Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Gönül Zenginliğinin Kazandırdıkları Tamahkârlığın Kaybettirdikleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Recep 1410 / 03.02.1990
Seka Camii/ İzmit

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Gönül Zenginliğinin Hikmetleri ve Güzellikleri, Gönül Zenginine Allah’ın c.c. Hediyesi, Her Şeyin Hayırlısını İstemek, Müslüman | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Gönül Zenginliğinin Kazandırdıkları Tamahkârlığın Kaybettirdikleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Recep 1410 / 03.02.1990
Seka Camii/ İzmit

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Gönül Zenginliğinin Hikmetleri ve Güzellikleri, Gönül Zenginine Allah’ın c.c. Hediyesi, Her Şeyin Hayırlısını İstemek, Müslüman | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdüli'llahi rabbi'l-alemîn hamden kesîran tayiben mübâreken fîh âlâ külli halin ve fî külli hîn hamden kemâ yenbeği li celali vechihî ve li-azîmi sultanih. Nahmedühû bi cemîi mehâmidihî. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. Tac-i ruusina ve kurreti uyûninâ Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ'.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in babası gibi hürmet ve izzet ettiği,
Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdüli'llahi rabbi'l-alemîn hamden kesîran tayiben mübâreken fîh âlâ külli halin ve fî külli hîn hamden kemâ yenbeği li celali vechihî ve li-azîmi sultanih. Nahmedühû bi cemîi mehâmidihî. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. Tac-i ruusina ve kurreti uyûninâ Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ'.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in babası gibi hürmet ve izzet ettiği,
çok ihtiram gösterdiği çok sevgili amcası Abbas'ın oğlu,çok ihtiram gösterdiği çok sevgili amcası Abbas'ın oğlu, sahabenin delikanlı olanlarının en alimlerinden, siması güzel, ahlâkı güzel,sahabenin delikanlı olanlarının en alimlerinden, siması güzel, ahlâkı güzel, ilmi güzel Abdullah, -rıdvânullâhi teâlâ aleyhim ecmaîn- Abbas'ın oğlu Abdullah. ilmi güzel Abdullah, -rıdvânullâhi teâlâ aleyhim ecmaîn- Abbas'ın oğlu Abdullah. Abdullah b. Abbas rivayet eylemiş, Allah şefaatlerine nail eylesin.Abdullah b. Abbas rivayet eylemiş, Allah şefaatlerine nail eylesin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onun rivayet etmiş olduğu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onun rivayet etmiş olduğu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

el-Gınâ el-ye'sü mimmâ fî eydi'n-nâsi.el-Gınâ el-ye'sü mimmâ fî eydi'n-nâsi. ''Zenginlik; insanların elindeki varlıklardan, maldan, mülkten, paradan, imkândan,''Zenginlik; insanların elindeki varlıklardan, maldan, mülkten, paradan, imkândan, menfaatten ümidi kesmek, onlara göz dikmemektir. Asıl zenginlik budur.''

menfaatten ümidi kesmek, onlara göz dikmemektir. Asıl zenginlik budur.''

Şu kadar parası, bu kadar malı olmak değil de başkalarının elinde bulunan şeylere göz dikipŞu kadar parası, bu kadar malı olmak değil de başkalarının elinde bulunan şeylere göz dikip onlardan bir şey umup bir şey heves edip aklını gönlünü ona takıp ''Acaba şundan nasıl istifade ederim.onlardan bir şey umup bir şey heves edip aklını gönlünü ona takıp ''Acaba şundan nasıl istifade ederim. Acaba nasıl alabilirim, nasıl kendi tarafıma transfer edebilirim?'' gibi bir düşünceye sahip olmayıp Acaba nasıl alabilirim, nasıl kendi tarafıma transfer edebilirim?'' gibi bir düşünceye sahip olmayıp onlara hiç ilgi duymamak, bel bağlamamak onlardan ümidini kaldırmaktır. Asıl zenginlik budur.onlara hiç ilgi duymamak, bel bağlamamak onlardan ümidini kaldırmaktır. Asıl zenginlik budur. Buna dedelerimiz ''gönül zenginliği'' demişler.

Buna dedelerimiz ''gönül zenginliği'' demişler.

Gönül zenginliği. Adamın mütevazı bir geliri vardır,Gönül zenginliği. Adamın mütevazı bir geliri vardır, kıt kanaat geçiniyordur, evi kalabalıktır, kiradır, yoksuldur ama pırıl pırıldır. kıt kanaat geçiniyordur, evi kalabalıktır, kiradır, yoksuldur ama pırıl pırıldır. Gözü toktur, ne rüşvet alır ne haram yer, ne başkasının malına haset eder ne daha başka kötü duygular taşır. Gözü toktur, ne rüşvet alır ne haram yer, ne başkasının malına haset eder ne daha başka kötü duygular taşır. Tertemiz, huzur içinde, gayet rahat. İşte asıl zenginlik budur. Tertemiz, huzur içinde, gayet rahat. İşte asıl zenginlik budur. Gönül zengin, gönül nurlu, gönül pırıl pırıl. Asıl zenginlik budur.Gönül zengin, gönül nurlu, gönül pırıl pırıl. Asıl zenginlik budur. Bunun mukabili, bu gönül zenginliğinin karşılığı tamah dediğimiz, tamahkârlık dediğimiz şeydir. Bunun mukabili, bu gönül zenginliğinin karşılığı tamah dediğimiz, tamahkârlık dediğimiz şeydir. Peygamber Efendimiz bu kötü duygu hakkında da buyuruyor ki ve iyyâke ve't-tama'a.Peygamber Efendimiz bu kötü duygu hakkında da buyuruyor ki ve iyyâke ve't-tama'a. ''Sakın tamahkârlığa düşme. ''Sakın tamahkârlığa düşme. Başkasının malına mülküne, parasına puluna, imkânına, elinde bulunan şeylere göz dikme. Başkasının malına mülküne, parasına puluna, imkânına, elinde bulunan şeylere göz dikme. Ondan bir şey umup ondan bir şey koparmayı zihnine, aklına, gönlüne yerleştirip tamahkâr bir insan durumuna düşme.''

Ondan bir şey umup ondan bir şey koparmayı zihnine, aklına, gönlüne yerleştirip tamahkâr bir insan durumuna düşme.''

Fe-innehû el-fakrü'l-hâdıru.Fe-innehû el-fakrü'l-hâdıru. Çünkü o hemen yanında bulunan, hemen hazır olan, yanında mevcut bulunan fakirliktir. Asıl fakirlik budur.''

Çünkü o hemen yanında bulunan, hemen hazır olan, yanında mevcut bulunan fakirliktir. Asıl fakirlik budur.''

Neden?

Neden?

Çünkü senin elinde bu kadar şey var hâlâ ondan bir şey umuyorsun, bir şey bekliyorsun.Çünkü senin elinde bu kadar şey var hâlâ ondan bir şey umuyorsun, bir şey bekliyorsun. ''Acaba şunu nasıl alsam, acaba bunu nasıl yesem, acaba adamı nasıl kandırsam.'' vesaire.

''Acaba şunu nasıl alsam, acaba bunu nasıl yesem, acaba adamı nasıl kandırsam.'' vesaire.

Bunu bazen insanlar da yapıyor, müesseseler de yapıyor.Bunu bazen insanlar da yapıyor, müesseseler de yapıyor. Bir arkadaşımız anlattı. Memleketinde geniş arazileri varmış. Bir arkadaşımız anlattı. Memleketinde geniş arazileri varmış. Yol geçmiş, istimlâk edilmiş. Çok cüz'î bir para vermişler.Yol geçmiş, istimlâk edilmiş. Çok cüz'î bir para vermişler. Yolun öbür tarafında bahçesi varmış. Bazıları ''Hükümet konağı yapacağız.'' diye takmış.Yolun öbür tarafında bahçesi varmış. Bazıları ''Hükümet konağı yapacağız.'' diye takmış. Yahu bu şahısların babası ölmüş; beş tane yetim, bir ihtiyar dede, bir dul kadın kalmış.Yahu bu şahısların babası ölmüş; beş tane yetim, bir ihtiyar dede, bir dul kadın kalmış. Hem de hükümet konağı yapmak için çok uygun bir yer değilmiş. Hem de hükümet konağı yapmak için çok uygun bir yer değilmiş. Ne diye bu fukaranın malıyla uğraşıyorsun? Ne diye bu fukaranın malıyla uğraşıyorsun? Hadi yolu geçirmişsin neyse ne ama müteahhitler öbür tarafa otuz altı daire veriyorlarmış.Hadi yolu geçirmişsin neyse ne ama müteahhitler öbür tarafa otuz altı daire veriyorlarmış. Sen cüz'î bir parayla bu yetimlerin hakkını alacaksın. Sen cüz'î bir parayla bu yetimlerin hakkını alacaksın. Memlekette başka arazi mi kalmadı, belediyenin başka arazisi mi yok?

Memlekette başka arazi mi kalmadı, belediyenin başka arazisi mi yok?

Ne diye buraya tamah ediyorsun? Niye buna göz dikiyorsun?Ne diye buraya tamah ediyorsun? Niye buna göz dikiyorsun? Git uzak bir yere, bir geniş araziye hükümet binası kur, belediye binası kur. Git uzak bir yere, bir geniş araziye hükümet binası kur, belediye binası kur. Arabalarıyla gelenler rahat rahat park da yapabilirler. Arabalarıyla gelenler rahat rahat park da yapabilirler. Havuz da koyarsın, ağaç da dikersin. Havuz da koyarsın, ağaç da dikersin. Şehrin içinde böyle bir yerde sıkıştırmaya ne gerek var?Şehrin içinde böyle bir yerde sıkıştırmaya ne gerek var? İşte tamah, tamahkârlık duygusu. Yanında var, başkasınınkini de almak istiyor.

İşte tamah, tamahkârlık duygusu. Yanında var, başkasınınkini de almak istiyor.

Çocukların bazen iki tane üç tane oyuncağı olur.Çocukların bazen iki tane üç tane oyuncağı olur. Gider öteki çocuğun elindeki oyuncağı almak ister, onu ağlatır.Gider öteki çocuğun elindeki oyuncağı almak ister, onu ağlatır. ''Yahu evladım, yavrum işte bak senin de oyuncakların var.''''Yahu evladım, yavrum işte bak senin de oyuncakların var.'' ''Yok, onu istiyorum veya onu da istiyorum.'' Hepsi kendisinin olacak. ''Yok, onu istiyorum veya onu da istiyorum.'' Hepsi kendisinin olacak. İşte bu duygu kötü bir duygu, çok çirkin bir duygu. İşte bu duygu kötü bir duygu, çok çirkin bir duygu. İnsanları birbirine düşman eden, haksızlıklara sevk eden;İnsanları birbirine düşman eden, haksızlıklara sevk eden; gadirlere, zulümlere, mağduriyetlere, mazlumiyetlere sebep olan bir duygu.gadirlere, zulümlere, mağduriyetlere, mazlumiyetlere sebep olan bir duygu. Onun için bu, bir çeşit fakirliktir.

Onun için bu, bir çeşit fakirliktir.

Ne fakirliğidir?

Ne fakirliğidir?

Gönül fakirliğidir, ahlâk fakirliğidir, vicdan fakirliğidir.Gönül fakirliğidir, ahlâk fakirliğidir, vicdan fakirliğidir. Ayrıca insan fakir gibi rahatsız demektir.Ayrıca insan fakir gibi rahatsız demektir. Parası olmayan bir insan; ''Acaba akşam ne yiyeceğim?'' diye diken üstünde durur.Parası olmayan bir insan; ''Acaba akşam ne yiyeceğim?'' diye diken üstünde durur. Bunun parası da var, malı da var ama gözü başkasının malında olduğu için aynı duygular içinde, kendi kendini kemiriyor. Bunun parası da var, malı da var ama gözü başkasının malında olduğu için aynı duygular içinde, kendi kendini kemiriyor. Bu da bir fakirlik. Bu da doğru değil.

Bu da bir fakirlik. Bu da doğru değil.

Peygamber Efendimiz bize gönlümüzün zengin olmasını tavsiye ediyor.Peygamber Efendimiz bize gönlümüzün zengin olmasını tavsiye ediyor. Gözümüzün başkasının malında, varlığında olmamasını tavsiye ediyor. Gözümüzün başkasının malında, varlığında olmamasını tavsiye ediyor. Tok gözlü olmamızı tavsiye ediyor.Tok gözlü olmamızı tavsiye ediyor. Zengin gönüllü olmamızı tavsiye ediyor.Zengin gönüllü olmamızı tavsiye ediyor. Başkasının varlığına haset etmemeyi tavsiye ediyor.Başkasının varlığına haset etmemeyi tavsiye ediyor. İşte İslâm'ın güzel ahlâkından bir tanesi.İşte İslâm'ın güzel ahlâkından bir tanesi. Allahu Teâlâ hazretleri bir kapıyı kapatırsa bin tane kapı açar.Allahu Teâlâ hazretleri bir kapıyı kapatırsa bin tane kapı açar. O kuluna vermişse sana da verir. Daha fazlasını da verir.

O kuluna vermişse sana da verir. Daha fazlasını da verir.

Evliyâullahtan bir mübarek zâtın hayatını okuyordum, hoşuma gitti.Evliyâullahtan bir mübarek zâtın hayatını okuyordum, hoşuma gitti. Çok sevdiğim bir kimse, asırlar önce yaşamış, Allah şefaatine erdirsin.Çok sevdiğim bir kimse, asırlar önce yaşamış, Allah şefaatine erdirsin. Allah rızası için bir şey yapmış.Allah rızası için bir şey yapmış. Bir jest, bir davranış, hayatında bir fedakârlık yapmış. Bir jest, bir davranış, hayatında bir fedakârlık yapmış. Oranın büyüklerinden birisinin kızı onun meclisine vaazına gelmiş, kendisini çok beğenmiş.Oranın büyüklerinden birisinin kızı onun meclisine vaazına gelmiş, kendisini çok beğenmiş. Gitmiş anasına babasına demiş ki;Gitmiş anasına babasına demiş ki; ''Ben falanca hocaefendiyi çok beğendim, onunla bir yuva kurmak isterim. Aracı oluverin.''''Ben falanca hocaefendiyi çok beğendim, onunla bir yuva kurmak isterim. Aracı oluverin.'' Ve kendisine dindar bir hanımla nikâhlanmak nasip olmuş.

