Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 December 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Rehberimiz Rasûlüllah Sas

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Muharrem 1414 / 18.07.1993
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Namazda Safları Düzgün Tutun!, Mükâtep Kölenin Hükmü, Biz İslâm’ı Peygamber Efendimiz'den | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Rehberimiz Rasûlüllah Sas

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Muharrem 1414 / 18.07.1993
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Namazda Safları Düzgün Tutun!, Mükâtep Kölenin Hükmü, Biz İslâm’ı Peygamber Efendimiz'den | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemin hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh alâ külli hâlin ve fî külli hîn.el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemin hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirînVe's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Emmâ ba'd:

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Burada; "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnet-i seniyyesini öğrenelim, Burada; "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnet-i seniyyesini öğrenelim, hadîs-i şerîflerini okuyalım." diye toplanıyoruz. hadîs-i şerîflerini okuyalım." diye toplanıyoruz.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önce,Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önce, evvela ve hâsseten Peygamber Efendimiz'in rûh-ı pâkine hediye olsun diye,evvela ve hâsseten Peygamber Efendimiz'in rûh-ı pâkine hediye olsun diye, sonra onun cümle âlinin, ashâbının, etbâının, sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin cümlesinin, sonra onun cümle âlinin, ashâbının, etbâının, sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin cümlesinin, Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyy-i Murtazâ'dan Hocamız Muhammed Zahid Bursevî'ye kadar tEbû Bekr-i Sıddîk ve Aliyy-i Murtazâ'dan Hocamız Muhammed Zahid Bursevî'ye kadar t uruk-u aliyemizden ve silsilelerinden güzerân eylemiş olan sâdât u meşâyihimizin,uruk-u aliyemizden ve silsilelerinden güzerân eylemiş olan sâdât u meşâyihimizin, bu beldeleri fetheden Fatih Sultan Muhammed Han cennetmekânın ve ordusu mensuplarının,bu beldeleri fetheden Fatih Sultan Muhammed Han cennetmekânın ve ordusu mensuplarının, ve sâir fatihlerin, şehitlerin, mücahitlerin ruhları için, ve sâir fatihlerin, şehitlerin, mücahitlerin ruhları için, cümle ashâb-ı hayrât-u hasenâtın ve hâsseten içinde ibadet ettiğimiz şu camiyi bina etmiş olancümle ashâb-ı hayrât-u hasenâtın ve hâsseten içinde ibadet ettiğimiz şu camiyi bina etmiş olan ve bu camiyi genişletmiş, tecdît ve tevsî eylemiş olanların ruhları için,ve bu camiyi genişletmiş, tecdît ve tevsî eylemiş olanların ruhları için, okuduğumuz hadîs-i şerîfleri bize kadar nakil ve rivayet eyleyen alimlerin,okuduğumuz hadîs-i şerîfleri bize kadar nakil ve rivayet eyleyen alimlerin, fazılların, kâmillerin ruhları için, râvilerin ruhları için, eseri telif eylemiş olanfazılların, kâmillerin ruhları için, râvilerin ruhları için, eseri telif eylemiş olan Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendimiz'in ruhu için, Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendimiz'in ruhu için, beldemizin medâr-ı iftiharı Yûşâ aleyhisselam'ın ve Ebû Eyyûb el-Ensarî ve sâir sahabe-i kirâmbeldemizin medâr-ı iftiharı Yûşâ aleyhisselam'ın ve Ebû Eyyûb el-Ensarî ve sâir sahabe-i kirâm ve evliyâullahın hâsseten ruhları için, uzaktan yakından tatil günü demeyip, ve evliyâullahın hâsseten ruhları için, uzaktan yakından tatil günü demeyip, gezmesini terk edip, camiye gelip bu hadîs-i şerîfi dinlemek basîretini gösterengezmesini terk edip, camiye gelip bu hadîs-i şerîfi dinlemek basîretini gösteren siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin, geçmişlerinin ruhları için,siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin, geçmişlerinin ruhları için, bizim de saadet ve selâmet-i dâreyne nâil olmamız içinbizim de saadet ve selâmet-i dâreyne nâil olmamız için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım; ondan sonra başlayalım. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım; ondan sonra başlayalım.

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem. Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.

İzâ kumtüm ila's-salâti fa'dilû sufûfeküm ve süddü'l-fürece fe-innî erâküm min verâi zahrî.İzâ kumtüm ila's-salâti fa'dilû sufûfeküm ve süddü'l-fürece fe-innî erâküm min verâi zahrî. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bu hadîs-i şerîfi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bu hadîs-i şerîfi Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden rivayet edilmiş. Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden rivayet edilmiş.

Biz aslında bir tekke olduğumuz halde, hadîs-i şerîfleri okuyarak, çalışmamızı böyle götürüyoruz. Biz aslında bir tekke olduğumuz halde, hadîs-i şerîfleri okuyarak, çalışmamızı böyle götürüyoruz.

Neden? Peygamber Efendimiz'in sözleri, beşer sözlerinin en güzeli olduğu için,Neden?

Peygamber Efendimiz'in sözleri, beşer sözlerinin en güzeli olduğu için,
Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okuyoruz. Dinimizin kaynağı olduğu için okuyoruz.Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okuyoruz. Dinimizin kaynağı olduğu için okuyoruz. Her şeyimiz Kur'ân-ı Kerîm'den ve hadîs-i şerîflerden çıkarıldığı için okuyoruz. Her şeyimiz Kur'ân-ı Kerîm'den ve hadîs-i şerîflerden çıkarıldığı için okuyoruz.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi Peygamber Efendimiz'in şefaatine mazhar eylesin, Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi Peygamber Efendimiz'in şefaatine mazhar eylesin, âhirette kendisine komşu eylesin. âhirette kendisine komşu eylesin. Sünnet-i seniyyeyi bu asırda ihyâ edip şehit sevapları kazanmamızı da cümlemize nasip eylesin. Sünnet-i seniyyeyi bu asırda ihyâ edip şehit sevapları kazanmamızı da cümlemize nasip eylesin.

Okuduğum hadîs-i şerîf elli sekizinci sayfanın on birinci hadîs-i şerîfidir. Okuduğum hadîs-i şerîf elli sekizinci sayfanın on birinci hadîs-i şerîfidir. Bu ve devamını okuyacağız inşaallah. Bu ve devamını okuyacağız inşaallah.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde ne demiş?Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde ne demiş? Terceme etmeye çalışalım. Terceme etmeye çalışalım.

İzâ kumtüm ila's-salâti. "Namaz kılmaya ayağa kalktığınız zaman." İzâ kumtüm ila's-salâti. "Namaz kılmaya ayağa kalktığınız zaman." Fa'dilû sufûfeküm. "Saflarınızı düzeltin." Eğri, büğrü olmasın, muntazam ve doğru olsun.Fa'dilû sufûfeküm. "Saflarınızı düzeltin."

Eğri, büğrü olmasın, muntazam ve doğru olsun.
Safta hizayı, düzgünlüğü sağlayın. Ve süddü'l-fürece.Safta hizayı, düzgünlüğü sağlayın.

Ve süddü'l-fürece.
"Namaz kılanların arasında arada gevşek durmalar var da boşluk varsa onları da kapatın." "Namaz kılanların arasında arada gevşek durmalar var da boşluk varsa onları da kapatın."

O araya girin, safı doldurun. Saf, aralıklı, boşluklu olmasın. O araya girin, safı doldurun. Saf, aralıklı, boşluklu olmasın.

Fe-innî erâküm min verâi zahrî. "Çünkü ben sizi arkamdan da görüyorum." Fe-innî erâküm min verâi zahrî. "Çünkü ben sizi arkamdan da görüyorum."

Peygamber sallalahu aleyhi ve sellem'in özelliklerindendir;Peygamber sallalahu aleyhi ve sellem'in özelliklerindendir; Peygamber Efendimiz'in görmesi bakış istikametine bağlı değildir.Peygamber Efendimiz'in görmesi bakış istikametine bağlı değildir. Peygamber olması dolayısıyla, Allahu Teâlâ hazretleri ona uyurken de kalbinin uyumamasını, Peygamber olması dolayısıyla, Allahu Teâlâ hazretleri ona uyurken de kalbinin uyumamasını, öne bakarken de arka tarafı görmesini nasip eylemiştir.öne bakarken de arka tarafı görmesini nasip eylemiştir. Bu Allahu Teâlâ hazretlerinin ona bahşettiği bir özel mazhariyettir. Bu Allahu Teâlâ hazretlerinin ona bahşettiği bir özel mazhariyettir. Başka insanlar ancak baktığı tarafı görür; hatta onu bile doğru görmez. Başka insanlar ancak baktığı tarafı görür; hatta onu bile doğru görmez. Ama Peygamber Efendimiz bakmadığı tarafı, arkasını da görür. Ama Peygamber Efendimiz bakmadığı tarafı, arkasını da görür.

Nitekim namaza durduğu zaman, önü kıbleye dönük olduğu halde, arkadaki safın eğri büğrülüğünü Nitekim namaza durduğu zaman, önü kıbleye dönük olduğu halde, arkadaki safın eğri büğrülüğünü ve saflar arasındaki boşlukları görüyor. ve saflar arasındaki boşlukları görüyor.

"Safların arası boş kalırsa şeytan oralarda dolaşır." buyurmuştur. "Safların arası boş kalırsa şeytan oralarda dolaşır." buyurmuştur.

"Safların arası aralıklı olursa, aranızdaki muhabbet eksik olur." diye ihtar olunmuştur. "Safların arası aralıklı olursa, aranızdaki muhabbet eksik olur." diye ihtar olunmuştur.

Onun için sahabe-i kirâm safları sık yapmaya dikkat ederlerdi. Hatta bir rivayet var: Onun için sahabe-i kirâm safları sık yapmaya dikkat ederlerdi. Hatta bir rivayet var:

Elbiselerinin önce omuzları eskirmiş. Bizim pantolonumuzun önce dizi eskiyor ya. Neden? Elbiselerinin önce omuzları eskirmiş. Bizim pantolonumuzun önce dizi eskiyor ya.

Neden?

Dar çünkü. Dar olduğundan geriliyor, yere sürtündüğü için dizi eskiyor, deliniyor, yama yapmak gerekiyor.Dar çünkü. Dar olduğundan geriliyor, yere sürtündüğü için dizi eskiyor, deliniyor, yama yapmak gerekiyor. Bir de umumiyetle arkası eskir. Oturup kalkıldığı için orası yıpranır. Bir de umumiyetle arkası eskir. Oturup kalkıldığı için orası yıpranır. Eskiden oraya da yama yaparlardı. Eskiden oraya da yama yaparlardı.

Yeni kumaş, yeni elbise kolay bir şey olmadığından, malzeme kıt, para az olduğundan; Yeni kumaş, yeni elbise kolay bir şey olmadığından, malzeme kıt, para az olduğundan; elbiselerin, ceketlerin şu dirsek kısımları, pantolonların diz kısımlarıelbiselerin, ceketlerin şu dirsek kısımları, pantolonların diz kısımları ve oturma yeri kısımları çabuk yıpranırdı. Bir de ceketlerin yakaları yıpranırdı.ve oturma yeri kısımları çabuk yıpranırdı. Bir de ceketlerin yakaları yıpranırdı. Oraları yamalı yamalı olurdu. Yaşlılar hatırlar. Oraları yamalı yamalı olurdu. Yaşlılar hatırlar.

Şimdi gençlerin her şeyi yeni yeni maşaallah, fabrikasyon üretim fazla, alabiliyorlar. Şimdi gençlerin her şeyi yeni yeni maşaallah, fabrikasyon üretim fazla, alabiliyorlar. Onlar ayakkabının tekrar tekrar pençe yapıldığını bilmezler.Onlar ayakkabının tekrar tekrar pençe yapıldığını bilmezler. "Pençeleri çabuk erimesin." diye altına kabara çakılıp da yolda yürürken madenî seslerle "Pençeleri çabuk erimesin." diye altına kabara çakılıp da yolda yürürken madenî seslerle tankur tunkur, patur kutur, çatur çutur yürüdüğümüzü bilmezler. tankur tunkur, patur kutur, çatur çutur yürüdüğümüzü bilmezler.

Şimdi çok da sıhhî ayakkabılar çıktı, hafif botlar çıktı, sessiz sedasız, rahat rahat... Şimdi çok da sıhhî ayakkabılar çıktı, hafif botlar çıktı, sessiz sedasız, rahat rahat... Allah âfiyet versin, daha iyi olsun. Bizim çektiklerimizi onlar çekmesin.Allah âfiyet versin, daha iyi olsun. Bizim çektiklerimizi onlar çekmesin. Onlardan sonraki nesil de onların çektiklerini çekmesin. Onlardan sonraki nesil de onların çektiklerini çekmesin. Sükun, huzur, saadet, âfiyet üzere dünyada, âhirette bahtiyar olsunlar. Gözümüz yok. Sükun, huzur, saadet, âfiyet üzere dünyada, âhirette bahtiyar olsunlar. Gözümüz yok.

Bizim elbiselerimiz dizimizden, dirseğimizden yıpranıyordu da,Bizim elbiselerimiz dizimizden, dirseğimizden yıpranıyordu da, sahabe-i kirâmın elbiseleri omuzlarından yıpranıyordu. Neden? sahabe-i kirâmın elbiseleri omuzlarından yıpranıyordu.

Neden?

Muhabbetten ve Peygamber Efendimiz'in sözüne bağlılıktan safı o kadar sıkı tutturuyorlar ki.Muhabbetten ve Peygamber Efendimiz'in sözüne bağlılıktan safı o kadar sıkı tutturuyorlar ki. "Boşluk bırakmayın!" deyince öyle sıkı duruyorlardı. Şimdi öyle olmuyor. "Boşluk bırakmayın!" deyince öyle sıkı duruyorlardı.

Şimdi öyle olmuyor.
Şimdi sen safta bir boşluk görüp de araya girmek istedin mi hacı baba kızıyor,Şimdi sen safta bir boşluk görüp de araya girmek istedin mi hacı baba kızıyor, hacı amca kızıyor, gözüyle öldürecek gibi bakıyor. "Bu ne küstahlık, bu ne edepsizlik!hacı amca kızıyor, gözüyle öldürecek gibi bakıyor.

"Bu ne küstahlık, bu ne edepsizlik!
Buraya sıkı sıkıya ne giriyor bu?" diye. Buraya sıkı sıkıya ne giriyor bu?" diye.

