Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Hàris İbn-i Esed El-Muhàsibî (2)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

10 Cemâziye'l-Âhir 1413 / 05.12.1992
İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Teslimiyet Nedir?, Recâ Nedir?, Hüznün Şekilleri, Güzel Ahlâk Nedir?, Akıl ve Sabır, Gönle Dikkat Edelim! | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Hàris İbn-i Esed El-Muhàsibî (2)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

10 Cemâziye'l-Âhir 1413 / 05.12.1992
İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Teslimiyet Nedir?, Recâ Nedir?, Hüznün Şekilleri, Güzel Ahlâk Nedir?, Akıl ve Sabır, Gönle Dikkat Edelim! | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

es-Salâtu ve's-selâmu ala seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirînes-Salâtu ve's-selâmu ala seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn abdihî ve habîbihî Muhammedini'l-Mustafâabdihî ve habîbihî Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.ve âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd: Emmâ ba'd:

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Cumartesi günleri İstanbul'da bulunduğumuz zamanlardaCumartesi günleri İstanbul'da bulunduğumuz zamanlarda bu güzel tekkede Tabakâtü's- sûfiyye'yi okuyup devam ediyoruz. bu güzel tekkede Tabakâtü's- sûfiyye'yi okuyup devam ediyoruz. 59. sayfanın onuncu bendinde; 59. sayfanın onuncu bendinde;

Kâle ve kâle'l-Hârisü;Kâle ve kâle'l-Hârisü; yani daha önce geçmiş olan rivayet zinciriyle;yani daha önce geçmiş olan rivayet zinciriyle; Abdullah b. Aliyyin et-Tûsiyyi'den Huldî'ye,Abdullah b. Aliyyin et-Tûsiyyi'den Huldî'ye, Huldî'den Ebû Osman el-Beledî'ye,Huldî'den Ebû Osman el-Beledî'ye, ondan Hâris-i Muhâsibî'ye uzanan zincir ile aynı senetle ondan Hâris-i Muhâsibî'ye uzanan zincir ile aynı senetle Hâris b. Esed el-Muhâsibî hazretleri buyurmuş ki: Hâris b. Esed el-Muhâsibî hazretleri buyurmuş ki:

et-Teslîmü hüve's-sübûtü inde nüzûli'l-belâiet-Teslîmü hüve's-sübûtü inde nüzûli'l-belâi min-gayri tegayyürin minhu fi'z-zâhiri ve'l-bâtıni. min-gayri tegayyürin minhu fi'z-zâhiri ve'l-bâtıni.

Tarikatte ''teslimiyet'' diye bir makam var.Tarikatte ''teslimiyet'' diye bir makam var. Onun tarifiyle ilgili. Onun tarifiyle ilgili.

et-Teslîmü.et-Teslîmü. ''Teslimiyet'' Allah'ın hükmüne, kaza ve kaderin tecellisine rıza göstermek;''Teslimiyet'' Allah'ın hükmüne, kaza ve kaderin tecellisine rıza göstermek; ceza' ve feza' göstermemek, itiraz etmemek,ceza' ve feza' göstermemek, itiraz etmemek, taşkınlık yapmamak, ağzını açıp gözünü yumup da taşkınlık yapmamak, ağzını açıp gözünü yumup da ileri geri edepsizce konuşmamaya dikkat etmek. ileri geri edepsizce konuşmamaya dikkat etmek. Tarifinde diyor ki; Tarifinde diyor ki;

et-Teslîmü. ''Teslimiyet'' Hüve's-sübûtü inde nüzûli'l-belâi.et-Teslîmü. ''Teslimiyet'' Hüve's-sübûtü inde nüzûli'l-belâi. ''Kendisinin başına bela geldiği zaman''Kendisinin başına bela geldiği zaman sapa sağlam durmasıdır, sabit olmasıdır, sebat etmesidir.'' sapa sağlam durmasıdır, sabit olmasıdır, sebat etmesidir.''

Min-gayri tegayyürin minhu.Min-gayri tegayyürin minhu. ''Kendisinden hiçbir değişiklik meydana gelmeden,''Kendisinden hiçbir değişiklik meydana gelmeden, olduğu yerde sapa sağlam durmasıdır.'' olduğu yerde sapa sağlam durmasıdır.''

Fi'z-zâhiri ve'l-bâtıni.Fi'z-zâhiri ve'l-bâtıni. ''Zâhirinde de, bâtınında da değişiklik olmayacak.'' ''Zâhirinde de, bâtınında da değişiklik olmayacak.'' Yani şeklen de, dışarıdan da bir itiraz emaresi, alâmeti görülmeyecek; Yani şeklen de, dışarıdan da bir itiraz emaresi, alâmeti görülmeyecek; kalbinde de bir itiraz duygusu mevcut olmayacak. kalbinde de bir itiraz duygusu mevcut olmayacak.

Herkesin bildiği klasik bir misali söyleyelim.Herkesin bildiği klasik bir misali söyleyelim. Yakını ölüyor.Yakını ölüyor. Annesi, babası veya evladı ölüyor. Annesi, babası veya evladı ölüyor. Kadın veya adam saçını başını yoluyor,Kadın veya adam saçını başını yoluyor, feryâd u figânlar ediyor,feryâd u figânlar ediyor, ileri geri konuşuyor, bağırıyor, çağırıyor. ileri geri konuşuyor, bağırıyor, çağırıyor. Morali bozuluyor, gönlü çöküyor, kararıyor, feleğini şaşırıyor... Morali bozuluyor, gönlü çöküyor, kararıyor, feleğini şaşırıyor...

Ne oluyorsun?Ne oluyorsun? Ne var yani? Bu olayı takdir eden kim? Ne var yani? Bu olayı takdir eden kim?

Allah celle celâlühû. Allah celle celâlühû.

Sana ne düşer? Sana ne düşer?

Abdülkâdir-i Geylânî Efendimiz'in söylediği gibi; Abdülkâdir-i Geylânî Efendimiz'in söylediği gibi;

''Kula düşen iki şey var:''Kula düşen iki şey var: Bir; kazâ ve kadere, Allah'ın hükmüne rıza. İki; dua.'' Bir; kazâ ve kadere, Allah'ın hükmüne rıza. İki; dua.''

Rıza ve dua.Rıza ve dua. Başka bir şey yok.Başka bir şey yok. Kadere rıza, Allah'a dua.Kadere rıza, Allah'a dua. Kulluk çok kolay. İ Kulluk çok kolay. İ tiraz ederse, bağırır çağırırsa imtihanı kaybeder. tiraz ederse, bağırır çağırırsa imtihanı kaybeder.

Hadîs-i şerîfte şöyle geçer: Hadîs-i şerîfte şöyle geçer:

Peygamber sallallahu aleyhi ve selemPeygamber sallallahu aleyhi ve selem bangır bangır bağıran, yaka bağır yırtan,bangır bangır bağıran, yaka bağır yırtan, feryâd u figân eden bir kadının yanından geçiyordu. feryâd u figân eden bir kadının yanından geçiyordu. Başına bir bela, musibet gelmiş, bağırıyor. Ona; Başına bir bela, musibet gelmiş, bağırıyor. Ona;

''Ey filanca! Sabretmen, Allah'ın hükmüne razı olman lazım.''''Ey filanca! Sabretmen, Allah'ın hükmüne razı olman lazım.'' gibi konuşmak isteyince kadın dedi ki; gibi konuşmak isteyince kadın dedi ki;

''Sen benim başıma gelen belanın ne kadar fazla olduğunu biliyor musun?''Sen benim başıma gelen belanın ne kadar fazla olduğunu biliyor musun? Bir bilsen…'' Bir bilsen…'' Efendimiz baktı ki ağzı kalabalık, yürüdü gitti.Efendimiz baktı ki ağzı kalabalık, yürüdü gitti. Yanında durmadı. Yanında durmadı. Onun üzerine arkadan gelenler dediler ki; Onun üzerine arkadan gelenler dediler ki;

''Sana gelip sözleri söyleyen bu şahıs kimdi, biliyor musun?'' ''Sana gelip sözleri söyleyen bu şahıs kimdi, biliyor musun?''

Kadın; ''Bilmiyorum.'' Kadın; ''Bilmiyorum.''

''Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem idi.'' ''Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem idi.''

Kadın; ''Ya, öyle mi!'' dedi. Kadın; ''Ya, öyle mi!'' dedi. Arkasından koştu, yetişti.Arkasından koştu, yetişti. ''Yâ Resûlallah! Kusura bakma.''Yâ Resûlallah! Kusura bakma. Ben seni tanıyamadım, ondan edepsizlik ettim.Ben seni tanıyamadım, ondan edepsizlik ettim. İleri geri konuşmam seni tanımadığım için, seni bilemediğim için oldu.İleri geri konuşmam seni tanımadığım için, seni bilemediğim için oldu. Benim kusuruma bakma.'' Benim kusuruma bakma.'' Tabi bir kere olan oldu. Tabi bir kere olan oldu. Efendimiz buyurdu ki; Efendimiz buyurdu ki;

es-Sabru inde's-sadmeti'l-ûlâ.es-Sabru inde's-sadmeti'l-ûlâ. ''Darbe ilk geldiği zaman sabır gösterirsen işin kıymeti olur.'' ''Darbe ilk geldiği zaman sabır gösterirsen işin kıymeti olur.'' Aksi takdirde iş işten geçmiş olur. Aksi takdirde iş işten geçmiş olur. Sonra herkes alışıyor, Sonra herkes alışıyor, yani insan günler geçince, zaman geçince alışıyor. yani insan günler geçince, zaman geçince alışıyor.

Alman ordusunda bir kaide varmış.Alman ordusunda bir kaide varmış. Kavga edenlerin birbirlerinden 24 saat içinde Kavga edenlerin birbirlerinden 24 saat içinde üst makamlara şikayette bulunmaları yasakmış.üst makamlara şikayette bulunmaları yasakmış. 24 saat geçecek. Neden? 24 saat geçecek. Neden? Bir heyecanı yatışsın, bir uyusun, uyansın. Bir heyecanı yatışsın, bir uyusun, uyansın. Duygularını kendi kendine normal olarak tahlil edecek hale gelsin.Duygularını kendi kendine normal olarak tahlil edecek hale gelsin. Bakalım kendi mi haklı, karşı taraf mı haklı?Bakalım kendi mi haklı, karşı taraf mı haklı? Şikayete mahal var mı, yok mu? Şikayete mahal var mı, yok mu?

Demirel şimdi Japonya'ya gitti.Demirel şimdi Japonya'ya gitti. ''Adalet bakımından da Japonlar iyi.'' diyor. ''Adalet bakımından da Japonlar iyi.'' diyor. Davalar çabuk görülüyormuş, mahkemelerde yığılma yokmuş. Davalar çabuk görülüyormuş, mahkemelerde yığılma yokmuş. Neden?Neden? Savcılar olur olmaz her davayı açmıyorlarmış. Savcılar olur olmaz her davayı açmıyorlarmış. Mahkeme diye fuzuli işgal etmiyorlarmış. Mahkeme diye fuzuli işgal etmiyorlarmış.

Taraflar bazen yirmi beş kuruş, elli kuruş için inat ediyor.Taraflar bazen yirmi beş kuruş, elli kuruş için inat ediyor. Dünyanın masrafını yapıp dava açıyor;Dünyanın masrafını yapıp dava açıyor; hâkimi, mahkemeyi meşgul ediyor. hâkimi, mahkemeyi meşgul ediyor. Tabi o, orada bulunan davaların az olduğunu, Tabi o, orada bulunan davaların az olduğunu, mahkemelerin çabuk çalıştığını,mahkemelerin çabuk çalıştığını, savcıların olur olmaz davaları açmadığını görmüş, sevinmiş. savcıların olur olmaz davaları açmadığını görmüş, sevinmiş.

Ama bir seyyah asıl İslâm tarihinde bizim dedelerimizin halini anlatıyor.Ama bir seyyah asıl İslâm tarihinde bizim dedelerimizin halini anlatıyor. Diyor ki; Diyor ki;

''Bunların mahkemelerine iş düşmez,''Bunların mahkemelerine iş düşmez, mahkemelerinde davacı, davalı göremezsin.mahkemelerinde davacı, davalı göremezsin. Çünkü çok terbiyeli, edepli insanlardır. Çünkü çok terbiyeli, edepli insanlardır. Zaten haksızlık edip deZaten haksızlık edip de mahkemeye kadının huzuruna gelme durumları olmaz.mahkemeye kadının huzuruna gelme durumları olmaz. Bir ihtilaf olsa bile mahallenin eşrâfı, büyükleri,Bir ihtilaf olsa bile mahallenin eşrâfı, büyükleri, hatırı sayılır kimseler halleder. hatırı sayılır kimseler halleder. Yani kadıya, mahkemeye çok nadir iş düşer.'' Yani kadıya, mahkemeye çok nadir iş düşer.''

Osmanlı devrinde kadılar ekseriyetle şâir oluyor.Osmanlı devrinde kadılar ekseriyetle şâir oluyor. Neden?Neden? Zamanı boş, oturuyor;Zamanı boş, oturuyor; şu vezinden, bu vezinden şiir yazıyor.şu vezinden, bu vezinden şiir yazıyor. Önüne dava gelmiyor ki.Önüne dava gelmiyor ki. Ya okuyacak, ya yazacak, bir şeyler yapacak.Ya okuyacak, ya yazacak, bir şeyler yapacak. İşte o da şiir yazıyor.İşte o da şiir yazıyor. Ekseri divan şairleri, mesleğini incelerseniz kadıdır. Ekseri divan şairleri, mesleğini incelerseniz kadıdır. Parası var, keyfi yerinde, konağı var, zamanı da var. Parası var, keyfi yerinde, konağı var, zamanı da var. İlim için, irfan için, hele şiir için, edebiyat için zaman lazım. İlim için, irfan için, hele şiir için, edebiyat için zaman lazım. Oturacak da şiiri tanzim edecek. Oturacak da şiiri tanzim edecek.

Demek ki teslimiyet, bela indiği zamanDemek ki teslimiyet, bela indiği zaman zâhirde ve bâtında herhangi bir değişme müşahede edilmeden zâhirde ve bâtında herhangi bir değişme müşahede edilmeden sapa sağlam durmaktır.sapa sağlam durmaktır. Kale gibi duracak. Kale gibi duracak. Ne kaşı kıpırdayacak, ne yüzünde çizgiler belirecek,Ne kaşı kıpırdayacak, ne yüzünde çizgiler belirecek, ne alnı kırışacak, ne ah vah edecek,ne alnı kırışacak, ne ah vah edecek, ne saç baş yolacak, ne diz dövecek, ne saç baş yolacak, ne diz dövecek, ne bağırıp çağıracak, ne kalbinden kırgınlık, küskünlük, darılma hissedecek, ne bağırıp çağıracak, ne kalbinden kırgınlık, küskünlük, darılma hissedecek, ne de ileri geri konuşacak. ne de ileri geri konuşacak. Böyle şeyler olamayacak. Böyle şeyler olamayacak. Gayet sakin, kale gibi sağlam duracak. Gayet sakin, kale gibi sağlam duracak.

