Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

En Hayırlı Ümmet

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

23 Muharrem 1415 / 03.07.1994
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Dilenciyi Boş Çevirmeyin!, İşçiye Ücretini Zamanında Verin!, Allah’ın Emrine Önem Ver!, Peygamber | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

En Hayırlı Ümmet

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

23 Muharrem 1415 / 03.07.1994
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Dilenciyi Boş Çevirmeyin!, İşçiye Ücretini Zamanında Verin!, Allah’ın Emrine Önem Ver!, Peygamber | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzü bi'l-lâhi mine'ş-şeytâni'r-racîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Eûzü bi'l-lâhi mine'ş-şeytâni'r-racîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn. Elhamdülillahi hamden kesiran tayyiben mubareken fihi âlâ külli hâlin ve fi-külli hîn. Elhamdülillahi hamden kesiran tayyiben mubareken fihi âlâ külli hâlin ve fi-külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirînVe's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd:

Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle:

Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle:

A'ti's-sâile velev câeke alâ feresin. Ve a'ti'l-ecîre hakkahû kable en yeciffe arakuhû.

A'ti's-sâile velev câeke alâ feresin. Ve a'ti'l-ecîre hakkahû kable en yeciffe arakuhû.

Sadaka Resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Sadaka Resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl.

"Sizin yanınıza at üstünde bile gelse yine de dilenciye bir şey verin;"Sizin yanınıza at üstünde bile gelse yine de dilenciye bir şey verin; mahrum bırakmayın, reddetmeyin, boş çevirmeyin. Ücretle çalıştırdığınız kimseye hakkını verin.mahrum bırakmayın, reddetmeyin, boş çevirmeyin. Ücretle çalıştırdığınız kimseye hakkını verin. Ücretini, çalışmasının bedelini verin;Ücretini, çalışmasının bedelini verin; alnında çalışmasından hâsıl olan terler daha kurumadan parayı avucuna sayın."

alnında çalışmasından hâsıl olan terler daha kurumadan parayı avucuna sayın."

Aziz, sevgili, değerli ve muhterem kardeşlerim!

Aziz, sevgili, değerli ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, ihsanı, ikramı dünyada âhirette üzerinize olsun.

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, ihsanı, ikramı dünyada âhirette üzerinize olsun.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin o kıymetli hadîs-i şerîflerinden,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin o kıymetli hadîs-i şerîflerinden, o güzel gül bahçesinden bir müstesna buketi; her gün, her cuma, her dersimizde o güzel gül bahçesinden bir müstesna buketi; her gün, her cuma, her dersimizde ve her pazar gününde Allah fırsat verdikçe elhamdülillah okuyoruz. Bugün de bir miktar okuyacağız.

ve her pazar gününde Allah fırsat verdikçe elhamdülillah okuyoruz. Bugün de bir miktar okuyacağız.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önce, evvela Peygamber-i zîşânımız hazretlerininBu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önce, evvela Peygamber-i zîşânımız hazretlerinin rûh-i pâkine hediye olsun diye, sonra onun cümle âl'inin, ashabının, etbâının, ahbabının rûh-i pâkine hediye olsun diye, sonra onun cümle âl'inin, ashabının, etbâının, ahbabının ve hâsseten verese-i nebî, ulemâ-i muhakkıkîn, sâdât-ı meşâyih-i turuk-i aliyyemizin ruhlarına, ve hâsseten verese-i nebî, ulemâ-i muhakkıkîn, sâdât-ı meşâyih-i turuk-i aliyyemizin ruhlarına, bu beldeleri fetheden Fatih Sultan Muhammed Han'ın ve diğer fatihlerin, şehitlerin, gazilerin,bu beldeleri fetheden Fatih Sultan Muhammed Han'ın ve diğer fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahidlerin ruhlarına hediye olsun diye, bu beldede medfun bulunan enbiyâullah, evliyâullah, mücahidlerin ruhlarına hediye olsun diye, bu beldede medfun bulunan enbiyâullah, evliyâullah, salihler, velîler, şehitler, gaziler, hayrât u hasenât sahiplerinin ruhlarına hediye olsun diye, salihler, velîler, şehitler, gaziler, hayrât u hasenât sahiplerinin ruhlarına hediye olsun diye, uzaktan yakından bu dersi dinlemeye gelen siz değerli kardeşlerimizin âhirete göçmüş olanuzaktan yakından bu dersi dinlemeye gelen siz değerli kardeşlerimizin âhirete göçmüş olan bütün yakınlarının, sevdiklerinin, müslüman geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun diye,bütün yakınlarının, sevdiklerinin, müslüman geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun diye, şu hadîs-i şerîfleri bize nakil ve rivayet eden alimlerin, bu kitapta ismi geçen râvîlerin, şu hadîs-i şerîfleri bize nakil ve rivayet eden alimlerin, bu kitapta ismi geçen râvîlerin, kitabı tasnif eden Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin Efendimiz hazretlerinin kitabı tasnif eden Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin Efendimiz hazretlerinin ve kendisinden feyz alıp bu güzel yola bağlandığımız üstadımız,ve kendisinden feyz alıp bu güzel yola bağlandığımız üstadımız, şeyhimiz Muhammed Zahid-i Bursevî hazretlerinin ruhlarına hediye olsun diye,şeyhimiz Muhammed Zahid-i Bursevî hazretlerinin ruhlarına hediye olsun diye, biz hâl-i hayatta bulunan mü'minler de Rabbimizin rızasına uygun ömür sürelim,biz hâl-i hayatta bulunan mü'minler de Rabbimizin rızasına uygun ömür sürelim, hüsn-ü hâtimeler ile âhirete göçelim, Rabbimiz'in huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varalım,hüsn-ü hâtimeler ile âhirete göçelim, Rabbimiz'in huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varalım, cennetiyle cemaliyle müşerref olalım diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım öyle başlayalım.

cennetiyle cemaliyle müşerref olalım diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım öyle başlayalım.

Arapça metnini az önce okumuş olduğumuz ilk hadîs-i şerîf Râmûzü'l-ehâdîs kitabımızınArapça metnini az önce okumuş olduğumuz ilk hadîs-i şerîf Râmûzü'l-ehâdîs kitabımızın 74. sayfasının beşinci hadîs-i şerîfidir. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet olunmuştur.74. sayfasının beşinci hadîs-i şerîfidir. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet olunmuştur. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyuruyor:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyuruyor:

A'ti's-sâile velev câeke alâ feresin. "Sizin yanınıza at üstünde bile gelseA'ti's-sâile velev câeke alâ feresin. "Sizin yanınıza at üstünde bile gelse yine de dilenciye bir şey verin; mahrum bırakmayın, reddetmeyin, boş çevirmeyin."

yine de dilenciye bir şey verin; mahrum bırakmayın, reddetmeyin, boş çevirmeyin."

Tabi at üstünde gelmek insanın hatırına;Tabi at üstünde gelmek insanın hatırına; "Demek atın varmış be adam!Satsaydın da ihtiyacını görseydin!" gibi bir fikir getirir. "Demek atın varmış be adam!Satsaydın da ihtiyacını görseydin!" gibi bir fikir getirir. "Madem atın var, ne diye gelip benden bir şey istiyorsun?" gibi bir şey hatıra getirir"Madem atın var, ne diye gelip benden bir şey istiyorsun?" gibi bir şey hatıra getirir ama öyle bir mantık yürütmeyi Peygamber Efendimiz uygun görmüyor.ama öyle bir mantık yürütmeyi Peygamber Efendimiz uygun görmüyor. Atı üzerinde süvari olarak gelse bile yine bir şey verin; belki sözü doğrudur.Atı üzerinde süvari olarak gelse bile yine bir şey verin; belki sözü doğrudur. Yalansa kendi aleyhine, siz sevabı yine alırsınız.

Yalansa kendi aleyhine, siz sevabı yine alırsınız.

Ve a'ti'l-ecîre hakkahû.Ve a'ti'l-ecîre hakkahû. "Ve ücretle çalıştırdığınız kimseye hakkını verin; ücretini, çalışmasının bedelini verin.""Ve ücretle çalıştırdığınız kimseye hakkını verin; ücretini, çalışmasının bedelini verin." Kable en yeciffe arakuhû. "Alnında çalışmasından hâsıl olan terlerKable en yeciffe arakuhû. "Alnında çalışmasından hâsıl olan terler daha kurumadan parayı avucuna sayın."

Muhterem kardeşlerim!

daha kurumadan parayı avucuna sayın."

Muhterem kardeşlerim!

Bizim dinimiz zuhura geldiği zaman, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz peygamberlikleBizim dinimiz zuhura geldiği zaman, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz peygamberlikle vazifelendirildiği zaman dünyanın hali şimdiki gibi değildi. Büyük mahrumiyetler vardı.vazifelendirildiği zaman dünyanın hali şimdiki gibi değildi. Büyük mahrumiyetler vardı. Bir hurmaya muhtaç durumdalardı. Sofraları bizimkisi gibi kalabalık değildi, ekmekleri yoktu. Bir hurmaya muhtaç durumdalardı. Sofraları bizimkisi gibi kalabalık değildi, ekmekleri yoktu. Tıka basa yemek çok görülen bir şey değildi.Tıka basa yemek çok görülen bir şey değildi. Belki çok zenginler, çok oburlar vardır ama çok görülen bir şey değildi.

Belki çok zenginler, çok oburlar vardır ama çok görülen bir şey değildi.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin ocağında, mübarek hâne-i saadetinde,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin ocağında, mübarek hâne-i saadetinde, o mütevazı ama eşsiz şerefli hanede aylarca duman tütmezdi.o mütevazı ama eşsiz şerefli hanede aylarca duman tütmezdi. Ocak yakarak aş pişirmek bahis konusu olmazdı.Ocak yakarak aş pişirmek bahis konusu olmazdı. Demek ki hurmayla vesaire ile idare ediyorlarmış, yemek yokmuş.Demek ki hurmayla vesaire ile idare ediyorlarmış, yemek yokmuş. Bizim tencerede tavada pişirdiğimiz yemek cinsinden; Bizim tencerede tavada pişirdiğimiz yemek cinsinden; ocakta kaynatıp kebap ettiğimiz, kızarttığımız cinsten bir şeyleri yokmuş. Günlerce aç kalırlarmış.ocakta kaynatıp kebap ettiğimiz, kızarttığımız cinsten bir şeyleri yokmuş. Günlerce aç kalırlarmış. Karınları içe göçer, âdetâ sırtlarına yapışırmış.Karınları içe göçer, âdetâ sırtlarına yapışırmış. Şimdiki göbekli insanların aksine karınları içe doğru çukurlaşırmış. Şimdiki göbekli insanların aksine karınları içe doğru çukurlaşırmış. Optikte aynaları ve mercekleri ayırırken "dış bükey, iç bükey" diyoruz yaOptikte aynaları ve mercekleri ayırırken "dış bükey, iç bükey" diyoruz ya onun gibi; arada çok büyük fark var.

Giyim kuşam da çok bol değildi.
onun gibi; arada çok büyük fark var.

Giyim kuşam da çok bol değildi.
Bir hayvan keserlerse o hayvanın postundan istifade ederlerdi.Bir hayvan keserlerse o hayvanın postundan istifade ederlerdi. Onu sağından solundan dikenlerle tutturup bürünürlerdi. Mağara devri gibi.Onu sağından solundan dikenlerle tutturup bürünürlerdi. Mağara devri gibi. Evleri de öyle çok ahım şahım evler değildi; hurma dallarından çatılmış,Evleri de öyle çok ahım şahım evler değildi; hurma dallarından çatılmış, duvarları çamurla sıvanmış barınaklar şeklindeydi.duvarları çamurla sıvanmış barınaklar şeklindeydi. Çamurla iyi sıvanmamış olduğu zaman delikleri olurdu.Hatta baktığın zaman içi görünebilirdi;Çamurla iyi sıvanmamış olduğu zaman delikleri olurdu.Hatta baktığın zaman içi görünebilirdi; Pencereler de yoktu, cam da yoktu. "Paşabahçe Cam Sanayii" yoktu o zaman.Pencereler de yoktu, cam da yoktu. "Paşabahçe Cam Sanayii" yoktu o zaman. Kapılarına perde gererlerdi. Kapı da yoktu.

Kapılarına perde gererlerdi. Kapı da yoktu.

Onun için Peygamber Efendimiz; "Bir evin içine bakmak, içine girmek gibi günahtır." buyuruyor.Onun için Peygamber Efendimiz; "Bir evin içine bakmak, içine girmek gibi günahtır." buyuruyor. Kişinin sağa sola da pek bakmaması gerekiyordu.Kişinin sağa sola da pek bakmaması gerekiyordu. Pencereden bakıyorsunuz; içeride ışıkları yakmışlar, avizeler pırıl pırıl parlıyor, masa donatılmış,Pencereden bakıyorsunuz; içeride ışıkları yakmışlar, avizeler pırıl pırıl parlıyor, masa donatılmış, herkesin önünde çatal, kaşık. Zaten "görsünler" diye perdeleri açıyorlar. herkesin önünde çatal, kaşık. Zaten "görsünler" diye perdeleri açıyorlar. Adamların niyetleri bu; "Bizi görün, bak nasıl yemek yiyoruz." demek istiyorlar. Adamların niyetleri bu; "Bizi görün, bak nasıl yemek yiyoruz." demek istiyorlar. Biz Erenköy'de otururken öyle olurdu; trenle geçerken önümüzden sahneler geçerdi, Biz Erenköy'de otururken öyle olurdu; trenle geçerken önümüzden sahneler geçerdi, köşklerin odaları, her şeyi görünürdü.

köşklerin odaları, her şeyi görünürdü.

Hâsılı eski zamanlar tarif edilemeyecek kadar mahrumiyetli idi. Tuvalet yoktu.Hâsılı eski zamanlar tarif edilemeyecek kadar mahrumiyetli idi. Tuvalet yoktu. Ev doğru düzgün değil ki tuvaleti olsun. Ev doğru düzgün değil ki tuvaleti olsun. Helâ, Arapça'da "boşluk" demek. "Helâya gidiyorum" demek, "tuvalete gidiyorum" demek değil.Helâ, Arapça'da "boşluk" demek. "Helâya gidiyorum" demek, "tuvalete gidiyorum" demek değil. "Boş bir yere gidiyorum. Dışarı çıkacağım, bir işim var, geleceğim."

Ona ne deniyordu?

"Boş bir yere gidiyorum. Dışarı çıkacağım, bir işim var, geleceğim."

Ona ne deniyordu?

Def-i hâcet, kazâ-i hâcet deniliyordu. "İşini görmek, ihtiyacını gidermek" deniliyordu.Def-i hâcet, kazâ-i hâcet deniliyordu. "İşini görmek, ihtiyacını gidermek" deniliyordu. Mahrumiyetten, dışarıda bir yerde ihtiyaç gideriliyordu.

Mahrumiyetten, dışarıda bir yerde ihtiyaç gideriliyordu.

Peygamber Efendimiz isteseydi başka türlü teşvikler verebilirdi çünkü bize başka teşvikler de vermiş.Peygamber Efendimiz isteseydi başka türlü teşvikler verebilirdi çünkü bize başka teşvikler de vermiş. "İlim öğrenin." deniliyor, bu hususta muazzam bir teşvik var.

