. Vahşet, insanlık dışı işler, asla unutulmayacak bir şey... Vahşet, insanlık dışı işler, asla unutulmayacak bir şey...

Şimdi aklıma geliyor; gidelim Antakya'ya, toplantılar yapalım, konferanslar verelim deŞimdi aklıma geliyor; gidelim Antakya'ya, toplantılar yapalım, konferanslar verelim de Ebû Ubeyde b. Cerrah hazretlerinin hayatını anlatalım. Ebû Ubeyde b. Cerrah hazretlerinin hayatını anlatalım. Onun orayı fethettiği zaman yaptığı şeyleri, Onun orayı fethettiği zaman yaptığı şeyleri, bir de hıristiyanların orayı 353 hicrî yılında bir de hıristiyanların orayı 353 hicrî yılında müslümanların elinden aldıkları zamanki zulümlerini anlatalım. müslümanların elinden aldıkları zamanki zulümlerini anlatalım.

Millet de bilsin. Antakya'daki, bilmem ne hahamın; Millet de bilsin. Antakya'daki, bilmem ne hahamın; "Ya mezhep kavgasıdır, ya ölüm kavgasıdır." Allah akıl fikir versin. "Ya mezhep kavgasıdır, ya ölüm kavgasıdır."

Allah akıl fikir versin.
Kışkırtılıyor; oyuna geliyorlar. Kışkırtılıyor; oyuna geliyorlar.

Sümme's-türdet senete seb'în ve seb'îne erbaa mieh. "477 yılında, Sümme's-türdet senete seb'în ve seb'îne erbaa mieh. "477 yılında, -elhamdülillah- Rumlardan alındı, Antakya yine müslümanların eline geçti." -elhamdülillah- Rumlardan alındı, Antakya yine müslümanların eline geçti."

124 sene kâfirlerin elinde kalmıştır. Tabi sonra yine alınmış. Kimler almış? 124 sene kâfirlerin elinde kalmıştır. Tabi sonra yine alınmış.

Kimler almış?

Elhamdülillah, Selahaddin-i Eyyûbîler aldılar. Selahaddîn-i Eyyûbî de Silvanlı. Elhamdülillah, Selahaddin-i Eyyûbîler aldılar. Selahaddîn-i Eyyûbî de Silvanlı. Silvan'da camisi var. Bilmiyordum, öğrenince çok sevindim, hoşuma gitti, ziyaret ettim.Silvan'da camisi var. Bilmiyordum, öğrenince çok sevindim, hoşuma gitti, ziyaret ettim. Mübarek komutanın bizim memlekette camisi, hayrâtu hasenâtı var; biz seviyoruz. Mübarek komutanın bizim memlekette camisi, hayrâtu hasenâtı var; biz seviyoruz.

Ama çok şuur eksikliği var. "Sosyal çalışmalar yapalım." diye, biz birtakım dernekler kurduk. Ama çok şuur eksikliği var.

"Sosyal çalışmalar yapalım." diye, biz birtakım dernekler kurduk.
Bu derneklerin bir kısmı kadınlarla ilgili çalışmalar yapıyor. Kadın dernekleri var.Bu derneklerin bir kısmı kadınlarla ilgili çalışmalar yapıyor. Kadın dernekleri var. Bir de çevre ve kültür dernekleri kuruldu. Bir de çevre ve kültür dernekleri kuruldu. İşte kültür derneklerinin de bu tür konuları işlemesi lazım. İşte kültür derneklerinin de bu tür konuları işlemesi lazım.

Antakya'da yapılacak programda ne yapılacak? Antakya'da yapılacak programda ne yapılacak?

Ebû Ubeyde b. Cerrah hazretleriyle ilgili orada bir konferans verilecek.Ebû Ubeyde b. Cerrah hazretleriyle ilgili orada bir konferans verilecek. Onun fethettiği zamanı bulacağız, onun kurtuluş fetih bayramını yapacağız. Onun fethettiği zamanı bulacağız, onun kurtuluş fetih bayramını yapacağız.

"Hıristiyanların eline geçtiği zaman neler oldu?""Hıristiyanların eline geçtiği zaman neler oldu?" Açık açık tarihini yazacağız, saatini yazacağız.Açık açık tarihini yazacağız, saatini yazacağız. 353 yılında hıristiyanlar burayı fethettiği zaman, ne çocuk bırakmışlar, ne kadın tanımışlar, 353 yılında hıristiyanlar burayı fethettiği zaman, ne çocuk bırakmışlar, ne kadın tanımışlar, ne ihtiyar demişler, ne genç demişler, hepsini kılıçtan geçirmişler. ne ihtiyar demişler, ne genç demişler, hepsini kılıçtan geçirmişler.