Tabi zâhirde bir şey olmaması bir edeptir.Tabi zâhirde bir şey olmaması bir edeptir. Bâtında bir şey olmaması Bâtında bir şey olmaması yani insanın gönlünde fırtına kopmaması,yani insanın gönlünde fırtına kopmaması, duygularının sapa sağlam olması daha büyük bir şey. duygularının sapa sağlam olması daha büyük bir şey. Bu gibi haller de eğitimle elde edilir. Bu gibi haller de eğitimle elde edilir. Birden elde edilmez. Birden elde edilmez. Onun için müslümanın her zaman söylediğimiz gibi yılda bir sabır eğitimi var. Onun için müslümanın her zaman söylediğimiz gibi yılda bir sabır eğitimi var. Bir ay süren Ramazan. Bir ay süren Ramazan. Bunu neden yapıyor? Alışsın diye. Bunu neden yapıyor? Alışsın diye. İnsanın içindeki duygularına da hâkim olması kolay bir şey değildir. İnsanın içindeki duygularına da hâkim olması kolay bir şey değildir. Hâkim olmaya küçüklükten itibaren alışacak da öyle hâkim olacak. Hâkim olmaya küçüklükten itibaren alışacak da öyle hâkim olacak. Yoksa istese de hâkim olamaz. Yoksa istese de hâkim olamaz.

''Ne yapayım elimden gelmiyor, yapamıyorum, edemiyorum.'' diyorlar.''Ne yapayım elimden gelmiyor, yapamıyorum, edemiyorum.'' diyorlar. İşte alışmadığı için İslâm her şeyin çaresini bildirmiş.İşte alışmadığı için İslâm her şeyin çaresini bildirmiş. Yalnız reçeteyi doktorun söylediği gibi uygulamak lazım. Yalnız reçeteyi doktorun söylediği gibi uygulamak lazım. Uygulanırsa tedavi olur.Uygulanırsa tedavi olur. Uygulanmadığı zaman olmuyor. Uygulanmadığı zaman olmuyor.

Zâhirde ve bâtında hiçbir değişiklik olmaması içinZâhirde ve bâtında hiçbir değişiklik olmaması için insanın eğitim görmesi lazım. insanın eğitim görmesi lazım. Burada bir misali anlatalım. Burada bir misali anlatalım.

Eski dervişlerden olgun bir kimse bir şehre gitmiş. Eski dervişlerden olgun bir kimse bir şehre gitmiş.

İslâm âlemi geniş.İslâm âlemi geniş. Şu yukarıdaki Şeyh Murad hazretleri Buharalı,Şu yukarıdaki Şeyh Murad hazretleri Buharalı, Peygamber Efendimiz'in sülalesinden.Peygamber Efendimiz'in sülalesinden. Hindistan'ın kuzeyine Keşmir'e gitmiş. Hindistan'ın kuzeyine Keşmir'e gitmiş. İmâm-ı Rabbânî Efendimiz'in oğlu Şeyh Muhammed-i Mâsumİmâm-ı Rabbânî Efendimiz'in oğlu Şeyh Muhammed-i Mâsum Efendimiz hazretlerinden icazet almış.Efendimiz hazretlerinden icazet almış. Ondan sonra Şam'da oturmuş, dört-beş defa hacca gitmiş. Ondan sonra Şam'da oturmuş, dört-beş defa hacca gitmiş.

Buraya gelmiş. Buraya gelmiş. Burada vazife görmüş. Burada vazife görmüş. İrşad hizmeti yapmış, medrese açmış. İrşad hizmeti yapmış, medrese açmış. Burada vefat etmiş. Burada vefat etmiş.

İslâm âleminde hudut yok, pasaport yok, vergi yok, mecburiyet yok.İslâm âleminde hudut yok, pasaport yok, vergi yok, mecburiyet yok. Hadis öğrenmek için oraya gidiyor,Hadis öğrenmek için oraya gidiyor, fıkıh öğrenmek için buraya geliyor,fıkıh öğrenmek için buraya geliyor, irşat etmek için şuraya görevlenip gidiyor, irşat etmek için şuraya görevlenip gidiyor, her taraf İslâm âlemi. her taraf İslâm âlemi. Tabi özel yönetimler, valilikler, beylikler var ama Tabi özel yönetimler, valilikler, beylikler var ama kimse kimseye dur demiyor.kimse kimseye dur demiyor. Müslümansa geliyor, geçiyor. Müslümansa geliyor, geçiyor. Yani güzel bir şeymiş.Yani güzel bir şeymiş. Müslümanlar her tarafa gidip gelebiliyorlarmış .Müslümanlar her tarafa gidip gelebiliyorlarmış

.
Şimdi hacca gitmek için bile pasaport alıyorsun,Şimdi hacca gitmek için bile pasaport alıyorsun, vize alıyorsun da bir aydan fazla adam bırakmıyor,vize alıyorsun da bir aydan fazla adam bırakmıyor, istediği zaman istemediği kimseye izin vermiyor. istediği zaman istemediği kimseye izin vermiyor. Ölürse ölsün, haccı yaparsa yapsın, yapamazsa yapamasın. Ölürse ölsün, haccı yaparsa yapsın, yapamazsa yapamasın. Eskiden güzelmiş. Eskiden güzelmiş.

Bir adam bir şehre gelmiş.Bir adam bir şehre gelmiş. Fakat muhafızlar yakalamışlar. Fakat muhafızlar yakalamışlar. ''Sen casussun.'' demişler. ''Sen casussun.'' demişler.

Umumiyetle dervişler, mâlum, seyahati eğitim için de yapıyorlar.Umumiyetle dervişler, mâlum, seyahati eğitim için de yapıyorlar. Seyahatin meşakkati içinde Seyahatin meşakkati içinde cevr u cefa çekerek pişsinler diye de bir seyahat var.cevr u cefa çekerek pişsinler diye de bir seyahat var. Ama bizim Nakşî tarikati demiş ki: Ama bizim Nakşî tarikati demiş ki:

Sefer der vatan. ''Vatanında bu seyahat kemâlâtını sağlasın.'' Sefer der vatan. ''Vatanında bu seyahat kemâlâtını sağlasın.''

Ama seyahat eden seyyah dervişler de var.Ama seyahat eden seyyah dervişler de var. İnsan seyahat ederken üstü başı tozlanır, saçı başı uzar, İnsan seyahat ederken üstü başı tozlanır, saçı başı uzar, parası pulu azsa derbeder bir hal alır ama gönlü güzeldir.parası pulu azsa derbeder bir hal alır ama gönlü güzeldir. Kafası ilim doludur; onu herkes bilemez.Kafası ilim doludur; onu herkes bilemez. Dış görünüşü itibariyle hırpani görünümde olabilir.Dış görünüşü itibariyle hırpani görünümde olabilir. Buna da bakmışlar hırpani bir adam. Buna da bakmışlar hırpani bir adam. Bunu yakalamışlar. Bunu yakalamışlar.

''Sen casussun, düşman devletten buraya geldin.''Sen casussun, düşman devletten buraya geldin. Bunun kafasını kesin!'' Bunun kafasını kesin!''

Yolda ite kaka cellada götürmeye başlamışlar.Yolda ite kaka cellada götürmeye başlamışlar. Kafası kesilecek.Kafası kesilecek. Halbuki bir casusluğu, kötü bir niyeti yok. Halbuki bir casusluğu, kötü bir niyeti yok. Allah'ın derviş bir kulu.Allah'ın derviş bir kulu. O haldeyken kendi kendine soruyor, diyor ki; O haldeyken kendi kendine soruyor, diyor ki;

''Söyle bakalım nefsim, bak haksız yere sana iftira ettiler,''Söyle bakalım nefsim, bak haksız yere sana iftira ettiler, ''casus'' dediler, ölümüne karar verdiler,''casus'' dediler, ölümüne karar verdiler, cellada doğru götürüyorlar. cellada doğru götürüyorlar. Bu ne biçim iş? Ne biçim kader? Bu ne biçim iş? Ne biçim kader? Nasıl bir haksızlık? Nasıl bir haksızlık? Söyle bakalım! Söyle bakalım! Her zaman sen dervişim diye Allah'ın hükmüne razı olmaktan, Her zaman sen dervişim diye Allah'ın hükmüne razı olmaktan, kadere teslim olmaktan bahsederdin.kadere teslim olmaktan bahsederdin. Bu işe de razı mısın? Bu işe de razı mısın? Teslimiyetin var mı? Rızan var mı?Teslimiyetin var mı? Rızan var mı? Bak burada bir aksilik var, bir haksızlık var.Bak burada bir aksilik var, bir haksızlık var. Buna da razı mısın?'' Buna da razı mısın?''

Şöyle içine bakmış; Şöyle içine bakmış;

''Ölürsem öleyim. Allah'a gideceğim.''Ölürsem öleyim. Allah'a gideceğim. Demek ki hayatım bu kadarmış.'' Demek ki hayatım bu kadarmış.''

Mübareğin nefsi öyle ıslah olmuş ki hiç itirazı yok.Mübareğin nefsi öyle ıslah olmuş ki hiç itirazı yok. İçinden; ''Ya bu da olur mu, haksız yere güme gidiyoruz, boşa gidiyoruz.''İçinden; ''Ya bu da olur mu, haksız yere güme gidiyoruz, boşa gidiyoruz.'' gibi bir duygu da gelmemiş.gibi bir duygu da gelmemiş. Gayet rahat, teslimiyeti var. Gayet rahat, teslimiyeti var.

Hükmümüz, ömrümüz bu kadarmış. Hükmümüz, ömrümüz bu kadarmış. el-Hükmü lillâh. ''Ferman Allah'ındır.''el-Hükmü lillâh. ''Ferman Allah'ındır.'' Boynunu kestirmeye gidiyor.Boynunu kestirmeye gidiyor. Fakat tam celladın yanına gelince seslenmişler: Fakat tam celladın yanına gelince seslenmişler:

''Durun, bir yanlışlık oldu.''Durun, bir yanlışlık oldu. Bu adam casus değil.Bu adam casus değil. İyi insan olduğu anlaşıldı.İyi insan olduğu anlaşıldı. Serbest bırakın.'' demişler. Serbest bırakın.'' demişler. Bu sefer kesilmekten kurtulmuş, salıverilmiş. Bu sefer kesilmekten kurtulmuş, salıverilmiş. Bu sefer gene kendisine soruyor, ölecekti ölmedi. Diyor ki; Bu sefer gene kendisine soruyor, ölecekti ölmedi. Diyor ki;

''Vallahi, ölümden kurtulduğuma, ölümden halasıma değil;''Vallahi, ölümden kurtulduğuma, ölümden halasıma değil; o andaki ihlâsıma seviniyorum.'' o andaki ihlâsıma seviniyorum.'' Yani ölecekken rıza ve teslimiyeti vardı ya,Yani ölecekken rıza ve teslimiyeti vardı ya, kalbinde itirazı yoktu ya! kalbinde itirazı yoktu ya! Bâtınından bir tagayyür, bir itiraz yok. Bâtınından bir tagayyür, bir itiraz yok.

''O ölecek gibi olduğu zamandaki ihlâsıma hâlâ seviniyorum.''O ölecek gibi olduğu zamandaki ihlâsıma hâlâ seviniyorum. İyi ki o imtihanda içimde feryâd u figân bir itiraz olmadıİyi ki o imtihanda içimde feryâd u figân bir itiraz olmadı Ölümden halasıma, kafamın kesilmesinden halasıma değil,Ölümden halasıma, kafamın kesilmesinden halasıma değil, o andaki ihlâsıma hâlâ seviniyorum.'' diyor. o andaki ihlâsıma hâlâ seviniyorum.'' diyor.

Benim çok hoşuma gider de bu fıkrayı zaman zaman anlatırım. Benim çok hoşuma gider de bu fıkrayı zaman zaman anlatırım.

Düşünüyorum da, kendimi onun yerine koyuyorum,Düşünüyorum da, kendimi onun yerine koyuyorum, ölüme giderken böyle düşünebilmek de kolay bir şey değil. ölüme giderken böyle düşünebilmek de kolay bir şey değil. İyi bir terbiye, tam bir teslimiyet. İyi bir terbiye, tam bir teslimiyet. Burada da yeri geldi. Burada da yeri geldi. İnsanın Allah'ın kazasına, kaderine, hükmüne böyle teslimiyeti olmalı. İnsanın Allah'ın kazasına, kaderine, hükmüne böyle teslimiyeti olmalı.

Bazı üzücü olaylar olabilir.Bazı üzücü olaylar olabilir. Millet dayanamıyor. Millet dayanamıyor. Hemen bakıyorsun; köprüden, kuleden kendisini atıyor, Hemen bakıyorsun; köprüden, kuleden kendisini atıyor, intihara kalkışıyor vesaire.intihara kalkışıyor vesaire. Halbuki Allah'ın nimetleri de var,Halbuki Allah'ın nimetleri de var, belalar da, musibetler de var;onlar da imtihan. belalar da, musibetler de var;onlar da imtihan. İnsana ekseriyetle nimet gelir. İnsana ekseriyetle nimet gelir. Sayısız nimetler… Bir, iki, üç, dört, beş… Sayısız nimetler… Bir, iki, üç, dört, beş… Sayamazsın. Sayamazsın.

Ve in te'uddû ni'metallâhi lâ tuhsûhâ.Ve in te'uddû ni'metallâhi lâ tuhsûhâ. Nimetler sayılmaz, belalar sayılır. Nimetler sayılmaz, belalar sayılır.

İnsanın ömründe gördüğü ölüm kaç tanedir?İnsanın ömründe gördüğü ölüm kaç tanedir? İki tane, üç tane, beş tane… Yani ne olacak?İki tane, üç tane, beş tane… Yani ne olacak? Ama nimetler!Ama nimetler! Her gün yiyor, her gün içiyor, Her gün yiyor, her gün içiyor, her gün baklava, börek, kaymak, tatlı, her gün baklava, börek, kaymak, tatlı, üzüm, elma, armut, muz, kavun, karpuz…üzüm, elma, armut, muz, kavun, karpuz… Bunların hepsine bir şükür lazım değil mi? Bunların hepsine bir şükür lazım değil mi?

Onların şükürlerini eda etmiyor, duruyor.Onların şükürlerini eda etmiyor, duruyor. Ama başına ömründe kırk yılın başı bir defa Ama başına ömründe kırk yılın başı bir defa musibet, belâ, imtihan geldiği zamanmusibet, belâ, imtihan geldiği zaman hop oturuyor, hop kalkıyor. hop oturuyor, hop kalkıyor. Olmadı! İmtihanı kaybediyor. Olmadı! İmtihanı kaybediyor. Teslimiyet gösterecek. Teslimiyet gösterecek.

Hâris-i Muhâsibî hazretlerinin güzel bir sözünü öğrenmiş olduk.Hâris-i Muhâsibî hazretlerinin güzel bir sözünü öğrenmiş olduk. ''Teslimiyet, bela indiği zaman''Teslimiyet, bela indiği zaman çinde ve dışında, zâhirinde ve bâtınındaçinde ve dışında, zâhirinde ve bâtınında hiçbir değişme olmadan sapa sağlam durmaktır, sübuttur, sebattır.'' diyor. hiçbir değişme olmadan sapa sağlam durmaktır, sübuttur, sebattır.'' diyor. Böyle tarif etmiş. Böyle tarif etmiş.

Ve kâle: Süile'l-Hârisü ani'r-recâiVe kâle: Süile'l-Hârisü ani'r-recâi ''Yine aynı rivayetle râvî dedi ki.''Yine aynı rivayetle râvî dedi ki. Hâris-i Muhâsibî'ye ‘Recâ nedir?' diye soruldu. Hâris-i Muhâsibî'ye ‘Recâ nedir?' diye soruldu. Recâdan soruldu.'' Recâdan soruldu.''

Bunlar hep tasavvufî tabirler, tasavvuf terminolojisi.Bunlar hep tasavvufî tabirler, tasavvuf terminolojisi. Tasavvufta havf ve recâ var.Tasavvufta havf ve recâ var. İslâm'da var da, tasavvufun konusuna girdiği içinİslâm'da var da, tasavvufun konusuna girdiği için tasavvuf ilmi içinde bahis konusu ediliyor. tasavvuf ilmi içinde bahis konusu ediliyor.