"İlim öğrenin." deniliyor, bu hususta muazzam bir teşvik var.

"Ya alim olun ya öğrenen olun ya dinleyen olun, dördüncü olmayın; helâk olursunuz."

"Ya alim olun ya öğrenen olun ya dinleyen olun, dördüncü olmayın; helâk olursunuz."

Alnının teriyle kazanmaya muazzam teşvik var. Ama hane yapmaya teşvik yok.Alnının teriyle kazanmaya muazzam teşvik var. Ama hane yapmaya teşvik yok. Duvarını çamurla sıvamaya iltifat yok.

Duvarını çamurla sıvamaya iltifat yok.

Evini bir kat çıkmışsa, Peygamber Efendimiz o kişinin selamını almadı.Evini bir kat çıkmışsa, Peygamber Efendimiz o kişinin selamını almadı. Bir gün mescitte oturuyorlardı. Bir ev biraz yükselmiş.

Kimin evi bu?

Falancanın.

Bir gün mescitte oturuyorlardı. Bir ev biraz yükselmiş.

Kimin evi bu?

Falancanın.

Biraz sonra adam mescide geldi;

"es-Selâmü aleyke yâ Resûlallah!" dedi. Efendimiz;

Biraz sonra adam mescide geldi;

"es-Selâmü aleyke yâ Resûlallah!" dedi. Efendimiz;

"Aleyküm selam" demedi.

Adam beyninden vurulmuşa döndü, Resûlullah selamını almıyor.

"Aleyküm selam" demedi.

Adam beyninden vurulmuşa döndü, Resûlullah selamını almıyor.

Bir müslüman için ne demek?

Tabi müthiş işaret. Sağa sola sordu;

Bir müslüman için ne demek?

Tabi müthiş işaret. Sağa sola sordu;

"Acaba Resûlullah'ı kıracak bir şey mi yaptım, niye Resûlullah benim selamımı almıyor?"

Dediler ki;

"Acaba Resûlullah'ı kıracak bir şey mi yaptım, niye Resûlullah benim selamımı almıyor?"

Dediler ki;

"Sen gelmeden evvel, ‘Şu inşaat kimin, bir kat daha çıkan kim?' diye sordu."Sen gelmeden evvel, ‘Şu inşaat kimin, bir kat daha çıkan kim?' diye sordu. Senin inşaatın olduğunu söyledik. Belki ondandır." dediler.

Senin inşaatın olduğunu söyledik. Belki ondandır." dediler.

Adamcağız hemen mescitten çıktı, gitti, evin o katını yıktı.Adamcağız hemen mescitten çıktı, gitti, evin o katını yıktı. Geldi, tekrar Resûlullah'a kuşkulu kuşkulu bir selam verdi ve Efendimiz bu kez selamını aldı.

Geldi, tekrar Resûlullah'a kuşkulu kuşkulu bir selam verdi ve Efendimiz bu kez selamını aldı.

Resûlullah Efendimiz teşvik etmiyor. Hatta açıkça sözleri var.

Resûlullah Efendimiz teşvik etmiyor. Hatta açıkça sözleri var.

"Evinizi yedi zirâdan fazla yükseltip de komşunuzun havasına, ışığına mani olmayın." diye teşviki var.

"Evinizi yedi zirâdan fazla yükseltip de komşunuzun havasına, ışığına mani olmayın." diye teşviki var.

"Bir insan evini fazla yükselttiği zaman kendisine; ‘Ey zalim!"Bir insan evini fazla yükselttiği zaman kendisine; ‘Ey zalim! Ne tarafa doğru gidiyorsun?' denilir." diye hadîs-i şerîfler var.

Ne tarafa doğru gidiyorsun?' denilir." diye hadîs-i şerîfler var.

Bina işini, tantanayı, saltanatı, köşkü, sarayı teşvik etmemiş.

Bina işini, tantanayı, saltanatı, köşkü, sarayı teşvik etmemiş.

Ve sahabe-i kirâmın o mübarekleri, fütuhat olup da her birisi bir şehre vali oldukları zamanVe sahabe-i kirâmın o mübarekleri, fütuhat olup da her birisi bir şehre vali oldukları zaman vali konağına gitmediler; "Ben şuracıkta otururum, kalkarım." dediler. vali konağına gitmediler; "Ben şuracıkta otururum, kalkarım." dediler. Sarayları, konakları gönüllerine sığdırmadılar, gönülleriyle onlara bağlanmadılar, ısınmadılar.

Sarayları, konakları gönüllerine sığdırmadılar, gönülleriyle onlara bağlanmadılar, ısınmadılar.

Fakirlik işinde çok muhtaç insanlar olabilirdi,Fakirlik işinde çok muhtaç insanlar olabilirdi, fakir olmadığı halde isteyen açgözlü insanlar da olabilirdi.fakir olmadığı halde isteyen açgözlü insanlar da olabilirdi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kendisinden gelip bir şey isteyen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kendisinden gelip bir şey isteyen hiçbir kimseyi reddetmemiş; varsa vermiş. Önüne dağ gibi malzeme yığılmış olsa, hepsini vermiş. hiçbir kimseyi reddetmemiş; varsa vermiş. Önüne dağ gibi malzeme yığılmış olsa, hepsini vermiş. Ondan sonra gelen olmuşsa sırtındakini vermiş. "Yok" demek bahis konusu değil.

Ondan sonra gelen olmuşsa sırtındakini vermiş. "Yok" demek bahis konusu değil.

Birisi özenmiş bezenmiş Resûlullah Efendimiz'e bir elbise yapmış, sırtına giydirmiş.Birisi özenmiş bezenmiş Resûlullah Efendimiz'e bir elbise yapmış, sırtına giydirmiş. Güzel, tamam. Birisi geliyor;

"Yâ Resûlallah! Çok güzelmiş, bunu bana versene." diyor.

Güzel, tamam. Birisi geliyor;

"Yâ Resûlallah! Çok güzelmiş, bunu bana versene." diyor.

"Al." diyor, çıkarıp veriyor. Yanına yanaşıyorlar;

"Al." diyor, çıkarıp veriyor. Yanına yanaşıyorlar;

"Sen ne yaptın? Resûlullah onu daha yeni sırtına büründü, hemen istedin."

"Sen ne yaptın? Resûlullah onu daha yeni sırtına büründü, hemen istedin."

Onun da maksadı dünya saltanatı değil.

Onun da maksadı dünya saltanatı değil.

"‘Ölürsem Resûlullah'ın elbisesini üzerime örtsünler.' diye düşündüm." diyor.

"‘Ölürsem Resûlullah'ın elbisesini üzerime örtsünler.' diye düşündüm." diyor.

Böyle bir hayat vardı. Ayaklarını örtseler belleri açılırdı, bellerini örtseler ayakları çıplak kalırdı.Böyle bir hayat vardı. Ayaklarını örtseler belleri açılırdı, bellerini örtseler ayakları çıplak kalırdı. Bu yoksulluk içinde gerçek fakirler çoktu, sahte fakirler de olabilirdi amaBu yoksulluk içinde gerçek fakirler çoktu, sahte fakirler de olabilirdi ama Peygamber Efendimiz öyle bir gönül zenginliği içinde hepsine verirdi.Peygamber Efendimiz öyle bir gönül zenginliği içinde hepsine verirdi. Çünkü veren kazanıyor, alan kazanmıyor.

Çünkü veren kazanıyor, alan kazanmıyor.

Birisi istiyor mu? Atının üstünde gelmiş; "Karnım aç, bir lokma" diyor mu?

"Al." demiş, vermiş.

Birisi istiyor mu? Atının üstünde gelmiş; "Karnım aç, bir lokma" diyor mu?

"Al." demiş, vermiş.

Bu, bizim ülkemizde çok istismar ediliyor.Bu, bizim ülkemizde çok istismar ediliyor. İhtiyaç sahibi olmadığı halde, cebi para dolu olduğu halde, İhtiyaç sahibi olmadığı halde, cebi para dolu olduğu halde, belki apartmanı hanları olduğu halde isteyenleri duyuyoruz. belki apartmanı hanları olduğu halde isteyenleri duyuyoruz. Tabi aldatılmak, aptal yerine konulmak da insanın hoşuna gitmiyor.Tabi aldatılmak, aptal yerine konulmak da insanın hoşuna gitmiyor. En iyisi fakiri insanın kendisinin arayıp bulması, fakirlerle temas halinde olması, En iyisi fakiri insanın kendisinin arayıp bulması, fakirlerle temas halinde olması, fakir semtlerle ilgiyi kesmemesi, gecekondulardan dostlar edinmesi.fakir semtlerle ilgiyi kesmemesi, gecekondulardan dostlar edinmesi. İstemeye lüzum kalmadan git sen ara; fakiri bul, yoksulu bul.İstemeye lüzum kalmadan git sen ara; fakiri bul, yoksulu bul. Gerçekten fakir olup da, verem olup kan tükürüp senden bir şey istemeyen insanlar var.Gerçekten fakir olup da, verem olup kan tükürüp senden bir şey istemeyen insanlar var. Dışarıdan bakan insanın kendisini zengin sandığı ama akşam evde yiyecek lokması olmayan insanlar var.Dışarıdan bakan insanın kendisini zengin sandığı ama akşam evde yiyecek lokması olmayan insanlar var. En iyisi onları bulmak.

En iyisi onları bulmak.

Hele hele böyle bir muhabbetli grup teşkil etmişsekHele hele böyle bir muhabbetli grup teşkil etmişsek -biz birbirimize "ihvan" diyoruz- kardeşsek birbirimizi mutlaka bilmeliyiz.

-biz birbirimize "ihvan" diyoruz- kardeşsek birbirimizi mutlaka bilmeliyiz.

Benim öyle arzum var ki; imkânım olsa her birinizin evine bir geleceğim gideceğim,Benim öyle arzum var ki; imkânım olsa her birinizin evine bir geleceğim gideceğim, bir halinizi anlayacağım. Tabi bunu benim yapmam mümkün olmuyor.bir halinizi anlayacağım. Tabi bunu benim yapmam mümkün olmuyor. Çünkü bizim milyonlarca ihvanımız var, elhamdülillah. Bu da güzel bir şey.Çünkü bizim milyonlarca ihvanımız var, elhamdülillah. Bu da güzel bir şey. Bunu fiilen istediğimiz halde yapamıyoruz.Bunu fiilen istediğimiz halde yapamıyoruz. Ama siz birbirinizi bilin, birbirinizi sevin, birbirinizi ziyaret edin.Ama siz birbirinizi bilin, birbirinizi sevin, birbirinizi ziyaret edin. Çünkü "Allah için birbirini ziyaret edeneÇünkü "Allah için birbirini ziyaret edene Cenâb-ı Mevlâ'nın sevgisi vacip olur, hak olur." diye hadîs-i şerîf var. Cenâb-ı Mevlâ'nın sevgisi vacip olur, hak olur." diye hadîs-i şerîf var. Allah'ın sevgisini kazanacaksınız.

Özellikle fakirleri kollayın.
Allah'ın sevgisini kazanacaksınız.

Özellikle fakirleri kollayın.
Özellikle fakirleri ziyaret edin.Özellikle fakirleri ziyaret edin. Yağmurlu havada gidin bir teneke kulübelerine gidin de yukarıdan başınıza yağmur damlasın.Yağmurlu havada gidin bir teneke kulübelerine gidin de yukarıdan başınıza yağmur damlasın. Bir görün içerisinin nasıl pis koktuğunu, Bir görün içerisinin nasıl pis koktuğunu, eşyaların nasıl perişan olduğunu, nasıl yaşadıklarını bir görün.eşyaların nasıl perişan olduğunu, nasıl yaşadıklarını bir görün. Bir de kendi yaşantınıza bakın, insafa gelin, insafa gelelim.Bir de kendi yaşantınıza bakın, insafa gelin, insafa gelelim. Peygamber Efendimiz'in vasıflarından birisi de böyle kölelerle, dilencilerle,Peygamber Efendimiz'in vasıflarından birisi de böyle kölelerle, dilencilerle, fukara ile muhabbetinin çok olmasıydı, onlarla oturup kalkmasıydı.fukara ile muhabbetinin çok olmasıydı, onlarla oturup kalkmasıydı. Dünyanın gelmiş gelecek en yüksek şahsiyeti olduğu halde. Fakirleri severdi, fakirlerle oturur kalkardı.

Dünyanın gelmiş gelecek en yüksek şahsiyeti olduğu halde. Fakirleri severdi, fakirlerle oturur kalkardı.

Fakirleri sevmemek akıl kârı değildir.Fakirleri sevmemek akıl kârı değildir. Eğer gidip de gecekondu mahallesiyle irtibat kurmayacaksaEğer gidip de gecekondu mahallesiyle irtibat kurmayacaksa zengin mahallesinde oturmak, tehlikeli bir şeydir.zengin mahallesinde oturmak, tehlikeli bir şeydir. "Şehrin en lüks semti neresiyse varayım orada ev alayım." Al ama gecekonduları unutma."Şehrin en lüks semti neresiyse varayım orada ev alayım." Al ama gecekonduları unutma. Haftanın bir iki günü de gecekondularda dolaş. Biraz da oralarda kal. Haftanın bir iki günü de gecekondularda dolaş. Biraz da oralarda kal. Bir evin de gecekondulardan birisinde olsun daBir evin de gecekondulardan birisinde olsun da bir gör bakalım Hanya'yı Konya'yı, dünyayı uhrâyı bir anla.

bir gör bakalım Hanya'yı Konya'yı, dünyayı uhrâyı bir anla.

Onun için Efendimiz herhalde bu genel fakr u zaruretten dolayı;Onun için Efendimiz herhalde bu genel fakr u zaruretten dolayı; "Atıyla bile gelse verin." buyuruyor. Adam muhtaçtır, olabilir. "Atıyla bile gelse verin." buyuruyor. Adam muhtaçtır, olabilir. İnsan bazen zengin de olsa muhtaç duruma düşebilir. Hacda yanına gelirler, ağlarlar. Rol tabi!

İnsan bazen zengin de olsa muhtaç duruma düşebilir. Hacda yanına gelirler, ağlarlar. Rol tabi!

"İşte bak; buradan çantamı kestiler, parayı aldılar, bana yardım edin."

"İşte bak; buradan çantamı kestiler, parayı aldılar, bana yardım edin."

Bayat bir numara. Çoğu kimse böyle yaparak hacılardan para istiyor.

Bayat bir numara. Çoğu kimse böyle yaparak hacılardan para istiyor.

Gerçekten bizim hacılardan birisinin de başına gelmiş. Çantasını kesmişler. Usta yankesiciler var.Gerçekten bizim hacılardan birisinin de başına gelmiş. Çantasını kesmişler. Usta yankesiciler var. Hani adamlara ameliyat yaptırsan mükemmel kesme biçme yaparlar. Hani adamlara ameliyat yaptırsan mükemmel kesme biçme yaparlar. Deriye dokundurmadan, hissettirmeden çantayı kesipDeriye dokundurmadan, hissettirmeden çantayı kesip içindeki Suud riyallerine, marklara, dolarlara ulaşıp alıp gidiyorlar. Çok oluyor.içindeki Suud riyallerine, marklara, dolarlara ulaşıp alıp gidiyorlar. Çok oluyor. Hatta "Ben aldanmam, ben kendimi çarptırmam." diyen insanları bile kandırıyorlar.Hatta "Ben aldanmam, ben kendimi çarptırmam." diyen insanları bile kandırıyorlar. "Üç bin markım gitti, iki bin dolarım gitti." diyenleri duyuyoruz.