Millet bunu bilecek, bu zalimlerin zulmünü bilecek; mazlumlara acıyacak, dua edecek. Millet bunu bilecek, bu zalimlerin zulmünü bilecek; mazlumlara acıyacak, dua edecek.

Sonra 477 senesinde, 124 sene fasıladan sonra müslümanların eline geçmiş. Sonra 477 senesinde, 124 sene fasıladan sonra müslümanların eline geçmiş. Yine kâfirlerin eline geçebilir, neden? Yine kâfirlerin eline geçebilir, neden?

İçten çalışıyorlar; misyonerlik, Hıristiyanlık çalışmaları var.İçten çalışıyorlar; misyonerlik, Hıristiyanlık çalışmaları var. Orada kilise kurma çalışmaları var, orada hıristiyan olmadığı halde bu papazlarınOrada kilise kurma çalışmaları var, orada hıristiyan olmadığı halde bu papazların ve kilisenin orada organizasyonları var.ve kilisenin orada organizasyonları var. Hayalî Bizans'ı canlandırmak için orada çalışmaları var. Hayalî Bizans'ı canlandırmak için orada çalışmaları var.

Konya'da hıristiyan yok; orada kilise çalışmaları var. Konya'da hıristiyan yok; orada kilise çalışmaları var. Anadolu'nun eskiden kendilerine göre, nerelerinde ne varsaAnadolu'nun eskiden kendilerine göre, nerelerinde ne varsa onu korumak için zengin hıristiyan devletlere sırtlarını dayamışlar;onu korumak için zengin hıristiyan devletlere sırtlarını dayamışlar; onlar da bunlara devlet başkanı muamelesi yapıyor, şımartıyor, parasal destek veriyor. onlar da bunlara devlet başkanı muamelesi yapıyor, şımartıyor, parasal destek veriyor. Onlar da bizim memleketimizi yağmalamak ve parçalamak için var güçleriyle çalışıyorlar. Onlar da bizim memleketimizi yağmalamak ve parçalamak için var güçleriyle çalışıyorlar. Eğer biz bunun farkına varmazsak, "alevî-sünnî" diye,Eğer biz bunun farkına varmazsak, "alevî-sünnî" diye, "Türk-Kürt" diye birbirimizi kırarsak, muratlarına erecekler."Türk-Kürt" diye birbirimizi kırarsak, muratlarına erecekler. Kışkırtan onlar. Ama işin farkına varırsakKışkırtan onlar. Ama işin farkına varırsak "Müslümanlığın esaslarından biri de kardeşliktir." dersek istedikleri olmaz. "Müslümanlığın esaslarından biri de kardeşliktir." dersek istedikleri olmaz.

Bir de şimdi, köktendincilik, laiklik çıktı. O da bir ayrışma. Bir de şimdi, köktendincilik, laiklik çıktı. O da bir ayrışma.

Nerede vardır? Cezayir'de vardır. Nerede vardır?

Cezayir'de vardır.

Cezayir'deki feci işkencelere bakın, tüm gazetelerde okuduk. Cezayir'deki feci işkencelere bakın, tüm gazetelerde okuduk. Kendi kendinize gülersiniz; o da ayrı bir çeşit sorun. O da askerî vesayete geçti. Kendi kendinize gülersiniz; o da ayrı bir çeşit sorun. O da askerî vesayete geçti. Müslüman milleti hep kışkırtmak; müslümanı müslüman askere kışkırtmak istiyorlar.Müslüman milleti hep kışkırtmak; müslümanı müslüman askere kışkırtmak istiyorlar. Gözümüzün hepten açık olması lazım. Müslümanlık, yalnızca her gün camide namaz kılmak değildir;Gözümüzün hepten açık olması lazım.

Müslümanlık, yalnızca her gün camide namaz kılmak değildir;
müslüman her türlü hayra destek verir, her türlü şerri de engeller. müslüman her türlü hayra destek verir, her türlü şerri de engeller. Bunu da bilesiniz. Antakya'yla ilgili bunları yazmış. Burada neyi öğrendik? Bunu da bilesiniz.