Sen aldırmazsan, tabi aldırmaman lazım çünkü Peygamber Efendimiz; "Araya girin!" diye emretmiş.Sen aldırmazsan, tabi aldırmaman lazım çünkü Peygamber Efendimiz; "Araya girin!" diye emretmiş. Bu sefer o kızıyor, geriye çıkıyor. "Hah! Al sana kalsın bu yer!" gibilerden. Bu sefer o kızıyor, geriye çıkıyor.

"Hah! Al sana kalsın bu yer!" gibilerden.
İnadına geriye çıkıyor; doğru değil. Safların sık olması makbul.İnadına geriye çıkıyor; doğru değil.

Safların sık olması makbul.
Ve Peygamber Efendimiz; "bir insanın camide ön safı doldurmak için attığı adım, çok sevaplı bir adım" diye bildiriyor. Ve Peygamber Efendimiz; "bir insanın camide ön safı doldurmak için attığı adım, çok sevaplı bir adım" diye bildiriyor. Öne attığı adım var ya, ön safı doldurmak için bir iki adım atıyorsun,Öne attığı adım var ya, ön safı doldurmak için bir iki adım atıyorsun, en hayırlı adımlardan birisi ön saftaki boşluğu doldurmak için atılan adım. en hayırlı adımlardan birisi ön saftaki boşluğu doldurmak için atılan adım.

Saflar sık olacak. Çünkü arada muhabbet olacak, sevgi olacak. Düşmanlık fena.Saflar sık olacak. Çünkü arada muhabbet olacak, sevgi olacak. Düşmanlık fena. Düşmanlık insanı bak ne noktalara götürüyor!Düşmanlık insanı bak ne noktalara götürüyor! Köyler basılıyor, çocuklar öldürülüyor, evler yakılıyor, memleketler dağılıyor.Köyler basılıyor, çocuklar öldürülüyor, evler yakılıyor, memleketler dağılıyor. Müslümanlar perişan, dünyanın her yerinde mağdur, her yerinde mazlum, her yerinde maktul,Müslümanlar perişan, dünyanın her yerinde mağdur, her yerinde mazlum, her yerinde maktul, her yerinde mahbus, her yerinde hor, her yerinde zelil. Neden? her yerinde mahbus, her yerinde hor, her yerinde zelil.

Neden?

Aralarında muhabbet kalmadığından. Muhabbet olmadığı zaman Allah, zillet veriyor.Aralarında muhabbet kalmadığından. Muhabbet olmadığı zaman Allah, zillet veriyor. Affedeceksin, hoş göreceksin, aldırmayacaksın, Affedeceksin, hoş göreceksin, aldırmayacaksın, muhabbeti bozacak işler yapmayacaksın, muhabbeti artıracak işler yapacaksın. muhabbeti bozacak işler yapmayacaksın, muhabbeti artıracak işler yapacaksın.

O muhabbetin olması lazım. Muhabbet oldu mu, saflar sımsıkı oldu mu Allah izzet verir. O muhabbetin olması lazım. Muhabbet oldu mu, saflar sımsıkı oldu mu Allah izzet verir.

Ke ennehüm bünyânün mersûs.Ke ennehüm bünyânün mersûs. "Binanın, kalenin duvarları harçlarla sımsıkı nasıl örülüyor; müslümanların öyle olması lazım." "Binanın, kalenin duvarları harçlarla sımsıkı nasıl örülüyor; müslümanların öyle olması lazım."

Mücâhedelerini, cihatlarını öyle yapmaları lazım. Mücâhedelerini, cihatlarını öyle yapmaları lazım.

Ama Müslümanlar; "Bana dokunmayan yılan isterse bin yıl yaşasın." diyor. Ama Müslümanlar; "Bana dokunmayan yılan isterse bin yıl yaşasın." diyor.

"Bana dokunmuyor ya, şu anda beni ısırmıyor ya, öbür kardeşimi ısırıyor!" "Bana dokunmuyor ya, şu anda beni ısırmıyor ya, öbür kardeşimi ısırıyor!"

"Ne yapalım, kaderi o kadarmış, nasibi oymuş; ısırılırsa ısırılsın, ölürse ölsün!" diyor. "Ne yapalım, kaderi o kadarmış, nasibi oymuş; ısırılırsa ısırılsın, ölürse ölsün!" diyor.

Halbuki, bir yerde bir müslümanın malına, canına bir zarar geldi mi, Halbuki, bir yerde bir müslümanın malına, canına bir zarar geldi mi, öbür taraftaki müslümanların hop oturup, hop kalkıp onun hakkını alması lazım.öbür taraftaki müslümanların hop oturup, hop kalkıp onun hakkını alması lazım. Ve bir milyar insanı düşman etmemek için herkesin de müslümanların karşısında el pençe divan durması lazım. Ve bir milyar insanı düşman etmemek için herkesin de müslümanların karşısında el pençe divan durması lazım.

Her yerde müslümanlara saldırılıyor. Neden? Muhabbet yok. Her yerde müslümanlara saldırılıyor.

Neden?

Muhabbet yok.
Birlik yok, beraberlik yok, şuur yok, görüş yok. Birlik yok, beraberlik yok, şuur yok, görüş yok.

"Ben bunun tedbirini buradan alayım." diye önden sezmek, görmek, feraset lazımdı. "Ben bunun tedbirini buradan alayım." diye önden sezmek, görmek, feraset lazımdı.

Feraset neden olacaktı? Sağlam imandan olacaktı. Sağlam iman olmayınca, feraseti de olmuyor.Feraset neden olacaktı?

Sağlam imandan olacaktı. Sağlam iman olmayınca, feraseti de olmuyor.
Hocalar söylüyor, söylüyor; kendileri dinliyor; kimse anlamıyor. Neden? Feraset gitti… Hocalar söylüyor, söylüyor; kendileri dinliyor; kimse anlamıyor.

Neden?

Feraset gitti…

Saflar sık olacak. Cetvel gibi muntazam olacak. Yere ip çakmaya falan lüzum yok. Saflar sık olacak. Cetvel gibi muntazam olacak. Yere ip çakmaya falan lüzum yok. Müslümanlar bir sağa bakacak, bir sola bakacak, hizaya gelmeyi öğrenecek, muntazam olmayı öğrenecek. Müslümanlar bir sağa bakacak, bir sola bakacak, hizaya gelmeyi öğrenecek, muntazam olmayı öğrenecek.

İpliğe rağmen muntazam olamıyorlar. Birisi ipliğe ayağını takıyor, İpliğe rağmen muntazam olamıyorlar. Birisi ipliğe ayağını takıyor, oradan bir öne gidiyor, orada bir kırık hat meydana geliyor; oradan bir öne gidiyor, orada bir kırık hat meydana geliyor; "Tamam, ayağımın altında iplik var ya!" diyor; saf yine bir öyle, bir böyle… "Tamam, ayağımın altında iplik var ya!" diyor; saf yine bir öyle, bir böyle…

Yahu mübarek, bir sağına bak, bir soluna bak, kim öndeyse biraz geri gitsin,Yahu mübarek, bir sağına bak, bir soluna bak, kim öndeyse biraz geri gitsin, kim arkadaysa biraz öne çıksın. Peygamber Efendimiz safların arasına girerdi,kim arkadaysa biraz öne çıksın.

Peygamber Efendimiz safların arasına girerdi,
kimisini yakasından öne çekerdi, kimisini göğsünden geriye iterdi ki hizayı bulsunlar.kimisini yakasından öne çekerdi, kimisini göğsünden geriye iterdi ki hizayı bulsunlar. Müslümanlıkta Allah'ın huzurunda herkes öyle saf, eşit, aynı çizgide duracak. Müslümanlıkta Allah'ın huzurunda herkes öyle saf, eşit, aynı çizgide duracak. Kimisi önde, kimisi arkada olmayacak. Bir de aradaki boşluklar doldurulacak. Kimisi önde, kimisi arkada olmayacak. Bir de aradaki boşluklar doldurulacak.

"Ben sizi sırtımın arkasından da görüyorum; öyle yapmayın." diye Efendimiz nasihat ediyor. "Ben sizi sırtımın arkasından da görüyorum; öyle yapmayın." diye Efendimiz nasihat ediyor.

Bundan sonraki hadîs-i şerîfe geçelim. On ikinci hadîs-i şerîf: Bundan sonraki hadîs-i şerîfe geçelim. On ikinci hadîs-i şerîf:

İzâ kâtebet ihdâkünne abdehâ fe'l-yerahâ mâ bekıye aleyhi şey'ün min kitâbetihiİzâ kâtebet ihdâkünne abdehâ fe'l-yerahâ mâ bekıye aleyhi şey'ün min kitâbetihi fe-izâ kadâhâ fe lâ tükellimenne illâ min verâi hicâb.fe-izâ kadâhâ fe lâ tükellimenne illâ min verâi hicâb. Bu da köle ile ilgili bir mesele. Şimdi artık birçok ülkede efendilik, kölelik kalktı. Bu da köle ile ilgili bir mesele. Şimdi artık birçok ülkede efendilik, kölelik kalktı. Belki dünyada çok az yerde var, belki hiç yok. Resmî olarak yok. Eskiden vardı. Belki dünyada çok az yerde var, belki hiç yok. Resmî olarak yok. Eskiden vardı. İslâm'dan önce Romalılarda, dünyanın birçok yerinde vardı. İslâm'dan önce Arap ülkelerinde vardı. İslâm'dan önce Romalılarda, dünyanın birçok yerinde vardı. İslâm'dan önce Arap ülkelerinde vardı.

İslâm, kölelerin durumuna bir açıklık getirmiştir, adalet getirmiştir, insanlık getirmiştir. İslâm, kölelerin durumuna bir açıklık getirmiştir, adalet getirmiştir, insanlık getirmiştir. Onların durumlarını düzeltmiştir, onları kölelikten mümkün oldukça kurtarmaya gayret ettirmiştir.Onların durumlarını düzeltmiştir, onları kölelikten mümkün oldukça kurtarmaya gayret ettirmiştir. Köle âzat etmenin sevabını bildirmiştir. Bir insanî anlayış hakim olmuştur; Köle âzat etmenin sevabını bildirmiştir.

Bir insanî anlayış hakim olmuştur;
"Yediğinden yedirecek, giydiğinden giydirecek, köleye insan muamelesi yapacak." diye "Yediğinden yedirecek, giydiğinden giydirecek, köleye insan muamelesi yapacak." diye İslâmî çalışmalarla cemiyet ıslah edilmeye gayret edilmiştir. İslâmî çalışmalarla cemiyet ıslah edilmeye gayret edilmiştir.

Bu hadîs-i şerîfte Efendimiz buyuruyor ki; Bu hadîs-i şerîfte Efendimiz buyuruyor ki;

İzâ kâtebet ihdâkünne abdehâ. "Ey kadınlar! Sizden biriniz, İzâ kâtebet ihdâkünne abdehâ. "Ey kadınlar! Sizden biriniz, -kadınlara hitap etmiş- esiri olan, malı olan kölesi ile bir âzatlık anlaşması yapmışsa."-kadınlara hitap etmiş- esiri olan, malı olan kölesi ile bir âzatlık anlaşması yapmışsa." Fe'lyerahâ mâ bekıye aleyhi şey'ün min kitâbetihi. "Bu yapılan anlaşmanın hükmü üzerlerinde kaldıkça, Fe'lyerahâ mâ bekıye aleyhi şey'ün min kitâbetihi. "Bu yapılan anlaşmanın hükmü üzerlerinde kaldıkça, köle efendisi hanımefendinin yanına gelip gidip onun emrini alıp konuşabilir." köle efendisi hanımefendinin yanına gelip gidip onun emrini alıp konuşabilir."

Çünkü kölesidir. "Git odun getir. Git su getir. Çünkü kölesidir. "Git odun getir. Git su getir. Şöyle yap, böyle yap!" diye, konuşmaya, emretmeye müsaadesi var; çünkü kölesidir. Şöyle yap, böyle yap!" diye, konuşmaya, emretmeye müsaadesi var; çünkü kölesidir.

Fe-izâ kadâhâ fe lâ tükellimenne illâ min verâi hicâb. Fe-izâ kadâhâ fe lâ tükellimenne illâ min verâi hicâb. "Eğer bu anlaşma sonunda şu kadar parayı ödedikten sonra mükâteb köle âzat olacaksa, "Eğer bu anlaşma sonunda şu kadar parayı ödedikten sonra mükâteb köle âzat olacaksa, olduğu andan itibaren artık, onunla kölelik efendilik ilişkisi sona ermiş olduğundan, olduğu andan itibaren artık, onunla kölelik efendilik ilişkisi sona ermiş olduğundan, onun yanına gelemez, onunla konuşamaz, ancak yüz yüze olmadan, perde arkasından konuşabilirler." onun yanına gelemez, onunla konuşamaz, ancak yüz yüze olmadan, perde arkasından konuşabilirler."

Demek ki erkek veya kadın köle sahibi, kölesiyle oturup bir anlaşma yapabilirdi. Demek ki erkek veya kadın köle sahibi, kölesiyle oturup bir anlaşma yapabilirdi.

"Efendim, ben çalışacağım, çabalayacağım, sana ayda şu kadar taksit ödeyeceğim. "Efendim, ben çalışacağım, çabalayacağım, sana ayda şu kadar taksit ödeyeceğim. Şu kadar borcumu ödedikten sonra hür olabilir miyim?" Şu kadar borcumu ödedikten sonra hür olabilir miyim?"

"Tamam, o kadar parayı getirirsen, sana hürriyetini vereceğim. "Tamam, o kadar parayı getirirsen, sana hürriyetini vereceğim. Senin hürriyetin şu kadar parayı getirmekle tahakkuk edecek." diye bir anlaşma yapılabiliyordu. Senin hürriyetin şu kadar parayı getirmekle tahakkuk edecek." diye bir anlaşma yapılabiliyordu.

Zengin bir adam gelip bir kimseye diyebilir ki; "Köleni sat bana." "Kaça?" Zengin bir adam gelip bir kimseye diyebilir ki;

"Köleni sat bana."

"Kaça?"

"Elli bin dinar, otuz bin dinar, on beş bin dinar." "Elli bin dinar, otuz bin dinar, on beş bin dinar."

Kölenin iş bilirlik meziyetine, gücüne, kuvvetine, iş yapma kabiliyetine göre bir fiyatı olacak. Kölenin iş bilirlik meziyetine, gücüne, kuvvetine, iş yapma kabiliyetine göre bir fiyatı olacak. Parayı verdi mi köleyi alır. Köle onun malı olur. Tabi bu kölelik niye? Parayı verdi mi köleyi alır. Köle onun malı olur.