Havf korkmak, recâ ummak demek.Havf korkmak, recâ ummak demek. Havf u recâ, korku ümit demek. Havf u recâ, korku ümit demek. Müslüman iyi bir müslüman olduğu zaman ne yapacak? Müslüman iyi bir müslüman olduğu zaman ne yapacak?

Allah'tan korkup titreyecek mi,Allah'tan korkup titreyecek mi, Allah'a çok ümit besleyip efe efe dolaşacak mı? Allah'a çok ümit besleyip efe efe dolaşacak mı? Hangisi iyi?Hangisi iyi? Allah'tan korkmayı emreden âyetler de var, Allah'tan korkmayı emreden âyetler de var, Allah'ın rahmetinden ümitlenmeye dair âyetler de var,Allah'ın rahmetinden ümitlenmeye dair âyetler de var, hangisini yapalım?hangisini yapalım? Şen mi olalım, gamlı mı olalım?Şen mi olalım, gamlı mı olalım? Üzüntülü mü olalım, sevinçli mi olalım? Üzüntülü mü olalım, sevinçli mi olalım?

Alimlerimiz meseleyi incelemişler,Alimlerimiz meseleyi incelemişler, vardıkları sonucu ben kısaca söyleyeyim.vardıkları sonucu ben kısaca söyleyeyim. Beyne'l havfu ve'r-recâ olacak. Beyne'l havfu ve'r-recâ olacak. Korku ile ümidin arasında duracak. Korku ile ümidin arasında duracak.

Yani birisine tam dalmayacak.Yani birisine tam dalmayacak. Adama bakıyorsun boyuna titriyor.Adama bakıyorsun boyuna titriyor. Yemek ye, titriyor; uyu, titriyor; çalış, titriyor. Yemek ye, titriyor; uyu, titriyor; çalış, titriyor. Bu adam mahvolmuş. Bu adam mahvolmuş. Korkudan normal bir insan olmaktan çıkmış.Korkudan normal bir insan olmaktan çıkmış. Eli, ayağı korkudan titriyor. Eli, ayağı korkudan titriyor. Allah korkusundan oturamıyor, kalkamıyor, konuşamıyor.Allah korkusundan oturamıyor, kalkamıyor, konuşamıyor. Bu aşırı, dozajı fazla. Bu aşırı, dozajı fazla.

Öteki adama bakıyorsun; ''Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.Öteki adama bakıyorsun; ''Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir. Evelallah cennete gireriz.Evelallah cennete gireriz. Boş ver, aldırma.'' falan. Boş ver, aldırma.'' falan. O da fazla şen şakrak.O da fazla şen şakrak. Vur patlasın, öyle gidiyor.Vur patlasın, öyle gidiyor. Mübarek biraz da tedbir al, dikkatli ol, ibadetini yap.Mübarek biraz da tedbir al, dikkatli ol, ibadetini yap. ''Canım Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir, affeder. ''Canım Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir, affeder. Allah beni mi yakacak?'' Allah beni mi yakacak?'' O da fazla gevşek olduğu için makbul değil. O da fazla gevşek olduğu için makbul değil.

Evliyâullahtan bir zâta sormuşlar; Evliyâullahtan bir zâta sormuşlar;

''İnsan nasıl olmalı, hangi duygulara sahip olmalı?'' diyor ki; ''İnsan nasıl olmalı, hangi duygulara sahip olmalı?'' diyor ki;

''Bağlı iki aslanın arasındaki tilki gibi olmalı.'' ''Bağlı iki aslanın arasındaki tilki gibi olmalı.''

Niye bağlı diyoruz?Niye bağlı diyoruz? Aslan bağlı olmadı mı atlar, tilkiyi parçalar, yer. Aslan bağlı olmadı mı atlar, tilkiyi parçalar, yer. Yani karşımızda iki aslan var ama tilki de var. Yani karşımızda iki aslan var ama tilki de var. Ama hepsi bağlı, hepsinin ipi ölçülü. Ama hepsi bağlı, hepsinin ipi ölçülü. ''İki aslanın arasında tilki gibi olmalı.'' diyor.''İki aslanın arasında tilki gibi olmalı.'' diyor. Ne demek istiyor? Ne demek istiyor?

Tilki, aslanla baş edemez.Tilki, aslanla baş edemez. Aslanın yanına yanaşırsa aslan,Aslanın yanına yanaşırsa aslan, bir pençe vurup hart hurt, çatur çutur yiyecek. bir pençe vurup hart hurt, çatur çutur yiyecek. O zaman bu aslanın yanına yanaşamaz. O zaman bu aslanın yanına yanaşamaz. Kazara, yanlışlıkla o tarafa biraz yanaşsa, Kazara, yanlışlıkla o tarafa biraz yanaşsa, aslan buradan hırlayacak, üstüne saldıracak. aslan buradan hırlayacak, üstüne saldıracak. Ama bağlı.Ama bağlı. Fazla gelemeyecek ama yakalamaya bir saldıracak,Fazla gelemeyecek ama yakalamaya bir saldıracak, tilki korkusundan çok kaçsa ne olur? tilki korkusundan çok kaçsa ne olur? Öbür aslanın yanına gelince o da hır diye üstüne atlayacak. Öbür aslanın yanına gelince o da hır diye üstüne atlayacak.

Bu sefer çok güzel tarif etmiş.Bu sefer çok güzel tarif etmiş. Yani ne onun yanına yanaşabilecek,Yani ne onun yanına yanaşabilecek, ne onun yanına yanaşabilecek. ne onun yanına yanaşabilecek. Orta çizgide iki aslana da parçalanmamak için korksa da, Orta çizgide iki aslana da parçalanmamak için korksa da, titrese de ikisinin ortasında duracak. titrese de ikisinin ortasında duracak. İki aslanın arasında bağlı tilki gibi olacak.İki aslanın arasında bağlı tilki gibi olacak. İki bağlı aslanın arasındaki tilki gibi olacak.İki bağlı aslanın arasındaki tilki gibi olacak. O tarafa da, bu tarafa da yanaşamaz. O tarafa da, bu tarafa da yanaşamaz. O zaman insanın dengesi bozuluyor.O zaman insanın dengesi bozuluyor. Normal kulluğu yapamıyor, demişler. Normal kulluğu yapamıyor, demişler.

Recâdan sormuşlar.Recâdan sormuşlar. Recâ ummak, ümitli olmak. Recâ ummak, ümitli olmak. Korku tarafı değil de ümit tarafını sormuşlar; Korku tarafı değil de ümit tarafını sormuşlar;

''Bu nedir? Nasıl tarif edersin? Ne dersin?''''Bu nedir? Nasıl tarif edersin? Ne dersin?'' Buyurmuş ki; Buyurmuş ki;

Ve kâle: ''et-Tama'u fî fazlillâhi te'âlâ ve rahmetihîVe kâle: ''et-Tama'u fî fazlillâhi te'âlâ ve rahmetihî ve sıdku husni'z-zanni inde nüzûli'l-mevti.'' ve sıdku husni'z-zanni inde nüzûli'l-mevti.''

et-Tama'u fî fazlillâhi te'âlâ ve rahmetihî.et-Tama'u fî fazlillâhi te'âlâ ve rahmetihî. ''Allahu Teâlâ'nın fazlına ve rahmetine tamah etmek,''Allahu Teâlâ'nın fazlına ve rahmetine tamah etmek, ümit tutmak, heveslenmek.'' ümit tutmak, heveslenmek.''

Ve sıdku husni'z-zanni.Ve sıdku husni'z-zanni. ''Ve hüsn-i zannını sapasağlam, dosdoğru yapmak.'' ''Ve hüsn-i zannını sapasağlam, dosdoğru yapmak.''

Ne zaman? Ne zaman?

İnde nüzûli'l-mevti.İnde nüzûli'l-mevti. ''Ölüm kendisine geldiği zaman.'' ''Ölüm kendisine geldiği zaman.''

''Recâ budur.'' diyor.''Recâ budur.'' diyor. Recâyı biraz ölüme yakın zamana itmiş. Recâyı biraz ölüme yakın zamana itmiş. O zaman söylüyor. O zaman söylüyor. Allah'ın fazlına ve rahmetine heveslenmekAllah'ın fazlına ve rahmetine heveslenmek ve Allah'a karşı hüsn-i zannında ve Allah'a karşı hüsn-i zannında sadıkâne, sağlam duygulara sahip olmak. sadıkâne, sağlam duygulara sahip olmak. Ama ne zaman?Ama ne zaman? Ölümüne yakın.Ölümüne yakın. Ölmesine yakın sırada, ölüm geldiği sırada; Ölmesine yakın sırada, ölüm geldiği sırada;

''Umarım ki Allah bana rahmeti ile,''Umarım ki Allah bana rahmeti ile, fazlı ile muamele eder, onu isterim.'' diyecekfazlı ile muamele eder, onu isterim.'' diyecek ve Allah'a hüsn-i zan besleyecek. ve Allah'a hüsn-i zan besleyecek.

Allah'a hüsn-i zan beslemek ne demek? Allah'a hüsn-i zan beslemek ne demek?

Allah'ın kendisine iyi muamele edeceğini zannetmek, sanmak demek.Allah'ın kendisine iyi muamele edeceğini zannetmek, sanmak demek. Bunu da sıdk ile yapacak.Bunu da sıdk ile yapacak. Yani Allah'ın kendisine iyi muamele yapacağına dair Yani Allah'ın kendisine iyi muamele yapacağına dair sıdk ile sapasağlam bir duyguya sahip olması demek.sıdk ile sapasağlam bir duyguya sahip olması demek. Ama ne zaman? Ama ne zaman?

İnde nüzûli'l-mevti.İnde nüzûli'l-mevti. ''Ölüm geldiği zaman.''''Ölüm geldiği zaman.'' Hayatın içinde değil de sonunda. Hayatın içinde değil de sonunda.

Hakikaten bu hususta bir hadîs-i şerîf vardır.Hakikaten bu hususta bir hadîs-i şerîf vardır. Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor; Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor;

''Ömrünüzün âhirine doğru''Ömrünüzün âhirine doğru Allah'a ümidinizin artması tarafına meyledeceksiniz.'' Allah'a ümidinizin artması tarafına meyledeceksiniz.''

Gençlikte korku tarafına yakın olacak,Gençlikte korku tarafına yakın olacak, Allah'tan korkacak, günahtan korkacak,Allah'tan korkacak, günahtan korkacak, cezasından korkacak, cehennemden korkacak. cezasından korkacak, cehennemden korkacak. Belli bir yaştan sonra zaten günahlara meyil duygusu kalmaz.Belli bir yaştan sonra zaten günahlara meyil duygusu kalmaz. O zaman korku, insanı günahlardan koruyordu. O zaman korku, insanı günahlardan koruyordu. Bu sefer onun önemi azalıyor. Bu sefer onun önemi azalıyor. Bu taraftan Allah'a hüsn-i zan edecek:Bu taraftan Allah'a hüsn-i zan edecek: ''İnşaallah bana güzel muamele eder, öyle ümit ediyorum.'' diye''İnşaallah bana güzel muamele eder, öyle ümit ediyorum.'' diye hüsn-i zan edecekhüsn-i zan edecek ve Allahu Teâlâ'nın fazlına, rahmetine tamah edecek. ve Allahu Teâlâ'nın fazlına, rahmetine tamah edecek.

''Tamah'' kelimesini kullanması güzel.''Tamah'' kelimesini kullanması güzel. Bir insan bir şeye uzaktan yutkunur, tamah eder, ister.Bir insan bir şeye uzaktan yutkunur, tamah eder, ister. Hakkı olmadığı halde ''şunu alayım'' der. Hakkı olmadığı halde ''şunu alayım'' der. Tamah kelimesini kullanıyor.Tamah kelimesini kullanıyor. Biz Allah'ın fazlına, rahmetine aciz, nâçiz, Biz Allah'ın fazlına, rahmetine aciz, nâçiz, zalûm, cehûl kullar olarak nereden layık olalım!zalûm, cehûl kullar olarak nereden layık olalım! Ama tamah edecek. Ama tamah edecek. Yani o tamahı besleyecek.Yani o tamahı besleyecek. O isteği beslemek diye söylemiş. O isteği beslemek diye söylemiş.

Burada bir tevazu var.Burada bir tevazu var. ''Biz aslında Allah'ın fazlına ve rahmetine layık değiliz.''Biz aslında Allah'ın fazlına ve rahmetine layık değiliz. Ama tamah etmek, ümit tutmak, ona heveslenmek'' demek istiyor.Ama tamah etmek, ümit tutmak, ona heveslenmek'' demek istiyor. Bu sözü hadîs-i şerîfe uygundur. Bu sözü hadîs-i şerîfe uygundur. Yaşı belli bir yaştan sonra olanlarYaşı belli bir yaştan sonra olanlar Allah'a hüsn-i zanlarını artırsınlar ve rahmetinden ümidi kesmesinler.Allah'a hüsn-i zanlarını artırsınlar ve rahmetinden ümidi kesmesinler. Ümidi fazlalaştırsınlar. Ümidi fazlalaştırsınlar.

Kâle ve kâle'l-Hârisü:Kâle ve kâle'l-Hârisü: ''Ve yine aynı râvî dedi ki;''Ve yine aynı râvî dedi ki; Hâris-i Muhâsibî şöyle buyurdu:'' Hâris-i Muhâsibî şöyle buyurdu:''

el-Huznü alâ vücûhin:el-Huznü alâ vücûhin: ''Huznün alâ fakti emrin yühibbü vücûduhû ''Huznün alâ fakti emrin yühibbü vücûduhû ve huznün mehâfete emrin müstakbelinve huznün mehâfete emrin müstakbelin ve huznün limâ ehabbe mine'z-zaferi bi-emrinve huznün limâ ehabbe mine'z-zaferi bi-emrin fe-yeteahharu an murâdihî fe-yeteahharu an murâdihî ve huznün yetezekkeru min nefsihîve huznün yetezekkeru min nefsihî muhâlefâti'l-hakki fe-yahzenü lehû'' muhâlefâti'l-hakki fe-yahzenü lehû''

Hüzün duygusu; mahzun olmak, üzülmek, üzgün olmak duygusu.Hüzün duygusu; mahzun olmak, üzülmek, üzgün olmak duygusu. Tasavvuf ilmi, duyguları tahlil eden bir ilimdir.Tasavvuf ilmi, duyguları tahlil eden bir ilimdir. İnsanın kalbiyle, gönlüyle ilgilendiği için çeşitli duygular görüyorsunuz. İnsanın kalbiyle, gönlüyle ilgilendiği için çeşitli duygular görüyorsunuz. Konusu olarak soruluyor ve cevabı alınıyor, düşünülüyor.Konusu olarak soruluyor ve cevabı alınıyor, düşünülüyor. Tasavvuf kalbin duygularını, düşüncelerini,Tasavvuf kalbin duygularını, düşüncelerini, niyetlerini, hallerini konu aldığı için niyetlerini, hallerini konu aldığı için orada böyle duyguların tahlilleri var.orada böyle duyguların tahlilleri var. ''Ümit nedir?'' diye, ''Teslim nedir?'' diye soruluyor. ''Ümit nedir?'' diye, ''Teslim nedir?'' diye soruluyor. Konular hep kalple ve insanın iç âleminin duygularıyla ilgili. Konular hep kalple ve insanın iç âleminin duygularıyla ilgili.

''Hüzün çeşitli şekillerdedir diyor.''''Hüzün çeşitli şekillerdedir diyor.'' el-Huznü alâ vücûhinel-Huznü alâ vücûhin Çeşit çeşittir demek. Çeşit çeşittir demek.

''Hüzünler, üzüntüler, mahzunluk duygusu çeşit çeşittir.''''Hüzünler, üzüntüler, mahzunluk duygusu çeşit çeşittir.'' Kimde? Kimde?

''Mutasavvıfta.'' ''Mutasavvıfta.''