Antakya'yla ilgili bunları yazmış.

Burada neyi öğrendik?

"Ebû Ubeyde b. Cerrah radıyallahu anh hazretlerinin Antakya fatihi" olduğunu öğrendik. "Ebû Ubeyde b. Cerrah radıyallahu anh hazretlerinin Antakya fatihi" olduğunu öğrendik. Allah bizi şefaatine erdirsin. İnşaallah Antakya'da o günleri kutlamak nasip olsun, bir. Allah bizi şefaatine erdirsin. İnşaallah Antakya'da o günleri kutlamak nasip olsun, bir.

Ondan sonra hicrî 353 senesinde haçlılar gelmişler, istila etmişler, topraklarımıza girmişler,Ondan sonra hicrî 353 senesinde haçlılar gelmişler, istila etmişler, topraklarımıza girmişler, orayı almışlar, katliam yapmışlar. orayı almışlar, katliam yapmışlar. Sonra onların elinden 477 senesinde tekrar fethedilmiş. Sonra onların elinden 477 senesinde tekrar fethedilmiş.

Kim fethetmiş? Kudüs'ü kurtardığı gibi Selahaddin Eyyûbî hazretleri mi,Kim fethetmiş?

Kudüs'ü kurtardığı gibi Selahaddin Eyyûbî hazretleri mi,
başkası mı, onu da öğreneceğiz. başkası mı, onu da öğreneceğiz.

"Bu zât Aslen Kûfe'dendi. Sonra Antakya'ya nakletmişti: Abdullah b. Hubeyk b. Sâbık el-Antâkî." "Bu zât Aslen Kûfe'dendi. Sonra Antakya'ya nakletmişti: Abdullah b. Hubeyk b. Sâbık el-Antâkî."

Tarîkatühû. "Abdullah b. Hubeyk'in tarikatı." Fi't-tasavvufi. Tarîkatühû. "Abdullah b. Hubeyk'in tarikatı." Fi't-tasavvufi. "Tasavvuftaki yolu." Tarîkatü'n-Nûriyyi. "Nurî'nin yoluymuş." "Tasavvuftaki yolu." Tarîkatü'n-Nûriyyi. "Nurî'nin yoluymuş."

Geçtiğimiz, terceme-i hâli okunan şahıslardan Ebû Hasenü'n-Nûrî hazretleri var; Geçtiğimiz, terceme-i hâli okunan şahıslardan Ebû Hasenü'n-Nûrî hazretleri var; onun tarikatiymiş. onun tarikatiymiş.

Fe-innehü sahibe ashâbihî. "Çünkü o Ebu'l-Hüseyin Hubeyk'in ashabıyla, Fe-innehü sahibe ashâbihî. "Çünkü o Ebu'l-Hüseyin Hubeyk'in ashabıyla, yetiştirdiği insanlarla alakası var, onlarla beraber olmuş, onların sohbetine devam etmiş; yetiştirdiği insanlarla alakası var, onlarla beraber olmuş, onların sohbetine devam etmiş; tarzı-tarikati, onların tarzı-tarikatiymiş." tarzı-tarikati, onların tarzı-tarikatiymiş."

Ve esnede'l-hadîs. Ve esnede'l-hadîs. "Bu zât hadis de rivayet etmiş." "Bu zât hadis de rivayet etmiş."

Bu eski mutasavvıflar cahil olmuyorlardı; alim, müfessir, muhaddis, müçtehit, fakih oluyorlardı. Bu eski mutasavvıflar cahil olmuyorlardı; alim, müfessir, muhaddis, müçtehit, fakih oluyorlardı.

Bu zâtlar, büyük zâtlardır. Hadisle de meşgul olmuş, hadis de rivayet etmiş, isnat etmiş. Bu zâtlar, büyük zâtlardır. Hadisle de meşgul olmuş, hadis de rivayet etmiş, isnat etmiş. İspat ediyor, bir hadisini söylüyor: İspat ediyor, bir hadisini söylüyor:

Haddesena Umeru'bnü Ahmede'bni Usmân, el-Vâiz. Haddesena Umeru'bnü Ahmede'bni Usmân, el-Vâiz. "Bu zât bize hadis olarak rivayet etti ki." "Bu zât bize hadis olarak rivayet etti ki."