"Üç bin markım gitti, iki bin dolarım gitti." diyenleri duyuyoruz.

Bir arkadaş geldi; "Bütün paralarım gitti." dedi.Bir arkadaş geldi; "Bütün paralarım gitti." dedi. Bizim arkadaşlardan, tanıdığımız bir kimse, İstanbul'dan. Hemen bir miktar para topladık, verdik. Bizim arkadaşlardan, tanıdığımız bir kimse, İstanbul'dan. Hemen bir miktar para topladık, verdik. Olayın gerçekten olduğu nereden belli?Olayın gerçekten olduğu nereden belli? Arkadaşımız, kısa bir zaman sonra aldığı parayı getirdi, tıkır tıkır verdi. İşini halletmiş.Arkadaşımız, kısa bir zaman sonra aldığı parayı getirdi, tıkır tıkır verdi. İşini halletmiş. Belli ki o anda ihtiyacı vardı ama sonra halletti.Belli ki o anda ihtiyacı vardı ama sonra halletti. Kimsenin parasını kullanmak istemediği için getirdi, verdi.

Kimsenin parasını kullanmak istemediği için getirdi, verdi.

Böyle olabilir. Atıyla geliyordur ama kesesini düşürmüştür, beş parasızdır, istiyordur.Böyle olabilir. Atıyla geliyordur ama kesesini düşürmüştür, beş parasızdır, istiyordur. Olabilir. Onun için Efendimiz;

Olabilir. Onun için Efendimiz;

"Dilenci atıyla bile gelse at üzerinde bile gelse sen ona bir şey ver, mahrum bırakma." diyor.

"Dilenci atıyla bile gelse at üzerinde bile gelse sen ona bir şey ver, mahrum bırakma." diyor.

Efendimiz'in cömertlik şiarı.

"Ve ücretliye ücretini teri kuramadan öde."

Efendimiz'in cömertlik şiarı.

"Ve ücretliye ücretini teri kuramadan öde."

Çalıştın mı akşama kadar?

Çalıştım.

Al paranı. 450 lira, 500 lira, 750 lira. Parasını ver.

Çalıştın mı akşama kadar?

Çalıştım.

Al paranı. 450 lira, 500 lira, 750 lira. Parasını ver.

Çok insafsız, gaddar insanlar biliyorum. Suudi Arabistan'da da var.Çok insafsız, gaddar insanlar biliyorum. Suudi Arabistan'da da var. Suudi Arabistan'a işçi olarak gitmiş kardeşlerimiz var,Suudi Arabistan'a işçi olarak gitmiş kardeşlerimiz var, oralarda çalışmışlar, hâlâ paralarını alamamışlar.oralarda çalışmışlar, hâlâ paralarını alamamışlar. Libya'ya gitmişler, iş yapmışlar, hâlâ paralarını alamamışlar. Türkiye'de de öyle.Libya'ya gitmişler, iş yapmışlar, hâlâ paralarını alamamışlar. Türkiye'de de öyle. Çalışmış çalışmış, patron buna borçlanmış, vermemiş.

Çalışmış çalışmış, patron buna borçlanmış, vermemiş.

Sen işçinin parasını yemeye, kullanmaya utanmıyor musun?

Böyle durumlar var.

Sen işçinin parasını yemeye, kullanmaya utanmıyor musun?

Böyle durumlar var.

Efendimiz'in tavsiyesi bu değil.

Akşama kadar çalıştı mı?

Çalıştı. Ver parasını!

Efendimiz'in tavsiyesi bu değil.

Akşama kadar çalıştı mı?

Çalıştı. Ver parasını!

Kable en yeciffe arakuhû. "Teri kurumadan eline parasını tutuştur."

Kable en yeciffe arakuhû. "Teri kurumadan eline parasını tutuştur."

Hani "ceffe'l-kalem" diye bir şey vardır, "cetvel kalem" diye yanlış telaffuz ediliyor.Hani "ceffe'l-kalem" diye bir şey vardır, "cetvel kalem" diye yanlış telaffuz ediliyor. Ceffe'l-kalem, "kalem kurudu" demek. Yani "iş tamam oldu, kesin olarak böyle yapılacak" mânasına.Ceffe'l-kalem, "kalem kurudu" demek. Yani "iş tamam oldu, kesin olarak böyle yapılacak" mânasına. Kable en yeciffe arakuhû. Prensibini unutmayın: "Teri kurumadan."

Kable en yeciffe arakuhû. Prensibini unutmayın: "Teri kurumadan."

Şöyle bir şey de olabiliyor; bir ustaya; "Şunu şöyle yap." diyorsun, yarım bırakıp kaçıyor.Şöyle bir şey de olabiliyor; bir ustaya; "Şunu şöyle yap." diyorsun, yarım bırakıp kaçıyor. Anlaşmışsın ayarlamışsın ama birisi biraz daha fazla verirse senin işini yarım bırakıp kaçıyor.Anlaşmışsın ayarlamışsın ama birisi biraz daha fazla verirse senin işini yarım bırakıp kaçıyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem akşamüstü ücretinin verilmesini istiyor, iş bitsin,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem akşamüstü ücretinin verilmesini istiyor, iş bitsin, borca kalmasın; almama, kesme durumları olmasın.

borca kalmasın; almama, kesme durumları olmasın.

Tanıdığım arkadaşlar var. Adam Suud'da çok güzel bir cami yaptırmış;

Tanıdığım arkadaşlar var. Adam Suud'da çok güzel bir cami yaptırmış;

"Aman ne kadar güzel cami! Bize de nasip olsa, biz de böyle bir cami yaptırabilsek." diyorum.

"Aman ne kadar güzel cami! Bize de nasip olsa, biz de böyle bir cami yaptırabilsek." diyorum.

"İyi ama bu şahıs, beraber çalıştığı, kendisiyle iş yaptığı insanlara karşı çok gaddar bir patrondur."İyi ama bu şahıs, beraber çalıştığı, kendisiyle iş yaptığı insanlara karşı çok gaddar bir patrondur. Ben kendisine iş yaptım, alacağım var, hâlâ vermedi." diyor.

Ben kendisine iş yaptım, alacağım var, hâlâ vermedi." diyor.

Olmaz. Bir taraftan cami yaptırıyorsun; milyonlar, milyarlar harcıyorsunOlmaz. Bir taraftan cami yaptırıyorsun; milyonlar, milyarlar harcıyorsun bu taraftan bir işçi sana kırgın; çalıştırmışsın, söz verdiğin parayı vermemişsin.

bu taraftan bir işçi sana kırgın; çalıştırmışsın, söz verdiğin parayı vermemişsin.

Müslümanlığın bir yönü de o; onun da ücretini hakkıyla vermek.Müslümanlığın bir yönü de o; onun da ücretini hakkıyla vermek. Cami yapmak sevap ama ücretlinin amelenin hakkını,Cami yapmak sevap ama ücretlinin amelenin hakkını, çalıştığı gün hemen vermek de çok önemli; o da Müslümanlık.çalıştığı gün hemen vermek de çok önemli; o da Müslümanlık. Bir tarafta Müslümanlık, öbür tarafta yamuk iş olmaz.

Bir tarafta Müslümanlık, öbür tarafta yamuk iş olmaz.

"Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar.""Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar." "Bizim bacı haram yemez; hamama gider, bohça çalar." tekerlemeleri gibi;

"Bizim bacı haram yemez; hamama gider, bohça çalar." tekerlemeleri gibi;

"Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu." sözü gibi.

"Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu." sözü gibi.

Hacı efendi cami yaptırıyor, güzel ama öbür tarafta işçiler kendisinden yaka silkiyor.

Olmaz!

Hacı efendi cami yaptırıyor, güzel ama öbür tarafta işçiler kendisinden yaka silkiyor.

Olmaz!

Müslüman, dört başı mamur kimse olacak.

Hele hele kul hakkı daha önemli.
Müslüman, dört başı mamur kimse olacak.

Hele hele kul hakkı daha önemli.
Sen o camiyi yaptırmadan evvel kul haklarını bir öde bakalım.Sen o camiyi yaptırmadan evvel kul haklarını bir öde bakalım. İşçiler yarın senin yakana yapışacak; "ver bakalım paramı" diyecek. Onun hesabını veremeyeceksin. İşçiler yarın senin yakana yapışacak; "ver bakalım paramı" diyecek. Onun hesabını veremeyeceksin. "Cami yaptırdım" diye onların hesabını ödeyemezsin. Onlar senin yakanı bırakmazlar."Cami yaptırdım" diye onların hesabını ödeyemezsin. Onlar senin yakanı bırakmazlar. Cami yaptırman ayrı ama "Niye bunun hakkını vermedin?" diye Allah onun sorgusunu, sualini sorar.

Cami yaptırman ayrı ama "Niye bunun hakkını vermedin?" diye Allah onun sorgusunu, sualini sorar.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Kul hakkı yememeye çok dikkat edin.Kul hakkı yememeye çok dikkat edin. Üzerinize kul hakkı geçmesin, herkesin hakkını bol bol verin. Bu hadîs-i şerîfi unutmayın.

Üzerinize kul hakkı geçmesin, herkesin hakkını bol bol verin. Bu hadîs-i şerîfi unutmayın.

Altıncı hadîs-i şerîf:

Eızze emra'l-lâhi yüızzüke'l-lâh.

Altıncı hadîs-i şerîf:

Eızze emra'l-lâhi yüızzüke'l-lâh.

Ne kadar kısa. Beş kelime. Eızze emra'l-lâhi yüızzüke'l-lâh.Ne kadar kısa. Beş kelime. Eızze emra'l-lâhi yüızzüke'l-lâh. Veya yüızzeke'l-lâh olabilir. Gayet kolay.

Veya yüızzeke'l-lâh olabilir. Gayet kolay.

Ebû Ümâme hazretlerinden İmam Deylemî nakletmiş.Ebû Ümâme hazretlerinden İmam Deylemî nakletmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyor:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyor:

"Allah'ın emrini aziz tut ki Allah da seni aziz kılsın."

"Allah'ın emri" sözü iki mânaya gelebilir.
"Allah'ın emrini aziz tut ki Allah da seni aziz kılsın."

"Allah'ın emri" sözü iki mânaya gelebilir.
Bir; "Allah'ın buyruğunu aziz tut, Allah'ın emrini dinle." "İçki içme!" dedi, içme.Bir; "Allah'ın buyruğunu aziz tut, Allah'ın emrini dinle." "İçki içme!" dedi, içme. "Kumar oynama!" dedi, oynama. "Zina etme!" dedi, etme. "Yalan söyleme!" dedi, söyleme. "Kumar oynama!" dedi, oynama. "Zina etme!" dedi, etme. "Yalan söyleme!" dedi, söyleme. "Gıybet etme!" dedi, etme. Allah'ın emri neyse, o."Gıybet etme!" dedi, etme. Allah'ın emri neyse, o. "Allah'ın emri" denilince akan sular durur, dağlar taşlar erir.

"Allah'ın emri" denilince akan sular durur, dağlar taşlar erir.

"Allah böyle buyurmuş."

Bitti.

"Allah böyle buyurmuş."

Bitti.

"Kafamı kesseniz Allah'ın emrinden dönmem, buyruğundan başka şey yapmam."

"Kafamı kesseniz Allah'ın emrinden dönmem, buyruğundan başka şey yapmam."

Emr bir de Arapça'da umûr kelimesinin müfredi olarak "iş, herhangi bir husus" mânasına gelir.Emr bir de Arapça'da umûr kelimesinin müfredi olarak "iş, herhangi bir husus" mânasına gelir. "Allah ile ilgili bir konuyu bir işi önemse, izzetli tut ki "Allah ile ilgili bir konuyu bir işi önemse, izzetli tut ki Allah da seni aziz kılsın." demek mânasına gelebilir. İkisi de olabilir.Allah da seni aziz kılsın." demek mânasına gelebilir. İkisi de olabilir. "Emir" iki mânaya gelen bir kelime.

Bir; çoğulu evâmir olan, "buyruk" mânası.

"Emir" iki mânaya gelen bir kelime.

Bir; çoğulu evâmir olan, "buyruk" mânası.

İki, çoğulu umûr olan "işler" mânası.

İki, çoğulu umûr olan "işler" mânası.

"O vezir umur görmüş bir adamdır." denilince "başından çok işler geçmiş" olması kast edilir.

"O vezir umur görmüş bir adamdır." denilince "başından çok işler geçmiş" olması kast edilir.

Allah ile ilgili konular oyuncak değildir; ciddi konulardır, şakaya gelmez. Bu işin şakası yoktur.

Allah ile ilgili konular oyuncak değildir; ciddi konulardır, şakaya gelmez. Bu işin şakası yoktur.

Elektrikle ilgili konular, kimya ile ilgili konular, hastalıkla ilgili konular,Elektrikle ilgili konular, kimya ile ilgili konular, hastalıkla ilgili konular, anayasa ile ilgili konular vesaire mühim de Allah ile ilgili bir konu önemli değil mi?

anayasa ile ilgili konular vesaire mühim de Allah ile ilgili bir konu önemli değil mi?

Elbette çok önemlidir. Çünkü Allah ile ilgilidir; hafife alınmaz, dalga geçilmez, kulak tıkanmaz.

Elbette çok önemlidir. Çünkü Allah ile ilgilidir; hafife alınmaz, dalga geçilmez, kulak tıkanmaz.

Allah'ın işine, Allah'ın buyruğuna gereken önemi vermek lazım. Bu, her hususa şamildir.Allah'ın işine, Allah'ın buyruğuna gereken önemi vermek lazım. Bu, her hususa şamildir. Allah'ın emirlerine yasaklarına, haramlara helallere, dini konuların her çeşidine,Allah'ın emirlerine yasaklarına, haramlara helallere, dini konuların her çeşidine, hayatınızdaki her hususa şamildir. Bu mühim bir prensip olarak hafızanızda yerleşsin:

hayatınızdaki her hususa şamildir. Bu mühim bir prensip olarak hafızanızda yerleşsin:

Eızze emra'l-lâhi yüızzüke'l-lâh.Eızze emra'l-lâhi yüızzüke'l-lâh. "Sen Allah'ın işini kıymetli ve önemli gör, önemli tut ki"Sen Allah'ın işini kıymetli ve önemli gör, önemli tut ki Allah da seni kıymetli, önemli, izzetli eylesin."

Allah da seni kıymetli, önemli, izzetli eylesin."