Mutasavvıf esas itibariyle nasıl olacak? Mutasavvıf esas itibariyle nasıl olacak?

Mahzun halli olacak.Mahzun halli olacak. Mutasavvıfın genel hali böyle. Mutasavvıfın genel hali böyle. Kah kah, kih kih, koca göbekli, çok gülen, çok rahat bir insan tipi değil.Kah kah, kih kih, koca göbekli, çok gülen, çok rahat bir insan tipi değil. Boynu bükük, gözü yaşlı, mahzun tiplidir.Boynu bükük, gözü yaşlı, mahzun tiplidir. Onun için Yunus Emre ne diyor? Onun için Yunus Emre ne diyor?

Derviş bağrı baş gerek Derviş bağrı baş gerek

Gözü dolu yaş gerek Gözü dolu yaş gerek

Koyundan yavaş gerek. Koyundan yavaş gerek.

Bağrı baş gerek, bağrı yara olması gerekir.Bağrı baş gerek, bağrı yara olması gerekir. Şurası yaralı, şurada bir yara var. Ne demek?Şurası yaralı, şurada bir yara var. Ne demek? Allah sevgisi var, çeşitli dinî duyguları var.Allah sevgisi var, çeşitli dinî duyguları var. ''Acaba Allah'a güzel kulluk edemedim mi?'' diye üzüntüsü var,''Acaba Allah'a güzel kulluk edemedim mi?'' diye üzüntüsü var, ''Cehenneme düşer miyim?'' diye korkusu var,''Cehenneme düşer miyim?'' diye korkusu var, ''Ah cenneti kaçırmasam.'' diye hevesleri, tamahları var, filan… ''Ah cenneti kaçırmasam.'' diye hevesleri, tamahları var, filan…

Şurası yaralı, dertli, içi dertli, sorma!Şurası yaralı, dertli, içi dertli, sorma! Hani ağzını bir açsa ne dertleri var sıralayacak. Hani ağzını bir açsa ne dertleri var sıralayacak. Dertli, yaralı. Dertli, yaralı. Derviş bağrı baş gerek. Derviş bağrı baş gerek. Bağrı yaralı gerek.Bağrı yaralı gerek. Baş, yara demek. Baş, yara demek.

Gözü dolu yaş gerek.Gözü dolu yaş gerek. Gözü yaşlı olacak. Neden?Gözü yaşlı olacak. Neden? O da güzel bir duygu. O da güzel bir duygu. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

''İki göze cehennem ateşi gelmeyecek. Temas etmeyecek.'' ''İki göze cehennem ateşi gelmeyecek. Temas etmeyecek.''

O iki gözün sahibi cehenneme düşmeyecek. O iki gözün sahibi cehenneme düşmeyecek.

Kim? Kim?

Bir; Aynün bâtet tahrusü fî-sebîlillâh.Bir; Aynün bâtet tahrusü fî-sebîlillâh. ''Hudutlarda düşmana karşı İslâm âlemini bekleyen kişinin gözü.'' ''Hudutlarda düşmana karşı İslâm âlemini bekleyen kişinin gözü.'' Allah için nöbet tuttuğundan, Allah için nöbet tuttuğundan, baktığı için, beklediği için cehenneme girmeyecek,baktığı için, beklediği için cehenneme girmeyecek, gözünü cehennem yakmayacak, gözünü cehennem yakmayacak, cehennemin ateşi gözüne temas etmeyecek. cehennemin ateşi gözüne temas etmeyecek. Ötekisi de; Ötekisi de;

Ve aynün beket min-haşyetillâh.Ve aynün beket min-haşyetillâh. ''Allah korkusuyla ağlayan göz.'' ''Allah korkusuyla ağlayan göz.''

İnsan geceleyin seccadesine oturuyor, tesbih ini çekiyor,ışıklar kapalı, herkes yatmış.İnsan geceleyin seccadesine oturuyor, tesbih ini çekiyor,ışıklar kapalı, herkes yatmış. Ondan sonra bir hüzün çöküyor.Ondan sonra bir hüzün çöküyor. Günahlarını, hatalarını düşünüyor, Günahlarını, hatalarını düşünüyor, Allah'ı düşünüyor, Allah'ı düşünüyor, hasretlik kabarıyor, ağlamaya başlıyor.hasretlik kabarıyor, ağlamaya başlıyor. Gözyaşı döküyor.Gözyaşı döküyor. İşte bu, Allah için gözyaşı dökmek. İşte bu, Allah için gözyaşı dökmek. Gözü dolu yaş gerek dervişin.Gözü dolu yaş gerek dervişin. Böyle duygulu olması gerekiyor.Böyle duygulu olması gerekiyor. İşte onun için hüzün de dervişin duygularından bir duygudur. İşte onun için hüzün de dervişin duygularından bir duygudur. ''Çeşitli sebeplerden olabilir, çeşitleri vardır.'' diyor, sayıyor. ''Çeşitli sebeplerden olabilir, çeşitleri vardır.'' diyor, sayıyor.

Huznün alâ fakti emrin yühıbbü vücûduhû.Huznün alâ fakti emrin yühıbbü vücûduhû. ''İnsanın olsaydı iyi olurdu diye varlığı istenilen, ''İnsanın olsaydı iyi olurdu diye varlığı istenilen, temenni edilen bir şeyin olmamasına karşı hüznü.'' temenni edilen bir şeyin olmamasına karşı hüznü.''

''Ah bir genç olsaydım!''Ah bir genç olsaydım! Ah param olsaydı da bir hayır yapsaydım!Ah param olsaydı da bir hayır yapsaydım! Ah şu günahları işlemeden kulluk yapsaydım!Ah şu günahları işlemeden kulluk yapsaydım! Ah zamanım olsaydı da zamanında ilim öğrenseydim.Ah zamanım olsaydı da zamanında ilim öğrenseydim. Ah çok ibadet edebilseydim!''Ah çok ibadet edebilseydim!'' Olsaydı ama olmamış.Olsaydı ama olmamış. Olması temenni edilip de olmayan şeyeOlması temenni edilip de olmayan şeye onun olmayışından dolayı bir hüzün olabilir, bu bir. onun olmayışından dolayı bir hüzün olabilir, bu bir.

Ve huznün mehâfete emrin müstakbelin.Ve huznün mehâfete emrin müstakbelin. ''İleride başına gelecek bir şeyden dolayı''İleride başına gelecek bir şeyden dolayı korktuğu için mahzun olmak.'' korktuğu için mahzun olmak.''

''Ya cehenneme düşersem!''Ya cehenneme düşersem! Ya sû-i hâtimeye uğrarsam,Ya sû-i hâtimeye uğrarsam, ya imanla göçemezsem,ya imanla göçemezsem, ya âhir ömrümde bir fitneye, bir musibete uğrayıp da ya âhir ömrümde bir fitneye, bir musibete uğrayıp da imansız göçersem, ya başıma şu gelirse, imansız göçersem, ya başıma şu gelirse, ya çoluk çocuğum hak yolda yürümezse…'' ya çoluk çocuğum hak yolda yürümezse…''

İnsan bir de ileride olacak şeylerden mahzun olur.İnsan bir de ileride olacak şeylerden mahzun olur. Hakikaten de bizim büyüklerimiz öyle derdi. Hakikaten de bizim büyüklerimiz öyle derdi. Biraz gülen birisini gördüklerinde; Biraz gülen birisini gördüklerinde;

''Hayrola ne böyle kah kah gülüyorsun,''Hayrola ne böyle kah kah gülüyorsun, sırat köprüsünü geçtin de mi gülüyorsun!'' derlerdi.sırat köprüsünü geçtin de mi gülüyorsun!'' derlerdi. Yani her türlü tehlikeleri atlattın da, Yani her türlü tehlikeleri atlattın da, başka bir şey kalmadı da, gülecek hale geldin de mi gülüyorsun?başka bir şey kalmadı da, gülecek hale geldin de mi gülüyorsun? Evet, o zaman gülecekmiş.Evet, o zaman gülecekmiş. Hem de çok güzel bir gülüşle gülecek. Hem de çok güzel bir gülüşle gülecek. Sıratı geçti, cehennemden kurtuldu, cennetlik oldu.Sıratı geçti, cehennemden kurtuldu, cennetlik oldu. O zaman gülmek var. O zaman gülmek var. Ama şimdi ne var? Önün karanlık.Ama şimdi ne var? Önün karanlık. İstikbali biliyor musun?İstikbali biliyor musun? Başına neler geleceğini biliyor musun? Başına neler geleceğini biliyor musun?

Üç sene önce Bosna'dakilerÜç sene önce Bosna'dakiler başlarına böyle hallerin geleceğini biliyorlar mıydı? başlarına böyle hallerin geleceğini biliyorlar mıydı? Bak neler geldi. Bak neler geldi. İki yüz kişiyi getirmiş, İki yüz kişiyi getirmiş, ''Takır takır tabanca seslerini duyduk.'' diye kaçan esir anlatıyor.''Takır takır tabanca seslerini duyduk.'' diye kaçan esir anlatıyor. ''Hepsini kurşunladılar, öldürdüler.'' diyor. ''Hepsini kurşunladılar, öldürdüler.'' diyor. Düşmanın eline düşmek, ezâ cefâ çekmek, öldürülmek, Düşmanın eline düşmek, ezâ cefâ çekmek, öldürülmek, namusuna tecavüz edilmesi, vesaire…namusuna tecavüz edilmesi, vesaire… Neler gelebiliyor… Neler gelebiliyor…

Allah kötü şeyleri insanın başına getirmesin.Allah kötü şeyleri insanın başına getirmesin. Hem dünyevî bakımdan kötü şeyleri getirmesin, Hem dünyevî bakımdan kötü şeyleri getirmesin, düşmanın, zalimin eline düşürmesin. düşmanın, zalimin eline düşürmesin. Hem de uhrevî bakımından nefsin eline düşürmesin, Hem de uhrevî bakımından nefsin eline düşürmesin, şeytana maskara ettirmesin, günahlara saptırmasın. şeytana maskara ettirmesin, günahlara saptırmasın.

Adam üniversitede talebeykenAdam üniversitede talebeyken bizim arkadaşımızın arkadaşıymış, namazlı niyazlıymış. bizim arkadaşımızın arkadaşıymış, namazlı niyazlıymış. Ondan sonra iş güç sahibi olmuş, namazı niyazı bırakmış. Ondan sonra iş güç sahibi olmuş, namazı niyazı bırakmış. Bak ne fena! Bak ne fena! Zaten asıl fena olan bu.Zaten asıl fena olan bu. İnsanın aç kalması, açık kalması, İnsanın aç kalması, açık kalması, zengin olması, fakir olması, bunlar önemli değil.zengin olması, fakir olması, bunlar önemli değil. İmandan fakirlik çok fena.İmandan fakirlik çok fena. İmanın gitmesi, Allah'ın sevmediği bir duruma düşmek fena. İmanın gitmesi, Allah'ın sevmediği bir duruma düşmek fena.

Demek ki; ''Olsaydı iyi olurdu.'' dediğimiz şeylerinDemek ki; ''Olsaydı iyi olurdu.'' dediğimiz şeylerin olmamasına üzülmek, yokluğa üzülmek, bir.olmamasına üzülmek, yokluğa üzülmek, bir. İleride gelecek şeye, kötülüklere üzülmek, iki. İleride gelecek şeye, kötülüklere üzülmek, iki.

Ve huznün limâ ehabbe mine'z-zaferi bi-emrinVe huznün limâ ehabbe mine'z-zaferi bi-emrin fe-yeteahharu an-murâdihî.fe-yeteahharu an-murâdihî. ''Bir şeyin olmasını, ele geçirilmesini, sevdiği halde''Bir şeyin olmasını, ele geçirilmesini, sevdiği halde o muradının ele geçmesinin gecikmesinden dolayı bir üzüntü.'' o muradının ele geçmesinin gecikmesinden dolayı bir üzüntü.'' Yani heves ediyor. Yani heves ediyor.

''Şunu da yapsaydım, şu elime geçseydi, şu hasıl olsaydı.'' diyor. ''Şunu da yapsaydım, şu elime geçseydi, şu hasıl olsaydı.'' diyor.

Ama o istediği, murad ettiği şey bir türlü olmuyor.Ama o istediği, murad ettiği şey bir türlü olmuyor. Olmayışına üzülüyor.Olmayışına üzülüyor. Yalvarıyor, yalvarıyor, yalvarıyor bir türlü olmuyor. Yalvarıyor, yalvarıyor, yalvarıyor bir türlü olmuyor. Geceleri dua ediyor. Geceleri dua ediyor.

''Aman yâ Rabbi, şunu isterim, şunu isterim.''''Aman yâ Rabbi, şunu isterim, şunu isterim.'' Bir tecelli olmuyor. Bir tecelli olmuyor. Bekliyor, bekliyor olmuyor, üzülüyor. Bekliyor, bekliyor olmuyor, üzülüyor. Yani temenni ettiği bir şeyiYani temenni ettiği bir şeyi elde etmeyi istediği halde bir şey elde edememenin hüznü. elde etmeyi istediği halde bir şey elde edememenin hüznü.

Ve huznün yetezekkeru min nefsihî muhâlefâti'l-hakki fe-yahzenü lehû.Ve huznün yetezekkeru min nefsihî muhâlefâti'l-hakki fe-yahzenü lehû. Dördüncü hüzün de eskileri, mâzîyi, hatıraları düşünüyor.Dördüncü hüzün de eskileri, mâzîyi, hatıraları düşünüyor. Cenâb-ı Hakk'a kullukta iyi işler yapmamış,Cenâb-ı Hakk'a kullukta iyi işler yapmamış, muhalefetlerde bulunmuş, Hakk'a karşı gelmiş, muhalefetlerde bulunmuş, Hakk'a karşı gelmiş, âsî olmuş, günahlara dalmış, âsî olmuş, günahlara dalmış, nefsinin bu muhalefetlerini, günahlarını düşünüyor da ona üzülüyor.nefsinin bu muhalefetlerini, günahlarını düşünüyor da ona üzülüyor. Yani günaha üzülme. Yani günaha üzülme.

Sıralayacak olursak dervişin hüznü dört çeşittir: Sıralayacak olursak dervişin hüznü dört çeşittir:

Olmasını istediği bir şey olmadı diye üzülmek.Olmasını istediği bir şey olmadı diye üzülmek. Olsaydı diye temenni ettiği şey yok diye üzülmek. Olsaydı diye temenni ettiği şey yok diye üzülmek.

İleride başına gelecek bir işi düşünüp ondan korkup üzülmek. İleride başına gelecek bir işi düşünüp ondan korkup üzülmek.

Bir şeyi elde etmek istiyor ama bir türlü o muradı hasıl olmuyor diye üzülmek.Bir şeyi elde etmek istiyor ama bir türlü o muradı hasıl olmuyor diye üzülmek. Beklediği bir şeye kavuşamamanın üzüntüsü. Beklediği bir şeye kavuşamamanın üzüntüsü.

Mâzîdeki hatıralarına üzülmek.Mâzîdeki hatıralarına üzülmek. Yani ''vah vah, tüh tüh, ah ah neler yapmışım,Yani ''vah vah, tüh tüh, ah ah neler yapmışım, şöyle etmişim, böyle etmişim.'' diye günahlarına üzülmek.şöyle etmişim, böyle etmişim.'' diye günahlarına üzülmek. Bunların hepsi insanın içinde olur ve olması lazım.Bunların hepsi insanın içinde olur ve olması lazım. İnsanın eski günahlarını unutmaması lazım. İnsanın eski günahlarını unutmaması lazım. Onlara ağlaması lazım. Onlara ağlaması lazım. Hakikaten mahzun olması lazım. Hakikaten mahzun olması lazım. Çünkü bir insan günahına pişmanlık duyup mahzun olursa daha; Çünkü bir insan günahına pişmanlık duyup mahzun olursa daha; ''Tevbe yâ Rabbi!'' demeden Allah affedermiş.''Tevbe yâ Rabbi!'' demeden Allah affedermiş. Onları düşünüp kendi muhasebesini yapıp da Onları düşünüp kendi muhasebesini yapıp da pişmanlık duymaya çalışmak lazım. pişmanlık duymaya çalışmak lazım.