Bu hadîs-i şerîfi, kitabın yazarı Ebû Abdurrahman es-Sülemî'ye bu şahıs söylemiş, rivayet etmiş; Bu hadîs-i şerîfi, kitabın yazarı Ebû Abdurrahman es-Sülemî'ye bu şahıs söylemiş, rivayet etmiş; Ömer b. Ahmed b. Osman el-Vaiz. Ömer b. Ahmed b. Osman el-Vaiz.

Bi-Bağdâd. "Bu hadîs-i şerîfi Bağdat'ta rivayet etmiş." Bi-Bağdâd. "Bu hadîs-i şerîfi Bağdat'ta rivayet etmiş."

Bu şahıs kimmiş? Aşağıda onu yazıyor. Bu hadisi nakleden şahıs çok hoşuma gitti. Not alın. Bu şahıs kimmiş?

Aşağıda onu yazıyor. Bu hadisi nakleden şahıs çok hoşuma gitti. Not alın.

Umeri'bni Ahmede'bni Usmâne'bni Ahmede'bni Muhammede'bni Umeri'bni Ahmede'bni Usmâne'bni Ahmede'bni Muhammede'bni Eyyûbi'bni Ezdâze'bni Sirâce'bni Abdirrahman Ebû Hafs el-Vâiz el-maruf bi-İbni Şâhin. Eyyûbi'bni Ezdâze'bni Sirâce'bni Abdirrahman Ebû Hafs el-Vâiz el-maruf bi-İbni Şâhin.

"Bütün sülalesi, soyu sopu maruf bir kimse; vaiz, vaaz veren bir kimse;"Bütün sülalesi, soyu sopu maruf bir kimse; vaiz, vaaz veren bir kimse; asıl tanındığı ismi İbni Şahin." asıl tanındığı ismi İbni Şahin."

İsmi ne? Ömer. Babası Ahmed. Dedesinin ismi Osman. Onun babası Ahmed. Onun babası Muhammed. İsmi ne? Ömer. Babası Ahmed. Dedesinin ismi Osman. Onun babası Ahmed. Onun babası Muhammed. Onun babası Eyyüb. Onun babası Ezdaz. Onun babası Sirac. Onun babası Abdurrahman. Onun babası Eyyüb. Onun babası Ezdaz. Onun babası Sirac. Onun babası Abdurrahman.

Künyesi, "Ebû Hafs." Zaten umumiyetle Ömer ismi oldu mu, Künyesi, "Ebû Hafs." Zaten umumiyetle Ömer ismi oldu mu, bakıyorsun karşına künye olarak "Ebû Hafs" geliyor. bakıyorsun karşına künye olarak "Ebû Hafs" geliyor.

Neden? Çünkü Hz. Ömer Efendimiz'in de kızının adı Hafsa'ydı; Neden?

Çünkü Hz. Ömer Efendimiz'in de kızının adı Hafsa'ydı;
Peygamber Efendimiz'in de hanımının adı.Peygamber Efendimiz'in de hanımının adı. Ondan dolayı Ömer isimli kimseler "Ebû Hafs" künyesini alıyor. Ondan dolayı Ömer isimli kimseler "Ebû Hafs" künyesini alıyor.

Demek ki oğlu olduğu zaman "Hafs" adını veriyorlar; kız olsaydı "Hafsa" diyecekti.Demek ki oğlu olduğu zaman "Hafs" adını veriyorlar; kız olsaydı "Hafsa" diyecekti. Künyesi böyle oluyor; da hatırınızda kalabilir. Künyesi böyle oluyor; da hatırınızda kalabilir.

Ebû Hafs Ömer b. Ahmed, ismi. Ama nasıl tanınmış? Ebû Hafs Ömer b. Ahmed, ismi. Ama nasıl tanınmış?

İbn Şahin, "Şahin oğlu" diye tanınmış. İbn Şahin'in kim olduğunu okuyalım. İbn Şahin, "Şahin oğlu" diye tanınmış.

İbn Şahin'in kim olduğunu okuyalım.

Aslıhû min Mervirûz. "Aslı Mervirus'tan imiş." Aslıhû min Mervirûz. "Aslı Mervirus'tan imiş."

Mervirus, Horasan'da bir şehir adı. Min küri Horâsân. "Horasan'ın şehirlerinden bir şehir." Mervirus, Horasan'da bir şehir adı.