Tabi bu kölelik niye?

İslâm'da müslüman köle yapılmaz. Bir insan alınıp köle yapılamaz. İslâm'da müslüman köle yapılmaz. Bir insan alınıp köle yapılamaz. Ama harp olmuş da harpte esir alınmışsa harpte müslümanla çarpıştığı için olabilir. Ama harp olmuş da harpte esir alınmışsa harpte müslümanla çarpıştığı için olabilir. Müslüman, bu adamı öldürebilirdi, öldürmüyor, "Hadi sana hayatını bağışladım,Müslüman, bu adamı öldürebilirdi, öldürmüyor,

"Hadi sana hayatını bağışladım,
gel bakalım benim hizmetimde köle ol." diyor. İslâm ülkesinde kölelik bundan. gel bakalım benim hizmetimde köle ol." diyor.

İslâm ülkesinde kölelik bundan.
Aslında öldürülmeyi hak etmişti. Çünkü müslümanla çarpışmıştı.Aslında öldürülmeyi hak etmişti. Çünkü müslümanla çarpışmıştı. Hayatını bağışlıyor, yine müslüman ona iyilik yapıyor. "Sağ ol, yaşa." diyor. Hayatını bağışlıyor, yine müslüman ona iyilik yapıyor. "Sağ ol, yaşa." diyor.

Ondan sora, yalnız hizmet borcu oluyor. Onun malı oluyor. Ondan sora, yalnız hizmet borcu oluyor. Onun malı oluyor. Eşya gibi, ev gibi, vesaire gibi, o harpte alınmış esir onun kölesi oluyor. Eşya gibi, ev gibi, vesaire gibi, o harpte alınmış esir onun kölesi oluyor.

Bu köleyi isterse âzat eder. Âzat etmenin sevabı çok. "Seni âzat ettim, hürsün." diyebilir. Bu köleyi isterse âzat eder. Âzat etmenin sevabı çok.

"Seni âzat ettim, hürsün." diyebilir.

İsterse, köle efendisine der ki; "Benim bedelim ne kadar?" "Altmış bin dinar." İsterse, köle efendisine der ki;

"Benim bedelim ne kadar?"

"Altmış bin dinar."

"Tamam. Şu kadar zamanda taksitle ben sana yetmiş bin dinar, altmış bin dinar vereyim, ödeyeyim,"Tamam. Şu kadar zamanda taksitle ben sana yetmiş bin dinar, altmış bin dinar vereyim, ödeyeyim, hür olayım." "Oldu. Sen o parayı verirsen hür olursun." Anlaşmayı imzaladılar, tamam. hür olayım."

"Oldu. Sen o parayı verirsen hür olursun."

Anlaşmayı imzaladılar, tamam.

Eğer efendi, hanımefendi ise, kölenin sahibi hanımsa, tabi köleliği devam ettiği müddetçe,Eğer efendi, hanımefendi ise, kölenin sahibi hanımsa, tabi köleliği devam ettiği müddetçe, kendi kölesi olduğu için İslâm'da onunla konuşma hakkı var.kendi kölesi olduğu için İslâm'da onunla konuşma hakkı var. Tabi yine örtülü falan olacak da, konuşma hakkı var.Tabi yine örtülü falan olacak da, konuşma hakkı var. Ama taksitleri ödedi, ödedi, ödedi, taksitler ödenirken konuşmaya hakkı var, hakkı var, Ama taksitleri ödedi, ödedi, ödedi, taksitler ödenirken konuşmaya hakkı var, hakkı var, taksitler bitti, hür oldu mu konuşma biter. taksitler bitti, hür oldu mu konuşma biter.

"Artık yüz yüze konuşamaz, perde arkasından konuşabilir." diyor "Artık yüz yüze konuşamaz, perde arkasından konuşabilir." diyor Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte. Ne anlıyoruz? Birçok şey anlıyoruz.Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte.

Ne anlıyoruz?

Birçok şey anlıyoruz.
İslâm'da bir kadının nâmahrem olan bir erkekle,İslâm'da bir kadının nâmahrem olan bir erkekle, bir erkeğin nâmahrem olan bir kadınla yüz yüze konuşması pek iyi olmuyor.bir erkeğin nâmahrem olan bir kadınla yüz yüze konuşması pek iyi olmuyor. Mümkünse perde arkasından konuşmak gerekiyor. Mümkünse perde arkasından konuşmak gerekiyor.

İzâ seeltümûhünne metâan fes'elûhünne min verâi hicâb.İzâ seeltümûhünne metâan fes'elûhünne min verâi hicâb. "Sahabe-i kirâm, Peygamber Efendimiz'in hanımlarına gelip bir şey istedikleri zaman da"Sahabe-i kirâm, Peygamber Efendimiz'in hanımlarına gelip bir şey istedikleri zaman da Peygamber Efendimiz'in hanımları onların hemen karşısına çıkmazlardı." Peygamber Efendimiz'in hanımları onların hemen karşısına çıkmazlardı."

Yüzlerini, kendilerini göstermezlerdi. Sorunun perde arkasından sorulması, Yüzlerini, kendilerini göstermezlerdi. Sorunun perde arkasından sorulması, istenilen şeyin istenmesi, verilmesi gereken şeyin verilmesi tavsiye edilmiş. İslâmî usûl böyle. istenilen şeyin istenmesi, verilmesi gereken şeyin verilmesi tavsiye edilmiş. İslâmî usûl böyle.

Demek ki kadının da erkeğin de tesettürü; birbirini görmemesi, ayrı oturması. Demek ki kadının da erkeğin de tesettürü; birbirini görmemesi, ayrı oturması. Hadîs-i şerîfte var, İslâm toplumunda var; bu böyle oluyor. Hadîs-i şerîfte var, İslâm toplumunda var; bu böyle oluyor.

Hatta daha önceki derslerde size Peygamber Efendimiz'in bir başka hadîs-i şerîfini söylemiştim: Hatta daha önceki derslerde size Peygamber Efendimiz'in bir başka hadîs-i şerîfini söylemiştim:

Peygamber Efendimiz; yanında sahabesinden birkaç kişi ile beraber, Peygamber Efendimiz; yanında sahabesinden birkaç kişi ile beraber, kızı Fatımatü'z-Zehra'nın evine gidiyor.kızı Fatımatü'z-Zehra'nın evine gidiyor. Kapıya yaklaşınca sesleniyor; "Kızım Fatıma, yanımda misafirler var.Kapıya yaklaşınca sesleniyor; "Kızım Fatıma, yanımda misafirler var. Perdenin öbür tarafına geç. Misafirler var, tedbirini al." diyor. Perdenin öbür tarafına geç. Misafirler var, tedbirini al." diyor.

Buradan anlıyoruz ki; "Efendim, benim kalbim temiz!" lafları mazeret değil. Buradan anlıyoruz ki; "Efendim, benim kalbim temiz!" lafları mazeret değil. Hani şimdi öyle diyorlar; "Efendim ne olacak yani, biz adam mı yiyeceğiz?" Hani şimdi öyle diyorlar; "Efendim ne olacak yani, biz adam mı yiyeceğiz?"

"Adam mı yiyeceğiz?" diyor. "Duvarı niye bu kadar yüksek yapıyorsun?" diyor. "Adam mı yiyeceğiz?" diyor. "Duvarı niye bu kadar yüksek yapıyorsun?" diyor. "Duvarı yüksek yapıp da senin bahçeni görmememi istiyorsun,"Duvarı yüksek yapıp da senin bahçeni görmememi istiyorsun, biz gayri medeni insanlar mıyız, yamyam mıyız, adam mı yiyeceğiz?" "Yok.biz gayri medeni insanlar mıyız, yamyam mıyız, adam mı yiyeceğiz?"

"Yok.
Ben sana öyle bir şey demedim. İnşaallah yamyam değilsindir. Ben sana öyle bir şey demedim. İnşaallah yamyam değilsindir. İnşaallah yemezsin ama Allah'ın emri görünmemek." İşte bu... İnşaallah yemezsin ama Allah'ın emri görünmemek."

İşte bu...

Biz İslâm'ı, Kur'ân-ı Kerîm'den öğreniyoruz, Peygamber Efendimiz'den öğreniyoruz.Biz İslâm'ı, Kur'ân-ı Kerîm'den öğreniyoruz, Peygamber Efendimiz'den öğreniyoruz. Peygamber Efendimiz'in hanımları erkekle perdenin arkasında konuşursa Peygamber Efendimiz'in hanımları erkekle perdenin arkasında konuşursa ben de onu tatbik etmeye çalışırım. ben de onu tatbik etmeye çalışırım.

Peygamber Efendimiz'in kızı Fatımatü'z-Zehra cennetlik, kendisi de babası,Peygamber Efendimiz'in kızı Fatımatü'z-Zehra cennetlik, kendisi de babası, yanındaki sahabe, onlar da cennetlik mübarekler, onlarla beraber o eve gittiği zaman bile;yanındaki sahabe, onlar da cennetlik mübarekler, onlarla beraber o eve gittiği zaman bile; "perdenin arkasına geç, kızım" diyorsa o zaman ben bunu uygulamaya çalışırım. "perdenin arkasına geç, kızım" diyorsa o zaman ben bunu uygulamaya çalışırım. Bu gayet normal. Yamyam olduğundan değil, ama senin bu sözün, cahil olduğunu gösteriyor. Bu gayet normal.

Yamyam olduğundan değil, ama senin bu sözün, cahil olduğunu gösteriyor.
Sen cahilsin ki bu lafı söylüyorsun. Bu işi; "Sen yamyamsın." diye yapmıyorum. Sen cahilsin ki bu lafı söylüyorsun. Bu işi; "Sen yamyamsın." diye yapmıyorum. Ben dinimin emrini aynen uyguluyorum. Peygamber Efendimiz; "Sakal bırakın." demiş, bırakıyorum. Ben dinimin emrini aynen uyguluyorum.

Peygamber Efendimiz; "Sakal bırakın." demiş, bırakıyorum.
"Sarık sarmak sevaptır." demiş, sarık sarıyoruz. "Şu şöyledir." demiş, öyle yapıyoruz."Sarık sarmak sevaptır." demiş, sarık sarıyoruz. "Şu şöyledir." demiş, öyle yapıyoruz. "Bu böyledir." demiş, öyle yapıyoruz. "Ramazan'da fukaraya fitre verin." Başüstüne! "Bu böyledir." demiş, öyle yapıyoruz.

"Ramazan'da fukaraya fitre verin."

Başüstüne!

"Malınızın kırkta birinden, paranızdan ayırın, fukaraya verin!" Başüstüne. "Malınızın kırkta birinden, paranızdan ayırın, fukaraya verin!"

Başüstüne.

Bizim görevimiz bu. "Canım, benim kazandığım parayı ne diye ötekisine vereyim?" Bizim görevimiz bu.

"Canım, benim kazandığım parayı ne diye ötekisine vereyim?"

Senin bu dediğin kâfirlik! Senin dediğin Müslümanlık değil! Çünkü müslümansan; Senin bu dediğin kâfirlik! Senin dediğin Müslümanlık değil! Çünkü müslümansan;

Ve ekîmü's-salâte ve âtü'z-zekah. buyuruyor Allah. Ve ekîmü's-salâte ve âtü'z-zekah. buyuruyor Allah.

Âyet-i kerîmelerde; "Namazlarını kılın, zekâtlarınızı verin." diyor. Âyet-i kerîmelerde; "Namazlarını kılın, zekâtlarınızı verin." diyor.

O zaman namazını kılacaksın, zekâtını vereceksin. "Benim beş vakit namaza aklım ermez!" O zaman namazını kılacaksın, zekâtını vereceksin.

"Benim beş vakit namaza aklım ermez!"

O zaman senin İslâm'a da aklın ermez, ayağın da cennete girmez. O zaman senin İslâm'a da aklın ermez, ayağın da cennete girmez. Aklın ermiyorsa o zaman cehenneme düşer, cayır cayır yanarsın.Aklın ermiyorsa o zaman cehenneme düşer, cayır cayır yanarsın. Çünkü Allah; "Namaz kılın." diyor, senin aklın ermiyor. "Ben öyle şey anlamam." diyorsun. Çünkü Allah; "Namaz kılın." diyor, senin aklın ermiyor. "Ben öyle şey anlamam." diyorsun.

Arafat'a çıkmış, orada karşısına aynayı koymuş, sakalını köpürtmüş,Arafat'a çıkmış, orada karşısına aynayı koymuş, sakalını köpürtmüş, cart cart cart tıraş oluyor. Ya ihramlı iken olunmaz, kıl bile koparılmaz. cart cart cart tıraş oluyor. Ya ihramlı iken olunmaz, kıl bile koparılmaz.

"Benim aklım öyle şeye ermez!" Sen kendi keyfine göre yeni bir din mi koyacaksın?"Benim aklım öyle şeye ermez!"

Sen kendi keyfine göre yeni bir din mi koyacaksın?
İslâm'da; "İhramlı iken tıraş olunmaz." diyor, sen yeni bir usûl mü çıkarıyorsun? Çıkarıyor.İslâm'da; "İhramlı iken tıraş olunmaz." diyor, sen yeni bir usûl mü çıkarıyorsun?

Çıkarıyor.
Neymiş, aklı ermezmiş. Aklın ermiyorsa etrafına bak, bilenlere sor, hocalara sor. Neymiş, aklı ermezmiş. Aklın ermiyorsa etrafına bak, bilenlere sor, hocalara sor.

"Aklım ermiyor!" Laf mı yani! Bazı kimselerin bazı şeylere aklı ermiyor."Aklım ermiyor!"

Laf mı yani! Bazı kimselerin bazı şeylere aklı ermiyor.
Meziyetmiş gibi böbürlene böbürlene, göğsünü gere gere; "Benim aklım ermiyor." diyor,Meziyetmiş gibi böbürlene böbürlene, göğsünü gere gere; "Benim aklım ermiyor." diyor, Allah'ın emrini dinlemiyor. Müslüman olarak bizim ana mantığımız şudur: Allah'ın emrini dinlemiyor.

Müslüman olarak bizim ana mantığımız şudur:

Biz Allah'ın peygamberine inanmışız. Hz. Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem, Biz Allah'ın peygamberine inanmışız. Hz. Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem, Allah'ın kuludur ve gönderdiği elçisi, peygamberidir. Amennâ ve saddaknâ.Allah'ın kuludur ve gönderdiği elçisi, peygamberidir. Amennâ ve saddaknâ. Ona da Kur'ân-ı Kerîm'i vahyetmiştir. Ona da Kur'ân-ı Kerîm'i vahyetmiştir.