Hâsibû enfüseküm kable en tuhâsebû.Hâsibû enfüseküm kable en tuhâsebû. ''Âhirette hesaba çekilmeden önce''Âhirette hesaba çekilmeden önce siz bu dünyadayken kendi nefsinizi bir hesaba çekin.'' siz bu dünyadayken kendi nefsinizi bir hesaba çekin.'' Muhasebenizi yapın, zararlarınızı görün,Muhasebenizi yapın, zararlarınızı görün, telafiye çalışın diye buyurmuş, onun gibi yani. telafiye çalışın diye buyurmuş, onun gibi yani.

Kâle ve kâle'l-Hârisü:Kâle ve kâle'l-Hârisü: ''Aynı râvî gene aynı zincirle, rivayet senediyle buyurmuş ki:''''Aynı râvî gene aynı zincirle, rivayet senediyle buyurmuş ki:'' ''Hâris-i Muhâsibî şöyle dedi:'' ''Hâris-i Muhâsibî şöyle dedi:''

''Hüsnü'l-huluki''Hüsnü'l-huluki ihtimâlü'l-ezâ ve kılletü'l-gadab ihtimâlü'l-ezâ ve kılletü'l-gadab ve bastü'l-vech ve tîbü'l kelâm.'' ve bastü'l-vech ve tîbü'l kelâm.''

Hüsnü'l-huluki.Hüsnü'l-huluki. ''Huyun güzel olması, güzel huyluluk;'' ''Huyun güzel olması, güzel huyluluk;''

Bu nedir? Bu nedir?

Kurân-ı Kerîm'de, hadîs-i şerîflerde tavsiye ediliyor.Kurân-ı Kerîm'de, hadîs-i şerîflerde tavsiye ediliyor. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

''Sana güzel huylu olmayı tavsiye ederim.'' ''Sana güzel huylu olmayı tavsiye ederim.''

Güzel huy bizlere emrediliyor.Güzel huy bizlere emrediliyor. Dervişlik güzel huyu öğrenme mesleği.Dervişlik güzel huyu öğrenme mesleği. Tekke de güzel huyların öğretildiği mektep.Tekke de güzel huyların öğretildiği mektep. Güzel huyları öğrenmemiz ve güzel şeyleri yapar hale gelmemiz lazım. Güzel huyları öğrenmemiz ve güzel şeyleri yapar hale gelmemiz lazım.

Şimdi güzel huyları sayıyor. Şimdi güzel huyları sayıyor.

Hâris-i Muhâsibî hazretleri güzel huyuHâris-i Muhâsibî hazretleri güzel huyu dört ana davranışla izah ediyor. dört ana davranışla izah ediyor. Bunları ezberleyin ki onun nasihati, hayatının tecrübesi demektir.Bunları ezberleyin ki onun nasihati, hayatının tecrübesi demektir. O mübarek, hayatı boyunca özet olarak güzel huy deyinceO mübarek, hayatı boyunca özet olarak güzel huy deyince bunları anlayacak hale gelmiş.bunları anlayacak hale gelmiş. O kadar tecrübeler geçirmiş, bu noktaya gelmiş. O kadar tecrübeler geçirmiş, bu noktaya gelmiş.

Bir: İhtimâlü'l-ezâ.Bir: İhtimâlü'l-ezâ. ''Halkın ezâ ve cefâsına tahammül etmek'' demektir.''Halkın ezâ ve cefâsına tahammül etmek'' demektir. Biz tahammül deriz, Araplar ihtimal derler.Biz tahammül deriz, Araplar ihtimal derler. Biz ihtimali başka mânaya;Biz ihtimali başka mânaya; yani şu veya bu olabilir mânasına kullanırız. yani şu veya bu olabilir mânasına kullanırız. Ama bu Arapça'da tahammül demek. Ama bu Arapça'da tahammül demek.

İhtimâlü'l-ezâ; tahammülü'l-ezâ demek.İhtimâlü'l-ezâ; tahammülü'l-ezâ demek. Yani halkın ezâsını sırtına yüklenip gık dememek.Yani halkın ezâsını sırtına yüklenip gık dememek. Halkın ezası ne olabilir? Halkın ezası ne olabilir?

Dedikodu olabilir,Dedikodu olabilir, komşunun çeşitli sıkıntıları olabilir,komşunun çeşitli sıkıntıları olabilir, arkadaşların yanlış hareketleri olabilir;arkadaşların yanlış hareketleri olabilir; evde olabilir, çarşıda pazarda olabilir. evde olabilir, çarşıda pazarda olabilir. İnsanı ezâya, üzüntüye sevk edecek çeşit çeşit şeyler. İnsanı ezâya, üzüntüye sevk edecek çeşit çeşit şeyler. İşte derviş bunlara tahammül edecek, gık demeyecek. İşte derviş bunlara tahammül edecek, gık demeyecek.

Peygamber Efendimiz'e Leste mürselâPeygamber Efendimiz'e Leste mürselâ yani ''Sen peygamber değilsin.'' demediler mi? yani ''Sen peygamber değilsin.'' demediler mi?

Dediler. Dediler.

''Sen mecnunsun.'' demediler mi? ''Sen mecnunsun.'' demediler mi?

Dediler. Dediler.

''Şâir'' demediler mi? ''Şâir'' demediler mi?

Dediler. Dediler.

''Kâhin'' demediler mi?''Kâhin'' demediler mi? Mucizeleri, olağanüstü halleri gördüler, bu sefer kâhin dediler. Mucizeleri, olağanüstü halleri gördüler, bu sefer kâhin dediler.

Kur'ân-ı Kerîm'i dinliyorlar,Kur'ân-ı Kerîm'i dinliyorlar, güzel sözler dinliyorlar, bu sefer ''şâir'' diyorlar. güzel sözler dinliyorlar, bu sefer ''şâir'' diyorlar. Haline bakıyorlar, ''mecnun'' diyorlar. Haline bakıyorlar, ''mecnun'' diyorlar. Ama hiçbirisi değil.Ama hiçbirisi değil. ''Peygamber değilsin.'' diyorlar.''Peygamber değilsin.'' diyorlar. Yani çeşit çeşit iftira. Yani çeşit çeşit iftira.

Bunu niçin söylüyorum? Bunu niçin söylüyorum?

O Allah'ın en sevgili kuluyken,O Allah'ın en sevgili kuluyken, onun başına çeşit çeşit haksız cevr u cefâlar, sıkıntılar gelmiş.onun başına çeşit çeşit haksız cevr u cefâlar, sıkıntılar gelmiş. Biz ne oluyoruz? Biz ne oluyoruz? Biz bin bir kusuru olan insanlarız. Biz bin bir kusuru olan insanlarız. Bize de arkadaşımızdan, konudan komşudan,Bize de arkadaşımızdan, konudan komşudan, büyükten küçükten, yalan yanlış, büyükten küçükten, yalan yanlış, eğri büğrü laflar, sözler, muameleler olabilir. eğri büğrü laflar, sözler, muameleler olabilir. Ne yapacak?Ne yapacak? Gık demeyecek. Gık demeyecek. Derviş olan gık demeyecek.Derviş olan gık demeyecek. Tahammül edecek, sesini çıkarmayacak. Tahammül edecek, sesini çıkarmayacak. Ezmek isteseler ezdirmeyecek, Ezmek isteseler ezdirmeyecek, sesini çıkarmayacak, gık demeyecek, karşılık vermeyecek. sesini çıkarmayacak, gık demeyecek, karşılık vermeyecek.

İhtimâlü'l-ezâ.İhtimâlü'l-ezâ. ''Ezâya, cevr u cefâya tahammül etmek.'' ''Ezâya, cevr u cefâya tahammül etmek.''

Ve kılletü'l-gadap.Ve kılletü'l-gadap. ''Kızması az olacak, kızmayacak.'' ''Kızması az olacak, kızmayacak.''

Kolay kolay tutuşmayacak, sinirlenmeyecekKolay kolay tutuşmayacak, sinirlenmeyecek patlamayacak, parlamayacak. patlamayacak, parlamayacak. Gazaplanması olmayacak.Gazaplanması olmayacak. Tabi yeri geldiği zaman insana gazap duygusu da lazım. Tabi yeri geldiği zaman insana gazap duygusu da lazım.

Peygamber Efendimiz bazen gazaplanırdı. Peygamber Efendimiz bazen gazaplanırdı. Sinirlendiği zaman alnındaki damarı şişerdi.Sinirlendiği zaman alnındaki damarı şişerdi. Ama Peygamberimiz Efendimiz ne zaman sinirlenirdi?Ama Peygamberimiz Efendimiz ne zaman sinirlenirdi? Allah'ın emri tutulmadığı zaman,Allah'ın emri tutulmadığı zaman, Allah'a âsî gelindiği zaman sinirlenirdi. Allah'a âsî gelindiği zaman sinirlenirdi. Sair zamanda tahammül ederdi. Sair zamanda tahammül ederdi.

Birisi Peygamberimiz Efendimiz'in cübbesini yakalamış, çekiştiriyor.Birisi Peygamberimiz Efendimiz'in cübbesini yakalamış, çekiştiriyor. Boynunu kızartacak kadar çekmiş. Boynunu kızartacak kadar çekmiş.

''Yâ Resûlallah! Bana da ver, bana da ver.''''Yâ Resûlallah! Bana da ver, bana da ver.'' Efendimiz bir şey demiyor, yani sinirlenmiyor. Efendimiz bir şey demiyor, yani sinirlenmiyor. Bu Peygamber, çek şu elini bakalım, uzaktan iste. Bu Peygamber, çek şu elini bakalım, uzaktan iste.

Sonra o Mekke'nin fethi hadisesinden sonra öyle fitneler oldu ki…Sonra o Mekke'nin fethi hadisesinden sonra öyle fitneler oldu ki… Savaş kazanıldı.Savaş kazanıldı. Ganimetleri Mekke'nin yeni müslümanlarına verdi,Ganimetleri Mekke'nin yeni müslümanlarına verdi, çok olarak onlara verdi. çok olarak onlara verdi.

''Peygamber adaletle taksimat yapmıyor.'' dediler. ''Peygamber adaletle taksimat yapmıyor.'' dediler.

Buyur! Resmen Peygamber Efendimiz'i adaletsizlikle, haksızlıkla itham ettiler.Buyur! Resmen Peygamber Efendimiz'i adaletsizlikle, haksızlıkla itham ettiler. Peygamber Efendimiz de bir hutbe îrâd etti. Peygamber Efendimiz de bir hutbe îrâd etti.

''Böyle sözler dediğinizi duyuyorum.''Böyle sözler dediğinizi duyuyorum. Bu, akrabayı, hemşerileri kayırmak değil.Bu, akrabayı, hemşerileri kayırmak değil. Ben sizinle geleceğim. Ben sizinle geleceğim. Mekke fethedildi ama artık Mekke'de oturmayacağım.'' dedi. Mekke fethedildi ama artık Mekke'de oturmayacağım.'' dedi. Çünkü Peygamber Efendimiz vefalı. Çünkü Peygamber Efendimiz vefalı.

''Medine'de kalacağım, kendimi size ayırdım.''Medine'de kalacağım, kendimi size ayırdım. Bu taksime razı değil misiniz?'' dedi. Bu taksime razı değil misiniz?'' dedi.

Ötekiler yeni müslüman olduğu için, bir de mağlup oldukları için…Ötekiler yeni müslüman olduğu için, bir de mağlup oldukları için… Yenildiler, Mekke'de mağlup oldular.Yenildiler, Mekke'de mağlup oldular. Kimisi kılıç zoruyla müslüman oldu. Kimisi kılıç zoruyla müslüman oldu. ''Kâbe'ye sığınanlar kurtulur. ''Kâbe'ye sığınanlar kurtulur. Falanca eve sığınanlar kurtulur.'' dedi. Falanca eve sığınanlar kurtulur.'' dedi. Peygamber Efendimiz, af ilan etti. Peygamber Efendimiz, af ilan etti. Muzaffer olarak girdi. Muzaffer olarak girdi. Tabi içlerinde bir burukluk var, yenildiler, zorla müslüman oldular. Tabi içlerinde bir burukluk var, yenildiler, zorla müslüman oldular. O zamana kadar müslüman olmamışlardı. O zamana kadar müslüman olmamışlardı. Müslüman olmasalar kesilecekler. Müslüman olmasalar kesilecekler. Müslüman oldular. Müslüman oldular. Efendimiz kalplerindeki yarayı, hastalığı tedavi için onlara bal verdi.Efendimiz kalplerindeki yarayı, hastalığı tedavi için onlara bal verdi. Malı çok görünce hem mağlup oldular Malı çok görünce hem mağlup oldular hem de çok mal geldi, ganimet geldi. hem de çok mal geldi, ganimet geldi. ''Hay Allah razı olsun.'' diye sevindiler. ''Hay Allah razı olsun.'' diye sevindiler. Baktılar ki kötülüklerine, eski düşmanlıklarına karşıBaktılar ki kötülüklerine, eski düşmanlıklarına karşı cömertlik ve iyi muamele görüyorlar.cömertlik ve iyi muamele görüyorlar. Peygamber Efendimiz onların kalplerini tedavi etmek için yaptı. Peygamber Efendimiz onların kalplerini tedavi etmek için yaptı. Medine'nin has halis müslümanlarına,eski sağlam Müslümanlara, Medine'nin has halis müslümanlarına,eski sağlam Müslümanlara, ''Nasıl olsa bunlar bizden, nasıl olsa bunlar anlayış gösterir.'' diye o kadar vermedi.''Nasıl olsa bunlar bizden, nasıl olsa bunlar anlayış gösterir.'' diye o kadar vermedi. Peygamberlik nuruyla bakıp böyle bir içtihatla onlara bol verdi. Peygamberlik nuruyla bakıp böyle bir içtihatla onlara bol verdi.

Efendimiz verdi mi doyuracak gibi verir. Efendimiz verdi mi doyuracak gibi verir.

Bedevînin birisine bir sürü verdiğini her zaman anlatıyorum. Bedevînin birisine bir sürü verdiğini her zaman anlatıyorum.

Bedevî; ''Aman ne güzel koyunlar,Bedevî; ''Aman ne güzel koyunlar, ne güzel sürü yâ Resûlallah!'' ne güzel sürü yâ Resûlallah!''

''Çok mu beğendin?'' ''Çok mu beğendin?''

''Çok'' ''Çok''

Al. Al.

''Hepsini mi yâ Resûlallah?'' ''Hepsini mi yâ Resûlallah?''

"Hepsini!.." "Hepsini!.."

Sürüyü almış, götürmüş.Sürüyü almış, götürmüş. Efendimiz'in gözünde, gönlünde dünya malı yok.Efendimiz'in gözünde, gönlünde dünya malı yok. Gündüz eline altın çuvalları gelseGündüz eline altın çuvalları gelse sofra örtüsünün üstüne yığar,sofra örtüsünün üstüne yığar, avuç avuç dağıtır,geceye bir şey bırakmazdı. avuç avuç dağıtır,geceye bir şey bırakmazdı. Peygamber Efendimiz bir şey saklamazdı. Peygamber Efendimiz bir şey saklamazdı. Kendisinin gönlünde dünya malı yok.Kendisinin gönlünde dünya malı yok. Onun nazarında dünya değil âhiret önemli.Onun nazarında dünya değil âhiret önemli. Onun için yeni müslümanlara çok verdi.Onun için yeni müslümanlara çok verdi. ''Sen âdil değilsin.'' dediler. ''Sen âdil değilsin.'' dediler.