Min küri Horâsân. "Horasan'ın şehirlerinden bir şehir."
Ve'stavtane bi-Bağdâd. "Horasanlı ama gelmiş Bağdat'a yerleşmiş." Ve'stavtane bi-Bağdâd. "Horasanlı ama gelmiş Bağdat'a yerleşmiş." Vülide fî saferin senete seb'în ve tıs'îne ve mieteyn.Vülide fî saferin senete seb'în ve tıs'îne ve mieteyn. "297 senesinin Safer ayında Bağdat'ta doğmuş." "297 senesinin Safer ayında Bağdat'ta doğmuş."

Araplar'da Safer ayı hangi aydır? Araplar'da Safer ayı hangi aydır?

Muharrem birinci ay, Safer ikinci ay. Muharrem birinci ay, Safer ikinci ay. Rebiü'l-evvel Peygamber Efendimiz'in doğduğu ay, üçüncü ay. Rebiü'l-evvel Peygamber Efendimiz'in doğduğu ay, üçüncü ay.

Muharrem, Safer, Rebiü'l-evvel. Biz Safer'e "Sefer" diyoruz ama "sad" olduğu için Muharrem, Safer, Rebiü'l-evvel.

Biz Safer'e "Sefer" diyoruz ama "sad" olduğu için
"Safer" demek daha doğru olur. Safer ayında doğanlar "Sefer" diye adlandırılıyor. "Safer" demek daha doğru olur. Safer ayında doğanlar "Sefer" diye adlandırılıyor. Belki arkadaşlarımızdan adı "Sefer" olanlar vardır. Belki arkadaşlarımızdan adı "Sefer" olanlar vardır.

Niye o ismi vermişler? O ayda doğduğu için. Niye o ismi vermişler?

O ayda doğduğu için.

Muharrem ayında doğana "Muharrem", Safer ayında doğana "Safer", Muharrem ayında doğana "Muharrem", Safer ayında doğana "Safer", Ramazan ayında doğana "Ramazan" derler. Ramazan ayında doğana "Ramazan" derler. Kadir gecesinde doğana "Kadir" derler, "Abdülkadir" derler.Kadir gecesinde doğana "Kadir" derler, "Abdülkadir" derler. Recep'te doğana "Recep" derler, Şaban'da doğana "Şaban" derler. İsim, biraz doğumla ilgili. Recep'te doğana "Recep" derler, Şaban'da doğana "Şaban" derler. İsim, biraz doğumla ilgili.

Halbuki bunlar ay ismi. O ayda doğduğu için bu ismi veriyorlar. Halbuki bunlar ay ismi. O ayda doğduğu için bu ismi veriyorlar.

Sannefe selâse miete musannefin ve selâsîn. "Üç yüz otuz tane eser yazmış." Sannefe selâse miete musannefin ve selâsîn. "Üç yüz otuz tane eser yazmış."

Muhterem kardeşlerim! Niye bu bilgileri veriyoruz? Muhterem kardeşlerim!

Niye bu bilgileri veriyoruz?

Bir eser yazmak, bir eseri okumaktan çok çok çok daha zor.Bir eser yazmak, bir eseri okumaktan çok çok çok daha zor. Eser yazıyorsun; bir eseri herkesin tercihine sunuyorsun. Eser yazıyorsun; bir eseri herkesin tercihine sunuyorsun. Eser yazmak çok zor. 330 tane eser yazmış. Eser yazmak çok zor. 330 tane eser yazmış.

Acaba biz 330 tane eser okuduk mu, 330 sayfa okuduk mu? Acaba biz 330 tane eser okuduk mu, 330 sayfa okuduk mu?

Kur'ân-ı Kerîm'i herkes kaç defa tamamen okumuş, hatmetmiştir? Kur'ân-ı Kerîm'i herkes kaç defa tamamen okumuş, hatmetmiştir?

Ehadehâ Tefsîrü'l-Kebîr. Ehadehâ Tefsîrü'l-Kebîr. "Bu üç yüz otuz tane eserinden bir tanesi, Tefsir-i Kebir'miş." Kebir ne demek? "Bu üç yüz otuz tane eserinden bir tanesi, Tefsir-i Kebir'miş."

Kebir ne demek?

Büyük demek. Ekber ne demek? "Daha büyük" veya "en büyük" demek. Büyük demek.

Ekber ne demek?

"Daha büyük" veya "en büyük" demek.

Tefsir-i Kebir yazmış, büyük tefsir yazmış. Tefsir-i Kebir yazmış, büyük tefsir yazmış.