Kur'ân-ı Kerîm, Allah'ın Peygamber Efendimiz'e vahyidir, Allah'ın kitabıdır. Kur'ân-ı Kerîm, Allah'ın Peygamber Efendimiz'e vahyidir, Allah'ın kitabıdır. Amennâ ve saddaknâ. O da başımızın üstünde. Biz Kur'ân-ı Kerîm'i açar, Allah'ın emrini tutarız. Amennâ ve saddaknâ. O da başımızın üstünde.

Biz Kur'ân-ı Kerîm'i açar, Allah'ın emrini tutarız.

"İçki içme!" Başüstüne. "Hırsızlık yapma!" Başüstüne. "İçki içme!"

Başüstüne.

"Hırsızlık yapma!"

Başüstüne.

"Gıybet etme!" Emredersin. Bizim işimiz bu. "Para ver, zekât ver!" "Gıybet etme!"

Emredersin.

Bizim işimiz bu.

"Para ver, zekât ver!"

Başüstüne. "Düşmanlarla cihat et, canını ver." Başüstüne. Ne derse kabulümüz. Başüstüne.

"Düşmanlarla cihat et, canını ver."

Başüstüne.

Ne derse kabulümüz.

Biz samimiyetimizi, bu işte sahtekâr olmadığımızı neyle gösteriyoruz? Biz samimiyetimizi, bu işte sahtekâr olmadığımızı neyle gösteriyoruz?

Malımızı da vererek, canımızı da vererek gösteriyoruz. Ne istiyorsunuz bizden? Malımızı da vererek, canımızı da vererek gösteriyoruz.

Ne istiyorsunuz bizden?

Biz samimiyiz. Allah'a kul olmak istiyoruz. Şu kâinatı yaratan, ayı, güneşi döndüren,Biz samimiyiz. Allah'a kul olmak istiyoruz. Şu kâinatı yaratan, ayı, güneşi döndüren, şu meyveleri olduran, şu bahçeleri büyüten, kâinatın sahibi olan,şu meyveleri olduran, şu bahçeleri büyüten, kâinatın sahibi olan, bizi yaratan Allahu Teâlâ hazretlerine kul olmak istiyoruz. Senin anlayamadığın nedir? bizi yaratan Allahu Teâlâ hazretlerine kul olmak istiyoruz.

Senin anlayamadığın nedir?

"Ben öyle şey anlamam!" Anlamazsan, git biraz kafanı tıraşlattır."Ben öyle şey anlamam!"

Anlamazsan, git biraz kafanı tıraşlattır.
Tornaya sok, incelt. Demek bu kadar kalın kafalılıkta içine girmiyor.Tornaya sok, incelt. Demek bu kadar kalın kafalılıkta içine girmiyor. Matkapla kulağını deldir, içeriye bir şeyler girsin. Matkapla kulağını deldir, içeriye bir şeyler girsin. Ondan sonra biz de oradan bir şeyler sokarız. Kağıtları büker büker tıkarız; belki o zaman anlar. Ondan sonra biz de oradan bir şeyler sokarız. Kağıtları büker büker tıkarız; belki o zaman anlar.

Öyle şey mi olur? Bizim mantığımız bu. Öyle şey mi olur?

Bizim mantığımız bu.

Sonra İslâm'da, Müslümanlıkta sorumluluk kimin üzerine? Sonra İslâm'da, Müslümanlıkta sorumluluk kimin üzerine?

Akıllı insanın üzerine. Bizim sözümüz deliye değil, akıllı insanın üzerine. Akıllı insanın üzerine. Bizim sözümüz deliye değil, akıllı insanın üzerine.

İslâm akla önem veriyor. Ve şeriatin ahkâmı, iyi şeyler, aklın mantığın güzel gördüğü şeyler. İslâm akla önem veriyor. Ve şeriatin ahkâmı, iyi şeyler, aklın mantığın güzel gördüğü şeyler.

Kul inna'llâhe lâ ye'mürü bi'l-fahşâ'. "Allah kötü şey emretmez." Kul inna'llâhe lâ ye'mürü bi'l-fahşâ'. "Allah kötü şey emretmez."

Etmiyor. İçkiyi yasak etmiş. Memnunuz. Zinayı yasak etmiş, memnunuz. Etmiyor. İçkiyi yasak etmiş. Memnunuz. Zinayı yasak etmiş, memnunuz. Faizi yasak etmiş; bankalar kızsa da memnunuz. Faizi yasak etmiş; bankalar kızsa da memnunuz.

Öyle müessese kurmasaydın. Banka kurma, ticarî şirket kur. Niye faiz alıyorsun? Öyle müessese kurmasaydın. Banka kurma, ticarî şirket kur.

Niye faiz alıyorsun?

Biz buna "haksız kazanç" diyoruz.Biz buna "haksız kazanç" diyoruz. "Sermaye kuvvetine dayanarak, birisinin emeğini sömürmektir." diyoruz; bunu uygun görmüyoruz. "Sermaye kuvvetine dayanarak, birisinin emeğini sömürmektir." diyoruz; bunu uygun görmüyoruz. "Çalıştıralım, ortaklık olsun." diyoruz. Ortaklığa razıyız; kâr zarar."Çalıştıralım, ortaklık olsun." diyoruz. Ortaklığa razıyız; kâr zarar. Ama lehimize gibi görünse bile Allah'ın emrini tuttuğumuz için sabit gelire razı değiliz. Ama lehimize gibi görünse bile Allah'ın emrini tuttuğumuz için sabit gelire razı değiliz.

"Efendim, alışverişte faiz de alışveriş gibidir." Onu eski kâfirler de söylemiş. "Efendim, alışverişte faiz de alışveriş gibidir."

Onu eski kâfirler de söylemiş.
Peygamber Efendimiz'in zamanında; İnneme'l-bey'u mislü'r-ribâ. demişler; onlar da o lafı söylemişler. Peygamber Efendimiz'in zamanında;

İnneme'l-bey'u mislü'r-ribâ. demişler; onlar da o lafı söylemişler.
Onu şimdi sen bulmadın. Mekke'nin kâfirleri senden daha akıllıydı. Onlar da çok şeyler biliyorlardı. Onu şimdi sen bulmadın. Mekke'nin kâfirleri senden daha akıllıydı. Onlar da çok şeyler biliyorlardı.

Peygamber Efendimiz'in karşısına kemiği getirmişler; eski bir kemik bulmuş, ufalamış ufalamış,Peygamber Efendimiz'in karşısına kemiği getirmişler; eski bir kemik bulmuş, ufalamış ufalamış, ufalanan kemikler yere dökülüyor; "Allah bunu da mı diriltecek?" ufalanan kemikler yere dökülüyor;

"Allah bunu da mı diriltecek?"

"Evet, diriltecek! Var mı diyeceğin?" "Evet, diriltecek! Var mı diyeceğin?"

Kul yuhyîhe'llezî enşeehâ evvele merrah.Kul yuhyîhe'llezî enşeehâ evvele merrah. "Şu kâinatı, şu insanları, her şeyi yaratan Allah, onu bir daha diriltecek." Var mı bir itirazın? "Şu kâinatı, şu insanları, her şeyi yaratan Allah, onu bir daha diriltecek."

Var mı bir itirazın?

Diriltecek. "Canım, nasıl diriltecek?" Dirilttiği zaman görürsün ama o zaman iş işten geçer. Diriltecek.

"Canım, nasıl diriltecek?"

Dirilttiği zaman görürsün ama o zaman iş işten geçer.

Diriltebileceğinin çok misalleri var. Her kış neler oluyor, her yaz neler oluyor, baharda neler oluyor?Diriltebileceğinin çok misalleri var. Her kış neler oluyor, her yaz neler oluyor, baharda neler oluyor? Her şey değişiyor. Tohumu yere atıyorsun, ağaç oluyor. Her şey değişiyor. Tohumu yere atıyorsun, ağaç oluyor. İnsan, bir küçücük sperm hücresi ile bir yumurta hücresinden koca bir insan oluyor. İnsan, bir küçücük sperm hücresi ile bir yumurta hücresinden koca bir insan oluyor.

Allahu Teâlâ hazretlerinin kudretini başka yerlerden gör; Allahu Teâlâ hazretlerinin kudretini başka yerlerden gör; "Bunu yapabilen, bunu haydi haydi yapar." diye aklını başına topla! "Bunu yapabilen, bunu haydi haydi yapar." diye aklını başına topla!

Kul yuhyîhe'llezî enşeehâ evvele merrah. Kul yuhyîhe'llezî enşeehâ evvele merrah.

O kemiği daha evvelden kim yarattı? Sen mi yarattın? O kemiği daha evvelden kim yarattı? Sen mi yarattın? Kumu sen mi yarattın? Taşı sen mi yarattın? Ağacı sen mi yarattın? Kendini sen mi yarattın? Kumu sen mi yarattın? Taşı sen mi yarattın? Ağacı sen mi yarattın? Kendini sen mi yarattın?

Hayır, hayır, hayır! Hiçbir şeyi sen yaratmadın. Her şeyi beleşten buldun sen. Beleşçi! Hayır, hayır, hayır! Hiçbir şeyi sen yaratmadın. Her şeyi beleşten buldun sen. Beleşçi! Oturdun oraya, ondan sonra şimdi o dar kafanla; "Şu şöyle mi, bu böyle mi?" diyorsun. Oturdun oraya, ondan sonra şimdi o dar kafanla; "Şu şöyle mi, bu böyle mi?" diyorsun.

Filozoflara sor bakalım; senin gibi mi düşünüyorlar? Filozoflara sor bakalım; senin gibi mi düşünüyorlar?

Filozofların ödü patlıyor, aklı başına geliyor, secde ediyor. Filozof senin gibi düşünmüyor. Filozofların ödü patlıyor, aklı başına geliyor, secde ediyor. Filozof senin gibi düşünmüyor. Çünkü adamın kafası var. Kafası oldu mu korkma! Kafasız oldu mu, zor. Çünkü adamın kafası var. Kafası oldu mu korkma! Kafasız oldu mu, zor.

Nereden idare edecek. Kafası olmadı mı bedeni illa gidecek, bir yere toslayacak.Nereden idare edecek. Kafası olmadı mı bedeni illa gidecek, bir yere toslayacak. Arabanın direksiyonu olmadı mı zor. Direksiyonu oldu mu kolay. Arabanın direksiyonu olmadı mı zor. Direksiyonu oldu mu kolay.

İşte biz kaçı, göçü bundan yapıyoruz. İşte biz kaçı, göçü bundan yapıyoruz. Ne kadından korktuğumuzdan, ne erkekten korktuğumuzdan,Ne kadından korktuğumuzdan, ne erkekten korktuğumuzdan, ne senin bizim çocukları yiyeceğinden korktuğumuzdan... Zaten yedirtmeyiz, canına okuruz.ne senin bizim çocukları yiyeceğinden korktuğumuzdan... Zaten yedirtmeyiz, canına okuruz. O kadar da şey değil. Ama bu iş böyle değil, bu sebepten değil. O kadar da şey değil. Ama bu iş böyle değil, bu sebepten değil.

Biz yaptığımız şeyleri Allah'a itaat etmek için yapıyoruz. Bunu anla. Edepsizlik de etme! Biz yaptığımız şeyleri Allah'a itaat etmek için yapıyoruz. Bunu anla. Edepsizlik de etme!

"Efendim laiklik elden gidiyor!" İyi ama laiklik karşıdaki adamın kanaatine de hürmet etmek."Efendim laiklik elden gidiyor!"

İyi ama laiklik karşıdaki adamın kanaatine de hürmet etmek.
Sen onu da göstermiyorsun. Dine çatıyorsun, ondan sonra "laiklik" diyorsun.Sen onu da göstermiyorsun. Dine çatıyorsun, ondan sonra "laiklik" diyorsun. Çatma hakkın yok ki. Kendi bindiğin dalı kendin kesiyorsun. Çatma hakkın yok ki. Kendi bindiğin dalı kendin kesiyorsun. Kendi söylediğini kendin yalanlıyorsun, söylediğinin gereğini yapmıyorsun. Kendi söylediğini kendin yalanlıyorsun, söylediğinin gereğini yapmıyorsun.

"Efendim ben dinsizim, istediğim kanaate sahip olabilirim, memlekette fikir hürriyeti var." "Efendim ben dinsizim, istediğim kanaate sahip olabilirim, memlekette fikir hürriyeti var."

Evet, fikir hürriyeti varsa benim de dindar olma hürriyetim var. Evet, fikir hürriyeti varsa benim de dindar olma hürriyetim var. O zaman benim de başörtüme karışma. Benim de; "Şu haramdır, ben bunu yapmıyorum." dememi ayıplama.O zaman benim de başörtüme karışma. Benim de; "Şu haramdır, ben bunu yapmıyorum." dememi ayıplama. O da benim inancım. Ben, Hz. Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğunu biliyorum.O da benim inancım.

Ben, Hz. Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğunu biliyorum.
Kur'ân-ı Kerîm'in Allah'ın kitabı olduğunu biliyorum. Kur'ân-ı Kerîm'in Allah'ın kitabı olduğunu biliyorum.

Sen; "Efendim, bir kitaba bağlanmak gericiliktir!" diyorsun, anlamıyorsun.Sen; "Efendim, bir kitaba bağlanmak gericiliktir!" diyorsun, anlamıyorsun. Allah'ın kelamı olduğunu bilmiyorsun. Ben İslâm tarihi okumuşum,Allah'ın kelamı olduğunu bilmiyorsun. Ben İslâm tarihi okumuşum, çeşitli delillerle meseleyi incelemişim, ömrüm bununla geçmiş. çeşitli delillerle meseleyi incelemişim, ömrüm bununla geçmiş.

Sen gitmişsin Amerika'da bulunmuşsun, Avrupa'da bulunmuşsun; dans etmişsin, Sen gitmişsin Amerika'da bulunmuşsun, Avrupa'da bulunmuşsun; dans etmişsin, biraz yabancı dil öğrenmişsin; How are you? Thank you. vesairebiraz yabancı dil öğrenmişsin; How are you? Thank you. vesaire bunları biliyorsun ama İslâm'ı bilmiyorsun. Bilmediğin şeye de burnunu sokuyorsun.bunları biliyorsun ama İslâm'ı bilmiyorsun. Bilmediğin şeye de burnunu sokuyorsun. Burnun da havada, uzun, her tarafa sokuyorsun. Hiç olmazsa bilmediğin konuya karışma. Burnun da havada, uzun, her tarafa sokuyorsun. Hiç olmazsa bilmediğin konuya karışma.