Ve kendisine dindar bir hanımla nikâhlanmak nasip olmuş.

Allahu Teâlâ hazretlerinin lütfuna ihsanına bakın.Allahu Teâlâ hazretlerinin lütfuna ihsanına bakın. Şu tarafta Allah rızası için bir küçük fedakârlık yapıyor,Şu tarafta Allah rızası için bir küçük fedakârlık yapıyor, Allahu Teâlâ hazretleri bu tarafta ona hazinelerin kapısını açıyor. Allahu Teâlâ hazretleri bu tarafta ona hazinelerin kapısını açıyor. Bir kötü insandan kurtarıyor, bir saliha hatuna mazhar ediyor.Bir kötü insandan kurtarıyor, bir saliha hatuna mazhar ediyor. Birazcık maddî bir zahmete, para harcamaya uğrattırıyor;Birazcık maddî bir zahmete, para harcamaya uğrattırıyor; bu tarafta bu kadar altının, paranın sahibi ediyor. Herkes için böyledir.bu tarafta bu kadar altının, paranın sahibi ediyor. Herkes için böyledir. Herkes bunu ömründe, hayatında deneyebilir.

Herkes bunu ömründe, hayatında deneyebilir.

Allah'ın sevdiği şekilde hareket eden, Allah'ın sevdiği ahlâka sahip olan,Allah'ın sevdiği şekilde hareket eden, Allah'ın sevdiği ahlâka sahip olan, Allah'ın istediği davranışları, jestleri, tavırları yapan insan bunun arkasından mutlaka bir ilâhî lütfa mazhar olur.Allah'ın istediği davranışları, jestleri, tavırları yapan insan bunun arkasından mutlaka bir ilâhî lütfa mazhar olur. İnsanoğlu belki kendi hayatında da bunun misallerini görmüştür, ileriye dönük faaliyetlerinde de denemesini yapar. İnsanoğlu belki kendi hayatında da bunun misallerini görmüştür, ileriye dönük faaliyetlerinde de denemesini yapar. Yaparsa görür. Yaparsa görür. Kur'ân-ı Kerîm'den bir misal vermek gerekirse, kardeşleri Yusuf aleyhisselam'a haset etmişler,Kur'ân-ı Kerîm'den bir misal vermek gerekirse, kardeşleri Yusuf aleyhisselam'a haset etmişler, kuyuya atmışlar, esir diye satmışlar, sabretmiş.kuyuya atmışlar, esir diye satmışlar, sabretmiş. Allah onu Mısır'a aziz etmiş, Mısır'ın tarım bakanı yapmış. En yüksek insanı yapmış.Allah onu Mısır'a aziz etmiş, Mısır'ın tarım bakanı yapmış. En yüksek insanı yapmış. Sabreden sonunda kazanıyor.

Sabreden sonunda kazanıyor.

Zalimlere bir gün dedirir Hazret-i Mevlâ,

Zalimlere bir gün dedirir Hazret-i Mevlâ,

Tallâhi lekad âserekallâhu aleynâ.

Tallâhi lekad âserekallâhu aleynâ.

''Allah bir gün zalimlere pişmanlık duydurtur, ‘yahu hakikaten biz hata etmişiz,''Allah bir gün zalimlere pişmanlık duydurtur, ‘yahu hakikaten biz hata etmişiz, biz haksızmışız, sen haklıymışsın. Allah seni mükâfatlandırdı.' dedirtir.'' biz haksızmışız, sen haklıymışsın. Allah seni mükâfatlandırdı.' dedirtir.'' Onlar Yusuf aleyhisselam'a zulmettiler, o da onları affetti.Onlar Yusuf aleyhisselam'a zulmettiler, o da onları affetti. Aldı Mısır'a yerleştirdi, kıtlıktan kurtardı, izzetli bir hayat sürmelerine, rahata ermelerine sebep oldu. Aldı Mısır'a yerleştirdi, kıtlıktan kurtardı, izzetli bir hayat sürmelerine, rahata ermelerine sebep oldu. Allahu Teâlâ hazretleri işi döndürüp ne noktaya getiriyor?Allahu Teâlâ hazretleri işi döndürüp ne noktaya getiriyor? Yusuf aleyhisselam'ın Zeliha validemiz ile halini düşünelim. Yusuf aleyhisselam'ın Zeliha validemiz ile halini düşünelim. Nikâha, ahlâka, namusa uygun olmayan şeye ''hayır'' diyor, Nikâha, ahlâka, namusa uygun olmayan şeye ''hayır'' diyor, o yüzden zindana düşüyor ama Allah ondan sonra hem onu zindandan çıkarıyor o yüzden zindana düşüyor ama Allah ondan sonra hem onu zindandan çıkarıyor hem yüksek bir mevki sahibi yapıyor hem de o evliliği ona meşru yoldan nasip ediyor.hem yüksek bir mevki sahibi yapıyor hem de o evliliği ona meşru yoldan nasip ediyor. Gayrımeşru yola ''dur'' dedi, meşru yoldan Allah yine nasip etti.Gayrımeşru yola ''dur'' dedi, meşru yoldan Allah yine nasip etti. Müslümanların bunlardan ibret alması lazım.

Müslümanların bunlardan ibret alması lazım.

İnsanın iki tane kapısı vardır. Hem kazançta hem dünya hayatındaki diğer işlerinde.İnsanın iki tane kapısı vardır. Hem kazançta hem dünya hayatındaki diğer işlerinde. Gayrımeşru kapıyı açarsa rızık kendisine haramdan gelir, vebal olur, günah olur, ceza çeker.Gayrımeşru kapıyı açarsa rızık kendisine haramdan gelir, vebal olur, günah olur, ceza çeker. Meşru kapıyı açarsa yine aynı rızık gelir ama bu sefer helalden gelir, sevap kazanır, dünyada âhirette mutlu olur. Meşru kapıyı açarsa yine aynı rızık gelir ama bu sefer helalden gelir, sevap kazanır, dünyada âhirette mutlu olur. İnsanın rızkı değişmez ama geldiği kapı değişir.İnsanın rızkı değişmez ama geldiği kapı değişir. Helalden gelir veya haramdan gelir.Helalden gelir veya haramdan gelir. İnsanın başına gelecek olaylar değişmez Ama ya sevap kazanır ya günah kazanır.İnsanın başına gelecek olaylar değişmez Ama ya sevap kazanır ya günah kazanır. Ne olacaksa o olur.Ne olacaksa o olur. Ama iyi davranışlarla yapmışsa sevap kazanır, kötü davranışlarla yapmışsa günaha uğrar.

Ama iyi davranışlarla yapmışsa sevap kazanır, kötü davranışlarla yapmışsa günaha uğrar.

Bu sözümü teyit etsin diye Hz. Ali Efendimiz'in bir menkıbesini size anlatmak isterimBu sözümü teyit etsin diye Hz. Ali Efendimiz'in bir menkıbesini size anlatmak isterim Hz. Ali Efendimiz Kûfe mescidinde namaz kılmak istiyor. Hz. Ali Efendimiz Kûfe mescidinde namaz kılmak istiyor. Mescidin önünde atını, devesini bağlayacak bir yer görememiş. Mescidin önünde atını, devesini bağlayacak bir yer görememiş. Orada bir adam duruyormuş, belki de iyilik yapmak istemiş olacak. Orada bir adam duruyormuş, belki de iyilik yapmak istemiş olacak. ''Şunu tutuver de biz içeride namaz kılıp gelelim.'' demiş. ''Şunu tutuver de biz içeride namaz kılıp gelelim.'' demiş. Yani bir hafif iş verecek ondan sonra bahşiş verecek. Böyle düşünmüş olabilir. Yani bir hafif iş verecek ondan sonra bahşiş verecek. Böyle düşünmüş olabilir. Adamın eline yuları, dizgini vermiş;Adamın eline yuları, dizgini vermiş; yanındaki adamıyla içeriye girmişler, namazı kılmışlar, dışarıya çıkmışlar.yanındaki adamıyla içeriye girmişler, namazı kılmışlar, dışarıya çıkmışlar. Bakmışlar dışarıda adam yok, at da yok. Veya deve neyse. Binekleri ortada yok.

Bakmışlar dışarıda adam yok, at da yok. Veya deve neyse. Binekleri ortada yok.

Aramışlar, ilerideki çayırda hayvanı bulmuşlar ama yuları, dizgini başından çıkarılmış. At orda duruyor.Aramışlar, ilerideki çayırda hayvanı bulmuşlar ama yuları, dizgini başından çıkarılmış. At orda duruyor. Atı alamamış veya almamış sadece dizgini almış.Atı alamamış veya almamış sadece dizgini almış. Camiden çıkarken kesesinden beş tane dirhem veya dinar para almış, bahşiş verecekmiş.Camiden çıkarken kesesinden beş tane dirhem veya dinar para almış, bahşiş verecekmiş. Çıkmış adam yok. Paralar elinde duruyor.Çıkmış adam yok. Paralar elinde duruyor. Hizmetçisine demiş ki; ''Al şu paraları da git yeni bir dizgin al.''Hizmetçisine demiş ki; ''Al şu paraları da git yeni bir dizgin al.'' O da gitmiş çarşıya, bir iki dükkân dolaşmış. Sonra bir dizgin almış gelmiş. O da gitmiş çarşıya, bir iki dükkân dolaşmış. Sonra bir dizgin almış gelmiş. Hz. Ali Efendimiz radıyallahu anh bakmış ki aynı dizgin.Hz. Ali Efendimiz radıyallahu anh bakmış ki aynı dizgin. ''Nereden buldun?'' demiş.''Nereden buldun?'' demiş. ''Efendim, dükkâna gidince bana bu dizgini çıkardı.''Efendim, dükkâna gidince bana bu dizgini çıkardı. Az önce birisi geldi, bunu beş dirheme sattı.'' dedi, ben de satın aldım.

Az önce birisi geldi, bunu beş dirheme sattı.'' dedi, ben de satın aldım.

Hz. Ali Efendimiz bunu duyunca diyor ki;

Hz. Ali Efendimiz bunu duyunca diyor ki;

''Ey insanlar! Bu hadisede çok büyük ibret var, ibret alın.''Ey insanlar! Bu hadisede çok büyük ibret var, ibret alın. Malım helal olduğundan dizginim gitti geldi, bir şey değişmedi. Malım helal olduğundan dizginim gitti geldi, bir şey değişmedi. Öteki adamın o günkü kazancı beş dirhemmiş.Öteki adamın o günkü kazancı beş dirhemmiş. Beş dirhem bu kesede zaten hazırdı bahşiş olarak verecekti, helalinden eline gelecekti.Beş dirhem bu kesede zaten hazırdı bahşiş olarak verecekti, helalinden eline gelecekti. Onu almadı. Dizgini çaldı, sattı yine beş dirhem aldı, rızkı değişmedi.''

Onu almadı. Dizgini çaldı, sattı yine beş dirhem aldı, rızkı değişmedi.''

Bekleseydi Hz. Ali'den bahşiş olarak alacaktı, sevap olacaktı, alnının teriyle olacaktı.Bekleseydi Hz. Ali'den bahşiş olarak alacaktı, sevap olacaktı, alnının teriyle olacaktı. Beklediği için kazanç olacaktı, meşru olacaktı. Beklediği için kazanç olacaktı, meşru olacaktı. Beklemedi, hırsızlık yaptı, haramdan kazandı.Beklemedi, hırsızlık yaptı, haramdan kazandı. Dükkân sahibi için de hiç bir şey değişmedi.Dükkân sahibi için de hiç bir şey değişmedi. Ona beş dirhem verdi, aldı.Ona beş dirhem verdi, aldı. Çalıntı olduğunu anlayınca bundan beş dirhem aldı, onun kasasındaki şey de değişmedi.Çalıntı olduğunu anlayınca bundan beş dirhem aldı, onun kasasındaki şey de değişmedi. Hiçbir kimsenin durumu değişmiyor Ama haramlık helallik değişiyor. Hiçbir kimsenin durumu değişmiyor Ama haramlık helallik değişiyor. Hz. Ali Efendimiz de beş dirhem sadaka vermenin sevabını yine aldı. Hz. Ali Efendimiz de beş dirhem sadaka vermenin sevabını yine aldı. Neden? Çünkü ameller niyetlere göredir.

Neden? Çünkü ameller niyetlere göredir.

Bir insan bir şeyi yapmaya niyet etse ama onu yapmaya muvaffak olamasa, Allah, onu yapmış gibi ecir verir.Bir insan bir şeyi yapmaya niyet etse ama onu yapmaya muvaffak olamasa, Allah, onu yapmış gibi ecir verir. Bahşiş vermek için cebinden o parayı çıkarttığı için o da sevabı aldı. Bahşiş vermek için cebinden o parayı çıkarttığı için o da sevabı aldı. Cebinden beş dirhemin çıkması da ezelde yazılmış, kaderinde o varmış.Cebinden beş dirhemin çıkması da ezelde yazılmış, kaderinde o varmış. Dikkat ederseniz değişen hiçbir şey yok, sadece haramlık helallik değişiyor.Dikkat ederseniz değişen hiçbir şey yok, sadece haramlık helallik değişiyor. Ya haramdan oluyor ya helalden.

Ya haramdan oluyor ya helalden.

Bu hadise, bu fıkra, bu menkıbe çok hoşuma gidiyor.Bu hadise, bu fıkra, bu menkıbe çok hoşuma gidiyor. Kazancın helal yoldan kazanılması konusunda çok ibretli bir hadise, bunu unutmayalım.