Zaten Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

Zaten Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

"Senin Allah yanında ne biçim bir kul olduğunu, -makbul müsün değil misin, iyi misin kötü müsün,"Senin Allah yanında ne biçim bir kul olduğunu, -makbul müsün değil misin, iyi misin kötü müsün, Allah seni seviyor mu sevmiyor mu, cennetine mi sokacak azap mı edecek?- anlamak istiyorsan Allah seni seviyor mu sevmiyor mu, cennetine mi sokacak azap mı edecek?- anlamak istiyorsan ‘Senin yanında Allah'ın durumu ne?' onu bir düşün." diyor.

‘Senin yanında Allah'ın durumu ne?' onu bir düşün." diyor.

Senin yanında Allah'ın durumu ne, Allah ile ilişkin ne?

Senin yanında Allah'ın durumu ne, Allah ile ilişkin ne?

Adamın hayatına bakıyorsun; sabahtan akşama düşüncelerine, hareketlerine,Adamın hayatına bakıyorsun; sabahtan akşama düşüncelerine, hareketlerine, davranışlarına bakıyorsun; dinle, imanla, Allah ile Kur'an'la, peygamberle hiç mi hiç alakası yok. davranışlarına bakıyorsun; dinle, imanla, Allah ile Kur'an'la, peygamberle hiç mi hiç alakası yok. Yemesi içmesi, gezmesi eğlenmesi, kazanması harcaması. Hiç mi hiç Allah ile ilişkisi yok. Yemesi içmesi, gezmesi eğlenmesi, kazanması harcaması. Hiç mi hiç Allah ile ilişkisi yok. Sanki "din" diye bir şey yok, sanki "peygamber" diye bir insan yaşamamış,Sanki "din" diye bir şey yok, sanki "peygamber" diye bir insan yaşamamış, sanki "Kur'an" diye bir kitap inmemiş, sanki haram helal diye bir kavram yok. Adam böyle yaşıyor.sanki "Kur'an" diye bir kitap inmemiş, sanki haram helal diye bir kavram yok. Adam böyle yaşıyor. "Allah'ın yanında o adamın zerre kadar bir kadr ü kıymeti yok,"Allah'ın yanında o adamın zerre kadar bir kadr ü kıymeti yok, âhirette belasını bulacak, hapı yutacak." demektir.âhirette belasını bulacak, hapı yutacak." demektir. Çünkü Allah'ın onun yanında, kafasında, zihninde, gönlünde bir yeri yok, bahsi yok; onun için.

Çünkü Allah'ın onun yanında, kafasında, zihninde, gönlünde bir yeri yok, bahsi yok; onun için.

Bir başka insana da bakıyorsun; bazılarına göre fırsatlar kaçırıyor,Bir başka insana da bakıyorsun; bazılarına göre fırsatlar kaçırıyor, "aptallık ediyor, ahmaklık ediyor, enayilik ediyor" diyorlar. Çünkü harama bulaşmıyor, rüşvet almıyor.

"aptallık ediyor, ahmaklık ediyor, enayilik ediyor" diyorlar. Çünkü harama bulaşmıyor, rüşvet almıyor.

Bizim müfettiş arkadaşlardan birisi teftiş için bir ticarethâneye girmiş.Bizim müfettiş arkadaşlardan birisi teftiş için bir ticarethâneye girmiş. Masanın üstündeki bütün evraka el koymuş. Bir de küçük defter var. Adam;

Masanın üstündeki bütün evraka el koymuş. Bir de küçük defter var. Adam;

"O defteri bana ver, dükkânın defteri değil, özel defterim." demiş.

"O defteri bana ver, dükkânın defteri değil, özel defterim." demiş.

"Bizim görevimiz; ticarethânede masada bulunan şeyleri ayırmadan incelemek."Bizim görevimiz; ticarethânede masada bulunan şeyleri ayırmadan incelemek. Açar bakarım; özelse geri iade ederim." diyor. Ama inceleyecek.

Açar bakarım; özelse geri iade ederim." diyor. Ama inceleyecek.

"Sen onu hiç inceleme, açma, sana şu kadar para vereyim." demiş. Müfettiş arkadaş;

"Sen onu hiç inceleme, açma, sana şu kadar para vereyim." demiş. Müfettiş arkadaş;

"Hayır." demiş.

"Şu kadar vereyim."

"Hayır." demiş.

"Hayır." demiş.

"Şu kadar vereyim."

"Hayır." demiş.

Rakam gittikçe yükseliyor, muazzam rakamlara doğru çıkıyor.Rakam gittikçe yükseliyor, muazzam rakamlara doğru çıkıyor. Belli ki ticaretinin bütün sırları orada. Yani kayıt dışı, gerçek durum o.

Belli ki ticaretinin bütün sırları orada. Yani kayıt dışı, gerçek durum o.

Tanıdıklarımdan birisi diyor ki;

Tanıdıklarımdan birisi diyor ki;

"Biz görevimiz icabı bazı firmalara gidiyorduk, hesaplara bakıyorduk."Biz görevimiz icabı bazı firmalara gidiyorduk, hesaplara bakıyorduk. Firma kâr etmiyor ama bizden kredi istiyor. Firma kâr etmiyor ama bizden kredi istiyor. Biz de onun ticarî durumunu incelemek, teftiş etmek için gitmişiz.Biz de onun ticarî durumunu incelemek, teftiş etmek için gitmişiz. ‘Kardeşim biz sana kredi veremeyiz çünkü senin durumun berbat.‘Kardeşim biz sana kredi veremeyiz çünkü senin durumun berbat. Hesapların ortada, hiçbir şey kazanmıyorsun.' diyoruz. Hesapların ortada, hiçbir şey kazanmıyorsun.' diyoruz. Cebinden bir defter çıkarıyor, gösteriyor.Cebinden bir defter çıkarıyor, gösteriyor. Bakıyorsun dünya kadar kâr etmiş. Vergi kaçırmak için ‘yok' diyor."

Bakıyorsun dünya kadar kâr etmiş. Vergi kaçırmak için ‘yok' diyor."

Tabi o şahıs paraya tenezzül etmemiş. Defteri açmış.Tabi o şahıs paraya tenezzül etmemiş. Defteri açmış. Hakikaten ticarethâne bir sürü kayda geçmemiş işlemler yapmış;Hakikaten ticarethâne bir sürü kayda geçmemiş işlemler yapmış; vergi kaçırıyor, kâr göstermiyor, vesaire. Muazzam bir suistimal var. Raporunu tutmuş. vergi kaçırıyor, kâr göstermiyor, vesaire. Muazzam bir suistimal var. Raporunu tutmuş. Firma büyük cezalar alacak. Almanya'da olsa iflahını keserler. O firma bir daha belini doğrultamaz. Firma büyük cezalar alacak. Almanya'da olsa iflahını keserler. O firma bir daha belini doğrultamaz. Öyle bir ceza verirler ki kendisini satsa ödeyemez. O hale getirirler. Öyle bir ceza verirler ki kendisini satsa ödeyemez. O hale getirirler. Bir daha yapamaz, bir şey kaçıramaz. Çok sıkı takip ederler.

Bir daha yapamaz, bir şey kaçıramaz. Çok sıkı takip ederler.

Bizim arkadaşımız müslüman, dürüst; raporunu tutmuş, vermiş.Bizim arkadaşımız müslüman, dürüst; raporunu tutmuş, vermiş. Aradan zaman geçmiş. Sonra amiri onu çağırmış;

Aradan zaman geçmiş. Sonra amiri onu çağırmış;

"Sen orada o defteri yakaladığın zaman müessesenin sahibi olan"Sen orada o defteri yakaladığın zaman müessesenin sahibi olan herif-i nâşerif kaç para rüşvet teklif etti?"

"Şu kadar büyük rakam."

herif-i nâşerif kaç para rüşvet teklif etti?"

"Şu kadar büyük rakam."

"Almadığınla kal, enayi!" demiş, "Şimdi o işi bakanlıktan halletti, ceza bile yemiyor."

"Almadığınla kal, enayi!" demiş, "Şimdi o işi bakanlıktan halletti, ceza bile yemiyor."

Dürüstleri enayi sayıyorlar.

Dürüstleri enayi sayıyorlar.

Sen böyle bir insanı al, öp de başına koy, teftiş kurulunun başına getir,Sen böyle bir insanı al, öp de başına koy, teftiş kurulunun başına getir, devletin en yüksek mercilerinde görev ver. Böyle temiz sicilli insanları idareye hâkim et. devletin en yüksek mercilerinde görev ver. Böyle temiz sicilli insanları idareye hâkim et. Bak Amerikan yardımına ihtiyaç var mı yok mu, o zaman gör! Bak Amerikan yardımına ihtiyaç var mı yok mu, o zaman gör! Memleketin yönetimini böyle dürüst insanlara ver, bakalım bütçemiz yeter mi yetmez mi;Memleketin yönetimini böyle dürüst insanlara ver, bakalım bütçemiz yeter mi yetmez mi; denk gelir mi gelmez mi; işler yürür mü yürümez mi, gör!

denk gelir mi gelmez mi; işler yürür mü yürümez mi, gör!

Yetimin malını her yerde domuz gibi yiyorlar. Okuyoruz, dinliyoruz dehşet içinde kalıyoruz.Yetimin malını her yerde domuz gibi yiyorlar. Okuyoruz, dinliyoruz dehşet içinde kalıyoruz. Takip de edilemiyorlar.Takip de edilemiyorlar. Hele bu banka denilen şeylerle paralar toplanıyor toplanıyor, deveyi hamutuyla yutan yutana.

Hele bu banka denilen şeylerle paralar toplanıyor toplanıyor, deveyi hamutuyla yutan yutana.

Hamut ne demek?

Devenin üstündeki semeri, ıvırı zıvırı.
Hamut ne demek?

Devenin üstündeki semeri, ıvırı zıvırı.
Devenin boyu posu ortada; bir de üstünde hamutu. Deveyi hamutuyla yutuyor. Devenin boyu posu ortada; bir de üstünde hamutu. Deveyi hamutuyla yutuyor. Bir deve olsa bir daha yutacak, bir deve olsa bir daha yutacak. Yine de ortada.Bir deve olsa bir daha yutacak, bir deve olsa bir daha yutacak. Yine de ortada. Yine de izzetli, itibarlı. Hem İslâm'a çatar; bağırır, çağırırYine de izzetli, itibarlı. Hem İslâm'a çatar; bağırır, çağırır hem de ilericidir hem de devrimbazdır hem de düzenbazdır.

hem de ilericidir hem de devrimbazdır hem de düzenbazdır.

Kendisini onlarla koruyacak. Koruyacak başka malzemesi yok.

Kendisini onlarla koruyacak. Koruyacak başka malzemesi yok.

İnsanlar laik olur mu? Devlet, inançlılara eşit muamele etme bakımından laik olabilir.İnsanlar laik olur mu? Devlet, inançlılara eşit muamele etme bakımından laik olabilir. İnsan laik olur mu? İnsanın bir inancı vardır; mü'mindir ya da kâfirdir. İnsanın laiki olur mu?

İnsan laik olur mu? İnsanın bir inancı vardır; mü'mindir ya da kâfirdir. İnsanın laiki olur mu?

"Başkasının inancına saygı yok mu?"

"Başkasının inancına saygı yok mu?"

Başkasının inancına saygı; benim dinimin içinde, kendisinde, inancımın gereği olarak var.

Başkasının inancına saygı; benim dinimin içinde, kendisinde, inancımın gereği olarak var.

Ben isteseydim, yedi asır Anadolu'da hâkim olduğum devre içindeBen isteseydim, yedi asır Anadolu'da hâkim olduğum devre içinde bu hıristiyanların tozunu attırmaz mıydım?

bu hıristiyanların tozunu attırmaz mıydım?

Ne Fener patrikhanesi kalırdı ne Bulgar kilisesi kalırdı ne de Ermeni kilisesi.Ne Fener patrikhanesi kalırdı ne Bulgar kilisesi kalırdı ne de Ermeni kilisesi. Ne Ermeni kalırdı ne Rum ne yahudi. Yeryüzünden soyunu sopunu kazırdık. Adı müzelerde kalırdı.

Ne Ermeni kalırdı ne Rum ne yahudi. Yeryüzünden soyunu sopunu kazırdık. Adı müzelerde kalırdı.

Böyle yapabilirdik. Osmanlı Devlet-i Aliyyesi her sene Viyana'ya sefer yapıyordu;Böyle yapabilirdik. Osmanlı Devlet-i Aliyyesi her sene Viyana'ya sefer yapıyordu; gidiyordu geliyordu, gidiyordu geliyordu. Adamların ödleri patlıyordu.gidiyordu geliyordu, gidiyordu geliyordu. Adamların ödleri patlıyordu. Buradan kışaladığımız için Amerika'ya gittiler; Amerika'yı öyle buldular.Buradan kışaladığımız için Amerika'ya gittiler; Amerika'yı öyle buldular. İsteseydik yapardık ama yapmadık.İsteseydik yapardık ama yapmadık. Benim inancımın içinde o saygı, o sevgi, o müsamaha, o anlayış zaten var.

Benim inancımın içinde o saygı, o sevgi, o müsamaha, o anlayış zaten var.

İnsan laik olur mu?

İnsan laik olur mu?

İnsan dindar olur, müslüman olur veya müslüman olmaz, kâfir olur.İnsan dindar olur, müslüman olur veya müslüman olmaz, kâfir olur. Çık erkekçe, mertçe; "Ben kâfirim!" de. Ben de sana meseleyi açıklayayım.

Çık erkekçe, mertçe; "Ben kâfirim!" de. Ben de sana meseleyi açıklayayım.

"Kâfir olman mümkün değil. Kâfirlik, gayr-i ilmî bir şeydir. İşin doğrusu mü'min olmaktır."Kâfir olman mümkün değil. Kâfirlik, gayr-i ilmî bir şeydir. İşin doğrusu mü'min olmaktır. İlim, irfan, tarih, kültür, deliller, inanmış olmanı gerektiriyor." diye ispat edeyim.

İlim, irfan, tarih, kültür, deliller, inanmış olmanı gerektiriyor." diye ispat edeyim.

Zerrin Akgün diye bir hâkim hanımefendi, İlim Bakımından İslâmiyet diye güzel bir kitap yazmış.Zerrin Akgün diye bir hâkim hanımefendi, İlim Bakımından İslâmiyet diye güzel bir kitap yazmış. Diyanet İşleri Başkanlığı yayınları arasında da yayınlanmış. Ne kadar güzel ispat ediyor.Diyanet İşleri Başkanlığı yayınları arasında da yayınlanmış. Ne kadar güzel ispat ediyor. Sonra Rahmi Balaban'ın ilim ve din üzerine makaleleri topladığı bir kitap var. Sonra Rahmi Balaban'ın ilim ve din üzerine makaleleri topladığı bir kitap var. "Bir ilim adamının Allah'a inanmasını gerekli kılan deliller" diye makaleler var.

"Bir ilim adamının Allah'a inanmasını gerekli kılan deliller" diye makaleler var.