Fizikçiysen doktora karışmıyorsun. Doktorsan matematikçiye karışmıyorsun.Fizikçiysen doktora karışmıyorsun. Doktorsan matematikçiye karışmıyorsun. Matematikçiysen edebiyatçıya karışmıyorsun. Ama bunların hepsi İslâm'a karışıyor. Matematikçiysen edebiyatçıya karışmıyorsun. Ama bunların hepsi İslâm'a karışıyor.

Öyle şey olur mu? İslâm bir ihtisas işi değil mi? Bir bilgi işi değil mi? Öyle şey olur mu?

İslâm bir ihtisas işi değil mi? Bir bilgi işi değil mi?
Din, iman, itikat, İslâm tarihi… Bir şeyin ne olduğu, aslı, faslı... Din, iman, itikat, İslâm tarihi… Bir şeyin ne olduğu, aslı, faslı... Bunları bilmediklerinden yanlış yapıyorlar, yanlış itirazlar yapıyorlar. Bunları bilmediklerinden yanlış yapıyorlar, yanlış itirazlar yapıyorlar.

Biz, sizin bütün inançlarınızı, yolunuzu biliyoruz. İstersen ben sana okuturum da. Biz, sizin bütün inançlarınızı, yolunuzu biliyoruz. İstersen ben sana okuturum da. Eğlenceyi de okuturum, kumarı da okuturum; her şeyi biliyoruz ama yapmıyoruz.Eğlenceyi de okuturum, kumarı da okuturum; her şeyi biliyoruz ama yapmıyoruz. Ama sen bunu bilmeden konuşuyorsun.Ama sen bunu bilmeden konuşuyorsun. Sen de bilsen, zaten yelkenleri suya indirip benim yanıma geleceksin: Sen de bilsen, zaten yelkenleri suya indirip benim yanıma geleceksin:

"Özür dilerim. Ben bu işin böyle olduğunu anlayamamışım, uzaktan şöyle sandım."Özür dilerim. Ben bu işin böyle olduğunu anlayamamışım, uzaktan şöyle sandım. Tarihi yanılgı, tarihi yanılgı!" diyeceksin, yanılgıyı anlayacaksın. Tarihi yanılgı, tarihi yanılgı!" diyeceksin, yanılgıyı anlayacaksın.

"Kölelik ilişkisi devam ettiği müddetçe kölesi, hanımefendiyle görüşebilir."Kölelik ilişkisi devam ettiği müddetçe kölesi, hanımefendiyle görüşebilir. Taksitler ödenip de hür olduğu zaman, ancak perde arkasından görüşebilir.Taksitler ödenip de hür olduğu zaman, ancak perde arkasından görüşebilir. Artık öyle yok. Ciddiyet var, hanımefendilik var. Artık öyle yok. Ciddiyet var, hanımefendilik var.

"Erkekler kadınların hürriyetlerini, özgürlüklerini engelliyorlar. Kadın istediğini yapabilmeli."Erkekler kadınların hürriyetlerini, özgürlüklerini engelliyorlar. Kadın istediğini yapabilmeli. Erkek de istediğini yapabilmeli!" O hayvanlar âleminde var.Erkek de istediğini yapabilmeli!"

O hayvanlar âleminde var.
İnsanlar âleminde gelişmiş ince kurallar var. Orman kanunu değil!İnsanlar âleminde gelişmiş ince kurallar var. Orman kanunu değil! Bizim insanlar âlemi, orman değil; cemiyet bu. Bizim insanlar âlemi, orman değil; cemiyet bu.

Cemiyetin düzeni var, nizamı var, aslı var, faslı var. Cemiyetin düzeni var, nizamı var, aslı var, faslı var. Herkes istediğini yapsın, ondan sonra çocuk doğsun, baba meydanda değil, baba belli değil. Herkes istediğini yapsın, ondan sonra çocuk doğsun, baba meydanda değil, baba belli değil.

Kim bakacak bu çocuğa? Kim bakacak? Kim bakacak bu çocuğa? Kim bakacak?

İslâm onu öyle ortada bırakmamış ki baba belli, ana belli, kimin kime bakacağı belli. İslâm onu öyle ortada bırakmamış ki baba belli, ana belli, kimin kime bakacağı belli. Hanıma da, çocuklara da baba bakacak. Hanım da şu şu işleri yapacak. Hanıma da, çocuklara da baba bakacak. Hanım da şu şu işleri yapacak.

Çocuk anasına, babasına şöyle olacak. Baba çoluk çocuğuna böyle olacak.Çocuk anasına, babasına şöyle olacak. Baba çoluk çocuğuna böyle olacak. Her şeyin bir nizamı var. Orman kanunu değil ki! Her şeyin bir nizamı var. Orman kanunu değil ki!

Keyfini yap, işini gör, ondan sonra bırak, kadıncağız ne yaparsa yapsın! Keyfini yap, işini gör, ondan sonra bırak, kadıncağız ne yaparsa yapsın! Çocuğu doğursun, nasıl bakacağının çaresine baksın veyahut atsın;Çocuğu doğursun, nasıl bakacağının çaresine baksın veyahut atsın; "Bir merhametli hacı baba alsın da baksın." diye cami avlusuna koyuversin. "Bir merhametli hacı baba alsın da baksın." diye cami avlusuna koyuversin.

Sen niye bakmıyorsun kendi çocuğuna? Düzen mi şimdi bu? Hürriyet mi, özgürlük mü? Sen niye bakmıyorsun kendi çocuğuna?

Düzen mi şimdi bu? Hürriyet mi, özgürlük mü?
Böyle olursa toplum ne olur? Bak, anneler var, babalar var, evlatlar var, torunlar var, Böyle olursa toplum ne olur?

Bak, anneler var, babalar var, evlatlar var, torunlar var,
ihtiyarlayınca evlatları babasına, anasına bakıyor,ihtiyarlayınca evlatları babasına, anasına bakıyor, torunlar vesaire, gül gibi muhabbetli bir toplum oluyor.torunlar vesaire, gül gibi muhabbetli bir toplum oluyor. Ama bunların hiçbirisi olmayacak. Hayvanlar âlemi gibi özgürlük olacak! Ama bunların hiçbirisi olmayacak. Hayvanlar âlemi gibi özgürlük olacak!

Böyle değil! İnsanlar âlemi yüksek bir âlem.Böyle değil! İnsanlar âlemi yüksek bir âlem. Toplumda geçerli olan orman kanunu değil. Toplumda geçerli olan orman kanunu değil.

İşte bunları özgürlük namına söylüyorlar;İşte bunları özgürlük namına söylüyorlar; özgürlük başka yerde insanların hoşuna gittiği için burada da özgürlük iyi sanıyor. özgürlük başka yerde insanların hoşuna gittiği için burada da özgürlük iyi sanıyor.

"Bir de keyifli olacak vallahi, hani bu kadar serbest olursam fena da değil gibi. "Bir de keyifli olacak vallahi, hani bu kadar serbest olursam fena da değil gibi. İstediğim kişiyi elde ederim!" Öyle şey olur mu? İstediğim kişiyi elde ederim!"

Öyle şey olur mu?

Aynı muameleyi senin anana yapsalar olur mu,Aynı muameleyi senin anana yapsalar olur mu, senin karına yapsalar olur mu, senin kızına yapsalar olur mu? Yok, o zaman olmaz! senin karına yapsalar olur mu, senin kızına yapsalar olur mu?

Yok, o zaman olmaz!

O zaman sen de ötekisine yapamazsın, sen de ötekisinin namusuna yan bakamazsın.O zaman sen de ötekisine yapamazsın, sen de ötekisinin namusuna yan bakamazsın. İşte o zaman yasaklar oluyor, özgürlük olmuyor.İşte o zaman yasaklar oluyor, özgürlük olmuyor. Ama bu özgürlük olmaması, topluma, özgürlük olmasından daha faydalı, Ama bu özgürlük olmaması, topluma, özgürlük olmasından daha faydalı, daha ahlâklı, daha düzenli; çocukların selameti bakımından,daha ahlâklı, daha düzenli; çocukların selameti bakımından, ruhların selameti bakımından daha uygun. İslâm güzel. ruhların selameti bakımından daha uygun.

İslâm güzel.

İslâm'ın hürriyet verdiği noktalar var, hürriyeti kısıtladığı noktalar var. İslâm'ın hürriyet verdiği noktalar var, hürriyeti kısıtladığı noktalar var. Mesela İslâm diyor ki; "Toplumda herkes istediğini yapamaz!" Niye yapamaz? Mesela İslâm diyor ki; "Toplumda herkes istediğini yapamaz!"

Niye yapamaz?

Toplum bir gemiye benzer, geminin içinde bir adam; "Ben istediğimi yaparım." diye gemiyi delemez. Toplum bir gemiye benzer, geminin içinde bir adam; "Ben istediğimi yaparım." diye gemiyi delemez.

Neden? Gemiyi delince isteyen de istemeyen de hepsi suyun dibini boylar, batar.Neden?

Gemiyi delince isteyen de istemeyen de hepsi suyun dibini boylar, batar.
Onun için İslâm, gemiyi deldirtmez. İslâm'da gemiyi delme hürriyeti yoktur, anarşi hürriyeti yoktur,Onun için İslâm, gemiyi deldirtmez. İslâm'da gemiyi delme hürriyeti yoktur, anarşi hürriyeti yoktur, terör hürriyeti yoktur, seks hürriyeti yoktur. terör hürriyeti yoktur, seks hürriyeti yoktur.

İşini uydurursa istediğini istediği yerden alma; rüşvet, hırsızlık, arsızlık, zulüm, mafya,İşini uydurursa istediğini istediği yerden alma; rüşvet, hırsızlık, arsızlık, zulüm, mafya, hürriyeti yoktur Bunların yasakları vardır. İslâm bunların karşısındadır. hürriyeti yoktur Bunların yasakları vardır. İslâm bunların karşısındadır.

Millete zor geliyor. Bize zor gelmiyor, biz memnunuz. Ama bu işleri yapanlara zor geliyor. Millete zor geliyor. Bize zor gelmiyor, biz memnunuz. Ama bu işleri yapanlara zor geliyor.

"Ben şimdi oturup da bayağı normal yoldan mı para kazanacakmışım?"Ben şimdi oturup da bayağı normal yoldan mı para kazanacakmışım? Ben bu yolda milyarlar kazanıyorum." Zor geliyor. Ben bu yolda milyarlar kazanıyorum."

Zor geliyor.
"Kazancı azalacak." diye, mafyacılığı bırakmak zoruna gidiyor. Onun için İslâm'a düşman. "Kazancı azalacak." diye, mafyacılığı bırakmak zoruna gidiyor. Onun için İslâm'a düşman.

İslâm olacak, İslâm gelecek; Avrupalı Ortadoğu'yu istismar edemeyecek, İslâm olacak, İslâm gelecek; Avrupalı Ortadoğu'yu istismar edemeyecek, İslâm ülkelerinin doğal kaynaklarını sömüremeyecek. Avrupalı İslâm'ı ister mi şimdi? İstemez. İslâm ülkelerinin doğal kaynaklarını sömüremeyecek.

Avrupalı İslâm'ı ister mi şimdi?

İstemez.

Kilisenin malları var, mülkleri var, altınları var, hazineleri var; Kilisenin malları var, mülkleri var, altınları var, hazineleri var; kilise şimdi ahalisinin müslüman olmasını ister mi? İstemez. Neden? kilise şimdi ahalisinin müslüman olmasını ister mi?

İstemez.

Neden?

"Aaah, ah hocam! Ne saltanatlar gidecek elden, ne mallar mülkler gidecek." İstemiyor. "Aaah, ah hocam! Ne saltanatlar gidecek elden, ne mallar mülkler gidecek."

İstemiyor.

Üçüncü hadîs-i şerîf: Üçüncü hadîs-i şerîf:

İzâ kâne yevmü'l-kıyâmeti cemaa'llâhu'l-'ulemâe fe-kâle innî lem estevdi'İzâ kâne yevmü'l-kıyâmeti cemaa'llâhu'l-'ulemâe fe-kâle innî lem estevdi' hikmetî fî kulûbiküm ve ene ürîdü en üazzibeküm üdhulü'l-cenneh.hikmetî fî kulûbiküm ve ene ürîdü en üazzibeküm üdhulü'l-cenneh. Bu müjde bize. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem diyor ki; Bu müjde bize.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem diyor ki;

İzâ kâne yevmü'l-kıyâmeti. "Kıyamet günü vuku bulduğu zaman, olduğu zaman, geldiği zaman." İzâ kâne yevmü'l-kıyâmeti. "Kıyamet günü vuku bulduğu zaman, olduğu zaman, geldiği zaman." Cemaa'llâhu'l-ulemâe. "Allah alimleri toplayacak ve diyecek ki." Cemaa'llâhu'l-ulemâe. "Allah alimleri toplayacak ve diyecek ki." Fe-kâle innî lem estevdi' hikmetî fî kulûbiküm ve ene ürîdü en üazzibeküm.Fe-kâle innî lem estevdi' hikmetî fî kulûbiküm ve ene ürîdü en üazzibeküm. "Ben sizin kalbinize hadis bilgisini, tefsir bilgisini, din bilgisini, hikmeti,"Ben sizin kalbinize hadis bilgisini, tefsir bilgisini, din bilgisini, hikmeti, İslâmî hakikatleri, o müslümanca bilgeliği sizi azaplandırmak için koymadım."İslâmî hakikatleri, o müslümanca bilgeliği sizi azaplandırmak için koymadım." Üdhulü'l-cenneh. "Hadi yallah, cennete girin bakalım." diye cennete sokacak. Üdhulü'l-cenneh. "Hadi yallah, cennete girin bakalım." diye cennete sokacak.

"Size dünyada hikmeti, dini ilimleri, basîreti vermem, hak ve doğru düşünmek ve söylemek "Size dünyada hikmeti, dini ilimleri, basîreti vermem, hak ve doğru düşünmek ve söylemek meziyetini vermem sizi azaplandırmak için değildi; sizi şimdi azaplandırmayacağım,meziyetini vermem sizi azaplandırmak için değildi; sizi şimdi azaplandırmayacağım, hadi bakalım cennete!" diyecek. hadi bakalım cennete!" diyecek.