Kazancın helal yoldan kazanılması konusunda çok ibretli bir hadise, bunu unutmayalım.

O zamanlarda olmuş, acaba bu hadise şimdi olmaz mı?O zamanlarda olmuş, acaba bu hadise şimdi olmaz mı? Şimdi de olduğuna dair bir misali size anlatayım. Şimdi de olduğuna dair bir misali size anlatayım. Çok sevdiğimiz, yüksek dereceli mühendis bir kardeşimiz var.Çok sevdiğimiz, yüksek dereceli mühendis bir kardeşimiz var. Bir yerde müdürlük yaparken tayini çıkmış, başka bir yere gidecek. Bir yerde müdürlük yaparken tayini çıkmış, başka bir yere gidecek. Mâlum taşınmak zor bir iştir. Mâlum taşınmak zor bir iştir. Sandıklar yapılması lazım, mutfak eşyalarının yerleştirilmesi lazım, kirlenmemesi lazım. Sandıklar yapılması lazım, mutfak eşyalarının yerleştirilmesi lazım, kirlenmemesi lazım. Eşyaların konulacağı sandık lazım olmuş, nakliyede kullanılacak.Eşyaların konulacağı sandık lazım olmuş, nakliyede kullanılacak. Dairenin marangozhanesinin şefini çağırmış; Dairenin marangozhanesinin şefini çağırmış; ''Bana eşyalarımı koyacağım cinsten şu ebatta beş, altı tane basit sandık yapıver.'' demiş. ''Bana eşyalarımı koyacağım cinsten şu ebatta beş, altı tane basit sandık yapıver.'' demiş. Adam yapmış getirmiş. ''Sandıklar hazır efendim.'' demiş. Adam yapmış getirmiş. ''Sandıklar hazır efendim.'' demiş. Müdür dürüst, müslüman insan, namuslu insan.

Müdür dürüst, müslüman insan, namuslu insan.

''Kendi yevmiyeni de hesapla, malzemeyi de hesapla.'' demiş.''Kendi yevmiyeni de hesapla, malzemeyi de hesapla.'' demiş. Zaten o devletin dairesi dışarıya da faturayla iş yapıyor.Zaten o devletin dairesi dışarıya da faturayla iş yapıyor. ''Ben dışarıdan iş yaptırmış gibi olayım, hesapla ödeyeyim.'' demiş.

''Ben dışarıdan iş yaptırmış gibi olayım, hesapla ödeyeyim.'' demiş.

''Efendim, paraya lüzum yok. Ben bunu sizi sevdiğim için yaptım.''Efendim, paraya lüzum yok. Ben bunu sizi sevdiğim için yaptım. Size hayranım; iyi bir müslümansınız, iyi bir idarecisiniz. Size hayranım; iyi bir müslümansınız, iyi bir idarecisiniz. Ben bunu mesai saatinin dışında yaptım, kendi hakkımı helal ediyorum, oradan para istemez. Ben bunu mesai saatinin dışında yaptım, kendi hakkımı helal ediyorum, oradan para istemez. Bu tahtalar da zaten atılıp yakılacak tahtalardı.Bu tahtalar da zaten atılıp yakılacak tahtalardı. Gelen malzemenin, ithal edilen malzemenin tahtalarıydı.Gelen malzemenin, ithal edilen malzemenin tahtalarıydı. Sandıklar kırılmıştı, malzemenin ambalajıydı, bunlar da bedavadır, para istemez.'' diye karşılık vermiş.

Sandıklar kırılmıştı, malzemenin ambalajıydı, bunlar da bedavadır, para istemez.'' diye karşılık vermiş.

''Yok'' demiş, ''Hayır, hem kendi yevmiyeni koy hem de malzemeye fiyat takdir et, bir fiyat biç.''''Yok'' demiş, ''Hayır, hem kendi yevmiyeni koy hem de malzemeye fiyat takdir et, bir fiyat biç.'' Zorladığı için usta artık bir hesap yapmış.

Zorladığı için usta artık bir hesap yapmış.

''Borcunuz 276 lira.'' demiş. O da fiş kestirtmiş, parayı dairenin kasasına yatırmış.''Borcunuz 276 lira.'' demiş. O da fiş kestirtmiş, parayı dairenin kasasına yatırmış. Bir süre sonra dairenin mutemedi gelmiş.

Bir süre sonra dairenin mutemedi gelmiş.

''Efendim, gidiyorsunuz diye bordrolarınızı cetvellerinizi bir inceledim.''Efendim, gidiyorsunuz diye bordrolarınızı cetvellerinizi bir inceledim. Acaba bir yanlışlık, eksiklik, fazlalık var mı diye son bir kontrol yaptım. İyi ki yapmışım.Acaba bir yanlışlık, eksiklik, fazlalık var mı diye son bir kontrol yaptım. İyi ki yapmışım. Meğer bizden 276 lira daha alacağınız varmış.''

Meğer bizden 276 lira daha alacağınız varmış.''

Sandıklara verdiği para, kuruşu kuruşuna geri dönmüş, gelmiş. Bizim kardeşimiz uyanık tabi;

Sandıklara verdiği para, kuruşu kuruşuna geri dönmüş, gelmiş. Bizim kardeşimiz uyanık tabi;

''Hocam, adım gibi biliyorum, inanıyorum ki eğer ben o sandıkların parasını ödemeseydim,''Hocam, adım gibi biliyorum, inanıyorum ki eğer ben o sandıkların parasını ödemeseydim, o mutemet de o parayı bulup bana getirmeyecekti, ödemeyecekti.'' diyor.

o mutemet de o parayı bulup bana getirmeyecekti, ödemeyecekti.'' diyor.

Dikkat ederseniz devletin parası da değişmedi, kişinin özel parası da değişmedi. Ne değişti?Dikkat ederseniz devletin parası da değişmedi, kişinin özel parası da değişmedi. Ne değişti? Kişi sevap kazandı.Kişi sevap kazandı. Onun için siz de dikkat ederseniz her işinizde böyle ibretleri görebilirsiniz

Onun için siz de dikkat ederseniz her işinizde böyle ibretleri görebilirsiniz

Allah bizi harama tamah ettirmesin, harama el uzattırmasın, hakkımız olmayan şeye göz diktirmesin.Allah bizi harama tamah ettirmesin, harama el uzattırmasın, hakkımız olmayan şeye göz diktirmesin. Gönlümüzü tamahkâr bir gönül etmesin; Gönlümüzü tamahkâr bir gönül etmesin; gönül zenginliği ve göz tokluğu versin, namus fikri ve yüksek ahlâk versin Allahu Teâlâ hazretleri bizi mahrum etmez.

gönül zenginliği ve göz tokluğu versin, namus fikri ve yüksek ahlâk versin Allahu Teâlâ hazretleri bizi mahrum etmez.

Yüksek ahlâklı olduğun, iyi müslüman olduğun, haramdan kaçındığın zaman sanki daha mı az kazanırsın?

Yüksek ahlâklı olduğun, iyi müslüman olduğun, haramdan kaçındığın zaman sanki daha mı az kazanırsın?

Hayır. Aynı kazanç olur, aynı durum olur.Hayır. Aynı kazanç olur, aynı durum olur. Sadece harama tenezzül edersen günaha girersin.Sadece harama tenezzül edersen günaha girersin. Harama tevessül etmeyip de helalinden iş görürsen sevap kazanırsın, cennetlik olursun, mükâfat alırsın.

Harama tevessül etmeyip de helalinden iş görürsen sevap kazanırsın, cennetlik olursun, mükâfat alırsın.

Aman gönlünüz zengin olsun, tamahkâr olmayın, başkasının malına göz dikmeyin.Aman gönlünüz zengin olsun, tamahkâr olmayın, başkasının malına göz dikmeyin. ''Başkasının malı, zenginliği kendisine mübarek olsun, Allah daha çok versin.'' diye dua edin.''Başkasının malı, zenginliği kendisine mübarek olsun, Allah daha çok versin.'' diye dua edin. Allah ona verdiği gibi size de verir. Hayırlısını versin.Allah ona verdiği gibi size de verir. Hayırlısını versin. İnsana her şeyin hayırlısı lazım.

İnsana her şeyin hayırlısı lazım.

Hayırsız oldu mu mesela mal verir adam azar, karısına ihanet etmeye başlar, hıyanet etmeye başlar.Hayırsız oldu mu mesela mal verir adam azar, karısına ihanet etmeye başlar, hıyanet etmeye başlar. Evine sadakatsizlik göstermeye başlar. Neden? Evine sadakatsizlik göstermeye başlar. Neden? Çünkü cebi para gördü, şımardı. Kumara başladı, içkiye başladı.Çünkü cebi para gördü, şımardı. Kumara başladı, içkiye başladı. Kötü huylara alıştı, haram yollarda yürümeye başladı.

Kötü huylara alıştı, haram yollarda yürümeye başladı.

Eskiden böyle değildi. Hali biraz sıkışıkçaydı.Eskiden böyle değildi. Hali biraz sıkışıkçaydı. Camiye gelirdi, gözlerini kapatıp el açıp yana yakıla dua ederdi.Camiye gelirdi, gözlerini kapatıp el açıp yana yakıla dua ederdi. Şimdi para gördü, başladı günah işlemeye. Demek ki bu para ona yaramamış.

Şimdi para gördü, başladı günah işlemeye. Demek ki bu para ona yaramamış.

Onun için bunu bilen dedelerimiz ne demişler:Onun için bunu bilen dedelerimiz ne demişler: ''Yâ Rabbi! Her şeyin hayırlısını ver. Paranın da hayırlısını ver. Zenginliğin de hayırlısını ver.''Yâ Rabbi! Her şeyin hayırlısını ver. Paranın da hayırlısını ver. Zenginliğin de hayırlısını ver. Ömrün de hayırlısını ver. Evladın da hayırlısını ver.''

Ömrün de hayırlısını ver. Evladın da hayırlısını ver.''

''Ben kız çocuk istemem, oğlan çocuk isterim. Bir daha kız doğurursan seni boşayacağım!''

''Ben kız çocuk istemem, oğlan çocuk isterim. Bir daha kız doğurursan seni boşayacağım!''

Böyle diyen cahilleri duyuyoruz. Yahu veren Allah! Hayırlısını versin! Hayırlısı olsun!Böyle diyen cahilleri duyuyoruz. Yahu veren Allah! Hayırlısını versin! Hayırlısı olsun! Kız veya erkek olmasında bir şey yok ki o kadıncağızın suçu ne? Kız veya erkek olmasında bir şey yok ki o kadıncağızın suçu ne? Zavallı kadın orada perişan.Zavallı kadın orada perişan. Dört tane kızı doğmuş, yenisi de kız olunca adam darılıyor.Dört tane kızı doğmuş, yenisi de kız olunca adam darılıyor. Yahu Allah veriyor, takdir eden Allah! Veren Allah, alan Allah.

Yahu Allah veriyor, takdir eden Allah! Veren Allah, alan Allah.

İnsanlar cahilliklerinden, gaybı bilmediklerinden, İslâm'ın inceliklerini bilmediklerinden böyle yanlış şeyler yapıyorlar.İnsanlar cahilliklerinden, gaybı bilmediklerinden, İslâm'ın inceliklerini bilmediklerinden böyle yanlış şeyler yapıyorlar. Her şeyin hayırlısını istemek lazım;Her şeyin hayırlısını istemek lazım; ''Yâ Rabbi! Bana her şeyin hayırlısını ver, hayırlı değilse verme!''''Yâ Rabbi! Bana her şeyin hayırlısını ver, hayırlı değilse verme!'' Bak, mertliğe bak! Bir de böyle diyebilmek lazım.Bak, mertliğe bak! Bir de böyle diyebilmek lazım. ''Hayırlısıysa ver, hayırlı değilse verme Yâ Rabbi!'' Bunu diyenler var.

''Hayırlısıysa ver, hayırlı değilse verme Yâ Rabbi!'' Bunu diyenler var.

Osmanlılar'ın meşhur şairi, Türk edebiyatının en büyük şairlerinden Fuzûlî şöyle diyor:

Osmanlılar'ın meşhur şairi, Türk edebiyatının en büyük şairlerinden Fuzûlî şöyle diyor:

Ben bilmezem bana gereğin sen hakîmsin

Ben bilmezem bana gereğin sen hakîmsin

Men' eyle virme her ne gerekmez bana sana.



Men' eyle virme her ne gerekmez bana sana.



''Yâ Rabbi! Ben bilmem, sen bilirsin.''Yâ Rabbi! Ben bilmem, sen bilirsin. Eğer bir şey bana gerekmiyorsa ben elimi açsam dua etsem bile onu bana verme çünkü sen hâkimsin, bilirsin ben bilmem. Eğer bir şey bana gerekmiyorsa ben elimi açsam dua etsem bile onu bana verme çünkü sen hâkimsin, bilirsin ben bilmem. O bana yaramayacaksa sen onu bana verme Yâ Rabbi!'' diye dua ediyor. Ne güzel!

O bana yaramayacaksa sen onu bana verme Yâ Rabbi!'' diye dua ediyor. Ne güzel!

Rahmetli Ârif Nihat Asya. Bayrak şairi.Rahmetli Ârif Nihat Asya. Bayrak şairi. Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü! diye şiir yazan rahmetli. Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü! diye şiir yazan rahmetli. Tanıdığımız bir kimseydi, derviş bir insandı, ehl-i zikir bir kimseydi.Tanıdığımız bir kimseydi, derviş bir insandı, ehl-i zikir bir kimseydi. Benim profesörümle,[Necati Lugal] hocamla -Allah rahmet eylesin- bir Ankara-İstanbul arasında yolculuğu olmuş. Benim profesörümle,[Necati Lugal] hocamla -Allah rahmet eylesin- bir Ankara-İstanbul arasında yolculuğu olmuş. Bizim profesör; ''Yahu, ne dindar adammış. Bizim profesör; ''Yahu, ne dindar adammış. Bütün gece kompartımanda dua etti, zikretti.'' diyor.Bütün gece kompartımanda dua etti, zikretti.'' diyor. Rahmetlinin o tarafını bilmiyordum.

