Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Âhir 1446
24 December 2024
İmsak
06:48
Güneş
08:20
Öğle
13:09
İkindi
15:27
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Şeyh Sâdî'nin Nefes, Nimetler ve Resûlullah'ın Yolu Hakkındaki Düşünceleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Cemâziye'l-Evvel 1411 / 03.12.1990

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Şeyh Sadi, Her Nefes Bir Nimet, Ali Ulvi ile İlgili Bir Hatıra, Ebu Eyyüb el-Ensari, Peygamber Efendimizin Hücre-i Saadeti | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Şeyh Sâdî'nin Nefes, Nimetler ve Resûlullah'ın Yolu Hakkındaki Düşünceleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Cemâziye'l-Evvel 1411 / 03.12.1990

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Şeyh Sadi, Her Nefes Bir Nimet, Ali Ulvi ile İlgili Bir Hatıra, Ebu Eyyüb el-Ensari, Peygamber Efendimizin Hücre-i Saadeti | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillahirrahmânirrahim Bismillahirrahmânirrahim

el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecma'în. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecma'în. Ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Bizi yaratan Allah'a hamd olsun.Ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Bizi yaratan Allah'a hamd olsun.
Hamd hem teşekkür demek, hem övmek demek, hem senâ demek, hem şükür demek.Hamd hem teşekkür demek, hem övmek demek, hem senâ demek, hem şükür demek. Bu mânaları ihtiva eden bir söz. Çünkü üzerimizde çok iyilikleri, hayırları, lütufları, nimetleri vardır. Bu mânaları ihtiva eden bir söz. Çünkü üzerimizde çok iyilikleri, hayırları, lütufları, nimetleri vardır. Ne kadar hamd etsek hamdimizi şükrümüzü ödememiz mümkün değildir. Ne kadar hamd etsek hamdimizi şükrümüzü ödememiz mümkün değildir. Şeyh Sâdî diye büyük bir İranlı şair var. İran'ın üç büyük şairinden bir tanesi.Şeyh Sâdî diye büyük bir İranlı şair var. İran'ın üç büyük şairinden bir tanesi. İran şiirinin dev simalarından birisi. Gülistan isimli bir eseri vardır. Belki kütüphanelerinizde mevcut olabilir. İran şiirinin dev simalarından birisi. Gülistan isimli bir eseri vardır. Belki kütüphanelerinizde mevcut olabilir. Çünkü çok zarif bir kitaptır. Çünkü çok zarif bir kitaptır. Yani Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin Gülistan'ı gibi Farsça; Yani Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin Gülistan'ı gibi Farsça; Fars Edebiyatı, İran Edebiyatı bahis konusu olduğu zaman ilk hatıra gelen kitaplardan birisidir.Fars Edebiyatı, İran Edebiyatı bahis konusu olduğu zaman ilk hatıra gelen kitaplardan birisidir. Gülistan veya Mesnevi ilk hatıra gelen isimlerden birisi oluyor. Gülistan veya Mesnevi ilk hatıra gelen isimlerden birisi oluyor.

Şeyh Sâdî zarif bir insan. Çok ârif bir insan. Güngörmüş bir insan.Şeyh Sâdî zarif bir insan. Çok ârif bir insan. Güngörmüş bir insan. Hakikaten de şiir sanatı bakımından çok üstün yetenekte bir insan. Hakikaten de şiir sanatı bakımından çok üstün yetenekte bir insan.

İçine insanın her nefes alışında insanın hayatı o nefes kadar uzamış olur. Bir nefeslik uzamış olur.İçine insanın her nefes alışında insanın hayatı o nefes kadar uzamış olur. Bir nefeslik uzamış olur. Ve nefes alamasa insan çırpınır rahatsız olur. Yani nefes alınca bir rahatlık oluyor.Ve nefes alamasa insan çırpınır rahatsız olur. Yani nefes alınca bir rahatlık oluyor. "Biraz uzak dur da bir nefes alalım." filan deniliyor değil mi kalabalıkta filan."Biraz uzak dur da bir nefes alalım." filan deniliyor değil mi kalabalıkta filan. "Bu kadar sıkıştırma şöyle biraz nefes alalım." diyor. Nefes almak bir nimet. "Bu kadar sıkıştırma şöyle biraz nefes alalım." diyor. Nefes almak bir nimet. Belli, muhakkak ki bir nimet. Sonra o nefesi içerde tuttuğunuz zaman olmuyor.Belli, muhakkak ki bir nimet. Sonra o nefesi içerde tuttuğunuz zaman olmuyor. Çıkarmak gerekiyor. Çıkardığın zaman da ferahlıyorsunuz.Çıkarmak gerekiyor. Çıkardığın zaman da ferahlıyorsunuz. Çıkarmasanız, birisi şaka yapsa, ağzınızı burnunuzu kapatsa.Çıkarmasanız, birisi şaka yapsa, ağzınızı burnunuzu kapatsa. Biraz sonra patlayacak gibi olursunuz. Bu nasıl şaka filan diye çırpınmaya başlarsınız.Biraz sonra patlayacak gibi olursunuz. Bu nasıl şaka filan diye çırpınmaya başlarsınız. Demek ki her nefes alışta hayat biraz ileri gidiyor. Her nefes bir nimet.Demek ki her nefes alışta hayat biraz ileri gidiyor.

Her nefes bir nimet.
Ve insan ferahlıyor nefes aldığı zaman, nefes alabildiği zaman.Ve insan ferahlıyor nefes aldığı zaman, nefes alabildiği zaman. Allah korusun astım hastası olsa, daha başka rahatsızlıkları olsa nefes alamasa. Zor oluyor.Allah korusun astım hastası olsa, daha başka rahatsızlıkları olsa nefes alamasa. Zor oluyor. Hatta nefes alırken burnu kurusa rahatsızlık oluyor. Burnu tıkalı olsa rahatsızlık oluyor.Hatta nefes alırken burnu kurusa rahatsızlık oluyor. Burnu tıkalı olsa rahatsızlık oluyor. O kadar incelikleri var ki işin. Yani bir nefes alıyorsun. Nimet. Tutsan olmuyor.O kadar incelikleri var ki işin. Yani bir nefes alıyorsun. Nimet. Tutsan olmuyor. Verdiğin zaman da bir nimet. O halde "Bir nefeste bile iki tane nimet var." diyor.Verdiğin zaman da bir nimet. O halde "Bir nefeste bile iki tane nimet var." diyor. Her nimete de şükür lazım. Her nimete de şükür lazım. Çünkü girişi nimet çıkışı nimet. Nefesinin iki katı nimet var.Çünkü girişi nimet çıkışı nimet. Nefesinin iki katı nimet var. Ayrıca göz nimeti, kulak nimeti, âfiyet nimeti, huzur nimeti, akıl nimeti.Ayrıca göz nimeti, kulak nimeti, âfiyet nimeti, huzur nimeti, akıl nimeti. Yani nice nimetler var üzerimizde elhamdülillah. O bakımdan sonsuz hamd ü senâlar olsun.Yani nice nimetler var üzerimizde elhamdülillah. O bakımdan sonsuz hamd ü senâlar olsun. Ona layıkıyla hamd etmeye gücümüz yetmez. Rabbimiz bizim iyi niyetimize göre bizi mükâfatlandırsın.Ona layıkıyla hamd etmeye gücümüz yetmez. Rabbimiz bizim iyi niyetimize göre bizi mükâfatlandırsın. Taltif eylesin. O nimetleri içinde en büyük nimet de iman ve İslâm nimetidir.Taltif eylesin.

O nimetleri içinde en büyük nimet de iman ve İslâm nimetidir.
İman ve İslâm nimeti en büyük nimettir. Acaba sıhhat daha büyük nimet değil mi? İman ve İslâm nimeti en büyük nimettir. Acaba sıhhat daha büyük nimet değil mi?

Halkımızın arasında bir söz var.Halkımızın arasında bir söz var. Hatta meşhur, Kanuni Sultan Süleyman, "Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" demiş.Hatta meşhur, Kanuni Sultan Süleyman, "Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" demiş. Koca padişah, üç kıtaya hâkim. Muhteşem Süleyman diye adlandırılmış. Saraylar var emrinde.Koca padişah, üç kıtaya hâkim. Muhteşem Süleyman diye adlandırılmış. Saraylar var emrinde. Askerler var. Nimetler var. Dünyanın en güzel diyarlarına sahip ve Osmanlı Devleti'nin en yüksek devresi.Askerler var. Nimetler var. Dünyanın en güzel diyarlarına sahip ve Osmanlı Devleti'nin en yüksek devresi. En muhteşem zamanı. Söylediği söze bakın. En muhteşem zamanı. Söylediği söze bakın.

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi

Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.

Halkın arasında devlet, saadet, mutluluk gibi bir nimet yok. Herkes onun peşinde.Halkın arasında devlet, saadet, mutluluk gibi bir nimet yok. Herkes onun peşinde. Hâlbuki bir nefes sıhhat mutluluğun en önemlisi, en kıymetlisi diyor.Hâlbuki bir nefes sıhhat mutluluğun en önemlisi, en kıymetlisi diyor. Halbuki ondan da kıymetli olan nimet İslâm'dır.Halbuki ondan da kıymetli olan nimet İslâm'dır. Çünkü İslâm, insana hem şu kısa ömrümüzü hem de âhiretin ebedî saadetini sağlıyor.Çünkü İslâm, insana hem şu kısa ömrümüzü hem de âhiretin ebedî saadetini sağlıyor. İnsan müslüman oldu mu, imanlı oldu mu âhireti kazanıyor. Cennete giriyor.İnsan müslüman oldu mu, imanlı oldu mu âhireti kazanıyor. Cennete giriyor. Ve cennetin zaman bakımından, çeşitlilik bakımından, imkân bakımından,Ve cennetin zaman bakımından, çeşitlilik bakımından, imkân bakımından, miktar bakımından sonsuz nimetlerinin miktar bakımından sonsuz nimetlerinin sahibi oluyor. Yani deseler ki size verdik.sahibi oluyor.

Yani deseler ki size verdik.
Şaka mı yapıyorsun, ciddi mi söylüyorsun? İnsan ilk önce bir inanamaz kulaklarına.Şaka mı yapıyorsun, ciddi mi söylüyorsun? İnsan ilk önce bir inanamaz kulaklarına. "Verdim canım Gallerya'yı. Notere gidelim. Gallerya senin olsun." "Verdim canım Gallerya'yı. Notere gidelim. Gallerya senin olsun." Sahibi içinden bir dükkânı verse bile, verilen insan sevinir Gallerya'yı verince.Sahibi içinden bir dükkânı verse bile, verilen insan sevinir Gallerya'yı verince. Böyle kaynıyor. Girip çıkıyor şey yapıyor. "İstanbul'u verdik." deseler. "Türkiye'yi verdik." deseler.Böyle kaynıyor. Girip çıkıyor şey yapıyor. "İstanbul'u verdik." deseler. "Türkiye'yi verdik." deseler. Dünyayı verdik, dünyaları verdik. Bunlar hiç. Dünyayı verdik, dünyaları verdik. Bunlar hiç. Cennette yedi kat sema gibi, yeryüzü gibi nimetler en aşağı seviyedeki rütbedeki müslümana verilecek.Cennette yedi kat sema gibi, yeryüzü gibi nimetler en aşağı seviyedeki rütbedeki müslümana verilecek. Ötekiler için ne kadar nimetler ne hazineler ne imkânlar olduğunu artık oradan kıyas edin. Ötekiler için ne kadar nimetler ne hazineler ne imkânlar olduğunu artık oradan kıyas edin. O mutluluk imanla sağlandığı için imandan büyük nimet olmaz. Bizim hepimiz şimdi o en büyük nimete sahibiz. O mutluluk imanla sağlandığı için imandan büyük nimet olmaz. Bizim hepimiz şimdi o en büyük nimete sahibiz.

Elhamdülillah Allah'ın varlığını biliyoruz. Gafil değiliz. Kör değiliz. Kalbi katı değiliz. Elhamdülillah Allah'ın varlığını biliyoruz. Gafil değiliz. Kör değiliz. Kalbi katı değiliz. Kasvetli değiliz. Büyük nimet bu. Çok büyük nimet.Kasvetli değiliz. Büyük nimet bu. Çok büyük nimet. Âhiret saadetinin şartı, temeli, yolu ve anahtarı. Bu olmasa sıfır. Âhiret saadetinin şartı, temeli, yolu ve anahtarı. Bu olmasa sıfır. İsterse bu dünyada insan çok büyük imkânlara sahip olsun. Zengin olsun. İsterse bu dünyada insan çok büyük imkânlara sahip olsun. Zengin olsun. Hawai adalarından bir ada kendisinin olsun. Köşkleri olsun filan. Ne kıymeti var yani dünyanın.Hawai adalarından bir ada kendisinin olsun. Köşkleri olsun filan. Ne kıymeti var yani dünyanın. En büyük nimeti iman. En büyük nimeti iman.

Peygamber göndermiş, imanımız gerçekten onun istediği tarzda olsun diye.Peygamber göndermiş, imanımız gerçekten onun istediği tarzda olsun diye. Bize imanı öğretecek görevli bir yüksek şahsiyet göndermiş. Bize imanı öğretecek görevli bir yüksek şahsiyet göndermiş. Her kavme göndermiş de âhir zaman Peygamberi olarak Her kavme göndermiş de âhir zaman Peygamberi olarak Muhammed-i Mustafâ'yı göndermiş sallallâhu aleyhi ve sellem. Muhammed-i Mustafâ'yı göndermiş sallallâhu aleyhi ve sellem. Onun da eğitimi ve öğretimi geri kalmadığı, unutulmadığı, unutulmayacağı, korunacağı için;Onun da eğitimi ve öğretimi geri kalmadığı, unutulmadığı, unutulmayacağı, korunacağı için; âhir zamana kadar hükmü baki olmuş, biz de onun ümmeti olmuşuz.âhir zamana kadar hükmü baki olmuş, biz de onun ümmeti olmuşuz. 1400 yıl geçmiş olmasına rağmen aradan, elhamdülillah. Bu da en büyük nimet. 1400 yıl geçmiş olmasına rağmen aradan, elhamdülillah. Bu da en büyük nimet.

Bizden önceki insanlar Peygamber Efendimiz'in yolunda yürümüşler.Bizden önceki insanlar Peygamber Efendimiz'in yolunda yürümüşler. Madem Allah'ın habibidir, sevgilisidir, efendiler Efendisidir, en kıymetlisidir insanların.Madem Allah'ın habibidir, sevgilisidir, efendiler Efendisidir, en kıymetlisidir insanların. Onun yolunda yürümüşler. Onun yolunda yürümek dinî bakımdan bizim en büyük amacımız, gayemiz. Onun yolunda yürümüşler. Onun yolunda yürümek dinî bakımdan bizim en büyük amacımız, gayemiz. Çünkü bir insan Resûlullah'ın Efendimiz'in yolunda yürürse o kimseye 100 şehit sevabı veriliyor.Çünkü bir insan Resûlullah'ın Efendimiz'in yolunda yürürse o kimseye 100 şehit sevabı veriliyor. Yani toplum bozulmuş. Çeşitli fikirler ortaya çıkmış. Çeşitli ideolojiler belirmiş.Yani toplum bozulmuş. Çeşitli fikirler ortaya çıkmış. Çeşitli ideolojiler belirmiş. Çeşitli hayat felsefeleri gelişmiş. Herkesin bir dünya görüşü var. Herkesin tutturmuş olduğu bir yol var.Çeşitli hayat felsefeleri gelişmiş. Herkesin bir dünya görüşü var. Herkesin tutturmuş olduğu bir yol var. Ama siz tasvip etmeyebiliyorsunuz. Doğru değil yaptığı şey.Ama siz tasvip etmeyebiliyorsunuz. Doğru değil yaptığı şey. "Bu adam yanlış yapıyor." diyebiliyorsunuz ama o, o yolu tutturmuş gitmiş olabiliyor. "Bu adam yanlış yapıyor." diyebiliyorsunuz ama o, o yolu tutturmuş gitmiş olabiliyor.