Daha başka bir şey de diyecek, burada söylenmemiş, bu kitaptaki başka hadislerde var: Daha başka bir şey de diyecek, burada söylenmemiş, bu kitaptaki başka hadislerde var:

Cennete girdiği zaman alimlere denilecek ki; "Gir, tamam. Ama kapıda dur. Cennete girdiği zaman alimlere denilecek ki; "Gir, tamam. Ama kapıda dur. İstediklerine de şefaat et, onları da içeriye al." Alimlerin o meziyetleri de var.İstediklerine de şefaat et, onları da içeriye al."

Alimlerin o meziyetleri de var.
Yakın ailesine, dostlarına da şefaat etme hakkı verilecek. Yakın ailesine, dostlarına da şefaat etme hakkı verilecek.

Alim kimdir? Alim, Ezher'i bitiren midir? Medine Külliyet-ü Şeria'dan mezun olan mıdır? Alim kimdir?

Alim, Ezher'i bitiren midir? Medine Külliyet-ü Şeria'dan mezun olan mıdır?
Ankara, İstanbul İlahiyat'ı bitiren midir? Doktora yapan mıdır? Doçent olan mıdır?Ankara, İstanbul İlahiyat'ı bitiren midir? Doktora yapan mıdır? Doçent olan mıdır? Profesör olan mıdır? Hayır. Hadîs-i şerîfte alimin tarifi var: Profesör olan mıdır?

Hayır. Hadîs-i şerîfte alimin tarifi var:

"Dili doğru olacak, kalbi temiz olacak, ahlâkı müstakim olacak." "Dili doğru olacak, kalbi temiz olacak, ahlâkı müstakim olacak."

Allah'ın istediği gibi kul olmayı bilen kişi olacak, başarmış kişi olacak.Allah'ın istediği gibi kul olmayı bilen kişi olacak, başarmış kişi olacak. Onu başaramamışsa alim değil ki cahil.Onu başaramamışsa alim değil ki cahil. Allah'ın sevgisini kazanacak bir basiret gösterememiş; bu alim değil. Allah'ın sevgisini kazanacak bir basiret gösterememiş; bu alim değil.

"Hocam, çok kütüphanesi var, kitapları var. Ağzında çok lafı var." Çok laf... "Hocam, çok kütüphanesi var, kitapları var. Ağzında çok lafı var."

Çok laf...

Yunus Emre ne diyor? "Çok söz, eşek yüküdür." Yunus Emre ne diyor?

"Çok söz, eşek yüküdür."

O, hadîs-i şerîften alınmış, âyet-i kerîmeden alınmış: O, hadîs-i şerîften alınmış, âyet-i kerîmeden alınmış:

Meselü'llezîne hummilü't-tevrâte sümme lem yahmilûhâ kemeseli'l-hımâri yahmilü esfârâ.Meselü'llezîne hummilü't-tevrâte sümme lem yahmilûhâ kemeseli'l-hımâri yahmilü esfârâ. "Tevrat kendisine indirilmiş olan, ama Tevrat'ın içindeki bilgileri uygulamayan,"Tevrat kendisine indirilmiş olan, ama Tevrat'ın içindeki bilgileri uygulamayan, onunla amel etmeyen, bildiği halde bilgisinin tatbikatını yapmayan o iki yüzlü kişiler;onunla amel etmeyen, bildiği halde bilgisinin tatbikatını yapmayan o iki yüzlü kişiler; sırtlarına kitap yükletilmiş, uzun kulaklı merkepler gibidir." Onlara benzetiyor. sırtlarına kitap yükletilmiş, uzun kulaklı merkepler gibidir."

Onlara benzetiyor.

Neden? Tevrat'ın ahkâmına uymadı. Allah Tevrat'ı Musa aleyhisselam'a indirmişti. Neden?

Tevrat'ın ahkâmına uymadı. Allah Tevrat'ı Musa aleyhisselam'a indirmişti.
Bu, bildiği halde uygulamıyor. Ha eşeğin sırtına odun yüklemişsin,Bu, bildiği halde uygulamıyor. Ha eşeğin sırtına odun yüklemişsin, ha da çok kıymetli dinî bilgileri ihtiva eden çok değerli bir kitabı yüklemişsin. Anlamaz ki! ha da çok kıymetli dinî bilgileri ihtiva eden çok değerli bir kitabı yüklemişsin. Anlamaz ki!

"Sırtında yirmi kilo yük var." diye düşünür. Öyle gider. "Sırtında yirmi kilo yük var." diye düşünür. Öyle gider. Çünkü onu okuyacak, anlayacak tıynette bir mahluk değilÇünkü onu okuyacak, anlayacak tıynette bir mahluk değil ama bir alim uzaktan gördü mü onun kıymetini anlar.ama bir alim uzaktan gördü mü onun kıymetini anlar. "Şu falanca kitap bu!" der, şu kadar altın verir. "Şu falanca kitap bu!" der, şu kadar altın verir.

Şu yukarıda Fatih Caddesi'nde "Feyzullah Efendi Kütüphanesi" var. Şu yukarıda Fatih Caddesi'nde "Feyzullah Efendi Kütüphanesi" var. Oranın, o medresenin ve o kütüphanelerin sahibi Ali Emiri Efendi idi.Oranın, o medresenin ve o kütüphanelerin sahibi Ali Emiri Efendi idi. Çok alim bir adam. Diyarbakırlı. O kitapları derlemiş, toplamış, orada muhafaza etmiş. Çok alim bir adam. Diyarbakırlı. O kitapları derlemiş, toplamış, orada muhafaza etmiş.

Şimdi bu Ali Emiri Efendi'ye birisi bir kitap getirmiş. Neyi getirmiş? Şimdi bu Ali Emiri Efendi'ye birisi bir kitap getirmiş.

Neyi getirmiş?

Galiba Kutadgu bilig'i getirmiş veya Dîvân-ı Lügati't-Türk'ü getirmiş. Galiba Kutadgu bilig'i getirmiş veya Dîvân-ı Lügati't-Türk'ü getirmiş.

El yazması bir eser. Almış, bakmış. Tamam. El yazması bir eser. Almış, bakmış. Tamam. Ali Emiri merhum, kitaptan anlıyor, çok kıymetli bir kitap olduğunu biliyor.Ali Emiri merhum, kitaptan anlıyor, çok kıymetli bir kitap olduğunu biliyor. "Gel bakalım içeri." demiş. Orası medrese ya."Gel bakalım içeri." demiş. Orası medrese ya. Medrese odasına girdikten sonra, kapıyı çekmiş, asma kilidi takmış;Medrese odasına girdikten sonra, kapıyı çekmiş, asma kilidi takmış; kitabın sahibi, medrese odasından çıkabilirse çıksın bakalım. Neden? Taş duvar.kitabın sahibi, medrese odasından çıkabilirse çıksın bakalım.

Neden?

Taş duvar.
Yanında kazma yok. Zindandan beter. Çıkması mümkün değil. Oraya hapsetmiş. Yanında kazma yok. Zindandan beter. Çıkması mümkün değil. Oraya hapsetmiş.

O kitap için gerekli altın para borcu bulmaya gitmiş.O kitap için gerekli altın para borcu bulmaya gitmiş. Piyasayı dolaşmış; ona yalvarmış, buna yalvarmış.Piyasayı dolaşmış; ona yalvarmış, buna yalvarmış. "Adam kitabı alır, kaçar, bir daha bulamam." diye korkusundan,"Adam kitabı alır, kaçar, bir daha bulamam." diye korkusundan, adamı medrese odasına tıkıyor, demir kapıyı çekiyor, kilidi asıyor, adamı medrese odasına tıkıyor, demir kapıyı çekiyor, kilidi asıyor, ondan sonra borç aramaya gidiyor. Sekiz altın mı o zamanın parasıyla;ondan sonra borç aramaya gidiyor. Sekiz altın mı o zamanın parasıyla; şimdinin parasıyla dört milyon, beş milyon bir para. şimdinin parasıyla dört milyon, beş milyon bir para.

Adam bir kitaba o kadar para istemiş. Adam bir kitaba o kadar para istemiş. Gitmiş bulmuş, gelmiş; "Kusura bakma, 'kaçarsın' diye korktum, al parayı, ver kitabı." demiş. Gitmiş bulmuş, gelmiş; "Kusura bakma, 'kaçarsın' diye korktum, al parayı, ver kitabı." demiş.

Kitabın kıymetini bilen insan, alimdir. Mücevherin kıymetini cevherci bilir.Kitabın kıymetini bilen insan, alimdir. Mücevherin kıymetini cevherci bilir. Ama zavallı uzun kulaklı hayvan ne bilsin? O; "Sırtına yirmi kilo, otuz kilo yük yüklendi." der, gider. Ama zavallı uzun kulaklı hayvan ne bilsin? O; "Sırtına yirmi kilo, otuz kilo yük yüklendi." der, gider. İnsanın bildiğiyle amel etmesi lazım. Alim; bildiği ile amel eden, İnsanın bildiğiyle amel etmesi lazım.

Alim; bildiği ile amel eden,
kendisini Allah'ın sevgisine, rızasına ulaştıran, sözü doğru, özü doğru, ahlâkı doğru insandır. kendisini Allah'ın sevgisine, rızasına ulaştıran, sözü doğru, özü doğru, ahlâkı doğru insandır. Öyle olamamış; demek ki cahil. "Kitabı çok!" Olsun. Kitabı çok ama kendisine faydası yok.Öyle olamamış; demek ki cahil.

"Kitabı çok!"

Olsun. Kitabı çok ama kendisine faydası yok.
Ahlâkı düzgün değil, ilmiyle amil değil. O alim sayılmaz. Hadîs-i şerîflerde böyle tarif ediliyor: Ahlâkı düzgün değil, ilmiyle amil değil. O alim sayılmaz.

Hadîs-i şerîflerde böyle tarif ediliyor:

Alim; Allah'ı bilen, Allah'ın rızasını bulabilen insandır.Alim; Allah'ı bilen, Allah'ın rızasını bulabilen insandır. Bulamamışsa hapı yutmuş, mahvolmuş demektir. Bulamamışsa hapı yutmuş, mahvolmuş demektir.

İşte öyle alimlere; "Ben size bu bilgileri, bu hikmeti, bu dinî malumatı İşte öyle alimlere; "Ben size bu bilgileri, bu hikmeti, bu dinî malumatı 'Sizi azaplandırayım.' diye vermedim, sizi sevdiğimden vermişim;'Sizi azaplandırayım.' diye vermedim, sizi sevdiğimden vermişim; hadi bakalım, size cehenneme girmek yok, azap yok, girin cennete!" diyecek. Bundan ne çıkar? hadi bakalım, size cehenneme girmek yok, azap yok, girin cennete!" diyecek.

Bundan ne çıkar?

"Kıskandım be hocayı!" mı diyeceğiz? Hayır. Kendimiz alim olmaya çalışacağız, "Kıskandım be hocayı!" mı diyeceğiz?

Hayır. Kendimiz alim olmaya çalışacağız,
ilmimizi uygulamaya çalışacağız, çocuklarımızı alim yetiştirmeye çalışacağız. Bu kadar kolay. ilmimizi uygulamaya çalışacağız, çocuklarımızı alim yetiştirmeye çalışacağız. Bu kadar kolay.

İmam-hatip okuluna vereceğiz. Takvâyı öğreteceğiz. İmam-hatip okuluna vereceğiz. Takvâyı öğreteceğiz. Kendimiz açacağız, kitap okuyacağız, hadis okuyacağız, fıkıh okuyacağız. Kendimiz açacağız, kitap okuyacağız, hadis okuyacağız, fıkıh okuyacağız. Yaptığımız şeyi güzel yapmaya çalışacağız. Böyle yaparsanız Allah sizi de alim defterine yazar. Yaptığımız şeyi güzel yapmaya çalışacağız. Böyle yaparsanız Allah sizi de alim defterine yazar.

Öteki ilâhiyat fakültesinde profesör de olsa, bilmem hangi televizyona kırk defa da çıksa,Öteki ilâhiyat fakültesinde profesör de olsa, bilmem hangi televizyona kırk defa da çıksa, bilmem gazetede yazı da yazsa ilmiyle amil olmadıktan sonra,bilmem gazetede yazı da yazsa ilmiyle amil olmadıktan sonra, Allah rızasını kazanmadıktan sonra bu muameleye ermez. Allah onu alim mertebesinde saymaz. Allah rızasını kazanmadıktan sonra bu muameleye ermez. Allah onu alim mertebesinde saymaz. İş; ilmini tatbik etmek, kâmil insan olmak, Allah'ın sevgili kulu olabilmektir. İş; ilmini tatbik etmek, kâmil insan olmak, Allah'ın sevgili kulu olabilmektir.

Allah cümlemizi Allah'ın sevdiği kullarından olmaya muvaffak eylesin. Tevfîkini refîk eylesin.Allah cümlemizi Allah'ın sevdiği kullarından olmaya muvaffak eylesin. Tevfîkini refîk eylesin. Bildiğini uygulayıp yolunca yürüyen has müslüman olmayı nasip eylesin. Bildiğini uygulayıp yolunca yürüyen has müslüman olmayı nasip eylesin.

On dördüncü hadis, yine böyle başlıyor: On dördüncü hadis, yine böyle başlıyor:

İzâ kâne yevmü'l-kıyâmeti cîe bi-ehli'l-belâ fe-lâ yünşerü lehüm dîvânün ve lâ yünsabü lehüm mîzânün İzâ kâne yevmü'l-kıyâmeti cîe bi-ehli'l-belâ fe-lâ yünşerü lehüm dîvânün ve lâ yünsabü lehüm mîzânün ve lâ yûdau lehüm sırâtun ve yusabbü aleyhimü'l-ecrü sabbâ.ve lâ yûdau lehüm sırâtun ve yusabbü aleyhimü'l-ecrü sabbâ. Bu hadîs-i şerîf, Hz. Ömer radıyallahu anh'ten. Peygamber Efendimiz burada buyuruyor ki; Bu hadîs-i şerîf, Hz. Ömer radıyallahu anh'ten.

Peygamber Efendimiz burada buyuruyor ki;

"Kıyamet günü geldiği, kıyamet koptuğu zaman." Ne olacak? "Kıyamet günü geldiği, kıyamet koptuğu zaman."

Ne olacak?