Yeryüzünde akıl diye, mantık diye, ilim diye bir şey varsa kâfir olamazsın.Yeryüzünde akıl diye, mantık diye, ilim diye bir şey varsa kâfir olamazsın. Kâfir olursan ilme karşı olarak, ilmi kabul etmeyerek kâfir olabilirsin.Kâfir olursan ilme karşı olarak, ilmi kabul etmeyerek kâfir olabilirsin. Münkir isen ilmi reddederek münkir olabilirsin.Münkir isen ilmi reddederek münkir olabilirsin. Müşrik isen kafan bulanık olduğu için aptal olduğun için müşrik olabilirsin.Müşrik isen kafan bulanık olduğu için aptal olduğun için müşrik olabilirsin. Akıllı olsan mü'min olursun. İspat edeyim. Ama erkekçe öyle de. Akıllı olsan mü'min olursun. İspat edeyim. Ama erkekçe öyle de. Söylemiyor, itiraf etmiyor ve kafası da muntazam değil.

Niye değil?

Söylemiyor, itiraf etmiyor ve kafası da muntazam değil.

Niye değil?

Muhterem kardeşlerim!

Bir insanın kafasında, mantığın gereği olan birtakım işlemler yapılır.
Muhterem kardeşlerim!

Bir insanın kafasında, mantığın gereği olan birtakım işlemler yapılır.
Bir bilgi vardır, o bilgiden bir sonuç çıkar. Bir bilgi vardır, o bilgiden bir sonuç çıkar. "Tüme varım, tümden gelim" diye isimlendiriyorlardı."Tüme varım, tümden gelim" diye isimlendiriyorlardı. "endüksiyon, dedüksiyon; mantık yürütme, akıl yürütme" Bir insan;

"endüksiyon, dedüksiyon; mantık yürütme, akıl yürütme" Bir insan;

"Ben mü'minim, İslâm'a inandım." diyorsa bu büyük önermedir.

"Ben mü'minim, İslâm'a inandım." diyorsa bu büyük önermedir.

"Ben İslâm'a, Kur'an'a, Allah'a inandım." diyorsa bu büyük önermedir."Ben İslâm'a, Kur'an'a, Allah'a inandım." diyorsa bu büyük önermedir. Bu büyük önermenin sonucunu bilgisayara sorsan da böyledir, hangi akıllı insana sorsan böyledir. Bu büyük önermenin sonucunu bilgisayara sorsan da böyledir, hangi akıllı insana sorsan böyledir. Bunun tabii sonucu;

"Ben şeriati kabul ediyorum." demektir.

Bunun tabii sonucu;

"Ben şeriati kabul ediyorum." demektir.

Ama bir insan;

"Ben mü'minim." deyip de;

Ama bir insan;

"Ben mü'minim." deyip de;

"Şeriati kabul etmiyorum." diyorsa o zaman bu tezattır, mantık dışıdır, mantığa aykırıdır."Şeriati kabul etmiyorum." diyorsa o zaman bu tezattır, mantık dışıdır, mantığa aykırıdır. Eğer hakikaten şeriati kabul etmiyorsan, sevmiyorsan;

Eğer hakikaten şeriati kabul etmiyorsan, sevmiyorsan;

"Şeriati sevmiyorum, istemiyorum." dersin.

"Şeriati sevmiyorum, istemiyorum." dersin.

O zaman sen mü'min değilsin, kâfirsin kardeşim; senin kendinden haberin yok.O zaman sen mü'min değilsin, kâfirsin kardeşim; senin kendinden haberin yok. Çünkü bizim dinimizde bunları inkâr edene kâfir deniliyor. Sen de inkâr ediyorsun.

Çünkü bizim dinimizde bunları inkâr edene kâfir deniliyor. Sen de inkâr ediyorsun.

Millet bunu bilmiyor. Hem Müslümanlığı bırakmıyor, "Ver ya, Müslümanlık benim malım!" diyor,Millet bunu bilmiyor. Hem Müslümanlığı bırakmıyor, "Ver ya, Müslümanlık benim malım!" diyor, bırakmıyor, ucundan çekiştiriyor. "Hayır, benim de malım!" diyor, hem de şeriate ağzını açmış,bırakmıyor, ucundan çekiştiriyor. "Hayır, benim de malım!" diyor, hem de şeriate ağzını açmış, gözünü yummuş küfrediyor, çatıyor, karşısında duruyor.gözünü yummuş küfrediyor, çatıyor, karşısında duruyor. Hem demokrasiye inanıyor hem zulüm yapıyor. Hem demokrasiye inanıyor hem zulüm yapıyor. Hem güya adaletin başında hem katili kaçırıyor; hem kanun yapma mevkiinde hem anarşiyi destekliyor.

Hem güya adaletin başında hem katili kaçırıyor; hem kanun yapma mevkiinde hem anarşiyi destekliyor.

Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir,

Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.

Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir,

Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.

Avrupa'da bir öğrenciyi mantıklı yetiştiriyorlar, bilimsel araştırma yapacak şekilde yetiştiriyorlar.Avrupa'da bir öğrenciyi mantıklı yetiştiriyorlar, bilimsel araştırma yapacak şekilde yetiştiriyorlar. Onun için Avrupalı bir kimseye bir şey söylediğin zaman; "doğru" dedi mi tamam.

Onun için Avrupalı bir kimseye bir şey söylediğin zaman; "doğru" dedi mi tamam.

"O doğruysa binâenaleyh şöyle yapman lazım." dediğin zaman,

"O doğruysa binâenaleyh şöyle yapman lazım." dediğin zaman,

"Tamam." diyor, doğru sonucu buluyor. Bizimkine;

"Sen müslüman mısın?" diyorsun;

"Tamam." diyor, doğru sonucu buluyor. Bizimkine;

"Sen müslüman mısın?" diyorsun;

"Evet, müslümanım." diyor.

"Müslüman olduğuna göre ey kızım, örtünmen lazım."

"Evet, müslümanım." diyor.

"Müslüman olduğuna göre ey kızım, örtünmen lazım."

"Hayır."

Ne oldu?

"Hayır."

Ne oldu?

Müslümansan örtünmen lazım çünkü Allah, Kur'ân-ı Kerîm'de "Örtünün." diyor.

Müslümansan örtünmen lazım çünkü Allah, Kur'ân-ı Kerîm'de "Örtünün." diyor.

Bizim memleketin acayip münevverleri mantık dışı bir kafa içinde yaşamaya alışmışlar.

Bizim memleketin acayip münevverleri mantık dışı bir kafa içinde yaşamaya alışmışlar.

Acayip bir münevverlik; mantık dışı.

Acayip bir münevverlik; mantık dışı.

Kafasındaki bazı bilgiler bazı bilgilerin karşısında; kafasını düzene sokamamış.

Kafasındaki bazı bilgiler bazı bilgilerin karşısında; kafasını düzene sokamamış.

Kafası düzensiz insanlardan her şey beklenir.Kafası düzensiz insanlardan her şey beklenir. Gündüz cuma namazına gelir; akşamüstü Boğaz'a, Emirgan'a içki içmeye gider.Gündüz cuma namazına gelir; akşamüstü Boğaz'a, Emirgan'a içki içmeye gider. Bir taraftan faiz yer, bir taraftan hayır yapar. Her işi böyle tezatlı olur. Bir taraftan faiz yer, bir taraftan hayır yapar. Her işi böyle tezatlı olur. Çünkü kafası düzensiz, bozuk, yamuk.

Çünkü kafası düzensiz, bozuk, yamuk.

İslâm düzen getiriyor; akıl, tefekkür, felsefe ve doğruluk getiriyor.

İslâm düzen getiriyor; akıl, tefekkür, felsefe ve doğruluk getiriyor.

Diğer hadîs-i şerîf:

Diğer hadîs-i şerîf:

U'tîtü mâ lem yu'ta ehadün mine'l-enbiyâi kablî:U'tîtü mâ lem yu'ta ehadün mine'l-enbiyâi kablî: Nüsırtü bi'r-ru'bi ve u'tîtü mefâtîha'l-ardi ve sümmîtü AhmedeNüsırtü bi'r-ru'bi ve u'tîtü mefâtîha'l-ardi ve sümmîtü Ahmede ve cüıle lî et-türâbü tahûran ve cüılet ümmetî hayra'l-ümemi.

ve cüıle lî et-türâbü tahûran ve cüılet ümmetî hayra'l-ümemi.

"Benden önceki peygamberlerin hiçbirisine verilmemiş olan bazı şeyler"Benden önceki peygamberlerin hiçbirisine verilmemiş olan bazı şeyler Allah tarafından bana verildi. Heybet ve korku ile yardım olundum. Yerin anahtarları bana verildi.Allah tarafından bana verildi. Heybet ve korku ile yardım olundum. Yerin anahtarları bana verildi. Ve bir vasfım da ben ‘Ahmed' diye isimlendirildim.Ve bir vasfım da ben ‘Ahmed' diye isimlendirildim. Yeryüzü, toprak bana temizleme malzemesi olarak kabul olundu.Yeryüzü, toprak bana temizleme malzemesi olarak kabul olundu. Ve benim ümmetim, ümmetlerin en hayırlısı kılınmıştır."

Ve benim ümmetim, ümmetlerin en hayırlısı kılınmıştır."

Hz. Ali Efendimiz radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş, Übey b. Ka'b'dan da rivayet var.Hz. Ali Efendimiz radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş, Übey b. Ka'b'dan da rivayet var. Ahmed b. Hanbel; Hanbelî mezhebinin kurucusu, hadis alimi. O, kitabına yazmış.

Ahmed b. Hanbel; Hanbelî mezhebinin kurucusu, hadis alimi. O, kitabına yazmış.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu hadîs-i şerîfinde şöyle buyuruyor:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu hadîs-i şerîfinde şöyle buyuruyor:

U'tîtü. "Bana verildi." Mâ lem yu'ta ehadün mine'l-enbiyâi kablî.U'tîtü. "Bana verildi." Mâ lem yu'ta ehadün mine'l-enbiyâi kablî. "Benden önceki peygamberlerin hiçbirisine verilmemiş olan bazı şeyler Allah tarafından bana verildi."

"Benden önceki peygamberlerin hiçbirisine verilmemiş olan bazı şeyler Allah tarafından bana verildi."

Nüsırtü bi'r-ru'bi. "Heybet ve korku ile yardım olundum."Nüsırtü bi'r-ru'bi. "Heybet ve korku ile yardım olundum." "Benim heybetim, korkum, azametim düşmanın kalbini titretiyor."Benim heybetim, korkum, azametim düşmanın kalbini titretiyor. Daha bir şey yapmadan, ağzımı açıp bir şey demeden karşı tarafın ödü patlıyor."

Daha bir şey yapmadan, ağzımı açıp bir şey demeden karşı tarafın ödü patlıyor."

Hatta bir başka rivayette geçtiğine göre;

Hatta bir başka rivayette geçtiğine göre;

"Bir aylık mesafedeki düşman korkudan tir tir titrerdi."

"Bir aylık mesafedeki düşman korkudan tir tir titrerdi."

Peygamber Efendimiz'in heybeti öyleydi.Peygamber Efendimiz'in heybeti öyleydi. Heybet-i mâneviyesi o kadar muazzamdı ki daha düşmanı görmeden, düşmanla karşılaşmadan,Heybet-i mâneviyesi o kadar muazzamdı ki daha düşmanı görmeden, düşmanla karşılaşmadan, düşmanla arasında bir aylık mesafe varken düşmanın yüreği ağzına gelirdi;düşmanla arasında bir aylık mesafe varken düşmanın yüreği ağzına gelirdi; Peygamber Efendimiz'in korkusundan kalbi küt küt atmaya başlardı. Bu bir heybet. Peygamber Efendimiz'in korkusundan kalbi küt küt atmaya başlardı. Bu bir heybet. Allah'ın peygamberine, sevgili kulu Muhammed-i Mustafâ'sına verdiği bir meziyet, mânevî bir hal.

Allah'ın peygamberine, sevgili kulu Muhammed-i Mustafâ'sına verdiği bir meziyet, mânevî bir hal.

Şimdi de öyle çünkü bu güzel vasıf ümmetinde devam ediyor.Şimdi de öyle çünkü bu güzel vasıf ümmetinde devam ediyor. Ümmet-i Muhammed'den Amerika korkar, ödü patlar, yüreği ağzına gelir. Ümmet-i Muhammed'den Amerika korkar, ödü patlar, yüreği ağzına gelir. Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, İtalya korkar; Yunanistan korkar, Ermenistan korkar; hepsi korkar.Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, İtalya korkar; Yunanistan korkar, Ermenistan korkar; hepsi korkar. Bu korkuyu Allah bize bir vasıf olarak vermiş.Bu korkuyu Allah bize bir vasıf olarak vermiş. Bir manyetik alan gibi etrafımızda olanlar bizden korkuyor. Gerçek İslâm'dan korkuyorlar.

Bir manyetik alan gibi etrafımızda olanlar bizden korkuyor. Gerçek İslâm'dan korkuyorlar.

Kim korkar?

el-Hâinü hâifün deniliyor ya; hain korkar.
Kim korkar?

el-Hâinü hâifün deniliyor ya; hain korkar.
Mü'min korkmaz, mü'min sever. Mü'min korkmaz, mü'min sever. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in korkusu kâfire, haine, zalime, müşrike. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in korkusu kâfire, haine, zalime, müşrike. Sevgisi mü'mine. Efendimiz'in aynı zamanda bir sevgi çekiciliği vardır. Yüzünü gören âşık olur.

Sevgisi mü'mine. Efendimiz'in aynı zamanda bir sevgi çekiciliği vardır. Yüzünü gören âşık olur.

Ben bazen Avrupalılar'dan, Amerikalılar'dan müslüman olanları görüyorum.Ben bazen Avrupalılar'dan, Amerikalılar'dan müslüman olanları görüyorum. Feleğini şaşırmış, gözleri sevdalı sevdalı bakıyor.

"Nasıl müslüman oldun?" diyorum;

Feleğini şaşırmış, gözleri sevdalı sevdalı bakıyor.

"Nasıl müslüman oldun?" diyorum;

"Resûlullah Efendimiz'i rüyamda gördüm." diyor.

Cemalini bir görmüş; feleğini şaşırmış, mest olmuş.
"Resûlullah Efendimiz'i rüyamda gördüm." diyor.

Cemalini bir görmüş; feleğini şaşırmış, mest olmuş.
O tarafı da var. Mü'mine böyle, kâfire öyle. Mü'mine sevgisi yayılıyor, kâfire korkusu. Bu bir.

O tarafı da var. Mü'mine böyle, kâfire öyle. Mü'mine sevgisi yayılıyor, kâfire korkusu. Bu bir.

İkincisi; Ve u'tîtu mefâtîhe'l-ard. "Yerin anahtarları bana verildi." Miftah, "anahtar" demek.İkincisi; Ve u'tîtu mefâtîhe'l-ard. "Yerin anahtarları bana verildi." Miftah, "anahtar" demek. "Yerin anahtarları bana verildi."

Bunun mânası ne olabilir?

"Yerin anahtarları bana verildi."

Bunun mânası ne olabilir?

"Ey kulum, ey Muhammed-i Mustafam! Al sana Anadolu'nun anahtarı,"Ey kulum, ey Muhammed-i Mustafam! Al sana Anadolu'nun anahtarı, al sana Balkanlar'ın anahtarı, al sana Orta Asya'nın anahtarı, Afrika'nın anahtarı."

al sana Balkanlar'ın anahtarı, al sana Orta Asya'nın anahtarı, Afrika'nın anahtarı."