Bu yolların içinde kapılmayıp akıntıya şaşırmayıpBu yolların içinde kapılmayıp akıntıya şaşırmayıp Resûlullah'ın yolunda yürüyen kimseye 100 şehit sevabı verilecek. Bir şehit değil.Resûlullah'ın yolunda yürüyen kimseye 100 şehit sevabı verilecek. Bir şehit değil. Zaten bir şehit sevabına insan sahip olsa Zaten bir şehit sevabına insan sahip olsa herhangi bir muhakeme olmadan hesap görmeden cennete girecek.herhangi bir muhakeme olmadan hesap görmeden cennete girecek. 100 şehit sevabı verilmesi yani ne kadar kıymetli olduğunu gösteriyor. 100 şehit sevabı verilmesi yani ne kadar kıymetli olduğunu gösteriyor. Efendimiz'in yolunda yürümenin ne kadar değerli olduğunu gösteriyor.Efendimiz'in yolunda yürümenin ne kadar değerli olduğunu gösteriyor. Onun için Efendimiz'i tanımamız lazım. Müslüman'ın ilk işlerinden birisi Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmek, anlamak.Onun için Efendimiz'i tanımamız lazım.

Müslüman'ın ilk işlerinden birisi Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmek, anlamak.
Anlayarak okumak ve uygulamak olmalı. İkinci önemli işi de Resûlullah'ı tanımak olmalı. Anlayarak okumak ve uygulamak olmalı. İkinci önemli işi de Resûlullah'ı tanımak olmalı.

Sabahleyin Medine'nin meşhur şairi ve büyük meşhur alim Ali Ulvi Bey ile beraber bir arkadaşımızın evindeydik.Sabahleyin Medine'nin meşhur şairi ve büyük meşhur alim Ali Ulvi Bey ile beraber bir arkadaşımızın evindeydik. Kendisi bir hatırasını anlattı. Kendisi bir hatırasını anlattı. Arafat'ta bir çadıra güneşten sığınmak için girmiş de orada Nijeryalı bazı zâtlarla tanışmış. Arafat'ta bir çadıra güneşten sığınmak için girmiş de orada Nijeryalı bazı zâtlarla tanışmış. O tanıştığı şahıslar "Doktor bey de Nijerya'da hıristiyan idi. Müslüman oldu. Hacca geldi." demişler.O tanıştığı şahıslar "Doktor bey de Nijerya'da hıristiyan idi. Müslüman oldu. Hacca geldi." demişler. O da onun yanına gitmiş konuşmuşlar. Nasıl müslüman oldun, diye merak etmiş sormuş.O da onun yanına gitmiş konuşmuşlar. Nasıl müslüman oldun, diye merak etmiş sormuş. "Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem hazretlerinin hayatını inceledim. Okudum." demiş."Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem hazretlerinin hayatını inceledim. Okudum." demiş. Nasıl bir aileye mensup. Çevresinde Peygamber olmadan önce nasıl tanınmış bir kimse?Nasıl bir aileye mensup. Çevresinde Peygamber olmadan önce nasıl tanınmış bir kimse? Asil bir aileye mensup. El-Emin diye tanınmış. Güvenilir. Yalan söylemez. Kötü iş yapmaz.Asil bir aileye mensup. El-Emin diye tanınmış. Güvenilir. Yalan söylemez. Kötü iş yapmaz. Herkes emanetini getirip kendisine teslim ediyor. Hicret ederken hepsini dağıtmış emanetleri sahiplerine.Herkes emanetini getirip kendisine teslim ediyor. Hicret ederken hepsini dağıtmış emanetleri sahiplerine. Öyle hicret etmiş. Yani kasadar gibi. Herkes kendisini çelik kasa gibi görüyor. Öyle hicret etmiş. Yani kasadar gibi. Herkes kendisini çelik kasa gibi görüyor. Güvenilir bir insan. Dürüst bir insan. Sevilen bir insan. Ciddi bir insan.Güvenilir bir insan. Dürüst bir insan. Sevilen bir insan. Ciddi bir insan. Peygamberlikten önceki devresi böyle. Peygamberlikten önceki devresi böyle.

İlk defa vahiy geldiği zaman "Acaba beni cin mi çarptı? Hayal görüyorum. Hasta mıyım?" diyeİlk defa vahiy geldiği zaman "Acaba beni cin mi çarptı? Hayal görüyorum. Hasta mıyım?" diye normal bir reaksiyon bu. İlk defa başına böyle bir şey gelince bir insan tabii mahiyetini bilmediği şey.normal bir reaksiyon bu. İlk defa başına böyle bir şey gelince bir insan tabii mahiyetini bilmediği şey. Titremiş mâlum. Eve gelmiş. Üstümü örtün, demiş bir üşüme, titreme hali gelince. Titremiş mâlum. Eve gelmiş. Üstümü örtün, demiş bir üşüme, titreme hali gelince. Acaba hasta mı oluyorum, diye tereddüt edince. Acaba hasta mı oluyorum, diye tereddüt edince. Hatice anamız, Hazret-i Hatice-i Kübrâ radiyallahu Teâlâ anhâ diyor ki:Hatice anamız, Hazret-i Hatice-i Kübrâ radiyallahu Teâlâ anhâ diyor ki: "Sana cinler, şeytanlar zarar vermez. Sen iyi insansın. Sen dullara yardım edersin. Yetimleri gözetirsin."Sana cinler, şeytanlar zarar vermez. Sen iyi insansın. Sen dullara yardım edersin. Yetimleri gözetirsin. İyi insansın. Dürüst insansın. Sana böyle bir felaket gelmez." Yani inancı ona karşı. Eşinin kanaati. İyi insansın. Dürüst insansın. Sana böyle bir felaket gelmez." Yani inancı ona karşı. Eşinin kanaati.

Ticaretteki hareketini biliyoruz. Peygamber olduktan sonraki halini.Ticaretteki hareketini biliyoruz. Peygamber olduktan sonraki halini. Kendilerine her şeyi teklif etmişler. "Sen bu davadan vazgeç. Biz sana şu tavizleri verelim.Kendilerine her şeyi teklif etmişler. "Sen bu davadan vazgeç. Biz sana şu tavizleri verelim. İstersen zengin edelim. İstersen en asil kızlarımızı eş olarak verelim.İstersen zengin edelim. İstersen en asil kızlarımızı eş olarak verelim. İstersen başkanımız yapalım o kadar istiyorsan." İstersen başkanımız yapalım o kadar istiyorsan."

Her şeyi teklif etmişler. Her şeyi teklif etmişler.

Müstağni. Onlarla ilgisi yok. Benim bir görevim var.Müstağni. Onlarla ilgisi yok. Benim bir görevim var. Bir misyonum var. Bir vazifem var. Onu yapmam lazım.Bir misyonum var. Bir vazifem var. Onu yapmam lazım. "Bir elime güneşi verseniz, bir elime ayı verseniz bu davayı bırakamam." Bırakmam."Bir elime güneşi verseniz, bir elime ayı verseniz bu davayı bırakamam." Bırakmam. Bu vazifeyi yapmam lazım, diyor. Meşakkatlere katlanıyor. Kimseye zulmetmiyor. Bu vazifeyi yapmam lazım, diyor. Meşakkatlere katlanıyor. Kimseye zulmetmiyor. Devamlı eza ediliyor kendisine. Ama o eza anında dahi büyüklüğünden bir şey kaybetmiyor.Devamlı eza ediliyor kendisine. Ama o eza anında dahi büyüklüğünden bir şey kaybetmiyor. Küçülmüyor. Kendisiyle mücadele edenlerin seviyesine hiç düştüğünü görmüyoruz.Küçülmüyor. Kendisiyle mücadele edenlerin seviyesine hiç düştüğünü görmüyoruz. Karşı taraf haksızlığını arttırıyor, tuğyanını arttırıyor. Karşı taraf haksızlığını arttırıyor, tuğyanını arttırıyor.

Kendi doğduğu şehirde en tabii hakkı olan yaşama hakkını ona vermek istemiyorlar.Kendi doğduğu şehirde en tabii hakkı olan yaşama hakkını ona vermek istemiyorlar. Hayatına kast etmek istiyorlar.Hayatına kast etmek istiyorlar. Emanetleri sahiplerine tevzî edip Allah'a sığınıp bir avuç toprağı bahçedeEmanetleri sahiplerine tevzî edip Allah'a sığınıp bir avuç toprağı bahçede kendisini öldürmek için bekleyen insanlara savurupkendisini öldürmek için bekleyen insanlara savurup Allah'ın izniyle aralarından geçip hicret ediyor. Medine'ye gidiyor.Allah'ın izniyle aralarından geçip hicret ediyor. Medine'ye gidiyor. Sonra dönüp Mekke-i Mükereme'yi fethettiği zaman o asaleti, Sonra dönüp Mekke-i Mükereme'yi fethettiği zaman o asaleti, kendisine kötülük yapanlara karşı davranışı, affetmesi, intikam almaması...kendisine kötülük yapanlara karşı davranışı, affetmesi, intikam almaması... "Kâbe-i Müşerrefe'ye sığınanları affettim."Kâbe-i Müşerrefe'ye sığınanları affettim. Benimle mücadele etmeyecek, silah çekmeyecek, orduma karşı gelmeyecek olduğunu, Benimle mücadele etmeyecek, silah çekmeyecek, orduma karşı gelmeyecek olduğunu, gösteren bir kimse olursa Kâbe'ye sığınırsa emindirler. Onlara kimse kılıç vurmaz.gösteren bir kimse olursa Kâbe'ye sığınırsa emindirler. Onlara kimse kılıç vurmaz. Falanca yere sığınanlar emindir. Ebû Süfyân'ın evine sığınanlar emindir." diyor. Falanca yere sığınanlar emindir. Ebû Süfyân'ın evine sığınanlar emindir." diyor. Halbuki Ebû Süfyân en büyük muhalifi. Kendisine en çokHalbuki Ebû Süfyân en büyük muhalifi. Kendisine en çok eza yaptırmış kimse. Hepsini affediyor. Hepsine en büyük bağışlarda bulunuyor. eza yaptırmış kimse. Hepsini affediyor. Hepsine en büyük bağışlarda bulunuyor.

Mekke'nin fethinden sonraki kısa devre içinde en büyük bağışları veriyor.Mekke'nin fethinden sonraki kısa devre içinde en büyük bağışları veriyor. Hatta bu bağışlardan dolayı Medine'nin müslümanları içinde biraz bu durumu anlayamanlar oluyor.Hatta bu bağışlardan dolayı Medine'nin müslümanları içinde biraz bu durumu anlayamanlar oluyor. Bazı zayıf kimseler de "Bu taksim iyi bir taksim değil." diyorlar.Bazı zayıf kimseler de "Bu taksim iyi bir taksim değil." diyorlar. Halbuki kalbi ısınsın diye yenilere çok veriyor. Zaten kalbi, imanı kuvvetli olanlara normal ölçüde veriyor. Halbuki kalbi ısınsın diye yenilere çok veriyor. Zaten kalbi, imanı kuvvetli olanlara normal ölçüde veriyor. Ötekilere kat kat veriyor ki onlar maddeci insanlar. Daha henüz imanın tadını tadamamışlar. Ötekilere kat kat veriyor ki onlar maddeci insanlar. Daha henüz imanın tadını tadamamışlar. "Biz daha eskiyiz, biz kendisini koruduk" gibi duygulara düşenlere karşıda bir güzel konuşma yapıyor."Biz daha eskiyiz, biz kendisini koruduk" gibi duygulara düşenlere karşıda bir güzel konuşma yapıyor. "Size kendimi size bahşettim."Size kendimi size bahşettim. Mekke'yi fethettim ama Mekke'de kalmayacağım, Medine'ye geleceğim.Mekke'yi fethettim ama Mekke'de kalmayacağım, Medine'ye geleceğim. Razı değil misiniz bu taksime?" diyor. Razıyız diyorlar, hüngür hüngür ağlıyorlar. O jesti güzel. Razı değil misiniz bu taksime?" diyor. Razıyız diyorlar, hüngür hüngür ağlıyorlar. O jesti güzel.

Kahramanlığı güzel. Cömertliği güzel.Kahramanlığı güzel. Cömertliği güzel. Muzaffer bir hükümdar olduktan sonra bir devlet başkanı olduktan sonraki mütevazı hayatı güzel.Muzaffer bir hükümdar olduktan sonra bir devlet başkanı olduktan sonraki mütevazı hayatı güzel. Saray yapmamış. Tantanaya düşmemiş. Yaşam tarzını değiştirmemiş.Saray yapmamış. Tantanaya düşmemiş. Yaşam tarzını değiştirmemiş. Vefat ediş tarzını okurken ile'r-refiki'l-âlâ en yüce olan refika dosta gidiyorum diye diye ruhunu teslim etmiş.Vefat ediş tarzını okurken ile'r-refiki'l-âlâ en yüce olan refika dosta gidiyorum diye diye ruhunu teslim etmiş. En âlâ olan dosta. Nijeryalı doktor "İle'r-refiki'l-âlâ sözünde ben de refik-i âlâya iman ettim." diyor.En âlâ olan dosta. Nijeryalı doktor "İle'r-refiki'l-âlâ sözünde ben de refik-i âlâya iman ettim." diyor. Ben de o hayatı okuduktan sonra, o hayatın sahnelerindeki asaleti gördükten sonra,Ben de o hayatı okuduktan sonra, o hayatın sahnelerindeki asaleti gördükten sonra, o vefat edişteki asaleti gördükten sonra ben de hıristiyandımo vefat edişteki asaleti gördükten sonra ben de hıristiyandım ama ben de Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Rasuluhu dedim." diyor.ama ben de Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Rasuluhu dedim." diyor. Onun yolu böyle. Allah'ın sevdiği bir kul. Allah'ın sevdiği bir ahlâk.Onun yolu böyle.

Allah'ın sevdiği bir kul. Allah'ın sevdiği bir ahlâk.
Allah'ın övdüğü bir yaşam tarzı. Allah'ın örnek olarak gösterdiği bir insan.Allah'ın övdüğü bir yaşam tarzı. Allah'ın örnek olarak gösterdiği bir insan. Onun için hadîs-i şerîflerini okuyoruz. Hadîs-i şerîfleri dinimizin en önemli kaynağı. Onun için hadîs-i şerîflerini okuyoruz. Hadîs-i şerîfleri dinimizin en önemli kaynağı.

Muaz radiyallâhu anh, Efendimiz'in vali olarak görevlendirdiği.Muaz radiyallâhu anh, Efendimiz'in vali olarak görevlendirdiği. Medine-i Münevvere'ye gittiği zaman ilk önce ilk işi neydi? İlk işi mescit yaptı.Medine-i Münevvere'ye gittiği zaman ilk önce ilk işi neydi? İlk işi mescit yaptı. İlk işi mescid-i saadeti yaptı.İlk işi mescid-i saadeti yaptı. Kendisine ev yapmadı ilk önce. Tâbiri caizse misafir olarak, kiracı olarak kaldı. Kendisine ev yapmadı ilk önce. Tâbiri caizse misafir olarak, kiracı olarak kaldı.