Fe-in u'tû minhâ radû ve inlem yu'tav minhâ izâhüm yeshatûn.Fe-in u'tû minhâ radû ve inlem yu'tav minhâ izâhüm yeshatûn. ''Öyle insanlar var ki''Öyle insanlar var ki ganimetten çok para verilince razı olurlar, hoşnut olurlar.ganimetten çok para verilince razı olurlar, hoşnut olurlar. Verilmediği zaman da kızarlar.'' Verilmediği zaman da kızarlar.''

Ne kızıyorsun? Ne hakkın var?Ne kızıyorsun? Ne hakkın var? Verirse verir, vermezse sabret. Verirse verir, vermezse sabret. Fakir; verilince memnun, verilmeyince kızıyor. Fakir; verilince memnun, verilmeyince kızıyor. Arapça'da yeshatûn, ''sahat eder'' yani kızar demektir. Arapça'da yeshatûn, ''sahat eder'' yani kızar demektir. İnsanların cahilleri, kafası iyi çalışmayanları,İnsanların cahilleri, kafası iyi çalışmayanları, gerçekleri göremeyenleri çok. gerçekleri göremeyenleri çok. Böyle şeyler olabiliyor. Böyle şeyler olabiliyor.

Olgun insan ne yapar? Olgun insan ne yapar?

Sabreder.Sabreder. Olgun insan ezâya, cefâya yumuşak yumuşak tahammül eder. Olgun insan ezâya, cefâya yumuşak yumuşak tahammül eder. Kişi sonunda derlenip toparlar. Kişi sonunda derlenip toparlar.

1. Ezâya cefâya tahammül. 1. Ezâya cefâya tahammül.

2. Kızmamak, gazap etmemek.2. Kızmamak, gazap etmemek. Kızılacak bir olay olabilir. Kızılacak bir olay olabilir. Parlayıp bir tane vurup da ondan sonra sakinleşmek değil;Parlayıp bir tane vurup da ondan sonra sakinleşmek değil; sakin sakin, gazaplanmadan, kızmadan halim olmak.sakin sakin, gazaplanmadan, kızmadan halim olmak. Bunun sıfatı halim, halim olacak. Bunun sıfatı halim, halim olacak.

Halim, kızılacak yerde kızmayan.Halim, kızılacak yerde kızmayan. Halim sıfatı güzel bir sıfattır. Halim sıfatı güzel bir sıfattır. Onu da elde etmeye çalışmalıyız.Onu da elde etmeye çalışmalıyız. Ekseriyetle insanın başına gelen çekişmeler, çatışmalar, Ekseriyetle insanın başına gelen çekişmeler, çatışmalar, kavgalar, gürültüler ani kızgınlıklardan olur.kavgalar, gürültüler ani kızgınlıklardan olur. Halim olduğu zaman bir şey olmaz. Halim olduğu zaman bir şey olmaz.

''Peki abi, haklısın abi, tamam abi.'' dedin mi''Peki abi, haklısın abi, tamam abi.'' dedin mi adam seninle kavga edemez.adam seninle kavga edemez. Kavga etmeye bile gelse,Kavga etmeye bile gelse, ''Tamam, geç aslanım.'' deyince bir şey olmaz. ''Tamam, geç aslanım.'' deyince bir şey olmaz.

3. Ve bastü'l-vech.3. Ve bastü'l-vech. Türkçesi güleç yüzlü olmak demek.Türkçesi güleç yüzlü olmak demek. Yüzü yaymak, yani böyle dudakları yayılıyor,Yüzü yaymak, yani böyle dudakları yayılıyor, mütebessim, yumuşak, gözleriyle ılık ılık. mütebessim, yumuşak, gözleriyle ılık ılık. Güleç yüzlülük, bu da güzel bir huy, önemli. Güleç yüzlülük, bu da güzel bir huy, önemli.

Peygamber Efendimiz'in vasıflarından birisi de besîm.Peygamber Efendimiz'in vasıflarından birisi de besîm. Besim, mütebessim demek. Besim, mütebessim demek. Efendimiz'in ekserî hali tebessüm idi. Efendimiz'in ekserî hali tebessüm idi. Görünüşü itibariyle mütebessimâne halli idi. Görünüşü itibariyle mütebessimâne halli idi. Peygamber Efendimiz evde de şen şakraktı.Peygamber Efendimiz evde de şen şakraktı. Torunlarını severdi. Torunlarını severdi. Hanımlarına karşı muamelesi yumuşaktı, tatlıydı.Hanımlarına karşı muamelesi yumuşaktı, tatlıydı. Örnek alınacak tarafları var. Örnek alınacak tarafları var. Demek ki üçüncüsü güleç yüzlü olmak. Demek ki üçüncüsü güleç yüzlü olmak.

4. Ve tîbü'l-kelâm.4. Ve tîbü'l-kelâm. ''Sözün hoş, güzel olması.'' Güzel, hoş sözlü olmak. ''Sözün hoş, güzel olması.'' Güzel, hoş sözlü olmak. Bu da çok önemli. Bu da çok önemli. Bazı insanlar bunu çok güzel yapıyorlar. Bazı insanlar bunu çok güzel yapıyorlar. Meziyet bu. Meziyet bu. Söyleyişinden, işe gelişinden, Söyleyişinden, işe gelişinden, başlayışından karşı tarafın kalbini kazanıyorlar.başlayışından karşı tarafın kalbini kazanıyorlar. Hani derler ya; ''Nasılsın kör kadı?'' demiş.Hani derler ya; ''Nasılsın kör kadı?'' demiş. Gelmiş, ''Nasılsın?'' diye soruyor ama ''kör kadı'' deyince, Gelmiş, ''Nasılsın?'' diye soruyor ama ''kör kadı'' deyince, tabi adam hiç memnun olmamıştır. tabi adam hiç memnun olmamıştır. ''Nasılsın kör kadı?'' dersen kadıdan zılgıtı yersin. ''Nasılsın kör kadı?'' dersen kadıdan zılgıtı yersin. Kör ama adam, ''Nasılsın kör kadı?'' denmez. Kör ama adam, ''Nasılsın kör kadı?'' denmez. O bakımdan bir insanın sözüne de dikkat etmesi lazım. O bakımdan bir insanın sözüne de dikkat etmesi lazım.

Güzel huyun dört tanesini saydı. Güzel huyun dört tanesini saydı.

1.Ezâya, cefâya tahammül, 1.Ezâya, cefâya tahammül,

2.Kızmamak, 2.Kızmamak,

3.Güleç yüzlülük, 3.Güleç yüzlülük,

4.Tatlı dillilik. 4.Tatlı dillilik.

Bunları hepinize tavsiye ediyoruz.Bunları hepinize tavsiye ediyoruz. İdâre-yi kelâm etmeyi de öğrenin. İdâre-yi kelâm etmeyi de öğrenin. Nasıl direksiyonun başına geçtiğiniz zamanNasıl direksiyonun başına geçtiğiniz zaman direksiyonu idare edemezseniz direksiyonu idare edemezseniz bu korkunç İstanbul trafiğinde bu korkunç İstanbul trafiğinde mutlaka her gün birkaç kaza yaparsanız, mutlaka her gün birkaç kaza yaparsanız, şu dilinizin direksiyonunu da güzel idare edemezseniz şu dilinizin direksiyonunu da güzel idare edemezseniz her gün nice nice kazalar yaparsınız. her gün nice nice kazalar yaparsınız. Ona çarparsınız, buna çarparsınız,Ona çarparsınız, buna çarparsınız, onun kalbini yıkarsınız, berikisinin gönlünü kırarsınız.onun kalbini yıkarsınız, berikisinin gönlünü kırarsınız. Onun için sözün güzelini söylemeyi öğrenmeli. Onun için sözün güzelini söylemeyi öğrenmeli.

Yunus'un bir sözü var, onu ezberleyin: Yunus'un bir sözü var, onu ezberleyin:

Söz ola kese savaşı Söz ola kese savaşı

Söz ola kese savaşı. Söz ola kese savaşı.

İkinci mısrada, Söz ola kestire başı diyorlar amaİkinci mısrada, Söz ola kestire başı diyorlar ama Yunus Emre öyle dememiş.Yunus Emre öyle dememiş. Söz ola bitire başı demiş.Söz ola bitire başı demiş. Eski nüshalara baktığımız zaman doğrusu bu. Eski nüshalara baktığımız zaman doğrusu bu.

Söz ola bitire başı ne demek? Söz ola bitire başı ne demek?

Baş burada yara demek.Baş burada yara demek. Yarayı bitirmek de iyi etmek demek. Yarayı bitirmek de iyi etmek demek.

Söz ola kese savaşı. Söz ola kese savaşı.

Söz ola bitire başı. Söz ola bitire başı.

Yaraya merhem sürüp yarayı iyi etmek demek.Yaraya merhem sürüp yarayı iyi etmek demek. Ortada yara var ama yarayı merhemliyorsun,Ortada yara var ama yarayı merhemliyorsun, ilaç iyi geliyor, antibiyotik, penisilin, teramisin vesaire… ilaç iyi geliyor, antibiyotik, penisilin, teramisin vesaire… Derken yara iyi oluyor. Derken yara iyi oluyor. Mevcut yarayı kapattırıyor, yarayı iyi ediyor. Mevcut yarayı kapattırıyor, yarayı iyi ediyor.

Söz ola kese savaşı.Söz ola kese savaşı. ''İki tarafın kavgasını, gürültüsünü keser, sulh eder.'' ''İki tarafın kavgasını, gürültüsünü keser, sulh eder.''

Söz ola bitire başı. ''Yarayı tedavi eder.'' Söz ola bitire başı. ''Yarayı tedavi eder.''

Söz ola ağulu aşı.Söz ola ağulu aşı. ''Edebî söz, zehirli aşı yağ ile bal eder.'' diyor.''Edebî söz, zehirli aşı yağ ile bal eder.'' diyor. Bu güzel. Sözün güzelini söylemek önemli. Bu güzel. Sözün güzelini söylemek önemli.

Yunus Emre de bu işe çok önem vermiş.Yunus Emre de bu işe çok önem vermiş. Sözle ilgili böyle bir de şiir yazmış: Sözle ilgili böyle bir de şiir yazmış:

Kelecilerin bişirgil, sözün us ile düşürgil. Kelecilerin bişirgil, sözün us ile düşürgil.

Keleci, kelam demek.Keleci, kelam demek. yani sözünü aklında şöyle evir çevir, fırına ver, pişir, ham olmasın. yani sözünü aklında şöyle evir çevir, fırına ver, pişir, ham olmasın.

Kelecilerin bişirgil, sözün us ile düşürgil.Kelecilerin bişirgil, sözün us ile düşürgil. ''Söylediğin sözü akla mantığa uygun söyle.'' diye tavsiye ediyor. ''Söylediğin sözü akla mantığa uygun söyle.'' diye tavsiye ediyor.

Peygamber Efendimiz; Peygamber Efendimiz;

''Ekseriyetle insanı cehenneme sokan iki uzuv vardır:''Ekseriyetle insanı cehenneme sokan iki uzuv vardır: Birisi, iki dudağı arası, diğeri, iki bacağı arası.'' buyurmuş. Birisi, iki dudağı arası, diğeri, iki bacağı arası.'' buyurmuş.

Böyle tabir etmiş. Böyle tabir etmiş.

Ekseriyetle insanı cehenneme düşüren nedir? Ekseriyetle insanı cehenneme düşüren nedir?

İki dudağı arasındaki dil.İki dudağı arasındaki dil. Konuşur, günah söyler, hata işler, kalp kırarKonuşur, günah söyler, hata işler, kalp kırar Elfâz-ı küfür söyler, dinden imandan çıkar.Elfâz-ı küfür söyler, dinden imandan çıkar. Adam; ''Şu ibadeti, bu ibadeti anlıyorum da orucu anlamıyorum.'' diyormuş.Adam; ''Şu ibadeti, bu ibadeti anlıyorum da orucu anlamıyorum.'' diyormuş. Yani aklına yatmıyor.Yani aklına yatmıyor. Halbuki oruç akla yatmaz mı? Halbuki oruç akla yatmaz mı? Herkesin bildiği, Herkesin bildiği, doktorların her zaman tavsiye ettiği gayet güzel bir şey.doktorların her zaman tavsiye ettiği gayet güzel bir şey. Dinli, dinsiz, Amerikalı, İngiliz kim varsa herkes;Dinli, dinsiz, Amerikalı, İngiliz kim varsa herkes; ''Aman çok yemeyin, aman perhiz edin,''Aman çok yemeyin, aman perhiz edin, aman midenize çok yük yüklemeyin.'' deyip duruyor. aman midenize çok yük yüklemeyin.'' deyip duruyor. Adam İslâm'ın emirleri içinde orucu anlayamamış. Adam İslâm'ın emirleri içinde orucu anlayamamış.

Sözünüze dikkat edin.Sözünüze dikkat edin. Dervişlik, verilen zikirleri yapmaktan ibaret değildir.Dervişlik, verilen zikirleri yapmaktan ibaret değildir. Ekseriyetle böyle anlaşılıyor.Ekseriyetle böyle anlaşılıyor. Millet şeyhliği de ekseriyetle keramet göstermek diye anlıyor. Millet şeyhliği de ekseriyetle keramet göstermek diye anlıyor. Yani başına kavuk geçirecek,Yani başına kavuk geçirecek, ondan sonra şu kerameti bu kerameti gösterecek.ondan sonra şu kerameti bu kerameti gösterecek. Dervişliği de yanlış anlıyor, dervişliği zikir sanıyor. Dervişliği de yanlış anlıyor, dervişliği zikir sanıyor.

Hâris-i Muhâsibî hazretleri, öteki büyüklerimizHâris-i Muhâsibî hazretleri, öteki büyüklerimiz burada sözlerini okuduğumuz kimseler, burada sözlerini okuduğumuz kimseler, bu işin ordinaryüs profesörü, bu işin üstatları, allamesi.bu işin ordinaryüs profesörü, bu işin üstatları, allamesi. Onların sözlerine dikkat etmek lazım. Onların sözlerine dikkat etmek lazım.

Yunus Emre sözün hem önemli olduğunu söylemişYunus Emre sözün hem önemli olduğunu söylemiş hem de ne güzel sözler söylemiş de hâlâ bizimle, aramızda.hem de ne güzel sözler söylemiş de hâlâ bizimle, aramızda. Hâlâ onun sözlerini ya arabayla giderken dinliyoruz Hâlâ onun sözlerini ya arabayla giderken dinliyoruz ya evde dinliyoruz ya vaazda söylüyoruz.ya evde dinliyoruz ya vaazda söylüyoruz. Bizim demek istediğimizi iki kelimeyle izah etmiş oluyor. Bizim demek istediğimizi iki kelimeyle izah etmiş oluyor.

Onun için sözünüze dikkat edin.Onun için sözünüze dikkat edin. Tatlı dilli olmak ve sözü idâre-yi kelâm;Tatlı dilli olmak ve sözü idâre-yi kelâm; yani usulüyle söylemek.yani usulüyle söylemek. Dümdüz söylemek olmaz. Dümdüz söylemek olmaz. Bu sokaklarda dümdüz gidersen duvara çarparsın.Bu sokaklarda dümdüz gidersen duvara çarparsın. Sokağın kıvrımına göre kıvrılarak gideceksin.Sokağın kıvrımına göre kıvrılarak gideceksin. Yüz defa Estağfurullah diyorsunuz, tamam. Yüz defa Estağfurullah diyorsunuz, tamam. İdâre-yi kelâm ve tatlı dil de bir vazifeniz. İdâre-yi kelâm ve tatlı dil de bir vazifeniz. Güleç yüz de vazifeniz. Güleç yüz de vazifeniz.