İbn Şahin'in Tefsir-i Kebir'i, büyük tefsiri, neredeymiş, İbn Şahin'in Tefsir-i Kebir'i, büyük tefsiri, neredeymiş, dünyanın hangi köşesindeymiş? Tabi şimdi ben dedektif gibi bunun peşine düşeceğim, arayacağım. dünyanın hangi köşesindeymiş? Tabi şimdi ben dedektif gibi bunun peşine düşeceğim, arayacağım.

Kelimeye bak! Elfe cüz'in. "Bin cüz." Bin cüzden müteşekkil Tefsir-i Kebir'i varmış.Kelimeye bak!

Elfe cüz'in. "Bin cüz."

Bin cüzden müteşekkil Tefsir-i Kebir'i varmış.
Bir cüz kaç sayfadır, kim bilir. En aşağı bir fasıldır. Bir cüz kaç sayfadır, kim bilir. En aşağı bir fasıldır. Cüz denmesi için bir fasıl bile olsa bin cüzlük tefsir kitabı yazmış, maşaallah, Allah razı olsun.Cüz denmesi için bir fasıl bile olsa bin cüzlük tefsir kitabı yazmış, maşaallah, Allah razı olsun. Ben bu kitabı ararım. Ben bu kitabı ararım.

Ve'l-müsnedü elfe cüz'in ve hamse mieh. Ve'l-müsnedü elfe cüz'in ve hamse mieh. "Bir de hadis kitabı yazmış, müsned yazmış; bin beş yüz cüz." "Bir de hadis kitabı yazmış, müsned yazmış; bin beş yüz cüz."

Bin beş yüz cüz hadis kitabı var. Tefsir kitabından yüzde elli daha fazla. Bin beş yüz cüz hadis kitabı var. Tefsir kitabından yüzde elli daha fazla. Bin cüz tefsir kitabı; hadis kitabı da bin beş yüz cüz. Bin cüz tefsir kitabı; hadis kitabı da bin beş yüz cüz.

Ve't-târîh miete ve hamsîne cüz'en. "Yüz elli cüz de bir tarih kitabı yazmış." Ve't-târîh miete ve hamsîne cüz'en. "Yüz elli cüz de bir tarih kitabı yazmış."

İbn Şahin bir de tarih kitabı yazmış. Ve'z-zühde miete cüz'in. İbn Şahin bir de tarih kitabı yazmış.

Ve'z-zühde miete cüz'in.
"Yüz cüzlük Kitâbü'z-Zühd diye, zühde dair bir de kitap yazmış." "Yüz cüzlük Kitâbü'z-Zühd diye, zühde dair bir de kitap yazmış."

Biz bir Kitabü'z-Zühd neşrettik, bizim Seha yayınlarının arasında, kocaman bir kitap.Biz bir Kitabü'z-Zühd neşrettik, bizim Seha yayınlarının arasında, kocaman bir kitap. O, Abdullah b. Mübarek hazretlerinin; Kitabü'z-Zühd ve'r-Rakâik adlı eseri. O, Abdullah b. Mübarek hazretlerinin; Kitabü'z-Zühd ve'r-Rakâik adlı eseri. Okuyun; bu bir hadis kitabıdır, güzel bir kitaptır. Okuyun; bu bir hadis kitabıdır, güzel bir kitaptır.

Ve kâne sikaten me'mûnen. "İbn Şahin güvenilen, itimada şayan, sağlam bir insandı." Ve kâne sikaten me'mûnen. "İbn Şahin güvenilen, itimada şayan, sağlam bir insandı."

İnsan eser yazar ama bakalım eseri sağlam mı? İnsan eser yazar ama bakalım eseri sağlam mı?

Yumurta aldın ama yumurta bakalım taze mi, bayat mı? Yumurta aldın ama yumurta bakalım taze mi, bayat mı?

Bir keresinde ben fakülteden eve geldim, evde yemek yokmuş. Dışarı çıktım. Bir keresinde ben fakülteden eve geldim, evde yemek yokmuş. Dışarı çıktım. Köylü, kasketini giymiş, samanların içine, sepetine yumurtaları dizmiş, "Yumurta!" diye bağırıyor.Köylü, kasketini giymiş, samanların içine, sepetine yumurtaları dizmiş, "Yumurta!" diye bağırıyor. "On tane yumurta ver." dedim. Pırıl pırıl yumurtalar, bembeyaz, on tane aldım, eve getirdim. "On tane yumurta ver." dedim.