Rahmetlinin o tarafını bilmiyordum.

Ârif Nihat Asya'nın bir duası var, bir şiir kitabında şöyle diyor:

Ârif Nihat Asya'nın bir duası var, bir şiir kitabında şöyle diyor:

Fesada kullanacaksam en ince zerresini.

Fesada kullanacaksam en ince zerresini.

Şuur verme İlâhî, şuur verme bana!

Şuur verme İlâhî, şuur verme bana!

Duaya bak. ''Fesada kullanacaksam bana akıl, fikir, şuur verme yâ Rabbi!Duaya bak. ''Fesada kullanacaksam bana akıl, fikir, şuur verme yâ Rabbi! Hayra kullanacaksam ver.'' diyor. Ne kadar güzel!Hayra kullanacaksam ver.'' diyor. Ne kadar güzel! Biz de her şeyin hayırlısını isteyelim. Şerlisinden, hayırsızından Allah'a sığınalım.

Biz de her şeyin hayırlısını isteyelim. Şerlisinden, hayırsızından Allah'a sığınalım.

''Yâ Rabbi! Çok verip azdırma, az verip de kapı kapı gezdirme.'' demiş dedelerimiz. Değil mi?''Yâ Rabbi! Çok verip azdırma, az verip de kapı kapı gezdirme.'' demiş dedelerimiz. Değil mi? Her şeyin hayırlısını istemişler. Her şeyin hayırlısını istemişler. Tabi bu hususta dedelerimizin tecrübesi çok. Diyor ki;

Tabi bu hususta dedelerimizin tecrübesi çok. Diyor ki;

Yükseklerde durma yel alır, alçaklarda durma sel alır.

Yükseklerde durma yel alır, alçaklarda durma sel alır.

Bak ne güzel! Şehirciliğin bir güzel prensibi.Bak ne güzel! Şehirciliğin bir güzel prensibi. Sen bu şehri getirip ovaya kurarsan sel gelir, sel basar.Sen bu şehri getirip ovaya kurarsan sel gelir, sel basar. Bak Güney Amerika'da neler oldu?Bak Güney Amerika'da neler oldu? Hindistan'da 20-30 bin kişi öldü. Hindistan'da 20-30 bin kişi öldü. Yükseklerde durursan yel alır, aşağılarda durursan sel alır.Yükseklerde durursan yel alır, aşağılarda durursan sel alır. Her şeyin ölçülüsü, hayırlısı, dengelisi, ortası.Her şeyin ölçülüsü, hayırlısı, dengelisi, ortası. Demek ki zenginliğin de hayırlısı lazım.

Demek ki zenginliğin de hayırlısı lazım.

''Hocam bir piyango bileti alayım, milyarlar bana vursun.''

''Hocam bir piyango bileti alayım, milyarlar bana vursun.''

Sen Allah'tan helalinden iste, hayırlısından iste.Sen Allah'tan helalinden iste, hayırlısından iste. Çoğunu da isteme, hayırlısını iste.

Çoğunu da isteme, hayırlısını iste.

el-Ğıllü ve'l-hasedü ye'külâni'l-hasenâti kemâ te'külü'n-nâru'l-hatab.

el-Ğıllü ve'l-hasedü ye'külâni'l-hasenâti kemâ te'külü'n-nâru'l-hatab.

Hasan b. Ali radıyallahu anh rivayet eylemiş. Hasan b. Ali radıyallahu anh rivayet eylemiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyuruyor:Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyuruyor: ''İnsanın içindeki kıskançlık duygusu ve kin duygusu, ''İnsanın içindeki kıskançlık duygusu ve kin duygusu, düşmanlık duygusu ve haset duygusu insanın salih amellerini, hayrâtını, hasenâtını yok eder, yer bitirir.'' düşmanlık duygusu ve haset duygusu insanın salih amellerini, hayrâtını, hasenâtını yok eder, yer bitirir.'' Ateşin odunu yakıp kül ettiği, yiyip bitirdiği gibi Ateşin odunu yakıp kül ettiği, yiyip bitirdiği gibi bu iki duygu da insanın hayrâtını, hasenâtını, sevaplarını ibadetlerini sildirtir, alır götürür.bu iki duygu da insanın hayrâtını, hasenâtını, sevaplarını ibadetlerini sildirtir, alır götürür. Demek ki karşımıza yine bir ahlâkî mesele çıkmış oldu:Demek ki karşımıza yine bir ahlâkî mesele çıkmış oldu: Ğıl ve haset. Haset, kıskanmak demek. Ğıl ve haset. Haset, kıskanmak demek. Ğıl de insanın karşısındakine karşı düşmanlık, adâvet duygusu.

Ğıl de insanın karşısındakine karşı düşmanlık, adâvet duygusu.

İnsanların içinde böyle duygular olur, oluyor. Şimdi de var.İnsanların içinde böyle duygular olur, oluyor. Şimdi de var. İnsanlar birbirlerine düşüyorlar, gıybet ediyorlar, dedikodu ediyorlar.İnsanlar birbirlerine düşüyorlar, gıybet ediyorlar, dedikodu ediyorlar. Birbirlerinin aleyhlerine çalışıyorlar, ayaklarının altına karpuz kabuğu koyuyorlar. Birbirlerinin aleyhlerine çalışıyorlar, ayaklarının altına karpuz kabuğu koyuyorlar. Önüne eğiliyor, saygısından eğiliyor sanıyorsun, ayağının bastığı yere karpuz kabuğu koyuyor.Önüne eğiliyor, saygısından eğiliyor sanıyorsun, ayağının bastığı yere karpuz kabuğu koyuyor. Bir bastı mı ayağı kayıyor, küt kafası yere çarpıyor. Bir bastı mı ayağı kayıyor, küt kafası yere çarpıyor. Kafatası çatlıyor, kanıyor. Kötülük!Kafatası çatlıyor, kanıyor. Kötülük! İnsanların birbirlerine bu duygular içinde olması.

İnsanların birbirlerine bu duygular içinde olması.

Mü'min haset etmeyecek.Mü'min haset etmeyecek. Mü'min öteki kardeşine karşı içinde kötü duygular taşımayacak.Mü'min öteki kardeşine karşı içinde kötü duygular taşımayacak. Hınç, kin, düşmanlık taşımayacak.

Hınç, kin, düşmanlık taşımayacak.

Ne taşıyacak?

Ne taşıyacak?

Sevgi taşıyacak. ''Ama hocam, karşımdaki kötü bir insan, kusurlu bir insan.''Sevgi taşıyacak. ''Ama hocam, karşımdaki kötü bir insan, kusurlu bir insan.'' Tamam, gülü dikeniyle beraber seveceksin, öyle yaratmış. Tamam, gülü dikeniyle beraber seveceksin, öyle yaratmış. Bak gül ağacı güzel bir ağaç, güzel bir çalı, güzel bir bitki güzel bir çiçek. Bak gül ağacı güzel bir ağaç, güzel bir çalı, güzel bir bitki güzel bir çiçek. Kokusu güzel, rengi güzel. Kokusu güzel, rengi güzel. Dillere destan olmuş, edebiyata girmiş, şairlere ilham vermiş.Dillere destan olmuş, edebiyata girmiş, şairlere ilham vermiş. Çok güzel bir çiçek ama dikeni var.Çok güzel bir çiçek ama dikeni var. İyi tutmazsan, dikkat etmezsen, avuçlarsan, sarılırsan ellerini yırtar. İyi tutmazsan, dikkat etmezsen, avuçlarsan, sarılırsan ellerini yırtar. Gülün dikenleri hançer gibi ama gülü herkes seviyor.Gülün dikenleri hançer gibi ama gülü herkes seviyor. Gülü seven dikenine katlanır.Gülü seven dikenine katlanır. Demek ki insanları da böyle düşüneceksin.

Demek ki insanları da böyle düşüneceksin.

Gülün dikeni olduğu gibi insanların da kusurları, eksikleri vardır.Gülün dikeni olduğu gibi insanların da kusurları, eksikleri vardır. Eksiğine kusuruna rağmen seveceksin. İslâm'ın emri budur.Eksiğine kusuruna rağmen seveceksin. İslâm'ın emri budur. Fikirler farklı olabilir. Arap muasır şairlerinden birisi öyle söylemiş:

Fikirler farklı olabilir. Arap muasır şairlerinden birisi öyle söylemiş:

İhtilâfu'r-re'yi lâ yüfsidü fi'l-vüddi kadiyye. İhtilâfu'r-re'yi lâ yüfsidü fi'l-vüddi kadiyye. ''Fikir farkı sevgiyi bozmaz.'' ''Bozmamalı'' demek istiyor.''Fikir farkı sevgiyi bozmaz.'' ''Bozmamalı'' demek istiyor. Sen başka düşünüyorsun, ben başka düşünüyorum. Sen başka düşünüyorsun, ben başka düşünüyorum. Sen başka bir yerden yetişmişsin, ben başka bir yerden yetişmişim. Sen başka bir yerden yetişmişsin, ben başka bir yerden yetişmişim. Senin mesleğin şu, benim ki bu. Olsun.Senin mesleğin şu, benim ki bu. Olsun. Hepimizde aynı iman cevheri var.Hepimizde aynı iman cevheri var. Hepimiz mü'miniz, hepimiz Allah'ın kuluyuz.

Hepimiz mü'miniz, hepimiz Allah'ın kuluyuz.

Hak-perestim arz-ı ihlâs ettiğim dergâh bir,

Hak-perestim arz-ı ihlâs ettiğim dergâh bir,

Bir nefes tevhîdden ayrılmadım, Allah bir.
dediği gibi.
Bir nefes tevhîdden ayrılmadım, Allah bir.
dediği gibi.
Hepimiz Allah'a ibadet ediyoruz, Kâbe'ye dönüyoruz, Kur'an'ı baş tâcı etmişiz, Hepimiz Allah'a ibadet ediyoruz, Kâbe'ye dönüyoruz, Kur'an'ı baş tâcı etmişiz, namaz kılıyoruz, hacca gidiyoruz, oruç tutuyoruz, Ramazan'da şenleniyoruz, neşeleniyoruz. namaz kılıyoruz, hacca gidiyoruz, oruç tutuyoruz, Ramazan'da şenleniyoruz, neşeleniyoruz. Demek ki müşterek çok şeylerimiz var.Demek ki müşterek çok şeylerimiz var. Biz birbirimizin kardeşiyiz. Seveceğiz. Kusurlarımıza rağmen seveceğiz.

Biz birbirimizin kardeşiyiz. Seveceğiz. Kusurlarımıza rağmen seveceğiz.

Kusurlarımızı düzeltmeye çalışacağız.Kusurlarımızı düzeltmeye çalışacağız. Yumuşak yumuşak, tatlı tatlı; kendi babamız, kendi kardeşimiz,Yumuşak yumuşak, tatlı tatlı; kendi babamız, kendi kardeşimiz, kendi yakınımız gibi görerek yumuşak yumuşak düzeltmeye çalışacağız. kendi yakınımız gibi görerek yumuşak yumuşak düzeltmeye çalışacağız. Kusuruna rağmen seveceğiz. Kusuruna rağmen seveceğiz. Hz. İsa aleyhisselam ile sahabesi yolda gidiyorlarmış. Hz. İsa aleyhisselam ile sahabesi yolda gidiyorlarmış. O kenarda da bir hayvan ölmüş, kurumuş, kokmuş.O kenarda da bir hayvan ölmüş, kurumuş, kokmuş. Ölüsü uzun zaman durduğu için leşinin kokusu etrafa yayılıyor. Ölüsü uzun zaman durduğu için leşinin kokusu etrafa yayılıyor. Herkes burnunu kapatmış, başını bu tarafa çevirmiş, öyle geçmiş.

Herkes burnunu kapatmış, başını bu tarafa çevirmiş, öyle geçmiş.

Hz. İsa ise şöyle buyurmuş: ''Ama dişleri ne kadar güzel, bembeyaz.''Hz. İsa ise şöyle buyurmuş: ''Ama dişleri ne kadar güzel, bembeyaz.'' Hani hayvan ölünce, dudağı kuruyup sıyrılınca dişleri ortaya çıkıyor ya.Hani hayvan ölünce, dudağı kuruyup sıyrılınca dişleri ortaya çıkıyor ya. Kalsiyum olduğundan dişler bozulmaz. Kalsiyum olduğundan dişler bozulmaz. Demek öyle sıra sıra inci gibi dişleri varmış.Demek öyle sıra sıra inci gibi dişleri varmış. İnsanın durumu bakışına göre değişiyor.İnsanın durumu bakışına göre değişiyor. ''Baktığınız zaman sevgi gözüyle bakarsanız güzellikleri görürsünüz.''Baktığınız zaman sevgi gözüyle bakarsanız güzellikleri görürsünüz. Düşmanlık gözüyle bakarsanız kötülükleri görürsünüz.'' demek oluyor.

Düşmanlık gözüyle bakarsanız kötülükleri görürsünüz.'' demek oluyor.

İyi tarafı görmeye çalışın. Siz de biz de.İyi tarafı görmeye çalışın. Siz de biz de. Genel yapı olarak eğer kardeşlerimizin iyi taraflarını görmeye çalışırsak; ''Bak şöyledir, şöyledir ama iyidir.Genel yapı olarak eğer kardeşlerimizin iyi taraflarını görmeye çalışırsak; ''Bak şöyledir, şöyledir ama iyidir. Öbür kusurlarını da Allah düzeltsin.'' dersek topluluk, muhabbetli bir topluluk olur. Öbür kusurlarını da Allah düzeltsin.'' dersek topluluk, muhabbetli bir topluluk olur. Ama kusur ararsak mutlaka her insanın bir kusuru olacağı için bir arkadaşımız bile kalmaz.