O ülkeleri alan kimselere ne deniliyor?

O ülkeleri alan kimselere ne deniliyor?

Fatih, "açan" demek. Anahtar da miftah demek, "açıcı" demek.

Fatih, "açan" demek. Anahtar da miftah demek, "açıcı" demek.

"Yeryüzü sana ihsan olunuyor; senin mülkündür,"Yeryüzü sana ihsan olunuyor; senin mülkündür, ev senindir, odaları senindir, al Resûlüm anahtarlarını, buyur. ev senindir, odaları senindir, al Resûlüm anahtarlarını, buyur. Konağın anahtarları deste deste senin elinde." demek istiyor.

Konağın anahtarları deste deste senin elinde." demek istiyor.

İslâm yeryüzünün her tarafına yayıldı. Şu anda yeryüzünün her tarafında İslâm var.İslâm yeryüzünün her tarafına yayıldı. Şu anda yeryüzünün her tarafında İslâm var. Rusya'da da var, Çin'de de var, Amerika'da da var. Ama küfür de var. Elbette olacak. Tabi olacak.Rusya'da da var, Çin'de de var, Amerika'da da var. Ama küfür de var. Elbette olacak. Tabi olacak. Ortadaki insan kâfiri görecek, mü'mini görecek; tercihini yapacak.Ortadaki insan kâfiri görecek, mü'mini görecek; tercihini yapacak. Mü'min olursa sevap kazanacak, kâfir olursa cehenneme gidecek ama kimseye gık diyemeyecek,Mü'min olursa sevap kazanacak, kâfir olursa cehenneme gidecek ama kimseye gık diyemeyecek, kimseye ayıp bulamayacak, hiçbir şekilde mazeret söyleyemeyecek.kimseye ayıp bulamayacak, hiçbir şekilde mazeret söyleyemeyecek. Allahu Teâlâ hazretleri ona diyecek ki;

"Sen İslâm'ı duymadın mı?"

"Duydum."

Allahu Teâlâ hazretleri ona diyecek ki;

"Sen İslâm'ı duymadın mı?"

"Duydum."

"Senin komşun müslüman değil miydi?"

"Müslümandı."

"Senin komşun müslüman değil miydi?"

"Müslümandı."

"Sana İslâm'ı tebliğ etmediler mi?"

"Ettiler."

"Sana İslâm'ı tebliğ etmediler mi?"

"Ettiler."

"Niye müslüman olmadın? Hadi bakalım, gir cehenneme!" diyecek.

"Niye müslüman olmadın? Hadi bakalım, gir cehenneme!" diyecek.

Şu zamanda İslâm'ı duymayan, bilmeyen kaldı mı?

Kalmadı.

Şu zamanda İslâm'ı duymayan, bilmeyen kaldı mı?

Kalmadı.

Güney Amerika'da da var, Afrika'da da var, Avrupa'da da var. Rusya'yı gezdik.Güney Amerika'da da var, Afrika'da da var, Avrupa'da da var. Rusya'yı gezdik. Türkiye'den pek çok insan Rusya'nın pek çok yerine gitti. Moskova'da bile cami var.Türkiye'den pek çok insan Rusya'nın pek çok yerine gitti. Moskova'da bile cami var. Roma'da bile cami var. Fransa'da, Almanya'da camiler var.Roma'da bile cami var. Fransa'da, Almanya'da camiler var. Her yerde Allahu Ekber deniliyor, lâ ilâhe illallah deniliyor.

Her yerde Allahu Ekber deniliyor, lâ ilâhe illallah deniliyor.

"Allah'tan başka ilah yok. Muhammed Allah'ın kuludur. Beşere tapınmayın."Allah'tan başka ilah yok. Muhammed Allah'ın kuludur. Beşere tapınmayın. Şaşırıp sapıtıp da Allah'ın gönderdiği peygamberleri rab edinmeyin." deniliyor.

Şaşırıp sapıtıp da Allah'ın gönderdiği peygamberleri rab edinmeyin." deniliyor.

Bunu bilmeyen kaldı mı?

Hepsi biliyor.

Niye bırakamıyor?

Bunu bilmeyen kaldı mı?

Hepsi biliyor.

Niye bırakamıyor?

Menfaati bırakmadığı için bırakamıyor.Menfaati bırakmadığı için bırakamıyor. "Kurulu düzeni bozulacak, parası pulu azalacak, huzuru kaçacak." diye bırakamıyor."Kurulu düzeni bozulacak, parası pulu azalacak, huzuru kaçacak." diye bırakamıyor. Şeytan böyle korkutuyor; ondan müslüman olamıyor.

Şeytan böyle korkutuyor; ondan müslüman olamıyor.

Yoksa İslâm'ı duymayan kaldı mı?

Yoksa İslâm'ı duymayan kaldı mı?

Kaldıysa da bu onun kusuru; biraz incelesin, araştırsın.Kaldıysa da bu onun kusuru; biraz incelesin, araştırsın. Evet, İslâm'ı hiç duymamış olabilir, bizde bile var.

Ankara'da, fakülteden talebem olan bir profesör;

Evet, İslâm'ı hiç duymamış olabilir, bizde bile var.

Ankara'da, fakülteden talebem olan bir profesör;

"Türkiye'nin münevverleri, İslâm'ın yüzde onunu bile bilmiyorlar." diyor.

"Türkiye'nin münevverleri, İslâm'ın yüzde onunu bile bilmiyorlar." diyor.

"Aydınım, okumuşum, diplomam var." diye ortada efe efe dolaşan adamlar"Aydınım, okumuşum, diplomam var." diye ortada efe efe dolaşan adamlar İslâm'ın yüzde onunu bile bilmiyor, yüzde doksanından haberi yok.

İslâm'ın yüzde onunu bile bilmiyor, yüzde doksanından haberi yok.

Amerika'da okumuş çocuk; gusül abdestinden haberi yok.Amerika'da okumuş çocuk; gusül abdestinden haberi yok. Düğün yapacaklar, nikâhı kıyılacak, hoca geliyor;

Düğün yapacaklar, nikâhı kıyılacak, hoca geliyor;

"Kelime-i şehadet getir." diyor; dili dolaşıyor, söyleyemiyor.

"Kelime-i şehadet getir." diyor; dili dolaşıyor, söyleyemiyor.

Hiç söylememiş ki ömründe.

Hiç söylememiş ki ömründe.

Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühû diyemiyor.

Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühû diyemiyor.

Gusül abdesti almayı bilmiyor.

"Peygamberi kim?" haberi yok.

Gusül abdesti almayı bilmiyor.

"Peygamberi kim?" haberi yok.

Einstein [Aynştayn]'dan, Dekart'tan, Kant'tan, Pascal'dan haberi var;Einstein [Aynştayn]'dan, Dekart'tan, Kant'tan, Pascal'dan haberi var; her şeyi biliyor ama İslâm'dan haberi yok.

her şeyi biliyor ama İslâm'dan haberi yok.

Mâşaallah oğlunu yetiştirmiş, baba zengin; parayı dayamış, Amerika'da okutmuş.Mâşaallah oğlunu yetiştirmiş, baba zengin; parayı dayamış, Amerika'da okutmuş. Çocuk da okumuş, öğrenmiş.Çocuk da okumuş, öğrenmiş. Çok güzel İngilizce biliyor, telaffuzu harika, iş hayatını da öğrenmiş ama İslâm'ı bilmiyor.

Çok güzel İngilizce biliyor, telaffuzu harika, iş hayatını da öğrenmiş ama İslâm'ı bilmiyor.

O da onun kusuru; öğrenseydi!

Camileri görmüyor mu? Ezanları duymuyor mu?

O da onun kusuru; öğrenseydi!

Camileri görmüyor mu? Ezanları duymuyor mu?

Şu Fatih Camii'ndeki, şu minaredeki ezanları duymayan var mı?

Şu Fatih Camii'ndeki, şu minaredeki ezanları duymayan var mı?

Yerler gökler çınlıyor. "Bu sözlerin mânası nedir?" diye hiç mi düşünmüyor?

Yerler gökler çınlıyor. "Bu sözlerin mânası nedir?" diye hiç mi düşünmüyor?

Ortalıkta o kadar kavga gürültü, münakaşa var.Ortalıkta o kadar kavga gürültü, münakaşa var. Bir Hıristiyanlık var, bir Yahudilik var, bir Müslümanlık var.Bir Hıristiyanlık var, bir Yahudilik var, bir Müslümanlık var. Tarihte birçok yerde din savaşları olmuş.Tarihte birçok yerde din savaşları olmuş. Şimdi de perdelerin arkasında yine aynı duygular insanları birbirleriyle çarpıştırıyor. Şimdi de perdelerin arkasında yine aynı duygular insanları birbirleriyle çarpıştırıyor. Hiç mi merak etmemiş?Hiç mi merak etmemiş? Bu kadar ilgisizlik olmaz! O da ondan cezayı çekecek.

Bu kadar ilgisizlik olmaz! O da ondan cezayı çekecek.

Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerifinde;

Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerifinde;

"Allah cahili iki misli azaplandıracak." buyuruyor.

Araştırsana be adam!

"Allah cahili iki misli azaplandıracak." buyuruyor.

Araştırsana be adam!

Bu ekmek, bu sıhhat, bu hayat sana nereden geliyor? Öldükten sonra nereye gideceksin?Bu ekmek, bu sıhhat, bu hayat sana nereden geliyor? Öldükten sonra nereye gideceksin? Bir araştırsana! Hiç mi kafan çalışmıyor? Bir araştırsana! Hiç mi kafan çalışmıyor? Kalbinde gönlünde merak diye bir şey yok mu? Kafanda bir soru yok mu?

Kalbinde gönlünde merak diye bir şey yok mu? Kafanda bir soru yok mu?

Peygamber Efendimiz;

Husnü's-süâli mine'l-ilmi. buyurmuş.
Peygamber Efendimiz;

Husnü's-süâli mine'l-ilmi. buyurmuş.
"Güzel soru sormak alimlik alametidir." Güzel soru, ilmin bir parçasıdır. "Güzel soru sormak alimlik alametidir." Güzel soru, ilmin bir parçasıdır. Soru sorsana be adam! Soru sor, cevabını araştır. Biraz kendi kendine soru sor, çevreye soru sor.Soru sorsana be adam! Soru sor, cevabını araştır. Biraz kendi kendine soru sor, çevreye soru sor. Biraz merak et! Bu nasıl bir uyuşukluk, bu nasıl bir ilgisizlik!

Biraz merak et! Bu nasıl bir uyuşukluk, bu nasıl bir ilgisizlik!

Etrafla ilgilenmemek ölülerin halidir. Canlılar etrafla ilgilenir.Etrafla ilgilenmemek ölülerin halidir. Canlılar etrafla ilgilenir. Bir böceğin yanına yaklaştığın zaman kaçar; etrafına bakar, hareketleri takip eder. Bir böceğin yanına yaklaştığın zaman kaçar; etrafına bakar, hareketleri takip eder. "Bir sivrisineği yakalayacağım." diye akla karayı seçersin."Bir sivrisineği yakalayacağım." diye akla karayı seçersin. Kulağının dibinde uçmuştur; ışığı yakarsın, "yakalayacağım" diye ödün patlar.Kulağının dibinde uçmuştur; ışığı yakarsın, "yakalayacağım" diye ödün patlar. Çünkü tedbir alıyor, etrafla ilgisi var. Senin gölgenden kaçar, göremeyeceğin şeyi hesaplar.Çünkü tedbir alıyor, etrafla ilgisi var. Senin gölgenden kaçar, göremeyeceğin şeyi hesaplar. Bir sivrisinekle baş edemezsin. Biraz araştırma lazım.Bir sivrisinekle baş edemezsin. Biraz araştırma lazım. O araştırma, o aşk, o şevk olmayınca olmaz! Onun da cezası var.

O araştırma, o aşk, o şevk olmayınca olmaz! Onun da cezası var.

Muhterem kardeşlerim!

Garantili bir şekilde ben size şunu söyleyebilirim:
Muhterem kardeşlerim!

Garantili bir şekilde ben size şunu söyleyebilirim:
Allahu Teâlâ hazretleri mâsum bir cahile de; yani kast-ı mahsusu yok, özel bir inadı yok,Allahu Teâlâ hazretleri mâsum bir cahile de; yani kast-ı mahsusu yok, özel bir inadı yok, mâsum, hiç düşünmemiş bir insana da bir delil gösterir, rüya gösterir; mâsum, hiç düşünmemiş bir insana da bir delil gösterir, rüya gösterir; birisini karşısına getirtir, konuşturur, kulağına o mesajı duyurur.

birisini karşısına getirtir, konuşturur, kulağına o mesajı duyurur.

Ringde Muhammed Ali'yi; "Hak din İslâm'dır!" diye bağırttırır, uzaydan gelen astronota;Ringde Muhammed Ali'yi; "Hak din İslâm'dır!" diye bağırttırır, uzaydan gelen astronota; "İslâm dini hak dindir." dedirtir, Amerikan dolarının üzerinde In God We Trust "İslâm dini hak dindir." dedirtir, Amerikan dolarının üzerinde In God We Trust "Biz Allah'a tevekkül ediyoruz." yazısını yazdırtır. "Biz Allah'a tevekkül ediyoruz." yazısını yazdırtır. "Düşünsün." diye bin bir vesile çıkar da"Düşünsün." diye bin bir vesile çıkar da o vesilelere kulak tıkadığı için insan âhirette cezasını, belasını bulur

o vesilelere kulak tıkadığı için insan âhirette cezasını, belasını bulur

Ben şahsen kendi hayatımdan biliyorum.Ben şahsen kendi hayatımdan biliyorum. Daha ortaokulda iken "Kıyamet kopmuş da hesaba çekiliyorum." diye kan ter içinde rüyalar görürdüm.Daha ortaokulda iken "Kıyamet kopmuş da hesaba çekiliyorum." diye kan ter içinde rüyalar görürdüm. Muhakkak herkes görür. Allah herkese bir ikaz gönderir, bir işaret gösterir.Muhakkak herkes görür. Allah herkese bir ikaz gönderir, bir işaret gösterir. Bana gelen kâğıtları bir bilseniz. Bunları çuvallara dolduruyorum, biriktiriyorum. Bana gelen kâğıtları bir bilseniz. Bunları çuvallara dolduruyorum, biriktiriyorum. Neler var; rüyalarla ve çeşitli yollarla Allah'tan insanoğluna ne mesajlar geliyor.Neler var; rüyalarla ve çeşitli yollarla Allah'tan insanoğluna ne mesajlar geliyor. Ama kulak tıkıyor, araştırmıyor, dinlemiyor.

Ama kulak tıkıyor, araştırmıyor, dinlemiyor.

Ve sümmîtü Ahmede. "Ve bir vasfım da ben ‘Ahmed' diye isimlendirildim."

Ve sümmîtü Ahmede. "Ve bir vasfım da ben ‘Ahmed' diye isimlendirildim."