Dünya mahvoldu, mahşer yerinde insanlar toplandılar. Kıyamet koptu.Dünya mahvoldu, mahşer yerinde insanlar toplandılar. Kıyamet koptu. Arasat meydanında insanlar toplandılar. Kıyamet günü oldu. Kıyamet ne demek? Arasat meydanında insanlar toplandılar. Kıyamet günü oldu.

Kıyamet ne demek?

"O büyük hadisenin kalkıp vukua geldiği, koptuğu zaman" demek. Kıyam, "ayağa kalkmak" demek. "O büyük hadisenin kalkıp vukua geldiği, koptuğu zaman" demek. Kıyam, "ayağa kalkmak" demek. "Bu olay ayağa kalktı, oluştu." Onun için "kıyamet" deniliyor, "kıyamet günü" deniliyor. "Bu olay ayağa kalktı, oluştu."

Onun için "kıyamet" deniliyor, "kıyamet günü" deniliyor.

Kıyamet günü olduğu zaman herkes bekliyor. Kıyamet günü olduğu zaman herkes bekliyor. El pençe divan, diz üstü, başları yerde, korku içinde, ter içinde;El pençe divan, diz üstü, başları yerde, korku içinde, ter içinde; "Acaba hâlimiz ne olacak?" diye endişeler içinde bekliyorlar. "Acaba hâlimiz ne olacak?" diye endişeler içinde bekliyorlar.

Hesaba çağırılıyorlar, defterleri açılıyor. Sevapları, günahları hepsi yazılmış,Hesaba çağırılıyorlar, defterleri açılıyor. Sevapları, günahları hepsi yazılmış, mizana konuluyor, herkes hesabını veriyor. Ona göre bir tarafa ayrılıyor.mizana konuluyor, herkes hesabını veriyor. Ona göre bir tarafa ayrılıyor. Ehli cennetse cennetlikler arasına, cehennem ehliyse cehennemliklerin arasına ayrılıyor.Ehli cennetse cennetlikler arasına, cehennem ehliyse cehennemliklerin arasına ayrılıyor. Bazı bahtiyarlar da hesap kitap olmadan, hesaba, sorgulaya, suale tâbî tutulmadan geçiyorlar. Bazı bahtiyarlar da hesap kitap olmadan, hesaba, sorgulaya, suale tâbî tutulmadan geçiyorlar.

Burada diyor ki; "Kıyamet günü olduğu zaman." Burada diyor ki;

"Kıyamet günü olduğu zaman."

Cîe bi ehli'l-belâ. "Belalara uğramış, müptela olmuş kimseler getirilir." Bela nedir? Cîe bi ehli'l-belâ. "Belalara uğramış, müptela olmuş kimseler getirilir."

Bela nedir?

Umumiyetle hastalığa derler. "İnsanın vücuduna bir şeyin müptela olması" diyoruz ya. Umumiyetle hastalığa derler. "İnsanın vücuduna bir şeyin müptela olması" diyoruz ya. Ayağında, kalbinde, boynunda, kolunda, gözünde bir müptelalık var,Ayağında, kalbinde, boynunda, kolunda, gözünde bir müptelalık var, iptila, bir hastalık var, dert var; o dertten inim inim inlemiş, o derdi epeyce çekmiş. iptila, bir hastalık var, dert var; o dertten inim inim inlemiş, o derdi epeyce çekmiş. İşte böyle bir dert ehli getirilir. Fe lâ yünşerü lehüm dîvânün. "Onların divanı açılmaz." İşte böyle bir dert ehli getirilir.

Fe lâ yünşerü lehüm dîvânün. "Onların divanı açılmaz."

Divan, "defter" demek. Defter, "sevaplarının, günahlarının melekler tarafından yazıldığı divan." Divan, "defter" demek. Defter, "sevaplarının, günahlarının melekler tarafından yazıldığı divan."

O açılmaz. Buna "kitap" derler, "divan" derler, "amel defteri" derler. Bu açılmaz. O açılmaz. Buna "kitap" derler, "divan" derler, "amel defteri" derler.

Bu açılmaz.

Niye açılmıyor? "Şöyle yapmış, böyle yapmış." diye, içindekilere bakmaya lüzum yok detaya lüzum yok. Niye açılmıyor?

"Şöyle yapmış, böyle yapmış." diye, içindekilere bakmaya lüzum yok detaya lüzum yok.
Divan açılmaz, defter açılmaz. Divan açılmaz, defter açılmaz.

Ve lâ yünsabü lehum mîzânün. "Mizan kurulmaz." Ve lâ yünsabü lehum mîzânün. "Mizan kurulmaz."

Hani sevaplar, günahlar teraziye konulacak, tartılacak; "Sevabı şu kadar, günahı bu kadar." denilecek.Hani sevaplar, günahlar teraziye konulacak, tartılacak; "Sevabı şu kadar, günahı bu kadar." denilecek. Böyle bir ölçüme de lüzum yok. Tartılması için terazi de kurulmaz. Böyle bir ölçüme de lüzum yok. Tartılması için terazi de kurulmaz.

Ve lâ yûdau lehüm sırâtun. "Ona sırat da konulmaz, 'Cehennemi geçsin.' diye köprü de konulmaz." Ve lâ yûdau lehüm sırâtun. "Ona sırat da konulmaz, 'Cehennemi geçsin.' diye köprü de konulmaz." Ve yüsabbü aleyhimu'l-ecrü sabbâ. "Üzerine şakır şakır sevaplar yağdırılır;Ve yüsabbü aleyhimu'l-ecrü sabbâ. "Üzerine şakır şakır sevaplar yağdırılır; sevaplar, üzerine dökülür de dökülür, dökülür de dökülür." sevaplar, üzerine dökülür de dökülür, dökülür de dökülür."

Hesaba uğramadan, defter divan açılmadan, geçip cennete gider. Hesaba uğramadan, defter divan açılmadan, geçip cennete gider.

Hani sıratta sürüklenmek, emeklemek, sendelemek vesaire olmadanHani sıratta sürüklenmek, emeklemek, sendelemek vesaire olmadan parıldayan bir şimşek gibi geçer, cennete girer. Ne oldu? Geçti, işte.parıldayan bir şimşek gibi geçer, cennete girer.

Ne oldu?

Geçti, işte.
Oldu bitti. Şimşek çakar gibi öbür tarafa geçti. Oldu bitti. Şimşek çakar gibi öbür tarafa geçti.

O sıratta bazıları ne zahmetler çekecekler, emekleyecekler… O sıratta bazıları ne zahmetler çekecekler, emekleyecekler…

Ben küçükken hatırlıyorum, bu Bozdoğan Kemeri var ya, bulvarın üstünde çok katlı bir kemer. Ben küçükken hatırlıyorum, bu Bozdoğan Kemeri var ya, bulvarın üstünde çok katlı bir kemer. Onun üstüne çıktık. Üstü, şu duvar kadar geniş.Onun üstüne çıktık. Üstü, şu duvar kadar geniş. Geçtiğiniz yerden ne kadar geniş olduğunu biliyorsunuz. Geçtiğiniz yerden ne kadar geniş olduğunu biliyorsunuz.

Muhterem kardeşlerim! İnsan orada yürürken ödü patlıyor. Muhterem kardeşlerim!

İnsan orada yürürken ödü patlıyor.
Rüzgar estikçe sanki kendisini aşağı uçacakmış sanıyor. Halbuki o kadar geniş. Rüzgar estikçe sanki kendisini aşağı uçacakmış sanıyor. Halbuki o kadar geniş.

Sıratta kim bilir ne olacak? Allah yıldırım gibi geçenlerden eylesin de o heyecanlara uğratmasın.Sıratta kim bilir ne olacak? Allah yıldırım gibi geçenlerden eylesin de o heyecanlara uğratmasın. Bi-gayri hisâb geçenlerden eylesin. Bazı kullar böyle bigayri hisab geçecek.Bi-gayri hisâb geçenlerden eylesin. Bazı kullar böyle bigayri hisab geçecek. Allah lütfuyla keremiyle bizi de sıratı öyle geçenlerden, cennete bigayri hisab girenlerden eylesin. Allah lütfuyla keremiyle bizi de sıratı öyle geçenlerden, cennete bigayri hisab girenlerden eylesin.

Burada ne var? "Bir hastalık gelirse, bir dert bela gelirse, fıttırmayın!" demek istiyor, değil mi? Burada ne var?

"Bir hastalık gelirse, bir dert bela gelirse, fıttırmayın!" demek istiyor, değil mi?

"Allah'a âsî olmayın, bağırıp çağırmayın, edepsizlik etmeyin!" demek. "Allah'a âsî olmayın, bağırıp çağırmayın, edepsizlik etmeyin!" demek.

Bela gelebilir, ne yapalım. "İyi kullara da bela gelir mi hocam?" Elbette. Bela gelebilir, ne yapalım.

"İyi kullara da bela gelir mi hocam?"

Elbette.

Eşeddü'l-belâyâ âle'l-enbiyâ. "En şiddetli belalar, peygamberlere gelir." Eşeddü'l-belâyâ âle'l-enbiyâ. "En şiddetli belalar, peygamberlere gelir."

Ne olmuş Eyyûb aleyhisselam? Çoluk çocuğu ölmüş. Davarları, sürüleri yok olmuş. Ne olmuş Eyyûb aleyhisselam?

Çoluk çocuğu ölmüş. Davarları, sürüleri yok olmuş.
Ekinleri, mahsulleri yok olmuş. Vücuduna da hastalık gelmiş. Ekinleri, mahsulleri yok olmuş. Vücuduna da hastalık gelmiş. Dayandığı, güvendiği, sevdiği her şeyi Allah elinden almış. Ama Eyyûb aleyhisselam sabretmiş. Dayandığı, güvendiği, sevdiği her şeyi Allah elinden almış. Ama Eyyûb aleyhisselam sabretmiş.

Ni'me'l-abd. "Ne güzel kul!" diyor Allah, Eyyûb aleyhisselam için. Ni'me'l-abd. "Ne güzel kul!" diyor Allah, Eyyûb aleyhisselam için.

Ni'me'l-abd. "Ne güzel kuldu o!" Ni'me'l-abd. "Ne güzel kuldu o!"

Bak, Allah'ın; "Ne güzel!" diye methettiği bir insan hâline gelmiş. Neden? Bak, Allah'ın; "Ne güzel!" diye methettiği bir insan hâline gelmiş.

Neden?

Gık dememiş. Ne yapalım, Allah'tan.Gık dememiş. Ne yapalım, Allah'tan. Kader Allah'ın değil mi? Mukadderat Allah'ın. Gık dememiş, kazanmış. Kader Allah'ın değil mi? Mukadderat Allah'ın. Gık dememiş, kazanmış.

Ni'me'l-abd. Eyyûb aleyhisselam, bu sıfatı almış. Ni'me'l-abd.

Eyyûb aleyhisselam, bu sıfatı almış.

Demek ki bir üzücü olay, bir sıkıntı başa gelince ağzını açıp gözünü yumup insanDemek ki bir üzücü olay, bir sıkıntı başa gelince ağzını açıp gözünü yumup insan öyle bangır bangır bağırıp isyan etmeyecek, âsî olmayacak, çirkin söz söylemeyecek, edepsizlik yapmayacak. öyle bangır bangır bağırıp isyan etmeyecek, âsî olmayacak, çirkin söz söylemeyecek, edepsizlik yapmayacak.

"Hocam vefat olursa falan dayanamıyoruz, ağlıyoruz." "Hocam vefat olursa falan dayanamıyoruz, ağlıyoruz."

Üzüntü, ağlamak tarzında, gözden yaş dökülmek tarzında olursa merhamettendir. Üzüntü, ağlamak tarzında, gözden yaş dökülmek tarzında olursa merhamettendir. Allah merhametli kulları seviyor. Tabi acımadan, merhametten ağlıyorsun. Allah merhametli kulları seviyor. Tabi acımadan, merhametten ağlıyorsun. Ama "Dille ve saç baş yolarak elden, fiilî hareketlerdense o şeytandandır." diyor. Ama "Dille ve saç baş yolarak elden, fiilî hareketlerdense o şeytandandır." diyor.

Bir felaket olduğu zaman, bir ölüm olduğu zaman Araplar ne yapıyorlardı? Bir felaket olduğu zaman, bir ölüm olduğu zaman Araplar ne yapıyorlardı?

Ağıtlar, bağırmalar, çağırmalar, saç baş yolmalar, yaka yırtmalar, göğüs dövmeler falan… Ağıtlar, bağırmalar, çağırmalar, saç baş yolmalar, yaka yırtmalar, göğüs dövmeler falan…

Ne oluyor? Allah'ın kaderi, ne yapalım. Bu senin yaptığından ölü bile rahatsız olur.Ne oluyor?

Allah'ın kaderi, ne yapalım. Bu senin yaptığından ölü bile rahatsız olur.
Ölü, arkasından bangır bangır bağırarak, feryâd-u figân edilmesinden rahatsız olur. Ölü, arkasından bangır bangır bağırarak, feryâd-u figân edilmesinden rahatsız olur.

"Geride kalanların mükâsından, sesli ağlamasından rahatsız olur." diyor Peygamber Efendimiz. "Geride kalanların mükâsından, sesli ağlamasından rahatsız olur." diyor Peygamber Efendimiz.

Eza duyar. Ne yapacaksın? Allah'ın takdiridir. Eza duyar.

Ne yapacaksın?

Allah'ın takdiridir.
Gözünü silivereceksin mendille, burnunu silivereceksin, dua edeceksin.Gözünü silivereceksin mendille, burnunu silivereceksin, dua edeceksin. Ne yapalım, herkes ölecek. Herkesin başına gelecek bir şey. Edepsizlik yapmayacak! Ne yapalım, herkes ölecek. Herkesin başına gelecek bir şey. Edepsizlik yapmayacak!

Belalara sabredeceğiz, bela istemeyeceğiz; "Allah âfiyet versin!" diye dua edeceğiz,Belalara sabredeceğiz, bela istemeyeceğiz; "Allah âfiyet versin!" diye dua edeceğiz, ama bela gelince de Eyyûb aleyhisselam'ı hatırlayacağız, sabredeceğiz. ama bela gelince de Eyyûb aleyhisselam'ı hatırlayacağız, sabredeceğiz.