Hocamız'ın zamanında bir dervişimizle tanışmıştım.Hocamız'ın zamanında bir dervişimizle tanışmıştım. Çok garibime gitmişti.Çok garibime gitmişti. Ben o zaman küçüğüm, Hocamız yanında bizi gezdiriyor. Ben o zaman küçüğüm, Hocamız yanında bizi gezdiriyor. Bir yere gitmiştik. Bir yere gitmiştik. Adamın kaşları çatık, sabah namazından sonra çıkarmış,Adamın kaşları çatık, sabah namazından sonra çıkarmış, kimse ile konuşmazmış, dükkanına gidermiş. kimse ile konuşmazmış, dükkanına gidermiş. Konuşmamak olur mu ya! Konuşmamak olur mu ya! Bu dil, işte bak, tîbü'l-kelâm. Bu dil, işte bak, tîbü'l-kelâm. Selam verirsek almayacak mısın? Selam verirsek almayacak mısın? Güzel temennilerde bulunmayacak mısın? Güzel temennilerde bulunmayacak mısın? ''Günün hayırlı olsun. Allah işlerini rast getirsin.'' demeyecek misin? ''Günün hayırlı olsun. Allah işlerini rast getirsin.'' demeyecek misin? Bunların hepsi sevaplı şeyler. Bunların hepsi sevaplı şeyler.

el-Kelimetü't-tayyibetü sadakatün.el-Kelimetü't-tayyibetü sadakatün. ''Güzel söz sadakadır.'' ''Güzel söz sadakadır.''

Sadaka sadece cüzdandan para çıkartıp öbür tarafa vermek değildir.Sadaka sadece cüzdandan para çıkartıp öbür tarafa vermek değildir. Güzel söz de sadakadır. Güzel söz de sadakadır.

Tebessümüke fî vechi ahîke leke sadakatün.Tebessümüke fî vechi ahîke leke sadakatün. ''Kardeşinin yüzüne mütebessim bakman senin için sadakadır.'' ''Kardeşinin yüzüne mütebessim bakman senin için sadakadır.'' Sadaka ver, ona tebessüm et, ona tebessüm et, ona tebessüm et…Sadaka ver, ona tebessüm et, ona tebessüm et, ona tebessüm et… Buyur sadaka işte. Buyur sadaka işte. Paran olmasa bile sadaka veriyorsun. Paran olmasa bile sadaka veriyorsun.

Kovandaki suyu öteki kardeşinin kovasına dolduruvermen,Kovandaki suyu öteki kardeşinin kovasına dolduruvermen, ''Ben biraz daha beklerim, durumum serbest,''Ben biraz daha beklerim, durumum serbest, sen git, çoluk çocuğun var, işin var, gücün var, sen git, çoluk çocuğun var, işin var, gücün var, benim kovayı sana boşalttım. benim kovayı sana boşalttım. Hadi sen git, çeşme başında bekleme.'' diyerek Hadi sen git, çeşme başında bekleme.'' diyerek kovandaki suyu kardeşinin kovasına boşaltman da sadakadır. kovandaki suyu kardeşinin kovasına boşaltman da sadakadır.

''Yoldan çeri çöpü alıp kenara atman da sadakadır.'' diyor. ''Yoldan çeri çöpü alıp kenara atman da sadakadır.'' diyor.

Biz böyle bir milletin, böyle dinin mensuplarıyız.Biz böyle bir milletin, böyle dinin mensuplarıyız. Sokaklarımızın haline bak.Sokaklarımızın haline bak. Avrupalılar, sokaklarda çevre kirliliğini engellemek için çöp topluyorlar.Avrupalılar, sokaklarda çevre kirliliğini engellemek için çöp topluyorlar. Bize Avrupa'dan geliyor, yani ithal malı geliyor. Bize Avrupa'dan geliyor, yani ithal malı geliyor. Halbuki bunlar dedelerimizin bildiği, dinimizden gelen, Halbuki bunlar dedelerimizin bildiği, dinimizden gelen, Peygamber Efendimiz'in tavsiye ettiği şeyler. Peygamber Efendimiz'in tavsiye ettiği şeyler.

Demek ki bu nesiller olarak biz, İslâm'ı iyi anlayamamışız.Demek ki bu nesiller olarak biz, İslâm'ı iyi anlayamamışız. Öğretilmediği için belki de mazuruz.Öğretilmediği için belki de mazuruz. Çünkü bunlar öğretilmedi.Çünkü bunlar öğretilmedi. Tekkeler kapatıldı, din yasaklandı, Tekkeler kapatıldı, din yasaklandı, Kur'ân-ı Kerîmler toplatıldı, gömüldü, asıldı, kesildi.Kur'ân-ı Kerîmler toplatıldı, gömüldü, asıldı, kesildi. Bir terör havası estirildi. Bir terör havası estirildi. Bazı şeyler yapılamadı. Bazı şeyler yapılamadı. Millet dinden, imandan uzak yetişti.Millet dinden, imandan uzak yetişti. Şimdi din, iman deyince bazısının ödü patlıyor. Şimdi din, iman deyince bazısının ödü patlıyor. Televizyonda programlar, vesaireler… Televizyonda programlar, vesaireler…

''Aman acaba şu parti gelirse bizim''Aman acaba şu parti gelirse bizim günah işleme hürriyetlerimize bir şey yapar mı?günah işleme hürriyetlerimize bir şey yapar mı? Engelleme olur mu? Engelleme olur mu? Bizim başımızı zorla örttürür mü? Bizim başımızı zorla örttürür mü? Zorla camiye tıkar mı? Namaz kılar mı?'' Zorla camiye tıkar mı? Namaz kılar mı?''

Bugünkü gazetelere baktım.Bugünkü gazetelere baktım. Cezayir'den, Pakistan'dan misaller. Cezayir'den, Pakistan'dan misaller. Benazir Butto zıpırı; Benazir Butto zıpırı;

''Ben de müslümanım ama ne şeriate inanırım,''Ben de müslümanım ama ne şeriate inanırım, ne de bilmem neye.'' demiş. ne de bilmem neye.'' demiş.

Bu, ''Ben de müslümanım amma Allah'a inanmam.'' demek gibi bir şey.Bu, ''Ben de müslümanım amma Allah'a inanmam.'' demek gibi bir şey. Ne biçim müslüman? Ne biçim müslüman? Şeriat; Kur'ân-ı Kerîm demek, fıkıh demek, hadîs-i şerîfler demek. Şeriat; Kur'ân-ı Kerîm demek, fıkıh demek, hadîs-i şerîfler demek. ''Şeriate inanmam.'' diyor.''Şeriate inanmam.'' diyor. O zaman sen, yanındaki komşun Kızıl Çin'deki adam gibisin.O zaman sen, yanındaki komşun Kızıl Çin'deki adam gibisin. O Kızıl Çin'de kıpkızıl komünist, sen de burada… O Kızıl Çin'de kıpkızıl komünist, sen de burada… Başına bir örtü almış, düşerse açmıyor. Başına bir örtü almış, düşerse açmıyor. Bu örtüyü ne alıyorsun?Bu örtüyü ne alıyorsun? Çıkmış ortaya dolaşıyor. Çıkmış ortaya dolaşıyor.

''Ben de müslümanım ama…''''Ben de müslümanım ama…'' Müslümanlığı da kimsenin eline bırakmak istemiyor.Müslümanlığı da kimsenin eline bırakmak istemiyor. ''Ben de müslümanım ama şeriate inanmam.'' ''Ben de müslümanım ama şeriate inanmam.''

''Bizim bacı haram yemez, hamama gider bohça çalar.''''Bizim bacı haram yemez, hamama gider bohça çalar.'' Karagöz oyununda tekerlemecinin söylediği gibi Karagöz oyununda tekerlemecinin söylediği gibi haram yemiyor, hamama gidip bohçayı çalıp gidiyor. haram yemiyor, hamama gidip bohçayı çalıp gidiyor.

Böyle müslümanlık mı olur?Böyle müslümanlık mı olur? Şeriate inanmıyormuş.Şeriate inanmıyormuş. Allah akıl fikir versin. Allah akıl fikir versin. Bunlar cahillikten, bilmemekten kaynaklanıyor. Bunlar cahillikten, bilmemekten kaynaklanıyor.

Kâle ve kâle'l-HârisüKâle ve kâle'l-Hârisü ''Aynı râvî, gene aynı rivayet senediyle.'' ''Aynı râvî, gene aynı rivayet senediyle.''

Bu adamlar kâle ve kâle dedi.Bu adamlar kâle ve kâle dedi. Niye iki tane kâle dedi? Niye iki tane kâle dedi?

''Dedi.'' diye geçse ya.''Dedi.'' diye geçse ya. Her şeyi senetli, rivayetli, kaynaklı söylüyorlar.Her şeyi senetli, rivayetli, kaynaklı söylüyorlar. Nereden aldığını, menbaını söylüyorlar.Nereden aldığını, menbaını söylüyorlar. O terbiyeyi bizim de almamız lazım.O terbiyeyi bizim de almamız lazım. Filanca âyette şöyle söylüyor, Filanca âyette şöyle söylüyor, filanca kitapta böyle söylüyor diye, bunu öğrenelim.filanca kitapta böyle söylüyor diye, bunu öğrenelim. Bu da bize bir ibret olsun. Bu da bize bir ibret olsun. Bak ne kadar ve kâle diyor, kâle ve kâle'l-Hârisü.Bak ne kadar ve kâle diyor, kâle ve kâle'l-Hârisü. İlk kâle kimden? Râvîden.İlk kâle kimden? Râvîden. Râvî dedi ki: Râvî dedi ki: -O râvînin ismini bu sayfada bulmamız lazım şuradan bulacağız,-O râvînin ismini bu sayfada bulmamız lazım şuradan bulacağız, Ebû Osman el-Beledî demiş-Ebû Osman el-Beledî demiş- Hâris-i Muhâsibî,Hâris-i Muhâsibî, terceme-i hâlini okumakta olduğumuz mübarek alim ne buyurmuş? terceme-i hâlini okumakta olduğumuz mübarek alim ne buyurmuş?

Li-külli şeyin cevherunLi-külli şeyin cevherun ve cevheru'l-insâni'l-aklu ve cevheru'l-akli's-sabru.ve cevheru'l-insâni'l-aklu ve cevheru'l-akli's-sabru. ''Her şeyin bir cevheri vardır.'' ''Her şeyin bir cevheri vardır.''

Yani aslı, özü içinde.Yani aslı, özü içinde. Mesela cevizin cevheri nedir?Mesela cevizin cevheri nedir? Yeşil kabuğu değil, onu atacaksın.Yeşil kabuğu değil, onu atacaksın. Ağaç, odun olan sert kabuğu değil, onu da kıracaksın.Ağaç, odun olan sert kabuğu değil, onu da kıracaksın. O üstündeki zarı da değil, onu da çıkarabilirsen O üstündeki zarı da değil, onu da çıkarabilirsen tazeyse, suya koy, onu da çıkar. tazeyse, suya koy, onu da çıkar. Asıl cevheri, asıl maksat olan cevizin içi.Asıl cevheri, asıl maksat olan cevizin içi. Her şeyin bir aslı, esası, cevheri vardır. Her şeyin bir aslı, esası, cevheri vardır.

Ve cevheru'l-insâni'l-aklu.Ve cevheru'l-insâni'l-aklu. ''İnsanın cevheri de aklıdır.'' ''İnsanın cevheri de aklıdır.''

İnsanın pazusu var, ayağı var, saçı var, bıyığı var, kulağı var.İnsanın pazusu var, ayağı var, saçı var, bıyığı var, kulağı var. Bunlar kemik, et, kıl filan.Bunlar kemik, et, kıl filan. İnsanın aslı ne? İnsanın aslı ne?

Bunlar kabuk, dış tarafı. Bunlar kabuk, dış tarafı.

İnsanın asıl özü, cevheri akıldır.İnsanın asıl özü, cevheri akıldır. Hakikaten öyle değil mi? Hakikaten öyle değil mi? Bir delinin de pazusu, gücü, kuvveti var. Bir delinin de pazusu, gücü, kuvveti var. Belki yakışıklı, yüzü çok güzel ama aklı yoksa kıymeti oluyor mu? Belki yakışıklı, yüzü çok güzel ama aklı yoksa kıymeti oluyor mu? Deliye kız verirler mi, işe alırlar mı, para verirler mi?Deliye kız verirler mi, işe alırlar mı, para verirler mi? Zincire vururlar. Zincire vururlar. İnsanın asıl cevheri aklıdır. İnsanın asıl cevheri aklıdır.

Ve cevherü'l-akli.Ve cevherü'l-akli. ''Aklın da özü, esası, temeli yani içi;'' es-Sabru. ''Sabırdır. ''''Aklın da özü, esası, temeli yani içi;'' es-Sabru. ''Sabırdır.

''
Sabra ne kadar önem veriyor!Sabra ne kadar önem veriyor! Sabırdan yana bir nasibiniz var mı?Sabırdan yana bir nasibiniz var mı? Sabreder misiniz? Sabreder misiniz?

Şöyle kendime bakıyorum da yolda kuyruk var,Şöyle kendime bakıyorum da yolda kuyruk var, arabalar şerit olmuş, arabalar şerit olmuş, öyle sıradan gitmeye bile tahammül edemiyorum.öyle sıradan gitmeye bile tahammül edemiyorum. Aradan, şuradan kaçalım, bir an önce gidelim. Aradan, şuradan kaçalım, bir an önce gidelim. Umumiyetle hepimizin içinde bir sabırsızlık var. Umumiyetle hepimizin içinde bir sabırsızlık var. Halbuki sabır çok güzel bir sıfat. Halbuki sabır çok güzel bir sıfat. Sabır olduğu zaman insanın her işi derya gibi gayet güzel olur,Sabır olduğu zaman insanın her işi derya gibi gayet güzel olur, her işi halleder ve başarır. her işi halleder ve başarır. Tabi sabrın çeşitleri var. Tabi sabrın çeşitleri var.

İyi bir şeye sabreden sonunda ulaşır.İyi bir şeye sabreden sonunda ulaşır. Tahsile sabreden diplomayı alır. Tahsile sabreden diplomayı alır. Ticaretine, işine sabreden kârı kazanır.Ticaretine, işine sabreden kârı kazanır. Bir işi yapmaya başlayan sabrederse o işi bitirir.Bir işi yapmaya başlayan sabrederse o işi bitirir. Cami yapmaya başladın, temeli kazan kubbeyi sonunda örter.Cami yapmaya başladın, temeli kazan kubbeyi sonunda örter. Sıvayı yapar, içinde ibadet yapılmasını sağlar. Sıvayı yapar, içinde ibadet yapılmasını sağlar. Her şey sabırla oluyor. Her şey sabırla oluyor.

Onun için eskiler demişler ki; ''Sabırla koruk, helva olur.'' Onun için eskiler demişler ki; ''Sabırla koruk, helva olur.''

Koruk asmadan sarkıyor, yeşil renkli, aldığın zaman ekşi.Koruk asmadan sarkıyor, yeşil renkli, aldığın zaman ekşi. Kabuğunu ''tüh'' diye çıkartıyorsun.Kabuğunu ''tüh'' diye çıkartıyorsun. ''Uf, çok da ekşiymiş, dişlerim kamaştı.'' diyorsun.''Uf, çok da ekşiymiş, dişlerim kamaştı.'' diyorsun. Ama bu ekşi üzüm sabırla helva oluyor. Ama bu ekşi üzüm sabırla helva oluyor.

Nasıl helva oluyor? Nasıl helva oluyor?