Ama kusur ararsak mutlaka her insanın bir kusuru olacağı için bir arkadaşımız bile kalmaz.

''Onun o kusuru var, bunun bu kusuru var.''Onun o kusuru var, bunun bu kusuru var. O geçen yıl şöyle yapmıştı, berikisi böyle laf söylemişti.'' derken insan ortada yapayalnız kalıverir. O geçen yıl şöyle yapmıştı, berikisi böyle laf söylemişti.'' derken insan ortada yapayalnız kalıverir. Sen kimseyi beğenmediğin gibi kimse de seni beğenmemeye başlar. Sen kimseyi beğenmediğin gibi kimse de seni beğenmemeye başlar. Onun için sevmek lazım. Kusuru varsa söylemek lazım. Onun için sevmek lazım. Kusuru varsa söylemek lazım. İçinden kin tutmamak lazım.İçinden kin tutmamak lazım. Bir müslümanın bir müslümana üç günden fazla dargın durması haram.Bir müslümanın bir müslümana üç günden fazla dargın durması haram. Peygamber Efendimiz böyle buyuruyor.

Peygamber Efendimiz böyle buyuruyor.

İçki içmeyiz haram diye; rüşvet almayız, başkasının malına el uzatmayız ama bunları böyle yapan müslümanlar;İçki içmeyiz haram diye; rüşvet almayız, başkasının malına el uzatmayız ama bunları böyle yapan müslümanlar; dargınlıktan vazgeçmiyorlar, gıybetten vazgeçmiyorlar. dargınlıktan vazgeçmiyorlar, gıybetten vazgeçmiyorlar. Kardeşini sevmemek doğru değil. Kardeşini sevmemek doğru değil. İnsanın ibadetlerinin sevaplarını götürüyor, ecrini bırakmıyor ama onu yapmaktan vazgeçmiyorlar.

İnsanın ibadetlerinin sevaplarını götürüyor, ecrini bırakmıyor ama onu yapmaktan vazgeçmiyorlar.

Demek ki bilmediğimiz yerlerden ne hatalar yapıyormuşuz da farkında değilmişiz.Demek ki bilmediğimiz yerlerden ne hatalar yapıyormuşuz da farkında değilmişiz. Sevaplarımız neden uçuyormuş, dualarımız neden kabul olmuyormuş,Sevaplarımız neden uçuyormuş, dualarımız neden kabul olmuyormuş, niye iki yakamız bir araya gelmiyormuş, neden bu memleketin hali böyle perişanmış anlaşılıyor. niye iki yakamız bir araya gelmiyormuş, neden bu memleketin hali böyle perişanmış anlaşılıyor. İçten seveceğiz, candan seveceğiz, herkesin iyiliğini isteyeceğiz, kimseye kin tutmayacağız, kimseye haset etmeyeceğiz.

İçten seveceğiz, candan seveceğiz, herkesin iyiliğini isteyeceğiz, kimseye kin tutmayacağız, kimseye haset etmeyeceğiz.

Peygamber Efendimiz; ''İki şeye gıpta edilir.'' diyor.Peygamber Efendimiz; ''İki şeye gıpta edilir.'' diyor. Bir; Allah bir adama zenginlik vermiş, parası çok, hayır yapıyor, fukaraya yardım ediyor,Bir; Allah bir adama zenginlik vermiş, parası çok, hayır yapıyor, fukaraya yardım ediyor, fukara babası, etrafındaki hayır işlerini destekliyor, her gelen ondan bir hayır alıyor. fukara babası, etrafındaki hayır işlerini destekliyor, her gelen ondan bir hayır alıyor. Cami yapımında yardımı olmuş, kurs yapımında yardımı olmuş; hayır babası. Cami yapımında yardımı olmuş, kurs yapımında yardımı olmuş; hayır babası. Öteki adam da uzaktan; ''Yahu, bu adam ne kadar iyi bir zengin mâşallah!Öteki adam da uzaktan; ''Yahu, bu adam ne kadar iyi bir zengin mâşallah! Ah, benim de param olsa da ben de hayır yapsam.Ah, benim de param olsa da ben de hayır yapsam. Gıpta ediyor ona, işte bu caiz.Gıpta ediyor ona, işte bu caiz. Ona haset etmek, ona gıpta etmek caiz. Neden?Ona haset etmek, ona gıpta etmek caiz. Neden? ''Benim de param olsa ben de yapsam.'' diye, iyi yolda haset ediyorsun.

''Benim de param olsa ben de yapsam.'' diye, iyi yolda haset ediyorsun.

Bir de, Allah birisine ilim vermiş; alim, Arapça biliyor, Bir de, Allah birisine ilim vermiş; alim, Arapça biliyor, Kur'ân-ı Kerîm'i biliyor, hadîs-i şerîfleri biliyor, ahlâkın inceliklerini biliyor.Kur'ân-ı Kerîm'i biliyor, hadîs-i şerîfleri biliyor, ahlâkın inceliklerini biliyor. Neyin sevap neyin günah olduğunu biliyor. Neyin sevap neyin günah olduğunu biliyor. Şeytana uymuyor, nefse uymuyor, hatalı yollara gitmiyor, amellerini yok edecek şeylerden kendisini korumasını biliyor.Şeytana uymuyor, nefse uymuyor, hatalı yollara gitmiyor, amellerini yok edecek şeylerden kendisini korumasını biliyor. Dili tatlı, yolu güzel, hali güzel, çalışmaları faydalı;Dili tatlı, yolu güzel, hali güzel, çalışmaları faydalı; ''Ah, benim de ilmim olsa, ben de öyle olsam.'' diye''Ah, benim de ilmim olsa, ben de öyle olsam.'' diye ''Ona da gıpta edilir, ona da haset edilir.'' Tabi buna ''gıpta'' denir.''Ona da gıpta edilir, ona da haset edilir.'' Tabi buna ''gıpta'' denir. Bu makbul, teşvik edici bir hal. ''Ben de iyilikleri yapayım.'' demesi güzel bir şey.

Bu makbul, teşvik edici bir hal. ''Ben de iyilikleri yapayım.'' demesi güzel bir şey.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi bu çeşit güzel şeylere heveslenenlerden eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi bu çeşit güzel şeylere heveslenenlerden eylesin. Haset dediğimiz şey ne? Karşı tarafı kıskanmak.Haset dediğimiz şey ne? Karşı tarafı kıskanmak. ''Onda da olmasın, onunki de elinden gitsin.''Onda da olmasın, onunki de elinden gitsin. Ben nasıl sürüm sürüm sürünüyorsam o da sürünsün.'' gibi menfi bir duygu. O iyi değil. Ben nasıl sürüm sürüm sürünüyorsam o da sürünsün.'' gibi menfi bir duygu. O iyi değil. Allah bizi hasetten, ğıll u ğıştan, düşmanlıktan korusun.Allah bizi hasetten, ğıll u ğıştan, düşmanlıktan korusun. Kalbimizi kötü duygulardan temizlesin.Kalbimizi kötü duygulardan temizlesin. Ahlâkımızı kötü huylardan ayırsın, bizi güzel ahlâka sahip eylesin. Ahlâkımızı kötü huylardan ayırsın, bizi güzel ahlâka sahip eylesin. Güzel ahlâk ile insanlar arasında yaşayıp insanlara hizmet etmeyi,Ümmet-i Muhammed'e faydalı olmayı,Güzel ahlâk ile insanlar arasında yaşayıp insanlara hizmet etmeyi,Ümmet-i Muhammed'e faydalı olmayı, Rabbimiz'in sevdiği, Peygamber Efendimiz'in beğendiği bir kul olmayı, sevdiği bir kul olarak huzuruna varmayı nasip eylesin.

Rabbimiz'in sevdiği, Peygamber Efendimiz'in beğendiği bir kul olmayı, sevdiği bir kul olarak huzuruna varmayı nasip eylesin.

el-Ğarîbü izâ merıda fe-nazara an yemînihî ve an şimâlihîel-Ğarîbü izâ merıda fe-nazara an yemînihî ve an şimâlihî ve min emâmihî ve min halfihî fe-lem yera ehaden ya'rifühû, yağfiru'l-lâhu lehû mâ tekaddeme min zenbihî.

ve min emâmihî ve min halfihî fe-lem yera ehaden ya'rifühû, yağfiru'l-lâhu lehû mâ tekaddeme min zenbihî.

Revâhu İbnü'n-Neccâr an İbni Abbâs radıyallahu anhümâ. Revâhu İbnü'n-Neccâr an İbni Abbâs radıyallahu anhümâ. ''İbn Neccar isimli hadis alimi rahmetullahi aleyh, İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet etmiş. ''İbn Neccar isimli hadis alimi rahmetullahi aleyh, İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet etmiş. Garibanlara ait bir hadîs-i şerîf.Garibanlara ait bir hadîs-i şerîf. Türkçe'de garip kelimesini değişik bir anlamda da kullanırız, ''acayip'' mânasında kullanırız.Türkçe'de garip kelimesini değişik bir anlamda da kullanırız, ''acayip'' mânasında kullanırız. ''Allah Allah! Garip bir hava, garip bir olay, garip bir adam.'' vesaire. ''Allah Allah! Garip bir hava, garip bir olay, garip bir adam.'' vesaire. Arapça'da ''garip'' ''gurbette olan, asıl vatanında olmayan, bilmediği insanların arasında kalmış olan'' demek.

Arapça'da ''garip'' ''gurbette olan, asıl vatanında olmayan, bilmediği insanların arasında kalmış olan'' demek.

Diyelim ki Erzurumlu kalkmış bizim Sapanca'ya gelmiş veyahut sizin İzmit'e gelmiş.Diyelim ki Erzurumlu kalkmış bizim Sapanca'ya gelmiş veyahut sizin İzmit'e gelmiş. Tanıdığı hiç kimse yok, garip. Tanıdığı hiç kimse yok, garip. Kendisinin nasıl kıymetli bir insan olduğunu, nasıl alim, nasıl itibarlı insan olduğunu kimse bilmiyor. Kendisinin nasıl kıymetli bir insan olduğunu, nasıl alim, nasıl itibarlı insan olduğunu kimse bilmiyor. İşte yolculuk hali, gelmiş oraya düşmüş.

İşte yolculuk hali, gelmiş oraya düşmüş.

Tabi bugün yolculuklar çok kolaylaştı.Tabi bugün yolculuklar çok kolaylaştı. Hatırlıyorum eskiden köyümüze, Çanakkale'ye giderken iki günümüz yolda geçerdi.Hatırlıyorum eskiden köyümüze, Çanakkale'ye giderken iki günümüz yolda geçerdi. Şimdi Türkiye'nin bir ucundan bir ucuna otobüsler her gün sefer yapıyorlar, uçaklar var, her türlü ulaşım imkânları var. Şimdi Türkiye'nin bir ucundan bir ucuna otobüsler her gün sefer yapıyorlar, uçaklar var, her türlü ulaşım imkânları var. Durum güzel. Durum güzel. Çok eskiden de atlarla, develerle gidilirmiş. Çok eskiden de atlarla, develerle gidilirmiş. Tabi yola çıkan insanın erzakı biter, parası biter, yolda kalabilir.Tabi yola çıkan insanın erzakı biter, parası biter, yolda kalabilir. ''Belki kendi memleketinde zengindir ama yolda fakir düşer. ''Belki kendi memleketinde zengindir ama yolda fakir düşer. Onun için ''Yerine kadar ulaşsın.'' diye yolda kalmış kimselere de zekât verilir.

Onun için ''Yerine kadar ulaşsın.'' diye yolda kalmış kimselere de zekât verilir.

''Yok işte, adamın bir şeyi kalmamış.'' diye verilebiliyor.''Yok işte, adamın bir şeyi kalmamış.'' diye verilebiliyor. İşte o zamanlar gariplik, gurbetlik, gurbette yolculuk zor olduğundanİşte o zamanlar gariplik, gurbetlik, gurbette yolculuk zor olduğundan Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte buyuruyor ki; ''Vatanından uzaklara, diyar-ı gurbete düşmüş, vatanından cüda olmuş garibin birisi memleketine dönememiş, ''Vatanından uzaklara, diyar-ı gurbete düşmüş, vatanından cüda olmuş garibin birisi memleketine dönememiş, tanıdığı kimse yok, parası bitmiş, bir de üstüne hastalanmış.'' Ne olacak?

tanıdığı kimse yok, parası bitmiş, bir de üstüne hastalanmış.'' Ne olacak?

el-Ğarîbu izâ marıda.el-Ğarîbu izâ marıda. ''Gurbetteki zavallı, bîçâre, kimsesiz bir de hastalandı mı!'' ''Gurbetteki zavallı, bîçâre, kimsesiz bir de hastalandı mı!'' Fe-nazara an yemînihî ve an şimâlihî.Fe-nazara an yemînihî ve an şimâlihî. ''Şöyle sağına, soluna, önüne, arkasına baktı mı!''''Şöyle sağına, soluna, önüne, arkasına baktı mı!'' Niye bakıyor? ''Bir tanıdık var mı?'' diye bakıyor, çare arıyor, tutunacak dal arıyor ama yok.Niye bakıyor? ''Bir tanıdık var mı?'' diye bakıyor, çare arıyor, tutunacak dal arıyor ama yok. O zaman; Fe-lem yera ehaden ya'rifühû. O zaman; Fe-lem yera ehaden ya'rifühû. ''Tanıdığı hiçbir kimseyi göremedi mi onun o hali var ya, o kırgınlığı, o üzüntüsü var ya!''

''Tanıdığı hiçbir kimseyi göremedi mi onun o hali var ya, o kırgınlığı, o üzüntüsü var ya!''

Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge,

Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge,

Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayri
dediği gibi şairin,
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayri
dediği gibi şairin,
''Benim için kimse yanıp yakılmıyor kendi iç ateşimden başka, kapımı kimse açmıyor sabah rüzgârından başka.'' ''Benim için kimse yanıp yakılmıyor kendi iç ateşimden başka, kapımı kimse açmıyor sabah rüzgârından başka.'' ''Öyle garip hale geldi mi; Allah, onun o üzgün hali üzerine onu affeder, günahlarının hepsini bağışlar.'' buyuruyor.