Bundan sonraki hadîs-i şerîf: Bundan sonraki hadîs-i şerîf:

İzâ kâne yevmü'l-kıyâmeti ümire bi'l-vâlî fe-yûkafü alâ cisri cehenneme İzâ kâne yevmü'l-kıyâmeti ümire bi'l-vâlî fe-yûkafü alâ cisri cehenneme fe-ye'müru'llâhu'l-cisre fe-yentefidu intifâdaten fe-yezûlü küllü azmin minhüfe-ye'müru'llâhu'l-cisre fe-yentefidu intifâdaten fe-yezûlü küllü azmin minhü min mekânihî sümme ye'müru'llahu'l-'izâme fe-terciu ilâ mekânihâmin mekânihî sümme ye'müru'llahu'l-'izâme fe-terciu ilâ mekânihâ sümme yes'elühû fe in kâne li'llâhi mutîan ictezebehû fe 'atâhu kifleyni mine'l-ecrisümme yes'elühû fe in kâne li'llâhi mutîan ictezebehû fe 'atâhu kifleyni mine'l-ecri ve in kâne 'âsiyen hurrika bihî'l-cisrü fe hevâ ilâ cehenneme seb'înâ harîfâ.ve in kâne 'âsiyen hurrika bihî'l-cisrü fe hevâ ilâ cehenneme seb'înâ harîfâ. Bu da Âsım b. Süfyan radıyallahu anh'ten, Taberânî'nin rivayet ettiği hadîs-i şerîf. Bu da Âsım b. Süfyan radıyallahu anh'ten, Taberânî'nin rivayet ettiği hadîs-i şerîf.

İzâ kâne yevmü'l-kıyâmeti. "Kıyamet günü olduğu zaman." İzâ kâne yevmü'l-kıyâmeti. "Kıyamet günü olduğu zaman." Ümire bi'l-vâlî. "Vali emrolunur, huzura getirilir." Ümire bi'l-vâlî. "Vali emrolunur, huzura getirilir."

Vali, "vilayetin başında olan kimse" demek değildir. Vali, "vilayetin başında olan kimse" demek değildir. "Herhangi bir resmî toplumun büyük işinin başına getirilen kimse" demektir. "Herhangi bir resmî toplumun büyük işinin başına getirilen kimse" demektir. "Mü'minlerin, toplumun bir işinin başına getirilmiş kimse," ona "vali" derler. "Mü'minlerin, toplumun bir işinin başına getirilmiş kimse," ona "vali" derler.

Hani, küçük olursa "kaymakam" diyorlar, büyük olursa vali; öyle değil. Hani, küçük olursa "kaymakam" diyorlar, büyük olursa vali; öyle değil.

Sorumlu; bir mevkinin, makamın sahibi olan, veliyyü'l-emr, işin başında olan, Sorumlu; bir mevkinin, makamın sahibi olan, veliyyü'l-emr, işin başında olan, söz komuta onda olan kişi getirilebilir. Bu komutan da olabilir, vali de olabilir,söz komuta onda olan kişi getirilebilir. Bu komutan da olabilir, vali de olabilir, reisicumhur da olabilir, bakan da olabilir, falanca dairenin genel müdürü de olabilir, herkes olabilir.reisicumhur da olabilir, bakan da olabilir, falanca dairenin genel müdürü de olabilir, herkes olabilir. Elinde salahiyet ve sorumluluk olan her kişi. Elinde salahiyet ve sorumluluk olan her kişi.

"Emrolunur; vali, bir işin sorumluluğuna sahip yüksek memur, huzura, ortaya getirilir." "Emrolunur; vali, bir işin sorumluluğuna sahip yüksek memur, huzura, ortaya getirilir."

Fe-yûkafü 'alâ cisri cehenneme. "Cehennemin köprüsü ortasında durdurulur. Fe-yûkafü 'alâ cisri cehenneme. "Cehennemin köprüsü ortasında durdurulur. Sırat köprüsünün ortasında durdurulur, oraya dikilir."Sırat köprüsünün ortasında durdurulur, oraya dikilir." Fe-ye'müru'llâhu'l-cisre. "Allah, bu cehennemin köprüsüne emreder."Fe-ye'müru'llâhu'l-cisre. "Allah, bu cehennemin köprüsüne emreder." Fe-yentefidu intifâdaten. "-Allah emretti, diye- köprü öyle bir şiddetle sarsılır ki." Fe-yentefidu intifâdaten. "-Allah emretti, diye- köprü öyle bir şiddetle sarsılır ki."

Zangır zangır müthiş bir sarsıntı ile cehennemin köprüsü sarsılır. Öyle şiddetli bir sarsılma ki... Zangır zangır müthiş bir sarsıntı ile cehennemin köprüsü sarsılır. Öyle şiddetli bir sarsılma ki...

Fe-yezûlü küllü azmin minhü min mekânihî. "Bu valinin bütün kemikleri yerinden ayrılacak kadar." Fe-yezûlü küllü azmin minhü min mekânihî. "Bu valinin bütün kemikleri yerinden ayrılacak kadar."

"Cehennem köprüsü, sırat köprüsü bütün kemikleri yerinden ayrılacak gibi bir şiddetle sarsılır." "Cehennem köprüsü, sırat köprüsü bütün kemikleri yerinden ayrılacak gibi bir şiddetle sarsılır."

Sümme ye'müru'llahu'l-'izâme fe-terci'u ilâ mekânihâ. Sümme ye'müru'llahu'l-'izâme fe-terci'u ilâ mekânihâ. "Sonra Allah bu yerinden ayrılan kemiklere emreder; kemikler tekrar yerine gelirler." "Sonra Allah bu yerinden ayrılan kemiklere emreder; kemikler tekrar yerine gelirler."

Baş kemiği başa, kol kemiği kola, diz kemiği dize, hepsi yerli yerine kemikler gelir. Baş kemiği başa, kol kemiği kola, diz kemiği dize, hepsi yerli yerine kemikler gelir.

Sümme yes'elühû veya yüs'elühû. "Sonra buna soru sorulur veya Allah buna soruyu sorar." Sümme yes'elühû veya yüs'elühû. "Sonra buna soru sorulur veya Allah buna soruyu sorar."

"Sen dünyada iken vali veya bakan veya genel müdür, veya cumhurbaşkanı veya halife,"Sen dünyada iken vali veya bakan veya genel müdür, veya cumhurbaşkanı veya halife, veya filanca veya falanca olarak bir mevkinin, bir işin başına getirilmiş miydin?" "Evet." veya filanca veya falanca olarak bir mevkinin, bir işin başına getirilmiş miydin?"

"Evet."

Fe in kâne li'llâhi mutîan. "Eğer bu görevini yaptığı esnada Allah'a mutî bir kul idiyse,Fe in kâne li'llâhi mutîan. "Eğer bu görevini yaptığı esnada Allah'a mutî bir kul idiyse, Allah'ın emrine aykırı iş yapmamışsa, günah işlememişse, Allah'ın emrine aykırı iş yapmamışsa, günah işlememişse, Allah'ın emrettiği şekilde bu amirlik görevini İslâm'ın adalet, Kur'an, şeriat,Allah'ın emrettiği şekilde bu amirlik görevini İslâm'ın adalet, Kur'an, şeriat, sünnet-i seniyye emirlerine uygun yapmışsa."sünnet-i seniyye emirlerine uygun yapmışsa." İctezebehû. "Onu cezbeder, çeker, sıratın öbür tarafına geçirir." İctezebehû. "Onu cezbeder, çeker, sıratın öbür tarafına geçirir."

Sırat sarsıldı, cehenneme düşebilirdi, bütün kemikler yerinden ayrıldı, geldi.Sırat sarsıldı, cehenneme düşebilirdi, bütün kemikler yerinden ayrıldı, geldi. Ödü patladı adamın, mahvoldu. Soru soruldu: Ödü patladı adamın, mahvoldu. Soru soruldu:

"Allah'a itaatli miydi, vazifesini güzel yaptı mı?" "Allah'a itaatli miydi, vazifesini güzel yaptı mı?"

Sonra güzel yaptığı, Allah'a mûtî olduğu, Allah'ın emirlerine uygun yönetim yaptığı anlaşılmışsa Sonra güzel yaptığı, Allah'a mûtî olduğu, Allah'ın emirlerine uygun yönetim yaptığı anlaşılmışsa cehennemin üstünden cennete geçirilir, bu tarafa cezbolunur, gelir. cehennemin üstünden cennete geçirilir, bu tarafa cezbolunur, gelir.

Fe-atâhu kifleyni mine'l-ecri. "Ve Allah ona ecrini iki misli verir. Fe-atâhu kifleyni mine'l-ecri. "Ve Allah ona ecrini iki misli verir. Başkalarına verdiğinin iki misli fazlasını verir." Başkalarına verdiğinin iki misli fazlasını verir."

O valiye; iyi insanlar arasından ötekilerine verdiğine kıyasla bir kat daha fazlasını verir. O valiye; iyi insanlar arasından ötekilerine verdiğine kıyasla bir kat daha fazlasını verir.

Neden? Çünkü vazifeyi Allah'ın emrine uygun yapmış. Neden?

Çünkü vazifeyi Allah'ın emrine uygun yapmış.

Ve in kâne 'âsiyen. "Eğer Allah'a âsî olmuşsa, vali iken Allah'ın emrini tutmamış, Ve in kâne 'âsiyen. "Eğer Allah'a âsî olmuşsa, vali iken Allah'ın emrini tutmamış, adalet ölçülerine göre hareket etmemiş, mevkiini makamını, kudretini, imkânlarını kötüye kullanmışsa, adalet ölçülerine göre hareket etmemiş, mevkiini makamını, kudretini, imkânlarını kötüye kullanmışsa, Allah'ın hoşlanmadığı tarzda yapmışsa." Allah'ın hoşlanmadığı tarzda yapmışsa." Hurrika bihî'l-cisrü. "Onun bastığı yerden cehennemin köprüsü çatlar, yarılır." Hurrika bihî'l-cisrü. "Onun bastığı yerden cehennemin köprüsü çatlar, yarılır." Fe hevâ ilâ cehenneme seb'înâ harîfâ. "Yetmiş yıllık cehennemin derinliğine uçar, gider" Fe hevâ ilâ cehenneme seb'înâ harîfâ. "Yetmiş yıllık cehennemin derinliğine uçar, gider"

Köprü oradan yarılır, yetmiş yıllık cehennemin derin tarafına doğru, aşağı doğru uçar gider. Köprü oradan yarılır, yetmiş yıllık cehennemin derin tarafına doğru, aşağı doğru uçar gider. Çünkü âsî, sorumluluğunu güzel yapmamış. İşte bu sebeplerden, muhterem kardeşlerim! Çünkü âsî, sorumluluğunu güzel yapmamış.

İşte bu sebeplerden, muhterem kardeşlerim!

Büyük alimler, devletin verdiği görevleri kabul etmemeye çalışmışlardır, sakınmışlardır, Büyük alimler, devletin verdiği görevleri kabul etmemeye çalışmışlardır, sakınmışlardır, istememişlerdir, uzak durmuşlardır. Sorumluluktan kaçınmışlardır.istememişlerdir, uzak durmuşlardır. Sorumluluktan kaçınmışlardır. Çünkü devlet memurluğu, amirliği zor bir iş.Çünkü devlet memurluğu, amirliği zor bir iş. Ya çok güzel yapacaksın, Hz. Ömer gibi, çok adaletli yapacaksın;Ya çok güzel yapacaksın, Hz. Ömer gibi, çok adaletli yapacaksın; ya da adaletsiz yapıp Allah'a âsî olup cezasına sorumluluğuna, günahına, vebaline katlanacaksın. ya da adaletsiz yapıp Allah'a âsî olup cezasına sorumluluğuna, günahına, vebaline katlanacaksın.

Rüşvetle, iltimasla, adam kayırmayla, haksızlıkla, eğrilikle, büğrülükle yapılmışsaRüşvetle, iltimasla, adam kayırmayla, haksızlıkla, eğrilikle, büğrülükle yapılmışsa onun korkunç bir cezası vardır. Valinin durumu bu. onun korkunç bir cezası vardır. Valinin durumu bu.

Hz. Ömer hutbede iken, bedevinin birisi, onun sözü üzerine ne dedi? Hz. Ömer hutbede iken, bedevinin birisi, onun sözü üzerine ne dedi?

"Eğer sen Allah'ın yolunda yürümezsen,"Eğer sen Allah'ın yolunda yürümezsen, Allah'ın emrini tutmazsan, eğri gidersen, seni şu kılıçlarımızla doğrulturuz!" dedi. Allah'ın emrini tutmazsan, eğri gidersen, seni şu kılıçlarımızla doğrulturuz!" dedi.

Hz. Ömer'e kılıcını çekti.Hz. Ömer'e kılıcını çekti. "Yanlış iş yaparsan, başına dikilir, doğrulturuz, yanlış işi yaptırmayız!" dedi. "Yanlış iş yaparsan, başına dikilir, doğrulturuz, yanlış işi yaptırmayız!" dedi.

Yanlış yaptırmamak da önemlidir, muhterem kardeşlerim! Yanlış yaptırmamak da önemlidir, muhterem kardeşlerim!

O da murakabe görevi, kontrol görevi, takip görevi,O da murakabe görevi, kontrol görevi, takip görevi, yanlış yaptığı zaman karşısına çıkmak, yaptırmamak görevi.yanlış yaptığı zaman karşısına çıkmak, yaptırmamak görevi. O da herkesin bir bakımdan görevidir; emr-i mâruf, nehy-i münker. O da herkesin bir bakımdan görevidir; emr-i mâruf, nehy-i münker.

Ve bir de en-nush, "samimi davranmak;" li ümmeti'l-müslimîne ve lî âmmetihim.Ve bir de en-nush, "samimi davranmak;" li ümmeti'l-müslimîne ve lî âmmetihim. "Müslümanların yöneticilerine karşı içten ve samimi olmanın gereğidir." "Müslümanların yöneticilerine karşı içten ve samimi olmanın gereğidir."

Dobra dobra söyleyeceğiz: "Şunu yanlış yapıyorsun, bunu böyle yapma, burada bir hata var,Dobra dobra söyleyeceğiz:

"Şunu yanlış yapıyorsun, bunu böyle yapma, burada bir hata var,
günah var, eksiklik var, kusur var!" diye söylemek de vazife olmuş oluyor. günah var, eksiklik var, kusur var!" diye söylemek de vazife olmuş oluyor.

Allah hepinizden razı olsun.Allah hepinizden razı olsun. Allah cümlemize sevdiği kul olarak yaşamayı, huzuruna sevdiği kul olarak varmayı nasip eylesin. Allah cümlemize sevdiği kul olarak yaşamayı, huzuruna sevdiği kul olarak varmayı nasip eylesin.

Fâtiha-ı Şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-ı Şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2