Medine-i Münevvere'ye ilk gittiği zaman herkes evine misafir etmek istiyordu mâlum.Medine-i Münevvere'ye ilk gittiği zaman herkes evine misafir etmek istiyordu mâlum. Herkes devenin yularını tutuyor. Ya Resûlallah bizim hanemize teşrif buyur, diyorlar.Herkes devenin yularını tutuyor. Ya Resûlallah bizim hanemize teşrif buyur, diyorlar. "Devemi serbest bırakın çünkü o görevlidir. Ne yapacağını biliyor." dedi. Deve bir yere çöktü."Devemi serbest bırakın çünkü o görevlidir. Ne yapacağını biliyor." dedi. Deve bir yere çöktü. Nerede çökerse orada misafir olacağım, dedi. Bir yere çöktü deve. Ondan sonra kalktı.Nerede çökerse orada misafir olacağım, dedi. Bir yere çöktü deve. Ondan sonra kalktı. Ondan sonra ikinci defa çöktüğü yer şu bizim başımızın tacı, serverimiz Ondan sonra ikinci defa çöktüğü yer şu bizim başımızın tacı, serverimiz Efendimiz Ebû Eyyub Halid bin Zeyd el-Ensârî. Efendimiz Ebû Eyyub Halid bin Zeyd el-Ensârî.

Mihmandar, bir misafiri evine alıp ağırlayan kimse demektir. Mihman Farsça'da misafir demektir.Mihmandar, bir misafiri evine alıp ağırlayan kimse demektir. Mihman Farsça'da misafir demektir. Mihmandar misafire sahip olan, onu kendisine alan, misafir eden kimse demektir.Mihmandar misafire sahip olan, onu kendisine alan, misafir eden kimse demektir. Mihmandar-ı Peygamberî Ebû Eyyub el-Ensari diyoruz müsecca bir ifade ile.Mihmandar-ı Peygamberî Ebû Eyyub el-Ensari diyoruz müsecca bir ifade ile. Peygamber Efendimizi misafir eden zât-ı muhterem. Ama akrabası. Peygamber Efendimizi misafir eden zât-ı muhterem. Ama akrabası. Yani dayızadelerinden oluyor Neccaroğulları'ndan. Medine'nin ahalisinden. Yani dayızadelerinden oluyor Neccaroğulları'ndan. Medine'nin ahalisinden.

Annesi tarafından akrabalığı olan bir zât-ı muhterem. Sancaktarı aynı zamanda.Annesi tarafından akrabalığı olan bir zât-ı muhterem. Sancaktarı aynı zamanda. Savaşlarda ordusunda sancak taşımış. Bu zâtın evinde oturmak durumunda kalmış.Savaşlarda ordusunda sancak taşımış. Bu zâtın evinde oturmak durumunda kalmış. O devenin ilk çöktüğü sonra kalktığı yer de Peygamber Efendimiz'in mescidi oldu.O devenin ilk çöktüğü sonra kalktığı yer de Peygamber Efendimiz'in mescidi oldu. Ve Ebû Eyyub el-Ensârî hazretlerinin evine misafir oldu. Ve Ebû Eyyub el-Ensârî hazretlerinin evine misafir oldu.

Ebû Eyyub el-Ensârî hazretleri ısrar etti: "Yâ Resûlallah siz üst tarafa buyrun."Ebû Eyyub el-Ensârî hazretleri ısrar etti: "Yâ Resûlallah siz üst tarafa buyrun." Efendimiz alt katta durdu.Efendimiz alt katta durdu. Israr etmesine rağmen, "ben sizin üstünüzde nasıl oturabilirim üst katta,Israr etmesine rağmen, "ben sizin üstünüzde nasıl oturabilirim üst katta, nasıl oturabilirim" dediyse de Efendimiz uygun bulmadı. Aşağıda otururken bir gün yukardan testi devrilmiş. nasıl oturabilirim" dediyse de Efendimiz uygun bulmadı. Aşağıda otururken bir gün yukardan testi devrilmiş. Sular aşağı akınca "Bundan sonra olmaz ya Resûlallah, lütfen üste buyrun." deyince Sular aşağı akınca "Bundan sonra olmaz ya Resûlallah, lütfen üste buyrun." deyince o zaman üste çıktı ve kısa zamanda kendisine mescidi yaptılar. Mescidin yanında oda yaptı. Ve oraya yerleşti. o zaman üste çıktı ve kısa zamanda kendisine mescidi yaptılar. Mescidin yanında oda yaptı. Ve oraya yerleşti.

Efendimiz'in ailesi için küçük odacıklar yapılmıştı. Ve Peygamber Efendimiz'in bu evinin kapısı mescide açılırdı.Efendimiz'in ailesi için küçük odacıklar yapılmıştı. Ve Peygamber Efendimiz'in bu evinin kapısı mescide açılırdı. Yani mescide kapısı açılan hücreler idi. Yani mescide kapısı açılan hücreler idi. O hücreler mescit genişletileceği zaman yıkılırken, çok seneler sonra o zamanın arifleri, O hücreler mescit genişletileceği zaman yıkılırken, çok seneler sonra o zamanın arifleri, büyük dindar insanlar ağlaştılar. Ağladılar.büyük dindar insanlar ağlaştılar. Ağladılar. Tabii Efendimiz'in hatıraları yıkılıyor ama mescit genişletilecek diye. Tabii Efendimiz'in hatıraları yıkılıyor ama mescit genişletilecek diye. Mecbur kalmış oldukları için yıkıyorlar. Mescide katılacak. Mecbur kalmış oldukları için yıkıyorlar. Mescide katılacak.

Fakat ağladılar dediler ki: "Keşke yıkılmasaydı da Efendimiz'inFakat ağladılar dediler ki: "Keşke yıkılmasaydı da Efendimiz'in ne kadar mütevazı bir hayat yaşadığını insanlar hep görselerdi."ne kadar mütevazı bir hayat yaşadığını insanlar hep görselerdi." Bir arşın eninde, üç arşın boyundaydı odaları, diyorlar. Bu nedir biliyor musunuz? Bir koltuk ebadıdır. Bir arşın eninde, üç arşın boyundaydı odaları, diyorlar. Bu nedir biliyor musunuz? Bir koltuk ebadıdır. Oda denilen şey. Koltuğun ebadıdır. Bir arşın eninde üç arşın boyunda.Oda denilen şey. Koltuğun ebadıdır. Bir arşın eninde üç arşın boyunda. Bir insan belki yattığı zaman ayağını kıvırmak zorunda kalır. Böyle yaşadı Efendimiz. Bir insan belki yattığı zaman ayağını kıvırmak zorunda kalır. Böyle yaşadı Efendimiz.

Efendimiz'in eline para geçmedi mi? Çok para geçti.Efendimiz'in eline para geçmedi mi? Çok para geçti. O kadar para geçti ki sergiyi yere sofra örtüsü gibi serip deO kadar para geçti ki sergiyi yere sofra örtüsü gibi serip de üstüne buğday yığını gibi yere yığdıkları zaman oldu. üstüne buğday yığını gibi yere yığdıkları zaman oldu. "Al bakalım" diye avuçla verdiği oldu. Efendimiz'in eline para geçmemesinden değil davranışları. "Al bakalım" diye avuçla verdiği oldu. Efendimiz'in eline para geçmemesinden değil davranışları. Dünyaya meyletmemesinden. Etrafındaki insanların ızdırabıyla dertlenmesinden. Dünyaya meyletmemesinden. Etrafındaki insanların ızdırabıyla dertlenmesinden.

Bendeniz kardeşiniz mescide gittiğim zaman cemaat ayağa kalkıyor.Bendeniz kardeşiniz mescide gittiğim zaman cemaat ayağa kalkıyor. Ben de kalkmayın, rahatsız olmayın diyorum. Bir kardeşimiz var, kalkmıyor. Önde.Ben de kalkmayın, rahatsız olmayın diyorum. Bir kardeşimiz var, kalkmıyor. Önde. Kalkmayın, kalkılmaz filan diyor. Ben de meseleyi inceledim.Kalkmayın, kalkılmaz filan diyor. Ben de meseleyi inceledim. Sa'd ibni Muaz radiyallâhu anh gelirken Peygamber Efendimiz buyurmuş ki. O asil bir insan. Sa'd ibni Muaz radiyallâhu anh gelirken Peygamber Efendimiz buyurmuş ki. O asil bir insan. Efendimiz'in sevdiği, Efendimiz'e çok bağlı olan bir insan. Ve asaletli bir insan. Kumuliseyyidikum buyurmuş.Efendimiz'in sevdiği, Efendimiz'e çok bağlı olan bir insan. Ve asaletli bir insan. Kumuliseyyidikum buyurmuş. Efendiniz için, başbuğunuz, hürmete şâyân kimse için ayağa kalkınız buyurmuş.Efendiniz için, başbuğunuz, hürmete şâyân kimse için ayağa kalkınız buyurmuş. Buradan hürmeten kalkmak olabildiği anlaşılıyor. Buradan hürmeten kalkmak olabildiği anlaşılıyor.

Bir de meseleyi araştırırken gördüm ki Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellemBir de meseleyi araştırırken gördüm ki Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem kızı Fâtımatü'z-Zehra eve geldiği zaman ayağa kalkarmış. Çok duygulandırdı beni.kızı Fâtımatü'z-Zehra eve geldiği zaman ayağa kalkarmış. Çok duygulandırdı beni. Baba ve Peygamber ve bir kavmin önderi kızı geldiği zaman ayağa kalkarmış. Alnından öpermiş onu.Baba ve Peygamber ve bir kavmin önderi kızı geldiği zaman ayağa kalkarmış. Alnından öpermiş onu. Saçlarının ayrım yerinden öpermiş. Saçlarının ayrım yerinden öpermiş. Fâtımatü'z-Zehra babası için kalkarFâtımatü'z-Zehra babası için kalkar ama Fâtımatü'z-Zehra için Peygamber Efendimiz'in kalkması, muazzam bir hal. böyle bir zât-ı muhterem.ama Fâtımatü'z-Zehra için Peygamber Efendimiz'in kalkması, muazzam bir hal. böyle bir zât-ı muhterem. Öyle mütevazı. Hikmet nereden geliyor? Ayağa kalkmakta. Öyle mütevazı.

Hikmet nereden geliyor? Ayağa kalkmakta.

Ahlâkın yüceliğinden, asaletinden ve kendisinin, zarafetinden insana verdiği kıymetten.Ahlâkın yüceliğinden, asaletinden ve kendisinin, zarafetinden insana verdiği kıymetten. Kendi evlâdı olmasına rağmen insana verdiği değerden kaynaklanıyor. Kendi evlâdı olmasına rağmen insana verdiği değerden kaynaklanıyor.

Aynı yerde oturuyorlar. Her gün, sık sık görünüyorlar ama geldiği zaman ayağa kalkıyor. Sevgi ve zarafet.Aynı yerde oturuyorlar. Her gün, sık sık görünüyorlar ama geldiği zaman ayağa kalkıyor. Sevgi ve zarafet. Biz edebi ondan öğrendik, biz de büyüklerimiz geldiği zaman ayağa kalkarız. Neden? Kalkılır.Biz edebi ondan öğrendik, biz de büyüklerimiz geldiği zaman ayağa kalkarız. Neden? Kalkılır. Şuraya büyüğümüz geldiği zaman kalkarız ayağa. Kalkılır. Neden? Ondan öğrendik.Şuraya büyüğümüz geldiği zaman kalkarız ayağa. Kalkılır. Neden? Ondan öğrendik. Kalkmak bir sevgi ve saygı ifadesi olduğu için. Kalkmak bir sevgi ve saygı ifadesi olduğu için.

Sizin çok iyi bildiğiniz bir atasözümüz var.Sizin çok iyi bildiğiniz bir atasözümüz var. İyiliğe iyilikle mukabele etmek her kişinin kârı.İyiliğe iyilikle mukabele etmek her kişinin kârı. Siz bana bir iyilik etmişsiniz, ben de size bir mukabele etmişim. Siz bana bir şey hediye etmişsiniz. Siz bana bir iyilik etmişsiniz, ben de size bir mukabele etmişim. Siz bana bir şey hediye etmişsiniz. Ben de size bir hediye etmişim. Siz bana sevgi ve hürmet ve yakınlık ve yardımda bulunmuşsunuz. Ben de size bir hediye etmişim. Siz bana sevgi ve hürmet ve yakınlık ve yardımda bulunmuşsunuz. Bir acı günümde beni desteklemişsiniz. Ben de sizi desteklemişim. İyiliğe iyilikle mukabele. Bir acı günümde beni desteklemişsiniz. Ben de sizi desteklemişim. İyiliğe iyilikle mukabele. Her kişinin yapabileceği bir şey. Her kişinin kârı. Kâr, iş demek. Kötülüğe iyilikle mukabele er kişinin kârı. Her kişinin yapabileceği bir şey. Her kişinin kârı. Kâr, iş demek. Kötülüğe iyilikle mukabele er kişinin kârı. Kötü bir kimseye de iyilik yapabiliyorsa bunu herkes yapamıyor. O zaman her kişi değil er kişi. Kötü bir kimseye de iyilik yapabiliyorsa bunu herkes yapamıyor. O zaman her kişi değil er kişi. Bayağı mert bir kimse olmak lazım. Bayağı mert bir kimse olmak lazım.

Büyüğe hürmet her kişinin kârı diyelim biz de ama küçüğe de hürmet etmek Efendimiz'in kârı.Büyüğe hürmet her kişinin kârı diyelim biz de ama küçüğe de hürmet etmek Efendimiz'in kârı. Bir hadîs-i şerîf var, beni çok duygulandırdı ben camide de söyledim.Bir hadîs-i şerîf var, beni çok duygulandırdı ben camide de söyledim. Ben üniversitede profesörüm ama öğrencilerin üniversitede hocalarının masalarına Ben üniversitede profesörüm ama öğrencilerin üniversitede hocalarının masalarına postalla çıktığı zamanda profesörlük yapmış bir hocayım. postalla çıktığı zamanda profesörlük yapmış bir hocayım. Masaya ayaklarını bacak bacak üstüne atıp da ceketi omzuna yan olarak atıp da kapıyıMasaya ayaklarını bacak bacak üstüne atıp da ceketi omzuna yan olarak atıp da kapıyı açtıktan sonra içeri sallana sallana dersin ortasına giren,açtıktan sonra içeri sallana sallana dersin ortasına giren, sıraya oturanı gördük. Veyahut hocası tebeşirle tahtaya bir şey yazarken arkasından erik çitlenbik atan. sıraya oturanı gördük. Veyahut hocası tebeşirle tahtaya bir şey yazarken arkasından erik çitlenbik atan.

Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem buyuruyor ki.Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem buyuruyor ki. Kendilerine ilim öğrettiğiniz kimselere hürmet ediniz. Kendisine ilim öğrettiğiniz talebelerinize hürmet ediniz.Kendilerine ilim öğrettiğiniz kimselere hürmet ediniz. Kendisine ilim öğrettiğiniz talebelerinize hürmet ediniz. Asaletin bakın. İlim öğrenmek, öğretmek teşvik görsün diye İslâm'ın asaletine bakın.Asaletin bakın. İlim öğrenmek, öğretmek teşvik görsün diye İslâm'ın asaletine bakın. "Bana bir harf öğretenin ben kölesi olurum." buyurmuş Hazret-i Ali Efendimiz. "Bana bir harf öğretenin ben kölesi olurum." buyurmuş Hazret-i Ali Efendimiz. Biliyoruz, hürmet ediyoruz. Söz büyük. Hocaya hürmet tamam. Biliyoruz, hürmet ediyoruz. Söz büyük. Hocaya hürmet tamam. Ama nerede gördünüz talebeye hürmeti tavsiye edeni hangi sistemde gördünüz? Nerde gördünüz?Ama nerede gördünüz talebeye hürmeti tavsiye edeni hangi sistemde gördünüz? Nerde gördünüz? Talebenize hürmet ediniz. Ne kadar güzel ne kadar büyük bir din. Talebenize hürmet ediniz. Ne kadar güzel ne kadar büyük bir din.

Efendimiz Muaz radiyallâhu anh'ı vali gönderiyor.Efendimiz Muaz radiyallâhu anh'ı vali gönderiyor. Efendimiz mescidi yaptıktan sonra orada ilk işi insan yetiştirmek. İslâm'ı bilen, Kur'ân'ı ezberlemiş, hafız.Efendimiz mescidi yaptıktan sonra orada ilk işi insan yetiştirmek. İslâm'ı bilen, Kur'ân'ı ezberlemiş, hafız. Resûlullah'ın öğretilerini, hadîs-i şerîflerini, dinin ahkâmını, fıkhı bilen insan yetiştirmek.Resûlullah'ın öğretilerini, hadîs-i şerîflerini, dinin ahkâmını, fıkhı bilen insan yetiştirmek. İlk işi bu oldu. Ashâb-ı suffe diye duyuyoruz hep. İlk işi bu oldu. Ashâb-ı suffe diye duyuyoruz hep.

Ashâb-ı suffe kimdir? Mescid-i Nebevî'nin yatılı talebeleridir.Ashâb-ı suffe kimdir? Mescid-i Nebevî'nin yatılı talebeleridir. Yani bedavadan evsiz yersiz yurtsuzlar takımı değil.Yani bedavadan evsiz yersiz yurtsuzlar takımı değil. Dini öğrenmek için Peygamber Efendimiz'in mescidine gelipDini öğrenmek için Peygamber Efendimiz'in mescidine gelip orada gece gündüz Resûlullah'ın sohbetini dinleyip yetişen, ilim öğrenen kimseler.orada gece gündüz Resûlullah'ın sohbetini dinleyip yetişen, ilim öğrenen kimseler. Bir kabile "yâ Resûlallah bize İslâm'ı öğretecek bir insan gönder" dediği zaman onlardan birisini gönderiyor.Bir kabile "yâ Resûlallah bize İslâm'ı öğretecek bir insan gönder" dediği zaman onlardan birisini gönderiyor. Hazır kuvvet. Resûlullah'ın işi nasıl götürdüğüne dikkat edelim. Önce mescidi yapıyor.Hazır kuvvet.

Resûlullah'ın işi nasıl götürdüğüne dikkat edelim. Önce mescidi yapıyor.
Kendi evinden önce mescid. Önce mescid. Din, ibadet, ilim. Ondan sonra özel işler. Kendi evinden önce mescid. Önce mescid. Din, ibadet, ilim. Ondan sonra özel işler. Mescidi yapıyor. Mescidi yapıyor. Mescitten sonrada ilk icraatı mescidin içinde İslâm'ı hazmetmiş tam bilen insanlar yetiştirmek.Mescitten sonrada ilk icraatı mescidin içinde İslâm'ı hazmetmiş tam bilen insanlar yetiştirmek. Nasıl insanlar? Yatılı insanlar. Gece gündüz o muhitte olan insanlar.Nasıl insanlar? Yatılı insanlar. Gece gündüz o muhitte olan insanlar. Ailesinden ayrılmış, orada ilim öğreniyor.Ailesinden ayrılmış, orada ilim öğreniyor. Ashâb-ı suffe ne demek?Ashâb-ı suffe ne demek? Mescidin hurma dallarıyla kapatılmış gölgelik bir kısmı var.Mescidin hurma dallarıyla kapatılmış gölgelik bir kısmı var. Orada yatıyorlar. Her birinin duşlu banyolu özel odası mı var? Ne gezer. Orada yatıyorlar. Her birinin duşlu banyolu özel odası mı var? Ne gezer.

İşte Peygamber Efendimiz'in bir arşın eninde üç arşın boyunda odaları.İşte Peygamber Efendimiz'in bir arşın eninde üç arşın boyunda odaları. Rakama ben hayret ettim. Hafızama kazındı. Bir arşın eninde, üç arşın boyunda oda.Rakama ben hayret ettim. Hafızama kazındı. Bir arşın eninde, üç arşın boyunda oda. Biz böyle bir şeye oda demeyiz. İki duvar arası deriz. Biz böyle bir şeye oda demeyiz. İki duvar arası deriz. 70 olsa tam bir insanın uzanma ebadı, yani bir kişilik somya ebadı. Koltuk demek. 70 olsa tam bir insanın uzanma ebadı, yani bir kişilik somya ebadı. Koltuk demek.

Ashâb-ı suffe nasıl yatıyorlardı? Herhalde balık istifi yatıyorlardı.Ashâb-ı suffe nasıl yatıyorlardı? Herhalde balık istifi yatıyorlardı. Sardalya balıklarının sardalya tenekesine sıralandığı gibi yatıyorlardı.Sardalya balıklarının sardalya tenekesine sıralandığı gibi yatıyorlardı. Gündüzlerin sayısı 400-450ye çıkıyor. Geceleri yatılılar 70. Evli olanlar evine gidiyor gece.Gündüzlerin sayısı 400-450ye çıkıyor. Geceleri yatılılar 70. Evli olanlar evine gidiyor gece. Evi olmayanlar orada kalıyor. Bazen sabahlara kadar Efendimiz'le sohbet ederlermiş.Evi olmayanlar orada kalıyor. Bazen sabahlara kadar Efendimiz'le sohbet ederlermiş. O geceleri düşünüyorum da tadını. Resûlullah Efendimiz muallim. Ötekiler talebe.O geceleri düşünüyorum da tadını. Resûlullah Efendimiz muallim. Ötekiler talebe. Geceyi mi fark eder insan? Karanlığı, gündüzü mü fark eder. Geceyi mi fark eder insan? Karanlığı, gündüzü mü fark eder.

Şair Necati'nin Divan edebiyatında güzel bir şiir var, Döne Döne şiiri.Şair Necati'nin Divan edebiyatında güzel bir şiir var, Döne Döne şiiri. Çok meşhur Osmanlı edebiyatında, edebiyat derslerinde okutmuşlardır kardeşlerimiz duymuşlardır. Diyor ki: Çok meşhur Osmanlı edebiyatında, edebiyat derslerinde okutmuşlardır kardeşlerimiz duymuşlardır. Diyor ki:

Ayağı yer mi basar zülfüne berdar olanın? Senin saçına takılmış asılmış olanın ayağı yer mi basar? Ayağı yer mi basar zülfüne berdar olanın?

Senin saçına takılmış asılmış olanın ayağı yer mi basar?

Senin yoluna canı başı verir döne döne. Senin yoluna canı başı verir döne döne.

Canını varını her şeyini senin yolunda döne döne verir diyor. Canını varını her şeyini senin yolunda döne döne verir diyor.

Resûlullah muallim olan bir mektebin talebesinin ayağını yer mi basar. Canından geçer.Resûlullah muallim olan bir mektebin talebesinin ayağını yer mi basar. Canından geçer. Etrafı görmez insan. Yetişen insanları da isteyenlere gönderiyordu.Etrafı görmez insan. Yetişen insanları da isteyenlere gönderiyordu. Tabii onlar da gidecek İslâm'ı anlatacak. İslâm böyle yayılıyor. Bunları niçin anlatıyorum?Tabii onlar da gidecek İslâm'ı anlatacak. İslâm böyle yayılıyor.

Bunları niçin anlatıyorum?
Bizim de böyle yapmamız lazım. Biz metodu yanlış yapıyoruz. Evlerimizi yapıyoruz. Bizim de böyle yapmamız lazım. Biz metodu yanlış yapıyoruz. Evlerimizi yapıyoruz. İlk önce lojmanları yapıyoruz. Devlet işlerinde de öyle. İlk önce lojman yapılıyor.İlk önce lojmanları yapıyoruz. Devlet işlerinde de öyle. İlk önce lojman yapılıyor. Ondan sonra öteki şeyler yapılsın deniliyor. Halbuki ilk önce mescidi yapmak lazım.Ondan sonra öteki şeyler yapılsın deniliyor. Halbuki ilk önce mescidi yapmak lazım. Önce mescidi yapacaksın. Orada bir Allahu ekber diyecek insanlar ibadet edecek.Önce mescidi yapacaksın. Orada bir Allahu ekber diyecek insanlar ibadet edecek. Oraya bir hayır, uğur, bereket yağacak. Oraya bir müdür atayacaksın. Oraya bir hayır, uğur, bereket yağacak. Oraya bir müdür atayacaksın. Allah'tan korkan, imanlı mesai filan bilmeyecek. Gece gündüz orada can siperâne çalışacak.Allah'tan korkan, imanlı mesai filan bilmeyecek. Gece gündüz orada can siperâne çalışacak. Bakacaksın ki 5 senede bitmesi gereken baraj iki senede bitmiş. O bereketle öyle olur. Bakacaksın ki 5 senede bitmesi gereken baraj iki senede bitmiş. O bereketle öyle olur.

Efendimiz bir yere yetişmiş olan bir elemanı gönderiyor. "Git onlara İslâm'ı öğret.Efendimiz bir yere yetişmiş olan bir elemanı gönderiyor. "Git onlara İslâm'ı öğret. Onlar hakkında adalet icrâ et.Onlar hakkında adalet icrâ et. Hâkim olarak kadı olarak sana müracaat ederlerse adaletle hükmet." filan diye görevli gönderecek.Hâkim olarak kadı olarak sana müracaat ederlerse adaletle hükmet." filan diye görevli gönderecek. Bakın onlara tavsiyesi nedir. Gelen hadîs-i şerîf. Bakın onlara tavsiyesi nedir. Gelen hadîs-i şerîf.

La takdiyenne vela tafsilenne illa bima .La takdiyenne vela tafsilenne illa bima . Sakın bilmediğin konuda hükmetme. İki kişi arasında hakemlik, hâkimlik yapma.Sakın bilmediğin konuda hükmetme. İki kişi arasında hakemlik, hâkimlik yapma. Biliyorsan yap bilmiyorsan yapma. Çünkü adalet mülkün temeli, diyorlar. Biliyorsan yap bilmiyorsan yapma. Çünkü adalet mülkün temeli, diyorlar.

Adalet mülkün temeli. Adalet mülkün temeli ne demek? Mülk ne demek? Mülk bina demek mi? Hayır.Adalet mülkün temeli. Adalet mülkün temeli ne demek? Mülk ne demek? Mülk bina demek mi? Hayır. Mülk egemenlik demek.Mülk egemenlik demek. Adalet mülkün temeli demek hükümranlığın, yönetimin, yöneticiliğin temeli adalettir demek.Adalet mülkün temeli demek hükümranlığın, yönetimin, yöneticiliğin temeli adalettir demek. Yönetim adaletli olursa başarılı olur demek yani.Yönetim adaletli olursa başarılı olur demek yani. Adalet en önemli. Onun için gönderdiği adam zât-ı muhterem, sahabe, dindar, takvâ ehli insan.Adalet en önemli. Onun için gönderdiği adam zât-ı muhterem, sahabe, dindar, takvâ ehli insan. Cennetlik insan ama diyor ki: "Sakın ha bilmediğin konuda hükmetme." İki kişi arasında dava görme.Cennetlik insan ama diyor ki: "Sakın ha bilmediğin konuda hükmetme." İki kişi arasında dava görme. Ve herhangi bir hüküm verme. Ancak "Kur'ân'da şu ayet var.Ve herhangi bir hüküm verme. Ancak "Kur'ân'da şu ayet var. Peygamber Efendimiz'in şöyle bir tavsiyesini duymuştum, şöyle yapın." diye biliyorsan bildiğini söyle. Peygamber Efendimiz'in şöyle bir tavsiyesini duymuştum, şöyle yapın." diye biliyorsan bildiğini söyle.

Çünkü gönderdiği kimselere soruyordu Efendimiz.Çünkü gönderdiği kimselere soruyordu Efendimiz. "Gittiğin zaman gittiğin yerde neyle hükmedeceksin bir mesele sorulursa sana?" "Gittiğin zaman gittiğin yerde neyle hükmedeceksin bir mesele sorulursa sana?" Diyordu ki soru sorulan kişi. "Kur'ân'a göre hükmedeceğim.Diyordu ki soru sorulan kişi. "Kur'ân'a göre hükmedeceğim. Kur'ân-ı Kerîm'de ne diyorsa ona göre hükmedeceğim." Kur'ân-ı Kerîm'de ne diyorsa ona göre hükmedeceğim." O konuyla ilgili Kur'ân'da ilgili bir âyet hatırlayamazsan, bulamazsan, yoksa?O konuyla ilgili Kur'ân'da ilgili bir âyet hatırlayamazsan, bulamazsan, yoksa? Çünkü Kur'ân-ı Kerîm mufassal konuyu anlatmıyor. Ana konu kaideleri veriyor.Çünkü Kur'ân-ı Kerîm mufassal konuyu anlatmıyor. Ana konu kaideleri veriyor. "Bulamazsam o zaman Resûlullah Efendimiz'in sünnetine göre hükmederim.""Bulamazsam o zaman Resûlullah Efendimiz'in sünnetine göre hükmederim." Onda da bir şey bulamazsan? "O zaman vicdanıma göre hükmederim." dedi.Onda da bir şey bulamazsan? "O zaman vicdanıma göre hükmederim." dedi. Efendimiz çok beğendi onun cevabını. Resûl'ünün resûlünü bu anlayışa erdiren Allah'a hamdolsun dedi.Efendimiz çok beğendi onun cevabını. Resûl'ünün resûlünü bu anlayışa erdiren Allah'a hamdolsun dedi. Kendisi Allah'ın Resûlü, gönderdiği kimse de kendisinin resulü, yani elçisi. Kendisi Allah'ın Resûlü, gönderdiği kimse de kendisinin resulü, yani elçisi. Elçisinin elçisini bu anlayışa erdiren Allah'a hamdolsun diye sevgisini ifade etti. Elçisinin elçisini bu anlayışa erdiren Allah'a hamdolsun diye sevgisini ifade etti.

Ve in eşkele aleyke emrun fekıf. Eğer mesele sana biraz çapraşık görünürse dur. Cahilce atma.Ve in eşkele aleyke emrun fekıf. Eğer mesele sana biraz çapraşık görünürse dur. Cahilce atma. Kendi bilmediğin konuda gelişigüzel hüküm verme dur. Kendi bilmediğin konuda gelişigüzel hüküm verme dur.