''Öyle garip hale geldi mi; Allah, onun o üzgün hali üzerine onu affeder, günahlarının hepsini bağışlar.'' buyuruyor.

Üzüldü, kimsesiz kaldı, boynu büküldü; onun için.Üzüldü, kimsesiz kaldı, boynu büküldü; onun için. Tabi bu garip hali, gariplik hali, gurbet hali mazlum bir hal olduğundanTabi bu garip hali, gariplik hali, gurbet hali mazlum bir hal olduğundan müslümanların da garip kimselere, gurbetteki kimselere, yolcu kimselere yardım etmesi çok gelişmiştir.müslümanların da garip kimselere, gurbetteki kimselere, yolcu kimselere yardım etmesi çok gelişmiştir. Sevap olduğundan ''Tanrı misafiri'' diye onları evlerine misafir ederler. Sevap olduğundan ''Tanrı misafiri'' diye onları evlerine misafir ederler. Köylerde misafirhaneler olur; köyün ağası veya zengini alır, evine getirir, yemekler ikram eder, rahatını temin eder.

Köylerde misafirhaneler olur; köyün ağası veya zengini alır, evine getirir, yemekler ikram eder, rahatını temin eder.

Bir de mânevî gariplik, gurbetlik hali vardır.Bir de mânevî gariplik, gurbetlik hali vardır. Onların da bazıları şunlar:Onların da bazıları şunlar: Mesela Kur'ân-ı Kerîm, kendisinin okunmadığı bir evde gariptir, gurbettedir, boynu büküktür.Mesela Kur'ân-ı Kerîm, kendisinin okunmadığı bir evde gariptir, gurbettedir, boynu büküktür. Allah'ın kitabıdır, evde, kütüphanede duruyor ama ev halkı okumuyor.Allah'ın kitabıdır, evde, kütüphanede duruyor ama ev halkı okumuyor. Kur'ân-ı Kerîm'in boynu büküktür, mahzundur, orada garibandır.Kur'ân-ı Kerîm'in boynu büküktür, mahzundur, orada garibandır. Gurbetteki insan gibi, o mazlum insan gibidir. Gurbetteki insan gibi, o mazlum insan gibidir. Bir alim ki oturduğu beldedeki kişiler onun kadrini, kıymetini, ilmini, irfanını bilmiyorlar, Bir alim ki oturduğu beldedeki kişiler onun kadrini, kıymetini, ilmini, irfanını bilmiyorlar, kendisinden istifade etmiyorlar, ona gerektiği şekilde sevgi ve saygı göstermiyorlar, o da orada gariptir.kendisinden istifade etmiyorlar, ona gerektiği şekilde sevgi ve saygı göstermiyorlar, o da orada gariptir. Neden? Yahu, aranızda bir cevher var, bir büyük alim var; kıymetini bilmiyorsunuz.Neden? Yahu, aranızda bir cevher var, bir büyük alim var; kıymetini bilmiyorsunuz. Zavallıdır. O oradan iter, bu buradan bağırır, ötekisi söz dinlemez. Zavallıdır. O oradan iter, bu buradan bağırır, ötekisi söz dinlemez. Onların maskarası olmuş gibidir, ezâ cefâ görür; ona bakar üzülür, buna bakar üzülür.Onların maskarası olmuş gibidir, ezâ cefâ görür; ona bakar üzülür, buna bakar üzülür. Yani kıymetini bilmeyen insanların arasında alim gariptir.Yani kıymetini bilmeyen insanların arasında alim gariptir. Okunulmadığı evde Kur'ân-ı Kerîm gariptir.Okunulmadığı evde Kur'ân-ı Kerîm gariptir. Ne kadar namuslu ne kadar hünerli ne kadar saygıdeğer bir kimse olduğunun farkında olmayan bir kocanın elinde saliha bir hatun gariptir.

Ne kadar namuslu ne kadar hünerli ne kadar saygıdeğer bir kimse olduğunun farkında olmayan bir kocanın elinde saliha bir hatun gariptir.

İşte kaderin sevkiyle bir adamla evlenmiş, adam -Allah ıslah eylesin- kadın çok mübarek bir kadın, evliyâ gibi bir kadın.İşte kaderin sevkiyle bir adamla evlenmiş, adam -Allah ıslah eylesin- kadın çok mübarek bir kadın, evliyâ gibi bir kadın. Adam onu dövüyor, eziyor.Adam onu dövüyor, eziyor. Kumarda, içkide, dışarıda. Kumarda, içkide, dışarıda. İşte bu kadıncağız orada gariptir, boynu büküktür, zavallıdır.İşte bu kadıncağız orada gariptir, boynu büküktür, zavallıdır. Bunun aksi de olur. Bunun aksi de olur. Adam salihtir, iyi niyetlidir, tatlı dillidir ama kadının gözü dünyadadır, maldadır, yüzüktedir,Adam salihtir, iyi niyetlidir, tatlı dillidir ama kadının gözü dünyadadır, maldadır, yüzüktedir, bileziktedir, küpededir, ihtişamdadır, keyiftedir, zevktedir, sefadadır.bileziktedir, küpededir, ihtişamdadır, keyiftedir, zevktedir, sefadadır. Kalk beni gazinoya götür, bak âlem karısını nasıl rahat ettiriyor. Kalk beni gazinoya götür, bak âlem karısını nasıl rahat ettiriyor. Hadi bakalım bana kürk al.Hadi bakalım bana kürk al. Moda değişti, hadi bakalım bütün mobilyaları değiştirelim. Moda değişti, hadi bakalım bütün mobilyaları değiştirelim. Ben buna razı değilim daha geniş bir eve çıkalım. Ben buna razı değilim daha geniş bir eve çıkalım. ''Hatun yapma etme, böyle sıkıştırma.''Hatun yapma etme, böyle sıkıştırma. İşte vaziyeti idare ediyoruz.'' der, ötekisi laf anlayacak durumda değildir. İşte vaziyeti idare ediyoruz.'' der, ötekisi laf anlayacak durumda değildir. Adam cennetlik, kadın ters. Tek tük de olsa böyle de olabiliyor.Adam cennetlik, kadın ters. Tek tük de olsa böyle de olabiliyor. İstanbul'da eskiden oturduğumuz bir semtte böyle bir tanıdığımız vardı.İstanbul'da eskiden oturduğumuz bir semtte böyle bir tanıdığımız vardı. Adamcağız önlüğünü takar, bulaşıkları yıkardı.Adamcağız önlüğünü takar, bulaşıkları yıkardı. Kadın ne önüne yemek getirir ne çoluk çocuğa bakar.Kadın ne önüne yemek getirir ne çoluk çocuğa bakar. Adam beş vakit camiye gelir, namaz kılar.

Adam beş vakit camiye gelir, namaz kılar.

Yine dayımların evinin önünde birisi vardı.Yine dayımların evinin önünde birisi vardı. Kadın sabahleyin süsleniyor püsleniyor, giyiniyor.Kadın sabahleyin süsleniyor püsleniyor, giyiniyor. Daha doğrusu sabahleyin değil; uyuyor, uyuyor, uyuyor saat ona, on bire doğru, süsleniyor püsleniyor giyiniyor çıkıp gidiyor.Daha doğrusu sabahleyin değil; uyuyor, uyuyor, uyuyor saat ona, on bire doğru, süsleniyor püsleniyor giyiniyor çıkıp gidiyor. Sosyetik bir semtte, İstanbul'un Bağdat caddesine yakın bir yerinde, Erenköy'de süslenip gidiyor.Sosyetik bir semtte, İstanbul'un Bağdat caddesine yakın bir yerinde, Erenköy'de süslenip gidiyor. Bizim yengeler durumu görüyorlar. Bizim yengeler durumu görüyorlar. Akşam zavallı adamcağız eve geliyor, önlüğü takıyor bulaşıkları yıkıyor, ortalığı topluyor, siliyor süpürüyor.Akşam zavallı adamcağız eve geliyor, önlüğü takıyor bulaşıkları yıkıyor, ortalığı topluyor, siliyor süpürüyor. Balkona çıkıp çamaşırları asıyor. Balkona çıkıp çamaşırları asıyor. Böyleleri hakkında cennetteki hûri kızları derlermiş ki;Böyleleri hakkında cennetteki hûri kızları derlermiş ki; ''Bre cadaloz, hain! Bizim efendimizi niye üzüyorsun?''

''Bre cadaloz, hain! Bizim efendimizi niye üzüyorsun?''

İşte böyle bir adam da böyle bir kadının elinde gariptir.İşte böyle bir adam da böyle bir kadının elinde gariptir. İyi bir kadın da kötü bir adamın elinde gariptir. İyi bir kadın da kötü bir adamın elinde gariptir. İyi bir alim de kötü bir muhitte, ortamda, kötü bir halkın arasında gariptir.İyi bir alim de kötü bir muhitte, ortamda, kötü bir halkın arasında gariptir. Kur'ân-ı Kerîm de okunmadığı evde gariptir. Böyle bazı garip haller vardır.

Kur'ân-ı Kerîm de okunmadığı evde gariptir. Böyle bazı garip haller vardır.

Bir de Peygamber Efendimiz'in gariplikle ilgili bir sözünü hatırlatmak isterim, şöyle diyor:Bir de Peygamber Efendimiz'in gariplikle ilgili bir sözünü hatırlatmak isterim, şöyle diyor: Bedee'l-İslâmü ğarîben ve se-yeûdü ğarîba.Bedee'l-İslâmü ğarîben ve se-yeûdü ğarîba. ''İslâm; gariban olarak, diyar-ı gurbetteymiş gibi boynu bükük olarak,''İslâm; gariban olarak, diyar-ı gurbetteymiş gibi boynu bükük olarak, kimsesiz olarak, yardımcısız olarak, tanışıksız tanıdıksız desteksiz olarak başladı, bir zaman sonra yine o hale gelecek.'' kimsesiz olarak, yardımcısız olarak, tanışıksız tanıdıksız desteksiz olarak başladı, bir zaman sonra yine o hale gelecek.'' Yayılacak, cümle cihan halkı İslâm'ı tanıyacak ama tekrar gariban haline dönecek. Yayılacak, cümle cihan halkı İslâm'ı tanıyacak ama tekrar gariban haline dönecek. Yani işlerin ters gideceğini, sonunda müslümanların yine gariban kalacağını bildiriyor ve arkasından buyuruyor ki: Yani işlerin ters gideceğini, sonunda müslümanların yine gariban kalacağını bildiriyor ve arkasından buyuruyor ki: Fe-tûbâ li'l-ğurabâ. Fe-tûbâ li'l-ğurabâ. ''Ne mutlu öyle gariplere, ne mutlu öyle boynu bükük garibanlara.''''Ne mutlu öyle gariplere, ne mutlu öyle boynu bükük garibanlara.'' Ve me'l-ğurabâü yâ Resûlalah. Ve me'l-ğurabâü yâ Resûlalah. ''Yâ Resûlallah! Böyle methedilen, ‘ne mutlu' dediğin garipler kim?''''Yâ Resûlallah! Böyle methedilen, ‘ne mutlu' dediğin garipler kim?'' Ellezîne yuslihûne mâ efsede'n-nâsü. Ellezîne yuslihûne mâ efsede'n-nâsü. ''İnsanların bozdukları, fitne fesat karıştırdıkları şeyleri düzeltmeye çalışanlardır.'' buyuruyor.''İnsanların bozdukları, fitne fesat karıştırdıkları şeyleri düzeltmeye çalışanlardır.'' buyuruyor. Toplum bozulmuş; herkes fesada günaha gidiyor, herkes haramda, yanlış yolda;Toplum bozulmuş; herkes fesada günaha gidiyor, herkes haramda, yanlış yolda; bunlar da düzeltmeye, ıslah etmeye, iyi etmeye, Allah'ın rızasına uygun çizgiye getirmeye çalışıyorlar.bunlar da düzeltmeye, ıslah etmeye, iyi etmeye, Allah'ın rızasına uygun çizgiye getirmeye çalışıyorlar. Ama kim dinler, kim anlar? Bir de bunlara kızıyorlar.

Ama kim dinler, kim anlar? Bir de bunlara kızıyorlar.

Kur'ân-ı Kerîm'de ne buyruluyor?

Kur'ân-ı Kerîm'de ne buyruluyor?

Ve izâ kîle lehüm lâ tüfsidû fi'l-ardi kâlû innemâ nahnü muslihûn.Ve izâ kîle lehüm lâ tüfsidû fi'l-ardi kâlû innemâ nahnü muslihûn. ''Bu gibi adamlara ‘Yahu yeryüzünü fesada vermeyin, ortalığı karıştırmayın, fitne fesat çıkartmayın.' dersin, denilir.''Bu gibi adamlara ‘Yahu yeryüzünü fesada vermeyin, ortalığı karıştırmayın, fitne fesat çıkartmayın.' dersin, denilir. Onlar;'' İnnemâ nahnü muslihûn.Onlar;'' İnnemâ nahnü muslihûn. ''Biz islah edicileriz.'' derler. Hem fesat çıkarıyorlar hem de ''Islah edicileriz.'' diyorlar. ''Biz islah edicileriz.'' derler. Hem fesat çıkarıyorlar hem de ''Islah edicileriz.'' diyorlar. Halbuki fesat çıkaranların, bütün fitnelerin başı bizzat kendileridir.

Halbuki fesat çıkaranların, bütün fitnelerin başı bizzat kendileridir.