Uzun iş. Sıkıyorlar, üzümün suyu çıkıyor.Uzun iş. Sıkıyorlar, üzümün suyu çıkıyor. Öyle dursa bozulur, fışkırır, içki olur.Öyle dursa bozulur, fışkırır, içki olur. Öyle durmuyor.Öyle durmuyor. Ondan sonra onu kaynatıyorlar, pekmez oluyor.Ondan sonra onu kaynatıyorlar, pekmez oluyor. Ondan sonra pekmezi unla karıştırıyorlar, pişiriyorlar helva oluyor. Ondan sonra pekmezi unla karıştırıyorlar, pişiriyorlar helva oluyor. ''Sabırla koruk, helva oluyor.'' ''Sabırla koruk, helva oluyor.'' Sabırla tane ekmek oluyor, sabırla koyunun yünü halı oluyor.Sabırla tane ekmek oluyor, sabırla koyunun yünü halı oluyor. Her şey sabırla oluyor. Her şey sabırla oluyor. Bu sabrı öğrenmeliyiz. Bu sabrı öğrenmeliyiz. Sabr u sebatı ve tahammülü öğrenmeliyiz. Sabr u sebatı ve tahammülü öğrenmeliyiz. Bu, başarının anahtarıdır. Bu, başarının anahtarıdır.

Dinin iki ayağı var.Dinin iki ayağı var. İnsanın dindarlığı bunlarla ilerleyebilir.İnsanın dindarlığı bunlarla ilerleyebilir. Biri sabır, diğeri şükür. Biri sabır, diğeri şükür. Namaza, ibadete, oruca sabredeceksin, hacda sabredeceksin,Namaza, ibadete, oruca sabredeceksin, hacda sabredeceksin, Allah yolunda sabredeceksin, günaha düşmeyeceksin,Allah yolunda sabredeceksin, günaha düşmeyeceksin, sevaplı işi yapmakta devam edeceksin, sevaplı işi yapmakta devam edeceksin, bıkmayacaksın, yorulmayacaksın.bıkmayacaksın, yorulmayacaksın. Dinin yarısı sabır, yarısı şükürdür. Dinin yarısı sabır, yarısı şükürdür.

''el-Amelü bi-harakâti'l-kulûbi''el-Amelü bi-harakâti'l-kulûbi fî mutâla'âti'l-guyûb eşrefu mine'l-ameli bi-harakâti'l-cevarih.'' fî mutâla'âti'l-guyûb eşrefu mine'l-ameli bi-harakâti'l-cevarih.''

Hâris-i Muhâsibî'nin yeni sözü, 59. sayfanın 15. Sözü; Hâris-i Muhâsibî'nin yeni sözü, 59. sayfanın 15. Sözü;

el-Amelü bi-harakâti'l-kulûbiel-Amelü bi-harakâti'l-kulûbi fî mutâla'âti'l-guyûb eşrefu mine'l-ameli bi-harakâti'l-cevarih.'' fî mutâla'âti'l-guyûb eşrefu mine'l-ameli bi-harakâti'l-cevarih.''

''Kalbin faaliyetleriyle gaybları mütalaa ve müşahede etmek için''Kalbin faaliyetleriyle gaybları mütalaa ve müşahede etmek için kalbi hareket ettirmeye çalışmak,kalbi hareket ettirmeye çalışmak, âzâ ve cevârihini hareket ettirmekten daha şereflidir.'' âzâ ve cevârihini hareket ettirmekten daha şereflidir.''

Ne demek istiyor? Ne demek istiyor?

İnsanın kalbiyle meşgul olup kalbine gelen tecellileriİnsanın kalbiyle meşgul olup kalbine gelen tecellileri müşahedeyle, mütalaayla ve değerlendirmeyle uğraşması,müşahedeyle, mütalaayla ve değerlendirmeyle uğraşması, bunun üzerinde çalışması dış işlerden daha önemlidir.bunun üzerinde çalışması dış işlerden daha önemlidir. Bâtınî, gönle ait, kalbe ait işlerleBâtınî, gönle ait, kalbe ait işlerle meşgul olmak dış işlerden daha önemlidir.meşgul olmak dış işlerden daha önemlidir. Onun için biz de bu yolun yolcuları olarak,Onun için biz de bu yolun yolcuları olarak, büyüklerimizin izinde gitmeye çalışan insanlar olarakbüyüklerimizin izinde gitmeye çalışan insanlar olarak kalbimize, gönlümüze dikkat edeceğiz.kalbimize, gönlümüze dikkat edeceğiz. Gönlümüzün duygularına, Gönlümüzün duygularına, gönlümüzde esen fırtınalara dikkat edeceğiz.gönlümüzde esen fırtınalara dikkat edeceğiz. Gönlümüzden geçenleri kontrol edeceğiz.Gönlümüzden geçenleri kontrol edeceğiz. Düşüncelerimizi, reaksiyonlarımızı kontrol altında tutacağız.Düşüncelerimizi, reaksiyonlarımızı kontrol altında tutacağız. Akıl süzgecinden geçireceğiz ve doğrudan doğruyaAkıl süzgecinden geçireceğiz ve doğrudan doğruya gayb âleminden tecelli eden şeyleri degayb âleminden tecelli eden şeyleri de dikkatli takip edeceğiz,müşahede edeceğiz. dikkatli takip edeceğiz,müşahede edeceğiz.

Çalışmalarımız, işlerimiz ekseriyetle gönle, kalbe yönelik olmalı.Çalışmalarımız, işlerimiz ekseriyetle gönle, kalbe yönelik olmalı. Hem tecellileri müşahede etmekHem tecellileri müşahede etmek hem de kalbin hareketlerini yönlendirmek ve takip etmek,hem de kalbin hareketlerini yönlendirmek ve takip etmek, doğru istikamete yönlendirmek bakımından kalbimizle meşgul olmaya, doğru istikamete yönlendirmek bakımından kalbimizle meşgul olmaya, gönlümüzle meşgul olmaya daha çok dikkat etmeliyiz. gönlümüzle meşgul olmaya daha çok dikkat etmeliyiz. İçimizden; ''Bunu böyle yaptım, yanlış oldu. İçimizden; ''Bunu böyle yaptım, yanlış oldu. Şurada şöyle davrandım, düşünce uygun olmadı.'' diyeŞurada şöyle davrandım, düşünce uygun olmadı.'' diye gönlümüzü kendi kendimizin münekkidi olupgönlümüzü kendi kendimizin münekkidi olup doğruya yönlendirmek için devamlı kontrol altında tutmalıyız, bir. doğruya yönlendirmek için devamlı kontrol altında tutmalıyız, bir. Bir de bizim dışımızda gönlümüze bu yolda yürüdükçe tecelliler olur.Bir de bizim dışımızda gönlümüze bu yolda yürüdükçe tecelliler olur. Allah'ın gönderdiği bazı şeyler olur.Allah'ın gönderdiği bazı şeyler olur. Onları da anlamak için dikkat etmek, gözü açmak lazım.Onları da anlamak için dikkat etmek, gözü açmak lazım. Söz söylenince nasıl kulak veriyoruz, Söz söylenince nasıl kulak veriyoruz, bir şeyi görmek için nasıl gözümüzü açıyoruz, bir şeyi görmek için nasıl gözümüzü açıyoruz, kalbe gelenleri değerlendirebilmek için oraya da dikkat etmek lazım. kalbe gelenleri değerlendirebilmek için oraya da dikkat etmek lazım.

Kalbe, insanın gönlüne, iç âlemineKalbe, insanın gönlüne, iç âlemine dışarıdan ilâhî âlemden tecelliler gelir. dışarıdan ilâhî âlemden tecelliler gelir.

Bunun misali nedir? Bunun misali nedir?

Mesela bu materyalist doktorlara göre rüya,Mesela bu materyalist doktorlara göre rüya, insanın günlük hayatında uyanıkken, şuurluyken insanın günlük hayatında uyanıkken, şuurluyken izlediği, gördüğü, karşılaştığı olayların alt şuuruna yerleşmesidir.izlediği, gördüğü, karşılaştığı olayların alt şuuruna yerleşmesidir. Duygularının alt şuura itilmesidir.Duygularının alt şuura itilmesidir. Bunlar şuur tarafından baskı altına alındığı için aşağıda kalıyor. Bunlar şuur tarafından baskı altına alındığı için aşağıda kalıyor. Uyuduğu zaman, gevşediği zaman şuur üstüne çıkıyor. Uyuduğu zaman, gevşediği zaman şuur üstüne çıkıyor.

Rüyayı böyle tarif ediyorlar. Rüyayı böyle tarif ediyorlar. Bu tarif doğru değil. Bu tarif doğru değil. bir kısmını anlatsa bile tamamını anlatmaz.bir kısmını anlatsa bile tamamını anlatmaz. Şehvanî rüyaları, nefsanî rüyaları anlatsa bile her rüyaya uymaz. Şehvanî rüyaları, nefsanî rüyaları anlatsa bile her rüyaya uymaz. Çünkü insan bazen rüyada istikbale ait bir şeyi görüyor ve çıkıyor.Çünkü insan bazen rüyada istikbale ait bir şeyi görüyor ve çıkıyor. O halde istikbale ait bir şey çıkıyorsaO halde istikbale ait bir şey çıkıyorsa eski izlenimlerden çıkma bir şey değil; eski izlenimlerden çıkma bir şey değil; istikbali bilen Allah tarafından gelmiş bir şey ki istikbali bilen Allah tarafından gelmiş bir şey ki sen rüyada görüyorsun, o iş ertesi gün öyle oluyor. sen rüyada görüyorsun, o iş ertesi gün öyle oluyor.

Mesela dün akşam bir kardeşimizin, ihvanımızın anlattığı;Mesela dün akşam bir kardeşimizin, ihvanımızın anlattığı; ''Beykozlu Hacı Osman Efendi'yi rüyada gördüm,''Beykozlu Hacı Osman Efendi'yi rüyada gördüm, şurası terliydi, alnının sağ tarafı rahatsızdı. şurası terliydi, alnının sağ tarafı rahatsızdı. Ertesi gün vefatını öğrendim. Ertesi gün vefatını öğrendim. Düşmüş, benim rüyada gördüğüm tarafı beyin kanaması olmuş, Düşmüş, benim rüyada gördüğüm tarafı beyin kanaması olmuş, âhirete göçmesine sebep olmuş.'' diyor.âhirete göçmesine sebep olmuş.'' diyor. Bir gün önceden rüyada görüyor. Bir gün önceden rüyada görüyor. Mehmed Zahid Hocamız'ın da vefatını, cenazesini, Mehmed Zahid Hocamız'ın da vefatını, cenazesini, yıkandığını vefatından önce görmüş.yıkandığını vefatından önce görmüş. Ondan sonraki günlerde vefatı haberi gelmiş. Ondan sonraki günlerde vefatı haberi gelmiş. Demek ki istikbale ait haberler insanın iç âlemine,Demek ki istikbale ait haberler insanın iç âlemine, zihnine, kalbine, gönlüne geliyor. zihnine, kalbine, gönlüne geliyor. O halde bu gelen haberler sadece rüyada gelmez; O halde bu gelen haberler sadece rüyada gelmez; zikirde gelir, murakabede gelir.zikirde gelir, murakabede gelir. Onun için murakabe dervişlikte önemli bir şeydir. Onun için murakabe dervişlikte önemli bir şeydir. O halde insan kendisini, iç âlemini murakabe edecek O halde insan kendisini, iç âlemini murakabe edecek ve o tecelliler olduğu zaman anlayıp değerlendirmek için dikkat edecek. ve o tecelliler olduğu zaman anlayıp değerlendirmek için dikkat edecek.

Sonuncu 16. Söz: Sonuncu 16. Söz:

Kâle ve kâle'l-Hârisü:Kâle ve kâle'l-Hârisü: ''Men tubi'a ale'l-bid'ati metâ yeşî'u fîhi'l-hakku?'' ''Men tubi'a ale'l-bid'ati metâ yeşî'u fîhi'l-hakku?''

''Cibilliyeti, hamuru bid'at üzerine yoğrulan insan,''Cibilliyeti, hamuru bid'at üzerine yoğrulan insan, yani tabiat haline gelmiş,yani tabiat haline gelmiş, insan bid'at üzerine yoğrulmuşsa insan bid'at üzerine yoğrulmuşsa bunun içinde hak nasıl sağ olup yerleşecek,bunun içinde hak nasıl sağ olup yerleşecek, bu hak insanın içine nasıl girecek?'' Giremez. bu hak insanın içine nasıl girecek?'' Giremez.

Bu, edebî bir söz de ben şöyle dobra dobraBu, edebî bir söz de ben şöyle dobra dobra hemen anlaşılacak diye söyleyeyim. hemen anlaşılacak diye söyleyeyim. Bid'atlere alışan insan artık kolay kolay kabul edemez demek. Bid'atlere alışan insan artık kolay kolay kabul edemez demek. Bid'atle yetiştikten sonra kalın kafasını baltayla yarsan,Bid'atle yetiştikten sonra kalın kafasını baltayla yarsan, içine sünnet-i seniyye şuurunu sokmaya çalışsan artık girmez.içine sünnet-i seniyye şuurunu sokmaya çalışsan artık girmez. Çünkü taşlaştı, kemikleşti, mayasına intikal etti, tabiatı haline geldi.Çünkü taşlaştı, kemikleşti, mayasına intikal etti, tabiatı haline geldi. Bu, insanın felaketine sebep olur. Bu, insanın felaketine sebep olur. Çünkü bid'at ile işlenen bir ameli Çünkü bid'at ile işlenen bir ameli hac, oruç, sadaka, zekât, namaz olsa, zikir olsa bile,hac, oruç, sadaka, zekât, namaz olsa, zikir olsa bile, şeklen ibadet görünümünde olsa bile Allah kabul etmiyor.şeklen ibadet görünümünde olsa bile Allah kabul etmiyor. Sünnete uygun olacak. Sünnete uygun olacak.

Yaptığımız bütün işlerimiz nasıl olacak? Yaptığımız bütün işlerimiz nasıl olacak?

Sünnet-i seniyyeye uygun olacak.Sünnet-i seniyyeye uygun olacak. Resûlullah'ın yolunda olacak.Resûlullah'ın yolunda olacak. Nakşî tarikatinin ileriliğini alimler böyle anlatıyorlar. Nakşî tarikatinin ileriliğini alimler böyle anlatıyorlar. Diyorlar ki; Diyorlar ki;

''O ileriliği ve yüksekliği, sünnet-i seniyyeye uygunluğundan dolayıdır.'' ''O ileriliği ve yüksekliği, sünnet-i seniyyeye uygunluğundan dolayıdır.'' Yani büyüğümüzün bu sözünden anlayacağımız şudur:Yani büyüğümüzün bu sözünden anlayacağımız şudur: Bid'atlere hiç alışmayacağız, Bid'atlere hiç alışmayacağız, daima sünnet-i seniyye yolunda yürümeye gayret edeceğiz ki daima sünnet-i seniyye yolunda yürümeye gayret edeceğiz ki mânevî terakki, seyr u sülûkta ilerlemek mümkün olsun.mânevî terakki, seyr u sülûkta ilerlemek mümkün olsun. Aksi takdirde bid'atle başladı mı insanın içine hak girmez.Aksi takdirde bid'atle başladı mı insanın içine hak girmez. Hak hulûl etmez, gönlüne yerleşmez, bu bir tehlikedir. Hak hulûl etmez, gönlüne yerleşmez, bu bir tehlikedir. Bid'atle giden ileriye gidemez.Bid'atle giden ileriye gidemez. Allahu Teâlâ hazretleri ona seyr u sülûkünde yardımcı olmaz. Allahu Teâlâ hazretleri ona seyr u sülûkünde yardımcı olmaz.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2