Ahmed "En çok methedilen, en yüksek şahsiyet." demek.Ahmed "En çok methedilen, en yüksek şahsiyet." demek. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in geleceğini İncil ayetleri bildirmişti, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in geleceğini İncil ayetleri bildirmişti, hıristiyanlar bekliyorlardı; Tevrat ayetleri belirtmişti, yahudiler bekliyorlardı. hıristiyanlar bekliyorlardı; Tevrat ayetleri belirtmişti, yahudiler bekliyorlardı. Peygamber Efendimiz zuhura gelmeden önce; "Bir âhir zaman peygamberi gelecek." diye bilgileri vardı.Peygamber Efendimiz zuhura gelmeden önce; "Bir âhir zaman peygamberi gelecek." diye bilgileri vardı. Onun isminin Ahmed olacağı kendi kitaplarının asıllarında yazılıydı.Onun isminin Ahmed olacağı kendi kitaplarının asıllarında yazılıydı. Tercümelerinde Ahmed mânasına yakın kelimeler var, Paraklitus ifadesi var; kesin.

Tercümelerinde Ahmed mânasına yakın kelimeler var, Paraklitus ifadesi var; kesin.

Bugünkü İncil'de bile var. En son, o bozuk tercümelerde; "hakikat ruhu" diye tercüme etmişler.Bugünkü İncil'de bile var. En son, o bozuk tercümelerde; "hakikat ruhu" diye tercüme etmişler. "Âhir zamanda bir hakikat ruhu gelecek." diye papazlar konuşmuşlar, alimler kitaplara yazmışlar.

"Âhir zamanda bir hakikat ruhu gelecek." diye papazlar konuşmuşlar, alimler kitaplara yazmışlar.

Hakikat ruhu kimdir?

Gerçek alimler bunun Hz. Muhammed-i Mustafâ olduğunu söylüyorlar.
Hakikat ruhu kimdir?

Gerçek alimler bunun Hz. Muhammed-i Mustafâ olduğunu söylüyorlar.
Papazlardan bazıları da böyle söylüyor. Bu hususta kâfi miktarda malzeme var.

Papazlardan bazıları da böyle söylüyor. Bu hususta kâfi miktarda malzeme var.

Efendimiz, Ahmed diye isimlendirilmişti. O da onun vasfı.Efendimiz, Ahmed diye isimlendirilmişti. O da onun vasfı. "En çok övülen kul" olma vasfına layık, o sıfata yükselmiş başka bir kimse yok."En çok övülen kul" olma vasfına layık, o sıfata yükselmiş başka bir kimse yok. Elhamdülillah öyle bir Peygamberin ümmetiyiz.

Ve cüıle lî et-türâbü tahûrâ.
Elhamdülillah öyle bir Peygamberin ümmetiyiz.

Ve cüıle lî et-türâbü tahûrâ.
"Yeryüzü, toprak Allah tarafından bana temizleme malzemesi kılındı.""Yeryüzü, toprak Allah tarafından bana temizleme malzemesi kılındı." Toprakla abdest alırım, namaz kılarım.

Toprakla abdest alırım, namaz kılarım.

Bir insan çölde gidiyor. Uyudu, rüya gördü, gusül abdesti alması gerekti. Su yok. Al başına derdi.Bir insan çölde gidiyor. Uyudu, rüya gördü, gusül abdesti alması gerekti. Su yok. Al başına derdi. Çölde su yok ama cünüp oldu. Şimdi bu insan ne yapar? Teyemmüm abdesti alır. Çölde su yok ama cünüp oldu. Şimdi bu insan ne yapar? Teyemmüm abdesti alır. Toprağa elini vurur, yüzünü sıvazlar; toprağa elini vurur kollarını sıvazlar.Toprağa elini vurur, yüzünü sıvazlar; toprağa elini vurur kollarını sıvazlar. Teyemmüm Kur'an'da vardır, Allah'ın emridir, müsaadedir. Böylelikle abdestli olur, namazlarını kılar.Teyemmüm Kur'an'da vardır, Allah'ın emridir, müsaadedir. Böylelikle abdestli olur, namazlarını kılar. Susuzluk ibadetine engel olmuyor. Veyahut cünüp olmadı da tuvalete gitti geldi, abdesti bozuldu.Susuzluk ibadetine engel olmuyor. Veyahut cünüp olmadı da tuvalete gitti geldi, abdesti bozuldu. Abdest alacak ama su yok. Yine aynı şekilde toprakla teyemmüm abdesti alır.

Abdest alacak ama su yok. Yine aynı şekilde toprakla teyemmüm abdesti alır.

Ameliyat masasından hastayı getirdiler, yatağına yatırdılar. Tuvalete gitmesi mümkün değil.Ameliyat masasından hastayı getirdiler, yatağına yatırdılar. Tuvalete gitmesi mümkün değil. Zaten idrar yolunda sonda var, kolunda serum var; kıpırdayacak hali yok.Zaten idrar yolunda sonda var, kolunda serum var; kıpırdayacak hali yok. Namaz kılacak ama abdest alması lazım. Kalkması mümkün değil. Namaz kılacak ama abdest alması lazım. Kalkması mümkün değil. O zaman toprak cinsinden bir şey önüne getirilir, teyemmüm abdesti aldırılır. O zaman toprak cinsinden bir şey önüne getirilir, teyemmüm abdesti aldırılır. O da orada gözüyle imâen namazını kılar. Bu da bir kolaylıktır.

O da orada gözüyle imâen namazını kılar. Bu da bir kolaylıktır.

Peygamber Efendimiz; "Yeryüzü bana temizleme malzemesi olarak kabul olundu, Peygamber Efendimiz; "Yeryüzü bana temizleme malzemesi olarak kabul olundu, temizlik malzemesi kılındı." buyuruyor. Bizim dinimiz kolaylık dinidir.temizlik malzemesi kılındı." buyuruyor. Bizim dinimiz kolaylık dinidir. İbadetlerde zorluk yoktur ama devamlılık vardır, kesinti yoktur.

İbadetlerde zorluk yoktur ama devamlılık vardır, kesinti yoktur.

Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde ameliyat olacaktık.Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde ameliyat olacaktık. Ameliyat olmadan önce gezebiliyorsunuz, konuşuyorsunuz. Falanca ameliyat olacak,Ameliyat olmadan önce gezebiliyorsunuz, konuşuyorsunuz. Falanca ameliyat olacak, filanca ameliyat olmuş; üç gün, beş gün yatmış. O da dolaşıyor. "Nerelisin? Nasılsın? İyi misin?" filanca ameliyat olmuş; üç gün, beş gün yatmış. O da dolaşıyor. "Nerelisin? Nasılsın? İyi misin?" Konuşuyoruz. Namaz vakti geliyor,

"Hadi namaz kılalım." diyoruz.

Konuşuyoruz. Namaz vakti geliyor,

"Hadi namaz kılalım." diyoruz.

"Yok, ben kılamam. Ameliyat oldum, üstüm başım kirli, paslı." diyor.

"Yok, ben kılamam. Ameliyat oldum, üstüm başım kirli, paslı." diyor.

"Olsun, sen özel durumdasın, mazeretlisin." diyoruz.

"Suya dokunamam, sargılar var." diyor.

"Olsun, sen özel durumdasın, mazeretlisin." diyoruz.

"Suya dokunamam, sargılar var." diyor.

Hepsinin çaresi var. Sargının üzerine mesh yapılabilir; abdest yerine teyemmüm abdesti alınırHepsinin çaresi var. Sargının üzerine mesh yapılabilir; abdest yerine teyemmüm abdesti alınır ama namazı geçirmek yok. Harpte bile namazı geçirmek yok.ama namazı geçirmek yok. Harpte bile namazı geçirmek yok. Adam hacı, uzun sakallı ama hastanede bulunduğu müddetçe hiç namaz kılmıyor.

Adam hacı, uzun sakallı ama hastanede bulunduğu müddetçe hiç namaz kılmıyor.

Titrer insan! Allah sana günde beş vakit namaz kılmayı farz kılmış.

Titrer insan! Allah sana günde beş vakit namaz kılmayı farz kılmış.

İnne's-salâte kânet âle'l-mü'minîne kitâben mevkûtâ.

İnne's-salâte kânet âle'l-mü'minîne kitâben mevkûtâ.

Allah'ın emrini nasıl küçümsersin, nasıl kılmazsın?

Hacı baba olmuş da namazın devamlılığı şuurunu
Allah'ın emrini nasıl küçümsersin, nasıl kılmazsın?

Hacı baba olmuş da namazın devamlılığı şuurunu
içine yerleştirememiş; "Üstüm temiz değil, abdestim iyi değil." diye namazı terk ediyor.içine yerleştirememiş; "Üstüm temiz değil, abdestim iyi değil." diye namazı terk ediyor. Öyle şey olmaz!

Dinde kolaylık vardır. Bunun bir çaresi mevcuttur.
Öyle şey olmaz!

Dinde kolaylık vardır. Bunun bir çaresi mevcuttur.
Söylüyorum ama yine de aklı yatmıyor. Sana ayrı hüküm mü inecek?Söylüyorum ama yine de aklı yatmıyor. Sana ayrı hüküm mü inecek? Yoksa sen dinin ahkâmından beğenmediğini kendi kafana göre mi değiştireceksin? Öyle şey olur mu?

Yoksa sen dinin ahkâmından beğenmediğini kendi kafana göre mi değiştireceksin? Öyle şey olur mu?

Toprağın temizlik malzemesi kılınması bir müslüman için kolaylıktır. Çölü var, dağı var, Toprağın temizlik malzemesi kılınması bir müslüman için kolaylıktır. Çölü var, dağı var, susuz yeri var, cihad var, yolculuk durumu var; hayatın bin bir türlü hali var.susuz yeri var, cihad var, yolculuk durumu var; hayatın bin bir türlü hali var. Onun için bu büyük bir nimettir.

Ve cüılet ümmetî hayre'l-ümemi.
Onun için bu büyük bir nimettir.

Ve cüılet ümmetî hayre'l-ümemi.
"Ve benim ümmetim, ümmetlerin en hayırlısı kılınmıştır. Bu da bana verilen bir imtiyazdır." buyuruyor.

"Ve benim ümmetim, ümmetlerin en hayırlısı kılınmıştır. Bu da bana verilen bir imtiyazdır." buyuruyor.

Ümmet-i Muhammed ümmetlerin en hayırlısıdır; hayru'l- ümem'dir.Ümmet-i Muhammed ümmetlerin en hayırlısıdır; hayru'l- ümem'dir. Elhamdülillah ki biz de o ümmetteniz. Allah'a hamd u senâlar olsun. Elhamdülillah ki biz de o ümmetteniz. Allah'a hamd u senâlar olsun. O ümmetten oluşumuzun kadrini, kıymetini bilelim.

Ümmetin olduğumuz devlet yeter.

O ümmetten oluşumuzun kadrini, kıymetini bilelim.

Ümmetin olduğumuz devlet yeter.

Hizmetin kıldığımız izzet yeter.

"Ya Resûlallah! Biz senin ümmetin olmuşuz ya,
Hizmetin kıldığımız izzet yeter.

"Ya Resûlallah! Biz senin ümmetin olmuşuz ya,
bu bize mutluluk olarak yeter."

"Hani dîn-i mübîn-i İslâm'a karınca kararınca,
bu bize mutluluk olarak yeter."

"Hani dîn-i mübîn-i İslâm'a karınca kararınca,
elimize kılıcı kalkanı almışız, ‘ya Allah!' deyip cihad ediyoruz, şu veya bu şekilde,elimize kılıcı kalkanı almışız, ‘ya Allah!' deyip cihad ediyoruz, şu veya bu şekilde, sulhta veya harpte senin dinine hizmet ediyoruz ya; yâ Resûlallah!sulhta veya harpte senin dinine hizmet ediyoruz ya; yâ Resûlallah! İşte bu hizmetin izzeti bize şeref olarak yeter."

Ne güzel söylemiş! Bazen;
İşte bu hizmetin izzeti bize şeref olarak yeter."

Ne güzel söylemiş! Bazen;
"Hadisleri açıkladığımız gibi şu Mevlid-i Şerîf'i de açıklasak." diye aklıma geliyor. "Hadisleri açıkladığımız gibi şu Mevlid-i Şerîf'i de açıklasak." diye aklıma geliyor. Böyle bir seri vaaz yapsak da Mevlid'i açıklasak. Çok güzel bir şey olur.Böyle bir seri vaaz yapsak da Mevlid'i açıklasak. Çok güzel bir şey olur. Mevlid çok güzel bir manzume, harika bir manzume. Bir edebiyatçı olarak her beytine âşığım.

Mevlid çok güzel bir manzume, harika bir manzume. Bir edebiyatçı olarak her beytine âşığım.

Almanya'dan Türkiye'ye bir elçi gelmiş. Bursa'da bizim Kazım Amca diye bir tanıdığımız var;Almanya'dan Türkiye'ye bir elçi gelmiş. Bursa'da bizim Kazım Amca diye bir tanıdığımız var; o da hükümet tarafından ona Bursa'yı gezdirmekle görevlendirilmiş. Adam elçi, Türkçe biliyor;o da hükümet tarafından ona Bursa'yı gezdirmekle görevlendirilmiş. Adam elçi, Türkçe biliyor; Türk kültürünü, edebiyatını öğrenmiş. Ama Alman, Alman elçisi. Konuşuyorlar, görüşüyorlar.Türk kültürünü, edebiyatını öğrenmiş. Ama Alman, Alman elçisi. Konuşuyorlar, görüşüyorlar. Bizim Kazım Efendi rahmetli; ihvanımızın yaşlılarından, mekteb-i ziraat muallimlerinden.Bizim Kazım Efendi rahmetli; ihvanımızın yaşlılarından, mekteb-i ziraat muallimlerinden. Tabir öyle; yani şimdiki tabiriyle tarım okulu öğretmenlerinden.Tabir öyle; yani şimdiki tabiriyle tarım okulu öğretmenlerinden. Kazım Efendi, "Almanca'sı güzel" diye bu elçiye mihmandar olmuş.Kazım Efendi, "Almanca'sı güzel" diye bu elçiye mihmandar olmuş. Çelik Palas'ta mükellef bir odada misafir ediliyor. Bursa'yı geziyorlar.

Elçi bir gün;

Çelik Palas'ta mükellef bir odada misafir ediliyor. Bursa'yı geziyorlar.

Elçi bir gün;

"Kazım Efendi! Yarın da Süleyman Çelebi hazretlerini ziyarete gidelim." demiş.

"Kazım Efendi! Yarın da Süleyman Çelebi hazretlerini ziyarete gidelim." demiş.

"Şaşırdım." diyor. Alman elçisi, Alman ama Süleyman Çelebi'yi ziyaret edecek.

"Şaşırdım." diyor. Alman elçisi, Alman ama Süleyman Çelebi'yi ziyaret edecek.

"Olur." demiş. Tabi biraz da sevinmiş.

"Ertesi gün kahvaltı vaktinde gittik.
"Olur." demiş. Tabi biraz da sevinmiş.