Hatta tebeyyenehu ev tektube ileyye fihi.Hatta tebeyyenehu ev tektube ileyye fihi. O meseleyi iyice inceleyip evirip çevirip o sana aşikâr oluncaya kadar dur. Aceleye getirme işi.O meseleyi iyice inceleyip evirip çevirip o sana aşikâr oluncaya kadar dur. Aceleye getirme işi. Ya da onu bana yaz. Ve ben de sana cevabını verinceye kadar askıya al işi.Ya da onu bana yaz. Ve ben de sana cevabını verinceye kadar askıya al işi. Hemen öyle aceleye getirme, demiş oluyor.Hemen öyle aceleye getirme, demiş oluyor. Efendimiz'in adaletin icrası için; yönetimin, egemenliğin,Efendimiz'in adaletin icrası için; yönetimin, egemenliğin, yürütülmesi için gönderdiği kimseye tavsiyesi. Cahilce bir şey yapma.yürütülmesi için gönderdiği kimseye tavsiyesi. Cahilce bir şey yapma. Bilmediğin konuda aceleye getirme. Sor, incele, araştır. Bilmediğin konuda aceleye getirme. Sor, incele, araştır.

Buradan şunu anlıyoruz: Bir kere yöneticinin Kur'ân'ı bilen, hadisi bilen,Buradan şunu anlıyoruz: Bir kere yöneticinin Kur'ân'ı bilen, hadisi bilen, dini bilen İslâmî tabirle fakih kimse olması lazım. Yöneticinin ne olması lazım? Fakih olması lazım.dini bilen İslâmî tabirle fakih kimse olması lazım. Yöneticinin ne olması lazım? Fakih olması lazım. Dindar, alim kimse olması lazım. Ondan sonra ne olması lazım. Dindar, alim kimse olması lazım. Ondan sonra ne olması lazım.

İlmin sonu yoktur. Bir ummandır, kenarı olmayan bir ummandır ilim.İlmin sonu yoktur. Bir ummandır, kenarı olmayan bir ummandır ilim. Bilmediğin bir mesele gelirse acele etmemesi lazım. Sorması, soruşturması lazım. Bilmediğin bir mesele gelirse acele etmemesi lazım. Sorması, soruşturması lazım. Bir istişaresi olması lazım. Meşvereti olması lazım. Şurâsı olması lazım. Şurâ diyoruz biz ona. Bir istişaresi olması lazım. Meşvereti olması lazım. Şurâsı olması lazım. Şurâ diyoruz biz ona. Gerçek bu. Çünkü insan gerçeği tek başına kolaylıkla göremiyor. Gerçek bu. Çünkü insan gerçeği tek başına kolaylıkla göremiyor.

Burada çok basit bir meseleyi müzâkere etsek. "Benim bahçeli bir evim var.Burada çok basit bir meseleyi müzâkere etsek. "Benim bahçeli bir evim var. Acaba nasıl bir ev yapayım?" desem. Kardeşlerim muhakkak ne güzel fikirler söylerler.Acaba nasıl bir ev yapayım?" desem. Kardeşlerim muhakkak ne güzel fikirler söylerler. Bir araba almak istiyorum desem. Tam burası o şurânın, o işin yapılacağı bir yer.Bir araba almak istiyorum desem. Tam burası o şurânın, o işin yapılacağı bir yer. Bir araba almak istiyorum. Hangisini tavsiye edersiniz? Ne güzel istişare ederiz.Bir araba almak istiyorum. Hangisini tavsiye edersiniz? Ne güzel istişare ederiz. Ama ben bunu bilmeden gazetelerde gördüğüm ilanlara göre bir araba alsam. Ama ben bunu bilmeden gazetelerde gördüğüm ilanlara göre bir araba alsam. Ondan sonra size şöyle bir araba aldım desem belki diyeceksiniz ki. "Hocam keşke bize sorsaydın.Ondan sonra size şöyle bir araba aldım desem belki diyeceksiniz ki. "Hocam keşke bize sorsaydın. Hem pahalı almışsın. Hem yanlış seçim yapmışsın. Tüh, yazık olmuş." Hem pahalı almışsın. Hem yanlış seçim yapmışsın. Tüh, yazık olmuş." "İadesi mümkün değil miydi?" filan böyle derdiniz. Çünkü sizin umumiyetle mesleğiniz olduğu için. "İadesi mümkün değil miydi?" filan böyle derdiniz. Çünkü sizin umumiyetle mesleğiniz olduğu için.

Peygamber Efendimiz tabiri caizse eskimeyen bir modernliğe sahip.Peygamber Efendimiz tabiri caizse eskimeyen bir modernliğe sahip. O kadar modern ki fikirleri yirminci yüzyılın fikri gibi. Tam yirminci yüzyılınO kadar modern ki fikirleri yirminci yüzyılın fikri gibi. Tam yirminci yüzyılın felsefesi gelişmiş, teknolojisi gelişmiş insan toplumlarında sosyal kurallar gibi.felsefesi gelişmiş, teknolojisi gelişmiş insan toplumlarında sosyal kurallar gibi. Koyduğu kurallara bakıyorsunuz, tavsiyelerine bakıyorsunuz. Hatta bu asırda da eskimez.Koyduğu kurallara bakıyorsunuz, tavsiyelerine bakıyorsunuz. Hatta bu asırda da eskimez. İleriye doğru da gider. İleriye doğru da gider.

Yahya Kemal'e sormuşlar: "Sen ne böyle klasik şiir yazıyorsun?" Türk Edebiyatının büyük şairi.Yahya Kemal'e sormuşlar: "Sen ne böyle klasik şiir yazıyorsun?" Türk Edebiyatının büyük şairi. Böyle şiir yazıyorsun yani. Yeniçeriye Gazel, Boğaziçi, Cihangir, Üsküdar filan.Böyle şiir yazıyorsun yani. Yeniçeriye Gazel, Boğaziçi, Cihangir, Üsküdar filan. Aruz vezniyle yazıyorsun. Sen nesin böyle, gerici misin? Harabi misin? Harâbati misin?Aruz vezniyle yazıyorsun. Sen nesin böyle, gerici misin? Harabi misin? Harâbati misin? Harabi demek harabeler, yıkıntılar, eski şeyler içinde olan. Harâbati demek meyhane mensubu demek.Harabi demek harabeler, yıkıntılar, eski şeyler içinde olan. Harâbati demek meyhane mensubu demek. Gazel, içki, çalgı yani sen harâbati misin? diye tenkit etmek istiyorlar bazı kimseler de.Gazel, içki, çalgı yani sen harâbati misin? diye tenkit etmek istiyorlar bazı kimseler de. Harâbat meyhane demek harâbati meyhaneye müdavim insan mânasına geliyor. Harâbat meyhane demek harâbati meyhaneye müdavim insan mânasına geliyor.

Cevabı güzel. "Ne harabi ne harâbatiyim. Ne eskiler içinde kalmış viranelerin ahalisindenim.Cevabı güzel. "Ne harabi ne harâbatiyim. Ne eskiler içinde kalmış viranelerin ahalisindenim. Viraneler içinde yaşayan bir kimseyi.Viraneler içinde yaşayan bir kimseyi. Ne de meyhane, gazel, içki, sâki filan bu şeylerle uğraşan insanım." Ne de meyhane, gazel, içki, sâki filan bu şeylerle uğraşan insanım."

Ne harabi ne harâbatiyim. Kökü mâzide olan âtiyim. Kökü mâzide olan gelecek.Ne harabi ne harâbatiyim.

Kökü mâzide olan âtiyim.

Kökü mâzide olan gelecek.
Yani modernim ileriyim. Köksüz değilim elhamdülillah. Şerefli bir kültürüm var.Yani modernim ileriyim. Köksüz değilim elhamdülillah. Şerefli bir kültürüm var. Derin bir kültürüm var. Köküm var, mâzim var. Çınar ağacının yukardaki dalları kadar aşağıya kökleri iner.Derin bir kültürüm var. Köküm var, mâzim var. Çınar ağacının yukardaki dalları kadar aşağıya kökleri iner. Onun yayıldığı kadar aşağı kökleri yayılmıştır.Onun yayıldığı kadar aşağı kökleri yayılmıştır. 20 metre ötesini kazarsın çınar ağacının köküyle karşılaşırsın. Köklenecek ki yukarıda kuvvetlenecek. 20 metre ötesini kazarsın çınar ağacının köküyle karşılaşırsın. Köklenecek ki yukarıda kuvvetlenecek.

Efendimizin de sallallâhu aleyhi ve sellem'in fikirleri böyle kökü mâzide olan ati.Efendimizin de sallallâhu aleyhi ve sellem'in fikirleri böyle kökü mâzide olan ati. Fransızların meşhur filozofu müslüman olmuş, Profesör Moris Bükey.Fransızların meşhur filozofu müslüman olmuş, Profesör Moris Bükey. Tıp profesörü,Peygamber Efendimiz'den filan bahsederken diyor ki: "Bak bu zâtı görüyorsunuz.Tıp profesörü,Peygamber Efendimiz'den filan bahsederken diyor ki: "Bak bu zâtı görüyorsunuz. İlmin 1400 yıl sonra söylediği şeyleri 1400 yıl evvelden söyleyebilmiş.İlmin 1400 yıl sonra söylediği şeyleri 1400 yıl evvelden söyleyebilmiş. Toplum o seviyede değilken insanlar o durumda değilken söyleyebilmiş."Toplum o seviyede değilken insanlar o durumda değilken söyleyebilmiş." Siz nasıl olur da inanmazsınız bu şahsa, diyor. Kendisi inanmış müslüman olmuş. Siz nasıl olur da inanmazsınız bu şahsa, diyor. Kendisi inanmış müslüman olmuş.

Bendeniz de gördüm. Yıldız Sarayı'nda bir toplantıya biz davet edilmiştik. Oraya o da geldi.Bendeniz de gördüm. Yıldız Sarayı'nda bir toplantıya biz davet edilmiştik. Oraya o da geldi. Kürsüye çıktı. Eûzü besmele çekerek, hamd ederek,Kürsüye çıktı. Eûzü besmele çekerek, hamd ederek, salât u selam ile Fransız profesörü İslâmî, güzel bir konuşma yaptı. Libyalı iki dinleyici güya müslüman. salât u selam ile Fransız profesörü İslâmî, güzel bir konuşma yaptı. Libyalı iki dinleyici güya müslüman. Onlar itiraz ettiler. O da cevap verdi. Sözde müslümanlar itiraz ettiler, haksız itirazlar. Onlar itiraz ettiler. O da cevap verdi. Sözde müslümanlar itiraz ettiler, haksız itirazlar. Bu Fransız cevap verdi. İslâm'ı o daha çok kuvvetle savundu. Bu Fransız cevap verdi. İslâm'ı o daha çok kuvvetle savundu. Ben acaba Libyalı ama papaz asıllı mı filan diye, öyle olmasından şüphelendim.Ben acaba Libyalı ama papaz asıllı mı filan diye, öyle olmasından şüphelendim. Sorularındaki yamukluktan, itirazlarındaki tatsızlıktan öyle tahmin ettim. Sorularındaki yamukluktan, itirazlarındaki tatsızlıktan öyle tahmin ettim. O çok güzel cevap verdi. O çok güzel cevap verdi.

Biliyor musunuz ki herkes evinin önünü süpürürse belde temiz olur diyen Peygamber Efendimiz'dir.Biliyor musunuz ki herkes evinin önünü süpürürse belde temiz olur diyen Peygamber Efendimiz'dir. Gayet güzel. Onun için bizim köylerde küçük kızlar eline süpürgeyi alır, o evin önü güzelce süpürülür.Gayet güzel. Onun için bizim köylerde küçük kızlar eline süpürgeyi alır, o evin önü güzelce süpürülür. Töre yerleşmiş. Efendimiz'in tavsiyesinden. Tertemiz olması lazım.Töre yerleşmiş. Efendimiz'in tavsiyesinden. Tertemiz olması lazım. Herkes riayet etse herkes İslâm'a uysa tertemiz olması lazım geliyor. Yapılırsa tertemiz olacak. Herkes riayet etse herkes İslâm'a uysa tertemiz olması lazım geliyor. Yapılırsa tertemiz olacak.

İkinci hadîs-i şerîf. İkinci hadîs-i şerîf.

Lâ tekul bi-lisânike illâ ma'rûfen ve lâ tebsüt yedeke illâ ilâ hayrin. Lâ tekul bi-lisânike illâ ma'rûfen ve lâ tebsüt yedeke illâ ilâ hayrin.

Bu hadîs-i şerîf el Esved b. Asram ve Ebû Umame tarafından rivayet edilmiş çok kaynaklarda kaydedilmiş,Bu hadîs-i şerîf el Esved b. Asram ve Ebû Umame tarafından rivayet edilmiş çok kaynaklarda kaydedilmiş, kuvvetli sağlam kaynaklarda bulunan bir hadîs-i şerîf. Efendimiz şöyle buyurmuş.kuvvetli sağlam kaynaklarda bulunan bir hadîs-i şerîf. Efendimiz şöyle buyurmuş. Dilin ile ancak mâruf olan şeyi söyle. Elini de ancak hayra uzat. Söz bu kadar kısa. Dilin ile ancak mâruf olan şeyi söyle. Elini de ancak hayra uzat. Söz bu kadar kısa. Ama açıklamak gerekir çünkü kelimelerin bilinmesi, açıklaması olmazsa bugünkü anlamından farklı anlamı. Ama açıklamak gerekir çünkü kelimelerin bilinmesi, açıklaması olmazsa bugünkü anlamından farklı anlamı.

Dilin ile ancak mâruf şeyi söyle. Elini ancak hayra uzat buyurmuş. Tavsiyesi bu.Dilin ile ancak mâruf şeyi söyle. Elini ancak hayra uzat buyurmuş. Tavsiyesi bu. Mâruf nedir? El-emr-i bi'l-mâruf ve'n-nehyi ani'l-münker teriminde de geçiyor. Mâruf ne demek? Mâruf nedir? El-emr-i bi'l-mâruf ve'n-nehyi ani'l-münker teriminde de geçiyor. Mâruf ne demek? Mâruf aklın ve imanın doğru gördüğü şeydir. Beğendiği, tasvip ettiği, doğru gördüğü şeye mâruf derler.Mâruf aklın ve imanın doğru gördüğü şeydir. Beğendiği, tasvip ettiği, doğru gördüğü şeye mâruf derler. Genel bir tabirdir mâruf. Yani akla uygun, mantık dışı değil. Günah da değil. Genel bir tabirdir mâruf. Yani akla uygun, mantık dışı değil. Günah da değil. Sevaplı, hayırlı, güzel olan şeye mâruf derler. İslâm'ın bir kaidesi. Sevaplı, hayırlı, güzel olan şeye mâruf derler. İslâm'ın bir kaidesi.

Biz müslümanların üzerine düşen görevlerden bir tanesi el-emr-i bi'l-mâruf ve'n-nehyi ani'l-münkerdir.Biz müslümanların üzerine düşen görevlerden bir tanesi el-emr-i bi'l-mâruf ve'n-nehyi ani'l-münkerdir. Aklın ve imanın, kalbin doğru gördüğü şeyi yapmayı tavsiye etmek. Yaptırıcı olmak, teşvikkâr olmak.Aklın ve imanın, kalbin doğru gördüğü şeyi yapmayı tavsiye etmek. Yaptırıcı olmak, teşvikkâr olmak. Ve yaptırım gücünüzü, olanca imkânınızı kullanıp onu yaptırmak bir vazifedir. Ve'n-nehy-i ani'l-münker.Ve yaptırım gücünüzü, olanca imkânınızı kullanıp onu yaptırmak bir vazifedir. Ve'n-nehy-i ani'l-münker. Aklın ve şeriatin de kerih gördüğü, beğenmediği, sevmediği şeyi yapılmasın diye Aklın ve şeriatin de kerih gördüğü, beğenmediği, sevmediği şeyi yapılmasın diye engellemeye çalışmak da bir vazifedir. Önünüze bir çocuk gelmiş Mercedes'in armasını kıvırıyor.engellemeye çalışmak da bir vazifedir.