Pırıl pırıl yumurtalar, bembeyaz, on tane aldım, eve getirdim.
Hanım da hemen tavaya yağı koydu, yumurtayı tık kırdık, boş; tık kırdık, boş;Hanım da hemen tavaya yağı koydu, yumurtayı tık kırdık, boş; tık kırdık, boş; tık kırdık, boş, o da boş. Ben hemen dışarı fırladım. tık kırdık, boş, o da boş. Ben hemen dışarı fırladım. Adam on taneyi satar satmaz kaçmış; dolandırıcıymış. Adam on taneyi satar satmaz kaçmış; dolandırıcıymış. Bayat yumurtaları yıkamış, yıkamış, parlatmış, başına kasketi geçirmiş, Bayat yumurtaları yıkamış, yıkamış, parlatmış, başına kasketi geçirmiş, sepetin içine samanları koymuş;sepetin içine samanları koymuş; "Ben köylüyüm, taze köy yumurtası satıyorum." diye... "Ben köylüyüm, taze köy yumurtası satıyorum." diye... On tane yumurtanın onu da boş çıktı. On tane yumurtanın onu da boş çıktı.

Sen bir kitap yazıyorsun; yazarsın ama yumurta gibi çürük, boş, yenmeyecek gibi olabilir. Sen bir kitap yazıyorsun; yazarsın ama yumurta gibi çürük, boş, yenmeyecek gibi olabilir.

Ve kâne sikaten me'mûnen. Sika ne demek? Ve kâne sikaten me'mûnen.

Sika ne demek?

"İtimada şayan, sağlam" demek. Alimin, râvinin güvenilir olanına her türlü iltifat ederler. "İtimada şayan, sağlam" demek.

Alimin, râvinin güvenilir olanına her türlü iltifat ederler.

Me'mun, "kendisine güvenilir." Demek ki adam sağlam. Me'mun, "kendisine güvenilir."

Demek ki adam sağlam.
Bu kitapta ne söylüyorsa hepsinin kaynağını gösteriyor; sağlam kitap. Bu kitapta ne söylüyorsa hepsinin kaynağını gösteriyor; sağlam kitap.

Biz burada evliyâ bilmem kime dair çıkıp palavra okuyabiliriz: Biz burada evliyâ bilmem kime dair çıkıp palavra okuyabiliriz:

"Şöyle yapmış, havalarda böyle uçmuş, şöyle kaçmış, böyle itmiş,"Şöyle yapmış, havalarda böyle uçmuş, şöyle kaçmış, böyle itmiş, eliyle şöyle işaret etmiş de, şöyle olmuş da…" eliyle şöyle işaret etmiş de, şöyle olmuş da…"

Dur bakalım, dur, ne oluyorsun? Sağlam mı, çürük mü? Dur bakalım, dur, ne oluyorsun? Sağlam mı, çürük mü? Bu rivayeti nereden aldın? Falanca adam şöyle yapmış, filanca adam böyle yapmış. Bu rivayeti nereden aldın?

Falanca adam şöyle yapmış, filanca adam böyle yapmış.

Bir yerde vaazdayım, dinliyorum; hepsi yanlış: Bir yerde vaazdayım, dinliyorum; hepsi yanlış:

"Ali'nin dediği Veli, Veli'nin dediği deli." "Ali'nin dediği Veli, Veli'nin dediği deli."

Yalan yanlış rivayetle olmaz ki iş sağlam olmalı. Yalan yanlış rivayetle olmaz ki iş sağlam olmalı.

Mâte yevme'l-ehadi.Mâte yevme'l-ehadi. "Pazar günü vefat etmiş." "Pazar günü vefat etmiş."

Pazar gününün adı yevme'l-ehad'dır. Pazartesi gününün adı yevme'l-isneyn.Pazar gününün adı yevme'l-ehad'dır. Pazartesi gününün adı yevme'l-isneyn. Peygamber Efendimiz isneyn gecesinde doğdu. Pazarı pazartesiye bağlayan gece doğmuş. Peygamber Efendimiz isneyn gecesinde doğdu. Pazarı pazartesiye bağlayan gece doğmuş. Bu da pazar günü vefat etmiş. Bu da pazar günü vefat etmiş.