Bugün de zaman zaman benzer şeylerle karşılaşıyorsunuz.Bugün de zaman zaman benzer şeylerle karşılaşıyorsunuz. Bakıyorsunuz en ahlâksız adam alkışlanıyor, en ahlâklı insan horlanıyor.Bakıyorsunuz en ahlâksız adam alkışlanıyor, en ahlâklı insan horlanıyor. En temiz ahlâkî kaideler çiğneniyor, en kötü en şenî günahlar adetâ reklam ediliyor. En temiz ahlâkî kaideler çiğneniyor, en kötü en şenî günahlar adetâ reklam ediliyor. Günah yerleri camilerden çok daha dolu.Günah yerleri camilerden çok daha dolu. Tıklım tıklım dolu. Sevap yerlerinin boynu bükük. Tıklım tıklım dolu. Sevap yerlerinin boynu bükük. İşte Peygamber Efendimiz; ''İslâm'ın böyle garip hale düştüğü, gariban hale geldiği,İşte Peygamber Efendimiz; ''İslâm'ın böyle garip hale düştüğü, gariban hale geldiği, kimsesiz kaldığı zamanda insanların bozdukları şeyleri düzeltmeye, ıslah etmeye çalışanlara ne mutlu!'' diyor.

kimsesiz kaldığı zamanda insanların bozdukları şeyleri düzeltmeye, ıslah etmeye çalışanlara ne mutlu!'' diyor.

Allah bizi, cümle cihan halkı bozulsa bile bozulmayanlardan eylesin.Allah bizi, cümle cihan halkı bozulsa bile bozulmayanlardan eylesin. Çevremiz dejenere olsa bile dejenere olmayanlardan eylesin. Çevremiz dejenere olsa bile dejenere olmayanlardan eylesin. Kâfir olsalar bile küfre düşmeyenlerden eylesin.Kâfir olsalar bile küfre düşmeyenlerden eylesin. Bizi de, evlatlarımızı da, ailelerimizi dostlarımızı da hep sevdiği razı olduğu kullardan eylesin.Bizi de, evlatlarımızı da, ailelerimizi dostlarımızı da hep sevdiği razı olduğu kullardan eylesin. Evlatlarımızı, zürriyetlerimizi de bizden sonra imandan ayırmasın, küfre düşürmesin, irtidat ettirmesin, kâfir duruma getirmesin.Evlatlarımızı, zürriyetlerimizi de bizden sonra imandan ayırmasın, küfre düşürmesin, irtidat ettirmesin, kâfir duruma getirmesin. İzzetten sonra zillete uğratmasın. Hürriyetten sonra esarete düşürmesin. İzzetten sonra zillete uğratmasın. Hürriyetten sonra esarete düşürmesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi, zürriyetlerimizi ve bütün müslümanları aziz eylesin, hür eylesin, salih eylesin mesut bahtiyar eylesin!

Allahu Teâlâ hazretleri bizi, zürriyetlerimizi ve bütün müslümanları aziz eylesin, hür eylesin, salih eylesin mesut bahtiyar eylesin!

el-Guslü yevme'l-cumuati vâcibün alâ külli muhtelimin ve en yestenne ve en yemesse tîben in vecede.

el-Guslü yevme'l-cumuati vâcibün alâ külli muhtelimin ve en yestenne ve en yemesse tîben in vecede.

Revâhu'ş-şeyhân an Ebî Saîd radıyallahu anh.

Revâhu'ş-şeyhân an Ebî Saîd radıyallahu anh.

Bu hadîs-i şerîf de Cuma ile ilgili geldi.Bu hadîs-i şerîf de Cuma ile ilgili geldi. Geçen hafta da böyle Cuma ile ilgili bir hadîs-i şerîf gelmişti. Bir hikmeti var.Geçen hafta da böyle Cuma ile ilgili bir hadîs-i şerîf gelmişti. Bir hikmeti var. Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: ''Cuma günü tepeden tırnağa yıkanıp gusül abdesti almak; ''Cuma günü tepeden tırnağa yıkanıp gusül abdesti almak; camiye gelecek âkil ve bâliğ her kişi için, her erkek müslüman için bir vazifedir.''

camiye gelecek âkil ve bâliğ her kişi için, her erkek müslüman için bir vazifedir.''

Yıkandığı zaman ne olur?

Yıkandığı zaman ne olur?

On günlük günahları silinir, günahlardan da arınır.On günlük günahları silinir, günahlardan da arınır. Onun için Cuma guslünü tavsiye ediyor, bir.

Onun için Cuma guslünü tavsiye ediyor, bir.

Başka neyi tavsiye ediyor?

Başka neyi tavsiye ediyor?

Ve en yestenne. ''Dişlerini fırçalayıp misvaklamayı'' tavsiye ediyor. Ve en yestenne. ''Dişlerini fırçalayıp misvaklamayı'' tavsiye ediyor. İslâm'a bakın; 1400 yıl önceden ne kadar ince temizlik kaidelerini ortaya koymuş.İslâm'a bakın; 1400 yıl önceden ne kadar ince temizlik kaidelerini ortaya koymuş. Evet, bugün Avrupalılar da diş fırçalıyor ama onlar yakın zamana kadar,Evet, bugün Avrupalılar da diş fırçalıyor ama onlar yakın zamana kadar, bir asır öncesine kadar yıkanmayı bile bilmiyorlardı. bir asır öncesine kadar yıkanmayı bile bilmiyorlardı. Tahareti bilmezler, yıkanmayı bilmezler, temizliği bilmezler, pis kılları izale etmesini bilmezler,Tahareti bilmezler, yıkanmayı bilmezler, temizliği bilmezler, pis kılları izale etmesini bilmezler, gusül bilmezler, abdest bilmezlerdi; yavaş yavaş öğrendiler. gusül bilmezler, abdest bilmezlerdi; yavaş yavaş öğrendiler. Eskiden müslümanları ayıplarlardı. Eskiden müslümanları ayıplarlardı. ''Yahu bu kadar sık yıkanılır mı? ''Yahu bu kadar sık yıkanılır mı? Bu adamlar böyle balık gibi boyuna suya giriyorlar, çıkıyorlar, her zaman yıkanıyorlar.'' diye Bu adamlar böyle balık gibi boyuna suya giriyorlar, çıkıyorlar, her zaman yıkanıyorlar.'' diye eski kitaplarda akıllarınca müslümanları tenkit ediyorlar.eski kitaplarda akıllarınca müslümanları tenkit ediyorlar. Efendimiz her hafta Cuma günü yıkanmayı nasıl sıkı sıkıya tavsiye ediyor. Efendimiz her hafta Cuma günü yıkanmayı nasıl sıkı sıkıya tavsiye ediyor. Dişleri fırçalamayı, misvaklamayı nasıl tavsiye ediyor.

Dişleri fırçalamayı, misvaklamayı nasıl tavsiye ediyor.

Ve en yemesse tîben in vecede.Ve en yemesse tîben in vecede. ''Bulursa bir de güzel koku sürmeyi'' nasıl tavsiye ediyor.

''Bulursa bir de güzel koku sürmeyi'' nasıl tavsiye ediyor.

Bunlar neden? Muhterem kardeşlerim!

Bunlar neden? Muhterem kardeşlerim!

Müslümanlar Cuma günü toplanıyorlar.Müslümanlar Cuma günü toplanıyorlar. Çok güzel bir ibadet, çok önemli bir ibadet. Çok güzel bir ibadet, çok önemli bir ibadet. Herkes kendi evinde ibadet edebilir ama İslâm toplum dini olduğu için Cuma günü müslümanların toplanmasını emrediyor, farz.Herkes kendi evinde ibadet edebilir ama İslâm toplum dini olduğu için Cuma günü müslümanların toplanmasını emrediyor, farz. Cuma günü müslümanlar bir araya gelecek, toplanacaklar; güzel.Cuma günü müslümanlar bir araya gelecek, toplanacaklar; güzel. Ama toplandığı zaman insan derbeder olamaz.Ama toplandığı zaman insan derbeder olamaz. Temiz elbisesini giyecek, tepeden tırnağa yıkanacak.Temiz elbisesini giyecek, tepeden tırnağa yıkanacak. Perşembe gününden tırnaklarını kesmiş olacak. Perşembe gününden tırnaklarını kesmiş olacak. Tırnaklarını uzatmak doğru değil.

Tırnaklarını uzatmak doğru değil.

Batı'nın âdetlerine bakın, İslâm'ın âdetlerine bakın.Batı'nın âdetlerine bakın, İslâm'ın âdetlerine bakın. Batı'da tırnaklar uzatılır, boyanır.Batı'da tırnaklar uzatılır, boyanır. Yahu üstünü istediğin kadar boyat da kedi tırnağı gibi, şahin tırnağı gibi uzatmanın bir güzelliği yok ki.Yahu üstünü istediğin kadar boyat da kedi tırnağı gibi, şahin tırnağı gibi uzatmanın bir güzelliği yok ki. İslâm işi temelinden güzel yapıyor.İslâm işi temelinden güzel yapıyor. Tırnaklar kesilecek çünkü yırtar. ''El öpeyim.'' dersin, ''kedi tırmıklamış'' gibi adamın eli yırtılır.Tırnaklar kesilecek çünkü yırtar. ''El öpeyim.'' dersin, ''kedi tırmıklamış'' gibi adamın eli yırtılır. Tırnaklar kesilecek, koltuk altındaki kıllar temizlenecek, kasıktaki kıllar temizlenecek,Tırnaklar kesilecek, koltuk altındaki kıllar temizlenecek, kasıktaki kıllar temizlenecek, dişler fırçalanacak, tepeden tırnağa yıkanılacak, temiz elbiseler giyilecek, güzel kokular sürünülecek. dişler fırçalanacak, tepeden tırnağa yıkanılacak, temiz elbiseler giyilecek, güzel kokular sürünülecek. Çünkü topluluğun içine gidiyorsun.

Çünkü topluluğun içine gidiyorsun.

İslâm topluluk dini; cami pırıl pırıl olacak, tertemiz olacak.İslâm topluluk dini; cami pırıl pırıl olacak, tertemiz olacak. Camiye girdiğin zaman şu tarafı koklayacaksın sümbül kokacak, bu tarafı koklayacaksın gül kokacak, Camiye girdiğin zaman şu tarafı koklayacaksın sümbül kokacak, bu tarafı koklayacaksın gül kokacak, ileri gideceksin amber kokacak öbür tarafa gidecek mis kokacak.

ileri gideceksin amber kokacak öbür tarafa gidecek mis kokacak.

Düşünebiliyor musunuz?Düşünebiliyor musunuz? Cuma günü herkes Resûlullah Efendimiz'in yaptığı gibi yapsa nasıl olur? Biz ne yapıyoruz?

Cuma günü herkes Resûlullah Efendimiz'in yaptığı gibi yapsa nasıl olur? Biz ne yapıyoruz?

İş elbisesiyle camiye geliyoruz.İş elbisesiyle camiye geliyoruz. Adam eski yün çorabını Erzurum'da ayağına giymiş, onunla burada camiye geliyor,Adam eski yün çorabını Erzurum'da ayağına giymiş, onunla burada camiye geliyor, arkasındaki adam, ''Yandım Allah!'' çekiyor, o kokudan mahvoluyor.arkasındaki adam, ''Yandım Allah!'' çekiyor, o kokudan mahvoluyor. Mübarek! Bunu ayakkabının içinde bırak. Mübarek! Bunu ayakkabının içinde bırak. Dışarıda ayağını güzelce, tertemiz, gıcır gıcır yıka, ondan sonra içeri gel.Dışarıda ayağını güzelce, tertemiz, gıcır gıcır yıka, ondan sonra içeri gel. Çorapsız namaz kılmanın bir mahzuru yok.Çorapsız namaz kılmanın bir mahzuru yok. Bu pis çorapları giymeye lüzum yok. Bu pis çorapları giymeye lüzum yok. Eskiden çok zordu; çoraplar yamanırdı.Eskiden çok zordu; çoraplar yamanırdı. Şimdi öyle bir şeye lüzum yok. Birkaç tane çorap alırsın, kirlendikçe yıkarsın.Şimdi öyle bir şeye lüzum yok. Birkaç tane çorap alırsın, kirlendikçe yıkarsın. Bak İslâm temizliğe ne kadar dikkat ediyor?Bak İslâm temizliğe ne kadar dikkat ediyor? Bu hadîs-i şerîfte; ''Topluluğun içine çıkarken nasıl olmamız lazımmış?'' onu görüyoruz

Bu hadîs-i şerîfte; ''Topluluğun içine çıkarken nasıl olmamız lazımmış?'' onu görüyoruz

''Ağzımız, dişimiz temiz olacak.'' diyor Peygamber Efendimiz; ''Soğan sarımsak yiyen camiye gelmesin.'' diyor.''Ağzımız, dişimiz temiz olacak.'' diyor Peygamber Efendimiz; ''Soğan sarımsak yiyen camiye gelmesin.'' diyor. Soğan ve sarımsak haram değil ama güzel kokmadığı için başkalarını rahatsız ediyor.Soğan ve sarımsak haram değil ama güzel kokmadığı için başkalarını rahatsız ediyor. ''Hocam, ‘Peygamber Efendimiz soğan sarımsak yiyen camiye gelmesin.' demiş de''Hocam, ‘Peygamber Efendimiz soğan sarımsak yiyen camiye gelmesin.' demiş de sigaradan bahsetmemiş, ben gelebilirim.''sigaradan bahsetmemiş, ben gelebilirim.'' Ama sen bir bilsen sigara içmeyen insanın o sigara kokusundan burnunun direği nasıl kırılır. Ama sen bir bilsen sigara içmeyen insanın o sigara kokusundan burnunun direği nasıl kırılır. Tiryaki adam fosur fosur içe içe tepeden tırnağa tütün kokar.Tiryaki adam fosur fosur içe içe tepeden tırnağa tütün kokar. Yanındaki adam mahvolur.Yanındaki adam mahvolur. Trenle, otobüsle yolculuk yapıp eve geldiğimde ceketimi çıkarıp asarken ceketime sinen kokudan ev halkı rahatsız olurdu.

Trenle, otobüsle yolculuk yapıp eve geldiğimde ceketimi çıkarıp asarken ceketime sinen kokudan ev halkı rahatsız olurdu.