Önünüze bir çocuk gelmiş Mercedes'in armasını kıvırıyor.
Koparacak mesela. Siz de merdivenlerden çıktınız. Sokakta baktınız çocuğu gördünüz. Ne yapacaksınız?Koparacak mesela. Siz de merdivenlerden çıktınız. Sokakta baktınız çocuğu gördünüz. Ne yapacaksınız? O koparması akla ve mantığa uygun bir şey değil. Dinen de doğru değil. Akıl da bir şeyini göstermiyor.O koparması akla ve mantığa uygun bir şey değil. Dinen de doğru değil. Akıl da bir şeyini göstermiyor. Araba da sizin değil ne yapacaksınız? "Evladım yapma" diyeceksiniz. Engellemeye çalışacaksınız.Araba da sizin değil ne yapacaksınız? "Evladım yapma" diyeceksiniz. Engellemeye çalışacaksınız. Nehy-i ani'l-münker. Ona mukabil baktınız, birileri mesela bir ağacı köklemeye çalışıyor.Nehy-i ani'l-münker.

Ona mukabil baktınız, birileri mesela bir ağacı köklemeye çalışıyor.
"Evladım bu ağacı kökleme, bilakis ağacı dikmeye çalış."Evladım bu ağacı kökleme, bilakis ağacı dikmeye çalış. Senin de hatıra kalsın, şöyle bir yere ağaç dik de büyüsün. 'Ben bunu çocukluğumda dikmiştim' de.Senin de hatıra kalsın, şöyle bir yere ağaç dik de büyüsün. 'Ben bunu çocukluğumda dikmiştim' de. Herkes istifade etsin. Bir meyve ağacı dik de senden sonra çocukların torunların yesin."Herkes istifade etsin. Bir meyve ağacı dik de senden sonra çocukların torunların yesin." Bu da mesela iyi bir şeyi emretmek. İyi şeyleri emretmek. Tavsiye etmek. Yaptırmaya çalışmak.Bu da mesela iyi bir şeyi emretmek. İyi şeyleri emretmek. Tavsiye etmek. Yaptırmaya çalışmak. Mü'minin bir görevi. Mü'minin bir görevi.

Namaz gibi oruç gibi hac gibi farz olan görevlerden birisi budur bizim üzerimizde,Namaz gibi oruç gibi hac gibi farz olan görevlerden birisi budur bizim üzerimizde, ama insanlar bunu unutmuş. Unutmuşuz, genellikle nemelazım diyoruz. ama insanlar bunu unutmuş. Unutmuşuz, genellikle nemelazım diyoruz. Nemelazım İslâm'da yok. Nemelazımın karşılığında bu kâide var.Nemelazım İslâm'da yok. Nemelazımın karşılığında bu kâide var. İyi olan şeyi teşvik edici olacağız. Kötü olan şeyi engelleyici olacağız. Nasıl engelleyebilirsek.İyi olan şeyi teşvik edici olacağız. Kötü olan şeyi engelleyici olacağız. Nasıl engelleyebilirsek. Yapma diyerek. Fiilen mâni olarak. Mücadelesini vererek kötülüğü engelleyeceğiz.Yapma diyerek. Fiilen mâni olarak. Mücadelesini vererek kötülüğü engelleyeceğiz. Aktif insanlar olacağız. Böyle uyuşuk, reaksiyonsuz, etliye sütlüye karışmayan insan olmayacağız. Aktif insanlar olacağız. Böyle uyuşuk, reaksiyonsuz, etliye sütlüye karışmayan insan olmayacağız.

Bir insanı methediyorlar. "Bizim mahallede o çok iyi bir insandır. Melek gibidir. Hiç kimseye karışmaz.Bir insanı methediyorlar. "Bizim mahallede o çok iyi bir insandır. Melek gibidir. Hiç kimseye karışmaz. Başı önünde gider, gelir." Bu adam insan değil. İslâm idealine göre iyi değil.Başı önünde gider, gelir." Bu adam insan değil. İslâm idealine göre iyi değil. Etliye sütlüye karışacak müslüman. İyi şeyi yapacak. Aktif olacak, eser bırakacak.Etliye sütlüye karışacak müslüman. İyi şeyi yapacak. Aktif olacak, eser bırakacak. Mahallesinde diyecekler ki; "bu adam iyi insandır iyi şeyi yapar ama kötü şeyi de yaptırmaz, sinirlidir de."Mahallesinde diyecekler ki; "bu adam iyi insandır iyi şeyi yapar ama kötü şeyi de yaptırmaz, sinirlidir de." Bunu da diyecekler. Bizim rahmetli yüksek kimya mühendisi kardeşimiz vardı. Bunu da diyecekler.

Bizim rahmetli yüksek kimya mühendisi kardeşimiz vardı.
Şirket kurulunda olan komiser. Tanıdık çıktı konuşuyoruz. Eski bir arkadaş.Şirket kurulunda olan komiser. Tanıdık çıktı konuşuyoruz. Eski bir arkadaş. Çok iyi bir arkadaştı, diyor. Kimya yüksek mühendisi için. Hakikaten iyiydi, dedim.Çok iyi bir arkadaştı, diyor. Kimya yüksek mühendisi için. Hakikaten iyiydi, dedim. Çok halim selimdi ama otoriterdi ve haksız bir şey yapıldığı zaman da sinirlenirdi. Çok asabiydi.Çok halim selimdi ama otoriterdi ve haksız bir şey yapıldığı zaman da sinirlenirdi. Çok asabiydi. Tam ideal müslüman. Yani öyle uyuşuk, reaksiyonsuz değil.Tam ideal müslüman. Yani öyle uyuşuk, reaksiyonsuz değil. Yapılmaması gereken bir şeyi yaptırtmayacak. Yapılması iyi olan bir şeyi de yapımında öncü olacak. Yapılmaması gereken bir şeyi yaptırtmayacak. Yapılması iyi olan bir şeyi de yapımında öncü olacak.

Ben kardeşlerime mecmualarımda yazıyorum ki çevrenizde hangi hayır müessesesi varsa girin. Görev alın.Ben kardeşlerime mecmualarımda yazıyorum ki çevrenizde hangi hayır müessesesi varsa girin. Görev alın. Bizim kadınlar umumiyetle pasif duruyorlar. Bizim kadınlar umumiyetle pasif duruyorlar. Bir kadın derneği kuruyoruz ki size çocuk yetiştirmek hususunda aktif olun.Bir kadın derneği kuruyoruz ki size çocuk yetiştirmek hususunda aktif olun. Yetimlere bakmak hususunda aktif olun. Dulları tespit etmek, onlara yardım etmek hususunda aktif olun.Yetimlere bakmak hususunda aktif olun. Dulları tespit etmek, onlara yardım etmek hususunda aktif olun. Bizim gidemediğimiz yerler var. Biz her kapıyı çalamayız. Açmaz. Bakar kapıdan, bir yabancı erkek.Bizim gidemediğimiz yerler var. Biz her kapıyı çalamayız. Açmaz. Bakar kapıdan, bir yabancı erkek. "Kim o" der, ne istiyorsunuz? Aç bacım işte bir şey konuşacağım. Açmam, der. "Kim o" der, ne istiyorsunuz? Aç bacım işte bir şey konuşacağım. Açmam, der. Ama bir hanım bir hanımla konuşur. Derdini anlar. Hastaysa yardımcı olur filan.Ama bir hanım bir hanımla konuşur. Derdini anlar. Hastaysa yardımcı olur filan. Onun için emr-i mâruf nehy-i münker. Efendimiz diyor ki ancak mâruf olanı söyle.Onun için emr-i mâruf nehy-i münker.

Efendimiz diyor ki ancak mâruf olanı söyle.
Yani aklının ve kalbinin hoş gördüğü şeyi söyle. Yani aklının ve kalbinin hoş gördüğü şeyi söyle. Aklına hoş gelmeyen, kalbine hoş gelmeyen, dinin beğenmediği Allah'ın sevmeyeceği şeyi söyleme.Aklına hoş gelmeyen, kalbine hoş gelmeyen, dinin beğenmediği Allah'ın sevmeyeceği şeyi söyleme. Dilin ancak güzel şeyi söylesin. Öteki şeyi söyleme.Dilin ancak güzel şeyi söylesin. Öteki şeyi söyleme. Ya hayrı söyle ya sus diye de bir başka hadîs-i şerîf var.Ya hayrı söyle ya sus diye de bir başka hadîs-i şerîf var. Ya hayır söyle mübarek. Konuşacaksan ağzından tatlı, hayırlı söz çıksın.Ya hayır söyle mübarek. Konuşacaksan ağzından tatlı, hayırlı söz çıksın. Ya da sus hiç söyleme tut kendini. Hiç olmazsa günah olmasın. Elini de ancak hayra uzat. Yani hayır yap.Ya da sus hiç söyleme tut kendini. Hiç olmazsa günah olmasın. Elini de ancak hayra uzat. Yani hayır yap. Çünkü bu dünya fânidir. Hepimiz fânileriz. Hepimiz gideceğiz.Çünkü bu dünya fânidir. Hepimiz fânileriz. Hepimiz gideceğiz. Âhirette bu dünyada yaptığımız işlerin mükâfatını göreceğiz.Âhirette bu dünyada yaptığımız işlerin mükâfatını göreceğiz. Ya da kötü şeyler yapmışsa insanlar onun cezasına uğrayacaklar. Ve bu o çok hassas bir hesapla görülecek. Ya da kötü şeyler yapmışsa insanlar onun cezasına uğrayacaklar. Ve bu o çok hassas bir hesapla görülecek.

Zerre kadar hayır yapan onun karşılığını mükâfat olarak görecek.Zerre kadar hayır yapan onun karşılığını mükâfat olarak görecek. Zerre kadar kötülük yapan da onun karşılığını ceza olarak çekecek. Zerre kadar kötülük yapan da onun karşılığını ceza olarak çekecek. Bu kadar ince bir hesap olacak. O halde ancak hayır söyle. Güzel olan şeyi söyle. Bu kadar ince bir hesap olacak. O halde ancak hayır söyle. Güzel olan şeyi söyle.

İnsana ölçüyü de ne güzel vermiş. Akıl ve gönül. İkisi bir arada olacak.İnsana ölçüyü de ne güzel vermiş. Akıl ve gönül. İkisi bir arada olacak. Sırf akıl olsa, sırf akıl bazen güzel değil. Geçen gün bir doktorla konuşuyorduk.Sırf akıl olsa, sırf akıl bazen güzel değil. Geçen gün bir doktorla konuşuyorduk. Güzel bir mana söyledi hoşuma gitti.Güzel bir mana söyledi hoşuma gitti. "Aklın her şeye karışması iyi olmadığından Allah vücudumuzdaki bir takım faaliyetleri aklın faaliyetinin dışında "Aklın her şeye karışması iyi olmadığından Allah vücudumuzdaki bir takım faaliyetleri aklın faaliyetinin dışında sisteme bağlamıştır." diyor. Yani aklın hiç haberi olmaz vücut kendi kendine çalışır.sisteme bağlamıştır." diyor. Yani aklın hiç haberi olmaz vücut kendi kendine çalışır. Akıl onu katiyen organize edemez, diyor. Akıl onu katiyen organize edemez, diyor.

Midemiz midemize giren gıdaların cinsine göre reaksiyon gösteriyor. Etliyse etrafına başka salgı salıyor.Midemiz midemize giren gıdaların cinsine göre reaksiyon gösteriyor. Etliyse etrafına başka salgı salıyor. Safra kesesi yediğiniz yağlı miktarına en uygun ölçüde safra döküyor. Fazla dökse ölçü kaçacak.Safra kesesi yediğiniz yağlı miktarına en uygun ölçüde safra döküyor. Fazla dökse ölçü kaçacak. Aklen yapmanız mümkün olmayan şey. Akla demiş ki Allah, sen bu işlere karışma.Aklen yapmanız mümkün olmayan şey. Akla demiş ki Allah, sen bu işlere karışma. Onu bir başka sisteme bağlamış. Kalp kendi kendine çalışıyor, aklımızla çalışmıyor. Onu bir başka sisteme bağlamış. Kalp kendi kendine çalışıyor, aklımızla çalışmıyor. Aklımızla kalbimizi durduramıyoruz. Çalıştıramıyoruz da duracağı zaman.Aklımızla kalbimizi durduramıyoruz. Çalıştıramıyoruz da duracağı zaman. Onlar başka sistemlere bağlamış. Yani bazen akıl insana ters çalışıyor. Onlar başka sistemlere bağlamış. Yani bazen akıl insana ters çalışıyor.

Ters sonuçlara da götürecek tavsiyelerde bulunabiliyor. Mesela "Bundan sonra hayatın tadı yok.Ters sonuçlara da götürecek tavsiyelerde bulunabiliyor. Mesela "Bundan sonra hayatın tadı yok. Çek tabancayı şakağına daya öldür kendini." diyor. "Bu durumda yapılacak başka çare yok.Çek tabancayı şakağına daya öldür kendini." diyor. "Bu durumda yapılacak başka çare yok. Et intihar." diyor. At kendini aşağıya, diyor. Olmaz. Olmaması gereken bir şey.Et intihar." diyor. At kendini aşağıya, diyor. Olmaz. Olmaması gereken bir şey. Hem akıl olacak hem de imanla dolu bir gönül olacak. İkisi bir arada olacak. Akıl ve kalp.Hem akıl olacak hem de imanla dolu bir gönül olacak. İkisi bir arada olacak. Akıl ve kalp. Duygu olacak, iman olacak.Duygu olacak, iman olacak. Bir de ilmi temsil eden, gerçekleri, doğruyu, ışığı temsil eden akıl olacak. İkisi. Bir de ilmi temsil eden, gerçekleri, doğruyu, ışığı temsil eden akıl olacak. İkisi.

Bu ikisinin bir araya gelmesinden meydana gelen mâruf diye özel isim terim bu.Bu ikisinin bir araya gelmesinden meydana gelen mâruf diye özel isim terim bu. Her şeyin bir terimi var. Dinî terim bu. Halbuki Türkçe'den mârufu bilinen kimse diye kullanıyoruz. Her şeyin bir terimi var. Dinî terim bu. Halbuki Türkçe'den mârufu bilinen kimse diye kullanıyoruz. "O adam mâruf bir adamdır." yani bilinen. Bu o mânaya değil. "O adam mâruf bir adamdır." yani bilinen. Bu o mânaya değil. Aklın ve kalbin, gönlün, dinin doğru gördüğü şey. Dilinden ancak bu söz çıksın.Aklın ve kalbin, gönlün, dinin doğru gördüğü şey. Dilinden ancak bu söz çıksın. Elinden de ancak hayır çıksın. Yani hayır söyle, hayır yap diyor Efendimiz. Tavsiyesi bu.Elinden de ancak hayır çıksın. Yani hayır söyle, hayır yap diyor Efendimiz. Tavsiyesi bu. Neden? Dünya fânidir. Göçüp gideceğiz. Boş vakit geçirmemeliyiz.Neden? Dünya fânidir. Göçüp gideceğiz. Boş vakit geçirmemeliyiz. Olanca gücümüzle çalışıp âhirete büyük sermaye hazırlamalıyız diye. Kısa nasihat, fakat çok özlü bir şey. Olanca gücümüzle çalışıp âhirete büyük sermaye hazırlamalıyız diye. Kısa nasihat, fakat çok özlü bir şey.