Sâni aşer min Zilhicce. "Zilhicce ayının 12'sinde." Zilhicce hangi ay? Sâni aşer min Zilhicce. "Zilhicce ayının 12'sinde."

Zilhicce hangi ay?

Hac yapılan ay. Hacılar Zilhicce'nin 9'unda Arafat'ta bulunurlar.Hac yapılan ay. Hacılar Zilhicce'nin 9'unda Arafat'ta bulunurlar. Zilhicce'nin 10'u bayram günüdür; bayramın biridir, 11'i bayramın ikisidir,Zilhicce'nin 10'u bayram günüdür; bayramın biridir, 11'i bayramın ikisidir, 12'si bayramın üçüncü günüdür. 12'si bayramın üçüncü günüdür.

Demek ki Kurban Bayramı'nda; bu da hatırınızda kalsın, İbn Şahin kurban bayramında vefat etmiş. Demek ki Kurban Bayramı'nda; bu da hatırınızda kalsın, İbn Şahin kurban bayramında vefat etmiş.

İnsan, öğrendiği ilmi kafasında evirir çevirirse hafızasında iyi kalır. İnsan, öğrendiği ilmi kafasında evirir çevirirse hafızasında iyi kalır. Hafızada kalmasının kanunlarından birisi, ilmi evirip çevirmektir. Evirip çevirmezsen unutursun. Hafızada kalmasının kanunlarından birisi, ilmi evirip çevirmektir. Evirip çevirmezsen unutursun.

Hangi yılda doğmuştu, unuttun. Hangi şehirde doğmuştu, unuttun.Hangi yılda doğmuştu, unuttun. Hangi şehirde doğmuştu, unuttun. Künyesi neydi, unuttun. Adı neydi, unuttun.Künyesi neydi, unuttun. Adı neydi, unuttun. Memleketi neresiydi, unuttun. Evirip çevirdin mi unutmazsın. Memleketi neresiydi, unuttun. Evirip çevirdin mi unutmazsın. Çünkü o bağlanmış oluyor; artık kaybolmuyor. Çünkü o bağlanmış oluyor; artık kaybolmuyor.

Senete hamse ve semânîne ve selâse mie. "385 senesinde vefat etmiş." Senete hamse ve semânîne ve selâse mie. "385 senesinde vefat etmiş."

Kaçta doğmuştu? Kaçta doğmuştu?

297. Seksen sekiz sene yaşamış. 297.

Seksen sekiz sene yaşamış.
Sekiz, sekiz, iki tane sekiz; o da aklınızda kalsın. Sekiz, sekiz, iki tane sekiz; o da aklınızda kalsın.

İşte böyle alimleri görün de ne düşünecekseniz düşünün, ibret alın. İşte böyle alimleri görün de ne düşünecekseniz düşünün, ibret alın. Onlar yazmışlar; bize vazife olarak onları okumak kalıyor. Onlar yazmışlar; bize vazife olarak onları okumak kalıyor.

Bin cüzlük tefsir kitabı yazmış mübarek.Bin cüzlük tefsir kitabı yazmış mübarek. Hem de güvenilen bir insan, sağlam bir kimse.Hem de güvenilen bir insan, sağlam bir kimse. Bin beş yüz cüzlük hadis kitabı yazmış, sağlam kaynaklara göre. 297 senesinde doğmuş,Bin beş yüz cüzlük hadis kitabı yazmış, sağlam kaynaklara göre. 297 senesinde doğmuş, 385 senesinde vefat etmiş.385 senesinde vefat etmiş. Kurban Bayram'ında, 12 Zilhicce pazar günü vefat etmiş.Kurban Bayram'ında, 12 Zilhicce pazar günü vefat etmiş. Mübarek bir insan. Mübarek bir insan.

Allah o tanıdığımız mübareklerin, büyüklerin şefaatlerine erdirsin, cennette onlarla beraber eylesin.Allah o tanıdığımız mübareklerin, büyüklerin şefaatlerine erdirsin, cennette onlarla beraber eylesin. Ebû Ubeyde Efendimiz'den, İbn Şahin'den, Ebû Ubeyde Efendimiz'den, İbn Şahin'den, cümlemizi cennette buluştursun.cümlemizi cennette buluştursun. Allah bu mübareklere rahmet eylesin; onların derecelerini yüksek eylesin. Allah bu mübareklere rahmet eylesin; onların derecelerini yüksek eylesin.

Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2