Demek ki İslâm âdâb-ı muaşeretinde, topluluğa saygıdan dolayı insan temiz gelecek.Demek ki İslâm âdâb-ı muaşeretinde, topluluğa saygıdan dolayı insan temiz gelecek. Huzû zîneteküm inde külli mescidin. Huzû zîneteküm inde külli mescidin. ''Hangi mescide giderseniz gidin -sadece Kâbe'ye değil sadece Peygamber Efendimiz'in mescidine değil''Hangi mescide giderseniz gidin -sadece Kâbe'ye değil sadece Peygamber Efendimiz'in mescidine değil hangi mescide giderseniz gidin o ibadethaneler Allah'ın evi sayılır- temiz elbiseyle gidin.'' hangi mescide giderseniz gidin o ibadethaneler Allah'ın evi sayılır- temiz elbiseyle gidin.'' İzmit valisi seni çağırsa bir değişmek istemez misin?

İzmit valisi seni çağırsa bir değişmek istemez misin?

''Aman hanım bizim lacivert elbiseleri, damatlıkları çıkar, şu bayramlık ayakkabıları bir siliver.''Aman hanım bizim lacivert elbiseleri, damatlıkları çıkar, şu bayramlık ayakkabıları bir siliver. Güzel çoraplar ver, temiz mendil ver.''

Güzel çoraplar ver, temiz mendil ver.''

''Efendi, ne oldu hayrola?''

''Efendi, ne oldu hayrola?''

''Vali hazretleri çağırmış da, bir şey konuşacak galiba.'' diye nasıl hazırlanıyorsun, nasıl güzel giyiniyorsun.''Vali hazretleri çağırmış da, bir şey konuşacak galiba.'' diye nasıl hazırlanıyorsun, nasıl güzel giyiniyorsun. Onun için müslüman camiye gelirken böyle olacak.

Onun için müslüman camiye gelirken böyle olacak.

Tabi bunların hepsinin arkasında İslâm'ın temizliği var.Tabi bunların hepsinin arkasında İslâm'ın temizliği var. Bir de insanın insana saygı duyması, ona iyi duygular aşılaması meselesi var.Bir de insanın insana saygı duyması, ona iyi duygular aşılaması meselesi var. Muhterem kardeşlerim, buna çok dikkat edelim. Birbirimize saygı gösterelim.Muhterem kardeşlerim, buna çok dikkat edelim. Birbirimize saygı gösterelim. Biliyor musunuz, Peygamber Efendimiz; ''Ev sahibinin misafire güzel giyinerek çıkması misafire ikramıdır.'' diyor. Biliyor musunuz, Peygamber Efendimiz; ''Ev sahibinin misafire güzel giyinerek çıkması misafire ikramıdır.'' diyor. Pijamayla çıkıyoruz, saç baş dağınık çıkıyoruz.Pijamayla çıkıyoruz, saç baş dağınık çıkıyoruz. Tıraşsız, hapishane kaçkını gibi çıkıyoruz.Tıraşsız, hapishane kaçkını gibi çıkıyoruz. Hayır, misafire güzel elbise giyeceksin, o da bir ikram.Hayır, misafire güzel elbise giyeceksin, o da bir ikram. ''Buyur çikolata, buyur şeker!'' dediğin gibi senin güzel bir kıyafetle çıkman da ikram.''Buyur çikolata, buyur şeker!'' dediğin gibi senin güzel bir kıyafetle çıkman da ikram. Güleç yüz göstermen de ikram.Güleç yüz göstermen de ikram. Uğurlarken onunla beraber kapıya kadar çıkmak; ''Allah razı olsun, yine bekleriz.Uğurlarken onunla beraber kapıya kadar çıkmak; ''Allah razı olsun, yine bekleriz. Hizmetimizde kusur varsa affedin.'' demek, gönlünü almak da ikram.Hizmetimizde kusur varsa affedin.'' demek, gönlünü almak da ikram. ''Misafiri seveni Allah sever. ''Misafiri seveni Allah sever. Misafiri sevmeyene, istemeyene Allah buğz eder, gazap eder.''

Misafiri sevmeyene, istemeyene Allah buğz eder, gazap eder.''

Misafir kıymetli, müslüman kardeşler kıymetli.Misafir kıymetli, müslüman kardeşler kıymetli. Camideki insanı memnun etmeye çalışacaksın.Camideki insanı memnun etmeye çalışacaksın. Eline bir tane esans şişesi al.Eline bir tane esans şişesi al. Hem kendin sürün hem yanındaki kardeşine ikram et, o da sevinsin, ''Allah razı olsun.'' desin ama güzel bir koku al!Hem kendin sürün hem yanındaki kardeşine ikram et, o da sevinsin, ''Allah razı olsun.'' desin ama güzel bir koku al! Bazıları bayağı latif oluyor, güzel oluyor, insan süründüğü zaman çok memnun oluyor. Bazıları bayağı latif oluyor, güzel oluyor, insan süründüğü zaman çok memnun oluyor. Önem vermek lazım. Önem vermek lazım. Dinimizde güzel koku, taranmak, dişleri fırçalamak, temiz elbise giymek çok önemli.Dinimizde güzel koku, taranmak, dişleri fırçalamak, temiz elbise giymek çok önemli. Bunların hepsi güzel.Bunların hepsi güzel. İslâm gösterişi pek sevmez. Bu gösteriş değil.İslâm gösterişi pek sevmez. Bu gösteriş değil. Bu, karşındaki insana sevgi ve saygının bir işaretidir.Bu, karşındaki insana sevgi ve saygının bir işaretidir. Onun için hepimiz inşaallah İslâm'ın ana yapısını, fikir yapısını iyi kavrayalım. Onun için hepimiz inşaallah İslâm'ın ana yapısını, fikir yapısını iyi kavrayalım. Giyimimize kuşamımıza dikkat edelim.

Giyimimize kuşamımıza dikkat edelim.

Adam şöyle sana bakıyor, bana bakıyor eğer bizde güzel bir tavır görmezse İslâm'a da kızıyor.Adam şöyle sana bakıyor, bana bakıyor eğer bizde güzel bir tavır görmezse İslâm'a da kızıyor. Bizimle beraber İslâm'a da kızıyor.Bizimle beraber İslâm'a da kızıyor. Eğer biz, İslâm'ı temsil ettiğimizi düşünerek tavrımızla halimizle güzel davransak çok iyi olur. Eğer biz, İslâm'ı temsil ettiğimizi düşünerek tavrımızla halimizle güzel davransak çok iyi olur. İslâm'a karşı güzel bir tanıtım olur.

İslâm'a karşı güzel bir tanıtım olur.

Bursa'ya ilk gittiğim senelerde hayran kaldığım bir şey olmuştu, herkese de söylemiştim.Bursa'ya ilk gittiğim senelerde hayran kaldığım bir şey olmuştu, herkese de söylemiştim. Yaşlı başlı, sakallı hacı amca otobüste oturuyor.Yaşlı başlı, sakallı hacı amca otobüste oturuyor. Otobüs durakta duruyor, içeriye bir kadın giriyor.Otobüs durakta duruyor, içeriye bir kadın giriyor. –Orada kadınların örtülü olmasına da hayran kalmıştım- veya bir kız giriyor belli ki öğrenci; –Orada kadınların örtülü olmasına da hayran kalmıştım- veya bir kız giriyor belli ki öğrenci; ''Gel kızım, şuraya otur.'' diye yaşlı adam kalkıp onu oturtuyor.''Gel kızım, şuraya otur.'' diye yaşlı adam kalkıp onu oturtuyor. Bu hacı amcaya hürmet sağlam. Bu hacı amcaya hürmet sağlam. Bu, İslâm için güzel bir tanıtım, güzel bir propaganda.

Bu, İslâm için güzel bir tanıtım, güzel bir propaganda.

Bakın adamlar reklama, propagandaya o kadar önem veriyorlar ki mizansen hazırlıyorlar,Bakın adamlar reklama, propagandaya o kadar önem veriyorlar ki mizansen hazırlıyorlar, sahneyi hazırlıyorlar, Papa bir çocuğu kucağına almışken yanağını öperken resim çekiyorlar.sahneyi hazırlıyorlar, Papa bir çocuğu kucağına almışken yanağını öperken resim çekiyorlar. Neden? Papa'yı şirin gösterecek.

Neden? Papa'yı şirin gösterecek.

Avrupalılar müslümanları gösterirken nasıl gösteriyor biliyor musunuz?

Avrupalılar müslümanları gösterirken nasıl gösteriyor biliyor musunuz?

Müslümanları bir camide namaz kılarken gösteriyor, bir de kurban kesilmiş kanları yere akarken gösteriyor.

Müslümanları bir camide namaz kılarken gösteriyor, bir de kurban kesilmiş kanları yere akarken gösteriyor.

''Müslümanlar işte böyle kan dökerler, can yakarlar.'' demek istiyor.''Müslümanlar işte böyle kan dökerler, can yakarlar.'' demek istiyor. Peki, gel buraya, sen Almanya'da hiç hayvan kesmiyor musun? Peki, gel buraya, sen Almanya'da hiç hayvan kesmiyor musun? Sizde kasap dükkânı yok mu? Siz et yemez misiniz?Sizde kasap dükkânı yok mu? Siz et yemez misiniz? Yer, yemez olur mu hiç! İnsanoğlunun yaratılışı.Yer, yemez olur mu hiç! İnsanoğlunun yaratılışı. Hem et yer insanoğlu hem ot yer. Hem etobur hem otobur.Hem et yer insanoğlu hem ot yer. Hem etobur hem otobur. İkisi de insanoğlunda var. İkisi de insanoğlunda var. Hem balık tutarız hem kuş tutarız hem kuzu yeriz, hem daha başka şeyler yeriz. Hem balık tutarız hem kuş tutarız hem kuzu yeriz, hem daha başka şeyler yeriz. Alman da yer, Amerikalı da yer.Alman da yer, Amerikalı da yer. Bu gayet normal bir şey ama müslümanı kötü gösterecek ya kurbanın kanını gösteriyor. Bu gayet normal bir şey ama müslümanı kötü gösterecek ya kurbanın kanını gösteriyor. ''Zihninde ikisi yan yana gelsin.'' diye ondan sonra camiyi gösteriyor.''Zihninde ikisi yan yana gelsin.'' diye ondan sonra camiyi gösteriyor. Kendi Papasını hoş ve sempatik göstermek için bir güler yüzlü pozunu çekiyor,Kendi Papasını hoş ve sempatik göstermek için bir güler yüzlü pozunu çekiyor, bir çocuğu kucaklamasının resmini çekiyor, öyle gösteriyor.

bir çocuğu kucaklamasının resmini çekiyor, öyle gösteriyor.

İyi güzel ama Azerbaycan'daki kardeşlerimizin ezildiğine niye gık demedin?İyi güzel ama Azerbaycan'daki kardeşlerimizin ezildiğine niye gık demedin? Gel bakalım buraya, şimdi yakalandın işte. O insan değil mi?Gel bakalım buraya, şimdi yakalandın işte. O insan değil mi? İnsan ama müslüman. Onlar öldürülebilir.İnsan ama müslüman. Onlar öldürülebilir. Onlar ezilebilir, tankların altına döşenebilir, asılabilir!Onlar ezilebilir, tankların altına döşenebilir, asılabilir! Binlercesi ölse ziyanı yok! Binlercesi ölse ziyanı yok! Ama İngilizler'den bir eroinman, Fransızlar'dan bir terörist, Ama İngilizler'den bir eroinman, Fransızlar'dan bir terörist, Almanlar'dan bir kışkırtıcı bölücü bir şey yapsa bütün dünya ayağa kalkar, onun kurtarılması için kanunları zorlar.Almanlar'dan bir kışkırtıcı bölücü bir şey yapsa bütün dünya ayağa kalkar, onun kurtarılması için kanunları zorlar. Kanunları, adaleti yıkacak iş yapar.

Kanunları, adaleti yıkacak iş yapar.

Peygamber Efendimiz ne diyor?

Peygamber Efendimiz ne diyor?

''Vallahi Muhammed'in kızı Fatıma hırsızlık yapsa onu bile cezalandırırım.'' diyor.''Vallahi Muhammed'in kızı Fatıma hırsızlık yapsa onu bile cezalandırırım.'' diyor. İslâm'ın adalet anlayışına bak, kâfirin çifte standardına bak.İslâm'ın adalet anlayışına bak, kâfirin çifte standardına bak. Müslümanın samimiyetine bak, kâfirin ayrımcılığına bak.

Müslümanın samimiyetine bak, kâfirin ayrımcılığına bak.

Onun için gerçeği olduğu gibi görmek, gerçekleri iyi değerlendirmek lazım.Onun için gerçeği olduğu gibi görmek, gerçekleri iyi değerlendirmek lazım. Ama bizim İslâm'ı temsil ettiğimizi bilerek oyunlara da gelmememiz lazım; temiz, pak, kibar, sabırlı olmamız lazım.Ama bizim İslâm'ı temsil ettiğimizi bilerek oyunlara da gelmememiz lazım; temiz, pak, kibar, sabırlı olmamız lazım. Kötülüğe iyilikle mukabele etmemiz, tatlı dilli olmamız, yardım sever olmamız lazım.Kötülüğe iyilikle mukabele etmemiz, tatlı dilli olmamız, yardım sever olmamız lazım. Adam bizi görsün, bizi sevsin, İslâm'a girsin.Adam bizi görsün, bizi sevsin, İslâm'a girsin. Mutlu, temiz, pak, huzurlu, ahlâklı, sevimli, Mutlu, temiz, pak, huzurlu, ahlâklı, sevimli, sevaplı, kârlı, ibadetli, taatli, nurlu, feyizli ömürler sürmemizi; sevaplı, kârlı, ibadetli, taatli, nurlu, feyizli ömürler sürmemizi; huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmamızı nasip eylesin.

huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmamızı nasip eylesin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2