Peygamber Efendimiz'in kendi hayatı böyleydi. Hiç boş durmadı.Peygamber Efendimiz'in kendi hayatı böyleydi. Hiç boş durmadı. Hiç boş vakit geçirmedi ve devamlı bir aktivite içinde çalıştı, çabaladı. Hiç boş vakit geçirmedi ve devamlı bir aktivite içinde çalıştı, çabaladı. Ama dünyanın en büyük değişikliğini getirdi.Ama dünyanın en büyük değişikliğini getirdi. Dünyanın en geri toplumuna en büyük değişikliği getirdi ve asırlarca süren bir enerji aşıladı onlara.Dünyanın en geri toplumuna en büyük değişikliği getirdi ve asırlarca süren bir enerji aşıladı onlara. Allah'ın lütfuyla. Üç kıtaya yayıldılar, beş kıtaya yayıldılar. Allah'ın lütfuyla. Üç kıtaya yayıldılar, beş kıtaya yayıldılar.

Güney Amerika'da. Güney Amerika'da ordu komutanı Muhammed Ali bilmem ne diyor.Güney Amerika'da. Güney Amerika'da ordu komutanı Muhammed Ali bilmem ne diyor. Güney Amerika'da ben müslüman olduğunu bilmiyordum.Güney Amerika'da ben müslüman olduğunu bilmiyordum. Yani biliyordum duyuyordum da böyle orduyu eline alıp da bir yerde isyan çıkartacak bir kuvvet hayret ettim. Yani biliyordum duyuyordum da böyle orduyu eline alıp da bir yerde isyan çıkartacak bir kuvvet hayret ettim.

Efendimiz'in yeğeni, amcasının oğlu gençlerden ilk müslüman olan kimse. Ve damadı.Efendimiz'in yeğeni, amcasının oğlu gençlerden ilk müslüman olan kimse. Ve damadı. Hazret-i Ali radiyallâhu anh rivayet etmiş. Allah'ın arslanı diye anılan.Hazret-i Ali radiyallâhu anh rivayet etmiş. Allah'ın arslanı diye anılan. Hayber Fatihi, esedullah, Hazret-i Ali kerremallahu vecheh rivayet eylemiş. Hayber Fatihi, esedullah, Hazret-i Ali kerremallahu vecheh rivayet eylemiş. Buyuruyor ki Efendimiz onun rivayet ettiğine göre, bize bildirdiğine göre: Buyuruyor ki Efendimiz onun rivayet ettiğine göre, bize bildirdiğine göre:

Lâ tükaddimu süfehâeküm ve sıbyâneküm fî salâtiküm ve lâ alâ cenâiziküm.Lâ tükaddimu süfehâeküm ve sıbyâneküm fî salâtiküm ve lâ alâ cenâiziküm. Namazlarınızda, cenazelerinizde aklı kıt olan kişileri, çocukları öne geçirmeyin. Yani imam yapmayın demek.Namazlarınızda, cenazelerinizde aklı kıt olan kişileri, çocukları öne geçirmeyin. Yani imam yapmayın demek. Namaz kılacaksınız, biriniz imam olacak. Cenaze namazı kılınacak. Öne birisi geçecek kılacak.Namaz kılacaksınız, biriniz imam olacak. Cenaze namazı kılınacak. Öne birisi geçecek kılacak. Sufeha demek sefih demek yani sefeh de insanın aklının zayıf olması, çok akıllı olmaması.Sufeha demek sefih demek yani sefeh de insanın aklının zayıf olması, çok akıllı olmaması. Kültürlü, bilgili, akıllı, itibarlı olmaması demek yani. Kültürlü, bilgili, akıllı, itibarlı olmaması demek yani.

Bu sefihlik eğitim eksikliğinden olur. Kötü ahlâktan vesaireden olabilir.Bu sefihlik eğitim eksikliğinden olur. Kötü ahlâktan vesaireden olabilir. Ama biz Türkçe'de sefih kelimesini biraz içki içen insan mânasına filan kullanıyoruz.Ama biz Türkçe'de sefih kelimesini biraz içki içen insan mânasına filan kullanıyoruz. Ondan daha başka bir şey. Yani aklı biraz noksanca. Akıl seviyesi çok kaliteli olmayan mânasına.Ondan daha başka bir şey. Yani aklı biraz noksanca. Akıl seviyesi çok kaliteli olmayan mânasına. O kimseyi veya çocuklarınızı öne geçirmeyin, çocuktan imam yapmayın. O kimseyi veya çocuklarınızı öne geçirmeyin, çocuktan imam yapmayın. Sefihten imam yapmayın. Cenazenin başına, namazı kıldıracak mevkiye onu getirmeyin. Sefihten imam yapmayın. Cenazenin başına, namazı kıldıracak mevkiye onu getirmeyin.

Çünkü Fe innehüm ve'fdüküm ilallâhi azze ve celle diyor Efendimiz.Çünkü Fe innehüm ve'fdüküm ilallâhi azze ve celle diyor Efendimiz. Aziz ve celil olan Allah'ın Huzura giriyorsunuz, onlar sizin heyet başkanınızdır. Bir grup halinde. Aziz ve celil olan Allah'ın Huzura giriyorsunuz, onlar sizin heyet başkanınızdır. Bir grup halinde. Biz sana geldik Yâ Rabbi! Senden dileğimiz var gibi bir mâna oluyor bu grup halinde oraya çıkış.Biz sana geldik Yâ Rabbi! Senden dileğimiz var gibi bir mâna oluyor bu grup halinde oraya çıkış. O da sizin sözcünüz.O da sizin sözcünüz. Konuşmasını bilmeyen, görgüsü kıt olan, huzurda bulunmanın adabına, nezaketine, Konuşmasını bilmeyen, görgüsü kıt olan, huzurda bulunmanın adabına, nezaketine, zarafetine sahip olmayan bir insanı öne geçirirken olmaz. O huzurun icabını yerine getiremez.zarafetine sahip olmayan bir insanı öne geçirirken olmaz. O huzurun icabını yerine getiremez. Ve kötü intiba bıraktığı için heyet zarar eder. Huzurdan kovulur. Ve kötü intiba bıraktığı için heyet zarar eder. Huzurdan kovulur.

Diyelim ki reisicumhurun huzuruna bir grup gideceksiniz. Bir talepte bulunacaksınız.Diyelim ki reisicumhurun huzuruna bir grup gideceksiniz. Bir talepte bulunacaksınız. Şöyle bir haksızlığımız var. Veya bir bakanın, bir genel müdürün, valinin huzuruna gideceksiniz.Şöyle bir haksızlığımız var. Veya bir bakanın, bir genel müdürün, valinin huzuruna gideceksiniz. Dengesiz, densiz bir insanı öne getirdiniz. İçeri girerken daha selam vermesini bilemedi.Dengesiz, densiz bir insanı öne getirdiniz. İçeri girerken daha selam vermesini bilemedi. Valiye hitap ediş tarzını bilemedi. Kızdıracak, yanlış sert bir tarzda söyledi. Kıpkırmızı kesildi vali.Valiye hitap ediş tarzını bilemedi. Kızdıracak, yanlış sert bir tarzda söyledi. Kıpkırmızı kesildi vali. Ne oldu? Sizin işler kalır böyle bir adamı öne geçirirseniz. Kaliteli insanı geçirmek lazım.Ne oldu? Sizin işler kalır böyle bir adamı öne geçirirseniz. Kaliteli insanı geçirmek lazım. Yani imamlık önemli. Öne geçiş önemli, çünkü o Allah huzurunda o grubun başkanı demek oluyor. Yani imamlık önemli. Öne geçiş önemli, çünkü o Allah huzurunda o grubun başkanı demek oluyor.

Tabii imamlık çok önemli olduğu için biz çok önemli bir terim olan imam kelimesini onlara kullanmışız.Tabii imamlık çok önemli olduğu için biz çok önemli bir terim olan imam kelimesini onlara kullanmışız. İmam önder demek. Hatta Peygamber Efendimiz'in bir vasfı imamu'l-Haremeyn.İmam önder demek. Hatta Peygamber Efendimiz'in bir vasfı imamu'l-Haremeyn. Yani Mekke'nin ve Medine'nin önderi demek. Ve emir kelimesi gibi, yani başkan kelimesi gibi.Yani Mekke'nin ve Medine'nin önderi demek. Ve emir kelimesi gibi, yani başkan kelimesi gibi. President gibidir. Mânası odur. Önder demek. Bir kavmin en büyük olan şahsına imam derler.President gibidir. Mânası odur. Önder demek. Bir kavmin en büyük olan şahsına imam derler. Mesela İranlılar aynı terimi kullanıyorlardı. İmam Humeynî diyor. Cami imamı olduğu için değil.Mesela İranlılar aynı terimi kullanıyorlardı. İmam Humeynî diyor. Cami imamı olduğu için değil. Devlet başkanı olduğu için. İmam, the president mânasına kullanıyor. Önder mânasına.Devlet başkanı olduğu için. İmam, the president mânasına kullanıyor. Önder mânasına. Biz bu güzel, büyük ünvanı camimizde namaz kıldırmak çok önemli olduğu için kıldıran kimseye Biz bu güzel, büyük ünvanı camimizde namaz kıldırmak çok önemli olduğu için kıldıran kimseye o ünvanı vermişiz ama sonra bu ünvanın kredisi düşmüş. İmamların yetişmesi önemli.o ünvanı vermişiz ama sonra bu ünvanın kredisi düşmüş.

İmamların yetişmesi önemli.
Çok kaliteli yetiştirmemiz lazım. İki fakülte bitirmesi lazım. Bir tanesi az gelmesi lazım. Çok kaliteli yetiştirmemiz lazım. İki fakülte bitirmesi lazım. Bir tanesi az gelmesi lazım. Yabancı dil bilmesi lazım. Bütün modern ilimleri öğrenmiş olması lazım.Yabancı dil bilmesi lazım. Bütün modern ilimleri öğrenmiş olması lazım. Cemaatine faydalı olacak bilgi seviyesinde olması lazım. Cemaatine faydalı olacak bilgi seviyesinde olması lazım. Cemaatine faydalı olacak bilgi seviyesine gelememiş, olmaz. Cemaatine faydalı olacak bilgi seviyesine gelememiş, olmaz. O zaman camiye gelen kimseye dini anlatamaz veyahut iyi niyetle gelmiş bir insanı soğutabilir. O zaman camiye gelen kimseye dini anlatamaz veyahut iyi niyetle gelmiş bir insanı soğutabilir.

O bakımdan Efendimiz bakın ne tavsiye ediyor. Kaliteli insanları öne geçirin, diyor.O bakımdan Efendimiz bakın ne tavsiye ediyor. Kaliteli insanları öne geçirin, diyor. Demek ki biz de en kaliteli insanları öne geçireceğiz.Demek ki biz de en kaliteli insanları öne geçireceğiz. Eskiden bir müddet bu böyle olmuş. Fakat sonra böyle olmamış. Eskiden bir müddet bu böyle olmuş. Fakat sonra böyle olmamış.

Bence imamlığın şartlarını fevkalade zorlaştırmalı.Bence imamlığın şartlarını fevkalade zorlaştırmalı. Çünkü ne kadar zorlaştırırsan kalite o kadar yükselir. Maaşı üç misline çıkartmalı. Beş misline.Çünkü ne kadar zorlaştırırsan kalite o kadar yükselir. Maaşı üç misline çıkartmalı. Beş misline. Madencilerin istediği gibi yedi misline çıkartmalı maaşı. Ama iki tane diploma istiyorum senden, demeli.Madencilerin istediği gibi yedi misline çıkartmalı maaşı. Ama iki tane diploma istiyorum senden, demeli. Hem ilahiyat diploması hem de ilahiyatın dışında bir başka diploma istiyorum, demeli. Hem ilahiyat diploması hem de ilahiyatın dışında bir başka diploma istiyorum, demeli. O zaman gel dinin keyfini seyret sen. Süleymaniye Camisinde iki fakültede doktora yapmış bir imam.O zaman gel dinin keyfini seyret sen.

Süleymaniye Camisinde iki fakültede doktora yapmış bir imam.
bir şey yazmıştı. Birkaç sene önce.bir şey yazmıştı. Birkaç sene önce. Kanuni Sultan Süleyman, Süleymaniye'de imam olacak kimseninKanuni Sultan Süleyman, Süleymaniye'de imam olacak kimsenin hangi evsafa sahip olması gerekir diye vakfiyeye yazmış.hangi evsafa sahip olması gerekir diye vakfiyeye yazmış. Çok şeyler sıralıyor da benim hatırımda olan şeylerden bazılarını söyleyeyim enteresan. Çok şeyler sıralıyor da benim hatırımda olan şeylerden bazılarını söyleyeyim enteresan.

Edip ve beliğ olacak, diyor. Belagat yani edebiyatçı olacak.Edip ve beliğ olacak, diyor. Belagat yani edebiyatçı olacak. Güzel konuşma mesleğini iyi bilen bir kimse olacak. Bunu anlıyoruz tabii hatiplik yapacak.Güzel konuşma mesleğini iyi bilen bir kimse olacak. Bunu anlıyoruz tabii hatiplik yapacak. Cemiyet içinde insanlarla konuşacak filan. İyi ata binecek, iyi kılıç kuşanacak, diyor.Cemiyet içinde insanlarla konuşacak filan. İyi ata binecek, iyi kılıç kuşanacak, diyor. Tabii çelimsiz, sakat, kör, topal, ıskarta bir insan olması Tabii çelimsiz, sakat, kör, topal, ıskarta bir insan olması levent gibi boylu poslu, kılıç kullandığı zaman şahane silahşör bir insan hali başka.levent gibi boylu poslu, kılıç kullandığı zaman şahane silahşör bir insan hali başka. Güzel olacak, diyor. Sesi güzel olacak, diyor. Güzel olacak, diyor. Sesi güzel olacak, diyor.

Başka? Birçok şeyler söylüyor. Başka? Birçok şeyler söylüyor.

Evli olacak ve hanımı güzel olacak, diyor. Evli olacak ve hanımı güzel olacak, diyor.

Bakın nelere dikkat ediyor eskiler. Osmanlı bir şey yaptı mı güzel yapar.Bakın nelere dikkat ediyor eskiler. Osmanlı bir şey yaptı mı güzel yapar. Osmanlı Süleymaniye Camiini yaptırırken duvarların içine küp koydurmuş. Niye küp koyduruyor?Osmanlı Süleymaniye Camiini yaptırırken duvarların içine küp koydurmuş. Niye küp koyduruyor? Ses yankılansın diye. Bakın enstrümanların hepsinin teli vardır. Mûsiki aletlerinin teli vardır.Ses yankılansın diye. Bakın enstrümanların hepsinin teli vardır. Mûsiki aletlerinin teli vardır. Telinin altında boş bir hazne kısmı vardır. Kemanın sapındanTelinin altında boş bir hazne kısmı vardır. Kemanın sapından kadar tel vardır ama altında boş bir şey vardır. O boş şey olmazsa o ses öyle tok ve güzel çıkmaz.kadar tel vardır ama altında boş bir şey vardır. O boş şey olmazsa o ses öyle tok ve güzel çıkmaz. Ama ses böyle şey çıkar. Yani altında boş kutu olduğu zaman ses.Ama ses böyle şey çıkar. Yani altında boş kutu olduğu zaman ses. Mesela bir diyapozisyonu alsanız, vursanız çıkardığı ses elinizde başka türlü olur.Mesela bir diyapozisyonu alsanız, vursanız çıkardığı ses elinizde başka türlü olur. Bir boş kutunun üstüne taksanız öyle vursanız sesi böyle daha tok, daha büyük, daha yankılı çıkar. Bir boş kutunun üstüne taksanız öyle vursanız sesi böyle daha tok, daha büyük, daha yankılı çıkar.