"Ertesi gün kahvaltı vaktinde gittik.
Alman elçisi bir protokol ziyaretine gidecekmiş gibi resmi elbiselerini giymiş, frak giymiş." diyor.Alman elçisi bir protokol ziyaretine gidecekmiş gibi resmi elbiselerini giymiş, frak giymiş." diyor. Demiş ki;

"Efendim ne oldu? Hani Süleyman Çelebi'yi ziyarete gidecektik?
Demiş ki;

"Efendim ne oldu? Hani Süleyman Çelebi'yi ziyarete gidecektik?
Mezarlığın içinde, otların arasında bir kabir; onu ziyaret edeceğiz. Bu ne kıyafet böyle?Mezarlığın içinde, otların arasında bir kabir; onu ziyaret edeceğiz. Bu ne kıyafet böyle? Yoksa program mı değişti? Valilikte bir toplantı mı olacak? Bakan mı gelecek, reis-i cumhur mu gelecek? Yoksa program mı değişti? Valilikte bir toplantı mı olacak? Bakan mı gelecek, reis-i cumhur mu gelecek? Bu kıyafet ne böyle?" Alman elçisi;

"Yok" demiş, "Süleyman Çelebi için giyindim."

Bu kıyafet ne böyle?" Alman elçisi;

"Yok" demiş, "Süleyman Çelebi için giyindim."

Oraya öyle gidecek. Yani Süleyman Çelebi'ye reis-i cumhur kadar itibar ediyor.

Oraya öyle gidecek. Yani Süleyman Çelebi'ye reis-i cumhur kadar itibar ediyor.

Hey gafiller! Şu memleketin nasıl insanlar yetiştirdiğini Alman biliyor daHey gafiller! Şu memleketin nasıl insanlar yetiştirdiğini Alman biliyor da şu memleketin evladı bilmiyor! Adam reis-i cumhurun yanına çıkacakmış gibi giyimine dikkat ediyor, şu memleketin evladı bilmiyor! Adam reis-i cumhurun yanına çıkacakmış gibi giyimine dikkat ediyor, Süleyman Çelebi'nin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Alman'daki edebe bak!

Süleyman Çelebi'nin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Alman'daki edebe bak!

"Mezarın karşısında bir çakıldı. Hazır ol vaziyetinde dakikalarca durdu."

"Mezarın karşısında bir çakıldı. Hazır ol vaziyetinde dakikalarca durdu."

Onun sevgi ve saygı gösterme tarzı öyle. Sonra dönmüş;

Onun sevgi ve saygı gösterme tarzı öyle. Sonra dönmüş;

"Kazım Bey!"Kazım Bey! Siz dünyada Süleyman Çelebi'nin şiirleri kadar kuvvetli şiir söyleyen başka bir şair biliyor musunuz?Siz dünyada Süleyman Çelebi'nin şiirleri kadar kuvvetli şiir söyleyen başka bir şair biliyor musunuz? Hangi şairin sözü şu beyit kadar kuvvetlidir?" demiş:

Hangi şairin sözü şu beyit kadar kuvvetlidir?" demiş:

Dedi gördüm ol Habîbin ânesi,

Bir acep nur kim güneş pervanesi.

Dedi gördüm ol Habîbin ânesi,

Bir acep nur kim güneş pervanesi.

Berk urup çıktı evimden nâgehân,

Göklere dek nur ile doldu cihan.

Berk urup çıktı evimden nâgehân,

Göklere dek nur ile doldu cihan.

Ne diyor burada? Süleyman Çelebi ne anlatıyor?

Ne diyor burada? Süleyman Çelebi ne anlatıyor?

Bizimkiler dili unuttular, edebiyatı unuttular. Bilmezler.

Ne demek istiyor?

Bizimkiler dili unuttular, edebiyatı unuttular. Bilmezler.

Ne demek istiyor?

Dedi gördüm ol habîbin ânesi.

"O Resûlullah'ın annesi Amine Hatun, ‘Gördüm.' dedi ki."

Dedi gördüm ol habîbin ânesi.

"O Resûlullah'ın annesi Amine Hatun, ‘Gördüm.' dedi ki."

Bir acep nur kim güneş pervanesi.

"Bir muhteşem şâyân-ı taaccub nur gördüm ki
Bir acep nur kim güneş pervanesi.

"Bir muhteşem şâyân-ı taaccub nur gördüm ki
güneş pervane kelebeği gibi onun etrafında sönük kalır."

Pervane kelebeğinin gelip de
güneş pervane kelebeği gibi onun etrafında sönük kalır."

Pervane kelebeğinin gelip de
elektriğin, mumun, şamdanın etrafında döndüğü gibi güneşin onun etrafında dönesi gelir,elektriğin, mumun, şamdanın etrafında döndüğü gibi güneşin onun etrafında dönesi gelir, dönecekmiş gibi olur; öyle muhteşem!

dönecekmiş gibi olur; öyle muhteşem!

"Güneşten kat kat daha muhteşem bir nur gördüm." demiş oluyor."Güneşten kat kat daha muhteşem bir nur gördüm." demiş oluyor. "Öyle bir nur gördüm ki güneş onun pervanesi mesabesinde." "Öyle bir nur gördüm ki güneş onun pervanesi mesabesinde."

Berk urup çıktı evimden nâgehân.

Göklere dek nur ile doldu cihan.



Berk urup çıktı evimden nâgehân.

Göklere dek nur ile doldu cihan.

"O nur birden bire evimden parıldayarak çıktı; cihan göklere dek nur ile doldu."

"O nur birden bire evimden parıldayarak çıktı; cihan göklere dek nur ile doldu."

İnsan kelimeleri bildi mi tüyleri diken diken oluyor.

İnsan kelimeleri bildi mi tüyleri diken diken oluyor.

Annesi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in doğumu zamanında ne görmüş?

Annesi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in doğumu zamanında ne görmüş?

İşte böyle bir nur görmüş.

Süleyman Çelebi nasıl anlatıyor?

İşte böyle bir nur görmüş.

Süleyman Çelebi nasıl anlatıyor?

Dedi gördüm ol Habîbin ânesi,

Bir acep nur kim güneş pervanesi.

Dedi gördüm ol Habîbin ânesi,

Bir acep nur kim güneş pervanesi.

Berk urup çıktı evimden nâgehân,

Göklere dek nur ile doldu cihan.

Berk urup çıktı evimden nâgehân,

Göklere dek nur ile doldu cihan.

Resûlullah böyle doğmuş. Resûlullah'ın doğumu olağanüstü bir şey.Resûlullah böyle doğmuş. Resûlullah'ın doğumu olağanüstü bir şey. Resûlullah'ın geldiği yere râyiha-i tayyibe yayılıyor. Onu görenlerin gözleri kamaşıyor.Resûlullah'ın geldiği yere râyiha-i tayyibe yayılıyor. Onu görenlerin gözleri kamaşıyor. Öyle bir şey.

Alman onu hissediyor, Alman onu biliyor. Bu sözlerin mânasının derinliğini anlıyor,
Öyle bir şey.

Alman onu hissediyor, Alman onu biliyor. Bu sözlerin mânasının derinliğini anlıyor,
bizimkinin bir şeyden haberi yok.

Bizim paşalardan bir tanesi ilâhiyattaki profesör bir arkadaşa;

bizimkinin bir şeyden haberi yok.

Bizim paşalardan bir tanesi ilâhiyattaki profesör bir arkadaşa;

"Vallahi üstadım! ‘Baba Allah' diyorlar diye biz hıristiyanları ayıplıyoruz"Vallahi üstadım! ‘Baba Allah' diyorlar diye biz hıristiyanları ayıplıyoruz ama biz de mevlitte ‘Allah ana' diyoruz." demiş.

Tüh, yazıklar olsun! Mevlidi hiç anlamamış!

ama biz de mevlitte ‘Allah ana' diyoruz." demiş.

Tüh, yazıklar olsun! Mevlidi hiç anlamamış!

O "Allah ana" orada "Allah ona" demek.

O "Allah ana" orada "Allah ona" demek.

Bir kez Allah dese aşk ile lisan,

Dökülür cümle günah misli hazan.

Bir kez Allah dese aşk ile lisan,

Dökülür cümle günah misli hazan.

Allah adın zikredelim evvela,

Vacip oldur cümle işte her kula.

Allah adın zikredelim evvela,

Vacip oldur cümle işte her kula.

Allah adın her kim ol evvel ana,

Her işi âsân ede Allah ana.

Allah adın her kim ol evvel ana,

Her işi âsân ede Allah ana.

"İnsan bir işin evvelinde ‘bismillah' derse ‘Allah ona her işi âsân eder.'" demek."İnsan bir işin evvelinde ‘bismillah' derse ‘Allah ona her işi âsân eder.'" demek. Oradaki "ana" "ona" demek. "Ona" kelimesinin Eski Türkçe'de o zamanki telaffuzu.Oradaki "ana" "ona" demek. "Ona" kelimesinin Eski Türkçe'de o zamanki telaffuzu. Hıristiyanların, "Allah baba" dedikleri gibi "Allah anne" dendiğini sanıyor.

Hıristiyanların, "Allah baba" dedikleri gibi "Allah anne" dendiğini sanıyor.

Tüh, yazıklar olsun ya! Bu kadar mı kültürüne âşinâ değilsin?

Tüh, yazıklar olsun ya! Bu kadar mı kültürüne âşinâ değilsin?

Ondan sonra da ahkâm kesmeye kalkarlar. Bu yarım, çarık çürük bilgilerle Hıristiyanlığı beğenirler.

Ondan sonra da ahkâm kesmeye kalkarlar. Bu yarım, çarık çürük bilgilerle Hıristiyanlığı beğenirler.

"Bak Hıristiyanlık ne güzel! Dans var, içki var, kumar var; papazlar şortlu kızlarla dolaşıyor,"Bak Hıristiyanlık ne güzel! Dans var, içki var, kumar var; papazlar şortlu kızlarla dolaşıyor, kilisede erkek erkeğe nikâh kıyılıyor. Ne hoşgörü var!" diyor, Hıristiyanlığı beğeniyor da kilisede erkek erkeğe nikâh kıyılıyor. Ne hoşgörü var!" diyor, Hıristiyanlığı beğeniyor da İslâm'ı beğenmiyor.

"İslâm'da taassup var. Koca sakallı hacılar, mutaassıp insanlar." diyor.

İslâm'ı beğenmiyor.

"İslâm'da taassup var. Koca sakallı hacılar, mutaassıp insanlar." diyor.

Dininden haberi yok. İslâm'ın güzelliğini Alman anlıyor;Dininden haberi yok. İslâm'ın güzelliğini Alman anlıyor; kültüründen kopmuş bizim zavallı insanımız anlamıyor. kültüründen kopmuş bizim zavallı insanımız anlamıyor. Yüksek mevkilere çıkmış ama kafası yalan yanlış şeylerle dolu. Yüksek mevkilere çıkmış ama kafası yalan yanlış şeylerle dolu. İslâm deyince aklına çok kötü şeyler geliyor.

İslâm deyince aklına çok kötü şeyler geliyor.

Bunda ortaokullardaki, liselerdeki hocaların, İslâm'ın aleyhinde yazı yazanların, karikatüristlerin;Bunda ortaokullardaki, liselerdeki hocaların, İslâm'ın aleyhinde yazı yazanların, karikatüristlerin; dergilerin, gazetelerin, televizyonların, herkesin sorumluluğu var.

dergilerin, gazetelerin, televizyonların, herkesin sorumluluğu var.

Şerif Mardin; gidiyor Amerika'da profesörlük yapıyor, geliyor Boğaziçi'nde profesörlük yapıyor.Şerif Mardin; gidiyor Amerika'da profesörlük yapıyor, geliyor Boğaziçi'nde profesörlük yapıyor. Televizyonda bir programda şöyle diyor;

Televizyonda bir programda şöyle diyor;

"İnkılâplar sonradan anlayışsız, bilgisiz, kültürsüz lise öğretmenlerinin eline kaldı,"İnkılâplar sonradan anlayışsız, bilgisiz, kültürsüz lise öğretmenlerinin eline kaldı, kalın kafalı insanların eline kaldı da böyle oldu." diyor.

Devrimcileri, Kemalistleri mahvetti; rezil rüsva etti.
kalın kafalı insanların eline kaldı da böyle oldu." diyor.

Devrimcileri, Kemalistleri mahvetti; rezil rüsva etti.
Gayet ciddi bir şekilde böyle söyledi.

Evet, aziz ve muhterem kardeşlerim!

Gayet ciddi bir şekilde böyle söyledi.

Evet, aziz ve muhterem kardeşlerim!

İslâm'ı bilmeyenler de böyle komik duruma düşüyorlar.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi;
İslâm'ı bilmeyenler de böyle komik duruma düşüyorlar.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi;
Efendimiz'in ümmeti oluşumuzun ne kadar kıymetli olduğunu anlama noktasında sağlam eylesin.

Efendimiz'in ümmeti oluşumuzun ne kadar kıymetli olduğunu anlama noktasında sağlam eylesin.

Resûlullah'a hizmeti, dine hizmeti güzel yapmayı nasip eylesin.Resûlullah'a hizmeti, dine hizmeti güzel yapmayı nasip eylesin. Has, halis, hakiki müslüman olmayı nasip eylesin.

Çok utanıyorum, aziz kardeşlerim!

Has, halis, hakiki müslüman olmayı nasip eylesin.

Çok utanıyorum, aziz kardeşlerim!

Japonya kayıtsız şartsız Amerika'ya teslim olmuşken tam bir mağlubiyete uğramışken belini doğrulttu daJaponya kayıtsız şartsız Amerika'ya teslim olmuşken tam bir mağlubiyete uğramışken belini doğrulttu da şimdi Amerika'nın canına okuyor, Amerikan şirketlerinin hisselerini alıyor,şimdi Amerika'nın canına okuyor, Amerikan şirketlerinin hisselerini alıyor, Amerika'yı içinden kurt gibi kemiriyor.Amerika'yı içinden kurt gibi kemiriyor. Almanya beş tane devletin; Amerika, İngiltere, Fransa ve Rusya'nın istilasına uğradı,Almanya beş tane devletin; Amerika, İngiltere, Fransa ve Rusya'nın istilasına uğradı, belini doğrulttu da Türkiye hâlâ belini doğrultamadı, süper devlet olamadı;belini doğrulttu da Türkiye hâlâ belini doğrultamadı, süper devlet olamadı; onların karşısında dediğini yaptıramıyor.

Yazıklar olsun bize!
onların karşısında dediğini yaptıramıyor.

Yazıklar olsun bize!
Yazıklar olsun bugüne kadar Türkiye'den gelmiş geçmiş sorumlu olan insanların topuna! Biz dâhil.

Yazıklar olsun bugüne kadar Türkiye'den gelmiş geçmiş sorumlu olan insanların topuna! Biz dâhil.

Neden?

Alman kendi milletini kurtardı, Japon kendi milletini kurtardı,
Neden?

Alman kendi milletini kurtardı, Japon kendi milletini kurtardı,
biz hâlâ bocalayıp duruyoruz da onun için. Çünkü kötülüklerle mücadele edemedik, biz hâlâ bocalayıp duruyoruz da onun için. Çünkü kötülüklerle mücadele edemedik, hakkı göremedik, çalışamadık. Allah bize uyanıklık versin.

hakkı göremedik, çalışamadık. Allah bize uyanıklık versin.

Fâtiha-ı şerîfe mea'l-besmele.

Fâtiha-ı şerîfe mea'l-besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2