Bunu biliyor. Ve duvarın içine sağlam olması gereken bir yapıda, duvarın içine küpler koyuyor.Bunu biliyor. Ve duvarın içine sağlam olması gereken bir yapıda, duvarın içine küpler koyuyor. Süleymaniye Camiinin içinde fokur fokur nargile fokurdatıyormuş. Şikâyet etmişler demişler ki: Süleymaniye Camiinin içinde fokur fokur nargile fokurdatıyormuş. Şikâyet etmişler demişler ki: "Sultanım senin mimarbaşı caminin içinde nargile çekiyor." "Sultanım senin mimarbaşı caminin içinde nargile çekiyor."

O fokurtu sesi nerelere nasıl dağılıyor diye akustiğini inceliyormuş.O fokurtu sesi nerelere nasıl dağılıyor diye akustiğini inceliyormuş. Sesin yankılanma ve nereden nereye gideceğini inceliyormuş. Nelere dikkat ediyor.Sesin yankılanma ve nereden nereye gideceğini inceliyormuş. Nelere dikkat ediyor. Mihrabın üst tarafı, yan tarafları yapılış tarzı nedir?Mihrabın üst tarafı, yan tarafları yapılış tarzı nedir? Sesin arka tarafa aksetmesini sağlayacak şekildedir. Sesin arka tarafa aksetmesini sağlayacak şekildedir.

Edirne'ye giderken Lüleburgaz'da kaldık. bir Osmanlı Camiinde sabah namazı kıldım.Edirne'ye giderken Lüleburgaz'da kaldık. bir Osmanlı Camiinde sabah namazı kıldım. Hiç mikrofona lüzum yoktu. Hiç mikrofona lüzum yoktu. O kadar güzel mihrabı hazmedilmiş ki Osmanlı o kadar güzel açılar vermiş ki mihrabın mermerlerine.O kadar güzel mihrabı hazmedilmiş ki Osmanlı o kadar güzel açılar vermiş ki mihrabın mermerlerine. Benim sesim böyle güldür güldür büyüyerek çıkıyordu. Benim sesim böyle güldür güldür büyüyerek çıkıyordu.

Mihrabı çok derin yapsanız muhterem kardeşlerim,Mihrabı çok derin yapsanız muhterem kardeşlerim, imam secde edecek kadar derin yapsanız ses burada boğulur öbür tarafa çıkmaz. imam secde edecek kadar derin yapsanız ses burada boğulur öbür tarafa çıkmaz. Sesin aksetmesi, ışığın aksetmesi gibidir. Ben mermerlerin konuluş açısına dikkat ettim. Sesin aksetmesi, ışığın aksetmesi gibidir. Ben mermerlerin konuluş açısına dikkat ettim. Böyle dışa doğru, yanlı. İmam olarak beni sabah namazına geçirdiler. Böyle dışa doğru, yanlı. İmam olarak beni sabah namazına geçirdiler. Hiç ses sıkıntısı çekmeden gayet kolay imamlık yaptım. Ses arkaya doğru gayet güzel yankılandı. Hiç ses sıkıntısı çekmeden gayet kolay imamlık yaptım. Ses arkaya doğru gayet güzel yankılandı.

Osmanlı çok şeye dikkat ediyor. İşte imamlarda daOsmanlı çok şeye dikkat ediyor. İşte imamlarda da çok güzel şartlarını yazmış. Onu bir daha elde edip şey yapmak lazım. Her şeyi sıralıyor.çok güzel şartlarını yazmış. Onu bir daha elde edip şey yapmak lazım. Her şeyi sıralıyor. Yani ata binmeyi, edip olmayı bunların hepsi tabii halkın arasında kendisine itibar sağlayacak,Yani ata binmeyi, edip olmayı bunların hepsi tabii halkın arasında kendisine itibar sağlayacak, kendisine zarafet kazandıracak. Böylece dinin sevilmesini, anlaşılmasını sağlayacak. kendisine zarafet kazandıracak. Böylece dinin sevilmesini, anlaşılmasını sağlayacak.

Eski Diyanet işleri başkanlarından Ali Rıza Hakses vardı merhum.Eski Diyanet işleri başkanlarından Ali Rıza Hakses vardı merhum. "Ben şehrin işlek yerlerinin müezzinlerini özel seçerdim." diyor. En güzel sesli insanları koyardım."Ben şehrin işlek yerlerinin müezzinlerini özel seçerdim." diyor. En güzel sesli insanları koyardım. Dolmuş kuyruğuna girmiş insanı oradan çekip camide namaz kılmaya getirtenleri bilirim, diyor.Dolmuş kuyruğuna girmiş insanı oradan çekip camide namaz kılmaya getirtenleri bilirim, diyor. "Şu müezzinin aşkına şu camiye gideceğim deyip o Allahuekber hayyales'selahtan dolayı"Şu müezzinin aşkına şu camiye gideceğim deyip o Allahuekber hayyales'selahtan dolayı camiye gelenleri bilirim ,diyor. Müezzini öyle seçtiğini söylüyor. camiye gelenleri bilirim ,diyor. Müezzini öyle seçtiğini söylüyor.

Müezzinlerin böyle görevi var da sizlerin ve bizlerin görevimiz yok mu? Bizim de görevimiz var.Müezzinlerin böyle görevi var da sizlerin ve bizlerin görevimiz yok mu? Bizim de görevimiz var. Kadınlar ve erkekler olarak. Madem müslümanız. Biz Müslümanlığı güzel temsil etmekle görevliyiz.Kadınlar ve erkekler olarak. Madem müslümanız. Biz Müslümanlığı güzel temsil etmekle görevliyiz. Temiz. Güzel konuşan. Temiz. Güzel konuşan.

Birkaç akşam önce bir toplantıdaydım. Bir vali muavini.Birkaç akşam önce bir toplantıdaydım. Bir vali muavini. Söz esnasında edeb-i kelâm denilen bir şey var, kelamda konuşmada edep diye bir şey vardır. Söz esnasında edeb-i kelâm denilen bir şey var, kelamda konuşmada edep diye bir şey vardır. Eskilerin riayet ettikleri bir şey. Temizlikten söz açıldı.Eskilerin riayet ettikleri bir şey. Temizlikten söz açıldı. Tabii insan temizlik temasını muhtelif şekillerde işleyebilir. Tabii insan temizlik temasını muhtelif şekillerde işleyebilir. Temiz olmaya teşvik için muhtelif şeyler söyleyebilir.Temiz olmaya teşvik için muhtelif şeyler söyleyebilir. Ama öyle şeyler söyledi ki yemekte olsanız yemekten kalkarsınız. İştahınız kapanır. Ama öyle şeyler söyledi ki yemekte olsanız yemekten kalkarsınız. İştahınız kapanır.

O kelimeleri kullanarak anlatma bu işi. Güzel şeyleri kullanarak anlat. Gülün yaprağı ne kadar tertemizdir.O kelimeleri kullanarak anlatma bu işi. Güzel şeyleri kullanarak anlat. Gülün yaprağı ne kadar tertemizdir. Öyle olmak istemez misiniz, de. Başka şeyleri anlatma da insanların önüne kötü sahneler sergilenmesin.Öyle olmak istemez misiniz, de. Başka şeyleri anlatma da insanların önüne kötü sahneler sergilenmesin. İnsanlara ikrah veya mide bulantısı uyandıracak ve sözlerden bahsedersen kalite düşer. İnsanlara ikrah veya mide bulantısı uyandıracak ve sözlerden bahsedersen kalite düşer. Ben konuşmacıyı ayıpladım. Çünkü insanın zarafeti vardır. Ben konuşmacıyı ayıpladım. Çünkü insanın zarafeti vardır.

Zarafet denilen şey başkadır. Nezaket ve zarafet denilen şey başkadır. Sesin tonu önemlidir.Zarafet denilen şey başkadır. Nezaket ve zarafet denilen şey başkadır. Sesin tonu önemlidir. Kabadayı bir üslup vardır. Olgun, vakur bir üslup vardır. Seçilen kelimeler çok önemlidir. Kabadayı bir üslup vardır. Olgun, vakur bir üslup vardır. Seçilen kelimeler çok önemlidir. Üslup kişinin aynasıdır.Üslup kişinin aynasıdır. Kelimeleri öyle kelimelerden seçmesi lazım ki onun saygıdeğer bir insan olduğu anlaşılsın. Kelimeleri öyle kelimelerden seçmesi lazım ki onun saygıdeğer bir insan olduğu anlaşılsın.

Öyle kelimelerden bahsetti ki bizim talebe arkadaşlar birbirlerine baktılar mühtehzi olarak güldüler.Öyle kelimelerden bahsetti ki bizim talebe arkadaşlar birbirlerine baktılar mühtehzi olarak güldüler. Böyle mi konuşulur filan diye. Bir de Ankara'da olmuştu. Birisi bir konuşma yaptı. Böyle mi konuşulur filan diye. Bir de Ankara'da olmuştu. Birisi bir konuşma yaptı. Öyle şeyler anlatıyor ki. Tahtakurusunu yakalarsın diyor, misal olsun diye söyleyeyim.Öyle şeyler anlatıyor ki. Tahtakurusunu yakalarsın diyor, misal olsun diye söyleyeyim. Onunki bununki gibi değil de. Bir bastırırsın, bilmem kanı çıkar diyor. Kokusu yayılır.Onunki bununki gibi değil de. Bir bastırırsın, bilmem kanı çıkar diyor. Kokusu yayılır. Hiç söyleyecek şey bulamadın mı. İnsana nefret uyandırıyor. Böyle anlatılmaz. Hiç söyleyecek şey bulamadın mı. İnsana nefret uyandırıyor. Böyle anlatılmaz. Konuyu anlatmanın bir güzelliği vardır. Onun için tabii edebiyat demiş, belagat demiş. Konuyu anlatmanın bir güzelliği vardır. Onun için tabii edebiyat demiş, belagat demiş.

Tabi, vücut âzâsının sağlamlığı demiş. Çünkü psikolojik çarpıklıklar olmasın diye istiyor.Tabi, vücut âzâsının sağlamlığı demiş. Çünkü psikolojik çarpıklıklar olmasın diye istiyor. Cami yaptırmış. Milyarlar harcamış. Seneler harcamış. İstiyor ki hizmet versin. Yani din gelişsin.Cami yaptırmış. Milyarlar harcamış. Seneler harcamış. İstiyor ki hizmet versin. Yani din gelişsin. Yaptığı müessese İslâm'a faydalı olsun istiyor. Şartları koyuyor tabii. Yaptığı müessese İslâm'a faydalı olsun istiyor. Şartları koyuyor tabii.

Biz de muhterem kardeşlerim aynı durumdayız. Bu konuşmayı öbür odalardan dinleyen hanımlar.Biz de muhterem kardeşlerim aynı durumdayız. Bu konuşmayı öbür odalardan dinleyen hanımlar. Buradan dinleyen sizler. Hepimiz müslüman olduğumuz için herkes bize bakıyor. Buradan dinleyen sizler. Hepimiz müslüman olduğumuz için herkes bize bakıyor. Biz biraz kendimiz için değil de İslâm için giyineceğiz.Biz biraz kendimiz için değil de İslâm için giyineceğiz. Biraz kendimiz için değil de İslâm için kendimize çekidüzen vereceğiz. Biraz kendimiz için değil de İslâm için kendimize çekidüzen vereceğiz. Bizim şahsımızda iyi bir müslümanı müşahhas olarak görecek kişi ve oradan İslâm'a ısınacak. Bizim şahsımızda iyi bir müslümanı müşahhas olarak görecek kişi ve oradan İslâm'a ısınacak.

Benim bir profesör arkadaşım vardı Amerika'da ihtisas yapmıştı.Benim bir profesör arkadaşım vardı Amerika'da ihtisas yapmıştı. O diyordu ki; "Beni çok sevdiği için benim Amerikalı profesörüm müslüman olacaktı neredeyse.O diyordu ki; "Beni çok sevdiği için benim Amerikalı profesörüm müslüman olacaktı neredeyse. Ben yanında ihtisas yaparken. Benim dürüstlüğümü, çalışkanlığımı, Ben yanında ihtisas yaparken. Benim dürüstlüğümü, çalışkanlığımı, randevuya zamanında geldiğimi, çalışmalardaki saygımı, sevgimi gördüğü için randevuya zamanında geldiğimi, çalışmalardaki saygımı, sevgimi gördüğü için bununda İslâm'dan doğduğunu anladığı için müslüman olmak istiyordu." Böyle olmalıyız hepimiz. bununda İslâm'dan doğduğunu anladığı için müslüman olmak istiyordu." Böyle olmalıyız hepimiz.

Allah hepimize İslâm'ı güzel temsil etmeyi nasip etsin. Güzel duyarak yaşamayı nasip etsin.Allah hepimize İslâm'ı güzel temsil etmeyi nasip etsin. Güzel duyarak yaşamayı nasip etsin. Yani kalbi pırıl pırıl olan, çalışan, aklı pırıl pırıl olan, müstakim olan insanlar olmamızı nasip etsin.Yani kalbi pırıl pırıl olan, çalışan, aklı pırıl pırıl olan, müstakim olan insanlar olmamızı nasip etsin. Ömrümüzü hayır söyleyerek, hayra elimizi açarak, hayırlar yaparak,Ömrümüzü hayır söyleyerek, hayra elimizi açarak, hayırlar yaparak, verimli, insanlara faydalı bir şekilde geçirmemizi nasip etsin.verimli, insanlara faydalı bir şekilde geçirmemizi nasip etsin. Olgun, ecirli, güzel bir ömür geçirmeyi, boş olmamayı nasip etsin.Olgun, ecirli, güzel bir ömür geçirmeyi, boş olmamayı nasip etsin. Huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak çıkmayı nasip etsin. Taltif ettiği kullarından eylesin.Huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak çıkmayı nasip etsin. Taltif ettiği kullarından eylesin. Tabii suçlarımızdandır. Suçlarından kusurundan dolayı cezalandırdığı kullarından etmesin. Tabii suçlarımızdandır. Suçlarından kusurundan dolayı cezalandırdığı kullarından etmesin. Geçmişlerimize rahmet eylesin. Yaşayanlarımıza âfiyet ihsan eylesin.Geçmişlerimize rahmet eylesin. Yaşayanlarımıza âfiyet ihsan eylesin. Saadet, mutluluk ihsan eylesin. Kazançlarımıza helal kazanç cümlemize nasip eylesin. Saadet, mutluluk ihsan eylesin. Kazançlarımıza helal kazanç cümlemize nasip eylesin. Haramlardan ve günahlardan kurtulmayı, korunmayı nasip eylesin.Haramlardan ve günahlardan kurtulmayı, korunmayı nasip eylesin. İnsan-ı kâmil olmayı nasip eylesin. Allah hepinizden razı olsun. İnsan-ı kâmil olmayı nasip eylesin. Allah hepinizden razı olsun.

Bi hürmeti esrarı suretil Fâtiha. Bi hürmeti esrarı suretil Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2